Bağlan

View Full Version : Greenpeace




syılmaz
05-04-2012, 11:49
Greenpeace en son meyve sebzelerde zirai ilaç kalıntısı ile gündeme geldi. Hazırladıkları raporda üzümde 24 ayrı kimyasal madde bulunduğunu belirtiyorlardı. Devlet yetkilileri ise üzümde kullanılan kimyasal madde (zirai ilaç vs.) sayısının 4 olduğunu bunun hepsinin de kullanılmadığıdı, iddianın düpedüz iftira olduğunu ve Türkiye'nin yaş sebze ve meyve ihracatına darbe vurmak amaçlı bir komplo olduğunu iddia ettiler.

Bu iddiadan sonra Greenpeace'in açıklaması ne oldu bilmiyorum, bilen varsa yazabilir.

Daha öncede 'Kaç santim' kampanyası ile küçük balıkların avlanılmasına (çinekop bu sınıftaydı) karşı kampanya yürüttü, televizyonda izlediğim bir programda Greenpeace yetkilisi ile balıkçılık sekörünün bir yetkilisi tartışıyordu, şu an ismini ve görevini tam hatırlayamadım, balıkçılık sektörüyle ilgili kişi, Greenpeace'in kampanya yürüttüğü balıkların sadece göçmen balıklar üzerine olduğunu, bu balıkların Türkiye'de avlanılmaması durumunda İtalya ve Fransa kıyılarında onların balıkçıları tarafından avlanacağını, sözkonusu ülkelerde lüferle ilgili Greenpeace'in talep ettiği boyutta bir kısıtlama olmadığını, o ülkelerde bu konu ile ilgili herhangi bir kampanya yürütmediğini, Greenpeace'in samimiyetsiz olup asıl amacının Türkiye'nin çıkarlarını zedelemek olduğunu iddia etti.

Bu konu ile ilgili daha detaylı bilgisi olan arkadaşlar varsa, yazarlarsa daha iyi olur.

Ayrıca internette çeşitli sitelerde Greenpeace ile ilgili aşağıda ki iddia sıkça yazılıyor, kelimesine dokunmadan alıntı yaparak ekliyorum.

----

İşte Greenpeace gibi taşeron organizasyonların nihai amacı Dünya’nın Petrole olan bağımlığını devam ettirmektir. Nükleer bu nedenle onlar için kabustur. Bir düşünün, Dünya Toplam enerjisinin %70 Nükleer diğer kalanını ise yenillenebilir enerjiden karşılamaya kalksa Petrol tekelleri iflas etmeye başlayacak. Asıl meselede budur. Bu nedenle bizlerin uyanık olması gerekiyor. Ekonomik bağımsızlığımız için Nükleer enerjiye ihtiyacımız var. Atatürk’ün de defalarca söylediği bir değiş vardır: Ulusal bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. Şuan için güçlü ekonomi için anahtar ucuz ve temiz enerjidir. Bunun ise gelecek yaklaşık 50 yıl içinde alternatifi Nükleer enerjidir.

Takım tutar gibi nükleer enerjiye karşı olmak ya da körü körüne desteklemek düpedüz aptâllıktır. Sanayileşmiş adam gibi bir ülke olmak için “şuan için” Nükleer enerji tek alternatiftir. Bırakalım rüzgar, güneş hikayelerini..

Sorgulamayı hiçbir zaman bırakmayalım. Unutmayalım Atatürk; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillere bu memleketi emanet etti.

Kaynak: “Çevreci(mi)” Örgütler ve Enerji Devleri – Nükleer karşıtları, neyin karşıtıdır? « Muratsplat's Blog (http://muratodunc.wordpress.com/2011/05/07/cevrecimi-orgutler-ve-enerji-devleri/)

Linkte başka çarpıcı bilgilerde var, zamanı olanların okumasını tavsiye ederim, en azından karşıt görüşü de bir dinlemek gerek.




syılmaz
05-04-2012, 13:14
Greenpeace ile ilgili başka bir iddia, yalnız eklemeden belirteyim, ben bu iddialar kesinlikle doğrudur demiyorum, bu iddiaları araştıralım, doğrusunu öğrenmeye çalışalım diyiyorum.

------

Turhan Çakar Boykota davet ediyor.
GDO hakkında Tüketici hakları derneği başkanı Sayın Turhan Çakar neler söylüyor?
Boykota davet ediyor. Ama şimdiye kadar kimsenin dikkatini çekemiyor.

Peki merak ediyorum, Turhan Çakar dâhil bir çok uzmanın isim isim saydığı ürünleri Greenpeace neden saymıyor?

Dikkatlerimizi bir yerlerden kaçırtıp başka bir yerlere çekmek mi istiyorlar?
Örneğin Türkiye'ye GDO girişinin yasaklanması çözüm olabilir mi düşünelim.

Olmayacağı açıkça belli.

O halde Greenpeace neden ambalajın üzerinde GDO'ludur yazısının zorunluluk olması ve bunun için çok ağır yaptırımlar getirilmesi için kampanya düzenlemiyor da sadece GDO'ya karşıyım diyor?

Sonuçta hepimiz karşıyız ama 15 yıldır hepimiz ve çocuklarımız GDO'lu ürünlerle beslenmiyor mu?

Greenpeace sömürünün neresinde durmaktadır?
Neden kampanyasında bunları söylemez?

Haydi, bakış açımızı değiştirelim.

Farklı bir yönden sorgulayalım mı, ne dersiniz?

Madem 15 yıldır içimizde GDO taşıyoruz, hangi firmalar, hangi ürünler içimize giriyor yasal zorunluluk getirilse ya neden olmuyor?

Kaynak: Greenpeace, Cemaat, CIA, MI5 - ahmetdursun374 - Blogcu.com (http://ahmetdursun374.blogcu.com/greenpeace-cemaat-cia-mi5/11703994)

syılmaz
05-04-2012, 13:20
Ve bir başka iddia, bu sefer iddianın sahibi ilginç, başka bir doğa koruma derneği, ismi Doğa Savaşçıları ve Greenpeace'e yönelik ciddi iddialarda bulunuyorlar.

Doğa Savaşçılarından Greenpeace’ye sert tepki !!!

İSTANBUL-Kıbrıs açıklarında orkinos avlayan Türk balıkçılarını asbestli gemileriyle havadan ve denizden taciz eden Greenpeace, hem suçlu hem güçlü. Greenpeace balıkçıların kendilerine saldırdığını ileri sürerken, işin arka planında İspanyol balıkçıları olduğu ortaya çıktı.

Doğa Savaşçıları Çevre Örgütü Başkanı Zafer Murat Çetintaş, tacize uğrayan Türk balıkçı teknelerinin sahipleri ve İstanbul’daki balıkçı birliklerinin başkanları ile Ortaköy’de basın açıklaması yaparak, işin perde arkasında AB’li balıkçılar olduğunu ileri sürdü. Çetintaş, Karadeniz’de petrol kirliliği alarm verirken, asbestli gemi Otopan’ın yine Türkiye’ye gelmek için Akdeniz’de beklerken, AB’li balıkçılar Libya’nın Sidra körfezinde orkinos yavrularını yağmalarken, orkinos avında uçak kullanılması yasak iken, İspanya’nın kendi orkinos filosuna uçakla yön verirken, Greenpeace’nin Türk balıkçı teknelerine saldırdığını söyledi.

Haberin devamı için kaynak: Doga Savascilari (http://www.dogasavascilari.net/serttepki.html)

Odeh
05-04-2012, 13:45
Küresel şirketlerin, emperyal hırsları tükenmemiş güçlü devletlerin ve ilgi alanında kalan ülkerde kendi yararına her türlü etkiyi yaratmak isteyen devletlerin vakıflar, dernekler ile her türlü dalavereyi sürdürdüğü bir gerçektir.

Bu kurumlar suret-i Hak'tan görünmekte hiç de zorluk çekmezler. Profesyonel psikolojik harp yöntemlerini, kara propagandayı dibine kadar kullanırlar. Medya da her zaman buna çanak tutmaktadır. Zaten bunların medya ile de doku uyuşması tamdır.

Böll Vakfının idamlık sabıka kaydının özeti dahi birkaç ciltlik külliyata anca sığar. Gavurun ekmeğini yiyen de gavurun kılıcını sallar. Bunu bilir bunu söylerim. Varın siz düşünün gerisini gari.

Greenpeace ise Türk gençlerinin heveslerini ve kendilerini aramakla geçirdikleri zamanları açıkça suistimal ederek önce gençlerin enerjilerini sömürür, sonra halkın algısını bozar, ardından küresel ya da yerel bir manüplasyonla milli kaynaklara bir emme hortumu daha taktırtıverir.

Bu kurtlar hep kuzu postundadır!

Odeh
05-04-2012, 13:55
Bir de şunu eklemek lâzım: İlkeler! Bir çoğunun ilkelerini unutalı çok zaman oldu...

Kökü dışarıda olan yâni mllî olmayan, yâni gayri millî olan kurumlar ve hareketler aynı GDO'lu bitkiler gibi bu toprağı zehirler. Daha fazla "pestisit(!)" kullanma imkânı da bırakılmadığından bir süre sonra bu topraktan hayrına bir düşünce de filizlenemez olur!

Bize göre yabanî ve tanımadığımız, görünce, "bu ne yahu" diyeceğimiz garip türler dikiliverir karşımıza. Yerel yâni millî hiç bir düşünceye yaşama şansı bırakmak istemezler, hastalık gibi hızla sarmaya kalkarlar çevreyi!

malina-x
05-04-2012, 15:38
bu iddiaları araştıralım, doğrusunu öğrenmeye çalışalım diyorum

Burada tartışarak, yazarak bir şey bulamazsanız, elinizde belge, bilgi varsa gidip kanuni yerlere başvurunuzu yaparsınız. Aksi durumda iddialar ile kurumu lekelemiş olursunuz.

Greenpeace bütün dünya ülkelerine karşı bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Neyi araştıracaksınız burada, yani forumda nasıl bir araştırma yapabileceksiniz söyleyin bileyim.

Konuyu okumadım (hatalıyım), konunun bir yere gitmeyeceğini ve kaldırılmasını düşündüğüm için hızlı bir ek yaptım (2. kez hatalıyım)

kelebek çalısı
05-04-2012, 15:55
Greenpeace' i antipatik buluyorum. Dileyen destekleyebilir, dileyen Greenpeace' e üye olmadan da dünya için bir şeyler yapabilir. Ben hoşlanmıyorum tavır ve uslüplarından, samimi de bulmam söz konusu değil.

Nükleer konusunda ise karşıyım. Dünya' nın en ileri gelen ülkeleri vazgeçerken bu enerji yolundan, biz nükleer enerjiye geçmeye çalışıyoruz. Komik buluyorum sadece ve üzülüyorum geleceğimiz için. Ne için nükleer, ne uğruna nükleer, alternatifler mümkün iken...

Bu konuda tartışılacak birşey yok zaten. İsteyen destekler, istemeyen protesto edebilir. Ama bize kimse bir şey sormayacak zaten, biz seyirciyiz sadece.

syılmaz
05-04-2012, 16:00
Burada tartışarak, yazarak bir şey bulamazsanız, elinizde belge, bilgi varsa gidip kanuni yerlere başvurunuzu yaparsınız. Aksi durumda iddialar ile kurumu lekelemiş olursunuz.

Greenpeace bütün dünya ülkelerine karşı bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Neyi araştıracaksınız burada, yani forumda nasıl bir araştırma yapabileceksiniz söyleyin bileyim.

Konuyu okumadım (hatalıyım), konunun bir yere gitmeyeceğini ve kaldırılmasını düşündüğüm için hızlı bir ek yaptım (2. kez hatalıyım)

Konuşmak, yasak mı yani? Bu ülkede bir parti var, Atatürkçülüğü kendi tekelinde görür, bir parti var milliyetçiliği kendi tekelinde görür, bir parti var müslümanlığı kendi tekelinde görür.

Böyle bir toplumda yukarıda ki üyenin kendileri hariç kimseyi çevreci görmemesi çok normal, millet olarak zihniyetimiz böyle. Greenpeace'i savunuyorsan çevrecisin, savunmuyorsan çevreci değilsin, ne güzel.

kelebek çalısı
05-04-2012, 16:43
Sn. uzaytek fikriniz elbette ki saygıdeğerdir. Soru sormak ve doğruyu öğrenmeye çalışmaktan zarar gelir mi, fikir beyan etmek her vatandaşın hakkı olabilmeli. Belgeli ve kanıta dayalı konuşmayı gerektirecek bir konu değil ki bu. Gündem kritiğini herkes yapabilir.

Odeh
05-04-2012, 16:43
Burada tartışarak, yazarak bir şey bulamazsanız, elinizde belge, bilgi varsa gidip kanuni yerlere başvurunuzu yaparsınız. Aksi durumda iddialar ile kurumu lekelemiş olursunuz.
GDO konuşuluyor ciddi iddialar değil belgeler var. Kaolinde fırtınalar koptu, bazı gübre şirketlerinin yanıltıcı bilgileri ifşaa edildi savcıya giden oldu mu? Ayrıca seviye bilindikten sonra tartışmak lekelemek olmaz.

Greenpeace bütün dünya ülkelerine karşı bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Gördünüz mü siz kendi görüşünüzü ne güzel savunuyorsunuz? Ya aksi düşünenler? Bu haktan mahrum etmek düşüncenizi nasıl açıklıyorsunuz?

Neyi araştıracaksınız burada, yani forumda nasıl bir araştırma yapabileceksiniz söyleyin bileyim.

Konuyu okumadım (hatalıyım), konunun bir yere gitmeyeceğini ve kaldırılmasını düşündüğüm için hızlı bir ek yaptım (2. kez hatalıyım)
Önyargı bu olsa gerek... Tartışmak, olumlu olumsuz düşünceleri paylaşmak araştırmaya sevk eder ve bilgi artar. Bakınız: Kaolin, GDO.

Bu konu konuşulmayacak ise yönetimin bu konudaki politikasını daha açık olarak bilmek hepimize daha yararlı olur. Mesela greenpeace konuşulamaz ise hangi ilkeye/kurala dayanarak konuşulamaz? Üye olarak bunu bilmek hakkımız, değil mi?

Üyelerin bu forumda yazmadıkları hiç bir konu yok neredeyse... Peki bu durumda neden konuşamayız? Sakıncası nedir? Suya sabuna dokunmayalım mı?

malina
05-04-2012, 16:45
Devlet yetkilileri ise üzümde kullanılan kimyasal madde (zirai ilaç vs.) sayısının 4 olduğunu bunun hepsinin de kullanılmadığıdı, iddianın düpedüz iftira olduğunu ve Türkiye'nin yaş sebze ve meyve ihracatına darbe vurmak amaçlı bir komplo olduğunu iddia ettiler.


Devlet yetkilerinin fi tarihinde, çaylarda radyasyon yok diye ekranda çay içtiklerini hatırlayınca her beyana inanmamak gerektiğini düşünmeye başlamadık mı?

malina
05-04-2012, 17:00
Bu konu konuşulmayacak ise yönetimin bu konudaki politikasını daha açık olarak bilmek hepimize daha yararlı olur. Mesela greenpeace konuşulamaz ise hangi ilkeye/kurala dayanarak konuşulamaz? Üye olarak bunu bilmek hakkımız, değil mi?

http://www.agaclar.net/forum/doga-cevre-ekoloji-gida-hukuk-ve-politikalari/1007.htm

Yönetim politikamız belli değil mi? Tema hakkında eleştirilerde bulunuyorsak diğerleri hakkında da bulunuruz. Onu onu demiş, bu bunu demiş gibi dedikodu faslında kalmasın yeter ki...


http://www.agaclar.net/forum/agaclar-netten-duyurular/11.htm

Eleştiri sınırları


Üyeler; kamu ve ticari kuruluşları, markaları vb. hedef göstererek, karalama, iftira, küfür boyutuna vardırmadan toplumun bir bireyi olma sıfatıyla eleştiride bulunabilir. Bu kurala uymayan eleştiriler silinir.

malina
05-04-2012, 17:04
Üyelerin bu forumda yazmadıkları hiç bir konu yok neredeyse... Peki bu durumda Umut Vakfı'nı neden konuşamayız? Sakıncası nedir? Suya sabuna dokunmayalım mı?

Konuyu açan arkadaşa özel mesajla bilgi vermiştim. Birbirinden farklı konuları aynı başlık altında konuşmayın.

Size de burada açıklama yapmış olayım.

Odeh
05-04-2012, 17:20
Bu durumda konunun sürdürülebileceğini düşünüyorum, sevindim.

Bu bağlantıda (http://www.greenpeace.org/turkey/Global/turkey/image/2012/03/DataSheet_Origin_Turkey_24-Pesticides_GrapesRed_ln.pdf) greenpeace in Almanya'da yapılan analiz değerleri görülebilir. Tek sayfa gayet açık...

Konu pestisit ve izin verilen sınır olarak değerlendirildiğinde hiçbiri kesinlikle hiçbiri izin verilen değerin üzerinde değil. Tüm değerler çok çok aşağıda. Bu nokta itibarı ile bu belge sadece kara propagandaya yarar. Yüzlerce bin ton üzümümüzü AB'de karalamaya da yetmez. Fiyatlarda olumsuz etki maalesef olacaktır. İşin bir diğer boyutu ile sıfır pestisit kalıntısı hedefi için ancak bir gösterge olabilir, o kadar.

İzin verilen sınırın altında pestisit kalıntısı taşımak iyidir. Sıfır kalıntı harikadır. Sıfır pestisit mükemmeldir.

Gönül isterki pestisit olmasın, ama bu öyle kolay bir iş değil...

Sakaki
05-04-2012, 18:51
Burada tartışarak, yazarak bir şey bulamazsanız, elinizde belge, bilgi varsa gidip kanuni yerlere başvurunuzu yaparsınız. Aksi durumda iddialar ile kurumu lekelemiş olursunuz.

Greenpeace bütün dünya ülkelerine karşı bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Neyi araştıracaksınız burada, yani forumda nasıl bir araştırma yapabileceksiniz söyleyin bileyim.

Konuyu okumadım (hatalıyım), konunun bir yere gitmeyeceğini ve kaldırılmasını düşündüğüm için hızlı bir ek yaptım (2. kez hatalıyım)

Enteresan bir düşünce!
Sn uzaytek, o halde bundan böyle Türkiye'de açıkoturumlar yapılmasın, herşeyin tartışıldığı televizyon kanalları kapatılsın ve tek bir kanal kalsın elinde belgesi olan tek kanaldan randevu alsın, toplantılar yasaklansın, hatta millet meclisi de kaldırılsın öyle ya değil mi? Ne gerek var bazı şeyleri konuşup tartışmaya, başımıza bir diktatör koyalım olsun bitsin bu iş?
Toplumun bir şeyleri tartışarak öğrenmesi için gerekli makamlardan izin alalım, elimizde belge yoksa başkalarına sorarak veya tartışmaya açarak öğrenmeyi de unutalım?
Bundan sonra elinde belge olan konuşsun, olmayan veya bulamayan sussun otursun?
O zaman ben size soruyorum: siz şu anda neden bir "Forum" üyesisiniz? Forum size neden lazım olsun ki?

Saygılar

Zeytinlibahçe
05-04-2012, 20:39
Greenpeace en son meyve sebzelerde zirai ilaç kalıntısı ile gündeme geldi. Hazırladıkları raporda üzümde 24 ayrı kimyasal madde bulunduğunu belirtiyorlardı. Devlet yetkilileri ise üzümde kullanılan kimyasal madde (zirai ilaç vs.) sayısının 4 olduğunu bunun hepsinin de kullanılmadığıdı, iddianın düpedüz iftira olduğunu ve Türkiye'nin yaş sebze ve meyve ihracatına darbe vurmak amaçlı bir komplo olduğunu iddia ettiler.


Üzümde yaygın olarak kullnılan zehirli ürünler marka olarak 4 olabilir, aslında daha fazla. Unutmuyalım ki Greenpeace açıklamalarında kimyasallar dedi, dolayısıyla bir markanın içinde istenilen etkiyi sağlayabilmesi için onlarca kimyasallar var.


Daha öncede 'Kaç santim' kampanyası ile küçük balıkların avlanılmasına (çinekop bu sınıftaydı) karşı kampanya yürüttü, televizyonda izlediğim bir programda Greenpeace yetkilisi ile balıkçılık sekörünün bir yetkilisi tartışıyordu, şu an ismini ve görevini tam hatırlayamadım, balıkçılık sektörüyle ilgili kişi, Greenpeace'in kampanya yürüttüğü balıkların sadece göçmen balıklar üzerine olduğunu, bu balıkların Türkiye'de avlanılmaması durumunda İtalya ve Fransa kıyılarında onların balıkçıları tarafından avlanacağını, sözkonusu ülkelerde lüferle ilgili Greenpeace'in talep ettiği boyutta bir kısıtlama olmadığını, o ülkelerde bu konu ile ilgili herhangi bir kampanya yürütmediğini, Greenpeace'in samimiyetsiz olup asıl amacının Türkiye'nin çıkarlarını zedelemek olduğunu iddia etti.


Her canlıya en az bir defa üreme şansını tanımamız lazım. Greenpeace in orkinoslarla ilgili kampanyayı yürüttügü sene hiç unutmuyorum Antalya körfezinin neredeyse tamamı orkinos ağlarıyla çevriliydi. Bir gece tam 150 balıkçı teknesi saydım. Her birinde en az 3 tane dünyanın en gelişmiş sonar sistemin bulunduğunu hatırlatmak isterim.

2003 yılında sonar ürünleri pazarlayan bir firmanın Amerikalı temsilcisine tercümanlık yapmıştım. Büyükdere de rastgele çıktığımız bir balıkçı motorunda gördüğü 3 dev gibi Japon malı balık bulucu karşısında adamcağız yutkunup, şaşkınlıkla tekneden inmek zorunda kalmıştı, hiç unutmam.

Önce İskenderun körfezinde avlanmaya başladılar, yavru balık sürüleri batıya doğru göç ettikçe onlarda peşinden avlanarak gidiyorlardı. normal olarak 350-500 kg. ağırlığa ulaşabilen orkinosların 3-5 kg iken avlanması sizce ne kadar doğru?

Yakalanan balıklar eko sistemin önemli bir parçası sayılarını artması da, azalması da önemli sonuçlar doğuracaktır. Kaldı ki, Greenpeace arkasında bilimsel bir çalışma olmadan körü körüne eylemlerine başlamıyor. Bizim sularımızın bir çok balığın üreme alanı olduğunu hatırlayalım.

Orkinoslar İspanya sahillerine ulaştıklarında bizim sularımızda olduğu kadar toplu halde olmadıkları gibi, kilo olarakta artık yavru olmaktan çıkmaktadırlar.

malina
05-04-2012, 22:13
Enteresan bir düşünce!
Sn uzaytek, o halde bundan böyle Türkiye'de açıkoturumlar yapılmasın, herşeyin tartışıldığı televizyon kanalları kapatılsın ve tek bir kanal kalsın elinde belgesi olan tek kanaldan randevu alsın, toplantılar yasaklansın, hatta millet meclisi de kaldırılsın öyle ya değil mi? Ne gerek var bazı şeyleri konuşup tartışmaya, başımıza bir diktatör koyalım olsun bitsin bu iş?
Toplumun bir şeyleri tartışarak öğrenmesi için gerekli makamlardan izin alalım, elimizde belge yoksa başkalarına sorarak veya tartışmaya açarak öğrenmeyi de unutalım?
Bundan sonra elinde belge olan konuşsun, olmayan veya bulamayan sussun otursun?
O zaman ben size soruyorum: siz şu anda neden bir "Forum" üyesisiniz? Forum size neden lazım olsun ki?

Saygılar

Herkes fikir belirtiyor. Uzaytek de fikrini böyle belirtmiş...

Esas konuyu bırakıp birbirinizi sorgulamanın üstüne gitmeyin.

Uzaytek sadece forum üyesi değil. Forum admini... O olmasaydı agaclar.net'in alt yapısı olmazdı. Forum ona lazım değil ama uzaytek foruma lazım :)

Sakaki
05-04-2012, 22:41
Sn Malina,

Zaten ben de fikrimi belirttim. Yani forum konseptine uygun bir konunun tartışılmasından yanayım. Eğer birisi yanlış birşey derse, bilen birisi çıkar o yanlışı işaret eder ve herkes bir fikir ve bilgi sahibi olur. Benim görüşüm bu.
Ancak dikkat ederseniz konunun herhangi bir tarafında değilim zira bu konuda yeterli bilgi sahibi olmadan konuşmak yersiz olur.

Ancak size birşey söylemek istiyorum: Bu konuyu açan üyenin açtığı bir başka yeni konu daha var, sanırım görmüşsünüzdür. Bu yeni konunun forum konseptine pek uygun olmadığını düşünüyorum?

Hepinize iyi geceler.

malina-x
06-04-2012, 08:17
Okudum, "iddia etti, söyledi" lafından başka bir şey de göremedim, sizler gördüyseniz gösterin lütfen (belki ben taraflı yaklaşıyorumdur).

Mesela greenpeace konuşulamaz ise hangi ilkeye/kurala dayanarak konuşulamaz? Üye olarak bunu bilmek hakkımız, değil mi?

