View Full Version : Vegan ve vejetaryen yaşama kültürü
Arkadaşlar; bir süredir ilgimi çeken bir konu olan Vegan ve veya vejetaryen yaşam ile ilgili bilgisi olan veya benim gibi başlangıç yapmayı düşünen arkadaşlarla bu konu altında bilgilerimizi, deneyimlerimizi ve merak ettiklerimizi paylaşmak istiyorum.
Özellikle yeni başlamayı düşünen arkadaşlara, hayvansal ürünlerden en sağlıklı biçimde nasıl ve hangi aşamalarla uzaklaşabiliriz'i anlatabilecek bilgili arkadaşların bu konuda bilgilerini paylaşmasını bekliyorum.
Diren Vegan
5 Mart
Pek çok yerde vegan/vejetaryen, vegan ve vejetaryen, veggie, veg*n gibi tanımlamalara rastlıyoruz. Bu tanımlamalar, vejetaryenlik ve veganlığın her ikisinin de hayvan hakları açısından geçerli ve anlamlı etik konumlar oldukları yanılgısını yaratıyor. Oysa bu doğru değil. Vejetaryenlik, beslenme biçiminizden hayvansal eti çıkarmak anlamına gelir. Vejetaryen olduğunuzda ve vejetaryen kaldığınızda hayvanları mal ve kaynak olarak kullanmaya devam eder, hayvansal etin yerini diğer hayvansal ürünlerle doldurmuş olursunuz.
Vejetaryenlik düşüncesi, hayvansal etin tüketilmesi ile diğer hayvansal ürünlerin tüketilmesi arasında etik açıdan bir fark olduğu yanılgısına dayanır. Bu yanılgı, hayvan refahı düşüncesinin savunucuları tarafından tekrar tekrar üretilir ve bizlere hayvanları sömürmenin daha 'insancıl', 'daha merhametli' yolları olduğu anlatılır.
Oysa hayvansal ürünler olarak adlandırdığımız hayvansal süt, yumurta ve balın insanlar tarafından tüketilmesi hayvanların birer mülk statüsünde görülmesi anlamına gelir. Bu ürünlerin insanların tüketimine sunulması, çok sayıda hissedebilir canlının köleleştirilmesi, sömürülmesi ve öldürülmesi anlamına gelmekte.
Süt elde etmek için çiftlik endüstrisinde inekler sürekli hamile bırakılır. Bu fabrikalarda ineklerin hayatı, hamilelik ve sağılma şeklinde bir döngü içerisinde geçer. Bu esnada hareket etmeleri tamamen engellenmiştir. Yeni doğan yavrular hemen annelerinden ayrılır. Bu, hem anne inek hem de yavru için acı verici bir süreçtir. Dişi yavrular süt ineği olarak yetiştirilir. Erkek yavrular, et üretim tesislerine satılır ya da “yumuşak ve kaliteli deri” elde etmek için hemen öldürülür. Normal şartlarda 12-20 senelik ömrü olan inekler, bu şartlarda en fazla 3 yıl yaşar ve “verimsizleşince” mezbahaya gönderilir. Organik çiftliklerde durum oldukça benzerdir; inekler genelde reklamı yapıldığı üzere serbest gezmemekle birlikte hiçbir durumda tecavüz ve kesimden kurtulamazlar.
Yumurta üretmek için tavuklar normal yumurtlama döngülerinin dışında sürekli yumurta vermeye zorlanır. Dar kafeslerde yaşarlar ve bu dar kafeslerde birbirlerine zarar vermemeleri için gagaları kesilir. Erkek civcivler verimsiz oldukları için doğar doğmaz öldürülür veya boyanarak pazarlarda satılmaya gönderilir. Organik çiftliklerdeki sözde serbest gezen tavuklar da sürekli yumurta üretmek için vücutlarındaki tüm kalsiyumu kullanmaktan kurtulamazlar.
Bal üretmek için, arının kışın besleneceği bala el konulur ve yerine glukoz şurubu doldurulur. Bu pek çok arının besin yetersizliği çekmesine yol açar. Yaşamları büyük oranda kısalır. Arılar kovandan ayrılmasın diye kraliçe arının kanatları koparılır.
Eğer hissedebilir canlılara karşı etik bir sorumluluğumuz varsa bu sorumluluk vegan olmayı gerektirir. Veganlık türcü uygulama ve fikirlerin toptan reddi anlamına gelir.
Hayvan hakları için gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde, kurduğumuz kulüplerde, açtığımız sayfalarda, yazdığımız yazılarda vegan/vejetaryen ifadesini ya da veggie, veg*n gibi tanımlamaları kullanmak, hayvan kullanımının bir biçiminin diğerlerinden daha kötü olduğu, dolayısıyla diğer biçimlerinin daha kabul edilebilir oldukları düşüncesini yeniden yaratmaya sebep olur. Dahası hayvan hareketinde yer alan insanların bile vegan değil vegan veya vejetaryen oldukları gibi bir görüntü vegan olmanın çok zor olduğu ya da veganlığın uzun bir sürecin sonunda adım adım adım ulaşılabilecek bir mertebe olduğu imajını yaratır.
Hayvan haklarından bahsettiğimizde geçerli olan tek etik konum veganlıktır. Hayvanlar için adaleti daha az tüketerek, şu ya da bu ürünleri tüketmeyerek değil, hayvanların mal ve kaynak olarak görülme statüsünü yaşam biçimimizle reddetmek suretiyle ortadan kaldırarak sağlayabiliriz. Veganlık, kendisine hayvan hareketi diyen her hareket ve oluşum için vazgeçilemez bir temel olmalıdır.
Vegan Eylem Günü | Abolisyonist Vegan (http://abolisyonistvegan.tumblr.com/veganeylemgunu)Vegan Eylem Günü | Abolisyonist Vegan (http://abolisyonistvegan.tumblr.com/veganeylemgunu) Bize yardımcı olacak önemli bir site...
Veganlık - Nedir
Hayvansal kaynaklardan elde edilen yiyecekleri yemeyen ve üretiminde hayvanların acı çektiği ürünleri kullanmayan vejetaryenlerdir.
Veganlık
Veganlık (veganizm) bir yandan hem insanların hem de hayvanların acı çekmesine karşı olan diğer yandan sağlık ve barışı teşvik etmeye çalışan bir diyet ve yaşam tarzı uygulaması sistemdir. Veganlar hayvansal kaynaklardan (örneğin, yumurta, süt ürünleri, et) elde edilen hiçbir yiyeceği yemeyen vejetaryenlerdir. Veganların çoğu ayrıca deri, kürk, yün içeren giysiler ve battaniyeler ve üretimleri için hayvanların ölmesini ya da acı çekmesini gerektiren bazı kozmetikler gibi ürünleri de kullanmaz. Veganlık, veganlığın ortaya çıkmasına yol açan etik, ekolojik ve sağlık nedenleri dikkate alındığında daha iyi anlaşılabilir.
Etik Unsurlar
Vegan bir yaşam tarzı farkındalık, merhamet ve barışı teşvik etmeyi amaçlar. Veganlık bir diyet olmasının yanı sıra etik bir sistemdir. Etik, insanların başkalarıyla veya dünya ile etkileşimde olduğu ahlaki yolları veya davranış kurallarını ifade eder. İngiltere'de bir anket veganların % 83'ünün seçimlerinin ardındaki ana düşünce olarak etik nedenleri listelemiş olduğunu göstermiştir.
Veganlar sağlığın sadece bireylerin organlarını kapsamadığına, aynı zamanda insanlar ile onların diğer canlılara, dünyaya ve çevreye yönelik eylemleri arasındaki sağlıklı ilişkileri içerdiğine inanır. Veganlar hayvanlara kötü muamele edildikçe ve etleri için öldürüldükçe dünyanın ahlaki ve manevi sağlığının zarar göreceğine inanır. Veganlar insanların gıda seçimlerinin dünyanın sağlığını bir bütün olarak nasıl etkilediğinin ve ona nasıl zarar verdiğinin farkında olması gerektiğine inanır. Örneğin, ABD'de besi hayvanlarını beslemek için kullanılan tahılın, 1. 3 milyar insanı besleyebileceği ve bunun dünyadaki acıları büyük oranda dindireceği tahmin edilmektedir.
Veganlar, modern fabrika çiftçiliğinde hayvanlara canlılar gibi değil de duygusuz makineler gibi davranıldığı için, yumurta ve süt üretiminin de hayvanlara onları öldürmek kadar ıstırap verebileceğini iddia eder. Yumurta, tavuklar küçük kafeslerde, sağlıksız koşullarda tutularak üretilmektedir. Veganlar süt sığırlarının da suni yemlerle beslenerek ve hayatlarının büyük kısmını kafeslerde geçirerek zulme maruz kaldığına işaret etmektedir. Birçok süt sığırına süt üretimi için doğal olmayan yüksek miktarlarda hormon enjekte edilir bu da bağışıklık sistemlerini zayıflatarak onları hasta ve sağlıksız hale getirir. Güçsüzleşen sığırlarda ayrıca yüksek miktarlarda antibiyotik kullanılması gerekir, bu da insanların sağlığını etkiler ve ilaç dirençli hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. İstenmeyen veya yaşlanan inekler eti için kesildiğinden süt hayvancılığı da sığırların ölümüne neden olur.
Veganlar diğer hayvansal ürünlerden de kaçınır. Deri, yün ve kürk kullanmazlar çünkü bunların üretimi hayvanların acı çekmesine neden olur. Bazı veganlar bal da kullanmaz çünkü bal toplamanın arılar için zararlı olduğuna inanır. Bazı veganlar şekerden de uzak durur çünkü üretiminde ölü sığır kemiklerinden yapılmış kömür kullanılır. Veganlar ayrıca hayvanlar üzerinde test edilmiş ürünleri de kullanmaz ve birçok vegan, hayvanların diseksiyonda ve tıbbi deneylerde kullanımına aktif olarak karşı çıkar. Veganlar genellikle avcılığa, hayvanat bahçelerinde ya da eğlence amaçlı hayvanlara kötü muamele edilmesine (örneğin, horoz dövüşü, boğa güreşi ve rodeo) de karşı olduklarını dile getirir.
Çevresel Unsurlar
Veganlar diyet ve yaşam tarzı uygulamalarının daha sağlıklı bir dünya ekolojisine ulaşılmasına katkı sağladığına inanır. Veganlar et-temelli Amerikan diyetinin çevre sorunlarına katkıda bulunduğunu gösteren birçok istatistik sunar. Veganların ekolojik duruma başlıca tepkisi, tahıl temelli bir diyet için, etin üretilmesi için gerekenden çok daha az kaynak gerektiği ve insanların tahıl ile daha iyi beslenebilecek olmasıdır. Örneğin, yarım kilogram et üretimi için 4,5 kilogram tahıl gerekir. 4 dönüm arazide 9,000 kg patates yetiştirilebilirken bu toprakta ancak 57 kg sığır eti üretilebilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde tüm nüfusun tükettiği tahılın 6 ila 7 katı hayvancılık için tüketilir.
Veganlar, sadece ABD'de farklı diyet alışkanlıklarının uygulanmasının bile tüm dünyayı iyileştirebileceğini savunur. Verimsiz besi hayvanı üretiminden kaynaklanan çevre sorunları arasında üst toprağın kaybı, su kıtlığı ve kirliliği, ormanların yok edilmesi, zehirli atıklar ve hava kirliliği sayılabilir.
Sağlık Unsurları
Vejetaryen diyetlerle beslenenler kalp hastalığı, bazı kanserler, diyabet, obezite, yüksek kan basıncı, safra taşı ve böbrek taşları gibi birçok hastalık konusunda daha düşük risk altındadır. Kolesterol sadece hayvansal ürünlerde bulunduğundan vegan diyet kolesterol içermez. Kolesterol ve doymuş yağ oranı yüksek diyetler kalp hastalığına neden olur. Amerikalı erkeklerin %50'si kalp krizi geçirme riski altında olsa da, veganlarda bu risk sadece % 4'tür. Veganlar ortalama bir insandan dört kat daha fazla lif tüketir, yüksek lif alımının da kalp hastalığı, diyabet, kanser ve sindirim sistemi sorunları riskini azalttığına inanılır. Vegan diyetler aynı zamanda antioksidanlar gibi meyve ve sebzelerde bulunan koruyucu besinler bakımından zengindir.
Bir vegan diyeti kişinin, et ve süt ürünlerinde bulunan zirai ilaçlar ve hormonlar gibi kimyasallara maruz kalmasını azaltabilir. Kimyasal maddeler gıda zincirinde yukarıda olan hayvanların dokularında birikme eğilimindedir, bu sürece biyolojik birikim denir. Veganlar, hayvansal ürünler yemeyerek, çoğu kanserin gelişiminde etkili olduğuna inanılan bu toksinlerin birikmesine maruz kalmayı önleyebilirler. Ancak veganların organik olarak üretilen sebze ve tahılları yemeleri de önemlidir çünkü organik olmayan gıdalar tüketen veganlar yüksek miktarlarda zirai ilaca maruz kalabilirler.
Bir çalışmada kansere neden olan bir kimyasal olan DDT'nin, Amerikalı kadınların % 99'unun anne sütünde önemli miktarlarda mevcut olduğunu göstermiştir ancak vejetaryen kadınların ancak %8'inde önemli miktarlarda zirai ilaç saptanmıştır. Meme kanseri ve erkeklerde prostat kanserine yakalanma riski az miktarda et yiyenler ya da hiç et tüketmeyenlere göre, sık sık et yiyenlerde yaklaşık dört kat fazladır. Süt ürünlerinin fazla tüketilmesi diyabet, anemi, katarakt ve diğer hastalıklarla ilişkilendirilmiştir. Vegan beslenme aynı zamanda astım, alerji ve romatoid artrit gibi alerjik veya otoimmün hastalıkları olanlar için faydalı olabilir. Hayvansal ürünler birçok kişide alerjik reaksiyonlara neden olur ve çalışmalar alerjik reaksiyonlar ve iltihaplanmanın diyetten hayvansal ürünlerin çıkarılmasıyla minimize edilebileceğini göstermiştir. Bunun yanı sıra vegan diyetlerin yüksek seviyelerde lif ve düşük seviyelerde yağ içeriği kişilerin doyana kadar yemelerini ancak yine de diğer diyetlerden daha az kalori almalarını mümkün kılacağından kilo vermede etkili olacaktır.
Faydaları
Vegan diyetinin yararları, daha az katı olan vejetaryen diyetlerin sağlık yararlarına benzer. arasında düşük kan basıncı, daha düşük kalp-damar hastalığı ve inme oranları, daha düşük kan kolesterol düzeyleri, kolon ve prostat kanseri risklerinde azalma yer alır. Vegan diyetler genellikle kalp hastalığı, yüksek kolesterol, diyabet, inme, kanser, obezite, artrit, alerji, astım, çevresel hastalık, hipertansiyon, gut, safra taşı, böbrek taşları, ülser, kolit, sindirim bozuklukları, premenstrüel sendrom, anksiyete ve depresyon için diyet tedavisi olarak önerilir.
Bir vegan diyete başlayan çoğu insan, özellikle ilk birkaç ay içinde kilo verir; dahası genellikle vegan diyetteki kilo kaybı, süt ürünleri tüketimine izin veren bir vejetaryen diyetteki kilo kaybından daha fazladır. Ayrıca, çoğu veganın vücut kitle indeksi (obezitede önemli bir tanı kriteri) vejetaryenlerden daha düşüktür. Vegan diyetler aynı zamanda tip 2 (erişkin başlangıçlı) diyabetin gelişme riskini azaltıyor görünür.
Hazırlık
Herhangi bir vejetaryen diyette olduğu gibi vegan bir diyete uymayı düşünen kişiler, yeni bir yaşam tarzını benimsemeden önce lisanslı bir diyetisyene ya da hekime danışmalıdır. Bu önlemin nedeni vegan rejimlerin katılığının kişinin ağırlığı, yaşı, genetik mirası, gıda tercihleri, etkinlik düzeyi, coğrafi konumu ve önceden var olan sağlık sorunlarına göre değişiklik göstermesidir. Bir beslenme uzmanı, veganın yemekten hoşnut olacağı, besin değeri yüksek olan ve çeşitli sağlık faydaları sunabilecek bir diyet tasarlamaya yardımcı olabilir.
Özellikle hamile ve emziren kadınların ve çocuklarını vegan olarak yetiştirmek isteyen ailelerin mutlaka bir diyetisyene ya da pediatri uzmanına danışması çok önemlidir. Gebelik sırasında protein gereksinimlerinin karşılanması, bebeklerin protein ihtiyacı ve vegan çocuğun beslenmesi konusunda Vegetarian Resource Group web sitesinde de besin değeri bakımından güvenilir olan yararlı bilgiler bulunabilir.
Vegan bir diyeti benimsemeyi düşünen kişiler, farklı yeme alışkanlıklarına uyum sağlamak için bedenlerine ve yaşam tarzlarına süre tanımak adına diyeti kademeli olarak uygulamayı isteyebilirler. Bazı beslenme uzmanları et-temelli bir diyeti yavaş yavaş değiştirmeleri için insanlara yardımcı olacak geçiş diyetleri tavsiye eder. Neredeyse her öğünde et ürünleri tüketen kişilerde, geçiş diyetinin ilk aşamasında, birkaç hafta süreyle sadece birkaç öğün vejetaryen gıdalarla değiştirilir. Daha sonra, belirli et ürünleri yavaş yavaş azaltılarak diyetten çıkarılır ve yerini vejetaryen gıdalar alır. Kırmızı et azaltılarak tamamen diyetten çıkarılır, bunu daha sonra kümes hayvanları ve balık takip eder. Veganlar için son adım, diğer besin maddeleri bakımından zengin gıdaların yumurta ve süt ürünlerinin yerini alması olacaktır. Bireyler geçiş diyetlerini denemeye istekli ve veganlık ile dışarıda yemek gibi sosyal faaliyetleri birleştirmeyi öğrenirken sabırlı olmalıdır.
Veganlar sağlıklı diyet ve beslenme uygulamaları hakkında da bilgilenmelidir. Sağlıklı beslenme yönergeleri diyette yağ alımını azaltırken, lifi, taze meyveleri, sebzeleri, baklagilleri ve tam tahılları artırmayı ve işlenmiş gıdalardan ve şekerden kaçınmayı içerir. Veganlar et yerine protein ve esansiyel besin içeriği yüksek olan gıdaları deneyebilir. Tofu ve tempe protein, kalsiyum ve diğer besinler bakımından zengin olan soya ürünleridir. Hamburger gibi pişirilebilen veganburgerler ve hindi ve sosis yerine tüketilebilecek şaşırtıcı derecede gerçekçi dokuya ve tada sahip vegan yiyecekler mevcuttur.
Ayrıca bazı kişiler, et ve süt ürünleri olmadan yemek pişirmekte zorlanabileceğinden, birçok vegan yemek kitabı vardır. Yaygın gıdalarda ve sabun gibi ev eşyalarında hayvansal kaynaklardan elde edilen pek çok katkı maddesi bulunabileceğinden, vejetaryenler gıda etiketlerine ve gıda katkı maddelerine dikkat etmelidir. Veganlar ayrıca yerel sağlık ve gıda mağazaları ile gıda kooperatiflerinden sosyal destek alabilir.
Dikkat edilmesi gerekenler
Her türlü vejetaryen diyetin hastalıkların önlenmesindeki rolü üzerine çalışmalar, ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) ve Ulusal Kanser Enstitüsü’nün (NCI) Yedinci Gün Adventist Kilisesi mensupları üzerine bir çalışma yaptığı 1960'lara kadar geriye uzanır. Vejetaryenliği ve genel sıhhati savunan Adventistler, yağ bakımından düşük ve protein bakımından zengin bir diyetle beslenir. NIH bulguları Adventist erkeklerin genel nüfustan yedi yıl, kadınların ise sekiz yıl daha uzun yaşadığına işaret eder.
Vejetaryenlerin bir alt grubu olarak veganlar üzerine yapılan çalışmaların sayısı ise daha az katı bir diyet olan vejetaryenlik üzerine yapılan çalışmalardan daha azdır. Ancak bu durum 2000'li yıllarda, bu diyetlere uyan kişilerde besin eksikliklerine ve bitki-temelli diyetlerin kronik hastalıkların önlenmesi ve tedavisindeki rolüne dair fikirler nedeniyle değişmeye başlamıştır. Bu bağlamda vegan beslenme ve yaşam tarzı yararlı görünmektedir. Menopoz sonrası dönemdeki 64 kilolu kadın üzerine 2005 yılında yapılan bir çalışmada, vegan diyetin porsiyon boyutu ve kalori alımında herhangi bir kısıtlama olmamasına rağmen önemli miktarlarda kilo kaybına neden olduğu ancak insülin hassasiyetini arttırdığı (kişide tip 2 diyabetin gelişme riskinin saptanmasında önemli bir faktördür) bulunmuştur.
2004'te yayınlanan iki çalışma ise, vegan diyetindeki kilolu yetişkinler ile ABD Ulusal Kolesterol Eğitim Programı İkinci Adım Diyetine uyan bir kontrol grubunu karşılaştırmış ve sonuçlar düşük yağlı vegan diyetinin İkinci Adım diyeti kadar kabul edilebilir olduğunu ve kilo kaybını teşvik etmede eşit derecede etkili olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte araştırmacılar bir vegan diyete uyanların normal öğünleri hazırlamada daha çok zorlandığını belirtmiştir. Genel kabul açısından, uyulmasının daha zor olması ve takipçileri ile vegan olmayan kişiler arasında daha fazla sosyal anlaşmazlığa neden olması bakımından vegan diyet daha az katı olan vejetaryen diyetlerden ayrılır.
Vegan olmayan bazı vejetaryenler hayvansal ürünler içermeyen gıdaları, giysileri, kozmetikleri ve diğer öğeleri tespit etmenin genellikle üretim yöntemleri ve bileşenlerin türetilmesi üzerine bilgili olmayı gerektirdiğini belirtir. Bunun yanı sıra vitamin, besin takviyeleri ve reçeteli ilaçlar gibi bazı ürünler de vegan olmayan bileşenler (kapsül için jelatin, bazı sıvı ilaçlarda bulunan gliserin gibi) kullanılarak işlenebilir ve bu bilgi her zaman ambalajın üzerinde yer almaz. Bazı tariflerde, hayvansal kaynaklı maddelerin yerine başka maddelerin kullanılmasının güçlüğü ve veganlara yönelik yemekler sunan restoranlar bulabilmenin zorluğu gibi unsurlar da veganlığın potansiyel olarak sorunlu bir yaşam biçimi olarak algılanmasına katkıda bulunur.
Kökeni
Vejetaryen sözcüğü İngiltere Vejetaryen Derneği kurucuları tarafından 1847 yılında İngiltere'de türetildi. Vejetaryen sözcüğü et yemeyen ancak hayvansal ürünleri tüketen insanları tanımlamak için kullanılır olmuştur. Vegan Derneği, Donald Watson ve vejetaryenlerin hiçbir hayvansal ürünü yemeden ya da kullanmadan var olmaya gayret etmeleri gerektiğine inananlar tarafından 1944 yılında İngiltere'de kurulmuştur.
Vegan kurucular daha iyi bir dünya yaratmak için ilk adımın, herhangi bir canlının ölümüne ya da acı çekmesine neden olmayacak bir diyet oluşturmak olduğuna inanıyordu. Vegan terimi, kurucuları kendi sistemlerinin de böyle olmasını umdukları için, Latince "yaşam dolu" anlamına gelen vegatus sözcüğünden türetilmiştir. Vegan Derneği veganlığı "yiyecek, giyecek, ya da başka herhangi bir amaç için hayvanları her türlü zulüm ve istismarın mümkün olduğunca dışında tutmaya çalışan bir yaşam tarzı ve felsefesi” olarak tanımlar. Vegan Derneği'nin kuruluş yıl dönümü olan 1 Kasım Dünya Vegan Günü olarak kabul edilir.
Amerikan Vegan Derneği Jay Dinshah tarafından 1960 yılında kurulmuştur. Aynı yıl, Sanskritçe "zarar vermemek” ve "yaşama saygı” anlamına gelen "Ahimsa" isimli dergiyi yayınlamaya başlamıştır. 'Dinshah ve diğerleri veganlığı şiddetsizlik, barış, uyum ve dürüstlüğün hakim olduğu bir yaşam felsefesi olarak kabul eder ve hedefinin dünyaya hizmet etmek ve bilgi olduğunu düşünür. 1974 yılında, Kuzey Amerika'da vejetaryen grupları bir araya getirmek için kurulmuş olan Kuzey Amerika Vejetaryen Derneği'ne bağlanmıştır.
1970'lerden bu yana beslenme ve diyet ile ilgili büyük miktarlarda araştırma yapılmıştır. Tipik Amerikan beslenme tarzı gibi süt ürünleri ve et ağırlıklı diyetlerin yüksek oranda kolesterol ve doymuş yağ içerdiği, ancak düşük lifli olduğu tespit edilmiştir. Bu diyetler ABD'deki tüm ölümlerin % 68'inin nedeni olan kalp hastalığı, inme ve diyabet gibi pek çok sağlık sorunları ile bağlantılı bulunmuştur. Bu nedenle bu hastalıkların oluşumuna katkıda bulunan gıdaları ortadan kaldıran diyetler oldukça ilgi görmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'deki yetişkin veganların sayıları, belirli nüfus araştırmaları ve anketlere göre farklılık gösterir. Time dergisi ve CNN tarafından 2002'de yapılan bir ankete göre, Amerikalı yetişkinlerin yüzde 4’ü kendilerini vejetaryen olarak tanımlamakta ve bu vejetaryenlerin, yetişkin Amerikan nüfusunun yaklaşık yüzde 0. 2'sine karşılık gelen, yüzde 5'i de vegan olduğunu söylemektedir. Ancak Charles Stahler 2006 yılında Vejetaryen Dergisi'ndeki bir makalede, Harris Interactive tarafından yapılan bir ankete göre Amerika Birleşik Devletleri'nde, nüfusun yüzde 1. 3 kadarını oluşturan 2.4 milyon yetişkinin vegan olduğunu belirtmiştir. Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki vejetaryenlerin yarısının vegan olduğunu tahmin etmiştir. Bu oran 2002 yılında Time tarafından verilen oranın çok daha üstündedir. Amerikan Diyetetik Birliği (ADA) ve Kanada Diyetisyenleri (DC) Stahler'in tahminini kabul eder ve Kuzey Amerika'daki vejetaryenlerin % 40 ila %50'sinin vegan olduğunu varsayar. İngiltere Gıda Standartları Ajansı ise 2002 yılında İngiliz yetişkinlerin yaklaşık %0,25'inin vegan olduğunu belirtmiştir. Ancak The Times (Londra), 2005 yılında İngiltere'de yetişkin nüfusun en az yaklaşık yüzde 0,4'ünü temsil eden 250.000 vegan olduğunu bildirilmiştir.
Alıntı : Veganlık Nedir - Alternatif Terapi (http://www.alternatifterapi.com/icerik/veganlik-nedir)
KESİNLİKLE BAKMANIZ GEREKEN BİR SİTE
Vegan Kolektif (http://www.vegankolektif.org/)
VEGAN KOLLEKTİF MANİFESTOSU
İstanbul, 2012
Beş milyar yaşında olduğu varsayılan Dünya gezegeninde yaşayan insan türü, gezegeni paylaştığı milyonlarca canlı türünden farklı olarak, türdeşlerini, diğer türleri ve gezegeni sömürmek suretiyle son otuz beş bin yılda insan merkezli dünya görüşüne sahip bir uygarlık kurmuştur.
Sanayileşme ile birlikte gezegene verilen zarar katlanarak artmış ve insanlar fabrika çiftlikleri, mezbahalar ve süpermarketler gibi arabirimler yüzünden bu zararı göremez hale gelmişlerdir. ‘Konfor/ihtiyaç’ olarak benimsetilen durum ve nesneler için hayatlarını tüketen, bu yaşama biçiminin kendilerine, türlerine, diğer türlere ve gezegene uyguladığı şiddet ve verdiği kalıcı hasarın üzeri çeşitli pazarlama stratejileriyle örtülen pasif makinelere dönüştürülmüşlerdir.
Vegan yaşam felsefesi, kendimize, türdeşlerimize, diğer türlere ve doğaya mümkün olduğunca az zarar verme ilkesine dayalıdır. Bu sebeple, insanı diğer tüm canlı türlerinden üstün gören ve bunun yanında diğer türler için de üstünlük/vasıf/görev sıralaması yapan ‘türcülük’ ideolojisi başta olmak üzere, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, dil, din/mezhep, fiziksel/zihinsel engel, etnisite, ırk ve sınıf ayrımcılığı gibi insanlar arası ayrımcılıklar da dahil tüm şiddet biçimlerine karşıdır.
Vegan yaşamı tercih eden birey, diğer canlı türlerini nefs, çıkar ve zevk için kullanmadan, sömürmeden ve öldürmeden de varolabileceğini bilir ve;
- bitkisel yiyecek ve içeceklerle beslenir; et, süt, yoğurt, peynir, yumurta, bal vs. ve bunları içeren yiyecekleri ve içecekleri tüketmez;
- hayvanın bir üretim ve tüketim aracı, hammaddesi, kaynağı olmadığı perspektifinden yola çıkarak, işlenmiş hayvansal maddeleri (deri, kürk, yün, ipek gibi) ve/ya hayvanlar üzerinde denenen hiçbir ürünü (kozmetik, temizlik, ilaç vs.) satın almaz;
- diğer hayvan türlerinin eğlence, spor, ulaşım, taşıma, ticaret ve bilimsel amaçlar uğruna kullanılmasına karşı durur;
- hayvan tür isimlerini günlük dilde hakaret ve aşağılama niyetli kullanmaz;
- yakın olduğu bir hayvanı malı, kendisini de onun sahibi/efendisi olarak görmez.
Vegan Kolektif’in amacı, vegan yaşam felsefesini anlamak, hayata geçirmek, tanıtmak, yaymak, vegan yaşamı desteklemek, hayvan özgürleşmesi için doğrudan eylemlerde bulunmaktır.
Vegan Kolektif (http://www.vegankolektif.org/)
Hoş geldiniz sayın damechocolate; sizin deneyimleriniz ve kendi yaşamınızdan örneklerle vereceğiniz bilgiler, yukarıda yazılanlardan daha önemlidir, emin olun.
Ailenizde diyetisyen, çevrenizde de vegan bir yakınınız olması sizin vejetaryen olmanıza önemli ölçüde katkı sağlamış anladığım kadarı ile.
Sayın damechocolate, sizce vegan veya vejetaryen olmayı düşünen bir insanın çevresinde vegan, vejetaryen yoksa ve sosyal çevresi ve kendi sosyal yaşamı da buna pek uygun değilse, ilk adım olarak neyi önerirsiniz.
Aslında buradaki örnek kısmen benim :)
Eşim vejetaryen olmayı düşünmezken çalıştığım iş yerinin yemekhanesi etli yemek yapmadığı zaman dayak yeme ihtimali olan bir iş yeri ise :)
Ayrıca genellikle tükettiğiniz gıdalardan örnekler ve kolayca yapılan bir kaç yemek tarifi de verirseniz seviniriz.
Selam, umarim mesajim uygunsuz olmaz. Agaclar.neti simdiye kadar topraksiz tarim ve benzeri konular icin takip etmistim. Bu baslik sans eseri karsima cikinca, yaptigim isle ilgili oldugu icin yazmadan edemedim. Kusadasinda "tofu" imalati yapiyoruz. Musterilerimizin cogunlugu degisik illerden vejetaryenler. Ilgilenebileceginiz dusuncesiyle bildirmek istedim.
tofutempe | izmir'de tofu, ege'de tempe (http://tofutempe.wordpress.com/)
alexbell
27-07-2014, 14:13
arkadaşlar vegan diyetini vejeteryan diyet ile çok karıştırıyorlar. oysa vegan diyeti biraz daha farklı bir felsefeye sahip.
Vegan Diyeti Size Uygun Bir Diyet mi? - Yemek & Diyet (http://sporlife.net/vegan_diyeti_size_uygun_bir_diyet_mi/495/)
"Çoğunlukla sebzelerle bezeli bir diyet olsa da tam anlamıyla et yemez bir diyet sayılmaz. Vegan diyetinde Fasulye, Kuruyemiş, Tohumlar, Ispanak, Mercimek, Leblebi, Kinoa, Brokoli, Kuşkonmaz, Bambu, Brüksel lahanasıgibi gıdalar mevcuttur."
naturefan
02-09-2014, 15:50
Himalaya siyah soyası
Organik(GDO'suz) olma ihtimali piyasadaki soyalara göre oldukça fazla.
517952
http://www.agaclar.net/forum/tarla-bitkileri/10452.htm#post1317045
2 nolu mesaj.
Konu ıssızlaşmış.
Veganlar siteye uğramıyor mu?
Ben bir aydır vejetaryenlikten veganlığa yumuşak geçiş yapmaya çalışıyorum.
Konu beslenmeden daha kompleks bir şey, beslenme, giyim, yaşam tarzı...
Türkiye şartlarında hazır ürün bulmak zor ama yavaş yavaş olacak :)
"Sonsuza dek bıraktığımız izlerle tanınırız" kızılderili atasözü
Gıda tercihleri ve Çevre arasında ciddi bir bağlantı var.
BM'in Küresel Isınma raporunda görülüyor ki et üretimi sebebiyle sera gazı salınımı artıyor.
Tabağınıza gelen bir porsyon balık, köfte veya biftek küresel ısınma, su kıtlığı, türlerin azalması ve yok olması, amazon ormanlarının yok olması ve okyanustaki canlıların azalmasına neden oluyor.
Dünya açlığının nedeni olarak kabul etmek zor gelebilir.
Derine inersek bağlantı kurabiliriz.
Yedi milyar insanın yedikleri gezegeni nasıl kullandığımızı ortaya koyuyor.
Hayvanları yetiştirmek için daha fazla ve daha fazla besin üretmek ormanların yok olmasına neden oluyor.
Bunun sebebi de bizim gıda tercihlerimiz.
Amazondaki ormansızlaşmış alanların % 91 ini hayvancılık için kullanılıyor.
1978 yılından bu yana bu amaçla 80 milyon hektar orman yok edildi.
2030 yılında taze su kaynaklarında % 40 azalma bekleniyor.
Dünyada 1 milyar insan açlık çekiyor. Saatte 350 çocuk açlıktan ölüyor.
Bağlantı kurmakta zorlanıyormusunuz:confused:
Sanki çok kompleks sebepler var :
-kültürel
-politik
-sosyal
Ancak ilgi çekici bir kaç gerçek var
İşlenebilir arazilerin %70 insanları değil hayvanları beslemek için.
yarım kilo et üretmek için 9000 litre su 5 kilo tahıl gerekmekte.
Şirketlerin hayvancılık yapması için her yıl iki milyon hektar yağmur ormanı yok ediliyor. Her yıl yenmek için kesilen 80 milyar kara hayvanının dışkısı işlenmiyor ve su havzalarımızı ve okyanuslarımızı kirletiyor.
Bunlar sadece bir kaç basit örnek.
Vejetaryen ve vegan olmamın sebeplerinden sadece birkaçı.
Bu yazılarıma devam edeceğim.
Sûz-i Dilârâ
22-06-2017, 08:06
Konuyu biraz okudum da benim dünyaya bakış tarzımla da çok uyumlu bir başlık. Uygun bir zamanımda başlığın tamamını okumak ve konuyla ilgili araştırma yapmak isterim. Arılar ve el koyduğumuz balları, inek, koyun, kuzu, keçi ve mezbahaneler meselesi, tavukların çiftliklerdeki ızdırapları, erkek civcivlerin trajik sonları, balık çiftlikleri, sirkler, hayvanat bahçeleri, avcıların spor olsun diye yabanda yaptıkları katliamlar vicdan azabı sebeplerimden birkaçı, düşündükçe yenileri de ekleniyor.
Şimdilik sadece et yemeyenlerdenim, süt, yumurta ihtiyacımızı köylerden ve inek besleyenlerden temin ediyoruz. Hali hazırda oruç tutuyorken ve az gıdaya kendimizi alıştırmışken devamını getirmek ve geri kalan süreci sebzeyle devam ettirmek üzerinde çalışmam lazım.
Bu başlığı nasıl olduysa görmemişim. Londra'da ofis ortamında Uzakdoğu kökenli pek çok vejetaryen ve vegan arkadaş tanımıştım, sonradan bağlantı kurduğumda farkettiğim gibi ortak özellikleri hep incecik ve fit görünmeleri idi.
China Study kitabını okuduğum 2010 yılından beri konuya ilgim arttı, kitap özetle kanser, diabet, kalp hastalıklarının vegan beslenenlerde görülmediği konusunda 20 yılı aşan bir süreyi kapsayan araştırma ve sonuçlarını içeriyor.
En yakın arkadaşım ve yine yakın çevremden 2 kişi geçtiğimiz yıl içinde veganlığı seçtiler. İlki sağlık, diğer ikisi etik olarak bu kararı aldı. Türk mutfağı veganlar için gerçekten çok çeşitli alternatifler sunuyor, ama özel ürünlere ihtiyaç olur ise de İstanbul'da sadece vegan ürünler satan ve internet satışları bulunan kuruluşlar var.
Ayrıca vegan tarifler ve fikirler için instagramda takip ettiğim güzel hesaplar var.
Üzüldüğüm tek nokta bunu daha önce yapmamış olmak.
Hayvan kesmenin ibadet şekli olduğu bir toplumda olacağı bu :(
Ama bunlar belki de dinimize sonradan eklendi.
Çünkü hatırlayalım Habil ürettiği sebze ve meyveleri yaradana kurban etti ve yaradan onları kabul etti.
Kabil ürettiği hayvanları kurban etti ve yaradan kurbanını kabul etmedi.
Verdiği canı zamanı gelince kendisi alırdı...
Netekim hayvan katili olan Kabil öz kardeşinin de katili oldu.
Din alimi değilim, basit mantık benimki.
Başından sonuna kadar etkin olan nokta midemizin doyması için bir veya birkaç hayvanın canından oluyor olması.
Vahşi ormanda hayat savaşı vermiyoruz, ulaşılabilir ve çok ucuz gıda varken neden et?
"In relation to them, all people are Nazis;for the animals it is an eternal Treblinka.”
Isaac Bashevis Singer
Hayvanlar için tüm insanlar Nazi ve dünya sonsuz bir toplama/ölüm kampı.
Halbuki sadece midemiz doyacak ve bunun için kimsenin ölmesi gerekmiyor
;)
652298
Kimseyi yargılamıyorum, sonuç olarak ben de yıllar boyu et yedim.
Balık ve karidesten vaz geçmem en zor oldu.
Ama kan değerlerim hiç bu kadar iyi olmadı.
Verdiği vicdan rahatlığı da cabası.
Vegan dondurma
Reklam gibi olacak ama olsun, belki diğer firmalar da ders alır.
Talep arzı doğurur.
İlk lokmayı aldıktan sonra çektiğim vegan dondurma resmi.
Kesinlikle süt yok.
Hatta tastik ettirmek için gelip fikrimi sordular.
652299
Yazın başından beri yememiştim, çok mutlu oldum, teşekkürler.
Mutfak bölümünde vegan tarifler başlığı açmak elzem oldu çünkü harika ve çok kolay vegan dondurma, tatlı ve atıştırmalık tariflerim var :) bayram programı elverdikçe yapacağım.
mister73
24-06-2017, 00:23
Konuyu biraz okudum da benim dünyaya bakış tarzımla da çok uyumlu bir başlık. Uygun bir zamanımda başlığın tamamını okumak ve konuyla ilgili araştırma yapmak isterim. Arılar ve el koyduğumuz balları, inek, koyun, kuzu, keçi ve mezbahaneler meselesi, tavukların çiftliklerdeki ızdırapları, erkek civcivlerin trajik sonları, balık çiftlikleri, sirkler, hayvanat bahçeleri, avcıların spor olsun diye yabanda yaptıkları katliamlar vicdan azabı sebeplerimden birkaçı, düşündükçe yenileri de ekleniyor.
Şimdilik sadece et yemeyenlerdenim, süt, yumurta ihtiyacımızı köylerden ve inek besleyenlerden temin ediyoruz. Hali hazırda oruç tutuyorken ve az gıdaya kendimizi alıştırmışken devamını getirmek ve geri kalan süreci sebzeyle devam ettirmek üzerinde çalışmam lazım.
Evet bahsedilen vahşet ve tüketim çılgınlığı düşünüldüğünde gerçekten de biz insanoğlu olarak bu konuda da haddimizi aştığımızı, egoist davrandığımızı ve kendimiz dışındakilere hayat hakkı tanımadığımızı görebiliyoruz. Buraya kadar hemfikirim ve gerçekten de et yemeyi kesmeyi ben de zaman zaman kendi içimde sorguluyorum, diğer bir deyişle kendimi yokluyorum. Ancak bu sorgulamaların hiçbirinde "evet, şu andan itibaren artık kesinlikle et yemeyeceğim" sonucuna varamıyorum. Niye?
Çünkü esasen beni rahatsız eden "et yemek" veya herhangi bir "hayvansal gıda"yı tüketmek değil; beni rahatsız eden o etin veya gıdanın elde ediliş şekli. Yani hayvanların acımasızca sömürülmesi, kötü şartlarda beslenmesi, gereğinden fazla tüketilmesi hatta katliam boyutuna ulaşması vs.
Bu noktada bilinçli insanlar olarak, et veya hayvansal gıda tüketimini tamamen terk etmek yerine başından beri farklı kullanıcılar tarafından sıralanan yanlışların yapılmasına müsaade etmeyen üreticileri tercih etmenin ve aynı zamanda bu hataları fütursuzca yapmaya devam eden üreticileri terk ederek sesimizi duyurabildiğimiz ölçüde onları ifşa etmenin daha uygun bir davranış olacağını düşünüyorum. Yukarıda bir arkadaşın belirttiği gibi talep, arzı doğurur. Biz uygun üretim yapan işletmeleri tercih edip diğerlerini terk edersek ve niçin terk ettiğimizi de ifade edersek ister istemez bu yönde bir arz gelişecektir. Tabi ki söz konusu olan çok büyük şirketler ve çok büyük sermayeye hükmediyorlar, belki başlangıçta çok etkili olmayacaktır ama en azından vicdanen rahat bir şekilde bu ürünleri ölçülü bir şekilde tüketebileceğimiz üreticileri yöremizde arayıp bulabileceğimize ve onları teşvik edebileceğimize inanıyorum. Günümüzde iletişim imkanları çok gelişmiş olduğundan bu tarz üretim yapan işletmelerin paylaşılması daha geniş kitlelere ulaşmasını kolaylaştıracaktır.
