Bağlan

View Full Version : Yerel Tohum Derneği




antebi
01-01-2015, 11:10
Arkadaşlar yerel/yerli tohumların gelecek nesillere aktarılması amacı ile İzmir merkezli yerel tohum derneği kurulumunu tamamladık. Derneğin facebook sayfası https://www.facebook.com/groups/yereltohum.net/

Merkez derneğe bağlı olarak Adana yerel tohum derneğini (şube olarak) kurmak istiyorum ama tayin olma durumum var bu nedenle girişimde bulunamadım, ama bu konu ile ilgilenebilecek arkadaşlar varsa benimle irtibata geçebilirler. Ayrıca Adana yerel tohumlar olarak ta bir facebook sayfamız var, katkılarınızı beklerim.
https://www.facebook.com/groups/adanayereltohumlar/

Topluluk destekli tarım uygulamasının bir örneğini Adana da hayata geçirmek istiyorum, bu amaçla da yine bir grup kurdum. Bu konuda paylaşım ve düşüncelerinizi ve de katkılarınızı bekliyorum. https://www.facebook.com/groups/377016295805944/




MeyveliTepe
01-01-2015, 12:23
Kendine has garip bir terminolojisi olan gruptu bu, değil mi?

Bahsedilen derneği yansıtıyor mu bilmiyorum ama çapraz tozlaşma ile elde edilene hibrid diyemeyen, sadece tohum şirketlerinin pazara dönük güzel görünümlü, raf ömrü uzun ama lezzetsiz tohumlarına hibrid diyen, bir tanım olarak tüm çapraz tozlaşmaların sonunda ortaya çıkana hibrid diyenleri de kafa karıştırıcı olarak niteleyen, tuhaf ezberleri olan bir grup :)

birnefestoprak
01-01-2015, 20:55
Neden oldugunu anlayamadigim bir sekilde bir baska gruptan ayrilip kuruldu sanirim. Bu yenisini duydum ama cok asina degilim. O ayrildiklari ana grubun kullandigi terminolojiyse evlere senlik :) Dagitimini yaptiklari yerli tohum listelerinde ABD uretimi dev kabak, bas yapan brokoli gibi bitki tohumlari var. Guler misin aglar misin :) Bir de "yerli tohum demeyin yerel tohum deyin" diye uye azarliyorlar.

Ayrica "capraz tozlasma olmasaydi, bugun binlerce atalik cesit olur muydu?" sorusunu yanitlasalar cok guzel olacak...

Kendine has garip bir terminolojisi olan gruptu bu, değil mi?

Bahsedilen derneği yansıtıyor mu bilmiyorum ama çapraz tozlaşma ile elde edilene hibrid diyemeyen, sadece tohum şirketlerinin pazara dönük güzel görünümlü, raf ömrü uzun ama lezzetsiz tohumlarına hibrid diyen, bir tanım olarak tüm çapraz tozlaşmaların sonunda ortaya çıkana hibrid diyenleri de kafa karıştırıcı olarak niteleyen, tuhaf ezberleri olan bir grup :)

antebi
01-01-2015, 21:38
Sanırım bu konuda kafa karşıklığı var. Çapraz tozlaşma sonucu oluşan yeni ürün tabi ki hibrit olur, ancak hibrit denince, geri dönüşümsüz, tek yıllık tohum anlatılmak istendiğini bu konular ile az çok ilgilenenler anlayacaktır. Eğer anlamamakta ısrar eden varsa bu da kendi sorunudur. Bu konuyu da bura da tartışmak istemiyorum. Ayrıca grubun tuhaflığı nerede anlamadım. Unutmayın ki domatesin biberin ana vatanı da orta Amerikadır. Dev kabaların Amerikadan gelmiş olması onların yerel tohum olduğu gerçeğini değiştirmez.

MeyveliTepe
01-01-2015, 22:10
Sanırım bu konuda kafa karşıklığı var. Çapraz tozlaşma sonucu oluşan yeni ürün tabi ki hibrit olur, ancak hibrit denince, geri dönüşümsüz, tek yıllık tohum anlatılmak istendiğini bu konular ile az çok ilgilenenler anlayacaktır. Eğer anlamamakta ısrar eden varsa bu da kendi sorunudur. Bu konuyu da bura da tartışmak istemiyorum. Ayrıca grubun tuhaflığı nerede anlamadım. Unutmayın ki domatesin biberin ana vatanı da orta Amerikadır. Dev kabaların Amerikadan gelmiş olması onların yerel tohum olduğu gerçeğini değiştirmez.

"tabi ki hibrit" olan şeyin adı ile başka bir şeyin anlatılmak istenmesi başlı başına bir terminoloji ve tanım sorunu değil midir? Bir şey söyleyip başka bir şey anlatılmak istenmesi ise kafa karışıklığının ve tuhaflığın temelini oluşturuyor. Bahsedilen kafa karışıklığı burada değil. Hibrid'in tanımının ne olduğu literatürde belli ve tartışılacak bir şeyi yok. Bu tanım sorununun üzerine bina edilen kavram ise tuhaflığı oluşturuyor. Başka bir çok grupta da gördüğüm üzere Saraçoğlu'nun yazıları temelinde oluşturulan şehir efsaneleri tohum gerçeğini gerçeklikten uzaklaştırmaktan, önemli ölçüde hedef saptırmaktan başka bir şeye yaramıyor.

Bu gibi yapılanmaların gerçekten bilen ve bilinçli insanlar tarafından desteklenmesi isteniyor ise, ilgi duyan insanların öncelikle tohum nedir, yerel tohum nedir, nasıl oluşmuşlardır, atalık tohum nedir, yeni ve open-pollunated çeşitlerin ortaya çıkması nasıl sağlanır, yerelleştirme nedir, tohumculuk kanunu ve şirketlerin rolü nedir ve ne yapıyorlar, üretim-tüketim zincirinde tohumun rolü nedir, vs. gibi konularda iyice bilgilendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Bu yapılamayacak ise veya yapılmak istenmiyor ise en azından "cici hibrit", "öcü hibrit" filan denmeli ki gerçeklikten uzak şartlanmış kalabalıkların git gide tuhaflaşmasına sebep olunmasın.

birnefestoprak
01-01-2015, 22:14
Bugun atalik tohum tabir ettigimiz (or. Ayas Domatesi, Kirkagac Kavunu), bundan cok uzun zaman once aslinda hibritti. Yuzlerce hatta binlerce yil boyunca koyluler ve ciftciler araciligiyla amator islah yoluyla elde edilen tohumlari bugun artik atalik (dogal capraz tozlasmanin ve diger dogal sureclerin soz konusu olmadigi durumlar haricinde aslina uygun sonuc veren) tohum olarak adlandiriyoruz.

Hibrit tohumun ciftciyi tohum sirketine bagimli yapmasiyla hibrit tohumun tanimi birbirinden cok ayri seyler. Bugun herhangi bir tohum sirketinin sattigi hibrit (F1) tohumu ekip hasat ettiginiz meyvelerin tohumlarini nesiller boyu ekmeye devam ederek en sonunda hibrit olmayan, aslina uygun meyveler veren bir domates elde etmeniz mumkun.

Dev kabaklarin anavataninin Amerika kitasi olmasinin da konumuzla bir ilgisi yok. Sonucta her kabagin cikis noktasi orasi ama ornegin Adapazari Kabagi yerli bir kabaktir. Bugun, bircok ulkede hibrit olmayan ve GDO'lu organizmalarla da alakasi olmayan yeni kabak cesitleri uretiliyor. Bu uretimlerin bir kismi amator seviyede de gerceklesiyor (bunlarin icinde cok iyi cesitler var). Boyle yabanci uretim olan cesitleri, yerel tohum takasi adi altinda sanki yerli tohummus gibi dagitmak dogru degil. Listelerinizi (eger benzer uygulama sizde de varsa) kontrol etmeniz gerek.

Asagida sanirim daha once birlikte calistiginiz grubun (simdi ordan ayrilip baska bir grup kurdugunuz anlasiliyor) 2013-2014 donemi icin yayinladigi tohum dagitim listesi goruluyor. Kirmizi dikdortgenle isaretledigim tohumlara bir bakmanizi rica ederim (sadece iki ornek veriyorum).

alman balkabagi (Hokaido kabagi)
brokoli

Bu iki tohum cesidinin de Uskudar/Istanbul'dan geldigi belirtilmis. Yabanci menseyli balkabaginin ve brokolinin tohumunu Uskudar'da yetistirince bunlar yerli tohum mu oluyor (ayrica parantez icinde Hokaido kabagi denmis ki, dogrusu Hokkaido olacak ve bu aslinda cok kaliteli atalik bir Japon kabagidir; yani Almanya'yla bir ilgisi de yok :))? Siz de tohum dagitirken o ayrildiginiz gruptaki gibi mi tasnif yapiyorsunuz? Ustelik de derneklesip insanlardan aidat toplamaya baslamissiniz. Dernek paralariyla millete yabanci tohumlari yerli kabak diye gonderecekseniz bu isi hic yapmayin.

Sanırım bu konuda kafa karşıklığı var. Çapraz tozlaşma sonucu oluşan yeni ürün tabi ki hibrit olur, ancak hibrit denince, geri dönüşümsüz, tek yıllık tohum anlatılmak istendiğini bu konular ile az çok ilgilenenler anlayacaktır. Eğer anlamamakta ısrar eden varsa bu da kendi sorunudur. Bu konuyu da bura da tartışmak istemiyorum. Ayrıca grubun tuhaflığı nerede anlamadım. Unutmayın ki domatesin biberin ana vatanı da orta Amerikadır. Dev kabaların Amerikadan gelmiş olması onların yerel tohum olduğu gerçeğini değiştirmez.

ToprakDayı
02-01-2015, 03:11
İyi niyetli, hardcore tüketicileri facebook gibi en kolay ulaşılan ortamda yakalayıp bir şekilde kendilerini bu tüketici önünde yükseltmeye çalışan tohum grubu felsefesini taşıyan yapı. Neyseki tüketim sıkıyor ve insanlar yine küçük bedeller ( bilgisayardan bir siteye girerek ) ödeyerek araştırmaya yöneliyorlar.

antebi
02-01-2015, 10:22
Neden olumsuz düşündüğünüzü anlamadım. O zaman sizden tek kullanımlık geri dönüşümü olmayan tohumlar ile yerelleşmiş olan ve hibrit olarak ifade ettiğiniz tohumları bir birinden ayırt etmek için bir ayrı ayrı kelimeler oluşturmanızı istiyorum. Çok güzel iki tohumda hibrit onu bende biliyorum, hatta yan yana ektiğim domateslerden aldığım tohumlarda hibrit olabilir ama bunları birbirden ayırt edecek bir terminoloji geliştirmenizi bekliyorum.
Hokaido kabaği kabağına Üsküdar kabağı denseydi yerli mi olacaktı, Ayas domatesinin kökeni de Amerika ama ona yerli diyorsunuz aradaki farkı anlayamadım açıklarsanız sevinirim. Ayrıca derneği kuran insanları tanımadan ne için uğraştıklarını bilmeden yorum yapmak kolay geliyor. Klavye kahramanlığı kolay oluyor ama insanlar ellerini taşın altına koymuş yerel tohumlar için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Yapılan her iş doğru veya her iş yanlış denemez. Yanlışlar zaman içinde düzeltilir. Sizden de gruba dahil olarak yapılan yanlışları düzeltmek için katkılarınızı bekliyorum.

ToprakDayı
02-01-2015, 21:17
Olumsuzluklarını gördüğüm, atılan her adımın yeni olmayıp üstelik hatalı atıldığını düşündüğüm için eleştiriyorum. Ektiğiniz domates çeşidi muhakkak sizin bakımınızla çeşit özelliklerinin gelişimini sürdürecektir. Atalarımız gibi uzun süre aynı alanda, aynı ekim çeşitlerini yapmayacağınız için sizin ektiklerinizin gelişimini yıldan yıldan negatif seyre sahip olacağını düşünüyorum. Köydeki hibritlere genel olarak köylü hibriti diyoruz ?
Taşın altına el koymak sağdan soldan kopyala yapıştır paylaşımlar yapmak değildir. Sağdan soldan toparlanan bilgilerle ancak klavye kahramanlığı yapılır.
Ülkemizdeki çoğunluk sistem bu şekilde maalesef, dahil olursunuz %10 ilerleme kaydederken %90 hataları giderirsiniz.
Burada da eleştirmemiz, eksik yanlarınızı öne çıkartmamız sizin için avantajlı değil mi ? Yoksa " harika iş yapıyorsunuz "diyerek hatalarınızın devamlılığını mı sağlamalıyız ?

antebi
02-01-2015, 23:19
Olumsuzluklarını gördüğüm, atılan her adımın yeni olmayıp üstelik hatalı atıldığını düşündüğüm için eleştiriyorum. Ektiğiniz domates çeşidi muhakkak sizin bakımınızla çeşit özelliklerinin gelişimini sürdürecektir. Atalarımız gibi uzun süre aynı alanda, aynı ekim çeşitlerini yapmayacağınız için sizin ektiklerinizin gelişimini yıldan yıldan negatif seyre sahip olacağını düşünüyorum. Köydeki hibritlere genel olarak köylü hibriti diyoruz ?
Taşın altına el koymak sağdan soldan kopyala yapıştır paylaşımlar yapmak değildir. Sağdan soldan toparlanan bilgilerle ancak klavye kahramanlığı yapılır.
Ülkemizdeki çoğunluk sistem bu şekilde maalesef, dahil olursunuz %10 ilerleme kaydederken %90 hataları giderirsiniz.
Burada da eleştirmemiz, eksik yanlarınızı öne çıkartmamız sizin için avantajlı değil mi ? Yoksa " harika iş yapıyorsunuz "diyerek hatalarınızın devamlılığını mı sağlamalıyız ?

Olumlu eleştirilere hiç bir zaman itirazım olmaz, ancak derneği kuran arkadaşları sanki üç kağıtçılık yapıyormuş, insanların cebinden para alamaya çalışıyormuş gibi lanse edilmesinden rahatsız oldum. Üstelik aidat dediğiniz ücret yıllık toplam 30 lira. Derneğin masrafını karşılamaktan çok uzak bir meblağ.
Bu sene agaclar.net'in Adana toplantısında bulundum orada Bhut Jolokia biberi paylaşımı yapıldı. Bu biberi hangi sınıfa koymak gerekiyor. Yerli/Yerel olarak mı yoksa yabancı bir ürün olarak mı adlandırmalıyız?

birnefestoprak
02-01-2015, 23:29
Uskudar'da yetistirilen Japon kabagi nasil yerli/yerel degilse, Adana'da yetistirilen Bhut Jolokia da yerli degil. Adana'daki dagitimda yerli biber diye mi dagitilmis?

Olumlu eleştirilere hiç bir zaman itirazım olmaz, ancak derneği kuran arkadaşları sanki üç kağıtçılık yapıyormuş, insanların cebinden para alamaya çalışıyormuş gibi lanse edilmesinden rahatsız oldum. Üstelik aidat dediğiniz ücret yıllık toplam 30 lira. Derneğin masrafını karşılamaktan çok uzak bir meblağ.
Bu sene agaclar.net'in Adana toplantısında bulundum orada Bhut Jolokia biberi paylaşımı yapıldı. Bu biberi hangi sınıfa koymak gerekiyor. Yerli/Yerel olarak mı yoksa yabancı bir ürün olarak mı adlandırmalıyız?

ToprakDayı
02-01-2015, 23:49
Ağaçlar.net sitesinin ve sitede bulunan bizlerin Yerel Tohum veya Ulusal Tohum gibi bir iddiamız var mı ? Bu iddiası olanları eleştirmemiz yapıcı mı yıkıcı mı ?

MeyveliTepe
03-01-2015, 00:14
...
Ayrıca derneği kuran insanları tanımadan ne için uğraştıklarını bilmeden yorum yapmak kolay geliyor. Klavye kahramanlığı kolay oluyor ama insanlar ellerini taşın altına koymuş yerel tohumlar için bir şeyler yapmaya çalışıyor. Yapılan her iş doğru veya her iş yanlış denemez. Yanlışlar zaman içinde düzeltilir. Sizden de gruba dahil olarak yapılan yanlışları düzeltmek için katkılarınızı bekliyorum.

Kendi adıma söyliyeyim. Ne düşünür, faaliyetleri nedir, planları nedir, anlayışı nedir vs. derneği bilmiyorum. Birisi her nasılsa bizi facebook grubuna eklemiş, yazılanlar bizim sayfaya da düşüyor. Bir yazıda "hibrid" tohuma veryansın edilmiş, bir tanım olarak hibrid ile alakasız şeyler söylenmiş. "Hibrid" böyle bir şey değildir, kızmanız, karşı çıkmanız gereken başka bir şeydir anlamında bir yorum yazmak gafletinde bulunduk, söylenmedik laf kalmadı, nasıl kaçtığımızı bilemedik :)

Grubunuzun bu tavrı aynı zamanda derneğinizin de tavrı ve anlayışı ise kusura bakmayın bir arpa boyu yol gitmeniz kuşku götürür. İletişimde olduğunuz insanlara öncelikle önceki mesajımda sıraladığım kavramları öğretmeniz gerekir. Taşın altında olan eller, geleneksel tohumların tarihçeleriyle birlikte dağıtılması için çaba gösterenler (gerçekleşen faaliyetlerinizi, tohum envanterinizi, kataloglarınızı vs. bilmesem de) sadece grubunuz ve derneğiniz değil. Bunları söylemek de "klavye kahramanlığı" olmasa gerek. Bilimsel tanımlardan, temel kavramlardan, gerçeklerden uzaklaşarak faaliyet göstermeniz sizleri bambaşka ve çelişen hedeflere yönlendirir. Dolayısıyla katkı şöyle dursun, fersah fersah kaçmaktan başka yapılabilecek bir şey yok :)

MeyveliTepe
03-01-2015, 00:18
Ağaçlar.net sitesinin ve sitede bulunan bizlerin Yerel Tohum veya Ulusal Tohum gibi bir iddiamız var mı ? Bu iddiası olanları eleştirmemiz yapıcı mı yıkıcı mı ?

Bizim böyle bir iddiamız yok. Sadece (http://www.agaclar.net/forum/tohum-paylasim-etkinligi/)son iki senedir oluşturduğumuz detaylı kataloglar var, bir de yine son iki senede 17 bin civarında tohum poşeti dağıtımını organize ettik, o kadar. Seneye buna 20 bin + ilave geleceğini hesaplayarak organizasyonda ona göre pozisyon almaya çalışıyoruz.

MeyveliTepe
03-01-2015, 01:01
531359

Farkında olmadan varlığından haberdar olmadığımız gruplara girmişiz her nasılsa. Yukarıdaki resim "yerel tohumlarımıza sahip çıkalım" isimli bir gruptan.

Yazılanlar genelde bu gibi grupların anayasası gibi. Tek kelimesi bile doğru değil, bunu siz de biliyorsunuz ama nedense bunları söylemek insanların duymak istedikleri olduğundan mıdır nedir, karşı çıkıp doğrusu budur diyen bir yana, sürekli tekrarlanıyor.

