PDA

View Full Version : Birlikte masal yazalım (Tuana ve Karakedi)




malina
26-04-2005, 23:17
Konu tabii ağaçlar, çevre, doğa, orman hayvanları olacak...

Birinin başladığına (5-10 cümle) diğeri devam ederek öyküyü oluşturabiliriz. Klasik forum muhabbetidir. Ama iyi bir şey çıkabilir.. :)

Aradaki yazışmalar yüzünden kesintiye uğrayan öyküyü buraya kopyalıyorum.
Yazıldıkça ekleyeceğim.


Anne anne çabuk ol, geç kalacağım ilk toplantıya der demez alçak bir "hiiiii" çığlığı çıktı dudaklarının arasından Neşe`nin. Bir an duraksadı ve annesinin "toplantı" kelimesini duymamış olması için dua etti. Ya annesi duymuşsa! Daha dün okul çıkışında, derneklerinin gizli kalacağına dair dört arkadaşıyla içtikleri andı unuttuğunu, toplantının ağzından kaçtığını nasıl açıklayabilirdi onlara.
İpek, Burcu, Başak ve Neşe: okuldaki fırlama kız çetesi denilebilirdi onlara. Ellerine yüzlerine baksanız, uslu mu uslu, hanım hanımcık ve çıtı pıtı dört küçük kızla karşı karşıyasınız sanırdınız. Gel gelelim 10-11 yaşlarında bu dört afacanın yaptıkları herkesin dilindeydi.

bu kızlar meraklıydılar ve aceleci... sabırsızlık zaten büyürken törpülenmez mi?
Aslında özlerinde evreni kucaklamak isteyen bir sevgi vardı..Dördü de sessizce birbirlerine bakıştılar..Hepsi aynı şeyi düşündüğüne emindi..Tek cümle çıkmadı ağızlarından..Orman büyülü gelmişti onlara..Okulun 2km arkasında tepelıkten sonra orman görünüyordu..Ve bu dörtlüyü içine çağırıyordu sanki..
hep masallardaki ormanları biliyorlardı o güne kadar yanlarında bir büyük olmadan hiç ormana girmemişlerdi.ama bugün,onları içine çağıran bir iklimi olan,ağaçlarıyla gerçek bir orman vardı karşılarında..

hayal değil oyun değil çizgi film değil gün gibi gerçek bir orman sanki şu cümleleri fısıldıyordu çocuklara.."haydi..şimdi yeni bir dünyanın aydınlık bahçelerine buyrun..size yol gösterecek ağaçlarım var.."artık heyecan ve merak zirveye çıkmıştı..

ormanın içine doğru ilerlemeye başladıkları zaman Başak arkadaşlarına döndü ve
-farkettiniz mi? diye sordu.orman babamlarla geldiğimiz zamandan daha farklı görünüyor....
evet diye cevapladı neşe..
-sanki ağaçların yaprakları daha canlı renklerde ve sanki daha pırıltılı...
-gövdelerine dikkat ettiniz midiye haykırdı Burcu da...
gerçekten sanki üzerlerinde yıldızlar parıldıyor!!!!

yeni pencereler açılmıştı onlara..orman dünyası alaca karanlığın o eşsiz siyah beyaz film tadından çoktan uzaklaşmış,ışığın hüzmeleri gözlerinden ruhlarına doğru mavi yeşil bir serüvene başlamıştı..uzak yakın olmuştu..açık yeşil, koyu..Ve gökyüzü bu kez ormanın annesi..içlerinden ebruli nehirlere benziyen sıcak bir heyecan aktığını anlatmasalarda serüvenin tadı yayılmıştı bedenlerine..başak-yorgun bir ışığın çevresinde dönen pervaneler gibi biz de bu büyülü ormanı yeni tadıyoruz..

neşe-sanki içimde tarifsiz bir oyunun ilk mısraları var dedi..keşif arzusu ,çıtırdıyan yapraklar ,onlara mavi-yeşil bir gezegende olduklarını hatırlattı ama bunu ifade edecek bir iklim yoktu orda..devasa ağaçlar sanki ağaç değil de mavi gezegenin akciğerleri gibi görünüyordu..

çok tuhaf bir şekilde izlendiklerini hissediyordu her biri...ikide birde saga sola bakınıyorlar ama kimseyi görmüyorlardı.hiç ama hiç korku duymuyor kendilerini hiç olmadıkları kadar evlerinde hissediyorlardi. birden Neşe:
-hayır başak'cığım,merak etme kaybolmayız dedi.
Başak -iyi... diye cevaplarken birden şaşkınlıkla bağırdı..
-hey!!!! ben bunu aklımdan geçirmiştim nasıl duydun??

Birden kalakaldılar...evet ...birbirlerinin kafalarından geçenleri duyabilmeye başlamışlardı..
nasıl olur???
aynı anda inanılmaz yumuşak mırıltılar duymuyu başladılar..sessizce akan bir derenin şırıltısı gibi....uçan kuşların kanat sesleri gibi...ağaçların rüzgarda yapraklarının hışırdaması gibi canlı,yumuşak sıcacık sesler.....

Ağaçların arasında dolaşan sesleri dikkatle dinlemeye başladılar. Sanki ormandaki tüm ağaçlar hep birlikte bir şarkı mırıldanıyorlardı. Kızlar büyülenmiş gibi etraflarına bakıyor ama hışırdayan yapraklardan başka bir şey göremiyorlardı. Ormandaki aydınlık, o kadar renkli ve göz alıcıydı ki, havanın karardığını farketmediler bile.

karanlıkta uçuşan kar taneleri gibi minicik ışıklar belirmeye başlamıştı....daha dikkatli baktıklarında dördü de gözlerine inanamadı.minicik şeffaf kanatlar,narin kürdan kadar ince kol ve bacaklar, ve her birinin elinde minicik birer değnek!!!!!!

bu ışıltılı coğrafya sankı onlara bir bebeğin penceresinden ormana bakmayı öğretmişti..

bebek diyordu ki:
-siz kendini büyük sanan zavallı insanlar!! şu yerden fışkıran devasa yeşil şeylere bir bakın..güneşe de güneş deyip uyuştunuz..o kendini ve yaratıcısını özleyen sarı bir ışık topu..ağaçlara da ağaç deyip uyuttunuz kendinizi..bu yeşil adı ,tarifi imkansız şeyler hep" şey" olarak kalmalı.. sakın isimlerini söylemeyin.. isim vermek uyutuyor sizi pencerelerinizi kapatıyor.. bebek oluşum size önemsiz gelmesin.. ağaçları ve tüm evreni isimle yokluk arasında ben görüyorum..

yaşlı devasa bir ağaç:
-"şşşşşşt bebek sen de ne çok sey bılıyormussun bizim hakımızda" der ve insanların bilidiği ağaç haline döner..

kızların artık tek kelıme edecek halleri kalmamış ,adeta yeşil ışıklar saçan yeni bir gezegen olmuştu orman..

başak:tamam işte burdayız..yanlızlık sanılan sıcaklığın,uzak sanılan yeşilin ,orman sanılan yeni bir dünyanın adeta yeşil cennetin kapıları,eski çağlarda iskeletlerin toprak altında çıkardıkları o alısılmıs hısırtıyla kapılar aralandı.. orman aynı ormandı.. ama bebeğin dedikleri akıllarından çıkmıyordu..

büyük devasa bir ağaç olgun tavrı ile söz aldı:
-bakın çocuklarım dedi ulu ağaç, korkmayın sakın....ben dosttum.. gördüğünüz ışıltılı periler ormanın ruhudur...ama ne yazıkki sayıları hızla azalıyor..eğer orman yokolursa onlarda yok olacaklar...( yoksa ruhu yerine ormanın en değerli sakinleridir mi desem??)
onlar yok olurlarsa kim dilekleriniz gerçekleşsin diye sizlere destek olacak?? zaten artık hiç kimse siz çocuklardan başka ne perilere ne de biz ağaçların ruhu olabileceğine inanmıyor,bu inanmamazlıksa bizi hızla yok ediyor...

ipek heyecanla sordu, bizi sen mi çağırdın ormana??çünkü sanki bizi bişiler çağırdı..
evet yavrularım sizi ben çağırdım...