Birisi sizin olmadığınız bir yerde, hakkınızda ileri geri konuşsa ne olur? Size söz hakkı doğar değil mi? Televizyonda sırf bu yüzden adamı konuşturmazlar, aynısı burada da geçerli.

Eleştirmek, tartışmak için konu açmak başka. İddia etmek, komplo teorileri ile suçlamak başka şeydir, sınırların düzgün çizilmesi gerekir.

Bir sürü iddia tek başlık altında açılıyor, konu greenpeace'den gelecek tek şikayet ile silinir.

syılmaz
06-04-2012, 08:41
Okudum, "iddia etti, söyledi" lafından başka bir şey de göremedim, sizler gördüyseniz gösterin lütfen (belki ben taraflı yaklaşıyorumdur).



Bu benim olaya objektif ve önyargısız bakmak istediğimi gösterir. Konuya Greenpeace şöyle hain, böyle kötü diye başlamam mı doğru olurdu?

syılmaz
06-04-2012, 08:42
Bir sürü iddia tek başlık altında açılıyor, konu greenpeace'den gelecek tek şikayet ile silinir.

Silerseniz, ne kadar bağımsız, tarafsız bir forum olduğunuzu ispatlarsınız. Greenpeace şikayet edeceğine, iddialara cevap versin. Haklı ise haklılığını ortaya koysun.

Ayrıca merak ediyorum, hükümet bir şikayetle medya da yapılan haberi kaldırtsa veya meyve ihracatçıları bir şikayetle greenpeace'in haberini yasaklatsa doğru olur muydu?

Yukarıda ki bakış açınızla doğru bulmanız lazım.

Sakaki
06-04-2012, 09:02
Cevap verecek olsalar bile buradan cevap vereceklerini sanmam.
Zaten kendileri iddialardan çoktan haberdardırlar sanırım.
Yetkili makamların da eli kolu bağlı oturup izlediklerini sanmıyorum olup bitenleri.
Elbet somut bir şeyler ortaya çıkar. Ama o zamana kadar buradan iddialarla insanların kafasını karıştırmak bence uygun olmaz.

Bence önce iğneyi kendimize batıralım çuvaldızı beklemeye alalım, yani önce şunu tartışalım ve konuşalım: Greenpeace acaba doğru mu söylüyor? Bu sorunun cevabını tartışmak daha kolay çünkü etrafımızda ve hatta bazılarımızın gerek çalıştığı gerekse bir şekilde ilişkide olduğu tarımsal şirketler var. Bunların uygulamalarını, kullandığı ilaç ve dozlarını tartışalım.

Şunu da eklemek isterim sn. syılmaz; hatırlarsanız Greenpeace bu konulara değinmeden birkaç yıl önce bazı ülkelere yaptığımız meyve ve sebze ihracatları geri dönmüştü, sebebi de dozu limitlerin üzerinde kullanılmış mücadele ilaçları ve kimyasallardı.
Örneğin daha 1-2 sene önce Rusya Türkiye'den ithal edilen domatesleri geri iade etmiş ve yasak koymuştu. Önce herkes sebebi siyasal dedi ama adamların elinde 2 farklı laboratuardan analiz sonucu vardı. O zaman Türkiye'de kimse şu domatesleri bir de biz tahlil edelim acaba doğru mu diye ortaya çıkmadı. Neden?
Nedeni basit: çünkü o domatesleri Türk halkı da yiyor.
Zamanında radyasyonlu çay nasıl itiraf edilmediyse yine aynı şekilde sorun yok denildi, ve şimdi de yine aynı mantık.

Bence önce bunları tartışalım.

syılmaz
06-04-2012, 09:09
Bence önce iğneyi kendimize batıralım çuvaldızı beklemeye alalım, yani önce şunu tartışalım ve konuşalım: Greenpeace acaba doğru mu söylüyor? Bu sorunun cevabını tartışmak daha kolay çünkü etrafımızda ve hatta bazılarımızın gerek çalıştığı gerekse bir şekilde ilişkide olduğu tarımsal şirketler var. Bunların uygulamalarını, kullandığı ilaç ve dozlarını tartışalım.




Bu durumda konunun sürdürülebileceğini düşünüyorum, sevindim.

Bu bağlantıda (http://www.greenpeace.org/turkey/Global/turkey/image/2012/03/DataSheet_Origin_Turkey_24-Pesticides_GrapesRed_ln.pdf) greenpeace in Almanya'da yapılan analiz değerleri görülebilir. Tek sayfa gayet açık...

Konu pestisit ve izin verilen sınır olarak değerlendirildiğinde hiçbiri kesinlikle hiçbiri izin verilen değerin üzerinde değil. Tüm değerler çok çok aşağıda. Bu nokta itibarı ile bu belge sadece kara propagandaya yarar. Yüzlerce bin ton üzümümüzü AB'de karalamaya da yetmez. Fiyatlarda olumsuz etki maalesef olacaktır. İşin bir diğer boyutu ile sıfır pestisit kalıntısı hedefi için ancak bir gösterge olabilir, o kadar.

İzin verilen sınırın altında pestisit kalıntısı taşımak iyidir. Sıfır kalıntı harikadır. Sıfır pestisit mükemmeldir.

Gönül isterki pestisit olmasın, ama bu öyle kolay bir iş değil...



Şunu da eklemek isterim sn. syılmaz; hatırlarsanız Greenpeace bu konulara değinmeden birkaç yıl önce bazı ülkelere yaptığımız meyve ve sebze ihracatları geri dönmüştü, sebebi de dozu limitlerin üzerinde kullanılmış mücadele ilaçları ve kimyasallardı.
Örneğin daha 1-2 sene önce Rusya Türkiye'den ithal edilen domatesleri geri iade etmiş ve yasak koymuştu. Önce herkes sebebi siyasal dedi ama adamların elinde 2 farklı laboratuardan analiz sonucu vardı. O zaman Türkiye'de kimse şu domatesleri bir de biz tahlil edelim diye ortaya çıkmadı. Neden?
Nedeni basit: çünkü o domatesleri Türk halkı da yiyor.
Zamanında radyasyonlu çay nasıl itiraf edilmediyse yine aynı şekilde sorun yok denildi, ve şimdi de yine aynı mantık.

Bence önce bunları tartışalım.


Doğru, zirai ilaç kalıntılı meyve sebzeleri yediğimize dair bir haber ispatlansa hiç şaşırmam, bu tarz olayların üzerine gidilsin. Gerçekler her zaman ortaya konulsun, buna kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.

Benim itirazım, yabancı menşeli bir derneğin her dediğine koşulsuz olarak doğru bakılması. Ne malum gerçek amaçlarının her koşulda doğayı korumak olduğu, belki üyelerinin çoğunun gerçek amacı saf bir doğa sevgisi olabilir ama bilerek ya da bilmeyerek başkalarının yönlendirmesine maruz kalmadıkları ne belli?

malina-x
06-04-2012, 09:17
Biz bağımsız, tarafsız değiliz, yasalar ile bağlıyız.

İddiaları ortaya atan ispat etmek zorundadır, greenpeace isterse cevap verir.

Medyada yapılan hangi haberi? eğer haber karalama içeriyorsa dava durumunda bırakın kaldırtmayı tazminat ödersiniz.

Basılmamış kitap yasaklanıyor, gazete kapatılıyor. Bunlar doğru ya da yanlış konusu değil. Benim neyi doğru bulduğumun da bir önemi yok.

syılmaz
06-04-2012, 09:23
İftira atarsak haklısınız ama iftira attığımız yok, ortada iddialar var ve bunu konuşmak yanlış olamaz. Greenpeace'in son iddiası üzerine belgenin aslını Sn. Odeh foruma eklemiş ve tüm değerlerin izin verilen değerlerin altında olduğunu söylüyor. Neden bunun hakkında konuşmuyoruz?

Sakaki
06-04-2012, 09:32
Konuyla belki ilk bakışta alakasız görünebilir ama size ironik bir olay aktaracağım (yöre, şirket, kişiler ve isimler vermeyeceğim):

Yakın bir zamanda bir termik santral kuruldu, inşaat devam ederken yöre halkı ayaklandı "Termik Santrale hayır!"
Derken gündemden düştü konu ve bir süre sonra yöre halkının %60-70'i o termik santralde çalışmaya başladı, hatta bazıları inşaat görevinde çalıştı.
Derken ekonomik kriz belirdi ve işçilerin bir kısmı işten çıkarıldı haliyle.
Bir de ne göreyim? :)
Termik santrale hayır demesine rağmen o termik santralde çalışan yöre halkı bu sefer "işten çıkarılan işçilerimiz geri alınsın" diye grev yapmaya başladı. :)

Şimdi; Odeh bey dediki "...bazı şeyler kolay değil". Ben de ekliyorum: "Bazı şeyler kolay değil ve hiçbir şey de dışarıdan görüldüğü gibi değil".

Greenpeace bir kıvılcım atıyor, ateş yakmaya çalışıyor (belki doğru değil ve kasıtlı ama belki de gerçek) ANCAK bizdeki otlar ıslak olsa zaten yanmaz :) Malzememiz yaş mı kuru mu önce ona bakalım.

malina-x
06-04-2012, 09:43
Çünkü hepsini tek başlık altında açtınız ve kullanılan dil eleştirmeye değil itibarını zedelemeye yönelik.

syılmaz
06-04-2012, 09:50
Çünkü hepsini tek başlık altında açtınız ve kullanılan dil eleştirmeye değil itibarını zedelemeye yönelik.

Tamam, madem ben hata yapıyorum, siz doğrusunu yapın, iddiaların doğru olduğunu, insan sağlığının tehlike altına sokulduğunu ispatlayın. Ne de olsa belge ortada. Sizin yorumunuzu bir duyalım.

Ve eğer iddiaları gerçek dışı ise, kusura bakmayın ama ülkemizin itibarı, Greenpeace'in itibarından çok daha değerli benim için.

malina-x
06-04-2012, 10:06
Bulunduğum noktayı anlatamadım. İddiaları ortaya atan bundan sorumludur.

Yazılar yüzünden biz de site olarak sorumluluk alıyoruz, neden kaldırılır dediğim anlaşıldı mı?

Odeh
06-04-2012, 12:24
Greenpeace konusu yürümez, nedenleri yukarıda.

İnsanların her makam, kişi, kurumu sorguladığı, kemikleşmiş sistemleri bile didik didik ettiği bir dönemde Greenpeace hakkındaki şüpheler dile getirelemeyecek! Temsilcisi istenecek, tek şikayette konu silinecek. Vay be!

Forumda birçok kişi, firma, kurum, dernek, vb. hakkında zülf-ü yâre dokunan binlerce sayfayı ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Bence silin konuyu...

Bir de önerim var. Üyeler konu açmadan önce "konu temizdir kağıdı" almak için yönetime başvurmalı. Böyle aç, yaz, sildir... Olmuyor, insanın yazdıklarının silinmesi ağrına gidiyor.

Dediğim gibi, bence silin konuyu...

malina-x
06-04-2012, 12:47
Linklerini gönderirseniz inceler silerim.

Odeh
06-04-2012, 13:01
Binlerce sayfa -bana göre önemli- bilgi ve uyarıyı sildirmek benim hedefim değil.
Uluslararası markaların ürünleri bile burada didik didik edildi. Firma temsilcisi istenmedi. (Satıcı firma temsilcisi değildir)

Madem teraziniz bu kadar hassas bunları görmüş olmalıydınız. Yoksa kimi konulara farklı bir yaklaşım mı var?

Bu konu bu yaklaşım çerçevesinde asla tartışıl-A-maz.

Aslında ben şu örgüte bir mektup yazıp "gel seni eleştireceğiz, varsa yanıtın ver" diye çağırsam mı? Peki, davete icabet edilmezse yine tartışmak mümkün olacak mı diye soruyorum kendi kendime...

malina-x
06-04-2012, 13:34
Başa döndük, eleştirmek farklı şey, iddia etmek farklı.

Kimseye farklı bir yaklaşımda bulunmadım, geçmişte de firmalardan şikayet edilen konular, yazılar silindi.

Güzin Çakar
06-04-2012, 14:05
Greenpeace, bazı eylemlerini aşırı bulsam da takdir ettiğim bir örgüttür. Gençlik yıllarımdan beri bir yığın çevre sorunundan, Greenpeace sayesinde haberdar oldum. Yaptığı çalışmalarla, bazı şeyleri öğrenmemi, farketmemi sağladı. Benim için önemli değil, bana dokunmayan yılan bin yaşasın deniliyorsa o başka...

Arkasında kimin olduğunu, gerçek(!) amacının ne olduğunu, yani burada irdelenenleri bilmiyorum. Aksi ispatlanana kadar, kendi açıkladıkları amaçlarını doğru kabul ederim.Ayrıca iddialar doğru olsa bile yaptıklarının değerini, yarattığı farkındalığı azaltmaz.

Dostumuzdur dediklerimizin saçmalıklarını savunmaya çalışmak, düşman gördüklerimizin doğrularını karalamak hem çok kolay değildir, hem de bizi objektif davranışlardan uzaklaştıracağından, karşımızdakiler kadar kendimize de zarar verir.

malina
06-04-2012, 14:06
Forumda birçok kişi, firma, kurum, dernek, vb. hakkında zülf-ü yâre dokunan binlerce sayfayı ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Bence silin konuyu...

Bir de önerim var. Üyeler konu açmadan önce "konu temizdir kağıdı" almak için yönetime başvurmalı. Böyle aç, yaz, sildir... Olmuyor, insanın yazdıklarının silinmesi ağrına gidiyor.

Dediğim gibi, bence silin konuyu...

Bakın bu tarzda devam ederseniz konuyu zaten sileceğim.

Millet de greenpeace tartışılıyor diye silindi sanacak :)

malina
06-04-2012, 14:12
Aslında ben şu örgüte bir mektup yazıp "gel seni eleştireceğiz, varsa yanıtın ver" diye çağırsam mı?

Çağırmayın canım ama yazarken hiç olmazsa örnek verin..


Greenpeace ise Türk gençlerinin heveslerini ve kendilerini aramakla geçirdikleri zamanları açıkça suistimal ederek önce gençlerin enerjilerini sömürür, sonra halkın algısını bozar, ardından küresel ya da yerel bir manüplasyonla milli kaynaklara bir emme hortumu daha taktırtıverir.


Bilmiyor olmak ayıp değil. Madem biliyorsunuz, daha önceki emme hortumları nelerdi, yazabilirsiniz... O zaman ciddi eleştiri olur.

Sakaki
06-04-2012, 14:12
Sorumluluğu üstlenecek bir fail buluruz sorun olmaz siz silin sn Malina:)
Şaka bir yana bence konu tartışılmalı ama hakikaten tencere yanlış kulpundan tutuluyor :)
İşin doğruluk payı olup olmadığını araştırılıp tartışılmak yerine direk karalama gibi oluyor gerçekten.
O zaman içmeye devam radyasyonlu çayı, yemeye devam pestisitli domatesleri...
Karalayan olursa deriz vatan haini, oldu bitti maşallah :)

Odeh
06-04-2012, 15:03
2. sayfaya gelindi... Sorum da görüşüm de gayet açık ve basitti. Ancak hâlâ bu örgütün nasıl karalama yaptığını kendi belgesi üzerinden açıklamama rağmen hiç bir yanıt, karşıt ya da destekleyici bir görüş göremedim. Belge onların, iddiaları da sanki mağribi bulmuş gibi heyecanlı! Ama belgeyi dikkatli inceleyen anlıyor verileri nasıl da saptırdıklarını.

Bunların üzerine, konunun sınırlanması konusunda ardı ardına uyarılar yazılıyor. Bir yönetici görüşünü anlat diğeri şimdi olmasa da ilk falsoda konuyu silerim diyor. Karalama yapıldığını iddia eden bile çıktı... Ne diyeyim... ABD'li Monsanto'nun canına okunuyor, cinayetle suçlanıyor GDO konusunda! Neden silinmiyor?

Neyse... Bu konuda diyeceğim bir şeyim yok artık...

(Mesaj yukarıda, ilgilenen okuyuverir...)

syılmaz
06-04-2012, 15:12
Sn. Sakaki, ben de bu konuda artık dinleyici olmak istiyorum. Madem yanlış kulptan tutuyoruz, umarım doğru kulptan tutup anlatabilecek birileri çıkar.

Ben de Sn. Odeh'in takıldığı hususa takılıp kaldım. Belge ortada, analiz rakamları ortada. Sn. Odeh bu değerlerin hepsi izin verilen değerlerin altında diyiyor. Benim bu konuda yorum yapacak bilgim olmadığı için birşey diyemiyorum.

Forumda bu konuda bilgili, analiz rakamlarını yorumlayabilecek bir sürü üye vardır tahmin ediyorum. Neden kimse rakamlar hakkında konuşmuyor? Eğer değerler gerçekten normalse, niye kimse greenpeace'in gerçek dışı iddialarının amacını sorgulamıyor?

Odeh
06-04-2012, 15:34
Sayın syılmaz,

Size bir belgenin tercüme edilen başlıklarıyla vermek istiyorum.

("Al belge" demeyi sevdiğim için diyorum ki "alın size belge".)

Not: 24 farklı pestisit var ayrı bir şey, AB standartlarından çok çok altında 24 farklı pestisit var demek ayrı birşey, standartların altında da olsa "vaaay 24 çeşit zehir yediriyorlar size" ayrı bir şey. 3.sü provakatif ve kara propagandadır. Çok da işe yarar... Kamuyu aldatmak, ticari spekülasyon yapmak, yüzlerce bin ton yaş meyve ve sebzemizi -sözde- iki paralık ederek güveni sarsmak, tedariğin Türkiye dışından sağlanması için psikolojik harp yapmak, çiftçimizin ocağına pestisit kullanılmayan ithal incir ağacı DİKMEKTİR!!!

Saygılar,

280276

syılmaz
06-04-2012, 15:45
Sn. Odeh, çok teşekkürler. Konuyla alakası olmayan birinin bile anlayabileceği şekilde eklemişsiniz. Görülen rakamlar AB standartlarının altında değil, çok çok çok altında.

Görmek isteyenler için yeterince açıklayıcı, görmek istemeyenler için yapabileceğimiz birşey yok.

Ortada somut rakamlar varken, okuyanlar kendi kararını kendi verebilir sanırım.

Sakaki
06-04-2012, 16:56
Sn Syılmaz,

Ben zaten başından beri tartışılmasından yanayım kaldı ki önceki mesajlarıma bakarsanız sn. uzaytek'e ben de bu yönde görüş bildirdim.
Bakın şimdi sagolsun sn. Odeh ne güzel herkesin anlayabileceği bir şekilde belgeyi oraya koymuş. Açıkcası ben daha önce o belgeden birşey anlamamıştım ve doğal olarak anlamadığım bir belgeye de yorum yapamazdım degil mi?
Ben asalım keselim havasından pek hoşlanmıyorum hepsi bu ve ayrıca işin üstüne sadece milliyetçi duygularla gidilmesi taraftarı değilim zira yanlış yerlere de varabilir ve konuyu rayından saptırma ihtimali çıkıyor. Her zaman sakin ve bilgi alış-verişi şeklinde konuşmak tartışmak lazım. Unutmayınız savaşlar meydanlardan çok masada kazanılıyor, bu hep böyle olmuştur.

Şimdi konuşalım işte, çıksın birisi (bu pestisitlerden vs iyi anlayanlar) fikirlerini döksün ortaya, hepimiz hem konuşup hem öğrenelim.
O zaman tartışmaya şöyle devam edelim derim: Avrupa'dki bir ülkede kaç çeşit pestisit kullanılıyor? Madem dozları çok az olsa da 24 çokmuş o halde karşılaştırma yapalım.
Umarım konudan anlayanlar katılım gösterir.

Saygılar

malina-x
06-04-2012, 17:00
Belgeniz bile greenpeace belgesi hangi veriyi saptırmışlar?

Şu aşağıdaki adresteki belgelere bakarsanız sadece türkiye de değil, bütün ülkeler var ve bazı ürünlerde almanların kendi ürünleri sarı bölgede olarak işaretlenmiş.

Pestizide in Obst und Gemüse: Auf die Herkunft kommt es an - Greenpeace, Nachrichten zum Thema Chemie (http://www.greenpeace.de/themen/chemie/nachrichten/artikel/pestizide_in_obst_und_gemuese_auf_die_herkunft_kom mt_es_an/)

Pestisitsiz Gıda: Meyve ve Sebze İçin Alışveriş Rehberi” adlı rapor, Almanya devlet otoritelerinin 2009 ve 2010 yıllarında 22.000 ürün üzerindeki denetimlerinin verileri üzerine yapılmıştır. Greenpeace raporu, Türkiye’den ihraç edilen yaş meyve ve sebze üzerine değil, Alman tüketicisinin sofrasına dünyanın tüm ülkelerinden gelen bütün ürünlere yönelik yapılan bir araştırmanın sonucudur. Almanya ofisi yaklaşık iki yılda bir bu raporu yayınlamaktadır.Bakan Eker bağcılıkta 4 tane kimyasal kullanılır demişti. Peki nasıl oluyor da 24 tane kimyasla çıkıyor hem de bazıları çok çok yüksek düzeydeTarık Nejat Dinç: “AB’ye ihraç edilen ürünlerde bu kalıntılar çıktıysa, biz de Türkiye’de bunları yiyoruz demektir” | Yeşil Gazete (http://www.yesilgazete.org/blog/2012/03/31/tarik-nejat-dinc-abye-ihrac-edilen-urunlerde-bu-kalintilar-ciktiysa-biz-de-turkiyede-bunlari-yiyoruz-demektir/)

Bu konu içerisindeki yukarıdaki yazılar suçlama olmadan ayrı konular olarak açılsaydı, ben hiç salça olmazdım...

Sakaki
06-04-2012, 17:10
Belgeniz bile greenpeace belgesi hangi veriyi saptırmışlar?

Şu aşağıdaki adresteki belgelere bakarsanız sadece türkiye de değil, bütün ülkeler var ve bazı ürünlerde almanların kendi ürünleri sarı bölgede olarak işaretlenmiş.

Pestizide in Obst und Gemüse: Auf die Herkunft kommt es an - Greenpeace, Nachrichten zum Thema Chemie (http://www.greenpeace.de/themen/chemie/nachrichten/artikel/pestizide_in_obst_und_gemuese_auf_die_herkunft_kom mt_es_an/)

Tarık Nejat Dinç: “AB’ye ihraç edilen ürünlerde bu kalıntılar çıktıysa, biz de Türkiye’de bunları yiyoruz demektir” | Yeşil Gazete (http://www.yesilgazete.org/blog/2012/03/31/tarik-nejat-dinc-abye-ihrac-edilen-urunlerde-bu-kalintilar-ciktiysa-biz-de-turkiyede-bunlari-yiyoruz-demektir/)

Bu konu içerisindeki yukarıdaki yazılar suçlama olmadan ayrı konular olarak açılsaydı, ben hiç salça olmazdım...

Bizim yediğimizin sayısı fazla bile olabilir diye düşünüyorum, çünkü Avrupaya ihraç ederken bizden bir takım analiz raporları isteniyor ve ona göre kabul ediyorlar.
Peki bizim ülkemizde bunu satan marketler böyle bir raporu çiftçiden veya tarımsal şirketten talep ediyor mu? Hayır. Hatta benim bulunduğum ilde birçok market direk olarak Çiftçi Ali'den Çiftçi Memet'ten alarak halka sunuyor sebze ve meyveyi ama herhangi bir analiz rapor vs. sormuyorlar.

Bir gün marketten bir sebze alırken 2 farklı kasada aynı ürün olduğunu gördüm ve birisinin üzerinde hormonsuz yazıyordu.
Yetkiliye diğeri hormonlu mu dedim, yüzüme boş boş baktı sadece.
O zaman hormonsuz dediğinizin sertifikasını görebilir miyim dedim, yine boşboş baktı ve "yokki" dedi. Madem öyle yani bilmiyorsun içinde ne olduğunu neden böyle bir etiket asıyorsun dedim, bana "Üretici bize bu hormonsuz dedi" diyor.
Ve bunu yapan ulusal bir market, yani yerel küçük bir market de değil. Düşünün artık gerisini.

Odeh
06-04-2012, 17:49
Belgeniz bile greenpeace belgesi hangi veriyi saptırmışlar?

Ne kadar da saklamaya çalıştım halbuki(!)... İlk sayfada linkini vermiştim. Kendiniz söylediğiniz gibi "okumamıştınız". Okunmadığını anladığım için de resmini koydum artık! Daha ne edeyim?!

Son mesajdaki not kısmını tekrar okumalısınız. Göbbels'e taş çıkartan bir manüplasyona resmi yetkililer de koro eşliğinde mırın kırın ediyorlar. Onların da işine geliyor aslında ya, neyse o da ayrı konu...

Konu tartışılacak mı tartışılmayacak mı? Bunu öğrenmeden ne sizin yazmanız ne benim yanıtlamam bir şey ifade etmez. Konu silinecek ya da karşıt bir düşünce hakim olduğunda kilitlenecekse boşa enerji harcamanın alemi yok. İşimiz gücümüz var.

syılmaz
06-04-2012, 17:51
Sn Syılmaz,
Ben asalım keselim havasından pek hoşlanmıyorum hepsi bu ve ayrıca işin üstüne sadece milliyetçi duygularla gidilmesi taraftarı değilim zira yanlış yerlere de varabilir ve konuyu rayından saptırma ihtimali çıkıyor.