Bu eksende yapılan bir ajitasyon tüm ülkelerdeki tohumculuk mevzuatı, tarlada üretilenin tüketiciye ulaşana kadarki sürecin nasıl şekillendiği, iyi gıda isteyenlerin hareket tarzlarının ne olması gerektiği konusunda hedefi tamamen saptırır.

Tarlada o "öcü hibridleri" ekenler ellerinde atalık tohum olmadığı ya da bulamadıkları için mi onları ekiyorlar sanıyorsunuz ki? Çiftçi isterse her tohumu bulur. Bu tohumları bulmakta bir sorun yok, hiç biri henüz kaybedilmedi. Mesele tohum değil, mesele o tohumu çiftçiye ektirip ürünü de aracının eline geçmeden tüketiciye ulaştırmakta. İşte o zaman yerli, yerel, atalık, geleneksel, her ne derseniz deyin, o tohumlar, çiftçiler ve tüketiciler kazanır. Yukarıdaki yazıyla bir şeye varılmaz, ya da tekellerin ve aracıların istediği gibi havanda su dövülmüş olur.

birnefestoprak
03-01-2015, 03:58
Siz de tohum dagitirken o ayrildiginiz gruptaki gibi mi tasnif yapiyorsunuz? Ustelik de derneklesip insanlardan aidat toplamaya baslamissiniz. Dernek paralariyla millete yabanci tohumlari yerli kabak diye gonderecekseniz bu isi hic yapmayin.

Burda soyledigim sey gayet acik; bunu baska taraflara cekmenin bir anlami yok. Maalesef bu dernegi kuranlarin da daha onceki ayrildiklari grubu idare edenlerin de yerli/yerel tohum konusunda hem kafalari oldukca karisik hem de kaynaklari arastirip bilgi sahibi olmak yolunu secmemisler. Mesele "hadi tohum alak tohum verek" mertebesine indirgenmis ama mesele o degil.

Eger Turkiye'de yerel tohum adiyla bir dernek kuruyorsaniz, herhalde Uganda'nin yerel tohumlarindan bahsetmis olmuyorsunuz, degil mi? Buraya uye olan ve konu hakkinda bilgisi olmayan vatandaslar ne icin odenek oduyor? Kendilerine Tokat'ta yetistirilen Fransiz domatesi yerel tohum olarak gonderilsin diye odemiyorlar herhalde. Siniflandirmayi boyle yapmasaniz bile, sirkulasyona soktugunuz tum tohumlarin Turkiye sinirlari icinde amator/profesyonel islah yoluyla gelistirildigi izlenimini yaratmis oluyorsunuz.

Hibrit konusundan Sn MeyveliTepe ayrintisiyla bahsetmis. Buna birsey ekleyeyim. Koylu, bahcesinde anasindan babasindan kalma atalik tohumunu yetistiriyor. Diyelim ki bahcesinde iki domates bir mevsimde kazara caprazlandi (sizin bahsettiginiz hibrit tohum ortaya cikti). Koylu ne yapsin? Hibrit tohumu icinden seleksiyon yapa yapa ekip yeni bir cesit mi elde etsin yoksa "aman hibrit tohum cok kotu, hemen firina atip yakayim" mi desin? Hadi bugune kadar gelen atalik tohumlari koruduk diyelim. Bundan 100 sene sonrasina aktaracagimiz yeni yerli atalik tohumlar nasil gelisecek? "Son 30 yil icinde ticari olmayan, tamamen amator islah yoluyla elde edilmis yerli tohumlarimizin listesini verin" desem bir cevabiniz var mi? Abuk subuk kavramlarla zaten kendi kaderine terkedilmis olan ciftcinin yanlis bilgilendirildigi ve kafasinin iyice karistirildigi cok acik.

Ticari hibrit tohumluk konusunda da cok net olan birsey var: Tohumlar da ciftci de ozgur kilinmali (kucuk ciftciden bahsediyorum). Ciftciyi kendi hibrit tohumuna mahkum eden, bagimli hale getiren tekelci sistem ve devlet degil; ciftcinin ozgurce secim yapabilmesine imkan saglayan sistem ve devlet!

Bir de son zamanlarda tureyen, Facebook'tan tohum dagitimi yapan tohum derneklerinin ortak ozelliklerini siralayalim:

1. Diyetisyen hocalarin agzindan cikan herseyi cok dogru bilgilermis gibi benimseyip baska insanlari da yanlis bilgilendirmek, kendi kafa karisikligini uyelerine de aktarmak.

2. Yerli ticari tohum piyasasina karsi olmak. Istiyorlar ki, tohum asla ticari olmasin. Onlar icin butun tohum sirketleri mutlaka bir noktada kuresel tohum piyasasinin birer piyonu olmaya mahkum.

Karaot Tohum Dernegi var. Karaot Tohum Sirketi niye olamiyor? Seferihisar'da Can Yucel Tohum Merkezi var. Seferihisar'da koylunun kendi uretimi olan tohumlari sattigi bir yerel tohum sirketi neden olamiyor? Koylu mahsulu satiyor da, yine kendi uretimi olan tohumu niye satamasin? Kucuk aile sirketleri halinde kendi yoresinin tohumlarini satan sirketler niye ortaya cikamiyor? Konu hep gelip GDO'lu ve hibrit tohum satan buyuk sirketlere dayaniyor. Soz konusu mantiga gore, herkes bir sekilde bu sirketlerle baglantili ve buyuk bir komplonun parcasi...

antebi
03-01-2015, 10:06
Uskudar'da yetistirilen Japon kabagi nasil yerli/yerel degilse, Adana'da yetistirilen Bhut Jolokia da yerli degil. Adana'daki dagitimda yerli biber diye mi dagitilmis?

Ağaçlar.net sitesinin ve sitede bulunan bizlerin Yerel Tohum veya Ulusal Tohum gibi bir iddiamız var mı ? Bu iddiası olanları eleştirmemiz yapıcı mı yıkıcı mı ?

Pardon da agaclar net sitesinde veya toplantılarında dağıtılan ve benimde almış olduğum ve paylaşımda bulunduğum tohumları, tek yıllık geri dönüşümsüz endüstriyel tarımda kullanılan hibrit tohum diyerek mi paylaşımda bulunuluyor?
Yerel/Yerli tohum iddiası olanları neden ve hangi yetki ile eleştireceksiniz?

Kendi adıma söyliyeyim. Ne düşünür, faaliyetleri nedir, planları nedir, anlayışı nedir vs. derneği bilmiyorum. Bir yazıda "hibrid" tohuma veryansın edilmiş, bir tanım olarak hibrid ile alakasız şeyler söylenmiş. "Hibrid" böyle bir şey değildir, kızmanız, karşı çıkmanız gereken başka bir şeydir anlamında bir yorum yazmak gafletinde bulunduk, söylenmedik laf kalmadı, nasıl kaçtığımızı bilemedik :)

Taşın altında olan eller, geleneksel tohumların tarihçeleriyle birlikte dağıtılması için çaba gösterenler (gerçekleşen faaliyetlerinizi, tohum envanterinizi, kataloglarınızı vs. bilmesem de) sadece grubunuz ve derneğiniz değil. Bunları söylemek de "klavye kahramanlığı" olmasa gerek. Bilimsel tanımlardan, temel kavramlardan, gerçeklerden uzaklaşarak faaliyet göstermeniz sizleri bambaşka ve çelişen hedeflere yönlendirir. Dolayısıyla katkı şöyle dursun, fersah fersah kaçmaktan başka yapılabilecek bir şey yok :)

Sayın Meyvelitepe keşke gruptan ayrılmayıp insanların bilgilenmesine yardımcı olsaydınız. Bu arada derneğin amacını da öğrenseydiniz böyle peşin hükümlü kararlar vermeseydiniz. Hibrit konusundaki tartışmayı bende takip ettim ve sizi desteklemek amacıyla Hibrit tohum nedir diye bir yazı yazıp paylaşmıştım ve o yazımda ilk cümlem "Gruptaki paylaşımlarda hibrit tohum dendiğinde tek kullanımlık tohum, geri dönüşümsüz tohum ifade edilmektedir, yoksa doğal olarak melezlenen atalık tohumlarımız değil." ifadesini kullanmıştım. Sizde o yazımla ilgili olarak olumlu düşüncenizi belitmiş ve iki tohumu birbirinden ayıracak bir kavram olmamasından duyduğunuz rahatsızlığı belirtmiştiniz. Arzu ederseniz o yazışmanın tamamını buraya ekleyebilirim.

Envanter ve katalog konusu da yıllar içinde yavaş yavaş oluşacaktır. Dernek dağıtımını yaptığı tohumları sağdan soldan toplamıyor, tamamen özel olarak derneğe tahsis edilmiş bahçe de yetiştirilen ürünlerin tohumları dağıtılmaktadır.

Bizim böyle bir iddiamız yok. Sadece (http://www.agaclar.net/forum/tohum-paylasim-etkinligi/)son iki senedir oluşturduğumuz detaylı kataloglar var, bir de yine son iki senede 17 bin civarında tohum poşeti dağıtımını organize ettik, o kadar. Seneye buna 20 bin + ilave geleceğini hesaplayarak organizasyonda ona göre pozisyon almaya çalışıyoruz.

Grupta 15000 civarında üye var, Bunlardan sadece 1000 tanesi tohum talebinde bulunsa her üyeye 20-25 çeşit tohum gönderildiği düşünülürse dağıtımı yapılan sayı ortaya çıkar.Bu rakam seneye ne olur bilemem.

531359

Farkında olmadan varlığından haberdar olmadığımız gruplara girmişiz her nasılsa. Yukarıdaki resim "yerel tohumlarımıza sahip çıkalım" isimli bir gruptan.
Yazılanlar genelde bu gibi grupların anayasası gibi. Tek kelimesi bile doğru değil,


Yazılanların doğru olmadı konusunda veya aksini ispatlayacak elinizde belge varmı?
Arada fark yokta acaba atalık bir domateste bulunan likopen miktarı herhangi bir f1 domateste bulunan likopen miktarı ile eş değerde midir?
Son yıllarda domateslerin likopen miktarını artırma yönünde çalışmalar yapılıyor, sebebi ne ki?

531359

Tarlada o "öcü hibridleri" ekenler ellerinde atalık tohum olmadığı ya da bulamadıkları için mi onları ekiyorlar sanıyorsunuz ki? Çiftçi isterse her tohumu bulur. Bu tohumları bulmakta bir sorun yok, hiç biri henüz kaybedilmedi. Mesele tohum değil, mesele o tohumu çiftçiye ektirip ürünü de aracının eline geçmeden tüketiciye ulaştırmakta. İşte o zaman yerli, yerel, atalık, geleneksel, her ne derseniz deyin, o tohumlar, çiftçiler ve tüketiciler kazanır.

Bu konuda TOPLULUK/TOPLUM DESTEKLİ TARIM UYGULAMASI projemiz var ve çalışmalar devam ediyor, sizinde katılımızı bilgilerinizden faydalanmak isterim.

Maalesef bu dernegi kuranlarin da daha onceki ayrildiklari grubu idare edenlerin de yerli/yerel tohum konusunda hem kafalari oldukca karisik hem de kaynaklari arastirip bilgi sahibi olmak yolunu secmemisler. Mesele "hadi tohum alak tohum verek" mertebesine indirgenmis ama mesele o degil.

Bu kanıya nereden vardınız bilemiyorum. Sizi böyle düşündürmeye yönelten sebepleri açıklarsanız konuyu aydınlatmış olursunuz.

Eger Turkiye'de yerel tohum adiyla bir dernek kuruyorsaniz, herhalde Uganda'nin yerel tohumlarindan bahsetmis olmuyorsunuz, degil mi? Buraya uye olan ve konu hakkinda bilgisi olmayan vatandaslar ne icin odenek oduyor? Kendilerine Tokat'ta yetistirilen Fransiz domatesi yerel tohum olarak gonderilsin diye odemiyorlar herhalde.


Uganda da ki yerel tohumda yerel tohumdur, yeterki bizim topraklarımıza uyum sağlasın. Anadolu topraklarında yetişen ürünlerin sadece %30-40 kadarının mensei Anadoludur, kalan kısmı dışarıdan gelmiştir. Sanırım yerel kavramında anlaşamıyoruz, kaldı ki Tokat ta yetişen Fransız domatesi bölgeye uyum sağlamışsa o da artık yerel tohum sınıfına konur.Yerel tohumdan anlatmak istediği sürdürülebilir bir tohum olması gerektiğidir. Amerikan kabağı Türkiyede yetiştirilip tohumu dağıtılıyorsa Tokat ta yetiştirilen Fransız domatesinin tohumu da dağıtılabilir. Ayrıca tohum paylaşımı için derneğe üye olma gibi bir şart yok, var da ben mi bilmiyorum?

Koylu, bahcesinde anasindan babasindan kalma atalik tohumunu yetistiriyor. Diyelim ki bahcesinde iki domates bir mevsimde kazara caprazlandi (sizin bahsettiginiz hibrit tohum ortaya cikti). Koylu ne yapsin? Hibrit tohumu icinden seleksiyon yapa yapa ekip yeni bir cesit mi elde etsin yoksa "aman hibrit tohum cok kotu, hemen firina atip yakayim" mi desin?

Böyle bir söylemim yok.



"Son 30 yil icinde ticari olmayan, tamamen amator islah yoluyla elde edilmis yerli tohumlarimizin listesini verin" desem bir cevabiniz var mi?

Ticari hibrit tohumluk konusunda da cok net olan birsey var: Tohumlar da ciftci de ozgur kilinmali (kucuk ciftciden bahsediyorum). Ciftciyi kendi hibrit tohumuna mahkum eden, bagimli hale getiren tekelci sistem ve devlet degil; ciftcinin ozgurce secim yapabilmesine imkan saglayan sistem ve devlet!


Yerli tohum listesi bende yok sizde varsa faydalanmak isterim :)

Devlet kendi yetiştirdiği tohumu kullanan çiftciye destek veriyor da benim mi haberim yok?



1. Diyetisyen hocalarin agzindan cikan herseyi cok dogru bilgilermis gibi benimseyip baska insanlari da yanlis bilgilendirmek, kendi kafa karisikligini uyelerine de aktarmak.

2. Yerli ticari tohum piyasasina karsi olmak. Istiyorlar ki, tohum asla ticari olmasin. Onlar icin butun tohum sirketleri mutlaka bir noktada kuresel tohum piyasasinin birer piyonu olmaya mahkum.


1- Yanılıyorsunuz
2- Kısır olan, tek yıllık olan, geri dönüşümsüz olan tohumların ticaretine karşıyım ki sizinde karşı olmanızı beklerim.



Karaot Tohum Dernegi var. Karaot Tohum Sirketi niye olamiyor? Seferihisar'da Can Yucel Tohum Merkezi var. Seferihisar'da koylunun kendi uretimi olan tohumlari sattigi bir yerel tohum sirketi neden olamiyor? Koylu mahsulu satiyor da, yine kendi uretimi olan tohumu niye satamasin? Kucuk aile sirketleri halinde kendi yoresinin tohumlarini satan sirketler niye ortaya cikamiyor? Konu hep gelip GDO'lu ve hibrit tohum satan buyuk sirketlere dayaniyor. Soz konusu mantiga gore, herkes bir sekilde bu sirketlerle baglantili ve buyuk bir komplonun parcasi...

Sanırım köylünün kendi ürettiği tohumu satma hakkınının 2006 yılında çıkarılan tohumculuk yasası ile elinden alındığını bilmiyorsunuz! :)

bahcedenn
03-01-2015, 12:16
Olumlu eleştirilere hiç bir zaman itirazım olmaz, ancak derneği kuran arkadaşları sanki üç kağıtçılık yapıyormuş, insanların cebinden para alamaya çalışıyormuş gibi lanse edilmesinden rahatsız oldum. Üstelik aidat dediğiniz ücret yıllık toplam 30 lira. Derneğin masrafını karşılamaktan çok uzak bir meblağ.


Grupta 15000 civarında üye var, Bunlardan sadece 1000 tanesi tohum talebinde bulunsa her üyeye 20-25 çeşit tohum gönderildiği düşünülürse dağıtımı yapılan sayı ortaya çıkar.Bu rakam seneye ne olur bilemem.


Derneğin masrafını karşılayabilmesi için,

Gruptaki tüm üyeler aidatını ödüyorsa 15.000 üye X 30 TL = 450.000 TL toplanıyor.

Sadece tohum talebinde bulunanlar aidatını ödüyorsa 1.000 üye X 30 TL = 30.000 TL toplanıyor.

Sizin yazdığınız ifadelerden bu bilgiler ortaya çıkıyor.

birnefestoprak
03-01-2015, 18:36
1.
Sanırım köylünün kendi ürettiği tohumu satma hakkınının 2006 yılında çıkarılan tohumculuk yasası ile elinden alındığını bilmiyorsunuz!

Tohumculuk kanununun neleri kisitladigini/yasakladigini sormuyorum. Dernek olarak, yasanin yerli ticari tohum uretimine getirdigi bu kisitlamalarin ortadan kaldirilmasi konusunda dernek olarak ne gibi calismalar yaptiginizi soruyorum. Yerli ticari tohum uretimi yapan sirketler sizce var olmali mi yoksa yerli tohum sadece takaslarla/tohum dagitimiyla mi yayginlastirilmali?

2.
Uganda da ki yerel tohumda yerel tohumdur, yeterki bizim topraklarımıza uyum sağlasın.

Yukarda sizin bahsettiginiz ve dernek sayfalarinda sikca gorulen "yerellik" kavrami, maalesef ilk kim yaptiysa ceviriyi yapan kisi tarafindan, Ingilizce'deki orjinalindan Turkce'ye yanlis cevrilmis. Bir kere, yerel tohum kavrami aciklanirken referans verilmesi zorunludur. Turkiye'ye getirip ektiginiz yabanci tohuma "yerel tohum" diyemezsiniz; boyle bir tanim yok. Turkiye'yi referans alacaksak, Ankara'nin yerel tohumu, Manisa'nin yerel tohumu denilebilir. Fransa referans alinacaksa, once Fransa'nin yerli tohumu (Fransa sinirlari icinde gelismis tohum), sonra da yore adi belirtilerek ornegin Marseille'in yerel tohumu denilebilir. Ayrica bizde tarihsel olarak arsivcilik zayif oldugu icin bircok atalik cesidimizle ilgili bilgi mevcut degil ama Bati uygarliklarinda atalik tohumlar, mumkun oldugunca tarihceleriyle birlikte anilirlar ve uretilirler ki bu ayrica bir kulturel onur meselesidir onlar icin. Adamlar Charentais kavununundan bahsederken, buyuk bir gurur ve ozguvenle bahsederler. Tohumlarin sahipsizlik durumu, bize mahsus bir hastalik.

3.
Dernegin Adana icin actiginiz Facebook sayfasindaki arka plan resminin ustunde soyle yaziyor:

Amacimiz; yerli degil YEREL TOHUMLARIN kullanimini artirmak icin bu tohumlarin uretimini desteklemek ve paylasimina yardimci olmaktir

Yukardaki ifadede ne demek istiyorsunuz?

