Bağlan

View Full Version : Özel mülkiyet alanlarının orman kategorisine sokulması




MSaygin
31-07-2007, 10:53
merhaba,

Özel mülkiyetteki alanların orman kategorisine sokularak istimlak edilmesi ile ilgili yasal mevzuat konusunda bilgisi olan var mı?

Bizim yaylada gözlemlediğim bir konu, belli yaşa gelmiş ağaçların, ya da belli bir sıklığa ulaşmış ağaçlık bölümlerin, yaygın deyimle "orman yazılır, elimizden çıkar" korkusuyla kesilmesi ya da seyrekleştirilmesi.

Daha önce bu yönde uygulamaların olduğu söyleniyor ve bu yönde yerleşmiş bir korku var.Bana çok mantıklı gelmiyor ve konuşmalarımızda aksi yönde telkinde bulunmaya çalışıyorum insanlara ama konunun yasal yönü hakkında bilgi verebilecek biri varsa memnun olurum.

Teşekkürler




nartsawa
31-07-2007, 12:24
Merhaba,
Acaba sizin yaylada bahsettiğiniz yerler orman arazisi içerisinde olan ve aslında orman olarak kabul edilen ancak zamanla ağaçsızlaş-mış/-tırılmış bölümler mi ? yoksa köylünün tapusuna sahip olduğu özel mülkü mü ? özel şartlarla belirlenen muhafaza ormanı vs .. vasfı bulunan yerler mi ? benzeri sorular, bunları bilmeden verilecek cevaplar yanıltıcı olabilir.
Bu bilgilere sahip olursak size doğru şekilde yardımcı olabilecek daha fazla sayıda site üyeleri olacaktır.

MSaygin
31-07-2007, 12:49
merhaba,

Bahsettiğim alanlar, köylünün ya da yaylacıların tapusuna sahip olduğu özel mülkleri.Yalnız bu alandaki, mahalledeki bazı parsellerin zamanında tapusu verilmiş, bazı parseller ise orman olarak yazılmış. Diyelim ki benim 3 dönüm tapulu arazim var, sonra 2 dönüm orman alanı, daha sonra bir başkasının 3 dönüm tapulu arazisi var.Orman ve mülkler iç içe.

nartsawa
31-07-2007, 14:08
Bu durumda da tapusu olanlar için ayrı tapusu olmayanlar için de ayrı durumlar sözkonusu olacaktır.Siz bilgileri verdikçe durumlara göre cevaplarımız daha doğru yönde ilerleyecek sanırım.

MSaygin
31-07-2007, 16:08
merhaba,

Yanlış ifade ettim düzeltiyorum, orman yazılan alanlar zaten orman, oralarda yerleşim yok.Benim sorum tapusu olanları kapsıyor.

Çok karıştırmadan sorayım, benim tapulu 5 dönüm yerim var diyelim, ve bunun köşesinde 1 dönüm kadar yeri ağaçlandırdım, bu ağaçlar büyüdü 30 yaşına geldi ve orada 1 dönümlük küçük bir ağaçlık oluştu.Bu tapulu alanımın yeni bir düzenleme ile orman yazıp, tapu düzeltmesi yapabilir mi devlet? Komşular arasında böyle uygulamalar yapıldığına dair konuşmalar oluyor, onu düzeltmek istiyorum.

Yücel Özlem
01-08-2007, 22:17
Sayın MSaygin, Şimdi sizin sorunuzu, bildiğim ve anladığımca yanıtlamaya çalışayım.

1-Bölgede orman kadastrosu yapılmış. Orman sınırları belirlenmiş.

2-Arazi kadastrosu yapılmış özel mülkiyet sınırları belirlenmiş.

3-Burada mülkiyeti bana ait beş dönüm, elli dönüm veya beş yüz dönüm arazi var.

4-Bu arazinin bir kısmını veya tamamını ağaçlandırdım. Veya sadece korudum. Kendiliğinden ağaçlandı.

Bu arazide, ne sıklıta olursa olsun ağaç büyüdü diye, benim özel mülkiyetimdeki arazinin orman rejimine dahil edilmesi söz konusu değildir. Yani ağaçlandırıldı, diye kimse bu araziyi benim elimden alamaz.

Bu konuyu bölgedeki orman idaresinden de sorabilirsiniz. Bilgi edinme servislerinden yararlanabilirsiniz. Hatta uygun (yangın vb. dertlerİ olmadığı) bir zamanda, konuyu tartışabileceğiniz bir toplantıda, ilgililer sizi aydınlatmaktan memnun olacaklardır.

Todor
02-08-2007, 07:21
Bizim köyde işler şu şekilde işliyor;

Bir köylünün bir miktar tarlası var. Tapusu kendi üzerine. Uzun zamandır tarla işlenmediği için meşelik, fındıklık vs olmuş. Hatta o kadar büyümüş ki ağaçlar, artık odun olarak ticari bir değeri var. Bu durumda orman bölge müdürlüğüne baş vurarak, gerekli yazışmaları yaptıktan sonra, bu ağaçları kesmek ve nakliyesi için izin alınıyor.

Bir başka örnek ise, vakti zamanında, orman olan bölge, temizlenmesi koşulu ile köylülere hibe yoluyla verilmiş. Fakat köylünün bir kısmı bu arazileri temizlememiş. Temizleyenler bahis konusu yerleri tarla olarak kullanırken, temizlenmeyen yerler yeninden orman arazisi olarak tahsis edilmiş. Bu durumda yeri olan bazı köylülerin, arazilerin yeniden kendilerine verilmesi için açtıkları davalar hali hazırda sürüyor.

Oğuz Karsan
25-11-2007, 09:45
Merhaba,
Çanakkale,Bayramiç te tarlam olduğundan daha önce bahsetmiştim.

Dün,Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesinden Hazineye izafeten Bayramiç Malmüdürlüğü nün tarafımıza Tapu iptali ve Tescili davası açıldığını bildiren bir yazı aldım. Kısaca anlatayım. Yargıtay 20, Hukuk dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 karar sayılı içtihatında soyle bir karar vermiş.

"Kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi,eylemli durumda orman niteliğini koruması halinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulu gerekir."

Özeti,arazimizde çam ağaçları bulunduğundan,Devlet arazimizi elimizden almaya çalışıyor.

Arazimizdeki çam ağaçlarını kesmemekle ne büyük hata yaptığımızı anladım.
Bu ne demek, bu şu demek, hemen elinize kazma kürek balta alıp arazinizdeki çam ağaçlarını kesin demek.Yoksa başınıza bela olur,arazinize devlet el koyar demek. Bu karara rağmen Hadi gelin insanlara ağaç ve orman sevgisi aşılayın bakalım.

İnsanları baştan ağaçlara düşman eden bir zihniyetle ağaç dik,orman yetiştir diyorsun niye ileride devlet arazisi sayıp elinden almak için mi ? İşte biz ağaçlarını ve ormanlarını bu zihniyetle korumaya çalışan bir ülkeyiz onun için de asla ormanlarımız gelişmeyecek.

Bahçesindeki,tarlasındaki ağacın büyümesine izin verenlerin,bir gün devlet eliyle cezalandırıldıklarını ve ellerinden arazilerinin alındığına şahit olanlar ağaç dikebilirler mi?

Evet,dikebilirler ben yanlış uygulanan kanunlara ve Orman Bakanlığına rağmen fidan dikmeye devam ediyorum.

İsterse assınlar ağaç dikmekten de asla vazgeçmeyeceğim.
Saygılar,

Oğuz Karsan
25-11-2007, 10:28
Hep konuşuruz, öyle olur böyle olur deriz. Sizler ve ben çevrenin neresindeyiz?

Merhaba,Tuncay Yayla,Aslında Çevre biziz.Ve çevreyi biz varedip şekillendiriyoruz.Devlete ve Orman Bakanlığına rağmen.

Ağaç dikmek cesaret ister.Bizim Ülkemizde Sahiden öyle.Aşağıda yazdıklarım arazisine çam dikmek isteyenler tarafından dikkatle okunsun hatta başka boyutlarıyla da araştırılsın.İster bilgi deyin ister kara mizah.

Yargıtay 20, Hukuk dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 karar sayılı içtihatında soyle demiş
"Kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi,eylemli durumda orman niteliğini koruması halinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulu gerekir."

Yani yargıtay diyor ki:Ağaç dikerken dikkatli olun devlet arazinize diktiğiniz ağaçlar yüzünden,bir gün arazinizi elinizden alabilir. Bu yalnış bir devlet politikası ve görüşüdür diyorum.

Komşusunun arazisindeki ağaçları yüzünden,devletin arazisine el koyduğunu gören hiç bir insan bir daha fidan dikmez sanırım.

Haydi ağaç dikmeye. Yanlış uygulanan kanunlara ve Orman Bakanlığına rağmen
Saygılar.

Oğuz Karsan
25-11-2007, 11:39
Merhaba,Ben Oğuz Karsan.
Dergiye belki yazı yazabilirim.Ayrıca şu an içinde bulunduğum durum diğer arkadaşlar için de belki aydınlatıcı olabilir.

Çanakkale,Bayramiç de tarlam var diye başlayayım sözüme.Ve oraya devamlı ağaç dikerim .Ama tarlamın içinde daha önceden var olan ağaçları da budar bakımını da yaparım.Uzaktan bakıldığında orman sanırsın.Bu güne kadar,Aşağı yukarı 1500 adet kadar Ceviz,Fıstık Çamı ve İncir fidanı diktim.

Ama Dün,Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesinden,Hazineye izafeten Bayramiç Malmüdürlüğü nün tarafımıza Tapu iptali ve Tescili davası açıldığını bildiren bir yazı aldım.

Kısaca anlatmaya çalışacağım. Yargıtay 20, Hukuk dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 karar sayılı içtihatında soyle demiş

"Kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi,eylemli durumda orman niteliğini koruması halinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulu gerekir."

Yazıyı aldığımdan beri bir sürü kanun okudum ve bir sürü not aldım ,bazı kişilere danıştım.Şu sonuca vardım: Bizim Devletimiz ORMANLARIN sevgi ve bilinçle değil, aksine ŞİDDET VE YASAKLARLA KORUNACAĞINA İNANIYOR. Orman Bakanlığı nın Yapılanması da aynı şekilde.

Ve malesef 21,yüzyılda ormanları korumak adına Yargıtayca alınan karar bakınız.Zihniyet aynı.Yassak hemşerim.Peki yetkililer şunu neden düşünmüyor.Bir sürü ülkede artık ormanları halk koruyor.Kanada da ve İskandinav ülkelerinde devletin payı iyice azalmasına rağmen sahipli ormanlar gelişebiliyor,çoğalıyor.Demek ki Bizde bir hata olduğu malum.

Konu biraz dağıldı ama anlatmak istediğim.Ormanla problem yaşayanların işine yarayacak bilgiler buldum.Ve gerektiğinde paylaşabilirim.

Bizim gibi doğaseverlere düşen görev ise Devlete ve Orman Bakanlığına rağmen ağaç dikmek, ilkel orman kanunları ile mücadeleye devam etmek.Çünkü bu Ülke sadece bürokratların ve yöneticilerin değil,yapılan yalnışlıklardan biz de sorumluyuz.Ormanlarımızın durumu zaten herşeyi gözler önüne seriyor
Burası bizim de Vatanımız,Toprağımız,Ormanımız,Ağacımız,Böceğimiz, Kuşumuz,.
Saygılar.

sezinci
25-11-2007, 12:12
Ağaçların yaşları önemli burda. Yaşları fazla ise dava açılması normal. Bu bir çok kez yaşanmıştır.

Bir yerde orman sınırlaması yapılırken arazinin fiili durumunun yanında geçmişteki durumuna da bakılır. Bir yer geçmişte orman ise buraları yine orman sayılır. Geçmişte orman olup olmadığını anlamak için de 1946-1947 yıllarında çekilen hava fotoğrafları ve bunlara göre 1957 ve daha sonra 1977 yılında hazırlanan memleket haritalarından faydalanılır. Bu haritalara göre yeşil alan içinde kalırsa geçmişte de orman niteliği taşıdığına kanaat getirilir hele orman alanı ile bütünlük sağlıyorsa ve tapu iptal davası açılabilir.
Sizin yeriniz de büyük ihtimalle orman alanına sınırdır. Orman tahdidi yapılırken bu görevlilerin dikkatinden kaçmış olabilir. Gözden kaçmış olsa dahi bu o arazinin orman alanı dışına çıkarılacağı anlamına gelmez.

Davanızda size yardımcı olması açısından söylüyorum arazinin bulunduğu yerde yaşayan oradaki toprağın geçmişte işlendiğine şahit olmuş yaşlı bilirkişileri şahit olarak gösterin. Bir de eğer geçmişte belediyeye orası için vergi ödenmişse kayıtlardan çıkarttırın. Şansınız çok düşük ama deneyin.

Oğuz Karsan
25-11-2007, 12:58
Sevgili Arkadaşlar Insanlari Bir Ağaç Dikmeye Nasil Teşvik Edbiliriz
Bunu Hiç Düşündükmü?
Diyeceksiniz şimdi!
Bu Kadar Işin Gücün Arasinda Bunumu Düşüneceğiz Değil mi?

Sayın,Gerçekkader,
Seçtiğiniz konu tam benim anlatmak isteyeceklerime uygun düşüyor.

Dün Çanakkale de bulunan tarlam ile ilgili Bayramiç Asliye Hukuk Hakimliğinden Hazineye izafeten Bayramiç Malmüdürlüğü nden tarlamdaki ağaçlar ile ilgili tapu iptali davası açıldığını öğrendim. Sebebi ise arazimdeki çam ağaçlarıymış.

Yargıtay 20,Hukuk dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 sayılı kararında demiş ki. "KESİNLEŞMİŞ TAHDİT SINIRLARI DIŞINDA KALMIŞ OLSA DAHİ,EYLEMLİ DURUMUNDA HALEN ORMAN NİTELİĞİNİ KORUMASI HALİNDE TAŞINMAZIN ,DEVLETİN HÜKÜM VE TASARRUFU ALTINDAKİ YERLERDEN SAYILDIĞINDAN VE ÖZEL MÜLKİYETE KONU EDİLEMEYECEĞİNİN KABULÜ GEREKİR.

Peki bu kararları verenler ormanları korumak istemiyorlar mı? Hayır
Bu kararları verenler eğer ormanları bol olan ülkelere baksalar ve neden bu ülkelerin ormanları bizden daha çok acaba diye kendilerine sorsalar ve araştırsalar,tabi ki böyle bir karar vermezler.Veremezler.Çünkü işte Basit istatistikler

*Türkiye 1980'de en çok ormanı olan 33.ülkeydi.1990'da 55.sıraya düştü. *Türkiye dünyada ormanlarını en hızlı tüketen 2.ülkedir.(1,ülke:İran)
Peki ormanlarını geliştirip çoğaltabilen ülkeler hangileri ?İskandinav ülkeleri ve tabi ki Kanada.
Neden,çünkü oralarda ormanları devlet korumuyor.Sahipleri koruyor.Yani o ülkenin insanları koruyor Devletin ormanlardaki payı yok denecek kadar az.
Biz ne yapıyoruz.İnsanlarımızı ormana düşman ediyoruz.

1936 da 1956 da koyduğumuz kanunlarla ormanı sahiplerinden korumaya çalışıyoruz.Peki sonuç 1936 dan ve 1957 den beri FİYASKO
Ormanlarımız bütün korumacı kanunlara ve önlemlere rağmen çoğalamıyor.
Aksine azalıyor.Ama yalnışlara devam ediyoruz.

Yetkililerden kimse de yahu diğer ülkeler ne yapıp ormanlarını koruyup çoğaltabiliyorlar diye merak etmiyor.Ve hala koltuklarında oturmaya devam ediyorlar.

Ülkemize ve Ormanlarımıza verdikleri zararlar saymakla bitmez.Yıllarca,Dedesinin tarlasına diktiği ağacı kestiği için köylümüzü mahkemelerde süründüren zihniyet,Boş ve bozuk orman alanlarına yeni fidanlar dikmek yerine ,lazım olduğunda 100 yıllık ağaçları sorgusuz sualsiz kesmiş ve bunu adet haline getirmiş orman işletme şeflikleri,çareyi kendini savunamayacak köylü vatandaşımızın tarlalarına dikmişlerdir.

Orman idaresinin deneyimli avukatlarının açtıkları tapu iptal davalarına zamanında cevap veremeyen veya karmaşık hukuk sistemimizin emrettiği zaman aşımını sürelerini kaçırdığı için gereken savunmayı yapamayıp arazisini kaybeden birsürü vatandaşımızdan bazıları malesef arazilerini kaybetmenin acısını savunmasız ağaçlardan ve tahrip ettiği ormandan çıkarma yoluna gitmişlerdir.
Bunun sorumlusu da zamanın akışına ayak uyduramadığı için ve ormanlarını geliştirip çoğaltabilen ülkelerden ders almamış, Nemelazımcı tavırla davranan ve hala koltuklarında nasıl oturdukları belirsiz basiretsiz yöneticilerdir.

bir doğasever olarak bu kişi ve zihniyetle mücadeleyi sürdüreceğime andiçerim

malina
25-11-2007, 17:45
Aynı konuyu farklı başlıklar altında yazmamanız gerekiyor. Hepsini buraya topladım. Size cevap verecek olanlar yazdığınız tüm yerleri bulup aynı ayrı mı cevap verecek?

Ya da herbiri bir yere yazacak.

Aynı sorunu yaşayan kişi, hangisini nerede bulacak da yararlanacak?

malina
26-11-2007, 12:08
Bir üstteki yazıyı, Özel Ağaçlandırma, Hatıra ormanları, Özel ormanlar
bölümünden buraya taşıdım. Bakalım hangimiz daha önce pes edecek :)

Eski yazılarınızı da takip etmiyorsunuz gibi görünüyor. Etseydiniz, nerede benim yazılarım derdiniz. Ya da tümünü burada yazardınız...

Oğuz Karsan
26-11-2007, 12:24
Aynı konuyu farklı başlıklar altında yazmamanız gerekiyor. Hepsini buraya topladım. Size cevap verecek olanlar yazdığınız tüm yerleri bulup aynı ayrı mı cevap verecek?

Ya da herbiri bir yere yazacak.

Aynı sorunu yaşayan kişi, hangisini nerede bulacak da yararlanacak?

Sevgili Malina,

Yazdıklarınız Doğru ,yazılarımın hepsi birbirine benziyor.Gereken yere yönlendirdiğiniz için teşekkür ederim.

Yazdıklarımın dağınıklığından ötürü özür dilerim.Sahiden de eski yazılarımı takip edemedim galiba. Heyecanıma verin.Nerede olduğumun farkına varmadan yazıp durdum.Pes ediyorum.Zamanla ustalaşacağımı umuyorum.

Selamlar,

Oğuz Karsan
26-11-2007, 12:37
Merhaba
Sayın Yılmaz,

Dediklerinizi araştırdım.Çok doğru yazmışsınız.

Ama benim arazim tapulu,

Orman Bakanlığından güvenilir bir kişiye eski memleket haritası ve hava fotoğraflarına da baktırdım.Gerçi ormana bitişik ama hiç bir zaman orman olmamış ve orman sayılmamış.

Ayrıca orman kadastrosu da geçmiş ve itiraz süreleri hem benim hem de orman için son bulmuş.

Zaten bütün bu sinirim ve heyecanım bu yüzden

Yazılarımdaki üslubumdan dolayı da ayrıca özür dilerim.

Saygılar.

Yücel Özlem
26-11-2007, 14:12
Ayrıca orman kadastrosu da geçmiş ve itiraz süreleri hem benim hem de orman için son bulmuş.

Zaten bütün bu sinirim ve heyecanım bu yüzden

Yazılarımdaki üslubumdan dolayı da ayrıca özür dilerim.

Saygılar.

Sayın Oğuz Karsan Hocam merhabalar. Önce geçmiş olsun diyeyim. Bu sıkıntıyı atlatabileceğinizi umuyorum. Özür dilemenize gerek yok. Yazılarınızda beğenmediğiniz tarafları altındaki "düzelt" düğmesini kullanarak düzeltebilirsiniz.

Yazılarınızı ben bir feryat olarak algılıyorum. Eldeki verilere bakınca bir çok şey gibi, ormanlarımızın yönetiminde de eksiklerimiz olduğu apaçık ortada. Ancak anladığım kadarı ile bu davayı orman idaresi açmamış. Şimdi neler yapılabilir ona bakalım. Emekli olmazdan önce, konu ile ilgili bir alanda çalıştım. Belki katkıda bulunabilirim.

Konu ile ilgili, katkıda bulunabilmek adına, benim de sorularım olacak. Ama, bir dizi soru sormak yerine size tebliğ edilen dava dilekçesinin bir örneğini görebilirsem konuyu dah iyi kavrayabilirim. Buraya, alıntı olarak yazabilir misiniz?

Böylece başkaları da belki katkı sağlayabilir.

Kolay gelsin. Sevgiler.

Oğuz Karsan
27-11-2007, 19:40
Sayın Yücel Özlem,
Sıkıntımı paylaşıp ilgilendiğin için sağol.

Benim durumum biraz karışık. Sanki bilmediğim bir şeyler dönüyor.

Araziyi almadan önce bitişiğindeki ormanı görmüştüm. Ve her medeni insan gibi tedirgin olmuş, orman şefliğine gidip danışmaya karar vermiştim. Arazinin çapı ve tapusuyla ilgili şefe müracaat etmiş, almayı düşündüğüm arazinin ormanla bir probleminin veya ilişkisinin olup olmadığını sormuştum.

Şef ise birkaç haritaya bakıp ormanla ilgili bir problemin olmadığını söylemişti. Tabii sözlü olarak.

Ben araziyi tel örgü ile çevirmeye başladığımda, bir orman görevlisi arazimin orman olduğunu ve çeviremeyeceğimi söylediğinde ise yine şefliğe gittim. Bu sefer aynı şef arazimin orman olduğunu söyledi. Ama bana bununla ilgili herhangi bir tutanak, harita veya belge göstermesini isteyince hemen kabalaştı.
Şefi her iki ziyaretim de de tesadüf yanımda şahitlerim vardı.

Bunun üzerine yaptığım incelemeden sonra, İstanbul,Maslak kadastro müdürlüğüne de gittim. Orada tapuma ve orman kadastrosunun geçip geçmediğine bakıp endişe etmememi söylediler. Çünkü arazimiz hem orman değilmiş, hem de orman kadastrosuna itiraz süreleri uzun zaman önce geçmiş.
Hatta bana yardımcı olan kişiler içinde ağaç olup olmaması belirleyici bir unsur değildir. Hiç ağaçsız yer orman olabilir, buna karşılık bir sürü ağacın olduğu arazi orman olmayabilir diye o günlerde aklıma hiç yatmayan bilgiler de vermişlerdi.

Bir süre sonra ağaçlarımın bakımlarını ve budama işlerini yapmak için ve geçen yıllardaki kar yağışında devrilen ağaçları ne yapacağımı sormak için yine şefliğe gittim.

Bize dava açacaklarını söylediklerinde bu sefer şüphelendim ve biraz daha yüksek mevkilerden araştırdım eski memleket haritalarını ve hava fotoğraflarını da temin ettim. Kağıt üzerinde durum lehime çıktı. Satın aldığım arazi hiçbir zaman orman olmamıştı. Bu iyi bir durumdu. Ama bu sefer de arazideki ağaçların, benim sandığım gibi yan taraftaki ormandan tohumlanma yoluyla oluşmadığını. Aksine orman şefliği tarafından dikim suretiyle oluşturulduğunu öğrendim.

Şimdi ayıkla pirincin taşını. Tahminime göre şeflik biz araziyi almadan önce oraya dikim yapmış, bir şekilde de itiraz sürelerini kaçırmışlar.

Demek ki yaptıkları yalnışlık sonucu vatandaşın tapulu arazisinde oluşturdukları ormana sahip çıkabilmenin çarelerini arayıp durdular. Kendileri de dava açamayacaklarını anlayınca. Durumu bir raporla Hazine'ye havale edip topu şimdilik Hazine'ye atmışlar.

Ama durum aydınlanınca herhalde birileri onlara bunun hesabını soracaktır.
Uzun bir açıklama oldu ama sanırım işin özeti bu.

Şimdi hala bayılmadıysanız, Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesinden gelen mektubun açıklamalar kısmındaki bilgileri aşağıya yazıyorum:

"İlçemiz,Söğütgediği Köyü,Ekşisu Mevkii 131 ada 2 parsel sayılı 21100 m2 miktarındaki taşınmaz; 3402 sayılı kanuna göre yapılan kadastro çalışmasında,tarla vasfı ile orman sayılmayan yer olarak sınırlandırılmışsa da ekli şeflik raporuna göre eylemli durumda ormandır."

"Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12,07,1993 gün ve 1992/11625 Esas 1993/6200 Karar sayılı içtihatında 'kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi eylemli durumda halen orman niteliğini koruması halinde taşınmazın,Devletin Hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulü gerekir.Bu prosedür içinde Hazinenin dava hakkının varliğının kabulü zorunludur' Denmesi karşısında anılan parselin orman vasfı ile Hazine adına tescilinin sağlanması için bu davayı açmak zorunda kaldık."

"Hukuki Nedenler : Anayasa, Orman Kanunu, Kadastro Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Yargıtay Kararları."

"Kanıtlarımız : İnceleme Raporları, kroki, Orman İşletme Müdürlüğü yazısı."

Diye bitiyor.

Esasında özel meselelerimle böyle güzel bir forumu kirletmek istemezdim ama benim olayımdaki bilgilerden birileri dersler çıkarırsa onların da canı yanmaz. inşallah bir başkasının işine yarar.

Saygılar

Yücel Özlem
27-11-2007, 22:01
Sayın Oğuz Karsan, teşekkür ederim. Olayı çok iyi özetlemişsiniz.

Şimdi size gelen yazıda: "İlçemiz,Söğütgediği Köyü,Ekşisu Mevkii 131 ada 2 parsel sayılı 21100 m2 miktarındaki taşınmaz; 3402 sayılı kanuna göre yapılan kadastro çalışmasında, tarla vasfı ile orman sayılmayan yer olarak sınırlandırılmışsa da ekli şeflik raporuna göre eylemli durumda ormandır." denildiğine göre burada kadastro çalışması ne zaman yapılmış.

"Bunun üzerine yaptığım incelemeden sonra İstanbul, Maslak kadastro müdürlüğüne de gittim. Orada tapuma ve orman kadastrosunun geçip geçmediğine bakıp endişe etmememi söylediler. Çünkü arazimiz hem orman değilmiş, hem de orman kadastrosuna itiraz süreleri uzun zaman önce geçmiş."

"Hatta bana yardımcı olan kişiler içinde ağaç olup olmaması belirleyici bir unsur değildir. Hiç ağaçsız yer orman olabilir, buna karşılık bir sürü ağacın olduğu arazi orman olmayabilir diye o günlerde aklıma hiç yatmayan bilgiler de vermişlerdi." diyorsunuz. Aslında verilen bilgiler doğru.

Şimdi öğrenmek istediğim şu: 2402 saylı knuna göre yepılan kadastroya itiraz süreleri de geçmiş mi?

Bu sizin özel meseleniz olabilir. Ama ben meseleye bir örnek olay olarak bakıyorum. Burda çalışma esasımız bilgi paylaşımıdır. Bu nedenle, bu örnek olayı, siz sıkılmadığınız sürece burada konuşabiliriz, diye düşünüyorum.

Hele siz olayı, tam bir vukufla ve böyle teknik biçimde anlattıktan sonra mutlaka yararlananlar olacaktır. Bu arada ben de tüm çalışma hayatımı geçirdiğim bir işle ilgili sizin ve adaletin işine yarayacak bir katkıda bulunabilirsem sevinirim.

Oğuz Karsan
27-11-2007, 22:18
Merhaba,
Bu sene 50 yaşıma girdim. Bir çok konuyu eksik veya yalnış değerlendirdiğimin farkına vardım. Bana göre bizim ormanlarımızın gerçek ve en tehlikeli düşmanı yaprakları kemiren keçiler veya ağaçları yakmak için kesen orman köylümüz değilmiş.

Öncelikle Meyve bahçesi sahipleri ile, Zeytin ağacı sahiplerine veya arazilerini düzenli ekip biçemeyen kişilerin yanıtlaması gereken bir soru soruyorum. Arazilerinizi en az 5 en fazla 10 yıl kendi haline bırakırsak ne olur. Doğru dürüst bir düşünün ve yanıtlayın. Doğru tabi ki orman olur. Bu çok doğru. Peki şimdi bir soru daha; Madem ormanlar kendi başlarına bu kadar kolay gelişip serpilebiliyor, bizim ormanlarımız neden çoğalamıyor.

Cevap olarak, başta cahillik olmak üzere en az 15 sebep gösterebiliriz. Ama ilave sebepleri sıralamaya başlayınca en önemli sebebin aslında yalnış politikalar oluşturmak ve bunların zararlı olduğunu bile bile ısrarla uygulamak olduğu gerçeğinin hemen farkına varırsınız. Bir an kendinizi köylü vatandaşımızın yerine koyun.

Bir gün, Babanızdan, dedenizden kalan tarlanızda bir sebepten ötürü, yine babanızın veya dedenizin diktiği ağaçların bazılarını kesmeniz gerekirse ve bir nedenden ötürü kesmenize izin verilmezse. Ağaca olan sevginiz gelişebilir mi? Tabi ki hayır. İşte bu nedenden dolayı köylümüz ağacı sevmiyor. Adeta ağacı rakibi ve düşmanı olarak görüyor. En azından dikeceği fidan ileride başına bela olsun istemiyor.

Peki hem insanımızın hunharca ağaç katletmesini önleyip, hem de gerektiğinde ağacın ve ormanın nimetlerinden faydalanabileceği bir sistem neden olmasın. İşte gelin bunu araştıralım, fikir üretelim, kendimize emsal alabileceğimiz ülkeler bulalım. Hatta biz öyle bir sistem bulalım ki diğer ülkeler bizden örnek almaya uğraşsın.

Problemleri bir tarafa, getirileri diğer tarafa yazıp nasıl uzlaşabiliriz ona bakalım.

Bir yangın tehlikesinde orman köylümüz,Jandarma korkusu ile değil,Ormanı sahiplenerek koşsun.Ama gerektiği zaman kesilmesi veya budanması gereken ormandan payını,yakacağını da ormancının karşısında ezile büzüle değil,Dimdik alnı açık bir biçimde korkmadan alabilsin.
Kaçak kesim yapıp ormana %100 zarar vereceğine her sene yetiştirdiği ormanın % 10 unu alıp kışlık yakacağını karşılasın.Artanını satıp geliriyle yeni fidanlar diksin.Yıllardır kullandığı arazi orman ilan edildi diye ormana düşman olup zarar vermesin.
Ormancıyı görünce,içinden acaba geçen gün kaçak odun kestiğimi farketti mi ? diye düşüneceğine,kolkola girip ormandan daha fazla verim alabilmek için ortak projeleri konuşabilse,Yetkililer bugün yine nerede yangın çıkacak diye stresle bekleyeceklerine.
Organize edip köylüye havale ettikleri orman ihya ve bakım işlerinin artık sadece kontrolünü yapıp,artan zamanlarını,araştırma geliştirmeye ve fikir üretip hangi sahalarda uygulayabileceklerini düşünse.

Orman uzmanları Ülkemizin hangi bölgelerinde ne tür ormanlar oluşturulabilir diye tartişsalar.Kader kurbanı diye adlandırdığımız kişiler cezalarının belli sürelerinde ağaç dikseler.Büyütebildikleri ağaç adedine ve oluşturdukları ormanlar ile orantılı cezalarında indirime gidilse.

Mesela 5 sene cezası kalmış bir hükümlü,3 yıl içinde 5,000 ağaç dikerse,cezasında 3 yıl indirim yapılsa,Erozyon önleme ve Setleme çalışması yapan firmalara ssk indirimi yapılsa Türkiyemiz Çöl olur mu ? ? ?
Çok mu iyimserim ? Sahiden gerçekleşmesi imkansız düşler mi bu düşündüklerim.

Saygılar.

Yücel Özlem
28-11-2007, 01:33
...Orman Kadastrosu 1992 yılında geçmiş.

3402 sayılı kadastro kanununa göre de itiraz etme süresinin geçtiğini söylediler.
3402 kanuna göre sürenin dolması da güzel. Ancak bu kesinleşme tarihini de öğrenmemizde yarar var.

Bana yardımcı olmaya çalışan arkadaşlar, En çok şu ihtimali göz önünde bulundurdular. Eğer evvelden burası orman olsaymış, veya ormandan kazanılsaymış. O zaman işe orman karışır ve asla zamanaşımı şüresi olmazmış 100 yılda geçmiş olsa orman araziyi geri alırmış.

Ayrıca bir arkadaşımızın dediğine göre ormanın araziye ağaç diktiğinin ispatı bizim işimize yarayacakmış. Çünkü Hazineye yazdıkları ekli şeflik raporunda bahsettikleri eylemli durumun orman olma halini yasa dışı olarak kendileri yaratmış oluyormuş. Bu durum da bizim savunmamızı kolaylaştıracakmış.

Yani ormanın her ağaç diktiği tapulu yer orman sayılmazmış. Dikimin de yasal nedenlere dayanması gerekiyormuş.

Emsal karar bulmaya çalışıyorum. Bulamıyorum çünkü bu çok özel bir durum.
Şimdiye kadar insanlar ormandan ağaç keserek yer sahibi olmuşlar. Bu sefer, orman tapulu yere ağaç dikmek suretiyle el koyup ormana katmak istiyor...


Bu bilgiler de doğru. Bu dikim işlemini ne zaman yaptıkları da belli mi? Tarihi raporda belirtmiş olmalılar.

Doğru yolda olduğunuzu ve işi iyi takip ettiğinizi görüyorum. Tebrikler.

Oğuz Karsan
28-11-2007, 22:29
Sayın Yücel Özlem.
Desteğiniz için teşekkür ederim. Oralarda bir yerde olduğunuzu bilmek bana sahiden güç veriyor.

Kadastronun kesinleşme tarihi 31,12.1992

Henüz, orman şefliği nin araziye Kızılağaçların dikimini hangi tarihte yaptığını gösteren belgelere ulaşamadım.

Orman şefliğinden ihtiyacınız olan belgeyi alabilmenin ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz.

Zamanı gelmişken, Devlet Dairelerinde mağdur olanların kullanabileceği faydalı bir bilgi vereyim

Kanun Numarası : 4982 Kabul Tarihi: 9/10/2003

4982 sayılı bilgi ve belge edinme kanunu. Bu sayede herhangi bir sebepten ötürü, ulaşamadığım bilgi ve belgeleri elde edebileceğim.

Bu kanun sayesinde kanunda belirtilmiş bazı güvenliği ilgilendiren bilgi ve belgeler hariç, Devlet kurumlarına usulüne uygun dilekçe ile başvurduğunuzda
1 ay zarfında dilekçenizde belirttiğiniz bilgi ve belgeyi size iletmek durumundalar.

Daha önce de 4982 sayılı kanuna binaen bilgi ve belge istemiştim.İşe yaramıştı.

Selamlar.

Yücel Özlem
28-11-2007, 23:13
Bu gün bazı dostlarımı ziyaret ettim. Konuyu anlattım. Emsal karar araştıracaklar.


Bilgi Edinme Hakkı Kanunu (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=362)

Oğuz Karsan
09-12-2007, 19:07
Sn Yücel Özlem.

Benim Orman ile olan derdime ilgi gösterdiğiniz için devamını yazmaya cesaret edebildim.

Bu hafta Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğüne gidip konu ile ilgili bilgi almaya çalışınca, aşağıdaki bilgilere ulaştım.

Başlığında
T.C.
ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI
Orman Genel Müdürlüğü

yazılı 02,11,2007 tarih ve 4576 sayılı yazıyı aynen aşağıya alıyorum.

" İlgi yazınız ve eklerinin incelenmesinde, Çanakkale İli, Bayramiç İlçesi,
Söğütgediği Köyü, Ekşisu Mevkiindeki 131 ada 2 parsel sayılı taşınmazın eylemli durumda orman olduğu ancak kesinleşmiş orman kadastrosuna göre orman sayılmayan alan olarak tespit gördüğü ve şahıs adına olan tapusunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tescilini sağlamak amacıyla izlenecek yol hususunda talimat istediğiniz anlaşılmıştır.

Arazi inceleme raporunun tetkikinde,söz konusu taşınmazın 3402 sayılı yasaya göre,yapılıp kesinleşen kadastroda orman sayılmayan alan olarak sınırlandırıldığı ve tapuya tarla olarak tescil olunduğu, üç tarafının ormanla çevrili olduğu ve eylemli durumda orman niteliğinde olduğu belirtildiği görüldüğünden, orman sınırları dışında kalan taşınmazlar için idaremizin dava açma hakkı bulunmadığından,
Eylemli olarak orman olduğu belirtilen 131 ada 2 parsel taşınmaz ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin ilgili Mal Müdürlüğüne intikali ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tescili için dava açtırılmasının sağlanmasını,
Yapılan iş ve işlemlerin sonucundan bilgi verilmesini rica ederim "

Diye, Genel Müdür adına atılmış bir genel Müdür yardımcısı imzasıyla bitiyor.

Demek ki, kızmakta haklıyım. Orman Genel Müdürlüğü bir taraftan arazinize ağaç dikin lafları ile halkı ağaçlandırmaya teşvik edip çam fidanları dağıtırken, diğer taraftan da orman sayılmayan alan olarak sınırlandırıldığı ve tapuya tarla olarak tescil olunduğu lafının üzerine basa basa , içinde ağaç bulunan arazileri orman ilan edip el koymaya çalışıyormuş.

Bunu yapmak için Sn.Genel Müdür Yrd.'sı nın imzasının bulunduğu yazılarında belirttiği gibi, gerektiğinde Orman İdaresinin dava açma hakkı bulunmasa bile, İçinde ağaç olduğundan Orman bahanesiyle vatandaşın arazisine el koyma işi Hazineye ihale edilebiliyor.

Peki böyle bir zihniyet varken insanlara ağaç sevgisi nasıl aşılanacak ve ağaç dikmeleri özendirilecek? söyler misiniz? İstediğiniz kadar özel orman yasaları çıkartın. Kimse inanmaz.Önce yanlış ve zararlı olan zihniyeti değiştirmeniz lazım.

Şimdi anladınız mı ? 1956 yılında çıkan yasaklarla dolu olan Orman Kanunumuza rağmen ormanlarımız neden gelişememiş. Çünkü ormanların gelişememesini sağlayan aynı yanlış zihniyet hala ormanların başında da ondan.

Peki ne olacak? Gerisi malum. Hukuka gerçekten inanmış bir hakime rastlasanız bile, Orman idaresi müdahil olarak Yargıtaya başvuruyor.Ve sonrası belli. .....Hukuk dairesindeki işlemin sonucu ise şimdiden belli. Yaşasın orman idaresi Yaşasın Hukuk, İçindeki ağaçlar yüzünden orman arazimize el koydu. Yaşasın haydi ağaç dikmeye . . .

Hadi bu gün Ankara da yapılan HUKUĞA SAYGI YÜRÜYÜŞÜNE.
HANGİ HUKUK A saygı.

Selamlar.

Yücel Özlem
11-12-2007, 01:17
Sn Yücel Özlem.

Benim Orman ile olan derdime ilgi gösterdiğiniz için devamını yazmaya cesaret edebildim.
...


Sayın Oğuz Karsan, cesaret ne demek efendim. bildiklerimizi patylaşmak için buradayız. Benim inancıma göre bilgi de sevgi gibi paylaşıldıkça büyür.

Sizin davayı, "Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları" (http://www.agaclar.net/forum/forumdisplay.php?f=18) konusunda, "Özel arazide çam ağaçları olursa" (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=6556) başlığı altında konuşuyorduk. Belli konuları belli başlıklar altında konuşmaya özen gösteriyoruz ki, bizden sonra da konuyla ilgilenenler, benzer sorunlarla karşılaşanlar, bizim tecrübe ve birikimlerimizden yararlanabilsinler, bilgiye kolay ulaşabilsinler.

Ben, yine de olayın teknik tarafını ilgili bölüme bırakarak size cevap vermeye çalışacağım.

Doğru sonuca, doğru zamanda varabilmek için doğru bilgiye ihtiyaç vardır.

Ülkemizde ormanların mükemmel idare edildiğini, ağaçlandırma politika ve çalışmalarının eksiksiz olduğunu, adalet makinesinin kusursuz çalıştığını savunacak değilim. Hele kamu idarelerinin açtıkları bütün davaların yerli yerinde açılmış olduğunu savunmak imkânı hiç yoktur.

Bütün bu sistemleri işletenler insandır. İnsan da hata yapabilir. Eğer bu insanlar, doğru bilgi ve donanıma sahip değillerse, daha çok hata yapabilirler. Yeterli donanıma sahip olmayan insanlar eliyle işletilen, sistemlerin hata yapmıyor olması istisnadır.

Bütün bunlara rağmen, yine de hukuka inanmak istediğimi, belirtmeliyim. Karşılaştığınız olayda sizin durumunuzu anladığımı sanıyorum. Bu nedenle de kızmayı hiç tavsiye etmiyorum. Olayı, soğukkanlılıkla, sonuna kadar, hata yamadan takip etmeniz gerektiğini, düşünüyorum. Son karar kesinleşinceye kadar, davayı kaybetmiş olmayacağınızın bilincinde olmanızı tavsiye ediyorum.

Kolay gelsin diyorum.

Yücel Özlem
11-12-2007, 13:52
Kadastronun kesinleşme tarihi 31,12.1992

Sayın Oğuz Karsan, ben yine şu tarih üzerinde duracağım.
Bu nedenle 3402 sayılı KADASTRO KANUNU'nun ilgili maddelerini aşağıya alıyorum.

Buna bağlı olarak bazı sorularım olacak.

Alacağım cevaplara göre, size katkı sunmaya çalışacağım.



KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ:

Madde 9 - Kadastro tutanağı düzenlendikten sonra kadastro ekibi çalışma alanında işlerini bitirinceye kadar tespitlere itiraz edilebilir.

İtiraz, kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılır. Bu durumda itirazla ilgili tutanak veya ekleri en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal ettirilir.

İtiraz sadece uygulanan belgelerin geçerliliği hakkında yapılabilir. Bir belgeye dayanmayan itirazlar incelenmez.

İtiraz edenin ilan süresi içinde dava açma hakkı saklıdır.

KOMİSYON İNCELEMESİ:

Madde 10 - Komisyon kendisine intikal eden işlerle itirazlı tutanakları, intikal tarihinden itibaren en geç bir ay içinde veya gerekçe gösterilmek suretiyle kadastro ekibinin çalışma alanındaki faaliyetleri sona erinceye kadar incelemek zorundadır.

Bu incelemeler sonucunda eski tutanağın yerine kaim olmak üzere hak sahibini belirleyici yeni bir tutanak düzenlenir. Gerektiğinde bilirkişilerin ve muhtarın bilgilerinden yararlanılabilir.

Belgeye karşı şahit dinlenmez. Komisyon, tam üye sayısı ile toplanarak oy çokluğu ile tespit yapar, sonuç askı ilanı ile ilgililere duyurur.

Aynı kuvvet ve mahiyetteki belgelerin uygulanmasında sonuca varılamayan veya çözümü kanunlarla mahkemelerin takdirine bırakılan konular, kadastro komisyonu tarafından gerekçe gösterilmek suretiyle tutanak ve ekleri ile birlikte kadastro mahkemesine devredilir.

KADASTRO SONUÇLARININ İLANI:

Madde 11 - Kadastro müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvellerini düzenler; bu cetvelleri ve pafta örneklerini, müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir. Bu ilanda kadastro harçları da gösterilir.

Kadastro müdürü bu işlemleri, kadastro ekibinin çalışma alanındaki işini bitirdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde yapmak zorundadır.

Müdür, Genel Müdürlüğün iznini alarak, kadastrosu henüz tamamlanmayan çalışma alanlarında mahalle bucak merkezi ve köyde, bir ada veya mevkiden daha küçük olmamak üzere kadastro çalışmaları sonuçlanan taşınmaz mallara ait kısmi ilanı yukarıdaki esaslara göre yapabilir.

Bu Kanun gereğince yapılan ilanlar, ilgili gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine şahsen tebliğ edilmiş sayılır.

KADASTRO TUTANAKLARININ KESİNLEŞMESİ VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE:

Madde 12 - 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir.

Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir.

Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.

Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.

Kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmişse, iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın, taşınmazı tescil tarihinden itibaren 20 yıl müddetle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduranlar ile bunların akdi ve kanuni halefleri açılmış ve açılacak olan davalarda medeni kanunun tapuya itimat prensibinden yararlanırlar.

1-Yukarda, Yazıyı koyulaştırarak işaretlediğim. İki ayrı Paragraf var iki ayrı süre düzenlenmiş. Verdiğiniz tarihi ben, birinci paragrafta düzenlenen tutanakların kesinleşmesi olarak alıyorum. Doğru mu?

2-Arazi üzerindeki ağaçların yaşları nedir? "Eylemli orman denilen topluluk, aynı yaşlardaki, ya da çok farklı yaşlardaki ağaçlardan mı oluşuyor?

3-Ağaçlarınız kendiliğinden mi yetişmiş? İnsan eliyle mi dikilmiş?

Oğuz Karsan
12-12-2007, 22:34
Merhaba.

Sn.Yücel Özlem

Önce verdiğiniz bilgiler için teşekkür edeyim.

Orman Kadastrosu 31,12,1992 de geçmiş

Birtakım yeni bilgiler var ama galiba yanlış yere yazdım. Herhalde size ulaştıramadım.

Davayı orman idaresi değil, Hazine açmış. Çünkü orman'ın itiraz hakkı yok muş Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğünden aldığım bilgi bu .Ama başka evrak ve blgi vermeye yanaşmıyorlar. Ben de dileekçe ile bilgi istedim. Bu sefer de gizli bilgi veremeyiz diyorlar.

Sorularınızı cevaplayayım.

1- her iki itiraz süresi de geçmiş. Ama biliyorsunuz Hazine'nin açtığı davalar için farketmiyormuş.

2- Ağaçların yaşı herhalde 5 ile 15 yaş arasında olmalı. Boyları 50cm ile 100 cm olanlar da var 5-6-7 m ye varanlar var. Çapları ise 1-10-25 cm arası diye düşünüyorum. Bu bayramda ölçerim.

3- Ağaçların bir bölümü yandaki ormandan gelmiş gibi görünüyor. Ama yine de mesela 500 kadarı dikilmiş gibi duruyor.Zaten köylüler de dikim yapıldı diyorlar. Ama orman cevap bile vermiyor.

Selamlar.

Oğuz Karsan
12-12-2007, 23:02
Merhaba.

Sn. MSaygin.

Benim orman ile başım belada.Bu işlerle ilgili mevzuat,Kanunlar ve yüzlerce Yargıtay kararları dahil olmak üzere bir haftada 2000 sayfa yazı okudum.1000' e yakın sayfasını dosyaladım.

