View Full Version : Nükleer Enerji - Nükleer Santral
Dogasever
12-03-2011, 18:59
Japonya'da radyasyondan zehirlenen 3 sivilin (daha başka var mı bilmiyorum şu anda) buraya bu istasyonu kurmayın deme şansı oldu mu çok merak ediyorum? Eğer bu 3 kişinin söz söyleme hakkı olsaydı ne derlerdi? :)
MeyveliTepe
12-03-2011, 19:23
Ancak bu durum süprizmi ?Saf vatandaşlar için sürpriz. Yalan söyleyerek yapanlar için ve yalan söylendiğini bilenler için değil.
Enerji lazım, başka çare yok, hem bak teknoloji ne kadar ileri, 9 depreme dayanır, çernobil mi, sarhoş hatası, başka çernobil olmaz, doğa mı, o da neymiş, değiştirirsin olur biter, vs.vs. Bu başlıkta bile yazılı hepsi. Bunlar söylenenler, destekçilere söyletilenler.
İşin gerçeği, olan biten sermaye yönetiminden ibaret. Karar verenler riskleri, olası sonuçları vs. hepsini biliyorlar, ama kendi insanları için bile "tohumuna para mı saydık" mantığından hareket edebiliyorlar. Bunu yaparken de, kısmen kendilerini inandırdıkları "biz yaparız, üstünüz, tekniğimize güveniriz, çok tedbir alırız, şöyleyiz böyleyiz" yalanını yaratıyorlar. Bu insanın ilkelliği.
Türkiye'nin deprem kuşağında olması bir sürpriz mi? Bazılarımız ille de nükleer demiyor mu? Bunu yaparken, boyunlarını büküp "evet, nükleere iyidir demiyoruz ama ne yapalım başka da çare yok" riyakârlığını göstermiyorlar mı? Bak, 442 faal santral var, 24 sivil kaza olmuş dediğimizde,"istatistiktir, zaten bizim hoca şunu bunu söylediydi, hem de zaten google" gibi garabet şeyler söylenmiyor mu?
"bir küresel ekonomidir tutturmuşuz". Bunu pazartesiden itibaren önümüzdeki aylar boyunca hep birlikte göreceğiz. Japonya'daki felaketler dizisi, japonun radyasyonu, bizim yurdum insanını nasıl tırmalayacak.
MeyveliTepe
12-03-2011, 19:43
Bu son kaza Türkiyeye nükleer santral kurulduktan sonra da gerçekleşebililirdi. Az bir umut, belki biraz basiret üstün gelir.
Zaman olarak çok uygun bir noktadayız. Yenilenebilir enerji üretimi henüz başlangıçta. ABD ve Avrupa'da çok iddalı ama ciddi yenilenebilir enerji kullanımı hedefleri var. Yıllardır boşlanmış olan ar-ge çalışmalarıyla yenilenebilir kaynakların verimliliklerinin geometrik olarak olarak artacağı ortada. Tüm stratejiyi buna odaklamalıyız.
Öte yandan kayıpları ortadan kaldırmalıyız. Şebeke kayıplarımız %19. Bu oran Avrupada %3.4. Aradaki farkın miktarı 30 Milyar kWh. Altyapıya yatırım yaparak kayıpların Avrupa seviyesine gelmesi zaten başlı başına bir kazanç. Bunu yaparken, yasası yönetmeliği çıkan bireysel üretilen enerjinin şebekeye verilebilmesi de uygulanır hale gelir. Bu hiç kuşkusuz, çok daha verimli teknolojinin seri imalat ile ülkeye yayılmasına sebep olur. Bu uygulanabilir hale geldiği anda, yıllık toplamda bir kWh bile borçlu kalmayacağıma garanti veririm.
ABD'de özel şirketler geliyorlar, evinizin çatısını paneller ile kaplıyor, aletini, edevatını koyuyor. Oradan ürettiği elektriği şebekeye veriyor, siz de şebeke fiyatının %25'i ucuza enerjiyi alıyorsunuz, ayrıca beş kuruş vermiyorsunuz.
Devletin enerji verimliliği planı bir çok önemli ve olumlu tesbit ve tedbirle dolu. Bunları uygulamaya koyacak kaynağı ve iradeyi bulduklarında elde edilecek verimlilik kazancı birden çok nükleer santralin vereceğinden fazla olur.
Bunları yaparken, kimse ile mukavele yapmamıza, kimseden garanti beklememize ve kimseye güvenmemize gerek de kalmaz.
kazanlik
12-03-2011, 19:45
japonya`daki felaketi bende endise ile izliyorum,, ne kadar dogrudur bilmiyorum ama japonyanin %30 enerji ihtiyacini nukleerden sagladigi yaziyor haberlerde,, yarin en kotu senaryo gerceklesse ve 10binlerce insan hayatini kaybetse bile bir yil sonra yeniden ve daha buyuk nukleer santral kurulacaktir.. Bununda sermayeyle v,s. alakasi yok,, seve seve olmasada alternatifi yok.nukleerden para kaldiran sermayeler gunesden ruzgardan para kazanamazlar mi?
isterseniz anket yapalim,, japonyada en kotu senaryo gerceklesse yeniden nukleer santral yapilir mi yapilmaz mi? dunyadaki ulkeler kendi santrallerini kaldirip yerine soya fasulyesi ekerler mi ekmezler mi?
1. kazanlik nukleer 1, soya fasulyesi 0
2. meyvelitepe
3.dogasever
4.memet
sonucun ne cikacagi malum,, nukleer teknoloji zaten birkac ulkede var,, onlarda kendi santrallerini gelistirmeye bakiyor,, kapatmaya degil,,
ayrica ``riyakar``kelimesinden alindim,, tartismanin seviyesini dusurmeyin lutfen.
MeyveliTepe
12-03-2011, 20:04
ayrica ``riyakar``kelimesinden alindim,, tartismanin seviyesini dusurmeyin lutfen
Hedef göstermemiştim. Alınmanız sizi ilgilendiriyor ancak tanıma (http://www.tdk.gov.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A79F 75456518CA&Kelime=riyak%C3%A2r)tam uyuyor. "İyi değildir ama ne yapalım başka da çare yok" deyip çare aramayı bile gereksiz gören, "iyi değildir" derken karşısındakilerin ön yargıyla harekettiğini zannederek aslında onlar gibi düşündüğü izlenimi vermek istemenin tanımıdır. Siz farklı iseniz farkı anlatınız, o zaman zaten o tanımın içine girmemiş olursunuz.
yarin en kotu senaryo gerceklesse ve 10binlerce insan hayatini kaybetse bile bir yil sonra yeniden ve daha buyuk nukleer santral kurulacaktir.. Bununda sermayeyle v,s. alakasi yok,, seve seve olmasada alternatifi yok.
Belki. Ancak alternatifi olmadığı için değil. Size mi sormuştum, "kaç insan ölse makuldür" diye. Tekrar sorayım.
Bir de, bazı devletlerin yenilenebir kaynaklarla önümüzdeki yıllarda toplam tüketimin %80'ini karşılama hedeflerinin var olduğunu yazdığımda galiba siz yazmıştınız bunlara inanılmaması gerektiğini. Galiba, "dünyayı yanıltmak için öyle söylüyorlar" demeye getirmiştiniz, değil mi?
kazanlik
12-03-2011, 20:13
Sn. Dogasever, az once 1000kWh lik PV santral kurulum teklifini yeniden inceledim,
Haklisiniz ,, yanlis yazmisim,, 2.8milyon euro fiyati sabit paneller icinmis, geri odeme sureside 3 yil degil 6.35 yil.
OPSIYON olarak sunulan gunesi takip eden hareketli sistemler ise 3.8milyon euro ,, geri odemeside 6,1 yil olarak hesaplanmis.
Sistemin geri odemesi devlet garantisiyle gerceklesiyor, yani devlet cepten yerse, devlet garantisi demek 10 kurusa sattigi elektrigi 80 kurusa satin alirsa. aradaki 70 kurusuda sade vatandasa fatura ediyor. biyodizel destegi verilmeye basladigi 3 yildan bu yana yag ve seker fiyati 3 kat artti.
ucuz yag ve seker icindeki tehlikelerden haberiniz var mi?
kazanlik
12-03-2011, 20:31
Sn. Meyvelitepe, benim alternatif aramadigimi nerden cikardiniz?
``kac insan olse makuldur? `` diye usenmemissiniz , tekrar sormussunuz,, bende tekrar cevap vereyim, ``sifir``.
sizin alternatiflerinizi de cok merak ettim dogrusu,,
MeyveliTepe
12-03-2011, 20:47
``kac insan olse makuldur? `` diye usenmemissiniz , tekrar sormussunuz,, bende tekrar cevap vereyim, ``sifir``.Bunu şundan tekrar sordum. Son felakette korkulan olsa, on binlerce insan radyasyondan etkilense bile, -alternatifsizlik- sebebiyle orada yeni nükleer santrallerin kurulacağını, ya da kurulması gerektiğini belirttiniz. Nükleer kazaları uçak kazalarıyla benzeştirdiniz. Bunları yaparken, böyle bir riski kabul etmeyecek insanların iradelerinin de önemli olmayacağı anlamına gelen şeyler söylediniz, başka çernobil olmaz dediniz.
Bunları söylerken, gerçek bir güç sahibiyle mukaveleniz yok ise, riskleri kişisel olarak da göze alıyorsunuz ve alınması gerektiğine inanıyorsunuz anlamına gelir. Bu sizin kişisel duruşunuzun da bir ifadesidir. Bu yüzden soruyorum, sizce makul olan nedir diye.
Şayet yazdığınızda samimi iseniz ve nükleer sebepler ve radyasyon sebebiyle tek bir insanın bile ölmesi sizce makul değil ise, kabul edilemez ise, nasıl oluyor da pek çok insanın ölmesine, radyasyon sızıntılarına sebep olacak bir şey karşısındaki duruşunuz risklerin göze alınabilir olduğu yönünde? Bunun açıklaması nedir?
kazanlik
12-03-2011, 21:22
belliki sizin bakisiniz ve benim bakisim,, sizin frekansiniz ve benim frekansim cok farkli. Israrla nukleeri savunanlari riyakarlikla, sermayecilikle, umursamazlikla suclamaya devam ediyorsunuz. sizin dusuncenizle elektrik insani carpiyor deyip kullanmamali, kaza oluyor diye araba kullanmamali, GMO`lu diye yemek yememeli, kopekbaligi var diye Floridada yuzmemeli,
Su anda evinize 220V, 50Hz elektrik kesintisiz gelebilsin diye kac kisinin calistigini, kac kisinin RISK`e girdigini, hatta kac kisinin hayatini kaybettigini tahmin edebiliyorsunuzdur sanirim,,
madem sizin icin `RISK` varken kullanilmamali,, o zaman LUTFEN kapatin PC`nizi , yakin gaz lambanizi. Benim iki arkadisim elektrik carpmasindan yanarak hayatini kaybetti. ben yuzumun yarisini yaktim, neredeyse kor oluyordum ama hala bu isi severek yapiyorum,
Sahsen, sizin optimist dusuncelerinize hayran kaldim,, ne is yaptiginizi sorabilir miyim?
Sayın kazanlik,
İnsan dünyaya ne şartlarda gelir ve ne şartlarda büyür? Hepimiz, küçük bir bebek olarak dünyaya geliriz. Bu bebeğin, hem fiziksel hem ruhsal ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçları varken ebeveynleri yoksa bu yükümlülüğü almış büyükleri tarafından karşılanır ya da karşılanmaya çalışılır. Bu şartlarda iken henüz kendine yetemeyen insanoğlu ehil ya da ehil olmayan kişinin yetiştirme şartları ve bilgisine muhtaçtır. Hepimiz böyle bir ortamda büyüyoruz ve genel olarak , büyüklerin ya da muhtaç olduğumuz otoriteniz bilgi birikimine, kapasitesine mahkumuz. Bu tabi olumlu da olabilir oılumsuz da.
Düşünün ki bir çocuk ailesinin ya da bir otoritenin sevgisi, bilgisi ya da koruması olmadan büyüsün. Bu mümkün değil. Bir de şunu düşünün, bir çocuk bu otoritenin doğru dediğini kabul etmeden yaşama imkanı bulsun.
Bu söylediklerim öyle basit şeyler değil. Aileler ya da otoriter güç herşeyin en doğrusunu bilir diye bir durum söz konusu değil ve genelde yaşanan sorun bu. Çıkar sahibi yönetimler, eğitimden, ekonomiye, kültürel değerlere karşı söz sahibi olmaya çalıştıklarından beridir, insanlar haklarını, benliklerini, doğalarını savunmaktan uzaklaşmış, uzaklaştırılmışlardır.
Ama düşünün ailenizin ya da otoritenizin doğrusunu mecburen kabullenseniz dahi, benliğinizle, yaşamsal deneyimlerinizle çatışmaya başlarsınız.
Bir hikaye vardır; bu hikayede kimsenin çıkamadığı yüksek bir dağ ve o dağa çıkmaya çalışan kurbağalar vardır. Bu kurbağalar hep oraya çıkmak için yarışır ama hiçbirisi çıkamazlar. O dağa çıkmak imkansızdır, hep öyle söylerler. Bir gün bir kurbağa o dağa çıkar ve diğerleri nasıl çıktığını merak eder ona sorarlar. Cevap vermez kurbağa, çünkü sağırdır! (onlara)
Kendi doğamızla, kendimizle çatışmaktansa kendimize inanıp, iç sesimize kulak verip, felaketler yerine kendimizi gerçekleştirmeye çalışsak inanın hepimiz çoktan başarırdık. Halen de başarabiliriz.
Ayrıca elektrik çarpmasıyla nükleer facia siz de takdir edersiniz ki kıyaslanamaz. Bir nükleer facianın olduğu yerde sadece insanlar değil tüm canlılar çok uzun yıllar yaşam bulamayacak. Bu az bir şey olmadığı gibi, her insanın, her canlının hayatı değerli olmasıyla birlikte gerçekten kıyaslanamayacak bir durum. Lütfen bunu takdir edin.
MeyveliTepe
12-03-2011, 22:17
belliki sizin bakisiniz ve benim bakisim,, sizin frekansiniz ve benim frekansim cok farkli. Israrla nukleeri savunanlari riyakarlikla, sermayecilikle, umursamazlikla suclamaya devam ediyorsunuz. sizin dusuncenizle elektrik insani carpiyor deyip kullanmamali, kaza oluyor diye araba kullanmamali, GMO`lu diye yemek yememeli, kopekbaligi var diye Floridada yuzmemeli,
Yine aynı şeyi söylüyorsunuz. Söylediğiniz şey, nükleer risklerin kabul edilmesi gerektiği yönünde, öyle değil mi? Şunun ayırdına vardığınızı farkedemedim hala. Uçağa binmek risklidir (evet 1/9,2milyon olasılıkla). Siz bu riski biliyor ve göze alıyorsanız uçağa binersiniz. Sizin seçiminizdir. Sizin bu uçağa binmenizden toplumun tümü etkilenmez. Sizin uçağa binmeniz toplumu riske sokmaz. Uçak düşerse sizin tercihinizdir. O uçağa zorla bindirilmemişseniz kimse kimseyi suçlayamaz. Macera istiyorsanız Floridada, hatta Güney Afrikada açık denizde yüzersiniz. Bu eyleminiz -aileniz dışında- kimseye bir etki yapmaz. Olsa olsa ailenize hesap verirsiniz.
Öte yandan, ülkede nükleer reaktör kurulması, hiç kaza olmaması durumunda dahi -uzun vadeli çevresel kirlenmenin dışında-, riskler bakımından (uçak kazasından 15bin misli daha fazla olasılıkla) bu riski göze almayanları da, toplumu da riske sokar.
Evet, frekanslarımız farklı. Ülkede nükleer reaktör kurulmasını savunanları, her şeyden önce sorumsuzlukla, ülkeye karşı suç işliyor olmakla suçluyorum. Zamanında televizyonda radyasyonlu çay içip toplumu da buna teşvik edenleri suçladığım gibi.
Bir yandan kimsenin bu sebepten ölmesine razı değilim deyip, öte yandan insanların istekleri dışı ölmelerine sebep olacak bir şeyin yapılmasını savunmuyorum. Kimsenin isteği dışı radyasyondan etkilenmesini istemiyorum, o halde bunu sağlayacak her girişimi de kökten reddediyorum. İşin sermaye tarafı, bu suçu işlemeye hazır olanların motivasyonları ile ilgili.
Şu anda Fukushima'dan başka yerlere götürülmeye çalışılan, bir yandan da iodine yutturulan insanların, bu felaketten sonra mühürlenecek olan santralın yanına bir yenisinin inşa edilmesi arzusunu taşıdıklarını düşünmüyorum. Bu insanların şimdi çektiklerini kendilerine hak gördüklerini de sanmıyorum.
Bu kadar basit. "PC'yi kapatın, gaz lambasını yakın" saçmalığını da bırakın lütfen. Siz kendinizi radyasyona bularsanız sizin seçiminizdir. Kandırılmamışsanız, biliyorsanız mesele yok. Ama sizin bu merakınız benim çocuğumu etkileyecek ise buna karşıyım.
Evet, GDO konusu da böyle. O da insanların isteği dışında, gizlenerek, adeta zorla insanlara yedirilmek istenen bir şey. Bunu yapabilmek için devletler, ticaret örgütleri vs. neler yaptıkları da meydanda. Asla insanların aslında ne yediklerini bilmelerini istemiyorlar. Oysa bundan korkmasalardı, bir kısım insan GDO'lu bir şey yemezken belki bazı meraklıları iştahla yerdi. Bakın, açlığın eşiğindeki bir ülkeye yediremediler (http://meyvelitepe.typepad.com/meyvelitepe/2011/01/zambia-kadar-olabilmek.html). Size göre bunu da tevekkül ile karşılayıp iştahla yemek gerekiyor olabilir. O da sizin seçiminizdir, ama benim değil.
Ne iş yaptığımın bir önemi yok. Bir zamanlar Peco energy'nin kontrol prosedürlerine bile bulaşmışım (yeni hatırladım). Bunun optimistik olmak ile de alakası yok. Sadece neyi istediğimi, neyi neden istemediğimi söyleyebiliyorum, hepsi bu.
memoxenerji
12-03-2011, 22:24
ben 176. mesajda adı geçen ülkelerle ilgili bir tablo eklemek istiyorum,
türkiye nin (diğer ülkelerdeki gelişmişliğide işin içine katarak ki ortalama milli gelirleri kişi başı 30 000 $ )daha fazla enerjiye ihtiyacı varmı-yokmu siz karar verin !
bu arada bu ülkelerin ikisinde nükleer enerjide mevcut.....
ben bu mesajımı tekrarlamak istiyorum.
bu kadar enerjiye ne gerek var derken kasteddiğiniz miktar ne kadar.
bunun askeri ve azami sınırları nedir.
belki bu sınırları bilirsek sayısal olarak nelerin gerekli nelerin fuzuli olduğu daha net ortaya çıkabilir diye düşünüyorum .
MeyveliTepe
12-03-2011, 22:32
TOKYO | Sat Mar 12, 2011 4:17pm EST
TOKYO (Reuters) - A quake-hit Japan (http://www.reuters.com/places/japan)ese nuclear plant reeling from an explosion at one of its reactors has also lost its emergency cooling system at another reactor, Japan's nuclear power safety agency said on Sunday.
The emergency cooling system is no longer functioning at the No.3 reactor at Tokyo Electric Power Co's Fukushima Daiichi nuclear power facility, requiring the facility to urgently secure a means to supply water to the reactor, an official of the Japan Nuclear and Industrial Safety Agency told a news conference.
Reuters'den bir taze haber daha. 3 nolu reaktörün acil durum soğutma sisteminin artık çalışmadığı bildiriliyor. Halledemezlerse yeni potansiyel bir tehlike.
MeyveliTepe
12-03-2011, 22:49
BBC 21:45 GMT: Reuters: The number of people exposed to radiation near Fukushima No. 1 nuclear plant could reach 160, an official from the Japan Nuclear and Industrial Safety Agency has said. Nine people have shown signs of possible exposure.
Radyasyondan etkilenen kişi sayısı 160 olabilir. 9 kişi muhtemel radyasyon etkilenme belirtileri gösterdi.
Sevgili Dostlar,
Aramızda gelişimin ve değişimin olmazsa olamaz oldüğünu inanarak kabul ettiğimizi inkar eden yoktur sanıyorum,
Değişim için enerji gerektiği sürece ve de mevcut teknolojiler ile bu gereksinme karşılanmayacak ise Nükleer Enerji kaçınılmaz olarak TEKNOLOJİSİ ile birlikte gerekli olacaktır.
Nasreddin hoca hikayesindeki gibi herkes haklı. Üzülerek söylüyorum REAKTÖR PATLASA dahi Japon lar ya da diğer gelişmiş ülkeler bu patlamadan da ders alarak yenilerini inşa edeceklerdir.
Günümüze gelene kadar kaç baraj doğal afetler sonucu yıkılıp patladı ? Ama yenileri daha gelişmiş olarak inşa edilmeye devam ediyor ve de edilecektir,
Hayatta her şeyin bir bedeli vardır ve bu bedel mutlaka ödenir.
Çok alakasız gibi gelecek ama hepimiz sağlıklı diye piyasa fiyatlarını çok üstünde ki fiyatlara ürettiğimiz meyve ve sebzenin ya da yaşam biçiminin peşinde koşmuyormuyuz?
Bedel bir şekilde ödeniyor. Önemli olan bedelin aşagıya çekilebilmesi.
Sevgiyle kalın,
kazanlik
12-03-2011, 23:12
forumu az once tekrar basindan sonuna okudum,, ve sunu farkettim,, nukleere evet diyenlerin ortak yani ya disa bagimli olmak istememeleri **** Yenilenebilir enerji kaynaklari hakkinda TECRUBE leri olmasi.
bildigim kadariyla henuz Turkiye`de yenilenebilir enerji kaynaklarina tesvik verilmiyor **** yeterli degil.
Burdaki durumdan bahsedeyim,, eger bir termik santral kurar ve komur yerine Ormandan AGAC kesip yakarak elektrik elde ederseniz devlet sizden alis fiyatini kendi sattigi fiyatin 2,37 katina almayi garanti ediyor, bu santral TERMIK santral , sera gazi salinimi en ust noktada. YAS agac kesilerek KAZANlarda yakilacak,, Bu isi yapanlara verilecek parada benim faturama %7 yansiyacak.
mart -2011 tarihli aldigim teklifte saatte 600kWh elektrik uretecek santral maaliyeti 1,25milyon euro. geri odemesi 2,7 yil. yakilacak odun (atik degil, ormandan odun) 40.000ton/yil .nukleere esdeger metrekare ormani buyrun hesaplayin,, odunun yanma enerjisi 2,7kW/kg,, termik santral verimi %36,5 (aklimda kalan)
herkez termik santral kurarsa o zaman odun fiyatlari tavan yapar.(zaten bu ise orman yetmez, ) odun fiyatlari artarsa kagit ve ahsap tarih olur, heryerde plastik kullanilmaya baslar. termik santrallerin atiklari, seragazlari, filtrelerin eneji ihtiyaci, temiz su tuketimi. issiz kalacak orman isletmeleri. gordugunuz gibi yenilenebilir enerjininde RISKleri var.
Burada tesvik var, ve forumdaki arkadaslarin israrla soyledikleri gibi, elektrik faturamin%7si kadar yesil enerji odememe secme sansim YOK. tahillarin ,ayciceklerin biyoDIZEL yapilip bana GDO`lu kalitesiz yag satilmasina karsi cikma sansim YOK, Secme sansim YOK.
diyebilirsiniz ki sonucta radyasyon yok, nukleer yok, ee, burda 3 tane nukleer var. yesil enerjiye tesvikte var. isteyenlere resmi yazilari gonderirim,, Turkiye`de bundan farkli olacak hali yok, cepten yiyecek sonucta. Demek ki nukleer`in alternatifi once nukleer santralleri kuracaksiniz, mevcut ihtiyaci karsilayacaksiniz,, sonrada soya fasulyesi yetistireceksiniz. Dunyada herkez boyle yapiyo. ALLAH askina herkez boyle yapiyo diye bizde boyle yapmak zorunda degiliz, onlar camdan atlarsa sendemi atlayacak sin demeyin,, Alternatiflerinizi soyleyin,,
benim alternatifim once nukleer kurulacak, sonra HES veTES ler kapatilacak, ondan sonra yenilenebilir ve alternaifler kurulacak.
webgezer
13-03-2011, 00:16
Nükleere evet diyen yenilenebilir enerji konusunda tecrübeli olanlar acaba benim yanıtını bulamadığım iki konuda beni aydınlatabilirler mi ?
Nükleer santralde elektrik üretmek madem ucuz neden devreye girdiğinde en pahalı elektriği nükleerden alacağız ? (ilk yıl 18 sent/kwh'ten başlayarak ortalamada 15.35cent'ten) ?
Şu anda devlet rüzgardan üretilen enerjiyi 7.5sentten alırken, iş adamları rüzgar santrali kurmak için sıraya girmişken ve hidrodan sonra en ucuz birim elektrik üretim fiyatı rüzgarda iken, devlet bu desteği 18sente çıkarsa kurulacak bu iki nükleer santral kadar elektrik üretecek rüzgar santrali kurulmasının önündeki engel nedir ?
Aynı hesabı nükleer enerjinin riski ve öngörülmeyen maliyetleri için bir ek maliyet koysanız -örneğin %40- gibi sonuçta elde edeceğiniz rakam 25sent olacaktır, böyle bir rakama aynı kapasitede güneş enerjisinden elektrik elde etmenizi engelleyen nedir ?
Son olarak ben çatıya koyacağınız paneller ile son kullanıcı elektrik alış fiyatına elektrik üretebileceğinizi söyledim, hesabını da verdim, siz hesabımın doğru olamayacak kadar güzel olduğunu söylediniz de neresi yanlış onu söylemediniz, bir zahmet onun da doğrusunu söylerseniz sevinirim.
MeyveliTepe
13-03-2011, 00:22
Bana göre olması gerekenler ile olacak olanlar arasında büyük fark var.
Evet, ülkede nükleer santraller kurulacak. Bunu yaparken değişim, gelişme, büyüme vs. tüm tumturaklı sözler söylenecek. Tepkileri pasifize etmek için nasıl da tedbirler alındığını sıralayacaklar, mecbur olmasaydık yapmazdık diyecekler.
Kimsenin burnunun kanamasına razı olmadıklarını vugulayarak mukavelelerinin olduğunu imâ edecekler. Fakat yeri geldiğinde hayatta her şeyin bir bedeli vardır da diyecekler. Bir iki santral da biz patlatacağız ki ders alıp, iyice gelişip değişelim. Zaten yirmi bin küsür kontrol prosedürü de bize fazla gelip bine indireceğiz.
Bunları yaparken %19'luk şebeke kayıplarımızı %3'e indirmek için bir şey yapmayacağız çünkü paralar nükleer santrallere gidecek, zaten 30milyar Kwh da nedir ki, devede kulak. Zavallı bir kaç bürokratın verimli enerji kullanılsın diye çalışıp hazırladıkları planı (http://www.eie.gov.tr/duyurular/EV/EV-Strateji_Belgesi/EnVer_Strateji_Belgesi-surum03.pdf) uygulamayacağız, nasılsa nükleerimiz olacak. Belki bir kaç kanser ilacı üreten fabrika kurup dışa bağlılığımızı da azaltma zekiliğini gösteririz.
Hepsi bu değil tabii. GDO'lu tohumlar tarım politikamızın baş tacı olacak. Bu arada Monsanto bayiliği kapmak isteyenler çoktan bu şansını kaybetti, çünkü on üç tane şirketle mükkemmel bir örgüt hazır zaten. Gelişimin bir göstergesi olarak Monsanto, ilgili elçilik ve bakanlıklar periyodik toplantılar yapacaklar, bizim için ağır sulara dirençli transgenik tohumlar yapıp, santrallerimizin suyundan da faydalanacağız. Round-up'ın en ekonomik bir şekilde uçaktan atılmasını sağlayarak tasarruf edeceğiz. Bu şirketler round-up için indirimler yapacaklar, çiftçiye ipotek karşılığı cazip tohum kredileri verecekler. Böylece ürettiğimiz sağlıklı besinlerin maliyetlerinin piyasa fiyatlarına inmesini de sağlayacağız.
Yenilenebilir kaynaklarla sonradan, sırası gelince ilgileneceğiz. Önce ülkenin iyice gelişip çok dersler alması lazım. O zamana kadar yenilenebilir kaynakların verimlilikleri yükselip üstünden de 10-15 sene geçmiş, rüştünü ispatlamış olur. Daha önce olsa riske girmek olurdu zaten.
Bu arada araba fabrikalarımız rekor üstüne rekor kıracaklar ama demiryolu ile ilgilenmiyeceğiz. Minnacık Küba filan gibi ülkelerde bizim kadar demiryolu olması gerilerde kalmış bir şey. Gelişim ve değişim için Avrupa ve ABD'nin çok demiryolu olmasına da aldanmayacağız, onlar da eskiden, henüz gelişmemişken yaptıkları şeyler nasılsa.
Böylece nükleerlerimizle uydu fotoğraflarında geceleyin en çok parlayan ülke olma yarışması açıp birinciliği bile hedefleriz. Hatta, ay yıldız gibi parlasa galakside şanımız da yürür. Üretim fazlası transgenik mısırımızı Zambia'ya bir de biz teklif ederiz. kazma değiller ya, bizden olunca kabul ederler. İnsanlığa karşı sosyal görev yaparak milli duygularımızı da tatmin ederiz böylece, her yerde övünürüz.
Böylece yaşam biçimlerimiz tam da istediğimiz şekilde değişmiş olur.
Kazanlık, nükleer evet dediğinizde santralin bütünüyle dışa bağımlı odluğunu bugüne kadar bilmiyorduzuz sanırım .Ülkede uranyum olması bunun yakıt olarak kullanılacağı anlamına gelmiyor. Kullanılaiblir biçimdeki nükleer yakıt dışarıdan alınmak zorunda.
Herkes nükleer santral kurdu diye bizde mi kendimizi camdan atalım işte daha tehlike canlı olarak karşımızdayken bile mi bunu yapalım.
Nükleer santral kurup bütün bir geleceği tehlikeye atmak depremle de sabit olduğu gibi sonuçları kaldırılamaz boyutlarda olabiliyor.
Ama benim bu kadar yazıdan sorna gördüğüm sizin her ne tehlike gösrterilirse gösterilsin konunun cididyeti ve tehlikesiyle ilgili kaygılarınız insan hayatının riske girmesiyle ilgili endişeleriniz yok.
MeyveliTepe
13-03-2011, 00:35
Fukushima 3 nolu reaktörden de radyoaktif buhar bırakılmaya başlanmış. Şimdi bu kadir kıymet bilmez Japonlar bundan da şikayet ederler. Halbuki, santral duvarlarına bizim gibi google'dan değil de gözleriyle bakabiliyorlar. Pencereleri açıp derin derin gelişmişliği solumaları lazımdı. Bedava iodine'de burun kıvırıyorlarmış.
MeyveliTepe
13-03-2011, 01:03
Nuclear safety worries spread to Europe
Disaster puts pressure on governments, with protests in Germany and concern over new plant plans in Italy and the UK
Tracy McVeigh
guardian.co.uk, Saturday 12 March 2011 23.53 GMT
Tens of thousands of people have taken part in an anti-nuclear demonstration in southern Germany. The demonstration had been planned for some time, but after the news of Japan's nuclear emergency, organisers were overwhelmed by crowds of around 50,000 people who turned up.
The demonstrators, who stretched in a 45km chain from Neckarwestheim power plant to the city of Stuttgart, were demanding that the German government move away from nuclear power.
... Kaynak (http://www.guardian.co.uk/environment/2011/mar/12/nuclear-safety-worries-spread-europe)
Avrupalılar da nükleer istemeyiz diyeysiymişler. 45 kilometrelik insan zinciri yapmışlar filan. Gelişmişlik ve değişmişlik bunamasıdır herhalde.
webgezer
13-03-2011, 02:01
Değişim için enerji gerektiği sürece ve de mevcut teknolojiler ile bu gereksinme karşılanmayacak ise Nükleer Enerji kaçınılmaz olarak TEKNOLOJİSİ ile birlikte gerekli olacaktır.
Nasreddin hoca hikayesindeki gibi herkes haklı. Üzülerek söylüyorum REAKTÖR PATLASA dahi Japon lar ya da diğer gelişmiş ülkeler bu patlamadan da ders alarak yenilerini inşa edeceklerdir.
Bu kadar kesin konuşmak doğru değil, 1970lerdeki Three Mile Island kazası dünyadaki nükleer enerjide dönüm noktasıdır. Kaza sonrasında planlanan çok sayıda reaktörün yapımından vazgeçilmiştir, kaza sonrası güvenlik tedbirleri arttırılmış bunlar da santrallerin maliyetlerine ciddi etki yapmış, nükleer cazibesini yitirmiştir. Three Mile Island nükleerde o yıllarda yaşanan patlamayı tek bir olay ile bitirmiştir.
Mevcut kazanın ciddiyeti şu an için 4'tür, uzun süre her şey yolunda hiç bir şey yok denildiğini düşünürsek, bu kazanın da Three Mile Island gibi 5 seviyesine çıkması olasılık dahilindedir.
Maalesef insanız, olasılığı düşük olan büyük riskler gerçekleşmedikleri sürece kabul edilebilir iken, gerçekleştikleri durumda kabul edilemez oluyorlar. İnsanların bakış açısı sadece bir olayla değişebiliyor.
kazanlik
13-03-2011, 07:33
Sn. webgezer,, hesabinizda hic bir hata yok, uygulamada eksikler var,, bildiginiz seyleri tekrar edersek,, bu panelleri nereye yerlestireceksiniz? bilgisayarinizda kullandiginiz UPS ile bu isi yapamazsiniz,UPS maaliyetini hesaba katmamissiniz, ayrica UPS icindeki akulerin omru kullanilmasalar bile 3 yildir. geceleri elektrigi nereden bulacaksiniz? bu sorunlar sadece evinizin catisindaki sistemler icin gecerli , Turkiye`nin enerji ihtiyacini karsilayacak panellerde daha buyuk sorunlar cikacaktir. forumda 6m2/kw alan verilmis bu hesaptan gidelim,, 1000MW icin 6milyon m2 alan gerekecek. bu alani nereden bulacak siniz? PV`lerin altinda tarim yapamazsiniz, PVlerin golgesinde kalan canlilar bundan etkilenmeyecek mi? kucuk PV ler catilarda olsa (cok guzel bir fikir) o kadar catiyi nereden bulacaksiniz? 1000MW gibi bir PV sitemi yaptiginiz zaman bunu 1000metre uzaga tasimak isteseniz bile trafo kullanmaniz gerekecek, biri gerilimi yukseltecek, digeri tekrar dusurecek, yani kayiplar gene olacak, kayiplarin onune gececeginiz teknoloji maaliyetinizi arttiracak, daha kotusu toplam veriminizi dusurecek, isinan UPS leri sogutmak icin benim gibi klima calistiracaksiniz, v.s.
bunlarin hepsi asilabilir diyorsaniz,, ki dogru asilabilir. ama ekonomik ve verimli degil.
dunyada enerjisinin tamamini yenilenebilir enerjiden elde eden bir evden fazlasini gostermeniz gerekiyor. sizin evinizde ve ya calistiginiz ofiste elektrik kesintisini ve ya elektrik dalgalanmasini normal karsilayabilirsiniz ama benim calistigim fabrikada her elektrik kesintisi veya elektrik dalgalanmasi YANGIN riski ve uretimin durmasi demek.