4.
Anadolu topraklarında yetişen ürünlerin sadece %30-40 kadarının mensei Anadoludur, kalan kısmı dışarıdan gelmiştir. Sanırım yerel kavramında anlaşamıyoruz, kaldı ki Tokat ta yetişen Fransız domatesi bölgeye uyum sağlamışsa o da artık yerel tohum sınıfına konur.Yerel tohumdan anlatmak istediği sürdürülebilir bir tohum olması gerektiğidir.

Vah ki ne vah. Biz gece gunduz Anadolu'ya ait geleneksel/atalik tohumlarin tasnifini yapmak, arsivlemek icin ugrasaduralim siz de Fransa'ya ait atalik tohumlari (tohumu saklanip ertesi sene ekildiginde aslina uygun sonuclar veren ve kimisi on yillar kimisi de yuzyillar boyu ekilegelen tohumlardan bahsediyorum), "yerel tohum" adiyla yerli ureticiye dagitin. Sizin bahsettiginiz yerel tohum kavramiyla (tekrar belirteyim, dunya literaturunde sizin yaptiginiz sekliyle yapilmis bir tanimlama yok) yine dunya standartlari belli olan atalik tohum kavrami birbirinden cok farkli seyler.

Eger bir domates, Anadolu topraklarinda bundan 200 yil once bir koylu tarafindan amator islah yoluyla edilmisse, domatesin anavataninin Guney Amerika olduguna bakilmaksizin, o domates artik Anadolu menseylidir. Yine dunya literaturunde, sizin tanimladiginiz gibi bir mensey kavrami yok. O zaman referans noktasi olarak Isa'nin dogumunu alip butun kulturel aidiyetleri bir kenara birakalim. Bir aci biberin, herhangi bir toplumda kendine yer bulup cok ekilir olmasinin sosyal ve kulturel tercihlerle dogrudan ilgisi var. Sizin mantiginiza gore Karabuk'un Maniye domatesi, Guney Amerika'ya ait bir domates mi oluyor?

5.
Sn MeyveliTepe'nin paylastigi burdaki (http://www.agaclar.net/forum/attachments/dogasever-web-siteleri/531359-pic2.jpg) alinti kime/hangi kaynaga ait, bilgi verebilir misiniz (kopyala/yapistir yapilmis)?

6.
2014 yilinda dernek olarak kac cesit tohumun dagitimini yaptiniz? Bunlarin hepsini sozunu ettiginiz uretim bahcelerinde mi urettiniz? Yerel tohum senliklerine katilip topladiginiz tohumlari, bu bahcelerde kendiniz uretmeden dernek uyelerine dagittiginiz oluyor mu? Dagittiginiz tohumlar icinde yerli/yabanci tohum orani nedir?

7.
2- Kısır olan, tek yıllık olan, geri dönüşümsüz olan tohumların ticaretine karşıyım ki sizinde karşı olmanızı beklerim.

Zaten sorun, ciftcinin ozgurlugunun elinden alinmasiyla ilgili, degil mi? Hic kimse koylunun/ciftcinin fikrini sormuyor. Herkes birsey dayatip baska birseyi yasaklama derdinde. Hukumet, ciftcinin atalik tohumunu ekmesini yasakliyor, sizinki gibi dernekler de hibrit tohum ekmesine karsi. Yani ciftci, oyle para kazanacagini dusunuyorsa ve kendi tercihiyle hibrit tohum ekmek istiyorsa, niye ekemiyor? Ciftciyi egitmekten, dogru bilgilendirmekten kastiniz, "hibrit tohum ekemezsin, atalik tohum da ekemezsin" demek mi? Bu, ciftciyi aptal yerine koymaktan, birilerinin onun adina karar vermeye calismasindan baska birsey degil mi? Ne onu ekebilecek ne oburunu; ne yapacak acliktan agzi mi kokacak?

antebi
03-01-2015, 18:40
Derneğin masrafını karşılayabilmesi için,

Gruptaki tüm üyeler aidatını ödüyorsa 15.000 üye X 30 TL = 450.000 TL toplanıyor.

Sadece tohum talebinde bulunanlar aidatını ödüyorsa 1.000 üye X 30 TL = 30.000 TL toplanıyor.

Sizin yazdığınız ifadelerden bu bilgiler ortaya çıkıyor.

Bu konuda hiç araştırma yapmadığınız çok belli, grup üyeliği ile dernek üyeliği birbirinden tamamen bağımsız, birbirleri ile alakaları yok.Ne grup üyelerinden ne de tohum isteyen üyelerden aidat alınır/alınıyor gibi bir ifadem varmı? İkincisi tohum paylaşımının da dernek üyeliği ile ilgisi yok. Tohum isteyen grup üyelerinden hiç bir şekilde para talebi yapılmamaktadır. İsterseniz denemek amaçlı gruba üye olup bu soruları oradan sorup cevabını rahatlıkla alabilirsiniz. Lütfen bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın..

bahcedenn
03-01-2015, 19:09
Bu konuda hiç araştırma yapmadığınız çok belli, grup üyeliği ile dernek üyeliği birbirinden tamamen bağımsız, birbirleri ile alakaları yok.Ne grup üyelerinden ne de tohum isteyen üyelerden aidat alınır/alınıyor gibi bir ifadem varmı? İkincisi tohum paylaşımının da dernek üyeliği ile ilgisi yok. Tohum isteyen grup üyelerinden hiç bir şekilde para talebi yapılmamaktadır. İsterseniz denemek amaçlı gruba üye olup bu soruları oradan sorup cevabını rahatlıkla alabilirsiniz. Lütfen bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın..

Gidip hiç bir yerde araştırma yapmadım. Siz burada ne yazdıysanız onu okudum ve anladım. Buradaki paylaşımınızdan da genel tabloya baktığımda bahsettiğiniz dernek ile grubun aynı birlikteliği ifade ettiğini düşündüm. Yazdığım hiç bir şeyde de zaten yorum yapmadım.

antebi
03-01-2015, 19:11
1.


Tohumculuk kanununun neleri kisitladigini/yasakladigini sormuyorum. Dernek olarak, yasanin yerli ticari tohum uretimine getirdigi bu kisitlamalarin ortadan kaldirilmasi konusunda dernek olarak ne gibi calismalar yaptiginizi soruyorum. Yerli ticari tohum uretimi yapan sirketler sizce var olmali mi yoksa yerli tohum sadece takaslarla/tohum dagitimiyla mi yayginlastirilmali?

2.


Yukarda sizin bahsettiginiz ve dernek sayfalarinda sikca gorulen "yerellik" kavrami, maalesef ilk kim yaptiysa ceviriyi yapan kisi tarafindan, Ingilizce'deki orjinalindan Turkce'ye yanlis cevrilmis. Bir kere, yerel tohum kavrami aciklanirken referans verilmesi zorunludur. Turkiye'ye getirip ektiginiz yabanci tohuma "yerel tohum" diyemezsiniz; boyle bir tanim yok. Turkiye'yi referans alacaksak, Ankara'nin yerel tohumu, Manisa'nin yerel tohumu denilebilir. Fransa referans alinacaksa, once Fransa'nin yerli tohumu (Fransa sinirlari icinde gelismis tohum), sonra da yore adi belirtilerek ornegin Marseille'in yerel tohumu denilebilir. Ayrica bizde tarihsel olarak arsivcilik zayif oldugu icin bircok atalik cesidimizle ilgili bilgi mevcut degil ama Bati uygarliklarinda atalik tohumlar, mumkun oldugunca tarihceleriyle birlikte anilirlar ve uretilirler ki bu ayrica bir kulturel onur meselesidir onlar icin. Adamlar Charentais kavununundan bahsederken, buyuk bir gurur ve ozguvenle bahsederler. Tohumlarin sahipsizlik durumu, bize mahsus bir hastalik.

3.
Dernegin Adana icin actiginiz Facebook sayfasindaki arka plan resminin ustunde soyle yaziyor:



Yukardaki ifadede ne demek istiyorsunuz?

4.


Vah ki ne vah. Biz gece gunduz Anadolu'ya ait geleneksel/atalik tohumlarin tasnifini yapmak, arsivlemek icin ugrasaduralim siz de Fransa'ya ait atalik tohumlari (tohumu saklanip ertesi sene ekildiginde aslina uygun sonuclar veren ve kimisi on yillar kimisi de yuzyillar boyu ekilegelen tohumlardan bahsediyorum), "yerel tohum" adiyla yerli ureticiye dagitin. Sizin bahsettiginiz yerel tohum kavramiyla (tekrar belirteyim, dunya literaturunde sizin yaptiginiz sekliyle yapilmis bir tanimlama yok) yine dunya standartlari belli olan atalik tohum kavrami birbirinden cok farkli seyler.

Eger bir domates, Anadolu topraklarinda bundan 200 yil once bir koylu tarafindan amator islah yoluyla edilmisse, domatesin anavataninin Guney Amerika olduguna bakilmaksizin, o domates artik Anadolu menseylidir. Yine dunya literaturunde, sizin tanimladiginiz gibi bir mensey kavrami yok. O zaman referans noktasi olarak Isa'nin dogumunu alip butun kulturel aidiyetleri bir kenara birakalim. Bir aci biberin, herhangi bir toplumda kendine yer bulup cok ekilir olmasinin sosyal ve kulturel tercihlerle dogrudan ilgisi var. Sizin mantiginiza gore Karabuk'un Maniye domatesi, Guney Amerika'ya ait bir domates mi oluyor?

5.
Sn MeyveliTepe'nin paylastigi burdaki (http://www.agaclar.net/forum/attachments/dogasever-web-siteleri/531359-pic2.jpg) alinti kime/hangi kaynaga ait, bilgi verebilir misiniz (kopyala/yapistir yapilmis)?

6.
2014 yilinda dernek olarak kac cesit tohumun dagitimini yaptiniz? Bunlarin hepsini sozunu ettiginiz uretim bahcelerinde mi urettiniz? Yerel tohum senliklerine katilip topladiginiz tohumlari, bu bahcelerde kendiniz uretmeden dernek uyelerine dagittiginiz oluyor mu? Dagittiginiz tohumlar icinde yerli/yabanci tohum orani nedir?

7.


Zaten sorun, ciftcinin ozgurlugunun elinden alinmasiyla ilgili, degil mi? Hic kimse koylunun/ciftcinin fikrini sormuyor. Herkes birsey dayatip baska birseyi yasaklama derdinde. Hukumet, ciftcinin atalik tohumunu ekmesini yasakliyor, sizinki gibi dernekler de hibrit tohum ekmesine karsi. Yani ciftci, oyle para kazanacagini dusunuyorsa ve kendi tercihiyle hibrit tohum ekmek istiyorsa, niye ekemiyor? Ciftciyi egitmekten, dogru bilgilendirmekten kastiniz, "hibrit tohum ekemezsin, atalik tohum da ekemezsin" demek mi? Bu, ciftciyi aptal yerine koymaktan, birilerinin onun adina karar vermeye calismasindan baska birsey degil mi? Ne onu ekebilecek ne oburunu; ne yapacak acliktan agzi mi kokacak?

1- Yerli tohum üreten ('. sene ekimi yapıldığında yine ürün verecek olan) firmalar tabi ki de olmalı, olmaması için bir sebep görmüyorum, böyle bir şey de zaten söylemedim. Arada https://www.change.org/p/tar%C4%B1m-bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-tohumculuk-kanunu-iptal-olsun-yerli-tohum-kullanilsin böyle paylaşımlarda yapıyoruz.

2- Benimle burada neden çelişki yaşadınız anlamadım bende size katılıyorum.

3- Yerli de olsa hibrit (Geri dönüşümsüz, tek yıllık) tohuma karşı olduğumuzu vurgulamak istedim.

4- Bir tohumun yerellilik özeliği kazanması için üretim yapıldığı araziyde kaç yıl üretilmesi gerekir? Bunun bir kıstası varmı? Kamba biberine Kamber biber denince yerel oluyor, red robin domates tohumu atalık tohum diye satılıyor, bunlar nasıl oluyor?

5- Kaynak te kime ait olduğu da yazıyor zaren, yazanlar sizin merakınızı gidermeye yetmedi ise grupta yazının sahibine sorabilirsiniz, engel yok.

6- 2014 yılında dernek kurulumu yeni olduğu için dernek olarak 1 tane bile tohum dağıtımı yapılmadı. Ancak 2015 yılında dağıtılacak olan tohumların tamamı derneğe ait bahçede tamamen tohum alma amacıyla üretimi yapılan ürünlerden alınan tohumlar olacaktır. Dernek olarak şenliklere tohum toplamak için değil tohum dağıtımı yapmak için katılım sağlanacaktır, takip edebilirsiniz.

7- Çiftçinin atalık tohum ekmesini yasaklayan bir kanuni yönetmelik veya tamim varmı.? Yasak olduğunu nereden çıkartınız. Dernek olarak kimsenin ne ekip ne biçip ne yiyeceğine karışma yetkini kendimizde görmüyoruz, Bizim ki sadece düşünce paylaşımı ve öneri, uyup uymamak, tutup tutmamak çiftçinin bileceği bir iştir.

birnefestoprak
03-01-2015, 20:49
Hem sizin hem ayrildiginiz grubun kullandigi yerel tohum kavrami uydurma bir kavramdir. Bu kavramin Turkceye cevrildigi orjinalinde sizin kullandiginiz gibi bir anlam soz konusu degil. Orjinalinde "yerel tohum" dendiginde, icinde bulunulan yorenin tohumu kastedilir. Eger Yunanistan'in bir koyunde bir Italyan biberi ekiliyorsa, bu bibere Yunanistan'in yerel biberi degil; Italya'nin falanca bolgesinin yerel biberi denir. Sizin kullandiginiz sekliyle yerel tohum kavrami hem teknik anlamda hem de Turkcesi itibariyle cok sorunludur ve konu hakkinda bilgisi olmayanlari yanlis yonlendiricidir.

Yerli de olsa hibrit (Geri dönüşümsüz, tek yıllık) tohuma karşı olduğumuzu vurgulamak istedim.

Atalik tohuma sahip ciktiktan sonra, hibrit tohum uretiminde bence herhangi bir sakinca yok. Kucuk uretici hem atalik tohumunu korusun; hem de refah seviyesini ve pazardaki payini arttiracaksa hibrit tohumunu eksin (bu arada GDO=hibrit demek degil). Yeryuzundeki butun hibrit tohum ureticileri de kuresel uretici degil. Kaliteli ve besin degeri yuksek yeni cesitler ureten kucuk olcekli ve durust tohum ureticileri de var. Bu konuda da herkesi kuresel bir oyunun parcasi gosterip, insanlari yanlis yonlendiriyorsunuz.

Bir tohumun yerellilik özeliği kazanması için üretim yapıldığı araziyde kaç yıl üretilmesi gerekir? Bunun bir kıstası varmı? Kamba biberine Kamber biber denince yerel oluyor, red robin domates tohumu atalık tohum diye satılıyor, bunlar nasıl oluyor?

"Bir tohumun yerellilik ozelligi kazanmasi" gibi bir durum soz konusu degil. Boyle bir kavram yok. Bir Fransiz tohumunu Turkiye'nin bir koyunde 100 senedir yetistiriyorsaniz, o yine Fransiz tohumudur, bu kadar basit. Bir tohumun uzun yillar boyunca bir iklimde yetistirildiginde o iklime uyum saglamasi durumu da (tohumun adaptasyonu) tohum sirketlerinin sisirdigi bir kavramdir. Eger tohum ekim zamanlarini ve sartlarini dogru ayarlarsaniz, belli bir adaptasyon surecine gerek olmadan da, Turkiye'nin kuzeyinde yetisen tohumlarin (oncelikli olarak zirai tohumlari kastediyorum) tamamina yakinini basariyla guneyinde de yetistirebilirsiniz. Bunun tersi de dogrudur. Tohum adaptasyonu da cok yanlis anlasilan bir kavram.

Kirkagac Kavunu'nu ele alalim. Ilk cikis zamani hakkinda fikrim yok. Diyelim ki, bu kavun ilk kez 1600 yilinda bir koylu tarafindan amator islahla elde edildi. Genel kabul, kavunun 2 jenerasyon (yaklasik 50 yil) sonra, yani 1650 itibariyle geleneksel kavun statusu kazanmis olacagi yonunde. Bugun artik bir atalik yerli kavun cesididir. Bunun yaninda, bugun artik ekimi cok yayginlasmis, 20 yuzyilin ikinci yarisi icinde tohum sirketlerinin veya devletin tohum uretimi calismalarinin sonucu olarak uretilmis tohumlar var. Bunlar da bugun artik geleneksel tohumdur (ben bunlara atalik tohum demem).

Red Robin domatesi, aslina uygun meyveler veren bir geleneksel domates cesidi (dogada herhangi bir capraz tozlasma olmadiysa, tohumunu ektiginiz zaman ayni sonucu verecek). Eger amator islahla birkac jenerasyon once elde edildiyse atalik bir cesit; ticari uretim sonucunda elde edilmis bile olsa geleneksel tohum olma ozelligini koruyor. Kamber Biberi adinda, kultivarlarindan birisi Bilecik'e ait olan bir biber cesidi var; atalik yerli cesittir. Kamba cesidiyle, Bulgaristan'a ait biberi kastediyorsaniz o baska bir biber (ayni tohum, zaman icinde, acilimlar yaparak farkli kultivarlar da gelistirebilir). Bulgaristan'dan ozellikle 20. yuzyil baslarinda goc eden Turkler araciligiyla Turk topraklarina getirilmis ve yukarda siraladigim ozellikleri tasiyan cok sayida cesit var. Bunlar yerli atalik tohum statusunu coktan haketmislerdir.

Çiftçinin atalık tohum ekmesini yasaklayan bir kanuni yönetmelik veya tamim varmı.?

Ciftcinin atalik tohum ekmesinin onune cok buyuk engeller cikaran sertifikali tohum uygulamasi var (bazi uygulamalar, yavas yavas, birden tepki cekmeyecek sekilde hayata geciriliyor). Eger tohum sirketi, devletin sertifika onayi vermedigi tohumu uretemiyorsa ve ayni devlet ciftciye sertifikasiz tohum ekemeyecegini soyluyorsa, bu ne demek oluyor? Sertifika verilen atalik tohum sayisi gittikce azalmiyor mu? Gen havuzu, Aci Kil Biber, Pala Patlican, Kirkagac Kavunu gibi cesitler cercevesine indirilip iyice daraltilmis olmuyor mu?

Son olarak asagidaki ifadede ne demek istediginiz hakikaten anlamadim; lutfen yardimci olur musunuz?
Amacimiz; yerli degil YEREL TOHUMLARIN kullanimini artirmak icin bu tohumlarin uretimini desteklemek ve paylasimina yardimci olmaktir

1- Yerli tohum üreten ('. sene ekimi yapıldığında yine ürün verecek olan) firmalar tabi ki de olmalı, olmaması için bir sebep görmüyorum, böyle bir şey de zaten söylemedim. Arada https://www.change.org/p/tar%C4%B1m-bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-tohumculuk-kanunu-iptal-olsun-yerli-tohum-kullanilsin böyle paylaşımlarda yapıyoruz.