Özetlersem : Orman olsun veya olmasın,Kadastro geçsin veya geçmesin,Zilliyet olsun,olmasın, Devlet tarafından Tapu düzenlenmiş olsun veya olmasın. Eğer işin mahkemeye düşerse, Okuduğum yüzlerce içtihat ve Yargıtay Kararına göre Olay galiba söyle gelişiyor ;

Sen haklılığını ispat etmek için ne kadar belge ve şahit bulursan bul. İstediğin kadar haklı ol. Hakimler karar verebilmek için, galiba bazıları hukuğa ters ve çelişkilerle dolu görünse bile, Yargıtay kararlarını yol gösterici olarak görmek zorunda kalıyorlar.Birinci aşamada Orman İdaresi veya Hazine, kararı temyiz ediyor. İkinci aşamada ise ....Hukuk dairesi işi bitiriyor.

Sanki tek kale maç. Hiç kazanan olmaz mı? Hiç mi kazanan olmamış.?

Bazı kararlarda o kadar ileri gidilmiş ki, Bir başka Mahkemenin yıllar önce köylü lehine vermiş olduğu kesin hüküme rağmen. Olayı tersine çevirebilmişler. İşte bunun adına da Hukuk deniyor.

Kanunları onlar koyuyor, İstedikleri yönde yorumluyorlar.

Bazı kişiler, Bazen hukuğu sadece yaptıkları hukuksuzluğa kılıf olarak kullanıyorlar.

Türkiye AİHM'de neden en büyük bedeli ödeyen ülke ? . . .

Saygılar.

Yücel Özlem
13-12-2007, 07:56
...

Sanki tek kale maç. Hiç kazanan olmaz mı? Hiç mi kazanan olmamış.?
...

Sayın Oğuz Karsan, hiç öyle değil,

Orman İdaresi veya Hazine'nin taraf olduğu, bu tür davaların, ne kadarı bunlar lehine sonuçlanıyor? Bu konuda elimde şimdi kesin veriler yok. Ancak çalıştığım dönemlerden hatırlıyorum, kazandıkları davalar kaybettiklerinden çok fazla değil.

Hatta hatırladığım bazı olaylar var ki, Hazine'nin (yani hepimizin) hakkı, taraflı tanık ve bilirkişiler marifetiyle gaspedilimiştir. Hakim önüne gelen kanıtlarla bağlıdır.

Bildiğim kadarı ile; açılan davada emsal olan kararın ait olduğu dava konusu arazi eskiden beri eylemli ormandır. Orman olarak tespit ve sınırlandırılması yapılmak icabederken, bir şekilde, şahıslar lehine tespit ve sınırlandırılmıştır.

Şimdi, anladığım kadarı ile siz bu araziyi, kadastro geçtikten sonra aldınız. Muhtemelen evveliyatını da bilmiyorsunuz. Ya da size söylendiği kadarı ile biliyorsunuz.

Onu için size ağaçların yaşı vb. sorular yönelttim. Kadastro tutanağının düzenlendiği tarihten bu yana on beş sene geçmiş.

Diyelim ki; araziniz üzerinde çok sayıda yaşları onbeşten fazla (30-50) olan ağaç var. Bu yapı ile de orasının orman olması gerekirdi.

O zaman hakim, orman olması gereken bir arazinin bir ihmal, suistimal veya hata sonucu özel mülkiyete konu edildiğini düşünebilecektir. Kanaatimce de böyle düşünüp ona göre karar verilmesi gerekir.

Dediğiniz gibi ağaçların en yaşlısı onbeş yaşında, diğerleri de daha genç ise o zaman ağaçların kadastrodan sonra kendiliğinde çıkmış ya da dikilmiş olduğunun kabulü gerekir. Yani kadastro yapılırken bu arazi eylemli orman değildir. Şayet davacı, buranın daha önceden de orman olduğunu ispat edecek başka deliller sunamaz ise, bu durumda yargıç, sizin lehinize karar verecektir.

Hele bu ağaçları orman ağaçlandırması sırasında yanlışlıkla sizin yerinize dikmişlerse ve siz bunu ispat edebilirseniz bu davayı kazanmamanız için bir neden göremiyorum.

Oğuz Karsan
14-12-2007, 19:32
Sn. Yücel Özlem,

Üç haftadır öyle şeyler okuyup araştırdım ki inanamazsınız.

Ayrıca fikir aldığım avukatlar da bu konuda pek hukuğa güvenemiyorlar.

İşte bu bilgilerin ısığında emsal karar aramak için Yargıtay Kararlarını araştırınca ve 20, Hukuk dairesinin kararlarını görünce o hisse kapıldım.

Esasında madalyonun öteki tarafı da ayrı bir felaket. Ormanlar sahiden yağmalanıyor.Bütün çabalarına rağmen görevliler bu yağmanın önüne geçemiyorlar.

Ben Şişi de şu anda Beytem Han'ın (Günay'ın) olduğu yerde 1963 de uçurtma uçuruyordum.Her yer dutluktu. 1972 de Erenköy Kız Lisesi ile bizim evimizin arasında bildiğin orman vardı. Küçük Çamlıca da şimdi villaların yükseldiği her yer alabildiğine ağaçlarla kaplıydı. Boğaz vapurlarına bindiğinizde karşı yakada ağaçların içinde evler tek tek sayılırdı. Levent ile Şişli arası, da ağaçlıktı.

Ben böyle bir şehirde doğdum ve büyüdüm.Her yer istila edildi diye kalkıp Çanakkalede, ıssız bir köye kaçtım.Şu başıma gelen işe bakın.

Bana yine moral verdiniz. Kazanırız inşallah, ama yine de bu iş bende belirgin bir strese neden oldu.

Belki paranoyaklığım o yüzden.

Saygılar.

Not: Ağaçların yaşı hakkında bir bilgi edinemediğim gibi, Orman bu konuda hiç bir bilgi vermiyor.
Yeni bir gelişme, Tarlanın URGAN kaydını buldum.

Yücel Özlem
14-12-2007, 21:50
Sayın Oğuz Karsan,

Sizin yazılarınızdan şu anlaşılıyor:

"Bazı devlet memurları, yargıçlarla birlikte halkın arazisini haksız bir şekilde elinden alıp ormana katıyorlar. Sizi de aynı son bekliyor..."

Bunu yapabilirler mi? Neden yapsınlar?

Bu sorulara benim cevaplarım şöyle:

1-Yapamazlar. Yapamazalar çünkü;

görevleri gereği kamunun ve bireylerin hakkını eşit gözetmeleri gerekir.

Bu gereğe uymazlarsa görevlerinin hudutlarını çiğnemiş olurlar.

Bu durum kendileri için çeşitli yasal sıkıntılara neden olabilir.

zarar görenlerin öfkesini, husumetini, çekebilirler.

Zarar görenlerin zararından dolayı vicdani sorumluluk duyabilirler.

Başka şeyler de eklenebilir belki. Ancak bütün bunlara karşı kazanacakları hiç bir şey yoktur.

2-Birinci soruya verdiğim cevaplardan sonra, iki neden olabilir.

Ya size düşmanlıkları vardır. Ya da size zarar vermek isteyenler tarafından satın alınmışlardır. Bu iş ve işlemler, uzun bir süreç olduğuna göre, bu sürecin her safahasındaki görevliler için, böyle bir şeyi düşünmek mümkün olmasa gerek.

Ya da bu adamların ahmaktır. Sizin işinizle ilgileneceklerin hepsinin birden ahmak olmasını da pek ihtimal dahilinde göremiyorum.

Size söylenenler doğru ise, orman konulu davaların hepsini davayı açan Orman İdaresi veya Hazine kazanıyor.

Tüm yargıçların ve ve mahkemelerin haklı haksız bakmadan bunlar lehine karar verdiklerini söylemek ne akla ne de vicdana uyar. Zaten böyle bir şey oluyor da bu memlekette Baro, Hukukçular. Hukuk fakülteleri sesini çıkarmıyorsa siz de bırakın. Uğraşmayın...

Ben bu konuda yükselen bir ses duymadım. Konu ile az çok ilgili olmama rağmen, o tarz yaygın bir eleştiri olduğunu da bilmiyorum.

Ha, şunu da ilave etmeliyim. Ormanların talan edildiğine dair genel kabul haline gelen bilgi, giderek bazılarımızda inanç haline gelimiştir. İşte zorluklarınızdan birisi budur. Ancak her dava kendi şartları ile ve kendi delilleri çerçevesinde görülür.

Bütün bu söylediklerimden sonra, işinizi özellikle kendinizin, avukat tutsanız bile, dikkatle, bir şey atlamadan takip etmenizi öneriyorum.

Kötü bir talih eseri, "ahmak, cahil, yetersiz, vurdum duymaz, neme lazımcı, vurguncu" dan oluşan bir zincir size rastlayabilir. Sizin avukatınız da bu zincirde yerini, uygun bir sıfatla almış olabilir.

Bu konuştuğunuz sayın avukatların, ya fiyat artırmak ya da sizi kıramıyorlar ve işi almak da istemiyorlarsa, vazgeçirmek için, uğraşmakta olduklarını düşünüyorum.

Yeni bir gelişme, Tarlanın URGAN kaydını buldum.

Diyorsunuz. "Urgan Kaydı" Deyimi genelde vergiye esas olmak üzere 1930 lu yıllarda yapılan bir çalışma sonunda düzenlenen kayıtlar için kullanılır. Ancak bazan, kadastro öncesi tapu kayıtları için de kullanıldığı olur.

Burada kasdettiğiniz kadastro öncesi tapu kaydı mı? Yoksa vergi kaydı mı? Kaydın tarihi ve kayıtta yazılı miktar nedir? Orada yazılı hudutları zemine uygulama konusunda bir sıkıntı var mıdır?

estella
14-12-2007, 23:06
Bu konu geçen yıl geçmiş ama ben yeni gördüm.Anladığım kadarıyla Oğuz Bey'in yeri ormana dönüşünce Orman B.Elinizden alıyor.
Buna benzer bizim başımıza da geldi;dedemin yerini,kadastro geçerken,bilirkişi buranın sahibi öldü deyip,Ormana geçmesini sağlıyor.Biz bir süre sonra öğrendiğimiz zaman,itiraz süresi geçti diyorlar,(belki de geçmemişti).Burası biraz yamaç ve bir tane ağaç yoktu ,sonra ardıç kuşunun ektiği desem doğru olur,birkaç ardıç yetişti..Şimdi bu yer bir ay önce duydum birine satılmış.Ne kadar doğru bilmiyorum..

Oğuz Karsan
17-12-2007, 12:19
Sn. Yücel Özlem,

Sakin sakin oturup düşününce size hak veriyorum. Ama benim şu an muhatap olduğum olaylara siz muhatap olsanız. Siz de sağlıklı düşünemezsiniz.

Sizin söyledikleriniz normal durumlarda geçerli. Bu durum ise bana göre biraz karanlık. Zaten karanlık noktalar olmasa şimdiye kadar orman idaresinden mantıklı bir cevap alabilirdim.

Kaldı ki ne kadar düşündüysem, bu işte bir mantık bulamıyorum.
Madem ormandı, . Orman Kadastrosu geçerken neden burasını orman dışında bıraktı? Haydi gözden kaçtı diyelim.
Amenajman planlarında neden görünmedi?. Diyelim orada da gözden kaçtı.
Tapu dairesi buraya nasıl tapu tahsis etti?. Hadi oda gözden kaçtı,
Satışı sırasında neden kimse ses çıkarmadı ve başvurmama rağmen daha önce alırken neden müdahale edilmedi?.

Her işini 5 tane haritaya bakarak yapan orman idaresi böylesine bir yanlışı nasıl gözden kaçırır.

Ayrıca, Bu yanlışlıkları sadece bir kişinin yaptığını da düşünemeyiz.Her aşamada öüne gelen yanlış yapmış. Peki şimdi sadece neden bizden hesap soruluyor?

Orman idaresi bütün bu yanlışlıkları yapanları çağırıp nedir bu rezillik. Neden demiyor ? Ve sanki biz ormanı gaspetmişiz gibi davranıyor ?

Burası ormandır diyene kadar. Biz bir yanlışlık yapmışız demiyorlar ve her işi gizli yapıp bilgi bile vermiyorlar.

Şimdi evraklar,dosyalar bu yanlışlıkları yapan kişilerin önüne gelecek ve kişiler de yaptıkları bu yanlışlıkları ormanın ve kendi lehine bir şekilde düzeltecekler.Bütün haritalar ve gizli deyip kimseye göstermedikleri evraklar çekmecelerinde.Ayrıca Memurken yaptıkları hatayı şimdi daha üst makamlara geldiklerinden şimdi Müdür sıfatıyla daha kolay da düzeltebileceklerdir.
Korktuğum bu. Aşağıdaki yazının tümünü okumadan sakın olmaz öyle şey demeyin. Olmuş.
(Özveriyle çalıştiğini bildiğim ve çoğunlukta olmalarını temenni ettiğim bütün orman çalışanlarını tenzih ederim)ama bunları yazmak zorundayım. Bunlar ülkemizin gerçekleri.

Hem yanlışlığı yapan kendileri, hem bilgi vermiyorlar. Ben de Demek ki birşeyler dönüyor. Diye düşünüyorum. Acaba bu şekilde düşünmekte haksızmıyım?

Emsal karar ararken karşıma çıkan örnekler ise korkutucu. Biraz uzun ama nasıl karar verildiği hakkında aydınlatıcı. Mesela bir alıntı :

Bunun kanıtı Aralık 2004’te İzmir ...............Sulh Hukuk Mahkemesi Hakiminin odasında 3 hakim ve 2 öğretimüyesinin bulunduğu ortamda kadastro mahkemesi hakimi MB’nin “Hoca siz Kırıklar Köyünde haklıydınız. Ancak bizim öyle karar vermemiz gerekiyordu. Öyle karar verdik. Çünkü öyle karar vermezsek Türkiye’de ormankalmazsı” şeklindeki itirazıdır.

Bu paragrafın geri kalanı aşağıdadır.

Saygılarımla.


Page 5
Kundakçı 23 no2 lu tutanak, bu tahdidi karşılayan hava fotoğrafı, eski gizli memleket haritası (İzmir L 18 b-4 gizli paftası)bulunmamaktadır.Var olan sadece 1948 tahdit haritasının 1523-1530 tahdit hattıdır. Bu hat üzerinde tartışmalı 630 parselin yeri 1526-Ahmet Güleç olarak işaret edilmiş vaziyette ormana bu rasat noktasında sınır tarladır. Ancak davalı Orman idaresiAhmet güleç ismini silmeden bu noktadan oldukça uzağa ve sınır hattının ormandan tarafına (x → tartışmalı parselinbulunduğu yer) yazar ve mahkemeye ibraz eder.Hakim bir ağacın gölgesinde bekler tarlaya bile girmez. Bilirkişiler köy bilirkişisini de yanlarına alırlar. Ellerinde nebir belge ne de bir ölçüm cihazı vardır. Şerit metre bile kullanmazlar. Dolaşıp gelirler. Yukarıda yazılın keşfinyapılış koşullarının büyük çoğunluğu yapılmaz. Raporlarını yazarlar. Sınırlamaya itiraz davası açan kişi ormancı veharita teknisyeni bilirkişilerin müşterek raporlarına itiraz eder. İtirazları ve suistimal olarak gördüğü hususlaraşağıdadır.1. Bilirkişileri 1523-1530 orman snır hattının gerisinde ve 1526 Ahmet Güleç semt sınır noktasının oldukçauzağında orman idaresinin (X tartışmalı parselin bulunduğu yer) ibaresindeki (x) i daksille kapatıp ...... şeklineçevirirler. Fotokopisini raporlarına eklerler. Yaptıkları tahrifatı da olduğu gibi dosyada ve belgede bırakırlar.2. 2/B uygulamasında parselin yeri alt başlıklı kroki bilirkişilerce çizilmemiştir. Bu kroki 2000/3 E nolu davadosyasında yoktur. Bilirkişi dava dosyasında olmayan bu belgeyi orman idaresindeki kadastro komisyonundanalmıştır. Oysa krokinin bilirkişilerce bizzat çizilmesi kendi tespitlerinin eseri olması gerekirdi. Kroki 1998yılında yapılan 2/B işlemi orijinal krokisinin fotokopisidir (dava dosyasında yoktur).3. Bilirkişilerin 1948 yılında yapılan 1. Orman tahdit ve kadastrosuna ait 1525-1527 orman sınır hattını haritaya vekendi tespitine göre geçirmesi gerekirken dava dosyasında bulunmayan 1744 sayılı yasa uyarınca 1976 dayapılan ikinci orman kadastrosuna ait haritaya göre geçirmiştir. 1978 tarihli olan bu harita 1948deki durumuifade edemez. Bu haritanın 1948 de yapılan 1. Orman tahdidine ait olmadığı üzerindeki 2072-2073-2074-2075rakamlarının varlığından anlaşılmaktadır.Orman idaresinin yönlendirilmesine itibar etmişler. Yanlış belgeyi dayanak almışlardır. Yeminlerine ihanetetmişlerdir.

4. Dava konusu tapulu tartışmalı parselin tapulama harita plan örneği kadastro müdürlüğünce içi boş olarakgönderilir. Bilirkişiler Buca Kadastro müdürlüğünce gönderilen orijinal krokiyi 1999daki 2/B işleminde yapılanormana çekilen kısım, 2/B işlemine tabi kısım şeklinde üçe ayırıp yeşil ve kırmızıya boyamışlardır. Bununfotokopisininin aynısını bilirkişi raporunun eki olarak mahkemeye verirken boyadıkları bu belgeyi tahrifatlıolarak dosyaya geri koymuşlardır. Hakimi yanlış yönlendirmişlerdir. Bu bir başka suistimaldir.

5. Bunlar itiraz dilekçesinde mülk sahibince ortaya konulunca Ek raporlarında itiraf etmek durumunda kalmışlardır. Açık bir şekilde “biz daha iyi anlaşılsın diye yaptık “ şeklinde yazabilmişlerdir.

6. Bilirkişiler 1948 yılında yapılan 1. Orman tahdidine ilişkin belgeleri varmış gibi rapor tanzim etmişler yalansöylemişler, mahkemeyi yanıltmışlardır. İtirazlar üzerine “dosyadaki sarı zarf içinde vardır” demişlerdir.Oysa dava dosyasında böyle bir sarı zarf da yoktur. Bu suistimalleri yapan bilirkişilerin raporuna kadastromahkemesi hakimi bilerek itibar etmiş, vatandaşın sınırlamaya itiraz talebi ret edilmiştir.

Temyiz ve tashih-ikarar başvuruları da Yargıtay 20. Hukuk dairesinin F.A. başkanlığındaki heyeti tarafından ret edilmiştir. Hukuk,kadastro mahkemesi hakimi ve yargıtay 20. HD hakimlerince katledilmiştir.

Bunun kanıtı Aralık 2004’te İzmir ...............Sulh Hukuk Mahkemesi Hakiminin odasında 3 hakim ve 2 öğretimüyesinin bulunduğu ortamda kadastro mahkemesi hakimi MB’nin “Hoca siz Kırıklar Köyünde haklıydınız. Ancak bizim öyle karar vermemiz gerekiyordu. Öyle karar verdik. Çünkü öyle karar vermezsek Türkiye’de ormankalmazsı” şeklindeki itirazıdır.

Yüce Yargının hakimlerin çoğunun orman köylüsüne bakışı budur.Ayrıca köylü vatandaş yukarıdaki suiniyeti savcılığa bir dilekçe ile bildirip suç duyurusunda bulunur. Olay bir yıldanfazla hasır altı edilir. Müştekinin sorması üzerine soruşturmayı üstlenen Cumhuriyet Savcısı NTE müştekiyi çağırdığısırada AK’nın yanında ona “herşey açık olarak görülüyor, fazla irdelemeye gerek yok” demiştir.

Ancak bir süresonra takipsizlik kararı müştekiye tebliğ edilmiştir.Bunun üzerine müşteki İzmire Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesinde takipsizlik kararına itiraz eder. Ancak kesin delilolmadığı gerekçesi ile itirazı yine ret edilir. Soruyorum yukarıdaki açıklananlar belgeleri ile sunulduğu halde,bilirkişi kendi yazısı ile itiraf ettiği halde yargılanmaktan alıkonuluyor anlaşılmış değildir.Bugün orman köylüsü adalete güvenmemektedir. Halkoyu yoklamalarında güven düzeyi %4lere düşmüşse bundameslek sahiplerinin icraatlarının payı azımsanamaz.4.1.3 Yargılamanın YenilenmesiHukuk usulü muhakemeleri kanununun 445. maddesinde “katiyen verilen veya katiyet iktisap etmiş olan kararlarhakkında aşağıdaki sebeplere binaen iade-i muhakeme talep olunabilir” denilmektedir.

Bu hususlardan halledilirdi. Bir yerde yapılan 1., 2. ve diğer orman kadastrolarıverilerinin birbiri ile örtüşen yanı çok az ve anlaşılmaz. Bu gibi yanlışlılar Türkiyenin her tarafında var ama İzmir-Kırıklar Köyü şanslı zira her köyde bir Akif Hoca yok.Sonrasının takdirini kamuoyuna bırakıyorum.

Yücel Özlem
21-12-2007, 00:40
Sayın Oğuz Karsan,

TÜRK MEDENÎ KANUNU'nun bir maddesini aşağıya alıyorum.


Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.

Bu madde sizi tarif ediyor. Siz tapu kütüğüne, iyiniyetle dayanarak bir arazi aldınız. Bu kanun maddesi de sizin korunacağınızı söylüyor. Sizi kim koruyacak? Tabii ki kanunları korumakla yükümlü olanlar.

Oysa sizin verdiğiniz örnekte bu yükümlülerden birisi, ya da birileri hakkı korumak yerine başka bir şeyi korumak iddiasındalar. Böyle bir şey olabilir mi? Elbette olabilir. Neden Olabilir diyorum? Bu soruya cevap vermeden, izninizle bir başka soru daha sorayım.

Bu, karşımızdaki olay nedir? Bir kural ihlalidir. Bizim ülkemizde kurallar ihlal edilir mi? Ne demek? Elbette edilir. Hatta, "Aslolan kuralları ihlal etmektir." diye düşünenlerimiz de epeyce vardır. Bazılarımız, kuralları ihlal etmeyen, edilmesine karşı çıkan, birilerini görünce rahatsız oluruz.

Bazılarımız hakkı çiğnerken, bazılarımız da bunlara alkış dahi tutarız.

Çok uzağa gitmeyelim. Bu gün kurban bayramı. Bir alıntı yapıyorum. -ATO'NUN (http://www.atonet.org.tr/turkce/bulten/bulten.php3?sira=162) HAZIRLADIĞI �TRAFİK TERÖRÜNÜN BAYRAM MESAİSİ� RAPORUNA GÖRE, SON 5 YILDA RAMAZAN VE KURBAN BAYRAMI TATİLLERİNDE MEYDANA GELEN 990 TRAFİK KAZASINDA TOPLAM 1398 KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ, 2433 KİŞİ DE YARALANDI.

Bazıları, şans, talih, ecel gibi sorumlular bulsalar da gerçek şudur ki bu kazaların pek büyük bir çoğunluğu kural ihlallerinden kaynaklanmaktadır.

Fizik kurallarından tutunuz, trafik ve sağlık kurallarına kadar ihlal ettiğimiz kuralları bir saymaya kalksak ayrı bir küllüyat yaratırız.

Bu rakamlar, araştırmacının ulaşabildiği bazı kayıtlara geçenlerdir. Az ya da çok ulaşılamayan kayıtlar, kayda geçmeyen olaylar da mutlaka vardır.

Şimdi bu tablonun sizin tarlanızla ne ilgisi var? Şöyle bir ilgisi var: bu tablo ve sizin tarlanız aynı ülkede ve aynı hukuk düzeni içinde.

Bu kazaların akılla izahı ne kadar mümkün ise, sizin örnek verdiğiniz olayın izahı da o kadar mümkün.

Yine de ben bu kazaların azaltılabileceği, tapunun da güvenilir olabileceği bir ülkeyi yaratabileceğimizi düşünüyorum. Böyle düşünen başkalarının da olduğunu biliyorum.

Bu düşünceyle, sizin pes etmemenizi talep ediyorum. Mücadelenize katkı vermeye çalışıyorum.

Burada konu dışına taşmak istemiyorum. Ama sizin vediğiniz örneğe benzer pek çok örneği ben yaşayarak biliyorum. Buna rağmen sağlıklı düşünme yeteneğimi kaybetmemeye çalışıyorum. Bu, benim en önemli dayanağım. Bunu kaybedersem, geriye neyim kalır? Belki bir gün, sırası gelir de bunlardan bazılarını, sizlerle paylaşırım.

Oğuz Karsan
22-12-2007, 18:12
Merhaba,

Sn.Yücel Özlem,

Önce Bayramınızı kutlarım.

Yine toplum için çok yararlı mesajlar vermişsiniz. Teşekkür ediyorum yazdıklarınızın hepsine katılıyorum. Ama benim isyanım, işini yapmayan devlet memurlarının üstelik başkaları mağdur olurken, bir de kendi hatalarını kapatmak uğruna başka yanlışlıklar içine girmeleridir. İsyanım bu yüzden.

Ülkemizin her ferdi her an bir sürü yanlışlık yapıyor. Bu çok normal. Yapmasalar tabi daha iyi ama bir de çıkar sağlamak uğruna veya kendi hatasını örtmek uğruna ikinci ve bir başka hata yapıp insanlara zarar verilmesine hiç taammülüm yok.

Bu esasında ülkemizin zaafı. Kaş yaparken göz çıkartmak, Kraldan fazla kralcı olmak, Ülkem için yaptım demek moda haline geldi. Peki bu ülkenin kanunları bir tek vatandaşına mı işliyecek ?.

Herkes hatasının bedelini ödemeli. Zamanında eğer orman olan yeri orman dışında bırakmak suretiyle hata haritalar veya tutanaklarda yanlış yapılmışsa onun da hesabı sorulmalı. Kimseye gösterilmeyen o ünlü ve kıymetli Amenajman planında bir hata yapılmışsa onu yapandan da. Eğer Orman Kadastro Komisyonu bir yanlışlık yapmışsa onun da hesabını sormalı. Daha sonra farkına varmalarına rağmen düzeltmeyenlerden de.

Ama bütün bu yanlışlıkların sonucu o araziyi alan son kişi benim diye bir sürü kişinin yaptığı yanlışlığın bedeli, kapalı kapılar ardındaki kararlar sonucu, gösterilmeyen haritalardaki hususlardan yola çıkarak vatandaşa ödettirilmemeli.

Her şey ortaya dökülmeli, Benim bir hatam varsa bana da o hatam kadarı ödettirilmeli.

Sanırım vatandaşın bu gibi mağduriyetinde 4982 sayılı kanun işte bu gibi durumlarda çok işe yarıyor ve daha da yarıyacak gibi görülüyor.

Tabi daha işin başındayız. Eğer ülkemizdeki bütün yanlışlıkların düzelmesini istiyorsak. Bence derhal önümüzdeki 25-30 yılın öğretmenlerini yetiştirecek sistemi oluşturmalıyız. Her işin gidip dayandığı yer eğitim. Bu parti, şu parti demeden herkesin ve bundan sonra gelen her hükmetin de uygulaması gereken Milli Eğitim Seferberliğini veya her ne isim takacaksak, hemen uygulamaya koymalıyız.

Yoksa her gelen hükümetin ayrı politikaları ile bu iş yürümez.

Başbakan, bakan, milletvekili, her kim olursa olsun önce insan olmalı yoksa herkes hatasının bedelini başka kişiye ödetmeye kalkar. Biri ormanda yaptığı hatayı kapatır, bir doktor yanlışlıkla ölümüne sebep olduğu hastasının izlerini siler, Komiser sorguda yanlışlıkla ölen süpheliyi yoketmeye çalışır, sarhoş araba kullananlar çarptığı kişileri hastaneye götürmekten kaçar, Bir başkası rüşvetle trafik tutanağını değiştirmeye kalkar, beş yıldızlı otel kanalizasyonunu mavi bayraklı koya boşaltır ve örtpas edilir, bu örneklerden istediğimiz kadar yazabiliriz.

En sonunda da Kenan Evren çıkıp biz yanlış yapmışız der. Peki bu başkasının yaptığı hatanın bedelini vatandaş olarak neden hep biz ödüyoruz? . . . .


Saygılar.

Yücel Özlem
23-12-2007, 11:36
Sayın Oğuz Karsan,

Siz muhatap olduğunuz davadan rahatsızsınız. Ben de sizin haklı olabileceğinizi düşünüyorum.

Size neden şikayet ediyorsunuz? demiyorum. Şikayet etmek, mücadele etmek için, pek çok sebebimizin, düzeltmek zorunda olduğumuz pek çok yanlışın bulunduğunu söylemeye çalışıyorum. Siz, isyanınızla bir çok sorular soruyorsunuz. Sizin konunuz ile ilgili olarak sorduğunuz soruların doğru cevaplarını kendimce vermeye çalışıyorum.

Bunları yaparken, konuyu dağıtmamaya da elimden geldiğince dikkat etmeye çalışıyorum. O nedenle de birinci önceliğim, "Yine toplum için çok yararlı mesajlar vermişsiniz" cümlenizde işaret edilen durum değildir. Hatta konudan uzaklaşılmasını, asıl konunun selameti açısından, zararlı bulduğumu belirtmeliyim.

Muhatap olduğunuz davayı da kazanmanız gerektiğini, bunun imkansız olmadığını düşünüyorum. Sizi bu konuda desteklemek ve yüreklendirmek yanında, bir işe yarayabilir düşüncesiyle bildiklerimi, aktarmaya çalışıyorum. Bu davayı sadece kendiniz için değil, sizden sonra benzer olaylarla karılaşabilecekler için de kazanmalısınız diyorum.

Ormanların çoğalmasını istemek, ağaç dikmek, yaşatmaya çalışmak ayrı bir şey. Kişi haklarının korunması, insana saygı, hukuka saygı, ayrı bir şey.

Size karşı açılan davada, dayanak olarak gösterilen Yargıtay kararı, Medeni Kanunun 1023. maddesini, öldürmese de canını kaçırıyor. Yani kanun koyucunun bu madde ile korumak istediği bir hakkı zayıflatıyor. Korunan bu hakkı, bazı durumlar için korumasız bırakıp ortadan kaldırıyor.

Oysa, siz tapu siciline güvenerek bir mal edindiniz. Tapu sicilinin kefili Devlet'tir. Hazine'dir. Şimdi aynı Hazine, kefil olduğuğu, kendi sorumluluğunda tutulan sicilin, yanlış olduğunu söylüyor. İşte ben de buna isyan ediyorum. Böyle bir yanlışlık olamaz mı? Elbette olabilir. O zaman da tavır ve yöntem bu olmamalı. Daha makul ve insani, sizi de incitmeyecek veya daha az incineceğiniz bir çözümle sizin karşınıza gelinmeli.

Bence bu durum kanuna ve hukuka aykırılık teşkil ediyor. Bu konuyu ihmal etmemenizi öneriyorum. Savunmanızda bu konu çok önemli bir dayanak olabilir.

Yargıtay içtihatları da değişmez değildir. Zaman içinde, olayalar ve düşünceler değiştikçe, içtihatların da değiştiğini biliyoruz.

Hatta bazı davalar sırasında yargıç, konuyla ilgili kanun hükmünü Anayasa ve hukuka aykırı bularak o maddenin iptalini istemiş ve konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürmüştür. Bu talplerden bazıları ciddi bulunarak incelenmiş ve o maddeler iptal edilmiştir.

Eski Türk Ceza kanununda bir madde, suçluya ceza tertip ederken, mağdurun özel bir durumuna da temes ederek, mütecaviz suçluya bir ceza indirimi öngörmüştü. Bu, mağdurun kişiliğinin de tartışma konusu edilmesine ve dava sırasında daha çok hırpalanmasına sebep oluyordu. Hatta, bazı hallerde, suçlu ceza indiriminden yararlanabilmek için, iftira ve benzeri bazı tertipler içine de girebiliyordu. İnsana saygılı, yürekli bir yargıç, bu hükmü, insan haklarına, evrensel hukuk normlarına, Anayasa'ya aykırı bulduğunu belirterek itiraz etti. Daha önce, uzun yıllar bir çok defalar uygulanmış bir hüküm, bu itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi.

Oğuz Karsan
24-12-2007, 11:35
Merhaba,

Sn. Malina ve Sn. Yücel Özlem.

Yararlı bilgiler verdiğiniz gerçeğini gözardı etmiyorum. Özel Ağaçlandırma Kanunun da yararlı olması amacıyla çıkartıldığına eminim Ancak, Orman Bakanlığımızda hala çağdışı bazı fikirler, tanımlar, yorumlar var.

Ağaçlandırmanın önündeki en büyük engel işte bu örümcekli fikirler.

Şöyle ki; Diyelim ben arazime ağaç dikip ağaçlandırma yaptım. Orman İşletme Müdürlüğü nden işgüzar birilerinin rapor düzenleyerek, bize yapmış olduğu gibi, eylemli durumda içinde ağaç bulunduğu gerçeğine dayanarak orman ilan edilmek suretiyle, dava açmayacağı ne malum. Böyle bir garantiniz var mı? Yok. Malesef yok diyorum çünkü benim başıma geldi. Biraz araştırdığımda ise korkunç gerçekle yüzleştim. Bütün kozlar devletin, dolayısıyla ormanın elinde. Tapun var mı?

Tabi var. Yerimiz tapulu diyeceksiniz. Bizim ki de tapuluydu. Yetmez.

Hemen Orman Kadastrosu geçip geçmediğini soracaksınız. Evet Orman Kadastrosu da geçmiş. Orman olmayan yer tanımı ile tarım arazisi olarak işlem görmüş ve tapuya işlenmiş. Üstelik kadastroya itiraz süresi olan 10 yıl da geçmiş. Ama bu da yetmez. Ayrıca, lehinize bulacağınız başka belgeler de yetmez. Bütün haritalarda orman görünmese bile yine yetmez.

İşte arazinizi ağaçlandırmamanız için önünüzdeki ilk engel. Devletin yoruma açık tanımları ve onun işgüzar memurları.

Böyle bir durumla karşılaşmamak için yapmanız gereken bir işlem daha var. Arazinizin orman ile bir ilişkisinin olmadığını ispat etmek durumundasınız. Peki bunu nasıl başarabilirsiniz. Ben size asla başaramayacağınızı peşinen söyleyebilirim. Çünkü devlet kanunları koyarken hep muğlak ifadeler kullanmış. Ve lazım geldiğinde de o muğlak ifadeler bağımsız yargı tarafından doğal olarak devlet yararına kullanılıyor.

Bir düşünün evveliyatı orman olan bir yer ifadesi var. İşte sadece bu ifade bile herşeyi anlatmaya yetiyor. Diğer bütün durum ve evraklarda haklı olsanız bile bu ifade karşısında baştan kaybetmiş sayılırsınız. Eğer Fatih Sultan Mehmet veya Kanuni dedeniz değilse ve arazi onlardan birinden kalmamış ise, baştan kaybettiniz demektir.

40-50 Yaşın üzerindeki herkes bir düşünsün acaba eskiden nereleri orman değildi diye? İstediğiniz kadar düşünün eskiden orman olmayan yer yok gibidir. Şişli, Mecidiyeköy, Levent, Feriköy, Çamlıca, Boğazın iki yakası, eski resimlere bir bakın bakalım. Orman olmayan yer varmıymış. Eğer 1400 lü yılların fotoğrafını bulabilseniz Topkapı sarayı nın bulunduğu yer bile orman görünür. Mahkemelerde binlerce kişinin arazisini orman ilan eden sayın hakimlerimizin şu an oturdukları yerler de ormandı. Daireler, apartmanlar, siteler hepsi. Çünkü 14 yıl kendi haline bırakılan bir arazinin orman görünümü kazanacağını Bilim Teknik dergisinde yazı yazan bilim adamları söylüyor.

Eskiden zaten her yer ormandı. Bu tesbite bir de bir yerin orman olup olmadığını belirlemek için eski ve gizli memleket haritaları lafı da eklenmiş. Bütün bunlar devletin daha doğrusu ormanın elini güçlendiren unsurlardır.

Belki çok kötü bir tablo diyenleriniz de olabilir ama gerçek malesef bu.
Eğer isterse devlet bir araziyi alır. Ama orman diyerek alır, ama başka birşey diyerek alır.

Peki şimdi esas konumuz olan ağaçlandırmaya gelelim. Benim bu yazıyı yazmış olmam bile ağaçlandırma için bir engel teşkil edebilir. Bunun da bilincindeyim. Yazımı okuduktan sonra bazıları, arazilerine ağaç dikmekten vazgeçecektir.

Ama bütün bu olumlu kanun ve tanımlara rağmen, Ormanlarımızın neden çoğalamadığı sorusuna da en gerçekçi cevap şu olsa gerek. 1-Beceriksizlik 2- Nemelazımcılık 3-Diğer, ormanlarını geliştirebilmiş olan devletleri emsal alamamak 4 - Çağı anlayamamak 5 - Orman seven, İş bilen, yetenekli, çalışkan kişilerin iş yapmalarını engellemek suretiyle, bıktıran ve bezdiren, içinde barındırmaya müsait olmayan bir bürokrasi

Ama korkmasınlar, bu sitede tanıştığım birçok orman görevlisi, daire başkanıyla, müdürüyle, şefiyle, memuruyla, işçisi ve görevlisiyle o bahsettiğim örümcek kafalı zihniyeti taşımıyor. Ve korkusuzca anlamsız bürokrasiyle mücadele ediyorlar.


Hala birkaç yerde ağacımız ve ormanımız varsa onlar sayesindedir.

Saygılar.

muratadak
03-01-2008, 13:23
özel mülkiyetten kastınız geçerli bir belgeyemi dayanıyor bunu bilmemiz gerek.ancak geçerli bir belgeye dayanmıyor ise ve o bölgede vasıf tayini yani orman kadastro çalışması henüz yapılmamış ise ve arazi üzerinde eski tarihlerden gelme bir orman ağacı varlığı var ise buraların orman sınırları içine alınması mümkündür.

Murat Öz
10-03-2008, 09:41
Vay beeeeeeeeeeee.

Adalet mülkün temelidir. demiş Atatürk.
Herhalde onun zamanın da iken öyleydi.!
:(

Oğuz Karsan
12-03-2008, 12:15
Merhaba,

Ormanın daha doğrusu kendisinin açamadığı fakat hazineye açtırdığı tapu iptal davası sonuçlandı. Sonuç malum. Tapu iptal kararı çıktı.

Bu iş başımıza geldiğinden beri kimsenin benim kadar araştırma yapıp bilgi sahibi olabileceğını sanmıyorum. Gerek kanunen avukatlardan ve hakimlerden gerek Emekli yargıtay mensuplarının ve hakimlerin veya emekli orman profesörlerinin veya yine emekli generallerimizin yazmış oldukları kitaplardan veya diğer kaynaklardan yaptığım araştırmalardan şunları öğrendim.

Bir yerin orman olup olmamasında en önemli etken orman tahdidi yani tahdit haritaları. Bu haritalar kadastro ekiplerinin orman araştırması sonucu orman sınır noktalarını belirlemesi ile oluşturuluyor.

6831 sayılı orman kanununun ve 3402 sayılı kadastro kanununun bir sürü maddesi ve Yargıtayın bu konuda yol gösteren onlarca içtihatı var. Hepsi orman sayılan ve sayılmayan alanları ayırırken en önemli husus olarak kadastroyu almışlar ve orman tahdidinin önemine binaen bu konuda oluşturulmuş haritaların dikkate alınmasını öngörmüşlerdir.

Peki bu tahdit çok mu önemli? Evet hemde çok önemli. Çünkü eğer günün birinde kadastro geçerken yıllarca tarla olarak kullandığınız arazinizi orman ilan ederse o zaman siz hakkınızı orman kadastrosunun yapmış olduğu orman tahdidine veya tahdit haritasındaki orman sınır noktalarına göre arayacaksınız. Buraya kadar herşey normal.

Ancak mahkemede hakkınızı ararken ortaya bir şeyler koymak ve ispat etmek zorundasınız. İşte bu aşamada edinmeye çalıştığınız bilgileri orman idaresinden istemek zorundasınız ama kaba bir tabirle bakalım orman idaresi düşmana cephane verecek mi ? Hayır. Peki ne yapabilirsiniz ikinci bir yol olarak mahkeme kanalı ile istersiniz. Bu da pek mümkün olmuyor. Çünkü orman idaresi mahkemenin istediği belgeleri değil, kendini haklı çıkarabilecek haritaları ve belgeleri yolluyor. Tabi bu belgelerin tarihlerini de asla belirtmeden ve hatta bazen orjinal haritaların üzerinde boyamalar ve tahrifat yaparak gerçeği kararttıkları bile oluyor. İnternette hayli örnek var.

Peki bu konuda ne yapılabilir. İlk şart helal süt emmiş bir Sn.Hakime düşmüş olmak. Bu iş zaten % 100 haklı olsanız bile toto gibidir. Çünkü Sn.Hakim hukuğun üstünlüğüne inanmış hem de konuyu araştırıp delillerin tümünü dosyasına getirebilecek güç ve isteğe sahip olan biri olmalıdır. Bu lafımdan sakın hakimlerimizi beğenmediğim fikri çıkarılmasın.Ama bu tanıma uymayan bir hakimin de orman davasını adaletli götürebileceği şüphelidir.

Sn.Hakim hem ormandan isteyeceği belge ve haritaların vasfını değerlendirebilecek bilgi birikimine sahip olmasının yanında ; ormandan mahkemeye gönderilen belgelerin asıl mı,? kopya mı? Gerçek mi? veya sahte mi ? olup olmadıklarını da araştırabilecek güçte olmalıdır.Yine internetten bilgi edindiğim kadarıylaGenellikle orman idareleri hep okunaksız kara fotokopileri yolluyormuş.

Hadi şimdi iletişim çağındayız herkesin herşeyden haberi oluyor.Peki 30 veya 50 yıl önce zavallı köylü vatandaş böylesine bir sisteme karşı arazisini nasıl koruyabilmiş acaba? Acaba hukuk onun hakkını gözetmiş olabilir mi ?

Orman idaresinin yıllardır mahkemelere gerçeği yansıtmayan veya en azından kendini güç duruma düşürecek bilgi ve belgeleri göndermediğini basında çıkan haberlerden biliyoruz.
Hatta bile bile göz yumduktan sonra üzerinde yapılan inşaatlar bitene kadar ses çıkarmayan ve yıllarca kazanç elde etmeyi uman orman görevlileri bile var

Bu konuda bazı orman çalışanlarının daha da ileri giderek, belge ve haritalarda , değişiklik veya boyamalarla çeşitli tahrifatlar yaparak mahkemeleri yanlış yönlendirerek Sırf ormanın lehine karar çıkması uğruna hukuk devletini ne hale soktukları da bir gerçektir.

Orman yetkililerinin veya şeflerinin bir raporu T.C Kadastro Kanunlarının ve T.C. Tapu dairesinden alınmış hani hepimizin zaman zaman bahsettiği kapı gibi tapudan daha değerli ve geçerlidir. Bu bir yorum değil bizzat yaşanan olaydır. Mahkeme Türkiye Cumhuriyetinin 3402 sayılı Kadastro Kanununa göre yapılan Kadastroyu ve Orman Tahdidini Ve yine Türkiye Cumhuriyetinin Tapu dairesince verilmiş tapusunu değer vermemiş olacak ki. Tek delil Orman Şefinin Karaladığı rengi ve tarihi belli olmayan haritayı dikkate almıştır.Bilirkişinin mahkemeye sunduğu diğer bir haritanın da tarihi belli değildir ama bilgisayarda düzenlendiği bellidir yani mürekkebi kurumamıştır.

Bütün bu yaşananlara rağmen hakim 88 nolu orman kadastro komisyonunun 3402 ve 6831 sayılı kanuna göre gerçekleştirdiği ve raporunda bahsettiği hava fotoğrafı, ve haritaları merak etmemiş istememize rağmen dosyaya aldırmamıştır.

Şimdi anladınız mı bu ülkede en önemli insanlar kim
Hatta halk arasında anlatılan bir olay vardır oğlu üniversiteyi bitirip kaymakam olduğunu söyleyince ninesi oğlum biraz daha okuyup ormancı olamadın mı demiş.

Şimdi yazacaklarım ise benim yorumum filan değil Kanunların ve Yarğıtayın,Hukuk Genel Kurulu kararlarının görüşleri

20. H.D. 28,12,1995 E : 1995/10488 K: 1995/17623 sayılı kararında
Özet : Teknik Bilirkişinin, Orman Tahdit haritası ile uyum sağlamayan eksik kroki ve raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.

20. H.D. 13,05,1993 E : 1992/10248 K: 1993/4283
Özet : Orman tahdidinin kesinleştiği yerlerde bir taşınmazın orman olup olmadığı kural olarak
tahdit haritasının uygulanması ile çözümlenir.

* 20.HD. (25.10.1993), E.1992/14005, K.1993/8560
ÖZET: Kesinleşen orman tahdit haritası zemine uygulanmadan, bir yerin orman olup olmadığı hakkında sonuca ulaşılamaz.

* 20.HD. (09.02.1994), E.1994/268, K.1994/1045
ÖZET: “ Orman kadastrosu yapılıp kesinleşmişse; bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının yerine uygulanması ile çözümlenir.”

Demiştir.

Ayrıca

BİR İÇTİHAT BİRLEŞTİRME KARARI
7,1,1948 gün 16/19-1 numaralı içtihat birleştirme kararında ve 30,9,1981 gün ve 1979/1-157 esas ve karar numaralı Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği gibi, Orman ile ilgili davalarda gerçek hasım ister davalı ister davacı olsun Orman Yönetimidir. Orman olan bir yer için Hazinenin dava hakkı yoktur. Demiştir dolayısıyla

Eğer orman iddiası varsa ,Bu nedenle hazine dava açamaz.
Kesinleşmiş orman tahdidi olan yerlerde ise, kural olarak yerin orman olup olmadığı kesinleşen bu tahdit haritasının uygulanması ile çözümlenir. Bu yapılan sınırlama işlemi, tahditten sonra açılacak davalarda kesin hüküm sonuçlarını doğuracaktır. Davadan önce kesinleşen orman tahdidi, taşınmaz yönünden kesin delil teşkil edeceğinden mahkemenin diğer delillerle o yerin orman olup olmadığını araması gereksizdir. Bilirkişi ve mahkeme çok iyi bilmektedir ki her olayda olay tarihinde yürürlükte olan kanun ve belgelerden faydalanılır.