Gunes panelleri elektrigin olmadigi noktalarda , cok kucuk guclerde, acil durumlarda aydinlatma ve haberlesme amacli mukemmel bir cozumdur, odediginiz paranin kat kat fazlasini hakeder. ben kablo cekmenin cok maaliyetli oldugu noktada gunes paneli kullanacagim. LED aydinlatma ile 40W. Gordugunuz gibi bende yenilenebilir enerji kaynaklari kullaniyorum,, bunlara karsiymis gibi forumdaki arkadaslar bana saldirmasin lutfen.
sizce benim hesabimda nerelerde hata var?
sizin gunes panelleri ile hangi cihazlari calistiriyor sunuz?
Yukarda bi yerlerde tesvik verilmesi halinde termik santrallerde ormanlarin yakilacagini soyledim, sizce bu hesapta bir hata var mi?
Enerji nakil hatlarinda %19 kayip var yaziliyor.. bu bilginin kaynagini ogrenebilir miyim?
Kimsenin saldırdığı yok. Konu konuşulurken gerçekleşen sorunu , daha önce olanları görmezden gelmeniz konusunu anlatmaya çalışıyoruz.
Bulgaristan'da gerçekleşecek benzer kaza sonucu çocuklarınızın radyoaktif sızıntılardan ektilenmesinden sonra vatan sağolsun mu dersiniz. Tüh mü dersiniz? Ne dersiniz?
Japonya'da etkilenenlere ne demeli. Oluyor işte böyle kazalar, allahın işi mi demeli. Japonların dini inançları oldukça farklı olduğuna göre böyle desek işe yarar olur mu?
Türkiye'de bir deprem ülkesi ve her nedense, Türk olduğumuz için bize birşey olmayacağı inancı neredeyse beynimize kazınmışken, deprem konusunda da alınan tedbirler! görünürdeyken ya da daha doğrusu göremezken, böyle bir kaza bizim ülkemizde olsaydı, evimizi terkedip, iyot tabletleri içerek kurtulabileceğimizi de hiç sanmıyorum.
1 no'lu nükleer istasyonun 3. reaktöründe bir hidrojen patlaması olabileceği açıklandı NHK WORLD kanalında. Bunun boşaltılan bölgede bir sağlık problemine neden olmayacağı söyleniyor ama inanın ben endişe içerisindeyim. İnanın bu başlığın depremden sonra olan kazadan sonra tartışılacağını bile sanmıyordum.
MeyveliTepe
13-03-2011, 12:47
Enerji nakil hatlarinda %19 kayip var yaziliyor.. bu bilginin kaynagini ogrenebilir miyim?
Önceki yazıları okuduğunuzu söylemiştiniz? Ayrıca, bu kadar nükleer enerji lazımdır derken kayıpları ve verimlilik potansiyellerini bilerek konuşuyor olmalısınız, dolayısıyla bu rakamları biliyor olmasınız. Öyle değil mi?
Dogasever
13-03-2011, 15:37
Sn Kazanlik
Şu anda %16-23 arasında değişen panel veriminin çok kısa bir süre içinde yeni ve üretimi daha ucuz ve kolay malzemelerle %70-80'lere çıkacağını biliyor musunuz? Bu araştırmaları takip ediyor musunuz?
Birden fazla (2-3-4) enerji bandı boşluğu olan yeni malzemeler üretildiğini biliyor musunuz. Bu yeni malzemeler, güneşten yararlanma verimini çok yüksek değelrere çıkarıyor. Çatıya koyacağınız ~1 m2 lik bir panel ile tüm evin ihtiyacı karşılanabilecek. Ben bu araştırmaları yakından takip ediyorum.
Ayrıca, bahsettiğniz teklifte verdiğiniz rakamlar geçrketen çok yüksek. Teklifi hangi firmadan aldığınızı bilmiyorum ama sanırım tek kristal Silisyum panel kullanıyor olmaları gerekir. Bunlar en pahalı panellerdir. Şiödi onlarla hemen hemen aynı verimde, alaşımlandırılmış çok kristalli, amorf silika ya da P veya O ile doped Alümiyum veya Çinko oksit paneller var. Fiyatları yaklaşık 1/10'a kadar daha ucuz. Ben, küçük panellerden bahsetmiyorum. Ayrıca, yarı saydam paneller de var. Bunlar evlerin camlarına monte ediliyor. Ayrıca, evlerin duvarlarına monte edilen (karo seramikler gibi) paneller de var. Hem dekoratif hem enerji üretiyor.
MeyveliTepe
13-03-2011, 17:41
Bir kaç saattir Onagawa santralinde radyasyonun 700 misli daha yüksek olduğu bildiriliyor. Henüz bir detay gelmedi.
kazanlik
13-03-2011, 18:56
icinizde 8000m2 duz cati uzerinden kac KW lektrik uretecegimi hesaplayacak ve teklif verebilecek var mi? Fiyat 1/10 dusmus ise 280euro/kWh maaliyet demektir, verimde % 11,1 yerine %80 olursa ayni alandan 7 kat fazla elektrik elde edebiliriz demektir.o zaman da kWh maaliyeti 40euro/kW olur, guneslenme suresi 2600saat.yil devlet garantili alis fiyati 0,36euro /kWh,,, demekki 2600saat x 0,36euro = 936 euro .yil, ---> 15,6 gunde kendini amorti etti. valla bravo,, ama dedigim gibi gercek olamayacak kadar guzel, ustelik %19 nakil kayiplarini daha hesaplamadim bile.
fabrika burda,, cati 8000m2 duz alan, celik konstruksuyon,, daha once aldigim fiyati ciddiyetsiz bir firmadan , oylesine teklif aldigimi dusunen ciddi firmalardan cidden fiyat teklifi bekliyorum,, satin alma devlet garantili elektrik alim fiyati cidden 0,36 euro/ kWh`dir. isteyen gelip istedigi yatirimi cidden yapabilir. her turlu tercume ve resmi islemlerde seve seve yardimci olurum, ciddiyim,,
kazanlik
13-03-2011, 19:17
1kWh`e kadar kucuk PV santrallerde alim garantisi , 0,40euro/kWh dir. ben kendi evimin catisini bu yaz tamir ettirmek zorundayim,, en azindan 1000TL harcayip hasarli yerleri onarmam gerekiyor . guneye bakan cati alani en azindan 35m2. bu alandan su anda 220V 50Hz, kac kWh elektrik elde edebilirim,, maaliyeti nedir? burada evler icin elektrik fiyati ortalama 0,082euro/kWh
78. mesaj da nakil hatlarindaki kayiplarin ve kacaklarin %23 oldugu yaziyor,, %19 bilgisini goremedim. yardimci olurmusunuz lutfen.
MeyveliTepe
13-03-2011, 21:16
1982 yılında hem öğrenci hem de Univac Türkiye merkezinde çalışırken, o zamanlar 8 inç çapındaki çok plakalı ve kapasiteleri 5, 10 ve 15 MB olan değiştirilebilir manyetik kartuş disklerin yerine, içinde hiç mekanik parça olmayan, elektronik chip'lerden oluşan disklerin 2000 yılına kadar gelmiş olacağını söylediğimde bana deli gözüyle bakmışlardı.
Oysa böyle bir tahminde bulunmam çok mantıklıydı. O sıra zaten eeprom teknolojisi vardı. Küçük miktarda veri chiplere yazılabiliyor, enerji kesilse bile yazılan veri tekrar enerji verildiğinde kaybolmuyordu. Zaten var olan bir teknolojinin, kapasite arttırımı ve kullanım değişikliğiyle gelişiminin basit bir tahminiydi. Bugünkü SSI diskler o zamanki tahminimden biraz daha gecikmeli geldi. Aslında, o zamanki kapasiteler açısından bakılırsa 2003 yılında flashdisk'ler şeklinde, optimum rekabetçi kapasiteler bakımından 2009'da (>120G kapasitelerle) piyasaya girdi. Daha önce olmamasının sebebi ise, elektro-mekanik disk üreticilerinin mevcut teknolojiyi sonuna kadar satmak istemeleriydi.
1993 yılında 33Mhz 80386 işlemciler 32 bit işlem yetenekleriyle bir devrim gibi ortaya çıktı. Bugün 8 çekirdekli, 64bit 3.5Ghz işlemciler fiyat performans bakımından kolayca satın alınabilir durumdalar. Gelişim ve yeteneklere bakınca aradaki farkın geometrik olduğunu görürüz.
Güneş enerjisi panellerinde halen yaygın satılan verimlilikler %16 civarında. Dolayısıyla gelişme potansiyeli yüksek. Bildiğim kadarıyla %30 verimli teknoloji hazır. Hızla yükselmemesi için bir sebep bulunmuyor. Bu yüzden önümüzdeki zaman dilimde birim metrekare üretilen güç miktarının hızla ve bu günkü ile karşılaştırılamayacak şekilde yükseleceğini göreceğiz.
Farklı kaynaklar (rüzgar, güneş, biomass vs.), farklı ölçekler ve dağıtık besleme/tüketim ağı için mevcut şebekenin neredeyse tamamının değişmesi gerekiyor. Aslında, mevcut kayıpların da kaynağı olan şimdiki şebekede nükleer ile bile doğru dürüst işletim yapmak tartışılır. "Smart Grid" (akıllı şebeke) denen alt yapının acilen planlanarak hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu yönde çalışmalar olduğunu da biliyoruz.
Böyle bir şebekenin varlığı, ülkemizde çok büyük boyutlarda olan kayıpları engelleyeceği gibi, irili ufaklı her türlü enerji kaynağının sisteme girebilmesinin, tüketimin ve üretimin dengelenmesinin önünü açar ki, bu başlı başına planlanmamış yüzlerce santralin devreye girişi anlamına da gelir. Kendi adıma tekrar edeyim, bu günkü teknolojilerle bile yıllık toplamda şebekeye borçlu kalmayacağımın garantisini veririm.
AB ülkelerinin de, çok değil 9 yıl sonrası için minimum 20% hedefi koyarken, tüm alt yapının akıllı şebeke yapılacağı var sayımı var. Bir çok ülke bu hedefi şimdiden geçmiş durumda. Bazılarının hedefleri ise çok daha yüksek.
23/09/2010
Scotland's renewable electricity target for the next decade is being raised from 50 per cent to 80 per cent, First Minister Alex Salmond announced today. Kaynak (http://www.scotland.gov.uk/News/Releases/2010/09/23134359)
İskoçya %80 diyor. Finlandiya %38, İsviçre şimdiden %52, İsveç şimdiden %42.
Bu stratejilerin birinci hedefi karbon dioksit emisyonları.
UK Renewable Energy Strategy (http://www.decc.gov.uk/assets/decc/What%20we%20do/UK%20energy%20supply/Energy%20mix/Renewable%20energy/Renewable%20Energy%20Strategy/1_20090717120647_e_@@_TheUKRenewableEnergyStrategy 2009.pdf)
The EU Target for Renewable Energy 20% by 2020 (http://www.publications.parliament.uk/pa/ld200708/ldselect/ldeucom/175/175.pdf)
Australia will maintain 20% Renewable Enery Target (http://www.businessweek.com/news/2010-06-22/australia-will-maintain-20-renewable-energy-target-wong-says.html)
Finland has sat their target at 38 percent (http://www.nordicenergysolutions.org/performance-policy/finland/renewable-energy-in-finland)
Düşünülmesi gereken, nasıl yapılabileceği, nasıl yapılamayacağı değil. Her zamanki gibi ilk düşünen de biz değiliz.
Her ne olursa olsun, çocuklarımın evlerinden sürülüp iodine tabletleri yutmak zorunda kalmaları, ikide bir radyasyon taramasından geçmeleri asla istediğim bir şey değil. Öyle ki, gerekiyorsa mum ışığında oturmaları bile bundan iyidir. Gelişmişliğin ölçüsü çok tüketim değildir. Gelişmişliği medeni olmakla ölçmek gerekir, yoksa vahşi kapitalizmin acımasızca tüket, daha çok tüket, tüketmek için kazan ilkelliği ile değil.
Nükleer santral patlatarak ders almaktansa, nükleere hiç bulaşmadan, doğadan ve doğa ile uyumdan ders almayı yeğlerim.
webgezer
13-03-2011, 21:19
Sn. Kazanlık sizin kafanız biraz karışık galiba, tek çözüm nükleer santraldir diye öne sürdüğünüz gerekçeler tam tersini kanıtlıyor. Gelin hesabı beraber yapalım.
Öncelikle çatıda elektrik üretmek için UPS, bunu soğutmak için klima da gerekmiyor, PV'lerde üretilen elektriği şebeke elektriği ile karıştıran bir alet kullanıyorsunuz, adı şebeke bağlantılı evirici - grid tie inverter (benim verdiğim fiyata dahil idi). Bu sayede normal şebeke elektriği kullanıyorsunuz sadece tüketiminiz PV'lerin ürettiği kadar düşük oluyor.
Siz 2.8euro=3.9$/watt almışsınız, ben $3/watt aldım. Bahsettiğim rakam farazi bir rakam değildir, 1500watt'lık bir sistem için gerçek değerdir. Biliyorum çünkü bilfiil siparişi verdim, ürünler de yolda... buna panellerin çatıya montajı dahil değildir ve de öngörülmeyen %20-30 maliyet olabilir. Sizin için $4/watt veya kolaylık olsun diye 3euro/watt.
Bulgaristan için yıllık PV'den şebekeye enerji üretimini 1,22kwh/watt olarak buldum.
Güneye bakan eğimli sabit panelde yansıma, ısınma, evirici kayıpları için %25 düşülmüş olarak. Farklı seçenekler için: http://re.jrc.ec.europa.eu/pvgis/apps4/pvest.php
Sizde alım 0.4euro/kwh miş demek ki 1.22kwh/yıl*0.4euro = 0.49euro/yıl ( 1 watt yani 3 Euro yatırım için)
Bu durumda yatırım geri dönüşü 6 yıl.
Böyle bir destek Türkiye'de olsa inanın biz değil nükleer santral yapmayı bırakın mevcut santralleri kapatmaya başlardık. Herkes birden çevreci kesilirdi.
Peki bu destek olmazsa ne olur ? geri dönüş 6 değil 15 yıl olur, toplam maliyet $3/watt seviyesinde olursa 10yıla düşebilir, yine de birileri devlet destek vermese bile ben destek veririm illa kısa geri dönüş beklemem varsın uzun olsun diyebilir ( benim gibi )... Ama sonuçta panel fiyatları düşüyor, elektrik tüketim bedelleri yükseliyor, bu ikisi eninde sonunda çakışacak. Buna da grid parity deniyor. Bugün karar versek nükleer santral en az 10 yıl sonra devreye girecek, o zaman grid parity haydi haydi geçerli olacak. İster hesabı yapın 10 sene sonra paneller kaça düşer, devlet nükleer üreticisinden şu anki 7-8sent aldığı elektriği 18sente alırsa son kullanıcıya kaça satar ?
Eğer bir işe olmaz diye bakarsanız olmaması için istemediğiniz kadar neden bulabilirsiniz, doğru bakış açısı yenilenebilir enerji ile çözüm bulacağım bunu nasıl yaparım olmalı.
MeyveliTepe
13-03-2011, 21:22
78. mesaj da nakil hatlarindaki kayiplarin ve kacaklarin %23 oldugu yaziyor,, %19 bilgisini goremedim. yardimci olurmusunuz lutfen.
202 nolu mesajdaki ilk linke bakın.
Bulgaristan'da gerçekleşecek benzer kaza sonucu çocuklarınızın radyoaktif sızıntılardan ektilenmesinden sonra vatan sağolsun mu dersiniz. Tüh mü dersiniz? Ne dersiniz?
Cernobil den sonra, etrafımda kanser ölümleri o kadar arttı ki. Çok yakınlarımızı verdik toprağa bu yüzden. Ne cocuklarımın, ne de torunlarımın bunu yaşamasını asla istemem. Hatta nükleer i savunanların bile yaşamasını istemem. Çok acı cokk...
Mum ışığında oturmaya razıyım.
Sayın kazanlik, eski ve riskli ve risk sonuçları çok büyük zarar olan nükleer enerjiyi bu kadar savunma sebebinizi anlayamadım. Affınıza sığınarak, bu merakımdan profil bilginize baktım orda da tam tersi, ilgi alanınızda yenilenebilir enerji yazıyor. İlginizin kaynağı bu enerji türünü karalamak anlamında mıydı? Sadece şaşırdım, o yüzden kusura bakmayın.
Dogasever
13-03-2011, 21:39
Nükleer santral patlatarak ders almaktansa, nükleere hiç bulaşmadan, doğadan ve doğa ile uyumdan ders almayı yeğlerim.
Bu sözler az ve öz ama her şeyi gayet güzel anlatıyor.
webgezer
13-03-2011, 22:20
Şu anda bir arkadaşım Japonya'da, dolayısıyla japonya'da olanları takip ediyorum, 3 reaktör yeterince soğutulamıyor, pratik olarak santraller dursa da bu reaktörler çalışmaya devam ediyor, insanlar ortaya çıkan müthiş enerjiyi kontrol etmeye çalışıyorlar. Bunlardan birisinin beton muhafası reaktörde yüksek enerji nedeniyle oluşan hidrojenin patlaması sonucu havaya uçtu, 3 tanesinde reaktörü çevreleyen çelik muhafazasının sağlam olup olmadığı bilinmiyor, 3ünde de basıncı düşürmek için dışarıya radyoaktif sızıntıyı kabul ederek buhar püskürtüyorlar, reaktörlerden birisine son çare deniz suyu basıyorlar. (artık o reaktörü kurtarma umudunun tükendiğini gösteriyor, artık nükleer çöp) Özellikle bu reaktörde her an ciddi bir sızıntı olabilir, çünkü reaktör çekirdeğinin ne durumda olduğu bilinmiyor.
Bunun sizin ülkenizde olması durumunda, sizi, çocuklarınızı, yaşadığınız toprağı yıllarca etkileyecek bir sızıntı olmasının bedeli nedir ? Böyle bir olasılıkla yaşamak yerine daha fazla bedel ödemez misiniz ? Şu kurulacak 2 nükleer santralin üreteceği elektriği üretmek için gerekli yeşil enerji yatırımları hesaplansa, mutlaka o kadar enerjiyi daha pahalıya yeşil olarak almayı tercih edecek kadar kişi çıkar. ( bu arada daha pahalı da olmaya da bilir, o da ayrı konu )
kazanlik
14-03-2011, 10:00
Sn. Kirmit, Forum`un agaclar.net olmasi, forum uyelerinin bizim gibi dogasever olmasi, Japonya`da bir nukleer sizinti RISK`inin olmasi gibi sebebler nedeniyle dunyada nukeeri savunan tek insanin ben oldugum izlenimi dogmus.
Forumda bolca gecen risklerinde farkindayim, radyasyon bagimlisi, tiryakiside degilim, Profilimde yazdigim gibi yenilenebilir enerji kaynaklari konusunda hem ilgili hemde bilgiliyim, ayrica termik santrallerin ve HES lerin yaptigi doga tahribatinin da farkindayim, Ozellikle termik santrallerin sebep oldugu sera gazi salinimlarini bizzat yasiyorum,, 15MW gucunde kurutucularin bacagazi emisyinlarini her gun olcup normlarin altina cekmek icin harcadigimiz para, emek, tecrubeyi dusundugumde vardigim sonuc yenilenebilir enerjinin ne kadar GEREKLI oldugu savidir. ozelliklede cozum yollarinin ormanlarin gelecegini ne kadar yakindan ilgilendirdigininde bilincindeyim, Hatta ruzgar enerjisinin ormanlarda yuzey sularinin tasinmasi icin kullanilmasi yolunda PATENT almayi bile dusunmustum, calistigim fabrikadaki atik isidan yararlanarak enerji uretmenin yollarini ararken jeotermal kaynakli santraller konusunu arastirdim, (su anda teklif asamasinda ) kendi cabalarimlada Peltier element kullanarak dusuk isi kaynaklarindan yararlanma yollarinida kucuk duzeneklerde test ettim. 1000m2 bahcemdeki kuyu suyunu ruzgar enerjisi ile sulama sistemi icin kucuk denemeler yaptim, Gunes panelleri ile elektrik uretme yontemleri konusunda seminerlere katildim, teklifler aldim, butun bunlarin yani sira evimde ve is yerinde enerji tasarruf yontemlerini arastirip uyguladim, Bu nedenledir ki nukeer baslikli forumdaki ilk mesajim isi yalitimi konusundadir. Su anda fabrikayi klima , elektrik sobalari ve dohalgaz yerine atik isidan faydalanarak isinan ofisimde calisiyorum, yaz aylarindada buz gibi balkan suyuyla serinleyecegiz. yatirim maaliyeti 40000euro, geri donusumu (devlete satmadan-tesvik almadan)2,8 yil.
Defalarca yenilenebilir enerji yontemlerinin arastirilmasi gerektigini soyledim, Devlet tesvigi ve yenilenebilir enerji konusunda tecrubelerimi paylasmami ``karalama`` olarak nitelendirmeniz cok yazik.Halbuki hersey sandiginiz kadar toz pembe degil.
ben yenilenebilir enerji yontemlerini dahada ileri goturup YENEBILIR enerji kaynaklarini daha cok savunuyorum, soya fasulyesi , aycicek gibi.
ben oncelikle nukleer santrallerin kurulup daha sonra HES lerin, termik santrallerin kapatilmasi gerektigini savunuyorum,
Ben tasarruf yontemlerinin devlet tarafindan desteklenmesi gerektigini, izolasyonsuz bina insaatlerine musade edilmemesi gerektigini, tungusten lambalarin yasaklanmasini, kiremit yerine gunes panellerin konulmasinin tesvigini savunuyorum,
Ben AR-GE calismalarinin arttirilmasini savunuyorum,,
bence nukleer japonyadaki depremden sonra RUSTUNU ispatlamistir. Dunyanin merkezinin kaydigi bir depremde radyoaktif kirlenme neredeyse yok. tekrar HELAL olsun.
Yeni teknolojilerle verimin %80 olacagi, kullandikca fiyatinin dusecegini yazmissiniz. bu konuda bilimsel veriler var, haklisiniz sonuna kadar hepinizi destekliyorum, ama nukleerin zararlarinin yok edilebilecegini, gunun birinde arabalarda bile kullanilabilecegini niye kabul etmiyorsunuz.? gunun birinde nukleer kaynak olarak siradan maddelerin kullanilamayacagini ne biliyorsunuz? siz hic dizel motorlu yuk gemisi motoru gordunuz mu? bir piston icine ayni anda 3 insan girip birbirlerine degmeden temizleyebiliyorlar, ve bu pistonun icinde gul suyu yanmiyor, petrol kaynakli yakit yaniyor, CO emisyonlari dogayi kirletiyor. petrol kaynakli yakit bitince gemileri neyle calistiracaksiniz? yelken lemi?
Ben nukleer sevdalisi, yenilenebilir enerjiyi karalamaya calisan sermaye yanlisi biri degilim, ben gercekleri goren , hatta Teknolojik cihazlarla OLCEBILEN, dogayi seven , bilgiyi paylasan tecrubeli bir muhendisim, Japonyada 3 degil 3milyon insan hayatini kaybetse bile,, japonlar cinlilerin somurgesine girse bile hic kimse nukleerden vazgecmeyecektir. japonlar bile.
Gaz yagini tercih eden arkadaslara gelince,, gaz yagida petrol kaynaklidir ve CO salinimi vardir. burdaki antikacida varmi diye bakar ilgilenenlere bildiririm, bulamaz isem USB porttan beslemeli 4 LEDli kucuk aydinlatma armaturleri var.bilginize.
memoxenerji
14-03-2011, 10:46
Dün akşam Okan Bayülgen konuklarıyla deprem konusunda konuşurken sarfettiği bir cümle dikkatimi çekti.
DİLEK Mİ ? NİYET Mİ ? GERÇEK Mİ? bu olgular iyice karışmış durumda.
Ne yazıkki bambaşka yerlere,yer yer hakaretlere varıyor tartışma.
çok enteresandır ben nükleer enerjiyi savunan kimse göremiyorum topikte ? fakat bir kaç kişinin ''evet çok ciddi olumsuzlukları olmasına rağmen '' dünyanın mevcut ve yakın gelecekte çok daha büyüyecek enerji krizini aşmanın yegane yöntemi füzyon dur...
bugün bu uranyum yarın hidrojen öbür gün..... dır.hop diye belli aşamaları yok sayıp geçemiyoruz malesef.
kazanlıktan çokda farklı düşünmediğim için aynı alınganlığı bende gösteriyorum.
Nasıl bir rüşt ispatından sözettiğinizi hayretler içinde kalarak anlamaya çalışıyorum.
Santralde felaket henüz sürüyor Önlemler yetersiz kalıyor. Patlamalar oluyor. Sızıntı olup olmadığına dair bir fikrimiz yok. Soğutucular çalışmıyor. Daha ne kadar büyük bir felaket size rüşt ispatı değil felaket olduğu fikrini edindirecek.
Üç milyon insanı bile hiçe sayan bir mantığınız da olduğuna göre, sizin insan hayatını hiçe sayan bi anlayışınız var. Olsun nükleer santral olsun o sırada ölen ölsün. Kimin öldüğü kendi çocuklarınıza gelen kadar önemli değil. Bu konuya birkaç kere değinmiştim benim sizde edindiğim izlenim kendi çocuklarınızın da ölmesini önemsemeyeceksiniz. Yeterki nükleer santral olsun diyeceksiniz.
"Sözün özü şu: Endüstri ülkeleri devasa malîyetler ile yaşamı tehdit eden çok büyük tehlikeleri göze alarak dünyadaki toplam uranyumla ancak iki kuşak [5] boyu, yani daha 60, 70 yıl nükleer enerji üretebilirler. Gelecek bütün kuşaklara da babalarından dedelerinden yalnızca radyoaktif atık sorununun amansız derdi miras kalacak!
Çünkü atom çekirdeğinin erimesiyle açığa çıkan Americum izotopu 5400, uranyum 238'den açığa çıkan plütonyum izotopu ise 24 000 yıl etkinliğini kesintisiz koruyor, yani ölümcül alfa, beta ve gama ışınları yayıyor. Dahası, bu derece tehlikeli plutonyum izotopu açığa çıkan en uzun ömürlü tek izotop da değil!
Hayal gücümüz bu kadar uzun zaman dilimlerini algılamakta korkarım zorlanacak, hatta eminim yetersiz kalacaktır. Onun için tarihin yardımına baş vuralım:
Americum izotopu 5400 yıl, Plutonyum izotopu da 24000 yıl etkinliğini koruyarak durmaksızın ölümcül ışın saçıyor ve ikisi de ancak bu kadar zamandan sonra eriyip yok oluyorlar!
İmdi:
- Americun izotopunun ömrü 5400 yıl; Mısır piramitleri 7000 yıl önce yapılmışlardı.
- Plutonyum izotopunun ömrü olan 24 000 yıl, 700 kuşak ise günümüzden geriye doğru gidildiğinde üçüncü buzul çağının ortalarına rastlıyor.
- Bin yıl önceki Büyük Selçuklular, sekizyüz yıl önceki Anadolu Selçukluları, daha dün kadar yakın altyüz yıl onceki Osmanlılar tarihin ulu çınarları oldular. Ya “nükleer aids” olarak tanımlanabilecek izotopların zehir saçan binlerce, onbinlerce yıllık ömürlerine ne diyelim?
Türkiye’nin açtığı nükleer enerji santralı ihalesini hangi yüksek teknoloji ülkesinden yine hangi deneyimli ve yetkin yüksek teknoloji firması alırsa alsın, santralı kuralacaktır. Ama o ülke ve o firma nükleer reaktörden çıkacak nükleer atığın doğaya ve yaşama zarar vermeksizin nihai biçimde depolanmasına ilişkin sorunu da kesin olarak çözmüş müdür acaba? Çünkü bugüne kadar dünyada ne böyle bir ülke, ne de böyle bir firma var!
Yıllardır yararlandıkları nükleer enerjiyi bırakmak isteyen endüstri ötesi ülkelerin bulundukları bir ortamda düşünmek, düşünmek, yine düşünmek ve bir kez daha düşünmek lazım. İş işten geçtikten sonra çok ama çok geç olur…"
http://dogader.org/index.php/bilgi/545-nukleer-santrallerin-kabusu-radyoaktif-atiklar
Sn Kazanlik, biraz sert yazdığımın farkındayım ancak bu konunun bende oluşturduğu endişe boyutundan kaynaklanıyor. Şahsen yaptığınız yenilenebilir enerji çalışmalarını takdir ediyorum ancak bende, nükleer enerjiden ne olursa olsun vazgeçemeyiz der gibi bir izlenim oluştu yazdıklarınızdan. Yanılıyorsam özür dilerim.
Bu sertliğimin sebebi şahsınıza değil, tüm nükleer enerjiyi risklerine, halen var olan tehlikeli sonuçlarına rağmen uygulayanların, benim, başkalarının, (başka canlıların da dahil) yaşam haklarını ve özgürlüklerini hiçe saydıklarını düşündüğümdendir.
Düşünün ki böyle bir kaza oluştu, (olmayacağını da kimse garanti edemez), ben benim gibi insanlarla birlikte, hayatta kalmış isem, evimi, yaşadığım yeri bırakıp gitmek zorunda kalacağım. Sadece bu bile benim hakkıma büyük bir tecavüzdür, haksızlıktır diye düşünüyorum.
En fazla 60-70 yıl dünyaya enerji sağlayabilecek bu kadar riskli bir kaynakta ısrar etmektense, yaşananların tehlikeleri, yıkımları halen devam ederken, "mecburuz" demek yerine "alternatifleri değerlendirmek" daha akıllıca geliyor bana.
Düşünün ki şimdi vazgeçemediğimizi düşündüğümüz tv, makineler, bilgisayar ne kadar yıl öncesinde girdi hayatımıza! Bu kadar kısa sürede insan yaşantısının bu kadar değişimi söz konusu oluyor ve hızlı bir tüketime yönlenebiliyorsa dünya, bunun da elbet bir bedeli olacaktır. O zaman öncelikle gereksiz tüketimleri azaltmakla bile bireysel olarak çok yol katedeceğimizi düşünüyorum.
Bizden sonraki nesilleri düşünmek de bizim insanlık görevimizdir diye düşünüyorum.
kazanlik
14-03-2011, 12:06
Sn. memet sizin gibi dusunmeye baslarsam yoga dersleri alip Fenshui kitaplari okumam gerekecek.
beni insan hayatini hele hele kendi cocuklarimin hayatini hice saymakla itham ediyorsunuz,, sizce japaonlar kalan 54 nukleeride yikacak mi? yikilanlarin yerine 3 tane daha yeni santral kurduklarinda japonlarida salaklikla mi itham edeceksiniz?
284. mesajda nukleeri savunanlarin yasamasini dahi istemem diye yazmis bir hemsehrim (karabuk)buna bir yorum yapmamissiniz,, herhalde sizde oyle dusunuyorsunuz,,
nukeeri savunanlari once umursamazlik sonra riyakarlik, simdi canilikle sucluyorsunuz. yarinda katil diye polise bildirirsiniz herhalde. bu forumun keyfi kacti.
ayni depremle ruzgar gulleri yikilinca, paneller devrilince elinizdede HES,TES, nukleer yok, neyle haberlesip , insanlari neyle tedavi edeceksiniz? haaa,pardon dumanla haberlesip, gulsuyunuda yaralarin ustune serptik mi tamamdir,,
benim yukarida bu kadar yazdigimdan cika cika bu sonucumu cikardiniz, colugu cocugu yok olsun,, eneji olsunda nerden olursa olsun,, valla sizede bravo.
Ben yukarida tecrubelerimi paylastim,
MeyveliTepe
14-03-2011, 12:31
Kusura bakmayın. Bunu yaratan sizsiniz. Kaç kişi ölse makuldür diye soruyoruz, sıfır diyorsunuz. Sonra da kaç kişi ölürse ölsün önemi yok anlamında şeyler söylüyürsunuz (bunu söylerken de sanki siz söylemiyormuş gibi cümle yapısı kuruyorsunuz -bu da ikinci riyakarlık-).
Üstüne üstlük okuduğunuzu bile anlamıyorsunuz. Bahsettiğiniz mesaj, nükleer savunanların bile nükleer etkileri yaşamasını istemem anlamında yazılmış (nükleer savunanlar ölsün anlamında değil). O kadar körleşmişsiniz ki, her türlü algılama yeteneğini dahi muhafaza edemiyorsunuz.
Bu anlamda kim adına konuşuyorsunuz, kimi temsil ediyorsunuz? Buradaki herkes düşündüğünü, hissettiğini, duruşunu yazıyor. Japonlar yeni santral kurarlar diyorsunuz. Belki kurarlar. Ama bu evlerinden sürülmüş 200 bin kişinin, radyasyondan etkilendiği şüpheli 160 kişinin, tedaviye alınan 9 kişinin isteği olmayacaktır.
Floridada köpek balığı, uçak kazası vb. şeylerle özdeşleştirmeye çalışıyorsunuz. İstiyorsanız gidip kendinizi ısırtırsınız balığa kim karışır. Sen ısırılacaksın diye ben ne diye ısırılayım diyorum, verilecek cevabınız yok. Aklınızca gaz lambası diye dalga geçiyorsunuz. Merak etmeyin, ayrıca keyif almazsak gaz lambasına düşmeyiz.
Biraz dürüst olmak lazım. Deyin ki, "nükleer lazım. Bunun sonunda ölen olur, binlerce yıla sirayet eden kirlenme de olur. Olsun varsın. Çernobil de, Japonya da bunun bedelidir. İnsan ve çevrenin önemi yoktur. " buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Sizin düşüncenizdir. Nitekim böyle diyenler de oldu.
webgezer
14-03-2011, 13:05
Vallahi 3 milyon kişi de ölse Japonya nükleer kullanmaya devam eder diyorsanız bir şeyler yapsanız iyi olur. Yoga mı olur, fenshui mi olur bilemem... Çünkü değer yargılarınızda bir hata var. Gelişmiş bir ülke için 3 milyon kişinin canının karşısına denk gelecek bir ekonomik fayda söz konusu olamaz. İsterseniz şöyle bakın japonya nufusu 120 milyon, şimdi bir japona sorsak sana 3 seçenek veriyoruz
a) elektrik tüketimini %25 azalt (nükleere gerek yok)
b)elektriğe %25 fazla para ver ( nükleer yerine 2 kat pahalı alternatif enerji, farkı abarttım ama olsun )
c) Seni,aileni, tanıdıklarını bir rus ruletine sokacağız, 40 kişiden birisi ölecek, 3ü de ömür boyu sakat kalacak.
hangisini kabul ederler ? Siz hangisini kabul ederdiniz ?