2- Benimle burada neden çelişki yaşadınız anlamadım bende size katılıyorum.

3- Yerli de olsa hibrit (Geri dönüşümsüz, tek yıllık) tohuma karşı olduğumuzu vurgulamak istedim.

4- Bir tohumun yerellilik özeliği kazanması için üretim yapıldığı araziyde kaç yıl üretilmesi gerekir? Bunun bir kıstası varmı? Kamba biberine Kamber biber denince yerel oluyor, red robin domates tohumu atalık tohum diye satılıyor, bunlar nasıl oluyor?

5- Kaynak te kime ait olduğu da yazıyor zaren, yazanlar sizin merakınızı gidermeye yetmedi ise grupta yazının sahibine sorabilirsiniz, engel yok.

6- 2014 yılında dernek kurulumu yeni olduğu için dernek olarak 1 tane bile tohum dağıtımı yapılmadı. Ancak 2015 yılında dağıtılacak olan tohumların tamamı derneğe ait bahçede tamamen tohum alma amacıyla üretimi yapılan ürünlerden alınan tohumlar olacaktır. Dernek olarak şenliklere tohum toplamak için değil tohum dağıtımı yapmak için katılım sağlanacaktır, takip edebilirsiniz.

7- Çiftçinin atalık tohum ekmesini yasaklayan bir kanuni yönetmelik veya tamim varmı.? Yasak olduğunu nereden çıkartınız. Dernek olarak kimsenin ne ekip ne biçip ne yiyeceğine karışma yetkini kendimizde görmüyoruz, Bizim ki sadece düşünce paylaşımı ve öneri, uyup uymamak, tutup tutmamak çiftçinin bileceği bir iştir.

İsmail Kuzucu
03-01-2015, 21:39
Yerli de olsa hibrit (Geri dönüşümsüz, tek yıllık) tohuma karşı olduğumuzu vurgulamak istedim.


(Yerli ve f1 tohum eken bir üretici olarak yazıyorum.)

Şuan piyasada f1 ürünler olmasa çiftçi 1 hafta karnını bile doyuramaz. Yerli ürünlerin pahalı olacağı için vatandaş nasıl bu ürünleri alacak?

Maddi yönünü geçtim yerli ekimde aşırı derecede ilaç kullanımı gerekiyor. (Her tür için geçerli değil.) Örnek: Ben bu sene f1 lahana ektim sadece 2-3 defa tırtılla mücadele ettim. (1 defa etkisi 1 hafta olan ilaç, geresi organik mücadele.) Diğer yerli fide eken ise 5 defa fungisit ilaçlaması yaptı. Diğer ilaçlamaları saymıyorum. Siz olsanız hangi ürünü alırdınız??

Her açıdan f1 tohum şarttır. Gdo tohum demiyorum.

2.si ise fotoğrafta yer alan hibrit ürünlerin tadı, kokusu aromasının neredeyse hiç olmadığı kokunusu. Bunun dayanağı nedir? Neredeyse ocak ayına kadar hıyar satışı yaptım (şimdilerde kendimize kadar var) alanlar hâlâ gelip hıyarlar nerde diye soruyor. Bu bitkinin gübrelemesi ve bakımı ile ilgilidir. Siz bitkiye istediğini vermez iseniz yerli ürünlerde f1 ürünlerde tatsız kokusuz olur.

Ben üretici olarak yazdım. Tohum yerli veya hibrit olsun bilinçli üretim herkesin kazancı olacaktır..

MeyveliTepe
04-01-2015, 01:25
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, hibrid tohumların ürün alınıp tüketiciye ulaştırılması maksadıyla ekilmesine karşıyım. Buna gerek olmadığına, her iklime uyacak, her lezzet beklentisini karşılayacak atalık çeşitlerin bulunduğuna, yoksa bile yine "open-pollunated" (hibrid olmayan, tohum alınabilen, stabil) çeşit olarak ıslah edilebileceğine inanıyorum. Bunu baştan söyliyeyim ki, yine ergen tarım gazetecileriniz hibrid savunucusu diye üstüme saldırmasın.

Ancak bunun yolunun slogan yapılan yalan yanlış hurafelerle insanların yanlış bilgilendirilmelerinden geçtiğine inanmıyorum. Bilakis, bunun zararlı da olduğunu düşünüyorum.

Anayasa gibi dernek logosuyla birlikte her yere yapıştırılan yazıya bir bakalım:
Hibrid tohumlar insan sağlığı için birinci derecede önemli olan mineral, vitamin, antioksidan ve ana etkin maddelerin çoğunu içermez. içerse de yeterli düzeyde değildir.

Genetik yapısına müdahale edildiğinden dolayı, kimyasal özelliklerini dahi bilmediğimiz yeni ve karmaşık ve kompleks polypenol kimyasallar oluşmaktadır. Oluşan bu kompleks polyphenollerin sağlığımızı uzun veya kısa dönemde nasıl etkileyeceğini bilmiyoruz.

Ancak, kesin olarak bildiğimiz bir şey var ise, o da şudur; hibrit tohumlardan elde edilen mahsulleri (ürünleri) tükettiğimiz taktirde, hastalıklara karşı önleyici ve koruyucu gübü olan etkin maddeler miktar olacak yok denecek kadar azdır. Vitamin ve mineral içerikleri vücudumuzun alımı bakımından son derece düşüktür.

Hibrit tohumlardan elde edilen ürünlerin tadı, kokusu, aroması hemen hemen yoktur. Özellikle bağışıklık sistemimizin ihtiyacı olan etkin maddelerin birçoğunu içermemektedir. İçerdikleri de yeterli düzeyde değildir.Bu yazıyı doğru bulmadığımı söylediğimde ise;
Yazılanların doğru olmadı konusunda veya aksini ispatlayacak elinizde belge varmı?
Arada fark yokta acaba atalık bir domateste bulunan likopen miktarı herhangi bir f1 domateste bulunan likopen miktarı ile eş değerde midir?
Son yıllarda domateslerin likopen miktarını artırma yönünde çalışmalar yapılıyor, sebebi ne ki?

Diye yazmışsınız.

Yazının kaynağı yok, belirtilmemiş. Yazanın kendi ürettiği ifadeler gibi görünüyor (o kadar çok yerde gördüm ki, Saraçoğlu kaynaklı diye düşünüyorum).

Yukarıdaki ifadeden, slogan yapılan bu yazıyı tamamen benimsediğinizi görüyorum. Doğru bulmadığımı söyleyişime karşı ispat istiyorsunuz, yazıda yazılı olanları ispatı kendinden menkul diye mi düşünüyorsunuz? Siz o yazıda yazılı olanların ispatını gördünüz mü?

Uluslararası bilimsel yayınlarda, iki open-pollunated çeşit hibridlenip bundan elde edilen ilk jenerasyon (f1) tohum ekildiğinde elde edilen meyvede ebeveynlerde bulunan "mineral, vitamin, antioksidan ve ana etkin maddelerinin" sıfırlandığını veya çok aşşağılara düştüğünü gösteren bir araştırma gördünüz mü? Ben görmedim, bu araştırma(lar) ile ilgili bilgi verirseniz makbule geçer.

Diyelim ki, bir f1 tohumu ektiniz, f2 seviyesinde tohum aldınız, sonra seçme yaparak f3,f4,f5.. devam ettiniz ve ve artık elinizde stabil bir çeşit var. Bu durumda ne oluyor? f1 seviyesinde sıfırlanmış olan mineraller, vitaminler geri mi geliyor? Bu gösteren bir kaç araştırma de belirtirseniz fazlasıyla sevinirim.

Aynı türün çeşitleri arasındaki hibridleme süreci, tüm canlılarda olduğu gibi bir bitkinin de genetik yapısının da değişmesine sebep olur, doğru. Hatta bizler de birer hibridiz (iyi ki de öyleyiz yoksa çok problemle karşılaşırdık :).

Bitkiler özelinde, hibridlenmenin kazandırdığı yeni genlerin vücudumuzun tanımayacağı nasıl bir "yeni ve karmaşık ve kompleks polypenol kimyasallar" oluşturduğunun da ispatı kendinden menkul değil ise araştırması filan varsa rica edelim. Bu durumda hiç bir bizim için yeni çeşit (tür değil, çeşit) sebzeyi meyveyi atalık tohumdan bile olsa yememeniz gerekir çünkü gen havuzları alıştıklarınızdan farklıdır, maazallah kompleks polypenol kimyasalların hışmına uğrayabilirsiniz.

Yazıda "Genetik yapısına müdahale edildiğinden" lafındaki genetik yapıya müdahale, doğada kendi kendine gerçekleşmesi mümkün olmayan, insan ve teknoloji yoluyla DNA modifikasyonları sonucu elde edilen tohumlar için kullanılan bir söylem. Bunun da tanımı Kartegena protokolünde açıkça belirtilmiş.

"Hibrit tohumlardan elde edilen meyvelerin tadı, kokusu, aroması hiç yoktur" denmiş yazıda. Oysa sırf tadı, kokusu, aroması için üretilen hibrid çeşitler de var. Bunları bir kenera bırakalım, beğenmediğimiz market mallarıyla aynı tohumdan yetiştirilecek bir bitkiyi bile tarlada, yeterli güneş alarak, tam olgunlaşıncaya kadar dalında bekletirseniz onların bile tadı, kokusu aroması olur. Tersten de bakalım, beğendiğiniz bir atalık çeşide erken hasat edebilmek için tarlada türlü ilacı, potasyum silikatı boca edip, hamken toplayıp bir de depoda etilen basıp rafa çıkarırsanız onun da tadını, kokusunu, aromasını beğenmezsiniz.

Kusura bakmayın, anayasa bellenen, slogan gibi her herde kullanılan bu şeyin iler tutar bir yanı yok. Yazının en altında hem hibrid hem de heirloom çeşitlerle yapılmış bir kaç araştırmanın bilgisini veriyorum, grubunuza belki faydası olur.

Sayın Meyvelitepe keşke gruptan ayrılmayıp insanların bilgilenmesine yardımcı olsaydınız. Bu arada derneğin amacını da öğrenseydiniz böyle peşin hükümlü kararlar vermeseydiniz. Hibrit konusundaki tartışmayı bende takip ettim ve sizi desteklemek amacıyla Hibrit tohum nedir diye bir yazı yazıp paylaşmıştım ve o yazımda ilk cümlem "Gruptaki paylaşımlarda hibrit tohum dendiğinde tek kullanımlık tohum, geri dönüşümsüz tohum ifade edilmektedir, yoksa doğal olarak melezlenen atalık tohumlarımız değil." ifadesini kullanmıştım. Sizde o yazımla ilgili olarak olumlu düşüncenizi belitmiş ve iki tohumu birbirinden ayıracak bir kavram olmamasından duyduğunuz rahatsızlığı belirtmiştiniz. Arzu ederseniz o yazışmanın tamamını buraya ekleyebilirim.

Evet, "tabi ki hibrit" diye yanıtlamıştınız bir sorumu. Fakat "tabi ki hibrit" ile "tabi ki hibrit" olmayan hibriti ayıracak kavramın "sizce" olmamasından ben rahatsızlık duymuyorum ki. Bu başlığın ikinci mesajımda belirttiğim terminoloji sorunu bana ait değil. Benim açımdan hibrid'in ne olduğu bellidir ve literatürdeki gibidir.

Bir hibrid tohumun iyi, besleyici, gerekli minerallere sahip olup olmaması, o hibridin ne maksatla ve hangi ebeveynlerden yapıldığı ile doğrudan alakalı. Bir çok hibrid tohum var ki, benzeri atalık tohumlara göre daha verimli ve meyvelerinin içeriği daha zengin. Bunun için aşağıda bilgisini verdiğim araştırmaların okunmasını tavsiye ederim.

Öte yandan tohum şirketlerinden pazar beklentisi (ki pazar deyince tüketiciler anlaşılmamalıdır, üretici ve devamındaki tüketiciye kadar zincir - tüketici pazardan sayılmıyor) erken hasata gelen, ürünün tamamının bir defada hasat edilebileceği, hepsi biribirine benzeyen, raf ömrü olabildiğince uzun, hamken bile olgun görünen ve güzel görünüşlü meyveler üreten tohumlar. Bu beklentilerin içinde ne lezzet, ne de besleyicilik var. Dolayısı ile ortaya çıkan tohumlar da ona göre. Bu tohumların f2 seviyesinde f1'deki ürünü vermemesi ise tohum şirketlerin kendilerince sürdürülebilirliğini sağlayan bir durum ve bazı küçük şirketler dışında hibrid olmayan tohum ıslah etmezler. Buna bir de olgunlaşmadan toplanmasını, olgunmuş gibi görünmesini sağlayacak müdahaleleri ekleyin.

Sizin aslında karşı olduğunuz, benim ve buradaki bir çok kişinin karşı olduğu da budur. Ancak bunu tamamen"hibrid" kavramına indirgediğinizde bir çok açmaz ile karşılaşırsınız.

Grup üyelerinizden birinin önüne, hangisi olduğunu belirtmeden bir heirloom bir de hibrid tohumdan yetişmiş domates koysam, tadına da baksa ve hangisini beğendiğini sorsam büyük ihtimal hibrid olanı beğendiğini söyler. Bu durumda ne olacak? Bütün bina yıkılacak mı? Oysa bu örnekte hibridin beğenilmiş olmasının bir önemi yok. Buna rağmen yaygınlaşması gereken heirloom tohum olmalı (bana göre).

Bu konuda TOPLULUK/TOPLUM DESTEKLİ TARIM UYGULAMASI projemiz var ve çalışmalar devam ediyor, sizinde katılımızı bilgilerinizden faydalanmak isterim.
Bu gibi projeleri, doğru temeller üzerinde kurulduğu, kavramların ve hatta terminolojinin bilim temelinde herkesin doğrusuyla eşit olduğu, ilkeleri açık, etik kuralları net bir şekilde belirlenmiş, yörüngesinden sapmadığı sürece elimden geldiğince desteklerim. Fakat, sırf laf ebeliği olsun diye başka yerlerden bulduğu alakalı-alakasız yazıyı kaynak da belirtmeden kendi ürünü imiş gibi yapıştırıp, filancanın yazını yapıştıracağına linkini verseydin, oradan da okurduk dendiğinde de, "illa istiyorsan link de veririm" diyenlerin ve normal karşılayanların etiği ile bunu yapabilecekseniz yolunuz açık olsun, ben yokum :)

-------------------------------


Antioxidant Composition in Cherry and High-Pigment Tomato Cultivars
(Marcello S. Lenucci, Daniela Cadinu, Marco Taurino, Gabriella Piro,Giuseppe Dalessandro)

COMPARISON AMONG HEIRLOOMS AND HYBRIDS OF 'CUORE DI BUE' TOMATO: A GLOBAL APPROACH TO QUALITY EVALUATION (P. Sambo, A. Brigi, S. Bona, M. Giannini, A. Marangon, T. Zanini)

Antioxidant activity and bioactive compound changes during fruit ripening of high-lycopene tomato cultivars (Ilahy Riadh, Chafik Hdider, Marcello S. Lenucci, Imen Tlili, Giuseppe Dalessandro)

birnefestoprak
04-01-2015, 04:13
Sorunun ozunde, belli konularda yasak getirerek yerli tarimda bircok probleme cozum saglanacagi seklinde bir izlenim yaratilmis olmasinin yattigini dusunuyorum. Hukumet, tohumculuk kanununu savunurken, tohumun kalitesini cok ust duzeylere tasidigini soyleyerek (argumanlardan birisi, sertifikali tohum araciligiyla tohum kalitesini arttirmak) savunuyor.

Hem Ege'den gorustugum hem de cesitli haber kaynaklarindan takip ettigim bazi ciftciler de "yaa hukumetimiz, Israil'in hibrit tohum piyasasindaki etkinligini kirdi, ne mutluyuz, helal olsun hukumetimize" seklinde ifadelerde bulunuyor. Siyasi yelpazenin her iki tarafinin ortak oldugu noktalardan birisi de bu Israil meselesi :) Israil asagi Israil yukari. Halbuki Avrupa'dan Turkiye'ye gelen hibrit tohum miktari, Israil'in pazardaki yuzdesinden az degil.

Tohumculuk kanununa karsi oldugunu soyleyen ama bilgilendirme ve uygulama asamasinda tuketicinin de kucuk ureticinin de kafasini karistirmaktan oteye gidemeyen Yerel Tohum Dernegi gibi dernekler de "yok biz boyle dusunmuyoruz" deseler de bircok yanlis bilgiyle dolu duyurulari ve aciklamalariyla sanki geleneksel tohum satan yerli sirketler de aslinda bir komplonun parcasiymis gibi gosteriyorlar. Bu sistem icinde, kuresel hibrit tohum piyasasiyla alakasi olmayip, kendi yorelerinin cok onemli nadir atalik tohumlarinin uretimini yapip satan kucuk sirketler de var. Bunlar da bu hengamede arada kalmislar, tutunmaya calisiyorlar. Bir kismi sonunda yabanci menseyli sirketlere (bu yabanci sirketlerin bir kismi, GDOlu tohum ureten sirketlerle baglantili) satiliyor. Aralarinda maalesef tamamen kapananlar oluyor. Uzulerek takip ediyorum.

Atalik tohum piyasasindaki cesitleri kapsayan gen havuzu daraltilip cesit sayisi azaltiliyor ve bir bakima ciftci, devlet eliyle yerli ya da yabanci hibrit tohum piyasasina mahkum ediliyor. Bu asamadan sonra da "ama ciftci de hibrit tohum ekmesin, atalik tohum eksin ama olmaz ki" denilerek mantiksiz bir kisir donguye giriliyor. Bu noktada, ciftcinin kendini gelistirme hevesine gonderme yapmak gerek. Yaptigi iste yeni cozum yollari denemeye, ogrenmeye merakli ve caliskan birisinin hayatta basaramayacagi hicbir is yok. O yuzden, ciftcinin de yapacagi cok sey var ama mevcut maddi, teknik dokuman vs gibi yerli kaynaklarin darligi, bugunku literaturun genelde Ingilizce dilinde olmasi ve devletin de ciftciyi inovatif tarim konularinda egitmek gibi bir derdinin olmamasi sorunu giderek buyutuyor. Inovatif dedigime bakmayin; sadece gunes yanikliginda ve zararliyla mucadelede kullanilan mikronize kil gibi zeki urunlerden bahsetmiyorum. Binlerce yillik gecmise dayanan, cesitli kulturlerin deneme/yanilma yoluyla uygulayip basarili oldugu dogal/organik tarim yontemlerini de artik inovatif tarimin birer bileseni olarak kabul edebiliriz cunku bu yontemler, endustriyel tarimla birlikte nesillerin hafizalarindan silindi ve pekala gelecege donuk umut veren inovatif tarim uygulamalari kapsamina girerler.