Sn. Sakaki inanın bu duygularla gitmiyorum ve inanın siyasi görüşüm tahmin edebileceğinizden farklı. Meseleyi siyasi bir görüşe indirmemeliyiz tabi ki. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, bu ülkenin vatandaşı olan biri elbette bu ülkenin çıkarlarını gözetmelidir.

Bizim yediğimizin sayısı fazla bile olabilir diye düşünüyorum, çünkü Avrupaya ihraç ederken bizden bir takım analiz raporları isteniyor ve ona göre kabul ediyorlar.
Peki bizim ülkemizde bunu satan marketler böyle bir raporu çiftçiden veya tarımsal şirketten talep ediyor mu? Hayır. Hatta benim bulunduğum ilde birçok market direk olarak Çiftçi Ali'den Çiftçi Memet'ten alarak halka sunuyor sebze ve meyveyi ama herhangi bir analiz rapor vs. sormuyorlar.


Evet, bizim yediğimiz de fazla olabilir, inanırım. Yalnız burada ki mesele, en azından benim değinmek istediğim mesele farklı.

Sn. Odeh'in dediği gibi üründe 24 ayrı pestisit var denilmesi ayrıdır, yediğiniz üründe 24 ayrı zehir var diye yaygara koparmak ayrıdır. 24 ayrı pestisit olabilir ama bunlar AB normlarının izin verdiği miktarın altında yani güvenlidir. Keşke sıfır olsa ama normlarda belli bir seviyeye izin verildiğine göre demek ki sıfır olsun isteği biraz iyi niyetli bir hayal sadece.

Peki meyveler zehirli diyerek yaygara koparınca ne olacak? Türk üreticisi zarar görecek, ihracatımız zarar görecek, ekonomimiz zarar görecek. Peki bilerekte olsa, bilmeyerekte olsa Türkiye'ye zarar vermenin cezası ne olacak?

Odeh
06-04-2012, 17:55
Ceza değil de bir statü, "Evropalılık" olacak sayın syılmaz! EVROPALILIK!

malina
06-04-2012, 18:00
Belgeniz bile greenpeace belgesi hangi veriyi saptırmışlar?

kısmını okumuşsunuz ama
Meyve ve Sebze İçin Alışveriş Rehberi” adlı rapor, Almanya devlet otoritelerinin 2009 ve 2010 yıllarında 22.000 ürün üzerindeki denetimlerinin verileri üzerine yapılmıştır. Greenpeace raporu, Türkiye’den ihraç edilen yaş meyve ve sebze üzerine değil, Alman tüketicisinin sofrasına dünyanın tüm ülkelerinden gelen bütün ürünlere yönelik yapılan bir araştırmanın sonucudur. Almanya ofisi yaklaşık iki yılda bir bu raporu yayınlamaktadır.

Bu cümlelerin üstünden atlamışsınız :)

Odeh
06-04-2012, 18:10
O cümlelerin konuya bir katkısı yok, o yüzden okudum, geçtim. Almanların yurttaşlarını nasıl koruduklarını anlatıyor.

Greenpeace örgütü burada nümayiş yapıyor. Hâlâ anlaşılamıyor yazdıklarım da amaç da.

Sayısı 1,3,56 ne farkeder, sınırın altında mı? EVET!
Bu değerlerle ALMANYA'ya giriş yapabiliyor ve tüketilebiliyor mu? EVET!

Bu durumda neden Türk üreticisi Türkiye'de Türkleri zehirlemiş oluyor?! Böyle trajikomik akla ziyan ve buna prim verip de kendi ayağına kurşun sıkan başka bir manevra var mı canım!

Madem Greenpeace doğru söylüyor(!) ben de diyorum ki o değil belge doğruyu söylüyor, alın size değerler. 0,03 ile 5 in karşılaştırmasını yapabilecek kadar aklımız var değil mi?

Greenpeace'in çıkarımı aklımıza hakaret, kendimizi aptal yerine koydurtmaktır.

üzüm
06-04-2012, 18:28
Greenpeace'in Değerlendirme Sisteminin bir kısmı aşağıda.

Red (not recommended): One or more of the following criteria was met:
• The measured concentration of a pesticide was higher than the legal limit for that substance.
• The measured concentration of a pesticide exceeded the toxicologically derived acute reference dose (ARfD) or the acceptable daily intake (ADI) value used in official risk assessments.
• There was multiple contamination and at least one of the following criteria was met:
– The sum of the maximum legal limits of all pesticides found was above 100 percent.
– The sum of the ARfD and/or ADI values for individual pesticides was greater than 100 percent; during the rating process, Greenpeace used additional precautionary factors of 10 for the ARfD and 20 for the ADI value (see www. greenpeace.de/pestizide). Many scientists believe that conventional evaluation factors are not sufficient to protect young children, pregnant women and people who are ill. Weak or not yet fully formed organisms have a significantly more sensitive reaction to harmful substances.

Tabloyu çözemedim. 2. ve 3. koşullar için ne diyorsunuz?

Odeh
06-04-2012, 18:39
"Konu tartışılacak mı tartışılmayacak mı? Bunu öğrenmeden ne sizin yazmanız ne benim yanıtlamam bir şey ifade etmez. Konu silinecek ya da karşıt bir düşünce hakim olduğunda kilitlenecekse boşa enerji harcamanın alemi yok. İşimiz gücümüz var." demiştim yukarıda. Hâlâ aynı fikirdeyim.

üzüm
06-04-2012, 18:53
Almanca bilen arkadaşlar tabloyu Türkçeye çevirmeniz mümkün mü? Bari kendi sorduğum sorunun cevabını öğreneyim.

:)

Sakaki
06-04-2012, 19:50
Greenpeace'in Değerlendirme Sisteminin bir kısmı aşağıda.

Tabloyu çözemedim. 2. ve 3. koşullar için ne diyorsunuz?

Tercümesi aşağıdadır:

Kırmızı (önerilmez): Aşağıdaki kriterlerden bir veya daha fazlası söz konusudur:
• Bir pestisitin ölçülen konsantrasyonu bu madde için geçerli yasal sınırın üzerindedir.
• Bir pestisitin ölçülen konsantrasyonu toksikolojik (zehir-bilimsel) olarak elde edilmiş akut referans dozunu (ARfD) veya resmi risk değerlendirmelerinde kullanılan kabul edilebilir günlük alım (ADI) değerini aşmaktadır.
• Birden fazla kontaminasyon (bulaşma) vardır ve aşağıdaki kriterlerden en az birisi söz konusudur:
– Tespit edilen pestisitlerin maksimum yasal sınırlarının toplamı yüzde yüzün üzerindedir.
– Her bir pestisit için ARfD ve/veya ADI değerlerinin toplamı yüzde yüzden büyüktür; oranlama işleminde Greenpeace, ARfD için 10 ADI için 20 olan ek ihtiyati faktörleri kullanmıştır (bkz. www. greenpeace.de/pestizide). Birçok bilim insanı, geleneksel (biline gelmiş) değerlendirme faktörlerinin küçük çocukların, hamilelerin ve hasta insanların korunmasında yeterli olmadığına inanmaktadır. Zayıf veya henüz tam olarak form kazanmamış organizmalar, zararlı maddelere karşı bariz bir şekilde daha hassas reaksiyon göstermektedir.

saygılar

üzüm
06-04-2012, 20:25
Sayın Sakaki, tercüme için teşekkürler. :)

Bir de tabloyu anlayıp bu kriterlere uygun mu yapılmış öğrenebilsek iyi olur.

xenkebikec
06-04-2012, 20:38
Türk üreticisi nasıl zarar görecek onu çözemedim. Anladığım kadarı ile bizim ürünümüz ticaret için uygun. Bu işin ticaretini yapanlar yaygaraya bakmazlar ki rapora bakarlar. Raporlar uygunsa ticaret devam eder. İki tarafta ticaret yapıyor. Dersenizki tüketicilerin düşüncelerini etkiler pazarı daraltır o zaman daha farklı düşünülebilir ama iş ticaret olunca sürecin biraz daha ciddi işleyeceğini düşünüyorum.

Sakaki
06-04-2012, 21:05
Türk üreticisi nasıl zarar görecek onu çözemedim. Anladığım kadarı ile bizim ürünümüz ticaret için uygun. Bu işin ticaretini yapanlar yaygaraya bakmazlar ki rapora bakarlar. Raporlar uygunsa ticaret devam eder. İki tarafta ticaret yapıyor. Dersenizki tüketicilerin düşüncelerini etkiler pazarı daraltır o zaman daha farklı düşünülebilir ama iş ticaret olunca sürecin biraz daha ciddi işleyeceğini düşünüyorum.


Her halükarda fiyatlara yansır.
Alıcıya koz vermiş olursunuz, satıcı zarar görür, doğal olarak üretici de zarar görür.
Tıpkı petrolü/enerjiyi ve petrol fiyatlarını kontrol etmek istediği zaman ABD'nin ortadoğuya müdahaleleri gibi.
Ama bu konuda amacın böyle olduğunu düşünmüyorum.

Tartışmaya yeni bir boyut getireyim:
Günümüzde tarımsal üreticiden/çiftçiden çok daha yüksek kar payı ve paralar tarımsal ilaç ve kimyasallar sektöründe dönüyor, yanlış mıyım? Bu zirai ilaç ve kimyasallar konusunda en bilinen ve pazar payı yüksek şirketler de Fransız, Amerikan, Israil, Alman, Çin vs. şirketleri.
Yani Türk üreticisinin bu pestisitleri kullanmaması veya az kullanmasından kim zarar görecek? Elbette bu şirketler.
O halde eğer iddialar doğruysa Greenpeace neden bunu yapsın ki?
Bir de bu var.

selcuk44
06-04-2012, 21:54
İyi Akşamlar,

Bu konu ile ilgili tartışmaları hayretle izliyorum.

İş Bankası Müdürü olarak Karadenizereğli şehrinde Çernobil kazası sırasında ve sonraki yaklaşık iki sene şube müdürlüğü yaptım ben çay sevmem ama eşim devamlı olarak çay içerdi,geçen sene 2 sene süren bir uğraşı kaybettik ve eşim Çocuklarım da doktor olmalarına rağmen mide kanseri nedeni ile vefat etti ,ailede kanser geçmişi yok kızartma ve yanık yamekler yemez sigara içmez ve sağlığına çok dikkat ederdi ,araştırma yapıldı
kanser hüçreleri genetik değil ve uzun süre oluştuğu halde hiç bir uyarı vermedi,Bu konu ile ilgili sorulara hiç cevap vermiyeceğim çünkü acımız çok yeni olduğu için cevap vermeğe gücüm yok ama....

Raporlara göre yediğimiz sebze ve gıdalarda zararlı maddeler normallerin çok aşağıda kabul edilir sevyesinde diyen arkadaşlarımala hiç tartışmaya girmeden aşağıda sunduğum araştırmaları yapmalarını ve sonra bu vahim tablonun sebeplerini bir nebze düşünmelerini ciddi olarak öneriyorum.

*Lütfen Özellikle ünüversite Onkolaji servislerine gitsinler ve Onkolojik tedavi gören(kemoterapi) hastaları bir incelesinler ,adet ve yaşları ile ilgili doktorlar ile bir görüşsünler ,ve sorsunlar ki yeni kurulan çocuk onkolojisi servislerinde tedavi gören çocuk adetlerinde % ne kadardar bir artma var ve bu artma kaç yaşındaki çoculara kadar iniyor

*Büyük onkolojik hastalarda ne kadar artma var ve bu artışın yörelere göre dağılımı nedir mesela Samsunda 19 mayıs ünüversitesinde son 10 senede Samsun ve civarıdaki yörelerden gelen hasta adedi artışı % ne kadardır ve son senelerde yetmiyen klıniklere kemoterapi tedavisi için gelen günlük tedavi olan hastalar için ne kadar ilave yatak ünitesi ve yeni klinikler yapılmıştır?

*Kanser hastalarında genel olarak(Hastalık çeşidine göre değil) dünyada gelişmiş ülkelerde artış oranı nedir bizde ne kadardır?

*Özellikle kız çocuklarında erken göğüs büyümesi ve halk değimi ile adet görme neden çok erken yaşlera gerilemiş

Bu saydığım incelemeleri ben yaptım ,Doktorların ,ve uzmanların genel kanısı : Çok net olarak ve %100 bir teşhis koyamıyorlar ama söyledikleri sağlıksız beslenme ve geç tanı


Verilen rapor bilgileri çok sğlıklı olduğu düşünülse de rekkamların doğruluğu açıksada genede sağlıklı olarak yaşlanmak istiyen kardeşlerim ve sağlıklı nesiller yetiştirecek kardeşlerim yukarıda verdiğim incelemeleri bir gözden geçirsinler ve hiç olamaz ise çocuk onkolojik hastalarının ve yetişkin kanser olaylarının artışlarını gözleri ile gördükten sonra bir değerlendirme yapmaları ve bu artışın neye bağlı olarak geliştiğini samimi olarak bir düşündükten sonra yediğimiz gıdalarla ilgili değerlendirmelerde bulunmalarını istiyorum.

Sağlık dileklerimle ,

Selçuk NUmanoğlu.




Not Kanser hastalıklarında tabiiki başka etkenler de rol oynuyor ama uzmanlarca adeta sıradan bir hastalık artışı gibi olan bu artış oranının özellikle beslemede yediğimiz et balık ve özellikle sebzeler üzerinde daha ciddi,tarafsız ve ön yargısız incelemelerin ilgili makamlarca
acilen ele alınması gerektiğini vurgulamaktadırlar.

Odeh
06-04-2012, 22:34
Sayın selçuk44,

Eşiniz hanımefendiye Allah rahmet eylesin.

Ancak Karadenizimizde yaşanan bu üzücü hadiseler vakıadır. Ancak pestisit ile ilgili değildir. Radyoaktif serpinti kalıntılarının uzun yıllar doğada kalabilmesinden kaynaklanmaktadır. Tekrarlamak isterim ki pestisitler ile ilgili değildir.

Odeh
06-04-2012, 22:40
Yazmayayım boşa, silinecek nasılsa diyorum ama nasıl görülmüyor anlayamıyorum...

53 numaralı mesajın tercümesi bile tam bir komedi. (Tercüme değil içeriği, tercüme için teşekkür ederim)

Bu nasıl bir şarlatanlıktır.
"Tespit edilen pestisitlerin maksimum yasal sınırlarının toplamı yüzde yüzün üzerindedir. "

Yuh! diyorum. başka söze gerek yok. Yuh!:) Toplamı yüzün üzerindeymiş :D :D :D Anaokulundaki bebeler bile güler... Hadi ülen der.

üzüm
06-04-2012, 23:19
Ben gülmüyorum. :)

Alışveriş kılavuzunun başlığı: Food Without Pesticides (Kimyasalsız Gıdalar)

Alışveriş kılavuzunun sağladığı bilgi:...
This guide will **** you buy fruits and vegetables that have the lowest possible levels of contamination. (Bu kılavuz mümkün olan en düşük düzeyde kontamine olmuş meyve ve sebze satın almanıza yardımcı olacaktır.)...

Şimdi gülüyorum. Tartışma nerelere geldi diye, nerelere getirdiler diye. (Bu sözüm forumdaki yazışmalarla ilgili değil)

sardenya
06-04-2012, 23:53
Merhaba,
Çevre; hali hazırda Dünyamızın en önemli ertelenemeyecek konusudur. Tartışılması, saygı sevgi çerçevesinde olduktan sonra ki öyle, tartışılmalıdır.
Ben; beni zehirleyecek se benim sanayicim zehirlesin diyenlerden değilim. 'Elin gavuru' herşeyin yasasını büyük bir titizlikle yapmış ve yaptığı yasalara uyarak bu günlere gelmiş. Bizde kim hangi yasaya uyuyor allah aşkına. Biz kişiye özel yasalar çıkartan bir milletiz. Biz radyasyonlu çayları milyonların gözü önünde "bak çayda radyasyon yok, içiyorum" diyen devletin bakanlarını gördük.
Greenpeace Dünyanın pek çok ülkesinde eylemler yapıyor. Güney kutbundan kuzey kutbuna kadar, Doğal olarak bizim memleketimizde de eylemler yapıyor. Ve Yaptığı eylem lerin hepside dünyamızı korumak amaçlı, arkasında kim olursa olsun.
Biz tarım ülkesimiyiz? hayır.
Biz sanayi ülkesi miyiz? hayır
Biz dünyaya ne satıyoruz da birileri bizi engellemeye çalışıyor olsun?
Dünya ekonomisindeki GSMH yerimiz ne kadar?
Aksine dünya bize bişeyler satıyor.
Bütçe rakamlarına bi bakın, İthalatımız ihracatımızda daha büyük.

Gelelim Nükleer santrale. Dünya hepimizin evi. Çernobil daha uzun yıllar radyasyon yaymaya devam edecek.
Fukuşimada tsunami Nükleer santralı patlatdı, az **** çok bütün dünya radyasyona maruz kaldı. Uzun yıllar etkilerini göreceğiz.

Odeh
07-04-2012, 00:40
Maalesef detaylı bir yanıt yazmama karşın yanlışlıkla sayfayı kapattım...
Yarın tüm sorulara ve eleştirilere eksiksiz bir yanıt vereceğim... Umarım yarına kadar biraz daha eleştiri birikir...

Odeh
07-04-2012, 01:08
Unutmayalım, konu pestisit var mı yok mu değil... Konu miktarı ne kadar? Sağlık açısından sınırlar aşılıyor mu aşılmıyor mu?

1-Tablodan başlayalım.
11. sıradaki pestisit sağlık için sakınca görülen sınırdan 500 kat daha düşük. 4.sıradaki Carbendazim 100 kat daha düşük. Zehirlenme sınırından ise 326 kat daha uzakta... Listenin geneli böyle gidiyor... Neymiş? Düşükmüş, ne kadar? Kiminde yüzlerce kat... Tabloyu çözemeyenlere yanıt olmuştur umarım.

2- Yapılan tercüme sadece kriterleri(!) ifade ediyor. Tabi buna kriter denebilirse! Elma ile armutun toplanıp veri diye yutturulması için saptırmaktan öte değildir. AB normunda her kimyasal kendi oranı kontaminasyon(pestisit kalıntısı, bulaşma) değeri ile değerlendirildiğine göre bunların toplamı ne ifade edebilir? Ben söyleyeyim ya KOCA BİR HİÇ ya da koca bir manüplasyon!

3- Dünyaya hizmet ettiği söylenen bir örgüt, rakamlar ve algılarla böyle oynuyorsa, 2 milyar dolardan fazla olan bütçesinin kaynakları halen tartışma konusuysa, kimi ülkede gıkının çıkmadığı konularda kimi ülkelerde nümayiş feveran bitmiyor, gündeme zank diye oturuyor, ülkenin Tarım bakanı bile (sanki "ülen ben bakanmıydım yav" dermişçesine şaşırarak) "ama 24 değil 4 diye" saçmalıyorsa inanın yanlış yapan da yanlış olan bilgiler de bir değil birden fazladır.

4- İlacı satan ile alanın aynı olduğunu bu durumda nasıl olur da manüplasyon yapılabilir diye düşünenler ise kalıntı bırakmayan daha pahalı tarım ilaçları ya da organik ilaçların fahiş fiyatlarını, bu ilaçların üreticilerini düşünsünler... Sanırım buldunuz! İyi polis kötü polis... Eskiden de konfeksiyonda bu yapılırdı. Yeni makine alınmaz ise konfeksiyon ihracatı sıkıntıya girerdi... Bence Hacivat ile Karagöz de bu yüzden öldürüldü zaten :) Hep verüş hep verüş...

5- Bizim ne tarım ne de sanayii ülkesi olmadığımızı bu nedenle de elle gelen düğün bayram diyen üyemiz için şunu söylemek isterim. Beğenmediğiniz bu tarım ülkesi olamamış ülkede bir geziverin... İnsanlar 3-5 kg. meyve sebze üretip satıp karnını doyurmaya çalışıyor. Köylü ve çiftçi TV de gördükleriniz değil. Ege'nin yüz binlerce ton üzümünün %80'den fazlası ihraç edilir. Kaç aile bununla doyar bilir misiniz? Hiç bağda çapa yapan bir kadını seyrettiniz mi? Bu işler o kadar ucuz değil. Tarım denen olgu MMM'deki domates değildir!

6- Greenpeace bayram değil seyran değil, neden bizi öpüyor ki? Meyve sebzenin zebil olacağı bu ve sonraki aylarda insanlar Matrix'in sanal dünyasında sanal korku kahramanları ile çarpışıp dururken ne dalavereler dönecek?

Yoruldum, arkası yarın...

ulu şef
07-04-2012, 07:44
greenpeace veya diğer çevre örgütleri hepsi fasa fiso bu ülkede ve bütün dünyada kalkıp ikilem yaratıp çekiliveriyorlar.belkide bir amaca hizmet ediyorlar dünya ilaç firmalarının sömürgesi haline gelmiş.g.d.o yu bu ülkeye sokan aç gözlülere yazıklar olsun vatan hainleri.bilemiyorum belki insan tanrılar dünyanın nufusunu kendilerince dengelemeye çalışıyorlar ama doğa anamız dengesini her zaman kendisi ayarlamıştır insan müdahalesine gerek yok insanlık aç gözlü yöneticilerin kontrolünden kurtulmadıkça daha büyük sorunlar herzaman kapıda.

üzüm
07-04-2012, 08:40
Unutmayalım, konu pestisit var mı yok mu değil... Konu miktarı ne kadar? Sağlık açısından sınırlar aşılıyor mu aşılmıyor mu?
....

Sayın Odeh,

Acaba farklı yazıları mı okuyoruz?

Alışveriş kılavuzunun ingilizcesi burada (http://www.greenpeace.org/turkey/tr/press/reports/greenpeace-shopping-guide/). (Yazıda bahsi geçen Türkiye kaynaklı üzümlerin test raporunu da siz yayınladınız.) Yapılan araştırma 'miktarı ne kadar? Sağlık açısından sınırlar aşılıyor mu aşılmıyor mu?' konularını sizin bahsettiğiniz şekilde incelemiyor ki...

Bir önceki mesajımda belirtiğim gibi çevreci bir örgüt "Kimyasalsız Gıdalar' başlığında bir kılavuz hazırlıyor. İçeriği 'mümkün olan en düşük düzeyde kontamine olmuş meyve ve sebze satın almaya' yönelik.

Eğer aynı yazıları okuyorsak lütfen bahsettiğiniz konuları nerede bahsetmiş, incelemiş gösterebilir misiniz?

malina-x
07-04-2012, 08:49
Unutmayalım, konu pestisit var mı yok mu değil... Konu miktarı ne kadar? Sağlık açısından sınırlar aşılıyor mu aşılmıyor mu?

Greenpeace bu çalışmayı yapmasa o miktar verisi elinizde olmayacaktı, peki üzümde miktar izin verilen değerlerin altında, ya diğerleri, bazı ürünler kırmızı bölgede, o ürünlerde miktar izin verilen değerlerin altında mı? Elinizde veri yok mu, greenpeace'den istersiniz artık.

1-Tablodan başlayalım.
11. sıradaki pestisit sağlık için sakınca görülen sınırdan 500 kat daha düşük. 4.sıradaki Carbendazim 100 kat daha düşük. Zehirlenme sınırından ise 326 kat daha uzakta... Listenin geneli böyle gidiyor... Neymiş? Düşükmüş, ne kadar? Kiminde yüzlerce kat... Tabloyu çözemeyenlere yanıt olmuştur umarım.

Yukarıdaki soru ile aynı, adamlar kendi ürünlerini dahi sarı olarak işaretlemişler, Neymiş? konu sadece biz ve üzüm değilmiş.

2- Yapılan tercüme sadece kriterleri(!) ifade ediyor. Tabi buna kriter denebilirse! Elma ile armutun toplanıp veri diye yutturulması için saptırmaktan öte değildir. AB normunda her kimyasal kendi oranı kontaminasyon(pestisit kalıntısı, bulaşma) değeri ile değerlendirildiğine göre bunların toplamı ne ifade edebilir? Ben söyleyeyim ya KOCA BİR HİÇ ya da koca bir manüplasyon!

Evet, 2 yıl manipülasyon yapmak için ürün toplayıp analiz etmişler, değerler çıkartmışlar, veriler koca bir hiç bakmayın siz o verilere, dış güçlerin oyunu bunlar.

3- Dünyaya hizmet ettiği söylenen bir örgüt, rakamlar ve algılarla böyle oynuyorsa, 2 milyar dolardan fazla olan bütçesinin kaynakları halen tartışma konusuysa, kimi ülkede gıkının çıkmadığı konularda kimi ülkelerde nümayiş feveran bitmiyor, gündeme zank diye oturuyor, ülkenin Tarım bakanı bile (sanki "ülen ben bakanmıydım yav" dermişçesine şaşırarak) "ama 24 değil 4 diye" saçmalıyorsa inanın yanlış yapan da yanlış olan bilgiler de bir değil birden fazladır.

Neden acaba, kimsenin elinde bu ölçekte veri olmadığı için olabilir mi? Yarın biri çıkıp analiz yaptıracak veri temiz çıkacak ve biz ona güveneceğiz bu mudur? Bence bu değildir, bizim bu açıklamalara güvenebilmemiz için aynı ölçekte, sürekli raporlar gerekir, bakınız almanya'nın yaptırdığı.