Kaç kişiyi tanıyorsunuz ? Hangisinin daha fazla enerji tüketmek veya daha ucuza tüketmek için ölmesini sakat kalmasını kabul edersiniz ?
Yogaya başlamak kötü bir şey değil. Tavsiye de ederim. Japonların santrallerini yıkmıyor olması da beni ilgilendirmez. İşte sonucunu görüyorlar. Bile bile insan yaşamını riske atmak onların huyu ise bundan bana ne. Bütün bir halkı 2. dünya savaşı gibi bir felakete maruz bırakan bir yönetim anlayışından ne beklentim olur.
Nükleer santrali savunmayı tam da dediğiniz gibi cinayeti istemek olarak düşünüyorum. Çernobilden etkilenen çayların ne olduğunu daha önce anlattım. Okuma gereği de duymamışsınız belli. İçirdiler o çayları bitene kadar .Sonuçlarını şu anda yaşadığımız felaket ortadayken başka da bir şey düşünmem imkansız.
Heryerleri nükleer santralle dolu olduğu için mi japonların da iletişim sistemi kesildi. İletişimin kesilmesi ya da kesilemmesi enerjini elde ediliş biçimiyle ilgil ideğil. Telefon sistemiyle ilgili.
Yukarıda yazdıklarınızdan felaketleri gördükten sonra yokmuş gibi davranmanızdan riskler sayıldıkça önemsemeyişinizden sadece bu sonuç çıkıyor.
Dogasever
14-03-2011, 14:33
Yoga ve Fenshui kitaplarindan söz eden arkadaşlara teşekkür ediyorum. Nihayet sonunda insanın kendi içine doğru yolculuk geç de olsa başlayacak demektir. Bu forumda şimdilik fazla teknik bir şey yazmama gerek kaldığını düşünmüyorum çünkü her şey ortada. Elmayla armudu birbirine karıştırmayalım yalnız. Nükleer farklı türden bir tehlike.
kazanlik
14-03-2011, 15:10
tutturmussunuz risk diye,,
trafik kazalarinda kac kisi oluyor haberiniz vardir herhalde,,o zaman niye cocuklarinizi servise bindirip okula gonderiyorsunuz? yuruyerek gidin isinize,,
dersenizki ben yururum,, kusura bakmayin ama siz tabanlari sisireceksiniz diye beni yurumeye mahkum edemezsiniz,,
lafi cokda guzel anlamissiniz ama safliga veriyorsunuz,, riyakar falan diye,,
Nukleer lazimdir,, cernobilde olsa , japonyada olsa BEN ve hayatta kalan kalan herkez yeni ve daha guvenli santral kuracaktir. NOKTA.
Bunun boyle oldugunu sizde gayet iyi biliyorsunuz,
gecen yorumlarda nukleer kaza olasiligi, kirlenme , gelecek v.s. istatistikler vardi. bende size bir istatistik bilgisi vereyim,, hemde %100 dogru, milyonlarca yil kanitlanmis bir sonuc. her insan ölur, madem cocugunuzunda yaslanip ölecegini biliyorsunuz , neden cocuk yapiyorsunuz? evlat katili misiniz?
yenilenebilirle ilgili olarak bir daha soyleyeyim, önce kurun santrali sonrada istediginiz kadar panel v.s. yerlestirin,, Ben 500kW motora her start verdigimde calismasini isterim.
balkondaki panelden iki tane eko lambayi calistirip sonrada insanlari cinayetle suclamayin,, bana benim gibi damdan dusmus adam getirin, catisindaki panelden , balkondaki pervaneden camasir makinasi calistirmis adamdan fazlasini,,, fabrika calistirmis adam gosterin,, bende nukleere karsi cikayim,,camasir makinasi emperyalizmin v.s. ...... diyecekseniz ,,
bekara kari bosamak kolay geliyor,,
su anda camdan baktigimda ruzgar gullerini goruyorum,, balkanlarin tepesinde 11 adet, 1000kW ve sadece biri donuyor,,
ayrica yan taraftaki arsada buyuk 20m lik bir kule var,, gunes isinlarini toplayip havayi isitiyor,, isinan hava pevaneyi ceviriyor, 3 kW elektrik uretecekmis,, guya,, avrupa birligi fonlarindan yesil enerji diyerek 10bin euro aldi adam bu gunes paneli icin,,
merak edenlere fotolarini yollarim.
simdi, ruzgar kesildi,, havada kapali,, bu fabrika nasil calisacak? baska sehirlerde ruzgar varsa mi? ee, ne oldu %19 nakil kayiplari..
riyakar olmayan arkadaslar gelip uflesinler pervaneleri,,
ben gercekleri konusuyorum, kendi fikirlerimi ve kendi tecrubelerimi,,
tasarruf yontemlerini destekledigimi daha kac kez yazmam gerekecek.
insanlar öldu diye lafini daha kac kez carptiracaksiniz, Canakkale savasindada insanlar öldu, dedelerimiz öldu, o zaman savasma , sevis,,
kazanlik
14-03-2011, 15:20
konuyu kendi adima toparlayayim,,
nukleer gereklidir. nukleere evet
eski santraller sokulmeli ve yenileri yapilmalidir.
daha guvenli santraller kesvedildikce modernize edilmelidir.
yenilenebilir enerji desteklenmelidir, ama tek basina yeterli degildir.
tasarruf yontemleri desteklenmelidir.
Bunlar benim goruslerimdir. baskasinin degil , daha once yazdiklarimin hepsiyle harfi harfine uyumludur.
MeyveliTepe
14-03-2011, 15:24
Ha şöyle sadede gelin. Dürüst olun ki, tuhaf olmasın. halk arasındaki deyim ile baklayı çıkartın ağzınızdan. Sözün özü, insalarda da ölecek, radyasyon da olacak, kanser de olacak. Hem nasılsa ölmeyecek mi sonunda diyorsunuz. Neden baştan söylemiyorsunuz? Kaç kişi ölse makuldür diye sorulduğunda sıfır filan diyorsunuz. Bunun sözlük karşılığını söylediğimde de kızıyorsunuz.
kazanlik
14-03-2011, 15:27
Sn. meyveli tepe ,,
Motorlu araclardan vaz gecmek icin trafik kazalarinda kac kisinin ölmesi makuldur?
Kaza yaptınız öldünüz. Bu sizden sonra zincirleme ölümlere neden oluyor mu?
Çocuğunuz yolda kaza geçirdi. Geri kalan çocuklar da zincirleme olarak ölüyor mu? Önlenebilir riskler vardır. Okula dikkatli giderseniz bu riskleri azaltırsınız. Siz ne yaparsanız yapın, Ülkeyi kirletmiş olan Çernobil kirlenmesinden kurtulmanın bir yolu yok. Nesillerce sürecek bir kirlenme altndayız. Çocuğunuz okula hangi yoldan giderse gitsin kirlenmeden etkilenen Bulgaristan'da da radyoaktif serpintini etkisi altında gidiyor.
Ama sizin niyetiniz de zaten son sözerinzle gayet açık. Nasılsa ölüyor bu insanoğlu diye zaten ABD de iki milyon Irak'lıyı öldürdü. Amaç aynı. Enerji, petrolünü çalıyor şimdi ülkenin bu size çok makul geliyordur. Bu Araplar ölümsüz değildi ya öleceklerdi nasılsa.
Üstelik de Arap bunlar. Potansiyel el kaide.
MeyveliTepe
14-03-2011, 15:46
Sn.Kazanlık, motorlu araca binip binmemek kişilerin iradesi içinde bir durumdur. Nükleer santral ile karşılaştırmayın. Bunlar kurulduğunda o bölgede yaşayan insanlara sorulmadan kurulurlar. Sonra da o insanlar çeker bunun ceremesini. Buna kararı veren adamlar, çok yüreklilerse çıkıp bedel ödedik derler ama yalandır. Bedeli ödeyen onlar değil, ölen, zehirlenen, bir şekilde etkilenen insanlardır.
Bana göre radyasyon sebebiyle tek kişinin bile ölmesi veya etkilenmesi makul değildir. Bunu garantileyecek bir güç, bir mukavele yoktur. Riski siz kendiniz için göze alıyor ve bedel ödemeye de hazır olabilirsiniz. Bu manada bedel ödemenize de itirazım yok. Ama ben bu bedeli ödemek istemiyorum.
kazanlik
14-03-2011, 15:53
kendi cevabinizla celisiyorsunuz,, daha once risk var diye nukleerden vazgectiniz,, simdi trafik kazalari onlenebilir v.s. diyorsunuz,, Sn Meyvelitepe bir yorum yapsin,, tdk.org.tr
kazada bir kisi hayatini kaybediyor ama hergun binlerce insan hayatini kaybediyor,, trafik terorune dur demeyecekmiyiz? arabalari hurdaya atip tabana kuvvet yurumeyecekmiyiz,, ?
alinti :memet
``Ama sizin niyetiniz de zaten son sözerinzle gayet açık. Nasılsa ölüyor bu insanoğlu diye zaten ABD de iki milyon Irak'lıyı öldürdü. Amaç aynı. Enerji, petrolünü çalıyor şimdi ülkenin bu size çok makul geliyordur. Bu Araplar ölümsüz değildi ya öleceklerdi nasılsa.
Üstelik de Arap bunlar. Potansiyel el kaide.``
alimin fikri neyse zikride odur. bunlar sizin ruh halinizi yansitiyor.. benim degil. ben insanlarin yaslanarak ecelleriyle olmelerinden bahsettim. Araplar,, el-kaide falan,, kendinizi tutamadiniz heralde,, muhalif oldugunuz baska konularda var anlasilan,,
ama sakin olun ,, bu forum bu konularin yeri degil
kazanlik
14-03-2011, 16:01
insanlarin evinin duvarindan , catisindanda eve araba girip insanlari oldurebiliyor,,
bir stadyuma ucakda dusebilir,, bunlarda riskdir,, ,, onlarinda secme sansi yoktu.r
hala soruma cevap vermediniz,, milyonlarca insanin hayatini kaybettigi,, ustelik bir cogunun sucu olmadan, hatta bazilari arabada bile degilken olen insanlar,, trafik terorune dur demeyecekmisiniz?bakin, milyonlarca insan olmus,, ve olmeye devam edecek,, alternatif var. tabana kuvvet yurumek,,
motorlu araclardan vazgecmek icin daha kac kisinin olmesi makuldur?
Trafik kazaların önlenemez olduğuna dair bir kanınız mı var. Her günbinlerce insan ölüyor diye, bir de radyoaktif serpintiden ölsün önemli olan kazanılacak para diy ebir mantığı nasıl yürütebiliyorsunuz? Bazıları eceliyle ölmesine gerek kalmadan radyoaktif serpintiyle öldüler Ukrayna'da Türki'ye'de.
Herhangi bir konuda herhangi bir şeye muhalif olabilirim sakıcası mı var bunun. Petrolün çalınmasına siz destekmisiniz yoksa?
MeyveliTepe
14-03-2011, 16:02
Başka bir şey daha.
Daha önce de uçak kazaları için sordunuz aynı şeyi. Size riskler arasında ne kadar büyük bir fark olduğunu rakamlarla gösterdim (15 bin defa daha fazla). Benzeri durum trafik kazalarında da söz konusu. Araç sayısı, araçla seyahat sayısı vb. ile kaza sayısını oranlarsanız motorlu araç trafiği çok daha emin çıkar.
Buna bir de "iradi" olma durumunu ekleyin. Bir çok tanıdığım hayatında uçağa binmedi. Bir sürüsü mecbur kalmadıkça şehirler arası motorlu vasıta ile seyahat etmez. Kendi seçimleridir. Kimse de bunları istemedikleri araca bindiremez.
Bütün yazdıkalrınız nükleer sızıntların kazaların makul olduğunu anlatmaya çalışmak sanırım yazdıkça farkedemiyorsunuz yazdıkalrınızn anlamın bütünüyla ortayz çıktığını.
Kaç stada düşen uçak nesiller boyunca sürecek kanser olaylarını tetiklemş olabilir.
Enkazı kaç nesil boyunca çevresine ölüm saçar. Kaç bin kilometre ileriye kirlilik bulaştırır.
kazanlik
14-03-2011, 16:11
tarfik kazalarinin onlenebilecegine inaniyorsunuz ama nukleer kazalarin onlenecegine inanmiyorsunuz ,, ilginc,,
arap petrolunu ele gecirmek icin 2milyon insani oldurenlerin, iki atom bombasini masum insanlarin uzerine atanlarin 2035 de %80 yenilenebilir enerjiye gececegine inaniyorsunuz ,, ilginc,
insanlarin arabaya binmezlerse kazada olmeyecegine,, dolayisiyla secme sanslari varken yaya gecidinde can vermelerini makul sayiyorsunuz,, ilginc,
ucak kazalarinda olme riski 15000 kat daha az hesabiniz var,, bu hesap size ait,, benzer bir hesap makinasini ilginc bir politikacimizda kullaniyor,,
ayrica,, ``ehlen ve sehlen``
kazanlik
14-03-2011, 16:14
nukleer sizintilarin ve kazalarin makul oldugunu kabullendigimi daha once belirttim, asla kazalar olmamistir, insanlar olmemistirde demedim. bunlardan ders alinacaktir ve daha modern santraller yapilacaktir.
ilk yapilan arabaya fren koymayi dusunmediklerini biliyor musunuz? emniyet kemerini, ABS, ESP, hava yastigi,, bunlarin bazilari hala opsiyon olarak sunuluyor,, biliyor musunuz?
ilk araba kazasinda insanlarin motorlu aractan vazgecmesini mi beklerdiniz? siz vazgecer miydiniz? belkide milyonlarca insanin hayatini kurtarabilirdiniz,,
MeyveliTepe
14-03-2011, 16:14
Evet, bende de yaratılan izlenim nükleer felaketlerin makul ve normal olduğunu, başka şeylerde olan kazalardan bir farkı olmadığını ve aynı şekilde değerlendirilmesi gerektiği şeklinde. Bu açıkça söylense sorun yok. Beğenmesem bile bir düşünce, bir inançtır. Tersini düşündüğüm için kabul etmediğimi belirtirim.
Fakat, bunu açıkça söylemeyip, bir yandan kimsenin ölmesi makul değildir deyip, bir yandan başka kıyaslamalarla insanların radyasyonu ev kazası gibi kabullenmesi gerektiğini empoze etmeye kalkışınca, bunun adı, tdk'dan verdiğim linkteki gibi oluyor.
Oysa, radyasyondan dolayı kimsenin ölmesi makul değil ise, bundan nasıl kaçınılacağını anlatması gerekirdi. Makul ise zaten söylenecek bir şey yok.
İki bomba atması iki milyon kişi öldürmesi petrol çalması ve farklı enerji üretim biçimlerine yönelmesi karlılığı bakımından ona uygun süreçlerse hiç bir biçimde çelişmez.
MeyveliTepe
14-03-2011, 16:24
nukleer sizintilarin ve kazalarin makul oldugunu kabullendigimi daha once belirttim, asla kazalar olmamistir, insanlar olmemistirde demedim.
O halde ne diye makul ölüm ve etkilenme sayısı sıfır diyorsunuz?
Oysa bir sayınız, altında kalınması gereken bir oranınız bile yok. Koşulsuz olarak nükleer santraller kurulsun istiyorsunuz.
Sizin orada zaten en az iki tane nükleeriniz var bildiğim kadarıyla. Ne diye balkonda pervane çevirdiniz ki, prize fişi takınca elektrik yok muydu?
kazanlik
14-03-2011, 16:25
alinti; memet
``İki bomba atması iki milyon kişi öldürmesi petrol çalması ve farklı enerji üretim biçimlerine yönelmesi karlılığı bakımından ona uygun süreçlerse hiç bir biçimde çelişmez``
yani adamlar insafa geldi, pisman oldular kiyoto protokolunude imzalayacaklar diyorsunuz ,, valla billa bravo,, hemen yoga ya basliyorum, Fenshui menshui nevarsa okuyorum, aksama gaz lambasi yakacagim, eve yuruyerek gidecegim,,
sayenizde dunyam degisti,, huzura erdim,,
hakkinizi hepiniz helal ediniz,, benden yana helal olsun, forumda son noktayi koydum . daha fazla yorum geregi duymuyorum,
MeyveliTepe
14-03-2011, 16:33
196798
Nükleer enerji. Herkese lazım.
MeyveliTepe
14-03-2011, 16:41
Hiroko Tabuchi
After initial recovery, fuel rods at Fukushima Daiichi #2 reactor again exposed due to ventilation problems, again raising risk of meltdown.
Twitter'da Japonya kaynaklı dakikada 100 twit gelmeye devam ediyor. Deprem ve tsunamiden çok nükleer tehlikeden dolayı dehşet içindeler. Bırakın ölmeyi, hiç bir şey bu dehşete değmez.
İngilize tweet'leri #jishin_e 'den izleyebilirsiniz.
Sn Kazanlik, bu kadar ısrar ve inatla savunduğunuz nükleer enerjinin atıklarını hale hazırdaki muhafazalı! şeklinde ( ya da muhafazasını siz halledersiniz beğenmiyorsanız) arsanızda, evinizde küçük miktarda da olsa barındırmaya da gönüllü olmalısınız o zaman. Bunu yapar mısınız? Tabi bu sizin seçiminiz olur, istemeyenlere yaptıramazsınız. Tabi komşularınıza da zarar vermemelisiniz. Bunu nasıl garanti edeceksiniz?
Kazalarla ilgili verdiğiniz örneklerin nükleer enerji ve kazalarıyla hiç alakası yok. Lütfen kendinizi kandırmayın. Trafik kazası bilgisizliğe dayanan ya da kurallara uymayanların sebep olduğu, kişi olarak kazaya karışanları ilgilendiren ve cezası olan bir konudur. Yani bu konudaki kıyaslamalarınız "hayat acıdır, biber de acıdır öyleyse hayat biberdir" gibi bir genelleme geyiğine giriyor ki keşke bu kadar eğlenceli bir konuyu tartışıyor olsaydık.
Hadi diyelim bu santralden çok büyük kar edecek bir işe girdiniz, insan bunca yazılandan sonra durur bir düşünür yahu!!
Israrınızı anlamakta zorlanıyorum.
Dogasever
14-03-2011, 21:17
insanlarin evinin duvarindan , catisindanda eve araba girip insanlari oldurebiliyor,,
bir stadyuma ucakda dusebilir,, bunlarda riskdir,, ,, onlarinda secme sansi yoktu.r
hala soruma cevap vermediniz,, milyonlarca insanin hayatini kaybettigi,, ustelik bir cogunun sucu olmadan, hatta bazilari arabada bile degilken olen insanlar,, trafik terorune dur demeyecekmisiniz?bakin, milyonlarca insan olmus,, ve olmeye devam edecek,, alternatif var. tabana kuvvet yurumek,,
motorlu araclardan vazgecmek icin daha kac kisinin olmesi makuldur?
Sn Kazanlik
Sanirim nükleere karşı olan arkadaşların söyledikleri yukardaki açıklamanızda biraz çarpıtılmış.
Ben şu kadarını söyleyeyim: Bir otoyolda bir trafik kazası meydana gelince. O kazanın en fazla 5 ila 10 metre civarı etkileniyor. Haklısınız keşke trafik kazalarını önelyebilsek. O civardaki köyler, kasabalar, kentler, kırlar, bahçeler, dereler, nehirler, göller, arılar, kuşlar, balıklar, böcekler, diğer mikro ve makro yaşam etkilenmiyor.
Ama trafik kazası yerine nükleer kaza oldu diyelim: o civardaki köyler, kasabalar, kentler, tüm doğal yaşam, tüm insanlar ve gelecek binlerce yılda doğacak olanlar, hepsi ve her şey etkileniyor. Sanırım arkadaşların ısrarla üzerinde durdukları konuyu anladınız. Ayrıca binlerce yıl etkilenecek olan tüm canlıların bugün alınacak Nükleer seçim kararıda hiçbir şey söyleme hakkı da yok. Böyle bir kumar oynayamayız.
Sn Kazanlık (hemşehrim)
Nükleer hakkında teknik donanımım yok ancak, trafik terörü ve ucak kazaları sonucu olabilecek sonuclarla, nükleer sonucu yaşananlardan etkileşimi, ayırd edebilecek kadar yaşamışlığım var.
Dilerim bir gün savunduğunuz nükleer, ne sizi ne de yakınlarınızı etkilemesin.
Sevgi Durul
14-03-2011, 21:46
Ben de nükleer enerji ve nükleer santrallere hayır diyorum. Çernobil faciasını ve etkilerini unutmadık.
Ben sadece fikrimi yazdım, mesajımı alıntılayan kimseyle polemik yaşamak istemem.
Güneş enerjisi panellerinde halen yaygın satılan verimlilikler %16 civarında. Dolayısıyla gelişme potansiyeli yüksek. Bildiğim kadarıyla %30 verimli teknoloji hazır. Hızla yükselmemesi için bir sebep bulunmuyor. Bu yüzden önümüzdeki zaman dilimde birim metrekare üretilen güç miktarının hızla ve bu günkü ile karşılaştırılamayacak şekilde yükseleceğini göreceğiz.
Güneş panelleri için geçmişten bugüne yapılan çalışmaların verimlilik karşılaştırmalarını bağlantıdaki grafikte (http://en.wikipedia.org/wiki/File:PVeff%28rev100921%29.jpg) bulabilirsiniz. 2005-2010 yılları arasındaki eğimin artması (yani verimi daha da yüksek çalışmaların hız kazanması) bence anlamlı. Bu da belirli bir yönde motivasyon sağlanıp kaynak aktarılarak çalışmalar hızlandırıldığında yapılabileceklerin en açık kanıtı. Yeter ki yetki sahipleri "Güneş de nükleer enerji, ona da karşı çıkın" diyebileccek kadar sığ görüşlü insanlar olmasın.
Küresel ısınmanın, bir felaket boyutuna ulaşmasından endişe ediliyor. Kabahat, fosil yakıtlara yükleniyor. Nükleer yakıtlar da bir tür fosil yakıt sayılmaz mı? Küresel ısınmada bir payları yok mu?
webgezer
14-03-2011, 23:18
Sn. Kazanlık,
Eğer yapacağım seyahatlerin %90'ini halen yapabiliyor olsam veya yapacağım seyahatlerin tümünü aynı fiyata başka bir şekilde yapabiliyor olsam arabadan kesinlikle vazgeçerim. Siz vazgeçmeyebilirsiniz, daha riskli ve de daha pahalı olduğu halde arabaya binmeye devam edebilirsiniz, bu sizin tercihiniz olur, ama beni zorla arabaya bindirmeniz mantıklı olmaz. Arabada durum maalesef böyle değil keşke olsa; ama nükleer de böyle.
Türkiye'de nükleer toplam enerji üretiminin ufak bir kısmını karşılıyor ve güneş de dahil olmak üzere alternatif enerji kaynaklarından ucuz değil.
Rüzgar santralleri gayet güzel kuruluyor ve de çalışıyor. Türkiye'de iş adamları sıraya giriyorlar santral için, alış desteği de çok sınırlı neredeyse yok. Güneş sistemleri yurtdışında örnek proje aşamasında ama gelecek vaad ediyor.
Sizin arka bahçenizde güneş enerjisinin çalışmıyor olması, etrafınızda büyük çaplı bir yenilenebilir sistem kurulmamış olması, olamayacağını göstermez, bu bir ölçek işidir, eminim etrafınızda nükleer enerji santrali kurup çamaşır makinası çalıştıran da yoktur.
Yenilenebilirin desteklenmesine gelince her yeni teknoloji desteklenir, kaç tane başarısız hem de milyar dolar ölçeğinde nükleer santral var ?
Sözlerinizde yenilenebilir enerjiye, onun desteklenmesine karşı bir tepki seziyorum, öbür taraftan yenilenebilir enerjide hem desteklemeyi hem de enerji üretimini araştırıyorsunuz, sanırım bunlardan bir sonuç elde edemediniz bunun tepkisiyle de nükleeri savunuyorsunuz. Çünkü geldiğiniz nokta "İnsanlar nasıl olsa ölecek nükleerden ölse ne olur"...
Yenilenebilirin kolay olduğunu, ucuz olduğunu kimse söylemiyor, ancak mümkün olduğu ve de yapılabilir olduğu bir gerçek... Dediğim gibi bunlar sistem işi, bu işe erken hele de küçük ölçekte kalkışanların sıkıntı yaşamaları normaldir, umudunuzu kaybetmeyin. Merak ediyorum, siz şimdi aldığınız destekle elektrik tüketiminizin %50'sini güneşten karşılıyor olsaydınız hatta fazlasını devlete satıyor olsaydınız halen nükleeri mi savunurdunuz ?
güzel İzmirim
15-03-2011, 04:30
Nükleeri savunanlar, santralin depremden tsunamiden sağ kurtulan, yaşam savaşı veren insanların üzerine, atom
bombası kustuğunu görmüyorlarmı????
Amerikanın hiroşimaya 1945 yılında attığı bombanın aradan 70 yıla yakın zaman geçmesine
rağmen etkisinin hala sürdüğünü anlatırlar anma törenlerinde.
Çernobil faciasından sonra sorumsuz, vicdansız yöneticiler, gömülmesi gereken her şeyi
vatandaşa yedirdiler. Türkiye' de hemen her aile, genç yaşlı demedi kanser hastalığından
sevdiğimiz insanların yavaş yavaş tükenip ölmelerine tanıklık ettik, ediyoruz kahrolarak.
Yeterince acılar çektik. Çocuklarımıza bunları yaşatmaya hakkımız yok.
Türkiye' dede en üzücü örnek Japonya' daki gibi deprem her an olabilir. Tsunami olabilir
Bunlardan kaçınılmaz ama neden gözümüzün önünde yaşanan,(dram, facia demek az gelir)
insanlık suçunu görüyorken....BAŞKA SEÇENEKLER VARKEN....
MeyveliTepe
15-03-2011, 07:43
Japonyadaki durum gitgide ciddileşiyor. Fukushima 2 nolu reaktörde de bir patlama oldu. 4 nolu reaktörde yangın çıktı, çok ciddi radyasyon salınımı söz konusu. Tokyo'nun 100 km kuzeyindeki şehirde radyasyon seviyesi normalin 10 misli olarak ölçüldü. Rüzgar güney batıya estiği için radyasyon yüklü hava doğrudan ülkenin üzerine taşınıyor. Fransızlar 6 saat önce, 10 saat içinde belirli bir radyasyon seviyesinin Tokyo'ya kadar ulaşacağı şeklinde bir tahmin yaptılar. Boşaltma yarıçapı 30 km'ye çıktı. İnsanlar yağmurdan panikliyorlar.
kazanlik
15-03-2011, 08:29
Sn. Kazanlık,
Eğer yapacağım seyahatlerin %90'ini halen yapabiliyor olsam veya yapacağım seyahatlerin tümünü aynı fiyata başka bir şekilde yapabiliyor olsam arabadan kesinlikle vazgeçerim. Siz vazgeçmeyebilirsiniz, daha riskli ve de daha pahalı olduğu halde arabaya binmeye devam edebilirsiniz, bu sizin tercihiniz olur, ama beni zorla arabaya bindirmeniz mantıklı olmaz. Arabada durum maalesef böyle değil keşke olsa; ama nükleer de böyle.
Sn sebgezer,, aman sozlerinize dikkat edin , keske olsa falan deyince Sn.meyvelitepe sozluklerden bakip sizede``riyakar, ikiyuzlu``diyebilir,
sizde gormusunuz ki bazi seylerden kacmak mumkun degil, sizin seciminiz degil, ve secme sansinizda yok. kalkip size tabana kuvvet yuruyun demem nasil manasiz ise nukleerden kacmakta bu derece manasiz . RIYAKARLIK, ikiyuzluluk degil,
araba kazalarina gelince ,, burda kastetdigim sey cevre kirliligi degil, elbet. insan hayati. sanirim forumdaki arkadaslar nukleerde olenleri secme sansi olmadigi icin insan oglu insan olarak , kazalarda olenleride secme sanslari varken trafik kazasina karistiklari icin kedi yavrusu olarak goruyorlar.
bu ornegi vermemdeki sebep, nukleere karsi olanlarin kaza riski nedeniyle insanlarin olecegini savunmalari,tarfik kazlarinda da olenler insan oglu insan , kedi yavrusu degil. (****** demeye dilim varmadi, ornek bile olsa hos degil)
her iki durumunda oznesi INSAN, her iki olaydada insanlar oluyor, her iki tarafin suclusu kaza, ve trafikde olenlerin sayisi nukleerler kiyaslanamaz.ve Sn. webgezerin arabalar icin ve benim nukleer icin savundugum gibi secme sansimiz yok.
alinti:webgezer
``Sözlerinizde yenilenebilir enerjiye, onun desteklenmesine karşı bir tepki seziyorum, öbür taraftan yenilenebilir enerjide hem desteklemeyi hem de enerji üretimini araştırıyorsunuz, sanırım bunlardan bir sonuç elde edemediniz bunun tepkisiyle de nükleeri savunuyorsunuz. ``
demek ki ne demek istedigimi neredeyse anlatiyormusum,, kil payi kacirmisim, uzgunum,
``Çünkü geldiğiniz nokta "İnsanlar nasıl olsa ölecek nükleerden ölse ne olur"...``
bu kisim haric beni gayet iyi anlamissiniz, en azindan benimde ugras verdimi anlamissiniz. RIYAKAR olmadigima sahitlik edersiniz artik,,
destek verilmesine tepkiye gelince,, burdada kucuk bir eksen kaymasi var, onuda yerine oturtturursam icim rahatlayacak.
birincisi,, burda tesvik var, yunanistanda da tesvik rakamlari tamamen ayni. ama cok az firma yapiyor,, lutfen insanlari bu noktada salaklikla suclamayin,, herkezin bi bildigi var elbet,
ikincisi tesviklerden biride organik yakitli santrallere,,neden,? cunku ormanda agac cok, agac ve orman yenilenebilir, devlet destekli tekliflerde organik yakit ATIK olarak degil ormandan kesilmis odun olarak veriliyor,, ustelik dal-cubuk-yaprak degil,, basbaya odun,ince dallar ve yapraklar nakliye masrafini karsilamadigi icin ormanda birakiliyor. 15 kutur ve uzeri odunlar termik santralde yakilacak ve CO , NOx,HCl salinimi yapilacak.biliyorum cunku benim bacamdan da bunlar cikiyor.(degerler normlarin altinda, umarim harcadigim emegede tas atmazsiniz)
ucuncusu. arka bahcemde gunes panelleri yok, bu teknolojiyi henuz denemedim, ama gordum ki dediginiz gibi uretilen elektrik sebekeye karistirilinca benimde elektronik cihazlarim karisiyor, bir evden fazlasini, birkac fabrikayi besleyebilecek PV santraller kurulmaya kalkilirsa TEK BASINA yeterli olmayacaktir.icinizden kac kisi son bir yil icinde 15000kW lik 3 fazli 1500dev/dak motor gordu? bunun nasil calistirilabildigini biliyor musunuz,, 15MW motor ve cocuk odasindan buyuk degil.
dorduncusu. arkabahcem kadar yakin mesafede 11 adet DEVLET destekli 1000kWlik ruzgar jeneratorleri hala donmuyor donemiyor cunku ruzgar yok,hemde Balkan daglarinin tepesinde, Sipka daginin hemen yaninda fotograf cekersem ayni karede balkanlari kaybettigimiz son savas noktasinin anitini ve 11 adet jeneratoru ayni kareye sokabilirim,
besincisi .Bahsettiginiz tesvikleri dogaseverler degil, sinir oldugunuz bazi para babalari, bankalar, sermaye cevreleri ve mafya usleniyor.
altincisi. yatirimlarin geri odeme sureleri tesviklere ragmen en az 6 yil. bu demektir ki sadece yenilenebilir enerjiden biraz pahali dediginiz elektrik maaliyeti dediginiz gibi %25 degil %600, hadi OPTIMIST olalim %300 artacaktir.
yedincisi. devlet cogunlugu dis kaynakli banka olacak sermayelere tesvik verdiginde tuketiciden %7 yesil enerji parasi fazladan alacaktir.ben ev faturalarimda dahi bunu oduyorum,
sekizincisi. yenilenebilir enerjide de nakil hatti kullanmak zorundasiniz, nakil hatlarindaki %2,5luk kayip bahsi gecen sistemlerin zaten %11,7 olan (siz%16 almissiniz,)toplam verimine dahil degil,
dokuzuncusu, Turkiyede 2 degil 20 nukleer olursa HES ve TESler kapatilabilir diye dusunuyorum , BEN dusunuyorum baskasi adina konusmuyorum, o zaman dogaya daha fazla katkida bulunulabilir,
onuncusu. japonyadaki deprem 9.0 buyuklugunde, dunyanin mekezi kaymis arkadaslar,, neden bu felaket size kucuk gozukuyor bende bunu anlamiyorum, ve 40 YASINDAKI nukleer santralde sizinti var. ben buna RUSTUNU ispatlamak derim. Turkiyeye gelecek olan santrallerde ucuncu nesil olacak, eski santrallerinde modernize edilmesi taraftari oldugumu soylemistim,
ayrica ,, tesvik veren butun ulkelerde nukleer oldugunu biliyorsunuzdur, bende zaten defalarca oyle dedim,, once nukleer sonra tesvik.
simdi diyeceksiniz, madem bu kadar kotu ve verimsiz niye tesviki savunuyorsun. cunku tesviklerin tamami car-cur olmuyor,, benim gibi 5000kW atik isiyi atmosfere veren hatta sogutmak icin bile enerji harcayan firmalar tesvik alirlarsa gercekten dogayi kirletmeden , jeotermalden bile daha temiz enerji elde edebilirler, sureklidir,
copten enerji uretenler gibi, atikdan enerji uretenler gibi, co-gen turbinler gibi, biyogaz tesisleri gibi soya ve aycicek ureticileri gibi firmalar tesviklenmelidir.
butun bunlarin olabilmesi icin once endustri, yani enerji tuketimi olmalidir. yoksa once yapalim sonra harcariz demek polyannacilik oluyor.
nukleere karsi cikanlar riskleri gorup felaket olarak tanimliyor,, benim gibi evet diyenler faydalarini gorup nimet olarak tanimliyor, bu bakimdan sizlerle anlasmamiz,fikrimizi degistirmemiz mumkun olmayacak. daha fazla kalp kirmaya gerek yok
bilgi paylastikca guzeldir deyip son kez yazdim, ayrinti isteyen olursa ozelime yazsin, tekrar helalleselim. saglicakla
Dogasever
15-03-2011, 09:28
nukleere karsi cikanlar riskleri gorup felaket olarak tanimliyor,, benim gibi evet diyenler faydalarini gorup nimet olarak tanimliyor, bu bakimdan sizlerle anlasmamiz,fikrimizi degistirmemiz mumkun olmayacak. daha fazla kalp kirmaya gerek yok
SAyin Kazanlik çok haklısınız kalp kırmaya gerek yok ama dün gece Japonyada yaşanandan sonra artık hala burada nükleer enerjiyi savunabiliyorsan pes yani....