Mevcut sistem icinde, hibrit tohumlarin, ciftcinin ayakta kalabilmesi icin tutunabilecegi bir dal olmasini anlayisla karsiliyorum. Bu secenege, kendilerinin bile ne oldugunu anlamadiklari bir yerel tohum kavrami one surerek ve yanlis birtakim tanimlar ustunden toptan "kaka hibritler" seklinde bir algiyla yaklasanlari iste bu yuzden anlamak mumkun degil.

Örnek: Ben bu sene f1 lahana ektim sadece 2-3 defa tırtılla mücadele ettim. (1 defa etkisi 1 hafta olan ilaç, geresi organik mücadele.) Diğer yerli fide eken ise 5 defa fungisit ilaçlaması yaptı. Diğer ilaçlamaları saymıyorum. Siz olsanız hangi ürünü alırdınız??

Herseyden once biyodinamik tarim konusunda tecrube kazanmaya basladiginiz andan itibaren zaten ilaclamanin gerekli olmadiginin ayirdina varip siz kendiniz ilac kullanmaktan vazgececeksiniz. Genc bir ciftci olarak onunuzde uzun bir yol oldugunu dusunuyorum ve tabii ki birden degil ama 100 m^2 ordan 50 m^2 burdan kopara kopara ve herseyden once topragi dogal yollarla yavas yavas terbiye ederek %100 organik tarimin denemelerine baslamanizi diliyorum. Organik yolla ve atalik tohumlar kullanarak simdiki verimi ustelik de cok ustun bir lezzet kalitesi seviyesiyle elde edeceginizi rahatlikla soyleyebilirim.

Son olarak, organik tarimda endustriyel tarimda elde edilen verime ulasilamayacagi propagandasini bosa cikaran cok taze bir calisma icin bkz (dili Ingilizce ama daha sonra donup uzerinde konusabiliriz): http://food.berkeley.edu/wp-content/uploads/2014/09/Ponisios-et-al.-PRSLDiversificationPracticespdf.pdf

antebi
04-01-2015, 05:43
Şuan piyasada f1 ürünler olmasa çiftçi 1 hafta karnını bile doyuramaz. Yerli ürünlerin pahalı olacağı için vatandaş nasıl bu ürünleri alacak?

Maddi yönünü geçtim yerli ekimde aşırı derecede ilaç kullanımı gerekiyor. (Her tür için geçerli değil.) Örnek: Ben bu sene f1 lahana ektim sadece 2-3 defa tırtılla mücadele ettim. (1 defa etkisi 1 hafta olan ilaç, geresi organik mücadele.) Diğer yerli fide eken ise 5 defa fungisit ilaçlaması yaptı. Diğer ilaçlamaları saymıyorum. Siz olsanız hangi ürünü alırdınız??

Her açıdan f1 tohum şarttır. Gdo tohum demiyorum.

2.si ise fotoğrafta yer alan hibrit ürünlerin tadı, kokusu aromasının neredeyse hiç olmadığı kokunusu. Bunun dayanağı nedir? Neredeyse ocak ayına kadar hıyar satışı yaptım (şimdilerde kendimize kadar var) alanlar hâlâ gelip hıyarlar nerde diye soruyor. Bu bitkinin gübrelemesi ve bakımı ile ilgilidir. Siz bitkiye istediğini vermez iseniz yerli ürünlerde f1 ürünlerde tatsız kokusuz olur.

Ben üretici olarak yazdım. Tohum yerli veya hibrit olsun bilinçli üretim herkesin kazancı olacaktır..

Yani F1 hibrit tohumlar yokken hem çiftçi hem vatandaş açmıydı? Zaten bu gün çiftcilerin cebinden paralar taşıp duruyor. Tohuma ve kimyasallara (Gübre ve ilaç) verdiğiniz parayı, kirlettiğiniz toprağı ve tüketicinin sağlığa harcadığı parayı hesap ederdeniz kimin para kazandığı ortaya çıkar, Tarım ilacı üreten bir çok firmanın aynı zamanda insan sağlığı için de ilaç ürettiği gerçeği ortada iken ne üretici olarak siz ne de tüketici olarak vatandaş kazanır.

Yerli üretimde aşırı ilaç kullanımı gerekiyor demişsiniz. Bu ilaç kullanma zorunluluğu (ki ben bu görüşte değilim) acaba toprağın kirletilmiş olmasından kaynaklanıyor olabilir mi? Zararlının kullanılan tarım ilaçlarına karşı bağışıklık sistemini geliştirmiş olması olabilir mi?

Yarın F1 tohuma ulaşamayacağınız şartlar oluşursa ne yapmayı düşünüyorsunuz?

antebi
04-01-2015, 06:37
Hem sizin hem ayrildiginiz grubun kullandigi yerel tohum kavrami uydurma bir kavramdir. Bu kavramin Turkceye cevrildigi orjinalinde sizin kullandiginiz gibi bir anlam soz konusu degil. Orjinalinde "yerel tohum" dendiginde, icinde bulunulan yorenin tohumu kastedilir. Eger Yunanistan'in bir koyunde bir Italyan biberi ekiliyorsa, bu bibere Yunanistan'in yerel biberi degil; Italya'nin falanca bolgesinin yerel biberi denir. Sizin kullandiginiz sekliyle yerel tohum kavrami hem teknik anlamda hem de Turkcesi itibariyle cok sorunludur ve konu hakkinda bilgisi olmayanlari yanlis yonlendiricidir.


Burada çeliştiğimiz konu nedir? Yani Fransanında, Ugandanında, Japonyanında yerel tohumu korunmalı diye düşünüyorum. Atalık tohumun nerede yetiştiğinin menşeinin neresi olduğunun bir önemi yok, önemli olan atalık olması diye düşünüyorum. Fransız biberini Adanada yetiştirince bu artık Adana biberi oldu diye bir iddiam yok. Bhut Jolokia biber tohumu dağıtımı yapılırken bu biberin nerede yetiştiğinin değil atalık tohum olup olmamasının önemi vardır.


Atalik tohuma sahip ciktiktan sonra, hibrit tohum uretiminde bence herhangi bir sakinca yok.

Bence var, çünkü hibrit tohumla beraber kimyasal kullanı artmıştır, bu nedenle de topraklarımız gün geçtikçe kirlenmektedir. Toprakları bizden sonraki nesillere kullanılmayacak bir halde bırakılmasını istemiyorum.


Eger tohum ekim zamanlarini ve sartlarini dogru ayarlarsaniz, belli bir adaptasyon surecine gerek olmadan da, Turkiye'nin kuzeyinde yetisen tohumlarin (oncelikli olarak zirai tohumlari kastediyorum) tamamina yakinini basariyla guneyinde de yetistirebilirsiniz.

Bunun mümkün olmadığını 3 senedir yaşayarak öğrendim. Saimbeylinin ince kabuk kokulu domatesini hem tohumdan hem fideden üretme çabalarım sonuçsuz kaldı. Bir tane bile domates alamadım.


Bulgaristan'dan ozellikle 20. yuzyil baslarinda goc eden Turkler araciligiyla Turk topraklarina getirilmis ve yukarda siraladigim ozellikleri tasiyan cok sayida cesit var. Bunlar yerli atalik tohum statusunu coktan haketmislerdir.


Yerli atalık tohum statüsünü hak etmenin bir ölçüsü varmı?


Ciftcinin atalik tohum ekmesinin onune cok buyuk engeller cikaran sertifikali tohum uygulamasi var (bazi uygulamalar, yavas yavas, birden tepki cekmeyecek sekilde hayata geciriliyor). Eger tohum sirketi, devletin sertifika onayi vermedigi tohumu uretemiyorsa ve ayni devlet ciftciye sertifikasiz tohum ekemeyecegini soyluyorsa, bu ne demek oluyor? Sertifika verilen atalik tohum sayisi gittikce azalmiyor mu? Gen havuzu, Aci Kil Biber, Pala Patlican, Kirkagac Kavunu gibi cesitler cercevesine indirilip iyice daraltilmis olmuyor mu?


Aynı düşünceleri paylaştığımızın farkında mısınız? TİGEM'in "Sertifikalı tohum kullan %25 ürün artışı olsun" anlamında reklamları halen panolarda yer almakta. Şimdi ben elimdeki tohumu sertifikalandırırsam benim ürünüm %25 artacak mı? Ayrıca atalık, yerel tohum olduktan sonra sertifikalı olmasınında bir sakıncası yok. Ancak çiftciye tarım desteği şartını sertifikalı tohum kullanımına bağlanmasına karşıyım. Çiftçi kendi tohumunu kullandığında da destek almalı. Burada anlaşamadığımız bir durum yok sanırım.

"Amacimiz; yerli degil YEREL TOHUMLARIN kullanimini artirmak icin bu tohumlarin uretimini desteklemek ve paylasimina yardimci olmaktir "

Yerli dendiğinde Anadoluya yani bizim topraklarımıza özgü tohum anlaşılır, oysa yerel diyerek dünyanın herhangi bir bölgesinde yetişen yerel tohumu kastettim.

antebi
04-01-2015, 06:57
Tohumculuk kanununa karsi oldugunu soyleyen ama bilgilendirme ve uygulama asamasinda tuketicinin de kucuk ureticinin de kafasini karistirmaktan oteye gidemeyen Yerel Tohum Dernegi gibi dernekler de "yok biz boyle dusunmuyoruz" deseler de bircok yanlis bilgiyle dolu duyurulari ve aciklamalariyla sanki geleneksel tohum satan yerli sirketler de aslinda bir komplonun parcasiymis gibi gosteriyorlar.


Bu açıklamanın dışında 26 numaralı mesajınızda belirtiğiniz konularla ilgili olarak aynı duygu ve düşünceleri paylaşıyorum. Yukardaki alıntıya itirazım ise bir kaç kez vurguladım yerel atalık tohum üreten firmalara karşı değilim. Geri dönüşümsüz, tek yıllık tohum üreten firmalara ve çiftçilerimize bunu kullanmaya zorlayan sisteme karşıyım.

Sizden bir de ricam var Türkçe karşılığı olan yabancı kelimeler kullanmayın. Herkesin anlayacağı bir dil kullanır ve Türkçemize saygı gösterip sahip çıkarsanız sevinirim. (İnovatif= Yenilik, Yenilikçi) :)

antebi
04-01-2015, 08:16
Anayasa gibi dernek logosuyla birlikte her yere yapıştırılan yazıya bir bakalım:
Bu yazıyı doğru bulmadığımı söylediğimde ise;

Diye yazmışsınız.

Yazının kaynağı yok, belirtilmemiş. Yazanın kendi ürettiği ifadeler gibi görünüyor (o kadar çok yerde gördüm ki, Saraçoğlu kaynaklı diye düşünüyorum).


Evet doğru söylüyorsunuz, Yazının kaynağı Saraçoğludur,

http://www.agaclar.net/forum/organik-tarim/10064-4.htm 96 noulu mesajda belirtilmiş. Saraçoğlu gibi profesörlük ünvanı kazanmış kişilerin görüşlerine itibar edilebilir diye düşünüyorum. Konunun doğru olup olmadığını ispat etmek bana değil Saraçoğluna düşer.


Hibrid tohumun F1 seviyesinden sonra elde edilen meyveden alınan tohumun F1'den farklılaşması da tohum şirketlerinin ticaretlerinin devamlılığında bir araç oluyor.


Bu yazı size ait. F1 tohumlara karşı olmadığınız anlamını çıkarabileceğimiz pek çok ifadeniz olduğu göz önüne alındığında sizin herhangi bir tarım firmasıyla bağlantılı olabileceğiniz geliyor aklıma. Öyledir demiyorum yanlış anlamayın.

Arkadaşımın kızı doğduğunda şeker hastası olarak doğdu, bu durumun sağlıksız beslenme ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Sağlıklı beslenme sağlıklı tohumla başlar, kendi benzerini üretemeyen tohumun sağlıklı olduğuna kimse beni inandıramaz, kusura bakmayın.



Öte yandan tohum şirketlerinden pazar beklentisi (ki pazar deyince tüketiciler anlaşılmamalıdır, üretici ve devamındaki tüketiciye kadar zincir - tüketici pazardan sayılmıyor) erken hasata gelen, ürünün tamamının bir defada hasat edilebileceği, hepsi biribirine benzeyen, raf ömrü olabildiğince uzun, hamken bile olgun görünen ve güzel görünüşlü meyveler üreten tohumlar. Bu beklentilerin içinde ne lezzet, ne de besleyicilik var. Dolayısı ile ortaya çıkan tohumlar da ona göre. Bu tohumların f2 seviyesinde f1'deki ürünü vermemesi ise tohum şirketlerin kendilerince sürdürülebilirliğini sağlayan bir durum ve bazı küçük şirketler dışında hibrid olmayan tohum ıslah etmezler. Buna bir de olgunlaşmadan toplanmasını, olgunmuş gibi görünmesini sağlayacak müdahaleleri ekleyin.

Sizin aslında karşı olduğunuz, benim ve buradaki bir çok kişinin karşı olduğu da budur. Ancak bunu tamamen"hibrid" kavramına indirgediğinizde bir çok açmaz ile karşılaşırsınız.


Sizin yazınızdaki koyulaştırarak vurguladığım konuya karşıyım. Başkada karşı olduğum bir durum yok. Tekrar belirteyim benim karşı olduğum tek yıllık, geri dönüşümsüz, kısır olan tohumlardır. Gen havuzumuzun gittikçe küçülmesidir. Bu nedenle yerel tohumların devamının sağlanmasını isteğim karşısında geri dönüşümsüz tohumları savunmak niye anlamadım.


Grup üyelerinizden birinin önüne, hangisi olduğunu belirtmeden bir heirloom bir de hibrid tohumdan yetişmiş domates koysam, tadına da baksa ve hangisini beğendiğini sorsam büyük ihtimal hibrid olanı beğendiğini söyler. Bu durumda ne olacak? Bütün bina yıkılacak mı? Oysa bu örnekte hibridin beğenilmiş olmasının bir önemi yok. Buna rağmen yaygınlaşması gereken heirloom tohum olmalı (bana göre).


Benim hibrit tohumdan ne kastettiğimi siz çok iyi biliyorsunuz :)


Bu gibi projeleri, doğru temeller üzerinde kurulduğu, kavramların ve hatta terminolojinin bilim temelinde herkesin doğrusuyla eşit olduğu, ilkeleri açık, etik kuralları net bir şekilde belirlenmiş, yörüngesinden sapmadığı sürece elimden geldiğince desteklerim. Fakat, sırf laf ebeliği olsun diye başka yerlerden bulduğu alakalı-alakasız yazıyı kaynak da belirtmeden kendi ürünü imiş gibi yapıştırıp, filancanın yazını yapıştıracağına linkini verseydin, oradan da okurduk dendiğinde de, "illa istiyorsan link de veririm" diyenlerin ve normal karşılayanların etiği ile bunu yapabilecekseniz yolunuz açık olsun, ben yokum :)


Umarım buradaki suçlama bana ait değildir. Benim paylaşımlarım da eğer değişiklik yapmamışsam mutlaka kaynak belirtirim. Bunu bir çok paylaşımda kaynak olarak agaclar.net'i göstermemden de anlayabilirsiniz. (1 ocak tarihli paylaşımım https://www.facebook.com/groups/yereltohum.net/593969904080872/ Ama alıntılar üzerinde değişiklik yapmışsam kaynak belirtmem doğru olmaz diye düşünüyorum.


Antioxidant Composition in Cherry and High-Pigment Tomato Cultivars
(Marcello S. Lenucci, Daniela Cadinu, Marco Taurino, Gabriella Piro,Giuseppe Dalessandro)

COMPARISON AMONG HEIRLOOMS AND HYBRIDS OF 'CUORE DI BUE' TOMATO: A GLOBAL APPROACH TO QUALITY EVALUATION (P. Sambo, A. Brigi, S. Bona, M. Giannini, A. Marangon, T. Zanini)

Antioxidant activity and bioactive compound changes during fruit ripening of high-lycopene tomato cultivars (Ilahy Riadh, Chafik Hdider, Marcello S. Lenucci, Imen Tlili, Giuseppe Dalessandro)

Yabancı dilim olmadığı için bu dökümanları anlamam mümkün değil, gruptaki bir çok insan da benim durumumdadır. Eğer bunların Türkçesi veya Türkiyede yapılan araştırmalar varsa bunların linkini verirseniz sevinirim.

MeyveliTepe
04-01-2015, 11:04
Evet doğru söylüyorsunuz, Yazının kaynağı Saraçoğludur,

Organik tarım 'hikaye' mi? (http://www.agaclar.net/forum/organik-tarim/10064-4.htm) 96 noulu mesajda belirtilmiş. Saraçoğlu gibi profesörlük ünvanı kazanmış kişilerin görüşlerine itibar edilebilir diye düşünüyorum. Konunun doğru olup olmadığını ispat etmek bana değil Saraçoğluna düşer.
Demek ki, ispatı profösöründen menkul :) O yazıdaki iddiaların bilimsel araştırmalara dayanıp dayanmadığını dahi bilmiyorsunuz hatta ilgilenmiyorsunuz. Her profösörün söylediği her şeye böyle mi inanırsınız?

Hibrid tohumun F1 seviyesinden sonra elde edilen meyveden alınan tohumun F1'den farklılaşması da tohum şirketlerinin ticaretlerinin devamlılığında bir araç oluyor.

Bu yazı size ait. F1 tohumlara karşı olmadığınız anlamını çıkarabileceğimiz pek çok ifadeniz olduğu göz önüne alındığında sizin herhangi bir tarım firmasıyla bağlantılı olabileceğiniz geliyor aklıma. Öyledir demiyorum yanlış anlamayın.
Alıntıladığınız cümlemi beğenmemişsiniz anlaşılan :)

Nesini beğenmediniz de bu cümle sebebiyle herhangi bir tarım şirketiyle bağlantılı olabileceğim iddiasına kapıldınız?

Siz ne anladınız o cümleden? Tercüme edilmesi mi gerekiyor acaba?

Cümle, f1 seviyesinden sonra tohum açınım gösterir, bu yüzden yetiştiriciler tekrar tekrar tohum satın almak zorunda kalır, tohum şirketleri de devamlılıklarını böyle sağlar diyor. Buna katılmıyormusunuz, böyle değil mi? Yanlış mı? Sizin terminolojinize mi uymadı? Cidden merak ettim.

Arkadaşımın kızı doğduğunda şeker hastası olarak doğdu, bu durumun sağlıksız beslenme ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Sağlıklı beslenme sağlıklı tohumla başlar, kendi benzerini üretemeyen tohumun sağlıklı olduğuna kimse beni inandıramaz, kusura bakmayın.
Kimsenin sizi herhangi bir şeye inandırmak mecburiyeti yok (inandıranların alakasız bir dalda da olsa profösör unvanı olması yetiyormuş ya, neyse).