Diğer yandan, hayvanlar için gösterdiğimiz hassasiyeti bitkiler için de göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Aynı şekilde, yemek veya başka şekillerde faydalanmak üzere bitkileri tüketirken aşırıya kaçmamak ve ölçülü davranmak gerektiğini düşünenlerdenim. Sanıyorum agaclar.net gibi bir platformda bu düşüncenin çok sayıda kullanıcı tarafından kabul göreceğini varsayabiliriz. Bana göre hayvanlara layık gördüğümüz o merhameti bitkilerimizden esirgememeliyiz. Belki daha önce takip etmiş olanlarınız vardır bitkilerin de hissedebildiğine dair forumumuzun farklı bir başlığında (http://www.agaclar.net/forum/bitkiler-hakkinda-genel-konusmalar/5757.htm) vaktiyle çok değerli görüşler paylaşılmış. Forumumuz haricinde de yerli ve yabancı birçok sitede benzer konular paylaşılmakta. Buradan varmak istediğim sonuç, tabi ki de "madem bitkiler de hissedebiliyor, o zaman bitki yemeyelim" değildir. Hayvansal gıdaların tüketiminde ve üretiminde göstermemiz gereken hassasiyeti bitkiler için de göstermemiz yeterli olacaktır.
Özetle; her ne üretiyorsak veya tüketiyorsak bunu her türlü aşırılıktan uzak, ölçülü ve canlı-cansız tüm varlıklara, var olan dengelere, ekosisteme saygılı bir şekilde yapmalıyız. Dolayısıyla sayın Özlem A'nın paylaşmayı vadettiği vegan tariflerini almamızda ve kendi evlerimizde yaparak afiyetle yememizde hiçbir sakınca olmadığını düşünüyorum :D
Vahşi ormanda yaşasaydık ekosistem ve onda yer almamız gerekliliğine saygı duyardım. Hani bizlerin elinde oklar ve mızraklar olsaydı adil gelebilirdi...
Ama elde elektrikli testere boğaz kesen kasaplar söz konusu, adalet bunun neresinde:confused:
Şu an et tüketim çılgınlığını beslemek için "et"malzemesinin temini toplu katliyamı andırıyor olmasını inkar edemeyiz.
Hani yemek tarifindeki 250 g. kıyma bir canlının kolundan baçağından kesilmiş bir kas kütlesi.
Bir yerde 80milyon kara hayvanından bahsettim ve onlarının dışkılarının içme sularımıza karışıyor olmasından.
Ve dünya nüfusu arttıkca et yiyebilmek adına o hayvanların dışkılarını su niyetine içmek zorunda kalacağız.
"Sağlıklı beslenme" kimseye para kazandırmaz o yüzden kimse onu size öğretmeye kalkışmaz.
https://www.netflix.com/watch/70123196?trackId=13752289&tctx=0%2C1%2C3644a506d6d102826f51c3c72e8d2c3fbea3d 48b%3A160a09c5481e1d2d84a01c93e2aeba4a8345c1f9
Sabah sabah gülümsememi söndürmeyin.
Mutfak bölümünde vegan tarifler başlığı açmak elzem oldu çünkü harika ve çok kolay vegan dondurma, tatlı ve atıştırmalık tariflerim var :) bayram programı elverdikçe yapacağım.
Sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
Menüyü çeşitlemek lazım :)
Sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
Menüyü çeşitlemek lazım :)
Malina ile mutfak başlık düzeninde değişiklik planladık, ayrı bir bölümümüz olacak.. Bu arada heveslenip iki farklı atıştırmalık yaptım dün tuzlu ve tatlı, glutensiz vegan. Hemen paylaşacağım.
mister73
24-06-2017, 11:44
Vahşi ormanda yaşasaydık ekosistem ve onda yer almamız gerekliliğine saygı duyardım. Hani bizlerin elinde oklar ve mızraklar olsaydı adil gelebilirdi...
Ama elde elektrikli testere boğaz kesen kasaplar söz konusu, adalet bunun neresinde:confused:
Şu an et tüketim çılgınlığını beslemek için "et"malzemesinin temini toplu katliyamı andırıyor olmasını inkar edemeyiz.
Hani yemek tarifindeki 250 g. kıyma bir canlının kolundan baçağından kesilmiş bir kas kütlesi.
Bir yerde 80milyon kara hayvanından bahsettim ve onlarının dışkılarının içme sularımıza karışıyor olmasından.
Ve dünya nüfusu arttıkca et yiyebilmek adına o hayvanların dışkılarını su niyetine içmek zorunda kalacağız.
"Sağlıklı beslenme" kimseye para kazandırmaz o yüzden kimse onu size öğretmeye kalkışmaz.
https://www.netflix.com/watch/70123196?trackId=13752289&tctx=0%2C1%2C3644a506d6d102826f51c3c72e8d2c3fbea3d 48b%3A160a09c5481e1d2d84a01c93e2aeba4a8345c1f9
Sabah sabah gülümsememi söndürmeyin.
Evet kesinlikle katılıyorum, çılgınca et tüketmeyelim ama çılgınca ot da tüketmeyelim. Hele ki o otun üretilmesinde, hasadında, paketlenmesinde çocuk işçileri acımasızca çalıştıran, doğaya saygı duymayan, işletmesinin atık sularını içme su kaynaklarına karıştıran bitkisel ürün tacirlerinden uzak duralım.
Elinde testere olmayan ve beslediği türün dışkılarını uygun şekillerde doğaya iade eden üreticileri bulalım ve sayılarının artmasını destekleyelim.
Yani demem o ki; hem et yiyelim hem de ot, yeter ki bilinçli olalım, farkında olalım.
Yaşadığımız yerin vahşi veya medeni olmasından ziyade nefes aldığımız her an evrendeki tüm varlıklara saygılı olmayı deneyelim ve teşvik edelim.
Lütfen yüzünüzdeki tebessüm hiç eksik olmasın... ;)
Et yerken unutulmaması gereken bir nokta, hayvanın yediği tonlarca ot ve yemi üretilirken kullanılan tüm pestisit artıkları yendiğimiz etin içinde.
Yani 1 kilo ot yerken aldığımız petisit miktarının kat kat fazlasını et yiyerek alıyoruz.
Özellikle karaciğer toksinlerin kümelendiği yer.
O dedikleriniz bu siyasi ve ekonomik ortamda pek mümkün değil sn. mister 73.
Yıllar önce Çevre Sağlığı teknisyenimle rapor edip ( atık sularını Abullont gölüne boşaltıyordu) kapattırdığımız süt tesisi siyasal otoritelerle bağlantılarını kullanarak beni sürdürmeyi başardı.
Şu an da durumlar pek farklı değil.
Yumurta üreticileri bile parayı bastırıp "Yumurtada kolesterol yok" dedirtebildiler.
Pembe gözlükler size çok yakışmış.
Güle güle takın.
Aile planlaması da yapmak lazım, kestiğimiz hayvan dışkılarının dışında 7 milyar insanın dışkısı da sularımıza intikal ediyor da...
Bayram bayram ne hoş sohbet :)
Gerçekler acıdır ve pis kokar.
mister73
25-06-2017, 21:14
Et yerken unutulmaması gereken bir nokta, hayvanın yediği tonlarca ot ve yemi üretilirken kullanılan tüm pestisit artıkları yendiğimiz etin içinde.
Yani 1 kilo ot yerken aldığımız petisit miktarının kat kat fazlasını et yiyerek alıyoruz.
Özellikle karaciğer toksinlerin kümelendiği yer.
O dedikleriniz bu siyasi ve ekonomik ortamda pek mümkün değil sn. mister 73.
Yıllar önce Çevre Sağlığı teknisyenimle rapor edip ( atık sularını Abullont gölüne boşaltıyordu) kapattırdığımız süt tesisi siyasal otoritelerle bağlantılarını kullanarak beni sürdürmeyi başardı.
Şu an da durumlar pek farklı değil.
Yumurta üreticileri bile parayı bastırıp "Yumurtada kolesterol yok" dedirtebildiler.
Pembe gözlükler size çok yakışmış.
Güle güle takın.
Aile planlaması da yapmak lazım, kestiğimiz hayvan dışkılarının dışında 7 milyar insanın dışkısı da sularımıza intikal ediyor da...
Bayram bayram ne hoş sohbet :)
Gerçekler acıdır ve pis kokar.
Teşekkür ederim, size de tavsiye ederim. Yapılan araştırmalar karamsarlığın sağlığa herhangi bir yararını henüz gösteremedi.
Ben kendi adıma et, süt gibi ürünleri mümkün olduğunca sahibini bildiğim küçük çiftliklerden, sebze meyveyi kendi bahçemden veya yine yerel bahçıvanların satış yaptığı semt pazarlarından almaya çalışıyorum. Ambalajlı ürünlerden olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum.
İyi bayramlar.
Size de iyi Bayramlar Sn.mister 73.
Ailenizle birlikte.
Ben de kendimi pozitif olmaya zorluyorum.
İyiye ve bilinçlenmeye doğru gidişat var diyorum.
Kişilerin bilinci arttıkça. Tercihleri bilinçlendikce.
Yarım asır yaşayınca bu gitgide zorlaşıyor :)
Keşke herkes en az sizin kadar bilgili ve dikkatli olsa.
Umutlarımızın artması dileğiyle:)
Veganların protein eksikliği çektiği bir yanılgıdır.
Çok yönlü beslenip hayvansal proteine ihtiyaç duyulmaz.
653081
Bitkisel vitamin kaynakları
653082
Ve kanıt olarak alttaki linkte dünyaya nam salmış vücut çalıştırıcılar.
Pek mağdur görünmüyorlar.
Vegan Bodybuilders: The World's Best (http://www.greatveganathletes.com/bodybuilders)
Kedi ve köpek haklarını savunup sonra da mideye hayvan etini indiren ülkem hayvan hakları savunucuları bana pek samimi gelmiyor ne yazık ki.:(
O hayvan ise bu da hayvan, hatta kalpleri ve gözleri daha büyük, annesi ve kardeşleri var.
Teşekkür ederim.
mister73
02-07-2017, 12:52
Veganların protein eksikliği çektiği bir yanılgıdır.
Çok yönlü beslenip hayvansal proteine ihtiyaç duyulmaz.
653081
Bitkisel vitamin kaynakları
653082
Ve kanıt olarak alttaki linkte dünyaya nam salmış vücut çalıştırıcılar.
Pek mağdur görünmüyorlar.
Vegan Bodybuilders: The World's Best (http://www.greatveganathletes.com/bodybuilders)
Kedi ve köpek haklarını savunup sonra da mideye hayvan etini indiren ülkem hayvan hakları savunucuları bana pek samimi gelmiyor ne yazık ki.:(
O hayvan ise bu da hayvan, hatta kalpleri ve gözleri daha büyük, annesi ve kardeşleri var.
Teşekkür ederim.
İnsanların hepçil (hem et hem de ot yiyen) beslenmeye daha uygun yaratıldığını düşünenlerdenim (sindirim sitemimiz de buna çok müsait) ancak her türlü beslenme fikrine de saygılıyım; sloganlaştırmamak ve karşı görüşe hayat hakkı tanımak şartıyla. Hayatın birçok alanında olduğu gibi beslenme konusunda da "tek doğru diyet" diye bir şey yoktur bence. Önemli olan vücudun ihtiyaç duyduğu besin ögelerini uygun miktar ve şekilde almaktır. Ve doğal olarak yaşanan coğrafya, gelir düzeyi, örf-adet gibi etkenlere bağlı olarak bunu yapmanın milyonlarca farklı yolu vardır ve hepsi de bir ölçüde doğru, bir ölçüde yanlıştır. Bunu yaparken ne bitkisel ne de hayvansal besinlerde aşırıya gitmemek, bu besinlerin hangi yollarla üretildiğine dikkat etmek, insan ve çevre sağlığına zararı olmayanları tercih etmek yeterli olur gibi geliyor.
Bu konuyla ilgili rastladığım İngilizce bir yazı (http://www.healthy-holistic-living.com/top-11-biggest-lies-vegan-diets.html) ve onun başarılı bir tercümesi (http://www.teknomani.com/2015/06/veganlik-ve-yaniltici-bilgiler.html)ni (Vegan Beslenme ile ilgili 11 Çok Yanıltıcı Bilgi) paylaşmak isterim. İyi okumalar...
Hayvan hakları savunucularının etçil beslenmeleri ne kadar normal ise, bana göre agaclar.net gibi bitki sevdalılarının bir araya geldiği platformun üyelerinin otçul beslenmeleri de o kadar normaldir.
İnsanların hepçil...
Hayvan hakları savunucularının etçil beslenmeleri ne kadar normal ise, bana göre agaclar.net gibi bitki sevdalılarının bir araya geldiği platformun üyelerinin otçul beslenmeleri de o kadar normaldir.
Hayvanların tabaklarındaki görünüm ve lezzetlerini seviyorlar belli ki :)
Çinliler köpek eti bayramı yaparken mangalda kül bırakmıyorlar.
Ama ne gariptir biz Kurban Bayramında hintlilere göre kutsal sayılan inekleri kestiğimizde Hindistanda hiç imza kampanyaları düzenlemiyorlar.
Bir kedi işkence gördüğünde, her gün kesilip kıyma olan inek, koyun ve keçilerden daha mı çok acı çeker:confused::)
Bir inek veya keçi kediden veya sokak köpeklerinden daha mi değersiz:)?
İnsanoğlunun iki yüzlüklerine bir ekleme daha.
Teşekkür ederim.
mister73
02-07-2017, 13:53
Hayvanların tabaklarındaki görünüm ve lezzetlerini seviyorlar belli ki :)
Çinliler köpek eti bayramı yaparken mangalda kül bırakmıyorlar.
Ama ne gariptir biz Kurban Bayramında hintlilere göre kutsal sayılan inekleri kestiğimizde Hindistanda hiç imza kampanyaları düzenlemiyorlar.
Bir kedi işkence gördüğünde, her gün kesilip kıyma olan inek, koyun ve keçilerden daha mı çok acı çeker:confused::)
Bir inek veya keçi kediden veya sokak köpeklerinden daha mi değersiz:)?
İnsanoğlunun iki yüzlüklerine bir ekleme daha.
Teşekkür ederim.
Verdiğiniz örneklerdeki çelişkiyi görmemek imkansız, çok haklısınız. Zaten "sloganlaştırmak"tan kast ettiğim şey buydu, yani savunduğu şeyi bilinçsizce ve körü körüne savunmak.
Bence eşref-i mahlukat olarak biz insanoğluna yakışan; hem inek, keçi ve köpeklere hem de ıspanak, brokoli ve fesleğene hak ettikleri saygı ve merhameti göstermektir ;)
eşref-i mahlukat?!
insan!?
İnsan kendini üstün varsayıp diğer canlıları, beyazlar kendilerini üstün varsayıp diğer ırkları yok etmek ister.
Hatta erkekler kendilerini kadınlardan üstün varsayıp kadınları ezer, hor görür, gerekli gördüğünde öldürür.
Varsayım bilim değildir, yargısız infazdır.
653089
653091
Bir fark yok.
Adalet değil, kimin gücü kime yetiyorsa.
Çoğunluğun düşüncesi haklı olmayabilir.
Birinin kanı akıyorsa hak ondan yanadır. Akıtanın tarafında değildir.
mister73
02-07-2017, 22:28
Evet, en şerefli mahluk olabilmek insanın sahip olduğu tek özellik değil maalesef. Tam ters uçta, en zalim yaratık olabilmesi de mümkün.
Bardağın ne tarafını görmek istediğinizle alakalı bir durum. Bardağın boş tarafında maalesef yukarıdaki görüntüler, hatta daha kötüleri var. Ancak bu, bardağın dolu tarafındaki güzellikleri görmek için engel olmamalı. Ne gibi; sizi ve beni doğurup yetiştirenler de insan, bilgisayar ve interneti keşfedip kullanıma sunanlar da insan, bu web sitesini kurup ağaç ve bitki sevdalılarını bir araya getirenler ve bizim şu anda bu paylaşımları yapmamıza imkan sağlayanlar da insan.
İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği, aklı. Bu sayede çok güzel şeyler var edebileceği gibi, yine aklı sayesinde çok çirkin şeylere de imza atabiliyor. Hayat boyunca yaptığımız seçimler bizim en şerefli ile en zavallı arasındaki skalada yerimizi belirliyor. Diğer taraftan, ne kadar masum ve şirin olurlarsa olsunlar bir tavuk veya bir koyunun diğer ırklar ve hatta kendi ırkı için olumlu ya da olumsuz yapabilecekleri çok sınırlı.
Umarım bir gün bardağın boş tarafındaki olumsuzlukların bittiğini veya çok azaldığını hep birlikte görebiliriz...
Ben burada veganlığın argümanlarını anlatacağım.
Bardak boş olmakla beraber biraz kirli ve hatta kanlı.
İçimdeki Polyanaya sesleniyorum, yok ses seda :)
Bakın sevgili ineklerimiz nelere kadir :) Daha doğrusu bizim et yeme ve süt içme hevesimizin faturası.
Bir inek midesinde, yılda 208 litre hacminde metan gazı oluşturuyor.
Dünyada 1,5 milyardan fazla olan inek nüfusu işin içine girdiğinde bu yılda 112 milyon ton metan gazının atmasfere salınması demek.
Tabi unutulmaması gereken bir diğer nokta, metan gazının karbondioksitten 22 kat daha zararlı olması…
653152
1970 yılında 4 milyar olan insan nüfusu günümüzde neredeyse iki katına ulaşmış durumda.
Bu artışla bağlantılı olarak 784 hayvan türünün dünya üzerinden tamamen yok olduğu, 16 binden fazla türün neslininse tükenme aşamasında olduğu tahmin ediliyor.
Hayvanlar aleminin, insan nüfusunun sürekli ve dinamik artışından olumlu etkilendiği söylenemez. Fakat bazı türler insanların kendilerine ihtiyaç duyması nedeniyle bu grubun dışında kalıyor. Bugün dünya üzerinde 1.5 milyardan fazla inek nüfusu olduğu düşünülüyor. Dünya tarihinin hiçbir döneminde bu kadar fazla olmamışlardı.
Et ve süt ihtiyacının sürekli olarak artması ve gelişen suni tohumlama yöntemleriyle inanılmaz bir artış gösterdiler ve hala ihtiyacı karşılayamıyorlar.
Geçmiş yıllara bakılarak bir değerlendirme yapıldığında dünyada 1970 yılından günümüze kadar et üretimi %200 artarak 101 milyon tondan 302 milyon tona ulaşmıştır. Bu inanılmaz artış artan insan nüfusuna ve kişi başına tüketilen et ve süt miktarına bakıldığında normal olarak değerlendirebilir belki fakat başka bir açıdan hiç de hoş olmayan şaşırtıcı sonuçlara neden olduğu görülüyor.
Yılda 112 milyon ton metan gazı Arjantin tarımsal teknolojiler enstitüsünde araştırmacı olan
Dr. Guillermo Berra ineklerin yedikleri otları ve diğer ürünleri sindirirken bir bioürün olarak metangazı ürettiği bilgisini bir adım daha ileriye götürerek bir deney yapmaya karar verdi. Bu deneyin amacı ineklerin midesine bir delik açarak bir çöp poşetini kaç günde metan gazıyla doldurabildiklerini ölçmekti.
Deneyi gerçekleştirdiklerindeyse poşetlerin sadece 2 saat içinde dolduklarını gördüler. Deney sonucunda bir ineğin yılda azami 208 litre hacminde metan gazı ürettiği sonucuna ulaşmışlardı.
Bu 1.5 milyar ineğin yılda 112 milyon ton metan gazı üretmesi anlamına geliyordu.
Daha da açmak gerekirse bu tüm dünya trafiğinin bir yılda ürettiği karbondioksitten daha fazla zararlıydı. Bir araba 10 bin kilometre yol katettiğinde atmosfere ortalama 3 ton karbondioksit salınımı yapar, deneyin sonuçlarına göre bu iki ineğin yıllık metan gazı salınımından daha az zararlıydı.
Not: Basından alıntı.Kaydet
Kaydet
Kaydet
Ben gerçekleri anlatayım, yorumlarım ağır gelebilir.
Pozitif bilimin maalesef ki "pozitif" olma zorunluluğu bulunmuyor.
Objektif olması yeterli, kanıta dayalı yani.
Bazı hastalarım beni bu yüzden sever "dost acı söyler", sizi yalanlarla uyutmaz :)
Gerçekleri patır patır söylerim ve şoktan çıktıklarında "acı reçete"yi kendilerine açıklarım.
Dost gözünüzün içine bakıp süslü yalan söyleyen değildir, sizi daldığınız gaflet uykusundan, başınızı gömdüğünüz kumdan çıkarıp gerçekle yüz yüze getirenlerdir.
E. Coli tehlikesi
653153
Bu bakteri hayvanların ve insanların bağırsaklarında bulunur ve selülozun parçalanmasına yardım eder. Fakat ineklerin ve sığırların sürekli mısır yemi tüketmeleri metobolizmalarında farklı reaksiyonlara neden olur.
Bu hayvanların midelerinde ve bağırsaklarında E. Coli bakterisi aşırı şekilde çoğalır ve mutasyona uğrayarak yeni bir form oluşturur: E. Coli O157:H7
Mutasyona uğrayan bakteri tüketildiğinde rotoksin adında çok kuvvetli bir zehir salgılar.
Böbrek, bağırsak ve beyindeki alıcı hücrelerle bağlantı kurarak bunların ölmesine neden olur. Bazı kişilerde önce böbreklerin sonra vücuttaki tüm organların iflas etmesiyle başlayan ve tedavisi bulunmayıp ölümcül nitelikte olan hemolitik üremik sendroma da neden olabilmektedir
Bu çocuğun adı Kevin Kowalcyk.
653154
Üstte gördüğünüz fotoğrafı annesi Barb Kowalcyk bir bahar gezisi esnasında çekmiş.
O gün Kevin’in öğle yemeğinde hamburger yiyene kadar hiçbir şeyi olmadığını söylüyor. Daha sonra kanlı ishalle başlayan hastalık, 11 günlük tedavi sürecine rağmen ölümle sonuçlanmış.
Doktorlar Kevin’dan aldıkları örneklerde E. Coli ye rastladıklarını söylemişler.
Amerika’da bu gibi örneklerin yüzlercesi mevcut. Üstelik E. Coli sadece et ve süt ürünlerinde değil, çeşitli sebze ve meyvelerde de rastlanmakta; buna et işleme merkezlerinden sızan zararlı atıkların bölgedeki tarım arazilerine ulaşmasının neden olduğu düşünülüyor…
Bizim ülkemizde de ucuz maliyetli ama lezzetli hamburger tüketmenin oldukça popüler olduğu düşünülürse dikkatli olunması gerektiği su götürmez bir gerçek.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde “inekler mi yoksa insanlar mı insanlığın sonunu getirebilir?” sorusu akıllara gelmiyor da değil.
Gelişen genetik bilgimiz sayesinde bugün sadece ineklerin değil pek çok hayvanın ve bitkinin kodunu değiştirerek ihtiyaçlarımızı gideriyoruz.
İnekler insanlığı yok edebilir mi?Kaydet
Kaydet
Kaydet
Peki diyorsunuz ki bu gerçekler madem bu kadar çarpıcı neden kimse hiç bir şey yapmıyor.
ABD ' de -
Kalp hastalıkları için 5 milyar dolarlık stend sanayısi, 35 milyar dolarlık ilaç sanayisi var.
Kalp hastalığı kanser ve diyabet gibi kronik hastalıkların tedavisi 1.5 trilyon dolarlık dev bir sanayi.
Hal böyleyken İlaç endüstrisi ve Hayvan üreticilerinin birleşip insanların bu konuda bilgi sahibi olmasını ve bu hastalıklardan korunmasını destekler mi:confused:
İlaç sektörü Hayvancılık sektörüne Antibiyotik ve Hormon satar. Hayvansal ürünleri tüketerek maruz kaldığımız kanser, kalp hastalıkları ve diyabet gibi hastalıkların tedavileri için de ilaç satar. Bu iki endüstri işbirliği içinde sırtımızdan para kazanır.
O yüzden ki araştırmalar hangi hastalığı hangi ilaçla tedavi edileceği konusunda yoğunlaşır.
Hangi nedenle hasta olduğunuz göz ardı edilir.
Kimse gerçekte tam iyileşmenizi istemez.
Çünkü iyileşmeniz değil tedavi masraflarınızın artması bu sektörlere para kazandırır.
Bu sektörler işbirliği içinde olup çarpıcı gerçekleri örtbas ederler.
Mesela Deli Dana Hastalığı.
Hastalık "prion" denilen virüslerden daha basit yapıdaki mikroplarla bulaşır. İnsanlarda da yine beyin dokusu iltihabı olur.Oluşan hastalık yavaş ilerleyen, tanısı zor ve ölümlere neden olabilen karakterdedir.
Jakop-Creutzfeldt Hastalığı (JCH) adını taşır.Unutkanlık, konuşma bozukluğu, yazma buzukluğu, insanları tanımada bozukluk, sağ ve solu karıştırma gibi beynin çalışmasının bozulmasına ait belirtiler görülür.
Bilmem fark ettiniz mi ama Alzheimer Hastalığında son yıllarda ciddi bir patlama var.
Ben hiç duymadım bu hastalara Deli dana Hastalığı için yapılan antijen testlerinin yapıldığını. Alzheimer Hastalığı sonucu ölen hiç kimseye beyin biyopsisi yapılıp kaçının beyninde "prion" var bakıldığını da dumadım.
Tatsız şeyleri kimse duymak istemez.
İnsan hayatına mal oluyor veya olmuş olsa bile.
Neyse yoruldum, başka bir akşam "baykuşluğa" devam ederim.
Sevgiyle...
Aklınıza takılır belki - neden bunları yazmayı kendime vazife edindim:confused:.
Annem Pankreas Kanserinden vefat etti.
Babam Kolon Kanseri sebebiyle iki ciddi ameliyat geçirdi.
Mücadeye devam ediyor.
Düne kadar bu genetiğin getirdiği risklerin altında eziliyordum.
Ancak bu iki kanserin de sebepleri arasında aşırı kırmızı et tüketmek yatıyor.
Torunlarımı görmek için Bikisel beslenmeyi seçtim.
Yazdıklarımı okuyup kendi seçimini bitkisel beslenme yönünde yapan bir anne, bir baba, bir kardeş, bir amca, teyze veya cocuğun hayatının kurtulması benim için en büyük mükafat olur.
Sevgiyle...
Bir hayvanın başını keserken hissettikleriniz ve bir soğan başını keserken hissettikleriniz aynı mı:confused:
Ölmüş bir hayvanın etini doğrarken ve sebze doğrarken aynı duyguları yaşamıyorsak, burada bir gariplik yok mu:confused:Kaydet
birnefestoprak
16-07-2017, 19:13
Neyse ki çok yakınımızda hayvan çiftçiliği yapan arkadaşımız var da, birbirinin üstüne istiflemeden, açık havada ve hiçbir hormon, kimyasal yem, antibiyotik kullanmadan yetiştirdiği tavukları yerken endüstriyel hayvancılıktan mümkün olduğunca çektiğimiz desteği hatırlayıp mutlu oluyoruz ama işin Yahudi soykırımı boyutuna nasıl çözüm bulacağımızı bilemiyorum :)
Besin ürünü ne olursa olsun, aşırı miktarda tüketilmesi zaten doğru değil. Nasıl ki, gereğinden fazla ve her zaman kırmızı et tükettiğimizde kalp hastası olma riski taşıyorsak, gereğinden fazla çiğ brokoli tükettiğimizde vücudumuza aşırı miktarda tiyosiyanat depolamanın da çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini bilmemiz gerekiyor.
Bütün dünya nüfusunu da evde yapacağımız tofuyla besleyemeyeceğimize göre, herhalde onun da dünyanın her tarafına yayılmış ve tofu tekeli olmuş uluslararası şirketlerin koca koca fabrikalarında endüstriyel üretimin ana bileşenlerinden birisi olacağı gerçeğini kabullenmemiz gerekecek.
Veganların protein alması tofuya bağımlı olsaydı yanmıştık:)
Vegan olarak 8 ayım bitti, sadece 1 defa, o da ne menem bir şey merak ettiğim için, tofu aldım.
Zaten GDO lu soya mahsulü olduğu için elimi bile sürmem bir daha.
Tetkik için bir çift başvurdu, 60 lı yaşlarda.
Doktor bir arkadaşları vegan oldukları için paylamış ve tetkik yaptırmaları için Aile Hekimlerine gitmesini söylemişti.
Çok geniş kapsamlı tahlillerini yaptırdım ve hiç bir parametrede en ufak bir sapma yoktu.
B12 vitamini dahil.
Ne kadar formda olduklarını ve ciltlerinin ne kadar berrak olduğunu da es geçemiyeceğim.
Pırıl pırıl da hafızaları vardı.
B12 vitamini kaynaklarını da araştırmışlar ve hayvan denek dahi kullanılmayan firmadan alıyorlarmış. Bu çift bana ilham oldu.
Hayvansal gıdaların zararlarından dem vursam da veganlığın esası midemizin doyması için hiç bir hayvanın acı çekmesinin gerekli olmadığı üzerine. Öyle gruplar var ki yumru köklü bile tüketmiyorlar.
Sadece topraktan çıkarılma esnasında kökte barınan canlıların ölüyor veya acı çekiyor olmasını düşünerek.
Bal yemezler, deri ve ipek kıyafet giymezler. Çünkü bu da hayvan sömürüsü, emek hırsızlığı.
Et ettir ve hangi ortamda elde edilirse edilsin o bir canlının cesedinin parçasıdır, kadavra yani.
Herkesin görüşüne saygı gösteririm, sonuçta daha dün vegan oldum, değil mi:confused:
Ama kendinizi kandırmayın, sadece damak tadı için tükettiyorsunuz :)
Müslüman toplumda veganlık kabul görmez diye düşünürdum ama istisnalar da var, tesettürlü bir hanım, hem de genç, başvurdu, beni hem şaşırttı hem memnun etti.
Herkes yiyor diye yemek zorunda değilim.
Çoğunluk yapıyor diye haklı olamaz. Bu güçlünün hakkı. Karnımızı doyurmak için bir canlıyı öldürmek adil değil.
Şöyle düşünün, bir grup uzaylı Dünyaya geldi ve dedi ki " şu iki ayaklı canlılar iyi bir protein kaynağı, keselim de donduralım. Protein stoklarımız azaldı"
Düşünün bir :)
Biz bunu yapıyoruz işte " üstün zeka ve gücümüzü kullanarak birilerin yaşama hakkını gasp ediyoruz.
İyi geceler.
Sevgiyle ve sağlıkla kalın.
birnefestoprak
17-07-2017, 02:24
Yani toplama kampından (Auschwitz galiba) soykırımından resim gösterip et yemekle onu bir tutunca herkesin düşüncesine saygı göstermiş mi oluyorsunuz?
Kafeslere istiflenmiş canlı tavuk resmi de gösterdiğinize göre, onun karşılığında da bir başka tipik örnek olarak tofuyu vermenin bence bir sakıncası yok (tofu organik de olabilir, bayılarak tükettiğim bir ürün). İnsanların çoğunun etobur olduğu bir düzende dahi, yerel çiftlik sayıları son derece yetersiz ve bunların sayısı ciddi oranda artmadan, paketlenmiş gıda tüketimini azaltmanın mümkün olmadığını tartışıyoruz (en azından ben bir çiftçi olarak zaman zaman diğer çiftçilerle tartışıyorum). Yaşadığı yerin yakınlarında sebze üreten bir çiftlik olmayan birisi, zaten oyuna 1-0 geriden başlıyor çünkü eğer kendi yetiştirecek şartları yoksa, büyük ihtimalle sebzesini meyvesini marketten alacak. O sebze meyvenin hem su içeriği hem de besin değeri düşmüş olacak (bugünkü şartlarda özellikle büyükşehirde yaşayanlar için ürünler uzaktaki tarım arazilerinden geliyor). Eğer eti denklemden çıkaracaksak, besin değeri azalmış sebzeleri tükettiğine göre, yaşamını devam ettirecek enerjiyi sağlamak için daha sık yemesi gerekecek. Yani et yoksa, vegan beslenmeyi sürdürülebilir (maddi imkanlar dahil) kılmak için, yerleşim yerlerinin etrafında bol miktarda sebze çiftliği olmalı. Bunun yanında yumru köklü sebzeleri de, kök etrafındaki canlılar acı çekeceği için tüketmeyecekse, o veganın işi çok daha zor. O canlılar hangileri acaba? Aynı toprağı, domatesi ekerken de alt üst ettiğimize göre, onların canını ne ekersek ekelim yakmış olacağız.
Bir de biz (en azından ben) evcilleştirilmiş hayvanları yiyoruz. Bunları yemeyeceksek, mutlaka yiyecek avcı hayvan(lar) olacak. Bu durumda bu hayvanların nüfusu artacak ve dengeyi bozacak oranda çoğalacaklar. O durumda ne yapacağız? Dengeyi korumak için avcı hayvanların sayısını mı azaltacağız yoksa doğa kendi düzenini kurup hepsinin nüfusunu kendi kendine dengeleyecek diye mi düşünüyorsunuz?
Tofu örneğine gelelim: Bunu siz evde yapabiliyor musunuz? Yapabiliyorsanız çok güzel. Yapamıyorsanız, ve bütün dünya nüfusu vegan olduysa, bu sefer de bunu veya soya bazlı diğer ürünleri endüstriyel üretim döngüsüne sokacak tekel şirketleri olmayacak mı? Bu şirketlerin hepsi bu ürünleri organik yolla mı üretecek? Kimyasal madde girdisi bugün bile çok yüksek olan bu ürünlerin, bütün dünya vegan olduğunda ve düzenli şekilde tofu tüketen insanların sayısı ciddi oranda arttığında, kanser hastası sayısında ciddi oranda artış yaratmayacağını düşünmek saflık olur. Soya bazlı veya değil, paketlenmiş/dondurulmuş vegan gıda ürün sayısında patlama olacaktır.
Klinik deney yapan bir uzman mısınız bilmiyorum ama bilimsel metodun vazgeçilmez kurallarından birisi karşılaştırmalı deney yapmaktır. Konuya hayvan hakları bakımından yaklaşacaksanız başka bir konu ama tek bir hastadan B12 örneği vermeniz birşeyi ispatlamıyor. Ben, çok genç yaştan beri yüksek (kötü huylu) kolesterolü olan birisiydim. Uzun yıllar bilgisayar başında mühendis olarak çalıştım. Kolesterol ilacı da çok kullandım. Çiftçiliğe, yani bol miktarda fiziksel faaliyette bulunmaya ve yaptığım iş beni çok daha mutlu kılmaya başladıktan sonra hem sebze tüketimini arttırarak hem de sağlıklı ve mutlu bir hayat geçirmiş hayvanlardan et tüketimini (marketten alınan ete oranla) arttırarak, yani farklı protein kaynakları arasında dengeli beslenmeye başlayarak ve üstelik de aynı zamanda kolesterol ilacını kestiğim halde kolesterolümü büyük oranda düşürdüm. B12 oranım da diğer bütün kan değerlerim de gayet güzel. Bu duruma göre benim et yiyip yememem neyi ispatlamış oluyor?
Eti (sadece kırmızı etten bahsetmiyorum) sadece lezzetli olduğu için değil, beslenme düzenimin bir parçası olarak gördüğüm için de tüketiyorum. Her gün et de yemiyorum ve et yerine tükettiğim birçok sebze ve hayvan ürünü de var. Acıktığımda ekmeğime yerfıstığı ezmesi de sürebilirim, bu da beslenmemin bir parçası.
Ayrıca siz niye kendinizi et yemek zorunda hissediyorsunuz ki, onu da anlamadım. Ne isterseniz onu tüketirsiniz, size kalmış birşey. Uzaylılar gelip bizi yiyeceklerse de, buyursunlar yiyebiliyorlarsa yesinler. Benim evcilleştirilmem mümkün olmadığı için direneceğim.
Veganların protein alması tofuya bağımlı olsaydı yanmıştık:)
Vegan olarak 8 ayım bitti, sadece 1 defa, o da ne menem bir şey merak ettiğim için, tofu aldım.
Zaten GDO lu soya mahsulü olduğu için elimi bile sürmem bir daha.
Tetkik için bir çift başvurdu, 60 lı yaşlarda.
Doktor bir arkadaşları vegan oldukları için paylamış ve tetkik yaptırmaları için Aile Hekimlerine gitmesini söylemişti.
Çok geniş kapsamlı tahlillerini yaptırdım ve hiç bir parametrede en ufak bir sapma yoktu.
B12 vitamini dahil.
Ne kadar formda olduklarını ve ciltlerinin ne kadar berrak olduğunu da es geçemiyeceğim.
Pırıl pırıl da hafızaları vardı.
B12 vitamini kaynaklarını da araştırmışlar ve hayvan denek dahi kullanılmayan firmadan alıyorlarmış. Bu çift bana ilham oldu.
Hayvansal gıdaların zararlarından dem vursam da veganlığın esası midemizin doyması için hiç bir hayvanın acı çekmesinin gerekli olmadığı üzerine. Öyle gruplar var ki yumru köklü bile tüketmiyorlar.
Sadece topraktan çıkarılma esnasında kökte barınan canlıların ölüyor veya acı çekiyor olmasını düşünerek.
Bal yemezler, deri ve ipek kıyafet giymezler. Çünkü bu da hayvan sömürüsü, emek hırsızlığı.
Et ettir ve hangi ortamda elde edilirse edilsin o bir canlının cesedinin parçasıdır, kadavra yani.
Herkesin görüşüne saygı gösteririm, sonuçta daha dün vegan oldum, değil mi:confused:
Ama kendinizi kandırmayın, sadece damak tadı için tükettiyorsunuz :)
Müslüman toplumda veganlık kabul görmez diye düşünürdum ama istisnalar da var, tesettürlü bir hanım, hem de genç, başvurdu, beni hem şaşırttı hem memnun etti.
Herkes yiyor diye yemek zorunda değilim.
Çoğunluk yapıyor diye haklı olamaz. Bu güçlünün hakkı. Karnımızı doyurmak için bir canlıyı öldürmek adil değil.
Şöyle düşünün, bir grup uzaylı Dünyaya geldi ve dedi ki " şu iki ayaklı canlılar iyi bir protein kaynağı, keselim de donduralım. Protein stoklarımız azaldı"
Düşünün bir :)
Biz bunu yapıyoruz işte " üstün zeka ve gücümüzü kullanarak birilerin yaşama hakkını gasp ediyoruz.
İyi geceler.
Sevgiyle ve sağlıkla kalın.
Böyle düşünen tek ben olsam, beni yerden yere vurup ikna edebilirdiniz belki.
Benzetme ve kinaye yapmak saygısızlık değil, gerçeklerin yüze bariz bir şekilde vurulması:)
Ayrıca zaten çoğunluk et yiyor , ben tek başıma eti, sütü yenen, derisi kıyafet ve
pabuç olanları savunuyorum:)
Veganlığın argümanları çok ben onları yazmaya devam edeceğim.
Saygı ?! Hak edenlere duyurulur, hak etmeyenlere sadece gösterilir.
PETA üyelerinin gösterilerinin resimlerini yüklemedim daha.
Çıplaklık kriterine uymayabilirler. Onların gösterilerinin yanında benim yazdıklarım şerbet gibi.
Veganlık kolay değil bu toplumda.
Bu toplumda adalet ve yasalar bile örtüşmüyor.
Agaclar.net' e bu başlık olsun.Bu görüşü paylaşırsınız veya paylaşmazsınız.
Okursunuz veya okumazsınız.
Bu sitede bu görüş, duygu ve düşünceyi paylaşan kişiler var.
Bu konuda yazmaya devam edeceğim.
Yönetim beni bundan dolayı uzaklaşmak isteyebilir.
Gerçek hakaret değildir. Sadece gerçektir.
Bir canlının canını alıp bunun adil oldunu iddia edemezsiniz.
Canından olan siz değil, tavuk, balık, kuzu, inek... onun yaşama hakkı ne olacak?!
Neyse işyerime hırsız girdi, bilgisayarım çalındı.
"Olay yeri araştırma" ekipleri çalışıyor:)
Telefondan yazmak zor.
Yazdıklarımı kişisel almayın.
Veganlık bir görüş, bir felsefe. Bu başlık da kürsümüz olsun.
Benim vicdanım rahat.
Sevgiyle sağlıkla kalın.
birnefestoprak
17-07-2017, 16:33
Sizi niye et yemeye ikna etmeye çalışayım bunu anlamıyorum. Canınız ne istiyorsa öyle beslenirsiniz. Burda vegan yemek tarifi vermiyorsunuz, tartışmaya oldukça müsait şeylerden bahsediyorsunuz ve yazılanları ikimizden başkaları da okuyor. Tarım pratiğinin kökünden değişmesini savunuyorsunuz. İzin verin de ben de çiftçi olarak birkaç şey söyleyeyim. Kimseye iftira filan da atmıyorum, öyle olsa kızgınlığınızın nedenini anlardım. Sadece detayları anlamaya çalışıyorum.
Mesajlarınızda aralara sıkıştırdığınız birçok argüman var. Hal böyle olunca birçok soru ortaya çıkıyor.
- Herkesin vegan/vejetaryen olduğunu ve eti için kesilen evcilleştirilmiş hayvanları doğaya saldığımızı düşünelim. Bunlar büyük ihtimalle önce bayağı bir üreyecekler. Onların nüfuslarının artmasıyla birlikte, avcı hayvan nüfusu da artacak. Bu avcılar, o evcilleştirilmiş hayvanları avlayacaklar. Buna müsaade edilecek mi? Örneğin inekler o avcı hayvanlardan korunacak mı yoksa herşey kendi döngüsüne mi bırakılacak?
- B12 örneği vermişsiniz. Ben az oranda et ve çokça sebze tüketiyorum. Eti, fiyatı daha yüksek olsa da, maddi imkanımız el verdiğince yerel çiftlikten alıyoruz. Zaten daha az yediğimiz için bütçe açısından değişen birşey de olmadı. Beyaz ekmeği de uzun süre önce bıraktım (belki kahvaltı için bir ya da iki dilim tahıllı ekmek dışında). Uzun süredir kolesterol ilacı da kullanmıyorum. Hazır gıda tüketimimiz yok denecek kadar az. Fast food tüketimimiz de öyle. Kolesterolüm sınır değerlerin altına düştü. Vegan olmadığıma göre, sizin verdiğiniz cildi parlak olan hasta örneği neyi ispatlıyor?
- Sanırım İzmir'de yaşıyorsunuz. Sebze ve meyvenizi marketten mi alıyorsunuz (yerel ürünlerin satıldığı pazardan alıyorsanız çok iyi)? Eğer marketten alıyorsanız, ve eğer o mahsul İzmir'in civar köylerinden gelmiyorsa, su içeriği ve besin değeri, katettiği mesafeden dolayı düşüktür. Bu yüzden, ya gün içinde üç öğünden fazla yemeniz gerekir ya da üç öğünü hazır paket vegan/vejetaryen ürünlerle destekliyorsunuzdur. Örneğin bu yaz bir gün içinde neler yiyorsunuz? Henüz sekiz ay olduğuna göre, daha bir tam kış geçirmediniz. Kışın günlük menünüz nasıl olacak? Bir de bu tip bir beslenmenin günlük maliyeti nedir?