Bugünkü Milliyet Gazetesine göre Japonya Türk Elçiliği Japonya'daki Türklere bölgeyi terk et çağırısında bulunuyor. Fransızlar Fransızlara bölgeyi terkedin diyor. Tüm yabancı gazetelerde Nükleer enerji ve tehlikelerin nasıl hasır altı edildiği büyük puntalarla çarşaf çarşaf sergileniyor bugün. Maalsef Japonların Japonya'dan başka gidecek yerleri yok. Zaten depremden perişanlar. Bu söylediklerini şu anda Japonya'da söylesen eline Harakiri Bıçağını verirlerdi.
Türkiye'de bir nükleer kaza olsa nereye kaçacağız. Diyelim ki kaçtın, o kazanın bulutlarının kirlettiği her şey binlerce yıl tüm canlılara ölüm kusacak. Lütfen artık nükleer enerji istiyoruz demeyin. Ve bunun ekonomik hesaplarını yapmayın burada. Teşvikler meşvikler.... bunların hepsi palavra. Dünyadaki en önemli şey doğa ve insandır. Gerisi boştur. Lütfen artık nükleer enerji isteyenler boşuna buraya yazı yazmasınlar hem komik duruma düşüyorlar hem de artık midem bulanıyor para ekonomi hesaplarından.
http://www.milliyet.com.tr/japonya-daki-turk-vatandaslarina-bolgeyi-terkedin-uyarisi/dunya/sondakika/15.03.2011/1364464/default.htm
Dogasever
15-03-2011, 09:37
SAyın Elek'in yukardaki linkte verdiği grafiği buraya kopyalamanın daha uygun olacağını düşündüm. Bu konunun başından beri savunduğum Güneş Enerjisi panellerinin verimlilşik artışı çalışmalarına para ayrılarak hız verilmesi gerektiği grafikten de açıkça belli oluyor. Türkiye'nin yapması gerkene bugünden tezi yok bu konuya para ayırmasıdır. En geç 20 yıl içinde Verimliliğin 70-80 lere çıkacağını kuvvetle savunuyorum. Yaklaşık 100 yıl sonra hiçbirimiz bu dünyada olmayacağız. İşte bu konuya yapılacak her türlü harcama, gelecek kuşaklara yapılacak gerçek bir yatırımdır. Bize duacı olurlar. Nükleere yatırım yaparsak 700 kuşak bize lanet okuyacak! Hangisi daha iyi siz söyleyin.
memoxenerji
15-03-2011, 10:06
Türkiye deki kayıp kaçak oranı %19 olarak ifade edilsede kayıp olarak gösterebilenecek miktar bu rakamın 1\3 kadar.kaçak kullanım da kültür ile alakalı.benim niyetim kaçak enerji kullanmaksa bunu hiçbir önlem engelleyemez.
balık tutmak için şebeke elektriğini dereye veren insanlar gördüm ben bu ülkede !
sürekli yuvarlak cümleler kullanılıyor,ben BU GÜN rüzgar ve güneş panellerinin üretebilecekleri enerji miktarları ile rakamlar vermiştim önceki mesajlarımda.
ampul icad edilene kadar insanoğlu için büyük bir gerekliliği yoktu.çünkü herkez bir şekilde karanlığı bertaraf ediyordu(mum ışıgı,gaz lambası,erken yatması gibi)
fakat kullanım kolaylığını görünce herkez çok çabuk benimsedi.bu gün ampul hayatın vaz ''isteyerek'' vazgeçilemez unsurlarından birisi.
ampulün öncesinde ve sonrasında diğer tüketim ürünleri hayatımıza girdi.
elektrik motorları,telefon,elektrikli ısıtıcı,buzdolabı,çamaşır makinesi,bulaşık makinesi,klimalar ve binlercesi.....
bu ürünler bir kere hayatımıza girdikten sonra birdaha terk edilmesi ne yazıkki çok zor.
ben halea ''bu kadar enerjiye ne gerek var'' derken kastettiğiniz kişibaşı enerji tüketim (hiç olmazsa elektrik) miktarını öğrenemedim !
Yıllar Dünya nüfusu
1000 310 milyon
1250 400 milyon
1650 500 milyon
1700 610 milyon
1750 790 milyon
1800 980 milyon
1850 1.260 milyar
1900 1.650 milyar
1910 1.750 milyar
1920 1.860 milyar
1930 2.070 milyar
1940 2.300 milyar
1950 2.520 milyar
1960 3.020 milyar
1970 3.700 milyar
1980 4.440 milyar
1990 5.270 milyar
2000 6.060 milyar
Dünya nüfus artışı bu günkü tahminlerle;
2010 da 6,8 milyara, 2020 de 7,5 milyara,
2030, da 8,1 milyara, 2040 da 8,6 milyara,
2050 de 8,9 milyara, 2075 yılında da 9,2 milyara, çıkmasının beklendiğini unutmamamız gerekiyor.
yine unutmamamız gereken bir noktada enerji konusunda her ne kadar fuzuli harcamalar yapılsada bu durum insan oğluna yaramış ki son 50 yıl da ortalama ömrü 20 yıl uzamış :)
dikkatimi çeken son bir detayda japonların çok uzun zamandır nükleer enerji ile haşır neşir olmasına,bu santrallerle kapı komşusu olarak yaşamasına rağmen nasıl oluyorda dünyanın en uzun ömürlü halkı olmayı başarıyorlar ?
ortaya atılan savları herkez kendi ekseninde değerlendirdiği sürece bir sonuca varılması mümkün değil...
MeyveliTepe
15-03-2011, 10:14
Bu saatten sonra hala çok meraklıysanız sizi Japonya'ya alalım. Belki orada dehşet içindeki insanlara anlatırsınız bunları, içlerini ferahlatırsınız, rahatlarlar, sayenizde derin derin nefes alıp, aman da ne güzelmiş medeniyetimiz derler. Siz de tavaf edip kendi gözlerinizle görür, ellerinizle dokunursunuz bu güzelim medeniyet harikası santrallere.
Hem birisi, santral gördünüz mü de konuşuyorsunuz, diyordu. Onu da alın, birlikte görürsünüz.
Dogasever
15-03-2011, 10:18
yine unutmamamız gereken bir noktada enerji konusunda her ne kadar fuzuli harcamalar yapılsada bu durum insan oğluna yaramış ki son 50 yıl da ortalama ömrü 20 yıl uzamış
Benim görüşüme göre, ömürdeki uzama tıp biliminde kaydedilen ilerlemelerle ilgilidir.
En geç 20 yıl içinde Verimliliğin 70-80 lere çıkacağını kuvvetle savunuyorum.
Japonya'daki son felaketten sonra 20 yıl bile almayacaktır diye düşünüyorum sayın Doğasever. En başta Japonlar, bu felaketten inşallah toparlanarak çıktıklarında bütün kaynaklarını alternatif enerji araştırmalarına aktaracaklardır. Geçmişteki birikimlerini göz önünde bulundurursak, deniz üzerinde yüzen enerji panellerini görmemiz çok uzak değil sanırım.
Bu arada biz de sanırım havanda su dövmekle meşgul oluruz hala..
memoxenerji
15-03-2011, 10:43
niye bu kadar saldırgansınız SAYIN MEYVELİTEPE ?sanırım sizin tartışmaktan algıladığınız kavga etmek,çekişmek.
benim anladığım aydınlanmak,fark edemediklerimide görebilmek !
1 ay önce topiğe ilk mesajımı attığım günden beri nükleer enerji ile ilgili hem daha fazla bilgiye hemde görüşe sahip oldum.her görüş sahibine teşekkür ederim.
nitekim bir çok insansa burada paylaşılan bilgilerden kendi adına pay çıkaracaktır.
sizinde budurumu göz ardı etmeyerek dileklerinizi değil uygulanabilir bugün uygulanabilir yöntemler üzerinde durmanızı rica ederim.
insanlara hakaret edip küçümseyerek kovalamaktansa,onların kafasındaki soru işaretlerinin karşısına da makul,güncel ve bu gün uygulanabilir cevaplar sunmanız sizin gibi ''doğru''düşünen insanların cephesini güçlendirecek,ütopik yaklaşımlar sadece gönlümüzde,zihnimizde kalacaktır.
webgezer
15-03-2011, 10:47
Sn. Doğasever,
Hesaplamalar çok önemli. Çünkü maalesef dünyayı medya,enerji,silah konusunda çalışan bir avuç şirket yönetiyor. Bütün hikaye bu firmaların bilançosunun sonundaki kar rakamını arttırmak için. Bu rakamı arttırmak için büyümek gerek, büyümek için daha çok tüketmek gerek, daha çok tüketmek için daha çok üretmek gerek, daha çok üretmek için daha çok enerji gerek. Yoksa hesap tutmaz.
Bu hesaplamalarda sadece kar, para, enerji yer alır; nükleerin üreteceği enerji hesaba katılır da; boşaltma nedeniyle evini terkeden çocuğun, yıllardır yaşayıp orayı terketmek zorunda kalanların (500 kişi tüm olumsuzluklara rağmen orada kalmış), orada zarar gören doğal yaşamın, radyasyon nedeniyle sakat doğmuş bir çocuğun o hesaplarda yeri yoktur, atıkların binlerce yıl radyasyon saçması da önemli değildir çünkü hesaplarda yoktur, radyasyondan zarar görenler varsa onlar sağlık sistemi için müşteridir, sanırım bu hesaplar için bir tek ölenler kayıptır, malum ölüler tüketemez.
Daha önce demiştim, "Nükleer iyidir, büyük firmaların gözünden bakarsanız"...
Bu firmalar kendileri adına hesaplamalar yaparlar da nedense bizim hesap yapmamızı pek istemezler, mesela rüzgardan üretilen elektriğe 8 sent verirken nükleere 18sent verdiğimizde, nükleerden elde edilen elektriğin daha ucuz değil, 2 kat pahalı olduğunu hesaplamamızı istemezler. Sadece kendi işlerine geleni söylerler, bunu o kadar çok söylerler ki insanlar bunun gerçekten doğru olduğunu sanır.
Onun için bu hesapları bizim yapmamız lazım, hem de o hesaba katılmayan doğayı -ve elbette insanı da- hesaba katarak, bunu yaptığımızda göreceğiz ki aslında çok pahalı, mümkün değil denilen teknolojiler bir anda çok akıllıca bir seçim haline gelecek, şimdi bize ucuz denilen kaçınılmaz görülen nükleer gibi seçenekler ise kabul edilemeyecek hale gelecek. Elbette sadece hesaplamak yetmez uygulamaya geçmek lazım, aldığımız kararlarda, yaptığımız seçimlerde...
MeyveliTepe
15-03-2011, 13:01
BBCBreaking (http://twitter.com/#%21/BBCBreaking) Accident at #Japan (http://twitter.com/#%21/search?q=%23Japan)'s Fukushima Daiichi nuclear plant upgraded to level six crisis, on scale of seven, say French officials - AFP
Durum seviye 6'ya çıkarıldı.
Sn.Memoxenerji,
Siz öyle görüyorsanız kusura bakmayın. Bahsettiğiniz davranış biçimi adetim değidir. Belki de (nükleer sayesinde) Japonların ömürlerinin uzamış olduğunu söylediğiniz için sizi Japonya'ya davet etmişimdir. Bu davet de samimidir. Santrali (fukushima) çıplak gözle görecek kadar yaklaşma garantisi verebilirseniz uçak masrafını da ben üstleneceğim.
Halen orada olanlardan haberiniz yok anlaşılan. Takip etmiyor, edemiyor ya da etmek istemiyor olmalısınız.
Bakış açısı bakımından bulunduğunuz yeri anlayabiliyorum. İnsanlara sırtı dönük bir vaziyette düşünmeye devam ediyorsunuz. Elbette sizin bileceğiniz bir şey. Bu günlerde bir sürü devlet başkanı bile öyle duramıyor (en azından insanlara sırtı dönük değilmiş gibi yapıyor).
Bırakın çernobili, hali hazırda olan bitenler hakkında, bunları yaşayanlar açısından yorumlarınızı alalım. Öyle anlamaya çalışalım nükleer meselesini. Zaten temel ayırım da burada değil mi?
Saldırganlık diye algılamışsınız. Niye? Neden, tabii giderim, oradaki insanlara yardım ederim (ya da etmem) vs. gibi bir şey söylemiyorsunuz ki?
Merhaba, tartışmanız beni de ateşledi..:) Umarım hayırlara vesile olur.
(Ayrıca bu konuda forum kullanıcıları arasında da bir anket yapılabileceği fikri aklıma geldi).
Kendi adıma merak ettiğim ve soracağım sorular şunlar olurdu?
-Nükleer enerji bizi daha bağımsız mı yapacak yoksa daha bağımlı mı? (Askeri, politik, ekonomik, teknik alanlarda)
-Büyük bir (veya bir kaç) Nükleer enerji reaktörümüz olmadan da, en güncel nükleer silahları üretebilirmiyiz? (Caydırıcılık etkisi için.).
-Henüz bitki beslemeyi veya doğal döngüyü (çoğunlukla) bilmeyen, kooperatifleşmesi gerekirken veya maliyet hesabı yapması gerekirken sadece siyasilerden medet uman köylüsü ezici çoğunlukta olan bir ülke için öncelik nedir?
Eğer verilecek cevapların konu bütünlüğünü bozacağını düşünüyorsanız cavap verilmeyebilir. Şunu da ekleyeyim, ne nükleer reaktör yapılmasına taraftarım ne de yapılmamasına. (Daha) Ehliyetli insanların yönettiği bir ülkenin vatandaşı olma taraftarıyım.
Saygılarımla
Nükleer santral bizi dışa bağımlı kalmaya devam ettirecek. Ülkede uranyum var gibi bir cevap hazırda gelecek ama, kullanılacak radyoaktik madde madenden çıkan uranyum değil işlenmiş hali. Yakıt olarak dışarıdan alınacak.
Sormadığnız başka bir şey var. Santrali kuran ülke ile ortak çalıştırılacak.Yani yönetim de bağımsız değil.
Bu santral nükleer yakıt üretmeyeceği için silah yapımı bakımından bir yararı yok. Ama caydırıcılık diyorsanız, ülkede zaten nükleer silahlar var.
Maliyet bakımından da zaten cazip değil. Ucuz enerji deniyor hesaplar ortadadır ucuz değildir. Kuruluş maliyetleri çok pahalıdır.
Tabi atıkların saklanması konusu en vahim sorudur cavaplanması da imkansız. Bilinen bir yolu yok. Yoksul ülkelere atılabiliyor.
En trajik durum Bugün Japoya'dayaşananın bütün nükler santraller için varolan potansiyel durum olmasıdır. Üçüncü nesil santraller çok güvenli biçimindeki sav aslında şöyle anlaşılmalıdır. Bildiğimiz teknoloji ile üçüncü nesil santrallerin başlarına bir kaza gelene kadar çok güvenli olduğunu düşünüyoruz.
Kaza olana kadar Japonlar da bu santralin çok güvenli olduğunu söylüyorlardı.
Depreme rağmen çökmedi biçiminde trajikomik bir savı tv'de ağzım bir karış açık kalarak dinledim. Daha ne kadar çökmeli ki, evet çöktü denilecek.
Reaktörü soğutmanın herhangi bir yolu henüz bulunamadı, asıl felakete doğru gidiliyor.
memoxenerji
15-03-2011, 15:13
''dikkatimi çeken son bir detayda japonların çok uzun zamandır nükleer enerji ile haşır neşir olmasına,bu santrallerle kapı komşusu olarak yaşamasına rağmen nasıl oluyorda dünyanın en uzun ömürlü halkı olmayı başarıyorlar ?''
''ortaya atılan savları herkez kendi ekseninde değerlendirdiği sürece bir sonuca varılması mümkün değil...''
bakın, sayın MEYVELİTEPE yine ikinci cümlede bahsettiğim gibi yaklaşmışsınız.
oysa söylemeye çalıştığım mevcut reaktörlerlerin çevresinde .... kat fazla radrasyon varken,yayılıyorken neden etkilenmiyorlar ı öğrenmekti !
öyle **** böyle bu başlık altında tartışabilen kimse gerizekalı değil.herkez zarrarının,risklerininde farkında.kimsenin sizin veya çocuklarınızı nükleer serpintiye maruz bırakma hakkı olmadığı gibi kimseninde benim yaşam standartımı engellemeye hakkı yok !çünkü kimisi evinde şortla dolaşmak için ....dan fazla enerji tüketirken kimisi (adıma konuşuyorum)
atölyesinde,labaratuvarında nasıl daha az gereksinim duyarımı araştırıyor olabilir! teknolojiyi geliştirmek te neyazıkki enerji tüketmekle oluyor.
keşke nükleer enerji hiç bilinmese hiç bulunmasaydı! ama tüm gelişmiş ülkelerin nükleer santrali,bombası,tecrübesi varken bizim görmezden gelmemiz bana göre ahmaklıktan başka bişey değildir.
şuna bakın,bir avuç israilli yahudinin öz güvenine bakın hangi cesarettle sağa sola çemkiriyor.
japonya seyahati teklifi için ayrıca teşekkürler.yolmasraflarımı karşılayacağınızı söylemişsiniz. yaklaşık 1300 euro .ama bu miktarı verebiliyorsanız benim yerime güneş paneline yatırım yaparsanız 1300 euro/2.5 euro watt =520 watt kurulu gücü olan güneş panelleriniz olurki günlük mppt ve traking sistem kullanırsanız %50 artışla ortalama 5 saat güneşlenme ile günlük 3.9 kw enerji eldesi ile hergün 3kg karbon salımını azaltmış olursunuz......
İsrail'in özgüveni Nükleer silahına dayanıyor olsa, bizde de nükleer silah var. Bu bir özgüven yaratmıyor nedense.
İsrail, ABD yarın desteğini çekse terkedilmiş köye döner bir haftada.
Bence ahmaklık daha nükleer felaket yaşanırken başkalarında var bizde de olsun demektir.
Bedelini göre göre felaket istemek, hem çocuklarımızın serpintiye maruz kalmamasını istemem deyip hem de buna neden olan süreci desteklemek neyle açıklanır onu bilemedim.
işte Japonya'da var santral işte çocuklar sızıntıdan etkileniyor büyükler de etkileniyor, herkes zarar görüyor daha ne olmalı, santralin tamamen kontrolden çıkmasına şimdiden bir cevap hazırlıyorsunuzdur umarım.
memoxenerji
15-03-2011, 15:34
evet nükleer karşıtı tüm arkadaşlar size katılıyorum,aynı endişeleri duyuyorum
fakat önemli olan benim size katılmam değil tüm dünya yöneticilerinin bana katılıp katılmaması !!!!!!
MeyveliTepe
15-03-2011, 15:43
''ortaya atılan savları herkez kendi ekseninde değerlendirdiği sürece bir sonuca varılması mümkün değil...''Bu defa haklısınız. Eksenler farklı. Benim ve pek çok kişinin bakış açısı insan ve çevre. ama tüm gelişmiş ülkelerin nükleer santrali,bombası,tecrübesi varken bizim görmezden gelmemiz bana göre ahmaklıktan başka bişey değildir.Burada yazdığınız bakış açısı değil.
Şimdi gidip Japon insanlarına sorun "ahmaklığı" nasıl tanımlayacaklar? Göz göre göre Türkiyede nükleer santral kuran ya da kuracak olanlar için insanın da çevrenin de bir önemi olmayacaktır. Bunda çok da zorlanmayacaklar çünkü insanın ve çevrenin önemli olmadığını tekrarlayan kişiler de az değil. Taa ki, kendi başlarına da gelinceye kadar. ABD'de de 1979 kazasından sonra güç sahipleri nükleer santral olsun ama benim arka bahçemde olmasın derdinde.
Geçmişte çernobilde olanlar, şimdi japonyada olanlar, gelecekte Türkiyede olacak olanlar hiç mi umurunuzda değil? Şimdi yüzbinlerce Japon, birileri standartları zedelenmesin diye bu çileyi çekiyorlar ve daha başlangıçtalar.
Aslında takdir etmek gerekir belki de açık sözlülüğünüzü. "Benim standartlarım var, sen öleceksin diye ben standardımdan vaz geçmem. Bana ne, ölürsen öl" diyorsunuz özetle. Umarım tam tersi olmaz. Umarım sevdikleriniz de, vazgeçemediğiniz standartlarınız yüzünden ölmez, kansere yakalanmaz, evinden sürülüp iyot tabletleri yutmaz, günlerce, haftalarca, dehşet içinde bir yerlerde saklanmak zorunda kalmaz. Bakın, ne kadar da değerliymiş standartlarınız.
Yenilenebilir kaynaklara yatırım yapmak konusundaki önerinize de hem şaşırdım hem teşekkür ederim. Oysa, dilekçe verelim de nükleer santrali hızlandıralım, şimdi bir çok ülke askıya alıyor görünürken bizimkisine bir helal gelmesin dersiniz diye düşünmüştüm.
Merak etmeyin, çıkartılan kanun uygulanabilir şekle geldiği andan itibaren, şebekeye 1kW bile borçlu kalmayacak şekilde yatırımımı yapacağım. Geri dönüş süresi de önemsiz. Hali hazırda Ocak Şubat aylarında toplam enerji tüketimim ayda 550Kwh ancak verimlilik ve diğer enerji kaynaklarıyla elde ettiğim toplam enerji miktarı 2000Kwh'den büyük.
Bu arada, bir nükleer santral yılda kaç kWh enerji üretecekti?
Dogasever
15-03-2011, 16:58
Japonya'daki son felaketten sonra 20 yıl bile almayacaktır diye düşünüyorum sayın Doğasever. En başta Japonlar, bu felaketten inşallah toparlanarak çıktıklarında bütün kaynaklarını alternatif enerji araştırmalarına aktaracaklardır. Geçmişteki birikimlerini göz önünde bulundurursak, deniz üzerinde yüzen enerji panellerini görmemiz çok uzak değil sanırım.
Bu arada biz de sanırım havanda su dövmekle meşgul oluruz hala..
Size %100 hak veriyorum Sn Elek,
Türkiye'nin tüm bilim kuruluşlarının mutlaka güneş paneli araştırmaları kervanına katılması gerekiyor. Aksi takdirde, yine ithal teknoloji gelirse, pahalı olur! Ben, bir malzeme bilimci olarak bu konuda tüm üniversitelerimize ve şirketlerimize yardıma hazırım. SAygılar.
Dogasever
15-03-2011, 17:09
Sn. Doğasever,
Hesaplamalar çok önemli. Çünkü maalesef dünyayı medya,enerji,silah konusunda çalışan bir avuç şirket yönetiyor. Bütün hikaye bu firmaların bilançosunun sonundaki kar rakamını arttırmak için. Bu rakamı arttırmak için büyümek gerek, büyümek için daha çok tüketmek gerek, daha çok tüketmek için daha çok üretmek gerek, daha çok üretmek için daha çok enerji gerek. Yoksa hesap tutmaz.
Bu hesaplamalarda sadece kar, para, enerji yer alır; nükleerin üreteceği enerji hesaba katılır da; boşaltma nedeniyle evini terkeden çocuğun, yıllardır yaşayıp orayı terketmek zorunda kalanların (500 kişi tüm olumsuzluklara rağmen orada kalmış), orada zarar gören doğal yaşamın, radyasyon nedeniyle sakat doğmuş bir çocuğun o hesaplarda yeri yoktur, atıkların binlerce yıl radyasyon saçması da önemli değildir çünkü hesaplarda yoktur, radyasyondan zarar görenler varsa onlar sağlık sistemi için müşteridir, sanırım bu hesaplar için bir tek ölenler kayıptır, malum ölüler tüketemez.
Daha önce demiştim, "Nükleer iyidir, büyük firmaların gözünden bakarsanız"...
Bu firmalar kendileri adına hesaplamalar yaparlar da nedense bizim hesap yapmamızı pek istemezler, mesela rüzgardan üretilen elektriğe 8 sent verirken nükleere 18sent verdiğimizde, nükleerden elde edilen elektriğin daha ucuz değil, 2 kat pahalı olduğunu hesaplamamızı istemezler. Sadece kendi işlerine geleni söylerler, bunu o kadar çok söylerler ki insanlar bunun gerçekten doğru olduğunu sanır.
Onun için bu hesapları bizim yapmamız lazım, hem de o hesaba katılmayan doğayı -ve elbette insanı da- hesaba katarak, bunu yaptığımızda göreceğiz ki aslında çok pahalı, mümkün değil denilen teknolojiler bir anda çok akıllıca bir seçim haline gelecek, şimdi bize ucuz denilen kaçınılmaz görülen nükleer gibi seçenekler ise kabul edilemeyecek hale gelecek. Elbette sadece hesaplamak yetmez uygulamaya geçmek lazım, aldığımız kararlarda, yaptığımız seçimlerde...
Sn Webgezer
Hesap zaten ortada siz de yazınızda belirtmişsiniz. Rüzgar 8 sent nükleere 18 sent. Bu her şeyi açıklıyor. Türkiyede Enerji Bakanına soruyorlar: Güneş Enerjisine nedne Almanya 28 euro cent verirken Türkiye 10 Euro cent veriyor diye. Ne yanıt veriyor biliyor musunuz? Bizim yıllık Güneşimiz daha fazla! Yani bizim Bakan Güneş Işığımız fazla diye bizim güneş enerjimize az para ödenmeli diyor. Yatırım maliyeti hesaba katılmıyor. Tmm biz de geri ödeme süresi daha kısa olacaktır. Ama bu iyi bir şey değil mi. Bu bizde güneş enerjisini daha çekici hale getirmez mi. Bakın Sn Bakan ilave ediyor: Paramız yurt dışına gitmesin. Tamam çok haklı gitmesin ama siz teknolojiyi Türkiyede üretmek için ne yapıyorsunuz: HİÇ BİRŞEY KOSKOCA BİR SIFIR! Nükleere harcanacak paranın %1'ini hatta binde birini bugünden itibaren güneş paneli araştırmalarına yatırsanız, inanın 10-15 sene sonra nükleerin üreteceğinden daha fazla enerjiyi güneşten üretiriz. Bu hayal değil. Ayrıca, önümüzdeki 100 yılı da güvenli yenilebilir enerji açısından garanti altına almış da oluruz. Bu teknolojiyi dünyanın diğer ülkelerine satar hale geliriz.
Bunun anlamı rüzgar, güneş kullanılmasın nükleer kullanılsın demektir. Şu anda partiler Türkiyede seçim için yarışıyorlar. Bence medya her partiye bu konudaki politikasını sormalıdır. Bu konu medyada enine boyuna tartışlmalı kimin geleceğimizi tehlikeye atmak istediği kimin hangi hesaplar peşinde olduğu açıkça ortaya konmalıdır. Şimdi bunun tam zamanı bence.
Dogasever
15-03-2011, 17:25
evet nükleer karşıtı tüm arkadaşlar size katılıyorum,aynı endişeleri duyuyorum
fakat önemli olan benim size katılmam değil tüm dünya yöneticilerinin bana katılıp katılmaması !!!!!!
Sn Memoxenerji
Bu konuda hiç endişe etmeyiniz. Halkın dediğini yapmayan yöneticiler bu yüzyılda sapır sapır dökülecekler. Yeter ki halkı bilinçlendirelim bizler bu konuda. Ve Internet de bunu yapıyor zaten. Ama yeterli değil. Bizim, Sizin gibi, Sn Kazanlı gibi bu işi iyi bilen arkadaşları öncelikle kazanmamız gerekiyor. Çünkü sizler bilgi ve becerilerinizle çok kişiyi etkileyebilirsiniz. Bakın Sayın Kazanlı fabrikasında ne güzel şeyler yapmış. Ve enerji konusunda da bilgili. Siz, rüzgar konusunda öylesiniz. Bilinçsiz insanlar nükleere inandırılabilir ama bilinçli insanların yönünü nükleerden başka yerlere (rüzgar ve güneş ve diğer yenilenilir kaynaklara) çevirmeliyiz.
webgezer
15-03-2011, 19:09
Bir nükleer santralin kurulup enerji üretmeye başlaması 10 sene, 10 sene önce güneş panelleri bugünkünden 2-3 kat pahalı idi; 10 sene sonra muhtemelen de yarı fiyatında olacak; nükleer devreye girdikten sonra 30-40 sene enerji üretecek, 30-40 sene önce güneş panelleri gerçekten uzay teknolojisiydi, bunu eve koyalım elektrik üretsin demek fantazi olarak görülürdü. 30-40 sene sonra bu teknoloji nereye gider ?
Bir de nükleere bakalım, nükleer enerji ilk çıktığında sloganı too cheap to meter idi, yani o kadar ucuz ki ne kadar kullanıldığını ölçmeye gerek yok, herkese yetecek kadar nükleer santral yap herkes istediği kadar kullansın. Şaka değil bunlar isteyen o yıllardaki tanıtım filimlerini izleyebilir.
30-40 yılda geldiği noktada güvenlik ve atık maliyetleri nedeniyle en pahalı seçenek oldu.
Amerika, Japonya, Fransa bunlar zaten nükleer yatırımlarını yapmış, bunlar için nükleerden vazgeçmek çok zor, zaten vazgeçseniz ne olacak santralleri sökmek çalıştırmaktan pahalı, atıklarını geçici depolama diye santralin yanında tutuyorsunuz sistemi durdursanız onlar ne olacak ? Sonuçta en mantıklısı çalıştırmak.
Türkiye için ise elin teknolojisi ile çalışan bir santralin ne nükleer teknolojiye ne de caydırıcılığa katkısı olur. Elin nükleeri ile savaşa girilmez. illa istiyorsanız başlatırsınız bir nükleer program geliştirirsiniz teknolojiyi o daha mantıklı, ama pahalı. Üstelik uranyum sürdürülebilir değil, sonuçta kıt kaynak, isteyen google'dan "peak uranium" aratabilir. Şimdi yükselen değer yenilenebilir, güneş, rüzgar, biyokütle, Türkiye bunlara çok daha uygun, teknolojiyi geliştirebilir uygulayabilir. Rüzgarın ve de özellikle güneşin avantajı küçük ölçeğe çok daha uygun olması, bunlar sürdürülebilirlik, doğaya uyum, enerji güvenliği açısından çok daha mantıklı.
MeyveliTepe
15-03-2011, 20:20
196949
Photograph by Yuriko Nakao, Reuters
A mother tries to talk to her daughter, who has been isolated due to signs of radiation at a makeshift facility in Nihonmatsu, Japan, on March 14. The daughter is among people evacuated from the vicinity of Fukushima's damaged nuclear plants.
Published March 15, 2011
Camın arkasındaki kız radyasyon zehirlenmesi belirtileri gösterdiği için karantinada. Annesi çaresiz bir şekilde kızıyla konuşmaya çalışıyor.
Kimbilir, belki de başkalarının standartları için olanlardan şikayet ediyordur. Kimsenin o annenin yerinde olmasını istemem.
Bu fotoğrafa bakıp, nükleerden ne kazanacağımızı düşünecekmiyiz hala. Ya kaybedeceklerimiz..
Kimsenin bu cam ardından yakınlarına bakmasını istemem.
memoxenerji
15-03-2011, 21:38
196949
Kimbilir, belki de başkalarının standartları için olanlardan şikayet ediyordur.
kimsenin sizin veya çocuklarınızı nükleer serpintiye maruz bırakma hakkı olmadığı gibi kimseninde benim yaşam standartımı engellemeye hakkı yok !çünkü kimisi evinde şortla dolaşmak için ....dan fazla enerji tüketirken kimisi (adıma konuşuyorum)atölyesinde,labaratuvarında nasıl daha az gereksinim duyarımı araştırıyor olabilir! teknolojiyi geliştirmekte ne yazıkki enerji tüketmekle oluyor.
SİZ İŞİNİZE GELENİ ALMAYA DEVAM EDİN,SİZİN İÇİN DOĞRU OLAN BU...
memoxenerji
15-03-2011, 22:14
Sn Memoxenerji
Bu konuda hiç endişe etmeyiniz. Halkın dediğini yapmayan yöneticiler bu yüzyılda sapır sapır dökülecekler. Yeter ki halkı bilinçlendirelim bizler bu konuda. Ve Internet de bunu yapıyor zaten. Ama yeterli değil. Bizim, Sizin gibi, Sn Kazanlı gibi bu işi iyi bilen arkadaşları öncelikle kazanmamız gerekiyor. Çünkü sizler bilgi ve becerilerinizle çok kişiyi etkileyebilirsiniz. Bakın Sayın Kazanlı fabrikasında ne güzel şeyler yapmış. Ve enerji konusunda da bilgili. Siz, rüzgar konusunda öylesiniz. Bilinçsiz insanlar nükleere inandırılabilir ama bilinçli insanların yönünü nükleerden başka yerlere (rüzgar ve güneş ve diğer yenilenilir kaynaklara) çevirmeliyiz.
Kazanılacak bir şey yok sayın Doğasever zaten aynı taraftayız !
üstelik alternatif enerji konusunda topikteki herkezden daha aktif kişiler olup dışlansakta aynı taraftayız.
insanlar söylediklerimi(mizi) çarpıtıp farklı manalar yüklesede amacım ve seçtiğim yol belli.
şuraya bakın,düşüncemi beyan ettiğim için yapılan muameleye bakın :)
demek ki neymiş;okuyarak biryere kadar gelinebiliyormuş ....
bayindirmevki
15-03-2011, 22:22
Epeyidir konuyu takip ediyorum. Ben bu filmi daha önce görmüşüm gibi bir his var. Hatta yaşamış...
Sayın Meyvelitepe her zaman ki gibi yüksek bilgi ve kültürünü kendi tarzınca yansıtırken, Sayın Doğasever de güneş panelleri üstüne bizlere çok güzel bilgiler vermekte.
Bakalım konu nereye gidecek. Özellikle güneş panelleri açısından.
Geçtiğimiz hafta güneş enerjisi fuarındaydım da fiyatlar pahalı geldi. Bir tanıdıktan temin edebilir miyim diye düşünüyorum.
Neyse, konuyu dağıtmayayım. Japonya'ya gelirsek bir japonla uzun yıllar dirsek dirseğe çalışmış olmanın deneyimi ile söğleyebilirim ki çok iyi eğitimli, disiplinli, ne yaptıklarını iyi bilen insanların bulunduğu ülkedir. Kuşkusuz ki artı ve eksiyi çok iyi hesaplamış ve bu sonuçları öngörmüşlerdir. Japonya çok kısıtlı bir alanda çok yoğun nüfuslu ve doğal kaynakları kıt bir ülkedir. Bu nüfusu doyurup iş sağlamak için gerekli olan gelişmişlik düzeyine ulaşmakta gereken enerjiyi sağlamak için bundan başka seçenekleri olmadığı ortada. Japonyanın kendi özel konumunu düşünmeden başlarına gelen felaket üstünden fikir yürütmek, tez ispatlamak anlamsız.
