Mine Pakkaner
12-04-2007, 22:14
Gul_asiklari haber grubu vasıtasıyla gelen değerli bir çalışma.
ANKARA’NIN FLORASI VE KORUNMASI GEREKEN ENDEMİK BİR TÜRÜ:
“YANARDÖNER”
Prof. Dr. Mecit Vural[1] (http://www.agaclar.net/forum/#_ftn1)
Buradaki bilgiler slayt gösterisi eşliğinde Ankara’nın doğal bitkilerinden bir kesit şeklinde sunulmuştur. Bu günkü kayıtlara göre, Ankara florası 99 familya, 495 cinse ait 1365 çiçekli bitki türüne sahiptir. Bunların da 271’i (% 19.85) endemiktir. Sadece Ankara’ya özgü olan tür sayısı ise 22’dir. Yıllık ortalama yağış tutarı 346-564 mm arasında, yıllık ortalama sıcaklıklar ise 10.2-13.2 arasındadır. Ankara sıcaklık salınımları karasal özellikte olan, “yarı kurak, çok soğuk Akdeniz” ikliminin etkisi altındadır. Yükseklikler 550-2000 metreler arasında değişmektedir. Büyük kesimi bozkırlarla kaplıdır.
Ankara’da orman, bozkır, sulak alanlar ve tuzlu topraklar gibi tür zenginliğini destekleyen farklı yaşam ortamlarına (biyomlara) rastlanır. En yüksek ve yağışlı kesimler kuzeybatısında yer alan Kızılcahamam çevreleridir. Buralar, Batı Karadeniz bitki örtüsünün temsilcilerini barındırırken, Tuz Gölü Kuzeyinde, Şereflikoçhisar çevrelerinde kurakçıl ve tuzcul bitkilerle karşılaşılır. Ayaşbeli’nde killi-kireçli (marn) toprakların özel bitkileri yaşam sürerken, Nallıhan ve Polatlı yörelerinde jipsli topraklarda yetişen türlerle karşılaşılır. Kırıkkale, Bala ve Kalecik çevrelerinde serpantin kayaçlarda oluşan magnezyum, nikel, kadmiyum gibi ağır metallerce zengin kireçsiz topraklara özgü türlere de rastlanmaktadır.
Batı Karadeniz geçit kuşağında yer alan Kızılcahamam çevresinde güzel ormanlara rastlanır. İklimi diğer yörelere göre daha serin ve yağışlıdır. Bu ormanlarda göknar (Abies nordmanniana subsp. bornmuelleriana), sarıçam ve karaçam (Pinus sylvestris. Pinus nigra) gibi kozalaklı bitkiler dikkati çeker Benzer özellikteki Karadeniz kalıntı ormanına Çubuk, Karagöl’de de rastlanır. Bala, Beynam’da etrafı bozkurla çevrili dar bir alanda kurakçıl özellikte Karaçam ormanına rastlanır. Benzeri ormanlar Ankara çevresindeki dağlık kesimlerde önceden daha yaygın iken, tahribatlar sonucu ya kalıntı bozuk meşe ormanlarına veya geven (çoğunlukla Astragalus microcephalus) bozkırlarına dönüşmüştür. Yine kurakçıl karakterli meşe ormanlarına Karkasekmez, Çubuk ve Kırıkkale civarlarında rastlanmaktadır. Buralarda tüylümeşe (Quercus pubescens) ve saçlımeşe (Quercus cerris)’ler baskın olarak bulunur. Bozkırlarda bazen ormandan arta kalan indikatör ağaççık ve çalılarada rastlanır. Bunlar buraların eskiden orman olduğuna işaret eden türlerdir. Alıç ve yemişen (Crataegus orientalis, Crataegus monogyna), ahlat (Pyrus elaeagnifolia), yaban gülü (Rosa canina), ardıç (Juniperus oxycedrus) ve karamuk (Berberis crataegina) bunlara örnektir.