4- İlacı satan ile alanın aynı olduğunu bu durumda nasıl olur da manüplasyon yapılabilir diye düşünenler ise kalıntı bırakmayan daha pahalı tarım ilaçları ya da organik ilaçların fahiş fiyatlarını, bu ilaçların üreticilerini düşünsünler... Sanırım buldunuz! İyi polis kötü polis... Eskiden de konfeksiyonda bu yapılırdı. Yeni makine alınmaz ise konfeksiyon ihracatı sıkıntıya girerdi... Bence Hacivat ile Karagöz de bu yüzden öldürüldü zaten :) Hep verüş hep verüş...

Greenpeace böyle bir manipülasyon yapmaya kalksa önce o beğenmediğiniz, dalga geçtiğiniz amerika, avrupa keser cezasını. Biz de greenpeace bu konularda sabıkalı der güvenmeyiz. Ortada böyle bir sabıka kaydı var mı? Baktım 1970'de kurulmuş, bu kadar süre hiç yakalanmamışlar mı?

Greenpeace'in Kurucuları | Greenpeace Akdeniz (http://www.greenpeace.org/turkey/tr/about/history/greenpeacein-kuruculari/)


5- Bizim ne tarım ne de sanayii ülkesi olmadığımızı bu nedenle de elle gelen düğün bayram diyen üyemiz için şunu söylemek isterim. Beğenmediğiniz bu tarım ülkesi olamamış ülkede bir geziverin... İnsanlar 3-5 kg. meyve sebze üretip satıp karnını doyurmaya çalışıyor. Köylü ve çiftçi TV de gördükleriniz değil. Ege'nin yüz binlerce ton üzümünün %80'den fazlası ihraç edilir. Kaç aile bununla doyar bilir misiniz? Hiç bağda çapa yapan bir kadını seyrettiniz mi? Bu işler o kadar ucuz değil. Tarım denen olgu MMM'deki domates değildir!

Tekrar edeyim konu sadece üzüm değil, üzümden yırtmışız neyse ki, değerler izin verilenin altındaymış, ey ahali rahatlıkla üzüm tüketebiliriz, çünkü elimizde greenpeace.de'in verileri var.

Yukarıda üreticinin zararını kim ödeyecek denmişti, vatandaşın sağlığı ile oynamanın zararını kim ödeyecek? Ben cevap vereyim kimse ödemeyecek, biz mutlu mutlu tüketeceğiz, almanya aşırı bulduğu ürünleri geri gönderse bile bunlar dış güçlerin oyunu, biz yeriz, verin onları bize.

6- Greenpeace bayram değil seyran değil, neden bizi öpüyor ki? Meyve sebzenin zebil olacağı bu ve sonraki aylarda insanlar Matrix'in sanal dünyasında sanal korku kahramanları ile çarpışıp dururken ne dalavereler dönecek?

Sadece bizi öpmedi bir bakın rapora kaç ülke var. Çok terbiyesiz bu almanlar öpmek için bayramı beklemiyorlar. Yalap şalap ne o öyle, kalıplarının adamı olsunlar.

Yoruldum, arkası yarın...

Yorulmadım, bekliyorum.

Hatta greenpeace'den avukatlık ücretimi tahsil ettim, puket adasına gidiyorum, oradan devam edeceğim.

Dış güçlerin oyunu bunlar, ben aslında yoğum.

syılmaz
07-04-2012, 08:49
Sayın Odeh,
Eğer aynı yazıları okuyorsak lütfen bahsettiğiniz konuları nerede bahsetmiş, incelemiş gösterebilir misiniz?

Greenpeace'in günlerdir yürüttüğü kampanyadan haberiniz yok sanırım. Oysa konuyu açma sebeplerimden biri buydu.

m.milliyet.com.tr (http://saglik.milliyet.com.tr/76-sebze-test-edildi-zehir-alarmi-verildi/beslenmevediyet/haberdetay/27.03.2012/1520535/default.htm)

Bu haberi okuyan heskes, eyvah der! Halbu ki haber sadece kara propaganda, iftira.

Ve daha vahimi, hiççç kimsenin umrunda değil...

syılmaz
07-04-2012, 08:52
Tekrar edeyim konu sadece üzüm değil, üzümden yırtmışız neyse ki, değerler izin verilenin altındaymış, ey ahali rahatlıkla üzüm tüketebiliriz, çünkü elimizde greenpeace.de'in verileri var.



Siz öyle deseniz de greenpeace öyle demiyor. Üzümü tehlike sınıfına sokmuş. Bakınız bir yukarıda verdiğim haber linki.

üzüm
07-04-2012, 08:56
1-Tablodan başlayalım.
11. sıradaki pestisit sağlık için sakınca görülen sınırdan 500 kat daha düşük. 4.sıradaki Carbendazim 100 kat daha düşük. Zehirlenme sınırından ise 326 kat daha uzakta... Listenin geneli böyle gidiyor... Neymiş? Düşükmüş, ne kadar? Kiminde yüzlerce kat... Tabloyu çözemeyenlere yanıt olmuştur umarım.


Raporu yanlış yorumluyorsunuz.
Bu konuda sınırı geçenler olduğu için Sarı rengi almışız yani:
Yellow: caution is advised (Sarı: dikkatli olunması önerilir)

Ben kırmızılara takıldım...:)

malina-x
07-04-2012, 09:21
Bu durumda "Kara propaganda, iftira" bunları yapan greenpeace değil gazete.

En başta rapordaki rakamlar ile gazetedeki rakamlar birbirini tutmuyor, haberin kaynağı verilmemiş. Zaten çoğu konuda gazetelere güvenmiyorum.

Greenpeace’in dün Almanya’da yayımlanan “Kimyasal maddesiz yemek” başlıklı el kitabında, Türkiye’de üretilen sebze meyveler konusunda uyarması üzerine Tarım Bakanlığı konuyu incelemeye aldı. Greenpeace’in bu incelemeyi nasıl yaptığı, meyve ve sebze örneklerinin nasıl ve nerelerden alındığı ve teknik incelemenin hangi şartlarda yapıldığı gibi detayların incelenmesinin ardından Bakanlığın resmi bir açıklama yapacağı öğrenildi. Ziraat Odaları Birliği ve Ziraatçiler Derneği de önce yayını inceleyecek.Bir de ben tavsiye raporunda üzümü göremedim, üzümün almancası nedir, yeri nerede? Üzüm yiyebilirsiniz derken üzüm takıntısına gönderme yapıyorum.

üzüm
07-04-2012, 09:22
Greenpeace'in günlerdir yürüttüğü kampanyadan haberiniz yok sanırım. Oysa konuyu açma sebeplerimden biri buydu.

m.milliyet.com.tr (http://saglik.milliyet.com.tr/76-sebze-test-edildi-zehir-alarmi-verildi/beslenmevediyet/haberdetay/27.03.2012/1520535/default.htm)

Bu haberi okuyan heskes, eyvah der! Halbu ki haber sadece kara propaganda, iftira.

Ve daha vahimi, hiççç kimsenin umrunda değil...

Tekrar yazayım bari..

Çevreci bir örgüt "Kimyasalsız Gıdalar' başlığında bir kılavuz hazırlıyor. İçeriği 'mümkün olan en düşük düzeyde kontamine olmuş meyve ve sebze satın almaya' yönelik.

Milliyet'de bu araştırmayı yorumlamış.

syılmaz
07-04-2012, 09:23
Konu sahibi olarak, konuyu Greenpeace ne kadar samimi? diye açtım. Konu başlığım önce Greenpeace oldu, şimdi de Greenpeace 'Kimyasalsız Gıdalar Kılavuzu' oldu. Yakında Yaşasın Greenpeace olursa hiç şaşırmam.

Kim ne hakla, konu başlığımı kendi keyfine göre değiştiriyor?

Vermek istediğiniz farklı mesajlar varsa, kendi başlığınızı açın.

malina-x
07-04-2012, 09:31
Konu tartışıldığı yöne doğru ilerliyor, başlık içeriğe uygun olarak düzenlenir.

Şu an neyi tartışıyoruz, samimi olmasını mı raporu mu?

malina
07-04-2012, 09:33
Greenpeace, Almanya "Meyve ve sebzeler için alışveriş rehberi"

GPG_ConsumerGuide-Food Without Pesticides (http://www.greenpeace.org/turkey/Global/turkey/report/2012/04/GPG_ConsumerGuide-Food%20Without%20Pesticides.pdf)

syılmaz
07-04-2012, 09:36
Size nesi benim konu başlığımdan? Benim açtığım konuyu manipüle etmeyin.

Gerçi greenpeace gibi manipülatör bir örgütün taraftarının da manipülasyon yapmasından daha doğal birşey olamaz.

malina
07-04-2012, 09:39
Greenpeace’in bu incelemeyi nasıl yaptığı, meyve ve sebze örneklerinin nasıl ve nerelerden alındığı ve teknik incelemenin hangi şartlarda yapıldığı gibi detayların incelenmesinin ardından Bakanlığın resmi bir açıklama yapacağı öğrenildi. Ziraat Odaları Birliği ve Ziraatçiler Derneği de önce yayını inceleyecek.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı açıklaması (http://www.tarim.gov.tr/Duyurular,haber_Detayli_Gosterim.html?NewsID=2962)

Ziraat Odaları Birliği (TZOB) açıklaması (http://www.tarimtv.gov.tr/HD1050_greenpeacee-bir-tepki-de-tzobtan-.html)

Ziraatçılar Derneği açıklaması (http://www.ziraatcilerdernegi.org.tr/index.php/tr/Ana-Sayfa/Haber-Oku/X8laALeFFNWhQM6YahahK8KF7CDmbk)

malina
07-04-2012, 10:06
Bu konunun başlığı, forum admini Sn. Uzaytek tarafından, manipüle edilmiştir.


Hay Allahım :) İlk mesajınıza bu notu eklemişsiniz.

Siz greenpeace'si de bu tarz yorumluyorsanız, yazdıklarınızı nasıl güvenilir bulacağız?

Hadi diyelim, greenpeace ilk elden soru soramayacağınız kadar uzakta ama ben bir tık kadar yakındayım :)
Sordunuz mu kim başlığı değiştirmiş?

Bu tür işlerin neredeyse tümüyle ben ilgileniyorum. Bu konunun başlık değiştirmeleri de bana ait.

Konulara tarafsız yaklaşılmasını daha sağlıklı buluyorum.
Başlıkların konu içeriğini özetler nitelikte olmasını ise daha kullanışlı...

malina-x
07-04-2012, 10:21
Yetkin, tarım ilacının ülkemizde en fazla pamuk ve hububatta, sebzede ve meyve de kullanıldığını ancak 2011 yılında alınan tedbirlerle ilaçların risklerin daha da azaldığını kaydetti.Rapordaki veriler 2009-2010 arası, yaşarsak 2013 yılında 2011-2012 yılı verilerine greenpeace.de'den bakarız.

"Raporla ilgili her şey açık, burada gerçekten bir şey yok. Sağ duyulu ve ihtiyatlı yaklaşmalıyız. Böyle bir süreçte demek ki kendi iç denetimlerimizi daha sağlıklı bir şekilde yerine getirmemiz gerekiyor. Eksiklerimiz varsa onları tamamlamalıyız. Hiç bir ticari gaye ya da ülke çıkarları insan sağlığından daha önemli değildir. Türkiye'deki meslek odaları, tarım kuruluşlarıyla birlikte böyle bir araştırma Türkiye'den alınacak numunelerle yapabilir, kamuoyuyla paylaşabiliriz. Bu haliyle fotoğraf tam ve net değil" diye konuştu.Türkiye Ziraatçılar Derneği - Greenpeace Raporuna Tepki (http://www.ziraatcilerdernegi.org.tr/index.php/tr/Ana-Sayfa/Haber-Oku/X8laALeFFNWhQM6YahahK8KF7CDmbk)

Basın tarafından Greenpeace’in hazırladığı ‘Kimyasal Maddesiz Yemek’ kitabının kaynak olarak gösterilmesini de eleştiren Bayraktar, medyada yer alan ‘Sebze ve meyvelerde ilaç kalıntısı’ haberlerin gerçeği yansıtmadığını kaydetti.

Greenpeace (http://www.tarimtv.gov.tr/HD1050_greenpeacee-bir-tepki-de-tzobtan-.html)

Ben okuduğumu anlamıyor muyum? Manipülasyon yapmakla suçlamanız gereken gazeteler değil mi?

malina-x
07-04-2012, 10:59
İngilizcesi iyi oldu, üzümü görebildim, evet kırmızı ile işaretlenmiş, bu arada kendi ürünlerini de tavsiye etmemişler. Tuhaf bu almanlar, kendi ülkelerinin ve üreticilerinin itibarını hiç düşünmüyorlar.

"Chile, Germany, India, Turkey"

MeyveliTepe
07-04-2012, 11:00
Ben TV'de izlemedim ama dün gazetelerde yayınlandı (http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1084109&CategoryID=77). Bir program rastgele 10 sebze meyve alıp tahlile göndermiş 7'sinde "izin verilen"den (bu izin verilen ne demek asla anlayamayacağım, kimin adına kim izin veriyor) daha fazla zehire rastlanmış.

Greenpeace'in yayınladığı rapor epey yumuşak imiş söylenene göre.

Galiba, Greenpeace'den hariç bu TV prgramı da şaibeli, hatta böyle raporlar yayınlayan herkes şaibeli, belki de bu tahlili yapanlar da şaibeli, neymiş öyle zehir, pestisit filan :) Bir tek o zehirleri yiyeceklere bulaştıranlar şaibeli değil.

Köylümüz bugün zehir atar yarın toplayıp satar. Yiyen 24 saat içinde ölmüyorsa sorun yok demektir. Salatalık her gün, fasulye iki günde bir toplanır. 10 gün bekleme süresi olan zehirler de bol bol kullanılır. Nereden biliyorsun denmesin sakın, her gün gözlerimin önünde.

Greenpeace ile ilgili şaibe spekülasyonu yapılacak ise pestisit konusu gayet yanlış bir seçim. Anlaması da çok kolay, alırsınız pazardan üç beş bir şey, bir laboratuara gönderirsiniz, 300 aktif madde için tahlil ediyorlar, gözlerinizle görürsünüz.

syılmaz
07-04-2012, 11:32
Hay Allahım :) İlk mesajınıza bu notu eklemişsiniz.

Siz greenpeace'si de bu tarz yorumluyorsanız, yazdıklarınızı nasıl güvenilir bulacağız?



Evet, hâlâ aynı düşünüyorum. Bana göre bu forumda 3 önemli konu açtım. Biri kilitlendi, biri silindi, bu da manipüle edildi.

Greenpeace'in kopardığı yaygara manipülsayondur. Belge ortada, analiz rakamları ortada, haberi duyuruş biçimleri ortada. Bu konu başlığın da bu rezaleti yokmuş gibi göstermekte ayrı bir manipülasyondur.

Ben kendi adıma duyarlı bir vatandaş olarak, yapmam gerekeni yaptım, en azından vicdanım rahat. Gerisinin benim için bir önemi yok. Forum sizin, istediğinizi yapın.

MeyveliTepe
07-04-2012, 12:03
Greenpeace'in kopardığı yaygara manipülsayondur. .

Bir şeyi anlamamda yardımcı olun lütfen. Bu ifade ile ülkemizde aslında aşırı pestisit kullanılmıyor, kullanıldığını söyleyenler doğru söylemiyor demek mi istiyorsunuz?

Odeh
07-04-2012, 12:06
Söz edilen rakamlar bu örgütün yayınladığı "Food Without Pesticides, Shopping Guide for Fruits and Vegetables 2012" adlı belgesindendir.

Senin elinde belge bile yok ondan öğreniyorsun diye düşünenler var. Öyle değil, ben bu belgedekinin belki 10 katını belki de daha kötülerini iç tüketimde yediğimize eminim. Nasıl ve kimin ürettiğini çok iyi biliyorum çünkü. Şimdi bununla karıştırırsak çıkamayız içinden.

Konu; yayınlanan bu belge, bu belgedeki rakamların yüksek olduğu iddiası. Belgenin adı zaten pestisitsiz gıda alış veriş rehberi. En küçük kalıntının dahi listeye gireceği açık. Bunda sorun yok. Sorun rakamları doğru okumamak, suç rakamları ifade ederken büyütüp, katlayıp saptırmak. Rakamlar tabloda, tablodaki rakamları karşılaştıramayacak bir kişiye diyecek bir sözüm zaten yok.

Yasal olarak olmasında sakınca görülmeyenin binde biri kadar dahi olsa zehir zehirdir. Bu ayrı bir konu, bunun saptırılarak çarpıtılarak suistimal edilmesi ve buna çanak tutulması ayrı bir konu. Soruyu ve sorunu anlamamakta mecrasında tutmamakta direnirseniz bir yere varılmaz.

Sayın Üzüm, sınırı geçtiği için sarı değil. Miktarı az da olsa pestisit olduğu için izlenmesi gereken rengi ifade ediyor SARI.

Şimdi buraya kadar söylediklerimden ne anladınız merak ediyorum?

Pestisit konusundaki düşüncemi ilk mesajlarda ifade ettim zaten.

TV ye çıkıp halkı zehirliyorlar mealinde konuşulması çok sakat bir tutum, hatta suç.

Çiftçi konusunda yorumlarım o kadar ağır olabilir ki ben söylemek istemiyorum. Belki şöyle söyleyeyim, şehirlilerle yer değiştirmelerini isterdim. Toprağı ellemesinler. Durumları da iyi değil biliyorum. Ancak cehalet, bilinçsizlik ve umursamazlıklarının sonuçları çok daha vahim.

Başa dönersek; pestisit vardır ancak tablodaki rakamlar tüketilmesinde sakınca görülmeyen değerlerin altında mıdır? Değil midir? Altında ise bu örgüt tarafından spekülatif biçimde neden manüple edilmektedir? Bu sorgulanmalıdır.

66 numaralı mesajda güvenmeliyiz, onlar test ediyor biz neden etmiyoruz, sabıkalı olsalar yabancılar cezalarını keser vs..vs.. deniyor. Gülümseyerek okuyorum... İthal ürünlerde bu tür raporlar aranır. Ancak bizim ve onların iç piyasalarında nasıl bir uygulama var bilmiyorum. Bu tür örgütler halk hareketidir, 3-5 gönüllü aşık tarafından kurulmuştur, dev gibi büyümektedir diyorsanız size iyi uykular dilerim...

Odeh
07-04-2012, 12:13
Bir şeyi anlamamda yardımcı olun lütfen. Bu ifade ile ülkemizde aslında aşırı pestisit kullanılmıyor, kullanıldığını söyleyenler doğru söylemiyor demek mi istiyorsunuz?

Pestisitin daniskası kullanılıyor. Bundan aklı selim kimsenin şüphesi yok. Ancak örgütün toptan bir güvensizlik yaratması, rakamları olandan çok daha fazla algısı yaratacak biçimdeki sözlerle medyaya servis etmesidir. Medya da mağribi bulmuş gibi sarılmıştır.

Odeh
07-04-2012, 12:19
Ayrıca o renkler örgütün kendi sınıflaması. Kendi görüşüdür. Ayet değil.

üzüm
07-04-2012, 12:35
...
Sayın Üzüm, sınırı geçtiği için sarı değil. Miktarı az da olsa pestisit olduğu için izlenmesi gereken rengi ifade ediyor SARI.
...

Sayın Odeh,

Hala farklı yazıları mı okuyoruz diye düşünüyorum. Ben Almanca bilmiyorum, test sonuçlarını tam okuyamıyorum. Biraz google'dan yardım aldım. Sizin gönderdiğiniz test sonucunda 7 ve 24. maddeler yasal sınırı aşmamış mı? Raporun altında bu sütün için 'GELB' (sarı) ifadesi kullanılmamış mı?

Odeh
07-04-2012, 12:42
Kırmızı olarak kodladığı koşullar;
Kırmızı (önerilmez): Aşağıdaki kriterlerden bir veya daha fazlası söz konusudur:
• Bir pestisitin ölçülen konsantrasyonu bu madde için geçerli yasal sınırın üzerindedir.
• Bir pestisitin ölçülen konsantrasyonu toksikolojik (zehir-bilimsel) olarak elde edilmiş akut referans dozunu (ARfD) veya resmi risk değerlendirmelerinde kullanılan kabul edilebilir günlük alım (ADI) değerini aşmaktadır.
• Birden fazla kontaminasyon (bulaşma) vardır ve aşağıdaki kriterlerden en az birisi söz konusudur:
– Tespit edilen pestisitlerin maksimum yasal sınırlarının toplamı yüzde yüzün üzerindedir.
– Her bir pestisit için ARfD ve/veya ADI değerlerinin toplamı yüzde yüzden büyüktür;

Üzümü renklendirdiğim madde ile kırmızı olarak kodluyorlar. Alman DW "Türkiye liste başı" derken "En fazla kimyasal maddenin kullanıldığı ürünler listesinin başında ise Türkiye'den, 24 kimyasal maddenin tespit edildiği sofralık üzüm yer alıyor." diyor.

Üründe pestisit yok ayrı, yasal sınırın altında var ayrı, miktarı yasal sınırın üstünde ayrı bir durum. Gönül ilkinden yana... Keşke. Ama gerçekler böyle değil.

Renklendirdiğim kısmı yani kırmızı kod nedeni olan kısmı açıklayabilir misiniz? Buna açıklık getirilirse sorun kalmaz. Samimi olduklarına inanabilirim.

Odeh
07-04-2012, 12:46
Doğrudur sayın Üzüm maalesef aşmıştır, 2 kata yakın aşmıştır. Zehirlenme sınırından yüzlerce kat aşağıda olsa da AB standardını aşmıştır.

üzüm
07-04-2012, 12:55
Sayın Odeh, bende sizin gibi dışarıdan okuyucuyum. Sadece tahmin edebilirim; doğrusunu Greenpeace'den öğrenmemiz lazım.

Geniş spektrumlu (her derde deva) kimyasal kullanılmasını azaltmak için bu kriteri kullandıklarını düşünüyorum. :)

Odeh
07-04-2012, 13:04
Bir sorun mu var yoksa yazım hatası mı?

Belgede koca bir kırmızı var ya, onu kastediyorum. 2 madde aşmıştı ya hani, biri fungusit diğeri bir tür sinek-böcek öldürücü. Hem bundan ötürü hem de matematik dünyasını alt üst edecek aritmetik toplamaları yüzünden kendi yorumları olan kırmızı kodu basmışlar. Deutsche Welle Alman resmi yayın organı.

Odeh
07-04-2012, 13:21
Bir de şu görüşü okuyalım:

HABER: Trk Tohumcular Birlii Bakan Ses: "Avrupa 'Zehir Var' Diye Tarmmz Vuruyor" haberi (http://www.haberler.com/turk-tohumcular-birligi-baskani-ses-avrupa-zehir-3511722-haberi/)
Türk Tohumcular Birliği Başkanı Ses: "Avrupa 'Zehir Var' Diye Tarımımızı Vuruyor"

Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Hakkı Şafak Ses, Greenpeace tarafından ortaya atılan ve Türkiye'de üretilen sebze ve meyvelerin sağlık açısından tehlikeli olduğu iddialarıyla ilgili açıklama yaptı.

Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Hakkı Şafak Ses, Greenpeace tarafından ortaya atılan ve Türkiye'de üretilen sebze ve meyvelerin sağlık açısından tehlikeli olduğuna ilişkin iddialarla ilgili açıklama yaptı. "Avrupa, 'zehir var' diyerek Türk tarımını vuruyor" diyen Ses, "Eğer basında bu konuyla ilgili ilk çıkan habere bakarsak, zehir var mı yok mu tartışması olur ben öyle düşünmedim. Ben ilk önce şöyle düşündüm. Bu haber nasıl ortaya çıktı? Bu olay neyle başladı? Bu nedir bir rapordan bahsediliyor.

Haberi yapan ajans muhabiri elinde ilgili raporun bulunmadığını, sadece Alman bir gazetede gördüğü haberi tercüme ederek yayına verdiğini söyledi. Yani haberin özü Greenpeace'in hazırlamış olduğu bir çalışma" dedi.

Greenpeace'nin iddialarına da değinen Ses, "Ortada ilk olarak bir rapor yok, bir kitapçık var, broşür var broşürü kim hazırlamış? Greenpeace hazırlamış. Peki Greenpeace bu broşürü neye göre hazırlamış? 8-10 senelik Almanya'ya gelen ürünlerle ilgili orada yapılmış olan analizlerle ilgili bilgileri derlemiş kendisine göre kimyasal madde tanımı yaparak zehir anlamında sağlığa zararlı anlamında mavi, kırmızı, yeşil diye işaret koymuş. Kendisi de bu kitabın adını yayınlarken 'Kimyasal Maddesiz Yemek' ifadesini kullanmış. Yani bu arkadaşlar organikçi-organiğe karşı olduğumuz anlamında değil- bunlar kimyasal maddenin hiç olmadığı ürün yemek üzere bir broşür hazırlamışlar yani bizim gönderdiğimiz ürünlerde kimyasal sınırları çok aşmış, zararlı, yakalanmış, tespit edilmiş olayı yok" dedi.