Kaldı ki bu konunun başlığı bana yanlış gibi geliyor. Doğasever bir forumda "nüklere evet mi, hayır mı" diye sorulmasına hayret ettim. Olsa olsa "nüklere hayır bir imza da sen ver" olmalıydı. Doğasever insanların safı net ve belirgin olması gerekmez miydi?
Bu tartışmalar havanda su dövmenin ve ego tatminin internet tarihindeki örneklerinden biri olacak ve gelecek nesiller şaşkınlık ve hayret içinde okuyacak.
Nüklere hayır!
Bunu tartışmanın anlamı yok!
Sayın memoxenerji,"Bize 1960-70'lerde vaadedilen yaşam kalitesine bazı ülkelerin bazı sosyal kısmı ulaşmış olduğu görünse bile, "onların bugünkü ihtiyacının karşılanması için 2,5- 3 dünya daha lazım" diyorlar bugün tv'de uzmanlar bu konuda.
Siz burda doğa sever ve doğayı korumaya çalışan insanları o insanlar yerine koyup, ben de kışın evde kısa şortla dolaşmak istiyorum gibi kinayeli belki de ciddi sözler söylüyorsunuz. Oysa burda yeni de olsam özellikle Meyvelitepe'yi buraya gelmeden önce yaptığı doğasever çalışmaları ve enerji tasarrrufu çalışmalarıyla tanımıştım, uzaktan. Ve sizin suçlamalarınıza maruz kalacak kimse olduğunu sanmıyorum doğaseverlerden. Çünkü doğa seven insan ne başkasını düşünmezlik eder, ne de doğadan aldığından fazla bir tatmin yolu arar. Nerden biliyorum, kendimden :)
Sizin de bu ruhsal tatmini anlamınızı tüm kalbimle dilerim.
Ayrıca tv'de de sürekli söylüyorlar artık uzmanlar bu bir ihtiyaç değil siyasi tercih. %6 enerji sağalayacakmış bunca riske. Tasarrufla bile bu sağlanır. Lütfen ....
memoxenerji
15-03-2011, 22:59
yahu arkadaşlar !!!!!!!!
ilk okul mezunu olan benim,türkçe,imla,edebiyat dersleri görmeyende benim.size ne oluyor.
kelimeleri,cümleleri ne biçim yorumluyorsunuz.
ben evde kışın kısa şortla dolaşmak istiyorummu dedim ? kışın kelimesini nereden uydurdun ?
yuh,çüş diyorum :)
Sayın mexoenerji, konformizmle yaşam hakkını hangi terazide tartıyorsunuz merak ediyorum, ve açıkçası dehşete kapıldım şu an.
Mesele araştırma yapmak için laboratuarınızda tüketeceğiniz enerjiyse, projeniz varsa ve buna destek arayışı içindeyseniz; bu sitedeki kullanıcılar da dahil fikir alışverişi yapabileceğiniz, size yol gösterebilecek birçok kişi ve kurum çıkacaktır eminim. Teknoloji geliştirmek için buyurun istediğiniz kaynağı kullanın, buradaki kimsenin buna bir itirazı yok zaten! Ama bunu "şortla gezme hakkı" ile yanyana koyup aynı argümanı savunmak için kullanmanızı kabul edemiyorum.
Son söylediklerinizi bir kenara bırakıp tartışmaya girdiğiniz andan itibaren savunduğunuz "Nükleere ihtiyacımız var, aksi halde çağın gerisinde kalacağız" savlarınızı 1930'larda yaşasaydık ben de kabul edebilirdim doğrusu. Ama nükleerin "ilerici" olduğu çağ bitti artık, insanlık zararlarının çoktan farkına vardı. Bir elektrik kesintisi ve ardından gelen soğutma eksikliği zincirleme olarak nelere yol açıyor göremiyor musunuz? Nükleer santrallere sahip birçok ülkenin "yenilenebilir enerji" üretimimizi arttıralım diye uğraşması, zorlayıcı hedefler koyması, araştırmalara kaynak aktarması abesle iştigal mi oluyor sizce? Emin olun, şu son 4 gündür yaşananların zararları tümüyle açığa çıktığında (ki bu devirde eskiden olduğu gibi gizli kalması mümkün değil) herşey daha da hızlı değişecek.
Bizim de önümüze bakmamız lazım artık, günü kurtaracak çözümler bulmak için illaki geriden nal toplayıp gelmemiz gerekmiyor!
kimsenin sizin veya çocuklarınızı nükleer serpintiye maruz bırakma hakkı olmadığı gibi kimseninde benim yaşam standartımı engellemeye hakkı yok !çünkü kimisi evinde şortla dolaşmak için ....dan fazla enerji tüketirken kimisi (adıma konuşuyorum)atölyesinde,labaratuvarında nasıl daha az gereksinim duyarımı araştırıyor olabilir! teknolojiyi geliştirmekte ne yazıkki enerji tüketmekle oluyor.
SİZ İŞİNİZE GELENİ ALMAYA DEVAM EDİN,SİZİN İÇİN DOĞRU OLAN BU...
Evinde şortla dolaşmak için bir artı bir enerjiye gerek duyuluyorsa, bu ortamın sıcak değil soğuk olduğunu göstermez mi?(Soğuk olan yerin evin dışındaki ortam olduğunu belirtmem gerekir belki). Enerji sarfiyatından bahsediyoruz. Yani yazın, sıcak bir yerde şortla da gezmek artı enerji ihtiyacı mı gerektirir? (İlkokul mezunu olmayı küçümsemem, benim annem okuma yazmayı kendisi öğrenmiştir ama çok akıllı, medeni bir insandır. Ben de üç üniversitede okudum. Bu önemli değil, türkçe ve imla konularında da oldukça hassasım.)
Yani kimileri böyle yaşıyor sitemi var yazdıklarınızda, belki ben doğrudan yazılanı değil arkasındaki sitem ve özlemi yazıyorum. Sanıyorum psikoloji konusunda biraz hassasım ve biraz da anlıyorum diyelim. Bu bir iddia değil ama isterseniz araştırın.
Nüklüer santrallar mı yoksa kömür, gaz, petrol tüketen santrallar mı doğaya daha fazla zararlı?
Tartışmanın (son mesajlardaki) dışında sadece öğrenme amaçlı soru.
Sayın memoxenerji,
Söylemek istediğim şu, bir tüketim politikası var ve biz burda doğaseven insanlar olarak az çok bunun farkında insanlarız.
Eşimle ben kısa süre önce bu dünyanın içinde mutsuzca tüketen insanlardık, deneyimledik ister istemez bu süreci. Reklamlar, politikalar vs vs...
200-300 metrelik mesafelere bile taksiyle gider olmuştuk. Belki satın aldıkça mutlu olabileceğimiz yanılgısı ve propagandasının etkisine öyle ya da böyle kapıldık. Tv var sonuçta, iletişim denen, istenilenin propaganda ve reklamla, telkinle elde edildiği bir dünyada yaşıyoruz artık, köyler dahil.
Yakın süre önce Erich Fromm'un bir kitabını okumuştum, "Olmak ya da sahip olmakla" ilgili bir kitaptı, adını tam hatırlayamadım, halen bazı kitaplar taşındığımız için koliler içerisinde.
Zaten bu kitapta anlatılanı bir süredir deneyimliyorduk, propagandaların, politikaların eşliğinde. Büyük alışveriş merkezlerine gidip alışveriş yaparken mutlu oluyoruz sanıyorduk. Şurdan şuraya giderken yürümek marifet değil, arabayla gitmek zorunluluktu sanki.
Ama gördük ki bu ortam insanın doğasına da aykırı, doğaya da aykırı. Bunun olumsuzluklarını maddi manevi yaşadık.
Ben 43 yaşımda başka bir yere taşınıp, bisiklet kulllanmayı öğrenmenin mutluluğu ve sağlıklı etkisini görüp yaşadım. Toprakla uğraşıp, bir tohumdan bir can oluşmasının mutluluğunu, çoşkusunu yaşadım. Daha önce hiçbir şey yapmıyor muydum? Elbette yapıyordum, bilgisayar başında... Ama bilgisayar başında hayat geçirmek, insanın doğasına aykırı olduğu gibi insana da, insanlığa da tek başına bir şey katmaz. İnsan doğal bir varlıktır. Başka ihtiyaçları vardır. Teknoloji bunu sağlamıyor.
Şehirdeki yaşamlara bakıyorum, teknoloji yaşamı kolaylaştıracak, zaman tasarrufu sağlanacak derken, insanlar özgürleşeceğine daha da köleleşiyor. Teknoloji arttıkça hırslar artıyor, ne zaman, ne enerji yetmiyor, ne de insan sağlıklı yaşayabiliyor.
Daha çok enerji, daha çok para, daha çok konfor değil!
Bir politik dünya var, insanların yönetildiği. İnsanlara ihtiyaç diye daha çok yük bindiriliyor, daha çok sahip olma hırsı verilmeye çalışılıyor.
Siz şayet doğayla ilgilenen bir insansanız bunun yanlışlığını daha kolay anlamanız lazım, çünkü biz bunu yaşayarak anlamış insanlar olarak burda varız.
Başka bir şey söylememe gerek var mı bilmiyorum?
Nüklüer santrallar mı yoksa kömür, gaz, petrol tüketen santrallar mı doğaya daha fazla zararlı?
Tartışmanın (son mesajlardaki) dışında sadece öğrenme amaçlı soru.
Soruyu hangisi daha zararlı biçiminde sorunca, nükler santralin atıkları sorunu v eherhangi bir kazada onarılamaz sonuçları bakmından zararlı vetehlikeli olduğu açık farkla belli.
Japonyadaki olayların ışığında Nükleer Santrallerin ne kadar tehlikeli oldukları aşikar.
Bizim ülkemizin de deprem kuşağında olduğunu düşünürsek felaketle ne kadar burun buruna olunduğu ortada.
Greenpeace envayi çeşit eylemle bunu gözümüze sokmaya çalışıyor yıllarca,
artık kulak asmaya başlarız...
Bir çoğunuz evinizi veya işinizi iyi (verimli, huzurlu vs.) yönetiyor olabilirsiniz. Lakin Türkiyeyi tartışıyorsanız, Türkiyenin nasıl yönetildiğini dikkate almalısınız.
Hak ettiğiniz şekilde yönetilirsiniz.
Türkiyede bir çok fabrika, bir çok işletme özelleştirilmiştir. Hem teknik anlamda hem de idari anlamda iyi yönetilemediği için. Bu kurumlardaki personel yetkin olabilir /olmayabilir. İşletilemediklerinden, zarar ettiklerinden vs. sebeplerle satıldılar. (Detaylarına girmek fuzuli olur.)
Yaşadıkça görüyorum ki, işi henüz ehline verebilen, başkasının hakkına saygılı, yeterince olgun ve özür dileyerek söylüyorum yeterince ahlaklı bir toplum değiliz. Çok kaliteli ve yetkin, hem de ahlaklı insanlarımız var. Ama toplumun karar alma mekanizmasında etkileri yok denecek kadar az.
Düzelme var mı? Var bence. Ancak yeterli değil.
Henüz kapattığımız uçak fabrikalarının, araba fabrikasının (milli ve tarihi anlamda) intikamını alamıyoruz. Almak için tenezzül de etmiyoruz (Bayilik daha karlı). Hükümet AR-GE ye çok büyük kaynaklar ayırmış. Ama daha milli bağımsızlık yönünde (yani gelişmiş ülke olma yönünde) önemli bir ilerleme sağlamamışız.
Açıkça söyleyeyim. Ben korkuyorum. Korkağın tekiyim hatta. Çünkü bu ülkedeki dinamikleri ben kontrol etmiyorum. Benim güvenebileceğim birilerinin de kontrol etmediğini düşünüyorum.
Nükleer çalışmalar mutlaka yapılmalı. Yapmamak, kafasını deve kuşu gibi toprağa sokmaktır. Ama bunun daha ucuz ve verimli yolları varsa bunlar da göz ardı edilmemelidir. Çünkü nükleer, sadece enerji değil. Allahın yaratmış olduğu bir çok ilim gibi bir ilim. Kendine göre kuralları var ve bu kuralları idrak etmek bu millete de çok şey kazandıracaktır. Hedef bu olmalıdır.
Tekstil teknolojisini bir düşünün. Avrupalı dokuma yapmıyor. Makineler bizde. Çünkü iş yükünü bize yığmışlar. Ama sınırlarını kapatmak zorunda kalsalar, çok kısa sürede kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek güce sahipler.
Nükleer santral kurmamız şart değil, ama gerek teknoloji olarak gerekse toplumsal bilinç olarak bunu yapabilecek ve sağlıklı bir şekilde işlete bilecek güçte olmamız gerekli. Enerji ihtiyacımızı karşılamak amacı ile nükleer santral kurmak ta bunun yegane yolu değil.
memoxenerji
16-03-2011, 08:41
Sayın memoxenerji,
Söylemek istediğim şu, bir tüketim politikası var ve biz burda doğaseven insanlar olarak az çok bunun farkında insanlarız.
Eşimle ben kısa süre önce bu dünyanın içinde mutsuzca tüketen insanlardık, deneyimledik ister istemez bu süreci. Reklamlar, politikalar vs vs...
200-300 metrelik mesafelere bile taksiyle gider olmuştuk. Belki satın aldıkça mutlu olabileceğimiz yanılgısı ve propagandasının etkisine öyle ya da böyle kapıldık. Tv var sonuçta, iletişim denen, istenilenin propaganda ve reklamla, telkinle elde edildiği bir dünyada yaşıyoruz artık, köyler dahil.
Yakın süre önce Erich Fromm'un bir kitabını okumuştum, "Olmak ya da sahip olmakla" ilgili bir kitaptı, adını tam hatırlayamadım, halen bazı kitaplar taşındığımız için koliler içerisinde.
Zaten bu kitapta anlatılanı bir süredir deneyimliyorduk, propagandaların, politikaların eşliğinde. Büyük alışveriş merkezlerine gidip alışveriş yaparken mutlu oluyoruz sanıyorduk. Şurdan şuraya giderken yürümek marifet değil, arabayla gitmek zorunluluktu sanki.
Ama gördük ki bu ortam insanın doğasına da aykırı, doğaya da aykırı. Bunun olumsuzluklarını maddi manevi yaşadık.
Ben 43 yaşımda başka bir yere taşınıp, bisiklet kulllanmayı öğrenmenin mutluluğu ve sağlıklı etkisini görüp yaşadım. Toprakla uğraşıp, bir tohumdan bir can oluşmasının mutluluğunu, çoşkusunu yaşadım. Daha önce hiçbir şey yapmıyor muydum? Elbette yapıyordum, bilgisayar başında... Ama bilgisayar başında hayat geçirmek, insanın doğasına aykırı olduğu gibi insana da, insanlığa da tek başına bir şey katmaz. İnsan doğal bir varlıktır. Başka ihtiyaçları vardır. Teknoloji bunu sağlamıyor.
Şehirdeki yaşamlara bakıyorum, teknoloji yaşamı kolaylaştıracak, zaman tasarrufu sağlanacak derken, insanlar özgürleşeceğine daha da köleleşiyor. Teknoloji arttıkça hırslar artıyor, ne zaman, ne enerji yetmiyor, ne de insan sağlıklı yaşayabiliyor.
Daha çok enerji, daha çok para, daha çok konfor değil!
Bir politik dünya var, insanların yönetildiği. İnsanlara ihtiyaç diye daha çok yük bindiriliyor, daha çok sahip olma hırsı verilmeye çalışılıyor.
Siz şayet doğayla ilgilenen bir insansanız bunun yanlışlığını daha kolay anlamanız lazım, çünkü biz bunu yaşayarak anlamış insanlar olarak burda varız.
Başka bir şey söylememe gerek var mı bilmiyorum?
elbette bu tükettirim politikasının farkındayım.bu uyarınıza gerek yok.
tartışma öyle noktaya taşındıki aptal,insanlık ve doğa düşmanı etiketleri yapıştırıldı üstümüze.
dikkat edin bu mesajın hemen ardından bile ''öyle değilmisiniz''anlamında yeni metinler eklenecek.
itiraf edeyim imrenerek bakıyorum şehrin kargaşasından kaçmış,kendine huzurlu bir ortam kurmuş,kısmen veya tamamen burada yaşamını sürdüren arkadaşlara.
kim istemez ki ?ama buda yine imkanlar doğrultusunda...
neyse benim kurduğum cümlelerin pek önemi yok.nasılsa anlatmaya çalıştığım farklı yorumlanacak :)
neyse benim kurduğum cümlelerin pek önemi yok.nasılsa anlatmaya çalıştığım farklı yorumlanacak :)
kimsenin sizin veya çocuklarınızı nükleer serpintiye maruz bırakma hakkı olmadığı gibi kimsenin de benim yaşam standartımı engellemeye hakkı yok !
Öyle cümleler kuruyorsunuz ki...
Bu durum "senin dini sana, benim dinim bana" gibi bir şey değil ki; ya da "ben sana karışmıyorum, sen de bana karışma"
Yukarıdaki cümlenizi biz mi yanlış anlıyoruz?
memoxenerji
16-03-2011, 15:27
''bu kadar enerjiye ne gerek var'' cümlesine takılmışım herhalde.
daha fazla tartışmak istemiyorum.nükleer enerjinin karşısında olan tüm arkadaşlar haklılar...
umarım güneş panelleri % !00 verimli çalışır,
rüzgar türbinleri betz limitlerini zorlar,
tüm termik santrallerde ortadan kaldırılır,'
'sevgi hanımın dileği gibi''tüm hes'lerde yıkılır.
nükleerin n sine bile muhtaç olmayız inşallah.
ama ben bu kadar verimli çalışan sistemlerde olsa, rüzgarsız gecelerde nasıl oturma odamdaki lambamı yakacağımı çözmüş değilim !!!!!
Çocuğunuz size, rüzgarsız gecelerde lambanı yakmak istediğin için mi dışarıdaki radyokatif serpintiye razı oluyoruz dediğinde şimdiden bir cevap hazırlamışsanız, nükleer santral yoksa sadece rüzgar santrali var gibi bir paradoku kendi kendinze yaratıp buna inanmışsanız, çok fazla diyecek bir şey kalmıyor. Günlerce burada atıklardan sızıntılardan sözedildi siz daha gece yanacak lambanızın derdindesiniz.
Lambanız yanıyor ama dışarda da radyoaktif ışınım var etrafı aydınlatıyor ne güzel bir gece manzarası.
Çernobil'den etkilenen kanserilere sorun bakalım neyi seçerlerdi seçenek olsa. Onları da kolayca bulursunuz. Dışarıda bolca dolaşıyorlar bulunduğunuz şehirde. Tabi bu arada kendinizi kirlilikten muaf tutmak gibi ilginç bir fikriniz yoksa. Çocuklarınıza evet yavrum kanser oldun Çernobil yüzünden oldun ama bu çok gerekli bir şey gece lambam için bana lazım gibi bir şey diyebilirsiniz, pek inanacaklarını sanmam, denersiniz.
Dogasever
16-03-2011, 17:20
JAPONYA'DAN SON HABER MALESEF FELAKET!
Japonya'da nükleer felaket kontrolden çıkıyor
Depremden zarar gören Fukuşima nükleer santralinden yayıylan radyasyon seviyesi bu sabaha karşı aniden arttı.
Ülkenin büyük bir nükleer felaketi önlemek için belki de son şansı olarak görülen ve kahraman ilan edilen 50 kişilik teknisyen ekip geçici olarak tesisten çekilmek zorunda kaldı. İsimsiz kahramanlar, kamikaze misali ölüm görevi yürütüyor.
Reaktörün soğutulması için helikopterle deniz suyu boşaltılmaya çalışılıyor. Ancak helikopterin yoğun radyasyon nedeniyle tesis üzerinde çok fazla duramadığı belirtiliyor.
Japon İmparatoru Akihito alışılmadık şekilde televizyondan canlı yayınlanan bir konuşma yaparak, halkı için dua ettiğini söyledi.
Ülkede, yarım milyondan fazla insanın geçici sığınaklarda kaldığı belirtilirken, havanın daha da soğuması bekleniyor. Binlerce kişinin başkent Tokyo'yu terk etmeye çalıştığı haberleri geliyor.
Türkiye, vatandaşlarına zorunlu olmadıkça Japonya'ya seyahat etmemeleri uyarısında bulundu.
KAYNAK: Milliyet
memoxenerji
16-03-2011, 18:11
Çocuğunuz size, rüzgarsız gecelerde lambanı yakmak istediğin için mi dışarıdaki radyokatif serpintiye razı oluyoruz dediğinde şimdiden bir cevap hazırlamışsanız, nükleer santral yoksa sadece rüzgar santrali var gibi bir paradoku kendi kendinze yaratıp buna inanmışsanız, çok fazla diyecek bir şey kalmıyor. Günlerce burada atıklardan sızıntılardan sözedildi siz daha gece yanacak lambanızın derdindesiniz.
Lambanız yanıyor ama dışarda da radyoaktif ışınım var etrafı aydınlatıyor ne güzel bir gece manzarası.
Çernobil'den etkilenen kanserilere sorun bakalım neyi seçerlerdi seçenek olsa. Onları da kolayca bulursunuz. Dışarıda bolca dolaşıyorlar bulunduğunuz şehirde. Tabi bu arada kendinizi kirlilikten muaf tutmak gibi ilginç bir fikriniz yoksa. Çocuklarınıza evet yavrum kanser oldun Çernobil yüzünden oldun ama bu çok gerekli bir şey gece lambam için bana lazım gibi bir şey diyebilirsiniz, pek inanacaklarını sanmam, denersiniz.
inanılmaz bir provakatörsünüz...
İnanılmaz biçimde fikrinin aksinin geçerli olduğunu sizinde gayet iyi bildiğiniz hale savunmanız yetmiyor bir de üslubunuzu bu kadar alçaltıyorsunuz. Provokasyonun sizin bütün yazdıklarınızda olduğunu düşünüyorum. Çocuklarınıza verecek cevabınızın olamaması bu duruma düşürdü sanırım sizi. Umarım Çernoilden etkilenmemişlerdir. Umarım sizi kanserli olarak görmek zorunda da kalmazlar.
Umarım babam etkilendiğimiz radyoaktif serpintinin neden olduğu nükleer santralleri lambasını yakmak için destekliyormuş demezler.
Provokasyon bir lamba için bütün ülkeyi tehdit eden süreci desteklemenizdir.
Haberleri dinleyin Merker 'de provokatörmüş. Santrallerini kapamayı planlıyorlar.
Bİr lambadan daha vahim bu durum.
acemifüsun
16-03-2011, 19:54
Türkiye’nin nükleer aşkı Avrupa’yı şaşırtıyor
Japonya’da yaşanan nükleer kriz sonrasında nükleer enerjinin güvenilirliğini ve maliyetini yeniden ele alan Avrupa, Türkiye’nin nükleer santral kurma konusundaki ısrarını şaşkınlıkla izliyor.
FULYA CANŞEN
ntvmsnbc
Güncelleme: 13:57 TSİ 16 Mart. 2011 Çarşamba
BERLİN - En eski ve en yeni nesil nükleer reaktörleri gezmiş bir gazeteci olarak söylemeliyim ki, bu teknolojiyle ucuz üretileceği sanılan enerji pahalıya mal oluyor. Hala atık sorununu çözememiş nükleer enerji lobisinin tek derdi eskiyen teknolojiyi mümkün olduğu kadar pahalıya satmak. Aslında büyük yatırımcılar, çevre dostu sermayeyi pay etmekle meşgul.
Alman gazeteleri, Türkiye’de hükümetin nükleer enerji santrali inşaa etmekteki kararlılığını şaşkınlıkla izliyor. Çünkü nükleer enerji santrallerinin çalışma sürelerini daha yeni uzatan Alman hükümeti bile, Japonya’daki felaketin hemen ardından, santrallerin bir kısmının üç ay boyunca kapatılmasına karar verdi.
Açıkçası AK Parti Hükümeti’nin nükleer santral aşkı beş yıl önce Slovakya’daki eski tip, Finlandiya’daki en yeni tip reaktörleri bizzat gezmiş ve görmüş bir gazeteci olarak beni Alman meslektaşlarımdan daha fazla şaşkınlığa uğrattı. Çünkü;
1-Sanayii Almanya kadar gelişmemiş, gecesi gündüzünden daha kısa olan Türkiye’nin enerji ihtiyacı Almanya’nınkinden çok daha az.
2- Türkiye’nin risksiz, çevre dostu, güneş, rüzgar ve hidroenerji kaynakları Almanya’dakinden çok daha fazla.
3- Türkiye’nin konumu itibarı ile doğal gaza erişimi Almanya’dan daha kolay.
4- Almanya çok pahalı bir yatırım olan nükleer santrallerin yapımı için Türkiye’den hem daha fazla sermayeye hem de teknolojiye sahip.
4- Türkiye deprem bölgesi, Almanya değil.
5- Türkiye hem etnik yapısı hem de jeostratejik açıdan Almanya’dan daha fazla terör tehlikesi içerisinde
NÜKLLER SANTRALLER AB MÜZAKERE KONUSU
Bu listeyi uzatmak mümkün. Ama ben öncelikle elimden geldiğince basitleştirerek nükleer enerji piyasasından söz etmek istiyorum.
Sosyalizmin yıkılmasına kadar Rusya nükleer enerji teknolojisinde lider ülke idi. AB’nin son genişleme dalgasına baktığınızda hemen hemen bütün Doğu Avrupa ülkelerinde nükleer santrallerin AB üyelik müzakerelerinde önemli bir yer teşkil ettiğini görüyoruz. Fransa Almanya ve İtalya, bu ülkelerdeki Rus tipi santrallerin kaldırılması için baskı yaparken bir yandan da kendi teknolojilerini nasıl pazarlayacaklarını planladılar.
SLOVAKYA KAPATTI
1976 ve 1977’de meydana gelen iki kazadan sonra Bohuniçe’deki birinci nesil iki reaktörünü hemen kapatan Slovakya diğer ikisini de AB’ye söz verdiği gibi 2006 ve 2008’de kapattı. Slovakya’nın tek koşulu Mohovçe’de inşaasına başladıkları yine Rus tipi ikinci nesil nükleer enerji santralini bitirmekti.
Mohovçe santrali bir süre Slovakya ile AB arasında tam bir iktidar savaşına dönüşmüştü. AB Slovakya’ya vaat ettiği kredi ödemesini geri çekince Slovaklar çareyi, santralin yüzde70’ini bir İtalyan firmaya satmakta buldu. İşin ilginç tarafı G8 ülkeleri içinde nükleer santral bulunmayan tek ülke olan İtalya’da nükleer enerji referandum yoluyla yasaklandı. İtalyanlar yine bu haziranda yapılacak bir referandumla yasağı kaldırmayı planlıyordu. Japonya’daki felaketin bu planı nasıl etkileyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
RUS TEKNOLOJİSİ KÖTÜYE ÇIKTI
Özetle söylemek istediğim AB’nin kurucu üyeleri, AB’ye üye olmak isteyen her ülkeye kendi nükleer santral teknolojisini satmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu anlamda Rus teknolojisinin adı AB’de kötüye çıkmış durumda.
Nükleer santrale sahip olmak da çok şeyi değiştirmiyor. Zira AB’nde uygulanan enerji ve fiyat politikaları pekala nükleer ile ucuz elde edilen enerji fiyatlarını ikiye üçe katlayabiliyor. Beş yıl önceki Slovakya ekonomi bakanının söylediklerine göre, AB içinde enerjiyi en ucuz üreten Slovakya bunu halkına en pahalı satan ülke konumundaydı.
Beş yıl önce Slovakya’nın modernleştirdiği Rus tipi reaktörlerini gezdim, uzmanlarını dinledim ve anladığım kadarıyla pekala eski reaktörler yenileri kadar olmasa bile daha güvenilir hale getirilebiliyor. Tabii bu nükleer enerji santrallerinin taşıdığı ve bizim bugün Japonya ile tanık olduğumuz riskini ortadan kaldırmıyor. Bunu da Finlandiya’daki dünyanın en modern ama henüz işletilmeye başlamamış üçüncü nesil reaktörlerin inşaasını gördükten sonra anladım.
ÜÇÜNCÜ NESİL SANTRAL
Enerji ihtiyacının yüzde30’unu var olan dört reaktörden karşılayan Finlandiya, üçüncü nesil denen bir basınçlı su reaktörünü hala inşaa ediyor. Aslında en geç geçen yıl faaliyete geçmesi beklenen bir Fransız Alman konsorsiomunun yaptığı bu reaktörün inşaası henüz bitmiş değil. Finlandiya Olkilouta’da benzer daha iki reaktör daha yapmayı planlıyor. Bu yeni nesil reaktörün en önemli özelliği terör saldırılarına karşı göreli olarak daha güvenli bir bina olması ve dual bir soğutma sistemine sahip olduğu için ilk darbede devre dışı olan ilk sistemin yerine ikincisinin soğutma işlemine devam edebilmesi. Binaya konan bir güvenlik sistemi, binaya saldırı amacıyla yaklaşan bir uçağı otomatik olarak bertaraf edebiliyor mesela. Tabii nükleer sızıntı riski saldırının niteliğine ve binanın göreceği hasara göre değişebilir. 11 Eylül gösterdi ki, saldırganlar da yeni teknolojilere hiç yabancı değiller.
NÜKLEER ATIKLAR
Çok az insanın dillendirdiği, en önemli risk faktörlerinden biri de nükleer atıklar. Finlandiya nükleer atıkları yerin 700 metre altında saklıyor. Ancak bu yer altı çöplüğüne gönderilmeden önce kullanılan uranyumun sızdırmayan varillere konup en az 40 yıl özel havuzlarda soğutulması gerekiyor. Ve bu atıkların yok olmadığını herkes biliyor.
RUSYA: DÜNYANIN NÜKLEER ÇÖPLÜĞÜ
Finlandiya, atıkları kendi ülkesinde barındırarak dünyaya karşı biraz daha insaflı bir politika güdüyor. Ancak pek çok ülke nükleer atıkları için az gelişmiş ülkeleri çöplük olarak kullanıyor. Bir kez kullanılmış uranyumu yeniden değerlendirebilen Rusya için dünyanın nükleer çöplüğü diyebiliriz. Almanya bile nükleer atıklarının bir kısmını Rusya’ya göndermeye karar verdi. Çünkü hala nükleer enerji uzmanları atık sorununu çözebilecek bir teknoloji geliştiremedi. Yani nükleer enerjiyi çevre dostu gibi göstermeye çalışan Almanya Başbakanı Angela Merkel gibi politikacıların bence asıl derdi nükleer enerji lobisine yaranmak.
Atom Enerji Ajansı’nı üç gün dolaşmış bir gazeteci olarak, İran konusundaki tepkileri nedeniyle sanki nükleer enerji karşıtıymış gibi görünen uluslararası bu kurumun da aslında nükleer yandaşı olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Nükleer enerjinin tıpta kullanımının olumlu yanlarını da düşünürsek belki yüzde yüz nükleer karşıtı olmamak gerektiğine inanabiliriz. Ancak dünyanın “ne kadar nükleer?” sorusuna bir an önce yanıt araması ve halkı -buna başbakanlar da dahil- gerektiği ortada.
ÜRETİM UCUZ YATIRIM PAHALI
Özetlemek gerekirse; her ne kadar ucuz enerji üretse de nükleer enerji santralleri çok pahalı bir yatırım. Buna, çevre ve halkın sağlığı ile ilgili görünmeyen kalemleri de eklendiğinde, maliyetinin görünenden daha fazla olduğu meydanda. AB’ne üye olmaya çalışan bir ülke olarak enerji fiyatlarının bağımsız olarak tespit edileceğine inanmak safdillik olur. Ayrıca bırakın AB’ni dünya konjonktürü bile fiyat politikasındaki serbestiyi bir anda bozabiliyor.
RUSLAR BİLE TARTIŞIYOR
Nükleer enerji piyasasında kıyasıya bir yarış ve teknolojik atılım var ve her an artık eskiyen bir teknolojiye sahip olabilirsiniz ki, Rusya bile nükleer enerji santralleri konusunu tartışmaya açtı. Eski teknolojisinden kurtulmak isteyen AB büyükleri yeşil sermayenin peşinde. Bu bizim bildiğimiz İslami sermaye değil, çevreci sermaye. Yani büyükler, yenilenebilir enerjinin gelirini pay ederken, küçüklere eskileri kullanmak düşüyor. Ve hala nükleer enerji taraftarları atık sorununu çözmüş değil.
Son olarak, nükleer enerji sanrallerinin yeni neslinin reklamını yapanlara şunu hatırlatmak da yarar var; Çernobil de Fukuşima’daki nükleer tesisler de yapıldıklarında en yenileriydi.
artemisia10
16-03-2011, 20:46
Efendim biz ne söylesek boş ben üzülerek söylüyorum ki kimsenin umurunda değil burada ne kadar çok duyarlı insan olduğunu biliyorum ama bir etrafınıza bakın kimin umurunda...Sosyal paylaşım sitelerine bir bakın gülmece, eğlenceden başka ne var...Çocuğunun geleceği için dünyanın geleceği için ciddi endişe duyan kaç kişi var.Enerji uğruna dünyayı kurutup içini boşaltalım sonra nereye gideceğiz acaba çok merak ediyorum. Japonya' da ki deprem sonrası görüntülere biraz hayal gücümüzü katıp kuş bakışı görüntülerden dünyanın geleceğini tahmin edebiliriz ...Tek kalan dünya hurdalığı... Orada yaşam yok insanlar kaçıyor. Şimdi bir düşünelim deprem olur evler köprüler yıkılır insanlar ölür,doğal gaz patlaması büyük hasar, tüp patlar büyük zarar evet hayatımız büyük tehlikelerle dolu peki nükleer sızıntı olunca ne olur en yakın temiz ülkeye kaçarız bu arada zaten radyasyonu çoktan almış oluruz ve bu izler ne hayatımızda ne suyumuzdan nede toprağımızdan silinmez kolayca ve tarih hiç unutmaz... Bizim geleceğimizin kontrolünü elinde tutanlar hatırlasın ve bu kadar duyarsız umursamaz olmayalım enerji hayat demek ama hayatı yok edersek bir anlamı kalmaz.
MeyveliTepe
16-03-2011, 22:07
Sn.Memoxenerji,
Size hitap ediyorum ama, aslında şahsınızda pek çok kişiye, belki de memleketin önemlice bir çoğunluna hitap ediyorum.