Ama bizim davamızda malesef böyle olmamıştır. Hakim tek taraflı bir duruş sergilemiş ve sadece Çanakkale orman idaresinin eline verdiği bilgilerle mahkemeye gelen bilirkişinin raporuna yazdıkları ile yetinmiştir.Konuşmamıza bile izin vermemiş isteklerinizi yazılı olarak verin demiştir.Verdiğimiz dilekçeleri ve ısrarla dilekçelerimizede belirttiğimiz hususları dikkate almamış. En önemli unsur olan orman tahdit haritası ve amenajman planını getirtmemiş. Çanakkale orman idaresince kasten boyanan tarihi bile belli olmayan haritayı dikkate almıştır.
Peki bundan sonra ne olacak.
Bazılarınız yargıtay aşaması var diyecek. Acaba yargıtayda dosya okunacak mı ? Veya orman tahdit haritası olmadan hakimin kesin hüküm verdiğinin farkına varabilecek kadar dosya ile ilgilenilecek mi ? Şüpheliyim ve karamsarım

Bu iş ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde biter. Napalım kaderde ülkemizi şikayet etmek de varmış. Şimdi daha önce ülkemizi şikayet edenlere farklı gözle bakıyor ve kızmıyorum. Demek ki mecbur kalmışlar.

Şimdi ağaç dikecekler, ağacı olanlar ve arazisinde ağaç bulunanlarla arazi almayı düşünenlere duyuru. Hemen orman müdürlüklerine gidip arazinizin evveliyatı ile ilgili bilgi ve belgeleri 4982 sayılı bilgi edinme kanununa binaen isteyip doğru olduklarından emin olduğunuz belgeleri bir dosyada saklayın. Ve mutlaka, orman olmayan arazidir ve satın alınmasında müdürlüğümüzce bir sakınca yoktur yazılı belgeleri Orman Müdürlüklerinden isteyin. Yoksa ileride mağdur olabilirsiniz. Avukatınıza şimdiden danışın

Dikkat etmaniz gereken en öneml bir söz
“ Evveliyatı orman olan yerler ile ilgili zaman aşımı yoktur “ Yani orman idaresi 100 yıl bile geçse birgün sizin araziniz eskiden ormanmış diyerek dava açabilir ve tapunuzu iptal ettirebilir.

Peki soruyorum evveliyatı orman olmayan bir yer biliyormusunuz? Biliyorsanız lütfen Bana yazınız..
Evveliyatı lafı o kadar geniş kapsamlıdır ki. Orman isterse Fatih Sultan Mehmet e kadar da gidebilir.

Özetlersek herkesin arazisine orman iddiasıyla dava açılabilir.

Malesef Kanun ve içtihatlar bunu gösteriyor. Kanunun yetmediği yerde Gerekirse yeni içtihat çıkarıp davayı sular idaresine bile açtırırlar.

Şunu asla unutmayın kanunlara uymak zorunda olan sizsiniz onlar değil. Kanunu zaten onlar yapıyor. Nasıl gerekiyorsa öyle düzenlerler. Nasıl yorumlamaları gerekiyorsa öyle de yorumlarlar yoksa kazanıp kaybetme oranı % 1 olmazdı araştırınız.

Orman davaları ile ile ilgili kanun,içtihat ve bilgi isteyenlere her zaman telefonum açık.

Saygılarımla
Oğuz Karsan
0536 558 05 05

Yücel Özlem
12-03-2008, 22:35
Sayın Karsan, üzüldüm. Sizinle bu konuda yazışmak isterdim.

Ama görüyorum ki, en azından bir süre, uslubunuz ve haleti ruhiyeniz nedeni ile bu pek mümkün değil. Sanıyorum çok öfkelisiniz.

Size daha önce de önermiştim. Şimdi tekrar rica ediyorum. Yazdıklarınızı göndermeden tekrar okumayı alışkanlık edinin.

Ben hukukun üstünlüğünü ve de yargı bağımsızlığını savunmaya davam edeceğim.

Bunun ne kadar önemli ve dahi gerekli olduğunu yaşayarak öğrenmiş bulunuyorum.

Ama bundan sonra bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğünü savunanlara küfür
edebilirim.Bu beyanınıza cevap vermeyeceğim. Hatta üzüntülerimi bile bildirmeyeceğim.

Ancak bazı şeyleri hatırlamanızda yarar var. Sizin bu haleti ruhiye içinde yazdığınız yazılardaki bilgi yanlışları, ve uslup hatalarını, sayıp dökecek değilim.

1-Ben bu başlıkta, sizi tanımasam da dediklerinizin doğru olabileceği varsayımı ile katkıda bulunmaya çalıştım. Birilerinin yanlış yapmış olması, benim yanlış yaptığımı göstermez.

2-Burası bir bilgi paylaşım sitesi. Ağaçlar ana konusu etrafında bilgi paylaşımı yaplmaktadır.

İyi şeyler yapmak isteyen ve iyi şeyler yapılabileceğine dair ümidi olanların meydana getirdiği bir oluşumdur. Yaşadığımız ortamdaki olumsuzlukları da dile getirmemiz kaçınılmaz. Yanlışları söylemeliyiz ki doğrular meydana çıksın.

Ancak bunları bu siteye yaraşır biçimde ve forum kuralları çerçevesinde yapmak zarureti vardır.

3-Başınıza gelenleri hakettiğinizi düşünmüyorum. Ancak, bir ünlü sözü de hatırlatmadan edemiyeceğim. "Başkalarını eleştirenler kendi kapılarının önünü temiz tutmalıdır."

cyucel
13-03-2008, 09:58
Oğuz Karsan bey'e aynen katılıyorum. Ben şuan Sahrayicedit Atatürk Cad. sinde oturuyorum. Sokağımızda ahşap ev yıkılınca bahçesi ve asırlık kestane ağaçlarıyla kaplı kocaman bir yeşil alan kaldı. Sahipleri çok uğraşmasına rağmen belediye tarafından yeşil alan kabul edildi. Heralde dedik burayı artık çocuk parkı felan yaparlar diye mahalleli seviniyorduk. Ama belediye de bir şey yapmadı. O alan Büyük şehir Belediyesine geçmiş. Tabii trilyonluk rant bölgesi. Ve 2-3 sene içinde geceleri ağaçlar kesilerek. Tarla haline getirildi. Şuan İstanbul belediyesi kendi yandaşlarına arsayı vererek " BP Benzin İstasyonu " kuruldu. Biz mahalle olarak karşı çıktık. İmza topladık. Ama bile bile BP inşaası yapıldı. İşletime geçmedi.Eninde sonunda kılıfına uyduracaklar. Olan asırlık kestane ağaçlarına oldu. Aynı şekilde bizim ailemizin de Kınalı adada 2B konumuna giren bir arazimiz var. O ağaçları dedem dikmiş. Ama biz birşey yapamıyoruz, ormanlık alan diyerek devlet el koydu. Herhalde yakında Bu memleketin adaletine kanununa inanmıyorum. Öyle olsa zaten bunlar başımızda olmazdı.

Oğuz Karsan
14-03-2008, 14:49
Sn Yücel özlem,

Yazdıklarınız doğru olabilir ama uygulamasını görmemiş insanlar olarak yazı yazıyorsunuz.

Çanakkale orman idaresinin haritaların üzerinde tahrifat yaptıktan sonra bilirkişice mahkemeye sunulan sözde haritalar var. Bakınız bu iddia büyük bir iddiadır. OKUMA YAZMALARI VARSA onlar da bu yazıları okuyup cevap versinler.

Bayramiçde iki gündür şikayet dilekçemi vereceğim müdürü bekliyorum. Dilekçemi bile verecek makam bulamıyorum.Kaymakam da arayıp neden orman müdürlüğünde kimse olmadığını soracak yerde bekleyeceksin diyor.
Bu ülkeyi benmi düzelteceğim.Kaç aydır bürokrasi ile mücadele yapıyorum. Herkes işini yapsın makamlar doldurulmuş ve hepsi birbirinin yanlışını kapatmaya uğraşıyor.
Amirler umursamıyor. Zaten umursamaz olmasalar işler bu hale gelip kitlenmez.
Ben köylünün seçtiği yolu seçmedim. Mücadelemi veriyorum.Bunu yaparken etraf biraz kırılıp dökülecek tabi.Bunuda lütfen maruz görünüz.

"2-Burası bir bilgi paylaşım sitesi. Ağaçlar ana konusu etrafında bilgi paylaşımı yaplmaktadır.

İyi şeyler yapmak isteyen ve iyi şeyler yapılabileceğine dair ümidi olanların meydana getirdiği bir oluşumdur" diyorsunuz ama unutmayınız siz evde beni sadece fikirlerinizle desteklerken esas savaşı ben veriyorum. Bu artık bir savaş haline geldi
Orman suçu kadastroya atıyor.Kadastro biz doğru tespit yaptık diyor.Ben her iki tarafa da dilekçeler verip cevaplar arıyorum.Belli ki daha önce yanlışları yapanlar hatalarını kapatmak için bilgi ve belge vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Mahkemeye alakası olmayan yeni veya başka tarihli işlerine gelecek hatalarını kapatacak bilgileri yolluyorlar.
Hakim yargıtay kararlarını hiçe sayıyor,dilekçelerimizi okumuyor,Hakiki bir hukuksuzluk ve tiyatro hüküm sürüyor. 7 yıl önce Almadan önce orman olup olmadığını sorduğumuz şefin iki lafı ile Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin 16 yıl önce kadastro görmek suretiyle kanunlarla oluşmuş tapusu ayaklar altında, Başbakanın ağaçlandırmayı özendirmek için düzenlenmiş posterleri hertarafta,
Hakim dosyadan fotokopi bile vermiyor.
Ben bütün bu olanlara karşı zaman zaman tükenip kontrolümü kaybediyorum ve hukuğun üstünlüğüne sayıp döküyorum.,
Siz sakin sakin bilgisayarın başında beni ayıplıyorsunuz. Bir iddiam daha var gelin yer değiştirelim bu olaylara siz maruz kalın ben de evden yazı yazayım o zaman bakalım hukuk hakkında neler yazacaksınız ?
Benim yaptığımı sakın küçümsemeyin.Osmanlıdan kalma,Vatandaşını hala tebaa sanan bir zihniyetçe iş başına getirilmiş bürokratlarla uğraşıyorum bu savaşta benim elimde sadece dilekçem var ama karşımda kendini korumaya almış bir bürokrasi var.Valiliği ile,Bürokratları,Orman Müdürü ve şefi ile Hakimi ve mübaşiri ile, Biraz hoşlarına gitmeyen birşey soracak olsam kapı dışarı ediliyorum. Herşeye rağmen mücadeleme devam edeceğim ama sonunda insan haklarına ülkemi şikayet etmek bana ters geliyor. Yıllarca belli ilkelerle ülkemizi şikayet edenlere kötü gözle bakıp mücadele ettik şimdi Cumhurbaşkanımızın eşiyle aynı yoldayım. Kaderde bu da varmış. Peki buna sebep kim benmiyim hayır. Yıllarca işini savsaklamış ve salla başını al maaşını zihniyetiyle şimdi en üst makamlara gelmiş kişiler ne mi yapıyorlar ? memurluk yıllarında iken yaptıkları yanlışları kapatmaya çalışıyorlar. Az önce saydığım kadroyla.

Arazimizin elimizden alınması o kadar önemli değil,ben zaten ağaçları kesmeyecektim yine altlarında gezinip dolaşacağım çünkü bitişik parsel de bize ait. Ama bu kokuşmuşlukla mücadelem bitmeyecek.Yıllarca yaptıkları yanlışları kapatmak için işi sahtekarlığa kadar vardırabilenler ile birileri mücadele etmeli.

Önerinize uymayı isterdim ama yadıklarımı ham haliyle okumanızı istiyorum gerçek ve coşkuyla yazılmış düşüncelerimi düzeltip yumuşatmak istemiyorum.
İmla ve diğar hatalarımı mazur göreceğinize eminim.

Önce Kaymakamlığa sonra da yine Orman Müdürlüğüne gitmem lazım.

Hukukun üstünlüğünü savunabilmem için önce bürokrasi ile olan savaşı kazanmalıyım . Çünkü hukuğu da bürokrasi yönlendiriyor. Ve adaleti kendi istediklerine istediği kadar dağıtıyor. Bürokrasiye rağmen hukuk üstün gelemiyor. Madem adalet mülkün temeli bakalım doğru mu ?

Yazdıklarımdan, işini hakkıyla yapan bürokratlar alınmayacaktır. Buna eminim

Saygılar.

Yücel Özlem
15-03-2008, 10:42
Sayın Karsan, siz de ön yargılarınızı ve varsayımlarınızı doğru olarak kabul ediyorsunuz. Doğru olmayan bilgilerle yaptığınız akıl yürütmeler de elbette yanlış sonuç verecektir.

Yazdıklarınız doğru olabilir ama uygulamasını görmemiş insanlar olarak yazı yazıyorsunuz.

Sayın Karsan, Bunu hangi bilgiye dayanarak söylüyorsunuz. Benim hakkımda ne biliyorsunuz?

Sizin taraf olduğunuz davayı, açtıran ve takip eden, Milli Emlak Servisidir. Ben de Milli Emlak Genel Müdürlüğünde 28 yıl çalıştım. İşimi iyi yapmaya gayret ederek çalıştım. Bir çok kez alışılagelmişin dışında işler yaptım. İlkleri yapmak sıkıntılıdır. Ama sonuçları görünce sıkıntıları unuttum.

Bakın bir anımı anlatayım.

Erzincanın bir dağ köyünde Kadastro yapılmış. Bir ihbar üzerine Defterdarlık tüm parsellere itiraz etmiş. Çünkü kadastro sırasında bazı usul hataları yapılmış. Köylü tapusunu alamıyor. Uğraşıp duryorlar. İçlerinden birisi, Bakanlığa bir dilekçe vermiş. derdini anlatmış. Dilekçedeki olayı inceleme görevi bana verildi. Bir genç arkadaşımla birlikte gittik. Neredeyse, Köydeki bütün parseller davalı. Yaklaşık 1350 dava var. Tüm dosyaları dayanak olan belge ve kayıtları inceledik. Eldeki vergi ve tapu kayıtlarını arziye yeniden uygulayıp tutanaklar düzenledik. Sonuçta her parsel için bir rapor düzenledik. Bu raporlardan çoğunda davadan vazgeçilmesini teklif ettik. Teklifimiz gibi vazgeçildi. Köylüler tapularını aldılar. Geriye bizim çözemediğimiz yüz civarında dava kaldı. Bu da ilklerden biri idi.

Normal olarak, bu gibi olaylarda, madem ki konu yargıya intikal etmiş, yargı çözsün denilip, işin içinden çıkılırdı. Böylece de olayın, hukuka daha uygun çözülmüş olduğu kabul edilirdi.

Ben de bu ülkede yaşıyorum. Bir evrakı iki aydır Ankara'dan Sincan'a ulaştırmaya çalışıyorum. Herhangi bir işlem sözkonusu değil. Zarflanıp postalanacak.

Adliye mekanizmasının nasıl işlediğini hem şahsımla ilgili olaylar nedeni ile hem de işim nedeni ile biraz bilirim. Özel bilgisi olmayanlar için de sır değil. Her gün okuduklarımız ve duyduklarımız arasında aklı başında her insanı dehşete düşürecek bir çok olay var. Kendi başınıza gelmediği için, siz bu güne kadar farketmemiş olsanız da durum böyle.

Ancak hukuk herkese lazım olan bir nesnedir. Benim hayalim de hukukun üstün olduğu bir dünyadır.

Sayın Öğretmenim, bu da iyi yetişmiş hukukçular ve bağımsız yargı ile mümkündür.

Oğuz Karsan
15-03-2008, 13:41
Sn. Özlem,

Yazdıklarımdan alındığınızı hissediyorum. Ama şahsi algılamayın lütfen

Anlattıklarım malesef doğru ve hukuk devletinde olmaması gereken uygulamalar.
Devletin ikilemi var. Hem kanunu uygulayacak hem de kendini koruyacak ikilem bu. Ayrıca ben de uzun seneler devlet memurluğu yaptım. Devletin işleyişini bilirim.

Bazı kendini bilmezler kraldan fazla kralcı olup kanunların ve yargının yerine kendilerini koyup öyle davranırlar. Bunuda çok iyi bilirim.

Sizin gibi görevini canla başla ve doğru bir şekilde yapan kişiler yok değil ama yeterli de değil. Herkesin daha duyarlı olması lazım ben bunları benim davam ile ilgili söylemiyorum.

Kimse işini yapmak istemiyor çünkü bir yakınının menfaatine dokunuyor. Zaten burası 10,000 nüfuslu bir yer malum ahbap çavuş ilişkileri hukukun ve kanunların uygulanması için gerekli olan delillerin bulunup ortaya çıkartılmasının önündeki en büyük engel.

Sn.Özlem burada bir oldu bitti var. İsyanım ona. Kızgınlığımdan ve coşkumdan dolayı gerektiği gibi anlatamıyor veya nakledemiyor da olabilirim. Sizin zamanında görevinizi layıkıyla yaptığınıza şüphem yok. Ama ben zaten sizin gibi davranmayanlar yüzünden mağdurum. İsyanım bu gibi kişilerin içinde barınmasına izin veren sisteme.

Sadece işlerini savsaklamamakla kalmıyorlar bir de bu davada kendilerini ormanın yardımcısı ve davanın müdahili gibi görüyor olacaklar ki. Bazı evraklar kayboluyor, bulunmuyor,bulunsa bile bazıları daha önce ele geçirdiğim evraklardan farklı. Boyanmış veya yeni mi yapılmış belli değil. Gerçek mi tahrifat yapılmış mı onu da araştırmak gerekiyor. Şu aşamada çok zorlanıyorum.

Yoksa zaten hukuk ve kanunların işlemesine izin verilse. 5-6 adet yargıtay kararı var. Ayrıca zamanında ormanı korumak amacıyla konulmuş olan kurallar da benden yana ama maalesef birileri gerçeklerin ortaya çıkmasını istemiyorlar.Demek ki olayın boyutları sandığımızdan daha büyük de olabilir.

Mesele sadece tapu iptali değil. Zamanında birileri büyük bir yanlışlık yaparak kadastro görmüş ve tahdit sınırları dışında kalmış araziye eski sahibinin yaşlılığından ve ilgisizliğinden de olsa gerek orman idaresince ağaç dikilmiş. Böyle bir yanlışlık olur mu demeyin benim bulabildiğim belgeler ve yaptığım konuşmalar bunu gösteriyor.

Hep tersi olurdu. Vatandaş ormanı bir şekilde yok ederek tarla yapardı. Bizim olayımızda ise tam tersi olmuş. Orman tapulu araziye ağaç dikmiş şimdi ise bu yanlışlığı yapanlar çabuk tarafından ve dillenmeden olayı kapatmak istiyorlar yoksa foyaları meydana çıkacak. Bence olayın tarifi bu.

1950 li yılların haritalarını bulup çıkaranlar 15-20 yıl önce dikilen ağaçların tutanaklarını bulamadıklarını söylüyorlar.

Öyleyse İki ihtimal var.

1

Eğer ağaçlar tahditten önce dikilmiş olsa, orman tahdidini yapan 88 nolu kadastro komisyonund görev alanlar dikili ağaçları görüp burası orman demezler mi ?

2

Eğer tahditten sonra orman ağaç dikmişse elinde harita yok mu ? tapulu araziye neden ağaç dikmiş. ?

Hadi bir yanlışlık oldugunu varsayalım 16 yıldır neden kimse görevini yapmadı, her gelen haritaları doğru kabul etmiş bütün icraatlar bu haritalara göre yapılmış bize gelince haritalar yanlış olmuş. Hadi buyrun bakalım.Şimdi 16 yıldır yani Kadastronun yaptığı orman tahdidinden beri kaç orman müdürü, orman şefi ve diğer yetkilileri bu işten ve yanlışlıktan sorumlu.? Peki bütün bu kişilerin yaptığı ve düzeltmedikleri yanlışlığın bedelini biz ödeyelim ?

Hadi bu sorulara cevap bulun. Cevap bulduğunuzda bu yanlışlığı yapan ortaya çıkacaktır.

Şimdi acaba evrakları vermek istemeyenler zamanında bu yanlışlığı yapan kişiler olmasın sakın.

Her iki ihtimale verilecek cevap bizim mantıken lehimize.

Kaldı ki bu konuda hiç bir yanlışımız yok. Okumuş ve ağaç sever kişiler olduğumuzdan araziyi 2001 yılında almadan önce orman idaresine tapu ve çap ile başvurup alacağımız arazinin orman ile bir ilişkisinin olup olmadığını ısrarla sorduk. Orman Yetkilisi olan şef O.Ü ise ısrarla ormanla bir ilişkisi yok dedi biz daha da üsteleyip içinde çam ağaçları var dediğimizde bize ağaç olması önemli değil, önemli olan tahdit haritası deyip fotokopisini çekip sarıya boyadıktan sonra elimize tutuşturmuştu.
Aradan 7 yıl geçti biz araziyi telle çevirdik kuyu açtık,ağaçların bakımını yaptık, yeni bir sürü ağaç diktik,drenaj kanalı açtık ve bütün bunları yaparken de her defasında şefe gittik.

Aynı şef bir tutanak düzenleyip burası orman olabilir dedi diye hazine dava açtı

Hem de aşağıdaki İçtihat Birleştirme Kararına rağmen.

BİR İÇTİHAT BİRLEŞTİRME KARARI
7,1,1948 gün 16/19-1 numaralı içtihat birleştirme kararında ve 30,9,1981 gün ve 1979/1-157 esas ve karar numaralı Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği gibi, Orman ile ilgili davalarda gerçek hasım ister davalı ister davacı olsun Orman Yönetimidir. Orman olan bir yer için Hazinenin dava hakkı yoktur. Demiştir dolayısıyla

Eğer orman iddiası varsa ,Bu nedenle hazine dava açamaz.

Kesinleşmiş orman tahdidi olan yerlerde ise, kural olarak yerin orman olup olmadığı kesinleşen bu tahdit haritasının uygulanması ile çözümlenir. Bu yapılan sınırlama işlemi, tahditten sonra açılacak davalarda kesin hüküm sonuçlarını doğuracaktır. Davadan önce kesinleşen orman tahdidi, taşınmaz yönünden kesin delil teşkil edeceğinden mahkemenin diğer delillerle o yerin orman olup olmadığını araması gereksizdir.

Bilirkişi ve mahkeme çok iyi bilmektedir ki her olayda olay tarihinde yürürlükte olan kanun ve belgelerden faydalanılır.

Orman tahdit haritasının yerine uygulanmasını gerektiren Yargıtay Kararlarını aşağıya iliştiriyorum

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Kararı . ( 28,12,1995) E.1995/10488 , K.1995/17623 Sayılı Kararı Özet : Teknik Bilirkişinin,Orman Tahdit Haritasıyla uyum sağlamayan eksik kroki ve raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Kararı . ( 13,05,1993) E.1992/10248 , K.1993/4283 Sayılı Kararı : Özet : Orman tahdidinin kesinleştiği yerlerde bir taşınmazın orman olup olmadığı kural olarak tahdit haritasının uygulanması ile çözümlenir.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Kararı . ( 09,02,1994) E.1994/268 , K.1994/1045 Sayılı Kararı : Özet : Orman kadastrosu yapılıp kesinleşmişse, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının yerine uygulanması ile çözümlenir.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Kararı . ( 25,10,1993) E.1992/14005 , K.1993/8560 Sayılı Kararı : Özet : Kesinleşen orman tahdit haritası zemine uygulanmadan, bir yerin orman olup olmadığı hakkında sonuca ulaşılamaz.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Kararı . ( 04,06,1992) E.1992/1885 , K.1992/2696 Sayılı Kararı : Özet : Bir taşınmazın bulunduğu yerde kesinleşmiş Orman tahdidi var ise, İnceleme kesinleşmiş tahdidi gösteren orman tahdit haritasına göre yapılır. Kesinleşmiş tahdit söz konusu değilse,3116,4785,5658,6831 sayılı yasalar uyarınca araştırma yapılması gerekir.

Halbuki bu konuyu çok iyi bilmesi gereken bilirkişi ısrarla raporunun son bölümünde “ Eski tarihli belgeler verilerine göre dava konusu parsel sahası,3116 ve 4785 sayılı yasalara göre orman kapsamında olup 5658 yasa ile ilişkili değildir. Aynı parsel 6831 sayılı yasanın 1, maddesi gereği orman sayılan yerdir tespit ve kanaatimi içerir işbu rapor, Hakimliğinize saygı ile sunulur. Demiştir.

Dolayısıyla yukarıdaki Yargıtay kararına aykırı hazırlanmış bilirkişi raporu geçersiz olması lazım değil miydi?

Kesin hüküm için 1992 senesinde ki Kadastro ve Kesinleşen Orman tahdit haritasının zemine uygulanması zorunludur. Bu benim iddiam değil. 20, Hukuk Dairesinin koyduğu içtihat. Ama maalesef bu da yapılmadı.

Bir gün nasıl olsa tahdit haritasını bir şekilde ele geçireceğim.

Bu işlem yapıldığında kanunlar karşısında orman iddiası çürüyecek ve ortadan kalkacaktır.

Hakimin de bu olaydaki davranışını ve kanunlar ile yargıtay kararları karşısındaki tutumunu Hakimler ve Savcılar kurulu değerlendirecektir. Umarım.

BÜTÜN BUNLAR ORMAN İDARESİNİN HAKSIZ OLDUĞUNA DAİR DELİLLERDİR.

Ama demin bahsettiğim gibi, bir tarafta devletin hakimi ve yine devletin orman idaresi var. Bir tarafta da vatandaş. Hukuğu katletmek pahasına devletin tarafını tutmak zorunda hissedenler bugün verdikleri yanlış kararlara ileride kendileri katlanmak zorunda kalacaklar. Türkiye Cumhuriyeti işte böyle insanlar yüzünden en büyük bedelleri ödüyor ve yaptıkları icraatlarla bizi bütün dünyaya rezil ediyorlar. Bu olayda ihmali olanların umarım Yargıtaya kadar uzantıları yoktur.

Tabi ki hukuğun üstünlüğünü koruyacağız. Ama eğer hukukun üstünlüğü birileri tarafından kendi hatalarını kapatmak için kullanılabiliyorsa o hukuk zaten üstün değildir.

Bir düşünün Avrupa insan hakları mahkemesinde ben ülkemi şikayet edip kazanırsam. Bu gün ormanı korumak uğruna delilleri değiştirenler, yok edenler, saklayanlar, karartanlar,tahrifat yapanlar ve hukuğu çiğneyenler ne kazanmış olacaklar. Ve ülkemize neler kaybettirmiş olacaklar.

Sizi kırmamış olduğumu varsayıyorum.
Saygılar.

Yücel Özlem
15-03-2008, 13:56
Sayın Karsan, yaşamımda ve bu forumda daha ziyade kurallar ve fikirlerle ilgili olmak gayreti içindeyim. Bu nedenle alınmadım. Orada olanların benimle ilgisi, herhangi bir insanla olduğu kadardır. O nedenle şahsi olarak algılamam ve de kırılmam söz konusu değil elbette.

Bu önemli uğraşınıza, katkıda bulunmaya çalışırken, alınmanın ve kırılmanın hiç yeri yok. Verdiğim ilgisiz gibi görünen örnek ve önerileri de bu çerçevede değerlendirin lütfen. Yani "Deveye sormuşlar boynun neden eğri" diye misali. Bence bu eğriler hep biribirine bağlı.

Ancak inandığım bir şey var ki. Adalet, her derde deva, nadide bir çiçektir. Yetiştirilmesi çok itina ister. Bu çiçeğin örselenmesi de her "insan" gibi beni de üzer.

Hatırlarmısınız size Gül Kahvahanesinde bir şiir aktarmıştım (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=180448&postcount=24). Adalet için, yüz yılı aşkın savaşan bir ailenin, üçüncü kuşağıdan 72 yaşına birinin, feryadı.

İşiniz kolay demiyorum. Bu şiir yazılalı elli seneden fazla olmuştur sanıyorum. Ben ezberlediğimden bu yana neredeyse elli sene oldu. Şimdi işler daha zor.

AİHM'ne gidenlerin önemli bir kısmı, şimdi her gün daha uzağa kaçan, adaleti arıyorlar.

Oğuz Karsan
22-03-2008, 15:56
Sn Özlem

Her dediğiniz doğru ancak uygulaması yok.Ben de sizin gibi düşünenlerdendim. İnsan devlet memurluğu yaparken herkesi kendi gibi doğru dürüst çalışıyor sanıyor. Ama gerçekler öyle değil.

Artık bilgi birikimim herhangi bir orman görevlisinin söylediklerinden hangilerinin doğru hangilerinin yalan söylendiğini anlayacak düzeye geldi.Esasında kanunlar işlemiyor veya güçü olanların sayesinde kasten işletilmiyor. Çünkü eğer işleseler bütün bunlara gerek yok. Orman idaresinin yaptığı kurtla kuzunun hikayesine benziyor. Ama bu sefer kurt kuzuyu yiyemeyecek.

Orman İdaresi, istediği kadar yanlış ve gerçeği yansıtmayan haritalar göndersin, bilirkişi istediği kadar orman desin. Elimde tapudan daha önemli sayılan bir belge var.O da orman tahdit haritası. Orman çalışanları için bu belge herşeyden önemli imiş. Konuyu araştırırken Yargıtay kararlarında sık sık rastladığım için öğrendim. Orman tahdit haritaları kadastro sonrası orman sınır noktalarının tesbitiyle beraber yapılan haritalarmış. Ve bu haritalar çok önemliymiş neden derseniz herhangi bir orman idaresi bir yerin orman olup olmadığını bu haritalara bakarak anlıyormuş.

Yargıtay 20, Hukuk Dairesinin de orman tahdit haritaları ile ilgili buyurduğu içtihatları daha önce yazmıştım diğer dairelerinde bazılarının bu konudaki içtihatları ve hatta Hukuk Genel Kurulu Kararları BİLE BİR YERE ORMAN TAHDİT HARİTASI UYGULANMADAN BİR YERİN ORMAN OLUP OLMADIĞI KONUSUNDA KARAR VERİLEMEYECEĞİNİ söylüyor.

Şimdi bütün hukukçu veya ilgisi olan arkadaşlara soruyorum bu işte bir gariplik yok mu? davanın başlangıcı ve bitişi keşif dahil 65 gün

Tabi var. Ama dışarıdan pek farkına varılmıyor. Çünkü teknik bilgilerin varlığının gerektirdiği araştırma yapılamamıştır. Amenajman planları ve orman tahdit haritaları getirtilmemiştir. Dilekçe ile Çanakkale Orman Müdürlüğünden istedim vermediler. Durum bu.

Sistem kendini ve sistemin içinde yanlış yapanları adeta koruyor.Bir orman davasında yanlış bilgileri ve haritaları gönderip gerçekleri saklayanların yapmaya çalıştıkları Vatansever oldukları ve yıllarca halkın güveniyle ispatlanmış 80 yaşındaki kişileri sabahı bile beklemeden gece yarısı bir terörist gibi evlerini basmak suretiyle gözaltına alanların yaptığından farklı mı ? Onun için ben hukuğa inanmıyorum. Güce inanıyorum aksini ispat edecek kişilere ne isterlerse veririm.

Saygılar

Murat Öz
28-03-2008, 16:21
Nasıl olsa bu yazıları da kimse okumuyor bari içimi dökeyim.

Olur mu hiç Oğuz bey okuyan vardır bu yazıları. Biraz suç unsuru bile barındırıyor son yazdıklarınız. :(

Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü ve Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğünden Şef Orhan Üç..... nün arkadaşları, mesaidaşları,yanlışları beraber yaptıkları kişiler veya hiçbirileri bu defa da yargıtay aşamasında olayın ortaya çıkmasını engellemek için yazılı yaptığım başvurulara tam bir bürokrat ağzı ile yokuşa sürüp cevap vermemekteler. Hep yuvarlak laflarla işi olmaza götürmeyi çok iyi beceriyorlar.


Yaptığınız başvuruların birer kopyası ile yine aynı kurumlara resmi başvurunuza yanıt vermeleri için noterden ihtarname çekin.
Resmi süresi içersinde (ne kadar süre bilemiyorum? ) size geri dönmedikleri taktirde noter ihtarname belegelerini de ekleyerek ilgili tüm kuruluşların amir ve müdürleri hakkında görevi ihmal davası açmaya bakın.!

Hepsi için ayrı ayrı hemde. Tabii masraflı olacak ya. Çete kurmaktan daha yasal bir hak arama yolu olduğunu düşünüyorum.

İyi Çalışmalar ve Yargıtay aşamasında ki davanızda başarılar.

İzmir'den Selam ve Sevgilerle ,

Öz Murat ,

Not: Mümkünse davaya konu olan arazinin fotoğraflarını buraya ekleyebilir misiniz.?
Yine Google Earth görüntüsü ve/veya koordinatlarını yazabilir misiniz.?

Oğuz Karsan
28-03-2008, 17:32
Merhaba,

Sn. deretepeorg,

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

Babam görevini iyi yapan bir bürokrattı. Ziraat Bankasının 70 li yaşlarını geçen mensupları onu hatırlar. Ben de uzun seneler idarecilikde dahil olmak üzere Devlet Memurluğu yaptım. Bundan dolayı Devletin çalışma sistemini az çok bilirim.

Dediklerinize tabi ki katılıyorum. Ancak durum değişmiş artık devlet memurluğu sanki vatandaşa eziyet olsun diye yapılıyor. Başınıza gelmeyince anlayamazsınız. Ben de bu kadar ileriye gidebileceklerini düşünememiştim.

Başımıza gelenleri eğer sahiden merak ediyorsanız bu bölümün baş tarafında bulabilirsiniz. Bolca yazı ve belge var.

Google earth de " 39 55 42 33 N 26 46 27. 88 elev 856 ft " pozisyonunda bulunuyor

üçgen bir arazi Orman Kadastrosundan sonra dikilmiş sıra sıra ağaçlar var.

Sayıların üzerlerinde bulunan derece ve işaretlerini koymayı beceremedim ama sıralaması bu şekilde.

Bir de şunu unutmamalıyız. Kendimize lazım olmadığı zaman herşeyin mükemmelen,denildiği gibi işlediğini varsayarız. Halbuki lazım olduğunda veya işimize yarayacağını düşündüğümüz anda hiçbirşey hakkında doğru bilgi sahibi olmadığımızın farkına varırız.

Ama Ulu Önderimiz Atatürk'ün yakın silah arkadaşı İsmet İnönü'nün, namuslular ve namussuzlar ile ilgili söylediği bir lafı vardı ya işte olayı özetlemiş.

Saygılar

Murat Öz
28-03-2008, 17:46
Koordinatlar yeterli Oğuz Bey ,
Teşekkürler ,

Nete işyerinden bağlandığım için pazartesi günü yakından inceler ,izin verirseniz arazinin görüntülerini buraya aktarırım.

Kanlı canlı görüntüler eliniz de delil bile sayılabilir.

İyi Haftalar,

Murat ÖZ

Oğuz Karsan
31-03-2008, 15:04
Koordinatlar yeterli Oğuz Bey ,
Teşekkürler ,

Nete işyerinden bağlandığım için pazartesi günü yakından inceler ,izin verirseniz arazinin görüntülerini buraya aktarırım.

Kanlı canlı görüntüler eliniz de delil bile sayılabilir.

İyi Haftalar,

Murat ÖZ

Merhaba,

Arazimizin görüntülerini siteye aktarmak için benden izin almanıza gerek yok.

İstediğinizi yapabilirsiniz.

Görüntülerde yüzlerce dikili ağacı göreceksiniz. Benim savunduğum veya iddiam arazide ağaç bulunmadığı değil, arazinin orman olmadığı bu terimler esasında birbirine çok karışıyor galiba.

Son aylarımı orman hukuku ve yargıtay içtihatlarını araştırmakla geçirdim. Bulduğum veriler ve yazılı kanunlar farklı uygulamalar olduğunu gösteriyor.

Orman tanımı o kadar muğlak ki. Kendileri bile tanımlayamıyorlar. Ağaç=Orman mantığıyla bu işin çözülemeyeceğini 1937 den beri anlayamayan orman yöneticileri hala aynı yanlışı sürdürüyorlar. Halbuki ağaçlarını ve ormanlarını geliştirebilen başta Finlandiya,Kanada ve Norveç in bulunduğu diğer ülkelere bakmak yeterli olacak. Malesef görmek istemedikleri gerçek Katrilyonlarca liralık bütçeye ve yazın orman yangınlarında kullanılmak için alınan geçici orman işçileriyla birlikte 60,000 den fazla personele rağmen ormanlar azalıyor.

Birkaç yetkili zaman zaman ormanların çoğaldığını açıklasa da, bilim adamları da 14 yılda kendi haline bırakılan bir arazinin zaten orman olacağını söylüyorlar. Demek ki orman idaresini kapatsak ormanlar bundan kötü olmaz sonucunu düşünmek çok insafsızca olmaz. ( Bunu ayrıca tartışmak lazım)

Mesela az önce TEMA başlıklı bölüme yazdığım gibi mesela bir kanun çıkıp özel arazide meşe ve çam olabilir dese, kaç ağaç kesilmekten kurtulur biliyormusunuz? Milyonlarca

Ama biz ne yapıyoruz? Hala sonucunun ne olacağı belli olmayan sahte ağaçlandırma kampanyaları ile uğraşıyoruz. Bu arada tapulu arazisinin elinden alınacağından korktuğu için, Köylümüz, arazisinde kendiliğinden yetişen fidanları sökmek zorunda kalıyor. Bu gerçeği orman idaresi de çok iyi biliyor.

Bizim arazimizin tapusunun iptal sebebi içinde ağaç yetişmesine müsade etmemiz. Şimdi diğer arazimizdeki fidanların ve ağaçların geleceğini düşünüyorum. Kessem ağaca yazık kesmesem bana yazık. Siz olsanız ne yaparsınız. Hadi çözüm bulun bakalım.

Zamanında köylü vatandaşın uyarılarına uymadım. Halbuki herkesin yaptığını yapıp belki de ağaçları kesip sağa sola atmak en iyisi olurdu. Böylelikle tarlamızın tapusu iptal edilmezdi. Ama bu sefer de agölgesinde oturacak ağaç olmayan kuru tarlayı ne yapayım?

Ben razıyım ağaçları keseceğime tapumu iptal etsinler. Bu lafı laf olsun diye değil sahiden gönülden söyleyebiliyorum. İşte bu yürekliliğime dayanarak Türkiye çöl olmayacak diyebiliyorum.

Ama bazı düzenlemeler de yapmak lazım. İçinde ağaç olduğu için arazisi elinden alınan herkes benim verdiğim tepkiyi vermiyor. Zaten kaçak kesilen ağaçlar ve orman yangınları benim endişelerimi doğruluyor.

Önce Orman Kadastrosu yapılmayan yer kalmamalı. Sonra vatandaş ile ormanı barıştırmanın bir yolu bulunmalı. Ağacın ve ormanın ülke ve vatandaşı için olduğu unutulmamalı ve vatandaşı düşman gören kanunlar ile ormanın korunamayacağı göz ardı edilmemeli.

Temanın ağaç dikme kampanyalarına katılan birçok kişi esas sorunun bazı çelişkili kanunlardan, hukuk problemlerinden ve yetkisiz yetkililerden kaynaklandığını bilmiyor esas problemin hala ağaç kesen köylü olduğunu düşünenler var. Halbuki 200,000 ' e ulaşan orman davaları yüzünden neredeyse mahkemeler iş yapamaz durumda. Bu köylülerin hepsimi ağaç ve orman düşmanı hepsi mi hayırsız vatandaş? Tabi ki değil onları kanunlar bu hale getirmiş bir çıkmaza sürüklenmişler.

Isınmak ihtiyacı karşısında, Yere düşen kuru dalı bile alıp yakmalarına izin verilmeyen köylüler jandarma zoruyla orman yangını söndürmeye zorlanırsa, o insanlar ağacı sevebilirler mi ? Nasıl ağaç diksinler. Dedelerinden kalma, İçinde ağaç olan arazilere tapu iptali davaları açılmış.

Bu konuda Diyarbakır Polisinin, kendilerine karşı kullanılmaya çalışılan çocukları kazanmakta izlediği tutumu destekliyorum ve benzer politikaları orman idaresinin göstermesi durumunda ortada problem kalmayacağını iddia ediyorum.

Yetkililer derhal karar almalı. 2B yasası makul bir zaman ve şekilde adil olarak düzenlenmeli yoksa geriye orman kalmayacak. Bütün ormanlar işgal edilmeden Hiçdeğilse bir çizgi çekip elimizdekilerle bir milat yaratıp yeniden başlayalım.

Körükörüne çıkacak yasayı engellemek orman arazilerini işgal edenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Bence bazı iyi niyetli kişiler 2B yasasına karşı çıkarak onlara yardımcı olduklarının farkında değil.( Bu da tartışılması gereken bir konu haline geldi)

Saygılar

Oğuz Karsan
31-03-2008, 15:46
Merhaba,

Ağaçlandırma çalışmaları çok güzel ama hem yetersiz hem de dikkat edilmesi gereken bir konu.Kanunlar, yönetmelikler ve size orman idaresinin söyleyeceklerini birtarafa bırakın ve düşünün.

Peşinen söyleyeyim. Bu yazıyı yazmamın amacı ağaçlandırma yapacakları korkutmak değil. Ama birkaç karanlıkta kalmış hususun da aydınlatılması gerektiğine inananlardanım.

İlk orman kanunumuz 3116 sayılı kanun 1937 de yürürlüğe girmiş. -Ondan öncesi malum, Padişah ormanımdan ağaç kesenin kellesini keserim diyerek kuralı koymuş.

Ağaçlandırmak ihtiyacı nereden ortaya çıktı.? Çünkü ağaçlar ve ormanlar azalıyor. Peki nedenlerini kim araştırıp esas sorunu belirlemiş. Bilinmiyor. Eğer böyle bir çalışma yapılmışsa da başarısız olduğu kesin.

Esasında bir taraftan ağaçlandırıyoruz bir taraftan da yanlış politikalar yüzünden binbir zahmet ve para ile ağaçlandırdığımız alanın on mislisini kaybediyoruz. Peki ağaç tasarrufu diye akla birşey getiren yok mu ? Herşeyin tasarrufu oluyor da ağacın neden tasarrufu olmasın.

Köylümüz ve tapulu arazi sahipleri arazisinde kendiliğinden yetişen ağaçlardan birgün başına bela olur endişesi ile kurtulmaya çalışıyor. Yürürlükteki kanunlara ve 20. Hukuk Dairesinin içtihatlarına bir göz atacak olursak hemen arazimizdeki ağaçlardan kurtulma gereği duyarız. Yıllarca başa gelen hükümetlerin orman talanını önlemek amacıyla hukuğa rağmen ortaya konan sonuçlar hem düşündürücü hem de ürkütücüdür.

Ne demek kardeşim kadastro da geçmiş,orman kadastrosu da geçmiş tarla vasıflı arazi hem benim kapı gibi tapum var diyemeyeceğiniz bir ortamda dikeceğiniz ağaçlar eğer ileride tapunuzun iptali için size karşı kullanılacaksa niye ağaç dikeceksiniz?

İnsanlar hata yapabilir. Ama dikkatli olup şimdiden önleminizi almazsanız başkalarının yapacağı hatanın bedelini ileride siz ödersiniz.

Bedel ödememek için ağaçlandırma yapmadan orman idaresine gidip arazime ağaç dikiyorum, ileride bana karşı herhengi bir yargıtay kararına veya bir şefin raporuna dayanarak tapu iptali açmayacağınıza dair bir yazı almadan ağaç dikmeyin.

Bir sürü kanuna ve yönetmeliğe dayanarak düzenlenen,Türkiye Cumhuriyetinin kapı gibi tapusu sizden hoşlanmayan bir orman şefinin raporu karşısında sabun köpüğü gibi eriyip gidebilir. Ondan sonra burada beraber yazıp dururuz.

Yukarıda yazdıklarımı kimseyi korkutmak için yazmıyorum ama bakın bakalım böyle bir dilekçenize yetkililer ne cevap verecek ? Cevabı sabırsızlıkla bekleyeceğim.

Saygılar

Murat Öz
01-04-2008, 10:17
Merhaba,

Arazimizin görüntülerini siteye aktarmak için benden izin almanıza gerek yok.

İstediğinizi yapabilirsiniz.

Görüntülerde yüzlerce dikili ağacı göreceksiniz. Benim savunduğum veya iddiam arazide ağaç bulunmadığı değil, arazinin orman olmadığı bu terimler esasında birbirine çok karışıyor galiba.

Saygılar

http://i172.photobucket.com/albums/w17/wwwderetepeorg/BahsigeenArazi.jpg

Sarı Çizgileri ben kendim çizdim. Tam sınırları bilemiyorum tabii.

Öz Murat ,

Oğuz Karsan
01-04-2008, 18:51
Merhaba,

Sn.deretepeorg arazi doğru. Sınırları doğuya ve kuzeye olmak üzere biraz daha geniş. Alt tarafında yani güneyde zaten orman var.

Yazmaktan bıktım ama yine bu vesile ile ilgililere sesleneyim bari

Burası Çanakkale,Bayramiç,Söğütgediği,Ekşisu mevkii 131 ada 2 parsel olan yer solunda dere görülüyor sağında köy yolu var kuzey batısı hazinenin galiba, kuzey doğusu yine bize ait bir başka arazi güneyi ise hazine ormanı.

Buranın orman idaresindeki hukuki tanımı ise şu; 1992 de orman kadastrosu geçmiş ve orman sayılmayan alan olarak tarla vasfı ile tapuya tescil edilen yer.

Orman idaresi kadastro tespitine ve orman tahdidine itiraz etmemiş,aradan 16 yıl geçmiş biz araziyi almadan önce Orman idaresine sormuşuz ve gelip bakmalarını istemişiz. Malum para verip yer alacağız. Kimse aldatılmak istemez. Orman şefi ve muavin gelip bakmadan ellerindeki haritalara göre burası orman sayılmayan yer, satın alabilirsiniz demiş.Ama içinde bir sürü çam ağacı var sonra bir sıkıntı olmasın diye uyardığımızda ise yine muavin ve şef "her ağaç olan yer orman olmaz. önemli olan haritalar demiş.

Elimize yazılı bir belge verin dediğimizde ise veremeyiz ama haritadan fotokopi çekilerek bizzat şef tarafından sarıya boyanarak elimize tutuşturulmuş.

Biz eski sahibinden satın almışız. Araziyi 5 sıra tel örgü ile çevirmişiz, Alara firmasından incir,ceviz ve orman idaresine bağlı fidanlıktan fıstık çamı fidanları alıp dikmişiz. Çam ağaçlarını budamışız bütün bu işleri yaparken orman idaresine danışıp,haber vermişiz. Taban suyu yüksek olduğundan 2,5 m derinliğinde drenaj kanalı açmışız. Bir sürü şey olmuş, bitmiş aradan 7 yıl geçtikten sonra aynı şef bu sefer bir rapor hazırlamış ve yahu biz buraya galiba ağaç dikmişiz diyerek orman olduğunu iddia etmiş, orman sayılmayan yerler için orman idaresinin dava açma hakkı bulunmadığından, iş hazineye devredilmiş,oradan da mal müdürlüğüne havale edilmiş ve bir konuya uyan bir yargıtay içtihatı bulunup dava açılmış ve 65 günde keşif dahil mahkeme bitmiş.

Şimdi bağımsız yargı ve orman idaresi hiç ses çıkarmadan bu durumu kabullenmemi bekliyorlar. Olayları normal saymamı bekliyorlar.