Bu durumda çakal eriği, ahlat vb. doğada kendi yetişenler hariç hiç bir meyve de yememeniz gerekir :)


Bu tohumların f2 seviyesinde f1'deki ürünü vermemesi ise tohum şirketlerin kendilerince sürdürülebilirliğini sağlayan bir durum ve bazı küçük şirketler dışında hibrid olmayan tohum ıslah etmezler.Sizin yazınızdaki koyulaştırarak vurguladığım konuya karşıyım. Başkada karşı olduğum bir durum yok. Tekrar belirteyim benim karşı olduğum tek yıllık, geri dönüşümsüz, kısır olan tohumlardır. Gen havuzumuzun gittikçe küçülmesidir. Bu nedenle yerel tohumların devamının sağlanmasını isteğim karşısında geri dönüşümsüz tohumları savunmak niye anlamadım.

Yine aynı anlama gelen bir cümleme yine karşı olduğunuzu yazmışsınız.

Bu cümle bir iddia değil, sav değil, fikir değil, sadece bir saptama. Nesine karşısısınız ve okuduğunuzda ne anlıyorsunuz? Son cümlenizden, benim cümlemi "geri dönüşsüz" tohumların savunması diye algıladığınızı düşünüyorum, öyle mi? Öyle ise sadece terminoloji değil, aynı zamanda ciddi bir dil ve anlam farkı sorunumuz da olduğunu söylemeliyim.

Gen havuzu ile nasıl bir alaka kurdunuz? Cümleden öyle bir anlam da mı çıkardınız?

Umarım buradaki suçlama bana ait değildir. Benim paylaşımlarım da eğer değişiklik yapmamışsam mutlaka kaynak belirtirim. Bunu bir çok paylaşımda kaynak olarak agaclar.net'i göstermemden de anlayabilirsiniz. (1 ocak tarihli paylaşımım https://www.facebook.com/groups/yere...3969904080872/ (https://www.facebook.com/groups/yereltohum.net/593969904080872/) Ama alıntılar üzerinde değişiklik yapmışsam kaynak belirtmem doğru olmaz diye düşünüyorum.
Yok, siz normal karşılayanlardandınız sanırım :) Grubunuzun çok basit etik kurallardaki durumu bakımından bir örnekti sadece.

Yabancı dilim olmadığı için bu dökümanları anlamam mümkün değil, gruptaki bir çok insan da benim durumumdadır. Eğer bunların Türkçesi veya Türkiyede yapılan araştırmalar varsa bunların linkini verirseniz sevinirim.
Bilginin üretilmediği, en iyi ihtimalle çok eksikli kopyalandığı bir yerde Türkçe ile özgün araştırmalar da olmuyor maalesef. Uluslararası süreli yayınlarda yayınlanan özgün araştırmaların Türkçeye çevrilmesi için bir müessese de yok. Bu durumda her şey Saraçoğlu'nun ispatı söyleyeninden menkul yazılarına hapsoluyor galiba :(

birnefestoprak
05-01-2015, 02:44
Sizden bir de ricam var Türkçe karşılığı olan yabancı kelimeler kullanmayın. Herkesin anlayacağı bir dil kullanır ve Türkçemize saygı gösterip sahip çıkarsanız sevinirim. (İnovatif= Yenilik, Yenilikçi) :)

Konunun ucundan tutulacak nokta olmadigini anlayinca körükleme yapmaya mi basladiniz? Inovatif kelimesinin anlami "yenilik, yenilikci" miymis? :)

birnefestoprak
05-01-2015, 04:13
Bastan soyleyeyim; ne hibrit tohum ustune dayali bir is yapip para kazaniyorum ne de ciftcilere hibrit tohum ekmelerini tavsiye ediyorum. Bunun yaninda, sirf birseyi tercih etmiyoruz diye, onunla ilgili kimisi yalan boyutlarina varan kimisi de dupeduz bilgisizlik, tembellik ve merak etmemekten kaynaklanan propagandist yaklasimlara onay vermek zorunda miyim? Tabii ki hayir.

Simdi diger konulara gecelim:

Bhut Jolokia biber tohumu dağıtımı yapılırken bu biberin nerede yetiştiğinin değil atalık tohum olup olmamasının önemi vardır.

Diger ifadeyle soyle diyorsunuz: "Tasnif ve arsivleme olmasin (zaten bugune kadar olmamis), ne gerek var. Fransiz domatesini Antalya'daki yerel tohum senliginde kirmizi domates diye dagitalim. Sonra o domatesi alan kisi tohumunu cogaltip baskalarina "Antalya'dan kirmizi domates" diye dagitsin. Ayni domatesi yetistiren ucuncu kisiler de domatesi Antalya'nin yerli domatesi diye bilsin." Ne guzel, atalik tohumlar korundu :) Yurtdisinda bu isi ciddiyetle yapan kurumlarin atalik tohumlari nasil korudugunu, hangi sartlarda nasil yetistirdigini hic arastirdiniz mi?


Bence var, çünkü hibrit tohumla beraber kimyasal kullanı artmıştır, bu nedenle de topraklarımız gün geçtikçe kirlenmektedir. Toprakları bizden sonraki nesillere kullanılmayacak bir halde bırakılmasını istemiyorum.

Yani tesadufe bakin ki, Sn Ismail Kuzucu bu soylediginize yukarda yanit vermis. Hemen bakalim:

Maddi yönünü geçtim yerli ekimde aşırı derecede ilaç kullanımı gerekiyor. (Her tür için geçerli değil.) Örnek: Ben bu sene f1 lahana ektim sadece 2-3 defa tırtılla mücadele ettim. (1 defa etkisi 1 hafta olan ilaç, geresi organik mücadele.) Diğer yerli fide eken ise 5 defa fungisit ilaçlaması yaptı. Diğer ilaçlamaları saymıyorum. Siz olsanız hangi ürünü alırdınız??

:) Sn Ismail Kuzucu, F1 fide ektigi icin daha az ilaclama yaptigini soyluyor. Yerli fide (sanirim atalik tohumu kastediyor) eken diger ciftcinin de daha fazla ilaclama yaptigini soyluyor. Bu duruma gore, F1 fide yetistirmeyle ilaclama arasinda bir dogru oranti var mi? Organik tarim yapilarak F1 tohum yetistirilemez mi? Turkiye'de hic F1 tohum ekilmese, ilaclama da sona mi erecek yoksa ilaclamada ciddi oranda azalma saglamak icin biyodinamik tarim uygulamalarina mi gecilmeli?

Saimbeylinin ince kabuk kokulu domatesini hem tohumdan hem fideden üretme çabalarım sonuçsuz kaldı. Bir tane bile domates alamadım.

Eger Turkiye'de baska bir yerde Saimbeyli adinda bir yerlesim birimi yoksa ve siz bu cesidi yine Adana'da kendi yasadiginiz yerde yetistirmeye calisip bir tane bile domates alamadiysaniz, kusura bakmayin ama konu adaptasyonla ilgili degil. Forumda tecrubeli uyelerimizin yeni yetistiricilere yardimci oldugu basliklar var; yetistirmeyle ilgili sorularinizi orda sorabilirsiniz. Tohumunu da agaclar.net tohum paylasimi etkinligine gonderip paylasirsaniz bu cesidin yayginlasmasina katkida bulunmus olursunuz.

Yerli atalık tohum statüsünü hak etmenin bir ölçüsü varmı?

Var. Daha once de bahsettigim kistaslar. Ozetleyeyim: Uzerinde mutabakata varilan kabule gore, tohumun yerlesikligini ve belli bir yetistirici grubu icinde (bu tek bir kisi olabilecegi gibi, bir aile de koy de olabilir, ayni toplum icinde zamanla daha genis bir alana da yayilabilir) surdurulebilirligini kanitlamak adina, tohum amator islah yoluyla elde edildikten sonra en az iki insan nesli boyunca (yaklasik 50 yila tekabul eder) yetistiriliyor olmasi atalik tohumun atalik sinifina girmesi icin yeterli.

Ornek:

1. nesil-Babanizin cesidi bahcesinde islah ettikten sonra evdeki yemeklerde kullanilmak uzere yetistirdigi nesil.

2. nesil-Sizin babanizdan miras kalan tohumu yetistirdiginiz nesil (bu asamada tohum zaten atanizdan size aktarilmis durumda ama siz de sonraki nesillere aktararak tohumu tanitacaksiniz)

Kamba Biberi (eger ayni cesitten bahsediyorsak), Bulgaristan kokenli ama tohum konusunda tasnif ve arsivleme yapilirken kesinlikle atlanmamasi gereken cok onemli bir konu insan. Her tohumun, bilsek de bilmesek de, mutlaka bir hikayesi var ve atalik olarak sonraki nesillere aktarilan her tohum, insanla ve onun ait oldugu veya kendini ait hissettigi toplumla ozdeslesir. Bulgaristan'da yasayan birisinin tohumu Edirne'ye gondermesi baska birsey, tohumu bohcasina koyup goc ettigi Edirne'de yetistirmesi baska. Kendisinin bir parcasi gormese birlikte getirmezdi. Her durumda, tohumun kokeninin belirtilmesi zorunludur. Tohum kataloglama isi ciddi bir is ve bir kolleksiyoner titizliginde yapilmali.

Aynı düşünceleri paylaştığımızın farkında mısınız? TİGEM'in "Sertifikalı tohum kullan %25 ürün artışı olsun" anlamında reklamları halen panolarda yer almakta. Şimdi ben elimdeki tohumu sertifikalandırırsam benim ürünüm %25 artacak mı? Ayrıca atalık, yerel tohum olduktan sonra sertifikalı olmasınında bir sakıncası yok. Ancak çiftciye tarım desteği şartını sertifikalı tohum kullanımına bağlanmasına karşıyım. Çiftçi kendi tohumunu kullandığında da destek almalı. Burada anlaşamadığımız bir durum yok sanırım.

Sertifika konusundaki dusuncenizi ayrica uzun uzun tartisabiliriz. Simdilik tartistigimiz konu kapsamindaki sorunlu noktayi tekrar vurgulayayim. Sizin kullandiginiz anlamiyla, "yerel tohum" diye bir kavram yok. Yerli (Turkiye menseyli) atalik tohum var; bir de daha kucuk olcege inerek incelenebilecek yerel atalik tohum var. Turk Dil Kurumu'ndan "yerel"in anlami:

sıfat Yöresel

Yerel atalik tohuma ornek: Ege'nin yerel atalik tohumlari, Aydin'in yerel atalik tohumlari vb.

Dunya uzerinde cok farkli toplumlarin binlerce degerli atalik tohumu var (kendi bahcelerimde Uzak Asya'dan da Avrupa'dan da Turkiye'den de tohum yetistiriyorum). Bunlarin hepsi degerlidir ama Fransa'nin kavununu Izmir'e getirip yetistirdiginizde, Izmir'e has yerel tohum elde etmis olmuyorsunuz; o yine Fransa'da ait oldugu yore neyse oranin yerel tohumu oluyor. Ayrica, daha once de dedigim gibi yerellik kavramini adaptasyon sureciyle ozdeslestirmek de cok anlamsiz. Size Charentais tohumu gondereyim, Adana'da ekin, yetistirici olarak bir hata yapip bitkiyi oldurmedikten sonra hemen sonuc alirsiniz. Bu tip bir yerellik kavrami one surerek de zaten elimizde hicbir arsiv bilgisi bulunmayan tohum cesitlerinin tasnifini cok daha zorlastirmis olacaksiniz. Yani bu haliyle, yararinizdan cok zarariniz olacak.

"Amacimiz; yerli degil YEREL TOHUMLARIN kullanimini artirmak icin bu tohumlarin uretimini desteklemek ve paylasimina yardimci olmaktir "

Yerli dendiğinde Anadoluya yani bizim topraklarımıza özgü tohum anlaşılır, oysa yerel diyerek dünyanın herhangi bir bölgesinde yetişen yerel tohumu kastettim.

Simdi siz bu tanimi yaptiginiza gore, su videoyu gostereyim (sizin mensubu oldugunuz dernek de sanirim videoda bahsedilenle ayni, oyle degilse lutfen belirtin):

https://www.youtube.com/watch?v=iPtPbVPGiD4

Hakan Bey, videonun 13. saniyesinden baslayarak dernegin amacini anlatiyor:

Dernegimizin amaci, yerel tohumlarimizi yasatmak, neslini devam ettirmek ve yerel tohumlarimizi islah etmektir. Ha nicin yerel tohumlarimiz bu kadar onemlidir? Soyle soyleyeyim ben size, tohumuna sahip cikmayan bir millet gelecegini kaybeder.

Burdaki yerel tohum tanimiyla sizinkinin bir alakasi var mi? Hakan Bey, tohumuna sahip cikmayan bir millet derken Uganda Halki'ni mi kastediyor?

Bir soru daha: "Yerel tohumlarimizi islah etmektir." denirken ne kastediliyor? Siz tabii bunu Hakan Bey'in yerine yanitlamak istemeyebilirsiniz ama bir fikriniz varsa, bizi de aydinlatir misiniz?

birnefestoprak
05-01-2015, 04:29
F1 tohumlara karşı olmadığınız anlamını çıkarabileceğimiz pek çok ifadeniz olduğu göz önüne alındığında sizin herhangi bir tarım firmasıyla bağlantılı olabileceğiniz geliyor aklıma. Öyledir demiyorum yanlış anlamayın.

Sn MeyveliTepe, Sn antebi oyle demek istemiyor, sakin yanlis anlamayin; bir de benim durumumu dusunun :)

Bilginin üretilmediği, en iyi ihtimalle çok eksikli kopyalandığı bir yerde Türkçe ile özgün araştırmalar da olmuyor maalesef. Uluslararası süreli yayınlarda yayınlanan özgün araştırmaların Türkçeye çevrilmesi için bir müessese de yok. Bu durumda her şey Saraçoğlu'nun ispatı söyleyeninden menkul yazılarına hapsoluyor galiba

Google'a yazinca şak diye ciktigi icin bence sorun yok :)

antebi
09-01-2015, 08:05
Sayın meyvelitepe,
Özgür Tohumlar | Meyvelitepe - Çılgın Kalabalıktan Uzak (http://blog.meyvelitepe.org/2015/01/02/ozgur-tohumlar/)

Yazınız çok güzel, burada yazdıklarınızla bizim yapmaya çalıştıklarımız arasında fark varmı? Ben göremedim. Eğer farklı bir konu varsa belirtirseniz sevinirim.
Son parağrafınız
"Uzun sözün kısası, dünya mirası tohumlar tüm ülkelerin tüm insanlarındır diye düşünüyoruz. Kaybedilmemelidirler, her iklime uygun, her lezzet beklentisine uygun, bir çok farklı özellikte, verimli, kimsenin özel malı olmayan yüz binlerce çeşite sahip çıkması gerekenler öncelikle tüketenlerdir, onlar gerçekten isterlerse, yetiştiricilere doğrudan ulaşmanın yollarını bulurlar ve sistemi zorlarlarsa, yetiştiricileri hem risk alan hem de en fazla karın tokluğuna çalışanlar olmaktan kurtarırlarsa, sonunda onların istediği olur ve yetiştiriciler o tohumları ekerler, çünkü artık asıl problem tohumların bulunabilirliği değildir."
şeklinde, sanırım yerel ile yerli tohum farkı da burada çıkıyor. Saygılar.

MeyveliTepe
10-01-2015, 23:08
Sn.Antebi,
Linkini verdiğiniz yazımızda anlattıklarımız "tohum" konusunda özet de olsa duruşumuzu ve düşüncelerimizi ifade ediyor.

Yapmaya çalıştıklarınız, varmak istediğiniz sonuçlar o yazıda anlatılanlarla paralellik gösteriyor mu bilmiyorum, bunu siz söyleyeceksiniz.

Dikkat ettiyseniz, o yazıda Saraçoğlu'nun yazdığı şeyler referans olarak alınmamış.

Karşı çıksak bile pazarlamaya yönelik ürünler için üretilmiş hibrid tohumlara "genetiği ile oynanmış tohumlar" da demiyoruz.

Yukarıda bir mesajınızda alıntıladığınız ve ne anladığınızı bilemediğim cümle farklı sözcüklerle de olsa orada yine var.

Dahası, orada belli bir oranda iddia içeren her sözün doğruluğuna dair bilimsel kanıtlar gösterme imkanım var. Atalık tohumları uydurma şeylerle yüceltmeye kalkışmamışız yani. "Hibrit"e de hibrid demişiz ama atalık tohuma da halel getirmemişiz :)

Doğru bildiğiniz bir şeyi anlatırken, doğruya varmayı umut ederken, attığınız her adım, söylediğiniz her şey de doğru olmalıdır bence. İlk yanlışınız doğru diye bildiğiniz hedefin sorgulanması ve şüphelenilmesi sonucunu doğurur.

Söz gelimi, hibrid tohumlara ikide bir "genetiği ile oynanmış" demek yanlış ve yanıltıcıdır. Genetiği ile oynanmış tohumlar "Genetically Modified Organism" veya "Living Modified Organism" terimlerinden gelir ve canlıların rekombiant DNA teknolojisi adı verilen yöntemlerle doğada kendi kendine olamayacak şekilde bioteknoloji yardımıyla DNA yapılarının değiştirilmesi anlamına gelir. Bir terminoloji ve tanım olarak bunun tartışılır bir tarafı yok.

Tüm dünyada GDO lobileri toplumların direncini kırmak için GDO'ları iyi bir şeymiş gibi göstermeye çalışırlar ve sattıkları tohumlardaki genetik değişikliği, normal, olağan, zaten var olan bir şeymiş gibi göstermeye çalışırlar ve insanların algılarında GDO'lu tohum ile hibrid tohumun eşitlenmesinden çok mutlu olurlar. Çünkü, en eski atalık tohumların bile kökeni hibrittir, insanlar yüzlerce yıldır hibrid (ister F1 ister F99) ürünlerle beslenirler, "onlar sağlığa ve çevreye zararlı değil ise GDO'lar da zararlı değildir" algısı GDO şirketleri açısından yönetilmesi çok kolay bir algı olacaktır. Hibrid olan her şeyi GDO ile eş tutarak "zararlı" demeyi yerel tohumları öne çıkarmanın yegane yolu gibi göstermek ise bence kendi ayağına kurşun sıkmak gibi bir şey. Çok kolay çökertilir ve yanında atalık tohumları da götürür, gdo'ları da normalize eder, çünkü argümanın iler tutar bir yanı yok.

Siz, "Bu tohumların f2 seviyesinde f1'deki ürünü vermemesi ise tohum şirketlerin kendilerince sürdürülebilirliğini sağlayan bir durum ve bazı küçük şirketler dışında hibrid olmayan tohum ıslah etmezler." şeklindeki cümlemi çok yadırgamiş, hatta bundan dolayı bir tarım şirketiyle irtibatlı olduğumu düşünmüşsünüz ya (bu cümleden ne anladığınızı hala bekliyorum), ben de ikide bir hibridlere "genetiği ile oynanmış" demenizden (videoda da var) acaba bu organizasyon GDO lobisinin bir parçası mı diye düşünmeden edemedim :)

Son derece iyi bir niyetle ve grubunuzun hiç bir ard niyeti olmadığını var sayarsam sadece bu başlıktaki #2 nolu mesajımı (http://www.agaclar.net/forum/1344331-post2.htm) tekrarlayabilirim.