Türkiye‘de bitkilerin teşhis merkezleri de denebilecek olan herbaryumlar genellikle üniversitelerin botanik bilim dalarında yer alır. Ankara’da ilk herbaryum (ANK) 1933 yılında Almanya’dan gelen ilk öğretim üyelerinden Prof. Dr. Kurt Krause tarafından Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü bünyesinde kurulmuştur. Bu herbaryum daha sonra 1948 yılında Fen Fakültesi Botanik Enstitüsü’ ne taşınmıştır. Burada Bulunan bitkilerin listesi 1952 yılında Hikmet Birand tarafından “Türkiye Bitkileri” adı altında yayınlanmıştır. Kurt Krause,Türkiye’den topladığı örnekleri (yaklaşık 5600 örnek) Berlin Üniversitesi Botanik Müzesi’ne (B) vermiştir. Türkiye florası için tarihi değer taşıyan bu koleksiyon, 1943 yılında Berlin’e yapılan bombardıman sonucunda yanarak kül olmuştur.Ankara’ya özgü 22 tür bilinmektedir. Bunlar:
Achillea ketenoglui
Aethionema dumanii
Astragalus physodes subsp. acikirensis
Astragalus beypazaricus
Astragalus demirizii
Astragalus densifolius subsp. ayashensis
Astragalus kochakii
Astragalus trichostigma
Astragalus yildirimlii
Campanula damboltiana
Campanula ekimiana
Centaurea halophila
Centaurea tchihatcheffii
Cytisus acutangulus
Isatis glauca subsp. galatica
Muscari adili
Salsola grandis
Salvia aytachii
Sideritis galatica
Silene cserei subsp. aeoniopsis
Verbascum gypsisola
Verbascum heterobarbatum
Ankara’dan isim alan bitkiler:
Crocus anycrensis
Jurinea ancyrensis
Paracaryum ancyritanum
Dianthus ancyrensis
Verbascum ancyritanum
Dikmen Dağı’nın botanik izleri
Dikmen Dağı’nın Ankara florasında özel bir yeri vardır. Hikmet Birand “Alıç ağacı ile sohbetler” kitabını bu dağda, Ahlatlıbel’de yetişen heybetli ve yaşlı bir alıç ağacı ile sohbet şeklinde kaleme alarak, bitkiler alemiyle ilgili önemli bilgiler vermiştir. 1964 yılında bu dağdan isim alan endemik bir alıç türü (Crataegus dikmensis, dikmen alıcı) bilim dünyasına tanıtılmıştır. 1931 yılında Bornmueller, hodangillerden (Boraginaceae) hibrit bir türü (Moltkia x kemalpaschii ) Mustafa Kemal Paşa’nın onuruna dikmen Dağı’ndan betimlemiştir. Burada bu türün mavi çiçekli (Moltkia coerulea) ve sarı çiçekli (Moltkia aurea) ataları bir arada bulunmaktadır. Moltkia x kemalpaschii türünün çiçekleri ise mavimsi sarı renklidir.
Tehdit Altındaki türleri
Dar yayılışlı ve tükenme tehdidiyle karşı karşıya kalan türler, yayılış alanlarının genişliği ve miktarlarına göre tehlike sınıflarına ayrılırlar. Buna göre Ankara’nın öncelikli korunması gereken türleri aşağıda verilmiştir.
1-Nesli Tükenmiş (Ex)
Minuartia corymbulosa var. breviflora
2-Çok Tehlikede (CR)
Campanula damboldtiana
Centaurea tchihatcheffii
Salsola grandis
Isatis glauca subsp. Galatica
Astragalus beypazaricus
Astragalus demirizii
Muscari adili
Johrenia polyscias
3-Tehlikede (EN)
Aristolochia rechingeriana
Asyneuma linifolium subsp. nallihanicum
Campanula ekimiana
Centaurea halophila
Puccinellia anisoclada subsp. melderisiana
Paronychia kurdica var. fragilis
Astragalus panduratus
Astragalus physodes subsp. acikirensis
Astragalus trichostigma
Vicia parvula
Ornithogalum demirizianum
Verbascum gypsicola
Prangos denticulata
Kişilerden isim alan türleri
Ankara’da bazı bilim adamlarının onurlarına son yıllarda adlandırılmış 10 kadar çoğu dar yayılışlı endemik olan önemli türler de vardır. Bunlar:
Campanula ekimiana
Aethionema dumanii
Salvia aytachii
Achillea ketenoglui
Cynoglottis chetikiana
Astragalus demirizii