Her halikarda mantıklı ve okur yazar birisi olarak şu sorulara birilerinin cevap vermesi gerekmiyor mu?

1-Orman kadastrosu geçerken
a) eğer 1992 de bahsedilen ağaçlar dikiliyse niye kimse görmedi ?
b) eğer 1992 de ağaçlar dikili değilse orman neden tapulu yere dikim yaptı ?

ağaçların dikim tarihi meçhul kimse belge vermiyor.

2- Hadi bir yanlışlık oldu diyelim, orman idaresi neden farkına varmadı ve itiraz etmedi,hadi sonra farkına vardı, sonra neden itiraz etmedi peki farkına varmak için neden 16 yıl beklendi? Kimlerin sorumluluğundaydı

16 yıldır yani kadastrodan sonra malum haritalar düzenlenir ve tescile gider.

1- Niye farkına varılmadı? ve arazi sarıya boyandı kazaramı boyandı ?
2- Tescil aşamasında niye kimse fark etmedi ?
3- Tapulama esnasında nasıl farkına varılmadı ?
4- Orman idaresine başvurduğumuzda neden gelip bakılmadı ?
5- Neden satın almayın denilmedi ?
6- Mahkemeye orman tahdit haritası neden getirilmedi ?
7- Bilirkişinin haritasında arazimiz nasıl yeşile boyandı? kim boyadı ?
8- Neden orman idaresi gerçek belgeleri vermiyor ?
9- Neden şefe kimse birşey sormuyor ?
10 Bu işte devletin tapusuna güvenerek ve orman şefine sormak ve aldığımız cevaba inanarak en büyük yanlışı biz mi yaptık acaba ?

Bu sorulara cevap bulunsun ve işini gereği gibi yapmayanlar ortaya çıksın.
Sonra tapumuzu değil isterlerse nüfus cüzdanımı iptal etsinler razıyım.

Ama yaptıkları hatanın bedelini halka ödetmesinler, Aldıkları maaşın karşılığını yapsınlar.

YETKİLİLER OKUMA YAZMANIZ VAR MI...?

Sanırım bu sefer kimseyi güç durumda bırakmamışımdır.Sadece cevap bekliyorum.

Saygılar

Murat Öz
02-04-2008, 08:32
İyi Günler Oğuz Bey ,

Yukarıda ki mesajınızın tek satırına dokunmadan kendi adıma Orman Bakanlığının Bilgi
Edinme Birimine yolladım.
Bakalım ne yanıt verecekler e-posta adresime ;

Başvuru Tarihi: 02.04.2008 / Başvuru Sayısı:57664
Başvurunuzu bu tarih/sayıyla takip edebilirsiniz.


İlerleyen günlerde Internet üzerinden sorgulayabilmek için gereken web adresi ise ;

http://195.140.196.201/bimerwebform/basvurusorgula.aspx

İyi Çalışmalar dilerim.

Murat ÖZ ,

Oğuz Karsan
02-04-2008, 11:19
Merhaba,

Sn. Murat Öz, Girişimlerinizden dolayı teşekkür ederim.

Ama daha önce birkaç kez başvurdum hep yuvarlak laflı birşey belirtmeyen cevaplar aldım.Genellikle cevap vermemeyi tercih ediyorlar. Moraliniz bozulmasın ama yazdığınız siteden daha önce hiçbir evrakımı takip edememiştim.

Zaten cevap verebilirlerse ne diyecekler. Biz 16 yıldır sürdürülen bir yanlışlık karşısında bütün suçu sizin üstünüze yıktık diyecek değiller ya. Çünkü eğer o haritalarda bir yanlışlık yapıldıysa yıllardır yaptıkları bütün işlerin meşruiyeti tehlikede demektir. Sadece bir kişiyi değil bütün Çanakkale Orman Birirmi de bu işin denetleyicisi olarak işin içine dahil olacaktır.Belki de haritalarda her imzası olan kişi bu işe dahil olacaktır.
Bir düşünün 16 yıl x sorumlu yöneticiler = kaç kişi bu işten sorumlu

Kimseyi suçlamak istemiyorum ama işi örtpas etme çabaları işin üzerine daha da fazla gitmemi sağlıyor.

Benim peşinde olduğum şey orman idaresinin taraflı davranışı. Hadi bir yanlış yapıldı. yanlışı düzeltmek yerine başka yanlışlarla örtme çabası daha kötü sonuçlar doğurmuyor mu? Niye yanlış yaptık demek bu kadar zor? Yanlışlık yapılamaz mı?. Veya yanlışlık yapılmışsa düzeltilemez mi ? Çok mu zor?

Orman idaresinin yanlışını başkalarına ödetmek daha mı doğru ?

Bu uğraşılarım benim işime yaramasada bizden sonra mağdur edilecek olanlara yol gösterecektir. En azından bunun için çalışalım.İyi ki 4982 sayılı kanun var. Bir de kanundan önceki durumu bir düşünün bakalım.
Yıllarca köylümüze yapılan eziyetleri bir düşünün. Biz yine sesimizi bir şekilde duyurmaya çalışıyoruz. Acaba onlar nasıl bir muameleye maruz kaldılar?

Saygılar

Murat Öz
10-04-2008, 13:00
Merhaba,

Sn. Murat Öz, Girişimlerinizden dolayı teşekkür ederim.

Ama daha önce birkaç kez başvurdum hep yuvarlak laflı birşey belirtmeyen cevaplar aldım.Genellikle cevap vermemeyi tercih ediyorlar. Moraliniz bozulmasın ama yazdığınız siteden daha önce hiçbir evrakımı takip edememiştim.

Zaten cevap verebilirlerse ne diyecekler.

Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğünden büroma biraz önce bir mektup geldi.

Dijital ile çekerek hemen buraya aktarıyorum.

Mektbun içeriğine bakarsak , kendi tarlamı da Orman Ağaçları ile donatırsam ;

" Hey birader, bunlar orman ağacı o zaman burası orman.Ver tapunu bakayım yallah "

diyebileceklerini açık açık söylüyorlar.!


Çanakkaleden gelen Resmi mektubun Fotoğrafı.
http://i172.photobucket.com/albums/w17/wwwderetepeorg/Bozburun/bro-2.jpg

İzmir'den Selam ve Sevgilerle ,

Öz Murat,

Yücel Özlem
10-04-2008, 20:28
Kesinleşmiş orman sınırları içinde kalmış olsa dahi, ormanlık alanda özel kişiye haksız tapu tesis edildiği tespit edilmiş ve tapunun iptali için hukuki yollara başvurulmuştur. İdaremizce yapılan işlemler bundan ibaret olup yargılama sonucuna göre gerekli işlemler yapılacaktır.

Bu denilenlerden sizin dedikleriniz çıkmıyor. Ya da ben öyle anlamıyorum.

"ormanlık alanda özel kişiye haksız tapu tesis edildiği tespit edilmiş", deniliyor

malina
10-04-2008, 21:20
Ama burada, satın alanın böyle bir durumla karşılaşmamak için, satın almadan önce ayrıntılı olarak yaptığı ön araştırmalar yok muydu?


Orman idaresi kadastro tespitine ve orman tahdidine itiraz etmemiş,aradan 16 yıl geçmiş biz araziyi almadan önce Orman idaresine sormuşuz ve gelip bakmalarını istemişiz. Malum para verip yer alacağız. Kimse aldatılmak istemez. Orman şefi ve muavin gelip bakmadan ellerindeki haritalara göre burası orman sayılmayan yer, satın alabilirsiniz demiş.Ama içinde bir sürü çam ağacı var sonra bir sıkıntı olmasın diye uyardığımızda ise yine muavin ve şef "her ağaç olan yer orman olmaz. önemli olan haritalar demiş.

Elimize yazılı bir belge verin dediğimizde ise veremeyiz ama haritadan fotokopi çekilerek bizzat şef tarafından sarıya boyanarak elimize tutuşturulmuş.

malina
10-04-2008, 21:34
"Özel kişilere tesis edilen tapular, kesinleşmiş orman sınırları dışında kalmış olsa dahi, eylemli orman ağaçları ile kaplı olduğunun tespiti halinde..."

"eylemli"nin anlamı ne? Siz satın almadan o arazide yetiştiği anlaşılan ağaçlar demeğe geliyorsa sorun yok...

Öyle değilse; yukarıdaki alıntı, orman kadastro çalışmalarının tamamlanmış olduğu yerlerde bile, arazinize orman ağacı dikerseniz ve biz bunu farkedersek, arazinize el koyulur anlamı taşıyor mu?

Yücel Özlem
11-04-2008, 00:12
Efendim, burada eylemli sözcüğü fiilî sözcüğü yerine kullanılıyor.

Sözü edilen, Yargıtay Kararına konu olan olayda, birilerinin ağaç diktiği araziye, Devletin el koyması amaçlanmış değil.

Hadise şudur: Öteden beri ve fiilen orman olan bir yer, bir şekilde (görevlilerin ihmali veya görevlerini kötüye kullanmaları sonucu) özel mülkiyete konu edilmiştir. Yani orman statüsünden çıkarılıp, tapu tesis edilmiştir.

Bu olay tespit edildiğinde ise zaman aşımı süresi geçmiştir. Zaman aşımına sığınılarak bu haksızlığın savunulmasını adil bulmayan Yargıtay, sözü edilen kararı vermiştir.

Bu konu çok tartışılmış lehinde aleyhinde bir çok makale yazılmıştır. Ben de mesleğim gereği bu konuya çokça muhatap oldum. 1992 yılında katıldığım üç günlük bir çalışma toplantısında (Mili Emlak Kontrolörleri, Hukukçu, Haritacı yaklaşık elli kişi) enine boyuna bu konuyu tartışmıştık.

Bu toplantıda Rahmetli Prof. İsmet Sungurbey'in de önemli katkıları olmuştu.

İşin hukuki tarafı bir yana, Marmaris ve İstanbul'un son elli yılını on-on beş yıl arayla çekilmiş hava fotoğraflarından izlemiştik. Bu sunumda nelerin görüldüğünü anlatmama gerek yok. Ormanların nasıl yağmalandığını zaten çıplak gözle de görüyoruz.

İstanbulda, son otuz yılda yağmalanan, ormanların bir kısmını, (senede bir kaç günlük ziyretlerim nedeni ile) ben bile hatırlıyorum.

Bu sunum, bir çok katılımcının fikrini değiştirmesine sebep olmuştu.

Bu karar, ortadan kaldıran yeni bir karar ya da daha üstün bir hukukî metin olmadıkça herkes için bağlayıcıdır.

Ülkemizde ormanlar halen kamu malıdır. Yani ulusun ortak malıdır. Bir çok konuda olduğu gibi Kamu mallarını korunmasında da pek çok eksiklerimiz vardır. Tıpkı on beş-on sekiz yıl okuyup da anadilimizi düzgün konuşamadığımız, düzgün okuyup yazamadığımız gibi.

Ülkemizde kadastro tamamlanmamıştır. Halen ne zaman tamalanacağı da belli değildir. Kadastro çok başlıdır. Arazi ve Orman Kadastrosu ayrı ayrı yapılmaktadır. Bunlar zorluklardan bazıları.
...arazinize orman ağacı dikerseniz ve biz bunu farkedersek, arazinize el koyulur anlamı taşıyor mu?
Elbette böyle bir anlam taşımıyor. Bakınız Orman İdaresi ne diyor?
...ormanlık alanda özel kişiye haksız tapu tesis edildiği tespit edilmiş...
Yerin, kadastrodan önce, orman olduğunu savunuyor. Bu sav doğrudur veya yanlıştır. Ayrı bir mesele.

Murat Öz
11-04-2008, 08:03
Günaydın.

Konu başlığının açılmasına sebeb olan araziyi Google Earth da görünce ;

Hadise şudur: Öteden beri ve fiilen orman olan bir yer, bir şekilde (görevlilerin ihmali veya görevlerini kötüye kullanmaları sonucu) özel mülkiyete konu edilmiştir. Yani orman statüsünden çıkarılıp, tapu tesis edilmiştir.

Bu durumda olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Oğuz Bey'in burada ki hatası ise ;

Orjinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan
Orman idaresi kadastro tespitine ve orman tahdidine itiraz etmemiş,aradan 16 yıl geçmiş biz araziyi almadan önce Orman idaresine sormuşuz ve gelip bakmalarını istemişiz. Malum para verip yer alacağız. Kimse aldatılmak istemez. Orman şefi ve muavin gelip bakmadan ellerindeki haritalara göre burası orman sayılmayan yer, satın alabilirsiniz demiş.Ama içinde bir sürü çam ağacı var sonra bir sıkıntı olmasın diye uyardığımızda ise yine muavin ve şef "her ağaç olan yer orman olmaz. önemli olan haritalar demiş.

Elimize yazılı bir belge verin dediğimizde ise veremeyiz ama haritadan fotokopi çekilerek bizzat şef tarafından sarıya boyanarak elimize tutuşturulmuş.

Ellerinde resmi bir belge olmadan satın alınmış olması kanımca. Üst satırlarda yazdığı gibi Ormna şefi, haritadan fotokopi çekip sarıya boyuyor , elden veriyor.
Bu durumda belgenin resmi bir özelliği olmaz ki.
Söz uçar gider, yazı sabit kalır.

Yine de bana gelen mektubun içeriği muallakta; Misal, büyük bir arazim var her yerini sistemli bir şekilde ağaçlandırıp gerekli bakımı uyguladıktan 20 yıl sonra küçük bir koruluğa sahip olursam , orman idaresi burayı da orman diyerek tapu iptal davası açabilir diye korkarım her zaman.
:(

İyi Haftalar ,

Öz Murat.

Yücel Özlem
11-04-2008, 11:03
...Misal, büyük bir arazim var her yerini sistemli bir şekilde ağaçlandırıp gerekli bakımı uyguladıktan 20 yıl sonra küçük bir koruluğa sahip olursam , orman idaresi burayı da orman diyerek tapu iptal davası açabilir diye korkarım her zaman.
...

Sanıyorum, "filin" tamamını görmüyorsunuz. Neresini elliyorsanız, orasını tanımlıyorsunuz.

Sorun, dava açılabiliyor olması değil. Orman İdaresi, Hazine, belediye, siz, ben, TEMA, Kızılay, (...) yapı kooperatifi, (...) şirketi, her gerçek veya tüzel kişi dava açabilir. Mesela Rumeli Hisarı, Süleymaniye Camii, Topkapı sarayı için siz, mülkiyet davası açabilirsiniz. Benim evim veya Çankaya Köşkü için de dava açmanıza bir mani yoktur.

Sorun davalı veya davacı olarak, bir davada taraf olmak. Bence, Sayın Karsan bunun sıkıntısını yaşıyor.

Yargının hızlı ve adil olduğuna, inanıyor olsaydınız; böyle bir korku yaşarmıydınız?

Yücel Özlem
11-04-2008, 11:23
Ellerinde resmi bir belge olmadan satın alınmış olması kanımca. Üst satırlarda yazdığı gibi Ormna şefi, haritadan fotokopi çekip sarıya boyuyor , elden veriyor.
Bu durumda belgenin resmi bir özelliği olmaz ki.
Söz uçar gider, yazı sabit kalır.

Sayın Oğuz Karsan'ın elinde belgesi var. "Kapı gibi" tapusu var. Tapu devletin kefaleti altındadır. Burada önemle üzerinde durulması gereken, devletin kendi kefaleti altındaki tapuya itibar etmiyor olmasıdır.

...ormanlık alanda özel kişiye haksız tapu tesis edildiği tespit edilmiş... deniliyor. Bu haksız işlemin yapılmasında Sayın Karsan'ın hile, tehdit, menfaat vaadi, rüşvet gibi çeşitli hukuk dışı yollarla katkısı; ya da işlemin haksızlığından haberi yoksa, tapuya itimat prensibinden yararlanması ve korunması gerekir.

Kaldı ki bu davada, arzideki ağaçların yaşı, kendiliğinde mi yetiştiği yoksa insan eliyle mi dikildiği? İnsan eliyle dikilmişse kim tarafından dikildiği? konuları araştırılıp tartışılmalıydı. Bunlar davanın sonucunu etkileyecek unsurlardır.

Yücel Özlem
11-04-2008, 11:36
Orman idaresi kadastro tespitine ve orman tahdidine itiraz etmemiş, aradan 16 yıl geçmiş biz araziyi almadan önce Orman idaresine sormuşuz ve gelip bakmalarını istemişiz. Malum para verip yer alacağız. Kimse aldatılmak istemez. Orman şefi ve muavin gelip bakmadan ellerindeki haritalara göre burası orman sayılmayan yer, satın alabilirsiniz demiş.Ama içinde bir sürü çam ağacı var sonra bir sıkıntı olmasın diye uyardığımızda ise yine muavin ve şef "her ağaç olan yer orman olmaz. önemli olan haritalar demiş.

Elimize yazılı bir belge verin dediğimizde ise veremeyiz ama haritadan fotokopi çekilerek bizzat şef tarafından sarıya boyanarak elimize tutuşturulmuş.

Sayın Karsan anlattıklarınıza ben inanıyorum. Ancak, Benim inanmam işinize yaramıyor. Bütün bunlar sadece sizin ikna edilmenize yaramış.

Önceki yazımda dediğim gibi Herkes dava açabilir. Kimse bir konuda, dava açmıyacağına dair, bir taahhüt veya kabule zorlanamaz. Siz benim evim için dava açabileceğinize göre; ben gelip sizden, benim evim için dava açmayacağınıza dair, bir yazı istesem ne dersiniz?

Bu olayda belki, alışverişten önce, orman idaresi hasım gösterilerek bir tespit davası açılabilirdi. Bu dava sırasında, Orman İdaresi haritalarını getirip zeminde uygular ve sınırlarını gösterirdi.

Murat Öz
11-04-2008, 13:00
Bu olayda belki, alışverişten önce, orman idaresi hasım gösterilerek bir tespit davası açılabilirdi. Bu dava sırasında, Orman İdaresi haritalarını getirip zeminde uygular ve sınırlarını gösterirdi.

Tam aradığım cümle Yücel Bey,

Madem resmi belge vermeye cesaret edemiyorlar karşı dava açarak sınır tespit ettirilmeli.
Tabii davanın yıllarca sürebileceğini de göz önüne alarak. :(

Yücel Özlem
11-04-2008, 20:58
...Madem resmi belge vermeye cesaret edemiyorlar...

Siz eder misiniz?

...dava açarak sınır tespit ettirilmeli.
Tabii davanın yıllarca sürebileceğini de göz önüne alarak.

Tesbit davaları, usul açısından, farklı hükümlere tabidir. Öyle yıllarca süreceğini sanmıyorum.

Oğuz Karsan
13-04-2008, 19:30
Merhaba,

Sn.Özlem, Siz kanunlar nasıl olması gerekiyorsa onu tarif ediyorsunuz. Ama bu yetmez çünkü burası Türkiye Cumhuriyeti burası üçüncü dünya ülkesi ve ****** muz cumhuriyetine yakın bir ölçüde.

Aksini ispata çalışmayınız. Bağımsız olması gereken yargı da malesef bağımsız değil.Yargı kayıtsız, şartsız işini yapmayan orman idaresinden taraf. Bu lafı etmemem gerektiğini biliyorum ama daha çarpıcı olsun diye yazıyorum. Ve aksini ispat edebilirlerse ben verilecek cezaya razıyım. Daha ne yazayım.?

Bir düşünün bir arazi alacaksınız ve almadan önce içinde ağaçlar var diye orman idaresine gidip soracaksınız. Orman idaresi alabilirsiniz diyecek ve 6 yıl sonra aynı orman şefi dava açılmasına zemin hazırlayan rapor tutacak ve keşif dahil 65 günde yargıtay kararlarının emrettiği orman tahdit haritası gelmeden dava bitecek.

Hangi hukuk, hangi kanun. Bu resmen zorbalık bile değil olsa olsa korsanlıktır. Böyle hukuk olmaz,olamaz.

Problem bence hukukta filan da değil insanlarımızda. Orman idaresi nasıl yaptığı yanlışları kapatacak bir yol buluyorsa, ama hukuğu kullanıyor, ama hakimi, sonuçta amaca ulaşmak için birilerini kullanıyor.

Malesef gösterdiğiniz ihtimali düşünerek yazılı belge de istedim ama bundan önceki Orman Müdürü ne dedi biliyormusunuz.AYNEN YAZIYORUM.
"BEN BU DİLEKÇEYİ KABUL ETMİYORUM" dediği için Kaymakamlığa gidip şikayette bulunmuştum.

Yani eski Kaymakam da olayın şahitlerinden. Mesele benim haklı olup olmamam da değil. Dosya Orman İdaresinde ve dosyanın içinden istediklerini alıp çöpe atabiliyorlar.Dediğimi doğrulayacak elimde tesadüfen bir nüshası kalan dilekçeler var. Dosyada onlar da yok. Böylece anlayabiliyorum.

Yıl 2001. O zamanlar 4982 sayılı bilgi isteme kanunu da yok. Yapabileceğiniz hiçbirşey de. Cuma günü Bayramiç Cumhuriyet Başsavcılığındaydım. Savcının görevi olmamasına rağmen sağolsun yol gösterdi ve Hazineye dava açabilirsin dedi. Daha önce de, Kaymakamlık Yazı işleri Müdürü de aynı şeyi söylemişti.

Ama mesele dava filan açıp hak arayabilmek değil. Baştan sistemin hakkımın yenmesine engel olabilmesi. Kanunların böyle şeylere izin vermemesi

Kadastro öyle kazayla iş yapabilecek bir kurum değil hele her tutanağın altında onlarca imza varsa ve o tutanaklarda başkaları tarafından kontrol edilip tastikleniyor ve ona göre tescile tabi haritalar oluşuyorsa ve o haritalar her yerde kesin delil teşkil ediyorsa.

Diyelim ki bir yanlışlık var.Kadastro komisyonunda orman yetkilileri de var.İtiraz edip düzeltebilirler. Hadi gözden kaçtı diyelim. Bu işin askı süresi var. Hadi birileri yine görevini yapmadı da yine gözden kaçtı diyelim. 10 yıllık bir itiraz süresi daha var.

Ama görevliler yine de gözden kaçırırsa diye orman iddiasında bulunulan yerler ile ilgili süre de kaldırılmış.Yani süresiz demek istendiği zaman dava açılabilinir. Bu ne demek biliyor musunuz? İşte hukuk yok demektir. Çünkü hukukta herşey sürelidir. Çünkü süresiz işler hukuksuzluğun işaretidir.

Çünkü eğer bir orman şefi ya burası acaba ormanmıydı ya diye bir fikir ileri sürse, Türkiye Cumhuriyetinde iptal edilemeyecek tapu yok. İddia ediyorum.
Yargıtay Kararlarını bir okurmusunuz. Herşeye müsait muğlak kararlar var.

Yani orman idaresini kapatıp bir şef bir hakim vasıtasıyla bütün ülkeyi yönetebilirsiniz. Kanunlarımız müsait.

Yani Bu mesele benim davayı kazanmam meselesi değil. Hukuk olup olmaması meselesi.

Hukukun olmadığına dair kabul, Deretepeorg'a ormandan gelen cevapta açık bir biçimde yazılmış İlk laf söyle diyor " haksız kazanımdan elde edilmiş tapu" ikincisi ise " Yürürlükte bulunan mevzuata göre mülkiyet belgesi sınırları ayırıcı unsur olarak kabul edilmemektedir."

Bu iki lafı tartışalım. Hukukun olduğu yerde bu laflar edilebilir mi ? edilemezmi ?

Saygılar.

Oğuz Karsan
13-04-2008, 19:59
Siz eder misiniz?



Tesbit davaları, usul açısından, farklı hükümlere tabidir. Öyle yıllarca süreceğini sanmıyorum.

Sn. Özlem, Niye bir şeyi tesbit ettirme gereği duyacağım ki ?

Tapuya gitmişim bir problem yok denilmiş, ben yine de okur yazar ve Tema üyesi olduğum için hassas davranmış bir de orman idaresinden en yetkili ağızdan sormuşum.

Bir de tesbit davası mı açacaktım. Kendimizi kandırmayalım.

Orman idaresine birinin gidip filan araziyi alacağım gelip bakın içindeki ağaçlara demesi zaten ihbardır. Derhal gelip bakmaları lazımdı.

Ama işini yapıp yapmayanların arasında fark yoksa şef neden işini yapsın ki. Nasıl olsa aynı maaşı alacak? Mesele burada. Sistemde işini yapanla yapmayan ayırtedilemiyor.

Veya işini yapmasada, eğer 6 yıl sonra kimse birşey sormadan dediğine inanıp dava açabilecekse. Neden görevini yapsın ki? nasıl olsa telafisi var.

Orman idaresinin dilekçelerime cevap vermemesi veya deretepeorg'a verdiği gibi laflar etmesi zaten benim haklı olduğumu gösteriyor.

Ama biliyorsunuz. Eğer, Siyasi gücünüz, Çeteniz,hakiminiz,savcınız yoksa bu ülkede adam değilsiniz. Ve koca masaları olan bürokratlara birşey anlatamazsınız.

Saygılar.

Oğuz Karsan
13-04-2008, 20:22
Merhaba,

Arazi alacaklar dikkat!...T.C.'nin tapusu her zaman kapı gibi değildir.

Sahiden de dikkat. Eğer yazacaklarımı dikkatli okumadan hadi canım öyle şey olur mu derseniz. Yılların birikimlerini yatırım yaptığınızı zannederken sokağa atabilirsiniz.

Son günlerde başıma gelenlerden ve Yargıtay Kararlarından öğrendiğim kadarıyla ;

Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içindeki bir arazinin, üzerinde ağaç bulunsun veya bulunmasın, her zaman orman olma ihtimali vardır.

Kadastro geçmiş olsun veya olmasın. Orman Tahdidi dışında kalmış olsun,olmasın.

TAPUNUZ ORMAN KANUNLARI ve YARGITAY KARARLARI karşısında İŞE YARAMAZ. TAPUNUZ HER ZAMAN aşağıdaki ihtimallerle İPTAL EDİLEBİLİR.


1-Burası ormandır.
2-Burası ormamış.
3-Burası eskiden ormanmış.
4-Buranın arazisi eskiden ormanmış.
5-Buranın arazisi orman toprağı.
6-Burası ormandan açılmış.
7-Buranın içinde meşe ağacı var. Öyleyse ormandır.
8-Buranın içinde dikenlik var. Öyleyse ormandır.
9-Eski haritalarda orman görünüyor. Ama haritalara bakamazsınız.
10-Memleket haritalarında ormana benziyor. Ama siz bakamazsınız.
11-Eski hava fotoğraflarında ormanmış. Bakamazsınız.Gizlidir.
12-Bitişiğinde orman var. Ormana benziyor.
13-Kadastroda yanlış yazılmış. Ormandır.
14-Kadastroda haksız tesbit edilmiş.
15-Haritalarda orman görünüyor.
16-İşletme haritalarında orman.
17-Amenajman planlarında orman olarak yazmışız.
18-Orman olmasa da orman. Git istediğin yere şikayet et. Kazanamazsın.

Arazi alacaksanız, Dikkat edin bu gibi laflarla tapunuz iptal edilebilir.

Bkz.Orman davaları, Yargıtay İçtihatları.

DİKKATLİ OLMANIZ YETMEYEBİLİR. ISRARLA ORMAN DEĞİLDİR DİYE BELGE İSTEYİN Kİ İLERİDE AÇILABİLECEK DAVALARDA ORTAYA DELİL OLARAK KOYABİLİN.

Saygılar.

Oğuz Karsan
13-04-2008, 20:29
Siz eder misiniz?



Tesbit davaları, usul açısından, farklı hükümlere tabidir. Öyle yıllarca süreceğini sanmıyorum.

Sn.Özlem ve SN.deretepeorg.

Sınır tesbitine filan gerek yok. Çünkü en büyük sınır tesbiti zaten yapılmış.

Kadastro ve orman tahdidi, Devlet tarafından yapılan sınır tesbitleri. Bu tesbitlerden başka bir de tapu tarafından tapu tesis edilirken yine yapılıyor.

Özetlersek, sınır tesbiti işini zaten devlet verdiği tapu ile kabul etmiş. Bütün mesele hukukun orman idaresine karşı işlemeyemeyişi.

Başka bir deyişle T.C.'nin tapusunun bir orman şefinin lafıyla yok olabilmesi. Esas insana koyan o.

Eğer hukuk üstün olsaydı, ne yapılması gerekirdi isterseniz onu tartışalım.

Saygılar

Yücel Özlem
14-04-2008, 00:19
Ne demek kardeşim kadastro da geçmiş,orman kadastrosu da geçmiş tarla vasıflı arazi hem benim kapı gibi tapum var diyemeyeceğiniz bir ortamda dikeceğiniz ağaçlar eğer ileride tapunuzun iptali için size karşı kullanılacaksa niye ağaç dikeceksiniz?

Sayın Oğuz Karsan, lütfen olayları saptırmayın.

Burası bir bilgi paylaşım sitesi. Başınıza gelen bir olayı, kendi bakış açınıza göre yorumlayıp, gerçek olmayan bir biçimde genellemeler yaparak, insanları yanlış yönlendirmeye hakkınız yok.

Yücel Özlem
14-04-2008, 02:25
Sayın Oğuz Karsan, sizinle belli bir zeminde konuşmaya çalıştım. Ama, bunun mümkün olmadığını görüyorum. Çünkü sağlıklı düşünemiyorsunuz.
Yazılarınızı okurken sakinleşiyor ve söylediklerinize hak veriyorum. Ancak bu sakinliğim çok kısa sürüyor.

Sn. Yücel Özlem,

Sakin sakin oturup düşününce size hak veriyorum. Ama benim şu an muhatap olduğum olaylara siz muhatap olsanız. Siz de sağlıklı düşünemezsiniz.
Bunu, siz de kabul ediyorsunuz.

Ben yargının bağımsız olması gerektiğini ve de hukukun üstünlüğünü savunuyorum.
Ama bundan sonra bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğünü savunanlara küfür
edebilirim.
Siz küfrediyorsunuz.

Size bildiğim kadarı ile yardım edip yol göstermeye çalışıyorum. Ben her şeyi bilirim diyorsunuz. Bir hukuk allâmesi kesiliyorsunuz.

Nasıl olsa bu yazıları da kimse okumuyor bari içimi dökeyim.
İçinizi dökmek için, ispat edemeyeceğiniz şeyler anlatarak bazı kimseleri suçlamakta bir sakınca görmüyorsunuz.

Başından beri anlattıklarınızın bir çoğunu ispat edecek durumda değilsiniz. Yazılarınız, anlattıklarınız, bir çok çelişki ile dolu.

Devletin bu işte bir kabahati yok. Devlet koyduğu kanunlar ile nereye orman nereye tarla denileceğini belirlemiş.

Bir taraftan böyle derken, diğer taraftan:
Merhaba,

Sn.Özlem, Siz kanunlar nasıl olması gerekiyorsa onu tarif ediyorsunuz. Ama bu yetmez çünkü burası Türkiye Cumhuriyeti burası üçüncü dünya ülkesi ve ****** muz cumhuriyetine yakın bir ölçüde.
diyorsunuz.

Araziniz, Murat Öz tarafından eklenen görüntüde, orman gözüküyor. Görüntüye göre bitişiğindeki devlet ormanının devamı gibi duruyor. Bu sebeple de Orman İdaresi:

...ormanlık alanda özel kişiye haksız tapu tesis edildiği tespit edilmiş...
diyor.

Bunlara rağmen hukuk anlayışım adına, sizin korunmanız gerektiğinizi düşünüyorum. Elinizdeki tapu nedeni ile dayanmanız gereken noktayı gösteriyorum.
Bu önemli uğraşınıza, katkıda bulunmaya çalışırken, alınmanın ve kırılmanın hiç yeri yok. Verdiğim ilgisiz gibi görünen örnek ve önerileri de bu çerçevede değerlendirin lütfen. Yani "Deveye sormuşlar boynun neden eğri" diye misali. Bence bu eğriler hep biribirine bağlı.

Ancak inandığım bir şey var ki. Adalet, her derde deva, nadide bir çiçektir. Yetiştirilmesi çok itina ister. Bu çiçeğin örselenmesi de her "insan" gibi beni de üzer.

Sayın Oğuz Karsan,

TÜRK MEDENÎ KANUNU'nun bir maddesini aşağıya alıyorum.

Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.
Bu madde sizi tarif ediyor. Siz tapu kütüğüne, iyiniyetle dayanarak bir arazi aldınız. Bu kanun maddesi de sizin korunacağınızı söylüyor. Sizi kim koruyacak? Tabii ki kanunları korumakla yükümlü olanlar.

Oysa sizin verdiğiniz örnekte bu yükümlülerden birisi, ya da birileri hakkı korumak yerine başka bir şeyi korumak iddiasındalar. Böyle bir şey olabilir mi? Elbette olabilir. Neden Olabilir diyorum? Bu soruya cevap vermeden, izninizle bir başka soru daha sorayım.

Bu, karşımızdaki olay nedir? Bir kural ihlalidir. Bizim ülkemizde kurallar ihlal edilir mi? Ne demek? Elbette edilir. Hatta, "Aslolan kuralları ihlal etmektir." diye düşünenlerimiz de epeyce vardır. Bazılarımız, kuralları ihlal etmeyen, edilmesine karşı çıkan, birilerini görünce rahatsız oluruz.
...
Yine de ben... tapunun da güvenilir olabileceği bir ülkeyi yaratabileceğimizi düşünüyorum. Böyle düşünen başkalarının da olduğunu biliyorum.

Bu düşünceyle, sizin pes etmemenizi talep ediyorum. Mücadelenize katkı vermeye çalışıyorum.

Burada konu dışına taşmak istemiyorum. Ama sizin vediğiniz örneğe benzer pek çok örneği ben yaşayarak biliyorum. Buna rağmen sağlıklı düşünme yeteneğimi kaybetmemeye çalışıyorum. Bu, benim en önemli dayanağım. Bunu kaybedersem, geriye neyim kalır? ...

Benim tavrım, tarzım, yaklaşımım da bu.

Bu durumda, artık sizinle tartışmak istemiyorum.

Bu saatten sonra, sizin tespit davası açmanız, elbette ki söz konusu değil. Tespit davasından söz etmemin amacı, sizin eksiğinizi göstermek, ya da eleştirmek de değil.

Orman idaresi kadastro tespitine ve orman tahdidine itiraz etmemiş, aradan 16 yıl geçmiş biz araziyi almadan önce Orman idaresine sormuşuz ve gelip bakmalarını istemişiz. Malum para verip yer alacağız. Kimse aldatılmak istemez. Orman şefi ve muavin gelip bakmadan ellerindeki haritalara göre burası orman sayılmayan yer, satın alabilirsiniz demiş.Ama içinde bir sürü çam ağacı var sonra bir sıkıntı olmasın diye uyardığımızda ise yine muavin ve şef "her ağaç olan yer orman olmaz. önemli olan haritalar demiş.

Elimize yazılı bir belge verin dediğimizde ise veremeyiz ama haritadan fotokopi çekilerek bizzat şef tarafından sarıya boyanarak elimize tutuşturulmuş.

Sizin bu ispat edilemeyen beyanlarınızla, ortaya koyduğunuz problemin, çözümüne ilişkin bir yol göstermek istedim. Kime yol gösteyorum? Tabii ki size değil. Bundan sonra benzer bir durumla karşılaşacaklara. Burası bir paylaşım sitesi ve burada yazdıklarımız foruma üye olan olmayan pek çok kimse tarafından okunmaktadır.

Yazarken forumun bu özelliğini lütfen unutmayınız.

Oğuz Karsan
14-04-2008, 10:48
Merhaba,

Sn. Özlem,

Çok eskiden yazdıklarımı da örnek vermişsiniz. İnkar etmiyorum bu lafları ettim ve yine de ediyorum. Az hukuk,biraz hukuk diye birşey yoktur ve olamaz. Ya hukuk vardır. Ya da yoktur.

Son yazımda bunu belirtmeye çalıştım.Ama siz durmadan beni suçluyorsunuz. Ayrıca söylediklerim ispatlanmamış iddialar değil üç şahidi bulunan gerçeklerdir.

Bayramiç Cumhuriyet Başsavcılığında, Bayramiç Kaymakamlığında ve Asliye Hukuk Hakimliğinin 2007/281 E sayılı dosyasında tanık ifadeleri mevcuttur.

Ayrıca Cumhurbaşkanımızı ve Başbakanımız da dahil olmak bir sürü halkın iradesiyle seçilmiş Sn.Milletvekilinin yargılanabildiği bir ülkede, Görevini yapmadığı için veya yanlışını başkasının üzerine yıkmak isteyen orman görevlileri neden yargılanamasın. Ormancılara özel dokunulmazlık mı var ?

Şimdi esas konumuza gelelim isterseniz. Bir ülkede bir orman şefi önce orman değil, satın alabilirsiniz dedikten sonra üzerinden 6 yıl geçmesini bekleyip sonra birden görev aşkı ile burası ormandır diye rapor hazırlarsa, ona Hukukun işlediği bir ülkede ancak gülünür. Veya aşağıdaki şu sorular sorulur.

Kanunlar çerçevesinde, buradan kadastro geçmiş askı süresinde bunu görmediniz mi denir, hadi kadastro komisyonundaki orman yetkilisi görmedi, on yıllık itiraz süresinde de farkına varamadınız mı? diye sorulur, eğer bir yanlışlık varsa, bu yanlışlığa dayanarak bir sürü tescile konu harita hazırlandı, niye tescil edenler farkına varmadı,hadi onlar da farkına varmamış, hadi on yıllık itiraz süresini de geçirdiniz,Tapu düzenlenirken aklınız neredeydi?, Hadi, Tapu düzenlenirken de görevinizi yapmadınız. Adamın biri gelmiş burası orman mı acaba, içinde ağaçlar var ben burayı satın alsam birşey olur mu diye de sormuş, ona da yok burası orman değil satın alabilirsin demişsiniz. Bütün bunlardan sonra bir de 6 yıl beklemiş ve ondan sonra rapor tutmuşsun. Acaba sebebi nedir diye sormazlar mı?

Bu yanlışlığa sebep olanlardan hesap sorulmaz mı?

Yanlışlık varsa, yapanlara değil de niye sadece tapu sahibine mi ödettirilir ?

İşte ben bu sorularımın cevaplarını istiyorum. Buyursunlar versinler

Torpil istemiyorum.

Araya tanıdıklarımı sokmuyorum.

Yüksek mevkilerden telefon ettirmiyorum.

Sadece dilekçelerime cevap istiyorum.

Ama müdür sıfatıyla imza atanlar cevap vermiyorlar,

Çok ciddi iddiada bulunuyorum. Birileri baksın lütfen

Mahkemelere, haritadaki orjinal renkleri değiştirilmiş fotokopiler yollanıyor.

İsteyen kontrol edebilir. Çanakkale,Bayramiç,Söğütgediği Köyü, Ekşisu Mevkii, 131 Ada 2 Parsel, Orman Tahdit Hariyasında ne renk ?

Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesine,Teknik Bilirkişi R.K. 'nun sunduğu raporda aynı yer ne renk?

Ayrıca Sn.R.K ile görüştüm Çanakkale Orman Müdürlüğünden bana ne verdilerse ben mahkemeye onu sundum dedi. İnkar edeceğini sanmıyorum.

Mutlaka biliyorsunuzdur ama ben yine hatırlatayım. Harita boyamak,renklerini değiştirmek ancak mahkeme kararıyla ve komisyon kararı ile olabilir ve aksine davranış suçtur.

Kim boyamış?, Hangi yetkiyle boyamış?,

Hukukçular niye aslını istememiş,

Suçlu kim ?

Yetkililer neden cevap vermiyorlar ?

Davalı yani bizim aslını getirme isteğimize neden itibar edilmemiş

Orjinal Orman Tahdit haritası gelmeden neden dava hemen sonlandırılmış ?

Ama bu soruları sormamalıyım değil mi? Yoksa hukukun üstünlüğü ilkesine karşı gelmiş olurum.

Öyleyse, Bırakalım herkes kanunlara göre değil de işine geldiği gibi davransın.

Yazdıklarımın başka mağdurların da işine yaraması umuduyla.


Saygılar

Oğuz Karsan
14-04-2008, 19:04
[LEFT]Sayın Oğuz Karsan, lütfen olayları saptırmayın.

Burası bir bilgi paylaşım sitesi. Başınıza gelen bir olayı, kendi bakış açınıza göre yorumlayıp, gerçek olmayan bir biçimde genellemeler yaparak, insanları yanlış yönlendirmeye hakkınız yok.

Sn.Özlem

Başıma gelen olayı kendi bakış açıma göre yorumlayıp gerçek olmayan bir biçimde genellemeler yaparak, insanları yanlış yönlendirmeye hakkım olmadığını yazmışsınız.

Böyle bir düşünceye saplanmanıza neden olan nedir.? Gerçekler hoşumuza bazen gitmeyebilir. Ama bu olayların gerçek olmadıklarını ispat etmez.

Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, bazı gerçekler acıdır. Ama gerçektirler. Madem benim olayları yanlış yorumladığıma hükmettiniz. O halde Orman idaresine benim gibi bir dilekçe yazın bakalım ne cevap alacaksınız.

Bana yardımcı olmak amacıyla Sn. deretepeorg üşenmemiş Orman Bölge Müdürlüğüne yazı yazmış bana gelen cevabı ona da vermişler. İnanmıyorsanız siz de yazın.

Yazıyı kopyalamayı beceremedim ama Forum'un özel mülkiyet alanlarının, orman kategorisine sokulması başlıklı bölümde deretepeorg'un yazısında kayıtlı. Bakabilirsiniz.

deretepeorg'a Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğünden gelen cevapta iki husus dikkat çekici

Deretepeorg'a ormandan gelen cevapta açık bir biçimde yazılmış İlk laf söyle diyor " haksız kazanımdan elde edilmiş tapu"

Haksız kazanımdan elde edilen tapu ne demek ? Açıklayabilirmisiniz?
Aklınız karıştı değil mi? Ben açıklayayım ne denmek istendiğini.
Malum tapu nedir herkes biliyor
Tapuyu Devletin bir kurumunun verdiğini de herkes bilir.
Tapunun nasıl bir şey olduğunu ve nasıl verildiğine gelince
Nasıl verildiği de belli.,Kanunlara dayanarak tanzim edilir.

Koskoca Devletin birsürü kanuna dayanarak tanzim ettiği ve düzenlenirken onlarca önemli bürokratın imzası bulunan bir belge haksız kazanımla elde edilemez.

Olsa olsa sahte olur. Bunu iddia edebilirsiniz.

Ama onlar eğer haksız kazanımdan elde edilen tapu lafını kullanabiliyorlarsa bu devlette her şey çöker. Devletin verdiği bütün evraklar tehlikeye girer.

Basit birkaç karşılaştırma yapalım mı?

1- Haksız kazanımdan elde edilen diploma
2- Haksız kazanımdan elde edilen nüfus kağıdı
3- Haksız kazanımdan elde edilen müdürlük
4- Haksız kazanımdan elde edilen makam
5- Haksız kazanımdan elde edilen Hakimlik
6- Haksız kazanımdan elde edilen Yargıtay üyeliği
7- Haksız kazanımdan elde edilen Rektörlük
8- Haksız kazanımdan elde edilen Orman Bölge Müdürlüğü makamı
9- Haksız kazanımdan elde edilen vatandaşlık.

bu birkaç örneği şunun için yazdım. Devletin verdiği bütün evrakların meşruiyeti tartışmaya açılır.

Hadi bana bu yukarıda yazılanların da aynı mantıkla düşünülemeyeceğini ispat edin. Çünkü yazılanların hepsi devlet tarafından verilen ve tapu gibi geçerli olması gereken kavramlar.

Bunu yazmaya cüret edebilenler kendilerinin de haksız kazanımdan o makamlara gelmiş olabileceklerini düşünmekten acizler.

ikincisi ise " Yürürlükte bulunan mevzuata göre mülkiyet belgesi sınırları ayırıcı unsur olarak kabul edilmemektedir."

Bu laf daha da dikkat çekici. Yani kibarca, Tapunuzun bir geçerliliği yok demek istemiş galiba.

İşte karşımızda böyle düşünen bir zihniyetin başta bulunduğu kurumlar var. Şimdi haydi ağaç dikin de görelim bakalım başınıza ne gelecek.

Benim ispata çalıştığım ağaç dikilmemesi değil, benim başıma gelenlerin tesadüf olmadığını ispat etmeye çalışıyorum.

Çünkü bir taraftan ağaç dikin diyen kurumun başında hangi zihniyette yöneticiler var öğrenin. Hem öğrenin hem de bu zihniyetin yönettiği bir kurumun lafına inanıp ağaç dikilir mi söyleyin?

Herkes en yakın orman Bölge Müdürlüğüne başvurup belge istesin. Yoksa ileride üzülebilirler. Hiçbir garantisi yok. Benim tapumu kabul etmeyenlere yarın arazinizi sizin ağaçlandırdığınızı ispat edemezsiniz.Mahkemelerde hangi harita ne renkti araştırır durursunuz.

Sn. Özlem bu ifadelerde ne denmek istendiğini bir düşünün eğer hala benim haksız ve iddialarımı ispat edemeyen biri olduğumu düşünebilecekseniz, ona da peki sadece tek laf edeceğim.

Helal olsun.

Saygılar

Oğuz Karsan
15-04-2008, 17:55
Merhaba,

Özel mülkiyet alanlarının,orman kategorisine sokulması başlıklı bölümde Sn.deretepeorg'un dilekçesine Orman Bölge Müdürlüğünce verilen cevapta kullanılan bir ibare.

Ne anlama geldiği meçhul. Ben anlayamadım. Sizin görüşlerinizi almak istedim.

Tapu da diğer bazı evraklar gibi devlet tarafından düzenlenir. Tabi sahtesi,yırtığı, kirlisi olabilir ama haksız kazanımdan elde edileni olabilir mi?

Mesela sahte diploma olabilir ama haksız kazanımdan elde edilen diploma denirse bu ne anlam taşır.

Saygılar

Oğuz Karsan
15-04-2008, 18:02
Merhaba,

Hazinenin açtığı tapu iptali davasında, keşif sonrasında bilirkişinin mahkemeye sunduğu haritalar, Orman Müdürlüğündeki ve Kadastro Müdürlüğündeki haritalardan farklı.

Yaptığım araştırmada söz konusu haritaların, bilirkişi tarafından boyandığını öğrendim

Bilirkişilerin kroki veya başka taslaklar çizebildiğini biliyorum. Ancak Kadastro veya Orman Tahdit Haritasını orjinalinden başka renge boyama yetkileri var mı?

Saygılar

Oğuz Karsan
16-04-2008, 14:53
Sizin bu ispat edilemeyen beyanlarınızla, ortaya koyduğunuz problemin, çözümüne ilişkin bir yol göstermek istedim. Kime yol gösteyorum? Tabii ki size değil. Bundan sonra benzer bir durumla karşılaşacaklara. Burası bir paylaşım sitesi ve burada yazdıklarımız foruma üye olan olmayan pek çok kimse tarafından okunmaktadır.

Yazarken forumun bu özelliğini lütfen unutmayınız.