Burada yazılanlarla, sizin gibi yenilenebilir enerjiler üzerinde emek sarfetmiş, kafa patlatmış birine anlayışsızca haksızlık edildiğini düşünüyorsunuz. Aklınızın bir köşesinde diyorsunuz ki, keşke olabilseydi yenilenebilir kaynaklarla. Gereken her tedbir alınarak, mevcut teknolojinin en iyi örnekleri kullanılarak nükleer enerji kullanmak bu memleketin makus talihini yenmesi için tek çıkar yoldur ve çok olağanüstü bir durum olmadıkça, ve büyük ihtimalle nükleer enerji kullanılarak bu ülke pek çok dar boğazı aşar diye düşünüyorsunuz.
Bu nükleer karşıtları, risk vs. deyip sanki taş bir duvar gibi nükleer olmaz dedikçe, her şeyde risk var, bunda var ama herkes biliyor riski ve her türlü tedbir alınıyor diye de düşünüyor olabilirsiniz.
Nitekim, Sn.Başbakanımız da sorulduğunda çok benzer şekilde yanıt verdi. En iyisi yapılacak dedi. Eninde sonunda her yatırımın bir riski var, öyle olsa hiç bir yatırım yapmamamız gerekirdi, köprüler yapıyoruz, denizaltı tüneller yapıyoruz, yapmasaydık mı dedi. Kuşkusuz gönülden ve inanarak söyledi.
Görünürde herkes gönülden çevreci. Kimsenin çevre mahvolsun diye bir söylemi yok. Herkes kalbinin derinliğinde iyi niyetli ve benim bundan bir kuşkum yok.
Yalnız çok ince bir çizgi var.
Pek çok çevresever, nükleer enerjinin karbon emisyonları bakımından temiz enerji olduğunu düşünür. Oysa, nükleer tesisler, fosil yakıtlar gibi insan eliyle yaratılan bir çevre problemleminin yerine bir diğerini getirmekten ibarettir.
Nükleer güç, çok tehlikeli ve kontrol edilmesi çok zordur.
Nükleer atık, kalıntı, salınım veya sızıntıların problemsiz bir şekilde bertaraf edilmesi mümkün değildir. Bu anlamda nükleer yatırımların ve radyasyonun geri dönüşü yoktur. Başladıktan sonra, ya da bir problem olduktan sonra, pardon, hata etmişiz, bunu yok sayalım denemez.
Nükleer güç emniyetli değildir. Bizimki üçüncü nesil olacakmış, bir şey olmayacak yaklaşımı doğru değil. Emniyet bakımından insanlık o kadar iyi olsaydı ikinci nesil de üçüncü de olmazdı. Kuvvetle muhtemel dördüncüsü, beşincisi de olacak. Belki altıncısını yapmaya gerek kalmayacak (!)
Nükleer kazaların olma olasılığı uçak kazalarından, köprü yıkılmalarından, hatta tüpgaz kazalarından çok daha fazla.
Uçak kazası veya köprü yıkılması, o anda, içindekini veya üstündekini etkiler. Nükleer kaza yüzlerce kilometre ötesini, yıllarca etklilemeye devam eder. Tahribatın ve zararın ölçüsü mukayesesizdir. Fiziksel olarak hiç etkilenmeyenlerin bile dehşete düşmesine ve dehşetle yaşamasına sebep olur.
Maliyet hesaplarında, hiç de ucuz olmamasına rağmen sadece yatırım maliyetleri hesaplanır. Oysa kazalar, atıklar, sızıntılar ve bunların yarattığı etkilerin, ölüm ve hastalıkların maliyetleri hesaplanmaz. Bunları insanlar sessiz sedasız öder. İlk ödeyenler de bu gibi tesislere en yakın olanlardır.
Nükleer güç, yenilenebilir kaynaklara yatırım yapılmasını, geliştirme çabalarını, engeller veya yavaşlatır.
Nükleer güç, enerjinin yerinde ve verimli kullanılmasını engeller. Nükleer güce sahip olma hayali bile bunları engeller. Tüketimi hesapsız bir şekilde pompalar.
Nitekim ülkemizde ilgili devlet birimleri önemli etüdler yapmış olmasına rağmen bunların hayata geçmesi yönünde bir faaliyet mevcut değil. 30milyar kWh şebeke kaybının önlenmesi yönünde bir çalışma, enerji dağıtımının akıllı şebekeler üzerinden yapılması için somut bir program görmüyoruz. 30milyar kWh, kaç nükleer tesise eşittir acaba?
Nükleer enerji, tek noktadan beslenen ve kayıpları yüksek grid sistemlerini teşvik eder, dağıtık ve nisbeten küçük kaynakları değil.
Bazen dünyayı bilinenlerden daha çok bilinmeyenler yönetir. İnsanlığın teknolojik ilerlemesi, henüz ilkelliğini yaşayan medeniyete göre çok ilerlemiş, insanlığı ve gezegeni tümden yok edecek seviyeye gelmiştir. Ama buna rağmen mükemmel olmaktan çok çok uzaktır.
Nükleer güç, insanlığın doğa ile savaşının, doğayı değiştirme çabasının bir ürünüdür. Ancak doğa her zaman kazanır. İnsanlar, doğanın iki nefes arasındaki zamanında kazandıkları yanılgısına düşer. İnsanlık günün birinde eski felsefelerde olduğu gibi, doğa ile barışmaz ise doğanın insanlığı (yine insanlara yaptırarak) yok etmesi kaçınılmazdır.
Kimsenin Tanrı ile, bilinmezlik ile mukavelesi yoktur. Mükemmel tasarımlar insana ait değildir. Nükleer güç gibi geri dönüşü olmayan, onlarca, yüzlerce nesili kapsayacak şekilde jeolojik takvimi ilgilendirir boyuttaki bir riski gerçek mânada yönetecek bir prosedür mevcut değildir. Tasarım hatası, insan hatası, mekanizasyon hatası, malzeme hatası, doğanın bilinmezlikleri, terör, sabotaj, savaş vs. bunların hepsi mümkündür.
Böyle bir gücün ne tesisinde, ne kullanımında kimse güvenilir değildir. Japon enerji bakanının radyasyonlu sardalyayı televizyonda yiyerek, bakın nasıl da yeniyor diyeceğini tahmin etmem. Ancak kültürel olarak en açık sözlü bilinen bu toplumda bile, santral işleticilerinin geçmişte yalan söyledikleri, bir takım önemli problemleri gizledikleri anlaşıldı.
Nükleer gücün şöyle ya da böyle ortaya çıkmasının etkileri hesapsızdır. Yakındakini öldürür, uzaktakini kanser yapar, yiyecek zincirine bulaşır, kimsenin hiç bir şeye güveni kalmaz.
Bu ince çizgiyi algılayıp içselleştirmenin okumuşlukla ya da okumamışlıkla bir ilgisi yoktur.
MeyveliTepe
16-03-2011, 23:23
Japonyadan gelen haberler maalesef iyi değil.
Fukushima 4 reaktörüyle kontrolden çıkmış durumda. Radyasyon seviyesinin çok yüksek olduğu bildiriliyor. Boşaltılan kişi sayısı 400.000'i geçti. Reaktörde umutsuzca çabalayan insanlara çoktan kaybedilmiş gözüyle bakılıyor. İngilizler, vatandaşlarının Tokyo'dan da uzaklaşmasını salık veriliyor. Boşaltma alanı 50 km'ye çıktı. Şimdiye kadar olan patlama ve yangınları kimse saymıyor artık. Yarın tekrar orman yangını söndürür gibi helikopterle su atmayı deneyecekler. Daha önceki denemede radyasyon sebebiyle yaklaşamamışlardı.
ABD Nükleer Regulasyon Komisyonu (NRC), reaktörleri deniz suyu ile soğutarak erimeyi engelleme çabalarının göründüğü kadarıyla başarısız olduğunu bildiriliyor (BBC World)
Durumun 1979'da Pensilvanya Three Miles Island'da olan kısmi erime durumunun çok ötesine geçtiği ifade edildi.
MeyveliTepe
16-03-2011, 23:46
Hürriyet'in haberine göre ABD'de içinde 14 tane hap olan iodine karaborsada $500'dan satılmaya başlanmış. Bizde kilosu $200 imiş. Zenginleştirilmiş uranyum üretip ticaretini yapmaktan daha kârlı gibi sanki.
Dogasever
17-03-2011, 01:35
Maalesef durum hiç iç açıcı değil.
NÜKLEER ENERJİ FELAKET GETİRİYOR
(BU YANLIŞ BİR TÜMCE OLDU)
İNSANOĞLU KENDİ ELİYLE KENDİNİ YOK EDİYOR!
TÜRK HALKI ARTIK UYANMALI! KENDİ İMAL EDECEĞİ GÜNEŞ, RÜZGAR SANTRALLERİNE DAYANMALI!
TÜRK HALKI ARTIK UYANMALI! KENDİ İMAL EDECEĞİ GÜNEŞ, RÜZGAR SANTRALLERİNE DAYANMALI!
Jeotermal ve deniz dalga enerjileri de var.
Katılıyorum,
nükler enerji kontrolümüzden kolayca çıkabiliyor, bu da felakete neden olabiliyor.
Rüzgarımız salonumuzda lambamız yanmayacak kadar zayıf olursa mum yakalım.
Malüm salonumuzun ortasında açık kalp ameliyatı yapılmıyor, biraz romantik olursanız,
eşiniz memnun olur;)
Doğayı tüketmekten vaz geçmeliyiz.
Bundan vazgeçmemekte direnen yöneticilere de oy vermeyelim. Çoğunluk biziz, jakuzi kullanmayan, 30 ampülü aynı anda "hayat standardım " uğuruna yakmayan, şarjlı pil kullanan insanlar.
fskandemir
17-03-2011, 07:49
Nükleer taraftarıyım, hem de tam Meyvelitepe' nin dediği cinsten:)
Bu şekilde olmamın sebebi ise, bundan 2-3 yıl önce konferanslar düzenleyerek bilimsel veriler ile bizlere nükleeri sevdiren, burada tartıştığımız konular için bunlar çözüldü diyen profosörlerimizdi. Çok sağolsun bu hocalarımızın bazıları şu anda emekli olunca ve Japonya daki felaketten sonra nükleere karşıtı olmuşlar...
Bugün güneş enerjisi veya rüzgar enerjisi hatta jeotermal enerjiden bahsediyoruz. Ancak nükleerde kaçırdığımız gibi bunda da kaçırdığımız bir durum var, bu teknolojileri gerçekten üretiyormuyuz? Çok basit anlamda güneş enerjisi ile su ısıtma sisteminin bile önemli parçaları ithal gelmekte(en azından yaşadığım yerdeki üreticilerin ifadesi)... Evime bu sistemi kurduracağımda ise karşımda kat mülkiyeti kanunu çıkıyor ve ben bedavaya suyumu bile ısıtamıyorum... Şimdi ben, birey olarak düşünüyorum, hangi teknoloji ile ve hangi yasal mevzuat ile (ahlaki ve yaşam değerlerimizden bahsetmiyeceğim) ben binamın çatısında elektrik üretip bunu sisteme vereceğim?
Jeotermal enerji ile bırakın elektrik üretmeyi veya sera ısıtmayı evimizi de ısıtabiliriz. Çok büyük bir sitede olsa bir müstakil ev de olsa yapılacak iyi bir planlama ile bizler bu işten karlı dahi çıkarız (Örnek A: Meyvelitepe). Ancak asansör yapmayı izolasyondan değerli gören, manto kaplamayı dünyanın en iyi izolasyon sistemi olduğunu savunan bir sistemi aşmak da pek kolay değil sanırım...
Bunun yanında bizler teknoloji ve kalite üretiyoruz diyerek Avrupa' dan aldığı makine ve kimyasal ile; Uzakdoğu ve Orta Asya' dan getirdiği hammaddeyi emek yoğun bir sektörde birleştirerek bunları tüm çevre şartnamelerine uyarak (uymasalar en azından 30 yıldır çalışmazlardı) ithal eden sanayicilerimizin(bu sektörde çalışan benimde emeğim var:)) ne yaptığını Trakya' da ve Menderes ovalarında görmekteyiz....
Düne kadar en temiz santraller hidroelektrik santraller denmekte iken bu santrallerin mikrolarının bile çevreye etkilerinden dolayı çıkan sesler belli. Yeni teknolojiler geliştirilmeden mevcut akülü sistemler ile güneş enerji sistemlerinde çok masum olduğunu zannetmiyorum. Ancak ne kadar zararı olur onu da bilemiyorum...
Şimdi ben bilinmezler ve belki de öğrenilmişlik çaresizlik diyeceğimiz çaresizlikler içindeyim. Bizler bu sistemleri kendimiz üretemedikten sonra, hukuksal yapısını kendimiz sistemize edemedikten sonra;
>ELDEN GELEN ÖĞÜN OLMAZ, OLSA DA VAKTİNDE GELMEZ.
Düne kadar en temiz santraller hidroelektrik santraller denmekte iken bu santrallerin mikrolarının bile çevreye etkilerinden dolayı çıkan sesler belli. Yeni teknolojiler geliştirilmeden mevcut akülü sistemler ile güneş enerji sistemlerinde çok masum olduğunu zannetmiyorum. Ancak ne kadar zararı olur onu da bilemiyorum...
Daha orta okulda öğrettikleri bir kaide vardı: "Enerji depolanamaz" diye.
Hayatın genelinde de bir kural var: "Sabit ve değişkenlerin dengesi" diye.
Problem şu: Ne kadar sabit ve ne kadar değişkenle amacımıza (en zararsız şekilde) ulaşabiliriz.
Bu konu için, istediğimiz zaman tüketebileceğimiz ve depolanabilen kaynaklar sabit kaynaklardır (doğalgaz). Depolayamayacaklarımız ise değişken (güneş enerjisi).
Bir işletmeci, elinden geldiğince sabit maliyetler yerine değişken maliyetleri kullanmaya çalışır. Böylece iş veya satış olmadığında daha az zarar eder. İş olunca da zaten kar ettiği için problem olmaz. Temel mantık budur.
Buradan da şu gerçek ortaya çıkıyor, ne sabit kaynaklardan vaz geçebiliriz, ne de değişkenlerden. Ama mümkün olduğunca değişken kaynaklara yönelmeye çalışmalıyız.
Bakın burada değişken kaynağı sabit kaynağa çevirmeye çalışmıyoruz (Güneş enerjisinin kimyasal yolarla akülere depolanması gibi). Mümkün olduğunca değişken kaynaklarımızı etkin kullanmaya çalışıyoruz.
Şimdi bir çok yazılar yazıp yorumlar yapan bizler, esas mesele gardrobumuzdaki elbise ya da ayakkabı sayısı ile alakalı. Çünkü her sene sadece modaya uymak için değiştirdiğimiz, sonra da eskisini bağışlayarak (hayır işledim diye) kendimizi avuttuğumuz "çağdaş" tüketim alışkanlıklarımızın en temel girdisi "enerji".
Ne diyeyim..
Enerjimiz bol olsun.
(Esasen israf haramdır diye bitirmem lazım ama sonra bana konuyu hep dini boyutuna çektiğimin söylenmesinden çekiniyorum..:))
webgezer
17-03-2011, 09:59
Japonya'daki felaketin nükleer endüstride çok önemli bir dönüm noktası olacağını öngörmek yanlış olmaz. Nükleeri santral önerenlerin her zaman söyledikleri bir şey vardır, nükleerde felaket olursa sonuçları büyük olur, ama bunun olasılığı çok çok düşük, dolayısıyla bu kabul edilebilir bir risktir.
Burada bu olasılığı ölçmek için kullanılan ve reaktör tasarım aşamasında güvenlik için kullanılan bir parametre var: CDF Core Damage Frequency veya Çekirdek Zararı Olasılığı (reaktör.yıl başına). CDF'in dizayn aşamasında 1/10 bin'den küçük tutulması ve uygulamada gerçekleşmenin 1/100 bin seviyesinde olmasıdır.
Bundan yola çıkarak büyük çaplı sızıntı olasılığının dizayn aşamasında 1/100 bin, gerçekleşme aşamasında da milyonda bir olması nükleer reaktörlerin yapımında ve işletilmesinde kabul edilebilir risk sınırıdır. Bu rakamlar tüm reaktörleri bile hesaba katsanız geniş çaplı bir nükleer sızıntının olma olasılığını oldukça düşük yapar. Nükleer reaktör güvenli derken kastedilen budur.
Dünyada toplam 400 kusur reaktör var, hepsi de 30 yıldan beri işletiliyor olsa 12bin reaktör yıl eder. Three Mile Island önemli değişiklik yarattı çünkü gerçekleştiği anda çekirdek zararı oranı 1/100 bin gerçekleşme tahmininden 1/12bin'e çıktı, ama o kazada büyük çaplı sızıntı olmadı dolayısıyla sonuç riski fazla etkilemedi. Şimdi Japonya'da 3 reaktörde çekirdek zararı var, artık çekirdek zararı oranı 1/3000'e indi, en az 2 reaktörde büyük çaplı nükleer sızıntı var, bu oran da 1/1milyondan 1/6000'e indi. Başka bir deyişle 150 kat arttı.
Nükleer santral yapmak isteyenlerin nükleer kaza riski çok düşük demesinin bir önemi kalmamıştır, gerçekleşmiş olan bir olayı ne kadar istastik kuyruğu taksanız kapatamazsınız. Mevcut santrallerin büyük maliyetle yükseltilmesi belki de kapatılması gerekecek.
Son yazılanların bir kısmını taşıdım.
Güneş Enerjisi (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=9511)
Dogasever
17-03-2011, 10:32
Jeotermal ve deniz dalga enerjileri de var.
Sn Yakup haklısınız,
Tüm yenilenebilir enerji teknolojilerini TÜRKİYEDE ÜRETMEK ZORUNDAYIZ. Benim dikkat çekmek istediğim konu buydu. Eklemeniz için teşekkürler.
Dogasever
17-03-2011, 10:40
Katılıyorum,
nükler enerji kontrolümüzden kolayca çıkabiliyor, bu da felakete neden olabiliyor.
Rüzgarımız salonumuzda lambamız yanmayacak kadar zayıf olursa mum yakalım.
Malüm salonumuzun ortasında açık kalp ameliyatı yapılmıyor, biraz romantik olursanız,
eşiniz memnun olur;)
Doğayı tüketmekten vaz geçmeliyiz.
Bundan vazgeçmemekte direnen yöneticilere de oy vermeyelim. Çoğunluk biziz, jakuzi kullanmayan, 30 ampülü aynı anda "hayat standardım " uğuruna yakmayan, şarjlı pil kullanan insanlar.
Sayın Jezebel
Çok haklısınız, herkesi haftada veya 2 haftada bir TV seyretmeden mum ışığında ailesiyle güzel bir akşam geçirmeye davet ediyorum. Bu fakirlik değil, zenginliktir! Mutluluğunuz artar!
acemifüsun
18-03-2011, 17:43
.
A+A-..Nükleer kıyametten kaçış!
Fukuşima'da Çernobil'e 24 saat kaldı
18 Mart 2011 Cuma, 13:10:
.İlgili Haberi ekle
HABERTÜRK
Çernobil'deki kazanın üzerinden 25 yıl geçmiş olmasına rağmen, bölgedeki tablo, Japonya'daki nükleer felaketin olası bilançosu konusunda fikir veriyor. Deutsche Welle'den Irene Quaile uzmanlarla konuştu.
Greenpeace çevre örgütünden bir uzman ekip bundan kısa bir süre önce Ukrayna’ya bir gezi düzenledi. Amaç, nükleer enerjinin tehlikeleri denince ilk akla gelen Çernobil felaketinin 25. yıldönümünde, bölgedeki durumu incelemekti. Ancak bu ekip Çernobil ve çevresinde incelemelerde bulunurken, Japonya’da yeni bir nükleer felaket olduğuna ilişkin ilk haberler gelmeye başladı.
Çernobil gezisinde ortaya çıkan tablo, Japonya’daki güncel felaketin sonuçları açısından epey iç karartıcı. Greenpeace Uluslararası İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Aslıhan Tümer, Fukuşima’daki nükleer kaza haberini ilk duyduğunda, tam da tarihin en ağır nükleer felaketinin olduğu yerdeydi.
"Japonya'dan haberler gelmeye başladığında Çernobil'deydik ve insanların yüzünü gördüm." diyen Tümer "Ağızlarını açmalarına gerek yoktu, yüz ifadeleri ile ‘şu anda Japonya'da ne olduğunu bilmiyoruz, ama oranın 25 yıl sonra nasıl bir yer olacağını biliyoruz' diyorlardı.” şeklinde konuşuyor.
Çernobil'in yol açtığı ekolojik hasar hala ölçülebiliyor
Ve bu tablo hiç de iyimser değil. Çernobil’deki felaketin izlerini hala her yerde görmek mümkün. 1986 yılında Çernobil’deki nükleer santralde meydana gelen dev patlama ile yayılan radyasyon, bir bulut halinde geniş bir bölgeyi kirletti ve ardından da Kuzey ve Batı Avrupa’ya yayıldı. Patlamanın meydana geldiği reaktör halihazırda beton bir zırh ile kaplı. Fakat kazanın ekolojik etkileri, nükleer santralden yüzlerce kilometre uzakta bile hala ölçülebilir durumda. Aslıhan Tümer yasak bölgeden epey uzakta bölgelere de gittiklerini ve buralarda, başta süt ve diğer besin maddelerinde olmak üzere yüksek radyasyon tespit ettiklerini, yani insanların besinler yoluyla bugün de radyasyona maruz kaldıklarını anlatıyor.
Felaketin izleri 11 kuşağa kadar görülebiliyor
Greenpeace uzmanı Tümer, Çernobil’in faturasının özellikle çocuklara çıktığını söylüyor. Çocuklarda genetik mutasyonlar gördüklerini belirten Tümer, "Anne babaları 25 yıl önce radyasyona maruz kalmış olan bu çocukların bazılarında iç organlar eksik, çoğunda kalp rahatsızlıkları var.” diyor. Greenpeace çalışanı, reaktör kazasının gelecek kuşaklara etkisinin boyutu hakkında uzmanların henüz görüş birliği içinde olmadığını, kazanın 11 kuşağa kadar etkili olabileceği yönünde bilimsel raporlar bulunduğunu söylüyor.
Doğa hala radyasyonlu
Diğer yandan Çernobil’de nükleer santralin yakın çevresindeki incelemeler, doğanın son 25 yılda kendine gelmeyi başardığını gösteriyor. Ancak Aslıhan Tümer, çoğu bölgenin yine de radyasyon içerdiğini, örneğin mantarlarda ya da buralarda otlayan ineklerde yüksek radyasyona rastlandığını hatırlatıyor.
Nükleer erimede radyasyon Çernobil'i geçer
Fukuşima’daki felaketin boyutlarının Çernobil kadar büyük olup olamayacağı belli değil. Greenpeace, Çernobil’deki reaktörde grafit çubuklarının kullanılması ve yapı şekli nedeniyle radyasyonun, bir şömine bacasından yükselirmişçesine atmosferin yüksek katmanlarına çıktığını, Japonya’da bunun söz konusu olmadığını belirtiyorlar. Ancak örgüt, nükleer erime olduğu takdirde ortaya çıkacak radyasyonun Çernobil’dekinden daha yüksek olacağını belirtiyor ve ayrıca Japonya’nın kuzeydoğusunun Ukrayna’daki nükleer santralin çevresinden çok daha yoğun bir nüfusa sahip olduğuna dikkat çekiyor.
Bölge radyoaktif kirlendi
Münih’te bulunan Helmholtz Merkezi’ndeki Radyasyondan Korunma Enstitüsü’nün Başkanı Dr. Peter Jacob, Fukuşima’daki reaktörlere 20 kilometre mesafede bulunan bölgenin, açığa çıkan iyodin ve sezyum 137 ile kirlendiğini söylüyor. Jacob „Bu bölgede hala insanlar var ve Çernobil’den sonra da gördüğümüz gibi, özellikle tiroid bezlerinde toplanan radyoaktif iyot bileşikleri büyük sorun yaratıyor. O yüzden vakitlice iyot hapı almak gerekiyor.” diyor.
"Çernobil'deki gibi olmaz diyemem"
Radyoaktif iyot bileşikleri kanser riskini arttırıyor. Şu anda Japonya’da gözler, rüzgârın yönünde. "Radyasyon bulutu kara üzerinden geçerse ve bir de yağmur yağarsa, o zaman çevrede en yüksek radyoaktif kirlenme yaşanıyor." şeklinde konuşan Jacob "Bu noktada en korkunç senaryo ise, radyoaktivitenin Tokyo’yu vurması olur.” ifadesini kullanıyor.
Radyasyon uzmanı, Japonya’daki felaketin Çernobil’dekine benzer bir boyuta varıp varmayacağı sorusuna ise çekinerek şu yanıtı veriyor:
"Olmaz diyemem, zira santral kontrol altında değil. Gerçi beklemiyorum ama, olmaz da diyemem.”
MeyveliTepe
18-03-2011, 20:04
Okunması gereken bir yazı (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/oyunu-bilincle-kullanmak-oyunu-bilincle.html), bir diğeri (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/insan-istiyor-ki.html), ve sonuncusu (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/bize-misafir-gelmis.html).
Bugünkü Milliyet gazetesi'nde, Melih AŞIK'ın yazısı.
Nükleer bela...
Çevre Kanunu’nu hazırlayan komisyonda görev yapan, 1980’li yıllardan beri nükleer enerjiyle yakından ilgilenen Prof. Ülkü Azrak, Japonya’daki felaketin ardından görüşlerini aktarıyor:
“Atom santralı iddia edildiği gibi temiz enerji üreten bir sistem değildir. En gelişmiş nükleer santrallarda bile önlenemeyen sızıntılar dolayısıyla çevreye, az da olsa, radyoaktif etkiler yayılmakta, Almanya’daki bazı nükleer santrallarının yakın çevresinde çocuk lösemileri giderek artmaktadır.
Şunu herkesin kesin olarak bilmesi gerekir ki, Ecemiş fay hattının merkezi Akkuyu’dan sadece 160 km. uzaklıktadır. Deprem uzmanlarının 1998’de Niğde’de düzenlenen bir sempozyumda belirttikleri gibi, Ecemiş fayı aktif bir faydır. 27 Haziran 1998’de Ecemiş fayında meydana gelen deprem sonucunda 150 kişi yaşamını yitirmiştir.
Bundan sonraki depremin Akkuyu’da yapılacak nükleer santral için yaşamsal bir tehlikeyi ortaya çıkarmayacağını kim garanti edebilir?
Bu alandaki uzman bilim adamlarının seslerini yükseltmemeleri şaşılacak bir şeydir... Japonya’daki kazadan sonra Almanya halkı sokaklara dökülmüş ve Federal hükümetin bir süre önce ömrü dolan bazı nükleer santralların işletme süresinin uzatılmasına iliş kararının iki gün içinde geri alınmasını sağlamıştır. İşviçre nükeer santral yapımından vazgeçmiştir.
Türkiye’de ise iktidar, Atom Enerjisi Kurumu’nun 1997’de verdiği eski tarihli lisansa dayanarak Akkuyu atom santralının yapımını, Çernobil felaketini önleyemeyen Ruslara ihalesiz olarak vermiştir. Kendimizi imha edecek bombayı kendimiz imal ediyoruz...
Melih Aşık Açık Pencere
Japonya’daki nükleer kazadan sonra dünyanın kaderi dualara kalmış.
Eee, sonunda dünyanın kaderiyle bizim Türkiye’nin kaderi birleşti demek!
Fahrettin Fidan
Galiba gözle görmeyince yaşananlar uzak geliyor. İdrak edilemiyor.
Yaşanan insanlık dramını nasıl görmezden gelebiliyoruz?
Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir olayın domino taşları gibi birbirini nasıl etkilediğini görmek için daha kaç Çernobil yaşamamız gerekiyor?
"Bir hata bir kez yapılır. Aynı hata birden fazla tekrarlanırsa, onun adı kasıttır."
Bu kadar acıdan sonra nükleer santral hala nasıl savunulabiliyor anlayamıyorum.
Türkiye'de de bir referandum yapılsın, bakalım halk istiyormu?
Çernobil'den sonraki görüntüler...
Kimbilir görüntülere yansıtılmayan daha neler var.
http://www.milliyet.com.tr/fotogaleri/41342-yasam-cernobil-den-geriye-kalanlar/39
Türkiye'nin resmi nükleer ve radyasyon takip kurumu olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) hergün onlarca soru geliyor. TAEK'e sorulan bazı sorular ve yanıtlar şöyle;
...
SORU: Nükleer santraller riskli midir?
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu : Bütün elektrik üretim seçenekleri ve diğer teknolojiler risk taşır. İsviçre'de Paul Scherrer Enstitüsü tarafından yapılan bir çalışmada 1969-1996 yılları arasında ticari tesislerde enerji ile ilgili 4 bin 290 kazada meydana gelen ölümler göreceli olarak karşılaştırılmaktadır.
Bu çalışmaya göre yıllık üretilen elektrik teravatsaati başına nükleer enerji üretimi 8, doğalgaz 85, kömür 342, petrol 418, hidro 884 ve LPG 3 bin 280 ölüme sebebiyet vermiştir.
İnsan, hayatı boyunca teknolojinin getirdiği çeşitli olanaklardan yararlanmak ve hatta hayatta kalabilmek için çeşitli risklerle karşı karşıya kalır. Örneğin, yolculuk etmenin riskli olduğu bilinir ama evde oturmak da risklidir, çünkü tüm kazaların yüzde 40'ı evlerde olur.
Araştırmalara göre erkek olmak 2800 gün,
kalp hastalığı 2100 gün,
kömür madeninde çalışmak 1100 gün,
kanser 980 gün,
yoksulluk 700 gün,
alkol 130 gün,
intihar 95 gün,
uçak kazaları 1 gün,
baraj yıkılması 0,5 gün ve
ABD için tüm elektriğin nükleer santrallerden üretilmesi ise 0,03 gün
ortalama ömür kaybına yol açacaktır.
...
http://www.ntvmsnbc.com/id/25193840/
Hangi pencereden baktığına bağlı :)
Bu hesaba göre "erkek olmak" daha riskli :)
Dogasever
18-03-2011, 23:54
Hiroshima
Nagazaki
Fukushima
?
Radyoaktif serpintinin okyanusu aşıp Amerika'ya varmasında sözediyorlar. Sanırım istatistikeli gözden geçirmek gerekecek.
İstatistikle ilgili bir kaç tanımı yapmıştık daha önce. Bu herhangi bir sızıntı ya da kaza olması olasılğını hesaba katmadan yapılmış bir istatistik bence.
İnsan sosyo - ekonomik eylemlerinde risk alır ancak yaşam ve gelecek kuşaklarının yaşam güvenliğini riske atarak kazanç paşinde olmaz.
Okunması gereken bir yazı (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/oyunu-bilincle-kullanmak-oyunu-bilincle.html), bir diğeri (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/insan-istiyor-ki.html), ve sonuncusu (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/bize-misafir-gelmis.html).
Sayın meyvelitepe, verdiğiniz linkler açılmıyor. Yapabileceğiniz bir şey var mıdır acaba?
Teşekkür ederim.
MeyveliTepe
19-03-2011, 09:37
Linkler blogspot'da "Basit Bir Yaşam" blogundan. Malum blogspot problemi sebebiyle açılmıyor olabilir. En azından DNS ayarlarını düzenlemiş olanlarımız okuyabilirler. Özgün yazılar olduğu için buraya kes yapıştır yapmak istemedim.
Çok teşekkür ederim. Sanırım tünellerden birinden geçmem gerekecek:p:p
http://www.ntvmsnbc.com/id/25193840/
Hangi pencereden baktığına bağlı :)
Bu hesaba göre "erkek olmak" daha riskli :)
Evet buna katılıyorum.
Bu hesapları kim hangi kriterlere göre yapıyor?
Bu araştırmanın maliyetini kim karşılıyor?
Çıkan sonuçları kim neye göre değerlendiriyor?
Tarafsız olduğunu sanan var mı?
Kaza olmadığı sürece belki geçerli bir sonuçtur.
Ancak kaza olduğu zaman?
Radiyasyonun seçici davrandığını hiç sanmıyorum,
"aman Ahmet benim lehime yazılar yazdı, nameler döktü" diye kayırmıyacaktır;) Radiyasyon yüklü bulutlar bizim çizdiğimiz sınırlara da aldırmaz, şurası ABD, burası Paragvay demiyecekler.
Hepimizi etkileyecek:(
Sizin Antinükleğer sığınanız var mı?
Bildiğiniz bir yerde böyle bir sığınak var mı:confused:
O zaman Nükleğer enerjiyi desteklemek niye?
Gidebileceğiniz başka bir Dünya mı var?
Benim yok, o yüzden...
MeyveliTepe
20-03-2011, 11:26
...
Türkiye’de oluşan nükleer karşıtı harekete ‘üçüncü nesil santralların’ risksizliğinden söz ediliyor. Almanya’da size bu yönde fikirler öne sürüldüğünde siz ne cevap veriyorsunuz?
Nükleer santral lobileri hep yeni yeni propaganda masalları uyduruyor. Bazen enerji açığı olduğunu iddia ediyorlar, bazen nükleer santrallarla ucuz enerji elde etmekten, bazen de iklimi korumaktan söz ediyorlar. Gerçekte tek bir neden var: Para! Nükleer santral lobisi büyük paralar kazanıyor ve maalesef siyasette dostları çok. Dediğim iyi anlaşılsın diye tekrar etmek istiyorum: Çekirdek erimesi tehlikesi olmayan tek bir nükleer santral yok dünyada. Hiçbir sigorta şirketi nükleer santralları sigorta etmeye yanaşmıyor. Bir deprem ülkesinde, fay hattı üzerinde nükleer santral inşa etmeye kalkışmayı aklım, havsalam almıyor. Çocuklarımız, gelecek kuşaklar kâr amacıyla yurtlarını, insanların sağlığını ve doğayı kurban edenler hakkında ne düşünecekler? Nükleer enerjiye destek olan, Goethe’nin Faust’undaki gibi ruhunu şeytana satmak durumundadır.
...Kaynak (http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1043531&Date=20.03.2011&CategoryID=85)
Okunması gereken bir yazı (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/oyunu-bilincle-kullanmak-oyunu-bilincle.html), bir diğeri (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/insan-istiyor-ki.html), ve sonuncusu (http://basitbiryasam.blogspot.com/2011/03/bize-misafir-gelmis.html).
Sayın meyvelitepe, verdiğiniz linkler açılmıyor. Yapabileceğiniz bir şey var mıdır acaba?
Teşekkür ederim.
Oyunu bilincle kullanmak, oyunu bilincle oynamak (http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:o3efw8h4ZcYJ:basitbiryasam.blogspot .com/2011/03/oyunu-bilincle-kullanmak-oyunu-bilincle.html+BasitBirYasam&cd=3&hl=tr&ct=clnk&gl=tr&client=firefox-a&source=www.google.com.tr)
Önizleme sayfaları açılıyor, bir dener misin?
Ahmet Kılıç
21-03-2011, 15:24
Bakan 'içim rahat' dedi
Enerji Bakanı Yıldız, üçüncü nükleer santrali Trakya bölgesine yapacaklarını açıkladı
Enerji Bakanı Yıldız, Çernobil’deki kazadan sonra bile 140 nükleer santral yapma kararı alındığını belirterek “İçimin rahat olmadığı hiçbir işe imza atmam” dedi. Bu arada Mersin Akkuyu ve Sinop’tan sonra üçüncü santral için Trakya bölgesinde İğneada-Tekirdağ ekseni üzerinde duruluyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, nükleer santralden geri dönüş olmadığını, fakat bunun sağlıklı bir şekilde yapılması gerektiğini söyledi.
Nükleer santral için Mersin-Akkuyu’nun doğru bir yer olup olmadığı yönündeki sorular üzerine Bakan Yıldız, “İçimin rahat olmadığı hiçbir işe imza atmadım” değerlendirmesini yaptı.
1986 yılında yaşanan Çernobil kazasının ardından dünyada 140 nükleer santral yapma kararı alındığına işaret eden Taner Yıldız, “Yani burada herkes bu kararı alırken ben niçin almayayım. Bu kararı cesaretle almamız lazım” diye konuştu.
Japonya’daki santralde olabilecek patlama riski nedeniyle Türkiye’de 99 noktada doğu ve batı sınırları dahil ölçümler yapıldığını ve bütün gelişmelerin takip edildiğini ifade eden Yıldız, nükleer denizaltılara dikkat çekti: “Aslında dünyada nükleer santraller yalnızca elektrik üretiminde kullanılmıyor. Bugün çok gözden kaçan nükleer santrallerden daha az güvenli olan mesela nükleer denizaltılar var. Özellikle uçak gemileri. Onların her birinde şu anda nükleer santral var. Bu gemilerde örneğin ABD 200 MW’lık nükleer santral kullanıyor. Bunların sayısı yalnızca ABD’de nükleer denizaltı 71 tane. Bunların bir kısmı Akdeniz’e ve farklı ülkelere, farklı denizlere gelebiliyorlar.
Akkuyu ve Sinop’a kurulması planlanan nükleer santrallerle ilgili tartışma sürerken hükümet, üçüncü bir nükleer santral kurmak konusunda adım attı. Üçüncü nükleer santralin Trakya’ya kurulmasına karar verildi. Böylece Akdeniz Bölgesi’ndeki Akkuyu Nükleer Santrali, Karadeniz Bölgesi’ndeki Sinop Nükleer Santrali’nin ardından Trakya’da da üçüncü bir nükleer santral kurulması kararlaştırıldı. VATAN’a bilgi veren Enerji Bakanlığı yetkilileri, “Başbakan’ın da ifade ettiği gibi Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 yılına 3 nükleer santralle girme hedefini koruyoruz, bunu gerçekleştireceğiz” dedi.
Üçüncü santralin kurulabileceği yerin tespitine ilişkin bir süredir devam eden çalışma kapsamında çok sayıda yer değerlendirmeye alındı. Bunların arasında Ankara Nallıhan-Beypazarı, Aksaray, Konya-Beyşehir, Seydişehir, Kırıkkale-Nevşehir, Kırklareli, Tekirdağ gibi lokasyonlar yer aldı. Değerlendirmeler yapılırken “deprem riskinden uzak olması, santralin soğutma sistemi için su kenarında bulunması ile santral parçalarının nakliyesi için deniz taşımacılığına olanak tanıması” gibi 60’a yakın kritere göre yapıldı.
...
Kaynak:
http://haber.gazetevatan.com/bakan-icim-rahat-dedi/366058/2/Haber
Nükleer'i Akkuyu'ya değil, Yalova'ya yapın
http://www.yacep.org/haber/haber_detay.asp?haberID=257
memoxenerji
23-03-2011, 23:03
lütfen yaftalamadan okuyun.
şu aralar nükleerin moku çıksada ikidebir altını çizmeye çalıştığım gereklilikler ve gerçeklerle ilgili yetkin bir kimsenin önümüzdeki dönemde enerji ile ilgili görüşlerini paylaşmak istedim....
alıntı''
Dünya Enerji Sistemi Köklü Değişikliklere Sahne Olacak
Shell'in yayınladığı ve enerjinin geleceğinin incelendiği "Signals and Signposts" adlı raporda, önümüzdeki 40 yılda dünya enerji sisteminde olası senaryolar değerlendirildi
Raporda dünyanın istikrarsız bir geçiş dönemine ve yoğunlaşmış ekonomik döngülere girmekte olduğunu yayımlayan şirket, “emtia fiyatlarındaki patlama dursa da geri gelebilir” uyarısında bulundu.
Rapora göre, önümüzdeki 40 yılda dünya enerji sisteminde köklü gelişmeler yaşanacak. Ekonomi, enerji ve çevre kaynaklı sorunlara karşı, sivil toplum-kamu sektörü-özel sektör işbirliğinin yaşamsal önem kazanacak .
Rapor özetle gelecek on yıllarda artacak olan dünya nüfusunun enerji talebinin, geleneksel enerji kaynaklarından sağlanan arzı aşacağını öngörüyor. Bununla birlikte CO2 ve diğer sera gazlarının oluşturduğu iklimsel ve çevresel baskılar ve bunun yanında içme suyuna erişim ve besin üretmek için toprak için artan rekabetin daha da yoğunlaşacağını belirtiyor.
Rapora göre, enerji kullanımında bir kademe atlaması görülüyor. Gelişmekte olan ülkeler ile nüfus devleri olan Çin ve Hindistan, sanayileştikçe, şehirleştikçe, altyapı oluşturdukça ve ulaşım kullanımlarını artırdıkça, ekonomik büyümelerinde enerjiyi en yoğun şekilde kullanacakları bir döneme giriyorlar.
2050 yılında talep üç kat büyüyecek
Talep baskısı, alternatif arzını ve enerji kullanımında daha verimli olmayı teşvik edecek. Fakat sadece bunlar artan talep gerginliğini tamamen dengelemeye yetmeyebilecek. Gelişen ekonomilerin tarihsel gelişme modellerini izlenecek olursa, 2050'ye gelindiğinde, enerjiye olan temel talep 2000 yılındaki düzeyinin üç katına çıkmış olabilecek.
Raporda, "Bu arada, biyo-yakıtlar gibi alternatif enerji kaynakları enerji karışımının çok daha önemli bir bileşeni olabilir fakat arz-talep gerilimini tamamen çözecek bir 'sihirli değnek' bulunmamaktadır" denildi.
Akıllı şehirler, sürdürülebilir politikanın desteklenmesi ve ticari ve teknolojik yeniliklerin bir miktar talep azalmasına yol açabileceği belirtilen raporda, şöyle denildi:
"Aynı şekilde fiyat şokları, düşünmeden geliştirilen politikalar ve hayal kırıklığıyla sonuçlanan girişimler de. Zaman ölçütü temel bir faktördür. Binalar, altyapı ve enerji santralları on yıllarca ayakta kalır. Araç stokları 20 yıl sürebilir. Yeni enerji teknolojileri ticari ölçekte ortaya konulmalıdır.
Bunların endüstriyel kapasite oluşturması ve enerji sisteminin en azından yüzde 1-2'sini karşılamaya yeterli olabilmesi için 30 yıllık sürdürülebilir iki basamaklı bir büyüme gerekir. Gelecek beş yılda uygulanacak politikalar gelecek on yıldaki yatırımlara şekil verir ki, bunlar da 2050 yılındaki küresel enerji fotoğrafını büyük ölçüde şekillendirir.
Küresel ekonomik kriz, jeopolitik ve ekonomik gücün batıdan doğuya kaymasıyla örtüştü. Bu belirleyici kayma, küresel ekonomik ve politik sistemi de dönüştürmektedir. Değişim yavaş yavaş olmaktadır, ancak bunun potansiyel sonuçları derindir. Batıdaki ekonomik kriz bu eğilimi hızlandırabilir.
Gelecek kuşaklar 2008'i bir dönüm noktası olarak görebilirler. Dünya belirsiz bir politika dönemiyle karşı karşıyadır. Stratejik hatalar ortaya çıkmaktadır. Yükselen güçler artan bir şekilde ve öz güvenle kendi ulusal çıkarları olarak gördükleri konularda ısrar etmektedirler. Bu kollektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmaları baltalamaktadır."
Raporla ilgili açıklama yapan Shell Ülke Başkanı Ahmet Erdem, "Sorumluluk sahibi bir uluslararası enerji şirketi olarak Shell dünyanın gelecekteki enerji gereksinimlerinin ele alınmasına ve gelişmeler konusunda daha yaygın bir anlayışın geliştirilmesine kendisini adamıştır. Enerji senaryolarımızdaki en son güncellemeler, Signals & Signposts, küresel ekonomik zayıflama veya güçlenmeye doğru gidiş bağlamında düşüncelerimizi geliştirmektedir." şeklinde konuştu.''
memoxenerji
23-03-2011, 23:06
tabi bizi tüketime iten,teşfik edenlerinde zaten bunlar olduğunu sözlediğinizide unutmadım..
"Yükselen güçler artan bir şekilde ve öz güvenle kendi ulusal çıkarları olarak gördükleri konularda ısrar etmektedirler. Bu kollektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmaları baltalamaktadır."
İsterseniz bunu da unutmayın. "Küresel çıkarlarımızı ulusal çıkarları gereği baltalıyorlar" diye bütün anlatıklarının altında yatan gerçeği ağzından kaçırmış firma.
memoxenerji
24-03-2011, 08:14
tabii görüyorum, dilerseniz paragrafın tamamını alalım....
''Gelecek kuşaklar 2008'i bir dönüm noktası olarak görebilirler. Dünya belirsiz bir politika dönemiyle karşı karşıyadır. Stratejik hatalar ortaya çıkmaktadır. Yükselen güçler artan bir şekilde ve öz güvenle kendi ulusal çıkarları olarak gördükleri konularda ısrar etmektedirler. Bu kollektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmaları baltalamaktadır."''
webgezer
24-03-2011, 16:33
Kolektif güvenliği güvence altına alan küresel mekanizmalar.
Yani şimdi Shell bizim enerji güvenliğimiz için mi çalışacak ? Yapmayın yahu, onların küresel mekanizmalar ile güvence altına almaya çalıştıkları sadece kendi para kazanma güvenceleridir, varlık sebepleri budur, bundan para alırlar, kişisel olarak beceremezlerse kovulurlar, firma olarak beceremezlerse batarlar; tabii kolektif güvenlik derken kendi devletlerinin enerji güvenliğini kastediyor olabilirler, çünkü bilirler ki Ortadoğu'da örneğin Irak pazarına girmek için sadece para ve teknoloji yetmez, orayı bombalayacak bir de ordu gerekir; bunun da bir diyeti vardır elbet orduyu finanse eden devletin çıkarlarını korumak.
Bütün bunların bizim -veya hedefteki ülkelerin- ulusal çıkarlarına hiç bir faydası yoktur, hatta söylenildiği gibi bunlar ulusal çıkarlar ile çatışır. Bu durumda kendi çıkarlarını korumak için hemen bir operasyon yaparlar; TV'ler, gazeteler, bilim adamları vb. vb. bir bakmışsınız ulusal çıkarlarınıza aykırı şey olmuş en mantıklı seçenek; tüm karşı düşüncede olanlar da bir şekilde yaftalanmış, salak konumuna düşmüş. O da olmaz yine de ulusal çıkarlarda direnilirse bir anda iç karışıklık, çatışma, sonrasında demokrasi operasyonu; ondan sonra bir anda operasyonu yapan ülkelerin çıkarlarını güvence altına alan küresel mekanizmaların çalışması... Kusura bakmayın ama ulusal çıkarları korumak için kendi ülkenize başkalarının bakış açısından bakmaktan daha kötü bir şey olamaz.
acemifüsun
24-03-2011, 17:01
FULYA CANŞEN
ntvmsnbc
Güncelleme: 18:24 TSİ 21 Mart. 2011 Pazartesi
BERLİN - Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi’nde bir grup bilimadamı, ulusların doğal afetler karşısında nasıl davrandığını sosyokültürel açıdan araştırdı.
Araştırmanın amacı afet kültürünün toplumsal haritasını çıkararak, halkın felaket hafızasını kuvvetlendirip daha fazla insanın kurtulmasını sağlamak. Bu araştırmaya göre, uluslar yaşadıkları çevreye göre tavır gösteriyorlar, daha doğrusu doğal risklere göre yaşıyorlar. Ayrıca her halkın kendi kültürüne göre bir felaket hafızası var.
Örneğin daha bireyci olan Amerikalılar felaketler karşısında daha çok kendilerine, Kübalılar ise devlete güveniyorlar. Bu nedenle bir felaket sırasında Kübalıların bulundukları yeri boşaltmak Amerikalılardan çok daha kolay.
Almanlar yaşanan felaketleri hatırlatmak için elinden geleni yaparken, İtalyanlar kısa sürede unutuyorlar. Felaketlerde toplumsal algı da çok önemli. Almanya’da trafik kazalarında her yıl binlerce insan hayatını kaybediyor ancak bu toplum tarafından felaket olarak algılanmıyor. Trafik canavarı kavramı Almanca da yok örneğin.
Eskiden felaketler tanrı vergisi idi, bugün doğanın öcü olarak yorumlanıyor ve suçlu aranıyor. Heidelbergli bilimadamlarının araştırmasına göre, her toplumda değişmeyen bir durum var. O da felaketlerden en çok, riskli bölgelerde yaşamaya itilen yoksulların zarar görmesi. Aynı araştırma felaketlerin giderek siyasileşmeye başladığını da ortaya çıkarıyor.
ALMANYA İÇİN DÖNÜM NOKTASI, TÜRKİYE İÇİN TÜP PATLAMASI
Japonya’da meydana gelen nükleer felaketin Almanya için bir dönüm noktası, Türkiye içinse bir tüp patlaması kazası gibi algılanması yukarıdaki araştırmayı haklı çıkarıyor.
Japonya’daki felaket Almanya’da cepheleri sertleştirmekle kalmadı, milyarlık zarara rağmen hükümetin ekim ayında nükleer santrallerin ömrünün uzatılmasına dair verdiği kararı askıya alıp, yedi eski tip santralin kapatılmasını planlamasına neden oldu.
Japonya’daki felaket ayrıca siyaset ve enerji sektörü arasında bugüne kadar var olan bağı zayıflattı. Çünkü, güçlü bir nükleer enerji lobisine rağmen Almanya’da güçlü bir nükleer enerji karşıtı kamuoyu var.
Ve kamuoyunun baskısı sadece siyaseti değil, ekonomiyi de etkiliyor. Örneğin 15 Mart’dan beri Alman Havayolu Lufthansa Japonya’ya uçmuyor. Binlerce Alman, elektrik şirketini değiştirerek çevreci olanlarını tercih etti. Sadece Almanya değil, Almanya sınırına yakın Fransa’daki nükleer santrallerin de güvenliğinin test edilmesi talep ediliyor.
CEM ÖZDEMİR BİR ŞANS
Bugünlerde Alman medyasında en çok aranan siyasetçiler Yeşiller Partisi üyeleri. Yapılan bazı kamuoyu yoklamaları Yeşillerin oy oranının yüzde 3 kadar arttırdığını da gösteriyor.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir’in Türkiye kökenli olması aslında faydalanılması gereken bir tesadüf. Almanya’nın pekçok ülke tarafından örnek alınan yenilenebilir enerji yasası Özdemir’in milletvekilliği sırasında hazırlanıp hayata geçirildi.
Özdemir, bu yasayla ilgili bilgileri defalarca, nükleer enerji hazırlığı içinde olan Ankara’ya ilettiğini ancak herhangi bir sonuç alamadığını belirtiyor. Özdemir’e göre, nükleer enerjinin eskidiği apaçık ortada. Tıpkı nükleer enerjinin yarattığı felaketin tanrı vergisi ya da doğanın öcü olmadığı gibi. Teknolojinin ürünü nükleer felaket, acı da olsa hafızası henüz zedelenmemiş bütün halkları bilinçlendirmeye zorluyor. Politikacıları da!
Kolletif güvenlikten kastedilenin ne olduğuna dair yazı yazacaktım. Webgezer zaten benim yazacağımdan daha iyi yazmış aynı içerikte.
Bir ülke kendi ulusal çıkarını düşünmeyecek de başka neyi düşünecek, shell'in global karları uğruna ulusal güvenliğini mi satışa çıkaracak?
Bu yağmurlara dikkat. Sonunda japon radyasyonu bize de ulaştı...
http://www.haberturk.com/yasam/haber/616058-ulkemizin-batisinda-radyasyon-yayilimi-tespit-ettik
MeyveliTepe
04-04-2011, 19:14
Epeydir yazmıyoruz ancak Fukushima ile ilgili haberler gelmeye devam ediyor. Endişe ile izliyoruz.
Santraldeki sızıntı durdurulamıyor. Aylarca durdurulamıyacağı açıklandı. Şu ana kadar dahi toprak, su ve deniz kirlendi. Hava yoluyla etraftaki topraklara yerleşti. 80 km yarıçaptaki bölgenin 50-100 yıl boyunca kapatılması konuşuluyor. İnsanlar su içemez, bir şey yiyemez hale geldi. Kirlenmenin etkileri ve yayılımı henüz bilinmiyor. Yiyecek zincirindeki yayılma git gide genişliyor. Hatta, santral çevresinde erişilemeyen, radyasyon sebebiyle mahsur kalan insanların varlığından söz ediliyor.
Felaketi durdurabilmek için gösterilen çabalar çoktan prosedür dışı. Birinin aklına geliyor, şöyle yapsak durdururmuyuz diye, yapıyorlar ama durmuyor. Ertesi gün başka bir şey deniyorlar.
Bunu neden söylüyorum. Determinist prosedürler her şeyi önceden görmeyi ve buna göre yapılacakları belirlemeyi esas alır. Bu yüzden nükleer santrallerin prosedürleri çok ağırdır. (gördüğüm bir tanesinde 20bin+ prosedür olduğunu yazmıştım daha önce). Eminim Japonlarınki de öyleydi. Oysa doğanın insan deterministliğiyle alakası yoktur. Prosedür yazmışlar, ona göre felaket yaratayım demez, kendi kafasına göre davranır.
Bir dostumuz, blogdaki yazımıza şöyle bir yorum bırakmıştı:
"Bir sistem tasarlanirken iki turlu yaklasilabilir:
1. fail-safe (olasi bir cokusu onlemeye calisan bir sistem)
2. safe-fail (cokusten kolayca ayaga kalkabilecek bir sistem)
Dogada sistemler, organizmalar safe-fail'dir, sistemlerin illaki cokecegi kabul edilir ama tahribatin etkilerinden kolayca ayaga kalkabilecek sekilde evrilir. Mesela ayagi kopan bir orumcek, kuyrugu kopan bir kertenkele hayatina devam edebilir. Ama insan yapisi sistemlerde nedense enerji olasi felaketleri onlemek icin harcanir. Ben doganin yaklasiminin hayatta kalma acisindan daha dogru oldugunu dusunuyorum.
Bugun konusuluyordu, eger tsunami sirasinda gelen dalgalar icin yapilan duvar 1.2 m daha yuksek olsaymis bu felaket onlenebilirmis. Bir sonraki tsunaminin 1.3 m'lik dalgalar yaratmayacaginin garantisi nedir?
Kisaca demem o ki, onceligimiz safe fail sistemler yaratmak olmali, eger yaratamiyorsak o sistemi insa etmemeliyiz. Bir nukleer santralin safe fail seklinde insaat edilebilecegine dair inancim ise pek zayif."
Bu yorum aradaki farkı çok güzel açıklıyor. Her türlü tedbiri alacağız diye böyle bir şey yapılamaz, çünkü eninde sonunda bu tedbirler bir şekilde, er ya da geç işe yaramayacaktır. Çünkü doğanın kanunlarına aykırı.
Yorumda ifade edildiği gibi, felaket gerçekleştiğinde kimse zarar görmeden, en azından etrafa ve nesillere sirayet etmeden kolayca sıyrılabilmenin bir yolu olursa doğa ile uyumlu bir sistem tasarımı yapılmış olur ki, içinde radyasyon olan bir şeyde bu söz konusu değil. Onun için de bu konunun grisi yok, siyah ve beyaz kadar net.
Çernobil'in üzerinden tam tamına 25 yıl. geçmiş. 25 yılda bir nükleer felaket...
ÖLÜMÜN DİĞER ADI ÇERNOBİL
Özdek EVRİM
26 Nisan 1986 günü gece yarısını 1 saat 24 dakika geçmişti, eski Sovyetlerin RBMK tipi nükleer reaktörlerinden kurulmuş atom santrallerinden birinin 4. reaktöründe iki büyük patlama meydana geldi. Bu tarihe kadar adı duyulmamış bu santralin adı Çernobil’di. Çernobil adı bu tarihten sonra ölümün adlarından biri olacaktı. Çernobil kazasından sonra o bölge de yaşayan 116.000 insan ilk bir ay içinde göç ettirildi, ama bu göç edenlerin hemen hemen hepsi zaten ölümcül dozun üzerinde radyasyon almıştı. Yine kaza sonrasında bölge de temizlik ve onarım işlerinde çalıştırılan 600.000 insan, ölümcül doz olan 10 millisievert’in 16.5 katı yani 165 millisievert radyasyona maruz kalmışlardı. Bu insanların büyük çoğunluğunun yaşamları büyük acılar içinde son bulmuştur.
Bölge ile ilgili araştırma yapan bilim insanları, 5 milyonun üzerinde insanın yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldığını söylüyorlar. Bu kaza sonrasında 264.000 hektarlık bir alan da tarım yapılamaz duruma geldi, 485 köy ise tamamen boşaltıldı. Kaza sonrasında radyoaktif bulutlar 27-30 Nisan arasında, Finlandiya, İskandinavya, Belçika; 28 Nisan-2 Mayıs arasında Doğu ve Orta Avrupa, Güney Almanya, İtalya, Eski Yugoslavya, Ukrayna ve Eski Doğu Bloğu Ülkeleri, Türkiye-Karadeniz; 1-4 Mayıs arasında Balkanlar, Romanya, Bulgaristan, Türkiye-Trakya; 2 Mayıs’tan sonra Karadeniz-Türkiye olmak üzere çok geniş bir alanı etkiledi. Bu bölgelerde radyasyona bağlı hastalıklarda normalin üzerinde artışlar gözlemlendi. Unıcef’e göre beyaz Rusya’da 1988’den bu yana çocuklarda görülen hastalıklardaki artış oranları; sinir sistemi ve duyu organları %43, kan dolaşımı hastalıkları %28, cinsel organ ve üriner sistem hastalıkları %39, kemik, kas ve bağ dokuları hastalıkları %62, kan üreten organ hastalıkları %24, demir eksikliği anemisi %10, endokrin sistem bozuklukları %8, şeker %28, doğuştan kalp ve dolaşım hastalıkları %25, kötü huylu urlar %38 olarak duyurulmuştur. Ukrayna Sağlık Bakanlığı kazadan sonra üçte birini çocukların oluşturduğu 3,5 milyon kişinin ciddi rahatsızlıklarla pençeleştiğini açıkladı. Ukrayna'da tiroit kanserine yakalananların sayısı yine on kat artmıştı. Uluslararası Kanser Araştırmaları Derneği'nden Dr. Elisabeth Cardis'in önderliğindeki Dünya Sağlık Örgütü bilim insanları, Beyaz Rusya'daki Gomel'de, kaza günü dört yaşın altında olan çocukların yüzde 36,4'ünün tiroit kanserine yakalandığını açıkladılar. Beyaz Rusya'da yaşayan kadınların yaşam süreleri 74 yıldan 58'e inmiş durumda. Bölgede kazadan 9 yıl sonrasında sakat doğan çocuk sayısı yüzde 20'lere ulaştı. Beyaz Rusya Sağlık Bakanlığı'nın verdiği bilgilere göre, ülkedeki çocukların yüzde 29'u kronik hasta. Ukraynalı bilim insanı Dr. Georgiy Lisiçenko, Dinyeper Nehri'ndeki radyoaktivite düzeyi konusunda yetkilileri uyarıyor. Bu nehir, Kiev'de ve ülkenin pek çok yerinde 30 milyon insanın içme suyunu karşılıyor; bunun yanı sıra, tarlalarda sulama amaçlı kullanılıyor…
Dünya da Çernobil atom santralindeki kaza öncesinde ve sonrasında da çok sayıda nükleer kaza meydana gelmiş, bu kazalar sonucunda da çevreye yayılan radyasyon insan ve diğer canlılar üzerinde ölümcül etkiler göstermiştir; fakat daha lokal kalmıştır. Çernobil kazası ile ilk kez ortaya çıkan durum bu santrallerdeki kazaların sınır tanımadığıdır. Çernobil’in ölüm bulutları çok geniş bir sahayı etkilemiştir. Çernobil’den Türkiye’de en fazla etkilenen bölge doğal olarak Karadeniz bölgesi olmuştur. Bu bölge de üretilen çayları serpinti sonrasında içerek, halkında içmesi gerektiğini söyleyen bakanlardan tutunda, bu bölgede havada, toprakta ve suda radyasyon ölçümleri yaptırmayan ve hatta yapılan ölçümleri de halktan saklayan iktidarlar....
.......
Ölümün diğer adı Çernobil oldu, bir Kez daha hiçbir yerin ölümle anılmaması için; Ne Sinop’ta, Ne Mersin’de, Ne Türkiye’de ve Ne Dünya’da nükleer istemiyoruz! Nükleere Hayır!
http://www.mersinnkp.com/yazidetay.asp?id=8
MeyveliTepe
12-04-2011, 12:21
International Atomic Energy Agency
Fukushima Nuclear Accident Update Log (http://www.iaea.org/newscenter/news/tsunamiupdate01.html)
...
The nuclear accident at Fukushima Daiichi is now rated as a level 7 "Major Accident" on INES. Level 7 is the most serious level on INES and is used to describe an event comprised of "A major release of radioactive material with widespread health and environmental effects requiring implementation of planned and extended countermeasures". Japanese authorities notified the IAEA in advance of the public announcement and the formal submission of the new provisional rating.
...Fukushima'daki durumun en yüksek seviye olan (Çernobil ile aynı seviye) 7'ye yükseltildiği bildiriliyor.
Şimdi büyük bir "cesaret", "girişimcilik", "yatırımcılık" vb. sıfatlarla nükleer santralleri kuran, kurulmasına karar veren kişi ve kurumlar, ileride 7 seviyesine çıkmış bir nükleer felaketle karşılaştığımızda, şayet hatırlanırlarsa ve hala hayatta iseler sorulduğunda, "ne yapalım, o günün şartları öyleydi. Böyle olacağını bilseydik yapmazdık" diyecekler. Aynı, çernobil günlerinde insanları radyasyonlu çay içmeye davet eden bakanın çok sonradan söyledikleri gibi.
Konuya duyarli arkadaslarimizi 24 Nisan'da Istanbul/Kadikoy'de yapilacak "Nukleer Santrallere ve Yasami Yok Eden Enerji Uretimlerine Hayir " mitingimize davet ediyorum.
recepağa
12-04-2011, 17:00
Amaç dünya üzerinde bizim de artık nükleer enejimiz var diye şarkı türkü söylemekse tamam HEMEN kuralım.Velakin uzun vadelere bakmakta fayda var her ne olursa olsun güneş ve rüzgar enerjisini Çölde cadırını klima ile buzdolabıyla süsleyen Ayrımcılık yaptığım sanılmasın zira üzülürüm buna ama Bedeviler varsa neden TÜRKİYE"DE yok.
Hayır o değilde nükleer Reaktöre yapılacak olan yatırımın bu sektörlere teşvik olarak verilmesi inanın tüm vatandaşlarımız için can simidi olaçaktır.Yok lpg de vergi az yükseltelim mantığı ile vergi barışı ayağıyla tüketimi bitir ve sonrada vergileri enerji üzerinden yükselt MANTIKSIZLIK.
Her evin apartmanın üstünde bir solar enerji paneli ve ruzgar tribünü koy ama yok sen o zaman vergiye özellikle özel tüketiçi vergisine tabisin ve inanın beklediğiniz kadar az olmayacaktır.
Her ne kadar sürç-i lisan eyledikse de NÜKLEERE alternatifleri olduğu süreçe HAYIR diyorum.
arkadaşlar szi bilmeme ama ben santral yapılacak olan yerlerde protesto direniş için orada olacağım bu bir canlı olmanın ödevidir diye düşünüyorum
Olacağı buydu. Fukuşima nükleer santralindeki felaket sanıldığından daha kötüymüş. Daha ne sanmalıydık ki, bir de bundan kötüsü olduğunu söylüyorlar.
memoxenerji
30-05-2011, 10:24
http://dunya.milliyet.com.tr/almanya-nukleerle-vedalasiyor/dunya/dunyadetay/30.05.2011/1396463/default.htm
Almanya nükleer programın iptal ediyor link bununla ilgili.
Ülkemizin yarısı potansiyele sahip olup, iki katı rüzgar santrali olan ülke.
Sadece bir linkle geçiştirilmesin, koplayalalım...
Almanya'da beklenen karar sonunda çıktı
Almanya'da iktidarda bulunan Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ile Hür Demokrat Parti (FDP), nükleer santrallerin en geç 2022 yılı sonuna kadar tümüyle kapatılmasını kararlaştırdı.
Koalisyon partilerinin temsilcileri, dün gece geç saatlere kadar yaptıkları toplantıda nükleer santrallerin 2021 yılında tümüyle kapatılması, ancak incelemeler için 1 yıl daha opsiyon tanınmasını karara bağladı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından nükleer santrallerin kapatılması konusunda tavsiyelerde bulunmak amacıyla oluşturulan Etik Komisyonu, santrallerin 2021 yılında tümüyle kapatılmasını önermişti.
Başbakan Merkel yaptığı açıklamada, Almanya'da, nükleer santrallerden vazgeçilmesinden sonra enerji alanında yepyeni bir mimarinin ortaya çıkacağını söyledi.
Etik Komisyonu Başkanı Klaus Töpfer de bugün başkent Berlin'de düzenlediği basın toplantısında, şirketlerin gerekli yatırımları yapabilmesi için kesin bir tarih verilmesini gerekli gördüklerini söyledi. Töpfer, çevreye zarar vermeyecek yeni enerji kaynaklarının bulunması ve Almanya'nın enerji ithal etmek zorunda kalmaması durumunda, nükleer santrallerin tümünün gelecek 10 yıl içinde kapatılmasını önerdiklerini ifade etti.
Etik açıdan nükleer atıklar için nihai bir depolama yerinin bulunmasını da gerekli gördüklerini kaydeden Töpfer, bu önerilerin gerçekleşmesinin Almanya'ya yük getirmeyeceğini, aksine bir fırsat olacağını sözlerine ekledi.
Öte yandan bazı hükümet yetkilileri, kapatılacak nükleer santrallerin, enerji ikmalinde sorun yaşanması durumunda geçici bir süre kullanılmak üzere, belirli bir süre faaliyete hazır tutulmasının düşünüldüğünü bildirdi.
Karar, Fransa'da geniş yankı uyandırdı
Almanya'da iktidarda bulunan Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ile Hür Demokrat Parti'nin (FDP), nükleer santrallerin en geç 2022 sonuna kadar tümüyle kapatılmasına yönelik verdiği karar, Fransa'da geniş yankı uyandırdı. Almanya'daki koalisyon partilerinin kararı, Fransız Yeşiller Partisi tarafından memnuniyetle karşılanırken, iktidar partisi, nükleer enerji politikasında değişiklik olmayacağı mesajını verdi.
İktidardaki Halk Hareketi Birliği'nin Genel Sekreteri Jean-Francois Cope, elektrik enerjisinin yüzde 85'ini nükleer enerji kaynaklarından karşılayan Fransa'nın,''Almanya örneğini izlememesi gerektiğini'' söyledi. RTL radyo kanalına konuşan Cope, ''Nükleer enerjiden vazgeçilmesine karşıyım''dedi.
Nükleer enerjinin Fransa'nın sanayi gücünün önemli bir parçası olduğunu ifade eden Cope, ülkedeki nükleer enerji güvenliğinin tam olduğu görüşünü savundu. Fransa'da Ekoloji ve Yeşiller Partisi Genel Sekreteri Cecile Duflot, Berlin'den gelen haberi memnunlukla karşıladıklarını açıklarken, bu kararın, partinin yıllardır savunduğu ilkeleri de haklı çıkardığı görüşünü dile getirdi.
RTL radyosuna konuşan Duplot, ''Bu karar, nükleer enerji dışında çözüm bulma imkanının her zaman mevcut olduğunu gösteriyor. Bu örnek bir davranış ve bütün Avrupa'ya yayılmasını umut ediyorum'' dedi.
Avusturya da karardan memnun
Nükleer enerjinin amansız muhalifi Avusturya, Almanya'nın nükleer enerji taraftarı ülkelere "çok kuvvetli bir işaret veren" nükleer santralleri 2022'ye kadar kapatma kararından sevinç duyduğunu bildirdi.
Avusturya'nın bir başka komşusu İsviçre'nin benzer kararını geçen hafta kutlayan Avusturya'nın Çevre Bakanı Nikolaus Berlakovich yayınladığı açıklamada, "Bir başka sanayileşmiş ülkenin bu kararı çok güçlü bir işaret" dedi.
Bunun nükleer enerjiden kurtulmanın yapılabilir ve mümkün olduğunu gösterdiğini kaydeden Berlakovich, İsviçre ve Almanya'nın kararlarında Avrupa'daki düşünce tarzı değişikliğinin görüldüğünü ifade etti.
Avusturyalı bakan, "Eğer Almanya nükleerden vazgeçiyorsa, atom kullanan diğer büyük ülkeler bunu kesinlikle izleyecektir" dedi.
Avrupa Birliği'ndeki nükleer santrallerin dayanıklılık testlerinin yapılması için sürekli bastıran Avusturya, 1978'den beri nükleere karşı tavrını değiştirmedi.
Almanya Başbakanı Merkel'den açıklama
Almanya Başbakanı Angela Merkel, bugün başkent Berlin'de bazı bakanlarla birlikte düzenlediği basın toplantısında, geleceğin enerjisinin temiz ve güvenilir olması, ayrıca enerji konusunda dışarıya bağımlı hale getirmemesi gerektiğini belirterek, bunun zor bir görev olduğunu, ancak Almanya için birçok fırsatı da beraberinde getireceğini söyledi.
"Nükleer enerjiden 2022 yılı sonuna kadar adım adım vazgeçeceğiz" diyen Merkel, 2022 yılına kadar enerji üretimindeki yenilenebilir enerji payını yüzde 17'lerden yüzde 35'e kadar artırmayı hedeflediklerini, bu hedef izlenirken ülkede enerji kesintileri yaşanmaması ve yurt dışından enerji ithal edilmemesi gerektiğini kaydetti.