Tavsiyem, her argümanın doğruluğunu mutlaka araştırın. Hibrid hibrittir, atalık tohum da atalık. Atalık tohumu yüceltmenin yolu, onlara rakip gibi gösterdiklerinizi desteksiz kötülemekten geçmez, atalık tohumlar zaten yücedir. Kalabalıkta her kafadan bir ses çıkar kabul, ama doğrudan ve etikten ayrılmayın demek gönlümden geçer.

vetman996
11-01-2015, 05:28
Merhaba.

Tartışmayı alevlendiren "hibrit"i tam olarak irdeleyememek sanırım. Hibriti gerçek anlamda kullandığında ata yadigarı tohumların da hibrit olduğunu görüyorsunuz ve problem yok. Ama biz hibrit tohumu DNAsı ile oynanmış tohum olarak algılamıştık bir süre. Sayın MeyveliTepe hocamızın uyarmasıyla daha iyi anladık. Prof. Saraçoğlu da bu yanlışı görmüş olacak ki "ebter tohum" ifadesi kullanmaya başlamış.

Bunun yerine "DNAsı ile oynanmış tohum" desek "GDO"lu tohum anlaşılacak. "Ebter" kelime anlamı "Soyu Kesik" yani ilk yıl verim veriyor ikinci yıl verim vermiyor anlamına geliyor sanırım.

Hibrit tohumu sonunda anladık ama ticari tohum üreticilerinin sattıkları tohumlar için yeni bir terminolojiye ihtiyaç var. Bu "Ebter" olabilir mi bilmiyorum. Selamlar...

antebi
11-01-2015, 17:43
Sayın Meyvelitepe,
Mesleğim Ziraat mühendisliği, ancak profilime bakarsanız bilgisiz ziraat mühendisi yazıyor. Bunun nedeni çalıştığım kurum nedeni ile bu güne kadar mesleğimi yapamamış olmamadan kaynaklanıyor. Sizin bilginizin ve tecrübenizin benden kat kat fazla olduğunu biliyorum ve saygı duyuyorum ve de bilmediğim konularda yardım edeceğinizi umuyorum.

Tarımda başımıza ne geliyorsa Mendel kanunları yüzünden geliyor :) . Genetiği değiştirilmekle genetiği ile oynamak aynı anlamamı gelir bilmiyorum. Kendi algılamamı söyleyeyim: genetiği değiştirilmiş organizma, normalde bünyesinde bulunmaması gereken ve başka bir canlıdan gen transfer edilmiş canlı, genetiği oynanmış; aynı tür canlılar arasında doğal veya suni yolla gen transferi gerçekleşmiş canlı olarak algılıyorum. Bu doğrudur diye iddiam yok. Eğer algılamam yanlış ise videoda dernek kurucu üyelerinden birisi olan sayın Karahanoğlu yanlış ifade kullanmış demektir.

Evet haklsınız insanlarımız GDO ile hibrit aynı şey sanıyorlar, bunun böyle olmadığını anlatmamız lazım.

Hibrit tohum konusunda, kısır olan hibrit tohumları ifade edebilmek için ayrı bir terim bulma zorunluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Sayın vetman996 arkadaşımızın önerisi değerlendirilebilir.Ayrıca hibrit tohumların atalık tohumlardan daha fazla ürün verdiği düşüncesinde değilim. Bunu elimde bulunan biber çeşitleri ile kanıtlayabilirim. Saksıda yetiştirdiğim süs biberinden bir defa da (bir sezon da değil) topladığım biber sayısı 146 dır. Aynı şekilde sivri acı biberim bir dalında 10-15 tane biber veriyor. Hiç bir hibrit tohumun bu verimi sağlayacağını düşünmüyorum.

Not: Yükseltilmiş sebze bahçeleri konusunu + sizin blogunuzu inceliyorum. Bunu bu sene uygulayacak yer olacak gibi. Bu konuda destek olmanızı rica ediyorum.

MeyveliTepe
12-01-2015, 01:52
Merhaba.

Tartışmayı alevlendiren "hibrit"i tam olarak irdeleyememek sanırım. Hibriti gerçek anlamda kullandığında ata yadigarı tohumların da hibrit olduğunu görüyorsunuz ve problem yok. Ama biz hibrit tohumu DNAsı ile oynanmış tohum olarak algılamıştık bir süre. Sayın MeyveliTepe hocamızın uyarmasıyla daha iyi anladık. Prof. Saraçoğlu da bu yanlışı görmüş olacak ki "ebter tohum" ifadesi kullanmaya başlamış.

Bunun yerine "DNAsı ile oynanmış tohum" desek "GDO"lu tohum anlaşılacak. "Ebter" kelime anlamı "Soyu Kesik" yani ilk yıl verim veriyor ikinci yıl verim vermiyor anlamına geliyor sanırım.

Hibrit tohumu sonunda anladık ama ticari tohum üreticilerinin sattıkları tohumlar için yeni bir terminolojiye ihtiyaç var. Bu "Ebter" olabilir mi bilmiyorum. Selamlar...

Sn.Vetman996,
Türkçede "ebter" diye bir sözcük yok. Bu sözcük arapçada olmasına rağmen anladığım kadarıyla arapçada da kullanılan bir sözcük değil. Bilinen tek referansı (arapça uzmanları daha net bilgi verebilir) Kur'anda Kevser suresinde geçiyor olması. Burada da putperestlerin Hz.Muhammed'in iki oğlunu küçük yaşta kaybetmesinden dolayı soyunu sürdürecek kimse kalmamış olmasına istinaden söylemiş oldukları belirtiliyor.

Tohumlar için "ebter" sözcüğünün kullanılması sadece Saraçoğlu'na ait bir icat olsa gerek.

Bir an için "ebter" sözcüğünün geniş anlamda "soyu kesik" anlamına geldiğini var sayalım. Bu durumda, bir canlının soyunun kesikliği, "ebter" oluşu, üreme kaabiliyetinin olmaması veya böyle bir kaabiliyetinin kalmamış olması şeklinde anlaşılmalı.

Bu nasıl olur? Söz gelimi katır böyle bir şey (Elbette burada bir canlı türü olarak katırın ebeveynlerinin tam olarak aynı tür olmadıklarını da dikkate almak gerek). Bitki tohum vermezse olur. Bitkinin verdiği tohumun çimlenme kaabiliyeti yok ise olur. Tohumdan çimlenen bitkinin meyve verme ve dolayısıyla da tohum verme kaabiliyeti yoksa olur. Bu durumda varsayımımıza istinaden o tohuma ebter tohum diyebiliriz (sadece varsayım).

Peki, böyle bitkiler var mı? Evet var. Terminatör geni eklenmiş bir kısım GDO'ları saymazsak, senelerdir severek yediğimiz portakal, çekirdeksiz üzüm. Son senelerde çekirdeksiz karpuz, salatalık da ürettiler galiba (hiç çekirdeksiz mi, az çekirdekli mi bilmiyorum). Bunların soyu kesik. Bitki kendinden yeni bir bitki üretemiyor.

Canlılarda hibridlenme veya Türkçesiyle melezlenme yaşamın devamının da bir gerekliliği. Yaşamın sürekliliği için canlıların gen havuzlarının daralmaması, genişlemesi gerekir ki adaptasyon kaabiliyetleri de düşmesin gelişsin.

Mısırın anavatanı olan Meksikada eski atalık tohumlarını zaman zaman yabani mısırların kendiliğinden yetiştiği alanlara ekerler ve tohumluklarını bunlardan alırlar. Yabani mısırlarla tozlanan tohumlarının daralmış olan gen havuzlarını genişletirler. Bunun sonucunda yeni tohumlukları daha iyi gelişir, şartlara daha dayanıklı olur ve verimliliği artar.

Tersine bir örnek vereyim. Çok beğendiğiniz bir atalık tohumu tek bir bitki olarak yetiştirin ve en beğendiğiniz tek meyveden tohum alın. Bunu aynı şekilde 4-5 yıl devam ettirin. Beş yıl sonra o tohumun zayıfladığını görürsünüz, çünkü gen havuzu daralmıştır.

Bu bakımdan tüm canlılar aynı. Geçmişte Avrupa saltanatlarında çok görülen bir şey. Kan karışmasın, soy katışıksız devam etsin diye ensest evlilikler sonucunda bir sürü sakat, yarım akıllı kralları olmuştu. Sebebi gen havuzunun daralmasıydı.

Esas sorunuza gelince, karşı sorum şu. Bir isim bulmak zorunda mıyız? Buna ihtiyacımız var mı?

Şayet bütünü tüm boyutlarıyla biliyorsak, neyin nasıl olduğunu, ne olursa olumlu, ne olursa olumsuz olduğunu kavramışsak özel isimlendirmelere de ihtiyacımız olmaz.

Tohumlar özelinde karşı çıkmamız gereken, üretenden doğrudan tüketene kadar olan süreçte insiyatifin sadece, üretenlerle tüketenlerde olmasını engelleyen her şey. Üzerinde bir çok laf ettiğimiz o öcü hibridler bu sürecin içinde küçük bir cüz ve tüketen ile üreten doğrudan konuşmaya başladığında sessiz sedasız yok olur gider. Bunu sağlayamadığımız durumda ne desek, ne yapsak boş. Ancak şayet şanslı isek elimizdekini koruyabiliriz.

Peki ümit var mı? Evet var.

MeyveliTepe
12-01-2015, 03:27
Sayın Meyvelitepe,
Mesleğim Ziraat mühendisliği, ancak profilime bakarsanız bilgisiz ziraat mühendisi yazıyor. Bunun nedeni çalıştığım kurum nedeni ile bu güne kadar mesleğimi yapamamış olmamadan kaynaklanıyor. Sizin bilginizin ve tecrübenizin benden kat kat fazla olduğunu biliyorum ve saygı duyuyorum ve de bilmediğim konularda yardım edeceğinizi umuyorum.

Tarımda başımıza ne geliyorsa Mendel kanunları yüzünden geliyor :) . Genetiği değiştirilmekle genetiği ile oynamak aynı anlamamı gelir bilmiyorum. Kendi algılamamı söyleyeyim: genetiği değiştirilmiş organizma, normalde bünyesinde bulunmaması gereken ve başka bir canlıdan gen transfer edilmiş canlı, genetiği oynanmış; aynı tür canlılar arasında doğal veya suni yolla gen transferi gerçekleşmiş canlı olarak algılıyorum. Bu doğrudur diye iddiam yok. Eğer algılamam yanlış ise videoda dernek kurucu üyelerinden birisi olan sayın Karahanoğlu yanlış ifade kullanmış demektir.

Evet haklsınız insanlarımız GDO ile hibrit aynı şey sanıyorlar, bunun böyle olmadığını anlatmamız lazım.

Hibrit tohum konusunda, kısır olan hibrit tohumları ifade edebilmek için ayrı bir terim bulma zorunluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Sayın vetman996 arkadaşımızın önerisi değerlendirilebilir.Ayrıca hibrit tohumların atalık tohumlardan daha fazla ürün verdiği düşüncesinde değilim. Bunu elimde bulunan biber çeşitleri ile kanıtlayabilirim. Saksıda yetiştirdiğim süs biberinden bir defa da (bir sezon da değil) topladığım biber sayısı 146 dır. Aynı şekilde sivri acı biberim bir dalında 10-15 tane biber veriyor. Hiç bir hibrit tohumun bu verimi sağlayacağını düşünmüyorum.

Not: Yükseltilmiş sebze bahçeleri konusunu + sizin blogunuzu inceliyorum. Bunu bu sene uygulayacak yer olacak gibi. Bu konuda destek olmanızı rica ediyorum.

Sn. Antebi,

Ben ziraat mühendisi de değilim. Hali hazırda sizin bildiğiniz bir çok şeyi de bilmiyor olabilirim (sözgelimi, kimyasal gübrelerle hiç ilgilenmediğim için 20-20-20 gübredeki fosfor oranının yirmi olmadığını çok sonraları, hidroponik okurken öğrenmiştim, oysa siz okuldan bilirsiniz zaten).

Muhtemelen iyi bildiğim tek şey öğrenme metodolojisi. Bu metodolojinin kullanılma motivasyonu ise tamamen ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Yani ihtiyaç duyduğum bir şeyi bir çok kaynaktan doğrulayarak öğrenmeye, şayet pratik bir şey ise ve imkanlarım da elveriyor ise deneyerek görmeye gayret ederim.

Bu noktada söylemeden geçemiyeceğim önemli bir şey var. Bir şeyi, okulda ve klasik bir öğrenim müfredatı içinde öğrenmiş kişiler, her zaman olmasa da çoğunlukla, ilk öğrenmiş olduklarının kalıpları içine sıkışıyorlar. Sonradan, ilk öğrendiklerine aykırı gelecek bir şey duyduklarında ise yadırgıyorlar. Bununla çok karşılaşıyorum. Onların ilk öğrendiklerinin ne olduğunu bilmediğim için bu defa da ben yadırgıyorum :)

Başka bir nokta; öğrenilen şey şayet bir bilgi ise, bilgiyi bilginin üretildiği kaynaktan öğrenmek ile bilginin üretilmediği kaynaktan öğrenmek arasında çok fark olduğu. Maalesef ülkemiz çok uzun bir süredir bilginin üretildiği yer değil ve tıp, bilişim, bazı mühendislik dalları (hepsi değil) dışında (özellikle tarım) çalışan insanların kimi öyle bir alışkanlığı olmadığından kimi de imkanı olmadığından üretilen bilgiden haberi olmuyor.

Her gün, sadece tarımı ilgilendiren alanlarda bile onlarca yeni araştırma sonucu yayınlanıyor. Bunların hemen hemen hiç biri Türkçe kaynaklardan izlenemiyor. Bir şey lazım olduğunda Türkçe kaynakları hemen hemen hiç kullanmıyorum. Bazen es kaza rastladığım Türkçe bir araştırmanın çok benzerinin daha önceki bir tarihte başka bir ülkede zaten yapılmış olduğuna rastlayınca da önce üzülüyorum, sonra da hiç yoktan iyidir diyorum :)

"Genetiği ile oynanmış" sözünü GDO'dan ayırarak aynı tür canlılarda ve doğal olarak da gerçekleşebilecek hibritler için kullanmak doğrumudur derseniz, bence doğru değildir. Çünkü "genetiği ile oynanmak" sözündeki oynama hibrit bir tohumun ebeveyn genlerini alarak tek tek ebeveynlerden daha geniş bir gen havuzuna sahip olmasındaki gen değişikliğini açıklamıyor.

Bir an için açıkladığını var sayalım. Bu durumda genleriyle oynanmamış bir şey bulmak zor. Buna bizler de dahiliz.

Hibrid tohumların verimli olduğu varsayımını atalık bir tohumdan yetiştirilmiş biberin çok güzel verim vermesiyle çürütemeyiz. Atalık tohumlar da çeşidine, adaptasyonuna, yetiştirilmesine, o sezonki iklime, ışığa, suya, gübresine, rüzgarına göre çok güzel verim verebilirler.

İddiamız, her koşula uygun, verimli, lezzetli bir atalık tohum da vardır değil mi?

Vandana Shiva, olabildiğince iyi takip etmeye çalıştığım bir kişi. Onun ve kurucusu olduğu Navdanya'nın çok güzel örnekleri var. Musonlar sebebiyle sel basan tarlalarda, tuzlu toprakta, sadece yağmurla sulanabilen ve hiç yağmur yağmayan kurak topraklarda yetişip ürün verecek tohumları bulup üretip çiftçilere dağıttıklarını anlatır. Oysa küresel şirketlerin hibridleri belirli ideal koşulların varlığı varsayımına göre üretilmişlerdir ve aynı tohum her yere gönderilir. Bu varsayılan koşulların olmadığı yerlerde ise tamamen bir fiyasko olur :) (aşağıda linklerini verdiğim yazılar ofisinden izin alarak yaptığımız bir konferansının çevirisi - dört sene geçmiş ama okuduğumda hala ümit veriyor).

Bundan 5-6 yıl önce kuzey amerikadan getirttiğim atalık black-chery domates ilk yıl her salkımda sadece 20 civarında domates vermişti. Ertesi yıl bir salkımdaki domates sayısı 200'ün üzerindeydi. Tohum öğrendi. Bunu genlerle de açıklamak kolay değil.

Şayet bu tohum hibrid olsaydı ve ertesi sene yine yeni tohum alarak bu çeşidi ekseydim hep her salkımda yirmi domates olan verimlilikte olacaktı. Her sene yeniden satın alınan bir tohumun adapte olma imkanı da olamıyor.

Hibrid tohumların verimli olması varsayımı her zaman geçerli değildir. İdeal koşullarda yetiştirilmiş olsalar bile yüksek verimi hedefleyecek şekilde ebeveyn seçilmemiş ise yüksek verimli olmayacaktır. Fakat genel olarak şu söylenebilir. Bir hibrid, tek tek ebeveyni olan çeşitlere göre daha geniş bir gen havuzuna sahiptir ve bunun etkisi mutlaka olur. Uyar, uymaz ayrı.

Çok güzel verim aldığınız biberlerinizde tek bitki ve tek meyveden aldığınız tohum ile yetinmemenizi öneririm. Farklı bitkilerden ve farklı meyvelerden tohum alın ki verimlilik ertesi yıl da devam etsin, gen havuzu daralmasın :)
---------------------------------------------------
Shiva - Yeryüzü demokrasisi 1 (http://blog.meyvelitepe.org/2011/01/09/yeryuzu-demokrasisi_1/)
Shiva - Yeryüzü demokrasisi 2 (http://blog.meyvelitepe.org/2011/01/12/yeryuzu-demokrasisi-2/)
Shiva - Yeryüzü demokrasisi 3 (http://blog.meyvelitepe.org/2011/01/13/yeryuzu-demokrasisi-3/)

MeyveliTepe
12-01-2015, 03:58
Sn. Antebi,

Sormak ve söylemek istediğim asıl konu ile ilgili bir kaç şey daha var.

Yukarıda bir mesajınızda, (bizim etkinliğimizi de kastederek) sağdan-soldan tohum toplamadığınızı, sadece derneğin bahçesinde ürettiğiniz tohumları dağıttığınızı yazdınız. Videoda ise uzun uzun internet üzerinde tohum dağıtımının ne kadar hatalı olduğundan bahsediyor ve tohum üretilen özel bahçeden orada da bahsediyor ve profesörlerin nezaretinde tohum üretildiğini anlatıyor.

Öncelikle şunu söylemeliyim. Biz sağdan soldan tohum toplamıyoruz. Aslında hiç tohum toplamıyoruz. Bu yıl, sizin dernek bahçesi gibi ülkenin farklı yerlerindeki 40 bahçe, sadece kendilerinin üretmiş olduğu tohumları dağıttılar. Ağaçlar.net'in, bu 40 bahçeyi bir araya getiren, başından sonuna kadar organizasyonu yapan, lojistik maliyetini minimuma indiren, paylaşılan tohumların ne olduğu belirsiz bir liste değil de, standart bir katalog haline getirilmesine zemin hazırlayan, giden gelen her şeyi kayıt altına alan bir rolü oldu sadece.