Sn. Özlem,

Yazdıklarınıza cevap yazmam gerektiğini düşündüğüm için bu yazıyı yazıyorum.

Burada tek özür dilemem gereken yazımın, hukukun üstünlüğüne inananlara karşı yazdığım olduğuna eminim. Ama o yazımda da yazdığım şeyi kastetmediğimi anlamanız gerekirdi. Hepimiz bazen kızıp ülkeye,memuruna,adaletine,hukukuna bir şeyler sayıp dökmüyormuyuz. İşte öyle birşeydi o. Bu yazdıklarım tabi ki kabahatimi örtmeye yetmez. Ne kadar kızsam da yapmamalıydım. Tek pişman olduğum yazım da bu.


" Size bildiğim kadarı ile yardım edip yol göstermeye çalışıyorum. Ben her şeyi bilirim diyorsunuz. Bir hukuk allâmesi kesiliyorsunuz."

cevap: Baştan beri,yardım etmeye çalıştığınızdan hiç kuşkum olmadı.Yardımlarınız için de sağolun. Ancak ben her şeyi bilirim demiyorum. Yazdıklarımın çoğunu araştırmalarım esnasında kanunlardan öğrendim. Zaten kızgınlığım da bu yüzden. Kanunlar sanki bir tek benim uymam için yapılmış. Yıllarca kanunlara uymamak suretiyle işlerini eksik ve yanlış yapanlara, haritaları boyayıp mahkemeye delil diye sunanlara kimse birşey diyemiyor.

" İçinizi dökmek için, ispat edemeyeceğiniz şeyler anlatarak bazı kimseleri suçlamakta bir sakınca görmüyorsunuz."

cevap: Şimdiye kadar, ispat edemeyeceğim hiçbir şey ileri sürmedim. Ama gerek dilekçe vererek,gerek 4982 sayılı kanuna dayanarak istediğim bilgi ve belgeleri vermemeleri ve son olarak gerçek haritaların yerine bilirkişi marifetiyle boyanmış haritaları mahkemeye göndermeleri sizce ne anlama gelir. Hadi yorumunuzu yapın. Ama beni suçlarken olduğunuz kadar keskin olarak.

" Başından beri anlattıklarınızın bir çoğunu ispat edecek durumda değilsiniz. Yazılarınız, anlattıklarınız, bir çok çelişki ile dolu."

cevap: Lütfen, hangi söylediğimi ispat edecek durumda değilmişim, açıklarmısınız? Herkes öğrensin. Acaba arkasında duramayacak ne laflar etmişim? Hangi iddiam yalan çıkmış? Orman İdaresinin hangi iddiasıyla? Çelişki nerede ve hangi konuda belirtirmisiniz lütfen? Belirtiniz, açıklayayım.

" Araziniz, Murat Öz tarafından eklenen görüntüde, orman gözüküyor. Görüntüye göre bitişiğindeki devlet ormanının devamı gibi duruyor. Bu sebeple de "

cevap: Ben arazimizde ağaç bulunmadığını hiç ileri sürmedim. Araziyi almadan önce orman şefliğine gidip sormamın da sebebi zaten arazinin içinde ağaçlar bulunmasıydı.

hatta her fırsatta 3000 adede yakın ağaç diktiğimi de her fırsatta söyledim. faturalarını da mahkemeye ibraz ettim. Bilirkişi raporunda da fıstık çamı dikili olduğu zaten belirtilmiş.

Ancak 6831 sayılı Orman Kanununun 1.maddesi bentleri zaten özel arazide ağaç olmasını yasaklamıyor hatta yer yer küme ve sıra halinde olsa bile.Kanun maddesini aynen yapıştırıyorum.


" F) (Değişik: 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde ki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,

G) (Değişik: 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarıaşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler, H) (Değişik: 5/11/2003-4999/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan (…)(1)fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar; orman sayılmaz. "


Ayrıca dikkatli izlerseniz güneydeki ormanın devamı değil. Farklı zamanlarda oluşmuşlar. Bizimkinde Sıra ve aralar var. biraz dikkatli bakınız. Ayrıca bizim arazimizden daha yoğun durumda bulunan arazilere orman tapulu kesim izni veriyor. Kime dava açıyor kime açmıyor?

Acaba kriter ne? Eğer kriter Ağaç ise, benim tespit ettiğim bazı izin verdikleri arazilerdeki ağaçlar daha büyük ve daha sık durumda ( tapulu kesimde ve taşıma irsaliyesinde ne cinsten, ne kadar ağaç kesildiği ve taşındığı bellidir). Eğer bitişiğinde orman olması önemli ise, diğer tapulu kesim yapılan arazilerin birçoğu bitişiğinde değil,ormanın tam göbeğinde . Şimdi araştırmak isterseniz, araştırın. Ama aramızda kalsın çünkü birşeyi ispatlamak uğruna başkalarını da yakmak istemem

Eğer bu forumda yazılanları okuyanlar bir ders almak istiyorlar ise; Dikkat etsinler mutlaka arazi almadan önce belge istesinler. Tabi alabilirlerse veya memurlar verirlerse? Ve asla hiçbir memura güvenmesinler. Memurlar kendi yaptıkları yanlışları size ödetirler. Kanunlarımız buna müsait. Bu iddiamı da isterseniz ispatlayabilirim.

Araştırmak isteyenler için Bayramiç Asliye Hukuk 2007/281 E tanık ifadeleri.

Başka ispat etmemi istediğiniz anlaşılmamış konular varsa ben yine buradayım.

Saygılar.

Oğuz Karsan
09-05-2008, 19:38
Merhaba,

Arazisi,tarlası veya başka gayrimenkulü olanlara sesleniyorum ve soruyorum.?

Tapunuzu alırken orman idaresine giderek,Alacağımız arazinin orman olmadığına dair bir belge verin dediniz mi? Niye demediniz ? Acaba sormamakla suç mu işlediniz. Yoksa korkunç bir hata mı yaptınız ?

Orman idaresi ileriki bir tarihte mesela 100 yıl sonra aklına gelir de yahu burası acaba orman mı diyerek tapu iptali davası açarsa ne yapacaksınız ???

Buraya kadar yazdıklarım şaka sandınız değil mi ? Hayır şaka değil. Kara mizah ve gerçek .

Orman iddiasıyla dava açmanın süresi yokmuş ben de yeni öğrendim. Yani orman veya hazine bir bahane ile her zaman sizin arazinize dava açabilirler.
Peki sebep nereden bulacaklar diye soracaksanız orman ile ilgili yargıtay içtihatlarına bakın ve ne bahane bulabileceklerini siz seçin

Bizim başımıza böyle bir olay geldi. 1992 de orman tahdidi geçen arazimize tahdit geçtikten 16 yıl sonra burası orman iddiasıyla dava açıldı.

2001 de ormanla bir probleminin olup olmadığını sorarak devletin kapı gibi tapusuyla aldığımız yere 6 sene sonra aynı orman şefinin raporuyla orman olduğu iddiasıyla tapu iptali davası açıldı.

Bu olayı foruma getirince bazı arkadaşlar yazılarında, daha önce ormandan belge almam gerektiğini iddia ettiler. Demek ki onlar da devletin tapusuna güvenmiyorlar.

Sahiden böyle birşey başınıza gelir mi? Bir gün 5- 10 yıl önce aldığınız arazinin aslında orman olduğu iddiasıyla dava açılırsa ne hissedersiniz.

Madem tapu bu kadar kolay iptal edilebilen bir kağıt,

Neden yüzlerce imza ile düzenlenebilen bir belge?

Peki o zaman her adliyede yazan "Adalet Mülkün Temelidir " ifadesi yalan mı

Hani hukuk üstündü ?

Saygılar

mustafaöztok
31-07-2008, 12:15
Türkiye de orman iddiası ile çok sayıda vatandaşımızın malına el konulduğu bir vakıadır. Bu işlemler yapılırken gerek kadastro, gerek orman kadastrosu ve gerekse yargılama safhalarında gerçek ve doğru belge ve bilgiler kullanılmamıştır. Yapılan hukuk dışı işlemler bazı vatandaşlarımızı fazlaca etkilemezken, bazıları tüm mal varlıklarını kaybetmekte, büyük felaketlere uğratılmaktadır. Bazı kişiler ise çok yaşlı olmalarına rağmen hapise atılmaktadır. Biz bu hususları İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davalrda ihlal olduğunu dile getirdik ve duruşması nisanda yapıldı, karar çıktı. Yapılan uygulamalar Ek 1 protokol de belirtilen nülkiyet hakkına saygıyı ihlal etmektedir.
Ayrıca arazisi ellerinden alınanlar için haritaları bulabilecekleri yerleri belirteyim. Orman Genel Müdürlüğü 10 nolu bina bodrumundaki arşivle, harita genel komutanlığı teknik arşiv bürosunda doğru haritalar bulunmakta. Hala doğru belgeler ile mallarının elinden alındığına inanan kişiler varsa en basitinden Ankarada milli kütüphaneye gidip, kartografya bölümüne bir baksınlar, sonra diğer belgeleri araştırmaya başlasınlar. saygılarımla.

Emine Aktaş
31-07-2008, 13:00
Orman arazisi sınırındaki yerlerin, orman ağaçları ile yoğunlaşması ve arazinin uzun süre kullanılmaması sebebi ile, mülküyet arazilerinin ormana kayıt edildiğini biliyorum. Tarım ve hayvancılığın yerini teknolojik faaliyetler ve dolayısı ile köylerden şehre göç akımı da, böyle bir düzenlemeye sebep olmuştur.

Oğuz Karsan
09-08-2008, 21:40
Merhaba,

Sn. Emine Aktaş ve Mustafaöztok.

Problem orman olma veya olmma meselesi değil. Tapuyu veren ve verirken neresi orman neresi değil diye karar veren yine devlet.

Daha sonra verilen tapulara dayanılarak 16 yıl sahiplik ve ben alınca dr bakalım orası ormanmış.

Böyle, umursamazlık,. . . . olur mu?

Devlet ciddiyet ister. eğer zamanında ormansa ve yanlışlıkla orman dışında bırakıldıysa ki bu yanlışlığın olabilmesi için en az 60 adet yetkili imzası gerekir. O zaman önce o yetklilere hesap sorarsın.

Yoksa vatandaşın tapulu yerine yahu burası yıllardır ormanmış onun için el koyacağız dersen. Bu kafayla daha çok orman yanar. Herkes benim gibi orman müdürlüğüne yüz defa dilekçe verip hak arama yoluna gitmez.

Saygılar

Oğuz Karsan
07-11-2008, 14:26
Merhaba,

Konuyu baştan itibaren takip edemeyenler için özetleyeyim.

1- Çanakkale de, arazi almadan önce ne olur ne olmaz diye Orman İşletme Şefliğine çapı ve tapu bilgileriyle başvurup satın almayı düşündüğümüz arazinin, orman ile bir ilgisinin olup, olmadığını sorduk. Şef, birkaç haritayı inceleyip üç tane şahidin huzurunda, orman ile bir ilgisi yok alabilirsiniz cevabını verdi. Araziyi aldık, 5 sıra dikenli tel ile çevirip, 1ooo adetten fazla Sertifikalı İncir, Ceviz, Fıstık Çamı diktik.

2- Aradan 5 yıl geçti. Aynı şef bir raporla ormandır iddiası ile hazineye tapu iptali davası açtırdı. Başvurularımız neticesiz kaldı mahkeme, keşif dahil iki ayda davayı bitirdi. Sonuç: Tapudan satın aldığımız Arazimiz orman oldu.

3- Mahkemenin yeminli tanık ifadelerine dayanarak şefi şikayet ettik. Çanakkale Valiliği,İl İdare Kurulu muhakkik olarak Orman Bölge Müdürlüğü, binasında bulunan Kadastro Mülkn imkanlara sahip kişiler iken iyet şefini görevlendirdi. Sonuç : yeterli bilgi ve belgeye rastlanamadığından soruşturma izni verilmemesine karar verildi.

4- Mahkemede alınmış yeminli tanık ifadeleri bir üst makam olan Edirne Bölge İdari Mahkemesince de görmezden gelindi.

Bunları niye anlatıyorum? Herkes ormanlarımızın neden yandığını anlasın diye.

Şehirde yaşayan, eğitimli, teknolojinin bütün nimetlerinden faydalanabilen kişiler olarak yapılan haksızlıklara karşı kanunlara rağmen netice alamıyoruz. Peki, aynı numaralara maruz kalan köylü vatandaş ne yapsın? Hadi bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım.

İsterseniz ben bir tahminde bulunayım. Böyle muğlak kanunlar, adam kayırmacı zihniyet ve kişiye özel zorlama hukuk ile, sırf ormanı korumak adına yapılan adaletsizliğin bedelini doğal olarak ağaçlar ödeyecekler.

Şikayetim sonucu, soruşturmayı yürüten Çanakkale Valiliği, İl İdare Kurulu yetkilileri, Valilikçe görevlendirilen muhakkik ve Edirne Bölge İdare Mahkemesinin değerli üyeleri hepinize bravo.

Saygılar.

Oğuz Karsan
24-11-2008, 15:18
53701




İşte görmezden gelinen Mahkemede yeminli alınan tanık ifadeleri.

Saygılar.

Avanos
24-11-2008, 15:53
*** oğuz karsan
Ne derece doğru bilemiyorum söyleceklerim.
yine de denemenizi isterim bu belirtiğiniz alanın tapusu elinizden alınırsa burdaki emeklerinizin zayi olmaması için. Bu daha önce ağaç diktiğiniz yeri özel ağaçlandrıma ile tekrar devletten kiralayın diyeceğim. Ama yinede mümkün olmayabilir çünkü ağaç dikimi yapılmamış olması gerekiyor siz yinede sorun belki bir kolay tarafı vardır.
Umarım çözebilirsiniz.

Oğuz Karsan
07-12-2008, 10:30
Merhaba.

Sn. sivas5858, gösterdiğiniz yol için teşekkür ederim.

Malesef yararlı görünen birçok yönetmelik sadece kağıt üzerinde kalıyor. Uygulaması ağaçlandırmanın önemini kavrayamayan birkaç yetkili yüzünden bir türlü gerçekleştirilemiyor.

Sizin özel ağaçlandırma ve özel orman çalışmalarınızı ilgi ile izliyorum. Ve başarılı olmanızı canı gönülden diliyorum.

Ben de 2000 yılında 103 dönüm alan için özel ağaçlandırma dilekçesi vermiştim. Hala cevap gelmesini bekliyorum. Devlet kademelerinde çöreklenmiş nemelazımcı zihniyet kırılamadan, hiç bir çalışma yapmamaya karar verdim.

İnşallah bürokrasiyi alteder, ülkemiz için de çok yararlı olacağına inandığım ağaçlandırma çalışmanızı yapabilirsiniz. Kıymetli çabalarınızı destekliyorum.

Saygılar

Oğuz Karsan
07-12-2008, 10:54
Merhaba.

Sn. mustafaöztok,

Ayrıca arazisi ellerinden alınanlar için haritaları bulabilecekleri yerleri belirteyim. Orman Genel Müdürlüğü 10 nolu bina bodrumundaki arşivle, harita genel komutanlığı teknik arşiv bürosunda doğru haritalar bulunmakta. Hala doğru belgeler ile mallarının elinden alındığına inanan kişiler varsa en basitinden Ankarada milli kütüphaneye gidip, kartografya bölümüne bir baksınlar, sonra diğer belgeleri araştırmaya başlasınlar. saygılarımla


5 Aralık Cuma günü haritaları elde etmek için Ankaraya gittim. Önce Orman Bakanlığına, sonra Orman Genel Müdürlüğünün 10 no'lu binasına gittim. Ama harita arşivi birkaç sene önce 7 no'lu binaya taşınmış.

Haritaları göremeyeceğimi söyleyen yetkililerden bıkıp 2 No'lu binada bulunan Harita ve Fotoğrametri Md.lüğü arşivine gittim. Oradaki bey de beni kibarca ikna etti ve Amenajman Müdürlüğüne gönderdi.

Sayın H. O. bey beni hukuk bürosuna yönlendirdi ama oradan da bir sonuç alamadım. Herkes hatanın Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğünden kaynaklandığını söylüyor ama bir şey yapmıyordu.

Netice alamayacağımı anlayıp oradan ayrıldım.Haritaları İstanbuldan dilekçe ile istemeye karar verdim.

Bu arada Orman Bakanlığının ihtişamından gözüm kamaştı. Koca bir otel büyüklüğünde olan binaya bağlı on adet binadan oluşan kompleks. Genel Müdürlük arazisi de cabası. Binalarda yer kaplamaları granit, kapı pencere kaliteli ahşaptandı. Hiçbir eksiği olmayan lüks binaların tek eksiği çalışanlarının çalışmıyor olmaları.

Saygılar

angel67
22-12-2008, 16:32
Türkiye Cumhurriyeti Devleti Mülkiyet Hakkı tanımamaktadır.kanunlarcada bu haklar açık ve seçik belirtilmişsede bu kanunlar hukuk devletleri için geçerlidir.Anayasanın 35.maddesinde yer verilmesine rağmen tapunun devlet güvencesi ve saygınlığı yoktur.Kesinlikle bu ülkenin verdiği tapulara güvenmeyin yoksa bizler gibi olan hakkınızı a.i.h.m kapılarında ararsınız.tapu devletlerin namusudur.devlet kanadıyla halkın dolandırılması çok acı bir konu yazık........

nariçi
22-12-2008, 17:10
Önce şunu bilmeliyiz ki ülkede güvensizlik ilkesi geçerli. Birçok hikaye duyarsınız, ekabir bir kişi **** uyanık biri yaylada bir koç keserek verdiği ziyafetle, o civardaki istediği yerin tapusunu aldığını. Tapu kayıtlarında çap-sınırlandırma gereği kroki ve mücbir sınırların olmadığı, dere, tepe, gibi soyut sınırlarla 5 dekar yer için 50 Ha. alanın tarif edildiği tapu kayıtları bir tarafa, Ülkede sağlıklı kadastro çalışmaları bile henüz bitrilememişken, birde mevzuatın bir çok gerekçesi inanılır olunmadığından kaynaklanmaktadır.

angel67
22-12-2008, 19:00
Peki orman kadastrosu yapıp orman vasfı dışına çıkartılmış bir arsa kesinleştikten sonra tapu kadstronun da peşine arsa vasfıyla tapu verdiyse 12 sene sonra olmayan kadastro tutanaklarıyla verilen tapuyu iptal etme hakkı varmı medeni kanunun 1007 maddesinin 1. fıkrası tapu sicilinden doğan zararlardan devlet sorumludur der tabi devlet varsa.Vatandaş tapudaki kayıtlara güvenmeyecekse neden tapu dağıtır.ya o arsaya bütün hayatını yatırdıysa alan kişi kim verecek o vatandaşın parasını satan mı yoksa o tapuyu tastikleyen mi?

angel67
22-12-2008, 19:02
genede allahtan a.i.h.m leri sahip çıkıyor mülkiyet hakkının ne olduğunu bu ülkeye öğretecek ama biraz bütçeyi sallıyarak....hakimlerinde işine geliyor herhalde eğer onlara cezai bir işlem yapılabilse bakın bakalım o tapuları iptal kararı verebilirlermi...

nariçi
22-12-2008, 19:32
Bu konudaki en önemli şey yasal ve hukuki bilgisizlik veya takipsizliktir. Ülkemizde genel olarak kimse kendisine bir tebligat yapılmadıkça yayın ve basınla veya muhtarlıklarca ilan edilen konulardan habersiz ve ilgisiz kalmaktadır. Konular hakkında yasal ve hukuki cahillik vardır. 1956 yılında devletleştirilen ormanların itirazı varken, taraflarca ilgi ve sorumluluk yerine getirilmemiş olabilir, ama daha sonra suçlamalar olduğu gibi diğer olaylarda da benzeri durumlar vardır. Bu konular daha ziyade idari olmayıp hukukidir. Önemli taraf kadastrocuların yanlışlıklarından dolayı şahsen sorumlu olmamalarıdır. İtiraz ancak mahkemelere yasal süreler içinde yapılmaktadır.

angel67
22-12-2008, 19:38
peki benim arsam orman vasfıyla elimden alınıp mülkiyet hakkım tanınmadı bu olmayan hukuk sisteminde.nasıl olurda orman arazisi diye elimden alınan meyva ve fındık bahçem (9180m2) lik alan imara açılıp 5 kat yapı ruhsatı verilir.varmıdır bir açıklaması hangi orman arazisinin tamamı imara açılır?

angel67
22-12-2008, 19:40
kendi hakiki ormanına sahip çıkamayan devlet vatandaşın tapulu toprağına göz dikmiş......ondan sonra başbakan çıkıp avrupadaki mevduatlarınızı Türkiyeye yatırın garantisi Türkiye Cumhurriyeti devleti diyor .peki Türkiyeye kim garanti verecek.

Oğuz Karsan
22-12-2008, 22:22
Merhaba.

Sn. angel67,
Sn. nariçi,

Esasında Devletin bir suçu yok. Bütün mülkiyet problemlerinde suçlu, Devletin yönetimine gelen yeterli hukuk bilgisinden yoksun işgüzar ve kanun tanımaz memurlarının.

Diğer bütün ülkelerde olduğu gibi tapu en geçerli kağıttır. Kanunlarımızda da bir problem yoktur. Gelişmiş ülkelerden alınmadır. Ancak uygulamada bazı kişiler hukuğun uygulamalarına müdahale etmektedir

Görevini eksik ya da yanlış yapan kadastro veya orman memurlarının açıklarını kapatmak amacıyla ve de orman kayıplarını önlemek amacıyla çıkartılmış olan adaletsiz kurallar, Kanunlar ile çelişen bazı yargıtay kararlarının çıkartılması bazı karışıklıklara sebep olmaktadır. Bu zorlama hukuk kuralları,vatandaşın en önde gelen mülkiyet hakkı ile çatışmaktadır.

Esasında yakın zamanda AB ile çıkartılan uyum yasalarına uyma zorunluluğu ndan bu gibi meseleler çözüme ulaşacak ve tapulu mülklere yapılan saldırılar bir son bulacaktır.

En büyük haksızlık ise, devletin tapularına sorumsuzca saldırıp bir sürü haksızlığa sebep olanların kanunlara rağmen cezalandırılamamasıdır.

Temennim hukuk sistemimizin dışarıdan zorlama olmadan bu gibi meselelere çözüm bulmasıdır.

Sn. angel67, yazdıklarınızdan 9180m2 arazinizin orman iddiası ile elinizden alındıktan sonra, başkalarına satılmış olduğunu anladım. Eğer doğru anladımsa orman iddiası ile tapunuz iptal edildiyse aynı arazi başkasına satılamaz. Hele orman arazisi diye elinizden alındıysa hatırladığım kadarıyla imara açılması da mümkün değildir.

Biraz daha açıklayıcı bilgi verebilir misiniz?

Saygılar

angel67
23-12-2008, 09:38
Beni bir anlayan karsan bey çıktı..arsa niteliğinde ilköğretim sahası olarak okul yaptılar.bu yer belediye sınırları içinde bir mahalledir ne orman nede bir ağaç var.etrafı bir sürü ev dolu yani 8-9 bin insan yaşıyor alt yapısı yapılmış imara açılmış parsellerdir.zaten orman kadastro tutanaklarında da yer orman değil.

bildiğim kadarıyla bir orman arazisine beton döküldümü o yerin orman vasfına dönmesi 100 yılı bulurmuş.ayrıcı ne olursa olsun orman arazilerinin %6 sını üzerine imar izni verilmemektedir.

bu bize belediye ile orman müdürlüğünün oyunu oldu.şimdi bana trilyonlar ödeyecekler ama bunu milletin cebinden alarak 1 trilyonsa bu yer şimdi oldu 5 trilyon bunun sorumlusu yargıdır.çünkü kadastro tutanaklarını ve bilir kişi raporlarını ciddiye bile almadan verdiler bu kararı.a.i.h.m leri ne olursa olsun diyor tabiatı koruma amacıyla bile olsa bir yerin tapusu ancak kamulaştırma bedeli verilerek yapılır diyor.

çünkü kişilerin elinde geçerli bir tapu kaydı vardır ,devlet böyle bir konumda işgalci duruma düşüyor ve uzlaşma **** ağır tazminatlara sebeb oluyor.ne açıdır ki bu ülkede en son güvenilecek merci olan yargı sistemi iflas etmiştir.......

angel67
23-12-2008, 09:44
Aynı zamanda yargıtayında kendi internet sayfasında a.i.h.m dosya sorgulama kısmında mülkiyet hakkından girerseniz (KÖKTEPE DAVASI) , (TURGUT VE DİĞERLERİ) adı altında iki tane orman mağduru insanın Türkiye aleyhine kazanılmış emsal davayı göreceksiniz bu davaların sonu gelmiyecek ve daha bilinçli toplum olarak fazla fazla artacaktır.....Çanakkaleli bir öğretmenin uğradığı haksızlığı a.i.h.m fark etti.Ve cezayı kesti.Hepimiz yeşili seviyoruz ama bu şekilde değil......

Oğuz Karsan
23-12-2008, 12:27
Merhaba.

Sn. angel67,

Sizi anlıyor olmamın sebebi, Nasrettin Hoca misali benim de aynı ağaçtan düşmüş olmamdır.

Malesef 2008 yılında bile, Yargı hataları ve artık olmaması gereken davalar yüzünden, tapulu arazimizi kaybetmemek uğruna, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Ülkemize şamar vurdurmak zorunda kalıyoruz.

Böyle ağır bir zorunluluğu bize yaşatıp Ülkemizi mahkum ettirme talihsizliğine sebep olanlar ise genellikle devletimizin ağır ve hantal yapısının altında kendilerine yargı baskısından gizlenebilecekleri yeri bulabiliyorlar.

Yeterli kanun olmasına ve birsürü uğraş vermeme rağmen, bürokrasiyi yenip hem mağduriyetime sebep olanları, hem de devletimizin mülkiyet hakkına bakışını zedeleyenleri, elimdeki delilleri görmezden gelen bazı yetkililer yüzünden henüz yargı önüne çıkarmayı başaramadım.

Bizim davalar gibi A.İ.H.M.'de kazanılan, başka bir deyişle Devletimizin kaybettiği davaların çoğalması ise artık yargının bu gibi olaylarda daha dikkatli davranması gerektiğine işaret etmektedir.

Davanızda haklı olduğunuza inanıyor ve tüm kalbimle girdiğiniz hukuk savaşınızı kazanmanızı diliyorum.

Saygılar

angel67
23-12-2008, 13:01
çok teşekkür ederim.sizin gibi öğretmen olan bir insanımız bu hakkını kazandı ve bizlere derman oldu bu ülkede hukuk mağduru olan yüzlerce insanımız için mücadelemi vermekteyim bizler gibi hesap sormasını bilen insanlar çoğalırsa inanıyorum ki her kurum kendine çeki düzen verecektir.burdaki davada sen ben aramamaktayım hepimiz için koşturmakta ve takip deyim.masa başında oturupta o koltukta fetfalar vermekle olmuyor siyasi açıdan koltuklarını korumak için akla gelmiyecek işleri yapıyorlar.
bir düşünür derki
Sosyalistleri aldılar sesimi çıkarmadım Çünkü ben sosyalist değildim,
Devrimcileri aldılar sesimi çıkarmadım Çünkü ben devrimci değildim,
Yahudileri aldılar sesimi çıkartmadım Çünkü ben yahudi değildim,
Sonra beni aldılar benden başka ses çıkaran yok Çünkü etrafta sesi çıkacak kimse kalmamıştı

angel67
23-12-2008, 14:39
Vergilerimiz AİHM`ye!

[Yorum - Prof. Dr. Beril Dedeoğlu]

Türkiye aleyhine açılmış davalardaki sayısal artış ile bu davaların büyük bir çoğunluğunun kamulaştırma bedellerinin ödenmesindeki gecikmeler, hak ihlalleri, mülkiyet haklarının ihlali ve yargı uygulamalarındaki gecikmelerin oluşturduğu düşünülürse ve özellikle sırada `orman arazileri` ve `vakıf malları` gibi konuların bulunduğu hatırlanırsa bugüne kadar ödenenlerin, bundan sonra ödenecek tazminat.

İnsan hakları oldukça geniş bir alana işaret eder ve özü, devlet-vatandaş ilişkilerinin vatandaş lehine düzenlenmesine dayanır. Yaşama hakkı, işkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı, cezaların yasallığı, özel ve aile yaşamının korunması, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, ifade özgürlüğü, dernek kurma ve toplanma özgürlüğü, ayrımcılık yasağı, hakların kötüye kullanılmasının yasaklanması konularının yanı sıra mülkiyet haklarını da içeren bu alanın korunmasından sorumlu kuruluşlardan birisi de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`dir.

AİHM, kişilerin kendi ülkesinde iç hukuk yollarını tüketip mağduriyetinin ortadan kaldırılması yolunda bir sonuç alamadığı durumlarda, AİHM`ye başvurarak haklarının kazanılmasını, mağduriyetinin ortadan kaldırılmasını ve tazminini sağlayabildiği bir kurum. Dolayısıyla, bir devlet AİHM kararlarını tanımayı kabul ettiğinde, o ülkenin vatandaşları söz konusu yolu izleyebilir. Bu türden bir kabule yanaşmış devletin, insan hakları ve demokrasi konularında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ilkelerine bağlı ve saygılı olduğu kabul edilir ve kendisi aleyhine açılan ve karara bağlanan davaların da, demokrasi ve insan hakları bakımından o ülkeye katkı sağlayıcı sonuçları olduğu varsayılır.

Bu haliyle AİHM, bir yandan bireylerin haklarının korunmasında önemli bir rol oynarken, öte yandan taraf ülkelerin sicilinin takibinde de son derece önemli göstergeler sunar. AİHM kararları, ülkelerin yasal düzenlemelerinin demokratikleşme ve insan hakları zemini üzerine oturup oturmadığını gösterdiği gibi, aynı zamanda kazanılan ya da var olan hakların uygulama bozuklukları nedeniyle tahakkuk etmemesinden kaynaklanan durumları da ortaya döker. Diğer bir ifadeyle AİHM kararları, insan hakları konusunu hem yasal düzenlemeler hem de uygulamalar bakımından ele alarak bir ülkenin demokratikleşme yolunda kat ettiği yolu izlemeyi kolaylaştırır. Devlet-yurttaş ilişkilerinin yurttaş lehine gelişip gelişmediğini, gelişmediyse bunun nedenlerinin tespiti ve bedelinin de nasıl ödendiğini en çarpıcı biçimde gösteren sonuçlar, AİHM kararlarında bulunabilir.
AİHM`nin iş yükünün 5/1`i Türkiye üzerine...

Bilindiği gibi Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`ni 1954`te onaylamış olmasına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne bireysel başvuru hakkını 1987`den itibaren vatandaşlarına olanaklı kılmış, mahkemenin zorunlu yargı yetkisini, diğer bir ifadeyle Türkiye`ye yönelik kararları kabul etmeye ve bedelini de ödemeye ise ancak Eylül 1989`da razı olmuş, Ocak 1990`dan itibaren de yürürlüğe girmiş. İlk bireysel başvuru, 1993`te yapılmış ve AİHM Türkiye aleyhine yapılan bireysel başvurularla ilgili davaları 1995 yılında sonuçlandırmaya başlamış. Yıllar itibarıyla verilen hüküm sayıları; 1995`te 3, 1996`da 5, 1997`de 8, 1998`de 18, 1999`da 19, 2000`de 39, 2001`de 218, 2002`de 99, 2003`te 123, 2004`te 171, 2005`te 290 ve 2006`nın ilk altı ayı için 189 olmak üzere 1.183`e ulaşmış durumda. Bu rakamlara ulaşmak için AİHM`nin resmi sitesine girmek durumunda kalınıyor, zira Adalet Bakanlığı sitesi bu konudaki tüm verileri barındırmıyor, bu sitede daha az dava görünüyor.

AİHM`ye başvuru sayısının ise karar sayısıyla karıştırılmaması gerek. Başvuru sayısı günümüzde 12.000`lere ulaşmış durumda. Başvuru sayılarındaki artışın bir nedeni, vatandaşların haklarını arama konusunda evrensel bir bilince doğru evrilmesi gösterilebilir. Ama, öte yandan Türkiye`de insan hakları konusunda benzer hızda bir evrilme olmadığı sonucu da çıkarılabilir. 2004 yılında örneğin AİHM`ye açılan toplam 44.128 davanın içinde Türkiye aleyhine açılanlar 3.930`unu oluşturuyor. Bu rakamla Türkiye, Rusya ve Polonya`dan sonra üçüncü sırada yer alan bir ülke durumunda. 2005`te ise Ukrayna az farkla Türkiye`nin önüne geçmiş. Kısacası, AİHM`nin iş yükünün 1/5`ini Türkiye aleyhine açılmış davalar oluşturuyor. Üstelik bazı sıralamalar, hüküm sayılarının nüfusa oranına göre yapılıyor ve bu tür durumlarda Türkiye üçüncü sıradan düşemiyor.

Türkiye ile ilgili bakılan davaların konuları ve zaman içerisinde gösterdikleri değişiklikler de birer gösterge. İlk başvuruların başladığı yıllarda, davaların konusunu büyük bir çoğunlukla, yaşam hakkı, ifade özgürlüğü, işkence, özgürlük ve güvenlik hakkı ile siyasal yaşama ilişkin konular oluşturmuş. Örneğin 8 Temmuz 1999`da AİHM Türkiye`de ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin 11 karar birden vermiş. 2001 yılına kadar, genel olarak bu konulara adil yargılanma hakkıyla ilgili davalar da eklenmiş ve bu tarihe kadar kaybedilen toplam 107 davada Türkiye 4 trilyon TL(4 milyon YTL) ödemiş. Avrupa Birliği tam üyelik süreci çerçevesinde gerçekleştirilen reformların bir uzantısı olarak, 2001`den günümüze doğru bakıldığında siyasal yaşama ilişkin davaların sayılarında azalma ortaya çıkmış, 2004 yılından itibaren neredeyse açılmış 3 binden fazla davanın sadece 1/3`ü bu alana ilişkin olmuş. 2000`li yıllardan günümüze geldiğimizde, açılan davaların % 70`ini kamulaştırma bedellerinin ödenmesindeki gecikmeler, hak ihlalleri, mülkiyet haklarının ihlali ve yargı uygulamalarındaki gecikmeler oluşturur hale gelmiş. Dışişleri Bakanlığı açıklamasına göre, 2005 Eylül ayı itibarıyla 567 AİHM kararları neticesinde ödenen tazminat miktarı 33 milyon Euro`ya ulaşmış, siyasal yaşama ilişkin tazminatlar bu tutarın sadece % 10`unu oluşturmuş...

Hak ihlalleri artıyor, ağır tazminatlar yolda...

Bu arada, ilginç bir bulguyu da belirtmekte yarar var. Ülkelerin ödedikleri ya da ödemeye mahkum edildikleri toplam tazminat miktarlarının dökümlerinin AİHM kurumlarından bulunması mümkün değil. Miktarların her ülkenin dışişleri bakanlıklarından öğrenilebileceği ilkesi savunulmakta, ama bakanlıklardan nasıl öğrenilebileceği de bilinememekte.

AİHM`nin kamulaştırma bedellerinin ödenmesindeki gecikmeler ve mülkiyet haklarının ihlali gibi davalardaki uygulamasını da hatırlatmakta yarar var. Davaya konu olan mülkün bedeli, günümüzdeki değerinden hesaplanmakta, o mülkten gelir elde edildiği ya da bir faaliyet sürdürüldüğü kanıtlandığında tazminata bunlar eklenmekte, mülkiyetin ihlal ediliş biçimine göre, örneğin toplanma ve dernek kurma hakkının ihlal edildiği gibi bir durum ortaya çıkmasına göre ayrı bir suç ve onun tazminatı eklenebilmekte, birey söz konusu mülküne ilişkin haklarını kullanamaması nedeniyle manevi tazminat talep edilebilmekte, 300 ile 500 Euro arasında değişen mahkeme masrafları eklenmekte ve eğer bu tazminatın ödenmesinde gecikme olursa da, her ay % 3-4 faiz çalışmakta.

Diğer bir ifadeyle, devlet vatandaşının hakkını verme konusunda yavaş ve isteksiz davrandıkça, bu isteksizlik de cezalandırılıp neredeyse o mülkün astarı yüzünden pahalıya getirilmekte. Bu arada hemen belirtilmesinde yarar var, dostane çözümlerde de para ödenmesi söz konusu.

Türkiye aleyhine açılmış davalardaki sayısal artış ile bu davaların büyük bir çoğunluğunu kamulaştırma bedellerinin ödenmesindeki gecikmeler, hak ihlalleri, mülkiyet haklarının ihlali ve yargı uygulamalarındaki gecikmelerin oluşturduğu düşünülürse ve özellikle sırada `orman arazileri` ve `vakıf malları` gibi konuların bulunduğu hatırlanırsa bugüne kadar ödenenlerin, bundan sonra ödenecek tazminatların yanında lafı bile olmayacak gibi.
Demokrasiyi sadece yasaların değiştirilmesi üzerinden anlamlandırmaya çalışmanın yararı yok.

Devlet, olan ya da değişen yasaları vatandaşların haklarını teminat altına alma zihniyeti ve ilkesiyle yapmadığı sürece, diğer bir ifadeyle devlet vatandaşıyla olan ekonomik, sosyal ve siyasal ilişkilerinde vatandaşı kollayıcılığı benimsemedikçe, Türkiye`nin yol kat ettiğine dair gerçek göstergeler ortaya çıkamayacak. Bu durum, bir yandan demokratikleşme sürecine ilişkin bir eksiklik olarak kalmaya devam edecek, öte yandan AİHM`ye başvuran kişi ile ve onun açtığı dava konusuyla hiçbir ilgisi bulunmayan diğer vatandaşlar, ödenen tazminatların vergilerle karşılandığından hareketle durduk yere dolaylı olarak cezalandırmaya devam edecek.

Devletin, bir vatandaşına karşı yerine getirmede geciktiği ya da yerine getirmediği sorumluluğunun bedelini bir diğer vatandaşına ödetir hale gelmesi halinde açılabilecek davaların tazminatını karşılamak için, belki `kötü yönetişim vergisi` adı altında yeni fonlar oluşturulabilir; ama bunun insan haklarına ve demokrasiye bir katkısı olur mu, orası şüpheli.

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ

angel67
23-12-2008, 14:45
AİHM MÜLKİYET HAKKI DAVALARINA NASIL YAKLAŞIYOR

AİHM, mülkiyet hakkının gerçek anlamda edinilip edinilmediğine bakıyor. Örneğin, sözünü ettiğimiz yer, eğer başvurucuların tapulu malı ise; neden sonlandırılmış, kamu yararı var mıdır yok mudur, buna bakar. Ayrıca bu işlemin ulusal hukuka uygun olup olmadığını göz önünde bulunduruyor ve bu işlem eğer keyfi bir işlemse, hukuka dayanmıyorsa, yasal dayanağı yoksa, öncelikle bu gerekçelerle İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali olarak niteleyebiliyor.

Bütün bunların hepsinden geçtikten sonra; yani keyfi değil, yasal dayanağı var, ulusal hukuka uygunsa, o zaman şu koşulu arıyor: Orantılılık. Yani, siz bir kamu hizmeti için birisinin malını elinden almışsanız... AİHM “Kamu yararı için yapılabilir, ama bunun bedelini mal sahibine ödemeniz gerekiyor” diyor. Hukuki temeli bu kadar basit.

Türkiye’de maalesef bu anlayış oluşmamış daha. Örneğin tapulu bir malınız var. Sonra günün birinde size diyorlar ki, “Ya burası ormanmış, senin tapunu iptal ettik” veya deniz kenarında yazlık bir eviniz var; günün birinde diyorlar ki “Sizin eviniz mülkiyet hakkına girmeyen bir yerde, kumsalın üzerinde yapılmış. Tapunuzu iptal ettik, evinizi de yıkıyoruz”...

Şimdi bunu yapabilir aslında devlet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşmeyi yorumlayan AİHM “Devlet bunları yapamaz” demiyor; “Yapabilir, ancak karşılığını verecek” diyor. Sorun burada.

Oğuz Karsan
23-12-2008, 18:46
Merhaba.

Sn. angel67,

Devletimiz tapu düzenlemektedir. Bu evrak aynı nüfus kağıdı veya diğer kıymetli kağıtlar gibi belli bir kanuna göre düzenlenmektedir. Yani devletimiz tapuyu düzenlemeden önce şartların oluşup oluşmadığına, tapusunu düzenleyeceği arazinin orman alanı veya devletin tasarrufunda bulunan diğer alanlardan olup olmadığını araştırarak ve olmadığını kabul ederek bu belgeyi düzenler.

Bu araştırmaları da bizzat Orman Bakanlığının elemanları denetler. Her aşamada Kadastro ve Orman mühendisinin bulunma zorunluluğu olan komisyonlarca bir sürü tutanak düzenlenir. Ve hepsi üst makamlarca tasdik edilir. Bir yanlışlık veya eksiklik ihtimaline karşı ayrıca ilanen tebliğ edilir. İlan süresinden başka hem devletin hem tapu sahibinin 10 yıl içinde ayrıca tutanaklara itiraz ve dava hakları da bulunmaktadır.

Buna rağmen bir yanlışlık var ise ve 10 yıl içinde itiraz etmemiş, görevlerini yapmamış veya yanlış yapmış olanları cezalandırmak yerine, Hatayı yapanlara Yargıtay içtihatlarıyla dava açma hakları tanınmak suretiyle yaptıkları hataları düzeltme olanağı getirilmiş olması kanunda bulunan eşitlik ilkesine de aykırıdır.

Yargıtay 20, Hukuk Dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 karar sayılı içtihatında soyle demiş

"Kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi,eylemli durumda orman niteliğini koruması halinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulu gerekir."

Bu içtihat ile ormana, içinde ağaç bulunan alanlara ömürboyu dava açma hakkı tanınırken vatandaşa ormanın veya diğer kurumların yaptığı yanlışlıkları dava açma yoluyla düzeltme hakkı süresiz tanınmamıştır. Ayrıca buna benzer başka bir sürü içtihat daha bulunmaktadır.

Kanun önünde eşit olması gereken taraflardan sadece suçu işlemiş olana tanınan bu hak adaletsizliğe neden olmaktadır. Vatandaşın tapuya müdahale gibi bir hakkı olamayacağından, bu içtihat ile orman görevlileri istedikleri tapulu gayrimenkule dava açabilme ayrıcalığı ve hakkı kazanmaktadır.

Adaletsiz olduğu çok açık olan bu durum, Hukuk sistemimizde açılmış olan bir yaradır. Ve ancak A.İ.H.M.’de düzeltilebilmektedir. Öte yandan AİHM`ye başvuran kişi ile ve onun açtığı dava konusuyla hiçbir ilgisi bulunmayan diğer vatandaşlar, ödenen tazminatların, vergilerle karşılanması durumunda. durduk yere dolaylı olarak cezalandırmaya devam edeceklerdir.

Yetkililerin cevaplaması gereken bir husus da; Yaptığınız yanlışı ömürboyu düzeltme imkanı verilse, işinizi doğru düzgün ve itina ile yaparmısınız? Ve böyle bir hak adaletli olur mu? Olmalıdır.

Ülkemizin ödemek zorunda kaldığı bu cezalar davaların açılmasına neden olan orman görevlilerine rücu edildiğinde, sebepsiz ve haksız nedenler ile açılan orman davalarında büyük oranda azalma olacağına eminim.

Saygılar.

angel67
24-12-2008, 11:46
Zaten bütün bu insanları yakan 20.hukuk dairesi değil mi?Devlet lehine karar veren tek daire ağzınızla kuş tutsanız hatalısınız o dairede.İnanırmısınızki e-devlet projesi adı altında orman bakanlığına 4982 vatandaşı bilgi hakkına dayanarak orman arazileri imara açılıp inşaat izni verilebilirmi soruma bu tarz sorulara cevap verilemediği yanıtını aldım bu kadarınada pes dedim doğrusu.gerçekten bu kadar duyarsız bir milleti 13milyon insanı bir araya getirerek bu ülkeyi kurtarmış bir lider olması MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ün olağan üstü dehşet bir yetenek miş...hukuk o kadar çirkinleştiki 1999 yılında tapumuzun elimizden alınmasını sağlayan kişi mahkeme tarafından atanmış ve orman bölge müd.alışan bir mühendisi nasıl olmuşta atamış yüce mahkeme anlamış değilim.anca 2006 yılında uyandık çünkü babamız Türk adaletine fazla güvenmiş.

angel67
24-12-2008, 11:54
1-Halkın kullanımındaki mera başta olmak üzere tarım arazileriyle ilgili hak arayacak taraflar kimler olacaktır?
2-Kamuyu ilgilendiren kasıtlı yanlış uygulamaların önüne geçmesi gerekenler kimlerdir?
3-Komisyonlardaki memurların görevlerini yasalara ve kurumlarındaki genelgelere rağmen kötüye kullanmalarına rağmen bu durumun önüne geçebilecek bir merci güzel ülkemde bulunmamakta mıdır?
4-T.C.Devletinin verdiği ve kadastro çalışmalarına kadar her türlü geçerliliği olan tapuların ve tapu kayıtlarının bir kadastro komisyonundaki orman mühendisinin iki dudağının arasındaki ifadelerle ortadan kalkması saçma ve hatta DÜŞÜNDÜRÜCÜ değil midir?
5-İlgili ve ilgisiz pek çok kurum ve kuruluşa yazılı ve sözlü müracaat edildiği halde Anayasa ile korunmasına rağmen hangi mantık "kişilerin Mal emniyetini" devletin güvencesi dışında bırakabilmektedir?
6-Devletin ormanını bir özel şirketin vakfına "Verdiysem ben verdim" diyerek bir Reisi cumhurun peşkeş çekmesinde bir sakınca görülmezken;vatandaşın tapulu arazisinde kendisinin bakıp büyüttüğü kestane,gürgen,meşe ve benzeri ağaçları korumasının cezası olarak elinden arazisi devletçe ve hiçbir bedel ödenmeden KOMÜNİST SİSTEMLERE ÖZGÜ BİR METOD İLE DEVLETLEŞTİRİLMESİ nasıl açıklanabilmektedir?
7-Anayasa ihlalleri için Bakan ve başbakanların idama götürüldüğü bir ülkede (elbette bunu savunmuyorum)en güzel anayasa ihlal örneklerinden biri olan bu tip mal güvenliği ihlalleri ve görevi kötüye kullanma durumları nasıl bazı kurumlarca bir hak ve yetki gibi görülmektedir?
İlginizi çeker diye ümit eder saygılarımı sunarım

A.İ.H.M sorgulamadan bunları incelerseniz geleceğin ne kadar vahim olduğu görülecektir.

1) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
ESKİ İKİNCİ DAİRE
KÖKTEPE - TÜRKİYE DAVASI
(Başvuru no: 35785/03)

2) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ
ESKİ İKİNCİ DAİRE
TURGUT VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI
(Başvuru no: 1411/03 )

angel67
24-12-2008, 12:07
Daire:20
Tarih:30.05.1995
Esas No: 1991/10952
Karar No:1991/16202
Kaynak:YKD. NİSAN 1996

İlgili Maddeler:6831 SK 1, 6831 SK 1/J, 4785 SK 1, 5658 SK 1, 3402 SK 18/2, 3402 SK 2/C, HUMK 57,

İlgili Kavramlar:TAPU İPTALİ VE TESCİL GAYRİSABİT SINIR ORMAN

1-Tarla niteliği ile hazine adına tesbit ve tescil olunan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tescili istendiğine göre, tesbit in niteliği itibarıyla orman yönetiminin zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olmadığından davalı sıfatıyla davaya katılması ve aleyhine hüküm kurulması doğru değildir.

2-Dava konusu parsele revizyon gören vergi kaydının bir sınırının orman okuması, vergi kaydının lehe olduğu kadar maliki aleyhine de delil teşkil etmesi değişebilir sınır itibarıyla miktarı ile geçerli bulunması nedeniyle miktar fazlasının sınırda bulunan ormana el atmak suretiyle oluştuğunun kabulü zorunludur. Orman olan yerdeki bitkisi yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağı sayılır ve üzerindeki zilyetlik geçersizdir.

3-Sınırında çalılık bulunan vergi kaydı da, değişebilir sınırlı ve miktarı geçerlidir. Sınırdaki çalılık 6831 sayılı kanunun madde 1/j kapsamında orman sayılmayan yer olduğu takdirde kazanılabilir.

4-Orman sınırlandırması yapılmayan veya sınırlandırmanın ilk kez yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliği ve hukuki durumu 3116, 4785 ve 5858 sayılı kanun hükümleri çerçevesinde belirlenir.Buna göre; Mahkemece eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları varsa anmenajman planı getirtilmeli; evvelce dinlenenler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir uzman bilirkişi aracılığıyla mahallinde yeniden yapılacak keşifte, nizalı taşınmazla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerle ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı, tapu ve zilyetlik yoluyla ormandan yer kazanma olanağının bulunmadığı, öncesi ormandan bir yerin, üzerindeki bitki örtüsü yok edilmiş olsa bile salt orman toprağının orman sayılan yerlerden olduğu hususları düşünülmeli, kesinleşmiş bir orman tahdidi bulunmadığından, sözü edilen diğer belgeler uzman bilirkişi eliyle mahallinde uygulatılarak, taşınmazın memleket haritasına göre konumu saptanmalı, bu uygulama sonunda bilirkişiye memleket haritasıyla irtibatlı kroki düzenlettirilmeli, bilimsel yönden yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.

Kendi aldığı kararlarla çelişki içinde olan bir dairenin hukuk anlayışına nasıl güvenmeli

tenar
24-12-2008, 12:41
Merhaba,

"birinci derecede doğal sit alanı" ifadesinin "orman vasıflı arazi" ifadesiyle ilgisi var mıdır?

angel67
24-12-2008, 13:19
kıyı şeriti olarak tarihi yerler diye geçiyor 1.derece sit alanı oluyor fakat bunun içine orman ve tarihi yerleirde kapsıyordur çünkü şöyle bir madde var gerçi bu maddeleri uygulayan hukuk yok ama..Madde 15 - Taşınmaz kültür varlıkları ve bunların korunma alanları, aşağıda belirlenen esaslara göre kamulaştırılır:
(DEĞİŞİK PARAGRAF KANUN NO:5226/7 RGT:27.07.2004 RG NO: 25535)

f) (Ek bent: 17/06/1987 - 3386/5 md.) Sit alanı olması nedeni ile kesin inşaat yasağı getirilmiş korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu parseller, malikinin başvurusu üzerine bir başka arazisi ile değiştirilebilir. Üzerinde bina, tesis var ise, malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli 2942 sayılı Kanunun 11 inci maddesi hükümlerine göre belirlenerek ödeme yapılır.
Bu hükümle ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

Oğuz Karsan
26-12-2008, 12:54
Merhaba.

Sn. angel67

Bu güne kadar Orman Kanununda bulunan veya Ağaçları korumak adına Aadaletsizce yapılan uygulamalar ve Yargıtay Kararları ile Muhatap, orman Köylümüz veya çiftçilerimiz idi.

Yoğun devlet baskısı altında ve hukuk sistemimizin karmaşıklığı içinde kendilerini ifade edip aksaklıkları ortaya koyamadılar. Bundan dolayı önlenemeyen haksız ve adaletsiz uygulamalardan kimsenin haberi olmadı ve bu uygulamalar bu güne kadar süregeldi.

Siz ve benzer haksızlıklara uğrayanların durumu böyle forumlarda ortaya koyması, haksız ve adaletsiz uygulamalardan halkın büyük kesimlerinin de haberdar olmasını sağladığına ve konunun düzeltilmesine katkıda bulunacağına inanıyorum.

Saygılar

angel67
26-12-2008, 21:50
Sizlere bir şey söylemek istiyorum 38 yaşında ve bu yaşıma kadar TC.devletinden 1 kuruş parasal bir katkı görmeden hayatımı idam ettirdim.2 tane oğlum var ama bu mülkiyetimizi elimizden aldıktan sonra yapılan bunca insafsızca yargılamalara muhattap kaldık.Herkesin hukuk devleti olduğunu idda edenlerin hepsi vatandaşına yalan söylemektedir 1 hafta önce e-devlet üzerinden orman bakanlığına vatandaşı bilgilendirme kanununa göre orman arazileri imara açılıp inşaat izni verilirmi bilgisine cevap kanunlarla yanıt verilip bu bilgiyi alamayacam hakkındaydı.anayasa mahkemelerinin bile kendi içinde kavgalı olan bir ülkede hangi hukuk var ki benim ve bizim gibilerin hakkını savunacak.6bin ytl maaş alan küçük yerlerde hakimlik görevi yapan devlet memuru koltuğundan olmamak için o yerin millet vekili ne buyurursa o kararı vermektedir bu nedenle bizlere asker ol vergi ver ve kapa çeneni denmektedir.kesinlikle hukuk siyasallaşmıştır.bana tapuyu vererek beni dolandıran bu devlete hiç bir bedel almadan 15 ay bedava hizmet ettim ve karşılığı olarak sadece köle olmaktan başka bir hediye görmedim.şimdi soruyorum sizlere eğer benim hakkımı yabancı bir devlet hukuku verirse ben o zaman onlara hizmet etmem gerekmezmi.eğerki davamı kazanırım ki büyük bir ihtimal kazanacam andım olsun o araziye koskoca yazıyla A.İ.H.M mahkemelerine teşekkür ederim yazacam.Maymun gözünü açtı ,dili çözüldü,kulağı duyuyor yok artık eğer bu devlet beni fişlediyse (TC kimliği)hakkımı verecek basın bile avanta almadan haber yapmamaktadır....ey güzel vatandaşım hakkınızı sizi soyup soğana çeviren bu anlayışa dur deyin.kimse dava açmasın diye o kadar ağır mahkeme masrafları varki gariban bir insan kesinlikle hak arayamaz.ama a.i.h.m mahkemeleri kuruş almıyor bunu bilin iç hukuku bitiren direkt başvursun eğer protokollere de uyuyorsa mağduriyeti devletle uğraşılmaz demeyim bassın mahkemeyi.ne kadar Türkiye alehine karar çıkar o kadar hukuk kendini düzeltir yok sa halk olarak biz üzülürüz........:cool:

Oğuz Karsan
27-12-2008, 12:49
Merhaba.

Sn. angel67,

Sizin de en az bizim kadar Ülkenizi sevdiğinizi biliyorum. Haksızlığa uğrayan her kişi ilk başta böyle düşünür. Ben de aynı sizin hissettiklerinizi hissetmiştim. Ancak 6831 sayılı Orman Kanununu ve 3402 sayılı Kadastro Kanununu okuyunca bizim haklarımızı gaspedenin devletimiz değil de, belli makamları işgal etmiş olanlar oldukları kannatine vardım.

Devletler Anayasa denilen kurallarla yönetilirler. Anayasanın vatandaşa verdiği hakkı, hiç kimse, bilerek veya bilmeyerek hatta kötü niyetli yöneticiler bile olsa elinden alamaz, kısıtlayamaz, yok sayamaz, ortadan kaldıramaz, değiştiremez.

Nasıl bazı insanlar Ülkemizin sahibinin kendileri olduğunu sanıyorlarsa, Zaman içinde ağaçları korumak için de bazı işgüzarlar ortaya çıkıp o an elindeki yetkilerinden dolayı yanlış uygulamalara imza atmış olabilirler. Attıkları bu imzalar ve adaletsiz yapılan icraatlardan dolayı geçici bir dönem size Anayasanın vermiş olduğu hakları kısıtlayabilir. Ama bu yanlış adımlarının bedelini de öderler!

Size, bize ve herkese düşen vatandaşlık görevi ise, devlet adına bu yanlış uygulamaların sahiplerini bir şekilde yargı önüne çıkartıp işlediği Anayasal suçun karşılığında hakettikleri cezayı almasını sağlamaktır.

Bizden sonra tapularına saldırılacak olanların faydalanabilmeleri ve bizim muhatap olduğumuz olaylar ile karşılaşmamaları için, yanlış uygulamalara imza atmış olan bir orman bölge müdürünü veya orman işletme şefini mahkum ettirilebilirsek bakalım sonraki görevliler işlerine daha sıkı sarılıp attıkları imzalara daha dikkat etmezler mi? Ve tabi ki Anayasanın tanımış olduğu mülkiyet hakkına daha çok saygı göstermezler mi?

Saygılar

angel67
27-12-2008, 14:00
keşke herkes sizin gibi düşünebilse.orman kanunlarını orman işletme müd.çalışan mühendisten kadastro kanunlarını kadastro hakiminden daha iyi bilmekteyim
1744 sayılı kanundan 3402 sayılı ve 6831 sayılı kanunların maddelerinden a,b,c,d,j kısımlarına yargıtay kararlarına ve mülkiyet hakkındaki düşüncelere kadar herşeyi bilmekteyim.acı olanı o makama getirilen kişilerin bom boş adamlardan seçilmiş olmalarıdır.bir orman kadastrosu yapılmış orman sınırları denizin ortasında çıkmış bu kadar da komik saçma ve sorumsuzca yapılan işler olmuş.ama bunların hepsi vatandaşın değil devletin sorumluluğunda olmalıdır.burda zarar eden vatandaş olmamalı o personeli ödüllendireceğine memuriyetine son vermelidir.
bana gelince ise benim kavgam orman kadastro tutanakları elimde olmasına rağmen ve arsam orman değildir denilmesine rağmen(1963)orman işletme müdürlüğü bu evraktan kaçmakta dır.ama dediğim kadarıyla bu suç sadece orman yetkilelerinden kaynaklanmamaktadır hukuk neden sorgulanmamaktadır.doğacak olan tazminatlarda onların hiç mi suçu yok.
aynı zamanda hangi hakim orman kadastro tutanaklarını istiyor hangisi 1981 amenajman haritalarını soruyor **** bu tapuyu kim verdi migrostan mı aldınız diye sormuyor.yoksa siz tapu çetesimisiniz sizmi bastınız diye vatandaşı suçlamıyor.çünkü eğer tapum var diye iddia eden biri o zaman mahkemeyi kandırıyor..devleti kandırıyor o zaman o kişilere ağır suçla yargılasınlar.Hakimlerde görev yapsın özellikle 20.hukuk dairesi bu davalara bakarken ellerini vicdanına koysun ve çok iyi dosyaları incelesin........1.hukuk dairesi kimse özel mülkünden mağrum edilemez derken 20 .hukuk dairesi idam ediyor.....ve mülkiyet hakkını tanımıyor.hem benim mücadelem şahsım için değil bütün Türkiyede koyun yerine konulan insanlarımız için ..

Oğuz Karsan
28-12-2008, 16:29
Merhaba.

Sn. angel67,

Problemi yaratan ve daha sonra çözülmesi için başvurduğumuz kişiler neredeyse aynı zihniyette insanlar.

Çalıştığı kurumun yararına olduğunu zannettikleri davranışı gösteriyorlar. Böylelikle vatandaşa zorluk çıkartıp, başlarından savmayı esas işlerinin bir parçası sanıyorlar.

Asıl üzücü olduğu kadar da şaşırtıcı olanın ise, basiretsiz idareci ve yöneticilerin, devleti ve milleti ne kadar zarara uğratırsa uğratsınlar hiç bir ceza görmemeleri. Hatta terfi etmeyi ve ödül almayı bile başarabilmeleri.

Ülkemizdeki adalet sisteminin yavaş çalışması da görevlerini yaparken açık bir biçimde suç işleyen bu kişilere fırsat yaratıyor. Haksızlıklara uğrayan binlerce kişi ya beddua edip başına gelenlere katlanıyor ya da uğradığı haksızlığın bedelini başkalarına, tabi ormandan dolayı zarara uğrayanlar da günahsız ağaçlara ödetiyor.

Esasında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun bir kanun var. Ama bu kanunun da işletilebilmesi ve suç işleyen devlet memurlarının yargı önüne çıkartılabilmesi için, yine görevini layıkıyla yapabilecek insanlara ihtiyaç var. Herkes birinin adamı, dolayısıyla ahbap çavuş ilişkileri ve adam kayırma önlenmediği sürece bu sorunlar çözülecek gibi durmuyor. Ya siyasi bir gücünüzün ya da amcanızın, dayınızın yüksek mevkilerde olması lazım.

Bize her konuda görevini bir başkasından korkmadan veya torpilsiz yapabilecek insanlar lazım.

Çok çalışmalıyız çok ! . .

Saygılar

angel67
29-12-2008, 19:56
29.12.2008 akşamı haberlerde devletin istanbulda taş ocaklarına nasıl kendi eliyle orman kıyımı yaptırdığını izledim ve o ağaçlara insan kesmişler kadar da üzüldüm.Bizlerin elinden tapularını alan hukuk bu tür kıyımlara sessiz kalmakta bu ne lahana turşusu anlıyamıyorum gerçekten de bu kadar sahipsizmiyiz ya.Benim hakkıma düşüpte ödediğim bir kuruş vergi helal olmasın.çünkü vergi adı altında bir nevi bizlerden vatandaş değil oturum izni bedeli alınmakta herşeyi ben kendim çalışarak ödüyorsam bağkur,eğitim,sağlık,otoyollar,atık su paraları,yola dökülen asvalt,belediyelerin yaptığı ve herseferinde bozduğu kaldırmları eeeee ozaman ben her ülkede yaşarım ne anlamı kalıyor Türk vatandaşı olmanın ne avntajı var bize anlamıyorum avrupada **** ortadoğuda **** uzakdoğuda bir saygınlığımız mı var vizeyi kaç modern ülke veriyor ki bize.hadi almanyaya akrabalarınızı ziyarete gidin bakalım çıkabilecekmisiniz gümrükten..

Oğuz Karsan
30-12-2008, 21:30
Merhaba.

Sn. angel67,

Doğru, Orman İdareleri bir taraftan vatandaşın devrilen ağacı almasına bile izin vermezken ve her fırsatta tapulu arazilere orman bahanesiyle dava açarken, diğer taraftan gençleştirme adı altında 100 yıllık ağaçları devirir. Düz kesimler yapıp oluşmuş ormanları katleder.

Buna benzer daha bir sürü yanlış yapılan iş var. Olmasaydı çoktan her yer orman olurdu. Orman İdaresinin yanlış politikaları yüzünden bir sürü ağaç malesef hala katlediliyor.

Ama nedense bozuk ormanlara bir ağaç dikmezler. Belediyelerimiz de ayrı yanlışlar peşinde.

Saygılar.

Oğuz Karsan
11-01-2009, 18:13
Merhaba.

T.C.'nin Kanunlara dayanılarak verilen ve verilmesi için onlarca yetkilinin imzasının gerektiği Tapuyu birileri geçersiz saymaya cüret edebiliyor.

Elimde Bir Orman Bölge Müdürü'nün resmi yazısı var. Ne yazıyor biliyormusunuz?

Haksız kazanımdan elde edilen tapu kavramını kolayca kullanabiliyor. Peki haksız kazanımdan bir tapu nasıl elde edilebilir?.

Tapu dediğimiz, mülkiyeti belgeleyen değerli kağıt, Devlet tarafından düzenlendiğine göre, tapu için imzası bulunanların içinde de Kadastro ve Orman İdarecilerinin imzaları bulunduğuna göre, neden tapu sahipleri cezalandırılma yoluna gidiliyor ? ve tapuları iptal ediliyor?

Peki diyelim ki bir şekilde tapuyu iptal edebildiniz. Yani tapu sahibi olan vatandaşı cezalandırdınız. Ya vatandaşın haksız kazanımına sebep olan, zemin hazırlayan ve tapuyu almasını sağlayan imza sahiplerine ne ceza veriyorsunuz?
Bir hukukçu veya Orman Yetkilisinin cevaplaması dileğiyle.

Saygılar

angel67
03-04-2009, 08:33
Sayın Yücel Özlem yalnış biliyorsunuz efendim.devlet 6831 sayılı orman kanununun 1 .maddesi gereğince orman yapar sakın ağaç ekmeyin arsanıza fındık defne hatta dikeni bile orman vasfına sokuyor bakın ben size bir usulsülük haberi yolluyayımda inceleyin orman hem tapulu alana dava açıyor hemde bilirkişisini kendi atayıp babamızı devlet kanadıyla dolandırıyor.eğer köktepe davasını incelerseniz ayrıcada turgut ve diğerleri a.i.h.m dosyasını devletin nasıl işgal ettiğini ve nasıl tazminata mahkum edildiğini görürsünüz ülkede bu şekilde bir çok mağdur edilmiş vatandaş vardır sizin dediğiniz şartlar hukuk devletinde geçerlidir buda avrupa gibi bu konularda demokrasiyi kendilerine benimsemiş halklarda geçerlidir bu bağsettikleriniz Türkiye için geçerli değildir. çünkü mülkiyet hakkını tanımayan bir hukuk sistemimiz mevcuttur bunun delilide 20 .hukuk dairesinin kararlarıdır incelerseniz görürsünüz SAYGILARIMLA....

http://video.turk.net/arama/izle/5334/32-yillik-tapu-mucadelesinde-AIHM-e-basvuru---ZONGULDAK/

Bu altta verdiğim link STRASBOURG ta ki a.i.h.m de görülen orman davaları yani tapu iptal davası sonucunda Türkiyeye sunulan tazminat görüntüleridir.ilk fransızcadır ama ilerletirseniz türk davacı avukatlarının nasıl savunma yaptıklarını görürsünüz türkçedir ..

http://www.echr.coe.int/ECHR/EN/Header/Press/Multimedia/Webcasts+of+public+hearings/webcastEN_media?&p_url=20080422-1/lang/

http://www.hurriyet.de/haberler/son-dakika/269582/yillik-tapu-mucadelesinde-ahme-basvurdu

angel67
03-04-2009, 08:51
sayın Yücel Özlem eskiden ormansa tapunun ne gibi bir güvencesi var onu neden anlatmadınız tapu mülkiyetin göstergesi değilmidir. madem araziler orman ise neden tapu verilmiş vatandaşa hatta 3-5 kişi bu tapuyu el değiştirmiş oluyor.bu vatandaş dolandırılmış olmuyormu tapu siciline güvenmek suç mu?siz hata ediyrsunuz vatandaşa ümit vermeyin devlet orman olmayan araziyide orman vasfına sokarlar hukukta buna öncelik yapar ve destekler.ondan sonrada ülkemizin saygınlığı a.i.h.m de alay konusu olur.araziler ormansa bile kamulaştırılmadan vatandaşın elinden alınamaz çünkü o vatandaşın elinde geçerli bir evrakı vardır o da tapu senedidir........ama bu resmi evrağı tanıyan hukuk sistemi yok

Oğuz Karsan
03-04-2009, 11:25
Merhaba.

Sn. angel67,

Benim anlatmaya çalıştığım da aynı konu. Kanunları ve kuralları koyan devlet. Milat olarak da Orman Kadastrosu belirlenmiş. Vatandaş Kadastro ilanından itibaren 10 yıllık itiraz süresini geçirirse arazisi ne olursa olsun gidiyor. Kimse gözünün yaşına bakmıyor.

Ama tersi olursa, Yani kadastro ve orman kadastrosuna itiraz süresi ne kadar geçmiş olursu olsun. 100 yıl geçse bile devlet kendisini haklı çıkaracak bir kanun koyuveriyor.

Üzerinde ne kadar geçerse geçsin evveliyatı orman olan bir yere tapu verilemez diyiveriyor. Peki bu orman kadastrosunu yapan kim sen. Tapuyu veren kim sen. Bu ne biçim adalet? Bu ne biçim hukuk.

Diyelim ki bir yanlışlık var. Yanlışlığı yapanlara neden ceza verilmiyor da sadece tapu sahipleri cezalandırılıyor?

Ama AB. İnsan Hakları Mahkemesi böyle takiyeleri yemiyor.

Neden En çok bizim ülkemiz ceza alıyor?
Neden bizim mahkemelerimiz bu adaletsizliğe göz yumuyor?
Neden haklı olduğumuzu ispat etmek için, illa devletimizi şikayet etmek zorunda bırakılıyoruz
Neden İnsan Hakları Mahkemesinde devletimizin mahkum edilmesine sebep olan devlet memurlarına ceza verilmiyor.

Bu sorulara cevap bulunduğunda hukuk biraz da olsa aldığı yarayı sarmış olacaktır.

Saygılar

Yücel Özlem
03-04-2009, 18:24
Sayın Angel, hangi konuda yanıldığımı; lütfen daha açık ifade edebilir misiniz? Eksiğimi gidermeye çalışayım.

angel67
04-04-2009, 08:50
vatandaşa verilen tapuların 5-10-15 yıl sonra orman vasfı niteliğiyle iptal edilmesi konusunda..suçlu devlettir tapu sicilini düzenleyen devlettir vatandaşını mağdur eden yine devlettir.hukuk devleti olmayan bir ülkede de orman hukuku olur ******.siz ilk yazılarınız da bahsetmişsinizki orman olan yerler tapulandırılmış diye peki burada vatandaşın suçu nedir.benim babam 1966 yılında bir bir şahıstan tapulu arsa almış 11 sene sonra geçtikten sonrada orman tapu iptal davası açmış ve sahte evraklarlada devlet tarafından dolandırılmış.şimdi dava a.i.h.m de kazanacaz ve söke söke de alacaz.bu yapılanların suçlusu kim peki.neden suçlular ortaya çıkarılmaz ve cezalandırılaz....benim sesimi duyurmamın nedeni bu devlet vatandaşını tapu ile dolandırıyor ispatı bendedir hatta davayı açıyor bilirkişiyide kendi mühendisini yolluyor bu kadar da dolandırıcı hukukta onları destekliyor...

angel67
04-04-2009, 09:13
Daire:20
Tarih:30.05.1995
Esas No: 1991/10952
Karar No:1991/16202
Kaynak:YKD. NİSAN 1996

İlgili Maddeler:6831 SK 1, 6831 SK 1/J, 4785 SK 1, 5658 SK 1, 3402 SK 18/2, 3402 SK 2/C, HUMK 57,

İlgili Kavramlar:TAPU İPTALİ VE TESCİL GAYRİSABİT SINIR ORMAN

1-Tarla niteliği ile hazine adına tesbit ve tescil olunan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tescili istendiğine göre, tesbit in niteliği itibarıyla orman yönetiminin zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olmadığından davalı sıfatıyla davaya katılması ve aleyhine hüküm kurulması doğru değildir.
2-Dava konusu parsele revizyon gören vergi kaydının bir sınırının orman okuması, vergi kaydının lehe olduğu kadar maliki aleyhine de delil teşkil etmesi değişebilir sınır itibarıyla miktarı ile geçerli bulunması nedeniyle miktar fazlasının sınırda bulunan ormana el atmak suretiyle oluştuğunun kabulü zorunludur. Orman olan yerdeki bitkisi yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağı sayılır ve üzerindeki zilyetlik geçersizdir.
3-Sınırında çalılık bulunan vergi kaydı da, değişebilir sınırlı ve miktarı geçerlidir. Sınırdaki çalılık 6831 sayılı kanunun madde 1/j kapsamında orman sayılmayan yer olduğu takdirde kazanılabilir.
4-Orman sınırlandırması yapılmayan veya sınırlandırmanın ilk kez yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliği ve hukuki durumu 3116, 4785 ve 5858 sayılı kanun hükümleri çerçevesinde belirlenir.Buna göre; Mahkemece eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları varsa anmenajman planı getirtilmeli; evvelce dinlenenler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir uzman bilirkişi aracılığıyla mahallinde yeniden yapılacak keşifte, nizalı taşınmazla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerle ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı, tapu ve zilyetlik yoluyla ormandan yer kazanma olanağının bulunmadığı, öncesi ormandan bir yerin, üzerindeki bitki örtüsü yok edilmiş olsa bile salt orman toprağının orman sayılan yerlerden olduğu hususları düşünülmeli, kesinleşmiş bir orman tahdidi bulunmadığından, sözü edilen diğer belgeler uzman bilirkişi eliyle mahallinde uygulatılarak, taşınmazın memleket haritasına göre konumu saptanmalı, bu uygulama sonunda bilirkişiye memleket haritasıyla irtibatlı kroki düzenlettirilmeli, bilimsel yönden yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir

Yargıtay kendi verdiği çıkardığı kararları bile tanımamaktadır işte size örnek


.(YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ). AİHM Tapuları iptal edilenlere mülkten yoksun bırakılmalarının ‘aşırı bir müdahale’ oluşturduğuna ve bu kişilere tazminat ödenmesi gerektiğine karar verdi.


bu kadar kararlar vermesine rağmen yargıtay da taraf tır.

bakın aşağıda verceğimde ülkenin anayasa dedikleri kitapta yazmaktadır..hani kesinlikle değişemez dene kitapta.

37. 1982 Anayasasının ilgili hükümleri aşağıdaki şekildedir:
“XII. Mülkiyet Hakkı
MADDE 35- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

D. Kamulaştırma
MADDE 46 - (Değişik madde: 03/10/2001 – 4709 S.K.) Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.
Medeni Kanun
38. Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri aşağıdaki şekildedir:
MADDE 683 § 1 – “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.”
MADDE 705 § 1- “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.”
MADDE 1007 § 1- “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
Bu kadar kanun karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafın’dan her hangi bir tazminat ödenmeksizin arazimizin ormanlık alan olarak nitelendirilmesinin, 1 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi uyarınca mülkiyet hakkına yönelik orantısız bir müdahale teşkil ettirmektedir. Aynı zaman da belge ve delillerin gizli olduğuna dair belgeleri hiçbir zaman belge ve haritalar mahallinde olmamış ve uygulanmamıştır. Bu şekilde yapılan tapu iptali veya geçersizliği ile sonuçlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin orman kanunu uygulaması’nın İnsan haklarına aykırı olan bir karara yol açmıştır. Bu nedenle’ de A.İ.H.S ’nin 6. maddesinin 1.fıkrasının da ihlal edilmiştir.

Görüyorsunuz değilmi hukuk bölümünü 4 yıl okuyupta hakim olanlar burada ne hikmetse konuya vakıf olamayıp hep devlet lehine karar veriyor...ozaman bu anayasa kime işliyor anlıyamıyorum...

angel67
04-04-2009, 09:26
Bu ülkede bu nedenle Orman denerek vatandaşın arsasını gasp eden devlet mantığına karşı herkese yardım etmek için elimden geleni yapmak bana mutluluk verecektir.İnsanları mahkemeye git hakkını ara gibi fuzuli muhabbetlerle oyalamak taraftarı değilim .öncesi ormanmış 500 yıl sonra alırsın 2B olursa kazanırsın alavere uzatmaya gerek yok tapun varsa iş bitmiştir bunun sorumlusu orman kadastrosu yapanlardır ..yerel mahkemelerde öncelikle mülkiyet hakkınızı arayın olmuyorsa hiççççççç uzatmayın direk a.i.h.m müracat edin çünkü tapunuzun olması yeterli a.i.h.m hakimleri soruyor Türkiyeyi savunan avukatlara madem orman sa tapu neden verdin diye..sen ne çabuk unutuyorsun kabul ettiğin protokolleri diye 1nolu protokolün 1.maddesine dikkat çekiyor ayrıcada adil yargılamanın sürecinin Türkiyede olmadığını buda 6 protokoldür.bir çok insan a.i.h.m e müracat etmektedir sonunda her hakkını arıyan göreceksiniz bu orman bakanlığının yapdığı gaspları engelliyecektir..hem orman diye tapuyu iptal ederler sonrada imara açıp inşaat ruhsatı verirler...

Yücel Özlem
04-04-2009, 14:31
vatandaşa verilen tapuların 5-10-15 yıl sonra orman vasfı niteliğiyle iptal edilmesi konusunda..suçlu devlettir tapu sicilini düzenleyen devlettir vatandaşını mağdur eden yine devlettir.hukuk devleti olmayan bir ülkede de orman hukuku olur ******.siz ilk yazılarınız da bahsetmişsinizki orman olan yerler tapulandırılmış diye peki burada vatandaşın suçu nedir.benim babam 1966 yılında bir bir şahıstan tapulu arsa almış 11 sene sonra geçtikten sonrada orman tapu iptal davası açmış ve sahte evraklarlada devlet tarafından dolandırılmış.şimdi dava a.i.h.m de kazanacaz ve söke söke de alacaz.bu yapılanların suçlusu kim peki.neden suçlular ortaya çıkarılmaz ve cezalandırılaz....benim sesimi duyurmamın nedeni bu devlet vatandaşını tapu ile dolandırıyor ispatı bendedir hatta davayı açıyor bilirkişiyide kendi mühendisini yolluyor bu kadar da dolandırıcı hukukta onları destekliyor...

Sayın Angel, bilmiyorum bu son üç yazıyı, bana cevaben mi yazdınız. Öyle ise teşekkür ederim. "Sayın Yücel Özlem yalnış biliyorsunuz" demiştiniz. Neyi bilmediğimi yine anlamış değilim. Bu nedenle de yanlışımı düzeltemedim.

İşin başında Oğuz Karsan Bey'e destek olmaya çalışmıştım. Dava safhalarının, foruma adım adım yansıtılmasını, benzer olaylarla karşılaşanların da yaralanabileceği bir örnek dosya oluşmasını, amaçlıyordum. Bunu beceremedik. Bu safahat forumda gözüküyor.

Bildiklerimden ya da bildiğimi sandıklarımdan hareketle, bir iki şey söylemeye çalışacağım. Umarım derdimi anlatabilirim.

Önce bir konuya açıklık getireyim. Hazinenin, Orman İdaresinin avukatı, çalışanı yahut da gönüllü savunucusu değilim. Ancak Devlet denilince konu biraz farklı. Devlet, ülke vatandaşlarının toplamının sahibi olduğu bir yapıdır. Bu yapı, işlerini insanlar eliyle görür. Bu insanlara, gördükleri işler karşılığında bir ücret öder.

Bu insanlardan bir kısmı, birazı veya çoğunluğu işlerini iyi yapmıyor olabililer. Bunların işlerini iyi yapması da yine hukuk sayesinde olur. Hukukun uygulanması da insan eliyle olur. Elinizdeki malzeme ile yetinmek zorundasınız. Ya da daha iyisini yetiştirmenin bir yolunu bulmalısınız.

Bakınız, şu foruma üye olurken, bir üyelik sölzeşmesi yapıyoruz. Burada belli kurallar var. Bunlara uymayı kabul ve beyan ediyoruz. Sonra da uymuyoruz. Görevliler uyarınca da onlara kızıyoruz. Ya da hoşgörü dileniyoruz. Öyle değil mi? Bu toplumun içinde yaşıyoruz. Hepimiz birbirimize benziyoruz.

Devlet dolandırıcılık yapmaz. Bir kısım görevliler işlerini yanlış veya eksik yapıyordur. Devlete söverek bir yere varamayız. Eksik veya yanlışı düzeltmeye çalışmalıyız.

"AİHM'ne gittim oh olsun. Avrupa mahkemesi TC Devletini dövecek ben de hıncımı alacağım" gibi bir garip hava içindesiniz.

Unutmayınız ki, bu mahkemeye gitmek imkanını da size TC devleti vermiştir. Devletiniz ne kadar güçlü ve başı dik ise, sizin debaşınız o kadar dik olabilir.

Bir yanlış anlamaya meydan vermemek için, açıklmak gereğini duyuyorum. İnsanların haklarını aramak için AİHM'ne gitmelerine karşı değilim. Devlet tarafında tanımış bir haktır. Meşrû bir yoldur.

Burada tartıştığımız konu hakkında Yargıtay'ın içtihat oluşturan kararlarını doğru bulmuyorum. Tapu devletin güvencesi altındadır. Öyle olmalıdır. Ancak, bu kararı veren hakimlerin de bu işten şahsi bir çıkarları yoktur. Sahte belgler ve yalancı şahitlerle, ormanların talan edilmesi ile başedebilmek için; bu kararı, bir hayli zorlanarak aldıklarını biliyorum. Bir talanı önlemek için alınan (bana göre zorlama karar) başka haksızlıklara sebep olmaktadır. Bu yanlıştan dönülmelidir.

Bir konuya tekrar işaret edeceğim. Başkalarını eleştirenler kendi kapılarının önünü temiz tutmalıdırlar. Kendimiz işimizi doğru yapmıyorsak, başkalarından mükemmel olmalarını nasıl bekleriz.

Merak ettim. Profilinize baktım.


Şehir: zonguldak
Meslek: serbest
İlgi alanları: ağaç
Cinsiyet: Erkek
Bu serbest meslek sahipleri, ne iş yaparlar?

angel67
04-04-2009, 17:04
öncelikle anlıyışınızdan dolayı size teşekkür ederim.benim size yalnış biliyorsunuz dememin nedeni ise tapulu arsaların hiç bir bedel ödenmeden vatandandaşın elinden alınmasını onaylıyormuşsunuz hissine kapılmam olmuştur.siz bunu benim düşümdüğüm gibi düşündüğünüzü söyleyerek rahatlattınız.ben zerdenişim sadece bu haksız yargılama sistemine dur denilecek hiç bir mevkinin olmayışıdır.devlete karşı hissettiklerime gelirse sonuçta devletin görevlendirdiği memuru onu temsil etmektedir.devleti temsil eden ve yurt dışındaki mahkemelerde küçük düşüren zihniyete tazminat kesmemesi beni sinirlendirmektedir.inanın ki dosyaları bile açıp okumayan incelemeyen yargı sistemi var.bir çok a.i.h.m de tazminatlar ödettirmektedirler ülkeye bun cezaların sorumlusunun da cezalandırılması gerekmektedir.eğer bunlara ceza kesilmezse bu sistem böyle gider benim sinirlenmem sadece ondandır beni yalnış anlamayın.ben hukuk ta ki yapılanları bizzat göz göre göre gördüğümden sadece bir çığlık atmak istedim.bir çok insan mağdur mahkeme açacak paraları bile yok.bu insanları kurtarmalı sahip çıkmalı bakın benim elimden arazimi aldılar orman diye sonra tamamını imara açtılar ve inşaat ruhsatı verdiler.ama acar kent %6 aştı diye bakan koltuğundan oldu.ben bu kanunların bizlere neden uygulanmadığına karşıyım.bende TC.kimliği taşımaktayım.bana orman 11 sene sonra dava açıyor ve 22 sene dava sürüyor babamı kandırıp o bile anlamadan ormanda çalışan AGM sorumlusu ve halen kadrolu memuru olarak çalışan vatandaş arazimizi orman yapıyor ve bizim itirazımızda kabul edilmiyor.ben buna karşıyım şimdi beni kandırdın peki a.i.h.m hakimlerini nasıl kandıracan sormuyacaklar mı bu tapuyu kim verdi diye. sadece onu anlatmak istedim.....yalnış anlamayın yoksa farklı bir sitemim yok sadece mağdur edilen insanlara sahip çıkılmasını istiyorum 32 yıllık tapu mücadelesi yazsanız her yerde çıkıyorum google sırf insanlara emsal olsun diye sesimi duyura bilmek diye saygılarımla......

ha serbest işe gelince esnafım aynı zamanda kamu ihalelerinde mütahitlik yaparım.........peki siz nerden emeklisiniz?

angel67
20-07-2009, 11:59
4785 Sayılı kanunun 3.maddesini iptal ettiler.Bu madde devletleştirilecek ormanlaraödenecek bedel 1936 vergi değerinin 2 mislini geçemez.Anayasa mahkemesi gerçek bedelin ödenmesini söyleyerek mülkiyet hakkına tecavüz saydı ve iptal etti vede üstelik dediki ben bunu iptal ediyorum burda bir boşluk doğuyormuş gibi görünüyor ama kamulaştırma kanunu uygulanmalı dedi...Varmı uygulayan?

Oğuz Karsan
28-09-2009, 09:37
Merhaba.

Bir yıl önce, Trabzon'un Maçka ilçesinde kadastro çalışmaları yapıldı. Tabi her kadastro çalışmasında olduğu gibi bir sürü yanlışlık yapıldı.

Neredeyse kadastrosu doğru yapılan arazi yok gibi. Yörenin doğasından dolayı birkaç sene arazisinin temizliğini yapmamış olanların arazilerinde yükselmiş Çam Ağaçları yüzünden orman yazılma olayları oldu.

Bizim arazimizin bir kısmı da orman yazıldı. Konuşmak için Orman Müdürlüğüne gittiğimde dosyalardan kümeler oluştuğunu gördüm. Herkes benim gibiydi. Ama birçoğu da itiraz etmemişti. Buna rağmen yetkili emur 2000' e yakın mahkemelik dosya olduğunu söyledi.

Konuşurken benim gibi itiraza gelenlerin bazılarına da nasıl olsa kazanamazsınız niye itiraz ediyorsunuz demeyi ihmal etmedi. Memura arazimizin tümünün fındıklık olduğunu mahkeme sırasında tesbite gelen bilirkişinin Fındık Ağaçlarını Orman gösteremeyeceğini söylediğimde ise haklısın demek zorunda kaldı.

Kadastro genelde her yeri orman yazıyor. Zaten birçoğu itiraz etmiyor. Geri kalanların da yarısı ya mahkeme gününü kaçırıyor ya da başka nedenlerden dolayı haklarını kaybediyor. Akrabalarımın, Maçkada bulunan tanıdıklarımın ve Kayınvalidemin fındıklığı da aynı şekilde orman yazıldı.

Bahsettiğim yerlerin %95' i tapulu yerler. Bakalım ne olacak?

Saygılar

hosseda
28-09-2009, 10:11
Sayın Yücel Özlem,

Geç yazılmış bir cevap olacak ama yeni gördüm yazınızın sonundaki sorunuzu. Şöyle sormuşsunuz 124 numaralı mesajınızın sonunda:

" Bu serbest meslek sahipleri ne iş yaparlar "

Benimde profilimde de " serbest " yazdığı için sorunuzu üzerime aldım.

Serbest meslek faaliyeti 193 sayılı gelir vergisi yasasında vergilendirmeye esas olmak üzere şöyle tarif edilmektedir :

" Serbest meslek faaliyeti : sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin, işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır."

Örnek vermek gerekirse kendi adına çalışan bir mimar, mühendis, doktor, avukat, mali müşavir, eğitim danışmanı vb. ler kendilerine mesleğiniz nedir dendiğinde " serbest meslek " diye cevap vermek hakkına sahiptirler.

İyi ama serbest te hangi serbest onu yazın derseniz, onu da sanal ortama karşı temkinli yaklaşıma bağlı bir korunma iç güdüsü olarak görün lütfen, aynen sizin profilinizde emekli ama nereden emekli ayrıntısının yer almaması gibi.

Hoşçakalınız.

Oğuz Karsan
29-09-2009, 08:13
Merhaba.

Orman Bakanlığı, Müdürlükleri ve Şeflikleri bu günlerde Kadastroyu da yanlarına alarak milletin 100 belki de daha eski arazilerine saldırıyor.

İşte kanıtı. . .!

104931


104932

bu yazıda orman müdürlüğünün iddiası, daha doğrusu bahanesi, arazinin ormandan ayırıcı unsuru bulunmadığını iddia etmesidir.

Dilekçesinde belirttiği 123 ada 8 parsel de bulunan diye ifade etmiş olması zaten parselin kadastro tarafından parsel numarası verilerek belirlendiğini göstermektedir.

Şimdi aşağıya 3402 sayılı kadastro kanununun 1. maddesi olan amaç bölümünü yapıştırıyorum. Bakalım kadastronun amacı neymiş?



KADASTRO KANUNU

Kanun Numarası: 3402

Kabul Tarihi: 21/06/1987

Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 09/07/1987

Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 19512

BİRİNCİ BÖLÜM:GENEL İLKE
AMAÇ:

Madde 1 - (Değişik madde: : 22/02/2005 - 5304 S.K./1.mad) *1*

Bu Kanunun amacı, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmaktır.


Yani neymiş, taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukuki durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmak mış

Devlet bir taraftan kanun çıkararak kurallar koyuyor. Sonra bazı kurumların işine elmeyince bu kurallar sadece vatandaşın uymak zorunda olduğu kurallar olarak kalıyor.

Vatandaş hırslı, adi ve işgalci olabilir. Devletin görevi zaten bu gibi durumlarda milletin hakkını birkaç kişiye yedirmemektir.

Ancak devlet olmanın ciddiyeti ve şerefi olduğu gibi vatandaşın da Anayasadan kaynaklanan bazı hakları vardır. Üzerinde T.C. yazan ve devletin kendisinin düzenlemiş olduğu bir tapu belgesini kimse iptal edemez. Etmemeli.

Eğer böyle bir eylemi yapabiliyorsa, Devletin Her seviyedeki memuru ve yaptığı işler şaibe altında kalır. Çünkü o işler de Tapu gibi devletin teminatı altındadır. Bankalar veya diğer şirketler nasıl üzerinde isimleri ve ünvanları yazılı kıymetli evraklara sahip çıkmak zorundalar ise, Devlet de imzaladığı evraka sahip çıkmalıdır.

Bir büyükelçinin imzaladığı andlaşmayı ben tanımıyorum diyebiliyor musunuz? Bir bürokratın yıllar önce vermiş olduğu evrakı tanımam diyebiliyormusunuz? Bu nüfus kağıdından, ehliyete, tapudan, diplomaya kadar her evrak olabilir.

Sadece sahte olursa ki devletin verdiği tapunun sahte olması diye bir ihtimal olamaz.

Özetlersek, Devlet, millete ait olan ormana kimsenin el koymasına göz yummamalıdır. Devlet başka ülkelerin baskısı gerekmeden verdiği evraklara sahip çıkmalıdır. Hele bu kapı gibi T.C. Tapusu olursa. . . .

Saygılar

yelizakan
17-10-2009, 01:13
Son yıllarda ülkemizde mülkiyet ve kadastro çalışmalarının problemli bir hal aldığını, Orman yönetimi ve Hazine'nin açmış olduğu tapu iptal davaları sonucunda insanların tapularının iptal edildiğini. Hiçbir bedel ödenmeyerek arazilerine el konulduğunu biliyorsunuz.

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin taraflı kararlarıyla; ülkemizdeki hemen her kadastral toprak parçasına, orman olduğu iddiasıyla el konulabilmektedir. Bugün Onbinlerce Dava Asliye Hukuk Mahkemelerinde vatandaşların aleyhine sonuçlanmakta, insanların mülkiyet hakları yok sayılmakta; yüzlerce yıllık tapulu tarlalarına, evlerine, arazilerine orman olduğu iddiasıyla el konulmaktadır.

13 ekim 2009 tarihinde AİHM emsal bir karara imza atarak, Orman içinde kaldığı için tapu kayıtları iptal edilen yer sahiplerine Oldukça yüklü bir miktarda tazminata hükmetti. AİHM resmi sayfasındaki linkte (bu adresi adres çubuğuna yapıştırdıktan sonra görebilirsiniz.)

Adres çubuğuna bunu yapıştırın : http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/search.asp?skin=hudoc-en

Bu adreste search bölümüne CASE OF TURGUT AND OTHERS v. TURKEY yazın.

4. Sıradaki karar 13/10/2009 tarihlidir.In French only. Click here Üstüne tıklarsanız, AİHM' nin tazminata hükmettiği kararın fransızca metnini görebilirsiniz. Çevirisini burada kısaca özetlersem AİHM, Türkiye Cumhuriyetini, Kandıra'daki Arazinin Tapusunun iptal edilmesi ve Orman olarak tapuya geçirilmesi üzerine Arazi Sahiplerine 1.350.000 Euro (Bir Milyon Üçyüz Elli Bin Euro) Tazminat ödemeye Mahkum etmiştir. Bu kararla Türkiyede Tapusu iptal edilen onbinlerce kişiye AİHM'e başvurma ve tazminat alma hakkı doğmuştur. Özellikle karadeniz bölgesinde Onlarca yıldır Tapusu iptal edilen Vatandaşların bu haberden bilgisinin olması ve bu konunun güncelleşmesi anlamında bunu size haber vermek istedim. Bu önemli hukuk haberini sitenizde ilk olarak siz yayınlayınız.

cansimidim
01-11-2009, 11:22
Herkese merhabalar, ben de mağdur olanlardanım işte özeti;

2008 ekim ayında izmirin belen başı köyü yakınlarında yaklaşık 2500 m2 bir tarla buldum. alanı ve şehir merkezine yakın olması itibariyle 15-20 yıl sonra emekli olabilirsek 2 göz oda yaparsak, doğayla içi içe yaşlanır gideriz düşüncesiyle ilgili kadastro müdürlüğünden aplikasyon raporları alındıktan sonra Tapu ile satın aldık. Satın aldıktan yaklaşık iki gün sonra çevre düzenlemesini yaptırmak adına tarlaya gittik yaklaşık on dakika
içinde orman memurları gelip bu alanın orman olduğunu söylediler.(aplikasyon yapılırken yaklaşık yarım gün bu alanda çalışıldı nerelerdeydiler kimbilir) bu arada yakınımda bir ev bir at çifliği var ve yanımdaki parselin etrafı tel örgü ile çevrilmiş içine zeytin ağaçları dikilmiş halde tapulu bir parsel daha var. tabi biz bunları gördümüz için hiç konduramıyoruz bir problem olabileceğine, bir de tapumuz var ortada. Bunun üzerine detaylı araştırma yapmaya başladık, orman bölge müdürlüğüne gittik, konuyu sorduk anlattılar, bu bölgenin problemli olduğunu ve bu bölgedeki alanların orman olduğunu söyleyerek tapulu alanımız üzerinde işlem (sürme ağaç dikme ,tel örgü ile çevirme vb..) yaptırmayacaklarını, aksi taktirde yapan kişiler hakıında yasal işlem yapacaklarını ilgili makineleri de(traktör vs...)bağlayacaklarını söylediler(zaten köylüye bu alandaki yerlerle ilgili yapılmazları söylemişler ki köylü de korkuyor tarım makinesini bu alana sokmaya). araştırmayı daha derine indirdiğimizde tarlamızla ilgili alana 1964 yılında orman işletmesi tarafından açılmış bir tapu iptal davası olduğunu ancak orman işletmesinin bu davayı kaybettiğini öğrendik (yani bu ülkede akli selim insanlar tapu varken açılmış haksız bir tapu iptal davasını yanlış olduğunu ormanın yüzüne vurmuş ve tapu sahibi lehine kararını vermiş). biz bu davanın sonucunu eke koyarak dilekçe yazdık ve ilgili alanda tarım yapmak istediğimizi belirttik (köylüyü orman memurlarının korkuttuğunu hatırlatmak isterim) fakat beyefendiler bir ay içerisinde cevap vereceklerken (yasa gereği) bizi oyaladılar, yaklaşık 4-5 ayı buldu cevaplamaları. aslında süre daha da uzardı fakat savcılığa gideceğimi söyleyince hemen cevap yazdılar. ''ilgili alanda sınırlar dışına çıkmadan her türlü tasarruf tapu sahibine aittir ancak zaman içinde bu alana tekrar tapu iptal davası açılacaktır" cevabını verdiler. Sözel olarak söyledikleri'' bu alana sakın yatırım yapmayın biz burayı sizin elinizden alacağız paranıza yazık'' vb. söylemler de beraberinde...

insan sinir oluyor, hem orman müdürlüğünün çalışanlarına hem de yaşadıklarına, ben bu alanın problemli yer olduğunu bilseydim almazdım ******, madem böyle alanlar var neden tapuya şerh koymuyorlar, iş olup bittikten sonra ortaya çıkıyorlar. Malesef utanıyorum bunu söylerken ama orman bölge müdürlüğünün kasıtlı davrandığını düşünüyorum. çalışanları samimi değiller çünkü dilekçeme verdikleri cevap ve yazılı olmayan cevapları beni böyle düşünmeye sevk ediyor. Şimdi ben tarlanın içindeki birkaçtane çam agacını kesip tarlanın tamamına zeytin ağacı dikmek istiyorum. şifaen verdikleri cevap "tabi ki olmaz, kesemezsiniz, izin vermeyiz". ben de bu günlerde yazılı olarak başvurmayı düşünüyorum. bu konuda bilgiisi olan arkadaşlar cevap yazarsa sevinirim. yani neye göre kesebilirim ya da neye göre kesemem? bu arada orman müdürlüğü çalışanları için ağaç sadece çam ağacıdır, zeytin ağacı ya da diğerlerini ağaç olarak görmüyorlar yazık yazık yazık........