- Tarım pratiğinde muazzam bir değişim arzuluyorsunuz. Yoğurt yok, süt yok, bal yok, yumurta yok. İnsanlık sadece bitki temelli besleneceğine göre, bunun için çözüm öneriniz nedir? Örneğin her mahallede herkesi doyuracak bir yerel çiftlik mi kurulmalı? Büyük üreticiler ülkeye devasa çiftlikler mi kurmalı? Yoksa paketlenmis hazır vegan gıdalar mı artmalı? Kafanızdaki model nedir?
Sorularınız çok makul ve yerinde.
Benim sanki herkesin vegan yapma yönünde üstün bir gücüm varmış gibi hissetim bir an ve neşelendim.
Herkesin bitkisel beslendiğini farz edelim.
Hayvan yemi için ayrılan araziler insanların ihtiyaç duyduğu besinleri üretmek için ayrılabilir. Hayvan nüfusuna gelince eskiden doğal seleksyonun kontrol ettiği hayvan nüfusu tekrar Allahın uygun gördüğü şekle gelecek.
Avci hayvanlar ilk planda çok ürese bile gıda eksikliğine bağlı uygun populasyona erişecek.
Aslolan zarar vermemek, sürekli birilerini veya birşeyleri korumak değil.
Yaradan bile yarattıklarını her şeyden korumazken...
Kimseye kızmıyorum, niye kızayım ki :)
Sadece görüşümü ifade etme hakkımı kullanıyorum.
Sevgiyle sağlıkla kalın.
birnefestoprak
18-07-2017, 17:36
Doğal seleksiyondan bahsediyorsanız, Allah uygun görmese de olacak galiba. Kaç yıl sürecek doğal seleksiyon?
Bu başlık, vegan tarifler başlığından ayrı tasarlanmış. Et yiyen biri de ordaki vegan tarifleri deneyip tüketebilir. Burda "yaşama kültürü" dendiğine göre, bu kültürü beslenme sisteminden ayırmak mümkün olmasa gerek.
Tekrar deneyeyim, cevap verirseniz veganlığa geçiş yapmak isteyenlere de yardımı olabilir. Günde kaç öğün ve o öğünlerde neler yiyorsunuz? Paketlenmiş hazır gıda tüketiyor musunuz yoksa bütün yemeklerinizi kendiniz mi yapıyorsunuz? Günlük çiğ sebze tüketiminiz ne kadar? Ekmek yiyor musunuz, yiyorsanız ne kadar yiyorsunuz?
Konunun ilk başlıklarında bir üye güzel örnekler vermiş. Hemen bakalım:
kuru fasulye + pirinç pilavı
Kuru fasulye çok iyi bir protein ve kompleks karbohidrat kaynağı olmasına rağmen pirinç pilavıyla birlikte ne sıklıkta tüketilecek? Biliyorsunuz, sıklığına göre ciddi kilo sorunları ortaya çıkabiliyor.
Burada bir not düşeyim: Bizim hanemizde beyaz undan yapılmış makarna tüketilmiyor. Onun yerine siyez unundan yapılmış makarna yiyoruz. Toplamda makarna tüketimimiz ciddi oranda düştü. Siyezin protein oranı yüksek olduğu için çabuk doyuruyor. Bu yüzden bir öğündeki tüketimimiz de ciddi oranda azaldı. Siyez makarnası lüks tüketim izlenimi verse de, makarnaya harcadığımız para artmadığı gibi düştü çünkü daha az yiyoruz. Pirinç tüketme sıklığımız da çok azalmış durumda.
nohut + bulgur pilavı
Benzer soru burda da geçerli.
yeşil mercimek + mısırlı salat
Mısır konserve mısır galiba. Öyleyse ve konserve organik tescilli değilse, GDO'lu olma ihtimali (Türkiye'de bile) oldukça yüksek. Organik tescilliyse dahi büyük ihtimalle yeni nesil, şeker içeriği bal seviyesine yükselmiş hibrit tohumdan üretilmiştir. Mısır ne oranda tüketilecek?
kahvaltıda yulaf yemeniz veya yulaf sütü yapıp
Yulaf ve sütlü yulaf kahvaltılar için iyi bir seçenek.
mesela ben bol limon sıkıyorum salataya, çorbaya
Salata-çorba kombinasyonu da güzel.
değişik tatlar ararsanız soya kıymasından yapılmış köfteler
Soya kıyması, soya unundan yapılacak sanırım. Soya unu nerden geliyor?
falafel denilen nohut köftelerinden (bim'de çok ucuza satılıyor)
Bu ve bunun gibi hazır gıdalar hangi sıklıkta tüketilecek? Bir de falafel çiğ yenmez, normalde kızartılması gerek. Alternatif yöntem denenip fırına verilecekse ayrı ama açıkta satılıyorsa büyük ihtimalle önceden (fritözde) kızartılmıştır. Dondurulmuş gıda olarak da pişmiş halde satılanları da var. Genelde çalışan insanlar için mikrodalga öğünüdür.
Humus da, endüstriyel tüketimin popüler bir malzemesi haline gelmiş olsa bile tohum filizleri de, meyve tüketimi de güzel. Mesele ne kadar yeneceklerinde. Örneğin hardal ailesi bitkilerinin tohumları filizlendirilecekse özellikle tiyosiyanat içeriği bakımından dikkat edilmeli. Meyveler nasıl tüketilecek, posalı mı posasız mı? Nohut bunların içinde maliyeti en düşük olanı. Tahminen en masraflısı tohum filizleridir. Kendiniz çimlendirecekseniz bile tohumu oldukça pahalıdır; dolayısıyla maliyeti yine ne kadar tüketileceğine bağlı.
Kenevir (THC oranı çok düşük olan kültivar) tozu ve sütü de genelde pahalı olmasına rağmen (Türkiye'de fiyatı nedir?) protein içeriği bakımından iyi bir seçenek ama yine dozu önemli. Burda bahsettiğimiz kenevir, besi hayvanlarına yem olarak da veriliyor. Dozaşımında bu hayvanlarda sindirim sistemi problemlerine ve insanlarda protein zehirlenmesine yol açabilir.
Filizler de kenevir de ana öğün değil, sık yeme planının bir parçası. Ne sıklıkta yenecekler?
omega 3 6 onun için de "çekilmiş" keten tohumu alıyorsunuz çok ucuz zaten
Keten tohumu da güzel ama Türkiye'de ucuzluğundan şüpheliyim. Burda birçok yerde bulabilmenize rağmen yaklaşık 800 gr'lık paketi 3 Amerikan doları civarında (organik olanı 4 Amerikan Doları). Türkiye'de pek yaygın olmadığını düşünürsek, daha pahalı olmalı. 100 gr'ı ne kadar?
hayatınıza kuruyemişleri kavrulmamış bir biçimde sokmalısınız bi de, yani kavrulmamış fındık badem kaju kabak çekirdeği ay çekirdeği
Yemişler de iyi seçenekler ama ana öğün değil, sık yeme programının bir parçası.
en kolay beslenme yolu humusu yapıp lavaşın arasına sürmek, üstüne sebzeleri yağda veya yağsız pişirip koymak ve dürüm şeklinde yemek
Hangi tür lavaş ne sıklıkla yenecek?
beyaz lahana'dan yapılan ekşi lahana denilen
Sauerkraut'tan bahsediyor sanırım. Turşudan kat kat sağlıklı, güzel bir seçenek.
ucuz b12 haplarından alacaksınız solgarın amway'ın falan
Tüketilen öğünlerle yeteri kadar B12 takviyesi yapılamadığı için uluslararası ilaç firmasının B12 haplarını tüketiyor :) Bu takviyeye et yiyen insanlar da yaşlılıkta ve özellikle kadınlar kimi dönemlerde normalden daha çok ihtiyaç duyabiliyor. Gerektiği durumlarda hapla takviye edilmesini yanlış bulmuyorum.
bir de bim'deki etsiz mantı çok güzel, pratik ve çok ucuz
Paket gıda ve sanırım yine dondurulmuş :) İçeriği nedir?
Kısacası, vegan yenerek daha sağlıklı olunacağı tezi tamamen uydurma bir tez. Neyi ne kadar tüketiyorsunuz, önemli olan bu. Her öğünde et yiyen birisi ne kadar sağlıksızsa, vegan olup yemek yapmaya fırsat bulamayacak kadar yoğun olan ve diğer makul besin kaynaklarıyla birlikte karnını doyurmak için bol miktarda karbohidrat tüketen biri de o kadar sağlıksızdır.
Sorularınız çok makul ve yerinde.
Benim sanki herkesin vegan yapma yönünde üstün bir gücüm varmış gibi hissetim bir an ve neşelendim.
Herkesin bitkisel beslendiğini farz edelim.
Hayvan yemi için ayrılan araziler insanların ihtiyaç duyduğu besinleri üretmek için ayrılabilir. Hayvan nüfusuna gelince eskiden doğal seleksyonun kontrol ettiği hayvan nüfusu tekrar Allahın uygun gördüğü şekle gelecek.
Avci hayvanlar ilk planda çok ürese bile gıda eksikliğine bağlı uygun populasyona erişecek.
Aslolan zarar vermemek, sürekli birilerini veya birşeyleri korumak değil.
Yaradan bile yarattıklarını her şeyden korumazken...
Kimseye kızmıyorum, niye kızayım ki :)
Sadece görüşümü ifade etme hakkımı kullanıyorum.
Sevgiyle sağlıkla kalın.
Bakış açınız farklı.
Zaten çoğunluk et yiyor, sizin savunduğunuz şey genel olarak kabul görmüş neredeyse "dogma"
Hal böyle olunca merak ve sorgulama saf dışı kalıyor.
Babanız, anneniz, abiniz, büyükleriniz böyle yaptığı/söylediği için doğru kabul ettiğiniz şey.
Ama doğru değil , olmak zorunda da değil.
O an "doğal seleksiyon" dedim ama eğer genel trend veganlık yönünde olursa üretilen hayvan nüfusu "arz/talep " dengesinden dolayı azalacak .
Doğal seleksiyona gerek kalmayabilir.
Bakınız 1-2 yıl önce kimse Kinoa, Greçka, Chia, Amarant tohumu nedir bilmiyordu.
Veganlık, vejetaryenlik trendleri arttıkça şimdi A101 de bile Chia tohumu bulabiliyorum.
Örf, adet, anane deyip et yemeği desteklemek işin kolayı.
Geleneksel kabulleri sorgulayın biraz.
Neden ?
Merak edin, sorgulayın.
Bu insanlar dumanı üstünde ızgara/balık /tavuk yemek varken neden sebze, baklagil, meyve yiyorlar?
Akıllarından zorları mı var?
Neden orta yaşlı bir hanım gecenin bu saatinde numaralı gözlüğünü takmış cep telefonundan bu satırları yazıyor? ( sayın hırsız laptopumu çaldı)
Uzun yıllar et veya kıymaya dokunmaktan hep tiksindim.
Katıldığım otopsi ve kadavra çalışmalarındaki cesetlerden bir farkı yoktu çünkü.
Herkes yiyor deyip duygularımı bastırdım. Küçük oğlumu da 20 yaşına getirince isyan bayrağını çektim . Benden bu kadar.
Vejetaryenliği, veganlığı bile zor sindiren bir topluma aslında daha fizyolojik olan ,Raw food, beslenme tarzını nasıl anlatacağım,?
Insanlar mağradayken ateşleri ve çiftlik hayvanları yoktu.
Anane dendi ya , en eski anane bu et,süt,yumurta yoktu işin başında.
Yani insan fizyolojisi yüksek protein içeriği olan besinleri ne sindirmeğe ne de metabolize etmeğe uygun değil.
Düşünün , merak edin, sorgulayın. Benim yazdıklarımı olduğu kadar kendi doğru bulduklarınızı. Doğru olmayabilirler , doğru değiller.
Kuru fasulye pilavdan bahsetmişsiniz .
Haftada bir bile yemem, 5 renk salata ve 3 çeşit baklagi içeren öğünlerim var.
Canın boğazdan geldiği kabul gördüğü bu toplum.30 yıldır sağlık sektöründeyim. " şunu yeme, bunu yeme" dediğimde " ama çok seviyorum" diyorlar. Yani damak tadlarını sağlıklarına tercih ediyorlar.
Böyle olunca insanların zekalarında şüphe duyuyorsunuz , terazinin bir tarafında sağlık, öbür tarafında damak tadı var. Kişi damak tadını tercih ediyor.
Genel kabulü savunmak çok kolay, ama mutlak doğru diye bir şey yoktur.
Savunduğunuz statüko mutlak doğru olsaydı kanser, obezite,kalp damar hastalıkları çok çok azalmış olurdu. Ama kat ve kat artmış durumda.
O yüzden merak eden ve sorgulayan kişilerin yapması gereken şey araştırmak.
Bakın kabul görmemeyi, alkış tutulmamayyı , beğenilmemeyi, eleştirilmeyi, yargılanmayı göze alıp gecenin bu saatinde bu yazıyı yazıyorum.
Bundan bir çıkarım olabilir mi ?
Benim dediğimi doğru kabul edin demiyorum, oturun araştırın sorgulayın.
Bize çok yalan söylüyorlar.
Sevgi ve sağlıkla kalın.
birnefestoprak
19-07-2017, 02:49
Siz benim neyi ne kadar sorguladığımı nerden biliyorsunuz ki tavsiyede bulunuyorsunuz? Pes doğrusu. Sanırım tıp doktorusunuz, doğal seleksiyona bakış açınızı da hayretle okuyorum. Ya "doğal seleksiyona uğrayacaklar" deyin ya da "Allah'ın bildiği olur."
trend veganlık yönünde olursa üretilen hayvan nüfusu "arz/talep " dengesinden dolayı azalacak
Ben zaten insanların daha az et tüketmesi gerektiğini düşündüğümü söylüyorum. Bu hayvanların nüfusunun azalması için herkesin vegan olması gerekmiyor ki. Daha az et yenmesi yeterli.
Kuru fasulye örneğini ben vermedim. Vegan olduğunu söyleyen başka bir üye bahsetmiş. Bakın orda kuru fasulyeden başka birçok besinden de bahsetmiş. Kaç mesajdır kendi beslenme şeklinizden örnek vermenizi rica ediyorum. En sonunda "5 renk salata ve 3 çeşit baklagi" demişsiniz. Bu ne demek, açıklamıyorsunuz ki. Tekrar, tane tane yazarak sorayım:
Günde kaç ana öğün ve kaç ara öğün (atıştırmalıklar dahil) yiyorsunuz? Hergün beş renk salata (ne demekse artık) ile birlikte bir çeşit baklagil yemeği mi tüketiyorsunuz? Bunlar çiğ mi, pişmiş mi?
Raw food (tr. çiğ yiyecek) demişsiniz. Sebzelerin çiğ yenmesinde bir sakınca yok ki, niye dertlendiğinizi anlamadım. Mesele çiğ sebze tüketmede değil, çiğ sebzenin ne kadar tüketildiğinde.
İnsanlar alet yapmayı öğrenene kadar avlanmıyordu bir de. Mağarada yaşarken çok uluslu şirketlerin ürettiği B12 hapları ellerinin altında olsaydı, herhalde balık da avlamazlardı.
Savunduğunuz statüko mutlak doğru olsaydı kanser, obezite,kalp damar hastalıkları çok çok azalmış olurdu.
Hangi statüko? "Herkes daha az et, daha çok sebze tüketsin, fast food yemesin, hazır gıda tüketmesin" diyorum.
Bir akımın, düşüncenin, projenin vs öncülüğünü yapacaksanız, önce oturur üstünde kafa yorar, planlamasını yaparsınız. Asgari ücretle çalışan bir insanın vegan beslenmek için yapması gereken harcamaya kafa yordunuz mu örneğin? Sizin vegan beslenme için aylık ayırdığınız bütçe ne kadar?
Bu argümanı savunma üslubunuz doğru değil. Kimseyi, hakaret ederek, Nazi suçlaması yaparak vegan yapamazsınız. Özendirmek adına beslenme alışkanlığınızla tek birşey yazmıyorsunuz, ne yediğinizle, hangi aralıklarla ve ne kadar yediğinizle ve bu iş için ne kadar bütçe gerektiğiyle ilgili hiçbir ayrıntı vermeyip Metan gazıyla ilgili kopyala yapıştır makaleyi gösteriyorsunuz.
Bakış açınız farklı.
Zaten çoğunluk et yiyor, sizin savunduğunuz şey genel olarak kabul görmüş neredeyse "dogma"
Hal böyle olunca merak ve sorgulama saf dışı kalıyor.
Babanız, anneniz, abiniz, büyükleriniz böyle yaptığı/söylediği için doğru kabul ettiğiniz şey.
Ama doğru değil , olmak zorunda da değil.
O an "doğal seleksiyon" dedim ama eğer genel trend veganlık yönünde olursa üretilen hayvan nüfusu "arz/talep " dengesinden dolayı azalacak .
Doğal seleksiyona gerek kalmayabilir.
Bakınız 1-2 yıl önce kimse Kinoa, Greçka, Chia, Amarant tohumu nedir bilmiyordu.
Veganlık, vejetaryenlik trendleri arttıkça şimdi A101 de bile Chia tohumu bulabiliyorum.
Örf, adet, anane deyip et yemeği desteklemek işin kolayı.
Geleneksel kabulleri sorgulayın biraz.
Neden ?
Merak edin, sorgulayın.
Bu insanlar dumanı üstünde ızgara/balık /tavuk yemek varken neden sebze, baklagil, meyve yiyorlar?
Akıllarından zorları mı var?
Neden orta yaşlı bir hanım gecenin bu saatinde numaralı gözlüğünü takmış cep telefonundan bu satırları yazıyor? ( sayın hırsız laptopumu çaldı)
Uzun yıllar et veya kıymaya dokunmaktan hep tiksindim.
Katıldığım otopsi ve kadavra çalışmalarındaki cesetlerden bir farkı yoktu çünkü.
Herkes yiyor deyip duygularımı bastırdım. Küçük oğlumu da 20 yaşına getirince isyan bayrağını çektim . Benden bu kadar.
Vejetaryenliği, veganlığı bile zor sindiren bir topluma aslında daha fizyolojik olan ,Raw food, beslenme tarzını nasıl anlatacağım,?
Insanlar mağradayken ateşleri ve çiftlik hayvanları yoktu.
Anane dendi ya , en eski anane bu et,süt,yumurta yoktu işin başında.
Yani insan fizyolojisi yüksek protein içeriği olan besinleri ne sindirmeğe ne de metabolize etmeğe uygun değil.
Düşünün , merak edin, sorgulayın. Benim yazdıklarımı olduğu kadar kendi doğru bulduklarınızı. Doğru olmayabilirler , doğru değiller.
Kuru fasulye pilavdan bahsetmişsiniz .
Haftada bir bile yemem, 5 renk salata ve 3 çeşit baklagi içeren öğünlerim var.
Canın boğazdan geldiği kabul gördüğü bu toplum.30 yıldır sağlık sektöründeyim. " şunu yeme, bunu yeme" dediğimde " ama çok seviyorum" diyorlar. Yani damak tadlarını sağlıklarına tercih ediyorlar.
Böyle olunca insanların zekalarında şüphe duyuyorsunuz , terazinin bir tarafında sağlık, öbür tarafında damak tadı var. Kişi damak tadını tercih ediyor.
Genel kabulü savunmak çok kolay, ama mutlak doğru diye bir şey yoktur.
Savunduğunuz statüko mutlak doğru olsaydı kanser, obezite,kalp damar hastalıkları çok çok azalmış olurdu. Ama kat ve kat artmış durumda.
O yüzden merak eden ve sorgulayan kişilerin yapması gereken şey araştırmak.
Bakın kabul görmemeyi, alkış tutulmamayyı , beğenilmemeyi, eleştirilmeyi, yargılanmayı göze alıp gecenin bu saatinde bu yazıyı yazıyorum.
Bundan bir çıkarım olabilir mi ?
Benim dediğimi doğru kabul edin demiyorum, oturun araştırın sorgulayın.
Bize çok yalan söylüyorlar.
Sevgi ve sağlıkla kalın.
Sn.birnefestoprak (http://www.agaclar.net/forum/members/129430-birnefestoprak.htm) neden yazdığım herşeyi kişisel alıp, alıntılayıp bana cevap verme zahmetine giriyorsunuz?
Beni anlayabilecek bir kişi olsun etkilenip beslenmesini ve hayat tarzını değiştirmesi umuduyla yazıyorum.
Sizin düncelerinizi öğrendik, genel kabullerin dışında değiller.
Sizi etkilemeye çalışmıyorum. Siz bildiğinizi yapın lütfen.
Farklı düşünen insanların ortaya çıkmasına da engel olmayın rica ediyorum.
İzin verin kendimi ifade edeyim.
Belki biri kurtulur :)
kelebek çalısı
19-07-2017, 11:32
Ben de sayfada yazılanları bir süredir takip ediyor, ilgiyle okuyorum. Beslenme tarzım ne vejateryen ne de vegan. Tam aksine takip edenlerin bileceği Dr. Canan Karatay' ın beslenme üzerine, sağlıklı yaşam üzerine yaptığı açıklamalardaki prensipleri kendi yaşam tarzıma uygulamaya çalışıyorum ki öncesinde bugüne kıyasla sağlıksız beslenmeme rağmen yıllar içinde düzenli yaptırdığım gayet detaylı testlerde son 3 yıldır tiroid ve d vitamini dışında hiç bir değerim normal sınırların dışında çıkmamıştır. Buna rağmen bugün Karatay, Aydın, Perlmutter, Mercola gibi doktorları okuyor ve beğeniyorum, söylediklerini uygulamaya çalışıyorum ve çok memnunum.
Burada ve her mecrada olduğu gibi kişi tercihlerini yaşar ve bu onun en doğal hakkıdır diyerek beni şu noktada Sn. Jezebel' in bir " tıp insanı " olarak sayfadaki idealini de belki biri kurtulur yazarak, illa ki kendi savını empoze etmek isteyen tavrı yordu ve bana saçma gelen bu sava yazma ihtiyacı duydum. Ne de olsa belki biri beni de okur da bir yanlış karardan döner. ;)
Tek tek her cümlesini, her savını alıntılayıp sorgulamayı durumu kişiselleştirmek olarak alması yüzünden ben o kısımları kendine saklıyorum. Kendisine sağlık dilerim fakat bu yeni beslenme düzeni için uzun dönemde kendisi için endişeleneceğimi düşünüyorum ne yazık ki.
Bu arada hiç bir gıda temiz kaynaktan gelen balık ve kırmızı etten alacağımız faydayı bedenimize ikame edemez. Latin Amerika orijinli chia tohumu, amaranth, kinoanın beyazı, siyahı, orta asyadan bize ithal edilen karabuğdayı belki glutenden uzak beslenme adına alternatif olabilir tercihtir, gluten hassasiyeti sağlık sorunudur ayrıca bir şey diyemem. Ama eti hayattan çıkarıp bütün bunları altın tepside sunsanız dahi sağlık adına bu doğrudur demek için sunulan tüm savları ben de naçizane çok zayıf ve temelsiz buldum. Dengeli beslenemeyiz bu şekilde. Zaten veganlık dengeli beslenme prensibinden öte prensipleri ön planda tutar hatta anayasasıdır, buna inananlar vegan olur. Ama sağlık budur diye ortaya atılmazlar. Ama sağlık her şeyden önemlidir.
Ayrıca kusura bakmayın Sn. Jezebel ama bu tarz bu kafa ne yazık ki bana bugün hüküm süren bir başka kafayı çağrıştırdı. Veganlık, vejateryanlık bir tarikat sanacağım neredeyse sayenizde. :D Körü körüne bu söylediklerinize inanma şanssızlığını yaşamaz umarım hiç kimse. Sağlık gerçekten mühim mesele çünkü.
Şaka bir yana bir insanı etkilemek hayatında yanlış bir dönüm noktası olabilecek bir fikre kapılmasını sağlamak için uğraşmak yerine siz kendinize dikkat edin yeter.
Sevgili kelebek çalısı, benim için endişe duymanız beni duygulandırdı.
Ancak her yıl kanser tarama ve 3 ayda bir de biyokimyasal tetkiklerimi yaptırıyorum
"Tarikat" lafı da iyi de, çevremde gittiğim bir yer veya mensup olduğum bir grup insan da yok.
Dediğim gibi de annemi kanserden kaybettim, babam da kanserle mücadele ediyor. Böyle bir genetiğe sahibim.
Çift yönlü risk taşıyorum.
Mide bağısak sistemi kanserlerinin riskleri belli, sadece onların çerçevesinde hareket ediyorum.
Dr. Canan Karatay maalesef ki iyi bir rehber değil. Bunu zaman içinde kendiniz de anlayacaksınız.
Size evelden beri sempatim var. Bu yazınız beni üzdü.
Mutlak bir doğru yoktur dedim.
Sizin doğrunuz, benimki ile veya birnefestoprak veya mister73 adındaki arkadaş ile örtüşmeyebilir.
Sizin için doğru olan benim için olmayabilir, biz farklı insanlarız.
Genlerimiz ve yaşadığımız çevre farklı, sevinçlerimiz ve üzüntülerimiz farklı.
1988 yılından itibaren edindiğim tecrube ve gözlemi de hafife mi alıyorsunuz:confused:
Status Quo latince bir terimdir ve anlamı "mevcut durum" dur.
Türkçe telafuzu ile statüko.
Mevcut durumu beslenme konusunda her şeyden ölçülü bir şekilde yemektir.
Ölçünün ölçüsü maalesef ki yoktur. Herkesin ölçüsü farklıdır.
Veganlar da obez olabilir de damar sertliği sebebi ile kalp krizi geçirebilirler.
Hep anlatılagelen bir örnek , bir vegan obezite sebebi ile kalp sektesinden kaybedildi. Sadece Coca cola ve kızarmış patates kızartması ile beslenmiş.
Tamamen vegan ve tamamen sağlıksız.
Aslolan bilinçli olmak.
Çok renkli salataya gelince.
654063
Çok renkli olması içinde farklı vitamin ve mineral barındırıyor olmasından dolayı önemli.
654062
Kendi açımdan en az 5 renk olmasına dikkat ediyorum.
654061
Bu da en sık yaptığım salata. Resimler netten alıntıdır.
654064
Kurubaklagillerin de çeşitli olmasına dikkat ediyorum.
Gluten allerjim var, almamak için çaba sarf ediyorum.
Hani bunlar benim doğrularım.
Bilim bir okyanus, bu okyanusu ne kadar araştırırsanız araştırın bir kafa tasına sığdıramazsınız.
Araştırıyorum, yanılıyorum ve tekrar araştırıyorum.
Bitkilerle ilgili keşfettiklerimi özet olarak hep paylaştım.
Veganlık , çiğ beslenme, kısmi oruç gibi konuları da şu an araştırıyorum.
Bu başlık inaktif duruyordu. Bulduklarımı burada peyder pey yazıyordum.
Derdim tartışmak ve üstünlük taslamak değil.
Bizden gizlenen gerçekler var. Onları okudukca paylaşacaktım.
Ama konu "vurun abalıya" ya döndü.
:)
Susturmak istiyorsanız susabilirim, ama gerçeklerin er geç su yüzüne çıkmak gibi kötü bir huyu vardır :)
kelebek çalısı
19-07-2017, 14:19
Sn. Jezebel, yazdıklarınız, verdiğiniz örnekler beni böyle düşünmeye itti ve sizin mesleğiniz itibarıyla da yine çok değerli bir meslektaşınız olan ve 6 senedir biz Türk insanını bilinçlendirme ve yaşamında yaptığı bir çok yanlıştan dönme imkanı ile rehberlik eden bir doktora bu bakış açınıza da ben üzüldüm. Ama ilk siz değilsiniz eleştiren. Gebeliğimde Karatay' ı referans göstermemden rahatsız olan kadın doğumcumu değiştirmiştim zira bana ısrarla OGTT yaptır diyordu kendisi. Ben hayatımın hiç bir döneminde şekeri yüksek çıkmamış biri olarak, Hba1c testini düzenli yaptıran biri olarak bu saçmalığı kabul etmediğim için ve gebelikte şeker yükletip bebeğime bu kötülüğü yapmadıysam sebebi bu bilince eriştiren Karatay' dır. Neyse ben neden kendisini beğenmem gerektiğini aynen sizin gibi okuyarak ve okuduklarımı zihnimde süzerek değerlendiriyorum.
Size seçiminizden dolayı tüm kalbimle sağlık dilerim ama benim de şahsi fikrim sizin bir süre sonra bu kararın yanlış olduğunu anlayacağınız yönünde.
Paylaştığınız fotoğraflardaki yiyecekler benim de et tüketmeyi tercih etmediğim zamanlarda kendime hazırladığım tabaklardan. Çok faydalı, lezzetli ve beslenme için doğru tercihler. Ama sonuçta sadece bu beslenme yetersiz.Gluten alerjisi zor gerçekten. Bağırsak sistemi geçirgen hale geldiğinde bunun en iyi tedavisi için ilikli kemik suyu öneriliyor biliyorsunuz. Ben gluteni hayatımdan alerjim olmadığı halde çıkarmaya çalışıyorum. Sizi de tercihinizden ötürü desteklemek isterdim ama sağlıklı olmadığına inandığım için ki bu da benim doğrum, üzülüyorum. Ben de veganlık iyi bir seçim olsa hemen seçeyim de sağlık için yumurta, et, yoğurt, balık gibi besinleri hayatımdan çıkartsam eminim şu an sahip olduğum kan değerlerim negatif yönde değişecektir. Sonuçta gerçek beslenme varken neden takviyelerle suni bir yola başvurayım.
Demokrasiye ve doğal olarak çok sesliliğe aynı zamanda mesnetli olan her şeye olan inancımdan dolayı da asla faşist bir kafada değilim, neden susturmak isteyeyim sizi?? Sadece kişileri etkilemek bazen çok kolay. Bazen de çok zor. Kimseye yanlış yol göstermek gibi olmasın konuştuklarımız, herkes sonuçta okumuyor, araştırmıyor, düşünmüyor. Körü körüne her şeye inanan insanlar yüzünden bugün bu haldeyiz ya...
birnefestoprak
19-07-2017, 17:49
Sn.birnefestoprak neden yazdığım herşeyi kişisel alıp, alıntılayıp bana cevap verme zahmetine giriyorsunuz?
Bir üstteki mesajınızda da "neden?" diye sormayıp sorgulamadığımı iddia etmişsiniz. Yazdıklarınızı sorgulayayım mı, sorgulamayayım mı? Burası sizin, benim ve başka birkaç kişinin özel şifreyle girip birbirini ikna etmeye çalıştığı bir tartışma odası değil. Benim sizi ikna etmek ya da sizi yerden yere vurmak gibi bir amacım yok. Ben, sizin bir doktor olarak yaptığınız ve hiçbir dayanağı olmayan bazı iddialarınız için üçüncü kişilere kendi bakış açımı aktarıyorum. Konunun sizinle doğrudan bir ilgisi yok, size kafayı takmadım yani.
Veganlar da obez olabilir de damar sertliği sebebi ile kalp krizi geçirebilirler.
Hep anlatılagelen bir örnek , bir vegan obezite sebebi ile kalp sektesinden kaybedildi. Sadece Coca cola ve kızarmış patates kızartması ile beslenmiş.
Tamamen vegan ve tamamen sağlıksız.
Aslolan bilinçli olmak.
Bunu en başta söyleseydiniz daha iyi olurdu ama katılıyorum.
Nihayet beslenmenizle ilgili birşeyler söylemişsiniz ama yine de neyi ne zaman hangi sıklıkta yediğiniz net değil. Farklı mineral ve vitaminleri kazanmak için farklı renklerde sebzeleri tükettiğinizi belirtmişsiniz.
Örneğin farklı renkte olmasına rağmen kırmızı domates de mavi patates de mor havuç da antosiyanin içerir. Antosiyaninin kötü kolesterolü düşüren, tümör büyümesini durduran, hafızayı güçlendiren olumlu etkilerinin olabileceği biliniyor fakat olası olumsuz etkileri hakkında yeterli çalışma bulunmuyor (en azından ben bilmiyorum). Günlük antosiyanin dozunun üst sınırı hakkında bildiğim bir araştırma yok.
Daha önce de bahsettiğim gibi, hardal/lahana ailesi bitkilerinin çiğ olarak gereğinden fazla (günlük üst doz gr olarak nedir?) tüketilmesinin tiroid bezinin işlevi üstünde olumsuz rol oynadığı biliniyor.
Bence en önemli konu B12. Bu vitamin, insan yaşamı için hayati öneme sahip ve balıkta, ette, yumurtada ve süt ürünlerinde bulunuyor. Bunu sebzelerden alamıyoruz. Spirulinadan (kabaca yosun diyelim) temin edilebilir. Bunun yanında içine çeşitli başka minerallerin de haricen eklendiği hindistan cevizi sütü gibi ürünlerdenden de B12 temin edilebilir. Özellikle hamile ve çocuk emziren kadınların B12 konusunda çok dikkatli olması gerek. Bebeklerde de bu vitaminin eksikliğinin ölümlere ve zeka geriliğine yol açabileceği biliniyor.
İşin bir de maddi boyutu var. Hindistan sütü cevizinin burda bile, yaygın olmasına karşın, toz halinin (organik) 500 gr'ı yaklaşık 5 Amerikan Doları, 1 lt'si (içine harici olarak eklenen vitaminlerin çeşidine göre) 3-4 Amerikan Doları arasında değişiyor (yarım kg kıymanın fiyatı yaklaşık 5 Amerikan Doları). Türkiye'de ne kadarmış diye bakayım dedim. Migros'ta 1 lt'si 17.50 TL'ymiş: https://www.sanalmarket.com.tr/kweb/prview/46070757-30174-alpro-hindistan-cevizi-sutu-1-l. Bunun yanında 1 lt Pınar Süt'ün fiyatı: https://www.sanalmarket.com.tr/kweb/prview/1443920-30174-pinar-sut-1-l. Türkiye şartlarında, vücudu için gereken B12 vitaminini hindistan cevizi sütünden temin etmek isteyecek veganların gelir grubu asgari ücretliler olmasa gerek. Bir de işin dolandırıcılık tarafı var. Hayvansal sütün dahi içinde türlü türlü katkı maddesi bulunuyor ve kutu sütün içeriğinin ne kadarı hakiki süt, ondan bile emin değilim. Ben olsam, Türkiye'deki egzotik besin gıdalarını da, doğruluğundan emin olmadan kullanmazdım.
Sonuç olarak, bir tıp doktorunun, insanlar için faydalı olduğunu düşündüğü bir beslenme şeklini özendirirken, et yiyenler için fanatik Nazi benzetmeleri yapmak ve B12 ihtiyacını nasıl karşıladığını belirtmediği bir hastasının veganlığını sırf cildi pasparlak olduğu için övmek yerine "ben vegan oldum ama şu şu konularda henüz çözülememiş beslenme sorunları var, şu rahatsızlıkları bulunan insanlar hayvansal süt tüketmeye devam etmeli ya da şu şu besinlerle vücudum için gerekli olan vitaminleri alabiliyorum, şu sebzelerde protein var tavsiye ederim" benzeri önerilerde bulunmasını beklerim. Sıradan bir forum üyesi sıfatıyla yazıyorsanız ayrı bir mesele. Ortaya karışık, müstehzi bir üslupla yazınca veganlığa özendirme konusunda (eğer niyetiniz oysa) pek bir sonuç almanız mümkün değil.
birnefestoprak
19-07-2017, 18:31
Canan Karatay, araştırma yapmıyor. Kendi görüşlerinin temeli, Batı'da yazılan kitaplar, yapılan araştırmalar ama bunu kendi hastaları üzerinde yaptığı gözlemlerle harmanlıyor. Bence de genel olarak tavsiyeleri yerinde ama unutulmaması gereken konu, beslenme konusunda nihai karara varmamızı sağlayacak netlikte bir mutabakat olmaması. 1970'lerde, şeker lobisinin bastırmasıyla ve kimi uzmanların buna alet olmasıyla, şeker, zararlı gıda olmaktan ziyade faydalı gibi tanıtılıyordu. Şekerin ne kadar zararlı olabileceği 40 yıl sonra artık çokça dillendiriliyor. Arada geçen yıllarda, yağın çok zararlı olduğu görüşü pompalandı ve diyet ürünler piyasaya sürüldü. Yağı ürünlerin içinden çıkardılar ama lezzet boşluğunu doldurmak için o ürünlerin içine şeker bastılar.
Kolesterol ilacı kullandığım zamanlarda yıllık tetkiklerimin değerlendirmesi için gittiğim bir doktor kesinlikle zeytinyağı ve avokado (elime tutuşturduğu listede bunlarla birlikte başka gıdalar da bulunuyordu) tüketmememi söylemişti. Genç nesil bir doktor olmasına karşın, bu ilacın işe yaradığına inanan bir ekolden geliyordu. Kısa bir süre sonra kolesterol ilacını, yarattığı kas ağrıları nedeniyle bıraktım. Statin ilaçları karaciğerle ilgili de kalıcı sorunlara yol açabiliyor. Şimdi yediğime, içtiğime ve yaşam tarzıma dikkat ediyorum. Bol miktarda sebze ve az miktarda et tüketiyorum. Vitamin hapı dahil hiçbir ilaç kullanmıyorum. Kendimi gayet iyi hissediyorum. Herhangi bir tetkikte sorunlu bir değerle karşılaşırsam ya da vücudumda birşeylerin doğru gitmediğini farkedersem yine beslenme şeklimi değiştiririm. Eti az tüketiyorum ama yeterli değilse daha da az tüketirim, bu konuyla da inatlaşıyor filan değilim.
Doktorluk, diğer uzmanlık alanları gibi bir meslek ama Türkiye'de neden olduğunu anlamadığım bir şekilde sürekli yüceltiliyor. Her meslekte olduğu gibi doktorların da gözlem gücü daha yüksek olanı var olmayanı var, araştırmaya yeteneği olanı var olmayanı var. Kayınpederim Amerika'nın saygın nörologlarından biridir. Bu ülkede doktorluk mesleğini yürütenler için "ezberi iyi olan ve ortalama bir zeka seviyesini tutturan herkes doktor olabilir" diyor (doğal olarak bu gruba kendisini de katmış oluyor). Ben mühendislik eğitim aldım, kendim dahil her mühendis için de benzer düşüncelerim var. Şimdi çiftçilik yapıyorum, tecrübeli çiftçilere saygım var çünkü benden daha az hata yapıyorlar ama onlar da her mevsim yeni birşey öğreniyorlar. Tecrübe, gözlem gücü ve ölçüsü tutturulmuş tevazu, her meslek grubuna değer katıyor. Karatay'ın da her söylediği doğru olmadığı gibi, netameli konularda farklı kaynaklara ve uzmanlara danışmak her zaman faydalıdır.
Size Sally Fallon'ın Nourishing Traditions kitabını şiddetle tavsiye ederim. Hem içinde çok faydalı bilgiler hem bitki temelli beslenmeyle ilgili pratik birçok tarif ve hem de yaygın kullanılan ama genelde sağlıksız beslenme şekillerinin alternatifini oluşturacak sağlıklı tüketim tavsiyeleri var.
Ben de sayfada yazılanları bir süredir takip ediyor, ilgiyle okuyorum. Beslenme tarzım ne vejateryen ne de vegan. Tam aksine takip edenlerin bileceği Dr. Canan Karatay' ın beslenme üzerine, sağlıklı yaşam üzerine yaptığı açıklamalardaki prensipleri kendi yaşam tarzıma uygulamaya çalışıyorum ki öncesinde bugüne kıyasla sağlıksız beslenmeme rağmen yıllar içinde düzenli yaptırdığım gayet detaylı testlerde son 3 yıldır tiroid ve d vitamini dışında hiç bir değerim normal sınırların dışında çıkmamıştır. Buna rağmen bugün Karatay, Aydın, Perlmutter, Mercola gibi doktorları okuyor ve beğeniyorum, söylediklerini uygulamaya çalışıyorum ve çok memnunum.
birnefestoprak
19-07-2017, 19:47
Sn Jezebel,
Veganlık konusuna dönecek olursak, B12 ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?
Ayda bir kas içi enjeksiyon yaptırıyorum.
654121
. :(
birnefestoprak
20-07-2017, 20:53
B12 eksikliğindan muzdarip hastalar dışında, kas içi enjeksiyonu bir doğal beslenme yönetimi olarak herkese tavsiye eder misiniz?
Ayda bir kas içi enjeksiyon yaptırıyorum.
654121
. :(
Tabi ki B12 enjeksyon yapılmasını önermem.
Günlük olarak alınabilecek tablet formunda takviyeler de var.
İlginç olan vegan beslenmeyen kişilerde de yaygın bir B12 düşüklüğü var.
Kırmızı eti keseli uzun zaman oldu, ağır metal korkusuyla büyük balıkları de kesmiştim.
B12 düşüklüğü ağır nörolojik semptomlara yol açıyor.
Fermente gıdalarda da B12 bulunabileceği yazsa da henüz güvenilebilecek veri bulamadım.
Ancak mutlaka olmalı, vegan olan memeli hayvanların da B12 vitaminine ihtiyaçları var.
Fillerin ve pandaların B12 eksikliği çektiklerini duymadım:)
Bulamamış olmam yeterince araştırmamış olmamdandır.
Veganlık ile ilgili bilgi almak isteyenler bu kitapta doğru bilgi bulabilir.
654262
Kendisi kardiyolog olup vegan beslenmenin koroner arterlerde yol açtığı değişiklikleri de anjiografik olarak kanıtlamıştır.
Sn. Kınıkoğlunun YouTube kanalına bu linkten ulaşabilmek mümkün.
https://m.youtube.com/channel/UCXmVhZMjMDgRDSvcTxuEysg
Bir de ezber bozan John McDougall MD var.
Umarım biri kitabını tercüme eder de okuma fırsatı buluruz.
654289
Youtube'den takip edilebileceği kişisel kanalı
https://www.youtube.com/user/drmcdougallmd
Karatay dışında herkese kulaklarını tıkamak isteyenler kendileri bilir.
Herkesi dinlemek ve okumak isterim :)
Burası veganlıkla ilgili bir başlık, burada yazmam gayet doğal.
Farklı görüşte olan arkadaşlar etoburluk ve hepçillikle ile ilgili bir başlık açsın, yemin ederim oraya bir satır dahi yazmam.
Belki biz burada vegan vegana yemek tarifleri ve gidilecek vegan mekanlar önereceğiz birbirimize :)
Kızarmış ve haşlanmış etler ve kebap kokularının ortasında mutlu değiliz belki:confused:
Demokrasiye ve doğal olarak çok sesliliğe aynı zamanda mesnetli olan her şeye olan inancımdan dolayı da asla faşist bir kafada değilim, neden susturmak isteyeyim sizi?? Sadece kişileri etkilemek bazen çok kolay. Bazen de çok zor. Kimseye yanlış yol göstermek gibi olmasın konuştuklarımız, herkes sonuçta okumuyor, araştırmıyor, düşünmüyor. Körü körüne her şeye inanan insanlar yüzünden bugün bu haldeyiz ya...
Dikkatimden kaçmış :)
Canım benim, 52 yaşındayım, Karatayı da okudum dinledim de.