Etkinlik sonunda, her bahçe kimlere hangi tohumları gönderdiğini bilir. Her tohum alan kimden, hangi bölgeden, hangi koşullarda yetiştirildiğini bildiği tohumları alır. Paylaşan ile tohumu alanın, tohumların yetiştirilmesi sürecinde de irtibat imkanı vardır.

Paylaşımcı yetiştiricilerin bahçelerine profesörler nezaret etmiyor belki, ama bilebildiklerince hastalıksız tohum göndermeye çalışıyorlar.

Şayet siz dağıtacağınız her tohumu özel bir laboratuara gönderip virüsten ari olduğunu test ettirmiyorsanız, belirli bir çeşidin saf bir çeşit olduğunu tesbit için gen analizine tabi tutmuyorsanız dernek bahçesinde yetişen tohumluğun diğer 40 bahçede yetişenden bir üstünlüğü olmaz.

Bir ara Buğday Derneğinin çalışmalarına katıldım. Onların yaklaşımı tamamen farklı (şapkamı çıkarırım). Dağıtılacak her tohumu mutlaka virüs testine gönderiyorlar. Bazı çeşitleri ise gen analizine tabi tutuyorlar. Söz gelimi, gen analizine göre saf çengelköy hıyarını bulamamışlardı. Şimdi buldular mı bilmiyorum. Bende var bir çengelköy hıyarı, çok eski, onu ektiğim zaman bahçede uzak bir yere bile başka hiç bir hıyar çeşidi ekmem bozulmasın diye. Teste göndersek ne çıkar bilmiyorum, belki o da saf çıkmaz.

Bu sebepten dolayı sadece 3-5 çeşide odaklanabiliyorlar. Fazlası yapabilecekleri bir şey değil.

Sorularıma gelince; grup mesajlarınız yakın zamana kadar geliyordu, bir forum ve bir web sitesi açmışsınız. Fakat bunların hiç bir yerinde ne bahçenizden ne de 1000 kişiye ortalama 25 çeşit tohum dağıtıldığından bahsedildiğini görmedim.

Rica etsek, nasıl bir bahçede, hangi koşullarla, kaç çeşit tohumluk üretiyorsunuz, bunlara ait katalog bilgilerinin, nereden geldikleri, kaç nesildir derneğinizde oldukları vs. bilgi verebilirmisiniz?

Ayrıca, 1000 kişiye ortalama 25 çeşit tohumu nerede nasıl dağıttınız, üreten ve veren siz olduğunuza göre, nerelerde, kimler aldı, takip ediyormusunuz. Dahası, sessiz sedasız hangi yöntemle bunu başardınız? Biz burada 500 küsür çeşitten 11.500 poşet dağıttık, tanıtımı, katalogu, lojistiği, dağıtım sonrası süreci vs. o kadar gözler önünde ki sağır sultan bile duydu. Gelecek yıl bahçe sayısının epey artacağını, dağıtılacak poşet sayısının da çok artacağını düşünerek tecrübenizden yararlanmak isteriz.

birnefestoprak
12-06-2015, 22:12
Daha once yazacaktim fakat vakit bulamadim. Forumda cokca gorulen bir egilim hakkinda birkac birsey soylemek istiyorum. Cesitli konu basliklarinda "Google'dan baktim boyle boyle diyor, demek ki siz yanlis biliyorsunuz", "bakin su internet sitesinde su universitede gorevli bir akademisyen soyle bir aciklama yapmis, demek ki isin dogrusu bu", "bakin soyle bir konferans bildirisi yayinlanmis, gercekler apacik ortada" gibi cok sayida ifade var.

Agaclar.net, bir bilimsel referans degil populer bir kaynak dolayisiyla burda kurulacak neden-sonuc iliskilerinde "akademik" kaynaklarin kullanilmasindan daha dogru birsey olamaz ama bunun da sinirlari belli. Genel bir tartisma yurutuyorsak, zaten kaynak gostermeden, kendi bilgimize/tecrubemize gore ilerliyoruz. Bir bilgiyi %100 dogru kabul etmeden once asagidaki listeleri gozden gecirmekte fayda var:

Mevcut bilginin aksini iddia ederken kaynak olarak neler kullanilabilir?

Istisnasiz tek kaynak, uluslararasi hakemli dergilerde (Science Citation Index) yayinlanan makaleler. Bu makalelerin bile cok buyuk bir kismi hicbir konuda kesin hukme varmazken internet siteleri ya da roportajlar kaynak olarak kullanilamaz. Soz konusu makalelerin sonuc kisimlarinda da genelde “boyle olabilir”,” bulgular bunu gosteriyor ama bu konuda ek olarak su su konularda da gozlemlerin yapilmasi gerekir” gibi ifadeler kullanilir. Zaten akademisyen olarak hazirladiginiz makaleyi %100 kesinlik iceren bir havada sunarsaniz, derginin hakemleri sizi makaleyi gonderdiginize pisman ederler :)

Belli sartlara bagli olmak uzere doktora tezi. Uluslararasi alanda yeterligi benimsenmis bagimsiz bir bilim kurumunun finanse ettigi ve gidisatini bilimsel kriterlere gore benimsedigi (bu kurumlar, calisma bilimsellikten uzaklasmissa sponsorluktan cekilirler) ya da bu niteliklerdeki (uluslararasi hakemli dergilerde yayin dahi yapmis olsa) bir doktora hocasinin yuruttugu bir doktora tezinin sonuclari bir konuyu savunmada delil olarak degil, konuya katkida bulunmasi ve uygulamada fikirler vermesi, ufuk acmasi adina kullanilabilir. Cogu durumda, doktora tezi tek basina birsey ifade etmiyor. Esas onemli olan, doktora tezinin sonuclarini kullanarak yukarda bahsettigim dergilerde yayinlayacaginiz makaleler. Yani, doktora tezi "hibrit domatesten alinan tohum meyve vermez" dese bile bu birsey ifade etmiyor. Ilk once, bu sonucun, SCI siralamasindaki dergilerden birinde kabul edilip yayinlanmasi gerek.

Mevcut bilginin aksini iddia ederken kaynak olarak neler kullanilamaz?

Yuksek lisans (ing. master) tezi. Genelde, ustune yazildigi konu hakkindaki mevcut bilimsel calismalarin derlendigi bir rapor gibidir. Ogrenci olarak sansliysaniz, bir miktar tecrube edinme sansiniz var. Yuksek lisans calismasi, hayatta sonraki asamaya gecmek, belli bir terfi almak icin kullanilan bir basamaktan cok fazlasi degil.

Yukardaki kapsamda olmayan doktora tezi. Kurumsal yeterligi uluslararasi alanda taninmamis bir kurumun finanse ettigi, uluslararasi hakemli dergilerde yayin yapmamis bir doktora hocasinin yuruttugu (kariyerinin ilk asamasinda olup bu dergilerde ilerleyen zamanlarda yayin yapacak olanlar haric) ve kendini belli kriterler bakimindan kanitlamamis bir doktora komitesinin yuruttugu doktora tezinin sonuclarinin, birakin kanit olarak kullanilmayi, tavsiye niteliginde kullanilmasi bile dogru degil. Bu tip bir kaynak kullanimi, yuksek lisans tezinin kullanimindan daha olumsuc sonuclar yaratir.

Konferans bildirgeleri, konferanslarda yapilan konusmalar, herhangi bir toplantida yapilan PowerPoint sunumlari, bilgi notlari, Facebook mesajlari, sifaci hocalarin (ozellikle vatandasin vergilerinden kesilen paralarla aylik 14,000 TL maas alanlar) kadin programlarinda soyledikleri tez curutmede kaynak olarak kullanilamaz. Cok unlu bir profesor de olsaniz konferans bildirgesini kanit olarak kullanamazsiniz.

Diger faydali kaynaklar (bunlarin da bilimsel bir iddiasi olamaz veya iddiaya ihtiyac olmayan durumlarda kullanilirlar ama ozellikle ulasimlarinin kolay olmasinin isimize yaradigi ornekler cok sayida):

Sadece genel-gecer, dogrulugu su goturmez ya da ustunde genel kanaat olusmus bilgiler icin Google. Ornegin; “Turkiye Cumhuriyeti’nin baskenti Ankara’dir.”

Bir akademisyenin kesinlik icermeyecek ve tavsiye niteligi tasiyacak sekilde yaptigi uygulamalardan verdigi ornekler. Or. dogadaki gozlemler, konu hakkindaki cesitli olasiliklari anlamamiza yardimci olacak saha calismalari.

Akademi baglantili olmayip faydali bilgiler ve uygulama ornekleri sunan, ufuk acan bloglar, Youtube videolari, derlenip internete yuklenmis faydali dokumanlar ve diger gorseller. Burda dikkat edilmesi gereken de kullanilan dilin bilimsel kesinlik tasimamasi. Turkce’de MeyveliTepe blogu cok iyi bir ornek, cok faydali bilgileri bilimsel yontem kullanarak, ki bu az gorulen bir durumdur, elde edilen gozlemler, sonuclar empoze edilmeden veriliyor; bol bol faydalanin. Yani MeyveliTepe blogunda bile bilimsel yontem kullanilmasina karsin, verilen tavsiyelerde bir kesinlik olmadigi gibi, herhangi bir gozlemin "mucizevi" olarak nitelendirildigi bir ornek gormedim. Diger kaynaklar incelenirken de bu nitelikler aranmali.

*Aklima geldikce yukardaki listeleri yenilerim.

birnefestoprak
15-06-2015, 20:05
Evet, tasnifte trajedi devam ediyor: https://www.facebook.com/groups/yereltohum.net/permalink/683155285162333/

Facebook kullanmayanlar icin yazinin tamami (Yerel Tohum Dernegi'nin Facebook sayfasindan alinmistir):

YERLİ NE DEMEK YEREL NE DEMEK?

Türk Dil Kurumu (TDK) sitesine tanımlar şu şekilde;
Yerel: Bir yere, bir bölgeye ilişkin olan.
Yerli: Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan, Belli bir bölgede yetişen, otokton.

Bu tanımları tohum açısından değerlendirdiğimde burada benim anladığım, dünyanın her hangi bir bölgesinde, o yörede yetişen, o yöreye özgü olan tohumlar yerel tohumlar, ama ülke bazında yetişen veya yetiştirilen tohumlar yerli tohumlar oluyor.

Bu konuyu örneklendirecek olursak, Adananın Saimbeyli ilçesinin Kötün denen bir domatesi vardır. Bu domates o yöreye ait bir çeşittir. O yörenin adı ile anılır. Aydının kemer patlıcanı Aydın patlıcanı olarak anılır.

İtalya da yetiştirilen San Marzano domatesi Bursa yöresinde yetiştirildiği için Bursa domatesi olarak anılır. Antep patlıcanı, Urfa biberi gibi.

Oysaki Ülkemizde yetişen tüm patlıcanlar, biberler ve de domateslerin hiç biri ülkemize ait değildir. Bunların hepsi başka ülkelerden ülkemize gelmiş ve hem yerelleşmiş (Bölgeselleşmiş) hem yerlileşmiştir.

200-300 yıl önce Anadolu da yaşayan halk ne domates yemiştir ne biber ne de patlıcan. Yemeklerde salça dahi kullanmamışlar. Zavallı padişahlar salçasız yemekler yemişler.

Lale deyince tüm dünyada Hollanda akla gelir oysa Hollanda soğan lalelerini bizim ülkemizden götürmüştür. Yine İngilizler Ankara tiftik keçilerini bizim ülkemizden götürmüştür. A.B.D. Antep fıstığını ülkemizden götürmüştür. Buğday, Çavdar tüm dünyaya Anadolu’dan dağılmıştır.

Daha birçok örnek verilebilir. Antep fıstığı, Diyarbakır karpuzu, Kırkağaç kavunu, Çengelköy hıyarı, Kadirli turpu gibi.

Bu yazıyı yazmamın nedeni; Manisa da ektiğim Hollanda hıyarı ile A.B.D. kökenli yuvarlak hıyarların fotoğraflarının paylaşımı sonucu çıkan tartışmadır. Bu ve benzeri tohumlar geldikleri ülkenin yerel tohumlarıdır. Zaten yerli tohum denmiyor yerel tohum deniyor.

Şimdi elin adamı ülkemizde hibrit tohum yetiştiriyor ve buna yerli tohum deniyor, kullananda yerli tohum kullandım diyor.

Ülkemizde İtalya’nın Fiat, Fransa’nın Renault marka arabaları üretiliyor adına da yerli otomobil deniyor. Oysaki bizim bir tek yerli otomobilimiz var o da Devrimdir. Ve de uluslar arası politikalar nedeniyle üretilememiştir.

Geçen sene dağıtımını yaptığımız Halep karası karpuz çekirdeğini, Bulgaristan kökenli dev domates tohumunu, Makedonya’nın Tetova mısırını isteyenler çok oldu. Zaten adlarına bakarsak ülkemize has bir çeşit olmadıkları bellidir. Ama bunlar ülkemizde yetiştirilmektedir. Bu tohumlar ile Hollanda hıyarı arasında fark yoktur.

2000 km uzaktaki Diyarbakır’ın karpuzunu, 1200 km uzaktaki Saimbeyli’nin domatesini İzmir de yetiştirince bir şey olmuyor ama burnumuzun dibinde ki Girit adasına özgü bir çeşit yetiştirince mi sorun oluyor.

Arkadaşlar derneğin ve de grubun adı Yerel tohumdur. Yerli tohum değildir. Öncelikle kavramları kafamızda oluşturalım. Gereksiz tartışmalara girmeyelim.

Şükrü Yıldızdal

Dernegin bu uyesi (sanirim kendisi uye ve umarim dernek yetkilisi degildir), TDK'dan yerel ve yerli kavramlarinin tanimini bulup yazinin basina eklemis. TDK'dan verilen tanimlarda, kendi mantigi icinde bence bir yanlis yok. Peki yorum dogru mu?

Yerli tohumlarin korumaya alinmasi kapsaminda tekrar tekrar ifade etmekte fayda var (bu konu, dernegin kendi Facebook sayfasinda da kafa karisikligina yol acmis olacak ki, aciklama yapma geregi hissedilmis ama aciklama hem sacmaliklarla dolu hem de daha cok kafa karistiriyor):

Yerel Tohum Dernegi'nin bakis acisi

Yerel tohum: Domates ustunden gidelim. Dernegin mantigina gore, domatesin genetik anavatani Guney Amerika oldugu icin, Anadolu'da birkac yuzyildir yetistirilen hicbir domates yerli degildir, hepsi yereldir(?). Yerel olanlar da aslinda Guney Amerika'nin yerli domatesidir :)

Dunyanin her tarafindan atalik tohumlari toplayalim. Bunlari ornegin Izmir'de dagitalim ve Izmir'in yerli domatesi ya da Almanya'ya ait bir domatesi harmanlayalim. Yerli/yabanci kaynassin, hepsi yerel olsun. Herseyi gectim; siz tohumun kokenini takip ederek insanlarin goc yollarinin dahi tespit edilebilecegini bilmiyor musunuz?

Aciklamayi yapan uyenin kafasi, yazinin ilerleyen bolumlerinde iyice karisiyor:

İtalya da yetiştirilen San Marzano domatesi Bursa yöresinde yetiştirildiği için Bursa domatesi olarak anılır. Antep patlıcanı, Urfa biberi gibi. :)

San Marzano Domatesi'ne Bursa Domatesi diyecekmisiz. Bu bey, San Marzano'nun nesiller boyu yetistiriciler araciligiyla seleksiyon yapila yapila elde edildigini ve bu seleksiyon surecinin hala devam ettigini bilmiyor herhalde. San Marzano cesidi esas alinarak, ayni tohumdan verim/tat/meyve buyuklugu gibi parametreler bakimindan bugune kadar elde edilen seleksiyonlarin listesi (en yenilerden birisi Lungo 2 ve seleksiyon devam ediyor):

San Marzano 3
San Marzano Bush
San Marzano Lungo
San Marzano Lungo 2
San Marzano, Pink
San Marzano Redorta
San Marzano Gigante
San Marzano La Padino
San Marzano Lampadina
San Marzano Nano
Super San Marzano

Bunlardan hangisi Bursa Domatesi, bana birisi yardimci olabilir mi?

Bu dernegin Anadolu'da yuzyillar boyunca tat/doku/koku/meyve buyuklugu/bitki ozellikleri vb bircok ozellik bakimindan tohum seleksiyonu yapan ve bize Maniye, Karahidir, Devetabani gibi onlarca domates cesidini miras birakan ciftcilere, koylulere, amator yetistiricilere hic saygisi yok mu? Peki Turkiye'de yine belli ozellikler gozetilerek 20. yuzyilda devlet kurumlari araciligiyla uretilmis ve hibrit olmayan (tohumu ekildiginde aslina uygun sonuc veren) domatesleri hangi sinifa sokalim?

Yine diyelim ki domateste durum boyle. Anavataninin, icinde Anadolu'nun da belli bir bolumunun bulundugu bolge oldugu dusunulen kavun icin nasil bir tasnif yapalim? Yerel Tohum Dernegi'ne gore yerli kavun da yok herhalde.

Lale deyince tüm dünyada Hollanda akla gelir oysa Hollanda soğan lalelerini bizim ülkemizden götürmüştür. Yine İngilizler Ankara tiftik keçilerini bizim ülkemizden götürmüştür. A.B.D. Antep fıstığını ülkemizden götürmüştür. Buğday, Çavdar tüm dünyaya Anadolu’dan dağılmıştır.

Daha birçok örnek verilebilir. Antep fıstığı, Diyarbakır karpuzu, Kırkağaç kavunu, Çengelköy hıyarı, Kadirli turpu gibi.

Yukardaki iki paragraf ne demek istiyor? Burdan ne sonuc cikaralim? Kafa iyice karismis. Amerikalilar Antep Fistigi'na Amerika'nin yerel fistigi mi diyormus?

Ülkemizde İtalya’nın Fiat, Fransa’nın Renault marka arabaları üretiliyor adına da yerli otomobil deniyor. Oysaki bizim bir tek yerli otomobilimiz var o da Devrimdir. Ve de uluslar arası politikalar nedeniyle üretilememiştir.

Fiat, yerli otomobil mi hakikaten? Bilgisi olan arkadaslar beni aydinlatabilir mi? Bence Fiat yerel otomobil :)

En sonda da ultimatom verilmis:

Arkadaşlar derneğin ve de grubun adı Yerel tohumdur. Yerli tohum değildir. Öncelikle kavramları kafamızda oluşturalım. Gereksiz tartışmalara girmeyelim. :)

Ozetle, Turkiye'de hicbir is mi dogru durust yapilamayacak?

loveforlife
15-06-2015, 21:27
Ozetle, Turkiye'de hicbir is mi dogru durust yapilamayacak?

Ağlanacak halimize çok güldüm, çok!!!:D