Bunun için çok sayıda yasa hazırlayarak kabinede onaylayacaklarını ifade eden Merkel, enerji üretiminde zorluklar yaşanması durumunda son çare olarak bazı nükleer santrallerin geçici bir süre açılmasının sözkonusu olabileceğini sözlerine ekledi.
Almanya Çevre Bakanı Norbert Röttgen de, tüm partilerin üzerinde anlaşabileceği ayrıntılı bir plan hazırladıklarını belirterek, ilk aşamada 7 en eski nükleer santral ile Krümmel santralinin kapalı kalacağını, 6 nükleer santralin 2021 yılında, en yeni 3 nükleer santralin de 2022 yılında kapatılacağını söyledi.
Ekonomi ve Teknoloji Bakanı Philipp Rösler ise, nükleer santrallerin kapatılmasıyla ilgili gelişmeleri sürekli izleyeceklerini, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlerin enerji konusunda teşvik edileceğini ifade ederek, yenilenebilir enerji üretiminde çevrenin korunmasının, elektrik kesintisi yaşanmamasının ve enerjinin yurt dışından ithal edilmemesinin önemli olduğunu bildirdi.
Ulaştırma Bakanı Peter Ramsauer, rüzgardan elektrik üretmek amacıyla kullanılan rüzgar pervanelerinin sayısını azaltacaklarını, ancak bunların gücünü artıracaklarını söyledi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=248538
Japonya'da santral radrasyon sızdırmaya devam ediyor.Olumlu bir gelişme olduğuna dair hiç bir belirti yok. Çernobil'den daha kötü bir durum devam ediyor.Ama "çevreci duyarlığı" sıkıldı sanırım konudan.
Felaket herkesin gündeminden düştü.
Japonya bütün nükleer santrallerini kapatıyor ve Türkiye'deki nükleer santral ihalesinden çekilmiş.
Fukuşima nükleer santralindeki felaket, sızıntının durdurulduğuna dair bir haber yok. Çevrecilik magazin boyutunda algılanan bir durum olduğu için gündemden düştü.
Dogasever
09-08-2011, 18:20
Savaşlar bir aldatmacadır. Ölen askerler gelecek nesiller rahat etsin diye öldüklerini sanırlar ya da öyle inandırılırlar. Halbuki gerçekten gelecek nesilleri kurtarmak istiyorsak, Bugün nükleere karşı savaşmalıyız. Mersin'e Sinop'a gidenler bir avuç insanla sınırlı kalmamalı. Her yerde ve her ortamda Nükleer Karşıtlığını gösterelim. Bu çaba ancak böyle başarılı olabilir. Japonya bile ihaleye katılmaktan vazgeçtiyse, bunun nedenini hükümet yetkilileri düşünmelidir. Nasıl bir şeye imza attıklarının farkında olmalılar.
"ABD'nin Virginia eyaletinde meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki depremin ardından, İrene kasırgasının ikinci darbeyi vurduğu North Anna nükleer santralinde "acil durum alarmı" verildiği, hasar tespit çalışmalarının yapıldığı bildirildi."
kaynak, CNN (http://www.cnnturk.com/2011/dunya/08/24/kasirga.sonrasi.nukleer.santralde.acil.durum/627123.0/index.html)
Konunun tamamını çok uzun olduğu için okuyamadım ama başından, ortasından, sonundan okuyabildiğim kadar okudum. Gördüğüm kadarı ile karşı olanlar hep aynı bakış açısı ile bakmış.
Analitik düşünüp, konuyu her açıdan incelememiz gerekir. Evet hiç kimse başka alternatifler varken nükleer santral istemez. Ben de ailemin yaşadığı şehirde nükleer santral istemem. Özellikle bizim milletimizin işini pek profesyonel yapmadığını düşünürsek olası kaza veya ihmal ihtimali, gelişmiş ülkelere göre daha fazla olur.
Peki alternatif ne olacak? Enerjiyi ithal ediyorken Türkiye kalkınabilir mi? KALKINAMAZ. Enerjiye harcadığınız para sizin ucuza imalat yapmanızı engeller, ihracatta rekabetinizi düşürür, ithalatın yükselmesinin önünü açar. Şu an Türkiye ekonomisinin gözle görülür en büyük sorunu olan 'cari açık' sorununu çözmeye engel olur. Bağımsız olabilir mi? OLAMAZ. Enerjiyi satın aldığınız ülkelere her zaman muhtaç olursunuz, enerjiyi kestikleri an sanayiniz durur, kaos ortamı başlar.
En temiz enerji kaynağının rüzgar ve güneş enerjisi olduğu muhakkak ama Türkiye'nin sadece sınırlı bir kısmına rüzgar santrali kurulabilir, güneşten enerji üretmek ise şu an ki teknolojik imkanlarla çok pahalı. Kısaca sadece rüzgar ya da güneş enerjisi ile Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamak imkansızdır. Doğalgaz kaynağımız olmadığına göre doğalgaz ile elektrik üretmek Türkiye için çok mantıksızdır, zaten bu alternatifte dışa bağımlılığı açar.
Almanya'nın 2022'ye kadar tüm nükleer santralleri kapatması ile ilgili konuyu okurken atlanılmaması gereken bir madde var, Almanya'nın enerji ithal etmemesi koşulu ile santraller kapanabilir diyiyor yani diğer kaynaklardan üreteceği elektrik Almanya için yeterli olacaksa santralleri kapatacak. Gerekirse enerjiyi ithal ederim ama yine de santrali kapatırım gibi bir düşünceleri yok. Bu durumda santralleri kapatırım sözü muhtemelen sadece kamuoyunun güncel tepkisini azaltmak, oy almak gibi tipik siyasi amaçlar için söylenmiş sözler gibi geliyor. 2022 gelsin de görelim gerçekten kapatacak mı? Hiç sanmıyorum.
Evet riski büyük ama kalkınamamış ve bağımsız olamayan bir Türkiye'de yaşamaktansa, kendimin, ailemin risk altında olduğunun farkında olarak, nükleer enerjiye EVET diyiyorum.
Kuşkusuz dünyada nükleer felaketten en fazla nasibini almış ülke Çernobil'in yaşandığı Ukrayna'dır.
Peki derslerini almışlar mı bakalım?
- Üretilen enerjinin %50'si nükleer santrallerden.
- 15 civarında santral var.
- Uslanmamışlar... 2004 yılında 2 yeni büyük santral yapma kararı almışlar.
Hımm... fazla tartışmaya da gerek yok demek ki... Felaketi yaşayan dahi nükleer kullanmaya devam etmek istiyor.
Hep Almanya'dan bahsedilmiş. Almanya'nın kapatma kararı "koşullu". Eğer yerine koyabileceği enerji kaynakları olursa kapatacağını söylüyor. Eğer 10 sene içerisinde mucizevi bir kaynak yaratamazlarsa kapatmayacaklar demektir. Rüzgar enerjisi çözüm değil. Çünkü tam verimle kullanılsa bile en fazla enerjinin %20-25 inin rüzgardan elde edileceği öngörülmüş.
Kısacası, Alman politikacılar vatandaşa yalan söylemiş. Bugünü kurtaralım da 2021'e Allah büyüktür demişler. Ayrıca kapatacağını söylediği bir kaç santralinde ekonomik ömürlerinin bittiği ve zaten kapatılacağını da eklemeye gerek var mı bilmiyorum.
limon_sever
08-04-2012, 12:43
Enerji de dışa bağımlıysak 2 nükleer enerji santrali değil 10 veya 20 nükleer enerji santrali yapmak lazım. Binbir zorluklarla kazandığımız parayı neden dış ülkelere verelim. Doğalgaza yapılan zam malum ortada. Enerji üretmemiz şart.
Sergüzen
08-04-2012, 20:06
Analitik düşünüp, konuyu her açıdan incelememiz gerekir. Evet hiç kimse başka alternatifler varken nükleer santral istemez. Ben de ailemin yaşadığı şehirde nükleer santral istemem.
Peki sizin oturduğunuz bölgede niçin nükleer santral istemiyorsunuz da, benim veya başkalarının oturduğu bölgede istiyorsunuz? O bölgelerde yaşayan insanların hayatı daha az mı değerli? Nükleerin kurulacağı bölgelerde yaşayanlar da nükleer enerji santralı istemiyorlarsa, santral niye o bölgede kurulsun. Nükleerin zararlarını kabul ediyorsunuz, fakat enerji tüketiminin azaltılmasını ve azaltılmasını da düşünmelisiniz.
Nükleer enerji ile enerjide bağımsız olmayacağız. Hammaddeyi yine yurtdışından ithal edeceğiz.
Peki sizin oturduğunuz bölgede niçin nükleer santral istemiyorsunuz da, benim veya başkalarının oturduğu bölgede istiyorsunuz? O bölgelerde yaşayan insanların hayatı daha az mı değerli?
Önce mesajı doğru okuyun. Başka şehirde kurulsun gibi bir cümlem yok. Duygusal olarak istemesem de mantık olarak evet dediğim yazıyor mesajda. Benim yaşadığım şehir için de geçerli.
Nükleerin zararlarını kabul ediyorsunuz, fakat enerji tüketiminin azaltılmasını ve azaltılmasını da düşünmelisiniz.
Enerjinin azaltılması koca bir hikayedir, sanayileştikçe tükettiğimiz enerji miktarı artacak.
Nükleer enerji ile enerjide bağımsız olmayacağız. Hammaddeyi yine yurtdışından ithal edeceğiz.
Türkiye'de keşfedilmemiş maden yatağı bulunması ciddi bir ihtimal. Yeteri kadar arama yapılmış değil.
http://www.haber7.com/haber/20110627/Kurulacak-nukleer-santralin-yakiti-Yozgattan.php
Ayrıca bu ara yeterince tartışma yaşadım, bana eleştiri yöneltmeyin artık. :) Nükleer enerjiyi eleştirin, beni değil. Kendi görüşümü yazdım sadece.
sardenya
08-04-2012, 23:46
Merhaba,
Sevgili Ağaç dostları, bu forum (agaclar.net) nükleer santrala karşıdır diyerek konuyu sabitlemesi gerekirken, görüyorum tartışılıyor. Konunun başka forumlarda tartışılması su götürür ama bu forum da tartışılmamalı. Doğayı savunan bir forum doğa dışı kaynakları savunamamalı.
Merhaba,
Sevgili Ağaç dostları, bu forum (agaclar.net) nükleer santrala karşıdır diyerek konuyu sabitlemesi gerekirken, görüyorum tartışılıyor. Konunun başka forumlarda tartışılması su götürür ama bu forum da tartışılmamalı. Doğayı savunan bir forum doğa dışı kaynakları savunamamalı.
Bu nasıl bir mantık? Radyoaktif maddeler uzaydan mı geldi? Radyasyon da doğanın bir parçası...
Sözünüz kendi içinde çelişen bir şey... Enerji elde ettiğimiz herşey doğal bir kaynak. Kömür de öyle, su da, rüzgar da...
Ayrıca, nükleer enerji en fazla doğa dostu olan enerji sistemlerinden biridir. Ne çöpü vardır, ne dumanı, ne kimyasal atıkları, ne de CO2 salınımı. Bir ormanın içine kursanız tek bir kelebek veya çiçeğin ölmesine neden olmaz.
Ha, diyeceksiniz ki patlarsa, çatlarsa ne olacak? Evet, olabilir. Ama dünyanın yaşadığı ve yaşayacağı tek felaket nükleer felaket değildir. Japonyada sadece tsunamiden 40.000 kişi öldü. Çekirdek erimesi olan santrallerden ölen bir avuç insan.
Asıl çevreci, doğayı seven insanların nükleer ve diğer enerji kaynaklarını tartışması gerekir.
sardenya
09-04-2012, 00:36
Yeniden Merhaba,
Bir önceki (423) mesajımı yazarken yanlış bir tuş sonu yazdıklarımın hepsi güme gitti. Güme giden yazımın ana fikri şuydu.
Ben, Tıp, gıda-tarım ve iletişim harici teknoloji istemiyorum. Çünkü çevreyi kirletmekten başka bir katkısı yok. Cep telefonundan twit atmak çok mu elzem? TV de 3D film izlemek istemiyorum. 100 metreyi 13 sn. de ulaşan otomobil olmaz olsun. vs. vs. Son teknoloji maalesef doğadaki tüm türlerin yaşamasının doğal dengenin devamının önünü açacak üretimler odaklı değil daha çok kar nasıl yaparım odaklı olmuştur. Son teknoloji maalesef git gide buzulların erimesine çare bulamıyor. İklimlerin bozulmasına bir çare yok. Türlerin (bitki-hayvan) yok olmasına kaybolmasına bir çözümü yok son teknolojinin. daha çok örnek verilebilir uzatmak anlamsız.
Hastanelerde, okullarda, gıda üretimi yaparken, bir bilimsel konuyu paylaşırken iletişimi sağlayacak kadar enerji gereksinimi olsun yeter.
Benim bu düşüncelerim ham düşüncelerdir. Eksikleri olabilir, ama ana hatları ile böyledir.
sardenya
09-04-2012, 00:42
Bu nasıl bir mantık? Radyoaktif maddeler uzaydan mı geldi? Radyasyon da doğanın bir parçası...
Sözünüz kendi içinde çelişen bir şey... Enerji elde ettiğimiz herşey doğal bir kaynak. Kömür de öyle, su da, rüzgar da...
Ayrıca, nükleer enerji en fazla doğa dostu olan enerji sistemlerinden biridir. Ne çöpü vardır, ne dumanı, ne kimyasal atıkları, ne de CO2 salınımı. Bir ormanın içine kursanız tek bir kelebek veya çiçeğin ölmesine neden olmaz.
Ha, diyeceksiniz ki patlarsa, çatlarsa ne olacak? Evet, olabilir. Ama dünyanın yaşadığı ve yaşayacağı tek felaket nükleer felaket değildir. Japonyada sadece tsunamiden 40.000 kişi öldü. Çekirdek erimesi olan santrallerden ölen bir avuç insan.
Asıl çevreci, doğayı seven insanların nükleer ve diğer enerji kaynaklarını tartışması gerekir.
Sayın MeTePe,
Ne hidro, ne Termik, nede fosil yakıtlı enerjiyi savunmuyorum. Aksine hele hele 2012 yılında termik santral kuranlara karşı imzalar topluyor, eylemlere katılıyorum.
Tsunami, seller, Depremler şu an aklıma gelmeyen pek çok olay doganın kendine çeki düzen veren bir tepkisi olarak kabul ediyorum.
Ama radyasyon, Kömür dumanındaki kanserojen maddeler, petroldeki kurşun, karbonmonoksit vs. vs. bunlar sadece doğadaki bir türün(insan) öteki türler(bitkiler-hayvanlar) üzerindeki tahakkümü olarak kabul ediyorum. Dünya yalnız insan türüne ait değildir.
Ben Rüzgar, güneş bize yeter diyorum o kadar.
Saygılarımla.
Ben Rüzgar, güneş bize yeter diyorum o kadar.
Sayın sardenya,
Size yetip yetmediğini bilemeyeceğim ama bize yetmiyor.
Eğer ormanda veya dağ başında çadır kurup, çalı çırpı ateşinde avladığınız tavşanları yiyerek yaşamıyorsanız siz de yetmez.
Oturduğunuz evden, giydiğiniz elbiseye, mesajınızı yazdığınız bilgisayara kadar her üretim enerji gereksinimi duyar. Bu gereksinim de, siz isteseniz de, istemeseniz de sürekli artmaktadır.
Rüzgar dediğiniz enerjinin en elverişli koşullarda, maksimum yararlanılması durumunda gerek duyulan enerjinin en fazla %20-25'ini karşılayabileceği tüm bilim adamlarının kabul ettiği bir görüştür. Pahalı olmasına hiç değinmiyorum bile...
Güneş enerjisi dediğinizin üretiminde ciddi çevre kirletici kimyasallar kullanıldığı sanırım bilmiyorsunuz. Enerji üretim maliyetinin mevcut yöntemlere göre neredeyse 5-6 kat pahalı olması da ayrı bir sorun. En önemlisi, hava bulutluyken veya geceleri, aksi gibi rüzgar da kesilmişse nereden enerji elde edeceksiniz? :cool:
Akü demeyin sakın.. :rolleyes: Çevre dostlarına akü kullanmak yakışmaz. Çevrenin en ciddi düşmanlarından biridir.
Ayrıca "ben şunun bunun dışında teknoloji istemiyorum" demekle kurtulamazsınız. Burada teknolojiden değil, enerjiden bahsediyoruz. Teknoloji olmadığında dahi enerjiye gerek duyarız. En basiti ısınmak için!
Kışın en soğuk, bulutlu, güneşsiz günlerinde ısınmak için rüzgar duasına mı çıkacaksınız?
webgezer
19-04-2012, 14:37
Rüzgar, güneş ve hidro elektrik birbirlerinin yerine yedeklenerek kullanılabilir, rüzgar ve güneşten üretebileceğiniz kadar üretirsiniz kalanı da HES'ten karşılarsınız, bu yabancı ülkelerde yapılıyor, bunun için gereken altyapı da elektrik borsası şeklinde türkiye'de var zaten. Bahsettiğiniz %20-25'lere ulaşılsa zaten nükleere gerek kalmaz.
Ülkemizde yenilenebilir enerji sözde destekleniyor, devlet minimum alım fiyatı veriyor, rüzgara ( sizin deyiminizle pahalı olana ) 7.3cent, güneşe ( sizin deyiminizle 5-6kat pahalı olana ) 13.1cent. Destelenmeyen ne diye sorarsanız o da, kömür doğalgaz vb. den elektrik üretimi zaten 5-6cent...
Gelelim nükleere. Nükleer santral yapılacak, bunu firma yapacak bize elektrik satacak, satsın piyasa fiyatından... yok olmuyor devlet fiyat garantisi verecek. Peki ne kadara alınacak elektrik ? Son ihaledeki rakam 18cent !!! Yanlış okumadınız o ucuz denilen nükleer enerji rüzgardan 2 kat, güneşten 1.5 kat pahalı... Rüzgara 18cent verse devlet dağ-taş rüzgar türbini olur elde edilen enerji o nükleer santralleri katlar...
Ben nükleere her durumda karşıyım ancak siz neden nükleer enerjiye şu anda ödediğinizin 3 katı para ödemek istiyorsunuz onu bilmiyorum... Siz biliyor musunuz ?
Sayın webgezer,
Ben teşviklerden, desteklemelerden vs. bahsetmiyorum. Gereksinimler ve üretim maliyetlerinden bahsediyorum. Verdiğiniz rakamların doğruluğunu kontrol etmedim. O yüzden üstünde yorum yapmayacağım. Ancak yaklaşımınız tamamen yanlış! Devletin alım taahütünde bulunduğu fiyat hiç bir enerji türünün MALİYETİ değildir.
Bakın maliyetlerle ilgili bilgi Bölüm 07. Nükleer Enerjinin Ekonomisi (http://www.taek.gov.tr/bilgi-kosesi/nukleer-enerji-ve-reaktorler/193-gunumuzde-nukleer-enerji-rapor/810-bolum-07-nukleer-enerjinin-ekonomisi.html) bu linkte çok güncel olmasa da mevcut! Örneğin rüzgar enerjisinin maliyeti bu verilere göre nükleerin 2 katı! Ancak son yıllarda bildiğim kadarıyla rüzgar enerjisinin yaygınlaşması ile bu makas biraz daha daraldı. Yine de hala pahalı.
Ayrıca, söyledikleriniz benim sorduğum soruların yanıtını vermiyor. Mevcut enerjiniz yeterli değilken, ve sürekli enerji gereksiniminiz artarken bunu hangi kaynaktan sağlayacaksınız?
Rüzgar enerjisi stabil bir kaynak değildir! Asla %100 verimle çalışmaz. Sanıyorum %10-15 verim elde ettiğinizde dahi kendinizi şanslı hissetmeniz gerekiyor. Kaldı ki, enerjide baz talep ve pik talep denilen bir konu var. Rüzgar tamamen kesilse, kışın hava kapalı ve gece olsa dahi bu baz talebi karşılamanız gerekiyor. Rüzgar, nükleerin bir alternatifi değil, destekleyicisi.
Hiç bir akıllı yatırımcı tüm bahislerini tek ata yatırmaz. Nükleer de böyle bir şey. Dünyanın tüm gelişmiş ülkeleri bu kaynağı kullandığına ve kullanmaya devam ettiğine göre, İran'ın bir santralinde bu kadar kavga kopartıldığına göre demek ki bizim gözden kaçırdığımız bir şeyler var.
Bir de bu taraftan bakmayı deneyin.
Verdiğiniz rakamlar da doğru değilmiş.
İlk 2 ünitenin üretiminin %70, sonraki 2 ünitenin %30 unun 15 yıl için 12,5 cent desteklenmesi öngörülmüş. Yapılan ekonomik analize göre, santralin üretime geçtiği dönem için bu fiyatın ABD'de uygulanan fiyattan dahi ucuz olacağı kanısına varılmış.
http://www.edam.org.tr/EDAMNukleer/edamraporubolum3.pdf
Yani pahalı satın alma gibi bir durum yok. Sadece teşvik var. Bu santrallerin en az 30-40 yıl çalıştığı düşünülecek olursa ve yapımı ve işletilmesi için kaynak harcanmayacağı da dikkate alınırsa hiç fena bir yaklaşım değil.
webgezer
22-04-2012, 01:04
Evet 18sent bir önceki iptal edilen ihalenin fiyatıymış. Son anlaşmada rakamı bazı yerler 12.35 bazı yerlerde 15,35 diye geçyor.
Milliyet Güngör Uras (http://www.milliyet.com.tr/nukleer-santral-icin-kanun-cikti-ama-neyin-ne-oldugunu-halka-anlatan-yok-/gungor-uras/ekonomi/yazardetay/23.07.2010/1267168/default.htm)
Diyelim 12,35; siz teşvikten bahsetmiyorum diyorsunuz da alım garantisi dediğiniz teşvik zaten; devlet nükleeri kurana, başka yoldan daha ucuza üretebilsem/alabilsem bile senden 15yıl 12,35'ten alırım diyor. Bunun benzerini rüzgar için de yapıyor; rüzgar santrali kurmak pahalı bir iş merak etme fiyatlar düşse de senden 10 yıl 7,5 sent'ten alırım diyor. YEK Kanunu (http://www.ostimenerjik.com/NewsDetails.aspx?newsID=51&lng=tr)
Bu işte bir gariplik yok mu ? Devletin rüzgardan elde edilene 7,5c verirken nükleerden elde edilene 12,5c vermesi mantıklı geliyor mu ? Bunun anlamı nükleer enerjiyi rüzgara göre önemli ölçüde desteklemektir.
Doğru olan nükleere 7,5c verip rüzgara 12,5c vermek değil mi ? Neden yapmıyor devlet ? Yapamaz çünkü nükleere 7,5c verse nükleer santral yapılmaz, rüzgara 12,5c verse kurulacak rüzgar kapasitesi nükleeri katlar... Peki neden nükleeri rüzgardan daha fazla destekliyoruz ?
Enerji güvenliği demeyin, elektriğimiz çoğu doğalgazdan o da Rusya'dan, diyelim Rusya korktuğumuz gibi vanayı kapattı; doğalgaz santralleri devre dışı kaldı, elektrik şebekesine fazlasıyla yük bindi, şebeke iyi ihtimal dalgalandı, kötü ihtimal çökti, tam nükleer santrallerin enerjisine ihtiyaç duyduğunuz zaman. Tam güç çalıştıralım şu santralleri diyorsunuz... ama şebekede dalgalanma olduğu için prosedür gereği çoktan santraller acil duruma geçmiş, jeneratörler durmuş reaktörler kapatılmaya çalışıyor... Eh artık eğer elektrik şebekesini stabil hale getirseniz; Ruslar da reaktörü havaya uçurmadan acil kapatmayı tamamlarlar; vanayı kesmiş bile olsalar çıkacak arızaları anında giderirler; sonra tekrar çalıştırırlar reaktörü... ya da bizimkiler "biz zamanda radyasyonlu çay içmiştik bize bir şey olmaz" deyip reaktörün içine girip çalıştırırlar santrali... belki... kimbilir?... Allah'tan umut kesilmez! Bu açıdan bakarsanız kesintili bile olsa rüzgarın enerji güvenliği daha fazladır, hiç olmazsa çalışmak için şebeke elektriğine ve yabancı adamlara ihtiyacı yok...
Konu sadece nükleere karşı olmak değil, en mantıklı ne ise onu yapmak, sonuçta siz teşvikten bahsetmiyorum diyorsunuz ama devlet dediğim gibi teşvik ediyor. Siz de bu şekilde santral kurulmasına destek vererek dolaylı olarak bu desteği onaylıyorsunuz... Siz de bu taraftan bakın...
kazanlik
08-04-2013, 21:50
bu foruma kizip uzun zamandir yazmiyordum ama neyse, gecen yildan bu yana cok sey degisti,
ben gunluk ortalama 70MWh elektrik enerjisini HER GUN bir sonraki gun icin saat bazinda tahmin ederek serbest piyasadan siparisle satin aliyorum, her gun ayni makineler yaklasik ayni kapasitede calistigi halde dogru tahmin yapabilme tecrubemiz %89,
bana gore sonsuz denebilecek buyuklukteki enerji kaynagindan aldigimiz enerjiyi bile modern yontemlerle dahi 24 saat onceden tahmin edemezken ruzgar ve gunesi nasil guvenilir gorebiliyorsunuz anlamiyorum,
TES,HES ya da nukleer santraller olmadan Gunes ve Ruzgar santrallerin TEK basina varligi soz konusu bile olamaz,
tesvikden sikayet edenlerede sadece cok bile veriliyor diyorum . o kadar,
yakinlardaki gunes panelleri yuzunden basimiza gelmeyen kalmadi, 1MW uretebilen santreller devreye girip cikarken olusturduklari gerilim dalgalanmalari yuzunden endustriyel elektronik cihazlar devreden cikiyor YANGIN riski yasadik, yani basinda nukleer istemeyenler emin olun Fotovoltaik tarlalarida istemezler,
hele hele o gunes pillerinin insaasi icin sokulen gul bahcelerini ,bugday tarlalarini gorduklerinde ve kablolama icin kesilen agaclari gordugunuzde acaba ne diyeceksiniz?
madem gunes enerjisinden uretilen elektirigi desteklemek istiyorsunuz, o zaman onlara verilen parayi sizin faturaniza yansitsinlar, bakalim kac kisi dilekce verecek,
siz hic 10MW lik FV santarali kuran bir adam gordunuz mu? tanidiginiz varmi?
hic birtanesi doga dostu degil, tahmin edersiniz herhalde,alayi yatirimci, bankaci, mafya
Sunu asla unutmayin, FV ve Ruzgar enerjisi uretimi verimi %100 bile olsa , memleketin her bir bos metre kare alanina FV de koysaniz HES, TES, **** nukleer santral olmadan ASLA uretilen elektrigi kullanamazsiniz,
bana inanmiyorsaniz cok cok kolay bir deney yapin, maaliyeti 10-20TL,
Dijital zamanlayicili priz alin, ve programdan RANDOM ozelligini secin, daha sonra bu pirize 2000-2500 WATT yuku gecmeyecek sekilde evdeki buzdolabi, TV, Kombi,lambalar,PC gibi cihazlari baglayin, sonrada 24 saat bu sekilde yasayin ve gonulden deyinki ben boyle yasayabilirim, hodri meydan
Fagus Sylvatica
08-04-2013, 23:38
Sayın kazanlik, söylediklerinizin bir kısmına katılıyorum. Yani sadece rüzgar ve güneşle insanlığın enerji ihtiyacı karşılanamaz, mümkün değil. Ve özellikle Türkiye ve hatta Avrupa'nın geneli için güneşten elektrik üretimi bir seçenek dahi olamaz böyle güçlü bir ekosistem ve az güneşlenme varken ( İstanbulda yılda 120 gün yağışlı geçiyor, bulutlu havaları da katarsak yılın çoğu güneşsiz, eğer bulutlu havalarda da de yeter diyorsanız haklısınız ama elde edilen enerji miktarı kaybedilen doğa alanına değmez). Rüzgar ise belirli bir ölçüde çözüm olabilir ancak. Özellikle küçük yerleşimler için müthiş bir çözüm olur. Ama büyük sanayi kentlerine tam bir çözüm olamaz. Fosil yakıtları da elersek nükleerin önemli bir yere sahip olacağı kesin. AMA GELECEKTE. Çünkü hala nükleer enerjiyi kontrol etme yeteneğine sahip değiliz. Bilim adamları nükleer enerjinin gümüş kazığına sahip olmadığımızı ve bir canavara dönüşebileceğini söylüyorlar. Ama nükleer enerji gelecek vaadeden bir enerji. Nükleer atıklar sorununu halledip bir sızıntı ihtimalinde sorunu çözecek teknolojiye eriştiğimizde temiz ve inanılmaz etkili bir enerji türü olacaktır, eminim (yani kestirip atmamak gerekiyor). Ancak, henüz bu teknolojiye sahip değilken Türkiye gibi küçük bir ülkede bu riski almaya değmeyeceğini düşünüyorum (Çernobilin tüm Avrupa'yı etkilediği hesaba katılırsa). İşin ekonomik boyutuna gelinirse, Türkiye bu santrali 20-30 milyar dolar karşılığında Rusya'ya yaptıracak ve yakıtını da hep Rusya'dan alacak. Yani tamamen karsız ve çok pahalı. Hatta bakan artık iki haneli elektrik faturalarını unutmamız gerektiğini söyledi. . Yani işin ekonomik boyutu da kötü. Üstelik bu durum Türkiye'yi enerji bakımından Rusya'ya iyice bağımlı kılacaktır. Halbuki Türkiye bu teknolojiye sahiptir ve zamanı geldiğinde kendi üretmelidir.
Fagus Sylvatica
08-04-2013, 23:43
Ha bir de, dünyanın geneli için en önemli çözüm -en azından bir ölçüde- daha düşük nüfustur. Çünkü genelde düşük nüfuslu ülkeler daha fazla refah sahibi olur ve yeniliklere daha açıktır. Örneğin İskandinav ülkeleri hayatlarında artık çoğunlukla temiz enerjiyi kullanmaktadırlar. Türkiye'nin nüfusu 70 milyonda kalırsa bu bir ölçüde bizim için de geçerli olabilir.
kazanlik
09-04-2013, 13:43
yenilenebilir enerji HES, TES, nukleer olmadan olmaz demem zaten yetmeyecegi anlaminda degildir, yenilenebilir enerji HES,TES, ve nukleere BAGIMLIDIR, bunlar olmadan yenilenebilirin varligi soz konusu olamaz, orneginide yukarda verdim,isteyen herkez deneyebilir, surdurulebilir bir enerji icin FV ve ruzgar jeneratorleri sadece katki yapabilir, o kadar,Gunes ve Ruzgar jeneratorleri Asla kendi baslarina kullanilamaz , benim gibi elektrigi cok kullanan herkesde uretilen elektrigin kalitesinden sikayetci olur,
Nufus planlamasi fikrinize katilmiyorum, ben kalabalik aileleri severim, (-;
genel olarak soylediklerimiz ayni, ancak onceliklerimiz degisik,
ben once nukleer kuralim, gunes enerjisi teknolojisi bugun icin yeterli degil belki gelecekte diyorum,
siz ise nukleer cok tehlikeli, gelecek vaat ediyor , simdi gunesi kullanalim, nukleer belki ilerde diyorsunuz,
ben gunde 70MW elektrik enerjisi kullanan ve planlayan, gunluk ortalama 2000MW termal enerjiyi tasarruf yontemlerini arastiran ve uygulayan biri olarak sizlere diyorum ki,
Almadan vermek sadece Allah`a mahsus. Gunes enerjisi ekvatorda bile sandiginiz kadar ucuz degil, ucuz olmasini birakin sandiginiz kadar cevreci degil, onuda birakin sandiginiz kadar kaliteli ve surdurulebilir degil,
Rusya`ya yakit ve atik acisindan bagimli kalmamiz dusuncesine katiliyorum, tamamen haklisiniz, bana kalsaydi nukleere alternatif olarak termik santrallerde odun yakan ve ayni zamanda sehir isitmada kullanilan santrallerin tesviklerini artirirdim, ben bu tesisleri Isvec`de ve Polonya`da bizzat gezerek gordum, yakit olarak memleketin her bir karis topragina agac dikin olsun bitsin, hem yesil, hem enerji (-;, bir agac kesiyorsan 50 tane dikersiniz,
Nukleerin guvenli olmadigi konusunda size katilmiyorum, bence fazlasiyla guvenli, Chernobil tekrar olur mu olur, ancak kazayi yakindan incelerseniz kazadan daha vahim olanin kaza sonrasi yetkililerin ihmali oldugunu gorursunuz,
nukleerle ilgili tek endisem ise zaten calisan 30-40 yillik santrallerin durumu, bunlarin isletme sureleri coktan dolmasina ragmen calismasina musade ediliyor, bunlarin yerine yeni ve modern santraller insa edilmelli.
LEVENT HÜLYA
10-04-2016, 22:26
Artık dünyada nasıl HES ve termik santraller uygulama ve teknoloji açısından demode olmuş ise nükleer santraller de artık demode oldu. Teknolojik olarak ileri ülkeler artık alternatif enerji kaynaklarına yöneliyor. Almanya nükleer santrallerini bir bir tasfiye ediyor. 2020 itibari ile Almanya'da faliyette nükleer enerji santrali kalmayacak. Japonya ve Rusya'da aynı şekilde. Teknoloji açısından bizden daha ileri olan ülkeler nükleeri terkederken, bu ülkelerin şirketleri teknolojik açıdan demode olan bu ürünü 3. dünya ülkelerine yani bize kakalamak istiyor. Örneğin Türkiye'deki Akkuyu Santralini kuran Rus şirketi GAzprom un başka ülkelerde siyasilere rüşvet dağıtarak ülkelere nükleer santral kurdurduğu ayyuka çıktı. Kurulacak bir nükleer santral ortalama olarak ihtiyacımızın %6 sını karşılıyor. Bunun yanında Türkiye'nin kurulu RES gücü de %6 karşılıyor... (TÜİK verilerini inceleyebilirsiniz) Şunu biliyoruz ki rüzgar santralleri Türkiye'de yeni yeni tek tük kuruluyor. Ayrıca nükleer santrallerin kurulum maliyetleri çok yüksek. Çernobil, Fukişima gibi örnekler önümüzde iken kaynaklarımızı temiz enerji için harcasak daha mantıklı olur.
mutlu_inan
12-10-2020, 07:10
Enerji şirketlerimiz yaşanan kazalar hala aklımızda. Petkim (https://finansturk.com.tr/2020/10/09/petkim-hisse-net-yorumlar-2020-petkim-hisse-grafik-petkim-hisse-analiz-petkim-hisse-senedi-fiyat-4-tl-ustu/) de oldu diye hatırlıyorum. Bunlar nükleer santral de olursa bizi kim koruyacak.
Ermenistan da hemen burnumuzun dibinde Bulgaristan'da var onlardan mim koruyorsa o korur korkma
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.