Katılmıyorum, ikna olmadım, et ve hayvansal hiç birşey tüketemem.
SağlıkBakanlığı önerdiğinde domuz gribi aşısı bile olmadım, savunmama da "gerekliliği konusunda ikna olmadım" yazdım. Vücudumla ilgili tüm kararlarımızda hürüz.
Hürüm ben :)
Çok uzun yazmıyacağım, veganlık bir çok insanın yaşam tarzı olmuş bile.
Pişman olduğum bir şey varsa o da daha önce hayvansal gıdaları terk etmemiş olmak.
Sağlığım konusunda örnek ve tavsiye alacağım çok insan var. Bu konuda tavsiye vermek sizin boyunuzu aşar. Sizin kişisel görüş ve önyargılarınız sadece sizi bağlar.
Kedileri ve köpekleri seviyor ve kendimizi hayvansever addediyorsak aynı şekilde diğer hayvanlara muamele etmemiz gerekmez mi?
Bununki cansa diğerininki ne acaba?!
Biftekler maalesef ki ağaçlarda yetişmiyor.
Sadece B12 alacağım diye birileri canından olsun istemem.
Kim ne yemek istiyorsa yer, kim ne görüşü varsa paylaşır, kimseden icazet almak zorunda değil.
Yılanın başı ufakken ezilir diyebilirsiniz, bu sitede veganlıkla ilgili 2-3 satır var ama dışarıda öyle değil.
Bilim adamları doktorlar, ömrünü buna adamış insanlar...
Adı "Merhamet"olan bir değer var. Merhamete davet ediyorum.
Sadece kendinize değil yaşayan tüm canlılara.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın.
kelebek çalısı
22-07-2017, 15:39
Burası veganlıkla ilgili bir başlık, burada yazmam gayet doğal.
Farklı görüşte olan arkadaşlar etoburluk ve hepçillikle ile ilgili bir başlık açsın, yemin ederim oraya bir satır dahi yazmam.
Belki biz burada vegan vegana yemek tarifleri ve gidilecek vegan mekanlar önereceğiz birbirimize :)
Kızarmış ve haşlanmış etler ve kebap kokularının ortasında mutlu değiliz belki:confused:
Dikkatimden kaçmış :)
Canım benim, 52 yaşındayım, Karatayı da okudum dinledim de.
Katılmıyorum, ikna olmadım, et ve hayvansal hiç birşey tüketemem.
SağlıkBakanlığı önerdiğinde domuz gribi aşısı bile olmadım, savunmama da "gerekliliği konusunda ikna olmadım" yazdım. Vücudumla ilgili tüm kararlarımızda hürüz.
Hürüm ben :)
Çok uzun yazmıyacağım, veganlık bir çok insanın yaşam tarzı olmuş bile.
Pişman olduğum bir şey varsa o da daha önce hayvansal gıdaları terk etmemiş olmak.
Sağlığım konusunda örnek ve tavsiye alacağım çok insan var. Bu konuda tavsiye vermek sizin boyunuzu aşar. Sizin kişisel görüş ve önyargılarınız sadece sizi bağlar.
Kedileri ve köpekleri seviyor ve kendimizi hayvansever addediyorsak aynı şekilde diğer hayvanlara muamele etmemiz gerekmez mi?
Bununki cansa diğerininki ne acaba?!
Biftekler maalesef ki ağaçlarda yetişmiyor.
Sadece B12 alacağım diye birileri canından olsun istemem.
Kim ne yemek istiyorsa yer, kim ne görüşü varsa paylaşır, kimseden icazet almak zorunda değil.
Yılanın başı ufakken ezilir diyebilirsiniz, bu sitede veganlıkla ilgili 2-3 satır var ama dışarıda öyle değil.
Bilim adamları doktorlar, ömrünü buna adamış insanlar...
Adı "Merhamet"olan bir değer var. Merhamete davet ediyorum.
Sadece kendinize değil yaşayan tüm canlılara.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın.
Sizin sinirleriniz mi bozuk kuzum? (Canım benim demenize atfen!) Ama ben sizi hoşgörüyorum neyse ki. Veganlık tercihiniz hiçbirimizi ilgilendirmiyor. Sadece dilerim ki kimse düşünmeden bundan etkilenmez ve yaşamını riske atmaz. Yaş baş konularını beni tanıyanlar bilir, cümlenin başına bunu koyarak başlayanlar için hep aynı kanıya sahip olurum. Akıl yaşta değil başta diye güzel bir sözümüz bile var.
Aynen katılıyorum, ne güzel dediniz. Kim, kimden, ne için ve neden icazet alsın ki? Ben hayvansal gıda ile beslenin kampanyası da yapmıyorum. Herkesin aklı var ve aklı kendine yetiyorsa ne mutlu. Canan hoca siz ve sizin gibi bir çok insana rağmen geçmişte onu eleştiren bir ordu insanın da bugün onun söylemlerini kabul eder hale gelişiyle çizgisinde sağlam bir tıp insanıdır benim için. Büyük dağın dumanı da bol olurmuş hem beğenmeyen örnek almasın, kulağını tıkasın.
Merhamet konusunda da sizin şu sadece kendini merhametli gören tavrınızla zaten oturup iki laf edemeyeceğimiz belli oldu. Aslında ilk yazdığım mesajımdaki fikrim daha da sağlam bir zemine oturdu. Sizin için çok üzülüyorum. Neyse ki sizin gibi her insan hür ve kendi doktorlarını seçme ve değiştirme hakları var. Doktorlar da çeşit çeşit, kimi referans alacağına insan dikkat etmeli.
Bu arada size göre yine boyumu aşacağım ama bu veganlık tek başına yetmez sağlığınız için huzur şart, o halde sizin gibi vegan olmayanlarla da barışık yaşamanız dileğiyle.
Sizin sinirleriniz mi bozuk kuzum? (Canım benim demenize atfen!) Ama ben sizi hoşgörüyorum neyse ki. Veganlık tercihiniz hiçbirimizi ilgilendirmiyor. Sadece dilerim ki kimse düşünmeden bundan etkilenmez ve yaşamını riske atmaz. Yaş baş konularını beni tanıyanlar bilir, cümlenin başına bunu koyarak başlayanlar için hep aynı kanıya sahip olurum. Akıl yaşta değil başta diye güzel bir sözümüz bile var.
Aynen katılıyorum, ne güzel dediniz. Kim, kimden, ne için ve neden icazet alsın ki? Ben hayvansal gıda ile beslenin kampanyası da yapmıyorum. Herkesin aklı var ve aklı kendine yetiyorsa ne mutlu. Canan hoca siz ve sizin gibi bir çok insana rağmen geçmişte onu eleştiren bir ordu insanın da bugün onun söylemlerini kabul eder hale gelişiyle çizgisinde sağlam bir tıp insanıdır benim için. Büyük dağın dumanı da bol olurmuş hem beğenmeyen örnek almasın, kulağını tıkasın.
Merhamet konusunda da sizin şu sadece kendini merhametli gören tavrınızla zaten oturup iki laf edemeyeceğimiz belli oldu. Aslında ilk yazdığım mesajımdaki fikrim daha da sağlam bir zemine oturdu. Sizin için çok üzülüyorum. Neyse ki sizin gibi her insan hür ve kendi doktorlarını seçme ve değiştirme hakları var. Doktorlar da çeşit çeşit, kimi referans alacağına insan dikkat etmeli.
Bu arada size göre yine boyumu aşacağım ama bu veganlık tek başına yetmez sağlığınız için huzur şart, o halde sizin gibi vegan olmayanlarla da barışık yaşamanız dileğiyle.
Karatay’ın kitabını okumak ve/veya katıldığı programları izlemek kimseyi beslenme konusunda otorite yapmaz.
Bilgi var, bilgiçlik taslamak var.
İnsan olmak var, insansı olmak var.
Sevmek var, seviyormuş gibi yapmak var.
Sadece yarım yamalak, kulaktan dolma bilgilerle demagoji yapan ev hanımlarını artık muhattap almayacağım.
Hekimleri, doktorları, bu toplumda gözümüzde çok büyütmemize gelince :
https://www.medikalakademi.com.tr/sikayetini-geri-almayan-doktora-saldirip-burnunu-kirdilar/#.WXD1oqCpyJ0.facebook
Kadın hastadan, kadın doktora şiddet (http://www.iha.com.tr/haber-kadin-hastadan-kadin-doktora-siddet-544104/)
Aile sağlığı merkezinde doktora sözlü şiddet (http://www.iha.com.tr/haber-aile-sagligi-merkezinde-doktora-sozlu-siddet-536729/)
Hasta yakınlarından kadın doktora şiddet - Memurlar.Net (http://www.memurlar.net/haber/672786/hasta-yakinlarindan-kadin-doktora-siddet.html)
Antibiyotik yazmayan doktor darp edildi - Şanlıurfa Haberleri (http://www.hurriyet.com.tr/antibiyotik-yazmayan-doktor-darp-edildi-40495816)
İstifa ettiren rezalet... Doktoru saçından sürüklediler - Son Dakika Güncel Haberler (http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-istifa-ettiren-rezalet-2162017-40527790)
Doktora şiddet kamerada (Video) (http://www.ntv.com.tr/video/turkiye/doktora-siddet-kamerada,VCgqLq1MC0mIrk8gbAYb3A)
https://www.medikalakademi.com.tr/saglik-calisanlarina-yonelik-yapilan-siddetin-baslica-nedenleri/
Bu linklerde gördükleriniz sadece şiddet vakalarının bazıları.
Öldürülen arkadaşlarımızı hiç saymıyorum. Hekimler türk toplumunda baş tacı değil, hiç olmadılar.
Dedim ya bilgi bir okyanus, o okyanustan bir damla alan kişi hemen kendini tıp otoritesi sanıyor.
Keşke.
Vegan olmayıp bu başlığa yazan şahıslara artık yanıt vermeyeceğim. Çünkü bu sadece vakit kaybıdır.
Biricik ömrümün değerli dakikalarını bu insanları doğru yola getirmek için uğraşamam.
Sağlık kendilerinin, bozdurup , bozdurup, istedikleri gibi harcayabilirler.
"Gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun." Hipokrat
Sağlıkla ve sevgiyle kalın.
Sevgili vegan arkadaşlar,
Türkiye'deki veganların neden, nasıl, ne zaman vegan olduklarına, hangi tür hayvan özgürlüğü aktivizminin daha ikna edici olduğuna dair veri toplamak amacıyla linkteki anketi hazırladım. Kendi ülkemizdeki İnsanlara nasıl ulaşabileceğimiz konusu aklıselimden ziyade veri gerektiriyor. Hazırlarken benzer uluslararası anketleri inceledim ve fikrine değer verdiğim birkaç arkadaşıma danıştım. Hazırlamak ayrı ama bu tür verinin toplandığı anketlerin değerlendirmesini yapmak herkesin işi değil. Bu değerlendirmeyi de farklı konularda birçok önemli çalışma yapan Sosyal Politika uzmanı İpek Göçmen yapacak. Sonuçları tüm ayrıntılarıyla paylaşacağız ve bir özetini yayınlayacağız. Zaman ayırıp düşünerek cevaplamanızı ve diğer veganlarla paylaşmanızı Türkiye'nin ve dünyanın güzel hayvanları için rica ediyorum.
https://www.esurveycreator.com/s/9b385a1
Okumak isteyenlere bir hayvan sever ve vegan öyküsü
Koca yürekli melek adam: Gökçer Korkmaz (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ayse-arman/koca-yurekli-melek-adam-gokcer-korkmaz-40528273?utm_source=facebook.com&utm_medium=post&utm_campaign=koca-yurekli-melek-adam-gokcer-korkmaz-40528273&utm_term=post)
Ayşe Armanın kaleminden :)
Gerçekleri merak eden arkadaşlar
Forks Over Knives Belgeseli 2011 türkçe altyazılı olarak izleyebilirler.
Farklı sitelerde bulabilirler.
Ayrıca
Sağlık Komplosu (What the Health) 2017
654734
Bu belgeselleri izlemek bir çok konuda insanı aydınlatıyor.
Leonardo DiCaprio tarafından desteklenen film yapımcısı, zamanımızdaki en büyük sağlık sırrını ortaya çıkarıyor ve bu bilgiyi alan sanayi, hükümet, ilaç ve sağlık kuruluşları arasındaki gizli anlaşmayı inceliyor.
654736
Sevgiyle ve sağlıkla kalın.
Resmi Gazete'de yayımlanan Biyogüvenlik Kurulu kararına göre hayvan yeminde genetiği değiştirilmiş (GDO) 3 soya ve 1 mısır çeşidine onay verildi.
Biyogüvenlik Kurulu'na dört genetiği değiştirilmiş ürünün hayvan yemlerinde kullanımının değerlendirilmesi başvurusu Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği (BESD-BİR) tarafından yapıldı.
Biyogüvenlik Kanunu‘na göre Türkiye’de GDO‘lu bitki ve hayvan üretimi ile GDO‘lu ürünlerin çocuk ve bebek gıdalarında kullanılması yasak. Ancak, Biyogüvenlik Kurulu 2011 yılındna bugüne kadar GDO‘lu 25 mısır ile GDO‘lu 7 soya çeşidinin ithalatına sadece yem amaçlı kullanılmak üzere izin verdi.
Son kararla Türkiye’de hayvan yeminde izin verilen GDO’lu mısır ve soya sayısı 36’ya çıktı.
Sevgiyle ve sağlıkla kalın.
https://youtu.be/f2jYqWuSaZ4
Yalanlar, gerçekler, gelenekler...
https://youtu.be/VPegVWLkWrM
Çocuklar istediği diye bir mıktar mısır almıştım. Görüntüleri çok taze biraz tombul şimdiye kadar görmediğim bir mısırdı. Közledikten sonra yediğimde sanki şeker yiyorum diye düşündüm. GDO'lu mısır olduğu çok açık. Şeker şurubu yaptıkları tür şu anda evlerimize kadar girmiş durumda. Bu yıl çoğu şey ile birlikte mısır da ekemedim. Gelecek yıl mutlaka ekip en azından kendi yerli çeşitlerimizden yetiştirmeye çalışacağım. Hayvan yedikten sonra insanın bundan etkilenmemesi mümkün değil. Bizim ektiklerimiz dahi tozlaşma ile etkilenecekler.
:(
Vegan beslenme neredeyse öldürüyordu! (https://gaiadergi.com/vegan-beslenme-neredeyse-olduruyordu/)
:o
birnefestoprak
10-08-2017, 02:06
Alttaki afişte şöyle yazıyor:
"People who consume 1.5 eggs per week have nearly five times the risk for colon cancer, according to a study published in the International Journal of Cancer"
Sn Jezebel Türkçe'ye çevirmemiş ama ben yardımcı olayım, şöyle diyor:
"International Journal of Cancer'de (akademik araştırmaların yayınlandığı bir dergi) yayınlanan bir çalışmaya göre, haftada 1.5 yumurta tüketen insanların kolon kanserine yakalanma riski beş kat daha fazladır."
Bu dergi, büyük ihtimalle hakemli bir dergi olmalı. O yüzden, çalışmayı dikkate almakta yarar var fakat Sn Jezebel kopyala/yapıştır yapmayı sevdiği için, çalışmanın örnekleminden, içeriğinden bahsetmemiş. Makaleyi okuduysanız, lütfen ayrıntıları paylaşabilir misiniz Sn Jezebel?
Bir de en önemli soru şu:
Burayı okuyan insanların (pandaların okuma yazması olmadığı için belirtme gereği duydum), bu afişi dikkate alarak yumurta yemekten vazgeçtiklerini düşünelim. O durumda, yumurta yerine, B12 ihtiyacını gidermek için ne yemeleri gerekiyor? Yalnız, B12 iğnesini cevap olarak kabul etmiyorum çünkü doğal değil. Sn Jezebel cevap vermek istemiyorsa ve başka bir vegan üye yardımcı olabilirse sevinirim. B12 iğnesi olmayı reddedip aynı zamanda B12 eksikliğinden ölme riskini göze almak istemeyenlerin bunu bilmeye hakkı var.
Gerçekleri merak eden arkadaşlar
Forks Over Knives Belgeseli 2011 türkçe altyazılı olarak izleyebilirler.
Farklı sitelerde bulabilirler.
Ayrıca
Sağlık Komplosu (What the Health) 2017
654734
Bu belgeselleri izlemek bir çok konuda insanı aydınlatıyor.
Leonardo DiCaprio tarafından desteklenen film yapımcısı, zamanımızdaki en büyük sağlık sırrını ortaya çıkarıyor ve bu bilgiyi alan sanayi, hükümet, ilaç ve sağlık kuruluşları arasındaki gizli anlaşmayı inceliyor.
654736
Sevgiyle ve sağlıkla kalın.
Sn. birnefestoprak ben kaynakları verdim ve "buyurun okuyun ve kendi fikrinizi oluşturun" dedim.
Kimseye silah dayayıp vegan olmaya, şu veya bu tarz beslenmeye zorlamışlığım yok:p
Kopyalayıp yapıştırıyormuşum :)
O an o filmi izliyor veya o makaleyi okuyorumdur.
Bu filmi veya makaleyi kaynak göstermişimdir :)
Veganlığı ben icat etmedim, bunun temelini etik yönleriyle ve sağlık yönleriyle, ahlaki yönleriyle benden çok daha iyi anlatan saygı duyduğum insanlar var.
Onlardan alıntı yapmış olabilirim. Bundan ticari bir kazanç sağlamadığım için alıntı yapmamın kime nasıl bir zararı olmuş olabilir:confused:
Dünyadaki vegan tarzı yaşamı burada elimden, dilimden, kalemimden geldiği kadar, vaktim yettiği kadar tanıtmaya çalışıyorum.
Siz bunun ne gibi zararlarını gördünüz ki?
Var mı veganların veya kişisel olarak benim size dokunan bir zararımız :confused:
Vitamin B12 eksikliğinin ortaya çıkma sebebi aşırı hijyenik koşullarda yaşıyor olmamızdan:)
Eskiden insan bu kadar temiz değilken bizim bağırsaklarımızda da diğer vegan beslenen hayvanların bağırsaklarında olduğu gibi vitamin B12 üreten mikroorganizmalar vardı.
Aşırı antibiyotik, antiseptik ve deterjan kullanarak bu mikroorganizmaları kendimiz öldürdük.
Şu an bunun bedelini ödüyoruz.
B12 ye gelince herkes iğne olmak zorunda değil, ağızdan alınabilecek formları da var.
Ayyrıca B12 eksikliği çeken veganlıkla ilgili olmayan çok insan var.
Midede eksik salgılanan bir İntrinsik faktör sebebiyle etle beslenenlerde de olabilir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/İntrinsik_faktör
Ağızdan alınabilecek B12 formları
655310
655311
655312
İki hasta arasında benden bu kadar :rolleyes:
Öğlen oldu, bu manzara çok iç açıcı değil mi?
655313
Sevgi ve sağlık hayatınızdan eksik olmasın.
birnefestoprak
14-08-2017, 15:26
Sn. birnefestoprak ben kaynakları verdim ve "buyurun okuyun ve kendi fikrinizi oluşturun" dedim.
Alıntı yapmanızda tabii ki sakınca yok ama laf olsun diye alıntı yapmanızda sakınca var.
Bu filmi veya makaleyi kaynak göstermişimdir
Makaleyi değil afişi kaynak göstermişsiniz. Afişte yazan makalenin yılı, sayısı, yazarları ve sayfa numaraları nedir yazabilir misiniz lütfen? Makaleyi okumak istiyorum. Herhalde, üçüncü kişiler de yararlansın ve yumurtanın kanser vakalarının artmasında ne gibi bir katkısı olduğunu öğrensin istiyorsanız, onlar için de bu bilgileri vermeniz gerekir.
Bir de, veganlığa geçiş yapmak isteyenler için, hap ve iğne dışında B12 kaynağı olarak önerebileceğiniz doğal besin kaynakları (kutulanmış ürün de olur) yok yani, öyle mi?
Sn. birnefestoprak, bu agresif tutumun sebebi ne acaba:confused:
Karnivor olmak mı:confused:
Vegan olmak isteyen olur, istemeyen de kendine bahaneler bulur :)
Yumurtanın sigara ile kıyaslacak kadar zararlı olduğunu vurgulamak istedim.
Sıkıcı uzun yazıları kimse okumuyor ama buyurun görsel. (https://nutritionfacts.org/video/eggs-vs-cigarettes-in-atherosclerosis/)
Bilimsel makale demişsiniz buyurun makale
http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0021915012005047.
B12 vitamini almamızın tek yolu kutudan bir tablet alıp yutmak veya ayda bir bir ampül Vitamin B12 kas içine yaptırmak.
Ben biraz tembel olduğum için kas içine kendi kendime yapıyorum.
Alıntı yapmanın kuralları varsa da ben onları bilmiyorum.
Zaten kuralları çok takan biri de değilim. Bilimsel makale veya tez yazmıyorum.
Hiç tanımadığım insanların uydurduğu kendi kurallarını bana dayatmalarına da aldıracak değilim.
Biraz önce Cowspiracy: The Sustainability Secret (2014) (http://www.cowspiracy.com/)adındaki filmi izledim.
Türkçe altyazılı olarak farklı sitelerden izlemek mümkün.
Çok faydalı buldum.
Brezilyada büyükbaş hayvan üreticilerinin çevreci bir rahibe olan Sister Dorothy Mae Stang'i ve binlerce çevre aktivistini vurdurduklarını öğrendim.
Bilimin sponsorluğunu büyük para babaları yaparken veganlığı ve çevreyi savunmak ufak tefek cılız sesli kadınlara kaldı demek ki.
Susturamayınca sıkıyorlar kafalarına.
Eski yöntem, fikirlere pranga vurulamadığı için onları üreten beyinleri yok etmek.
Amazon ormanların %80 'i et sevenleri mutlu etmek için büyükbaş hayvan üreticileri tarafından yok edildi. Onlarda en çok parayı seviyor malüm.
Varsın çevre yokolsun, varsın temiz su kaynakları azalsın, varsın oksijen rezervi azalsın, versın metan gazı salınımı artsın, varsın karbon ayak izimiz devasa olsun.
Önemli olan Vitamin B12 ;)
birnefestoprak
14-08-2017, 23:12
Yukardaki afişte yumurta-kanser ilişkisi bakımından atıfta bulunulan, International Journal of Cancer dergisinde yayınlanmış ve sizin de okuduğunuzu söylediğiniz makalenin yayın yılı, sayı no, sayfa no, yazar isimleri gibi bilgileri ya da makalenin özüne (abstract) ait linki yazabilirseniz okumak istiyorum. Siz bir makale linki göndermişsiniz ama açılmıyor.
Sn.birnefestoprak,
yarın çalışıyorum, siz kendiniz de şöyle bir arama yapabilir ve bu konuda ne kadar çok çalışma var görürsünüz.
the relation of egg consumption to colon and rectal cancer rates
Her okuduğumu bir yere not almıyorum, vaktim az.
İngilizceniz benimkinden iyidir, sanmam zorlanacağınızı.
birnefestoprak
14-08-2017, 23:43
Buraya neden yarım yamalak, kopyala/yapıştır bilgi bırakıp gidiyorsunuz? Filmi izlemişsiniz, afiş filme ait olduğuna göre, makalenin yazarlarını da filmde konuşturmuşlardır. Yazarların isimlerini not ettikten sonra internette taratıp makalenin en azından özünü okumamışsınız, buraya gelip üçüncü kişilere bilimsel makale üstünden sağlıkla ilgili tavsiye veriyorsunuz. Pes!
Sn.birnefestoprak,
yarın çalışıyorum, siz kendiniz de şöyle bir arama yapabilir ve bu konuda ne kadar çok çalışma var görürsünüz.
the relation of egg consumption to colon and rectal cancer rates
Her okuduğumu bir yere not almıyorum, vaktim az.
İngilizceniz benimkinden iyidir, sanmam zorlanacağınızı.
Buraya neden yarım yamalak, kopyala/yapıştır bilgi bırakıp gidiyorsunuz? Filmi izlemişsiniz, afiş filme ait olduğuna göre, makalenin yazarlarını da filmde konuşturmuşlardır. Yazarların isimlerini not ettikten sonra internette taratıp makalenin en azından özünü okumamışsınız, buraya gelip üçüncü kişilere bilimsel makale üstünden sağlıkla ilgili tavsiye veriyorsunuz. Pes!
Bakın beyefendi yapmadım evet, buyurun siz yapın.
Burada bulunan insanlar bilim adamı mı ki ben onlara bilimsel makaleler ve kanıtlar sunayım.:confused:
Burada bulunan insanların anlayacağı dil sevgili hocamız Dr.Murat KINIKOĞLU'nun dili , videolarını sundum.
Okuyup bilimsel özetler sunmak zorunluluğum yok.
Bu agresyon ve ajitasyonla siz benim sunacağım herşeye muhalefet edeceksiniz nasılsa,
neden kendimi sizin için yorayım, siz bir zahmet sağlığınızı korumak için araştırın.
Çiğnenmiş hazır lokma beklemeyin, bilim parmağınızın ucunda, ulaşın.
Ben çalışan bir insanım-8 saat, 1 saat ulaşım etti 9 saat.
Geri kalan zamanımda sizi veganlığa ikna etmek için uğraşmıyacağım.
Olmayın siz zaten vegan ;) Böyle iyisiniz.
Ben ışık tuttum, aydınlanmak isteyen aydınlanmanın yolunu bulur, istemeyen de ışığı söndürmek için uğraşır durur.
Dünyanın tüm rezervleri tükendiğinde zaten herkes mecburiyetten vegan olacak.
İneklerle bir damla su ve bir soluk temiz hava için yarıştığınızda " keşke bu kadar inek" olmasaydı dersiniz.
O güne kadar kibrinize doymayın.
birnefestoprak
15-08-2017, 15:57
Burası chat odası değil. Hakemli dergide yayınlanmış akademik makaleden alıntı yapıyorsanız, sorulduğunda makale özetini de sunmanız beklenir. Ancak makaleyi kendiniz de okumadığınız için ne katalog bilgilerini verebiliyorsunuz ne de sorsam özetini çıkarabilirsiniz. Sağlıkla ilgili bir başlık altına kopyala/yapıştırlı, cafcaflı sözlerle bezeli magazinsel paylaşım yapmak kime ne yarar sağlıyor? Ancak sorduktan sonra, o da kenarından dolanarak birtakım kaynaklar göstermişsiniz.
- Konferans bildirileri
- Popüler bir doktorun hazırladığı youtube videoları
- İnternet makaleleri
- Blog yazıları
- Gazete haberleri
- Hakemli olmayan dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleler
ve benzerlerinin bilimsel hiçbir geçerliliği yoktur. Yukarda alıntıladığınız International Journal of Cancer gibi hakemli dergilerde yayınlanan makaleler dikkate alınması gereken önemli bilimsel çalışmalardır ama bunlar da kanıt değildir. Aynı deneyi yapan doktorlar bir süre sonra başka bir deneyle bir önceki söylediklerinin yanlışlığını gösterebilir. Bilimsel çalışmanın devinimi bu.
Murat Kınıkoğlu'ndan tekrar bahsetmişsiniz. Anlaşılan bu doktorumuz, Youtube'u seviyor. İyi bir doktor da olabilir ama bu videolar neyi kanıtlıyor? Bakın şurda bir "EN SAĞLIKLI KALP TSİMANE YERLİLERİNDE" başlığıyla bir klip yayınlamış: https://www.youtube.com/watch?v=6lkXNc_KuYg
Klibin içerik açıklamasını da aşağıya aynen aktarıyorum:
Bitkisel beslenmeyle kalp krizi riski ortadan kaldırabilirsiniz. Hayvansal besin tüketimi son derece sınırlı olan Tsimane yerlileri kalp krizi geçirmiyorlar.
:) Yani diyor ki, Tsimane yerlileri çok az olsa da hayvansal besin tüketiyor. Niye? Acaba eczanede satılan haplardan, iğnelerden kullanmayıp B12 ihtiyaçlarını hayvansal besinlerden karşılıyor olabilirler mi?
Şimdi siz konuyu getirdiniz yumurtaya kilitlediniz. Benim sorduğum soru yumurtayla ilgili değil ki. Sorduğum soru açık:
Burda doğal beslenmeyle ilgili mesajlar yazıyorsunuz ama B12 takviyesiyle ilgili önerdiğiniz hiçbir ürün doğal değil. Hap ve iğne kullanmayacaksak, B12 ihtiyacımızı hangi doğal kaynaklardan karşılayacağız? Yumurta kanser yapıyor diye yemeyelim, tamam. Örneğin süt kanser yapıyor mu?
Bakın beyefendi yapmadım evet, buyurun siz yapın.
Burada bulunan insanlar bilim adamı mı ki ben onlara bilimsel makaleler ve kanıtlar sunayım.:confused:
Burada bulunan insanların anlayacağı dil sevgili hocamız Dr.Murat KINIKOĞLU'nun dili , videolarını sundum.
Okuyup bilimsel özetler sunmak zorunluluğum yok.
Bu agresyon ve ajitasyonla siz benim sunacağım herşeye muhalefet edeceksiniz nasılsa,
neden kendimi sizin için yorayım, siz bir zahmet sağlığınızı korumak için araştırın.
Çiğnenmiş hazır lokma beklemeyin, bilim parmağınızın ucunda, ulaşın.
Ben çalışan bir insanım-8 saat, 1 saat ulaşım etti 9 saat.
Geri kalan zamanımda sizi veganlığa ikna etmek için uğraşmıyacağım.
Olmayın siz zaten vegan ;) Böyle iyisiniz.
Ben ışık tuttum, aydınlanmak isteyen aydınlanmanın yolunu bulur, istemeyen de ışığı söndürmek için uğraşır durur.
Dünyanın tüm rezervleri tükendiğinde zaten herkes mecburiyetten vegan olacak.
İneklerle bir damla su ve bir soluk temiz hava için yarıştığınızda " keşke bu kadar inek" olmasaydı dersiniz.
O güne kadar kibrinize doymayın.
Yumurtayı Chia tohumları ile kıyaslamışlar
Öve öve bitirilemeyen yumurta gerçekten de müthiş bir kolesterol kaynağı
655827
Sevgi ve sağlıkla kalın.
Makalenin çevirisi: Vegan beslenme şekli hiçbir hayvanı ve hayvandan elde edilmiş hiçbir şeyi tüketmemeye dayanır. Bu yaşam tarzını savunanlar, Fransa’da küçük bir azınlığı oluştursa da, L214 (Fransa’daki vegan ve hayvan hakları kuruluşu) gibi bazı kuruluşların yayınladığı mezbahalarda ve hayvan yetiştirme yerlerinde çekilmiş şok edici videolarla kendilerini tanıtıyorlar. Tam olarak kaç kişinin bu yaşam tarzını benimseyip takip ettiğini değerlendirmek zor, ancak Fransa’da %100 bitkisel yemek yapan/satan gıda dükkanları son zamanlarda hızla artıyor. Xerfi’ye (Fransa’da ekonomik analizler yapan şirket) göre 2016’da bitkisel yemek yapan/satan dükkanlardaki artış %82’dir. Etin ve hayvansalların aşırı tüketiminin karbon açısından ve çevre için kötü olduğu bilinen bir gerçek, ama eğer yarın herkes vegan olsaydı gezegenimize ve insanlara nasıl bir etkisi olurdu?
1. Sera gazı %70 oranında düşer. Hayvan yetiştiriciliğinden ötürü %15 oranında sera gazı ortaya çıkıyor. Bu oran vegan bir dünya ile %70 oranında düşebilir.
2. İnsanların süreceği tarla oranı artar. Hayvanlar, enerjilerini yedikleri otlardan karşılıyorlar. Etten 1 kalori almak için 7 kalori bitkinin tüketilmesi gerekiyor. Hayvanların otladığı yerler yerine, oralarda bitki yetiştirilmesi gerekecek. O tarlalarda yemek için hayvanlar yetiştirilmezse, direkt olarak insanlar o tarlalardan beslenmeye başlayacak. O yüzden, tarlalar insanlara bitki sağlamak zorunda kalacak.
3. Aslında herkesin vegan olması zengin ülkelere yarayacak, fakir ülkelere değil! Çünkü bitkisel beslenme kalp rahatsızlıklarını ve bazı hastalıkları düşürecek ama zaten fakir olan ülkelerde kıtlık yaşanmakta ve hayvansal ürünleri yani balık, inek gibi beslenmeyi ortadan kaldırdığımızda bu kıtlık yaşayan kişiler direkt olarak ölüme bırakılacak.
4. Düzenli bir yetiştiricilik olmadığından inek, domuz, tavuk gibi hayvanlar kendi hallerine bırakılacaklar ve insanların yönlendirmesi olmadığından ölecekler. Hayvanlar ölecektir ama yine de yaşamaya devam edeceklerdir. Bugün yetiştiricilik dolayısıyla daha fazla hayvan var, ama aslında o hayvanlar da birşekilde en sonunda ölüyorlar yumurtladıktan sonra, et verdikten sonra. Evet, yaşamaya devam edeceklerdir ama çok düşük sayılarla devam edeceklerdir. Mesela, bu hayvanlar özel bir alana konulmuş hayvanlar olarak yaşayabilirler. (Videoda çitle örülmüş alan gösteriliyor.)
5. Hayvanların tüketilmediği bir toplumda, hayvanların statüsü ne olurdu ?
Bu soru üzerinde filozoflar tartışıyor. Zoopolis kitabında yazar, tüketilmeyen hayvanlara çocuk veya engelli insan statüsü verilmesini öneriyor.
Yazar notu: Tüm dünya vegan olsa, elbette hayvanların yaşamlarını buna göre planlamak gerekecek. Burada başta veterinerler olmak üzere herkese çok fazla görev düşecek. Haberdeki bazı bahanelerin ardına sığınmadan oluşturulabilecek vegan bir dünya mümkün. Kölelik de bundan 200 yıl önce normal karşılanıyordu. Kölelik bittikten sonra nasıl “Bu insanları ne yapacağız?” diye düşünülmediyse hayvanlara karşı da aynı özeni göstermeliyiz.
Makale ve vidyonun aslı:
Que se passerait-il si tout le monde était végan*? (http://www.lemonde.fr/festival/video/2017/08/30/que-se-passerait-il-si-tout-le-monde-etait-vegan_5178386_4415198.html?utm_campaign=Echobox&utm_medium=Social&utm_source=Twitter#link_time=1504196963)
İnsanların "Vegan" kelimesini duyunca hemen saldırı haline geçmesi ve kısa bir süreliğine bile hayvansal gıdadan vazgeçemiyor olmalarına ışık tutan bir makale. Bağımlık bu durumu çok iyi açıklıyor.
Dr. Halit Yerebakan, Kırmızı et bağımlılığı
Dr. Halit Yerebakan, kırmızı etin bağımlılık yaptığını söylüyor: Kırmızı ette bulunan hipoksantin adı verilen maddenin uyarıcı ve tatmin edici etkisi vardır. Kimyasal yapısı kafein gibidir. Bu nedenle kahve gibi bağımlılık yapar
Amerika’da kalp cerrahisi üzerine çalışmalar yapan Dr. Halit Yerebakan, et üzerine yapılan son araştırmaları inceleyerek kırmızı etle ilgili bilimsel gerçekleri derledi:
Sebze, meyve ve baklagiller gibi besin değeri yüksek gıdalar içeren bir beslenme düzenine aniden geçtiğinizde, anlamsız bir yorgunluk hissedebilirsiniz. Besin değeri yüksek bu gıdaların toksik etkisi yoktur, yani kırmızı et gibi değildir. Biraz abartılı bir tabir olsa da; hayvansal gıda yediğinizde kendinizi adeta zehirliyorsunuz. Buna iyi huylu zehir demek yerinde olur. Bu da, sigara ve alkol gibi kendinizi iyi hissetmenize neden olur. Hayvansal gıdalar sindirilirken toksik metabolik maddeler açığa çıkar ve damarlarınızda gezmeye başlar. Hayvansal gıdaları aniden azaltırsanız, diğer bağımlılıklarda olduğu gibi çekilme bulguları gün yüzüne çıkar. Besin değeri yüksek gıdalara ani geçişin oluşturduğu yorgunluk- bitkinlik hissi de bundan kaynaklanır.
Kırmızı ette bulunan ve hipoksantin adı verilen maddenin uyarıcı ve tatmin edici etkisi vardır. Yani, beslenme düzeninizden eti çıkarttığınızda oluşan ‘bir şeyler eksik’ hissinin sebebi, etin sindiriminde açığa çıkan bu maddedir. Bu madde, eti oluşturan kas hücrelerinde bulunur ve et dinlendirildikçe artar. Kimyasal yapısı kahvedeki kafein veya kakaodaki teobromin ile aynı olan bu maddenin etkileri de benzerdir. Bunların hepsi sinir sistemi uyarıcıları olup bağımlılık yaparlar. Nasıl ki bazen çikolata ararsınız veya kahvesiz yapamazsınız; et de bağımlılık yapar ve onsuz yapamayabilirsiniz.
Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü tarafından yapılan araştırmaya göre; her gün bir öğün işlenmemiş kırmızı et yemek (kasaptan bütün et kestirilerek alınan), erken ölüm riskini yüzde 13 artırıyor. Aynı araştırma, işlenmiş kırmızı etlerin (salam, sosis, sucuk, vb.) ise ölüm riskini yüzde 20 artırdığını kanıtladı. Bu araştırma, 121 binden fazla kadın ve erkek 24 yıl süreyle takip edilerek yapıldı. Araştırma sonucunun verdiği bilgiye göre; daha fazla kırmızı et yiyenler, daha erken ölmüş.
ESKİ KASABINIZINDAN ALIŞVERİŞ YAPIN
Yapılan araştırmalar; günlük, ortalama 100 gr. civarında kırmızı et tüketmenin erken ölüm riski taşımadığını gösteriyor.
Et üzerinde yapılan çalışmalar; salam, sosis, sucuk, hamburger gibi işlenmiş kırmızı et tüketiminin uzun vadede kalp ve şeker hastalığına sebep olduğunu göstermiştir.
Kırmızı et; şeker hastalıkları, erken bunama ve kanser türlerine yakalanma riskini artırır. Haftada bir hamburger yiyen erkeklerin yüzde 35’i daha fazla prostat kanserine yakalanır. Ayrıca şeker hastalarının da kırmızı etten uzak durması gerekiyor. Doğal ürünlerin popüler olduğu günümüzde artık doğal ve işlenmemiş etlerin önemi arttı. Etinizi, yeni et fabrikalarının ürettiği ürünler yerine, eski kasabınızdan seçin.
KOYUN ETİ Mİ, DANA ETİ Mİ?
Et üzerine yürütülen araştırmaların çoğu dana eti üzerine yapılmıştır. Bu araştırmalarda kullanılan koyun etinin oranı yüzde 3-4 civarındadır. Koyun etindeki yağın yüzde 64’ü doymamış yağlardan oluşur ve Omega 6 içerir. Koyun eti, Akdeniz diyetinde de yer alır. Koyunlar, büyük baş hayvanlara göre daha doğal beslenir ve ilaç kullanımları oldukça düşüktür.
AKDENİZ DİYETİ İLE DAHA SAĞLIKLI BİR YAŞAM ELİNİZDE
Kırmızı eti daha az tüketmek için en ideal çözüm; Akdeniz diyetini yaşam tarzınız haline getirmektir. Bu diyetin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Günlük beslenmede sebze, meyve ve kuruyemiş büyük yer tutar.
Günlük kalorinin yüzde 40’ı sağlıklı yağlardan sağlanır; özellikle zeytinyağı, fındık yağı, aspir yağı gibi. Sağlığınız için zaman zaman bazı doymuş yağlara da ihtiyacınız olabilir.
Günlük protein ihtiyacını balık, organik tavuk ve yumurtadan karşılayabilirsiniz. Az miktarda peynir ve süt ürünü de tüketebilirsiniz
Akdeniz diyetinde kırmızı et az miktarda kullanılır. Bu nedenle de bu diyet şekli çok sağlıklıdır.
Turk damak tadina uygun vegan tarifler bilen ve paylasabilecek olan var mi acaba?
Turk damak tadina uygun vegan tarifler bilen ve paylasabilecek olan var mi acaba?
Sanırım bunun için ayrı bir başlık açmak gerekecek. :) (https://gaiadergi.com/gunluk-vegan-beslenme-plani-nasil-yapilmalidir/)
Dünyadaki vegan , veletaryen beslenen kişi dağılımı şöyle
Avustralya: Nüfus 20,7 milyon, Vejetaryen –Vegan %5
Avusturya: Nüfus 8,2 milyon, Vejetaryen – Vegan %3
Belçika: Nüfus 10,5 milyon, Vejetaryen – Vegan %2
Brezilya: Nüfus 189 milyon, Vejetaryen – Vegan: %8
Kanada: Nüfus 32,6 milyon, Vejetaryen – Vegan: %4
Çin: Nüfus 1,3 milyar, Vejetaryen – Vegan %4
Fransa: Nüfus 61,2 milyon, Vejetaryen – Vegan %2
Almanya: Nüfus 82,3 milyon, Vejetaryen – Vegan %8-9
Hindistan: Nüfus 1,1 milyar, Vejetaryen – Vegan %40, %80 Gujarat’da
İsrail: Nüfus: 7 milyon, Vejetaryen – Vegan %8,5
İtalya: Nüfus 58,9, Vejetaryen – Vegan %6,7
Yeni Zelanda: Nüfus 4,2 milyon, Vejetaryen – Vegan %1-2
Norveç: Nüfus 4,7 milyon, Vejetaryen – Vegan %4
İspanya: Nüfus 44,1 milyon, Vejetaryen – Vegan %2
İsveç: Nüfus 9 milyon, Vejetaryen – Vegan %4
İsviçre: Nüfus 7,5 milyon, Vejetaryen – Vegan %5
Tayvan: Nüfus 22,8 milyon, Vejetaryen – Vegan %10
Hollanda: Nüfus 16.3 milyon, Vejetaryen – Vegan %4,5
İngiltere: Nüfus 62,3 milyon, Vejetaryen – Vegan yetişkinlerin %3’ü
Amerika Birleşik Devletleri: Nüfus 299,3 milyon Vejetaryen – Vegan %4,
Türkiye’de Türkiye Vegan ve Vejetaryenler Derneği tarafından Ocak 2014’de çalışma başlatılmıştır.
Alıntı : https://gaiadergi.com/vejetaryenligin-tarihcesi-epidemiyoloji/
Veganlığın islamiyetle bağdaşmadığını düşünenler bu yazıya göz atabilirler.
Vegan evliya: Dişi aslan Râbia’tül Adeviyye (https://gaiadergi.com/vegan-evliya-disi-aslan-rabiatul-adeviyye/)
its_just_a_ride
10-09-2017, 14:28
Turk damak tadina uygun vegan tarifler bilen ve paylasabilecek olan var mi acaba?
Konuyla alakalı vegan diyetisyen Kevser Başkara hanımın yeni açmış olduğu web sayfasına da göz atabilirsiniz.