Adı geçen kitabın en başında geçen "Avrupa Birliği ülkelerindeki sebze ve meyvelerin Türkiye ve denizaşırı ülkelere göre daha az kimyasal madde içeriyor" şeklindeki ifadeleri hatırlatan Ses, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Aynı kitapçıkta üzümle ilgili 4 tane ülke var sadece Türkiye değil. Hangi ülke bunlar? Hindistan, Şili, Türkiye ve Almanya. Neden sadece içlerinden Türkiye çekilip ifade ediliyor? Bunun sebebi şu; geçen Şubat ayında biz Almanya'daydık Fruit Logistica adlı bir fuarda tüm dünyanın olduğu bir fuar orda ben Migros gibi bir markete girdim. O girdiğim markette sebze ve meyvelerin fiyatlarını aldım. Nektarinin fiyatı 19,98 Euro, domates 10 Euro, üstelik bu en düşük domates fiyatı. Ispanak 5 Euro. Biz kaça yiyoruz ıspanağı? 3 liraya, 4 liraya, 2 liraya mevsimin soğuk ve don olmasına göre değişiyor. Problem zaten burada düğümleniyor. Bakın soğan kaç para? 24 lira şimdi sıkı durun salatalık tam 12,80 Euro 31 TL bizim 3 liraya 4 liraya aldığımız bakın 31 TL, fasulye 25 TL bu da üzüm 25 TL bunlar şubat ayı rakamlarıdır. Şimdi nedir bu? Bugün Türkiye'de şu anki tarımsal atılım 2,5 milyar dolara çıktı bizim yaş meyve ve sebze ihracatımız eğer tarımdaki atılım bu şekilde devam ederse bu pazara girmesinin engellenmesi gerekir çünkü Fransa, İtalya, Almanya bu fiyatlara üretirlerse batarlar. Şimdi nasıl olacak bu? Tabi ki bir rapor yazacaklar, lobi yapacaklar."

"Amaç, Türk ekonomisindeki tarım sektörünü vurmak temelde de çiftçiyi vurmak" diyen Ses, "Bakın maalesef burada bir ironi var. Maalesef Greenpeace ve Türkiye'deki bağlantıları daha çok sosyal demokrat ve sosyalist enternasyonale bağlı lobiler. Bu insanlar emekten alın terinden yana; ne istiyorsunuz milyonlarca çiftçinin elinden alın terinden çıkmış meyveyle sebzeyle bunu nasıl oturtturacağız yan yana? Bakın zehirli demiyorum. İlk önce halkımız şuna inansın toksit etkisinden veya zehrinden dolayı dünyada yasaklanıp da Türkiye'de var olan bir ilaç yok. İnsanlar hastalanır, bitkiler hastalanır, hayvanlar hastalanır" diye konuştu.

"Haberi yapan ajans keşke orada masa başında bu haberi yapmasaydı, bizim gibi raporun aslına özüne baksaydı" diyen Ses, şunları kaydetti:

"Orada diğer ülkeleri de görseydi. Bunun bir zehir olmadığını, bunun sadece Greenpeace tarafından propaganda zemininde yapılmış ve Türkiye'yi hedef alan bir program olduğu anlaşılırdı. Burada benim anlatmak istediğim olay net: Türkiye'den zehirli bir ürün ne halkımıza ne de dışarıya gitmiyor. Hele ki son iki senede 165 ilaç aktif maddesi yasaklanmış Türkiye zaten biyolojik ilaca geçmiş, bir sürü tedbir alınmış, analiz laboratuarları çoğaltılmış."

MeyveliTepe
07-04-2012, 13:43
Pestisitin daniskası kullanılıyor. Bundan aklı selim kimsenin şüphesi yok. Ancak örgütün toptan bir güvensizlik yaratması, rakamları olandan çok daha fazla algısı yaratacak biçimdeki sözlerle medyaya servis etmesidir. Medya da mağribi bulmuş gibi sarılmıştır.

Pestisitin daniskası kullanılıyorsa bu gizli mi kalmalı yoksa artık pestisitin danıskası kullanılmamalı mı?

Yurt dışından fazla kalıntı sebebiyle geri dönen bir çok sebze meyve sevkiyatı olduğunu hatırlıyorum.

"Yasal Sınır" diye belirlenmiş aktif madde sınırları konusu da çok göreceli. Hangi yasa ile kim belirlemiş.

O listeyi bir kaç gün önce görmüş ama detaylı incelememiştim. Şimdi biraz daha detaylı baktım.

"Yellow (contains pesticide residues): Pesticide levels of more than 0.01 mg/kg were found."

Sarı kolonun tanımında şöye yazıyor:

"Sarı (pestisit kalıntısı içerir): 0.01 mg/kg'dan daha fazla pestisit seviyeleri bulunmuştur."

Deniyor. Bunun "yasal" denilen sınırlarla bir ilişkisinin olması gerekmiyor. Bu sınırlar pestisitlerin "akut" denilen tüketildikten hemen sonra ortaya çıkabilecek olumsuz sağlık etkilerine göre belirlenmiş değerler.

Üstelik bu sınırlar biribirinden bağımsız değerler. Yani, birden fazlası bir araya geldiğinde oluşan yeni riskleri de dikkate almazlar. Bir zamanlar işin bu yönü, (http://blog.meyvelitepe.org/2008/07/20/zehir-zemberek/) özellikle de çocuklardaki etkileri dikkatimizi çekmişti (http://blog.meyvelitepe.org/2009/07/03/miras/).

Raporda sadece tablolara mı bakıyoruz bilmem. Fakat yazılı olanlara da bakmak gerek.

Raporun ana temasını oluşturan yaklaşımı şöyle yazmışlar:

"Greenpeace believes that legal limits for pesticides should be adjusted to
provide a safe level of protection for the most sensitive population groups. For this reason, additional precautionary factors were incorporated into its 2012 evaluation system"

"Greenpeace, pestisitlerin yasal limitlerinin en duyarlı insan toplulukları (çocukları kastediyor sanırım) için güvenli bir seviyeye getirilmesi gerektiğine inanır. Bu sebeple, 2012 yılı değerlendirme çalışmasına ilave ihtiyat faktörlerini dahil etti."

Hazardous chemical cocktails

All active pesticide agents are individually evaluated in the European Union. To protect people from doses that are too high, there is a legal maximum limit (MRL) set for each substance, as well as an ADI value. Acutely toxic substances have an additional limit value,
the acute reference dose (ARfD).

But too little attention has been paid so far to the risk posed by the combination of different chemicals, multiple contamination, and chemical cocktails. Official risk assessment has so far not derived total limits for foods.

"Zararlı kimyasal kokteylleri

Avrupa Birliğinde tüm pestisit ajanları bireysel olarak incelendi. İnsanları çok yüksek dozlardan korumak için ADI değerlerinin yanısıra her bir madde için yasal en yüksek sınırlar (MRL) belirlendi. Akut toksik maddelerin ayrıca akut referans doz (ARfD) sınır değerleri var.

Fakat, farklı kimyasalların bir arada bulunması, çoklu kirlenme ve kimyasal kokteyllerin yarattığı riskler için çok yetersiz bir dikkat gösterildi. Bu güne kadarki resmi risk değerlendirmeleri yiyeceklerdeki toplam risk limitlerinden elde edilmemiştir.

Rapordaki tüm tablolar da bu yaklaşımla hazırlanmış. Bunu açıkça söylemişler zaten.

Peki, biz nasıl yorumlamalıyız? İçinde ülkemizden de giden bazı ürünler geçtiği için veryansın edip yerin dibine mi batırmalıyız? Kendi adıma, uzun bir zamandır yaptığım gibi takkeyi önüme koyup düşünürdüm.

Bu arada, üzüm raporunda 7. ve 24. maddelerde belirtilenler, bireysel yasal sınırların iki mislinden fazla.

MeyveliTepe
07-04-2012, 14:05
"Zehir var diye tarımımızı vuruyorlar" gibi, garabet bir durumu örtmek için konuyu milliyetçilik zeminine çekmek isteyenleri samimi bulmadığımı da ifade etmeliyim.

Avrupa'ya ihraç edilen ürünler, sınırdan dönmesin diye iyi kötü dikkat edilenler.

İç piyasada bizim insanımızın yediklerinde bulunanlar üzerinde ne bir araştırma mevcut, ne de denetim. Sınırdan dönenleri de bizim insanlarımıza yedirirler.

Sonuçta, sanki özrü kabatinden büyük. Bizim insanımıza zehirli sebze meyve yediriliyor, başka ülkeler de bizim insanımız gibi zehirli yemek istemiyor diye Türk tarımı vurulmuş mu oluyor?

Beyanat verenlerin hiç biri de şu zehir işini düzene sokalım, kullanmayalım artık dememiş.

malina-x
07-04-2012, 14:07
ben bu belgedekinin belki 10 katını belki de daha kötülerini iç tüketimde yediğimize eminim. Nasıl ve kimin ürettiğini çok iyi biliyorum çünkü. Şimdi bununla karıştırırsak çıkamayız içinden.

Artık bu lafın üzerine ne yazacağımı şaşırdım.

Odeh
07-04-2012, 14:38
Pestisit kullanımını doğru buluyormuşum gibi bir izlenim doğuyor galiba. Hayır, bilâkis külliyen karşıyım. Hatta organik birtakım yöntemlerin daha ucuza mal olabileceği gibi bir kanıya sahibim, daha uygulayıp görme şansım olmasa da...

Yasal sınır hikâyesi de devletlerin uygulaması. Öncelikli kriter nedir özünde ekonomik çıkarlardan başka bir şey olacağına ihtimal vermiyorum.

GP'nin, ARfD değerlerini toplayarak bunlardan biri değil birden fazlasının bulunması halinde daha tehlikeli olabileceği görüşünün hangi bilimsel veriye dayandığını bilmesem de bir temkinlilik payı olmasının gayet mantıklı olduğuna inanıyorum. (Ekleme) Ancak bu, bu ürün zararlıdır demeye yetmez. Propagandanın bir kısmı bunun üzerinden yapılıyor zaten.

Ancak bu konuda tartışmanın başlangıç noktası bunların hiç biri değil.

Pratikte uygulanması -hele de Türkiye'de- kısa bir zaman diliminde mümkün olmayan bir çizgi çekiliyor. Tarım faaliyetleri ülkemizde büyük bir nüfusu doyuruyor. Önemli ihraç konularımızdan biri, -bence- madenden sonra en önemli konu diyebilirim... Bu sektörü öyle iki tokat atarak bir yere getiremezsiniz. Fiyatlar biraz dalgalanır, organik ya da daha az kalıntı bırakan ilaç fiyatları artar sonra kalındığı yerden devam edilir gider...

Mesele bunun böyle olacağının bilinmesine rağmen hayli spekülatif biçimde seslendirilmesi, DW'de bile haber olması, -ki Almanya çok iyi bir müşteridir bizim için-, bence hiç bir anlam taşımıyor. Soruna, küsürat dışında zerre faydası olamaz... Çünkü çiftçimiz fakir, paraya ihtiyacı var. Gözü birşey görecek durumda değil. Tüketici de fakir. (Milyoncu dedikleri bir yerler var. Orada 1 TL'ye bebek maması satılıyor... İnanılacak gibi değil.)

Pestisitsiz veya sıfır kalıntılı ya da organik, mikrobiyolojik yöntemlerle tarım için daha büyük desteklere ihtiyaç var. Bu destekler yalnızca para olmamalı, bilgi olmalı, bilgiyi alabilecek kişilerin bunları yapması teşvik edilmeli. Şirketler yapmalı, köylü değil. Araziler birleştirilmeli, gerekirse değerinin 2 katı ödenerek alınmalı, birleştirilerek büyük arazilerde modern yöntemlerle işlenmeli. Herkes böyle bir liste düşünebilir... Önemli olan ayakları yere basacak çözüm ne olabilir, bunun üzerine gitmek.

İçinde ülkemizden de giden bazı ürünler geçtiği için yerin dibine batırmamalıyız diye düşünürken, uygun olmayan bir örneğin koca bir tarım sektörünü temsil etmeyeceğini de bilmeliyiz. Mevsim itibarı ile fiyatların nasıl etkileneceğini düşünün bu şişirilmiş algı yüzünden...

GP ve DW, kötü bir örneği olması gerekenden çok daha farklı bir mecraya taşıyarak yanlış bir algı oluşturmaktadır, bunu da doğasına uygun biçimde spekülatif biçimde yapmaktadır. Algı, iki zehirin oranı değil sokaktaki insanın ya da yabancı ithalatçının algısıdır. Her ikisinin de ekonomik sonuçları kendi adımıza olumsuz olacaktır. Bence başarılı da oldular...

* *

Ne yazacağınızı şaşırmanıza gerek yok, başını kuma gömen birisi değilim ki... Eğer çarşı pazardan örnekler alınsa tahlil edilse ve yayınlansa daha büyük kıyamet kopar. İnanın... İhraç ürünleri malum daha titiz seçildiği halde bu ise diğerleri ne durumda varın siz düşünün.

malina
07-04-2012, 14:43
Özetle kol kırılır yen içinde kalır diyorsunuz yani :)

Odeh
07-04-2012, 14:50
Asla! Kol kırılsın ama ameliyat masasında, sonra da düzgünce alçıya alalım, kaynasın. Bunu da uzmanlar yapsın. Sokak kavgasında kırılmasın, çıkıkçı sarmasın diyorum.

Plânlı ve büyük bir girişim -ve devlet- olmadan aksi mümkün değil.

malina-x
07-04-2012, 15:02
Şaşırdığım nokta bu zaten, "greenpeace'in belirttiğinden daha kötü diyorsunuz" ve suçlu olan yine onlar oluyor.

üzüm
07-04-2012, 15:11
Konuyla alakalı değil ama...

Bir de şu görüşü okuyalım:
...
"Aynı kitapçıkta üzümle ilgili 4 tane ülke var sadece Türkiye değil. Hangi ülke bunlar? Hindistan, Şili, Türkiye ve Almanya. Neden sadece içlerinden Türkiye çekilip ifade ediliyor? Bunun sebebi şu; geçen Şubat ayında biz Almanya'daydık Fruit Logistica adlı bir fuarda tüm dünyanın olduğu bir fuar orda ben Migros gibi bir markete girdim. O girdiğim markette sebze ve meyvelerin fiyatlarını aldım. Nektarinin fiyatı 19,98 Euro, domates 10 Euro, üstelik bu en düşük domates fiyatı. Ispanak 5 Euro. Biz kaça yiyoruz ıspanağı? 3 liraya, 4 liraya, 2 liraya mevsimin soğuk ve don olmasına göre değişiyor. Problem zaten burada düğümleniyor. Bakın soğan kaç para? 24 lira şimdi sıkı durun salatalık tam 12,80 Euro 31 TL bizim 3 liraya 4 liraya aldığımız bakın 31 TL, fasulye 25 TL bu da üzüm 25 TL bunlar şubat ayı rakamlarıdır. Şimdi nedir bu? Bugün Türkiye'de şu anki tarımsal atılım 2,5 milyar dolara çıktı bizim yaş meyve ve sebze ihracatımız eğer tarımdaki atılım bu şekilde devam ederse bu pazara girmesinin engellenmesi gerekir çünkü Fransa, İtalya, Almanya bu fiyatlara üretirlerse batarlar. Şimdi nasıl olacak bu? Tabi ki bir rapor yazacaklar, lobi yapacaklar."
...

Yukarıda bahsi geçen konuşmayı bir kanalda izlemiştim. Yayın sonuna doğru Almanya'dan bir izleyici biz bu fiyatlara almıyoruz demişti.

Almanya genelinde fiyatların ne olduğunu merak ediyorum. Gerçekten bu kadar fark var mı?

Odeh
07-04-2012, 15:39
Şaşırdığım nokta bu zaten, "greenpeace'in belirttiğinden daha kötü diyorsunuz" ve suçlu olan yine onlar oluyor.

GP'in belirttiğinden daha kötü demem bilimsel bir veri, rapor ya da araştırmaya dayanmıyor. Yalnızca bir kanı. Ama üretenin niteliklerini biliyorum. İnanın bana, bu zaten yeterince tehlikeli!...

Verilere karşı çıktığımı kimse söyleyemez.

İtirazım yorumlama biçiminin çok provakatif olduğu, spekülasyon hatta fiyatlarda manüplasyona bile -aleyhimize- neden olabileceği konusunadır. Ki örgütün doğasına da gayet uygundur bu üçleme...

İddiam ise, konunun Türkiye ile ilgili kısmında DW'nin sağlam bir haber yapması ile birlikte bizim dibek dövücünün hınk deyicisi olan sahtekar medyamızın konuyu ele alış biçimini birlikte okunursa hiç de bilgi vermeye dönük olmadığı yönündedir.

Sistemimiz arızalı. Bu haberler sonrası içeride tahlil fırtınaları kopmalı, önlemler alınmalı, bilgilendirme ve eğitim seferberliği başlamalı, üniversiteler yol gösterici yayınlar sunmalı, ne bileyim faaliyet fırtınası kopmalı... Nerede! Hak getire!

Belki de yeni bir ilaç grubu piyasaya sunulacak ya da ne bileyim yeni kriterler getirilerek daha pahalı ürünler ile tarım yapılması beklenecek. Hepsi olabilir... Belki de siyasî bir takım konular söz konusudur, bu da işin baskılama tarafıdır... Göreceğiz.

* * *

Dışarıdaki fiyatları bilmiyorum sayın Üzüm.

Odeh
07-04-2012, 15:54
Fiyatlar konusunda kötü sallamış. :)
Domates için 100 kg fiyatları Euro cinsinden son kolonda görülebilir.
Diğerleri de şaşırılmayacak rakamlarda... Çoğuna baktım.
Ama bu verdiği demecin 4. paragrafını yok saymamıza mani değil.

Tarım ve Gıda Enstitüsü'nün belgesi. (http://www.ble.de/SharedDocs/Downloads/01_Markt/09_Marktbeobachtung/05_ObstGemuese/Wochenbericht_2012_13.pdf?__blob=publicationFile)
280543

MeyveliTepe
07-04-2012, 15:58
Pestisitsiz veya sıfır kalıntılı ya da organik, mikrobiyolojik yöntemlerle tarım için daha büyük desteklere ihtiyaç var. Bu destekler yalnızca para olmamalı, bilgi olmalı, bilgiyi alabilecek kişilerin bunları yapması teşvik edilmeli.

Ne güzel söylemişsiniz, (devamındaki topraklar birleştirilsin, şirketler yapsın gibi görüşlere katılmasam da), özetle ROTA'nın değişmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Kuşkusuz hem fikiriz.

Greenpeace, Alman tüketicisi için neyi rahatlıkla yiyebileceği, nelerde dikkatli olunması gerektiği, nelerden uzak durulması gerektiğini gösteren raporunu, gerekçeleriyle ve yaklaşımı ile birlikte yayınladığında oluşan tepkileri de yorumlamaya çalışalım.

Bir kere başta beyanat verenler olmak üzere kimse raporu okumadı. Sadece içinde "Turkey" yazılı yerlere baktılar ve Greenpeace'in iftira ettiğini söylediler.

Konudan uzak sade vatandaşın milliyetçilik duyguları ile bu söylemde bulunmasını bir yere kadar anlarım. Fakat bakan düzeyinde söylendiğinde anlamıyorum.

Rapor, Greenpeace'in raporu. Alman Tarım Bakanlığının değil. Alman makamları, bireysel olarak belirlenmiş toksik aktif maddeleri (bunların sayısı 300'ün üzerinde) belli sınırlar dahilinde içeren gıda maddelerinin girişine izin vermeye devam ediyor.

Fakat bu böyle diye, Greenpeace gibi bir kuruluşun bunu kabul ediyor olması beklenmemeli.

Sadece Greenpeace değil, hiç bir bireyin bu pestisitleri içeren yiyecekleri yemeyi kabul etmesi gerektiği beklenmemeli.

Biz de bir kuruluş değiliz, makam değiliz, ama irtibatta bulunduğumuz herkese sınırın içinde veya dışında pestisit içeren şeyler yememelerini tavsiye diyoruz. Bundan daha doğal bir şey olamaz.

Raporlarında açıkça yazıp, esas endişelerini ve yüzlerce farklı toksik maddenin bir arada bulunmasının bu güne kadar dikkate alınmamış riskler içerdiğini, bu sebeple kendi değerlendirmelerinde her madde için ayrı ayrı belirlenmiş "yasal" denen sınırların yeterli olmadığını belirtmişler.

Buna katılıp katılmamak bireylerin vereceği bir karar. Kimsenin de Greenpeace veya başka bir kuruma böyle söyleyemezsin deme hakkı bulunmuyor.

Rapor Alman tüketicisine yönelik. Raporu dikkate alıp benimseyen tüketiciler, risksiz ya da az riskli yiyeceklere yöneleceklerdir. Bunun sonunda ikide bir sınırdan dönen armutlamızlardan yemezlerse bunun suçunu ne Greenpeace'e, ne o armutları yemeyen tüketiciye atabiliriz. Kaldı ki, niye endişe ediyorlar, bizim insanımız onları da bilmeden yiyiyor zaten.

Tohumcular biriliğini bir kenara koyalım (niyeyse tohumculuk kanunu geliyor aklıma), ama ilgili ve yetkili resmi kişilerimiz ne zaman ki kendi insanımızın ne yediğiyle gerçekten ilgilenir, o raporları tahlilleri Greenpeace'den önce kendileri yapar ve periodik olarak yayınlarlar, pestisitlerin azaltılması veya tamamen yok edilmesi için tutarlı bir program başlatırlar ve (samimi olarak) desteklerler, başta kendileri insanımızı toksik gıdalara karşı uyarırlar, o zaman hak veririm.

Bakın, üzüm üreticileri sendikası (http://www.uzumsen.org/index.php?option=com_content&task=view&id=637&Itemid=27) ne demiş?

MeTePe
07-04-2012, 15:59
Konuyu 1-2 gün önce açıldığında okumuştum. Greenpeace üzerine bir sorgulama idi ve ilgimi çekmişti.

Ancak geçen sürede sanırım bir kaç konu birleştirilmiş ve başlık değiştirilmiş. Hem içerik biraz anlaşılmaz hale gelmiş hem de konu Greenpeace'den başka bir mecraya, pestisitler üzerinde eleştiriye dönmüş.

Ben bu tartışmada sadece Greenpeace kısmıyla ilgileniyorum ve konuyu açan arkadaşın KARA PROPAGANDA ve manüplasyon iddialarına katılıyorum.

Greenpeace bugüne kadar teknolojik tüm gelişmelerin karşısında durmuş bir örgüt. Nükleer Enerjiden, hidroelektrik santrallerine kadar, madencilikten balıkçılığa kadar "çevreyi koruma" gerekçesiyle ürün ve hizmet maliyetlerini arttırma dışında hiç bir çözüm getirmeyen bir organizasyon.

Bu iddianın en önemli örneği ise ülkemizde ACIMASIZCA yürütülmüş olan KYOTO protokolüne İMZA kampanyasıdır. İlk bakışta son derece masumane bir istek gibi görülen bu protokolde ülkemizin konumlandırıldığı yer ve getirilen yükümlülükler doğru dürüst incelenirse ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.

Fazla detaya girmeden tek bir şeyi söylemek istiyorum: Greenpeace kurucusu ve başkanı Patrick Moore 1985 yılında bu örgütten ayrılmıştır ve şu anda en ciddi eleştirileri yönelten kişidir.
Bir cümlesini buraya alalım.. örnek olsun:
In 2005, Moore criticized what he saw as scare tactics and disinformation employed by some within the environmental movement, saying that the environmental movement "abandoned science and logic in favor of emotion and sensationalism."

Özet olarak Moore diyor ki; "çevresel hareket bilim ve mantığı bırakıp duygu ve sansasyonla hareket etmektedir."

Bu örgüt içerisinde çok sayıda iyi niyetli ve gönüllü kişiler olduğu kadar örgüt merkezi politikalarının çok daha planlı ve "finanse edilen" (!) yolları izlediği kanaatini taşıyorum.

Odeh
07-04-2012, 16:36
Şüphesiz rotanın değişmesi kaçınılmaz. Kaçınılmaz çünkü bu üretim politikası ile gidilebilecek hiç bir yerimiz yok. Nasıl oluru ayrı...

Ben Tarım bakanımızı seviyorum, size bu konuda katılmıyorum(!). Bana dün TV'de izlerken yemeğin boğazıma kaçmasına neden olan Milli Eğitim bakanını hatırlatıyor. :) Okullarda malûm ek dersler konusunda röportaj veriyor, Birand'a... Birand soruyor, "O ders Türkçe mi öğretilecek?". Bakanım :) cevap veriyor "Hayır Arapça!", Birand -sözde- şaşırıyor, "Peki öğrenciler nasıl anlayacak? Nasıl öğrenecekler, sadece ezberletilecek mi?" diyor. Bakan "Evet" diyor. :) Yani dersi koyacağım ama öğretmeyeceğim diyor. :D İki bakanın icraatı farklı değil. ;)

Rapor Alman tüketicisine yönelik. Raporu dikkate alıp benimseyen tüketiciler, risksiz ya da az riskli yiyeceklere yöneleceklerdir. Bunun sonunda ikide bir sınırdan dönen armutlamızlardan yemezlerse bunun suçunu ne Greenpeace'e, ne o armutları yemeyen tüketiciye atabiliriz. Kaldı ki, niye endişe ediyorlar, bizim insanımız onları da bilmeden yiyiyor zaten.