Astragalus kochakii
Astragalus yildirimlii
Muscari adili
Korunması gereken örnek bir endemik : Centaurea tchihatcheffii
Bunlar içinde bir tanesinin durumunu 20 yıldır yakından izlemekteyim. Son yıllarda yaşam mücadelesi veren yanardöner (Centaurea tchihatcheffii) türü Gölbaşı’nın kıyısında yer alan iki kilometre karelik dar bir alana sıkışıp kalmıştır. Ankara Valiliği Çevre Vakfı’nın (ANÇEVA) orman içi dinlenme alanı olarak düşündüğü bu sahada başlattığı faaliyetler uyarımız üzerine şu anda durdurulmuştur. Ankara valiliğinin doğayı korumada gösterdiği bu hassasiyete burada bir kez daha teşekkür ederim. Türün çimlenme biyolojisi ve populasyonuyla (nüfusuyla)) ilgili çalışmalarımız TÜBİTAK destekli projeyle de devam etmektedir. Ayrıca alanda ve yakın çevresinde çoğaltma çalışmaları da yapılmaktadır. Kırmızı renkli ve gösterişli çiçeklere sahip bu tür son yıllara kadar mayıs aylarında Ankara pazarlarında da görülmekteydi. Bu türün yetiştirilip satılması teşvik edilebilir, fakat bugüne kadar sürdürülen doğadan toplamaya dayalı pazarlamaya son verilmelidir.
Dünyada yalnızca Ankara-Gölbaşı’na bağlı Hacı Hasan Köyü civarında yetişen (özellikle eski adıyla Süleyman Demirel Ağaçlandırma sahası ve buna bitişik Opera ve Bale okuluna tahsis edilmiş alanda yetişen Yanar Döner Çiçeği (Centaurea tchihatcheffii) türünün Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alınması için çalışmalara başlandı. Bu tür, IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği) (http://www.iucn.org/) kriterlerine göre tehlike altında olan (CR) ayrıca Bern Sözleşmesine göre de kesin koruma gereken bitki türleri arasında yer alıyor. Son yıllardaki gözlemlerimizde devamlı azaldığı tespit edilen bu türün bu yılki populasyonu çok iyiydi. Ankara’ya özgü dar endemik özellik gösteren türün yerinde incelenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü koordinasyonluğunda, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Gölbaşı Belediyesi Park Bahçeler Müdürlüğü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi yetkililerinin katılımıyla 20 Mayıs 2004 Perşembe günü söz konusu türün yayılış alanı olan Gölbaşına bir inceleme gezisi düzenlenmiştir. Türün bugünkü durumuyla ilgili bilgiler verilmiştir. Basından temsilcilerin bulunması konunun basında vurgulanmasını da sağlamıştır. Aynı zamanda türün korunmasına yönelik çalışmaların başlatıldığı Çevre ve Orman Bakanlığının web sayfasında da yer almıştı.
Ankara’da Ulusal herbaryuma gereksinim
Bitki örnekleri toplanarak gazete arasında sıkıştırılarak kurutulur ve herbaryum denilen botanik araştırma müzelerinde belli bir sistematik düzende muhafaza edilir. Kartonlara yapıştırılan bu örneklerinin alt kenarındaki bir etiket üzerine bitkinin adı, toplama yeri ve tarihi de belirtilir. Böylece oluşturulan herbaryumlar zamanla örneklerin birikmesiyle zenginleşir. Dünya üzerindeki bitkilerin dağılışları ve yaşam ortamlarıyla ilgili bilgilere buralardan ulaşılır. Ayrıca bitkilerin sınıflandırılması, isimlendirilmesi ve taksonomik sorunlara çözüm getirebilmek ancak böyle merkezlerde mümkündür. Buralar bitkileri teşhis etmeye yarayan araştırma merkezleridir. Gerek botanik bahçelerinde yetiştirilen canlı örneklerin incelenmesi ve gerekse bahçede yer alan herbaryum merkezlerinde birikmiş örneklerle karşılaştırmalı çalışmalar, bitkilerin isimlendirilmesinde ve sınıflandırılmasında en sağlıklı