Anasayfa | Vegan Diyetisyen (http://vegandiyetisyen.com/)
Etkilendiğim bir yazı:
Hayvanlar: kölelerimiz
Therese Krintzinger
Bir çok insan ahlâki seçimlerin her zaman net seçimler olduğunu sanır; ama tarihe bir anlığına bakınca bile durumun böyle olmadığını anlayabiliriz.
Köle sahipleri normal insanlardı. Bunu anlamakta zorlanıyoruz; çünkü bizim böyle bir ahlâksızlığı yapabilecek canlılar olabileceğimize inanmak istemiyoruz. Köle sahiplerinin kalpsiz, ahlâksız canavarlar olduğuna inanmayı tercih ediyoruz.
Doğar doğmaz belirli görüşlere sahip olmak için programlanırız. Bu görüşler tamamen ahlâki olup olmadığına bakmaksızın doğru olduğunu kabul ettiğimiz etik duruşları da kapsar. Hayvanların biz onları kullanalım diye var olduğuna inanmak da böyle bir görüştür. Bir çok insan insanların hayvanları dilediği gibi kullanabileceği türden doğal bir düzenin var olduğuna dair a priori bir varsayımla vejetaryenliği saf dışı bırakmaya çalışır. İçlerine kök salmış inançlarına uydurmak için akıllarını bükme çabasıyla felsefe jimnastiği yapmış olurlar böylece.
Hiç bir hayvan hayatta kalmak dışında bir sebeple yaratılmamıştır. İnsanlar diğer insanları ve türleri köleleştirme konusunda dehşet verecek kadar becerikliler. Diğer insanları köle haline getirebiliyoruz, bunu ahlâksızlık yapan ne? Köleliği ahlâksızlık haline getiren şey, diğer canlıların çıkarlarının görmezden gelinmesidir. Bunu reddetseniz bile, çoğumuz kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkalarına da yapmamak gerektiğine inanırız. Bir insanın özgürlüğünü elinden almak büyük bir adaletsizliktir mesela.
Bir tavuğun çektiği acıyı önemsemenin sebepleri de bir köpeğin, bir bebeğin, ya da farklı ırklardan insanların veya başka bir insanın acılarını önemseme sebebimizle aynı. Acı çekmenin, acı yaşamanın ne demek olduğunu bilirsiniz ve acı çekmemenin sizin için ne gibi faydaları olduğunu evrenselleştirerek diğer canlıların da acı çekmek istemediği sonucuna varabilirsiniz. Başkalarının istekleri ve ihtiyaçlarına saygı duyuyoruz; çünkü çıkarlarımız var.
Bir tavuğa köle diyebilirsiniz ve o tavuk aradaki farkı bir insan gibi bilemez.
Ama içgüdüsü gereği toz banyosu yapmak için tüyleri dökülmüş göğsünü kafesine sürttüğünde, ayakları kafes tellerine sıkı sıkıya tutunduğunda, kafeste az da olsa yeri olsun diye çabalamaktan vazgeçip kafesteki diğer tavukların kendisini ezmesine izin verdiğinde, yumurtalarını biraz olsun mahrem bir alan içerisinde bırakmak için yırtındığında, aç olmasına rağmen gagası kopartıldığından neredeyse hiç bir şey yiyemediğinde o tavuğun büyük bir acı çektiğinden emin olabilirsiniz.
Tavuklar insanlar zalim olduğu için bu koşullarda yaşamıyor. Tavuklar zalim bir esaret içindeler; çünkü insanlar yumuta fabrikaları icat ettiler, bunu yapmadan önce de tavukların mahrem hayatları olan bireyler olup olmadığını düşünmediler, ya da bu tür kalabalık kafeslerde tutulduklarında refah durumlarının ne kadar kötü bir hal alabileceğini düşünmediler. Tarım ticareti sıçramalar halinde büyüdü, daha çok çıkar sağlamak için daha çok ölüm gerektiğinden, insanlar ölüm oranlarına değil ne kadar para kazanıldığına bakıyordu.
Herşey tavukların, domuzların ve ineklerin kölemiz olduğu prensibiyle başlıyor. Onlara köle demek filan gerekmiyordu, hayvan dememiz yeterliydi. Bir hayvana nasıl istersek öyle davranabileceğimize inanınca, bir hayvanın bir yemek olduğuna, gıda üretmeye yarayan bir alet olduğuna, bir hayvanın bir üretim ünitesi olduğuna, bir ticari yem olduğuna inanınca, o hayvan bizim için bir birey olma özelliğini yitirmiş demektir.
Bu yüzden, öldürülmeme ya da acı çekmeme hakkımızı hayvanlara da vermek için, onları sömürmeye son vermek zorundayız. Biz onlara kendilerine ait bir yaşamı olan özerk bireyler olarak saygı duymadıkça milyarlarca hayvan bu sömürüden kurtulamayacak.
Çev.:Cem
Vegan Boksör Arık: "Hiçbir Canlı Öldürülmek İçin Dünyaya Gelmedi" (http://veganturkiye.blogspot.com.tr/2017/08/vegan-boksor-ark-hicbir-canl-oldurulmek.html)
Almanya’da yaşayan geçtiğimiz haftalarda vegan (https://dagmedya.net/2017/08/23/vegan-olan-boksor-unsal-arik-hayvan-eziyetine-artik-goz-yummak-istemiyorum/)olduğunu duyuran boksör Ünsal Arık, hayvan eziyetine artık göz yumamazdım, araştırıp, okudum ve vegan oldum diyor. Vegan Türkiye (http://veganturkiye.blogspot.com.tr) ‘e verdiği röportajda uzun süredir vejetaryen olduğunu, sporcuların vegan beslenmesinin zorluğuna dair önyargıların olduğunu ve sporcuların fikirlerini değiştirebileceklerine inanıyor.
657162
657164
657163
Tanımayanlar için, işte bu adam.
Sûz-i Dilârâ
13-09-2017, 23:21
90. mesajdaki düşünceler birebir benimkiyle aynı et yememe sebebim. Yumurta, süt gibi ürünleri de köyden ya da serbest gezen tavuklardan, rahatı yerinde ineklerden temin etmeye çalışmamın gerekçesi de fabrikasyon ürünleri elde etmek için bu garibanlara uygulanan vahşet.
Ben aman bu işe karşı bilinçli olalım böyle vahşice uygulamalar yapan yerleri protesto edelim, oralardan almayalım, hayvanın işini daha temiz, daha hızlı bitiren yerlere yönelelim, onları destekleyelim yanlısı da değilim. Masum kasaplarımızın da işleri yetiştiremeyince aynı yönteme başvurmayacağının garantisi yok, insanız sonuçta. İnsanoğluna güvenmiyorum ve sevmiyorum. Bugünün mazlumlarının elinde güç olsaydı acaba çark tersinden ama aynı şekilde işlemez miydi ondan da emin değilim???
Yolun başı "içsel yolculuk"tan geçiyor ve kabirde son buluyor. Hiçbir şeyin garantisi yok "iyi olma çabamızdan ve saygı duymayı öğrenmek"ten başka. Ben nasılsam başkası da öyle.
Allah bana tüm insanlık için ne dilediğimi sorsaydı "mağara devri"ne geri dönmemizi isterdim. Her şeyin en basit, en yalın haline. Yıkamak zorunda olmadığımız binlerce tabak, tencere yok, hangisini takayım, hangisini giyeyim, aman bu topuklu beni perişan etti, çanta şalıma uymadı, çocuklarımı şu okula mı göndersem taş çatlasın 80 yıllık ömrünün 50 yılını para içinde yüzerek geçirir, bu okula mı göndersen? Eti külbastı mı yapsam, hünkar beğendi mi ? Çok seviyorsan eti, pişir yalın ateşte tuzsuz ye, geç git, tabii önce eşit şartlarda savaşman ve avını ele geçirmen lazım ...
E tabi bana sormuyor ve asla sormayacak (belki sorar O'nun adına söz söylemek haddim değil) sorun değil. Nefsimden sorumluyum ve et yemeyi reddediyorum. Binlerce cancağızın eşitsiz şartlarda yakılan ateşine taşıyabileceğim su bu kadar!
Bir de Gary Yourofsky var, hayvan hakları aktivisti.
Damak zevkinizi değil vijdanınızın sesini dinleyin.
https://www.youtube.com/watch?time_continue=161&v=8ocqCy0qEkA
“insancıl kesim diye bir şeyin gerçek olabileceğini düşünüyor musunuz? sizce insancılın tanımı ne? mezbahalarda psikolojik ve fiziksel suistimal, işkence, parçalama ve cinayetin dışında hayvanların başına ne geldiğini düşünüyorsunuz? göbeklerinin gıdıklandığını ve popolarına şaplak indirildiğini mi zannediyorsunuz ? ve eğer insancıl kesim diye bir şey olduğunu düşünüyorsanız merak ediyorum insancıl tecavüz diye bir şey olduğuna da inanıyor musunuz? insancıl çocuk tacizi? insancıl kölelik? peki ya insancıl soykırım? aslında size göre soykırımın tanımı nedir? insanların topluca katledilmesi mi yoksa masumların topluca katledilmesi mi? ben masumların katledilmesi olarak düşünüyorum. bu da bizi en büyük hayvan soykırım katliamına getiriyor.”
its_just_a_ride
15-09-2017, 12:43
Bir de Gary Yourofsky var, hayvan hakları aktivisti.
Damak zevkinizi değil vijdanınızın sesini dinleyin.
https://www.youtube.com/watch?time_continue=161&v=8ocqCy0qEkA
“insancıl kesim diye bir şeyin gerçek olabileceğini düşünüyor musunuz? sizce insancılın tanımı ne? mezbahalarda psikolojik ve fiziksel suistimal, işkence, parçalama ve cinayetin dışında hayvanların başına ne geldiğini düşünüyorsunuz? göbeklerinin gıdıklandığını ve popolarına şaplak indirildiğini mi zannediyorsunuz ? ve eğer insancıl kesim diye bir şey olduğunu düşünüyorsanız merak ediyorum insancıl tecavüz diye bir şey olduğuna da inanıyor musunuz? insancıl çocuk tacizi? insancıl kölelik? peki ya insancıl soykırım? aslında size göre soykırımın tanımı nedir? insanların topluca katledilmesi mi yoksa masumların topluca katledilmesi mi? ben masumların katledilmesi olarak düşünüyorum. bu da bizi en büyük hayvan soykırım katliamına getiriyor.”
Muazzam bir konuşma gibi duruyor. Teşekkürler paylaşım için.
İnsanlığın diğer hayvanları evcil hayvan, gıda, giysi, eğlence ve bilimsel araştırma malzemesi olarak kullanmasıyla ilgili yapılmış bir belgesel filmdir.
Eğer türümüzün diğer türleri nasıl kullandığını öğrenmek istiyorsanız, Earthlings' i sonuna kadar izlemenizi öneririm.
https://www.youtube.com/watch?v=giHWqogLzlQ
.
24-27 Eylül 2017 tarihlerinde Amerika’da, Kaliforniya’da Uluslararası Bitkisel Beslenme Konferansı yapıldı.
Dünyanın dört bir yanından 1000’e yakın sağlık profesyonelinin katıldığı konferanstaki çeşitli sunumlarda öne çıkan başlıkları bu linkte bulabilirsiniz.
Bir Karatay değiller tabi, ama onlar da kendi çaplarında doktor :)
Uluslararası Bitkisel Beslenme Konferansı'nda neler konuşuldu? | Vegan Diyetisyen (http://vegandiyetisyen.com/uluslararasi-bitkisel-beslenme-konferansinda-neler-konusuldu/)
Orijinal metinler bu linkte
http://pbnhc.com/conference-faculty
:)
Musa Gündoğan
09-10-2017, 16:26
Sadece merakımdan sorguluyorum.
bu konferanstan hayvansal ürünler olmadan insanlar daha uzun ve sağlıklı yaşar deniyor gibi bir anlam çıkıyor. bu döneme kadar sağlıklı dinç yaşayan insanlara soruyorlar. hepsi ağız birliği etmiş gibi her sabah yoğurt yerdim. çalışırdım(spor) ve erken uyanırdım diyor.
vegan olanlar için kınama ya da yanlış anlaşılsın istemem. bu hayvansal ürünlerin şu ana kadar hiç sağlıksız olduğunu görmedim. şöyle bir kavram var tabi ki ben ona inananlardanım: her şeyin fazlası zarar. sayın süzi dilara bir nevi katliam olarak söylemiş ancak hayvanlarda bitkiler gibi çok hücreli canlılar. dolayısıyla tüketim için aynı ölçüde tarafsız bakılırsa hayvansal ürün tüketimini engellemek gereksiz olmakta.
hayatımda 1 tane vegan kişi tanıdım. dünyanın en ilginç insanı gibi gelmişti. hatta şu kadarını söyleyim kesinlikle sağlıksız kaldığını düşünüyorum.
hayvansal ürünleri sevmemek farklı ancak bu konferansta hiç bir şekilde hayvansal ürünler tüketmeyin algısı kesinlikle yanlış diye düşünüyorum.
vegan kültürü biraz da zengin kültürü gibi geliyor. yani dünyadaki tüm lezzetleri taddık birazda bunu deneyelim türünden. aslına bakarsanız sürekli soya fasulyesi ya da bunun gibi besinler tüketmek damak tadını kötü etkiler kanaatindeyim. (bu paragrafı lütfen yorumlamayın içsel yorumum)
bu düşüncelerimi konuyu gördüğümde gerçekten çok ilginç geldiğinden paylaşmak istedim.
aslına bakarsanız böyle insanları tanımak yeni bir kültürü tanımak gibi çok ilginç geliyor.
Her kes dilediğini düşünebilir.
Düşündüğü şekilde davranır, yaşar ve ölür.
Hepçillik matah bir şey olsaydı şu an tüm et yiyenler sağlıklı, kansersiz, inmesiz, kalp sorunsuz ve obezitesiz (ve diğer hastallıkları saymıyayım) bir toplum olurduk. Ve ayrıca merhametli bir toplum.
Ama öyle değil, hastalıklar, şiddet kol geziyor. Hayvanı kurban eden rahatca insan kavası da uçuruyor.
Demekki anadan, atadan ezberlediklerimiz yanlış.
Kulaktan dolma bilgilerimiz hatalı.
Kedi yavrusuna gösterdiğimiz merhameti kuzuya da gösterip onu kuzu şiş yapmamalıyız.
Veganlar böyle düşünüyor. Düşündükleri gibi de yaşıyorlar.
İnsanların sağlık durumu pozitif bilimsel verilere bakarak değerlendirilir.
30 yıllık hekim bile bir kişi hakkında görüş bildirmeden önce muayene eder, tetkik yapar. Kimin sağlıklı olduğu bilgisi malüm olmaz insana.
Münecimseniz tabi orası başka :)
Dua ve bedduaya inanıyorsanız korkmalısınız da, etini yedikleriniz size hayır dua etmiş olamazlar.
Enerjim ve vaktim ziyan oldu yine.
Selametle.
Musa Gündoğan
10-10-2017, 07:51
sayın jezebel
düşünceleriniz benim içinde değerli. ancak söylenenlerle kimseyi ikna etme gibi gayretim olmamaktadır ayrıca sizinde olmamanız gerektiğini savunuyorum.
siz inandığınızı karşı tarafa öyle ya da böyle dayatıyorsunuz biz de inandığımızı o şekilde yapıyoruz. sorgulamamdaki maksat sizin de dediğiniz gibi dua ve beddua ya inanıyorsunuz ancak inanç yönünden bakarsanız kuzuyu kesmek, tavuğun yumurtasını yemek katliam değil bir döngüdür; kanaatindeyim.
örneği direkt olarak kendimden vermek istiyorum et ve süt ürünleri tüketmem hayvanlara karşı göstermiş olduğum hassasiyeti değiştirmez. örneğin bir köpeğin bana saldırması onun fıtratında olan bir duygudur. o saldırdı diye onu öldürmem gerekmez. veya bir inek bana saldırmadı diye kesmem de gerekmez.
insanlara tamamiyle biyolojik olarak bile bakıldığında hem etçil hem otçul sınıfındadır. dolayısıyla hayvan etinin tüketilmesi hayvanın bedduasını alacağımız anlamına gelmez.
sizlerin hayvansal ürünleri tüketmemeniz tercih nedeni olabilir fakat tüketenlere de katliam yapıyorlar gibi bakmanız doğru değil kanaatindeyim.
30 yıllık hekimlere güveniyorsanız dünya sağlık örgütü ve benzer kuruluşlar insanların özellikle küçük çocukların günlük 100 gr. et ve ürünlerini tüketmesi gerektiğini savunuyor.
dolayısıyla sizin tercihleriniz inanca dönüşmüş durumda o nedenle ne ben sizi bu anlamda tatmin edebilirim ne de siz beni.
inancınıza saygılıyım.
Selametle
Yaklaşık bir yıllık vegan deneyiminden sonra yeni çıkan sonucumu sizlere sunuyorum.
Sanırım herkes göz görmeden inanmıyor bazı değerlerin gerçekliğine.
CRP 0 çıkmış, işte buna içilir :) detoks çayı :D
659045
Tüh yaşım da deşifre oldu:rolleyes:
its_just_a_ride
14-10-2017, 11:48
Tüm değerleriniz ideal çıkmış. Bende de yalnızca D vitamini sıkıntılı çıkmıştı.
Vegan beslenmede en büyük avantaj Trigliserit, HDL ve LDL'nin kontrolünü tamamen elinizde tutuyor olmanız. Damar tıkanıklığı, sertliği, kalp krizi gibi riskler minimize edilmiş oluyor.
Dünya Vegan Günü 1 Kasım, kutlu olsun
660159
😊❤
birnefestoprak
01-11-2017, 15:26
Et yiyen birisi olarak, vegan olma isteğinin kendi içindeki mantığını tartışmaya hakkım olduğunu düşünmüyorum. Kısacası, kimin ne yediği ne yemediği beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Herkes, seçme lüksü olduğu sürece (=maddi durumu yeterliyse), vücuduna alacağı besini seçme hakkına sahip (tek istisna çocuklar).
Mantıklı veganlar, işte tam da bu yüzden kimin ne yediğiyle ilgilenmekten ziyade endüstriyel hayvancılığın geldiği boyutun yarattığı sorunlarla ilgilenip çözümleri sorguluyor. Et yiyenlerin "et yiyorum ama kedi köpeğe eziyet etmiyorum" lafı kadar, veganların "kedi köpeği yemiyorsunuz, kuzuyu niye yiyorsunuz" lafı gördüğüm en içi boş tartışma. İki taraf da birbirini makul görüp anlayabilecek durumda değilse, kibarlığın pek bir gereği yok; basitçe birbirine "sana ne!" diyebilirler.
Esas tartışılması gereken konulardan biriyse sürdürülebilirlik (ing. sustainability). Çiftçilik, sadece sebze üretiminden ibaretse, yılın 365 günü böyle bir üretimin sürdürülebilirliği imkansız oluyor. Bir diğer önemli sorun, sebze üretimine uygun olmayan kurak/yarı kurak alanlarda hayvancılıktan geçinen ve beslenen insanların ne yapacağı konusu.
birnefestoprak
01-11-2017, 15:27
B12 değeriniz, referans aralığında olmasına karşın oldukça düşük. Mümkünse, iki katına çıkarmaya çalışın.
Yaklaşık bir yıllık vegan deneyiminden sonra yeni çıkan sonucumu sizlere sunuyorum.
Sanırım herkes göz görmeden inanmıyor bazı değerlerin gerçekliğine.
CRP 0 çıkmış, işte buna içilir :) detoks çayı :D
659045
Tüh yaşım da deşifre oldu:rolleyes:
İşte herkes elinden geleni yapıyor sn.birnefestoprak.
Zaten global çevre sorunları ayuka çıkmış...
Kimsenin tabağındakine karışıp ağızındaki lokmaları çıkaramayız.:)
Kafirun suresinde de dendiği gibi :
1- “De ki: Ey kâfirler. 2- Ben sizin taptıklarınıza tapmam. 3- Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz. 4- Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. 5- Siz de benim ibadet ettiğime, ibadet edecek değilsiniz. 6- Sizin dininiz size, benim dinim bana."
Sn.birnefestoprak, sanırım biz zavallı, gariban veganlara sempati duyuyorsunuz veya acıyorsunuz ki buralarda vakit harcıyorsunuz.:)
Velev ki biz herkes gibi olmak istemiyor olabiliriz. Mecburmuyuz :)
Belki sıradan ve sıkıcı buluyoruzdur :)
Sizin dininiz size, benim dinim bana.:o
Türkiye 2016 toplan nüfusu 79 milyon 814 bin 871.
Bu nüfusun et ve süt ihtiyacını karşılamak için üretilen büyük ve küçük baş hayvan toplamı ( kanatlılar hariç ) 136.160,424.
http://www.tarim.gov.tr/sgb/Belgeler/SagMenuVeriler/HAYGEM.pdf
Şehirlerde insan dışkısını arıtmadan geçirip o şekilde doğal ortama bırakıyoruz.
Ancak bunca hayvanın dışkılarını arıtmak için bir tesisin dahi kurulduğunu duymadım.
Bunca hayvan doğal çevreyi kirletiyor, sera gazının salınımını arttırıyor, oksijenimizi soluyor ve doğal kaynaklarımızı tüketiyor.
Sizden beklenen şekilde davranıp et tüketimini arttırıp birilerini zengin etmeniz. Öyle de yapıyorsunuz.
660188
Ben dışkı sularıyla kirletilmiş su içmek ve böyle bir suda yüzmek istemiyorum.
Temiz içme suyu ve hava için bunca hayvanla rekabet etmek istemiyorum.
Sadece tabağınızda biftek olsun diye...
660189
:)
its_just_a_ride
02-11-2017, 21:07
Veganlık ve vegan yaşam tarzına bakış açısını yalnızca "senin dinin sana, benim dinim bana." şeklinde açıklamak doğru olmaz. Sistematik bir şekilde hayvan katli ve de tüketimi artık küresel bir sorun halini aldı. Dünya'daki inek komplosu aşağıdaki infografikte net bir şekilde işlenmiş.
https://static1.squarespace.com/static/544dc5a1e4b07e8995e3effa/t/54e4d927e4b0aaf066abfcf0/1424283943008/Cowspiracy-Infographic-Metric.png
Mesele elbette vegan diyete geçmekle bitmiyor. Veganların hayvan haklarında olduğu kadar gıda üretimi konusunda da bilinçlenmeleri gerekiyor.
İngiltere'de 20. yüzyılın ortalarında gıda ormanı uygulamaları konusunda çalışmalar yapan öncü insanların hemen hemen hepsi bitkisel besleniyordu hatta içlerinde çiğ vegan beslenenler dahi vardı. Bu insanlar bu yaşam tarzının hem gezegen için hem de ekosistem için en doğrusu olduğunu düşünerek mutlu mesut yaşadılar ve de bu dünyadaki ömürlerini bu şekilde noktaladılar.
Veganizm meselesi salt hayvan hakları üzerinden yürüyecek olursa gelecekte sadece fast food ile beslenen veganlar dolacak yeryüzü. Bu anarşizmi biraz toprak üzerinden de sürdürmek gerek.
Sn.its_just_a_ride (http://www.agaclar.net/forum/members/174360-its_just_a_ride.htm) amaç artık demagoji yapılmasını engellemek.
Tek başıma veganlığı ve prensiplerini savunmak zorunda kalmış olmaktan fena halde sıkıldım.
Burası bir mutfak başlığı aslında, burada biz vegan süt, vegan peyniz ve diğer vegan gıda ve yemek tarifleri paylaşıyor olmalıydık.
Ancak başından beri bu başlığı boğmaya çalışan insanlardan korumak zorunda oldum.
Zamanımı ve enerjimi kemikleşmiş fikirleri değiştirmek için harcamak külliyen zarar.
Dön dolaş aynı sığlıkta fikirler ve sorular.
Sunduğum hiç bir makaleyi okuyan yok, linklerini verdiğim filmleri izleyen yok.
Yoksa Earthlings adındaki belgeseli izleyen herkesin etkilenmemesi mümkün değil.
Beni kendi ırkımdan soğutan bir filmin başkaları üzerinde hiç etki yapmamış olması nasıl olabilir?
Düşünmüyor, hissetmiyor olmalılar :confused:
https://www.youtube.com/watch?v=giHWqogLzlQ
Hepimize kolaylıklar dilerim.
(https://www.youtube.com/watch?v=giHWqogLzlQ)
Gazeteci Sevin Turan (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sevin-turan/), Hürriyet gazetesindeki köşesinde geçtiğimiz hafta veganlığı ele aldı. Hayvansal ürünleri hayatından çıkarma yolunda ilerlediğini belirten Turan, soru cevap bölümünde hayvansal ürünlerin tüketimi ve veganizmin hayvanlar, sağlık, çevre ve yoksulluk ile arasındaki ilişkilere değiniyor:
(…)
Veganlık muhabbetlerinde değişmeyen, bir yerinden banko karşınıza çıkan başka sorular da var. (Üniversite sınavındaki paragraf soruları gibi düşünün, her yıl mutlaka çıkar ya hani…) Haydi, gelin bu sorulara da bir bakalım. Yarın öbür gün ihtiyacınız olabilir belki…
Ama çok sağlıksız değil mi?
“Değil” deyip konuyu kapatmak istiyorsun ama tabii öyle tek kelimeyle kestirip atmak olmuyor. Oturup anlatıyorsun tek tek bitki temelli beslenme modelinin insan ömrüne 4 yıl kattığını gösteren araştırmaları, efendime söyleyeyim çiftlik hayvanlarına yedirilen antibiyotikli yemlerin zararlarını filan.
Ben sadece insani koşullarda yaşayan, doğal/organik/serbest gezen hayvanların etlerini yiyorum/sütlerini içiyorum.
Gerçekten öyle olduğuna emin misin? Hiç serbest gezen bir hayvanın yaşam koşullarını görme şansın oldu mu? Haydi, eve aldıkların neyse, dışarıda yediğin etin yumurtanın nereden geldiğini bilmen imkânsız. Üstelik sen böyle adının önüne sıfatlar gelen ürünleri tükettikçe, tüm dünyada gıda fiyatları artıyor. Gıdaya erişim güçleştiği gibi, maddi olarak ulaşılabilir alternatiflerde de hayvanların yaşam koşulları giderek kötüleşiyor.
Peki, hiç mi protein almıyorsun?
Canım, dedim ya mercimek köftesi! Üstelik hayatımızı sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz esansiyel aminoasitlerin tamamı mesela patateste bile var. (Bir yıl sadece patates yiyen adamı hatırladınız mı?) Devamında gelecek “Ama patatesle, mercimekle et bir olur mu? O protein ayrı bu protein ayrı!” sorusuna ise bir başka soruyla karşılık vermek en güzeli: İnekten aldığın ama kendin sentezleyemediğin bir protein var mı?
Ama zaten o hayvanı öldürmüşler. Sen yemişsin, yememişsin ne fark eder?
Hani okulda görmüştün Ekonomi-101 dersinde, bir arz vardı bir de talep. Hatırladın mı? Mesela bu akşam buradaki 20 kişi de et yemiyor olsa, bir dananın eksik kesileceğini söylemeye gerek var mı?
Köprü altlarında insanlar aç yatarken bu senin yaptığın iş mi? Bulup da bunamaktan başka bir şey değil…
Sen biliyor musun ki dünyada insanların karşı karşıya olduğu açlığın en önemli sebeplerinden bir tanesi hayvancılık endüstrisi. Çiftliklerdeki hayvanların yediği tahılların miktarı, bir yılda 1 milyar insanı doyurabilecek miktarlara ulaşıyor. Bir inek günde kaç kilo yiyecek tüketiyor, hiç düşündün mü?
Ben bir yerde okudum, bitkiler de birilerinin onları yediğini hissedebiliyormuş.
Evet, Missouri Üniversitesi’nin yaptığı o araştırmayı ben de okudum. Hedefim yakında frutaryen olmak. Dalından kendiliğinden düşmemiş hiçbir şeyi yemeyeceğim bundan sonra. Hodri meydan!
Peki, ama yani neden kendine böyle işkence ediyorsun? Et yiyen ölüyor da yemeyen ölmüyor mu?
Birincisi, kendime işkence etmiyorum, hayatımdan gayet memnunum. İkincisi, bir tavuğun hayatını bir A4 kâğıdından daha küçük bir alanda oturarak geçirmesine sebep olmaktansa kendime işkence etmeyi tercih ederim.
Vesaire vesaire… Genelde “Peki ama zor olmuyor mu?” sorusuyla muhabbet başladığı noktaya dönüyor. Ama bazen, çok nadir de olsa, “Haklısın, ikna oldum. Ben de deneyeceğim, en azından bir hafta” diyenler de çıkıyor. Çok seviyorum onları. Ama demeyenlerin de canı sağolsun. Sonuçta Nihal’in dediği gibi “Kimsenin yediğiyle bir derdim yok”.
Hürriyet yazarı Sevin Turan’ın köşe yazısının aslı (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sevin-turan/bir-dizi-sahnesi-ve-mercimek-koftesi-40621221)
birnefestoprak
06-11-2017, 17:05
En son uzunca bir süre önce yazmışım. Nazili mesajlardan sonra bir gelişme olmuş mu diye bakayım dedim, siz sureden devam ediyorsunuz. Ne bir vegan tarif, ne daha önce bahsettiğiniz "beş renk salata"yla ilgili detaylı bir bilgi, hiçbir şey yok. Niye yok, bunu anlamaya çalışıyorum. Bir hafta içinde nasıl besleniyorsunuz, anlatacak mısınız? Siz saklamaya devam etmek istiyorsanız, başka bir vegan üye bir haftalık menüsünü aktarıp merakımı giderebilirse çok sevinirim.
Yukarda B12'yle ilgili söylediğimi de laf olsun diye söylemiyorum. Analizdeki değeriniz risk aralığında. Baş dönmesi, kusma gibi şikayetleriniz varsa ek B12 takviyesine ihtiyacınız olabilir.
İşte herkes elinden geleni yapıyor sn.birnefestoprak.
Zaten global çevre sorunları ayuka çıkmış...
Kimsenin tabağındakine karışıp ağızındaki lokmaları çıkaramayız.:)
Kafirun suresinde de dendiği gibi :
1- “De ki: Ey kâfirler. 2- Ben sizin taptıklarınıza tapmam. 3- Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz. 4- Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. 5- Siz de benim ibadet ettiğime, ibadet edecek değilsiniz. 6- Sizin dininiz size, benim dinim bana."
Sn.birnefestoprak, sanırım biz zavallı, gariban veganlara sempati duyuyorsunuz veya acıyorsunuz ki buralarda vakit harcıyorsunuz.:)
Velev ki biz herkes gibi olmak istemiyor olabiliriz. Mecburmuyuz :)
Belki sıradan ve sıkıcı buluyoruzdur :)
Sizin dininiz size, benim dinim bana.:o
birnefestoprak
06-11-2017, 17:21
Görseldeki veriler ve argüman oldukça sağlam ve endüstriyel hayvancılığın boyutlarının verdiği zararı gözler önüne seriyor.
İngiltere'de 20. yüzyılın ortalarında gıda ormanı uygulamaları konusunda çalışmalar yapan öncü insanların hemen hemen hepsi bitkisel besleniyordu hatta içlerinde çiğ vegan beslenenler dahi vardı.
Bunu biraz açıklayabilir misiniz? Bu öncü insanlar, şehirden ayrılıp özel besin maddelerine erişebilecekleri yerlere mi taşınmışlar? "Gıda ormanı uygulaması" dediğiniz uygulamada sebzelerden alınamayan mikro elementleri ve besin maddelerini hangi kaynaklardan sağlamışlar? Örneğin, mikro iklim şartlarında yetişen özel bitkilerle mi hayatlarını devam ettirmişler?
Veganlık ve vegan yaşam tarzına bakış açısını yalnızca "senin dinin sana, benim dinim bana." şeklinde açıklamak doğru olmaz. Sistematik bir şekilde hayvan katli ve de tüketimi artık küresel bir sorun halini aldı. Dünya'daki inek komplosu aşağıdaki infografikte net bir şekilde işlenmiş.
https://static1.squarespace.com/static/544dc5a1e4b07e8995e3effa/t/54e4d927e4b0aaf066abfcf0/1424283943008/Cowspiracy-Infographic-Metric.png
Mesele elbette vegan diyete geçmekle bitmiyor. Veganların hayvan haklarında olduğu kadar gıda üretimi konusunda da bilinçlenmeleri gerekiyor.
İngiltere'de 20. yüzyılın ortalarında gıda ormanı uygulamaları konusunda çalışmalar yapan öncü insanların hemen hemen hepsi bitkisel besleniyordu hatta içlerinde çiğ vegan beslenenler dahi vardı. Bu insanlar bu yaşam tarzının hem gezegen için hem de ekosistem için en doğrusu olduğunu düşünerek mutlu mesut yaşadılar ve de bu dünyadaki ömürlerini bu şekilde noktaladılar.
Veganizm meselesi salt hayvan hakları üzerinden yürüyecek olursa gelecekte sadece fast food ile beslenen veganlar dolacak yeryüzü. Bu anarşizmi biraz toprak üzerinden de sürdürmek gerek.
Sûz-i Dilârâ
06-11-2017, 18:18
Günlük bir çay bardağı havuç suyu unutkanlığa iyi geliyormuş, denedim sonuç güzel, içine bir iki damla limon suyu ve zeytin yağı ilavesi de yapıyorum.
Ayrıca günlük 21 adet çekirdeksiz siyah üzüm (ısrarlı çekirdekli diyorlar) tüketiyorum.
its_just_a_ride
06-11-2017, 19:05
Sn.its_just_a_ride (http://www.agaclar.net/forum/members/174360-its_just_a_ride.htm) amaç artık demagoji yapılmasını engellemek.
Tek başıma veganlığı ve prensiplerini savunmak zorunda kalmış olmaktan fena halde sıkıldım.
Burası bir mutfak başlığı aslında, burada biz vegan süt, vegan peyniz ve diğer vegan gıda ve yemek tarifleri paylaşıyor olmalıydık.
Ancak başından beri bu başlığı boğmaya çalışan insanlardan korumak zorunda oldum.
Zamanımı ve enerjimi kemikleşmiş fikirleri değiştirmek için harcamak külliyen zarar.
Dön dolaş aynı sığlıkta fikirler ve sorular.
Sunduğum hiç bir makaleyi okuyan yok, linklerini verdiğim filmleri izleyen yok.
Yoksa Earthlings adındaki belgeseli izleyen herkesin etkilenmemesi mümkün değil.
Beni kendi ırkımdan soğutan bir filmin başkaları üzerinde hiç etki yapmamış olması nasıl olabilir?
Düşünmüyor, hissetmiyor olmalılar :confused:
https://www.youtube.com/watch?v=giHWqogLzlQ
Hepimize kolaylıklar dilerim.
(https://www.youtube.com/watch?v=giHWqogLzlQ)
Sn. Jezebel, yorumum sizi eleştirmeye yönelik değildi. Fark ettiğinizi umuyorum. Özelden genele yaymaya çalıştım konuyu. Gerçekten dünya'da çok fazla sorunumuz var: salgın hastalıklar, açlık, küresel ısınma, vahşi kapitalizm/emperyalizm vs. gibi. Bu sorunlardan biri olan yaşadığımız yerküreyi giderek yok etmek istemiyorsak ve de bizim gibi hissedebilen, acılar içerisinde sistematik bir şekilde öldürülen bu canlıların sesi olmak istiyorsak yapmamız gereken en doğru şey bitki bazlı diyete geçmek. Gerçekten bu kadar fazla ölüme gerek yok.
Paylaştığınız şeyler aksine bizzat çok önemli. Sosyal medya kanallarının yaygınlaşmasıyla birlikte forumlar o 2000'lerin başlarındaki ilgiyi yitirmiş olabilir ancak ağaçlar.net gibi bir bilgi deposunda bu tarz konulara değinmek önemli diye düşünüyorum. Mesajınızı her okuyan beğen butonuna basmıyor olabilir ancak başlığın görüntülenme sayısı size fikir verecektir.
Bu nedenle yemek tariflerinin vs.'nin yanında bu konulara da sıklıkla değinmeliyiz. Aksi durumda "veganlık", yüksek gelirlilerin, detokscu tayfanın uğraşı gibi görülüp örselenmekte. Bu doğru değil.
its_just_a_ride
06-11-2017, 19:23
Bunu biraz açıklayabilir misiniz? Bu öncü insanlar, şehirden ayrılıp özel besin maddelerine erişebilecekleri yerlere mi taşınmışlar? "Gıda ormanı uygulaması" dediğiniz uygulamada sebzelerden alınamayan mikro elementleri ve besin maddelerini hangi kaynaklardan sağlamışlar? Örneğin, mikro iklim şartlarında yetişen özel bitkilerle mi hayatlarını devam ettirmişler?
Sn. birnefestoprak, gıda ormanı uygulamasını 500 metrekare bahçesi olan müstakil evinizin bahçesine de kurabilirsiniz. Orman kelimesi ormanı çağrıştırıyor elbette ancak doğrudan yabana gitmeye gerek olmuyor bunun için. Gıda ormanı uygulaması bir tasarım işi. Normalde doğada meydana gelen/gelmiş ardıllık sürecini bir tasarımla kurma işi. Birbirine karşılıklı fayda sağlayan 7 katmanı bir arada yetiştiriyorsunuz. Çatı katmanından, sarılıcı, yer örtücü katmana kadar. Konuyu dağıtmamak adına "wikipedia"dan "forest gardening" başlığını aratarak bir ileri okuma yapmanızı tavsiye ederim.
Mikro element hususuna gelince, mikro elementten kastınız nedir ? B12'den mi bahsediyorsunuz ? Hayvansal protein bildiğiniz üzere bitkisel proteinden çevrilerek hayvanın bünyesinde oluşturulan bir şey. Yalnızca B12 toprak temelli, onu da topraktaki bakteriler üretiyor. Günlük yaşamda kendimize inşa ettiğimiz steril hayatta doğrudan bunu almak mümkün değil. Meyve ve sebzeleri yıkamadan yemek bir çözüm olabilir belki, bu da yeterli gelmeyebilir. O nedenle metilkobalamin takviyesi almakta fayda var. Sıradan insanda dahi. Günümüzde bitki bazlı beslenen insanlardan çok omnivor insanlarda B12 eksikliğinin daha sık görülmesi de ayrı çarpıcı bir detay. İnsanlığın beslenme algısı çok köreldi.
Günümüz beslenmesinde temel aminoasitler ve de vitaminler, iyi organize edilmiş sebze,tahıl,baklagil ve de meyve kombinasyonlarıyla hazırlanmış bitkisel bir diyetle kolaylıkla sağlanmakta. Aklınıza takılan başka şeyler varsa özelden aynı zamanda kendisi de vegan olan bir diyetisyenin bilgilerini size ulaştırabilirim. Ücretsiz olarak aklınızda tüm sorulara yanıt verecektir başlangıçta.
Hayvansal tarımcılık günümüzde dünyaya en çok zarar veren endüstri veganlik.org/cevre (https://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fveganlik.org%2Fcevre&h=ATN0zD48bO110K61BZMy2_FSlPHp6GijOEUVRGBSlpCG6Hb0 uZYOJ5IegPBWWB22LnTQPspfA2XykgLV1xjxAmHP-fWm-gUOG9yJKh7aJ1oTdNeEPENjpLJvolXdJcNAmW0HfNhMPmWS8uq-lS4WpsULJ0-05iIk9Dk87EftGCpX39Bdw4xjhi4mv2nFPdmAxY2WQeO0gT2xZ NM9rmtWZeBEfG5uSixQC0BY_nHBFlvauv7BX-pc) görseli detaylı inceleyin
660570
Bu olan bitene dair bizim yapabileceklerimiz ise zor değil:
Vegan beslenen bir kişi, et yiyen birine göre %50 daha az karbondioksit üretiyor, et yiyen birinin 13'te 1'i kadar su, 11'de 1'i kadar yağ, 18'de 1'i kadar arazi kullanımında bulunuyor.
Hayvansal ürünler yerine, bitkisel ürünleri kullanarak kolayca bir fark yaratabilirizhttps://www.facebook.com/images/emoji.php/v9/f69/1/16/1f331.png
its_just_a_ride
10-11-2017, 20:55
İnek komplosu belgeselinin infografiklerinin türkçeleştirilmesi çok iyi bir iş olmuş gerçekten. Herkese ulaşabilmesi açısından önemli.
birnefestoprak
21-11-2017, 00:54
Sn its_just_a_ride,
Ben Batı tıbbını reddeden biri değilim; B12 eksikliği olan etçil insanlar takviye vitamin de alabilirler.
Şehirde yaşayan insanlar gıda ormanı uygulamasını nasıl yapacak anlayamıyorum ki. Münferit uygulamada gayet güzel ama büyük nüfuslar nasıl beslenecek? Sonuçta topyekün değişen bir gıda sisteminden bahsediyorsunuz. Ben de diyorum ki bu tip bir sistemin sürdürülebilirliğini nasıl sağlayacaksınız (sorunun büyük bölümü sürdürülebilirlikten kaynaklanıyor)?
Sn. birnefestoprak, gıda ormanı uygulamasını 500 metrekare bahçesi olan müstakil evinizin bahçesine de kurabilirsiniz. Orman kelimesi ormanı çağrıştırıyor elbette ancak doğrudan yabana gitmeye gerek olmuyor bunun için. Gıda ormanı uygulaması bir tasarım işi. Normalde doğada meydana gelen/gelmiş ardıllık sürecini bir tasarımla kurma işi. Birbirine karşılıklı fayda sağlayan 7 katmanı bir arada yetiştiriyorsunuz. Çatı katmanından, sarılıcı, yer örtücü katmana kadar. Konuyu dağıtmamak adına "wikipedia"dan "forest gardening" başlığını aratarak bir ileri okuma yapmanızı tavsiye ederim.
Mikro element hususuna gelince, mikro elementten kastınız nedir ? B12'den mi bahsediyorsunuz ? Hayvansal protein bildiğiniz üzere bitkisel proteinden çevrilerek hayvanın bünyesinde oluşturulan bir şey. Yalnızca B12 toprak temelli, onu da topraktaki bakteriler üretiyor. Günlük yaşamda kendimize inşa ettiğimiz steril hayatta doğrudan bunu almak mümkün değil. Meyve ve sebzeleri yıkamadan yemek bir çözüm olabilir belki, bu da yeterli gelmeyebilir. O nedenle metilkobalamin takviyesi almakta fayda var. Sıradan insanda dahi. Günümüzde bitki bazlı beslenen insanlardan çok omnivor insanlarda B12 eksikliğinin daha sık görülmesi de ayrı çarpıcı bir detay. İnsanlığın beslenme algısı çok köreldi.
Günümüz beslenmesinde temel aminoasitler ve de vitaminler, iyi organize edilmiş sebze,tahıl,baklagil ve de meyve kombinasyonlarıyla hazırlanmış bitkisel bir diyetle kolaylıkla sağlanmakta. Aklınıza takılan başka şeyler varsa özelden aynı zamanda kendisi de vegan olan bir diyetisyenin bilgilerini size ulaştırabilirim. Ücretsiz olarak aklınızda tüm sorulara yanıt verecektir başlangıçta.