çünkü,ormanı sevenler azaldı..sevmeyi bırakın orman bazı insanlar için kar kapısı oldu..ağaçları kesip para kazanma peşine düştüler..bazen de bilerek yaktılar bizi.. yeni apartmanlarına yer açmak için..yeryüzü giderek çorak ağaçsız bir hal alıyor..bunu insanlara anlatamıyoruz..aslında verdiğimiz güzelliklerden kendileri bizim değerimizi anlamalıydılar..her yüz yıl bir kaç çocuk seçeriz kendimize konuşmak için..bu konuşma tabii sır gibi saklanır..sizlerde farkındasınız değil mi?artık insanlar biz ağaçları görmeden geçiyorlar sanki..
Peki biz ne yapabiliriz ki ufacık çocuklarız ? diye yakındı başak..
*_buna katılmıyorum .'' diye lafını kesti ulu ağaç..
sizin içinizde sevgi var,orman sevgisi... ve sevginin gücü herşeye yeter,ne yani ben köklerimi elime sarıp otoyola çıkıp şehıre insanlara dert anlatmaya mıi gideyim??
kızlar heyecanlanmışlardı.
neşe lafa karıştı,
işte evet bu!!! boşuna mı bir grubuz?? görevimiz bu!!!
- peki ne yapacağız o zaman???diye sordu ipek
ulu ağaç rüzgarların yardımıyla dallarını hafifce savurarak,
önce bunu istemelisiniz yavrularım dedi.
hep birlikte istiyoruz !!!! diye bağrıştılar,

ulu ağaç mutlulukla yapraklarını hışırdatarak devam etti..
o zaman görev büyük...bu sevgiyi anlatın..
yayın..
ipek'cik biraz ümitsiz bir tonla,
- ama biz çocuğuz büyükler bizi dinlemiyorlar ki...
Ağaç bir yaprağını zarifçe küçük kızın saçlarından omuzuna doğru yolladı..sevgi dolu bir temastı bu...
-üzülme güzel kızım... yarın kim büyük olacak acaba?? diye sordu..
siz kendi arkadaşlarınıza anlatın, onlarda büyüklenmeden,onlarda bizi sadece maddeden yapılmış basit bir odun gibi görmeden... ve en önemlisi de....

bizler tamamen yokolup gitmeden..

sizler yeryüzünü büyüklere göre daha renkli görüyorsunuz çocuklar dedi ulu ağaç yapraklarını kralıyet salonlarında ki gibi eğerek..çocuklar hep bir ağızdan:biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine..dediler..bununla birlikte ağaçlar daha bir yeşil oldu..ve tekrar çocuklar gür ve yeni keşif edilmiş bir gezegen edasıyla:biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine dedi..ağaçlar artık çocuklara güveniyor ve gizlenme gereği duymuyorlardı..bir iki çocuk ağaç köklerinden kolaylıkla sanki yıllardır bunu yapıyormuş gibi ayrıldılar..o kökler aynı eski çizgi filmlerde oldugu gibi hışırtıyla ayrıldılar topraktan..çocuklar sanki buınu bir rüya tadında izlediler..ama gerçek olduğuna inanmak istiyorlardı..ulu ağaç:

ne zaman kaybolmuş hissedersen bana gel ve bana anlat,
ne zaman çocukluğunu hatırlamıyorsan bana gel sana bugünü hatırlatacağım..yemyeşil yapraklarıma sert kabuklu gövdeme her bakışında içinde yankılanacağım...korkmayın gidin ve anlatın..diğerlerine ..çocukluklarını unutanlara,yaşadığımızı farketmeyenlere,kaybolmuşlara söyleyin..
biz canlıyız ..yaşıyoruz ve birbirimizi destekliyoruz.. anlatın..ister tek tek isterse masal yazarak...
ama mutlaka anlatın..
ve ben o yüzden masal olurum sizlere...anlatın diğerlerine....

başını yüzyıllardır ışık taşıyan göğe uzatarak..birden gövdesinden aşağıya doğru su damlacıkları süzülmeye başladı..ipek:heyy baksanıza sanırım ulu ağaç ağlıyor dedi..ağaç:şşşşşt bunu yeryüzünde gören sayılı çocuklardansınız..evet ağlıyorum bu gördükleriniz dışımdan yuvarlanan damlalar..içime akanları bir görseniz..neşe:ağacın gövdesine kollarını kocaman açıp sarıldı..ne yazık ki iki eli birleşmeyecek kadar büyüktü ulu ağaç..neşe de ağlayınca orman çok eskiden gezilmiş bir köyün çocukluk günleri kadar hüzün salmıştı..çok uzaklardan bir sarmaşık müthiş bir hızla ağaçların gövdelerinde bir kaydıraktan kayar gibi süzülerek yanlarına geldi:"ulu ağaca sarılarak sevgisini gösterdi..çocuklar hayret içinde aaa sen ne güzel bir sarmaşıksın dediler..sarmaşık:

bunu fark ettiğiniz için teşekkür ederim sizin kalpleriniz güzel...sarmaşıkları ağaçlara çağıran işte bu gözyaşlarıdır ve biz ağaç ağlayarak ruhunun yaralarını sararken ona destek oluruz..sizde sarılın ulu ağaça diye önerdi.
çocuklar ellele büyük bir daire olarak ağaçın etrafına yerleştiler .minicik kollorı koskoca ağacı tam saramıyordu bile.. yine de o anda herbiri kendine özgü bir yolla ağacın canlılığını hissetti ve hepsi söz verdiler dünyadaki tüm ağaçlara yardım edeceklerdi.

ipek az konusurdu..ve ağaçlar onu pek ilgilendirmiyordu bugüne kadar..ama bugün yaşananlar onu büyülemişti..:arkadaşlar dedi..bu ulu ağacı bu sevimli sarmaşığı kucaklamak beni çok heyecanlandırdı..şimdi bu tüm olanları kime anlatsak inanmazlar..başak:yaa sen niye insanları inandırmaya çalışıyorsun ki? onlar burunlarının dibinde yükselen yeşil dünyaların,ağaçların bile farkında değilken onlara nasıl anlatırız yaşlı kocaman bir ağacın göz yaşlarını..söyle hadi söyle nasıl anlatacağız o gözlerini para bürümüş insanlara?burcu:aaa bu kadar karamsarlık yeter!! ulu ağaç, sarmasık arkadaşlarıma birşeyler söyleyin lütfen..ve sarmasık dört arkadaşı kucaklar ve ormanın üzerinde aynı masallardakı gibi uçurur çocukları..heyyy..

"" bana bakın!,sizler devamlı kötümser düşünen büyükleriniz gibi olmamayı seçebilirsiniz dedi..bir dalına sımsıkı sardığı küçük kızın ayaklarını çimlere değdirip gıdıklarken,
, sizler yeni bir inanç ve azimle geleceği şekillendirebilirsiniz..diye ekledi..
hepsini bulutlara doğru zarifçe savururken,
, gün sizindir ve dünya size kalacak..siz yarının büyükleri değilmisiniz?? siz bunu durduracak olansınız.. der.
her birini dallarında bebeğini uyutan anne gibi sarıp sallarken,
=siz bizim beklediklerimizsiniz..."" diye ekleyerek,kızları zarifçe yere indirdi.

ulu ağaç sarmasık orman turundan sonra dört arkadaşın ellerine birer yeşil yaprak verdi..kızlar bu yaprakları yüreklerine koydular..ve yapraklar yüreklerinden eridi..artık ipek,burcu,basak,nese ağaçları canları kadar seviyorlardı..yüreklerinde eriyen yapraklar içlerine yeşil bir ateş yakmıştı..eve dönmek üzere yola .çıktılar..ulu ağaç bütün ormana haber salmış ağaçların çogu kızları yolcu etmeye gelmişti..bir yandan havada rengarenk yapraklar uçuşuyor bir taraftanda ağaçlar dans ediyorlardı..bu hoşçakalın töreni müthüşti..okul kıyafetlerinin üzerinde rengarenk yapraklar göz alıyordu..çoskulu bir uğurlama ile uzaklastılar ormandan..deli gibi kosuyorlardı..orman hala arkalarından el sallıyordu..hep bir ağızdan şöyle dediler:biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine..heyecandan başları dönerek evin yolunu tuttular..neşe eve ulaştı ve kurumuş bir çiçeğin yaprağını öptü..çiçek birden kıpırdadı..neşe evin içinde bağırarak koşuyordu:biliyordum anne ağaçlar canlı..onlar bizimle konusuyor..annnesi ormanda ki ulu ağaçla sen de konustun biliyorum neşe..beni de çocukken çağırdılar ormana..yaa anne inanmıyorum..ssssst bu bir sır..şimdi hep beraber söyleyelim neşe:biz ağaçlara inanıyoruz hemde...hepsine dediler ve annesi neşeyi kucakladı..neşe içinde tanımsız bir sevinç duydu..başını gökyüzüne kaldırdı..kocaman bir nefes çekti..teşekkür ederim ulu ağaç dedi..hala temiz bir gökyüzü savaşı veriyorsunuz...sağolun orman ahalisi..iyi ki varsınız..gözlerinden yaşlar akıyordu..o an bir kez daha inandı..evreni yeşile boyayan ağaçları çok ama çok seviyordu..




malina
26-04-2005, 23:23
Öykünün tümünü özetleyen, kısa bir yazı yazmayı seçmek isteyenler de işimize yarar. Bu iskeleti öyküleştirecek arkadaşlarımız var...