Ben de bunu diyorum işte, "yine yenmeye devam edilecek" büyük olasılıkla. Bakın izleyeceğiz, üretim yönteminde hiç bir şey değişmeyecek... Çünkü değişemez kolay kolay.

Ekonomik zarar yanımıza bal gibi de kâr kalacak!

MeTePe
07-04-2012, 16:43
Konuyla ilgisi biraz dolaylı olan bir örnekle katkıda bulunmak isterim.
Dün alışveriş yaparken zeytin reyonunda 4-5 çeşit zeytin vardı. Ortalama 7-8TL olan zeytinlerin yanında bir de üstünde DOĞAL zeytin yazan bir çeşit mevcuttu. (Zeytinin doğalı nasıl olur onu da pek anlamadım gerçi)

Doğal zeytinin kilosu 25TL idi. Yani diğerlerinin 3 katı civarında. Eskiden zeytin, fakirin ekmek katığı idi. Kilosu 25TL zeytin etle yarışırken nasıl fakirin katığı olacak doğrusu merak ediyorum.

malina
07-04-2012, 17:06
Bu başlık altındaki yazışmaların çoğu "Kimyasalsız Gıdalar" Kılavuzu ile ilgili olunca konu adını değiştirmiştim. Yine karışmaya başlayınca sadece Greenpeace olarak tekrar değiştirdim.



sanırım bir kaç konu birleştirilmiş ve başlık değiştirilmiş. Hem içerik biraz anlaşılmaz hale gelmiş hem de konu Greenpeace'den başka bir mecraya, pestisitler üzerinde eleştiriye dönmüş.



Hayır efendim birkaç konu falan birleştirilmedi, sadece konu adında değişiklikler yapıldı.

Odeh
07-04-2012, 17:15
Konu zaten Greenpeace'i sorgulamak için açılmıştı. Ancak yönetim "Greenpeace samimi mi?" başlığını değiştirdi...

Konu da pestisitte takıldı kaldı. Konuyu açan sayın syılmaz da buna haklı olarak isyan etti... "Konu sahibi olarak, konuyu Greenpeace ne kadar samimi? diye açtım. Konu başlığım önce Greenpeace oldu, şimdi de Greenpeace 'Kimyasalsız Gıdalar Kılavuzu' oldu. Yakında Yaşasın Greenpeace olursa hiç şaşırmam" dedi.

Gayet düzgün bir ifade ile açılan başlık yönetimce deforme edildi. Maalesef ki böyle.

Ayrıca faaliyetleri sorgulanan örgütün bir tek pestisit faaliyeti yok ki, nükleer konusunda görüş yazılınca ne olacak? Konu ya da yazı taşınacak mı, silinebilir diye tekrar baştan mı alacağız? Bence bu uygulamalar yanlıştır. Bırakın özgürce eleştirelim, fikirlerimizi bildirelim.

malina-x
07-04-2012, 17:28
Konu baştan beri aynı konu, başlık değişti, bu konudan en az 4,5 adet farklı konu çıkar herhalde.

Birbirinden farklı iddiaları peş peşe yazarak greenpeace hakkında karşı propaganda yapıldığı yüzünden karıştım.

Greenpeace tüm teknolojik gelişmelerin karşısında

Merak ediyorum acaba çevre ile uyumlu sistemlerin, uygulamaların da karşısında durmuş mu? elektrikli otomobiller, yenilenebilir enerji kaynaklarının karşısında durmuş mu? Güneş, rüzgar enerjilerine karşılar mı?

ürün ve hizmet maliyetlerini arttırma dışında hiç bir çözüm getirmeyen bir organizasyon.

Çözüm bulmak onların işi mi? Sistemle ilgili herhangi bir eleştiri yapsanız, çözmek sizin işiniz mi olur? Ürün maliyetlerin artması mı önemli çevre ve insan sağlığı mı? İnsanın sağlığının maliyeti nedir?

"KYOTO protokolüne İMZA kampanyası"

Bu konu forumda konuşuldu galiba yoksa da açıp oradan devam edelim.

Özet olarak Moore diyor ki; "çevresel hareket bilim ve mantığı bırakıp duygu ve sansasyonla hareket etmektedir."

Konu çevre, insan sağlığı olunca duygusal olmamak mümkün mü?

Bilim ve mantığı bırakıyorlar eleştirisine katılmam mümkün değil, çünkü bunları bıraktığınızda ne ile hareket edeceksiniz? Bilimi belirli bir yöne doğru kullanıyorlar.

Bu örgüt içerisinde çok sayıda iyi niyetli ve gönüllü kişiler olduğu kadar örgüt merkezi politikalarının çok daha planlı ve "finanse edilen" (!) yolları izlediği kanaatini taşıyorum.

Finansmanından neden rahatsızlık duyuyoruz?

Bu kadar savundum madem gidip helalinden 5 tl bağış yaparak katkıda bulunayım.

Odeh
07-04-2012, 17:39
Üşenmedim tek tek baktım ilaçlara...

Allahaşkına hangi bağda bu kadar fungusit kullanılabilir?! Bu sonuçlar bir değil birden fazla ürünün birleştirilmiş ve SAPTIRILMIŞ toplamıdır. Bu kadar da açık!
Buyurun, tecrübeli olanlar yorumlasın.

Etken Madde|Amacı
Acetamiprid|İnsektisit
Azoxystrobin|Fungisit
Boscalid|Fungisit
Carbendazim|Fungisit
Cyprodinil|Fungisit
Diniconazol|Fungisit
Fenvalerat(RS/SR)|İnsektisit
Fenvalerat(RR/SS)|İnsektisit
Flufenoxuron|İnsektisit
Flusilazol|Fungusit
Gibberellin Suare|Bitki Hormonu
Indoxacarb|İnsektisit
Iprodion|Fungusit
Metalaxyl|İnsektisit
Metrafenone|Fungusit
Myculobutanil|Fungusit
Procymidon|Fungusit (yasaklı görülüyor)
Propargit|İnsektisit
Pyrimethanil|Fungusit
Quinalphos|İnsektisit
Tetraconazol|Fungusit (bunu insanların da kullanndığı görülüyor)
Thiophanat-methyl|İnsektisit
Triadimeno/Triadimefon|Fungusit
Imazalil|Fungusit

MeTePe
07-04-2012, 18:07
Bu başlık altındaki yazışmaların çoğu "Kimyasalsız Gıdalar" Kılavuzu ile ilgili olunca konu adını değiştirmiştim. Yine karışmaya başlayınca sadece Greenpeace olarak tekrar değiştirdim.

Hayır efendim birkaç konu falan birleştirilmedi, sadece konu adında değişiklikler yapıldı.

Açıklamanız için teşekkürler...

Baştan itibaren mesajlar biraz sağ sol yapınca bana sanki bir kaç konu birleştirilmiş gibi gelmişti.

malina
07-04-2012, 18:09
Konu zaten Greenpeace'i sorgulamak için açılmıştı. Ancak yönetim "Greenpeace samimi mi?" başlığını değiştirdi...

Konu da pestisitte takıldı kaldı. Konuyu açan sayın syılmaz da buna haklı olarak isyan etti... "Konu sahibi olarak, konuyu Greenpeace ne kadar samimi? diye açtım. Konu başlığım önce Greenpeace oldu, şimdi de Greenpeace 'Kimyasalsız Gıdalar Kılavuzu' oldu. Yakında Yaşasın Greenpeace olursa hiç şaşırmam" dedi.

Gayet düzgün bir ifade ile açılan başlık yönetimce deforme edildi. Maalesef ki böyle.



Madem syılmaz, kahanette bulundu, siz hakklı isyan dediniz, bizim adımız da çıktı nasıl olsa, bari hak edelim değil mi? :)

Bu kadar eleştiri boşa gitmesin :)

Odeh
07-04-2012, 18:15
Bence yeterince vurgu yok, onca emek zayiî olacak.

"Greenpeace'e uzanan eller kırılsın" olarak değiştirilmesini öneriyorum, kehânet de hak da yerini bulsun değil mi?...

Odeh
07-04-2012, 18:18
Hatta forum girişine benim ve sayın syılmaz'ın "aha işte bunlar kutsal örgüte dil uzatıp karalamaya cüret etti" diye avatarlarımız bile asılabilir. :)

Vurgu olsun maksat...

Odeh
07-04-2012, 18:19
İlaçların listesini verdiğim tablo hakkındaki görüşleri merak ediyorum... Umarım değerlendiren olur...

MeTePe
07-04-2012, 18:42
Bu nedir şimdi tam anlayamadım? Eleştiri mi, yoksa agresif Greenpeace avukatlığı mı?


Merak ediyorum acaba çevre ile uyumlu sistemlerin, uygulamaların da karşısında durmuş mu? elektrikli otomobiller, yenilenebilir enerji kaynaklarının karşısında durmuş mu? Güneş, rüzgar enerjilerine karşılar mı?


Bunu henüz bilmiyoruz. Bu teknolojiler henüz yaygın kullanımda değil. Aslında güneş enerjisinin karşısında dursalar fena olmaz. Güneş enerji panellerinin üretiminde kullanılan kimyasalları biliyor musunuz? :)


Çözüm bulmak onların işi mi? Sistemle ilgili herhangi bir eleştiri yapsanız, çözmek sizin işiniz mi olur? Ürün maliyetlerin artması mı önemli çevre ve insan sağlığı mı? İnsanın sağlığının maliyeti nedir?


Her çözüme karşı çıkmak çözüm değil, çözümsüzlük üretir. Ayrıca ürün maliyetlerinin artması elbette önemlidir. Çevre ve insan sağlığıyla doğrudan ilişkilidir. Tüm parasını maliyetleri karşılamak için harcayan bir sanayi kuruluşu çevreyi düşünemez. Eğer maliyetleri düşük olursa kaynaklarının bir kısmını çevresel tedbirler için harcayabilir.

İnsan sağlığının elbette bir maliyeti vardır. Eğer maliyet çok yüksek olursa insanlar ölürler. Elektrikle ısınmak dururken sobayla ısınmak zorunda kalırsanız zehirlenme veya yangın nedeniyle ölme olasılığınız yüzlerce kat artar. Rüzgardan ürettiğiniz elektrik insanların kullanamayacağı kadar pahalıysa insanlar soba yakarlar.
Bu temel seviyede bir mantıksal süreçtir. Derin düşünmeye gerek yok.


Konu çevre, insan sağlığı olunca duygusal olmamak mümkün mü?


Mümkün!
Her ikisi de bilimsel disiplindir. Duygusal olmadan, bilimsel yöntemlerle gerçeklere ulaşmaya çalışılarak yapılabilir. Duygular her zaman yanılmaya ve yanıltılmaya müsaittir.


Bilim ve mantığı bırakıyorlar eleştirisine katılmam mümkün değil, çünkü bunları bıraktığınızda ne ile hareket edeceksiniz? Bilimi belirli bir yöne doğru kullanıyorlar.


Bunu söyleyen Greenpeace'i kuran kişi... :) Neden öyle dediğini kendisine sorarsınız. Kendisi hala koyu bir çevrecidir ve başka bir çevre kuruluşunun da başındadır. :cool:


Finansmanından neden rahatsızlık duyuyoruz?


Galiba ne dediğimi anlamamışsınız... veya anlamazdan gelmeyi tercih ediyorsunuz. :) Önemli olan finansman değil, finansmanın nereden ve ne amaçla geldiği.

Greenpeace iddiasına göre tüm parasal kaynakları dünya genelindeki 2,5 milyon civarındaki destekçilerinden geliyor. 2,5 milyon kişinin 5TL yardımlarıyla dünya çapında kampanyaların yürütülmesini doğrusu benim pek aklım yatmıyor. Doğrudan bir suçlama yapmıyorum ama sadece Türkiye'de yürütülmüş olan Kyoto kampanyası bile bir organizasyon için milyonlarca dolarlık kampanyadır.

Konu çervecilikten açılmışken, 5TL bağışta bulunarak insanın kendini çevreci zannedip günahlarından arınacağını düşünmüyorum. Yaşadığımız çevrede, evimizde, işimizde daha az elektrik, daha az su, daha az gaz kullanarak, çöplerimizi birbirine karıştırarak değil de, cam, metal, kağıt ayırarak, kullandığımız kağıtların bile kenar, köşesi, arka yüzünü müsvette için kullanarak, olabildiğince az israf yaparak yaşayan kişiler zaten en iyi çevrecilerdir.

Yaşadığı şehrin yanından geçen çayı, dereyi kanalizasyonlarla, atıklarla, plastik poşetlerle çöplüğe çeviren ama bir baraj yapımı söz konusu olduğunda en büyük çevreci haline gelen kişiler samimiyetsizdir, çevreci değildir.

MeTePe
07-04-2012, 18:49
Madem syılmaz, kahanette bulundu, siz hakklı isyan dediniz, bizim adımız da çıktı nasıl olsa, bari hak edelim değil mi? :)

Bu kadar eleştiri boşa gitmesin :)

Konu başlığına bir de anket ekleyin de bari tam olsun. :cool:

Gerçi sonuç şimdiden belli diye düşünüyorum. :confused:

MeTePe
07-04-2012, 18:54
İlaçların listesini verdiğim tablo hakkındaki görüşleri merak ediyorum... Umarım değerlendiren olur...

Bu ilaçlar konusundan ziraatçi olmadığımız için haliyle anlamıyoruz. Benim edindiğim izlenim belli bir isim altında ürünlerden alıp bunlarda analiz yaptırdıkları şeklinde. Ancak nasıl bir yöntem izlendiğini, ürünlerin nasıl temin edildiğini, düzgün örnekleme yapılıp yapılmadığını vs. bilmiyorum.

Dolayısıyla sadece kimyasal isimlerine bakarak bir fikir elde etmek mümkün değil.

Bu biraz, bir zamanlar "meyve sularında alkol var" şeklinde çıkartılan söylentiye benziyor. Eh, haliyle var... Meyve sularının çoğu fermente olur ve eser miktarda alkol oluşur. Ama içince sarhoş olmayız. :p

Odeh
07-04-2012, 19:21
Bir sezonda üretilen üzümde yani bir bağda bu kadar benzer ilacın aynı dönemde kullanılması mümkün değil.

Fungusit manyağı olmuş üzümler bu tabloya göre...

Kaç fungusit sayamadım ama 15 den fazlaydı galiba...

Bu listenin tek bir üründe bulunması mantığa aykırı. Ya da üretici psikopatlaşmış, aklına geleni sıkmıştır!

Bu belge aldatıcıdır. Algı yaratmak için veriler birleştirilmiştir, başka bir kanı uyanmıyor.

Odeh
07-04-2012, 19:22
Ayrıca bu kadar kimyasalın uygulanma maliyetini az mı sanıyorsunuz? Oluru yok!

Odeh
08-04-2012, 00:11
Bilmem gören gözler ne der? Tek tek bakalım ilaçlarımıza.. Mâdem kutsal dokunulmaz örgütümüz yayınlamış, inceleyelim...

Son sözü başta yazayım, yukarıda söylediğim gibi kara propaganda ve manüplasyonun dibi bulunmuş.

Bağda kurşuni küf için 4 çeşit ilaç var. (A)
Bağda külleme için 4 çeşit ilaç var. (B)
Son 4 ü bağda kullanılmıyor.
2 adedi de sert çekirdekli meyvalar için tercih edilen ilaçlar.

Bir hastalığa bir ilaç kullanılır. Haydi olmadı beceremedik diyelim olsun 2...

Greenpeace adlı örgüt bu broşür ile Türk ürünlerini hedef almış, verileri saptırarak manüplasyon yapmıştır. Kimse okumadan anlamadan iman etmiştir. Acıdır, ama böyledir.

Konu başlığını "Greenpeace evrakta sahtecilik yapmakta mıdır? Bilimsel(?) veriler üzerinde manüplasyon yapmakta mıdır?" diye değiştirmeyi öneriyorum. ;) (Medyada soru cümleleri suç sayılmaz, merak etmeyin)

Dediğim gibi bu sonuçlar bir tek üründe değil, birden fazla tahlilin TOPLANARAK BİRLEŞTİRİLMİŞ halidir... Evet, başlığı lütfen düzeltelim artık...

Etken Madde|Amacı|Hastalık|Sonuç[/B]
Cyprodinil|Fungusit|* Elmada Karaleke, * Kayısıda Çiçek Monilyası|Bağda kullanılmıyor. Sert çekirdekli meyvalarda geçerli…
Procymidone|Fungusit|* Bağda ve Domateste Kurşuni Küf , * Hıyarda Beyaz çürüklük , * Kayısıda Çiçek monilyası , * Ayvada Monilya.|A
Pyrimethanil|Fungusit|* Bağda ve Domateste Kurşuni küf, * Elmada karaleke.|A
Carbendazim|Fungusit|* Elma,Yeni Dünya ve Armutta Karaleke, * Taş çekirdekli meyveler ve Ayvada Monilya, Antep fıstığında Karazenk, * Kabakgillerde Külleme, * Pancarda Yaprak lekesi, * Çeltikte Kurtboğazı yanıklığı, * Buğdayda Sürme.|Bağda kullanılmıyor. Sert çekirdekli meyvalarda geçerli…
Azoxystrobin|Fungusit|Bağ Mildiyösü ve Külleme|B
Imazalil|Fungusit|Bağda Kurşuni küf|A
Boscalid|Fungusit|Bağda kurşuni küfe karşı |A
Metrafenone|Fungusit|Bağda külleme|B
Myclobutanil|Fungusit|Bağda külleme|B
Triadimenol/Triadimefon|Fungusit|Bağda Külleme|B
Diniconazol|Fungusit|Buğday|Bağda kullanılmıyor.
Flusilazol|Fungusit|Elmada kara leke|Bağda kullanılmıyor.
Iprodion|Fungusit|Sera ve örtü altında kullanılıyor|Bağda kullanılmıyor.
Tetraconazol|Fungusit|şekerpancarında yaprak leke hastalığına karşı|Bağda kullanılmıyor.


Bu sadece fungusit için, insektisitleri incelemedim.

Halil Önen
08-04-2012, 01:50
Bilmem gören gözler ne der? Tek tek bakalım ilaçlarımıza.. ....
Bağda kurşuni küf için 4 çeşit ilaç var. (A)
Bağda külleme için 4 çeşit ilaç var. (B)
Son 4 ü bağda kullanılmıyor.
2 adedi de sert çekirdekli meyvalar için tercih edilen ilaçlar.

Bir hastalığa bir ilaç kullanılır. Haydi olmadı beceremedik diyelim olsun 2...

.... Acıdır, ama böyledir.

...Etken Madde|Amacı|Hastalık|Sonuç[/B]
Cyprodinil|Fungusit|* Elmada Karaleke, * Kayısıda Çiçek Monilyası|Bağda kullanılmıyor. Sert çekirdekli meyvalarda geçerli…
Procymidone|Fungusit|* Bağda ve Domateste Kurşuni Küf , * Hıyarda Beyaz çürüklük , * Kayısıda Çiçek monilyası , * Ayvada Monilya.|A
Pyrimethanil|Fungusit|* Bağda ve Domateste Kurşuni küf, * Elmada karaleke.|A
Carbendazim|Fungusit|* Elma,Yeni Dünya ve Armutta Karaleke, * Taş çekirdekli meyveler ve Ayvada Monilya, Antep fıstığında Karazenk, * Kabakgillerde Külleme, * Pancarda Yaprak lekesi, * Çeltikte Kurtboğazı yanıklığı, * Buğdayda Sürme.|Bağda kullanılmıyor. Sert çekirdekli meyvalarda geçerli…
Azoxystrobin|Fungusit|Bağ Mildiyösü ve Külleme|B
Imazalil|Fungusit|Bağda Kurşuni küf|A
Boscalid|Fungusit|Bağda kurşuni küfe karşı |A
Metrafenone|Fungusit|Bağda külleme|B
Myclobutanil|Fungusit|Bağda külleme|B
Triadimenol/Triadimefon|Fungusit|Bağda Külleme|B
Diniconazol|Fungusit|Buğday|Bağda kullanılmıyor.
Flusilazol|Fungusit|Elmada kara leke|Bağda kullanılmıyor.
Iprodion|Fungusit|Sera ve örtü altında kullanılıyor|Bağda kullanılmıyor.
Tetraconazol|Fungusit|şekerpancarında yaprak leke hastalığına karşı|Bağda kullanılmıyor.


Bu sadece fungusit için, insektisitleri incelemedim.

Sevgili Odeh, GP. eksik yazmış;

içinde tütünde kullanılan ve oldukca zehirli ve etki süresi odukca uzun olan ilaç görülmüyor.

Halbuki saklım güvesine karşı 30 dönümde kullanılmıştı. Beni verdiğim organik ilaç ile karşılaştırma yapılmış ve aynı sonuç alınmıştı...( bundan benim haberim sonra oldu)

Bu işin ironik yanı:

Yukarıda verdiğiniz fugisit ve insektisitler ilaç kutularının üzerinde yazan tarifeler.

Derki bunu bağda kullanacaksın, tütünde bunu kullanacaksın der...

Ve tütünde kullandığın bağdakinden pahalıysa ve seni biri gözetlemiyorsa ya da vicdanının sesini kapadıysan; son tahlilde karşına çıkar...

Tamaron zehiri _ yasaklı olmasına rağmen_ son tahlilde domateste çıkar mı, çıkar...

Bunlar GP in sorunu olmamalı, bunlar bizim sorunumuz; dile getiriliş biçimi ne olursa olsun. zehir zehirdir...

Üzüm_sen genel başkanı Adnan Çobanoğlu'nun şu sözleri,

'' Yoğun kimyasalların kullanıldığı endüstriyel tarım yerine bilgi ve bilgelik gerektiren geleneksel köylü tarımına geçilmeli'' derken;

''dünyada açlığın sebebi, devletlerin uyguladığı yanlış tarım politikaları ve yanlış tarım uygulamalarının sonucudur'' deme hakkımız vardır...

Odeh
08-04-2012, 02:11
Hakkınız var, sonuna kadar sayın Önen.

Bu fırsat ile tekrar ifade etmek şart oldu. Ben organik, biyolojik ya da muadili her türlü mücadelenin bayraktarı olacak kadar inanıyorum.

Diğer yandan pestisitlerin bir numaralı üreticisi ve mızmızlanıcısı olan zevzeklere inanmıyorum. Tavşan kaç, tazı tut! Hep aynı oyun... Yetti gari!

Pestisit var. Doğru. Zaten konu olup olmaması değil. Az mı çok mu? konu bu da değil. Konu, açık bir iftiradır.

Konu; 2,5 milyar dolar bütçesi olan zevzeklerin 3-5 tuhaf adlı ilacı garibim milletimin -ve aciz bakanının- burnuna dayayıp "al ülen oku" bunu dediğinde kimsenin okumaya cesaret edemeyişi, kendini aciz ve suçlu hissederek "bak yav ne haltlar yemişiz, evropalıları bile zehirlemeye kalkmamız bir yana bir de bunu içeride vatandaşa yedirmişiz" denmesidir.

Bu ne acınası bir aşağılık kompleksidir...

Pestisit ile mücade artık zararlı ile mücadelenin önüne geçmelidir bu ayrı, yalan ve evrakta sahtecilikle insanımızı, kazanılan ve boğazdan geçmeden başka türlü yürütülen 3-5 kuruşu da iç etmeye kalkan, mahsülü mevsiminde iki paralık etmeye çalışanlar ile buradaki uzantısı olan çanakçıları ayrı bir konudur.

Odeh
08-04-2012, 02:18
Buradakinden kasıt ülkedir.

Halil Önen
08-04-2012, 02:44
Üşenmedim tek tek baktım ilaçlara...

Allahaşkına hangi bağda bu kadar fungusit kullanılabilir?! Bu sonuçlar bir değil birden fazla ürünün birleştirilmiş ve SAPTIRILMIŞ toplamıdır. Bu kadar da açık!
Buyurun, tecrübeli olanlar yorumlasın.

Etken Madde|Amacı
Acetamiprid|İnsektisit
Azoxystrobin|Fungisit
Boscalid|Fungisit
Carbendazim|Fungisit
Cyprodinil|Fungisit
Diniconazol|Fungisit
Fenvalerat(RS/SR)|İnsektisit
Fenvalerat(RR/SS)|İnsektisit
Flufenoxuron|İnsektisit
Flusilazol|Fungusit
Gibberellin Suare|Bitki Hormonu
Indoxacarb|İnsektisit
Iprodion|Fungusit
Metalaxyl|İnsektisit
Metrafenone|Fungusit
Myculobutanil|Fungusit
Procymidon|Fungusit (yasaklı görülüyor)
Propargit|İnsektisit
Pyrimethanil|Fungusit
Quinalphos|İnsektisit
Tetraconazol|Fungusit (bunu insanların da kullanndığı görülüyor)
Thiophanat-methyl|İnsektisit
Triadimeno/Triadimefon|Fungusit
Imazalil|Fungusit

Bir kg kuru üzüm tahlili yaptık diyelim. Peki bu kadar fungusit ve insektisit çıkar mı?....

Çıkar...