Sn. birnefestoprak
Ankaradaysanız 29 kasımda, ODTU Merkez Mühendislik 25 amfide, saat 18-20 arası, Veganizm Temel kavramlar & Sağlık tartışmaları anlatılacak.
https://www.facebook.com/events/145679999406642/
Sizin için aydınlatıcı olur.
Saygılar.
its_just_a_ride
21-11-2017, 11:22
Sn its_just_a_ride,
Ben Batı tıbbını reddeden biri değilim; B12 eksikliği olan etçil insanlar takviye vitamin de alabilirler.
Şehirde yaşayan insanlar gıda ormanı uygulamasını nasıl yapacak anlayamıyorum ki. Münferit uygulamada gayet güzel ama büyük nüfuslar nasıl beslenecek? Sonuçta topyekün değişen bir gıda sisteminden bahsediyorsunuz. Ben de diyorum ki bu tip bir sistemin sürdürülebilirliğini nasıl sağlayacaksınız (sorunun büyük bölümü sürdürülebilirlikten kaynaklanıyor)?
Sn. birnefestoprak,
Dünya'nın bu noktaya gelmesinde yerel yönetimler ve kanun koyucular kadar insanların da payı var. İnsan nerede yaşadığından bağımsız olarak temiz ve adil gıdaya erişim talep edebilir. Ancak insanlık gıdaya o kadar yabancılaşmış ki sağlıklı beslenmeyi yalnızca et tüketimi ve diğer lüks gıdaların tüketimi olarak benimsemeye başlamış. Beslenmek de en az yaşama uğraşı kadar bilinç gerektiren bir iş. Haklısınız, şehirde yaşayanlar bırakın gıda ormanını, bir avuç toprak dahi bulamıyor. Toprağa para verip saksıda bir şeyler yetiştirmeye çalışıyor. Ancak kentlerde yaşayanlar kendi kent bostanlarını inşa edebilseler, (gerekli bürokratik adımları aştıklarını varsayıyorum) şehirlerdeki uyduruk peyzajların yerini gıda üreten çoklukültür sistemleri yer alsa inanın o zaman biraz daha farklı bakılacak dünya'ya. Küba'daki sürdürülebilir kent tarımı hakkında bilginiz vardır diye umuyorum. Buralarda da bunu başarmamız için ambargo yemeyi beklememize gerek yok küba'daki gibi. Gerçi samanı ithal edebiliyorduk değil mi? Sıkıntı yok öyleyse.
Konuyu daha fazla dağıtmak istemiyorum. Hiç kimse şu anki gidişatın daha sürdürülebilir olduğunu ve buna mecbur olduğumuzu iddia edemez. Veriler ortada. Ha siz et ve hayvansal salgılar tüketilerek yerkürede ikamet edebiliriz diyorsanız o "yalnızca" sizin kendi düşünceniz olabilir. Gerçeği değiştirmez.
Sûz-i Dilârâ
23-11-2017, 14:06
Bu akşamki vejeteryan menüm:
Mantar sote
Salata (çoban salata)
yanında roka, tere, marul (limonlanmış, tuzlanmış)
bulgur pilavı
benim yapımım biber turşusu
sayın jezebel
.
sizlerin hayvansal ürünleri tüketmemeniz tercih nedeni olabilir fakat tüketenlere de katliam yapıyorlar gibi bakmanız doğru değil kanaatindeyim.
30 yıllık hekimlere güveniyorsanız dünya sağlık örgütü ve benzer kuruluşlar insanların özellikle küçük çocukların günlük 100 gr. et ve ürünlerini tüketmesi gerektiğini savunuyor.
dolayısıyla sizin tercihleriniz inanca dönüşmüş durumda o nedenle ne ben sizi bu anlamda tatmin edebilirim ne de siz beni.
inancınıza saygılıyım.
Selametle
Ne doğru tespit.
Dünyaya dev bir mezbaha olarak bakıyorum.
Et tüketenleri de, taze veya bayat ceset parçalarını çiğ ve farklı derecelerde pişmiş tüketen şuursuzlar olarak görüyorum.
Dünyayı ve insanları belki değiştiremem. Gücüm yetmeyebilir.
Ne de olsa ben ve benim gibiler 3-5 kişi.
Et üreticileri da ellerinde dev şirketler, güçlü basın, reklamlar.
Yalan makinaları var. Ürettiklerini size süslü ambalaj ve imajla pazarlayıp paranızı alacaklar.
Siz de büyülenmiş gibi para ve sağlığınızı onlara teslim edeceksiniz.
Güle oynaya, seve seve.
Ama unuttuğunuz bir şey var Peygamber de bir zamanlar tüm Dünyaya karşı tek adamdı.
Ve Allah Habilin kendisine sunduğu tarım ürünlerini kabul ederken Kabil'in kurban ettiği hayvanları kabul etmedi.
Bu hayvan kesen Kabil hayvanlardan sonra öz kardeşini de kesti...
Bazen bunları da oturun düşünün.
Herkes gibi olmak zorunda değilsiniz.
Dünya sağlık örgütüne de para verenler var, onlar da fotosentez yaparak yaşamıyorlar.
İnsan ve örgütlerin de fiyatları olabiliyor.
Parayı veren düdüğü çalar.
Mecaz bu, insanlar da örgütler de talep edileni söyler, nabza göre şerbet verir, havaya göre raks eder, akıntıya yüzer...
Benim bakış açım bu. Beğenmeye bilirsiniz. Zaten gayem bu değil.
Buraya gelmek için çok yol katettim.
its_just_a_ride
30-11-2017, 10:29
Ekteki ekran görüntüsünü "what the health" belgeselini izlerken çekmiştim. Belgesel yapımcısı Kip Andersen, Amerika'daki 4 büyük sağlık topluluğundan (Amerikan Diyabet Birliği, Amerikan Kanser Topluluğu, Susan G. Komen ve Amerikan Kalp Birliği) randevu rica edip hayvansal beslemenin kişiler üzerindeki etkileri üzerinde dernek nezdinde herhangi bir çalışma yapılıp yapılmadığını sormak için randevu talep ediyor. Randevu alabilmek şöyle dursun, telefonlarına ve maillerine dahi cevap alamıyor. Bunlar belgeselde işleniyor zaten.
Buna anlam veremeyip biraz araştırma yaptığında bahsi geçen bu 4 topluluğun da dünyanın en büyük hayvansal ürün üreticileri tarafından finanse edildiğini görüyor. Bingo!
İşler Dünya'da ve Türkiye'de de böyle ilerliyor esasen. Greenpeace buzullar eriyor der, bitki bazlı beslenmeyle ilgili hiçbir şey yapmaz. Oysaki buzulları eriten küresel ısınmanın baş aktörünün endüstriyel hayvancılık olduğunu işlemez mesela. Yalnızca imza toplar. Finansörlerine açıp baksanız belki büyük Türk şirketlerinden bazılarını görürsünüz.
Diğer yandan belgeselde özellikle peynir ve yoğurt tüketicilerinin neden bu denli bu iki hayvansal ürüne bağımlı derecesinde hareket ettiğine de bilimsel olarak açıklık getirir. Bunu ben de çokça defa düşünmüştüm. Özellikle bu iki gıda, hayvansal ürün tükettiğim dönemlerde favorimdi. Kendi cevabımı da almış oldum.
"Bahsi geçen peynir ve yoğurtta bulunan bir süt proteini olan kazein, beyindeki aynı zamanda eroinin de bağlandığı reseptöre bağlanıyor."
Her şey çok açık değil mi sizce de ?
What the Health güzel bir belgeseldir. Muhakkak izleyin, izlettirin.
Sûz-i Dilârâ
30-11-2017, 10:45
"Hayat" denen muhteşem hediyenin ne olduğunu tam olarak idrak etmeden bir hayat sahibinin elinden hayatını alıyor olmanın ne anlama geldiğini de asla anlamayacağız.
Hiç bir mezbahane gördünüz mü? Orada tepetaklak asılı garibanlara yapılan katliam değil de nedir?
Kurban bayramlarında şu ülkede yaşananlara merhamet penceresinden bakan oldu mu hiç? Alnı secde görmemiş insanların iş hayvan boğazlamaya geldi mi nasıl birdenbire müslüman olduklarını hatırlamaları size de bazı tanıdık dürtüleri hatırlatmıyor mu? (Amacım dini tartışma başlatmak değil, ben kendini müslüman olarak tanımlayan bir insanım.)
Empati yapın ve o kurbanlıkların gözünden bakın. İpe bağlanıp sürüklene sürüklene ortaya getirilip zorla yatırılıp bıçağı sizin boğazınıza dayasalardı?
İnsanın iğrençliklerine sınır mı var? Yavru domuzu canlı canlı kızartıp yemenin çok lezzetli olduğunu utanmadan köşesinde yazan ve öve öve bitiremeyen o gazeteci parçasını (önüne o zavallının cesedini servis edenleri, bu işten para kazananları) ömrümce lanetle anacağım ve asla unutmayacağım, deniz canlılarını diri diri haşlayanları, böcekleri canlı canlı kızartanları, balık tesislerinde çabucak ölsün de ızgarasını yapalım diye hayvanı önündeki tahtaya vura vura .... yazarken bile öğürmeme yetecek vahşeti yapanlar benim türümden, daha çooook varlar, hergün yeni iğrençlikler de ekleniyor...
Bir de yenmediği halde para kazandıran garibanlar var, kürkleri, dişleri, tüyleri için avlananlar, kutuplardaki o manzaraları hatırlayan var mı? Hani çivili sopalarla başlarına vurularak öldürülen zavallılar, bir de canlıyken yüzülünce derisi daha kaliteli ve daha çok para eder denilen mahlukat, bunlara tepki veriyoruz değil mi, nefret duyuyoruz değil mi? Bir yerlerdeki insan kalabilmiş parçamızı dağlıyor değil mi
Greenpeace yıllar boyu maddi destek verdim.
Hatta kendim bile ekonomik sıkıntı içindeyken düzenli bağışcıları oldum.
Bu yıl "What the health" belgeselini izledikten sonra bu yardımı kesmek zorunda hisettim kendimi.
Türkiyede imza toplamak ve dergi basmak haricinde hiç bir şey yaptıklarını görmedim. Kel başa çimşir tarak. Eğlemci bir örgütün işi mi bu:confused:
Hayvancılık uğruna gezegenin akciğeri olan Amazon ormanları yok ediliyor bunların gıkı çıkmıyor:mad:
Kartımı iptal etmek zorunda kaldım.
Sûz-i Dilârâ
30-11-2017, 11:24
Bilgisayarımız bozuk olduğu için mesajları parça parça yazabiliyorum.
Şu kurbanlık mevzusunda aklıma takıldı, müslüman halkımız Allah'a duydukları derin aşk ve bağlılık hissinden mi yoksa önümüzdeki günlerde daha çok köfte, ızgara, haşlama yiyeceklerinin hesabıyla mı kurban kesiyorlar? Yoksa canııım fakir fukaranın et alacak parası yok deyip senede bir defa üstüne boca eder gibi ne yapacağını, nerede saklayacağını bilemediği kilolarca eti garibanlara verince cennete gideceğini mi hesaplıyor. Hani ayetin başında "Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" cümlesinin "namaz kıl" kısmını es geçip (çünkü çook zahmetli, çok yorucu, sabır, sebat istiyor, mangal gibi yürek istiyor) kestiği koçun boynuzunda sıratı geçeceğini hesaplıyor?
Bu katliamın sadece dünyanın üçte birlik kısmını (bizim de içinde bulunduğumuz İslam dünyası) ilgilendiren yönlerinden sadece biri. Hayvan katliamının bizi ilgilendiren dinsel boyutu. İş gırtlağa geldi mi (bir de cinsellik var o konu için yeri değil) nasıl "dindar" aynı zamanda nasıl riyakar, açgözlü, bencil, yalancı olduğumuzun kanıtlarından.
Yukarıda kaldığım cümleden devamla, evet yüreğimizi dağlıyor o görüntüler, bunu yapanları elimize bir geçirsek bir kaşık suda boğacak kadar öfke duyuyor, küfür ediyor, sonra sofraya gelen eti afiyetle mideye indiriyoruz. Çünkü biz hayvanları diri diri yüzmüyoruz, kızartmıyoruz, önce bıçakla bir güzel kesiyor, öldürüyor sonra yiyoruz. Çünkü bunun vahşet olmadığına "inandırılmışız" işler binlerce yıldır böyle yürüyor. Onları Allah yememiz için yaratmış, yemeye içmeye yatmaya geldi mi Allahın emri, kandırma, yalan dolan, hırsızlık, dedikodu, tecavüz, adam öldürme, hak yeme, kirletme, mesaiden çalma, dedin mi şeytanla kol kola mutlu mesut, sorgulamadan "özgür" tercihlerimiz ve inançlarımızla yaşıyoruz...
Kendimizi kandırmayalım. İşin ekonomik ve büyük şirketler boyutu bir kenara şimdilik. İşin içinde samimiyet ve iyi niyet olduğu sürece insan sağlığının etsizlikten kaynaklı bir rahatsızlığa yakalanacağı konusunda ciddi şüphelerim var. İnsan kendi potansiyelini göremiyor bence.
İkiz bebeklerimi dünyaya getirip tek başıma büyütmeye çalıştığım şu beş yıllık dönemin ilk üç yılı hayatımın en kötü beslendiğim, en az uykuyla geçirdiğim dönemiydi. Sağlık ocağına kan tahlili yaptırıp kendime baktırmak için gittiğimde değerlerimin tepetaklak olduğuna inancım tamdı. Hemşire koluma serumu bağlayıp damarıma iğneyi batırınca "maşşallah" dedi çıkan kana bakarak, test sonucu çıktığında doktorum "pırıl pırılsın, çok sağlıklısın" dedi. Tatmin olmadım özel bir hastanede detaylı testlere girdim, doktorumun birinin özellikle söylediğini yazıyorum " şu kapıdan senden daha sağlıklı insan girmedi"
Bu anlattığım -yanlış örnek olmasın- kendi yaşadığım özel bir durum. İyilik eden iyilik bulur, evrene ne üflerseniz size geri o döner. İnsanoğlu her duruma evrimleşebilir bence, yeter ki altında inanç olsun, kendine güvensin, inansın. Yaşamak için illa da et, et diyenlere hayret ediyorum:D Sanki lazım olan bütün gıdaları alıyoruz da bir et kalıyor geriye:D
Çok dağınık oldu biliyorum ama içimi döktüm, kafamın orasında burasında zaman zaman belirip kaybolan cümleleri soruları savunmaları yazdım.
its_just_a_ride
30-11-2017, 11:33
Hayvansal gıda tüketiminin yarattığı hayvan istismarı, toplu hayvan katliamlarına yalnızca inanç sistemleri üzerinden yaklaşmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.
Bir başkası da inanç sistemlerini gayet de eski çağ masalları olarak görüp, vicdanı ve empati yeteneği sayesinde hayvan kullanımının doğru olmadığına karar verebilir pekala.
Burada tüm insanlıkla ortak payda sağlık etkileri olabilir belki. İnanç derseniz bu olmaz. Tartışma ortamında sıkışınca "Benim dinim bana kurbanı helal kılmış kardeşim." deyip işin içinden sıyrılmaya çalışabiliyor kimi insan. Ama ölçülebilir verileri çıkarıp masaya koyduğunuzda daha fazla insanı yakalayabileceğinize emin olabilirsiniz.
Sûz-i Dilârâ
30-11-2017, 11:34
Greenpeace yıllar boyu maddi destek verdim.
Hatta kendim bile ekonomik sıkıntı içindeyken düzenli bağışcıları oldum.
Bu yıl "What the health" belgeselini izledikten sonra bu yardımı kesmek zorunda hisettim kendimi.
Türkiyede imza toplamak ve dergi basmak haricinde hiç bir şey yaptıklarını görmedim. Kel başa çimşir tarak. Eğlemci bir örgütün işi mi bu:confused:
Hayvancılık uğruna gezegenin akciğeri olan Amazon ormanları yok ediliyor bunların gıkı çıkmıyor:mad:
Kartımı iptal etmek zorunda kaldım.
Ne yalan söyleyim kendimden başkasına inanmaz oldum o da ben beni bildiğim için (belki de bilmiyorumdur ondan da şüpheliyim), elimi uzattığım, inanmak istediğim her şeyin altından bir şekilde çıkar peşinde olan başka bir oluşum ya da niyet çıkıyor.
En iyisi şüphe, beklenti yok, inanç yok sadece kendine bak, kendini tanı; yolumu çizmişim:rolleyes: Böylece hayalkırıklığı, ümitsizlik, güven sorunu hiç bir şey zarar veremiyor bünyeye ve hiçbir şeye şaşırma! Sadece doğru bildiğini önce yap sorulursa söyle. :o Ne düşüneceklerine de aldırma. :)
Her zaman azınlıkta olacağız ama yolumuzdan şaşmayacağız.
Et yemiyoruz o kadar!
Sûz-i Dilârâ
30-11-2017, 11:41
Hayvansal gıda tüketiminin yarattığı hayvan istismarı, toplu hayvan katliamlarına yalnızca inanç sistemleri üzerinden yaklaşmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.
Bir başkası da inanç sistemlerini gayet de eski çağ masalları olarak görüp, vicdanı ve empati yeteneği sayesinde hayvan kullanımının doğru olmadığına karar verebilir pekala.
Burada tüm insanlıkla ortak payda sağlık etkileri olabilir belki. İnanç derseniz bu olmaz. Tartışma ortamında sıkışınca "Benim dinim bana kurbanı helal kılmış kardeşim." deyip işin içinden sıyrılmaya çalışabiliyor kimi insan. Ama ölçülebilir verileri çıkarıp masaya koyduğunuzda daha fazla insanı yakalayabileceğinize emin olabilirsiniz.
Bu konuya inanç üzerinden bakanların çarpıklıklarını göstermek içindi yazdıklarım bir çözüm önerisi değil.
İşin ucunda cehalet olduktan sonra ne sağlık ne de inanç üzerinden gidilebilir zaten. Bence sorun da bu cehalet ortadan kalkmadıkça insan iradesi üzerinde söz sahibi olamıyor ve hayatını kontrol eden dürtüleri oluyor.
"Atın ölümü arpadan olsun", "... yapan da ölüyor, yapmayan da", "dünyaya kazık mı çakacaksın" vs. gibi deyimler atasözleri konuya bakış açısını yansıtıyor ve içten geldiği (yani nefse hoş geldiği şekilde) yaşama yüceltiliyor.
its_just_a_ride
30-11-2017, 11:48
Bu konuya inanç üzerinden bakanların çarpıklıklarını göstermek içindi yazdıklarım bir çözüm önerisi değil.
İşin ucunda cehalet olduktan sonra ne sağlık ne de inanç üzerinden gidilebilir zaten. Bence sorun da bu cehalet ortadan kalkmadıkça insan iradesi üzerinde söz sahibi olamıyor ve hayatını kontrol eden dürtüleri oluyor.
"Atın ölümü arpadan olsun", "... yapan da ölüyor, yapmayan da", "dünyaya kazık mı çakacaksın" vs. gibi deyimler atasözleri konuya bakış açısını yansıtıyor ve içten geldiği (yani nefse hoş geldiği şekilde) yaşama yüceltiliyor.
İşte bu bahsettiğiniz zihinsel tahribatı inanç sistemleri yaratıyor. Biraz sorgulayan insan bu tarz sistemlerin içinde barındırdığı tutarsızlıkları görüp ona göre hareket eder. Etmeyen de zaman okyanusunda boğulup gider. Bu güne dek yaklaşık 100 milyar insan yaşadı dünya üzerinde. Onlar da bu israfın bir parçası olup yok olup gider.
Sûz-i Dilârâ
30-11-2017, 12:32
İşte bu bahsettiğiniz zihinsel tahribatı inanç sistemleri yaratıyor. Biraz sorgulayan insan bu tarz sistemlerin içinde barındırdığı tutarsızlıkları görüp ona göre hareket eder. Etmeyen de zaman okyanusunda boğulup gider. Bu güne dek yaklaşık 100 milyar insan yaşadı dünya üzerinde. Onlar da bu israfın bir parçası olup yok olup gider.
Ben sizin kadar emin konuşamıyorum en azından genellemeciliğiniz konusunda. İnancını öne sürüp et yiyen gibi, sağlığını öne sürüp "sağlık benim sağlığım değil mi size ne yerim" de diyebilir insanlar.
Dediğim gibi her şey insanda bitiyor. Kimi merhametini, kimi aklını, kimi sağlığını, kimi iradesini, kimi de inancını vesile edip et yemekten vazgeçebilir. Yeter ki dışlayıcı olmadan bütün kanalların kullanılabilir taraflarından gidelim.
its_just_a_ride
30-11-2017, 13:39
Yukarıda yazdıklarımı okudum ancak genelleme içeren bir ifadeye rastladığımı söyleyemem. Kimin neye inandığıyla ilgilenmiyorum açıkçası :). İsteyen istediğine inanmakta özgür. Kim ne vasıtasıyla bırakırsa bıraksın et yemeyi. Bununla ilgili de bir derdim yok. İnsanlar çoğunlukla iş sağlığa bindiği noktada radikal kararlar alabiliyor. Misal Murat Kınıkoğlu Bey vegan beslenmenin sağlık üzerindeki olumlu etkilerini sosyal medya kanalıyla başarılı bir şekilde yürütüyor. Bu nedenle sağlığı ön plana çıkardım.
Sonuç olarak sizlerle hemfikir olduğumuz bu noktada tartışmanın ilerlemesi gereksiz diye düşünüyorum. Keza ortada bir tartışma da yok zaten.
Sûz-i Dilârâ
30-11-2017, 14:28
İşte bu bahsettiğiniz zihinsel tahribatı inanç sistemleri yaratıyor. ...
Genelleme ifadesinden kastettiğim yukarıda yazdığınız cümle.
Sağlık konusunda radikal kararlar alınması "genellikle" çok ciddi sağlık sorunları gündeme geldiği zaman oluyor ve uygulanıyor ne yazık ki. Yani bir şekilde sağlığın kıymeti anlaşıldıktan sonra. Harici örnekler de yabana atılmayacak sayıda elbette ...
Bu sayfadaki herkes için aynı şey geçerli, kimin ne yediğiyle derdimiz yok neye inandıklarıyla da ... hemfikiriz. Açmazları, zıtlıkları, tutarsızlıkları yazarak fikirlerimizi açık ediyor, okuyan için de kapı aralayıcı olmasını diliyoruz.
Gaia dergisinde şu makale denk geldi.
https://gaiadergi.com/vegan-evliya-disi-aslan-rabiatul-adeviyye/
bir de burada
https://veganlik.org/islam/
Rabia işareti yapanlar Râbia-tül Adeviyye hakkında ne biliyorlardı merak ediyorum.
Demek ki islamiyet veganlığı dışlamıyor.
Sünnetlere gelince de insanlar islamiyeti cımbızlayarak uyguluyor.
Peygamberimiz günde 2 öğün yemiş ve sofradan daima aç kalkıp çok nadiren et yemiş.
Bazı sünnetlere uyarken çok tantana yapılırken bu sünnetler neden görmezden geliniyor?
Sûz-i Dilârâ
01-12-2017, 11:29
Kuran'da insana haram kılınan 4 şey var: Kan, leş, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanın eti.
Bunun dışında ölçü olarak "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz ve helal olanlarından..." denir(Bakara suresi;172). Ayette geçen "tayyib" kelimesi cümledeki yerine göre iyi, helal, hayırlı, mübarek, temiz, güzel, hoş, verimli, iyi davranış, haram olma şüphesi bulunmayan, izin verilen, güzel cemaller, Allah'ı övücü sözler gibi anlamlara gelir. Meal yazarları iyi, hoş, helal ve temiz kelimelerini tercih ederler.
Bir de cennet sakinlerine sunulacak yiyecek olarak "meyveler ve kuş etlerinden" bahsedilir (Vakıa suresi; 20, 21). Ancak yine Kuranı kerimde, cennetteki nimetlerin hiçbirinin dünyadakinin aynısı olmayacağı sadece onlara benzer olarak sunulacağı söylenir(Bakara suresi; 25). Buradan cennetteki meyve ve kuş etlerinin bizim anladığımız manada meyve ve et olmayacağını söyleyebiliriz.
Şimdi en yukarıda yazdığım haramlar dışında müslümanlar önlerine gelen her şeyi yiyorlar mı? Cevap hayır. Çünkü insanların ait oldukları kültürel kodlar insan yaşamını dinden daha çok etkiler.
Örneğin Kore halkının köpek yemeleri ya da Çinlilerin hareket eden her şeyi yemeyi kaldırabilen ve öğütebilen mideleri gibi Türk halkının da kendine özel bir damak tadı var. Allah "yiyebilirsiniz" dedi diye her şeyden yemiyoruz.
Dünya mutfaklarında pişen pek çok hayvan etinin adını duyduğumuz anda yüzümüz ekşiyiveriyor, mesela kurbağa bacağının, kaplumbağanın tadına bakanınız oldu mu ya da çekirgenin?
Kale kuşatmalarında eskiden içeride aç kalan insanlar son kedi ve köpeğe kadar kesip kesip yemişler siz yiyebilir misiniz?
Bir belgeselde görmüştüm yerliler ağaçların çürümüş kökleri içinde yaşayan tombul, beyaz kurtları çiğ çiğ yiyorlardı, tadını merak eden olur mu aranızda:D
Avrupalıların Ortaçağ'da fare yiyor olduklarını bileniniz var mı:D
Ya da bizim işkembe çorbamız ben de dahil(ben Türküm) belki birçok yabancıda mide bulantısı hissi yaratabilir.
Bunlar yukarıda bahsettiğim sosyo-kültürel ortamların insan yaşamı üzerindeki derin etkisinin sadece bir boyutuna örnek. İnsanoğlu önüne geleni yiyebilen tıynette bir canlı anlayacağınız.
Biz yine gelelim bizim evrenimize evet, İslam dini, mensuplarının kesinlikle yiyemeyecekleri konusuna açıklık getirmiş. Ama nelerden yiyebilecekleri konusunun ucu açık. Yaşadığınız coğrafi bölgenin imkânları, damak tadı, kültürel ortam vs. Ancak ölçüyü de koymuş:"...yiyin, için ancak israf etmeyin, çünkü O müsrifleri sevmez" Araf;31.
İslam dini mensuplarına illa et yiyeceksiniz diye bir dayatmada bulunmuyor. Kişinin tercihine kalmış.
Ancak karşınızda duranın insanoğlu ve onun da her şeyi çıkarına göre yorduğu gerçeğini aklınızdan çıkarmadan bu konuda söylenenlere kulak verirseniz sanki illa et yemeniz gerekiyormuş fikrine kapılırsınız. Yemezseniz cehennemde yanacaksınız, Allahın nimetlerini geri mi çeviriyorsun? gibisinden ipe sapa gelmez yorumlarla karşılaşabilirsiniz;)
O vakit "hadi kurbağa bacağı ve tombul, beyaz kurtlardan da yiyelim protein deposuymuş" deyip arkadaşın yüzünde beliren ifadeyle eğlencemizi kotarabiliriz diye dürtülsem de biliyorum ki vicdanımda, evrensel ahlak ilkelerinde ve de İslam dininde bu dürtümü besleyecek enerjiye erişimim yasaklanıyor.
Bu durum da IQ sorunundan çok cehaletle ilgilidir. Çünkü beyin (akıl) Allah'ın insana olan nimetlerinin en güzelidir ancak işletilmeyince Allahın nimetini geri çeviriyor olduğunu farkedemeyen kardeşimiz söyleviyle aslında kendisini de yaktığı gerçeğinden habersizdir. Ama diyorum ya bizde din işleri gırtlak, uçkur ve kadın etrafında döndüğünden ....
"...O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir. Ve pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine koyar" Yunus suresi; 100.
İçim rahat bir şekilde bir müslüman olarak et yemiyorum, yeryüzünde türlü türlü nimetler var, bıçağı bir canlının gırtlağına dayamadan erişebileceğim sayısız yiyecek, içecek var ve bunları seçiyorum.
Rabia hanım da muhtemelen benimle aynı mantığı yürütmüştür, örneklerin artması dileğiyle;)
Sûz-i Dilârâ
01-12-2017, 11:38
Son olarak bir de Kevser suresinde geçen "Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" ayeti var. Hz. Muhammed'e hitap eden bu suredeki kurban konusunun tüm müslümanları kapsayıp kapsamadığı konusunda tartışmalar var, hükmü konusunda da vacip ve sünnet arasında fikir beyan edilir.
Ben ise kurbanı kesip dolabımda istifleyeceğime hayır kurumlarına parasını bağışlayıp eğitim, şehit ailelerimiz, sevgi evleri, barınaklar ... masraflarında kullanılmasını tercih ederim.
its_just_a_ride
21-12-2017, 22:06
Bu Ne Vahşi Medeniyet! | Nevşin Mengü | TEDxIstanbul (https://youtu.be/lj3bwmr3dp8)
Sûz-i Dilârâ
16-01-2018, 20:55
Yuval Noah Harari
Homo Deus kitabından
Sayfa 98'den itibaren
...
Bu algoritmalar tüm memeliler ve kuşların yaşamlarını kontrol eder ve insanlar babunlar ya da inekler korktuğunda beyinlerinin birbirine yakın alanlarında benzer nörolojik süreçler oluşur. Sonuç olarak korkmuş bir insan, korkmuş bir babun ve korkmuş bir ineğin benzer deneyimler yaşaması oldukça muhtemeldir.
Arada farklar da vardır elbette. İnekler Homo sapiensin simgesi olan merhamet ve zalimlik gibi duyguları ya da insanların yıldızlı gökyüzüne bakıp sonsuzluk karşısında yaşadığı hayreti hissetmiyor gibi görünüyorlar. Bu durumu hayvanlar cephesinden ele aldığımızdaysa insanların, büyükbaşlara özgü anlamlandıramayacağımız duygular karşısında yabancılık duyması makul duruyor. Ancak görünüşe göre temel bir duygu tüm memeliler tarafından paylaşılıyor. Anne ve yavrusu arasındaki bağ. Memeli anneler yavrularını öylesine severler ki kendi bedenlerini emmelerine izin verirler. Memeli yavrularsa anneleriyle bir bağ kurabilmek ve onlara yakın kalabilmek için karşı konulmaz bir istek duyar. Yaban hayattaki buzağılar, kedi ve köpek yavruları eğer anneleriyle bağ kuramazlarsa uzun süre hayatta kalamazlar.
...
Biliminsanlarının bu durumu kabullenmesi uzun yıllar aldı. Yakın zamana kadar psikologlar insanlarda bile ebeveyn ve çocuk arasındaki duygusal bağın önemini sorguluyordu. 20. yy'da Freudcu teorilerin etkisine rağmen hakim davranışbilimci ekoller ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkinin maddi alışverişe dayandığını, çocukların genel olarak yemek, barınak ve sağlık açısından bakıma muhtaç olduğunu ve ebeveynler bu ihtiyaçları karşıladığı sürece çocukların da onlarla bağ kurduğunu iddia ediyordu. Sevgi, şefkat, kucaklanmak, öpülmek isteyen çocukların sadece "şımarık" olduğuna kanaat getiriliyordu. Çocuk bakımı uzmanları ebeveynleri tarafından kucaklanan ve öpülen çocukların yetişkinliklerinde muhtaç, egoist ve güvensiz kişilikler olacağı konusunda uyarılar yapıyordu.
Ünlü Infant Care (Çocuk Bakımı) dergisi çocuk yetiştirmenin sırrının, disiplin ve çocukların ihtiyaçlarının katı bir günlük düzen içinde karşılanması olduğunu belirtiyordu. 1929 tarihli bir makalede eğer bebek beslenme saatinden önce yemek isteyerek ağlamaya başlarsa "ağlamasını durdurmak için kucağınıza alıp sallamayın, beslenme saati gelmeden kesinlikle yemek yedirmeyin. Biraz ağlamak değil çocukları küçücük bir bebeği bile incitmez."
Ancak 1950 ve 60'lara gelindiğinde davranışbilimcileri katı teorileri üzerindeki fikir birliği yerini duygusal ihtiyaçların temel önemini göz önünde bulunduran bakış açılarına bıraktı. Psikolog Harry Harlow biri dizi ünlü (ve akıl almaz derecede acımasız)deney yürüterek çok önemli sonuçlara ulaştı. Deneylerde bebek maymunlar doğumdan kısa zaman sonra annelerinden koparılıp küçük kafeslerde yalnız bırakıldılar. Bebek maymunlara dolu süt biberonu olan metalden oyuncak bir anne modeliyle, üzerine yumuşak kıyafetler giydirilmiş ancak biberonu boş olan bir anne modeli sunulduğunda bebek maymunlar açlık pahasına bir parça beze sarılmayı tercih ettiler.
Bebek maymunlar, John Watson ve Infant Care uzmanlarının anlayamadığı bir şeyi bilmektedir: Memeliler sadece yemekle yaşayamaz, duygusal bağlara da ihtiyaç duyarlar. Milyonlarca yıl önce evrim maymunları karşı konulamaz bir duygusal bağ kurma isteğiyle programlamıştır. Bunun yanında evrimin genlerimize kazıdığı kodlar yüzünden duygusal bağların genelde soğuk metal nesnelerle değil yumuşak tüylü şeylerle kurulabildiğini varsayarız.
Ne var ki bebek maymunların sarıldığı bez parçası da anne ihtiyacına cevap veremez ve minik maymunlar sürekli psikolojik ve sosyal sorunlar yaşayan nevrotik ve asosyal kişiliklere dönüşürler.
Sûz-i Dilârâ
16-01-2018, 21:05
Aynı eserden devamla;
Bugün 20. yy.lın başındaki çocuk yetiştirme tavsiyelerine hayretle bakıyoruz. Uzmanlar bir çocuğun zihinsel ve bedensel gelişiminin yemek, barınak ve ilaç gibi temel gereksinimlerinin yanı sıra duygusal ihtiyaçlarının karşılanmasına bağlı olduğunu nasıl göremediler? Ancak ne yazık ki konu diğer memelilere geldiğinde bu aleni gerçeğe sırt dönmeye devam ediyoruz. Tıpkı John Watson ve Infant Care uzmanları gibi tarih boyunca çiftçiler de domuzcukların, buzağıların ve çocukların maddi ihtiyaçlarını giderseler de duygusal ihtiyaçlarını görmezden geldi. Et ve süt endüstrisinin dayalı olduğu düzen, memeli aleminin en temel özelliği olan duygusal bağları ortadan kaldırıyor. Çiftçiler üreyen ve süt veren ineklerini dur durak bilmeden döllüyor. Doğumdan hemen sonra annelerinden ayrılan buzağılar, çoğu zaman bir gün bile annelerini emmeden, onların bedenlerinin ve dillerinin sıcaklığını duymadan geçiriyor yaşamlarını. Harry Harlow'un birkaç yüz maymuna yaptığını et ve süt endüstrisi her yıl milyarlarca hayvana yapıyor.
Devamını daha sonra yazacağım. Çiftçiler bu davranışlarını nasıl meşrulaştırır? üzerinden konuyu dinlere getirmiş yazar.
birnefestoprak
07-02-2018, 17:17
Ben küçük çiftçiyim ve şu andakinden sayıca çok daha fazla küçük sebze çiftliğinin kurulmasını istiyorum. Kendi ölçeğimizde sürdürülebilir ve organik tarıma büyük katkımız olduğu muhakkak. Bahsettiğiniz gıda ormanı uygulamasıysa, çoğunlukla permakültür yöntemlerini kullanıyor (verim, birinci planda değildir). Şehiriçi kar amaçlı küçük çiftliklerde ise verim esastır (verim ön plana çıkartılırken besin değeri ve lezzetten vazgeçilmesi de gerekmiyor).
Bizim tarlamızın çoğu tohum üretimine ayrıldığı için beni geçelim. Sadece sebze üretimi yapan aşağı yukarı 15 dönümlük (çiftliğin tüm arazisi 100 dönüm kadar ama tarım yapılan arazi 15-20 dönüm) tanıdık bir çiftlikten örnek verecek olursam, onların 15-30 kadar CSA müşterisi bulunuyor. CSA, eğer haftalara yayarsanız fiyatı makul bir sistem ama bu ücreti tek seferde vermeniz gerekeceği için maddi durumu düşük olan ailelerin bunu karşılaması mümkün değil. 34 haftalık tam üyelik $1,190 ve 17 haftalık yarım üyelik $595 (https://littlepondfl.com/csa-signup/). Müşterilerin CSA üyeliği almadığını düşünelim. Aynı çiftlik pazara da gidiyor ama tek bir pazara gidiyor. O çiftliğin mahsulünü alabilmeniz için ya mutlaka o pazarın olduğu yerde yaşamanız ya da arabanızın olması gerek.
Dikkat ederseniz, yukarda bahsettiğim CSA üyeliği 52 haftalık değil 34 haftalık. Bu niye böyle? Çünkü heryerde olduğu gibi burda da yetiştirme mevsimi, iklime bağlı olarak, sonraki döneme kadar son buluyor. Haziran ortasından itibaren yetiştirebileceğimiz genelgeçer sebzeler bamya ve arşın börülce ile patlıcan ama çoğu yerde toprak yoğun yağışlardan dolayı gölleniyor. Onun dışında tropik iklime uyum sağlamış Malabar ıspanağı, Okinawa ıspanağı gibi yenilebilir bitkilerle tropik meyveler (bu dönemde ağaçlar üstündeki hastalık ve zararlı baskısı çok yüksek oluyor) ve tatlı patates (tatlı patates yazın yetiştiği için sonbaharda, yani ana yetiştirme mevsimi başladıktan sonra hasat edilir). Küçük çiftçiyseniz, bu ürünleri bu mevsimde tonlarca üretmeniz mümkün değil. Gıda ormanını geçelim, her mahallenin her sokağında toplum bahçeleri kurduğumuzu düşünelim ki çok iyi bir fikir ama aynı mevsim koşulları o bahçelerde de geçerli olacak.
Kısacası Haziran ortasından Eylül sonuna kadar tam bir sebze çölü oluyoruz. Bu anlaşılabilir bir durum. Sonuçta kışları çok soğuk geçen Kuzey iklimlerinde de kışın domates yenmiyor. Önceki mevsimden yaptığımız soslar, buzdolabında depolamaya uygun şekilde hazırladığımız sebzelerle birlikte yazı atlatmak için tabii ki marketten sebze almak zorundayız. Yeraltısuyu seviyesi, yer yüzeyine çok yakın olduğu için burda evlerde kiler de olmaz.
Peki, bütün yaz üretimine (verimde düşmeler olsa da) istikrarlı şekilde devam eden tek çiftçi arkadaşımız kim? Tabii ki et ve yumurta için tavuk, kuzu, şükran günleri için hindi yetiştiren TrailBale Farm :) (http://www.trailbale.com/) Portatif çitle gezdirdiği tavuklar kendi kendini besliyor (az miktarda organik yem veriliyor). Kuzuların besin kaynağı yüzde yüze çok yakını oranda çim ve otlar (bunlar da çitle gezdiriliyor).
Bugünkü hali ve gidişiyle endüstriyel hayvancılık da sürdürülebilir değil ama yukarda bahsettiğim sebze-hayvan çiftlikleri hem sürdürülebilirlik hem de dengeli ve sağlıklı beslenme döngüsünün kurulabilmesi açısından umut verici modeler sunuyor. Bütün bu tartışmanın merkezindeyse nüfus var. Söz konusu modellerin örnekleri artmaya devam ediyor evet ama nüfus bu şekilde artmaya devam ederse, endüstriyel tarım döngüsünden kurtulmak da pek mümkün gözükmüyor.
* Community Supported Agriculture: Toplum Destekli Tarım. Müşteriler mevsim başında bütün mahsulün parasını ödeyip her hafta pazar yerine gidip haftalık mahsulü alıyor.
Sn. birnefestoprak,
Dünya'nın bu noktaya gelmesinde yerel yönetimler ve kanun koyucular kadar insanların da payı var. İnsan nerede yaşadığından bağımsız olarak temiz ve adil gıdaya erişim talep edebilir. Ancak insanlık gıdaya o kadar yabancılaşmış ki sağlıklı beslenmeyi yalnızca et tüketimi ve diğer lüks gıdaların tüketimi olarak benimsemeye başlamış. Beslenmek de en az yaşama uğraşı kadar bilinç gerektiren bir iş. Haklısınız, şehirde yaşayanlar bırakın gıda ormanını, bir avuç toprak dahi bulamıyor. Toprağa para verip saksıda bir şeyler yetiştirmeye çalışıyor. Ancak kentlerde yaşayanlar kendi kent bostanlarını inşa edebilseler, (gerekli bürokratik adımları aştıklarını varsayıyorum) şehirlerdeki uyduruk peyzajların yerini gıda üreten çoklukültür sistemleri yer alsa inanın o zaman biraz daha farklı bakılacak dünya'ya. Küba'daki sürdürülebilir kent tarımı hakkında bilginiz vardır diye umuyorum. Buralarda da bunu başarmamız için ambargo yemeyi beklememize gerek yok küba'daki gibi. Gerçi samanı ithal edebiliyorduk değil mi? Sıkıntı yok öyleyse.
Konuyu daha fazla dağıtmak istemiyorum. Hiç kimse şu anki gidişatın daha sürdürülebilir olduğunu ve buna mecbur olduğumuzu iddia edemez. Veriler ortada. Ha siz et ve hayvansal salgılar tüketilerek yerkürede ikamet edebiliriz diyorsanız o "yalnızca" sizin kendi düşünceniz olabilir. Gerçeği değiştirmez.
birnefestoprak
07-02-2018, 17:43
Çocuklarda (2.5 yaş) vegan yaşama kültüründen bir kesit (annesi çocuktan "vegan beslediğim oğlum" diye değil, "vegan oğlum" diye bahsediyor; çocuk, beslenme alışkanlıklarını kendisi belirlemiş anladığım kadarıyla :)):
https://www.youtube.com/watch?v=AMFSvJu03j8
its_just_a_ride
07-02-2018, 20:07
Peki, bütün yaz üretimine (verimde düşmeler olsa da) istikrarlı şekilde devam eden tek çiftçi arkadaşımız kim? Tabii ki et ve yumurta için tavuk, kuzu, şükran günleri için hindi yetiştiren TrailBale Farm (TrailBale Farm - Home (http://www.trailbale.com/)) Portatif çitle gezdirdiği tavuklar kendi kendini besliyor (az miktarda organik yem veriliyor). Kuzuların besin kaynağı yüzde yüze çok yakını oranda çim ve otlar (bunlar da çitle gezdiriliyor).
Elbette istikrarlı olacak. Memeli ve kuş alemi gayet dayanıklı ve hayatta kalma içgüdüleri son derece kuvvetli canlı toplulukları. Bu nedenle hayvan kullanımı cazip geliyor bu arkadaşlara. Meseleye "hayvan, yemek için vardır." olarak bakılıyorsa zaten üzerinde konuşmaya dahi lüzum yok. Her yıl milyarlarca hayvanın sistematik olarak katliamı zaten normalleştirilmiş. Gidip de o çiftçiye sataşacak değilim :).