yoldur. Herbaryumlar ne kadar zenginse bitkilerin teşhisi de o denli sağlam olur. Türkiye’deki herbaryumlar üniversitelerimiz bünyesinde kısıtlı imkanlarla kurulmuştur ve çoğunda örnek sayısı yetmiş beş binin altındadır. Diğer ülkelerdeki ulusal herbaryumlarda bu sayılar milyonlarla ifade edilir. Türkiye’de de, şimdilik en azından bir tane, örnek olacak, ülkemize yaraşır bir ulusal herbaryuma acilen ihtiyaç vardır. Yirmi seneyi aşkın süredir TÜBİTAK desteğiyle bunun planlanmasından öteye geçilemedi. Bunda botanik bahçesi için uygun yerlerin ayrılamaması ve yetkili kadroların değişen hükümetlere bağlı olarak sık değişmesi yatmaktadır. Bugün Eşkişehir yolu kenarında Köy Hizmetleri Merkez Araştırma Enstitüsünün bahçesi bu iş için alt yapısı hazır en ideal yer olarak gözükmektedir. ODTÜ, Hacettepe ve Bilkent Üniversiteleri arasında kalan ve rant değeri yüksek olan bu alanın imara açılmasını engellemek Ankara’nın güzelliğini koruyacak ve asırlar öncesi ihmal edilen Botanik Araştırma Merkezine (Botanik Bahçesi) de kavuşmamızı sağlayabilir. Bu merkez bitkilerle ilgili veritabanlarına sahip, biyoçeşitlilik çalışmaları ve türlerin korunmasıyla ilgili ulusal projeleri oluşturma ve izleme merkezi halinde faaliyetlerini sürdürmenin yanı sıra uygulamalı dallarda tarımcılara, ormancılara, çiftçilere ışık tutabilecek; öğrencilere ve halka bitkileri tanıtarak sevdirebilecek eğitim ve rehabilitasyon merkezi olacaktır. Bu gün için Ankara’ da büyük şehir belediyesinin son yıllarda kurduğu dört önemli park da, botanik bahçesi olabilecek alt yapıda ve genişliktedir. Bunlar Altın Park, Göksu Parkı, Harikalar Diyarı ve Dikmen Vadisi’dir. Yeni bir idari düzenleme ile bunlardan seçilecek herhangi birine bir araştırma merkezi (herbaryum) binası ilave edilerek de ideal bir Botanik Bahçesi’ne sahip olabiliriz.
[1] (http://www.agaclar.net/forum/#_ftnref1)G.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
ANKARA’NIN FLORASI VE KORUNMASI GEREKEN ENDEMİK BİR TÜRÜ:
“YANARDÖNER”
Prof. Dr. Mecit Vural[1] (http://www.agaclar.net/forum/#_ftn1)
Buradaki bilgiler slayt gösterisi eşliğinde Ankara’nın doğal bitkilerinden bir kesit şeklinde sunulmuştur. Bu günkü kayıtlara göre, Ankara florası 99 familya, 495 cinse ait 1365 çiçekli bitki türüne sahiptir. Bunların da 271’i (% 19.85) endemiktir. Sadece Ankara’ya özgü olan tür sayısı ise 22’dir. Yıllık ortalama yağış tutarı 346-564 mm arasında, yıllık ortalama sıcaklıklar ise 10.2-13.2 arasındadır. Ankara sıcaklık salınımları karasal özellikte olan, “yarı kurak, çok soğuk Akdeniz” ikliminin etkisi altındadır. Yükseklikler 550-2000 metreler arasında değişmektedir. Büyük kesimi bozkırlarla kaplıdır.
Ankara’da orman, bozkır, sulak alanlar ve tuzlu topraklar gibi tür zenginliğini destekleyen farklı yaşam ortamlarına (biyomlara) rastlanır. En yüksek ve yağışlı kesimler kuzeybatısında yer alan Kızılcahamam çevreleridir. Buralar, Batı Karadeniz bitki örtüsünün temsilcilerini barındırırken, Tuz Gölü Kuzeyinde, Şereflikoçhisar çevrelerinde kurakçıl ve tuzcul bitkilerle karşılaşılır. Ayaşbeli’nde killi-kireçli (marn) toprakların özel bitkileri yaşam sürerken, Nallıhan ve Polatlı yörelerinde jipsli topraklarda yetişen türlerle karşılaşılır. Kırıkkale, Bala ve Kalecik çevrelerinde serpantin kayaçlarda oluşan magnezyum, nikel, kadmiyum gibi ağır metallerce zengin kireçsiz topraklara özgü türlere de rastlanmaktadır.