Aklıma şimdi gelen bir örnek:

İki arkadaş, tohum toplayıp, ne çıkacağını anlamak için bunları dikerler. Biri ağaç diğerleri çiçek tohumudur. Çiçekler hemen çıkar, diğerini unuturlar. Epey sonra yetişen bitkiden, onun bir ağaç tohumu olduğunu farkederler...
Verilmek istenen mesaj, ağaçların kolay büyümediğidir.

backyard
03-05-2005, 19:51
e ben bunu atlamışım
bir deneyim
ayrıca interaktif masal denemesi bence iyi fikir
valla cumadan sonra dönüyorum :)

Divinity
18-05-2005, 19:22
Masal olabilir ama doğayı anlamak için onu izlemek gerekir, hızlandırılmış kameralar ile çekilen doğa videolarından oluşturulan bir tanıtım doğayı insanlara çok farklı yönlerden gösterecektir ve ister istemez etkileyecektir, bu türde bir etkinlik mümkün müdür araştırmak gerek, National Geographic Türkiye'den videolar konusunda yardım alınabilir.

backyard
07-10-2005, 13:10
Bir başlangıç yapalım bakalım neler olacak ;)

Anne anne çabuk ol, geç kalacağım ilk toplantıya der demez alçak bir "hiiiii" çığlığı çıktı dudaklarının arasından Neşe`nin. Bir an duraksadı ve annesinin "toplantı" kelimesini duymamış olması için dua etti. Ya annesi duymuşsa! Daha dün okul çıkışında, derneklerinin gizli kalacağına dair dört arkadaşıyla içtikleri andı unuttuğunu, toplantının ağzından kaçtığını nasıl açıklayabilirdi onlara.

İpek, Burcu, Başak ve Neşe: okuldaki fırlama kız çetesi denilebilirdi onlara. Ellerine yüzlerine baksanız, uslu mu uslu, hanım hanımcık ve çıtı pıtı dört küçük kızla karşı karşıyasınız sanırdınız. Gel gelelim 10-11 yaşlarında bu dört afacanın yaptıkları herkesin dilindeydi.


:)

malina
07-10-2005, 17:30
Bu kadar, bu kadar yazarsan asla bitmez :)

backyard
08-10-2005, 09:42
tamam ben daha şekillendiriyim bari, bir sürü katılım olur diye kısa tutmuştum :(

backyard
12-10-2005, 10:39
küçük bir paragraf daha ekledim, zaman zaman devam edicem, aklımda senaryoyu yazdım, katılmak isteyenin kulağına çıtlatabilirim :)

karakedi
02-01-2006, 09:35
bu kızlar meraklıydılar ve aceleci... sabırsızlık zaten büyürken törpülenmez mi?

tuana
02-01-2006, 18:15
Aslında özlerinde evreni kucaklamak isteyen bir sevgi vardı..Dördü de sessizce birbirlerine bakıştılar..Hepsi aynı şeyi düşündüğüne emindi..Tek cümle çıkmadı ağızlarından..Orman büyülü gelmişti onlara..Okulun 2km arkasında tepelıkten sonra orman görünüyordu..Ve bu dörtlüyü içine çağırıyordu sanki..

karakedi
04-01-2006, 09:35
hep masallardaki ormanları biliyorlardı o güne kadar yanlarında bir büyük olmadan hiç ormana girmemişlerdi.ama bugün,

tuana
04-01-2006, 19:31
onları içine çağıran bir iklimi olan,ağaçlarıyla gerçek bir orman vardı karşılarında..hayal değil oyun değil çizgi film değil gün gibi gerçek bir orman sanki şu cümleleri fısıldıyordu çocuklara.."haydi..şimdi yeni bir dünyanın aydınlık bahçelerine buyrun..size yol gösterecek ağaçlarım var.."artık heyecan ve merak zirveye çıkmıştı..

karakedi
05-01-2006, 09:06
ormanın içine doğru ilerlemeye başladıkları zaman Başak arkadaşlarına döndü ve
-farkettiniz mi? diye sordu.orman babamlarla geldiğimiz zamandan daha farklı görünüyor....
evet diye cevapladı neşe..
-sanki ağaçların yaprakları daha canlı renklerde ve sanki daha pırıltılı...
-gövdelerine dikkat ettiniz midiye haykırdı Burcu da...
gerçekten sanki üzerlerinde yıldızlar parıldıyor!!!!

tuana
06-01-2006, 00:22
yeni pencereler açılmıştı onlara..orman dünyası alaca karanlığın o eşsiz siyah beyaz film tadından çoktan uzaklaşmış,ışığın hüzmeleri gözlerinden ruhlarına doğru mavi yeşil bir serüvene başlamıştı..uzak yakın olmuştu..açık yeşil, koyu..Ve gökyüzü bu kez ormanın annesi..içlerinden ebruli nehirlere benziyen sıcak bir heyecan aktığını anlatmasalarda serüvenin tadı yayılmıştı bedenlerine..başak-yorgun bir ışığın çevresinde dönen pervaneler gibi biz de bu büyülü ormnanı yeni tadıyoruz..neşe-sanki içimde tarifsiz bir oyunun ilk mısraları var dedi..keşif arzusu ,çıtırdıyan yapraklar ,onlara mavi-yeşil bir gezegende olduklarını hatırlattı ama bunu ifade edecek bir iklim yoktu orda..devasa ağaçlar sanki ağaç değil de mavi gezegenin akciğerleri gibi görünüyordu..

karakedi
06-01-2006, 08:58
''ayyyy ne kadar güzel kelimeler buluyorsun yaw tuanacım,kendimi ve yazdıklarımı hava durumu spikerlerinin donukluğunda hissettirdi..sana çok imrendim... özendim... esinlenerek devam ediim.....''''
çok tuhaf bir şekilde izlendiklerini hissediyordu her biri...ikide birde saga sola bakınıyorlar ama kimseyi görmüyorlardı.hiç ama hiç korku duymuyor kendilerini hiç olmadıkları kadar evlerinde hissediyorlardi. birden Neşe:
-hayır başak'cığım,merak etme kaybolmayız dedi.
Başak -iyi... diye cevaplarken birden şaşkınlıkla bağırdı..
-hey!!!! ben bunu aklımdan geçirmiştim nasıl duydun??
Birden kalakaldılar...evet ...birbirlerinin kafalarından geçenleri duyabilmeye başlamışlardı..
nasıl olur???
aynı anda inanılmaz yumuşak mırıltılar duymuyu başladılar..sessizce akan bir derenin şırıltısı gibi....uçan kuşların kanat sesleri gibi...ağaçların rüzgarda yapraklarının hışırdaması gibi canlı,yumuşak sıcacık sesler.....

backyard
06-01-2006, 17:02
masal canlanmış heyoo
bakarsınız bitince çocuk tiyatrosuna dönüştürürüz ;)
siz bana bakmayın devam edin :)

karakedi
06-01-2006, 17:33
yaw backy girmişken eklesene 2 satır....

backyard
06-01-2006, 18:02
ekleyim valla ;)

Ağaçların arasında dolaşan sesleri dikkatle dinlemeye başladılar. Sanki ormandaki tüm ağaçlar hep birlikte bir şarkı mırıldanıyorlardı. Kızlar büyülenmiş gibi etraflarına bakıyor ama hışırdayan yapraklardan başka bir şey göremiyorlardı.

Ormandaki aydınlık, o kadar renkli ve göz alıcıydı ki, havanın karardığını farketmediler bile.

Not: yüzüklerin efendisi ya da büyülü orman hal etmiş yanınızda :)

karakedi
06-01-2006, 18:21
karanlıkta uçuşan kar taneleri gibi minicik ışıklar belirmeye başlamıştı....daha dikkatli baktıklarında dördü de gözlerine inanamadı.minicik şeffaf kanatlar,narin kürdan kadar ince kol ve bacaklar, ve her birinin elinde minicik birer değnek!!!!!!
*değnek kısmı leyladan walla.....*

tuana
06-01-2006, 23:15
bu ışıltılı coğrafya sankı onlara bir bebeğin penceresinden ormana bakmayı öğretmişti..bebek diyordu ki:siz kendini büyük sanan zavallı insanlar!! şu yerden fışkıran devasa yeşil şeylere bir bakın..güneşe de güneş deyip uyuştunuz..o kendini ve yaratıcısını özleyen sarı bir ışık topu..ağaçlara da ağaç deyip uyuttunuz kendinizi..bu yeşil adı ,tarifi imkansız şeyler hep" şey" olarak kalmalı..sakın isimlerini söylemeyin..isim vermek uyutuyor sizi pencerelerinizi kapatıyor..bebek oluşum size önemsiz gelmesin.. ağaçları ve tüm evreni isimle yokluk arasında ben görüyorum..yaşlı devasa bir ağaç:"şşşşşşt bebek sen de ne çok sey bılıyormussun bizim hakımızda" der ve insanların bilidiği ağaç haline döner..kızların artık tek kelıme edecek halleri kalmamış ,adeta yeşil ışıklar saçan yeni bir gezegen olmuştu orman..başak:tamam işte burdayız..yanlızlık sanılan sıcaklığın,uzak sanılan yeşilin ,orman sanılan yeni bir dünyanın adeta yeşil cennetin kapıları,eski çağlarda iskeletlerin toprak altında çıkardıkları o alısılmıs hısırtıyla kapılar aralandı..orman aynı ormandı..ama bebeğin dedikleri akıllarından çıkmıyordu..büyük devasa bir ağaç olgun tavrı ile söz aldı:

malina
06-01-2006, 23:22
Bu böyle giderse, büyüklere masal oluyor :) Hatırladığım kadarıyla, çocuklar bu kadar edebiyat değil, aksiyon ister :)

tuana
06-01-2006, 23:43
çocuklar için yeni bir tane yazıyoruz sayın karakedi..bunu büyükler için devam ettirmeye var mısınız?

karakedi
07-01-2006, 11:36
nerede yeni bir tane yazıyoruz??
bu büyüklere mi oldu şimdi???

ben orman perileri yaratıp çocuklara bir şekilde orman ve hayvan sevgisi geliştirici bir yerlere gitmeyi düşünmüştüm...onlar peri sever diye...belki de periler var ve ormanlar yokoldukça yok oluyorlar ve misal iyilik azalıyor onlar gidince gibi...ormanlara sahip çiksınlar diye ,,,
aman ne biiliim...siz biraz ilerletin ben dalarım konuya...şimdi kafam karıştı...

malina
07-01-2006, 11:45
Karıştığım için kusura bakmayın. Siz en iyisi devam edin sonra elden geçirirsiniz.

Şöyle örnek vereyim: orman dünyası alaca karanlığın o eşsiz siyah beyaz film tadından çoktan uzaklaşmış...
Masal anlatılacak yaştaki çocukların "siyah beyaz film tadı" gibi betimlemeleri anlamayacağını düşünüp, büyüklere yazıyorsunuz demiştim :)

Belki de anlıyorlardır bu zamane veletleri :)

karakedi
07-01-2006, 12:22
ya malinacım
aslında günlük hayatta o kadar çok kelime yakalıyorum ki kullandığım ve aslında 4 yaşındaki leylama uzak,ama var ya çok tuhaf bir özellikleri var bu yaş için..herşeyi sünger gibi emmek..biz bilmesek sorarız di mi nedir siyah beyaz film diye...onlar walla sormadan hüp alıveriyorlar içeri...kütüphaneye ekliyorlar..tam unuttuklarını sanırken öyle bir yerde çıkarıp kullanıyorlar ki kanım donuyor..bu kadar doğru olabilir...ama fazla olurlarsa da sıkılıp başka birşeyler yapıyorlar..dengeli kullanabilirsek sorun yok..
zaten mutlaka sonradan düzeltme gerekecek..farklı insanlar yazdığından bazı mantık hataları da olabiliyor bazen...koyver gitsin şimdilik..ne kadar çok kişi katılırsa o kadar güzel olur aslında...bu lafım sana:PPPPP

sezinci
07-01-2006, 12:27
İyi gidiyor arkadaşlar devam. Baya da sürükleyici olacak sanki

karakedi
07-01-2006, 12:42
bakın çocuklarım dedi ulu ağaç,
korkmayın sakın....ben dosttum.. gördüğünüz ışıltılı periler ormanın ruhudur...ama ne yazıkki sayıları hızla azalıyor..eğer orman yokolursa onlarda yok olacaklar...( yoksa ruhu yerine ormanın en değerli sakinleridir mi desem??)
onlar yok olurlarsa kim dilekleriniz gerçekleşsin diye sizlere destek olacak?? zaten artık hiç kimse siz çocuklardan başka ne perilere ne de biz ağaçların ruhu olabileceğine inanmıyor,bu inanmamazlıksa bizi hızla yok ediyor...
ipek heyecanla sordu,
bizi sen mi çağırdın ormana??çünkü sanki bizi bişiler çağırdı..
evet yavrularım sizi ben çağırdım...çünkü,

tuana
07-01-2006, 18:37
sayın kara kedi size katılıyorum..biz onların çoğu şeyi alamadıklarına ilişkin inanaçlarımızla devam ederek sankı bır yerde kendimizi farklı bir noktaya koyuyoruz gibi..ben de 3.sınıf okutuyorum..arada yetişkin benliklerine hitap eden romanlardan cümleler okuyorum..dediğiniz gibi öyle bir yerde size geri veriyorlar ki..şaşırıp kalıyorsunuz..siz devam edin..ben biraz izlemek istiyorum..

karakedi
07-01-2006, 21:18
ben tek başıma devam edemem ki.... o zaman evde oturup masal yazmak gibi olur... bende biri devam etsin araya başkası girsin diye bekliyorum...

tuana
08-01-2006, 04:02
peki devam edelim..evet yavrularım sizi ben çağırdım...çünkü,ormanı sevenler azaldı..sevmeyi bırakın orman bazı insanlar için kar kapısı oldu..ağaçları kesip para kazanma peşine düştüler..bazen de bilerek yaktılar bizi.. yeni apartmanlarına yer açmak için..yeryüzü giderek çorak ağaçsız bir hal alıyor..bunu insanlara anlatamıyoruz..aslında verdiğimiz güzelliklerden kendileri bizim değerimizi anlamalıydılar..her yüz yıl bir kaç çocuk seçeriz kendimize konuşmak için..bu konuşma tabii sır gibi saklanır..sizlerde farkındasınız değil mi?artık insanlar biz ağaçları görmeden geçiyorlar sanki..

karakedi
08-01-2006, 12:01
*waw iyiydi tuanacım*

Peki biz ne yapabiliriz ki ufacık çocuklarız ? diye yakındı başak..
*_buna katılmıyorum .'' diye lafını kesti ulu ağaç..
sizin içinizde sevgi var,orman sevgisi... ve sevginin gücü herşeye yeter,ne yani ben köklerimi elime sarıp otoyola çıkıp şehıre insanlara dert anlatmaya mıi gideyim??
kızlar heyecanlanmışlardı.
neşe lafa karıştı,
işte evet bu!!! boşuna mı bir grubuz?? görevimiz bu!!!
- peki ne yapacağız o zaman???diye sordu ipek
ulu ağaç rüzgarların yardımıyla dallarını hafifce savurarak,
önce bunu istemelisiniz yavrularım dedi.
hep birlikte istiyoruz !!!! diye bağrıştılar,

TARIKKAYAPDR
11-01-2006, 05:09
Arkadaşlar çabalarınızla çocukların binbir renkli düşlerine ortak oluyorsunuz.. ne kadar güzel..:)

karakedi
11-01-2006, 12:53
ulu ağaç mutlulukla yapraklarını hışırdatarak devam etti..
o zaman görev büyük...bu sevgiyi anlatın..
yayın..
ipek'cik biraz ümitsiz bir tonla,
- ama biz çocuğuz büyükler bizi dinlemiyorlar ki...
Ağaç bir yaprağını zarifçe küçük kızın saçlarından omuzuna doğru yolladı..sevgi dolu bir temastı bu...
-üzülme güzel kızım... yarın kim büyük olacak acaba?? diye sordu..
siz kendi arkadaşlarınıza anlatın, onlarda büyüklenmeden,onlarda bizi sadece maddeden yapılmış basit bir odun gibi görmeden... ve en önemlisi de....

karakedi
11-01-2006, 12:56
bizler tamamen yokolup gitmeden..

tuana
17-01-2006, 18:48
sizler yeryüzünü büyüklere göre daha renkli görüyorsunuz çocuklar dedi ulu ağaç yapraklarını kralıyet salonlarında ki gibi eğerek..çocuklar hep bir ağızdan:biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine..dediler..bununla birlikte ağaçlar daha bir yeşil oldu..ve tekrar çocuklar gür ve yeni keşif edilmiş bir gezegen edasıyla:biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine dedi..ağaçlar artık çocuklara güveniyor ve gizlenme gereği duymuyorlardı..bir iki çocuk ağaç köklerinden kolaylıkla sanki yıllardır bunu yapıyormuş gibi ayrıldılar..o kökler aynı eski çizgi filmlerde oldugu gibi hışırtıyla ayrıldılar topraktan..çocuklar sanki buınu bir rüya tadında izlediler..ama gerçek olduğuna inanmak istiyorlardı..ulu ağaç:

karakedi
18-01-2006, 13:33
ne zaman kaybolmuş hissedersen bana gel ve bana anlat,
ne zaman çocukluğunu hatırlamıyorsan bana gel sana bugünü hatırlatacağım..yemyeşil yapraklarıma sert kabuklu gövdeme her bakışında içinde yankılanacağım...korkmayın gidin ve anlatın..diğerlerine ..çocukluklarını unutanlara,yaşadığımızı farketmeyenlere,kaybolmuşlara söyleyin..
biz canlıyız ..yaşıyoruz ve birbirimizi destekliyoruz.. anlatın..ister tek tek isterse masal yazarak...
ama mutlaka anlatın..
ve ben o yüzden masal olurum sizlere...anlatın diğerlerine....

tuana
18-01-2006, 15:38
iyidi sayın kara kedi.."anlatın diğerlerine..dedi..başını yüzyıllardır ışık taşıyan göğe uzatarak..birden gövdesinden aşağıya doğru su damlacıkları süzülmeye başladı..ipek:heyy baksanıza sanırım ulu ağaç ağlıyor dedi..ağaç:şşşşşt bunu yeryüzünde gören sayılı çocuklardansınız..evet ağlıyorum bu gördükleriniz dışımdan yuvarlanan damlalar..içime akanları bir görseniz..neşe:ağacın gövdesine kollarını kocaman açıp sarıldı..ne yazık ki iki eli birleşmeyecek kadar büyüktü ulu ağaç..neşe de ağlayınca orman çok eskiden gezilmiş bir köyün çocukluk günleri kadar hüzün salmıştı..çok uzaklardan bir sarmaşık müthiş bir hızla ağaçların gövdelerinde bir kaydıraktan kayar gibi süzülerek yanlarına geldi:"ulu ağaca sarılarak sevgisini gösterdi..çocuklar hayret içinde aaa sen ne güzel bir sarmaşıksın dediler..sarmaşık:

karakedi
18-01-2006, 17:24
bunu fark ettiğiniz için teşekkür ederim sizin kalpleriniz güzel...sarmaşıkları ağaçlara çağıran işte bu gözyaşlarıdır ve biz ağaç ağlayarak ruhunun yaralarını sararken ona destek oluruz..sizde sarılın ulu ağaça diye önerdi.
çocuklar ellele büyük bir daire olarak ağaçın etrafına yerleştiler .minicik kollorı koskoca ağacı tam saramıyordu bile.. yine de o anda herbiri kendine özgü bir yolla ağacın canlılığını hissetti ve hepsi söz verdiler dünyadaki tüm ağaçlara yardım edeceklerdi.

tuana
18-01-2006, 23:01
ipek az konusurdu..ve ağaçlar onu pek ilgilendirmiyordu bugüne kadar..ama bugün yaşananlar onu büyülemişti..:arkadaşlar dedi..bu ulu ağacı bu sevimli sarmaşığı kucaklamak beni çok heyecanlandırdı..şimdi bu tüm olanları kime anlatsak inanmazlar..başak:yaa sen niye insanları inandırmaya çalışıyorsun ki? onlar burunlarının dibinde yükselen yeşil dünyaların,ağaçların bile farkında değilken onlara nasıl anlatırız yaşlı kocaman bir ağacın göz yaşlarını..söyle hadi söyle nasıl anlatacağız o gözlerini para bürümüş insanlara?burcu:aaa bu kadar karamsarlık yeter!! ulu ağaç, sarmasık arkadaşlarıma birşeyler söyleyin lütfen..ve sarmasık dört arkadaşı kucaklar ve ormanın üzerinde aynı masallardakı gibi uçurur çocukları..heyyy..

karakedi
19-01-2006, 08:54
"" bana bakın!,sizler devamlı kötümser düşünen büyükleriniz gibi olmamayı seçebilirsiniz dedi..bir dalına sımsıkı sardığı küçük kızın ayaklarını çimlere değdirip gıdıklarken,
, sizler yeni bir inanç ve azimle geleceği şekillendirebilirsiniz..diye ekledi..
hepsini bulutlara doğru zarifçe savururken,
, gün sizindir ve dünya size kalacak..siz yarının büyükleri değilmisiniz?? siz bunu durduracak olansınız.. der.
her birini dallarında bebeğini uyutan anne gibi sarıp sallarken,
=siz bizim beklediklerimizsiniz..."" diye ekleyerek,kızları zarifçe yere indirdi.

karakedi
19-01-2006, 08:55
pıstt tuanacığım,
bir şekilde bir yerde bitirmemiz gerekecek..ne düşünüyorsun??

aybala
19-01-2006, 09:42
:)
................................

tuana
19-01-2006, 13:02
evet
bence de yeterli..
sayın kara kedi öyküyü bitirelim..ulu ağaç sarmasık orman turundan sonra dört arkadaşın ellerine birer yeşil yaprak verdi..kızlar bu yaprakları yüreklerine koydular..ve yapraklar yüreklerinden eridi..artık ipek,burcu,basak,nese ağaçları canları kadar seviyorlardı..yüreklerinde eriyen yapraklar içlerine yeşil bir ateş yakmıştı..eve dönmek üzere yola .çıktılar..ulu ağaç bütün ormana haber salmış ağaçların çogu kızları yolcu etmeye gelmişti..bir yandan havada rengarenk yapraklar uçuşuyor bir taraftanda ağaçlar dans ediyorlardı..bu hoşçakalın töreni müthüşti..okul kıyafetlerinin üzerinde rengarenk yapraklar göz alıyordu..çoskulu bir uğurlama ile uzaklastılar ormandan..deli gibi kosuyorlardı..orman hala arkalarından el sallıyordu..hep bir ağızdan şöyle dediler:biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine..heyecandan başları dönerek evin yolunu tuttular..neşe eve ulaştı ve kurumuş bir çiçeğin yaprağını öptü..çiçek birden kıpırdadı..neşe evin içinde bağırarak koşuyordu:biliyordum anne ağaçlar canlı..onlar bizimle konusuyor..annnesi:ormanda ki ulu ağaçla sen de konustun biliyorum neşe..beni de çocukken çağırdılar ormana..yaa anne inanmıyorum..ssssst bu bir sır..şimdi hep beraber söyleyelim neşe:biz ağaçlara inanıyoruz hemde...hepsine dediler ve annesi neşeyi kucakladı..neşe içinde tanımsız bir sevinç duydu..başını gökyüzüne kaldırdı..kocaman bir nefes çekti..teşekkür ederim ulu ağaç dedi..hala temiz bir gökyüzü savaşı veriyorsunuz...sağolun orman ahalisi..iyi ki varsınız..gözlerinden yaşlar akıyordu..o an bir kez daha inandı..evreni yeşile boyayan ağaçları çok ama çok seviyordu..

Cihangir
19-01-2006, 15:29
Hani elmalar nerde ???? :rolleyes:

karakedi
20-01-2006, 08:00
ve evet ağaçları o kadar seviyordu ki tüm çocuklara duyurmak için en kolay ve hızlı yolun bunu bir kitapla anlatmak olduğuna esinlendi. evet bunu yazacak ve herkesin her bir çocuğun okumasını dileyecekti. sevgisini en iyi böyle gösterecekti.
o gece rüyasında ağaçlarla dans edip şarkılar söylüyordu.


tuana o kadar güzel bir bitiş yapmışsın ki kendim ormandan çıkıyormuş gibi oldum heyecanlarını hissettim..eline sağlık..ben sadece amaç ve hedef belirtmek istedim..çünkü hedefler olmazsa ne yol bulunur ne iz...
okuyan ve biz ne yapabiliriz diye düşünenlere güzel bir cevap,,küçücük kız bunu yapar..,yeter ki istesin demek gibi bişi işte,,

ben beğendim sayın tuana

elmalar cihocum sedir altında yenecekler,mutfak da kesiliyo...

backyard
20-01-2006, 09:18
:) isterseniz bunu toparlayıp siteye ekleyim
siz de hazır hızlanmışken yenisine başlayın

arsakay
20-01-2006, 09:45
Tebrikler gerçekten çok güzel olmuş.
Ellerinize sağlık...
Belki hikaye sayısını çoğaltıp ileride ağaçlar yararına
bastırısınız. Neden olmasın?

tuana
20-01-2006, 17:29
teşekkür ederim başta sayın kara kedi'ye..sonra sayın malina'ya..ve cebimden aynamı çıkarıp bir teşekkür de kendime:Dbence de güzel oldu..bunu kağıda döküp öğrencilerime okutacağım..hepsine birer kopya vereceğim..iyi ki varsınız sayın ağaçlar net üyeleri..sevgimle tuana:)

karakedi
21-01-2006, 10:04
bunu masal kitabı olarak resimleyecek birileri var mı?? ödev gibi olmasın ama içinden kimin gelirse...**** tuana bunu sınıfın yapabilir ve o zaman belki birileride basabilir..kızın dileği çok güçlüymüş inancı da..bir bakarsın tüm çocuklar duyar ve sadece 15 yılda dönüşüm gerçekleşir,,doğaya,....

karakedi
21-01-2006, 10:10
bana hep hikaya yazmakla ilgili giriş gelişme ve sonuç bölümlerinin açıklaması yapıldı ama hiç kimse girerken hiç bir fikrinin olmadığı-iyi niyet ve doğa sevgisi dışında- bir yerden geçerken an içinde esinlenerek çıkabileceğin anlatılmamıştı..
bu gamsızlığını çok sevdim
yine de tavsiyem imla kurallarına uygunluğu kontrol edilmeli ve gereksiz taramalardan arındırılmalı..varsa tabii...
aslında önce altalta görmeliyiz..iğreti duran bir kelime varsa görülür..
iki ayrı tarz içiçe kaynamış,,,bu çok güzel ...
hey hoşuma gitti..
sağolun tekrar..

malina
21-01-2006, 10:15
aslında önce altalta görmeliyiz

Bu bölümün ilk mesajına baktın mı? Hepsini topladım. Tabii henüz bir düzenleme yapılmadı. Backyard'tan rica edelim...

Bundan sonraki öykü için ricalarım olacak. Yazarken cümle sonlarında tek nokta kullanın. Nokta, virgül vb. sonra bir boşluk bırakın. Cümlelere büyük harfle başlayın ki düzeltecek olana (bu siz de olabilirsiniz) daha az iş çıksın :)

Cihangir
21-01-2006, 10:20
Yazarken cümle sonlarında tek nokta kullanın.

;) Ben söyledim o kadar, "bir siteye bir müsrif yeter" dedim, dinlemedi beni karakedi.. İkişer üçer.. Eh, olacağı buydu tabii.. :D

karakedi
21-01-2006, 10:27
olsun.ben düzeltebilirim hatalarını..,,, al sana 3 virgül,,,, 5 nokta......

Cihangir
21-01-2006, 10:29
Bu gidişle, ikimize kapı önünde tek ayak üstünde durma cezası verilecek...
(Tüh, yine fazla oldu galiba !!! ):o

tuana
21-01-2006, 14:22
okul bir başlasın..miniklere bir danışırım.bir deneriz.:)

backyard
22-01-2006, 12:45
p.tesi ya da salı günü düzenlemeyi yapıp ana sayfaya koyarım
siz de bu arda belki yeni bir öyküye başlayabilirsiniz
bir kent çocuğuyla bir köy çocuğunun doğaya ve ağaçlara bakışı gibi bir konu geldi aklıma
tabi sadece fikir bu

karakedi
23-01-2006, 07:43
iyi fikir backicim ama az dur elimde birikmiş çok sipariş var onları bitireyim yaparız...ohhh iyi be,sanki kolaydı..bunun bitmemesinin verdiği vicdan azabının bitince dönüştüğü hazzı biraz daha sürdürmeyi çok görme...yağdırma iş...

malina
23-01-2006, 10:07
Çizimle ilgili Mehmetle görüşmelerimiz sürüyor... Bakalım :)

www.mehmetsaygin.com (http://www.mehmetsaygin.com)

karakedi
23-01-2006, 12:12
kitaplaştırırsak beni tepe tepe kullanırız ,masrafını çıkarttıktan sonrasını ağaç dikimine ayırabiliriz..bu yollar açık...

backyard
24-01-2006, 10:18
bu arada a4 sayfasıyla tam 4 sayfa yazmışsınız
ilk kitabımız hayırlı olsun
tembellik yok tembellik yok :cool:

backyard
25-01-2006, 14:34
Düzenlemeyi yaptım, orjinalini korudum, sadece bazı yerlerde bir kaç kelime ekledim o kadar.
Siz de kontrol ederseniz sevinirim
Bir de öykünüze ad bulmak gerekiyor :)


“Anne anne çabuk ol, geç kalacağım ilk toplantıya” der demez sessiz bir çığlık koptu Neşe`nin dudakları arasından. Bir an duraksadı ve annesinin "toplantı" kelimesini duymamış olması için dua etti. Ya annesi duymuşsa! Daha dün okul çıkışında, derneklerinin gizli kalacağına dair dört arkadaşıyla içtikleri andı unuttuğunu, toplantının ağzından kaçtığını arkadaşlarına nasıl açıklayabilirdi.

İpek, Burcu, Başak ve Neşe: okuldaki fırlama kız çetesi denilebilirdi onlara. Ellerine yüzlerine baksanız, uslu mu uslu, hanım hanımcık ve çıtı pıtı dört küçük kızla karşı karşıyasınız sanırdınız. Gel gelelim on onbir yaşlarında bu dört afacanın yaptıkları herkesin dilindeydi. Bu bıcır kızlar hem meraklıydılar hem de aceleci. Sabırsızlık da zaten büyürken törpülenmez mi?

İlk toplantılarına yetişmek için kapıdan hızla çıktı Neşe. Buluştukları yer okulun önü oldu. Bugün ormanı keşfedeceklerdi, kimseye haber vermeden.

Kızların gözlerinden okuyabiliyordunuz. Özlerinde evreni kucaklamak isteyen bir sevgi vardı. Dördü de sessizce birbirleriyle bakıştılar. Aynı şeyi düşündüklerine eminlerdi. Tek cümle çıkmadı ağızlarından. Okulun iki kilometre arkasında tepelikten sonra orman görünüyordu. Orman büyülü gelmişti onlara. Ve bu dörtlüyü içine çağırıyordu sanki.

Hep masallardaki ormanları biliyorlardı. O güne kadar yanlarında bir büyük olmadan hiç ormana girmemişlerdi. Ama bugün, onları içine çağıran bir iklimi olan, ağaçlarıyla gerçek bir orman vardı karşılarında.

Hayal değil, oyun değil, çizgi film değil, gün gibi gerçek bir orman sanki şu cümleleri fısıldıyordu çocuklara; "Haydi! Şimdi yeni bir dünyanın aydınlık bahçelerine buyurun. Size yol gösterecek ağaçlarım var." Artık heyecan ve merak zirveye çıkmıştı.

Ormanın içine doğru ilerlemeye başladıkları zaman Başak arkadaşlarına döndü ve “fark ettiniz mi?” diye sordu, “orman babamlarla geldiğimiz zamandan daha farklı görünüyor.”
“Evet” diye cevapladı Neşe.
—sanki ağaçların yaprakları daha canlı renklerde ve sanki daha pırıltılı...
—gövdelerine dikkat ettiniz mi? diye haykırdı Burcu da... Gerçekten sanki üzerlerinde yıldızlar parıldıyor!!!!

Yeni pencereler açılmıştı onlara. Orman dünyası alaca karanlığın o eşsiz siyah beyaz film tadından çoktan uzaklaşmış, ışığın huzmeleri gözlerinden ruhlarına doğru mavi yeşil bir serüvene başlamıştı. Uzak, yakın olmuştu. Açık yeşil, koyu… Ve gökyüzü bu kez ormanın annesi… İçlerinden ebruli nehirlere benzeyen sıcak bir heyecan aktığını anlatmasalar da serüvenin tadı yayılmıştı bedenlerine.

— yorgun bir ışığın çevresinde dönen pervaneler gibi biz de bu büyülü ormanı yeni tadıyoruz, dedi Başak

- sanki içimde tarifsiz bir oyunun ilk mısraları var dedi Neşe.

Keşif arzusu, çıtırdayan yapraklar, onlara mavi-yeşil bir gezegende olduklarını hatırlattı ama bunu ifade edecek bir iklim yoktu orada. Devasa ağaçlar sanki ağaç değil de mavi gezegenin akciğerleri gibi görünüyordu.

Çok tuhaf bir şekilde izlendiklerini hissediyordu her biri. İkide birde sağa sola bakınıyorlar ama kimseyi görmüyorlardı. Hiç ama hiç korku duymuyor, kendilerini hiç olmadıkları kadar evlerinde hissediyorlardı. Birden Neşe:
-Hayır Başak'cığım,merak etme kaybolmayız dedi.

Başak; iyi o zaman, diye cevaplarken birden şaşkınlıkla bağırdı..
- Hey!!!! Ben bunu aklımdan geçirmiştim nasıl duydun??

Birden donup kaldılar. Evet, birbirlerinin kafalarından geçenleri duyabilmeye başlamışlardı.


Nasıl olur???

Aynı anda inanılmaz yumuşak mırıltılar duymaya başladılar. Sessizce akan bir derenin şırıltısı gibi... Uçan kuşların kanat sesleri gibi... Ağaçların rüzgârda yapraklarının hışırdaması gibi… Canlı, yumuşak sıcacık sesler.

Ağaçların arasında dolaşan sesleri dikkatle dinlemeye başladılar. Sanki ormandaki tüm ağaçlar hep birlikte bir şarkı mırıldanıyorlardı. Kızlar büyülenmiş gibi etraflarına bakıyor ama hışırdayan yapraklardan başka bir şey göremiyorlardı. Ormandaki aydınlık o kadar renkli ve göz alıcıydı ki, havanın karardığını fark etmediler bile.

Karanlıkta uçuşan kar taneleri gibi minicik ışıklar belirmeye başlamıştı. Daha dikkatli baktıklarında dördü de gözlerine inanamadı. Minicik şeffaf kanatlar, narin kürdan kadar ince kol ve bacaklar ve her birinin elinde minicik birer değnek!

Bu ışıltılı coğrafya sanki onlara bir bebeğin penceresinden ormana bakmayı öğretmişti.

Bebek diyordu ki:
-Siz kendini büyük sanan zavallı insanlar! Şu yerden fışkıran devasa yeşil şeylere bir bakın. Güneşe de güneş deyip uyuştunuz. O kendini ve yaratıcısını özleyen sarı bir ışık topu. Ağaçlara da ağaç deyip uyuttunuz kendinizi. Bu yeşil, adı, tarifi imkansız şeyler hep" şey" olarak kalmalı. Sakın isimlerini söylemeyin. İsim vermek uyutuyor sizi, pencerelerinizi kapatıyor. Bebek oluşum size önemsiz gelmesin. Ağaçları ve tüm evreni isimle yokluk arasında ancak ben görüyorum.

O sırada yaşlı devasa bir ağaç:
-"Şşşşşşt bebek, sen de ne çok şey biliyormuşsun bizim hakkımızda" der ve insanların bildiği ağaç haline döner.

Kızların artık tek kelime edecek halleri kalmamıştı. Onlar için orman adeta yeşil ışıklar saçan yeni bir gezegen olmuştu.

Başak; “tamam işte buradayız” diye fısıldadı. Yalnızlık sanılan sıcaklığın,uzak sanılan yeşilin, orman sanılan yeni bir dünyanın, adeta yeşil cennetin kapıları, eski çağlarda iskeletlerin toprak altında çıkardıkları o alışılmış hışırtıyla kapılar aralandı. Orman aynı ormandı.. Ama kızların akıllarından bebeğin dedikleri çıkmıyordu..

Büyük devasa bir ağaç olgun tavrı ile söz aldı:

—Bakın çocuklarım, dedi ulu ağaç, korkmayın sakın. Ben dostum. Gördüğünüz ışıltılı periler ormanın ruhudur. Ama ne yazık ki sayıları hızla azalıyor. Eğer orman yok olursa onlar da yok olacaklar. Onlar yok olurlarsa kim dilekleriniz gerçekleşsin diye sizlere destek olacak? Zaten artık hiç kimse siz çocuklardan başka ne perilere ne de biz ağaçların ruhu olabileceğine inanmıyor, işte bu inançsızlık bizi hızla yok ediyor...

İpek heyecanla sordu; “bizi sen mi çağırdın ormana? Çünkü sanki bizi bir şeyler çağırdı.”
— Evet yavrularım sizi ben çağırdım, diye yanıtladı ulu ağaç

Çünkü ormanı sevenler azaldı. Sevmeyi bırakın orman bazı insanlar için kar kapısı oldu. Ağaçları kesip para kazanma peşine düştü insanlar. Bazen de bilerek yaktılar bizi. Yeni apartmanlarına yer açmak için. Yeryüzü giderek çorak ağaçsız bir hal alıyor. Bunu insanlara anlatamıyoruz. Aslında verdiğimiz güzelliklerden kendileri bizim değerimizi anlamalıydılar. Her yüz yıl bir kaç çocuk seçeriz kendimize konuşmak için. Bu konuşma aramızda sır gibi saklanır tabii. Sizler de farkındasınız değil mi? Artık insanlar biz ağaçları görmeden geçiyorlar sanki.

— Peki biz ne yapabiliriz ki, ufacık çocuklarız? diye yakındı Başak.
— Buna katılmıyorum, diye lafını kesti ulu ağaç.
Sizin içinizde sevgi var, orman sevgisi... Ve sevginin gücü her şeye yeter. Ne yani ben köklerimi elime sarıp otoyola çıkıp şehre insanlara dert anlatmaya mı gideyim?


Kızlar heyecanlanmışlardı. Neşe lafa karıştı;
- İşte evet bu! Boşuna mı bir grubuz? Görevimiz bu!
— Peki ne yapacağız o zaman? diye sordu İpek

Ulu ağaç rüzgârların yardımıyla dallarını hafifçe savurarak, “önce bunu istemelisiniz yavrularım” dedi. Kızlar hep birlikte “İSTİYORUZ” diye bağrıştılar. Ulu ağaç mutlulukla yapraklarını hışırdatarak devam etti;

— O zaman göreviniz büyük. Bu sevgiyi anlatın, çevrenize yayın.

— Ama biz çocuğuz büyükler bizi dinlemiyorlar ki, dedi İpek'cik biraz ümitsiz bir tonla.

Ağaç, bir yaprağını zarifçe küçük kızın saçlarından omzuna doğru yolladı. Sevgi dolu bir temastı bu...

—Üzülme güzel kızım. Yarın kim büyük olacak acaba? diye sordu.

Siz kendi arkadaşlarınıza anlatın, onlar da büyümeden, onlar da bizi sadece maddeden yapılmış basit bir odun gibi görmeden. Ve en önemlisi de… Bizler tamamen yok olup gitmeden…

Sizler yeryüzünü büyüklere göre daha renkli görüyorsunuz çocuklar, dedi ulu ağaç yapraklarını kraliyet salonlarındaki gibi eğerek. Çocuklar hep bir ağızdan; biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine, diye bağırdılar. Ormana yayılan sesleriyle birlikte ağaçlar daha bir yeşil oldu. Ve tekrar çocuklar gür ve yeni keşif edilmiş bir gezegen edasıyla; biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine diye coşkuyla çığlık attılar. Ağaçlar artık çocuklara güveniyor ve gizlenme gereği duymuyorlardı. Bir iki çocuk ağaç, köklerinden kolaylıkla, sanki yıllardır bunu yapıyormuş gibi ayrıldılar. Aynı eski çizgi filmlerde olduğu gibi hışırtıları duyuldu. Çocuklar sanki bunu bir rüya tadında izlediler. Ama gerçek olduğuna inanmak istiyorlardı. Ulu ağacın sözlerine kulak kabarttılar:

- Ne zaman kaybolmuş hissederseniz bana gelin ve bana anlatın, ne zaman çocukluğunuzu hatırlayamazsanız bana gelin, size bugünü hatırlatacağım. Yemyeşil yapraklarıma sert kabuklu gövdeme her bakışınızda içinizde yankılanacağım. Korkmayın gidin ve anlatın. Diğerlerine, çocukluklarını unutanlara, yaşadığımızı fark etmeyenlere, kaybolmuşlara söyleyin.

Biz canlıyız. Yaşıyoruz ve birbirimizi destekliyoruz. Anlatın. İster tek tek, isterseniz masallar yazarak. Ama mutlaka anlatın. Ve ben o yüzden masal olurum sizlere. Anlatın diğerlerine.

Başını yüzyıllardır ışık taşıyan göğe uzatarak, birden gövdesinden aşağıya doğru su damlacıkları süzülmeye başladı. İpek;
— Hey baksanıza sanırım ulu ağaç ağlıyor dedi.
Ağaç;
—Şşşşşt bunu yeryüzünde gören sayılı çocuklardansınız. Evet ağlıyorum. Bu gördükleriniz, dışımdan yuvarlanan damlalar. Siz bir de içime akanları bir görseniz.

Neşe, ağacın gövdesine kollarını kocaman açıp sarıldı. Ne yazık ki iki eli birleşmeyecek kadar büyüktü ulu ağaç. Neşe de ağlamaya başlayınca, ormanı çok eskiden gezilmiş bir köyün çocukluk günleri kadar sessiz bir hüzün kapladı. Çok uzaklardan bir sarmaşık müthiş bir hızla, ağaçların gövdelerinde bir kaydıraktan kayar gibi süzülerek yanlarına geldi, ulu ağaca sarılarak sevgisini gösterdi. Çocuklar hayret içinde, “aaa sen ne güzel bir sarmaşıksın” dediler. Sarmaşık:

- Bunu fark ettiğiniz için teşekkür ederim, sizin kalpleriniz güzel. Sarmaşıkları ağaçlara çağıran işte bu gözyaşlarıdır ve biz, ağaçlar ağlayarak ruhlarının yaralarını sararken onlara destek oluruz. Sizde sarılın ulu ağaca, diye önerdi.


Çocuklar el ele büyük bir daire olarak ağacın etrafına yerleştiler. Minicik kolları koskoca ağacı tam saramıyordu bile. Yine de o anda her biri kendine özgü bir yolla ağacın canlılığını hissetti ve hepsi söz verdiler. Dünyadaki tüm ağaçlara yardım edeceklerdi.

İpek genelde az konuşurdu ve ağaçlar onu pek ilgilendirmemişti bugüne kadar. Ama bugün yaşadıkları onu büyülemişti. “Arkadaşlar” dedi. “Bu ulu ağacı, bu sevimli sarmaşığı kucaklamak beni çok heyecanlandırdı. Şimdi bu tüm olanları kime anlatsak inanmazlar.”

Başak;
- Ya sen niye insanları inandırmaya çalışıyorsun ki? Onlar burunlarının dibinde yükselen yeşil dünyaların, ağaçların bile farkında değilken onlara nasıl anlatırız yaşlı kocaman bir ağacın gözyaşlarını. Söyle hadi, söyle nasıl anlatacağız o gözlerini para bürümüş insanlara?

Burcu;
-Aaa, bu kadar karamsarlık yeter!! Ulu ağaç, sarmaşık arkadaşlarıma bir şeyler söyleyin lütfen.

Bir anda sarmaşık dört arkadaşı kucaklar ve ormanın üzerinde aynı masallardaki gibi uçurur çocukları.

-Heyyy.! Bana bakın! Sizler devamlı kötümser düşünen büyükleriniz gibi olmamayı seçebilirsiniz dedi, bir dalına sımsıkı sardığı küçük kızın ayaklarını çimlere değdirip gıdıklarken. Sizler yeni bir inanç ve azimle geleceği şekillendirebilirsiniz, diye ekledi hepsini bulutlara doğru zarifçe savururken. Gün sizindir ve dünya size kalacak. Siz yarının büyükleri değil misiniz? Siz bunu durduracak olansınız, diye neşeyle konuştu
her birini dallarında bebeğini uyutan anne gibi sarıp sallarken. Sonra yavaş ve kararlı bir ses tonuyla, “siz bizim beklediklerimizsiniz” diye ekledi ve kızları zarifçe yere indirdi.

Ulu ağaç, sarmaşığın orman turundan sonra dört arkadaşın ellerine birer yeşil yaprak verdi. Kızlar bu yaprakları yüreklerine koydular ve yapraklar yüreklerinden eridi. Artık İpek, Burcu, Başak, Neşe, ağaçları canları kadar seviyorlardı. Yüreklerinde eriyen yapraklar, içlerine yeşil bir ateş yakmıştı. Eve dönmek üzere yola çıktılar. Ulu ağaç bütün ormana haber salmış ağaçların çoğu kızları yolcu etmeye gelmişti.

Bir yandan havada rengârenk yapraklar uçuşuyor bir taraftan da ağaçlar dans ediyorlardı. Bu hoşçakalın töreni müthişti. Okul kıyafetlerinin üzerinde rengarenk yapraklar göz alıyordu. Coşkulu bir uğurlama ile uzaklaştılar ormandan. Deli gibi koşuyorlardı. Orman hala arkalarından el sallıyordu.

Hep bir ağızdan şöyle dediler;

-Biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine…

Heyecandan başları dönerek evin yolunu tuttular. Neşe eve ulaştı ve kurumuş bir çiçeğin yaprağını öptü. Çiçek birden kıpırdadı. Neşe annesine doğru bağırarak koştu,

— Biliyordum, biliyordum anne, ağaçlar canlı. Onlar bizimle konuşuyor.

Annesi döndü, gülümseyerek sakinleştirdi Neşe`yi;

— Ormandaki ulu ağaçla sen de konuştun biliyorum Neşe. Beni de çocukken çağırdılar ormana.

Neşe duyduklarına inanamadı. Annesi parmağını dudaklarına götürdü ve fısıldadı,

-Şşşşt bu bizim sırrımız, şimdi hep beraber söyleyelim, “biz ağaçlara inanıyoruz hem de hepsine” ve annesi sevgiyle Neşe`yi kucakladı.

Neşe içinde tanımsız bir sevinç duydu. Başını gökyüzüne kaldırdı. Kocaman bir nefes aldı. Teşekkür ederim ulu ağaç dedi. Hala temiz bir gökyüzü savaşı veriyorsunuz. Sağ olun orman ahalisi. İyi ki varsınız. Gözlerinden yaşlar akıyordu. O an bir kez daha inandı. Evreni yeşile boyayan ağaçları çok ama çok seviyordu..

karakedi
25-01-2006, 16:23
adını da bence tuana nın çocuklar bulsa iyi olur...
güzel görünüyor..leyloşa okudum sevdi ama zaten o ağaçlarla konuştuğu için aynı etki değil haliyle..

backyard
29-01-2006, 21:01
tuana yeni masal için yeni başlık açtım
oradan devam edin burası karışmasın :)

tuana
29-01-2006, 22:46
sağol backyard:)teşekkür ederim:)

tuana
27-09-2006, 00:10
selam..kara kedi bugün Silahtarağa i.ö.o na neşe getirdi..çoıcuklar merve'ye bayıldılar..resimler için..

www.haluk.gezegeni.com