Bugünkü hali ve gidişiyle endüstriyel hayvancılık da sürdürülebilir değil ama yukarda bahsettiğim sebze-hayvan çiftlikleri hem sürdürülebilirlik hem de dengeli ve sağlıklı beslenme döngüsünün kurulabilmesi açısından umut verici modeler sunuyor. Bütün bu tartışmanın merkezindeyse nüfus var. Söz konusu modellerin örnekleri artmaya devam ediyor evet ama nüfus bu şekilde artmaya devam ederse, endüstriyel tarım döngüsünden kurtulmak da pek mümkün gözükmüyor.
Evet sadece yukarıdaki endüstriyel vs vs.'lerin sürdürülebilir olmasını geçtim, dünyanın kendisi sürdürülebilir olmaktan çıkmakta zaten. O nedenle o çöküşe kadar kim nasıl biliyorsa öyle yapabilir. Fakirleri alıp marsa götürecek halleri yok neticede.
Bahsettiğiniz gıda ormanı uygulamasıysa, çoğunlukla permakültür yöntemlerini kullanıyor (verim, birinci planda değildir).
Monokültür tarıma düşman değilim. Benim derdim çevreyi, toprak ekosistemini gözetmeden yapılan tarımsal faaliyetler. İmkanım olsa 100 dönüme kuşkonmaz ekebilirim mesela :). Permakültür/Çoklukültür tasarımları mevcut mekanda katmanlı tasarım yaparak maksimum verimi hedefler. Bu kısma çok katıldığımı söyleyemem. Sonuç olarak iklimsel etmenlere, dünyadaki mevcut kötü gidişatı gerekçe göstererek çözümlere odaklanmaktan vazgeçecek değiliz. İsteyen istediği şekilde beslensin uygulasın. Son sözü her zaman doğa söyler.
its_just_a_ride
07-02-2018, 20:11
Çocuklarda (2.5 yaş) vegan yaşama kültüründen bir kesit (annesi çocuktan "vegan beslediğim oğlum" diye değil, "vegan oğlum" diye bahsediyor; çocuk, beslenme alışkanlıklarını kendisi belirlemiş anladığım kadarıyla :)):
https://www.youtube.com/watch?v=AMFSvJu03j8
Tanıdığım oldukça varlıklı yöneticiler, şirket patronları dahi bu çocuğun ailesindeki beslenme vizyonuna sahip değiller. Çocuğun ailesinin durumu yeterli belli ki, evde yok yok. Keşke her çocuk aynı imkana sahip olsa da her sabah tavuk yumurtası, hayvan salgısı, iltihabı içeren peynir ve süt tüketmek zorunda kalmasa :).
Çocuk dünya'da cenneti yaşıyor.
Çocuklarda (2.5 yaş) vegan yaşama kültüründen bir kesit (annesi çocuktan "vegan beslediğim oğlum" diye değil, "vegan oğlum" diye bahsediyor; çocuk, beslenme alışkanlıklarını kendisi belirlemiş anladığım kadarıyla :)):
https://www.youtube.com/watch?v=AMFSvJu03j8
Çocuk çok şanslı. Çok yüksek bilinç ve etik değerlere saygılı bir ailesi var.
İngilterede oturuyor, annesi onunla bu kadar ilgili.
Veganların Türkiyede arayıp da bulamadığı her gıda maddesini buluyorlar.
Ben şahsen kıskandım ;)
Hayvanlara odaklandığımızda, vegan olmak kolaydır. Çünkü onların acı çekmesinin sebebi olmak istemiyorsunuz.
679577
Baktım başlığa hep kendimi ve veganlığı savunmuşum.
Aslında gerek yok. Zarar vermeği reddettiğim için, arıların malını çalmadığım, yavru kuzu ve danaların sütüne ortak olmadığım, hayvanların benim yüzümden katledilip kıyma veya pirzola veya salam/sucuk olmalarına sebep olmadığım için neden kendimi savunayım? Yapmıyorum.
Kendini savunması gereken güçlü ve akıllı olduğunu sanıp iğnelerine rağmen arıları kurnazlıkla uyuşturup ballarını alanlar. İnekleri defalarca suni döllenmeyle gebe bırakıp, sonra düşük yaptırıp ölen bebeğin ( dananın ) sütünü satanlar. Mezbahalarda olanlarla ilgili milyonlarca video var...
Tavukların maruz kaldıkları...
Ben sebze,meyve, baklagil yiyen kişi, kendimi ve benimgibi olanları neden savunuyorum ki?
https://youtu.be/rT5q8szErAo
https://youtu.be/AquKBKvVYBY
Dr.Suat ERUS' a katılıyorum.
Düşündürücü bir haber.
679641
https://onedio.com/haber/dunya-dogayi-koruma-vakfi-acikladi-et-yiyenler-dunyanin-sonunu-getirecek-790116
Doğal Hayatı Korumakla ilgili insanlar için.
its_just_a_ride
14-08-2018, 00:07
Dünya'nın mevcut durumu böyle giderse nüfusun büyük çoğunluğu bitki bazlı diyetle tanışmak zorunda kalacak zaten.
Bırakın hayvan kesmeyi, yumurta kırmayı bile düşündürecek bir kıyaslama
679998
Herkes ve hemen değil, ama mutlaka bir gün...
Umut fakirin ekmeğidir, ben o fakirim işte.
its_just_a_ride
21-08-2018, 22:54
Yağlı tohumlar besin içeriği açısından muazzamlar. Bir örnek olarak susam verilebilir. Herkes kalsiyum kaynağı olarak sütü benimsemişken susamda bu miktar kat kat daha fazla (Süt 125mg/100g, Susam 975mg/100g). Ayrıca da muazzam bir protein kaynağı. Kale ve ıspanağın da kalsiyum içeriği sütten fazla.
Bu müthiş bitkiler milyonlarca yıllık evrimin, adaptasyonun ve ıslahın ürünleri. Hayvanlar alemiyle kıyaslamak komik olur.
Gelecek "çig vegan" beslenmede diyerek arttırıyorum :).
Hem vegan, hem çiğ beslenme ile ilgilenen arkadaşlar varsa bu kaynak çok iyi.
En güzeli türkçe olması.
680192
Gerçek şu ki yaradan insanı yaratığında mağaradaydı ve ateşi keşfedene kadar da beslenmek zorundaydı.
Yaradılış itibarıyla ilk besinlerin çiğ olması gerekiyor.
Hayvan öldürecek teçhizat ve zekası olmadığını düşünürsek, ne yemişti?!
Çiğ meyve, sebze , hububat ve bakliyat:)
Taze veya kurutulmuş olarak.
Genel trend veganlık oldu.
Şarbon korkusu herkesi sarmış durumda.
Yine de bu şekilde olması çok kötü.
Evrimleşerek olması daha tabi. Korkudan değil de canlı sevgisinden ötürü.
Vegan dondurma da artık seri üretime girmiş.
680608
Şimdilik İsveç ve Finlandiya.
https://www.livekindly.co/magnum-vegan-ice-creams/
Mado da dört çeşit üretmiş ama her zaman bulunmuyor.
Saldıran saldırana, ne oluyorsa millete ?!Birileri et ve hayvansal protein ve ürün tüketmeyebilir, hangi duyguları inciniyor acaba bu insanın? Ben anlamadım?!
Sevgili arkadaşımızın yanıtına harfiyen katılıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=1iIOc6pDBGA&feature=share
Saygı duymayabilir, saygı göstermeli.
İnsanın midesi kendine ait, orada ne sindireceği sadece kendini ilğilendirir.
ayazkentli
29-09-2018, 15:30
Biz et (ve bitki) yiyenler evet doğrudur, hayvanların cesetlerini pişirip, haşlayıp, kızartıp yiyoruz.
Fakat...
Biz et yiyenleri böyle suçlayan vegan ve vejeler ne yazık ki kendileri de marulları, tohumları, maydanozları, havuçları... yani bilumum bitkiyi topraktan kökleyip, öldürüp, parçalayıp, o parçalanmış bitki cesetlerinin üzerine bol bol limon sıkıp, yağ döküp afiyetler yiyorlar.
Sonuçta... hayvan cesedi ile bitki cesedi arasında zerrece fark yoktur.
Her ikisi de aynı karbon temelli canlılardır.
Et yiyenler hayvanların öldürülmesine neden oluyor, bitkiseverler de bitkilerin öldürülmesine neden oluyor.
Bu iş bu kadar basittir.
Yok efendim... hayvanlar canlıymışlar da... onlar yürüyorlarmış da... onların duyguları varmış da... onların canı yanıyormuş da... diyorlar.
Bitkilerin duyguları yok mu...!?
Bu sitede bizzat bu konuda bir başlık var yıllardır.
Bitkilerle konuşmanın yararları ve onların duyguları olduğunu detaylı olarak açıklayan onlarca yorum var değil mi?
Ben mi yanlış hatırlıyorum.
Ben bu vegan ve vejeteryanlığın batı emperyalizminin merkezi olan ülkedeki TİNG TANG düşünce kuruluşlarında özellikle üretildiğini ve para ile dünyada yüzlerce bilim insanına veya doktora veganlığın nasıl süper bir beslenme tarzı olduğunu konuları yazdırılıp, dünyaya ÖZELLİKLE empoze edildiğinden şüpheleniyorum.
İnsanları etten uzaklaştırıp, sadece bitki-tahıl ile beslenmeye yöneltmek ve "SAĞLIKSIZ TOPLUMLAR" yaratmak istediklerinden diğer konularda yaptıklarını görünce eminim diyebilirim.
Bu merkezlerin amaçlarının en büyüğü zaten dünya insan nüfusunu kontrol altında tutmak ve devamlı olarak aşağı yönde azaltmak olduğu için, bu sağlıksız beslenme tarzının da bizzat bu merkezlerin düşünce kuruluşlarında tezgahlanması çok normaldir.
Ramazan Kurdoğlu isimli akademisyenin "TAHIL BEYİN" kitabını okumanızı öneririm.
Neden insanlığı bitkisel beslenme tarzına yönelttiklerini farklı açıdan değerlendirebilirsiniz.
(Diyebilirsiniz ki... "İyi de, bu akademisyen de birileri adına bunu yazmış olamaz mı?" Olabilir tabi. Ama o zaman, bu veganlık ve vejelik üzerine yazılan ve sanki harikalar diyarıymış gibi lanse edilen o araştırma-kitapları da aynı şekilde değerlendirmeniz gerekir).
Ben et yemeye de, bitki yemeye de afiyetle devam edeceğim.
Benim gözümde her iki tür de aynı karbon temelli biyolojik canlılardır. Her ikisinin de cesetlerini yiyorum.
(Geçenlerde bu konuda Twiter'da radyocu genç bir vegan kız ile tartıştık ama arkadaş bazı söylediklerime cevap veremeyince anında engelledi beni. Adı Zülal idi sanırım). :))
Elbette isteyen istediği tarzı seçmekte özgürdür ama karşı taraftakileri "Ceset yiyorsunuz" diye itham etmek yanlıştır.
Çünkü... bizlere de "Vegan ve vejeler de bitki cesetlerini yiyorlar" diyebilme hakkı doğar.
::
(Bu arada... sn. Jezebel Grennpeace örgütüne yardımı kestiğini açıklamış. Çok doğru yapmışsınız. Çünkü o sözde (!) çevreci örgüt zaten bizzat bu bahsettiğim Batılı emperyalist şirketlerin kurdurduğu ve finanse ettiği bir örgüttür. O nedenle... yardımı keserek çok iyi yapmışsınız. İşte bu veganlık tarzı da aynı merkezlerin uydurduğu bir yaşam tarzıdır. Bundan hiç şüphem yok).
Sn. ayazkentli, o emperyalist ülkelerde de vegan yemek bulmak çok zor.
Orada da veganlara çok baskı var.
USA daki etoburları beslemek için Brezilya Arjantin’de ormanlar yok edilip hayvancılık sektörüne teslim ediliyor. Emperyalist güçler Hayvancılık ve ilaç sektörü kol kola ilerliyor. Veganlıkta para yok ki, ot - çöp ucuz malüm.
Fikirlerinize saygım var. Ben de vegan doğmadım. 50 yıl navegan yaşadım.
Bu bir yaşam felsefesi, bitkisel beslenme tarzı sadece bir parçası.
Vegan olmak için üç gerekçem var, etik, sağlık ve çevresel.
Emperyalist ülkelerin başı insan sağlığına önem vermiyor ki, bakın gençlerini okullarda fastfood ile besliyor, obez sayısı çok fazla. Gençlerini Deniz aşırı ülkelrine gönderip petrol ve güç adına ölmelerine aldırmıyor.
Petrol gelsin , para gelsin tek dertleri.
Ot yiyen bizler para peşinde olan emperyalist güçlerin nasıl oyuncağı olalım.
Bizler çok mütevazı besleniyoruz.
Ben herşeyimi pazardan alırım.
Mesela Cuma öğle yemeğim
681289
Arkadaşlar da öyle, ambalajlı ürün bile almak bize dokunuyor.
Zamanımız ve becerimiz yettiği kadar kendi eliciklerimizle yapıyoruz yemeklerimizi.
Tariflerimizi aramızda paylaşıyoruz.
Ayrıca biz sayıca çok azız, sırtımızdan para kazanmak mümkün görünmüyor.
Benim bulunduğum bölgede ben dahil beş vegan var.
Yazarken gülümsüyorum , naif ve zarif insanlar, tesettürlü genç bir hanım, 60 yaş üstü bir çift ve Vegan pasta üreten genç bir kız.
Lütfen kendinize iyi bakın, çevrenize nazik, kendinize merhametli olun.
its_just_a_ride
01-10-2018, 00:05
Sn. ayazkentli, o emperyalist ülkelerde de vegan yemek bulmak çok zor.
Orada da veganlara çok baskı var.
USA daki etoburları beslemek için Brezilya Arjantin’de ormanlar yok edilip hayvancılık sektörüne teslim ediliyor. Emperyalist güçler Hayvancılık ve ilaç sektörü kol kola ilerliyor. Veganlıkta para yok ki, ot - çöp ucuz malüm.
Fikirlerinize saygım var. Ben de vegan doğmadım. 50 yıl navegan yaşadım.
Bu bir yaşam felsefesi, bitkisel beslenme tarzı sadece bir parçası.
Vegan olmak için üç gerekçem var, etik, sağlık ve çevresel.
Emperyalist ülkelerin başı insan sağlığına önem vermiyor ki, bakın gençlerini okullarda fastfood ile besliyor, obez sayısı çok fazla. Gençlerini Deniz aşırı ülkelrine gönderip petrol ve güç adına ölmelerine aldırmıyor.
Petrol gelsin , para gelsin tek dertleri.
Ot yiyen bizler para peşinde olan emperyalist güçlerin nasıl oyuncağı olalım.
Bizler çok mütevazı besleniyoruz.
Ben herşeyimi pazardan alırım.
Mesela Cuma öğle yemeğim
681289
Arkadaşlar da öyle, ambalajlı ürün bile almak bize dokunuyor.
Zamanımız ve becerimiz yettiği kadar kendi eliciklerimizle yapıyoruz yemeklerimizi.
Tariflerimizi aramızda paylaşıyoruz.
Ayrıca biz sayıca çok azız, sırtımızdan para kazanmak mümkün görünmüyor.
Benim bulunduğum bölgede ben dahil beş vegan var.
Yazarken gülümsüyorum , naif ve zarif insanlar, tesettürlü genç bir hanım, 60 yaş üstü bir çift ve Vegan pasta üreten genç bir kız.
Lütfen kendinize iyi bakın, çevrenize nazik, kendinize merhametli olun.
Büyük bir sabır göstererek yukarıdaki mesajı yanıtladığınız için sizi tebrik ediyorum. Denilecek çok şey var ancak ihtiyatlı davranmakta fayda var.
Büyük bir sabır göstererek yukarıdaki mesajı yanıtladığınız için sizi tebrik ediyorum. Denilecek çok şey var ancak ihtiyatlı davranmakta fayda var.
Zamanımız ve enerjimiz değerli.
Hakkınız var , sadece söylediklerimizi anlayabilecek ve konuyu gerçekten önemseyip özümsemek isteyenlere sarf etmek lazım.
Boşu boşuna sonuç vermeyecek polemik israf sayılır.
ayazkentli
01-10-2018, 14:26
Evet fastfood yiyecekler obezitenin en büyük nedeni diyorsunuz.
Doğrudur.
Çünkü bu tarz beslenmenin %80 zaten bitkisel yiyecektir.
İçinde sadece tek bir köfte vardır ama geri kalan hepsi (%80'i) bitkisel ürünlerden yapılır.
Ekmeği, marulu, baharatı, soğanı, ketçabı ve yanında içilen colanın kafeini, tatlandırıcısı şekeri... falan tamamen bitkisel besinlerdir.
Yani hayvansal değil.
Brezilya ormanlarının yok edilmesi hayvancılık belki de 10. sıradadır.
Ormanların yok edilmesinin en büyük nedeni evlerimizde, işyerlerimizde kullandığımız ahşap, mobilyacılık sektörlerinde kullanılmasıdır.
Evinizde şöyle bir etrafa baktığınızda eşyalarımızın tahta, plastik, cam ve metalden oluştuğunu görürüz.
Dünyadaki milyarlarca Evlerimiz ve işyerlerimizde kullanılan tahta-ahşap eşyaların tüm dünyada mobilyacılıkta ne kadar kullanıldığını şöyle bir aklımızdan geçirmekte yarar var bence.
Milyarlarca ev ve işyerinde kullanılan ağaçtan (orman ürünlerinden) üretilen ve tükettiğimiz eşyaların ne kadar olduğunu hesaplayamayız bile.
Ormanların yok edilmesinde 1. nedeni mobilya sektörüdür.
(Hayvan üretimi o kadar aşağıdakilerdedir ki, sıralamaya bile sokmak haksızlıktır).
İnsanların beslenmesi için hayvancılık yapılması, ormanların yok olmasında çok sonradan geliyor.
İşte PARA İLE BAZI BİLİM İNSANLARINA YAZDIRILAN YALANLARDAN biri de budur ve yazık ki eğitimli insanlar bunlara çok daha kolay kanıyorlar.
Tekrar edeyim.
Biz hem otçul ve etçiller hayvan ve bitki cesetlerini yiyoruz.
Siz vegan ve vejeler ise bitki cesetlerini yiyorsunuz.
Bitki ile hayvan arasında hiç fark yoktur.
Bir çok bilim insanına göre ise sadece vegan beslenme çok yanlış ve SAĞLIKSIZ beslenme türüdür.
Bunun aksini yazan bilim insanlarına inanıyorsunuz ama sağlıksız diyen bilim insanlarına ise inanmıyorsunuz...!!?
Galiba biz insanlar işimize nasıl geliyorsa, o bilim insanlarına inanıyoruz.
Bu bana çok komik geliyor. :))
İşinize gelen bilim adamlarına inanıp, işinize gelmeyenlere inanmamak olmaz sanırım.
Güzel hayvan...
"Ama bizim köpek dişlerimiz var, o yüzden et yeriz..." gibi lafları çok duyarız.
Lütfen kendi köpek dişlerinizi bunlarla kıyaslayın :D
681587
Bu dünyanın en güçlü kara hayvanlarından biri, gücü var, öldürebilir, dişleri var parçalayabilir, ama vegan ;)
Hadi vegan ol, evet sen, bu satırları okuyan kişi :)
"Vegan beslenme protein eksikliğine ol açar" efsanesi de çürümüş oluyor.
Kas gücü şüphe götürmez. Sıkıysanız karşısına çıkın.
Hani et yediğiniz için çok güçlü kaslarınız var ya :D
681592
Bakınız bu sevimli akrabamızın DNA'sının 95%'i insan DNA'sı ile benzerlik gösterdiği kanıtlanmış.
Go vegan :)
Bu başlıkta yazmış ve yazacak tüm hepçil yazılarını okumayı redediyorum.
Tüm beklentileri bildiklerini sandıkları argümanları onaylamam.
Onaylamam mümkün değil.
Kendi damak zevkleri uğruna diğer canliların acı çekmesi ve ölmesini haklı gösterecek güçte bir argüman yok.
Veganlık bilincine ulaşmış kimseler bu argüman / bahaneleri kendi kişisel evrim sürecinde yaşamış ve aşmıştır.
Sevgi ve sağlıkla kalın.
ayazkentli
07-10-2018, 23:43
Bula bula goril örneği mi verdiniz?
Gerçekten sizin gibi eğitimli birinin bu konuda bu örneğe sarılmasını ve gerçekten buna inanmasını (Yani, örneğin yeterli kanıt olmasını) inanmış olmasına inanamıyorum.
Çünkü verdiğiniz goril örnekleri bir şey ifade etmez. Ona bakarsanız şempanzeler de tıpkı bizim gibi hepçil ve biz insanlardan çok daha kuvvetliler.
Ve ayrıca... "Hepçillerin yazılarını okumayı reddediyorum" gibi saplantılı bir tarzı sizin gibi eğitimli bir insana hiç yakıştıramadım.
Bu kadar takıntılı bir insan ile tartışmak zaten anlamsız. :))
::
Zülfü Livaneli bir konuda haklı.
Birileri ileride bizler ve sizler için "Bunlar BİTKİ CESETLERİ ve hayvan cesetleri ile besleniyorlarmış diyecekler" derken haklı.
Çünkü sizler de bitkilerin cesetleri ile besleniyorsunuz.
::
Biz ise sadece Evrimin bizleri bitki ve hayvan cesedi yememiz şekilde üretmesine karşı gelmiyoruz, hepsi o kadar.
Doğanın işleyişi böyle.
Yoksa... evrim insanları da tıpkı goriller gibi otçul yapardı.
its_just_a_ride
08-10-2018, 00:08
Bula bula goril örneği mi verdiniz?
Gerçekten sizin gibi eğitimli birinin bu konuda bu örneğe sarılmasını ve gerçekten buna inanmasını (Yani, örneğin yeterli kanıt olmasını) inanmış olmasına inanamıyorum.
Çünkü verdiğiniz goril örnekleri bir şey ifade etmez. Ona bakarsanız şempanzeler de tıpkı bizim gibi hepçil ve biz insanlardan çok daha kuvvetliler.
Ve ayrıca... "Hepçillerin yazılarını okumayı reddediyorum" gibi saplantılı bir tarzı sizin gibi eğitimli bir insana hiç yakıştıramadım.
Bu kadar takıntılı bir insan ile tartışmak zaten anlamsız. :))
::
Zülfü Livaneli bir konuda haklı.
Birileri ileride bizler ve sizler için "Bunlar BİTKİ CESETLERİ ve hayvan cesetleri ile besleniyorlarmış diyecekler" derken haklı.
Çünkü sizler de bitkilerin cesetleri ile besleniyorsunuz.
::
Biz ise sadece Evrimin bizleri bitki ve hayvan cesedi yememiz şekilde üretmesine karşı gelmiyoruz, hepsi o kadar.
Doğanın işleyişi böyle.
Yoksa... evrim insanları da tıpkı goriller gibi otçul yapardı.
Yazılarınızı gerçek bir internet trollü edasında yazıyorsunuz. Belki de ondan dikkate alınmıyordur. Bence biraz üsluba dikkat etmelisiniz.
Zülfü Livaneli'nin sözlerinde bitki cesedi vs. yazmıyor. Gözleri ve yavrusu olan memelileri katletmekten bahsediyor. Boş yapmanın manası yok.
Evrimin bir çıkış noktası vardır evet. Tıpkı evren gibi. Ancak tıpkı evrende olduğu gibi evrim de kaos ve karmaşadan beslenir. "İnsan hayvanının" geçmişte ve gelecekte et tüketecek olması evrime sarılarak savunulacak bir durum değildir. Günümüzde her yıl sistematik olarak katledilen 100 milyar kara ve deniz canlıları gerçeği var.
Bitkilerin memeliler gibi güçlü bir sinir sistemi olmadığı gerçeği çok açık. Ayrıca acıdan kaçınma şekilleri daha çok kimyasal işleyen süreçler. Eğer bitkilerin tıpkı memeliler gibi acı çektiği bilimsel olarak kanıtlanırsa birçok veganın frutaryen olacağına eminim. Peki siz aynı hassasiyeti gösterip vegan olacak mısınız ?
Vakit yaratıp "Earthlings" ve "Cowspiracy" gibi belgeselleri izlemenizi tavsiye ederim. İyi günler.
ayazkentli
08-10-2018, 15:22
Belgeseller ya da filanca biliminsanının araştırmaları falan benim zerre umrumda değil.
Para ile ne biliminsanlarına araştırma yazıları yazdırılıyor haberiniz yok sanırım.
Falancanın, filancanın araştırması ya da yanlı (!) çekilen belgesellere falan hiç inanmam, itibar etmem.
Onları geçin.
(Eğer illa araştırmalara ve belgesel ya da biliminsanlarına önem veriyorsanız, vegan ve vejeteryan tarzı beslenmenin nasıl sağlıksız olduğunu yazan, araştıran, savunan, belgeselleri olan binlerce biliminsanı var. Onlara niye inanmıyorsunuz?)
Dedim ya... herkes işine kim gelirse onlara inanıyor, o taraftaki biliminsanlarının düşüncelerine katılıyor.
Ben hiç birine katılmıyorum ve dediğim gibi DOĞA BİZLERİ NASIL İŞLEMİŞSE ona bakıyorum.
Bunun dışındakiler benim için laf-ı güzaftır.
::
İsteyen istediği gibi beslenir. Buna hiç birimiz karışamayız.
Ben sadece bu konudaki düşüncelerimi yazıyorum.
Yoksa kimseyi ikna etmek gibi bir derdim falan yok.
İsteyen hayvansal değil ve hatta isterse bitkisel de beslenmeyip sadece su içerek yaşasın kimseyi ilgilendirmez.
Bu dünyada sağlıklı diye toprak yiyen insanlar da var.
Kim ne diyebilir ki.
Ekolojik çöküş ve yokoluştan kendimizi kurtarabilmek amacıyla radikal değişimleri gerçekleştirebilmek için şunun şurasında en iyi ihtimalle birkaç yılımız kaldı. Vegan beslenen bir insan her gün 4165 litre su, 9 kilogram CO2 eşdeğeri, 3 metrekareye yakın ormanlık arazi, 20 kilo tahıl tasarruf ediyor ve her gün, duyguları olan bir canlıyı ölümden kurtarıyor. İleride bizi nelerin beklediğini biliyorsak eğer, veganlıktan başka hiçbir seçeneğimiz olmadığını görürüz.
Chris Hedges
İnsanlık asırlardır hayvanları öldürüp yiyor.
Geldiğimiz nokta ekolojik bir çöküş.
Demek ki başka şeyler yapmak lazım.
Hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuç edeceğini sanmak aptallıktır.
Aptallardan olmayı reddedebilecek insanlar lazım.
Çoğu zaman vegan olduğumu belirtmezdim ancak bu durum yavaş yavaş değişti. Artık bundan bahsetmenin tam zamanı çünkü veganlık devrimci anlayışın bir parçası –merhamete dayalı ilişki kurma yolları ararken, yalnızca insanlarla değil, bu gezegeni paylaştığımız diğer canlılarla da merhamete dayalı bir ilişki biçimi nasıl geliştirebiliriz sorusunu sormamız ve bunun için de kapitalist endüstriyel forma dayalı gıda üretimine meydan okumamız gerekiyor.
Angela Davis
681633
Angela Davis
Komunist düşünür ve aktivist
Bu video vejeteryanlık tanımı yapılmadan 500 yıl önce Tüm Zamanların en dahi insanı Leonardo da Vinci’nin vejeteryan olduğu ve bir çok deha, bilim insanı, dini lider ve düşünürün vejeteryan olduğu anlatılıyor.
Benim için Leonardo, Lev Tolstoy, Gandhi nin vegetarian olması yeterli referans.
Zeka ve öngörüleri güçlü insanlar.
https://youtu.be/uXQQ8UweBHA
Şimdi bu insanlar dururken sanayi et , tavuk, balık ve yumurta üreticilerinin sponsor olduğu araştırma sonuçlarına mı kanacağım.
Yaşamak için yiyin, yemek için yaşamayın.
Veganlara sataşmalar devam ederken
682803
Dr. Ellsworth Wareham , 1958 den bu yana vegan olan, hala doktorluk yapan arkadaşımız.
:)
ayazkentli
27-10-2018, 16:10
Eee.. ne var bunda?
Vegan olduğu için 100 yaşını aşmış, veganlık iyidir demek mi bu şimdi?
Ona bakarsanız et ve diğer tüm hayvansal besinleri yiyen benim büyük annaannem 108 yaşında ölmüştü.
100 yaşını aşmış ve vegan ve vejeteryan olmayan bir dünya insan var.
Bu mantıktan yola çıkarsak, veganlıkla sağlıklı yaşamak ya da uzun yaşamak arasında bir alaka yok anlamına gelir.
Ayrıca doktor olup da veganlığın ve vejeteryanlığın çok sağlıksız olduğunu yazan, söyleyen binlerce doktor var.
Onları ne yapacağız...!?
::
(Ayrıca bir üstte üstün zekalı insanların vegan olduklarından dem vurmuşsunuz ama vegan olmayan binlerce aynı üstün zekaya sahip insanlar da var. Bu verdiğiniz MANTIK bence çok yanlış. Çünkü her iki durumda da olan insanlar var ve bu da bize belirli bir durumu kanıtlamaz. Tezler birbirlerini çürütüp duruyorlar çünkü).
1 Kasım - Dünya Vegan Günü . Kutlu olsun. ❤
(https://veganlik.org/etkinlik/)https://www.facebook.com/events/405796469953801/
683258
Ankara Dünya Vegan Günü Etkinlikleri Programı
1 Kasım Perşembe:
17.30 – Kuğulu Park: Çorba, balon ve bildiri dağıtımı
19.30 – Altıüstü Bar: Veganlık (https://veganlik.org/nedir/) Sunum
2 Kasım Cuma:
19.00 – Veganka (https://veganlik.org/mekanlar/veganka/): Bisiklet spor (https://veganlik.org/sporcu-vegan/)cusu Berk Okyay (https://veganlik.org/vegan-bisikletci-berk-okyay/) ile Söyleşi
3 Kasım Cumartesi (Turuncu Sanat)
14.00: Antimilitarizm, Queer Teori ve Veganizm
16.00: Ekofeminizm
17.30: Açık Mutfak
19.30: Dr Emine Ayhan ile Veganlık ve Sağlık (https://veganlik.org/vegan-saglik/)
4 Kasım Pazar (Haymatlos)
11.00: Vegan Kahvaltı
14.00: Kuki Veterinerlik Hayvanlara İlkyardım Atölyesi
16.30: Dominion Film (https://veganlik.org/filmler/) Gösterimi
19.00: Fotoğraflarla Hayvan Hikayeleri
21.00: Kapanış Partisi – Konser
.
80 yaşındaki Raw vegan Mimi Kirk da böyle görünüyor.
683345
Bir de bazı kişiler var ki kendini "eşref-i mahlukat" sayıp diğer mahlükları doğrayıp yeme hakkı görüyor kendinde.
Kimseyi ( insan veya hayvan) kesip , biçip doğrayıp yok etmeyen neden acaba daha şerefli olamıyor ?!
İsra suresi 70. ayette "İnsanları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık." ifadesi var.
Burada “birçoğu” ifadesi bazı varlıkların insandan daha üstün olduğu manası çıkmaz mı?
ayazkentli
04-11-2018, 15:19
Bazı mahluklar da güzelim bitkileri kesip, biçip, ezip, doğrayıp, pişirip katledip öldürüyor ve afiyetle yiyorlar.
Onları ne yapacağız...!?
Onlar da aynı diğer canlılardan zerre farkları yok biyolojik ve canlılık açısından.
Bitkilerin katledilmesini ne yapacağız...!?
Bitkileri katlet sağlıklı yaşam adına ama hayvanlara dokunma...!!
Bu nasıl ikiyüzlülük böyle?
Ben de bunu bir türlü anlayamıyorum.
Tekrar üstüne basa basa söylüyorum.
Bir hayvan ile bir bitkinin arasında canlılık yönünden hiç fark yoktur. Gerisi masaldır, laf-ı güzaftır.
its_just_a_ride
04-11-2018, 20:11
Bazı mahluklar da güzelim bitkileri kesip, biçip, ezip, doğrayıp, pişirip katledip öldürüyor ve afiyetle yiyorlar.
Bir hayvan ile bir bitkinin arasında canlılık yönünden hiç fark yoktur. Gerisi masaldır, laf-ı güzaftır.
Elinizde bu konuyla alakalı bilimsel veri var mı? Varsa buradakileri de aydınlatınız.
Öte yandan bitki bazlı beslenmeyle hayvansal beslenme çektirdiği acı (suffering) bakımından özünde diyelim ki aynı. Hangi beslenme türü daha çok çevresel yıkıma sebep oluyor bence biraz onu araştırın. Hala kendi diyetinizi aklama derdindesiniz. Burada söz konusu olan Dünya ve de onun içinde yaşayan tüm ekosistem. 70-80 yıllık ortalama insan ömrüyle ve de "ömrünüzle" kıyaslanamayacak bir çevresel etkiden bahsediyoruz.
Netflix'ten "Cowspiracy"ı izleyin. Eğer tarafsız kalabilirseniz.
ayazkentli
04-11-2018, 23:17
Dünya nüfusunu 450 milyon civarına indirmeyi planlayan küresel ailenin sahibi olduğu Netflix sitesinin film-dizi propaganlarını hiç ciddiye bile almam.
("Ben bu konuda bilimsel veri diye dünyaya sunulan her iki taraftaki raporlara bakmam. Doğa bizi nasıl şekillendirdi ise ona bakarım" diye daha önce yazmıştım).
its_just_a_ride
04-11-2018, 23:53
Dünya nüfusunu 450 milyon civarına indirmeyi planlayan küresel ailenin sahibi olduğu Netflix sitesinin film-dizi propaganlarını hiç ciddiye bile almam.
("Ben bu konuda bilimsel veri diye dünyaya sunulan her iki taraftaki raporlara bakmam. Doğa bizi nasıl şekillendirdi ise ona bakarım" diye daha önce yazmıştım).
Tamam :).
Ercan ALBAYRAK
05-11-2018, 13:58
sağlıklı insan aklıyla kavranamayan her şey zırvadır, bilimsel terimlerle dile getirilse bile.
Cümleye "BEN" ile başlayıp... kendinibeğenmişliğin zirve noktasına varan herkes... ben mekezcidir.;)
Kendini Dünyanın Merkezi sanan değerli ve çok kıymetli şahsiyetler şunu bilin isterim - Dünyanın zaten bir merkezi var, o siz değilsiniz.
Kimi ve neyi kaale alıp almadığınızın bir önemi yok...
Veganlık diye bir akım var, etik görüş ve tutum sergileyen nazik ve kibar insanlar. Bazıları ama hepsi değil, bizim gibi tatlı su veganları :p
Bir de militan veganlar var, ekstremistler ;)
Benim mentor ( akıl hocası ) diyebileceğim kişi öyle biri ... Buyurun :
683408
https://www.youtube.com/watch?time_continue=5&v=vg3faNg8X9Y
Nasılmış:confused::D
ayazkentli
05-11-2018, 16:12
O BEN kelimesi cümleye BEN ile başlamak değildir ki.
Sizin ki ajite etmek olmuş. :))
::
Ayrıca...
Ben (!) hayvanların hissetmediğini ne zaman söyledim ki...!?
Tam aksine... "BİTKİLERİN DE HİSSETTİĞİNİ" söyledim.
::
Kendimi hiç bir zaman dünyanın merkezi falan sanmadım. Onu nereden çıkardınız şimdi?
Elif Şafak'ın yıllar önce veganlıktan tekrar hayvansal gıdalara dönüşü ile ilgili bir röportajı var internette. Onu okuyun bence.
O diyor ki... "Biz veganlar ve vejeteryanlar kendimizi çok özel insanlar gibi görürdük, bununla gurur duyardık, diğer insanlardan daha bir farklı konumda olduğumuza inanıyorduk (İster istemez öyle duygulara kapılıyorduk)"" gibi açıklamaları var.
Yani... "Kendimizi azınlıkta görüp, bunun avantajını kullanıp (!) hayvansal gıda tüketen diğer insanlardan ayırıp, dünyanın merkezine koyuyorduk" şeklinde açıklamaları var.
Bence siz olayı karıştırıyorsunuz.
Bazen cümlelere/yazıya "BEN" ile başlamak "BEN MERKEZCİLİK" değildir.
Benim bu konudaki düşüncelerim en başından beri bellidir. Dünyaya empoze edilen görüşler benim zerre umrumda değil bu konuda.
Ben, doğa bizi nasıl evrimleştirmiş ise, nasıl şekillendirmiş ise ona bakarım.
Doğa biz insanları "HEPÇİL" evrimleştirmiştir.
Bundan gerisi benim için laf-ı güzaftır.
İsmail Kuzucu
05-11-2018, 16:29
Şimdi bitkiler düşünüp, sesleri duyup, algılayıp, hissedip, akıllı olup davranmıyorlar mı?
ayazkentli
05-11-2018, 16:46
İsmail bey,
Bu konuda bu sitemizde bir başlık bile var.
Üyelerimizin bazıları çiçek veya meyve vermeyen bitkilerine öfke ile bağırdıklarını ya da tam tersine bazıları da sevecenlikle konuştuklarını, muhabbet ettiklerini ve bundan sonra bitkilerinin bol çiçek veya meyve verdiklerini falan anlatıyorlar.
Hepimizin çevresinde böyle insanlar, yakınlarımız, komşularımız vardır.
Çiçekleri veya ağaçları ile sanki kuzusuyla, kedisiyle muhabbet eder gibi sohbet eden tanıdıklarımız var. :)
İsmail Kuzucu
05-11-2018, 17:27
Memlekette zaten cinsiyet, ırk, dil, sağ, sol derdi var birde beslenme çıkmasın. Biri ot yemiş diğeri kebap, biri ayran içmiş diğeri rakı.. Beslendiğimiz sürece bir sıkıntı var mı?
Vegan olunabilir, haklı yanlarıda vardır fakat hayvanlar gibi değiller denilirse benim için sıkıntı olur. Bende her sabah bitkilerde konuşurum mesela, onlarda hayvanlar kadar hisseder, tepki gösterir algılar..
Bunlarıda videolarla ekleyebilirim buraya.
its_just_a_ride
05-11-2018, 18:11
@ayazkentli, @İsmail Kuzucu, burası "veganlık", "etçillik" tartışma platformu değil yalnız. Başlığı amacından saptırmamakta fayda var. Arzu ederseniz "Hayvansal Beslenme" şeklinde başka başlık açıp orada faydalarını ve övgülerinizi paylaşabilirsiniz. Forum içerisinde vegan beslenme ve yaşam biçimiyle alakalı bilgi edinmek isteyenler bu başlığa girip de bir yığın tartışma okumamalı diye düşünüyorum. Yoksa istendikten sonra bu konuyu sayfalarca tartışabiliriz.
İsmail Kuzucu
05-11-2018, 18:21
Mesajlarımın neresinde vegan karşıtı veya hayvansal beslenme destekli cümle vardır? Birde konu sadece veganlık ise sadece veganlık ile ilgili konuşalım. Siz cümle içinde et, süt derseniz vegan olmayanlarında yazma hakkı doğar.
Şimdi bitkiler düşünüp, sesleri duyup, algılayıp, hissedip, akıllı olup davranmıyorlar mı?
Memlekette zaten cinsiyet, ırk, dil, sağ, sol derdi var birde beslenme çıkmasın. Biri ot yemiş diğeri kebap, biri ayran içmiş diğeri rakı.. Beslendiğimiz sürece bir sıkıntı var mı?
Vegan olunabilir, haklı yanlarıda vardır fakat hayvanlar gibi değiller denilirse benim için sıkıntı olur. Bende her sabah bitkilerde konuşurum mesela, onlarda hayvanlar kadar hisseder, tepki gösterir algılar..
Bunlarıda videolarla ekleyebilirim buraya.
its_just_a_ride
05-11-2018, 18:45
Mesajlarımın neresinde vegan karşıtı veya hayvansal beslenme destekli cümle vardır? Birde konu sadece veganlık ise sadece veganlık ile ilgili konuşalım. Siz cümle içinde et, süt derseniz vegan olmayanlarında yazma hakkı doğar.
Ne alakası var? Konuyla ilgili açıklık getirirken yasak kelimeler mi koyacak kişiler kendilerine? Et ve süt tüketiminin kişisel ve çevresel zararlarını belirtirken elbette bunları değerlendirecek. Aynı mantıkla ne belgesel çekilsin öyleyse ne de kitap yazılsın. Böyle bir şey yok. Ayrıca vegan yaşamı tercih eden insanlar dünya'yı, yaşamı sevdikleri ve bu dünya'ya hükmeden değil olsa olsa bir parçası olduklarını düşündükleri için böyle bir yaşamı tercih ediyorlar. Bu itici yaklaşıma ne sebep oluyor bu da ayrı ilginç bir durum. Suçluluk mudur yoksa savunma içgüdüsü müdür bilemedim.
Şimdi bitkiler düşünüp, sesleri duyup, algılayıp, hissedip, akıllı olup davranmıyorlar mı?
Kurduğunuz cümle gayet de spekülatif. İnsanlık olarak canlı yaşamıyla ilgili hali hazırda bilgilerimiz hala sınırlı. Kimse bitkiler için algıdan yoksun tanımlaması yapmadı. Yukarıda kastedilen, 1 tonluk bir boğanın gırtlağını bağırtarak kesmekle bir marulu bıçakla doğramanın arasında bariz farkların olması. İkisi de acıyı eşit hisseder diyorsanız bildiğiniz yoldan gidin zaten.
its_just_a_ride
06-11-2018, 10:18
Konunun tartışma ekseninde devam etmeyeceğini umarak bir infografik paylaşmak istiyorum. Geçmişteki mesajlarda tekrar tekrar paylaşıldığı oldu.
683439
Dünyadaki bitmek bilmeyen hayvansal gıda talebi nedeniyle yürütülen endüstriyel hayvancılığın yarattığı çevresel tahribat ortada. Esas bundan ötesi lafügüzaftır :). Bundan sonra bu başlık altında "beni herhangi bilimsel veri alakadar etmez" diyenlerin "düz dünyacı"lardan farkı yoktur. Dikkate almaya dahi değmez.
ayazkentli
06-11-2018, 12:28
Son mesajınız da olmak üzere, söylediklerinizin hepsi ne yazık ki laf-ı güzaftır.
Hiç bir anlamı yoktur.
Çünkü DOĞA bizi nasıl evrimleştirdi ise ona göre yaşamak zorundayız.
En büyük BİLİMSEL KANIT doğanın bizi nasıl evrimleştirdiğidir.
Hem doğal yaşama inanıyoruz diyeceksiniz ama hem de doğanın bizi evrimleştirdiği yaşam şekline ters davranacaksınız.