Batı Karadeniz geçit kuşağında yer alan Kızılcahamam çevresinde güzel ormanlara rastlanır. İklimi diğer yörelere göre daha serin ve yağışlıdır. Bu ormanlarda göknar (Abies nordmanniana subsp. bornmuelleriana), sarıçam ve karaçam (Pinus sylvestris. Pinus nigra) gibi kozalaklı bitkiler dikkati çeker Benzer özellikteki Karadeniz kalıntı ormanına Çubuk, Karagöl’de de rastlanır. Bala, Beynam’da etrafı bozkurla çevrili dar bir alanda kurakçıl özellikte Karaçam ormanına rastlanır. Benzeri ormanlar Ankara çevresindeki dağlık kesimlerde önceden daha yaygın iken, tahribatlar sonucu ya kalıntı bozuk meşe ormanlarına veya geven (çoğunlukla Astragalus microcephalus) bozkırlarına dönüşmüştür. Yine kurakçıl karakterli meşe ormanlarına Karkasekmez, Çubuk ve Kırıkkale civarlarında rastlanmaktadır. Buralarda tüylümeşe (Quercus pubescens) ve saçlımeşe (Quercus cerris)’ler baskın olarak bulunur. Bozkırlarda bazen ormandan arta kalan indikatör ağaççık ve çalılarada rastlanır. Bunlar buraların eskiden orman olduğuna işaret eden türlerdir. Alıç ve yemişen (Crataegus orientalis, Crataegus monogyna), ahlat (Pyrus elaeagnifolia), yaban gülü (Rosa canina), ardıç (Juniperus oxycedrus) ve karamuk (Berberis crataegina) bunlara örnektir.
Türkiye‘de bitkilerin teşhis merkezleri de denebilecek olan herbaryumlar genellikle üniversitelerin botanik bilim dalarında yer alır. Ankara’da ilk herbaryum (ANK) 1933 yılında Almanya’dan gelen ilk öğretim üyelerinden Prof. Dr. Kurt Krause tarafından Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü bünyesinde kurulmuştur. Bu herbaryum daha sonra 1948 yılında Fen Fakültesi Botanik Enstitüsü’ ne taşınmıştır. Burada Bulunan bitkilerin listesi 1952 yılında Hikmet Birand tarafından “Türkiye Bitkileri” adı altında yayınlanmıştır. Kurt Krause,Türkiye’den topladığı örnekleri (yaklaşık 5600 örnek) Berlin Üniversitesi Botanik Müzesi’ne (B) vermiştir. Türkiye florası için tarihi değer taşıyan bu koleksiyon, 1943 yılında Berlin’e yapılan bombardıman sonucunda yanarak kül olmuştur.Ankara’ya özgü 22 tür bilinmektedir. Bunlar:
Achillea ketenoglui
Aethionema dumanii
Astragalus physodes subsp. acikirensis
Astragalus beypazaricus
Astragalus demirizii
Astragalus densifolius subsp. ayashensis
Astragalus kochakii
Astragalus trichostigma
Astragalus yildirimlii
Campanula damboltiana
Campanula ekimiana
Centaurea halophila
Centaurea tchihatcheffii
Cytisus acutangulus
Isatis glauca subsp. galatica
Muscari adili
Salsola grandis
Salvia aytachii
Sideritis galatica
Silene cserei subsp. aeoniopsis
Verbascum gypsisola
Verbascum heterobarbatum
Ankara’dan isim alan bitkiler:
Crocus anycrensis
Jurinea ancyrensis
Paracaryum ancyritanum
Dianthus ancyrensis
Verbascum ancyritanum
Dikmen Dağı’nın botanik izleri
Dikmen Dağı’nın Ankara florasında özel bir yeri vardır. Hikmet Birand “Alıç ağacı ile sohbetler” kitabını bu dağda, Ahlatlıbel’de yetişen heybetli ve yaşlı bir alıç ağacı ile sohbet şeklinde kaleme alarak, bitkiler alemiyle ilgili önemli bilgiler vermiştir. 1964 yılında bu dağdan isim alan endemik bir alıç türü (Crataegus dikmensis, dikmen alıcı) bilim dünyasına tanıtılmıştır. 1931 yılında Bornmueller, hodangillerden (Boraginaceae) hibrit bir türü (Moltkia x kemalpaschii ) Mustafa Kemal Paşa’nın onuruna dikmen Dağı’ndan betimlemiştir. Burada bu türün mavi çiçekli (Moltkia coerulea) ve sarı çiçekli (Moltkia aurea) ataları bir arada bulunmaktadır. Moltkia x kemalpaschii türünün çiçekleri ise mavimsi sarı renklidir.