1_ üzümde kullanılmaması gerekenlerde kullanılmıştır. ( Adam 400 lt. tarala elma ilaç yapmıştır, 200 lt sini bağa atmıştır, ya da bunu bağda da etkili olduğunu duymuştur)

2_ Fungisitler ve insektisitler _ bakanlığın ve ilçe tarımın tavsiyeleri ile_ dönüşümlü kullanılanılmıştır. Amaç zararlı bağışıklık geliştirmesin diye...

Şimdi bir örnek oluşturalım:

İlce tarım bana _ ki bakanlık desteklidir_ 9 çeşit fungisit önerir ve ''bunları dönüşümlü kullanacaksın'' der... bir sezonda.

Ben ''A'' fugusiti kullanırım. Etkisini alamazsam...
''B'' fungisiti kullarım. _ (fungisitlerin geneli ucuzdur ve kullanım kolaylığı vardır)
''C'' fungusiti tam etkiyi almak ve işi garantilemek için kullanırım...

Yani ben bir sezonda 3 fungisit kullanmışım demektir.

Aynı sezonda 3 insektisit _ ki daha fazladır_ kullandığımı düşünelim...

(Diyelim ki 10 ton üzüm çıkardım...)

Şimdi,

yandaki komşum Memet ağa da benden farklı ''D'' ''E'' ''F''_ ki öyle olmalı ve genelde öyledir_ 3 fungisit kullandı, diyelim... (10 ton üzüm çıkarı)

Onun yanındaki komşu Ahmet ağa da ''G'' ''H'' ''I'' fungisitleri kullandı... (10 ton da o çıkardı)

(Bağda izin verilen fungisit sayısı 9 ile sınırlı olmasaydı örnekleri çoğaltırdım)

Ve 30 ton üzüm kurutuldu, tüçcara gitti satıldı...

Tüçcar bunları bir araya getirir ve karıştırır_ paçal yapar... Çünkü üzüm aynı yöreden olsa da biraz farklıdır. ( eğer fiyatların yükselmesini beklerse kuru üzüme kurtlanmasın diye birşeyler de katabilir)

(Bu arada üzümü kurutmak için potasa denilen ve zeytin yağı ile karıştırılmış suya en az on defa daldırılıp çıkarılmıştır. Bunun içindeki kimyasallarda da sınır vardır)

Ve bu 30 ton karışımdan 1 kg. numune aldınız hassas terazide ölçtünüz...

Kullanımına izin verilen 9 fungisiti bulursunuz...

Ama ben garanti ediyorum daha fazlanın bulunacağına:

Kim bilir, GP olmasaydı bunları yazıyor belki de biliyor olmayacaktık...

Kim bilir?

(Unutulmasın burada kullanılan iğnedir ve onun acısıdır);) Benim, Üzüm_sen, 'GP' vb. örgütlerin elinde cuvaldır olmalıdır; Tarımın_ olmayan_ politikalarını, insanın açlığı ve sağlığı için kullananlara karşı...)

Sizlere sevgiler ve saygılar...

Güzin Çakar
08-04-2012, 03:54
Greenpeace'in raporu ile ilgili bir örnek vermeye çalışacağım. Çok ilgisiz gibi görünsede lütfen ne alakası var demeden, önyargısız bakmaya çalışın.
Elimizde 100g beyaz boya olduğunu düşünelim.İçine en fazla;
1)6g sarı veya
2)4g yeşil veya
3)2g turuncu veya
4)4g mor veya
5)0,5g siyah boya katıldığında rengin hala beyaz göründüğünü kabul edelim.
Ayrıca 100g beyaz boyaya ne renk olursa olsun 10g.dan fazla boya katılırsa beyaz rengin değişeceğini düşünelim.

Şimdi biz elimizdeki 100g. beyaz boyaya;
3,5g sarı
3g yeşil
1,1g turuncu
2,5g mor
0,1g siyah kattığımızda,
Hepsi sınırların altında mıdır? Boyamız hala beyaz mıdır?İlave ettiğimiz renkler yalnız 5 tane midir? Bu boyanın rengi ile ilgili yorum yapanlara sen karışma deme hakkımız var mıdır? Sen karışma dediğimiz de bizim durumumuzda ve gururumuzda bir iyileşme görülür mü?

(Konu ile ilgisi anlaşılamazsa, bu mesajı kısa bir süre sonra silerim. )

Halil Önen
08-04-2012, 08:55
...
Diğer yandan pestisitlerin bir numaralı üreticisi ve mızmızlanıcısı olan zevzeklere inanmıyorum. Tavşan kaç, tazı tut! Hep aynı oyun... Yetti gari!...

Aynen katılıyorum dostum;

bende inanmıyorum. Hatta Greenpeace gibi çevreci örgütün bir fungusu AB de kalıntısı 100 dür, 50 olmalıdır;

ya da fungus ile insektisit karıştığında kalıntısının normların altında olmalıdır gibi bir düşüncesi olabilir mi?

Kalıntının azının çoğunun hesabını bana niye yaptırıyorsun. Çiftçinin kurduğu üzüm_sen gibi bir örgüt _ ticari kaygıyı düşünmeden_ buna kökten karşı çıkabiliyorken...

Yumurtada çalsan, tavukta çalsan hırsızlık hırsızlıktır.

malina
08-04-2012, 11:20
Mâdem kutsal dokunulmaz örgütümüz yayınlamış, inceleyelim...


Sizden bir kez daha böyle saçma ve gereksiz iddia okursam gerekeni yapacağım. Artık can sıktınız...

Odeh
08-04-2012, 12:16
Can sıkmak? Can sıkan yönetimin ta kendisidir.

Konuyu yazmaya başlayabilmemiz bile kaç gün sürdü.
Onu deme, bunu yazma, belgesini getir, silerim, niye eleştiriliyor, başlık o olmaz bu olur...

Sürekli baskı, tehdit, paylar gibi ifadeler... Bu nedir!

Ne örgütmüş!

Diyorum ki başka bir sayfada bir şirketi cinayetle suçluyoruz yönetim gayet sessiz, belki memnun bile... Tık yok.
Burada baskı, sürekli tehdit...

Bu koşulda yazılamaz. Yönetimden 2-3 defa ricada bulunduk silinecek mi kilitlenecek mi bildiriniz, boşa emek vermeyelim diye. Tenezzül bile edilmedi yanıt vermeye.

Konu sizin buyurun.

malina
08-04-2012, 12:54
Greenpeace konusu yürümez, nedenleri yukarıda.

İnsanların her makam, kişi, kurumu sorguladığı, kemikleşmiş sistemleri bile didik didik ettiği bir dönemde Greenpeace hakkındaki şüpheler dile getirelemeyecek! Temsilcisi istenecek, tek şikayette konu silinecek. Vay be!

Forumda birçok kişi, firma, kurum, dernek, vb. hakkında zülf-ü yâre dokunan binlerce sayfayı ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Bence silin konuyu...

Bir de önerim var. Üyeler konu açmadan önce "konu temizdir kağıdı" almak için yönetime başvurmalı. Böyle aç, yaz, sildir... Olmuyor, insanın yazdıklarının silinmesi ağrına gidiyor.

Dediğim gibi, bence silin konuyu...

Konuyu niye silelim, konuşuyoruz burada... Pazarlıkla konu silme, kilitleme yapmıyoruz. Gidişat belirliyor, mesajlarınızdaki içerik değil, üslup belirliyor.. Devam ettiğimize göre konuda sorun yok.

Ama sizinle ilgili daha iyi bir çözüm var.

malina
08-04-2012, 13:12
Evet, hâlâ aynı düşünüyorum. Bana göre bu forumda 3 önemli konu açtım.

Biri kilitlendi, biri silindi, bu da manipüle edildi.


Neler yapmışım diye kontrol edeyim dedim.

Açtığım konunun silinmesi (http://www.agaclar.net/forum/oneri-yorum-ve-sorunlariniz/26098.htm)

Antalya ormanları & yaylaları ile Antalya'dan manzaralar (http://www.agaclar.net/forum/oneri-yorum-ve-sorunlariniz/26249.htm)

syılmaz
08-04-2012, 13:33
Neler yapmışım diye kontrol edeyim dedim.

Açtığım konunun silinmesi (http://www.agaclar.net/forum/oneri-yorum-ve-sorunlariniz/26098.htm)

Antalya ormanları & yaylaları ile Antalya'dan manzaralar (http://www.agaclar.net/forum/oneri-yorum-ve-sorunlariniz/26249.htm)

Sanırım mesajımı yanlış yorumladınız.

Kilitlenen konu 'Avcı Doğa Dostu mudur?', silinen konu da 'Umut Vakfı & Bireysel Silahlanma' dır.

Ayrıca kendimce 3 önemli konuyu belirtmiştim yoksa açtığım konu sayısı daha fazladır.

MeTePe
08-04-2012, 14:06
Bu konudaki tartışma doğru yönde gidiyor mu şüpheliyim!

Sanırım bu konuda mesaj yazmış olan herkes tarımsal üretimde pestisit, insektisit vs. kullanıldığı konusunda hemfikir. Ayrıca herkes bunların olabildiğince az kullanılmasını arzu ediyor.

Ama burada gıdalardaki kimyasal kalıntıların doğru olup olmadığı değil, greenpeace'in bu gerçeği bir silah gibi kullanması gündeme taşınmış diye düşünüyorum.

O yüzden "üzümde kalıntı var mı, yok mu?" tartışmasının konuya pek katkısı olmadığını düşünüyorum. Bu kalıntıların az veya çok olduğunu hepimiz biliyoruz. Gerek ithalat yapan ülkeler gerekse tarım bakanlığı bu konuyu izliyor. Benim takıldığım kısım GP neden birden bu konuya el atar ve özellikle Türkiye kökenli ürünleri önplana çıkartarak uyarıda bulunur? Her ne kadar bunu doğrudan yapmasa da basında haber yaptırarak gündeme getirmesi de çok farklı sonuç vermiyor.

Ne yazık ki, ben ürünlerimizde ciddi miktarda kimyasal kalıntı olduğu kadar, bu konunun gündeme taşınmasının ardında kasıt da olduğu kanaatindeyim. Hedefin kim veya ne olduğunu tam olarak bilemiyorum.

malina
08-04-2012, 14:25
Sanırım mesajımı yanlış yorumladınız.

Kilitlenen konu 'Avcı Doğa Dostu mudur?', silinen konu da 'Umut Vakfı & Bireysel Silahlanma' dır.

Ayrıca kendimce 3 önemli konuyu belirtmiştim yoksa açtığım konu sayısı daha fazladır.


Avcı doğa dostu mudur? (http://www.agaclar.net/forum/yabani-hayvanlar-genel/26089.htm)

Şimdi anlaşıldı :) Bireysel silahlanmanın önlenmesini avcılığınız yüzünden istemiyorsunuz... "Umut Vakfı & Bireysel Silahlanma" konusunda yazışmalarla ilgili size bilgi verdim olay nereye gidiyor anlattım sanırım.
Yaşananlara bakınca endişemde hiç de haksız değilim.

syılmaz
08-04-2012, 14:34
Avcı doğa dostu mudur? (http://www.agaclar.net/forum/yabani-hayvanlar-genel/26089.htm)

Şimdi anlaşıldı :) Bireysel silahlanmanın önlenmesini avcılığınız yüzünden istemiyorsunuz...

Yanlış yorumluyorsunuz. :) Hep diyiyorsunuz ya keşke önce bir sorsaydın diye, ben de şimdi diyiyorum ki bu yorumu yapmadan önce niyetimi sorsaydınız. :)

Benim en büyük hobim ve tutkum, ateşli silahlar, bunların çalışma mekanizmaları ve ateşli silahlara yapılabilecek modifiyelerdir. Avcılık, bu hevesimin sonucu ortaya çıkan ve benim için ikinci planda kalan bir hobidir.

Ayrıca kişinin silah bulundurma & taşıma hakkını da en doğal haklarından biri olarak görüyorum ve Umut Vakfı'na bu sebeple karşıyım.


"Umut Vakfı & Bireysel Silahlanma" konusunda yazışmalarla ilgili size bilgi verdim olay nereye gidiyor anlattım sanırım.
Yaşananlara bakınca endişemde hiç de haksız değilim.


Endişelerinizde haklı olabilirsiniz ama konu çığrından çıkacak olursa, kilitleyebilirdiniz. Silmek bana göre doğru olmadı ama sizin bileceğiniz bir şey tabi.

malina
08-04-2012, 15:10
Yanlış yorumluyorsunuz. :) Hep diyiyorsunuz ya keşke önce bir sorsaydın diye, ben de şimdi diyiyorum ki bu yorumu yapmadan önce niyetimi sorsaydınız. :)


En azından önceden niyet okumanın neye benzediğini öğrendiğini umudedebilir miyim? :)

Zeytinlibahçe
08-04-2012, 15:11
Greenpeace (http://www.greenpeace.org/turkey/tr/) tüm eylemlerinde kamuoyu oluşturup, dikkatleri bu konu üzerine çekmeyi hedeflemelktedir.

Geçmişe dönük yaptıkları eylemlere hızlıca bir göz atalım;

-Tüm ülkelerde nüklere karşı eylemler yapmışlar
-GDO mu? yemezler demişler. (http://www.yemezler.org/index.php)
-Bizde orkinoslara karşı eylemler yapmışlar ( yavru balıklar bizde olduğu için)
-Japonya da balinalara karşı
-Dünyanın bir çok ülkesinde çevre kirliliğine karşı eylemleri var. Bunların çoğu gelişmiş ülkelerde.
-Adana incirlik de Japonya ya atılan atom bombasına karşı ABD ya karşı.
-05.09.2009 da Fransanın üzüm bölgesi Beaujanjolesis (http://foto.ekolay.net/foto-galeriler/40/15535/Ses-getiren-Greenpeace-eylemleri-25.aspx) de yaklaşık 700 kişilik çıplak eylem hala unutulmadı.
-Kuzey kutup bölgesinde petrol arayacak olan dünya devi bir ''major campany'' ye karşı Yeni zelanda da yaptıkları en son eylem.

Daha birçokları.........

Sahi, sizce bunlar kimin tarafında?

syılmaz
08-04-2012, 15:23
En azından önceden niyet okumanın neye benzediğini öğrendiğini umudedebilir miyim? :)

Olur. :)

Konu ile ilgisi yok ama birşey sormak istiyorum. 'Bilgilendirilen Üye' ne demektir?

syılmaz
08-04-2012, 15:25
Greenpeace (http://www.greenpeace.org/turkey/tr/) tüm eylemlerinde kamuoyu oluşturup, dikkatleri bu konu üzerine çekmeyi hedeflemelktedir.

Geçmişe dönük yaptıkları eylemlere hızlıca bir göz atalım;

-Tüm ülkelerde nüklere karşı eylemler yapmışlar
-GDO mu? yemezler demişler. (http://www.yemezler.org/index.php)
-Bizde orkinoslara karşı eylemler yapmışlar ( yavru balıklar bizde olduğu için)
-Japonya da balinalara karşı
-Dünyanın bir çok ülkesinde çevre kirliliğine karşı eylemleri var. Bunların çoğu gelişmiş ülkelerde.
-Adana incirlik de Japonya ya atılan atom bombasına karşı ABD ya karşı.
-05.09.2009 da Fransanın üzüm bölgesi Beaujanjolesis (http://foto.ekolay.net/foto-galeriler/40/15535/Ses-getiren-Greenpeace-eylemleri-25.aspx) de yaklaşık 700 kişilik çıplak eylem hala unutulmadı.
-Kuzey kutup bölgesinde petrol arayacak olan dünya devi bir ''major campany'' ye karşı Yeni zelanda da yaptıkları en son eylem.

Daha birçokları.........

Sahi, sizce bunlar kimin tarafında?

Sn. Zeytinlibahçe, gerçekten bilmediğim için soruyorum.

Greenpeace şimdiye kadar hiç ağaç dikmiş midir? Denizden çöp toplamış mıdır?

Yoksa, sadece balıkçı gemilerini basan, kendilerini bir yerlere zincirleyen, ulu orta soyunan, eylemleri anarşistleri andıran bir grup mudur?

Zeytinlibahçe
08-04-2012, 15:39
Sn. Zeytinlibahçe, gerçekten bilmediğim için soruyorum.

Greenpeace şimdiye kadar hiç ağaç dikmiş midir? Denizden çöp toplamış mıdır?

Yoksa, sadece balıkçı gemilerini basan, kendilerini bir yerlere zincirleyen, ulu orta soyunan, eylemleri anarşistleri andıran bir grup mudur?

Siz benim sorduğum soruya cevap vermediniz ama ben vereyim, Evet.

Denizden çöp toplamaktan daha fazlasını yapıp, denizleri öncelikle kirletilmemesi yönünde sayısız eylemleri olmuştur.


İşte Greenpeace gibi taşeron organizasyonların nihai amacı Dünya’nın Petrole olan bağımlığını devam ettirmektir. Nükleer bu nedenle onlar için kabustur.


Yalnızca bir tanesi Greenpeace Yeni Zelanda (http://www.greenpeace.org/turkey/tr/news/greenpeace-shellin-petrol-gemisine-karsi-eylem-yapti-240212/)


Daha öncede 'Kaç santim' kampanyası ile küçük balıkların avlanılmasına (çinekop bu sınıftaydı) karşı kampanya yürüttü, televizyonda izlediğim bir programda Greenpeace yetkilisi ile balıkçılık sekörünün bir yetkilisi tartışıyordu, şu an ismini ve görevini tam hatırlayamadım, balıkçılık sektörüyle ilgili kişi, Greenpeace'in kampanya yürüttüğü balıkların sadece göçmen balıklar üzerine olduğunu, bu balıkların Türkiye'de avlanılmaması durumunda İtalya ve Fransa kıyılarında onların balıkçıları tarafından avlanacağını, sözkonusu ülkelerde lüferle ilgili Greenpeace'in talep ettiği boyutta bir kısıtlama olmadığını, o ülkelerde bu konu ile ilgili herhangi bir kampanya yürütmediğini, Greenpeace'in samimiyetsiz olup asıl amacının Türkiye'nin çıkarlarını zedelemek olduğunu iddia etti.



Önce İskenderun körfezinde avlanmaya başladılar, yavru balık sürüleri batıya doğru göç ettikçe onlarda peşinden avlanarak gidiyorlardı. normal olarak 350-500 kg. ağırlığa ulaşabilen orkinosların 3-5 kg iken avlanması sizce ne kadar doğru?


Sizce ne kadar doğru?

syılmaz
08-04-2012, 16:09
Siz benim sorduğum soruya cevap vermediniz ama ben vereyim, Evet.


Ben nette araştırdım ama ağaç dikme kampanyası gibi bir şeylerini görmedim, belki ben göremedim. Yalnız şunu belirteyim, başka çevreci grupların yaptığı ağaç dikme organizasyonlarını kendileri sahiplenmişler, bunu kastetmiyorum elbette.


Denizden çöp toplamaktan daha fazlasını yapıp, denizleri öncelikle kirletilmemesi yönünde sayısız eylemleri olmuştur.


Ben eylem olarak değil, icraat olarak sordum. Gerçekten doğa namına elleriyle birşey alıp koyduklarını görmedim. Ha umarım yapıyorlardır, sevinirim.


Yalnızca bir tanesi Greenpeace Yeni Zelanda (http://www.greenpeace.org/turkey/tr/news/greenpeace-shellin-petrol-gemisine-karsi-eylem-yapti-240212/)


Verdiğiniz örnekte de bir icraat yok, eylem var. Petrol aranmasına karşı çıkıyorsanız, otomobil kullanmıyorsunuzdur umarım. Biliyorsunuz egzos gazı doğa için çok tehlikeli. Ve kimse araba kullanmazsa, petrole de gerek kalmaz.


Sizce ne kadar doğru?

500 kg. ağırlığa ulaşıyor demişsiniz. Demek ki oldukça uzun bir ömrü var. Türkiye kıyısındayken yavru, İspanya kıyısındayken birden devasa birşey mi oluyor?

Ayrıca ilk sorunuza cevap vermediğimi belirtip sitem etmişsiniz.


Sahi, sizce bunlar kimin tarafında?

Bence, anarşi ve kaos ortamından hoşlanan, eylemlerini samimi bulmadığım çünkü ortada icraatlarını göremediğim bir grup.

Biraz subjektif bir yorum olacağının farkındayım ama isminde 'barış' kelimesi geçen bir örgüt benim için dakika 1 gol 1'dir.

Zeytinlibahçe
08-04-2012, 18:01
Kendinizle çelişiyorsunuz.

Bu tür tartışmalarda henüz ''pes'' edeni hiç görmedim. Dolayısıyla, görüyorum ki, sizinde her soruya cevap vermeden bir cevabınız var.

Nihayetinde insanın hayata karşı bakış açısını sorgulamanın da pek bir anlamı yok.

Size kolay gelsin, herkes yoluna :)

syılmaz
08-04-2012, 18:11
Nihayetinde insanın hayata karşı bakış açısını sorgulamanın da pek bir anlamı yok.


Kesinlikle. Size de kolay gelsin. :)

üzüm
08-04-2012, 19:44
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nın yaş meyve ve sebzelerde pestisit kalıntısı ile ilgili görüşü (http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=18027&tipi=17&sube=0)

...
Sonuç olarak

Greenpeace tarafından hazırlanan rapor 2009-2010 yıllarındaki ürünlere ait olmakla birlikte, kalıntı sorunu devam etmektedir. 1 Ocak- 31 Mart 2012 tarihleri arasında 1‘i limon, 5‘i domates, 25‘i biber olmak üzere 30 ürünümüz AB sınır kontrol noktalarından pestisit kalıntısı nedeni ile geri dönmüştür. (Bilgi için bakınız; https://webgate.ec.europa.eu/rasff-window/portal/)

Türkiye, AB‘den 2008 yılında 308, 2009 yılında 278 ve 2010 yılında 255 adet olumsuz bildirim almıştır. Bu verilere göre Türkiye, tarım ürünleri ihracatında uyarı alan ülkeler arasında Çin‘den sonra ikinci sırada yer almaktadır.

Geri dönen ürünlerin pestisit kalıntı düzeyine baktığımızda, ülkemizde izin verilen limitlerin çok altında olduğu görülmektedir. Buna rağmen ürünlerin sınırdan geri çevrilmesinin nedeni, AB‘de kullanım izni olmayan (yasaklanmış) ilaçların kullanılmasıdır.

Avrupa Birliği Sağlık ve Tüketici Genel Müdürlüğü‘nün hazırladığı "Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi Yıllık Raporu 2010"da Formetanate tarım ilacı aktif maddesinin AB‘de bazı ürünlerde kullanılmasına karşın biberde kullanılmasının yasak olduğu, ancak Türkiye‘den gelen biberlerde bu maddenin tespit edildiği ve Procymidone aktif maddesinin AB‘de kullanımının yasak olmasına karşın Türkiye‘den gelen ürünlerde bu maddeye rastlandığı belirtilmektedir.

İhraç edilecek yaş meyve ve sebze için çeşitli aşamalarda analiz ve kontroller söz konusu iken, pestisit kalıntısı çıkıyor olması, üretiminin % 90‘dan fazlasının tüketildiği iç piyasa için gecikmeden çok sıkı önlemlerin alınması gerçeğini olanca açıklığı ile göstermektedir.

İhraç edilen yaş meyve ve sebze miktarı düşük olmasına, bu ürünlerle ilgili alıcı ülkelerin sıkı denetimleri bilinerek daha özenli davranılmasına karşın, yine de ilaç kalıntısı bulunan ürünlere rastlanılması, bu konudaki endişeleri sadece ihracat açısından değil, iç tüketim açısından da artıran bir durumdur.

Çok basit önlemler alınmadığı için ürünlerimiz geri dönmekte, ülkemiz ve üreticimiz itibarını yitirmekte, halkımızın sağlığı riske edilmektedir.

Türkiye‘de ilaçların ruhsatlama, satış ve uygulama sistemi yerine oturmadığı sürece kalıntı sorunu yaşanmaya devam edecektir. Türkiye sadece ihracatı değil, iç tüketimi de dikkate alarak üretilen ve tüketilen yaş meyve ve sebzenin tamamında zirai ilaç kalıntısı konusunda denetimlerini ve analizleri yapabilecek laboratuarlarını artırmak zorundadır. İç tüketime konu ürünlerle ilgili denetim ve analizler göstermelik değil, Avrupa Birliği ve Rusya‘nın gösterdiği titizlikle yapılmalı, üreticileri bilgilendirmeye yönelik tarımsal yayım çalışmalarına önem verilmelidir.

Kullanılan pestisitlerin niteliklerinin iyileştirilmesi, ruhsatlarının gözden geçirilmesinin yanı sıra kullanım ve hasat sırasında da kurallara uyulmasının sağlanması gereklidir. Bunun için üretimin her aşamasında ziraat mühendisleri ile üreticilerin bir araya gelmesini sağlayacak yapıların kurulması gerekir.

Ülkemizde hayata geçirilmeye çalışılan serbest tarım danışmanlığı üreticilerin örgütsüzlüğü ve yanlış destekleme politikaları nedeni ile yeterince etkin kılınamamıştır.

Gelişmiş ülkelerdeki modeller de dikkate alınarak ülkemizdeki üreticiler kooperatif, birlik, şirket benzeri örgütlü yapılar altında bir araya getirilerek bu örgütlenme bünyesinde yer alan danışman mühendisler aracılığı ile üretimde kullanılan pestisitler ve diğer tüm girdi kullanımı, hasada kadar her aşamada denetlenmelidir.

Gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için tarımın gerçek anlamda desteklenmesi, çiftçilerin gelir seviyesinin mühendislik hizmeti alabilecek seviyeye yükseltilmesi, gıda denetimleri ve denetimci sayılarının artırılması, gıda işletmelerinde ziraat, gıda, kimya mühendislerinin istihdamının zorunlu hale getirilmesi, yaşanan olumsuzlukların giderilmesi için üreticiler başta olmak üzere konuyla ilgili ihracatçılar dahil tüm tarafların bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

malina
09-04-2012, 12:18
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nın yaş meyve ve sebzelerde pestisit kalıntısı ile ilgili görüşü (http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=18027&tipi=17&sube=0)

...
Sonuç olarak

Greenpeace tarafından hazırlanan rapor 2009-2010 yıllarındaki ürünlere ait olmakla birlikte, kalıntı sorunu devam etmektedir. 1 Ocak- 31 Mart 2012 tarihleri arasında 1‘i limon, 5‘i domates, 25‘i biber olmak üzere 30 ürünümüz AB sınır kontrol noktalarından pestisit kalıntısı nedeni ile geri dönmüştür. (Bilgi için bakınız; https://webgate.ec.europa.eu/rasff-window/portal/)

Türkiye, AB‘den 2008 yılında 308, 2009 yılında 278 ve 2010 yılında 255 adet olumsuz bildirim almıştır. Bu verilere göre Türkiye, tarım ürünleri ihracatında uyarı alan ülkeler arasında Çin‘den sonra ikinci sırada yer almaktadır.

Geri dönen ürünlerin pestisit kalıntı düzeyine baktığımızda, ülkemizde izin verilen limitlerin çok altında olduğu görülmektedir. Buna rağmen ürünlerin sınırdan geri çevrilmesinin nedeni, AB‘de kullanım izni olmayan (yasaklanmış) ilaçların kullanılmasıdır.

Avrupa Birliği Sağlık ve Tüketici Genel Müdürlüğü‘nün hazırladığı "Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi Yıllık Raporu 2010"da Formetanate tarım ilacı aktif maddesinin AB‘de bazı ürünlerde kullanılmasına karşın biberde kullanılmasının yasak olduğu, ancak Türkiye‘den gelen biberlerde bu maddenin tespit edildiği ve Procymidone aktif maddesinin AB‘de kullanımının yasak olmasına karşın Türkiye‘den gelen ürünlerde bu maddeye rastlandığı belirtilmektedir.

İhraç edilecek yaş meyve ve sebze için çeşitli aşamalarda analiz ve kontroller söz konusu iken, pestisit kalıntısı çıkıyor olması, üretiminin % 90‘dan fazlasının tüketildiği iç piyasa için gecikmeden çok sıkı önlemlerin alınması gerçeğini olanca açıklığı ile göstermektedir.

İhraç edilen yaş meyve ve sebze miktarı düşük olmasına, bu ürünlerle ilgili alıcı ülkelerin sıkı denetimleri bilinerek daha özenli davranılmasına karşın, yine de ilaç kalıntısı bulunan ürünlere rastlanılması, bu konudaki endişeleri sadece ihracat açısından değil, iç tüketim açısından da artıran bir durumdur.

Çok basit önlemler alınmadığı için ürünlerimiz geri dönmekte, ülkemiz ve üreticimiz itibarını yitirmekte, halkımızın sağlığı riske edilmektedir.

Türkiye‘de ilaçların ruhsatlama, satış ve uygulama sistemi yerine oturmadığı sürece kalıntı sorunu yaşanmaya devam edecektir. Türkiye sadece ihracatı değil, iç tüketimi de dikkate alarak üretilen ve tüketilen yaş meyve ve sebzenin tamamında zirai ilaç kalıntısı konusunda denetimlerini ve analizleri yapabilecek laboratuarlarını artırmak zorundadır. İç tüketime konu ürünlerle ilgili denetim ve analizler göstermelik değil, Avrupa Birliği ve Rusya‘nın gösterdiği titizlikle yapılmalı, üreticileri bilgilendirmeye yönelik tarımsal yayım çalışmalarına önem verilmelidir.

Kullanılan pestisitlerin niteliklerinin iyileştirilmesi, ruhsatlarının gözden geçirilmesinin yanı sıra kullanım ve hasat sırasında da kurallara uyulmasının sağlanması gereklidir. Bunun için üretimin her aşamasında ziraat mühendisleri ile üreticilerin bir araya gelmesini sağlayacak yapıların kurulması gerekir.

Ülkemizde hayata geçirilmeye çalışılan serbest tarım danışmanlığı üreticilerin örgütsüzlüğü ve yanlış destekleme politikaları nedeni ile yeterince etkin kılınamamıştır.

Gelişmiş ülkelerdeki modeller de dikkate alınarak ülkemizdeki üreticiler kooperatif, birlik, şirket benzeri örgütlü yapılar altında bir araya getirilerek bu örgütlenme bünyesinde yer alan danışman mühendisler aracılığı ile üretimde kullanılan pestisitler ve diğer tüm girdi kullanımı, hasada kadar her aşamada denetlenmelidir.

Gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için tarımın gerçek anlamda desteklenmesi, çiftçilerin gelir seviyesinin mühendislik hizmeti alabilecek seviyeye yükseltilmesi, gıda denetimleri ve denetimci sayılarının artırılması, gıda işletmelerinde ziraat, gıda, kimya mühendislerinin istihdamının zorunlu hale getirilmesi, yaşanan olumsuzlukların giderilmesi için üreticiler başta olmak üzere konuyla ilgili ihracatçılar dahil tüm tarafların bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

Bana ne, bana ne, greenpeace bizi kötüledi! :)

malina
09-04-2012, 12:21
Greenpeace şimdiye kadar hiç ağaç dikmiş midir? Denizden çöp toplamış mıdır?


Bu eleştirileri Doğa İçin Çal için de yapanlar var. Müzik yapacağınıza gidip ağaç dikin diyorlar...

Ağaç dikmek var olan tüm sorunların çözümü...

malina-x
09-04-2012, 13:07
Greenpeace'ın somut başarıları


2009: Greenpeace'in en uzun süren kampanyası sonucunda Kanada'da Büyük Ayı Yağmur Ormanı'nı Koruma Anlaşması devreye girdi ve İsviçre'nin yarısı kadar bir alan ağaçsızlaşmaktan kurtarılmış oldu. Kampanya doğrudan şiddetsiz eylemlerle, tüketici baskısıyla ve dünya çapındaki binlerce İnternet eylemcisiyle kazanıldı.

Başarılar | Greenpeace Akdeniz (http://www.greenpeace.org/turkey/tr/about/history/ba-ar-lar/)

Sakaki
09-04-2012, 13:24
SORU:

Şimdi Greanpeace'in yürüttüğü Türkiye ilgili eylem de başarılı sonuç verir ve kullanılan pestisit miktar ve oranları çok daha düşürülürse ve bunun sonucu olarak:

a) Daha faydalı ve daha zehirsiz sebze meyveye kavuşursak,
b) Avrupa ve Dünyaya ihracatımız bundan ötürü daha da artarsa,

O zaman kim kazanmış olacak?:

i) Greenpeace?
ii) Türkiye ve Türk halkı?
iii) İthalatı yapan ülkeler ve onların halkı?
iv) Üretici ve/veya iharactçı?

Bunun sonucu olarak kaybedecek olan:

i) Kimyasal tarım ürünleri üreticileri?
ii) Bunları üreten şirketlerin vergi ödediği Avrupa ülkeleri?
iii) Bu ülkelerin halkı?

İronik... :D

Zeytinlibahçe
09-04-2012, 13:57
Son yaptıkları Yeni Zelanda daki eylemde tutuklandılar. Tüm dünyanın gözünü kutuplara çevirip, haberimizin olmasını sağladılar.

Anlaşılan ne yaparlarsa yapsınlar silah kullanmıyorlarsa adı icraat olmayacak :)

üzüm
09-04-2012, 14:04
Sayın Sakaki,
Bunun sonucu olarak kaybedecek olan:

i) Kimyasal tarım ürünleri üreticileri?
ii) Bunları üreten şirketlerin vergi ödediği Avrupa ülkeleri?
iii) Bu ülkelerin halkı?


Kimyasal tarım ürünleri üreticileri niye kaybediyor ki?

Ürüne uygun ruhsatlı ilaçlar (ihracatda Türkiye'de ruhsatlı olması yetmiyor) kullanılsa, kullanım talimatlarına (süre, miktar. vs.) uyulsa...

Sakaki
09-04-2012, 14:22
Sn üzüm, konunun başından takip ederseniz anlarsanız neden öyle yazdığımı :)

MeTePe
09-04-2012, 14:33
O zaman kim kazanmış olacak?:
.

Şimdi bana göre bu çok yüzeysel bir çıkarsama...

Pestisitleri bir tarafa bırakırsak, GP eylemlerinin başka bir yönüne bakalım:

GP, nükleer, hidroelektrik, kömür veya petrol bazlı tüm enerji üretim ve tüketimlerine karşı.

Ne tavsiye ediyorlar? Güneş ve rüzgar!

Bunların teknolojisi kimde var? Gelişmiş ülkelerde..

Demek ki Greenpeace'in amacı gelişmiş ülkelerin teknoloji satmasını sağlamak. :)

Bakın, gördüğünüz gibi farklı sonuçlar da elde edilebilir. Aslında bu dile getirdiğim şey komplo teorisi değil, Kyoto protokolünün ruhudur. Protokolü okuyanların göreceği üzere, gaz salınımının azaltılması bir yana, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere gaz salınımını azaltıcı teknolojiler satması öngörülmüştür.

Sakaki
09-04-2012, 15:07
Sn MeTePe,

Her ne kadar yok deseniz de bana göre de sizinki komplo teorisinden öteye geçmiyor. Neden mi? Çünkü:

Diyorsunuz ki:
"Ne tavsiye ediyorlar? Güneş ve rüzgar!
Bunların teknolojisi kimde var? Gelişmiş ülkelerde..
Demek ki Greenpeace'in amacı gelişmiş ülkelerin teknoloji satmasını sağlamak. :)"

Ancak şu an kullandığımız enerji kaynaklarının teknolojisini sanki biz mi üretiyoruz ki böyle bir varsayım yapmanızı haklı çıkarsın? Yani nükleer enerji santrali teknolojisi biz de var mı? Peki Termik santrallerimizi neden hala Alman firmaları kuruyor? veya Tam donanımlı petrol arama ve çıkarma teknolojilerine sahip miyiz?
HAYIR.

O halde her halükarda alıcı rolündeyiz zaten.

syılmaz
09-04-2012, 15:23
Çok zararsız sanılan güneş enerjisi belki de sanıldığı kadar zararsız değil. Santrallerin kurulduğu bölgede çiftçiler güneş enerjisine karşı.

GNE ENERJS FTLKLER DOAYA ZARARLI MI ?.. - Norm Enerji Sistemleri Ltd. (http://www.normenerji.com.tr/menu_detay.asp?id=9508)

Sakaki
09-04-2012, 15:47
Çok zararsız sanılan güneş enerjisi belki de sanıldığı kadar zararsız değil. Santrallerin kurulduğu bölgede çiftçiler güneş enerjisine karşı.

GNE ENERJS FTLKLER DOAYA ZARARLI MI ?.. - Norm Enerji Sistemleri Ltd. (http://www.normenerji.com.tr/menu_detay.asp?id=9508)

Yukarı bıyık, aşağı sakal durumu :)
Neyse, bu farklı bir konu zaten, mevzu çok sapmasın da başlık değişmesin yine :D

malina
09-04-2012, 15:49
Çok zararsız sanılan güneş enerjisi belki de sanıldığı kadar zararsız değil. Santrallerin kurulduğu bölgede çiftçiler güneş enerjisine karşı.

GNE ENERJS FTLKLER DOAYA ZARARLI MI ?.. - Norm Enerji Sistemleri Ltd. (http://www.normenerji.com.tr/menu_detay.asp?id=9508)

Site haritasına baktım da haberler kısmı çok uzun... Zararlı olduğuna dair başka yazı bulabildiniz mi?

Norm Enerji Sistemleri Site Haritası (http://www.normenerji.com.tr/sitemap.asp)

...

Alamosa’da altı güneş çiftliği var. İlçe yöneticilerinden Darius Allen 650 hektarlık alanın güneş enerjisine ayrıldığını, altyapının yeterli olması durumunda güneş çiftliklerinin daha da yayılabileceğini söylüyor: “Şu anda enerji iletim hatları kapasitelerini doldurmuş durumda."

Bu tek sorun değil. San Luis Vadisi aynı zamanda bir tarım ve hayvancılık bölgesi. Çiftçiler tarlaların güneş enerjisi sektörüne aktarılmasından dolayı kaygılı. Rio Grande Su Koruma Bölgesi’nden Steve Vandiver, “Burada tarım ölürse geriye hiçbir şey kalmaz,” diyor.
...

Whitten ve eşi Julie, tarlalarının hemen yanında inşa edilmesi planlanan 800 hektarlık güneş çiftliğinin yapımının durdurulması için girişimde bulunmuş.

Whitten ailesi mücadeleyi kazanmış, proje durdurulmuş.
Julie Sullivan, “Güneş enerjisine karşı çıkacağım hiç aklıma gelmezdi,” diyor.
Whitten çifti, güneş enerjisi elde edilen santrallerin tarımın yerini almaması gerektiği görüşünde.



Biz Trakya'daki tarım arazilerimizde neler yapıyoruz? :)

syılmaz
09-04-2012, 19:16
Site haritasına baktım da haberler kısmı çok uzun... Zararlı olduğuna dair başka yazı bulabildiniz mi?


Türkçe kaynaklarda bulmak zor ama ingilizcesi olanlar google'a 'solar energy damage to environment' ya da benzer ifadeler yazıp aratabilirler. Zararları ile ilgili siteler çıkıyor.

Ayrıca insan yapısı herşey ama herşey doğaya uyumsuzdur.

Yine ayrıca bilip bilmeden herşeye karşı çıkan zihniyet zamanı geldiğinde bunlara da karşı çıkacaktır.

Bir örnek,

Enerji Enstitüsü | Köylüler 'Kanser Yapacak' Diye Rüzgâr Santraline Karşı Çıkıyor (http://enerjienstitusu.com/2011/08/11/koyluler-kanser-yapacak-diye-ruzgar-santraline-karsi-cikiyor/#more-11868)

MeTePe
09-04-2012, 20:22
Ancak şu an kullandığımız enerji kaynaklarının teknolojisini sanki biz mi üretiyoruz ki böyle bir varsayım yapmanızı haklı çıkarsın? Yani nükleer enerji santrali teknolojisi biz de var mı? Peki Termik santrallerimizi neden hala Alman firmaları kuruyor? veya Tam donanımlı petrol arama ve çıkarma teknolojilerine sahip miyiz?
HAYIR.

O halde her halükarda alıcı rolündeyiz zaten.

Bu söylediğiniz pek doğru değil... Kullandığımız teknolojilerden örneğin HES konusunda ciddi deneyimlere sahibiz. Termik santral veya diğer konvansiyonel yöntemlerde dünyanın pek çok ülkesi teknoloji sunabiliyor. Doğal gaz santralleri sıradan bir jeneratörden hallice.

Hiç sunmasalar dahi bir termik jenaratör üretmek ne kadar zor olabilir. Bunu yapan ve yapabilecek olan çok sayıda firma var türkiyede.

Güneş enerjisi sadece gelişmiş ülkelerin sahip olduğu (aslında henüz onlarda da olmayan) bir teknoloji. Rüzgarda henüz emekleme dönemindeyiz. Şu ana kadar bu teknolojiyi hep satın aldık.

Ayrıca bahsettiğim konu kyoto protokolünün maddeleri arasındadır. Yani gelişmiş ülkelerin bu teknolojileri satması, gelişmekte olan ülkelerin de satın alması protokole yazılmış bir hükümdür. Komplo teorisi değil, bizzat gerçeğin kendisidir.

Ne rüzgar, ne güneş enerjisinin karşısında değilim. Ama bunlar kesin çözüm de değil, ucuz da değil. Sadece alternatif enerji kaynaklarıdır.

Sakaki
09-04-2012, 20:48
Sn MeTePe,

Birincisi gerek HES gerekse Termik santrallerin inşaat kısmında deneyimli şirketlerimiz var. Bunlar gerekli altyapı teknolojilerine sahip olduğumuz anlamına gelmez, ayrıca malesef bu teknolojileri de üretiyor değiliz.

Kyoto protokolüne gelince, protokolün 2013'e kadar Türkiye'ye getirdiği bir zorunluluk yoktur. Kaldı ki Türkiye kendi rızası 2008'de imza atmıştır.

Ayrıca protokol uyarınca kimse kimseden bir teknoloji satın almak zorunda değil.
Protokol uyarınca "Kota" uygulamaları söz konusudur.
Kota uygulamalarının içeriği ise çok geniş ve kapsamlı bir konudur.

Kyoto protokolünü daha detaylı incelemenizi tavsiye ederim.

MeTePe
10-04-2012, 00:33
Sayın Sakaki,

Termik santrallere bir şey diyemeyeceğim ama bir yakınım Türkiye'nin en deneyimli HES müdendislerinden biridir ve yapılan pek çok büyük barajın projesinde imzası vardır. Ülkemizdeki HES'lerin projesinden, çimentosuna kadar herşeyinin yerli kaynaklarca yapılabildiğini bizzat biliyorum. Tek istisnası türbünler olup, bunu üreten çok sayıda ülke ve firma mevcut. Serbest piyasaya tabi bir ürünü mutlaka üretmeniz gerekmez.

Bunu üretemediğinizden değil, ekonomik olmadığı için yapmazsınız.

Kyoto protokolüne gelince, protokolün 2013'e kadar Türkiye'ye getirdiği bir zorunluluk yoktur. Kaldı ki Türkiye kendi rızası 2008'de imza atmıştır.
...
Kyoto protokolünü daha detaylı incelemenizi tavsiye ederim.


Tavsiyenize teşekkür ederim. Detaylarını oldukça iyi bildiğim bir konudur. :) Hatta imzalanmaması için imza verenlerden biriyim. Ülkemize tahmini maliyeti 15-40 Milyar dolar civarında olduğunu söyleyenler olmuştur. Bunu 200 milyar dolarlara kadar çıkartan kişiler de oldu.

Kyoto konusuna fazla girip konuyu dağıtmak istemiyorum. Ama Türkiye hiç de kendi rızasıyla imza atmamıştır. Yapılan uluslararası baskılarla (ki bunun başını GREENPEACE çekmiştir) imza atmak zorunda bırakılmıştır.

En son imza atan ülkelerden biridir. Çünkü Türkiye o anlaşmada kendisinin neredeyse 20 katı gaz salınımı olan Almanya ile aynı kota grubuna dahil edilmiştir.

Her neyse... uygulanma olasılığı her geçen gün biraz daha azalan bir anlaşma.

Benim burada asıl üstünde durduğum konu, anlaşmanın içeriğinden ziyade bu konuda yürütülen baskı kampanyasıdır. Uluslararası bir anlaşmada bizim kendi ülke çıkarlarımızı gözeterek davranmamızdan doğal bir şey olamaz. Bu konuda başka bir örgütün (özellikle yurtdışı kaynaklı bir örgütün) ülke politikamızı yönlendirmesini benim kabul etmem mümkün değil.

Aynı şekilde, gerek pestisitler, gerek insektisitler, gerekse çevre, doğa, enerjinin uygun kullanımı vs. gibi konularda bazı çevreci örgütlerin yaklaşımlarını kesinlikle normal bulmuyorum. Bergama'daki siyanür meselesinin altından Altın firmalarının kapışmasının çıktığını, Alman vakıflarının bu işe nasıl karıştığını henüz unutmadık.

Elbette çevre konularında toplumsal duyarlılık için özen gösterilsin. Ama bunun için önce çocuklarımıza sokağa çöp atmamalarını öğreterek işe başlamamız lazım. Bilim ve teknolojiye güvenmelerini ve kullanabilmelerini öğretmemiz lazım. Örneğin yukarıda örneği verilen raporun benim görebildiğim kadarıyla ne teknik, ne yöntem, ne bilimsellik anlamında bir içeriği yok. Sadece bu tür raporlara bakarak fikir sahibi olmak son derece yanıltıcıdır. Örneğin ben bu tür bir çevre kuruluşunun başında olsam bu çalışmayı tamamen bağımsız ve tarafsız olduğu şüphe götürmez kuruluşlara yaptırır, sonuçları da broşür yaptırıp dağıtmak yerine ilgili kamu kuruluşlarına verip denetleme görevini yerine getirmek isterdim.

Şu anda ortaya konulan tablo ise Türkiye'nin yaş sebze, meyve ürünlerinin zehirli olduğu ve avrupada tüketilmemesi gerektiğidir. Siz istediğiniz kadar analiz raporları, test sonuçları vs. ortaya koyun. İnsanların aklında bir kez bu imaj oluştuktan sonra bunu silmek çok zor olur.

Bu durumdan en fazla kimin zarar göreceğini de tahmin etmek zor olmasa gerek.

pria
10-04-2012, 19:35
... Migros gibi bir markete girdim. O girdiğim markette sebze ve meyvelerin fiyatlarını aldım. Nektarinin fiyatı 19,98 Euro, domates 10 Euro, üstelik bu en düşük domates fiyatı. Ispanak 5 Euro. Biz kaça yiyoruz ıspanağı? 3 liraya, 4 liraya, 2 liraya mevsimin soğuk ve don olmasına göre değişiyor. Problem zaten burada düğümleniyor. Bakın soğan kaç para? 24 lira şimdi sıkı durun salatalık tam 12,80 Euro 31 TL bizim 3 liraya 4 liraya aldığımız bakın 31 TL, fasulye 25 TL bu da üzüm 25 TL bunlar şubat ayı rakamlarıdır. ...

...Almanya’da Fiyat Alarmı: Meyve ve Sebze Fiyatları artıyor!

Sıcaklar ve kuraklıktan dolayı tarımsal üretimin kötüye gitmesi yılın ilk üç ayında Almanya’da meyve, sebze ve patates fiyatlarını bir önceki yıla göre %27 oranında artırdı. Dolmalık biberin fiyatı 4,48 € olurken, salkım domates 2,77 €, Golden elma 1,52 €/kg fiyatına ulaştı.

Türkiye Yaş Meyve Sebze Portalı (http://www.yms.gov.tr/KesimihracDetay.aspx?NewsId=245)


Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Almanya'da en ucuz domatesin kilosu 10 euro diyor..Ama, bu işin içinde olan Türkiye Yaş Meyve Sebze İhracatçı Birlikleri'nin web sayfasında domatesin kilosunun 2.77 euro olduğu belirtilmiş..

Ne kadar büyük çelişki değil mi?

Odeh
13-04-2012, 13:55
(Sayın pria, Almanya'daki meyve sebze fiyatlarının demeç sahibinin dediği gibi olmadığını güncel Almanya fiyatlarını o ülkenin belgesi üzerinden göstermiştik...)

Aşağıda Greenpeace Akdeniz'e sorduğum soru üzerine 12 Nisan'da yetkili Gamze hanımdan aldığım yanıtın ilgili bölümünü aktarmak istiyorum.

Sorduğum soru kısaca, örneklemenin nasıl yapıldığı konusunda bilgi verip veremeyecekleri, pestisitlerin tek bir ürün üzerinde bulunup bulunmadığı idi. Sorular için açık bir yanıt alamadım, bir yerden renkli başlıklarıyla kopyalanıp gelen yanıt ise şöyle:

"Bu durum, Almanya eyalet gıda denetim makamları tarafından 2009 ve 2010 yılında test edilen 22.000'den fazla örnekle ortaya çıkarılan bir Greenpeace araştırma bulgusudur.

Türkiye'den gelen sofralık üzümleri ortalama pestisit, Belçika'dan gelen çilekler 7, Belçika'dan gelen kıvırcık salata 7 içermekteydi. Önde gidenler ise 17 pestisit içeren Almanya'dan gelen kuşüzümü örnekleri ve 24 pestisitle Türkiye'den gelen sofralık üzümler örneğiydi."

Pestisit ile ilgili söyleyebileceğim başka bir şey şu an için kalmadı.

* * *

Sayın MeTePe, Kyoto-Greenpeace biraz daha bilgi verirseniz memnun olurum.

selcuk44
13-04-2012, 15:53
Bu gün Hürriyet gazetesi internet sayfasında kırmızı büber resimlerini de koyarak''BUNLAR TESPİT EDİLENLER'' başlığı altında pyridayen yen aktif maddeli Pestisitin nin tavsiye edilen limitler dışında kullanılması dolayısıyla 2.5 ton kırmızı büberin imha edildiğini yazıyor.

İlave bilgi olarak ta sadece Antalya'da 2oo5-2o12 yılları arasında fazla ilaç kullanımı dolayısıyla 500 bin ton sebze imha edildiğini kaydediyor

şimdi gerçekleri görerek bence Greenpeace sı bir tarafa bırakalım da bu özensizlikle ve özellikle yeni yetişen çocuklarımıza nasıl bir beslenme şartları yarattığımızın bilincine varalım istiyorum.