Bu siteye üye olup, bahçelerimizde domates, biber yetiştirip yemekle "Doğal yaşıyoruz, organik yaşıyoruz" diye paylaşımlar yapıp, sonra da doğanın bizi hepçil dizayn etmesine aldırmayıp, tekil beslenmek nasıl doğal yaşam oluyor? doğrusu çok merak ediyorum.
Bu çelişkidir ve o nedenle "Ötesi laf-ı güzaftır" diyorum.
Doğa ne diyorsa o.
Sizler nedense ısrarla bunu görmemeye çalışıyorsunuz. Çünkü bunu gördüğünüz an "Tekil beslenmenin" doğaya aykırı olduğunu kabul etmiş olacaksınız.
Bu nedenle de, dünyadaki tüm veganlar ve vejeler bunu görmezden geliyorlar ve ısrarla bu noktaya değinmemeye çalışıyorlar.
Bunun adına halk arasında şark kurnazlığı deniyor. :))
Ercan ALBAYRAK
07-11-2018, 12:54
Bitkisel beslenme dendiğinde hemen gardını alan arkadaşlar, sistemin bir çok kanalla dayattığı "sağlıklı, dengeli" veya "yeterli" beslenmeye bu kadar sahip çıkmak yerine bitkisel beslenmeyi eleştirmek yerine, yok diş yapımız, yok bağırsak sistemimiz diyerek yarım yamalak bilgilerle eleştireceğinize insan sağlığını etkileyen, stresi, insan yaşamını etkileyen toplumsal mobbingi, ağır çalışma koşullarını, iş kazalarını, işlenmiş gıdaları, kimyasallarla dolu yiyecekleri **** hastalığa tedavi amaçlı yaklaşan modern tıbbı neden eleştirmiyorsunuz. Neden mi? İnsanlar kendilerini tamamıyla çoğunluğun fikrine göre yönlendirmekteler, çoğunluğun fikri doğru olmalı!
Musa Gündoğan
07-11-2018, 15:15
1-cahille tartışmayacaksınız
2-veganla tartışmayacaksınız
3-inananla tartışmayacaksınız
bu 3 ünde kesinlikle galip gelemezsiniz hele bu 3 ten 2 si bir kişide bulunuyorsa kesinlikle tartışmaya girmeyin üzülmeyin derim.
birbirinizi de inandıklarınız hakkında lütfen ısrarcı olmayın karşı tarafı ikna etmeye çalışmayın
Et Bağımlılık Yapar
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim üyesi ve Başhekim Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Halit Yerebakan et tüketiminin özellikle artığı bayram döneminde gözardı edilen bazı bilimsel gerçeklere dikkat çekti:
ET BAĞIMLILIK YAPAR!
Doç. Dr. Yerebakan yemek kültürümüzün çok önemli bir unsuru olan “et ve et ürünlerinin tüketimi”yle “erken ölüm” bağlantısını ve toplumumuz için vazgeçilmez olan bu besinle ilgili neler yapabileceğimizi anlattı.
Sebze, meyve ve baklagiller gibi besin değeri yüksek gıdalar içeren bir beslenme düzenine aniden geçtiğinizde anlamsız bir yorgunluk hissettiğiniz oluyor mu?
Belki de kendinize soruyorsunuzdur ¨acaba yeterli besleniyor muyum?¨ diye.
Saydığım besin değeri yüksek gıdaların toksik etkisi yoktur, kırmızı et gibi değildir kısaca.
Biraz abartılı bir tabir olsa da hayvansal gıda yediğinizde kendinizi adeta zehirliyorsunuz (iyi huylu zehir diyelim) ve diğer zehirler gibi (sigara, alkol) bu da size kendinizi iyi hissettiriyor!
Hayvansal gıdalar sindirilirken açığa toksik metabolik maddeler çıkar, ve damarlarınızda gezmeye başlar, ne zamanki hayvansal gıdaları aniden azaltırsınız o zaman adeta diğer bağımlılıklarda olduğu gibi çekilme bulguları gün yüzüne çıkar.
Besin değeri yüksek gıdalara ani geçişin oluşturduğu yorgunluk-bitkinlik hissi işte bundan kaynaklanıyor.
Hipoksantin adı verilen madde etin uyarıcı ve tatmin edici etkilerinden sorumludur.
Yani, beslenme düzeninizden eti çıkarttığınızda oluşan ¨bir şeyler eksik¨ hissinin sebebi etin sindiriminde açığa çıkan bu maddedir.
Bu madde eti oluşturan kas hücrelerinde bulunur ve et yaşlandıkça-dinlendirildikçe artar.
Kimyasal yapısı kahvedeki kafein veya kakaodaki teobromin ile aynı olup etkileri de benzerdir. Bunların hepsi sinir sistemi uyarıcıları olup bağımlılık yaparlar.
Nasıl ki bazen çikolata ararsınız veya kahvesiz yapamazsınız, işte benzer bir etki ile et de bağımlılık yapar ve onsuz yapamayabilirsiniz.
KENDİ ELİMİZLE ERKEN ÖLÜME DAVETİYE Mİ ÇIKARTIYORUZ?
Kırmızı et ve ölüm arasındaki ilişkiyi değerlendiren 2012 yılındaki bir çalışma medyada çok yankılandı.
Hatta dünya basınında ¨Kırmızı et ölüm araştırması¨ ve ¨Kırmızı et sizi öldürür¨ gibi atılan manşetlerle bilim ve haber detayı uyumsuz olarak servis edildi.
Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü tarafından yapılan bu araştırmaya göre her gün ekstra bir öğün işlenmemiş kırmızı et (kasaptan bütün et kestirilerek alınan), erken ölüm riskini %13 arttırdığı gösterildi.
Aynı araştırma işlenmiş kırmızı etlerin (salam, sosis, sucuk, vb.) ise %20 arttırdığını göstererek ciddi bir korku fırtınası estirdi.
Araştırma 121 binden fazla kadın ve erkeğin 24 yıl süreyle takip edilerek yapıldı.
Araştırma süresince her 4 yılda bir beslenme alışkanlıkları kaydedilmiş ve çalışma süresince yaklaşık 24 bin insan hayatını kaybetmiş.
Araştırma sonuncun verdiği bilgiye göre daha fazla kırmızı et yiyen bireyler daha erken ölmüşler. Araştırmaya katılanların yaş ortalamasının 50 ve yenilen etin ise günlük 100gr’lık normal öğüne ilave 100grları değerlendirmeye kattığını belirmek gerekir.
Günümüze kadar yapılan en kapsamlı ve uzun süreli araştırma bu olduğu için sonuçlarına kulak vermek gerekir.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/halit-yerebakan/2016/09/14/kirmizi-et-bagimlilik-yapabilir
https://www.youtube.com/watch?v=yeES8Afn498
:)
Burada masum ve terbiyeli bir şekilde veganlığı anlatıyoruz.
Bakınız yurtdışında et yiyenlerin işlediği ayıbı yüzlerine nasıl vuruyorlar:
683491
Empati yapmayı kolaylaştırmak için.
Ambalajın içindeki et sizinki olsa ne hissederdiniz :confused:
683492
Eskiden Komünistlerden nefret edilirdi şimdi çevrecilerden :)
Nefreti kışkırtan ise aynı grup, çıkarlarının zarar göreceğini düşünen emperialisler ve onlara körü körüne itaat eden kitleler :)
ayazkentli
08-11-2018, 11:32
Burada masum ve terbiyeli bir şekilde veganlığı mı anlatıyorsunuz...!?
Sn. Jezebel kusura bakmayın ama hiç de masumane anlatmıyorsunuz bazı mesajlarda.
Öyle paylaşılan yorumlar var ki, laf aralarında çaktırmadan biz HEPÇİLLERE vahşiler, katiller, hayvan katilleri gibi hakaretvari yorumları ve saldırıları uzun bir süre izledikten sonra zaten bu konuya yazmaya başladım.
Kusura bakmayın da... hiç de masumane değil bazı (!) yorumlar.
İsterseniz vegan arkadaşların yazdığı bazı yorumların içinde bizlere katliamcılar gibi saldırı kelimelerini listeleyeyim.
Belki farkında değilsinizdir ama büyük hakaretvari kelimeler var.
Yani... hiç de öyle masumane anlatımlar falan değil vegan arkadaşların bazı yorumları...
1. sayfadan itibaren biraz dikkatli göz ile tekrar bir okuyun bazı yorumları, o zaman ne dediğimi anlarsınız.
Eğer veganlar aptal olsaydı bu insanlar da öyle olurdu
683503
Öyle mi ?!
Ama zeka ve üstünlük konusunda kendini altın standart sanan Karatay ve zavallı takipçileri nasılsa bir sürü Nobel ödüllü kazanmış Kişilermişcesine şişinir dururlar.
Karatay “Sihirli kavalcı “ masalındaki kavalcı gibi takip edenleri ölüme götürüyor.
Kırmızı et ve yağ ile beslenen zeki insanlar tez zamanda kalp krizi, inme geçirip hakkın rahmetine kavuştukları için aleyhine ifade veremiyorlar.
Herkes kendine benzeyeni sever derler :)
Haşa bu kabalık ve patavatsızlıkta, sürekli genelleme yapan, kişiye benzemek istemem :)
Beslenme bilimi kimsenin tekelinde değil. Hepimizin genleri bu kadar farklıyken Karatayın kafasındaki dar kalıplara sığmamız beklenemez :)
1 kişiyi 1 yıl beslemek için ihtiyaç duyulan toprak:
Vegan: 650 metrekare.
Vejetaryen: Bir vegan için gerekenin 3 katı kadar.
Et tüketen: Bir vegan için gerekenin 18 katı kadar.
https://veganlik.org/cevre/
Boşuna yazıyorum biliyorum, ama ne yapayım, dayanamıyorum.
Zamanında Kopernik ve Galileye ve hatta Teslaya da gülmüşlerdi, hatta Sokratesi suçlu bulup baldıran zehiriyle öldürdüler.
Bu onların söylediklerinin gerçek olmadığını göstermiyordu.
Haşa, o insanların tırnağı bile olamam, sadece gerçeği söylemekte inat eden kişiyim.
Sevgiyle ve sağlıkla kalın.
su teresi
29-11-2018, 19:49
Merhaba Jezebel boşuna yazmıyorsun en azından yapman gerekeni yapmış olmanın rahatlığı ve huzuru da yeterli, veganlık etik açıdan anlatıldığında vicdanlarda, ne hikmetse hazzın önüne geçemiyor ve bu tartışmaya girmeyeceğim tamamen etik nedenlerle 2013 yılından beri ben ve ailem vegan. ukalaca algılanacak olsada yapacağım paylaşım etik ahlakı boşverip kendi sağlıkları açısından irdelemeleri ve dikkat etmeleri adına olacak. böyle yazıncada sanki lutfediyormuşum gibi oldu, öyle değil yani hadsizlik etmeyi düşünmedim. ilk linkte deli dana hastalığı hakkında bir yazı hastalığın seyri gelişimi ingilterenin bu konuda aldığı önlemler ve sonuçta bu hastalık tedavisi olmayan ölümle sonuçlanan ve dünya üzerinde hastalığın önüne geçilemediği vs. ve bazı avrupa ülkeleri ingilterede yaşayan en az 6 ay dahi kalmış insanların kan vermesi yasak bu yasak halen devam ediyor.kızıl haç bu insanlardan kan bağışı kabul etmiyor, neden? deli dana taşıyıcısı olması açısından. deli dananın insanlardaki versiyonuna alzymer demans denilmekte 2 ve 10 yıl içersinde ölümle sonlanmakta. delidananın insandaki adının 3 farklı isimle tanımlanması halkta et tüketimini yok edip et endüstrisine bu işten kazanç saylayan kartellere zarar vermemek ve demans alzymer adına üretilen hiçbir faydası olmayan pahalı ilaçları tükettiren ilaç kartellerinin kesesini doldurmak. yapay et için yapılan çalışmalar hayvanların bu delidanaya sebep olan virüsün önüne geçilemeyeceğinin anlaşılmış olmasındandır. dünyada tüm ülkelerde hızla yaş aralığı daha aşağı düşmeye başlayarak yayılmakta. neyşınıl coğrafide dünyanın değişik bölgelerinde hayvanların tüm kanı çekilerek öldürülmesine tanık olanlar bunun uzaylı saldırısına dahi yorumlamışlar araştırmalar sonucu olayın gizli yürütülen deli dana araştırması olduğu ortaya çıkmıştı. yaşlı bakım evlerinde bulunan alzymerlı yaşlıların sayısı benim çalıştığım dönemde bir katta sadece kadın sayısı 87 idi bu sayı sadece bir bakım evine ait yer olsa sayı daha artacak ki devletin huzur evlerinde kapasite yetmiyor sıra bekleyenlerin sayısı oldukça fazla. gerisini siz hesaplayın. dünya nufusunu 500 milyona indireceğiz diyen bill gates boşuna konuşmadı.
Veteriner.CC - Hastalklar - Deli Dana (BSE) Hastal (http://www.veteriner.cc/hasta/bse.asp)
Deli Dana Nedir, Belirtileri ve Tedavisi (http://haberciniz.biz/deli-dana-nedir-belirtileri-ve-tedavisi-2135930h.htm)
burada ise farklı bir isimle tanımlanan delidana hakkında bazı üyelerin paylaşımları mevcut.https://eksisozluk.com/creutzfeldt-jacob-hastaligi--3501353?p=2 orada bahsedilen bir link
http://www.itfnoroloji.org/infeksiyon/infection.htm
burada yine hastalık hakkında bir paylaşım http://www.kadinlariz.com/saglik/genel-saglik-bilgileri/deli-dana-hastaligi-nedir.html
ki nette yığınla bilgi mevcut.
Sn. su teresi, Türkiyede Alzheimer Hastalığından ölen kimselere "doğal ölüm" olarak düşünüldüğü için otopsi yapılmıyor.
Kaçının aslında Jacob-Creutzfeldt Hastalığı(Deli Dana) olduğu anlaşılamıyor bile. Tanı koymak için beyin dokusunda " prion" tespit etmek lazım.
Hal böyleyken çılgınca et ithalatına ve et tüketimine devam eden toplum kendi kuyusunu kazıyor.
Jacob-Creutzfeldt Hastalığı (Deli Dana)' ın uzunca bir kuluçka dönemi var, tüketilen hangi etten bulaşmış olduğunu tespit etmek mümkün değil.
Aklın yolun bir, et y e m e m e k.
Ama kalbine giden yolun mideden geçtiği bir millete bunu nasıl anlatacağız:confused:
Beyin dokusunu usulüne uygun kullanmayıp birilerinin yarım yamalak bilgi ve fetvalarına tabi olmak varken :confused:
Netekim birisi kafasını kırmak istiyorsa kıracaktır, kimse mani olamaz.
Anlamak isteyen zaten gayret gösterir ve öğrenir.
Kimse hakettiğinden fazlasına sahip olamaz.
CornusMas
30-11-2018, 21:53
Türkiyede Alzheimer Hastalığından ölen kimselere "doğal ölüm" olarak düşünüldüğü için otopsi yapılmıyor.
Kaçının aslında Jacob-Creutzfeldt Hastalığı(Deli Dana) olduğu anlaşılamıyor bile. Tanı koymak için beyin dokusunda " prion" tespit etmek
"National Institue of Neurological Disorders and Stroke"un web sitesinden JCD ile ilgili iki cümleyi paylaşmak isterim:
Typical onset of symptoms occurs at about age 60, and about 70 percent of individuals die within one year.
Some symptoms of CJD can be similar to symptoms of other progressive neurological disorders, such as Alzheimer’s and Huntington’s disease. However [...] it also tends to cause more rapid deterioration of a person’s abilities than Alzheimer’s disease or most other types of dementia.
Bu nedenle Alzheimer ile CJD'nin konunun uzmanları tarafından kolayca birbirine karıştırılmayacağını düşünüyorum. Alzheimer ilaçlarına tepki vermeyen hızlı bilişsel kayıp bulgusu kanımca doktorların dikkatini çekecektir.
Vegan/Vegan olmayan beslenme alışkanlığı hakkında bu forum başlığındaki tartışma zaman zaman hararetlense de farklı bir konuda bildiklerimizi tazelemek için çok faydalı oluyor. Omnivor beslenme alışkanlığım var, liseden beri evrimin bizi bu yola soktuğunu düşünürdüm. Meğerse Homo sapiens'in Omnivor mu yoksa Herbivor mu olduğu iki tarafın da iddia ettiği kadar açık değilmiş.
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3329511/
https://www.ninds.nih.gov/Disorders/Patient-Caregiver-Education/Fact-Sheets/Creutzfeldt-Jakob-Disease-Fact-Sheet
su teresi
01-12-2018, 14:25
İnsanın etçil olduğunu iddia etmesi ki yıllarca bu konuda hiç kafa yormamış olan ben dahi ne büyük cüret. Adilmiyiz gerçekten, belirli süre sonrasında dondurmadan tuzlamadan dahası yemek için yakalayıp öldürmeden çiğneyebilmek için parçalamadan en az bir saat sindirebilmek için pişirmeden tüketemeyeceği eti sadece o an doymak amacıyla doğası şartları gereği yakalayıp dişleriyle pençeleriyle parçalayıp çiğ tüketen sindiren hayvanla aynı kategoridemiyiz etçilmiyiz. Bu ne büyük iki yüzlülük. Damak zevki hazzı için seçenekler olduğu halde keyfi sistemin tuzaklarıyla et tüketmeye teşvik edilen belirli periyodlarla bazen yararları bazen zararları arz talebe -rant-göre pompalanan et.
işin ilginç yanı sevgili kutsal inekler bunu insanoğunun gözüne sokmuş 100 yıl önce adı konan alzymera, demansın erken evrelerinde kategorilendirilen isimler her neyse, inekler sonrasında geyik koyun vs başka hayvanlardada görülmüş insanda belirtileri tanımlanmış yayılması durdurulamıyor ve hala bunlara rağmen onca tedavi çalışmaları ve tutarsız araştırma sonuçlarıyla -oyalama- bu basit oyalama değil yılları bulan bulacak olan kazan-kazan, sen hastalığı devam ettir ben tedaviyi. kendilerine hizmet eden araştırma merkezleri üniversitelerde labarotuavrlarda değişik proteinlerden farklı tanımlamalarla hastalıklar üretip -farklıymış gibi-algıyı et tüketiminden uzaklaştırmak gerçekten işe yarıyor.
hadi onu geçtim sütten kesilip 3-5-7-10 yaşında bir çocuğun herhangi bir hayvanı yakalayıp çiğ tüketebilirmiş gibi herhangi bir bakteri virüse maruz kalmadan hastalanmadan bu şekilde sağlıklı kalabilirmiş gibi insanlığın tarihini irdeleyip varsayımlarla etçil -olması gerek olmak zorunda 46 denek var maymunları inceledik araştırdık rahatlıkla pişirip ama, -çiğ değil- tüketebilirsiniz diyen bilim- adı altında bilimsel çalışma sunmakta modern guzide insana özgüdür. etçillik deneylerle ispatlanmak zorunda zaten mazallah insanoğlu bitkilere yönelir kolay sindiriyorum diye tüm sistem çöker nemelazım. koy 3 yaşında çoğuğun önüne bi parça çiğ et biraz üzüm, tadına bakar birisini kolayca yer diğerini çiğner çekiştirir ki o çiğ etin dahi kemiksiz olmasını bozulmadan muhafaza edilmesini sağlamak zorundasınız. kutsal tuzla. kutsal ateşle kutsal suyla. ben bi uyluk kemiğini slatalık gibi kıtır kıtır yiyen insan görmedim henüz.
Sindir -e- bilmek için pişirilen toksik maddeyi tuzla ateşle daha az zararlı hale getirip tüketmek, olan biten bu.binlerce makale araştırma ki süreklide güncellenmek ha bire kendini yenilemek zorunda itiraz etmeye çalışanları farkedip baskılamak için. Robert M. Kradjian tarafından yazılan anne sütü harici süt ve süt ürünleri tüketiminin sonuçları https://www.notmilk.com/kradjian.html gogıl çevrisiyle okunabilir.
hastalık sürecinin 1yıl ya da 10 arasında olması insanın yaşam kalitesiylede alakalı bireyin hızlı ya da yavaş ölümüyle tanımlamayı -deli dana, alzheimer demans- değiştirip et tüketme lüksüne devam edilebileceği kanısı oluşturanları desteklemek savunma yapmak pes gerçekten pes. dünyanın her yerine dağılmış durumda kontrol altına alınamadı. milyonlarca insan ya hasta ya taşıyıcı. verdiğim ilk linkte ithal edilen hayvanların 30 aydan önce kesilmesi şartı vardı kuluçka evresinde yani bu dahi olayın katakulleyle örtbas edilediğini göstermiyor mu. neyse bunlar kendi isyanlarım gerçekten tartışmak ortamı germek düşüncesinde değilim.
ölümcül prionlar
https://www.scienceinschool.org/tr/2010/issue15/prions
Alzheimer Hastalığı ve Prion Protein
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4204584/
“Leşçil beslenme şekli, etçil beslenmenin bir türü olarak karşımıza çıkar. Leşçil canlılar; kendi besinlerini edinmek için avlanma çabasına girmek yerine avcı canlıların artıkları veya kendiliğinden ölen canlıların bedenleri ile beslenirler. Bu noktada biz insanlar avcı etçil canlılardan çok leşçillere benzeriz. Tek farkımız bizler metobolizmalarımızdan kaynaklı çürümüş et parçalarını öğütemeyeceğimizden dolayı, soğukta muhafaza ederek tazeliğini korumasını sağlayarak tüketiriz.”
Leşçil olmaktan vazgeçelim.
https://gaiadergi.com/doganin-cop-bidonlari-lesciller/
su teresi
02-12-2018, 10:54
buraya yazdığım demansın erken yaşlarda belirtilerine verilen isimlerinden alzheimerin namı diğer delidana ilerde zombi - bulaşıcı ve ölümcül yazımı infial yaratma düşüneleceği için delidana hastalığı bulaşıcı ve öldürücü yazarak daha sempatik duruma getireyim gerçekler biraz daha geride beklesin alay edilme şiddetle karşı çıkılma evresinde henüz -gerçi alzheimerin -bulaşıcı- ve öldürücü olduğunu tek ben söylemiyorum.
et ve et ürünleri süt ve süt ürünleri kozmetikler içinde prionun hastalık yapan bozulmuş türünün tespit edildiği paylaştığım linklerden birinde vardı.
şaka gibi aynı belirtilerle teşhis edilen hastalığı farklı isimlerle insanların duygularına algılarına tepkilerine göre ifade edenleri onaylarcasına iki yüzlü olmak zorunda kalmak. sistemin beni getirdiği nokta. neden? toplum sisteme öyle entegre olmuşki kimse başını biraz sağa çeviremiyor bilakis seni tehdit olarak görüp manipule edecek her yolu deniyor. etik mevzu söz konusu dahi değil. en az hasarla yeryüzünde yaşamaya çalışanların sisteme zarar vermesine engel olmak daha öncelikli.
Şaşırmayın :)
Alzheimer Hastalığında kullanılan iki ilacın 2018 kutu fiyatını vereceğim şimdi.
Birisi etken maddesi Donepezil HCl olan Aricept , kutu fiyatı 103 lira
diğeri Memantin etken maddeli Memanzaks kutu fiyatıb129 lira.
Bu sadece 1 aylık tedavi dozu. Alzheimer hastalarının artışı kimin işine yarıyor:confused: Çok basit bir aritmetikle 3 aylık reçete kaç paralıktır anlarsınız ve bu tedavi ömür boyudur, iyileşme şansınız yok çünkü.
Şimdi kıskacı gördünüz mü.
Et üreticileri ve ilaç sektörü nasıl kolkola ilerliyorlar.
Hasta hayvanlara tüketiciye ulaşana kadar semirmeleri ve ölmemeleri için hormon ve antibiyotik veriliyor. İlaç sektörü de et üreticisi de cebini dolduruyor. Bu et tüketiminin yol açtığı hastalıklar da ilaç sektörüne yoğun ilaç siparişi olarak geri dönüyor, Kolesterolden tutun, Kalp -Damar Hastalıkları, Börek Yetmezliği, Beyin -Damar Hastalıkları , Alzheimere kadar.
Bir gözlemci olarak da söyleyebilirim ki son 30 yılın içinde genç kızların vücut kıllanmasında hızlı bir artış oldu, büyükbaş hayvanlarda kullanılan anabolizan hormonların bunda rolü varmıdır acaba:confused:
E şimdi sizin, benim gibi 2-3 kişi çıkıyor, acı gerçeği söylüyor diye sözlü veya fiziksel olarak saldırıya uğruyor. Böyle bir sitede bile lafı ağızıma tıkmaya çalışan üyeler oldu.
Keşke yıllar önce bana bunları anlatacak birisi olsaydı.
Yıllar boyu ete dokunduğumda hissettiğim tiksintiyi aşmaya çalıştım halbuki doğru yol hiç elini sürmemekmiş :(
Çok janjanlı ambalajlarda şaşalı reklamlarla bize yalanlar sunuluyor.
Dost acı söyler. Biz o acı acı konuşan dostunuzuz.
ayazkentli
02-12-2018, 19:54
Siz bu ezberler ile kendi kendinizi kandırıyorsunuz.
Bir de üstüne sanki haklıymışsınız gibi ajite yapıyorsunuz.
LEŞÇİL mi dediniz?
Sizin bitkileri turşu yapmanız, dondurmanız, salça yapmanız leşçilliğin farklı yöntemleridir.
Sizler de bitki leşlerini yiyorsunuz.
Hayvanlardan insanlara hastalık geçiyor da, bitkilerden hiç mi hastalık geçmiyor? Bitkilerden geçen hastalıkları da yazmanız lazım. Onları niye es geçiyorsunuz?
Genetikleri değiştirilmiş bitkileri tüketiyorsunuz ve bunları sağlıklı zannediyorsunuz.
Kusura bakmayın ama asıl doğruları söyleyen bizleriz.
Dost gerçekten acı söyler. Asıl acı acı konuşan bizleriz. Sizler değil.
Sizler, sizlere belli merkezlerden dayatılıp ezberletilen, çocukların bile inanmayacağı yukarıdaki benzeri şeyleri gerçek veri zannediyorsunuz.
İnsan nüfusunu azalmak için veganlık ve vejelik tüm dünyada özellikle yüceltiliyor ki, sağlıksız insanlar yaratıp, onlar elensin gitsin amacı güdülüyor. Bunu siz değil ama çocuklarınız yakın gelecekte çok fena anlayacaklar, görecekler.
Daha önce de söyledim. Benim için en büyük doğru, DOĞA'nın BİZİ NASIL EVRİMLEŞTİRDİĞİDİR ve doğa bizi HEPÇİL dizayn etmiştir.
Bunun üstüne söylenecek her söz beyhudedir, anlamsızdır.
su teresi
04-12-2018, 09:47
https://asihakkinda.com/2013/09/09/kontaminasyon-asilarda-sigir-serumu/
https://asihakkinda.com/2018/04/01/immunogenetik-ve-tarihi-acidan-asi-illuzyonu-prof-dr-alisan-yildiran/ linkteki uzun yazıyı okumayacaklar için -ki insanlığın düşürüldüğü tuzağı açıklayan bir yazı- kısa bir alıntı;
"dünyada şu anda aşı konusunda, dolayısı ile immünoloji konusunda bir numara kabul edilen Emory Vaccine Center ABD’nin Georgia eyaletinde, Atlanta şehrinde bulunmakdadır. Ne tesadüf, meşhur ‘hastalıkları önleme dairesi-CDC’, Ahmet Rasim hocanın deyimi ile (47) komedi merkezi buraya sadece bir dakika mesafede (hiç gitmedim ama Google maps sağolsun). Aşı merkezinin bu eyaletde olması bir anlam ifade etmez ama, Washington, Boston veya New York’da olması daha makul olan CDC’nin burada olması ilginç! Daha ilgincine gelince; 1976’da kitle aşılamasına geçildikden kısa bir süre sonra 1980’de kim tarafından ve neden yapıldığı bilinmeyen, aşı merkezine 2.5 saat mesafede ve aynı eyaletde yer alan taş ocağında tuhaf bir abide yapıldı (48). Bu abideyi en azından bendeniz için ilginç kılan şey ise üzerinde yer alan yazıların ilk cümlesinin ‘insanlığı tabiat ile uyumlu olacak şekilde beş yüz milyonun altında tutun’ emrinin (!) yer almasıdır. Ülkemizde pek iyi tanınmayan yayın kuruluşu CNN’in kurucusu Ted Turner’ın buna benzer cümlesi ve GAVI (Aşılar ve bağışıklama için küresel birlik)’yi kuran minicik yumuşak (!)’ın sahibi Bill Gates’in ‘Aşılar nüfusu kontrol etmenin en iyi aracıdır’ (49) sözleri çok uyumlu bir komplo teorisi teşkil ediyor galiba!… Bunlar komplo ise 2014’de Kenya’da DSÖ’nün tetanoz aşısında bulunan kısırlaştırıcı hcg’yi kim oraya koymuş acaba? (50)"
ve yine alttaki linkte sonlarda deli dana serumlarından yapılan aşıların ingilterede toni blair döneminde örtbas edildiği toplatılmadığı aşıların akıbeti hakkında bilgi verilememesi ki 3 dünya ülkerindeki çocukların bill gates sponsorluğunda -bağışla- aşılanması kendisnin yapay ete yatırım yapması, biz 3 dünya halkları doğal sığır tüketimiyle kendi kendimizi yok ederken sözde doğal ölümlerle gömülürken - bu arada delidananın -bulaşıcı-olduğu için inssanların beynini incelemeye çok fazla dr nin yanaşmadığını hatırlatayım. bu çorba yazıyı şöyle bitireyim nufus azaltılıyor. ve doğal ölüm görünümlü bu uygulamalar çok kar getiriyor.
açılan sayfada en alttaki tarihe tıklamalısınız ve yeni açılan sayfanın en sonundaki makale
http://www.mad-cow.org/current_UK_news.html
su teresi
04-12-2018, 14:27
BSE aşıları ile iki milyon çocuk aşılandı
Two million children innoculated with BSE vaccines (http://www.mad-cow.org/00/may00_news.html)
gözatmak isteyen olursa iki link daha
UK NEWS (http://www.mad-cow.org/UKCJD/CJD_news.html)
UK NEWS (http://www.mad-cow.org/UKCJD/CJD_news26.html)
Yerli cesur yürek: Prof. Dr. Alişan Yıldıran: Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşısı derhal askıya alınmalıdır | Beslenme Bulteni (http://www.beslenmebulteni.com/yerli-cesur-yurek-prof-dr-alisan-yildiran-kizamik-kizamikcik-kabakulak-asisi-derhal-askiya-alinmalidir/)
Araştırdıkça gelişen ve öğrenen, öğrendiklerinden tatmin olmayan,
tatmin olmadıkça daha çok "araştıran insanlara" hep hayran oldum.
Hayatım boyunca onlardan birisi olabilmek için çaba gösterdim.
Beynini yormak istemeyen, kelimelere ve kabul görmüş kurallara ve geleneklere bağlı kalmaya yeğleyen insanlara karşı güzel duygular hissetmiyorum.
"Allah bitkileri ve hayvanları insanlar için yarattı" deyip bitkileri ve hayvanları aç gözlülükle tüketiyorlar.
Ama sadece bizim kuşağımızdaki insanlara değil, gelecek kuşaklar için de yarattı.O halde bizim bu bitkileri bu hayvanları, bu doğayı tüketmeye, yok etmeye ve tahrip etmeye hakkımız yok.
Dünyayı bulduğumuz gibi bırakmamız gerekiyor.
Öyle mi yapıyoruz?
684736
"Homo homini lupus est" eski romalıların 2 bin yıl önce söylediği söz.
"İnsan insanın kurdudur" ve hala...birbirini yiyorlar.
İnsanoğlunun genetiğindeki bencillik sistemin dayatması ile hiç olmadığı kadar ayyuka çıktı. Sadece kendimizi düşünüyor asla empati yapmıyoruz. Hayvanları da, insanları da, doğayı da...
"Benden sonra tufan" dercesine...
su teresi
04-12-2018, 20:50
vejetaryen yaşamı etçillerden ayırıp daha ikiyüzlü bulduğumu belirtmek isterim. mandıralarda suni dölleme biri ineği ya da koyunu sabitlerken diğeri kolunu ineğin rahmine sokup suni dölleme yapar ve bu tecavüz inek ya da koyun gücü tükenip kesilene kadar devam eder. altından alınan buzağı ya da kuzu yine sofraları ocak başlarını süsler. ya da yeni süt ineği olma yolunda büyütülür.keza yumurtası için tavukların durumu ortada. etik olarak ne yaparlarsa yapsınlar gösterişten ibarettir. 15 yaşında bir vegan benim için hiç bir hayvan acı çekmemeli diye ağlayıp tüm yaşamını değiştirebiliyorsa vejetaryenler etik ahlaktan bahsetmemeli. bu saldırı değil, tespit. süt ve yumurtası için acı çektirlerek tecavüz edilerek çoğaltılan hayvanlar vejateryanlere süt ve yumurta bağışlamıyor vahşice temin ediliyor. başlıkta veganlıkla yan yana yazılması veganların bu dönekliğe sempati duyduğu izlenimi vermekte. vejetaryen başlığı ayrı olmalı ve merak ediyorum ne savunacaklar .
Bal üretimi de öyle - en masum tanımı hırsızlık.
Arının kendisi ve ailesi için ürettiği balı gaspedip satmanın adı ne olabilir:confused:
Emek hırsızlığı.
150 yıl önce köleliğin biteceğini savunsaydın saçmaladığını söylerlerdi. 100 yıl önce kadınların oy verme hakkının olduğunu söylediğinde sana gülerlerdi. 50 yıl önce Afrika kökenli Amerikalıların kanunlar önünde eşit haklara sahip olması fikrine itiraz ederlerdi. 25 yıl önce eşcinsel haklarını savunduğunda sana sapık derlerdi. Bugün de hayvan köleliğinin sona ereceğini iddia ettiğimizde bize gülüyorlar, ama bir gün gülemeyecekler..
Gary Smith
689800
Diğer hayvanları köleleştiren, hadım eden, üzerinde deney yapan ve onlardan biftek yapan insanların, hayvanların acı hissetmediğine dair anlaşılması kolay bir eğilimi var. İnsanlar ve “hayvanlar” arasındaki keskin ayrım, eğer biz hayvanları zerre kadar pişmanlık ya da suçluluk duygusu hissetmeden irademize boyun eğdirmek, bizler için çalıştırmak, onları giymek, onları yemek istiyorsak hayati öneme sahiptir. Hayvanlar fazlasıyla bizim gibiler.
Carl Sagan
Carl Edward Sagan, Amerikalı gökbilimci, astrobiyolog. Bilimin popülerleşmesi için yaptığı çalışmalarla tanınır. Astrobiyolojinin öncülerindendir ve Dünya Dışı Akıllı Varlık Araştırması'nın ilerlemesinde büyük katkıları olmuştur. Vikipedi
Birçok sanatcı ve Papa Francis'in de destek verdiği bir kampanya.
https://www.milliondollarvegan.com/
:)
Veganların kurban ettiği et ve peynir bağımlılığı
697703
Ülkem kesim manzaraları ve kan kokusundan uzak olmak için gayri müslim bir ülkeden tüm veganlara selam olsun.
Suyumuza kan bulaşmadığı günleri görmek dileğiyle
697704
Ömrüm vefa ederse...
su teresi
14-10-2019, 15:53
https://www.pcrm.org/news/news-releases/doctors-petition-fda-require-breast-cancer-warning-label-cheese
https://www.plantbasednews.org/lifestyle/cheese-should-carry-cancer-warning-doctors
12 000' den fazla doktor üyesi olan komite süt ve süt ürünleri ambalajlarının üzerine kanser yapma riski vardır ibaresinin eklenmesi için fda ya dilekçe sundu
gogıl çevirisi -kısmi paraf-
Süt ürünleri ineklerden östrojen izleri içerir ve süt peynirlere dönüştürüldükçe östrojenler daha konsantre olur. Sadece izler olsalar da, insanlarda biyolojik olarak aktif görünmekte ve meme kanseri mortalitesini arttırmaktadırlar.
----
Ulusal Kanser Enstitüsü tarafından finanse edilen ve meme kanseri tanısı alan kadınların diyetlerini meme kanseri olmayanlara göre karşılaştıran ve en fazla Amerikan, kaşar ve krem peynirini tüketenlerin meme kanseri riskinin% 53 oranında arttığını tespit ettiği bir 2017 çalışması . Yazarlar, insülin benzeri büyüme faktörü (IGF-1) ve diğer büyüme hormonları gibi günlük ürünlerdeki bileşenlerin, kanser riskinin artmasının nedenleri arasında olabileceğini söylüyorlar.
Hastalık Kontrol Merkezlerine göre, meme kanseri kadınlarda en sık görülen ölüm nedenleri arasındadır. 2016 yılında insidans verilerinin mevcut olduğu son yıl, 245.299 yeni kadın meme kanseri vakası bildirilmiş ve ABD'de 41.487 kadın meme kanserinden ölmüştür.
Dilekçe , "Amerikalıların olası önemli riskleri anlamalarını ve süt peynir ürünleri tüketmenin uzun vadeli maliyetlerini anlamalarını sağlamak için FDA, yukarıdaki bildirimin, tüm süt peynir ürünleri için ürün ambalajı ve etiketlemesinde belirgin bir şekilde yerleştirilmesini sağlamalıdır" dedi . .
65 milyar çiftlik hayvanını besleyen insanlık nasıl oluyor da 7.78 milyar insanı besliyemiyor?
Vegan ol. Lütfen.
Bu şahıs da veganlara nispet yapan hareket ve söylevlerde bulunmuş.
Allah’ın sopası yok tabi
712855
.
aydemiraydın
19-09-2020, 15:32
:)) :))
Sonunda veganları da gören oldu.
Biz de artık dondurma yiyebiliriz.
714006
Sonuç olarak bizim de 3 - 5 lira paramız var, birlerine cazip geldi.
Dünyayı değiştirmek istiyorsanız mutfaktan başlayın - Vegan olun.
Dünya vegan günümüz kutlu olsun.
714033
.
Biraz gülmek herkese iyi gelir.
https://youtu.be/yLxPJ_-X3zo
The game changers isminde bir belgesel var netflixte veganlıkla alakalı.Baya güzel bir belgesel tavsiye ederim en azından etin zararını bilmek adına.Gerçi tam veganlıktan ziyade etin zararını anlatan bir belgesel.
Ben vegan değilim ama fazla et tüketmiyorum,tavuk eti hiç yemiyorum,çok azda balık.Ancak bitkisellerden gluten içerenleri hiç yemiyorum.Et proteini kadar sorunlu bir madde gluten.Ama etten daha zor bırakması çünkü herşeyde var.
Ben glutene haksızlık mı ediliyor diye düşünenlerdenim.
Elimde 4-4.5 kg saf gluten var. Seitan (buğday gluteni)
Ben yıllarca intoleransım olduğunu düşünüyordum.
Ekmek yediğimde şişkinlik oluyordu.
Şimdi ekmek yerine lavaş ve diğer mayasız unlu mamülleri yediğimde hiç bir sorun olmadığını gördüm.
Sorun maya ve maya kullanılarak üretilen gıdalarda , benim için.
Elimdeki Seyitan ile farklı tariflerle yemekler yaptım ve hiç sorun yaşamadım.
Satın almadan önce Vegan kafede Seyitan döneri yedim, tadı mükemmel buldum.
Baharatlarla çeşnilendirilip farklı şekiller verilebiliyor.
https://youtu.be/V9v3QGIdbjo
Birileri birşeyleri bize öcü diye gösterdiğinde bunun altında bir bit yeniği arıyorum artık.
https://www.youtube.com/results?search_query=vegan+seitan+recipes
Sağlıkla kalın.
its_just_a_ride
06-11-2020, 19:48
Ben glutene haksızlık mı ediliyor diye düşünenlerdenim.
Elimde 4-4.5 kg saf gluten var. Seitan (buğday gluteni)
Ben yıllarca intoleransım olduğunu düşünüyordum.
Ekmek yediğimde şişkinlik oluyordu.
Şimdi ekmek yerine lavaş ve diğer mayasız unlu mamülleri yediğimde hiç bir sorun olmadığını gördüm.
Sorun maya ve maya kullanılarak üretilen gıdalarda , benim için.
Elimdeki Seyitan ile farklı tariflerle yemekler yaptım ve hiç sorun yaşamadım.
Satın almadan önce Vegan kafede Seyitan döneri yedim, tadı mükemmel buldum.
Baharatlarla çeşnilendirilip farklı şekiller verilebiliyor.
https://youtu.be/V9v3QGIdbjo
Birileri birşeyleri bize öcü diye gösterdiğinde bunun altında bir bit yeniği arıyorum artık.
https://www.youtube.com/results?search_query=vegan+seitan+recipes
Sağlıkla kalın.
Ben de bir vegan restoranda denemiştim ancak et türevlerine herhangi bir özlem duymadığım için tercih etmiyorum. Saf protein olduğu düşünülürse dikkatli tüketmekte fayda var naçizane.
Etten ziyade baharat tadı oluyor, zaten yoğururken içinde sebze ilave ediyorum ve gerçekte sebze köftesi gibi oluyor.
Gluten yapışmasını ve kabarmasını sağlıyor.
Özlediğim sadece peynir, kazein gerçekten bağımlılık yapıyor, inanırım.
Ama peynirin de çok alternatifi var artık.
Bazı ülkeler Veganlığa yeşil ışık yakmış bile.
714713
Biz hala kırmızıda ısrar edelim:(
Dünyanın en güçlü adamı 41 yaşındaki Patrik Baboumian da %100 Vegan.
714778
Ve California Valisi Arnold Schwarzenegger de bitki bazlı beslenmeye geçtiğini ilan etti.
714770
Bunlar da diğer ot yiyenler. Soyada östrojen var diyenlere inat . Veganlar sadece soya yermiş gibi, hatta soya yemek zorundaymış gibi :)
Tercih meselesi.
"Beyin" diyeceksiniz biliyorum ama beynimiz şekerle beslenir ve şeker +O2 dışında birşey kullanmaz. Şeker bilirsiniz ette olmayan tek şey.
Tekrar düşünün, sizi yeşil bölgeye davet ediyorum.
Son bilimsel verilere göre Wolffia globosa adındaki bir su bitkisinde tüm esansiyel aminoasitler ve Vitamin B12 bulunmuş.
https://www.clinicalnutritionjournal.com/article/S0261-5614(18)32577-9/fulltext?fbclid=IwAR0eheCPSR3ugmNtxhhUA-h_b_7Xa5inbBleURGcZADEFA3nxd9qYMivMHo
714886
714887
Bizim su mercimeğine çok benziyor.
Arayanlar buluyor tabi.
Sonunda Dr. Ender Saraç da ikna olmuş.
719807
Bir gün herkes Vegan olacak.
Böyle haberleri görünce seviniyorum.
Veganların sayısı artmış olmalı , ekonomik olarak üreticinin ilgi alanına girmiş olmalıyız.
Meksika’da kaktüsten deri üretilmiş.
719834
719835
719837
Çok güzel bir haber.
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.