Tehdit Altındaki türleri
Dar yayılışlı ve tükenme tehdidiyle karşı karşıya kalan türler, yayılış alanlarının genişliği ve miktarlarına göre tehlike sınıflarına ayrılırlar. Buna göre Ankara’nın öncelikli korunması gereken türleri aşağıda verilmiştir.
1-Nesli Tükenmiş (Ex)
Minuartia corymbulosa var. breviflora
2-Çok Tehlikede (CR)
Campanula damboldtiana
Centaurea tchihatcheffii
Salsola grandis
Isatis glauca subsp. Galatica
Astragalus beypazaricus
Astragalus demirizii
Muscari adili
Johrenia polyscias
3-Tehlikede (EN)
Aristolochia rechingeriana
Asyneuma linifolium subsp. nallihanicum
Campanula ekimiana
Centaurea halophila
Puccinellia anisoclada subsp. melderisiana
Paronychia kurdica var. fragilis
Astragalus panduratus
Astragalus physodes subsp. acikirensis
Astragalus trichostigma
Vicia parvula
Ornithogalum demirizianum
Verbascum gypsicola
Prangos denticulata
Kişilerden isim alan türleri
Ankara’da bazı bilim adamlarının onurlarına son yıllarda adlandırılmış 10 kadar çoğu dar yayılışlı endemik olan önemli türler de vardır. Bunlar:
Campanula ekimiana
Aethionema dumanii
Salvia aytachii
Achillea ketenoglui
Cynoglottis chetikiana
Astragalus demirizii
Astragalus kochakii
Astragalus yildirimlii
Muscari adili
Korunması gereken örnek bir endemik : Centaurea tchihatcheffii
Bunlar içinde bir tanesinin durumunu 20 yıldır yakından izlemekteyim. Son yıllarda yaşam mücadelesi veren yanardöner (Centaurea tchihatcheffii) türü Gölbaşı’nın kıyısında yer alan iki kilometre karelik dar bir alana sıkışıp kalmıştır. Ankara Valiliği Çevre Vakfı’nın (ANÇEVA) orman içi dinlenme alanı olarak düşündüğü bu sahada başlattığı faaliyetler uyarımız üzerine şu anda durdurulmuştur. Ankara valiliğinin doğayı korumada gösterdiği bu hassasiyete burada bir kez daha teşekkür ederim. Türün çimlenme biyolojisi ve populasyonuyla (nüfusuyla)) ilgili çalışmalarımız TÜBİTAK destekli projeyle de devam etmektedir. Ayrıca alanda ve yakın çevresinde çoğaltma çalışmaları da yapılmaktadır. Kırmızı renkli ve gösterişli çiçeklere sahip bu tür son yıllara kadar mayıs aylarında Ankara pazarlarında da görülmekteydi. Bu türün yetiştirilip satılması teşvik edilebilir, fakat bugüne kadar sürdürülen doğadan toplamaya dayalı pazarlamaya son verilmelidir.
Dünyada yalnızca Ankara-Gölbaşı’na bağlı Hacı Hasan Köyü civarında yetişen (özellikle eski adıyla Süleyman Demirel Ağaçlandırma sahası ve buna bitişik Opera ve Bale okuluna tahsis edilmiş alanda yetişen Yanar Döner Çiçeği (Centaurea tchihatcheffii) türünün Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alınması için çalışmalara başlandı. Bu tür, IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği) (http://www.iucn.org/) kriterlerine göre tehlike altında olan (CR) ayrıca Bern Sözleşmesine göre de kesin koruma gereken bitki türleri arasında yer alıyor. Son yıllardaki gözlemlerimizde devamlı azaldığı tespit edilen bu türün bu yılki populasyonu çok iyiydi. Ankara’ya özgü dar endemik özellik gösteren türün yerinde incelenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü koordinasyonluğunda, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Gölbaşı Belediyesi Park Bahçeler Müdürlüğü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi yetkililerinin katılımıyla 20 Mayıs 2004 Perşembe günü söz konusu türün yayılış alanı olan Gölbaşına bir inceleme gezisi düzenlenmiştir. Türün bugünkü durumuyla ilgili bilgiler verilmiştir. Basından temsilcilerin bulunması konunun basında vurgulanmasını da sağlamıştır. Aynı zamanda türün korunmasına yönelik çalışmaların başlatıldığı Çevre ve Orman Bakanlığının web sayfasında da yer almıştı.