Oğuz Karsan
02-11-2009, 10:00
Merhaba.


Sn. cansimidim, Önce hoşgeldiniz diyeyim. Belli ki siz de, Orman İdaresinin, görevlerini zamanında yapmayan memurları yüzünden mağdur olanlardansınız.

2008 ekim ayında izmirin belen başı köyü yakınlarında yaklaşık 2500 m2 bir tarla buldum. alanı ve şehir merkezine yakın olması itibariyle 15-20 yıl sonra emekli olabilirsek 2 göz oda yaparsak, doğayla içi içe yaşlanır gideriz düşüncesiyle ilgili kadastro müdürlüğünden aplikasyon raporları alındıktan sonra Tapu ile satın aldık. Satın aldıktan yaklaşık iki gün sonra çevre düzenlemesini yaptırmak adına tarlaya gittik yaklaşık on dakika
içinde orman memurları gelip bu alanın orman olduğunu söylediler

Orman İdaresi bu yanlış uygulamayı hep yapıyor.

.(aplikasyon yapılırken yaklaşık yarım gün bu alanda çalışıldı nerelerdeydiler kimbilir)

Ama sakın üzülmeyiniz. Bu size mahsus veya piyango gibi size rastlamış bir olay da değil. Dediğiniz doğru, madem orman süphesi olan bir arazi var. Tapuya şerh koyarsınız olur biter. Ama o zaman kendi yanlışlıkları ve görevlerini savsakladıkları ortaya çıkar.

Böyle birden dava açınca sanki bilinmeyen bir olayı ortaya çıkarıyormuş gibi bir de bir sürü tutanak filan tutarlar. Olay büyür, sanki ormanı çalmış gibi hissetmenizi sağlarlar. İlk başta ben de öyle hissetmiştim.

orman bölge müdürlüğüne gittik, konuyu sorduk anlattılar, bu bölgenin problemli olduğunu ve bu bölgedeki alanların orman olduğunu söyleyerek tapulu alanımız üzerinde işlem (sürme ağaç dikme ,tel örgü ile çevirme vb..) yaptırmayacaklarını, aksi taktirde yapan kişiler hakıında yasal işlem yapacaklarını ilgili makineleri de(traktör vs...)bağlayacaklarını söylediler(zaten köylüye bu alandaki yerlerle ilgili yapılmazları söylemişler ki köylü de korkuyor tarım makinesini bu alana sokmaya).

Bir de tapulu insanları tehdit ve şantaj ile korkutmaya çalışıyor ve utanmadan suç işliyorlar.

T.C. Tapusu elinizdeyse hiç korkmayınız. Tapunun geçersiz olduğunu kendileri ispat etmek zorundalar. Aksi olana ( tapunuzu mahkeme yoluyla iptal ettirene kadar) siz tapulu arazinizin üzerinde ister park yaparsınız ister domates yetiştirir, isterseniz ağaç diker, isterseniz ev yaparsınız. Kimse karışamaz.

Kaldı ki artık T.C. tapusunu kolayca (büyük bir yanlış yapıldığı ispatlanmadan) kimse iptal ettiremez. Diyelim ki tapunuzu mahkemede iptal ettiler. Yine endişelenmeyiniz. Yargıtay(temyiz) aşaması var. Diyelim ki orada da kaybettiniz. A.İ.H.M (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) var.

Artık eskisi gibi değil. A.İ.H.M.'ne böyle tapulu arazi iptalleri başvurularında dava kaybedilmiyor. Aksine bir de Devletinizden tazminat almaya hak kazanıyorsunuz(tabi güzel bir şey değil. Ama son çare)

Malesef utanıyorum bunu söylerken ama orman bölge müdürlüğünün kasıtlı davrandığını düşünüyorum. çalışanları samimi değiller çünkü dilekçeme verdikleri cevap ve yazılı olmayan cevapları beni böyle düşünmeye sevk ediyor. Şimdi ben tarlanın içindeki birkaçtane çam agacını kesip tarlanın tamamına zeytin ağacı dikmek istiyorum. şifaen verdikleri cevap "tabi ki olmaz, kesemezsiniz, izin vermeyiz". ben de bu günlerde yazılı olarak başvurmayı düşünüyorum. bu konuda bilgiisi olan arkadaşlar cevap yazarsa sevinirim. yani neye göre kesebilirim ya da neye göre kesemem?

4982 sayılı bilgi edinme yasasına göre, Her daireden istediğiniz bilgi ve belgeyi isteyebilirsiniz.

İlk önce, ormandan ve tapudan aşağıdaki belgeleri isteyiniz. Dava aşamasında çok işinize yarayacaktır.

1- Araziniz geldisi( yani ne suretle tapulanmış? Kadastro veya diğer sebepler).
2- Kadastro tutanağında vasfı hanesinde ne yazıyor? tarım arazisi,orman sayılmayan alan, çalılık, dereyatağı vb gibi.
3-Orman Kadastrosu geçiş tarihi ve tutanağın sizi ilgilendiren sayfaları.
4-Kadastronun geçiş tarihindeki amenajman haritası.(vermek istemiyorlar).
5-Satın aldığınızda, tapuda orman şerhi olup olmadığı(Tapudan istenecek).
6- Kadastro tutanaklarını ve askı tarihi nedir?
7- Dört komşunuz da orman mı? Bu da önemli çünkü bu konuda yargıtay kararı var.

Size verecekleri her belge savunmanızı kuvvetlendireceğinden vermek istemeyeceklerdir. Her belgeyi yazılı ve 4982 sayılı kanuna binaen isterseniz vermek zorunda kalacaklardır.

Her yazışmayı saklayınız. Ne zaman lazım olacağı belli olmuyor. Bazen senelerce sürdüğü oluyor.

Kısaca, Tapunuz eskiden olduğu gibi kolayca iptal edilemiyor. Ben de Tapulu arazi mağduruyum. Hem de Orman Kadastrosu geçeli 16 yıl olmuş. Yargıtay aşamasında bekliyorum. Bizim gibi çok insan var ama birçoğu davasını takip etmiyor ya da edemiyor. Ormanın kazanma sebeplerinden en önemlisi de bu.

Saygılar

yelizakan
02-11-2009, 13:50
Yargıtayın Orman Davalarına Bakan En üst Mercii Olan Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, Verdiği Kararlarla Türkiyede Orman ve Hazine Tarafından Açılmış davalarda Vatandaşların Mülkiyet Hakkını Yok Saymakta, Tapularını Hiç Bir Bedel Ödemeden İptal etmektedir. Yüzyıllık Tarlaların, Köylerin, Yerleşik Alanların, Hatta 300 Yıl...lık Camilerin bile Orman Alanında kaldığı gerekçesiyle tapularını iptal etmektedir.

Bu sebeple AİHM 'e Başvuran Yüzlerce Vatandaşımız Tazminat Hakkı Kazanmaya Başlamıştır. Ederi Milyonlarca Dolarlık Davalara Dönüşen Bu Tazminatları, Türkiye Cumhuriyeti Ödemek Zorunda Değildir.

26 Mart 2002`de çıkarılan AB uyum yasasına göre 'AİHM`nin verdiği tazminat cezaları sorumlu personele ödettirilecektir.' İbaresi Mevcuttur. Mülkiyet Hakkına Gerekli Değeri Vermeyerek Devleti Milyonlarca Lira Tazminat Ödemeye Mahkum Ettiren 20. Hukuk Dairesi Hakimlerine, AİHM Tazminatları Rücu Edilmeli, Tazminatları Kendi Şahsi Bütçelerinden Ödeme Zorunluluğu Getirilmelidir. Hukukun Yanlış Yorumlanmasının Bedelini Bütün T.C Vatandaşlarına ödetmek Doğru Bir Yaklaşım Değildir.

En son Verilen karar Olan Turgut ve Diğerleri davasında T.C Arazi Sahiplerine 1.350.000 Euro (Bir Milyon Üçyüz Elli Bin Euro) Tazminat ödemeye Mahkum edilmiştir.

Yine Köktepe Davasında T.C Arazi sahibine 2B alanında kalan arazisinin Kullanımının kısıtlanıp, Mülkiyet hakkının tahdit edildiği için 100.000 Euro tazminat ödemeye mahkum edilmiştir.

Daha sırada tazminata hükmedilecek onlarca dava vardır. Sırf Orman olduğu gerekçesiyle tapusu iptali edilen kişilerin AİHM 'e başvuru sayısı 2000 adedi geçmiştir. Bu sayı önümüzdeki günlerde daha da artacaktır. Bu Tazminatların Bedellerinin 20. Hukuk Dairesi Başkanları ve Üyelerine rücu edilmesi gerekmektedir. Adaletin doğru tecellisi ancak yaptıklarının bedelini ödemekle gerçekleşir.

yelizakan
07-11-2009, 18:48
Kısaca, Tapunuz eskiden olduğu gibi kolayca iptal edilemiyor. Ben de Tapulu arazi mağduruyum. Hem de Orman Kadastrosu geçeli 16 yıl olmuş. Yargıtay aşamasında bekliyorum. Bizim gibi çok insan var ama birçoğu davasını takip etmiyor ya da edemiyor. Ormanın kazanma sebeplerinden en önemlisi de bu.


En önemli sebebi maalesef bu değil Oğuz Bey. Yargıtayın verdiği kararlarda, Orman tahdit haritasının içermediği açık olan ADA evet 4 tarafı su ile çevrili adayı (Yanlış anlaşılmasın hem de açık deniz adası, göl adası değil.) DAHİ ORMAN TAHDİDİ içine almıştır. Yine bir başka mahkeme kararında orman tahdit haritası sınırları dışında olan bir yarımada (evet 3 tarafı deniz ile çevrili yarımada.) yı dahi orman tahdidi dışında olduğunu kabul edip, eğim ve toprak yapısı üzerinden ormana dahil etmiştir. Oğuz bey siz ne yaparsanız yapın AİHM den başka bir seçeneğiniz yok. Biz de aynı durumdayız maalesef, pek ümitkar olmayın derim ben, vatandaş davasının peşine düşse bile sonuç bu maalesef, Ha kendi adaletimizi koyalım derseniz mümkün. Onlar kendi adaletlerini koyuyorken...

Samsunlu55
07-11-2009, 21:19
Şimdi benim 25 dönüme yakın bir tarlam var. Bu tarlanın tahmini 2 dönüm kadarı el değmemiş orman. El değmemesinin sebebide tarıma uygun olmaması, ormanın içinde dev kayalar var bir bölümündede 30 metre kadar yükseklikte kayalık var. Başka kişilerden duyduğuma göre bahçenin içinde bulunan ormanları imar yaparken insanların elinden alıyorlar. Bu yüzdende bazı insanlar tapulu ormanlarını kesip yok ediyor. Ben tek bir dalına bile zarar verilmesine kıyamam, içine girince huzur bulurum. Normalde çoktan imar yapılmıştı ama belediye, ormaniye ile anlaşılamadığı için imar yapılamıyor.

Sonuç olarak sorum şu ilerde bu ormanımı elimden alacaklar mı:confused:

cansimidim
08-11-2009, 09:47
]Merhaba.


Sn. cansimidim, Önce hoşgeldiniz diyeyim. Belli ki siz de, Orman İdaresinin, görevlerini zamanında yapmayan memurları yüzünden mağdur olanlardansınız.



Orman İdaresi bu yanlış uygulamayı hep yapıyor.



Ama sakın üzülmeyiniz. Bu size mahsus veya piyango gibi size rastlamış bir olay da değil. Dediğiniz doğru, madem orman süphesi olan bir arazi var. Tapuya şerh koyarsınız olur biter. Ama o zaman kendi yanlışlıkları ve görevlerini savsakladıkları ortaya çıkar.

Böyle birden dava açınca sanki bilinmeyen bir olayı ortaya çıkarıyormuş gibi bir de bir sürü tutanak filan tutarlar. Olay büyür, sanki ormanı çalmış gibi hissetmenizi sağlarlar. İlk başta ben de öyle hissetmiştim.



Bir de tapulu insanları tehdit ve şantaj ile korkutmaya çalışıyor ve utanmadan suç işliyorlar.

T.C. Tapusu elinizdeyse hiç korkmayınız. Tapunun geçersiz olduğunu kendileri ispat etmek zorundalar. Aksi olana ( tapunuzu mahkeme yoluyla iptal ettirene kadar) siz tapulu arazinizin üzerinde ister park yaparsınız ister domates yetiştirir, isterseniz ağaç diker, isterseniz ev yaparsınız. Kimse karışamaz.

Kaldı ki artık T.C. tapusunu kolayca (büyük bir yanlış yapıldığı ispatlanmadan) kimse iptal ettiremez. Diyelim ki tapunuzu mahkemede iptal ettiler. Yine endişelenmeyiniz. Yargıtay(temyiz) aşaması var. Diyelim ki orada da kaybettiniz. A.İ.H.M (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) var.

Artık eskisi gibi değil. A.İ.H.M.'ne böyle tapulu arazi iptalleri başvurularında dava kaybedilmiyor. Aksine bir de Devletinizden tazminat almaya hak kazanıyorsunuz(tabi güzel bir şey değil. Ama son çare)



4982 sayılı bilgi edinme yasasına göre, Her daireden istediğiniz bilgi ve belgeyi isteyebilirsiniz.

İlk önce, ormandan ve tapudan aşağıdaki belgeleri isteyiniz. Dava aşamasında çok işinize yarayacaktır.

1- Araziniz geldisi( yani ne suretle tapulanmış? Kadastro veya diğer sebepler).
2- Kadastro tutanağında vasfı hanesinde ne yazıyor? tarım arazisi,orman sayılmayan alan, çalılık, dereyatağı vb gibi.
3-Orman Kadastrosu geçiş tarihi ve tutanağın sizi ilgilendiren sayfaları.
4-Kadastronun geçiş tarihindeki amenajman haritası.(vermek istemiyorlar).
5-Satın aldığınızda, tapuda orman şerhi olup olmadığı(Tapudan istenecek).
6- Kadastro tutanaklarını ve askı tarihi nedir?
7- Dört komşunuz da orman mı? Bu da önemli çünkü bu konuda yargıtay kararı var.

Size verecekleri her belge savunmanızı kuvvetlendireceğinden vermek istemeyeceklerdir. Her belgeyi yazılı ve 4982 sayılı kanuna binaen isterseniz vermek zorunda kalacaklardır.

Her yazışmayı saklayınız. Ne zaman lazım olacağı belli olmuyor. Bazen senelerce sürdüğü oluyor.

Kısaca, Tapunuz eskiden olduğu gibi kolayca iptal edilemiyor. Ben de Tapulu arazi mağduruyum. Hem de Orman Kadastrosu geçeli 16 yıl olmuş. Yargıtay aşamasında bekliyorum. Bizim gibi çok insan var ama birçoğu davasını takip etmiyor ya da edemiyor. Ormanın kazanma sebeplerinden en önemlisi de bu.

Saygılar[/QUOTE]

Oğuz Karsan
08-11-2009, 16:56
Merhaba.

Sn. cansimidim, yazmış olduğum yazıyı kopyalamışsınız, ancak siz birşey yazmamışsınız Acaba bir yanlışlık mı oldu?.



Sayın oğuz Karsan hala ümitli...Fakat nasıl bir cehenneme düştüğünü bilmiyor...


Sn. yelizakan, Nasıl bir cehenneme düştüğümü malesef çok iyi biliyorum. Görevlerini zamanında yapmayan veya menfaat sağlamak için yapmak istemeyen orman çalışanları yüzünden birçok kişi mağdur oluyor. Bu ülkemizin acı gerçeği.

Bir başka acı gerçeği ise, bu gibi orman çalışanlarına, ormanları koruyorum zannederek kanunları çiğneme pahasına garip kararlara imza atan ....Hukuk dairesi.

İşte bu iki devlet çalışanı profilinin haksız ve hukuksuz uygulamaları yüzünden de her yıl yüzbinlerce dönüm Ormanımız malesef yanıyor. Yanan Ormanlarımızın katili bence bu zihniyet. Çünkü herkes bizim gibi hakkını karmaşık hukuk kuralları içerisinde arayamıyor. Hıncını Ormandan almayı seçiyor. Tabi bedeli savunmasız Ağaçlar ödüyor. Şimdiye kadar yakalananı da hiç duymadım.

Mağdurlardan az bir miktarı bile AİHM'ne başvursa, ülkemizin tapulu arazi ihlalleri yüzünden ödemek zorunda kaldığı tazminatlar da cabası.

İsterseniz bunu tartışalım. Körükörüne ormanı korumak uğruna hukuğu ayaklar altına alanlar sizce Ormanı korumuş mu oluyorlar? Yoksa tapulu arazi sahiplerini kışkırtarak sebep oldukları Orman yangınları yüzünden daha mı fazla zarar veriyorlar?

Yeri gelmişken bir tahminde daha bulunayım. Bu yıl Karadenizde, özellikle Trabzon civarında birsürü Orman Yangını çıkacaktır. Sebebi ise kadastronun kasıtlı olarak orman yazdığı fındıklıklar olacaktır. Benden söylemesi.

Saygılar

Samsunlu55
10-11-2009, 20:09
Şimdi benim 25 dönüme yakın bir tarlam var. Bu tarlanın tahmini 2 dönüm kadarı el değmemiş orman. El değmemesinin sebebide tarıma uygun olmaması, ormanın içinde dev kayalar var bir bölümündede 30 metre kadar yükseklikte kayalık var. Başka kişilerden duyduğuma göre bahçenin içinde bulunan ormanları imar yaparken insanların elinden alıyorlar. Bu yüzdende bazı insanlar tapulu ormanlarını kesip yok ediyor. Ben tek bir dalına bile zarar verilmesine kıyamam, içine girince huzur bulurum. Normalde çoktan imar yapılmıştı ama belediye, ormaniye ile anlaşılamadığı için imar yapılamıyor.

Sonuç olarak sorum şu ilerde bu ormanımı elimden alacaklar mı:confused:

Sanırım bu sorunun cevabını verebilecek pek kişi yok, herkezin kafasında bir soru işareti var.

Oğuz Karsan
11-11-2009, 11:04
Merhaba.

Sn. Samsunlu55, Sorunuzun cevabını bulabilmek için daha çok bilgiye ihtiyaç var. Arazinizin 25 dönüm olduğunu ve sadece 2 dönümünün ormanlık alan olduğunu veya içinde Ağaç bulunduğunu yazmışsınız.

Orman kanunları o kadar garip ve anlaşılmaz ifadeler içerebilir ki inanamazsınız. Mesela, içinde kalın bir meşe ağacı bile var ise, yargıtay kararına dayanarak burası ormandır diyebilirler. Veya eskiden burası ormandı diyebilirler veya daha eskiden de burası ormanmış işte belgesi diyerek ortaya kimsenin yorum yapamayacağı silik bir harita fotokopisi çıkarabilirler.

Ağacı sevmenin bedeli bazen ağır olabiliyor. Benim arazime de aynı şekilde dava açtılar.
Sn. cansimidim'e de aynı tavsiyelerde bulunmuştum. Esasında, aşağıda saydıklarım orman ile başı belaya girsin girmesin her arazi sahibinin edinmesi gereken bilgiler.

1- Araziniz geldisi( yani ne suretle tapulanmış? Kadastro veya diğer sebepler).
2- Kadastro tutanağında vasfı hanesinde ne yazıyor? tarım arazisi,orman sayılmayan alan, çalılık, dereyatağı vb gibi.
3-Orman Kadastrosu geçiş tarihi ve tutanağın sizi ilgilendiren sayfaları.
4-Kadastronun geçiş tarihindeki amenajman haritası.(vermek istemiyorlar).
5-Satın aldığınızda, tapuda orman şerhi olup olmadığı(Tapudan istenecek).
6- Kadastro tutanaklarını ve askı tarihi nedir?
7- Dört komşunuz da orman mı? Bu da önemli çünkü bu konuda yargıtay kararı var.

Size verecekleri her belge savunmanızı kuvvetlendireceğinden vermek istemeyeceklerdir. Her belgeyi yazılı ve 4982 sayılı kanuna binaen isterseniz vermek zorunda kalacaklardır.

Her yazışmayı saklayınız. Ne zaman lazım olacağı belli olmuyor. Bazen senelerce sürdüğü oluyor.

Okuduğum orman kanunları ve kitaplardan edinebildiğim bilgi bu.

Kısaca, Tapunuz eskiden olduğu gibi kolayca iptal edilemiyor. Ben de Tapulu arazi mağduruyum. Hem de Orman Kadastrosu geçeli 16 yıl olmuş. Yargıtay aşamasında bekliyorum. Bizim gibi çok insan var ama birçoğu davasını takip etmiyor ya da edemiyor. Ormanın kazanma sebeplerinden en önemlisi de bu.

Sonuç olarak sorum şu ilerde bu ormanımı elimden alacaklar mı

Kanunların karışık ve herkesin yorumuna açık bir biçimde uygulandığı, kuralların kişiye göre farklı ve keyfi uygulandığı, üzerinde T.C. yazan tapunun bile iptal edilebildiği bir ülkede bu soru nasıl yanıtlanabilir ki.

Saygılar

Samsunlu55
11-11-2009, 20:18
Çok haklısınız Sn. Oğuz. Hele birde benim bahçenin etrafı ormanla çevrili bir miktarda hazine var. Allah sonumuzu hayır etsin. Tekkeköy Belediye başkanının köyü olduğundan, kendi köylüsünün yüzüne bakabilmek için bu işi çözmeye çalışıyor bakalım zaman ne gösterecek.

yesilsurgun
13-11-2009, 12:58
forumda pekçok yararlı bilgiye kavuşmak mümkün,herkese teşekkürler...
ben bir konuda net ve kesin bir cevap bekliyorum...
1985 memleket haritalarında orman dışı açıklık olan ve 2008 kadastro çalışmalarında tarla olarak orman kadastrosu dışında bırakılan bir alanın,sonradan orman olarak tescili isteniyor.Üstelik arazide elma,armut gibi pekçok meyve ağacı(en az 40 yıllık) ve ev yıkıntısı var,tapu var...
Orman idaresi,çevrenin ağaçlık oluşunu öne sürüyor...Burası bozkır değil ki,zaten karadenizin bitki örtüsü orman..Hem yıllardır bir çalıyı bile kesmeyip koruyan yöre halkının cezalandırması değil midir bu?
saygı ve teşekkürlerimle...

avmustafaöztok
14-11-2009, 21:05
http://www2.ogm.gov.tr/oip/envanter1.pdf bu linki bir ziyaret edin.

avmustafaöztok
14-11-2009, 21:10
Bu arada belirteyim Köktepe dosyasında kullanım yoksunlukları için bir tazminat verildi, tapu halen iptal edilmedi. hükümette mülkiyetin devam ettiği iddiasında. 5841 sayılı bir yasa meclisten çıktı. Fakat ülke vatandaşlarının hak sahibi olacaklarına yargı organları inanmadıklarından yasayı uygulamama konusunda bir direnme var. Chp yasayı teklif edenler içindeydi sonra iptali için dava açtı. komik bir ülkede yaşıyoruz. siz siz olun yasaya, hukuka, devlete, adalete güvenmeyin, son olaylara bakın onlar birbirlerine hiç güveniyorlarmı. selamlar...

Samsunlu55
14-11-2009, 23:43
forumda pekçok yararlı bilgiye kavuşmak mümkün,herkese teşekkürler...
ben bir konuda net ve kesin bir cevap bekliyorum...
1985 memleket haritalarında orman dışı açıklık olan ve 2008 kadastro çalışmalarında tarla olarak orman kadastrosu dışında bırakılan bir alanın,sonradan orman olarak tescili isteniyor.Üstelik arazide elma,armut gibi pekçok meyve ağacı(en az 40 yıllık) ve ev yıkıntısı var,tapu var...
Orman idaresi,çevrenin ağaçlık oluşunu öne sürüyor...Burası bozkır değil ki,zaten karadenizin bitki örtüsü orman..Hem yıllardır bir çalıyı bile kesmeyip koruyan yöre halkının cezalandırması değil midir bu?
saygı ve teşekkürlerimle...

Aynen öyle...

Oğuz Karsan
19-11-2009, 16:03
Merhaba.


forumda pekçok yararlı bilgiye kavuşmak mümkün,herkese teşekkürler...
ben bir konuda net ve kesin bir cevap bekliyorum...
1985 memleket haritalarında orman dışı açıklık olan ve 2008 kadastro çalışmalarında tarla olarak orman kadastrosu dışında bırakılan bir alanın,sonradan orman olarak tescili isteniyor.Üstelik arazide elma,armut gibi pekçok meyve ağacı(en az 40 yıllık) ve ev yıkıntısı var,tapu var...
Orman idaresi,çevrenin ağaçlık oluşunu öne sürüyor...Burası bozkır değil ki,zaten karadenizin bitki örtüsü orman..Hem yıllardır bir çalıyı bile kesmeyip koruyan yöre halkının cezalandırması değil midir bu?
saygı ve teşekkürlerimle...


Sn. yesilsurgun,

Bu konularda en söz sahibi kişilerden olan Av.Mustafa Öztok varken bana laf düşmez.

Benim kanaatim : Norman şartlar altında, kanunların uygulanması kurcalanmazsa ve zorlama hukuk kuralları çıkartılmaz ise, Orman Kadastrosu çalışmalarında tarla vasfı ile tapuya işlenen bir araziyi kimse alamamalı. Eğer, Bağımsız olduğunu sandığımız yargımız bir sürpriz yaparsa, o zaman da A.İ.H.M. devreye girer cezayı keser. Yani hakkınız kaybolmaz sanırım.

İstanbul da doğup büyümeme rağmen Trabzonlu bir aileye mensup olmam sebebiyle sizi çok iyi anlıyorum. Tamamiyle haklısınız.

Karadenizde, halk Ağacı ve Ormanı sever. Sevmekle kalmaz korur da. Maçkada herkesin sahiplendiği bir Ormanı vardır. Bakımını yapar Ağaçların altını temizler, dikenlerini ve Ağaca zarar verebilecek sarmaşıkları ayıklar. Asla Ağaç kesmez. Ama yasalardan korktuğundan değil, Ağacı ve Ormanı sevdiği için kesmez. Ormanın değerini bildiği için kesmez.


Geçen yıl, kadastro geçti. Bütün FIndıklıkları kasten Orman yazdı. Herkes mahkemelik oldu. İnsanları tahrik etmemek lazım. 100 yıllık Fındıklıkları ormana yazmanın ormana ne faydası olabilir? Bilirkişi gelince fındıkları görmezden mi gelecek? Yoksa Fındık Ağacına Meşe mi diyecek.

Diyelim ki, Orman bütün Fındıklıkları alsın. Ne olacak? bakımını yapabilecek mi? Kazdağlarını çok iyi biliyorum ve izliyorum. Sadece köylünün tarlasını alarak orman alanını genişletebiliyorlar. Heryeri kesip duruyorlar. Ben Ormanı yöre insanının daha iyi koruduğuna ve bundan sonra da koruyacağına eminim.

Ancak, Bazı sorumsuz sorumlular yüzünden Ağaçlar ve Orman zarar görebilir.

Saygılar

avmustafaöztok
23-11-2009, 22:31
Sarıyerde bir arazi için AİHM son kararı 10 kasımda çıktı
AFFAIRE CİN ET AUTRES c. TURQUIE
(Requête no 305/03)
44 § 2 de la Convention, 980 000 EUR

ametsahmesut
29-11-2009, 13:00
AİHM yine örnek olacak bir karara imza attı... 20. Hukuk Dairesinin verdiği kararlardan birisini daha hukuka ve insan haklarına aykırı buldu... Bir TC vatandaşı olarak bu durumdan mı utansam ? yoksa kendi vatandaşına verdiği kararlar ile eziyet etmekten çekinmeyen bir yapılanmadan mı utansam bilememekteyim...

20. Hukuk Dairesinin hakimlerine ne olacak... Verdikleri Kararların sebep olduğu adaletsizlikleri ve yıkımları, onlardan soracak bir irade neden bulunamıyor ? Ergenekon örgütlenmesi bile, gün be gün su yüzüne çıkarken, Bu dairenin verdiği kararlar ve içinde bulunduğu ilişkiler ağı neden hala sorgulanamamaktadır ? Neden haklarındaki soruşturma talepleri büyük bir hızla sümenaltı edilmektedir.

Bir zamanlar bu ülkede perde arkasından darbe tasarlayıp, muhtıra veren generaller, albaylar vardı... Üzerlerinde dokunulmazlık örtüsü mevcuttu ve tüm gerçekler bilinmesine rağmen kimse bir şey yapamıyordu... Bir savcı Zekeriya Öz ortaya çıktı ve tüm iplikleri bir bir pazara çıkardı... sesleri yavaş yavaş kesildi...Burada da Bu dairenin Eski "Onursal Başkanı" cumhuriyet gazetesinde zaman zaman yazılar yazmakta. Bir takım çevre vakıflarının toplantı ve panellerinde konuşmalar yapmaktadır.

Çevre sorunlarına bu kadar "duyarlı !" olan bu kişinin, ne gibi bir yapılanmanın içinde olduğu ya da mevcut durumda verilen kararlar içinde ne gibi bir rol üstlendiği bir başka soru işaretidir... 20. Hukuk Dairesi kararlarının arkasındaki bu iradeyi nereden almaktadırlar ? Mevcut Ergenekon yapılanmasıyla bir ilgileri var mıdır ? Bu soruları sormak bir vatandaş olarak benim en tabi hakkımdır. Eğer böyle bir şey varsa bu araştırılmalı... Böyle bir şey yoksa insanların suçsuzluğu zaten araştırma sonunda su yüzüne çıkacaktır... Buradan kimseyi suçlamıyorum. Sadece bu araştırılmalı diyorum...

Adolf Hitler zamanında Almanyada mahkemeler mevcuttu. Yahudilerin mallarına el koyma kararlarının temyiz edildiği Bağımsız "Almanya Mahkemeleri" ... kararları daha baştan belliydi... Yahudilerin mal varlıklarına Almanya adına el koyuyor ve bunların devletin mülkiyetine geçmesini "Nürnberg Yasalarına" dayanarak meşru kılıyordu...

Buradan talep ediyorum. Bu son AİHM kararının tazminatını lütfen Özcelike veya Atbaşoğluna ve aynı zamanda kararın verildiği dönemdeki diğer 20. Hukuk Dairesi üyelerine rücu edin ve onların kişisel varlıklarından, maaşlarından haciz yoluyla alın... 900.000 Euro tazminatı ve daha önceki tüm tazminatları, onların kişisel varlıklarından haciz ve el koyma yoluyla tahsil edin...

yelizakan
02-12-2009, 18:06
Evet ben de katılıyorum bu görüşe, ülke çapında orduda, siyasette,emniyette hemen her yerde yapılanması bulunan ergenekon örgütünün bir uzantısının da "Yargıtay 20. Hukuk Dairesi" olması çok muhtemel. Sonuçta hakim olmak, bir takım suçlara ortak olmasına engel değildir zannımca. Pek çok hakim türkiyede geçmişte de çeşitli suçlara ve örgütlere mensup olduğu için tutuklanmıştı... Araştırılsın bakalım, Yargıtayda eğer ergenekoncu birileri var ise ortaya çıksın.

YILDIRIMD
11-12-2009, 17:36
SN CANSIMIDIM ,

aynı bolgede belenbası corlu mevkıde bende aynı sorunu yasıyorum.2007 yılında atcıflıgının yanında tapudan yapmıs oldugum kontrolde sorun cıkmadıgı ıcın 12 donum belenbasından arazı aldım ,aplıkasyonunuda tapu kadastroya yaptırdım ,..cevrede herkes ev yapmısken ,benım arazımdekı makılerı temızlememe bile ızın vermedıler ,orman muhafaza gelıp gayrı resmı bır tutanak tuttular..2-3 kez orman bolge mudurulugune gıttıgımde resmı oalrak dılekcelerıme cevap verılmedı sumen altı yapıldı .cevap verırsek dava acıp el koymamız gerekır dıye gayrı resmı bılgıler verdıler ..oysakı bıraz otede bır tarla davayı kazandıgı ıcın orman yolunu degıstırdıler ..bızler devletle davalık olmamak ıcın hep bekledık 2008 agustosunda sozde orman kadastro calısmaları yapılacaktı ama hala yapılmadı ..sımdı kırıklar koyunde kadastro calısmaları baslıyacagının bılgısını aldım..almıs oldugum arazıyı surmemem bıle ızın vermıyorlar.

ercan35
12-12-2009, 22:16
İyi akşamlar , orman çalışanlarından ve yaptıklarından şikayetçisiniz. Belenbaşınında içinde bulunduğu kaç köy, kaç belde ve kaç ilçeye İzmir şefliğinden kaç kişi bakıyordur sizce. Muhafaza memuru sayısı kaçtır. 2010 a 20 gün kala belenbaşı köyünün sayısal kadastrosu bile yoktur. Orman tahdidi 1947-1948 yıllarında yapılmış.Orman kadastrosu yenilemeye girmiş ama köylü istememiş acaba neden? Sizler tarlaları almışsınız fiyatını düşünmeden , belkide neden ucuz sorgulamadan. Birçoğunuzun tarlasında 100 yaşında çam var hemde kapalılık oluşturacak düzeyde. Tapu verilirken çamlarda ordaymış tanıklık etmişler bu duruma.Bazı parsellerin mahkeme kararı var orman değil diye bilirkişi raporuna bakıyoruz dava konusu alan orman tahdit hattı dışında gösterilmiş. Krokide ki yerle parselin yeri gerçekte farklı , gerçekte ormanın göbeğinde hemde 1km içerde...

Orman kadastrosu girecek hayırlısı ile kadastro çalşmasını tamamlasın. Bu alanların çoğu 2B olacak belkide çünki 1982 den önce orman vasfını kaybetmiş. Şeflik dava açsa mahkeme kararı ile orman olacak ve infaz gereği ağaçlandırıp alandan çıkacak. Sonra orman kadastrosu orasını 2b de yapamayacak.
Suçlamalarda var ; sümen altı etmeler, korkutma , sindirme ve adam kayırma. Şeflikteki arkadaşların hepsini tanırım bu iftiraları hak etmiyorlar.
Sizinle dertleri yok onların olmazda. Görevlerini yapıyorlar sadece..Birazda bu taraftan bakın diye yazdım. İzmirdeki orman kadastrosu sorunlarınızla ilgili bilgiyi İşletme Müdürlüğüne gelerek yapabilirsiniz. Elimden geldiğince ve fırsat buldukça cevaplamaya çalışırım. Saygılarımla.

Ercan SUZAN
Kad. Mülk. Şefi.

Oğuz Karsan
14-12-2009, 15:10
Merhaba.

Sn. ercan35,

Verdiğiniz bilgiler ile mağdur olan vatandaşlara yardm etmek istediğiniz ve bu durumdan rahatsız olduğunuz ortada.

En azından, durumu kabullenmeniz ve bazı yanlışlıkların yapıldığını ortaya koymanız dürüst bir davranış.

Hepimiz bazı yanlışlıkların yapılmış olduğunu biliyoruz. Ancak bu yanlışlıklarda araziyi tapudan satın alanların ne suçu günahı var. Tek suçumuz devletimize güvenmek. Ancak, tapudan satış yapılırken sesini çıkarmayan orman şeflikleri, aradan 15-20 ve hatta bazen 30 yıl sonra burası orman diye ortaya çıkıyor. Bizim isyanımız bu keyfiliğe. Hakimlerimiz de bunca yıl aklınız nerdeydi demiyorlar. Cezayı, araziyi tapudan alanlara kesiyorlar

Kanunlar belli, orman kadastrosu yapılırken görevini yapmayanlar, askı süresi içinde itiraz etmeyi akıl etmeyenler, 10 yıllık itiraz süresinde bile kılını kıpırdatmayanlar var. Ve aynı kişiler dikkatinizi çekerim aynı görevliler arazi birkaç kere el değiştirince birileri düğmeye basmışlar gibi harekete geçiyorlar.

Orman Kadastro komisyonlarındaki orman mühendisleri ne iş yaparlar? Madem arazi ormandı buna niye karşı çıkmadınız diye neden kimse hesabını sormaz? Bu iş suistimal değil de nedir? Tapusu haksız şekilde iptal edilen köylü, ormanı yakarsa bu suçu kim azmettirmiş olur? Bu olayları hep yaşamıyor muyuz?

Mahkemelerde orman davalarının nasıl gittiğini ve ne şekilde sonuçlandığını bizden iyi bilirsiniz. Tapu iptali ile karşılaşanlar kendilerini, sanki orman suçu işlemiş gibi hissediyorlar. % 1'i A.İ.H.M'e gidiyor ve genellikle de kazanıyorlar. Ödenen tazminat hepimizin cebinden çıkıyor.

Vatandaş bir arazi alacağı zaman, orman mı değil mi bilmez. Biraz yol yordam bilen biri ise belki orman şefliğine gidip danışır. Ben onlardan biriyim. Mülki Amir olan kaymakamlar işlerini greği gibi yapmayan görevliler hakkında soruşturma izni vermiyorlar. Çünkü küçük yerlerde akşam olunca orman şefi, kaymakam, savcı, hakim, milli eğitim müdürü hep aynı lokalde çay içiyorlar. Malum.

Bir düşünün, bu ülkede görevini yapmayan ormancılar veya yanlışlık yapan kadastrocular yüzünden kaç kişi mağdur oldu? Bu konuda sizin gibi kurumların nasıl çalıştığını bilen ve özeleştiri yaparak, aksayan yönleri düzeltecek kişilere çok ihtiyaç var.

Saygılar

YILDIRIMD
15-12-2009, 23:35
merhaba Ercan bey ,

ben tarlamı 2007 yılında aldım,almadan önce Buca tapu müdürlüğüne giderek tapu kütüklerinde herhangi bir şerh var mı diye kontrol ettirdim ayrıca kadastroya aplikasyon harcı yatırarak ,aplikasyon yaptırdıktan sonra tapu kayıtlarında tarla vasıflı gözüken araziyi satın aldım.Daha sonra orman idaresi orman kadastrosunun geçmediğini kadastro geçmeden hiçbir şekilde tasarrufta bulunmamamızı ,bulunursak tapu iptal davası açılacağı bilgisi verildi.
oysaki aynı statüde bulunan bölgede diğer tarlaların çevresi teller çevrili ,bir çoğunda evler var,kiraz bahçeleri ve at çiftliği bile var .nasıl oluyor da kanunlar bazılarını engellerken diğerlerine göz yumuyor..ayrıca tarlamın daha ilerisindeki bir tarlanın davayı kazandığı için orman idaresinin orman yolunu değiştirdiğini gözlerimle gördüm.Ayrıca aynı arazi belediye kayıtlarında da koy içi yerleşim alanı olarak gözüküyor.tapuda ve belediye de sorun yokken Orman kayıtlarında farklı olması vatandaşın suçu mu yoksa kurumların mı?

Orman idaresi 2008 ağustos ayında kadastro çalışmalarının bitirileceğini söylemişti 2010 yılına geldiğimizde hala bir çalışmanın başladığı bilgisini alamadık.

verilmiş olan tapular 20.10.1964 yılında ilamı kesinleşmiş tapular, neden Orman idaresi bu kadastroya o tarihten bu yana itiraz etmiyor da vatandaş tapuya güvenerek alınca , ucuz aldınız diye bizleri suçluyorsunuz .açıkcası benim için hiç te ucuz değildi ...lütfen doğayla iç içe yaşamak isteyip çocuklarına ağaç dikmeyi ,meyvelerin market reyonlarında olmadığını göstermek isteyenlerle ,, ormanı yakıp gasp edenleri , siyasilerle anlaşıp siteler yapanları bir tutmayın...

umarım orman kadastrosu 2010 yılında bizlerde bizlerde rahat ederiz .umarım kanunlara saygılı olduğumuz için bundan zara görmeyiz..

Oğuz Karsan
16-12-2009, 13:29
Merhaba.

Sn. ercan35, Hoşgeldiniz. Konuyu bilen kişilerden olmanız sebebiyle, foruma olumlu katkı sağlayacağınızı umuyorum. Katkılarınız için şimdiden teşekkür ederim.

Benim sorunum Çanakkale de. Sormak istediğim ise yeni çıkan kanuna rağmen, orman şefliklerinin birçok yeri orman ilan etmesi. Bunu yaparken de orman kadastrosunu bahane ediyorlar. halbuki kanun söyle demektedir.

MADDE 6 - 3402 sayılı Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 22. - Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tâbi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanununun 1026 ncı maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu sicil müdürlüğünce re'sen iptal edilir.

Ancak;

a) Tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin sağlanması amacıyla tapulama ve kadastro görmüş yerlerde,

b) Daha önce sadece tapu tahriri yapılan veya 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanuna göre yenileme yapılacak yerler ile 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine tâbi yerlerde,

Birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

Benim bu yazıdan anladığım şu: Eğer bir araziden kadastro geçmiş ise, o araziye tekrar kadastro yapılamaz. Yapılsa bile sonuçları geçersiz olur. Ancak; bazı hatalardan kaynaklanmış olan düzeltmeler ki bu düzeltmeler de bizzat kadastronun veya orman mühendislerinin yapmış olabileceği hatalardır. Onlar düzeltilebilir deniyor.

Peki bu hayati hataları yapanlara neden bir ceza öngörülmemiş. Bu ne biçim adalettir? Sen maaş aldığın işi savsakla veya yanlış yap. 20 yıl sonra adamın tapusu iptal edilsin, yanlışı yapana birşey yok. Sadece T.C. Tapusuna güvenen cezalandırılıyor.

Tapu ile arazi alan kişinin arazisi üzerinde ne gibi bir yanlışlık yapma hakkı vardır ki? Sınırları mı değiştirebilir? kadastroyu mu? Dolayısıyla yapılması muhtemel bütün yanlışlıklar kadastro veya orman idaresince yapılabilir.

Kanunlar, kaç yıl geçerse geçsin yapılan yanlışlıkları düzeltebilmesi için ormana sınırsız yetki vermiş. Ancak, tapu sahiplerinin olası yanlışlıklara itiraz edebilme süresi sadece 10 yıl. Galiba, çalışanların işlerini gereği gibi yapmamalarının da sebebi bu olsa gerek. Yanlış mı düşünüyorum?

Saygılar

ercan35
16-12-2009, 19:03
Orman tahdit çalışmaları tapulamadan önce yapılan yerlerde , tapulama orman sınır tutanaklarını ve krokilerini dikkate almadan sadece vatandaşın kullandığı alanı çevirerek tescil ettirmiş. Geri kalan alana tescil harici alan demiş veya orman olarak tapuya tescil ettirmiş.Orman tahdit hattı dışında kalan alanların , yani hiç orman olmamış ve halen de olmayan alanların dahi tescilini orman olarak yapmışlar. Orman sınırları içerisinde kaldığı halde şahıslar adına tapuya tescilli parseller oluşturmuşlar. Orman tahdit tutanak ve krokisi o zamanın şartlarına göre (1950 li yıllar ) elle hazırlanmış ve kern aleti ile ölçülmüş açı ve mesafelerden oluşuyor. O tarihteki komisyonun hattı nasıl geçirdiği bu açı ve mesafe değerlerine göre Kadastro komisyonlarınca incelenerek aplikasyon yapılıyor ve 1/5000 haritalar oluşturuluyor. Orman sınır hattı içerisinde taşınmazlar tespit edilince tapu iptal davalarının açılmasıda kaçınılmaz oluyor.
Mahkemelerde yapılan bilirkişi incelemelerinde en eski hava fotoğrafları, memleket haritaları , amenajman haritaları ,orman tahdit kroki ve tutanakları incelenerek değerlendiriliyor.
Orman sınırları içerisindeki parsellere dava açmanın zaman aşımı yok. Parsellerin çoğuda kadastroda mevzii veya imar koordinatlı. Bu nedenle memleket koordinat düzlemi üzerindeki konumunu bir kadastro elamanı ölçünce biliyor birde tapu sahibi doğru hatırlarsa. orman sınırları içerisinde kalan bir alanda sürme , ağaç kesme veya bir tesis kurulmaya kalktığında burası orman sınırları içerisinde diyerek tapusu varsa tapu iptali yoksa direkt açma ve faydalanmadan hakkında suç zaptı düzenleyerek savcılığa gönderiyoruz.
Yeni Takbis sistemi (hatalı veriler olsada fikir veriyorlar) ile verileri artık memleket koordinatlı olarak orman paftaları üzerine atıp orman sınırları içerisinde kalan parselleri tespit etmeye başladık.
Bu güne kadar tapu iptal davalarının açılmamış olmasının nedeni budur.

ercan35
16-12-2009, 19:26
Tapu iptal davalarını çoğu orman kadastro komisyonlarının aplikasyonu sonucu tespit edilebiliniyor.İlanla birlikte tapu iptali davası açılacak parsellerin listesi ve ormanda kalan miktar işletme müd. bildiriliyor ve davalar o yıl açılıyor, sadece parsel maliki hazine ise hazineden orman vasfı ile tahsisin yapılması talep ediliyor.Tahsis işlemi reddedilirse hazineye de tapu iptali ve orman vasfı ile tescil davası açılıyor.
Kadastro komisyonunun hatası tespit edildiğinde 4999 sayılı Yasa kapsamında görevlendirilen orman kadastro komisyonunca bu hata düzeltilip ilan edilir.Bu hatalar fenni ölçüm hatalarıdır.

ercan35
16-12-2009, 19:47
Sn cansimidim. ve Sn yıldırımd
Tapuda şerhin olmamasının nedeni , parselin orman sınırları içerisinde kaldığına dair bilginin halen belenbaşı köyünün sayısal memleket koordinat değerli haritalarının olmayışındandır.
belenbaşı köyündeki ormancılık çalışmalarıda güçlükle yapılmaktadır çünkü koordinat değerli bir harita bulunmamaktadır. Kadastro yenilemesini hala tamamlamadı tamamladığında orman kadastrosu bu köyde aplikasyon ve 2b uygulaması yapacak..
O şunu yaptı, bu bunu yaptı ,siyasetçiler şöyle böyle..... daha da çok duyacağım kelimeler.
Somut örnek veriniz ,itham altında bırakmayınız, bilgi edinme kanunu geregi genel müdürlüğümüze, bakanlığımıza , başbakanlığa şikayetinizi bildiriniz. Bu konu için bir görevli var ve elden takip ediyor.Cevap vermeden de başınızdan ayrılmıyor.
Şikayetinizi işl. müdürlüğünede yapabilirsiniz.

delphin7
16-12-2009, 20:59
Merhabalar,

Ben basligi acan ve diger arkadaslarin özel durumunlarindan cok konuya genel olarak bakmak istiyorum


aslinda bu sorunun cözümü devletin özel ormanlari artirmasinda yatiyor gecmiste orman oldugu kanitlanan daha sonra tahrip edilmis ekilmis bicilmis göc sonucu veya topragin verimsizlesmesi sonucu terk edilmis tekrardan sürgünlerin ciktigi tapulu arazilerde agaclara dokunmamak sarti ile köylüye veya sahibine emanet edilmesi en dogru cözüm olarak görünüyor ama ortada cok büyük bir güvensizlik var ne yazik ki!

önce bunun asilmasi lazim. Bu cok uzun bir konu iki tarfinda hakli oldugu noktalar var. tam bir arap sacina dönüsmüs cirkefli bir konu.

orman kenari veya yakinindan yer alanlar veya almak isteyenler. Bulunduklari bölgenin eskiden orman olup olmadigini, gecmisten günümüze nasil tahrip edildigi en rahatlikla google earthdan görüp gercege yakin analiz edip analyabililer..Tabii olaya tarafsiz ve vicdani bakabilmeleri kaydi ile..

söyle bir gecmise göz atarsak:

Ülke ormanlarinin cogunlugu özellikle 1945 de sahislara ait ormanlarinin devletlestirilmesi sonucu ki cok yanlis bir karar oldugu tartisilmaz bir gercek. Bana yar olmayani baskalarina yar etmem mantigi ile yakip yikilmis. 1945 den 1955- 60 a kadar senede 100.000 hektara yakin alan yanmis( simdiki yanginlardan onlarca misli büyüklükde anlasilmasi ve karsilastirilmasi bakimindan yunanistanda ki portekizdeki büyük yanginlar örnek verilebilir) Köylüler yakip yikip tarla acmislar, zamanin politikcilarida baslarina tas yagsin oy kavgasi ugruna milletin malini yakanlara peskes cekmisler. Yasar Kemalin 1950 lerde yazilmis "Yanan ormanlarda 50 gün" isimli kitbinizi okumanizi tavsiye ederim.




Her nekadar son yillarda ciddi bir rehabilitasyon ve agaclandirma calismalari olsada. Türkiye ormanlari kadar civardaki hicbir ülkenin ormanlari son 100 senede bu kadar asiri yok edilip tahrip edilmemis . Bizden bir üste ciksa ciksa iran cikar.

Biz sadece ormanlari yok etmeyip koca bir eko sistemi icindeki canlilariyla birlikte heba etmisiz ör: anadoluda kaplan denilen anadolu leoparini, sürmeli alageyigi kizil geyigi cizgili sirtlani daha ismini saymiyacagimiz bir sürü faunayi

Ne yazi ki ormanlarimizin yaban hayatimizin cevremizin hali bu! Gecmis nesillerin bize biraktiklari diger enkaz yiginlari gibi!

arkadaslar Lütfen artik son 50 senedir sehirlere göc edip belli yasama standartina erisen, deyim yerinde ise eskinin orman-köylerinin cocuklari simdinin ise sehirli sakinleri biraksinlar babalarinin atalarin ormanlari yakip keserek actiklari tarlalarinin pesinden kosmayi,

oralari tekrardan var olduklari ait olduklari ormanlarina agaclarina kavusunlar
Ki milyonlarca yildan beri oldugu gibi. En dogru ve vicdani olan bu!

Lütfen Anadolumuzun ormanlarini koruyalim cogaltalim ki

iclerinde yine sürmeli gözlü alageyiklerin oynasidigi,
gizemiyle, güzelligiyle adeta daglarin efesi olan anadolu leoparinin kuytu köselerini arsinladigi
rengarenk binbircesit orkidelerinin yamaclarini süsledigi
o muhtesem ekosistemine tekrardan kavusun.

Umutlarimiz gerceklesmesi ve daha yesil bir Tükiye olmasi dilegiyle

saglicakla kalin.

Kürsat

Oğuz Karsan
18-12-2009, 12:02
Merhaba.

Bu cok uzun bir konu iki tarfinda hakli oldugu noktalar var. tam bir arap sacina dönüsmüs cirkefli bir konu.

orman kenari veya yakinindan yer alanlar veya almak isteyenler. Bulunduklari bölgenin eskiden orman olup olmadigini, gecmisten günümüze nasil tahrip edildigi en rahatlikla google earthdan görüp gercege yakin analiz edip analyabililer..Tabii olaya tarafsiz ve vicdani bakabilmeleri kaydi ile..

Sn. delphin7, Google Eatrth' den yakın zaman görülebiliyor(3-5 sene) oysa orman 50 yıl öncesinin haritalarını ortaya çıkarabiliyor.


Tapu iptal davalarını çoğu orman kadastro komisyonlarının aplikasyonu sonucu tespit edilebiliniyor.İlanla birlikte tapu iptali davası açılacak parsellerin listesi ve ormanda kalan miktar işletme müd. bildiriliyor ve davalar o yıl açılıyor

Sn. ercan35,

Hata mutlaka olacaktır, olabilir. Esas düşündürücü olan tapu iptal davalarının sizin bahsettiğiniz şekilde açılıyor olmaması.

Bir alana tapu verebilmek için gerekli kanuni prosedürü herkesten iyi bilirsiniz. Tabi bir sürü evrak, tutanak ve komisyon oluşturulduğu da malumunuz. Kadastro komisyonlarında orman idaresinin görevlilerinin bulunduğu da bir gerçek. Bir de Orman ve Mülkiyet kadastrosu ayrı ayrı geçen yerler var. Böyle olunca bürokrasi daha da artıyor.

Ve diyelim ki bir yanlışlık oldu. Bu yanlışlık yapılma ihtimaline karşı, kanunlarda makul süre içerisinde düzeltilebilmesi için konulmuş bir sürü madde var. Yani yanlışlığı hem kadastro tesbitinde hem komisyon tutanaklarına itiraz suretiyle askı süresi içerisinde, hem de on yıl içerisinde düzeltilebilsin diye maddeler konmuş.

Orman ve hazine. İşte tapulu arazilerin korkulu rüyası. Nasıl olsa biz devletiz istediğimiz zaman, istediğimiz şekilde hatamızı telafi edebiliriz mantığıyla düşünüyor olacaklar ki; Yukarıda bahsettiğim itiraz sürelerinde görevlerini yapmayan bu ikili, Yıllar sonra istedikleri yerdeki tapuyu orman olsun veya olmasın, kanunun kendilerine tanımış olduğu haksız yetkiyle ve onlarca bahane ile iptal edebiliyorlar.

Tapu iptal davalarında orman idaresi veya hazine paslaşmak suretiyle 25-30 hatta 40 yıllık tapulara ve hatta orman kadastrosu geçen arazilere bile dava açabiliyor. Devletin bu ikilisine çoğu zaman yargı da taraf oluyor. Bu haksızlık, vicdansızlık, görevi ihmal değil mi?

Hele orman iddiası ile dava açılan arazi bir kaç kere tapudan satılmış ve orman ve hazine yine ses çıkarmamış ise görevi suistimal değil mi?

Saygılar

yesilsurgun
18-12-2009, 16:07
Daha önce belirtmiştim...
Bir kez daha anlatayım...
Hiç ormanla ilgisi yokken ve yeni yapılan kadastro çalışmalarında da tarla olarak belirlenmişken;bir arazinin orman kapsamına sokulmak istenmesinin kamu yararı olarak onaylanması mümkün mü?
Ayrıca,1985 memleket haritasında kesin çizgilerle ayrılmış parseller bunlar...
lütfen bana bu konuda yardımcı olunuz:Göz göre göre,bir iki memur marifetiyle mağdur ediliyoruz.
Ne yapayım?
Ekte resmini sunuyorum...
Bu arazilerin orman amenajman haritası içinde görülmesi mümkün mü?

delphin7
19-12-2009, 18:48
Merhabalar,

sayin Oguz bey google da ormanlarin durumunun son 50 yilini göstermedigi acik ve asikar. O zaten biliniyor..

benim orda vermek istedigim mesaj ise analiz yapilabilir gecmisteki durumunun nasil olabilecegi kestirilebilip tahmin edilebilir idi.Tabii ki ben kesin su tarihlerde böyleydi demiyorum. bir yanlis anlasilma oldu sanirim




Arkadaslar hepinizinde bildigi gibi uydudan kusbakisi bakisla heryer cok net ve rahat görülebiliyor. Ormanlarin nasil son 50-100 senede köstebek gibi delik desik edildigi ormanin kenari ve yakinindaki bircok tarlalarin ormanladan acilip nasil heba edilip okadar bariz ve acik ki. Bunu anlamak icin uzman olmaya gerek yok

Simdi bile bile ormandan acildigi bilinen daha sonra birkac oy ugruna peskes cekilip tapu dagitilan bu yerlerden bilerek alinmasi nekadar etik ve vicdana uygun? Ben bu noktaya parmak basmak istemistim.

insanlar alir almaz o kendi vicadanlarina kalmis birsey. Ben sahsen alinmamsi tarafdari degilim. cünkü tüm bir milletin hakkki var!

Türkiyede uygulanan politiklarin cogunun sürekli olamadigi icin gecmiste A Hükümetinin yaptigi yanlisligi B hükümeti düzeltmeye calisyor, Bu hep böyle oldu. Söyle oturakli büyük devlete yakisan uzun vadeli ilim ve bilmi degerleri temel alinan politikacilar yerine hep sapkasi alip kacan daha hala sacma sapan yorumlar yapanlarla ugrasti bu millet son 50 senedir.Her neyes konuyu dagitmayayim

Iste bu yanlis politika ve uygulamalardan sonra arada kalan halk hem devlete olan güvenini yitiriyor hemde kafalari karma karisik oluyor.

Konuyu baglarsak. Insanlar eskiden orman oldugunu bildikleri veya ormandan acildigi apacik belli asikar olan yerlerde arazi ve arsa alip Tüm bir milletin hakkini gasp etmesinler.Yapilan bir yanlisligi bir diger yanlislikla devam ettirmesinler, evrensel hak ve hukuk saygili, adil ve vicdanli olsunlar.Önceki yazida verilmek istenilen ana mesaj sadec bunlardan ibaretti

saygilarla
Kürsat

Oğuz Karsan
19-12-2009, 23:51
Merhaba.

sayin Oguz bey google da ormanlarin durumunun son 50 yilini göstermedigi acik ve asikar. O zaten biliniyor..

benim orda vermek istedigim mesaj ise analiz yapilabilir gecmisteki durumunun nasil olabilecegi kestirilebilip tahmin edilebilir idi.Tabii ki ben kesin su tarihlerde böyleydi demiyorum. bir yanlis anlasilma oldu sanirim


Sn. delphin7,

Sizin Kürşat bey olduğunuzu nasıl Nüfus Kağıdınız belirliyorsa, Bir arazinin orman mı ? Tarlamı ? Arsa mı olduğunu Türkiye Cumhuriyetinin Tapu dairesinin vermiş olduğu Tapu belirler.

Arazi alacak olanlar Tapuya gider araziyi orada yapılan işlem ile satın alırlar. Tapu belgesinde de bu arazi ormandan açılmıştır veya eskiden bu arazi ormandı diye birşey yazmaz.

Kadastronun görevi Kanunlar ile belirlenen işlemleri yapmaktır.Tapulanacak arazinin durumunu tespit etmek ve tapuya bildirmektir. Tapu da bu bilgiler ışığında yine kanunlar ile belirlenmiş görevini icra ederek tapu belgesini düzenler.

Kadastro ve Orman Kadastrosu' nun yapılma amacı zaten bellidir. Arazinin durumunu araştırarak ortaya koymak ve mülkiyet durumunu belirlemek. Orman olan ve olmayan yerleri ayırmaktır. Bütün bu işleri yapmak için maaş alan binlerce memur vardır.

Ayrıca bir araziye tapu vermek için bir sürü işlem, tutanak, komisyon ve yetkili imza gerekir. Yani tapulama işi kazayla olmaz.

Özetlersek, bir tapu dairesinden, bir arazi alırken evveliyetını araştıramayız. Bu araştırmayı millet adına kadastro ve tapu daireleri yaparlar ve bu iş için maaş alırlar. Bu iş için maaş alan binlerce memur var. Eğer, Orman olan araziye tapu verilmişse, bu bir suçtur. Önce bu suçu işleyen kişilerden hesap sorulması daha mantıklıdır. Bunun için de,

Muhtar,
Köy ihtiyar heyeti,
Kadastro tesbitini yapanlar,
Tutanakları imzalayıp askıya çıkaranlar,
Askı süresinde itiraz etmeyen görevliler,
Askıdan sonra onaylayan amir,
Askıdan sonra onaylayan Orman idaresi ve yetkilileri,
Orman kadastrosu ayrı geçmişse,
Orman Kadastro komisyonu ve üyeleri
Kadastro tutanaklarını imzalayanlar,
Kadastro tutanaklarına itiraz etmeyen orman görevlileri,
Tapuya evrakı sevk eden kadastro yetkilisi,
Tapuyu düzenleyen tapu elemanları
İmzalayan daire müdürü
Yine onaylayan mülki amir.

Benim bildiğim kadarıyla bir tapu düzenlenmesi için geçen süreç bu. Yani orman olan arazi birisine tapulanmışsa ve ben de ondan araziyi tapudan almışsam önce bu kişiler görevlerini yapmamışlar veya yanlış yapmışlardır.

Vatandaşa verdiğin tapuyu iptal etmekle bütün bu saydığım kişilerin yaptıkları yanlışı düzeltemezsin.

Bu mantıkla ormanları çoğaltamaz, azaltırsın.

Görevlerini yapmamış veya yanlış yapmış Bir sürü kişiye de boşuna maaş ödersin. Onlar yan gelip yatar maaşlarını alırlar.

Yaptıkları hataların sonucunda haksız bir şekilde iptal edilen tapular yüzünden A.İ.H.M' de Türkiye Cumhuriyeti milyarlarca dolar ceza ödemeye mahkum olur.


Saygılar.

delphin7
21-12-2009, 23:29
Merhabalar,

önemli olan memleket ormanlarinin artmasi ve gelecek nesillere saglikli olarak ulastirilabilmesi, tabii ki bu ülkenin vatandasi olan her bir bireyin hakki yenmeden.

Sanirim buradaki herkes de ayni görüste.Ben burada genel konusuyorum su **** bu sahsin aldigi tarla **** arazi icin bir yorum yapmiyorum lütfen yanlis anlasilmasin. Birinci yazimda da belirtmisdim.

Asil problem surada;

Devlet **** o an ki zamanin hükümeti yagmalanan yakilan heba edilen ormanlari yapana ödül verir gibi tapu dagitmis.Özellikle Ege ve akdenizdeki orman köylerin cogunun durumu bu. Bu tapu dagitilan arazilerde Tüm milletin hakki yok mu?

Oguz bey diyorsunuz ki;

"Sizin Kürşat bey olduğunuzu nasıl Nüfus Kağıdınız belirliyorsa, Bir arazinin orman mı ? Tarlamı ? Arsa mı olduğunu Türkiye Cumhuriyetinin Tapu dairesinin vermiş olduğu Tapu belirler."


Verilen bu tapular hakka hukuka evrensel degerler ve vicdana uygun olarak mi verilmis yoksa oy kaygisi ve sahsi cikarlar ugruna hükümetler bu is ile görevli daireleri baski altina alip peskesmis cekilmis.Eskiden verdikleri bu tapular ne derecede dogru asil problem burada!

ayrica;

"Arazi alacak olanlar Tapuya gider araziyi orada yapılan işlem ile satın alırlar. Tapu belgesinde de bu arazi ormandan açılmıştır veya eskiden bu arazi ormandı diye birşey yazmaz."

Bizde zaten Türkiye cumhuriyetinin tapu dairelerinin zamanin hükümetlerinin oy telasi yüzünden acilip yagmalanan heba edilen orman arazilerine tapu dagitilmasina karsiyiz. Simdi olup bitmis herkes tapusunu almis,ama gecmisde birtakim yanlisliklar ve haksizliklar yapildigi icin hala bir sonuca baglanamamis, adate kanayabn bir yara gibi!

Tapu dairesindeki görevlinin degil problem, yukaridan emir geliyor adamlar meclisde kanun degistirerek yapmislar bu isi senelerce sevgili Hayrettin Karaca da cok parmak basar bu konuya ülke ormanlarina Türkiye cumhuriyeti hükümetlerinin aldilari karar ve yasalar kadar hicbirsey zarar vermemis, verdikleri tapularda ortada tam bir kargasa ve kaos!


ama o tapu dagitma ortaminin kargasasinda ormani yakip yikan yagmalayan bircok kimseyede tapu verilmis ne olacak bunlarin durumu? Yeniden bir kadastro gelip kontroll ettigi zaman bu adamlar eyvahhh diye bagirip cagiriyorlar.


davasinda hakli olan bircok insanda var muhakak!

Zamanin oy tüccari hükümeti sana tapu vercegim demis yagmalanan ormani hakki hukku hice sayarak parsel parsel dagitmis.

Ha buranin eskiden orman olmadigi tapuda yazmiyor diyorsunuz yazarmi yaa.
Cünkü danisikli dövüs bu, alan memnun satan memnun. bir taraftan yakip yagmalayan diger tarafdan ülkeyi yönettigini idda edip günübirlik hedefler yüzünden ülkeyi heba eden anlayisdaki insanlar.

ama ne oluyor gün geliyor devran dönüyor. hak adalet yerini buluyor. Kimin dogru kimin yalan oldugu ortaya cikiyor,

orman acmasi bircok tarlalar ya göc sonucu ya erozyon sonucun ya ekomoik getiris olmamasi sonucu ekilecek bir deger olmaktan ciktigi icin, orman kendi hakkini sürgünleriyle fideleriyle disiyle tirnagiyla aramaya cikiyor. Bir bakiyorsunuz benim tarlam, tapusu bile var diyen adamin tarlasinin ortasindan fideler sürgünler birere birer fiskirmaya basliyor. Orman hakkini tekrardan kendi eller ile aliyor.

Keske hersey yukarida anlattigimiz gibi kolay, problemsiz, kendi dogal haliyle olsa ve cözüm bulunabilse!

Fakat gercekde durum cok vahim ve karisik özellikle bati bölgelerinde suclu sucsuz hakli haksiz icice girmis kördögüm olmus.Simdi burada ne oluyorsa arada magdur olan zamaninda devletine güvenen binlerce yüzbinlerce insana oluyor. Bunlarin sorunu diger insanlarin hakki yenmeden nasil cözülecek,
Gecmiste yapilan yanlisliklar yapanin ve yaptiranin yanina kar olarak kalmadan
nasil bir yol bulunacak



Sanirim tarafsiz hem halki üzmeyecek hemde gecmisteki yanlisliklari düzeltecek adil bir bakis acisi, mantikli ve dogru cözümler üretmek lazim. Eger tarlasi gecmiste orman acmasi olan simdi adete kücük bir korulugu dönüsen **** icinden sürgünler cikan arazilerdeki agaclara ne devlet nede tapu sahibi olan insanlar dokunacak, orman olarak tescil edilecek ama mülkiyet hakki tapu sahibi kisi yani vatandasda kalacak. Yani sahislarin tapulu kendi ormani olacak alip satabilecek ama orman haricinde hic bir amac icin kullanamayacak.

Umarim magdurlarin magduriyetini giderecek hakli ve adeletli cözümlere ulasiriz. Ülkemiz bügünü ve yarini icin...

sevgiyle,
Kürsat Metin

Oğuz Karsan
23-12-2009, 20:41
Merhaba.


Verilen bu tapular hakka hukuka evrensel degerler ve vicdana uygun olarak mi verilmis yoksa oy kaygisi ve sahsi cikarlar ugruna hükümetler bu is ile görevli daireleri baski altina alip peskesmis cekilmis.Eskiden verdikleri bu tapular ne derecede dogru asil problem burada!

Sn. delphin7

Tapu ve Kadastro kanununda herşey bellidir. Kime ne şekilde tapu verileceüi, nerenin tarla, nerenin orman ilan edileceği de belli kurallara bağlıdır. Eğer bazı kanunlar çiğnenmiş, tutanaklar olması gerektiği gibi tutulmamışsa bu durumda orman olması gereken yer tarla olmuştur ve ortada işlenmiş bir suç var demektir.

Peki bu suçu kim işlemiş olabilir bir düşünelim. Yıllar geçip orman olması gereken tarla ikinci ve üçüncü şahıslara satıldığında, devletin tapu dairesinden tarla alan birinin bu işte ne dahli olabilir? Tabi ki hiç bir ilgisi olamaz. Tapuya her insan ve kurum güvenmek zorundadır. Aksi halde sistem çöker. Çünkü tapu Türkiye Cumhuriyetinin güvencesi altındadır.

Bir önceki yazımda kanunlar çerçevesinde bir tapu verilme işleminin hangi aşamalardan geçtiği ve hangi yetkili imzaların olması gerektiğini aklımın erdiğince sıralamaya çalışmıştım. Dolayısıyla ortada bir suç varsa yıllar sonra o tarlayı tapu ile satın alanın değildir. Olsa olsa bu suç orman arazisine tapu verilmesine sebep olan yetkili kişilerdir. Bu yetkililer de ya orman görevlileridir ya da kadastro komisyonunda bulunan kişilerdir ki, kadastro komisyonlarında da genellikle orman görevlileri bulunurlar.

Özetlersem, ister orman olan alan tarla ilan edilsin, isterse tarla olan alan orman ilan edilsin bir yanlışlık veya yolsuzluk diye adlandıracak iseniz. Bunu araziyi satın alan kişiler yapamaz.

Bir diğer düşünülmesi gereken konu da bence şudur; Eğer ortada bir suç varsa işleyenler tarafından cezalandırılması gerekir. Bizdeki durum ise tam tersi. Yıllar geçipte yaptığı yanlışlığın farkına varan orman idaresi, yanlışlığı veya yolsuzluğu yapanı bulup cezalandırmak yerine araziyi iknci veya üçüncü şahıs olarak satın alan tapu sahibini cezalandırmaktadır. Siz hiç yıllar önce yanlışlık yaparak orman arazisinin tarla olmasına sebep olduğu için bedelini ödeyen bir orman görevlisi duydunuz veya gördünüz mü? Tek faturayı araziyi tapudan satınalan öder.

Sn. hakimlerimizin aklına da, yahu burası eğer ormandı, aklınız neredeydi demek gelmiyor olacak ki, tapu genelde orman idaresinin isteği doğrultusunda iptal edilir. Zamanında yapılan yanlışlığı veya yolsuzluğu yapanın yanına kar kalır.

Temennim bir gün bu yanlışlıkları yapanların ilan edilmesi ve tapu iptal davasını açarak tapunun iptal edilmesine sebep olduğu için Türkiye Cumhuriyetinin, A.İ.H.M' de mahkum olarak milletçe ödemek zorunda kaldığımız cezaların o sorumsuz kişilere rücu edilmesidir.

Saygılar

relic
12-02-2011, 12:59
3 nesildir elimizde olan yayla yerlerimiz içinde evimizin olmasına ve 1 tane ağaç olmamasına rağmen devlet ormana geçirmiş. bu durumda talep edeceğimiz bir hak olabilir mi? resmi evrak var elimizde bize ait olduğuna dair. emsal dava veya herhangi bir bilgisi olan varsa paylaşabilirse sevinirim.

junkcan
13-09-2011, 10:14
eğer kişi kendi arazisini ağaçlandırdıysa, kamulaştırılması da mümkün olmuyor diye biliyorum. şöyle bir örnek vereyim; ankara elmadağda baştaş çimento fabrikasının bir arazisi kamulaşacaktı lakin baştaş hızlı davranarak buraya "şemsiye ağacı" diye halk arasında tabir edilen ağaçlardan dikti ve daha sonra bu arazi ellerinde kaldı diye biliyorum. yanlış biliyor olabilirim gene de araştırmakta yarar var.

angel67
02-04-2012, 11:38
Tapulu arazinizde olsa devlet size tapu iptal davası açar..Evveliyatı ne olursa olsun bir kere davanız en az 20 yıl ve üzeri sürer malesef............

angel67
04-05-2012, 08:39
Dava açılan ve açılan dava sonucunda tapuları iptal edilen araziler, bedel alınmaksızın eski sahiplerine geri verilecek.
03.05.12 - 14:07:34

Orman vasfını kaybetmiş arazilerin sahiplerine satışını öngören yasanın çıkmasının ardından başvurular, 7 Mayıs 2012 günü başlayacak. 2B arazileri rayiç bedelin yüzde 70'i üzerinden sahiplerinin mülkiyetine geçecek.
ARSALAR SAHİPLERİNE İADE EDİLECEK
Kanuna göre şahıs arazisi olup sonradan yapılan incelemelerde devlet tarafından 2B şerhi konulan, bu vesileyle dava açılan ve açılan dava sonucunda tapuları iptal edilen araziler, bedel alınmaksızın eski sahiplerine geri verilecek. Bu çerçevede Türkiye genelinde 100 bin hektardan fazla arazinin iade edileceği tahmin ediliyor.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye genelinde 473 bin 417 hektar büyüklüğünde orman vasfını kaybetmiş arazi bulunuyor. Bunların içinde 2B olması dolayısıyla şerh konularak dava açılan ve davası devam eden, davası sonuçlanıp tapusu iptal edilerek Hazine adına tescillenen araziler de yer alıyor.
Yasaya göre, geçmiş dönemlerden bu yana, tapulu mülkü olup devlet tarafından 2B şerhi konularak tapusu iptal edilen alanlar ve tarım alanları hak sahiplerine bedelsiz iade edilecek. 2B şerhi konulup henüz dava açılmayanların ise şerhleri kaldırılacak. Devam eden davalar düşecek. Tapusu iptal edilenler eski maliklerine geri verilecek. Bu şekilde Türkiye genelinde 110 bin hektar, Antalya'da ise 15 bin hektarlık bir alan bulunduğu belirtiliyor. Kadastro çalışmaları tamamlanan ve satışa hazır hale gelen 2B alanları ise 193 bin hektar civarında. Antalya Defterdarı Hidayet Mat'ın değerlendirmesine göre 2B sorununun çözülmesinin birçok olumlu etkisi olacak. Kanun sayesinde sosyal barış sağlanacak. Yaklaşık 40 yıldır devam eden vatandaşla devlet arasındaki arazi davaları son bulacak. Sorunun çözülmesiyle bu alanlar artık imara konu olacak.
EKONOMİK KODLARA AYRILACAK
Sanayi ve ticaret alanı gibi ekonomik kodlara ayrılacak. Dolayısıyla şimdiye kadar hiçbir tasarruf yapılamayan ve hiçbir yasal ekonomik faaliyet gösterilemeyen 2B arazileri ekonomiye kazandırılmış olacak. Bu da yatırım ve istihdamı artıracak. Ayrıca konut sektörü hareketlenecek. Kentsel dönüşüm kolaylaşacak. Çarpık kentleşme önlenecek. Kırsal alanda çiftçiler ölçek büyütecek.
Zaman Gazetesi'nden Şaban Gündüz'ün haberine göre; Türkiye genelinde Antalya, sahip olduğu 2B arazilerinin toplam büyüklüğü ile başı çekiyor. Antalya'da yaklaşık 45 bin hektar 2B arazisi bulunuyor. Bunun 26 bin 120 hektarlık kısmı satışa hazır. Yaklaşık 3 bin 700 hektarlık alanın ise işlemleri devam ediyor. Tapu ve kadastro kayıtlarına göre Antalya'da 72 bin 53 adet 2B parseli mevcut.
En fazla 2B arazisi 6 bin 140 hektarla Kaş'ta yer alıyor. Antalya'nın 2B varlıkları Hazine arazilerinin yüzde 10'una denk geliyor. Antalya'yı 39 bin 287 hektarla Mersin, 34 bin 887 hektarla Balıkesir, 31 bin 706 hektarla Ankara, 29 bin 643 hektarla Sakarya, 29 bin 139 hektarla Muğla ve 18 bin 233 hektarla İstanbul izliyor.

surmeli66
08-05-2012, 14:06
Yozgat Belediyesi'nin sattığı 180 dönümlük araziyi 150 kişi aldı. Aradan 4-5 yıl geçti. Orman Müdürlüğü 2010 yılında 90 kişiye arazilerinde irili ufaklı çamlar bulunduğunu özel orman statüsüne alınabilir diyerek yazı gönderdi. Aradan geçen süre içerisinde ise komisyon oluşturup karar verilecek diyerek geçiştirdiler. Bu yıl da komisyonun oluşturulması zormuş.

Benim ise kendime ait 524 metrekare yerim var..Arsamızı kullanmıyoruz.
Bununla ilgili nasıl bir yasal yolu tercih etmeliyim.

nebula12
16-09-2012, 13:33
keşke olsa ülkemızde ama

werder
09-11-2012, 01:58
Yazılanları okudum. Biraz uzun ama güzel olmuş. Biz de aynı sorunu yaşadık. Bozcaadada bulunan 58 dönümlük bağın 3 dönümünü yitirdik. ( Bu alanda hiçbir ağaç bulunmuyor ) Gerekçe orman sınırlarının içinde olmasıydı. 1960 hava fotoğrafları gönderildi. Bu fotoğrafa göre kesilen 3 dönümde orman gözükmüyor ve sınırlar tam belirli değil. Orman sınır taşları ve teknik ölçümlere göre geçmişte bu kesim ormanmış. Peki o zaman neden kadastoya geçerken tapular böyle hazırlandı? Böyle bir salaklık olur mu. Bu yüzden tüm arkadaşları tapularına özellikle orman sınırına yakın tapularına güvenmemeleri konusunda uyarıyorum.

İşin ilginci arazinin içinde 2 dönümlük ormanlık kısımla ilgili bir gelişme olmadı. Şimdi o ağaçları yavaş yavaş kesip, yol düzenlemesi yapacağım..

Murat Öz
09-11-2012, 07:03
Mümkün ise Avrupa İnsan hakları mahkemesine gitmek lazım bu konular hakkında.

53 sene geriye git. " Yok efendim burası ormandı eskiden."

Orman ise senin memurun - bürokratın neden tapu verdi bana.

Töbe töbe.

Oğuz Karsan
18-11-2012, 13:41
Msrhaba,


Dava açılan ve açılan dava sonucunda tapuları iptal edilen araziler, bedel alınmaksızın eski sahiplerine geri verilecek.
03.05.12 - 14:07:34


Sn, angel67

Kanun çıkmasına rağmen, İşgüzar devlet memurlarımız kanunu uygulamamakta ısrar ediyor.

Orman iddiası ile kadastro geçtikten yaklaşık 18 sene sonra dava açıp tarla vasıflı tapulu arazimi orman ilan etmişlerdi.

Geçen Cuma günü dilekçe ile Mal müdürlüğüne başvurdum. Yetkili siz davayı kaybetmişsiniz ve araziniz ormana yazılmış, böyle araziler için iade yok dedi.
Buyurun şimdi ne olacak?

Saygılar

mezeli
15-02-2013, 19:52
Fındık bahçemizi 1986 yılında tapulu aldık 40 dönüm
bu sene orman işleri tarlamızın bir kısmı orman arazisi diyerek bizi mahkemeye verdi geçenlerde karar verildi ve tapumuzun 29 dönümünü iptal ettiler izmitli bi orman mühendisiyle sakaryalı bi harita mühendisinin raporunu haklı buldular.
ziraat mühendisi burası 70 yıllık fındık bahçesi raporu ve 7 tane şahit göstermemize rağmen mahkeme orman işlerini haklı gördü karar yargıtaya gitti şimdi ne yapmalıyım yardımlarınızı bekliyorum
şimdiden cevaplarınız için teşekkürler

Safranlı
16-02-2013, 09:49
Sevgili kardesim insan üzülüyor
yazık günah
prosedürü bilemiyorum ama malesef orman kanunu adı üzerinde

AK YAPI
26-08-2013, 13:16
Değerli arkadaşlar Arazisi orman veya iski veya devletin herhangi bir kurumu tarafından kamulaşdırılıp kendisine herhangi bir ödeme yapılmamış olan ve elinde bu arazilere dair bir kayıt bulunan osmanlı tapu gibi ) fakat bir bedel tahsil edememiş olan kişilere vergi harç ve diğer tüm avukatlık masrafları tarafımızca karşılanmak koşuluyla her türlü yardım yapılır ister size ait olsun ister dedeniz babanız vs akrabalarınıza ait fakat bir türlü çözüme ulaşamadığınız ümidinizi kesdiğiniz arazilerinizin bedelinin alınması veya karşılığında başka bir arazi verilmesi veya arazinizin tekrar size iadesi hakkında dava açılması ve bunun gibi çok farklı konularda her türlü hukuki destek verilir lütfen bizimle temasa geçin Email:abdkkaradeniz@gmail.com

okseckin
03-10-2014, 00:36
Herkese merhaba
10 yillik birikimimizle istanbulda ev almak yerine bir macera ile eceabat tarafinda arazi almaya karar verdik.
Ancak tam satinalma asamasinda bu forumda ozellike oguz karsan beyin yazdiklarindan sonra cok terddutteyiz.

En son 2013 yılında bu konuda yazılmış. O tarihten bu yana orman mudurluklerinin tavrinda bir yumusama var midir sikintilar aynen devam etmektemidir.
Oguz karsan beyin davasi nasil sonuclanmistir. Benim almak istedigim arazide cam agaclari var fakat tapuda tarla olarak geciyor. Orman mudurlugune telefonla sordum ormana komsu degil dediler ve 1980 deki kadastroda belirlenen orman tahdidine siniri yok dediler.
Ancak yargitayin emsal karari malum
demoklesin kilici gibi tepemizde durur mu.
Desteginiz icin simdiden tesekkurler. Saygilarimla

Oğuz Karsan
06-10-2014, 13:32
Merhaba,

Sn. okseckin ,

Endişeleriniz hala geçerlidir. Tapulu olsa da orman müdürlüklerinin tavrı aynı. İçinde Ağaç olan yere saldırıyorlar.

Şimdiki hükümet bir kaç yararlı kanun çıkardı ancak onu da chp Anayasa Mahkemesine gönderip iptal ettirdi.

Kısaca hala bu ülkede tapuya güvenerek yer alınmamalı. Basit bir dilekçe ile Orman Müdürlüğüne müracaat edip, "Satın almayı düşündüğüm arazinin orman ile bir ilgisi var mıdır? "

Veya "ileride tarafıma burası eskiden ormandı diyerek 1950 lerdeki haritalar ortaya konarak dava açılabilir mi?"

diyerek müracaat edin eğer dilekçenize, lafı dolandırmadan net bir cevap alabilirseniz satın alın.

Saygılar

okseckin
08-10-2014, 08:53
oguz bey merhaba

belirttiğiniz şekilde orman müdürlüğüne sordum ancak onlar çanakkale orman müdürlüğüne başvurulması gerektiğini ve bu başvurunun ardından 3 kişilki bir komisyonun nihai kararı vereceğini bildirdiler. eceabat orman müdürlüğü böyle bir yazı vermiyor.
ancak eceabattaki yetkili bu 3 kişilik komisyonda olacağını soyledi. arazilere de bakmış ormanla ilgisi yok diyor. ancak arazi içinde %50 sinde aktif çam ağaçları var.

kafam çok karıştı umarım bir sorun olmaz.
yeni yasa ne zaman ve nasıl uygulanacak.
sahiplerine tapular iade edileceği ve 49 yıllık ücretsiz kullanım hakkı verileceğinden bahsedilmiş.

saygılarımla.

Oğuz Karsan
13-12-2014, 12:49
Merhaba,

Sn. okseckin,

Ben de Orman Müdürlüğüne tapu ve çap ile müracaat etmiş ve benzer cevap almıştım. Kimseye güvenmeyiniz.

Şahitli ispatlı olduğu ve orman şefi ve müdürü orman ile bir alakası yoktur dedikten sonra aynı kişiler 7 sene sonra tapu iptal davası açtılar.

Ellerinden burası orman değildir diyen yazılı ve resmi bir belge isteyiniz.
En azından ilerideki olumsuzluklarda elinizde belge olur. Mahkeme safhasında ibraz edersiniz.

Saygılar

aysozbek
22-01-2015, 14:52
Oğuz Bey, forumdan bir miktar takip ettim ama bazı konular bende açıklığa kavuşmadı. Yaşadığınız olay da ilginç geldi. Sizin için sakıncası yoksa taşınmazınız hakkında verilen mahkeme kararlarını gönderirseniz incelemek isterim. E-posta adresim aysozbek@gmail.com

adanalıtırcı
12-02-2015, 12:01
4 dönüm tarla aldım besicilik yapıyom alırken bana gösterdikleri yerle ölçümdekiyer ayrıyer çıktı avkat birbuçuk dönüme zeytin ekmiş nasıl alırım

adanalıtırcı
12-02-2015, 12:03
adanalıtırcıyazmayı unuttum zeytin 3 yaşında zeytin vermiyor birde karşıdaki avkat neyapmalıyım

OZDEMRBULENT
29-09-2016, 23:57
Merhaba
Öncelikle konuyla ilgili yorumları için herkese teşekkür ediyorum şimdiden .

Tapulu 315 donum orman arazisinin hissedariyim . Tapu kayıtlarında halen tarım arazisi dir. Şuan kadastro iptal davası açmak üzereyiz .1992 yılında hiç bir mirasçiya tebliğ edilmeden kadastro yapılmış . Hiç bir şekilde tarım olarak kullanılmamış bir arazi olmasına rağmen 2 km aşağıda tarım arazileri mevcut . Yolun başında ki biri olarak nasıl bir yol izlemem gerekir . Arazimi tekrar tarım arazisine cevirebilir miyim . Uzun zamandan beri kullanılmamış bir arazi olması beni zora sokar mı? Biz bu mirasımızı yeni öğrendik ve veraset davası açtık . Şuan ki aşamada neler yapılmalı ? Bu arada ağaçların yaşı 15 **** 20 yaş aralığında . Arazinin bir kismi kullanılabilir alan. Teşekkür ederim şimdiden .

FASEN
13-09-2017, 00:54
Arkadaşlar bir konuyu paylaşmak istedim. Tapusu olup ta ormanın el koyduğu araziler için şu durum mevcut.
Orman Müdürlüğü 20.11.2012 tarih ve 28473 sayılı Resmi Gazetede çıkan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin Tapulaması ve kadastrosu yapılmış yerlerde orman kadastrosu başlığı altındaki 19.Maddesinin 3 ve özelliklede 4. fıkrasına istinaden iptal davaları açıyor.
4. fıkra şöyle der:
Yukarıda belirtilen listelerde yer alan parsel sahipleri ile ayni ve şahsi hak sahiplerine çalışmanın kesinleşmesini müteakip durumu anlatır tebligat yapılarak orman sınırları içinde tamamı kalan yerlerin terkini ile kısmen kalanların rızaen terk işlemlerinin otuz gün içinde yapılması, yapılmaması halinde tapu iptal davaları açılacağı ilgili İşletme Müdürlüğünce bildirilir. Süresi içerisinde rızaen terkin yapılmaması halinde tapu iptali ve orman olarak tescili için dava açılır.
diyor. Görüldüğü gibi madde çok ağır.

Yukarıda bahsettiğim yönetmelik 27.11.2013 tarih ve 28864 sayılı Resmi Gazete de değiştirilip 19. maddenin 3. fıkrası vatandaşın lehine olacak şekilde düzeltiliyor. En ağır maddesi olan 4. fıkrası ise kaldırılıyor.
Yeni yönetmelik şöyle der;

Aynı Yönetmeliğin 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve beşinci fıkrası ise dördüncü fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.

“(3) Tapulama ve kadastro çalışmalarında yapılan tespitin vasıf tayini yönünden bu Yönetmelikte belirtilen kriterlere uygun olmaması nedeniyle tapulama ve kadastro tespitlerine aynen uyulmasının mümkün olmadığı hallerde;

a) Tapulama/kadastro, imar mevzuatı veya hükmen ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlara ilişkin tapu kayıtları esas alınır.

b) Tapulu yerlerde bulunan ve tabii olarak veya ekim-dikim yoluyla yetiştirilmiş ağaçlık alanlar parsel bazında değerlendirilir. Ağaçlık alan; üç hektardan küçük olması halinde orman sayılmayan yer, üç hektar veya daha büyük olması halinde ise mülkiyet durumu esas alınmak suretiyle Devlet ormanı, amme müesseselerine ait orman ya da hususi orman olarak sınırlandırılır.”

Bu söylediğim değişiklik, www.ogm.gov.tr nin web sayfasında Mevzuat adlı menü tıklandıktan sonra sol tarafta Yönetmelik linkini tıklayıp 21-40 . sayfalarda (alttaki sayfa numaralarını tıklayınız) ORMAN KADASTROSU VE 2-B UYGULAMA YÖNETMELİĞİ başlığını tıkladığınız da bu yazıyı yazdığım tarih itibari ile yürürlükte olan yönetmeliğin 19. maddesi aşağıdaki gibidir.

Tapulaması ve kadastrosu yapılmış yerlerde orman kadastrosu
MADDE 19 – (1) Tapulama ve kadastrosu yapılmış yerlerde yapılacak orman kadastro
çalışmalarında tapulama ve kadastro tespitlerine aynen uyulduğunda ve ölçme yapmaya lüzum
kalmadığı tespit edildiğinde; tapulama ve kadastro sınır ve ölçülerinin aynen kabul edildiği yazılmak ve
ayrıntılı tutanak tutulmak suretiyle tespit edilen sınırlar, orman sınırı kabul edilerek haritasında
işaretlenir.
(2) Tapulama ve kadastrosu yapılmış yerlerde, ormana sınır tapulama ve kadastro parselleri,
orman kadastro haritalarında mutlaka gösterilir.
(3) (Değişik:RG-27/12/2013-28864) Tapulama ve kadastro çalışmalarında yapılan tespitin vasıf
tayini yönünden bu Yönetmelikte belirtilen kriterlere uygun olmaması nedeniyle tapulama ve kadastro
tespitlerine aynen uyulmasının mümkün olmadığı hallerde;
a) Tapulama/kadastro, imar mevzuatı veya hükmen ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen
kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlara ilişkin tapu kayıtları esas alınır.
b) Tapulu yerlerde bulunan ve tabii olarak veya ekim-dikim yoluyla yetiştirilmiş ağaçlık alanlar
parsel bazında değerlendirilir. Ağaçlık alan; üç hektardan küçük olması halinde orman sayılmayan yer,
üç hektar veya daha büyük olması halinde ise mülkiyet durumu esas alınmak suretiyle Devlet ormanı,
amme müesseselerine ait orman ya da hususi orman olarak sınırlandırılır.
(4)(1) 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre sınırlandırma ve tespitleri yapılarak otuz
günlük kısmî ilâna alınan orman alanlarında orman kadastrosu yapılmış sayılır.

(1) 27/12/2013 tarihli ve 28864 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve beşinci fıkrası ise dördüncü fıkra olarak teselsül ettirilmiştir.

Görüldüğü gibi 3. maddesi vatandaşın lehine değiştirilmiş ve 4. maddenin başına 1 rakamı atarak ve aşağıda da açıklamasını yapıp bu maddenin kaldırıldığını belirtmiştir.
Dolayısı ile artık tapulu arazilerin iptal davası açılarak vatandaşın elinden alınmasına dur denilmiştir.
Lütfen bu bahsettiğim konuyu her platformda bahsediniz. Çünkü Tapu dairelerine güvenilerek alınan bu arazilerin vatandaşların elinden alınmama sı gerekir.

Bu konuda detaylı bilgi ve AİHM kararını internetten bulabilirsiniz.

Bu yazıyı da okursanız iyi olur.
http://www.hukukihaber.net/orman-serhi-sebebiyle-acilan-davalarin-degerlendirilmesi-makale,4679.html

Saygılarımla..

dağdelisi
06-12-2018, 11:35
Sn. forum üyeleri merhaba,

Foruma yeni üye oldum herkese saygılarımı sunarım. Bende sizler gibi doğa ve hayvan düşkünü biriyim. Şehir hayatından uzaklaşmak birçoğumuzun olduğu gibi benimde hayalim, bunun içinde hazır çalışırken bir arazi ve ev almak istiyorum, bana uygun bir yer buldum ama yerin orman içerisinde olması biraz kafamı karıştırdı açıkçası. Forumdan okuduklarımdan dolayı çekimser kaldım. Henüz yeride tapuyuda görmedim sadece fotoğrafları gördüm ve satıcıyla telefonda konuştum, haftaya yere bakmaya gideceğim. 20 dönüm fıstık ağaçları içerisinde bir yer, benim merak ettiğim fotoğraflardan az çok orman arazisi olup olmadığı anlaşılır diye düşünüp sizden yardım istiyorum. 1. si burası 20 dönüm tapulu olmasına rağmen orman olarak geçiyor olabilir mi? 2. si ben burayı alsam etrafını tel örgü yapabilirmiyim? Evin elektrik ve suyu mevcut. Tek kafama takılan dediğim gibi orman içerisinde olması. Teşekkürler. http://resimag.com/p1/9521e4aa8c.jpeg

B.ÇINAR58
05-11-2019, 19:00
Herkese merhaba. yenı üye oldum siteye. sizlerden öğrenmek istediğim , hazineye ait olan bir araziyi hazine orman bakanlığına tahsis ediyor ama orman bakanlığı araziye ağaç dikmedi su an boş. milli emlak mudurluğüden kiralamak için giddiğimden ormana tahsis ettik diyorlar. acaba orman il mudurluğünden bu boş arazi kiralanabilirmi ?