Ankara’da Ulusal herbaryuma gereksinim
Bitki örnekleri toplanarak gazete arasında sıkıştırılarak kurutulur ve herbaryum denilen botanik araştırma müzelerinde belli bir sistematik düzende muhafaza edilir. Kartonlara yapıştırılan bu örneklerinin alt kenarındaki bir etiket üzerine bitkinin adı, toplama yeri ve tarihi de belirtilir. Böylece oluşturulan herbaryumlar zamanla örneklerin birikmesiyle zenginleşir. Dünya üzerindeki bitkilerin dağılışları ve yaşam ortamlarıyla ilgili bilgilere buralardan ulaşılır. Ayrıca bitkilerin sınıflandırılması, isimlendirilmesi ve taksonomik sorunlara çözüm getirebilmek ancak böyle merkezlerde mümkündür. Buralar bitkileri teşhis etmeye yarayan araştırma merkezleridir. Gerek botanik bahçelerinde yetiştirilen canlı örneklerin incelenmesi ve gerekse bahçede yer alan herbaryum merkezlerinde birikmiş örneklerle karşılaştırmalı çalışmalar, bitkilerin isimlendirilmesinde ve sınıflandırılmasında en sağlıklı yoldur. Herbaryumlar ne kadar zenginse bitkilerin teşhisi de o denli sağlam olur. Türkiye’deki herbaryumlar üniversitelerimiz bünyesinde kısıtlı imkanlarla kurulmuştur ve çoğunda örnek sayısı yetmiş beş binin altındadır. Diğer ülkelerdeki ulusal herbaryumlarda bu sayılar milyonlarla ifade edilir. Türkiye’de de, şimdilik en azından bir tane, örnek olacak, ülkemize yaraşır bir ulusal herbaryuma acilen ihtiyaç vardır. Yirmi seneyi aşkın süredir TÜBİTAK desteğiyle bunun planlanmasından öteye geçilemedi. Bunda botanik bahçesi için uygun yerlerin ayrılamaması ve yetkili kadroların değişen hükümetlere bağlı olarak sık değişmesi yatmaktadır. Bugün Eşkişehir yolu kenarında Köy Hizmetleri Merkez Araştırma Enstitüsünün bahçesi bu iş için alt yapısı hazır en ideal yer olarak gözükmektedir. ODTÜ, Hacettepe ve Bilkent Üniversiteleri arasında kalan ve rant değeri yüksek olan bu alanın imara açılmasını engellemek Ankara’nın güzelliğini koruyacak ve asırlar öncesi ihmal edilen Botanik Araştırma Merkezine (Botanik Bahçesi) de kavuşmamızı sağlayabilir. Bu merkez bitkilerle ilgili veritabanlarına sahip, biyoçeşitlilik çalışmaları ve türlerin korunmasıyla ilgili ulusal projeleri oluşturma ve izleme merkezi halinde faaliyetlerini sürdürmenin yanı sıra uygulamalı dallarda tarımcılara, ormancılara, çiftçilere ışık tutabilecek; öğrencilere ve halka bitkileri tanıtarak sevdirebilecek eğitim ve rehabilitasyon merkezi olacaktır. Bu gün için Ankara’ da büyük şehir belediyesinin son yıllarda kurduğu dört önemli park da, botanik bahçesi olabilecek alt yapıda ve genişliktedir. Bunlar Altın Park, Göksu Parkı, Harikalar Diyarı ve Dikmen Vadisi’dir. Yeni bir idari düzenleme ile bunlardan seçilecek herhangi birine bir araştırma merkezi (herbaryum) binası ilave edilerek de ideal bir Botanik Bahçesi’ne sahip olabiliriz.
[1] (http://www.agaclar.net/forum/#_ftnref1)G.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi