View Full Version : Cemaleddin / Dişbudak Yapraklı Akçaağaç (Acer Negundo)
Cemaleddin
05-01-2012, 10:20
2007 yılında kardeşimin getirdiği yaklaşık 80 cm boyundaki akçaağacı budayıp iki akçaağaç yaptım... 1. fotoğraf ana ağaç, 2. onun budanmasından çıkan çelikle oluşan ağaç...
Cemaleddin
11-04-2013, 07:48
Akçaağacın 6 yıllık gelişimi...Şu an boyu 25 cm.
389207
2007 deki ilk budanmış hali.
389208
11 mART 2013
389209
5 Nisan 2013 A YÜZÜ
389210
5 Nisan 2013 B Yüzü
389211
10 nisan 2013 yaprak küçültme karşılaştırması...
Bu türü pek sevmesem de dal dizilimi ve orantısı bence iyi olmuş. Elinize sağlık.
badrobot
11-04-2013, 08:39
sn. Cemaleddin. Ağacınız gerçektende güzel. 5 günlük bir süredeki artan yaprak sayısı kendini belli ediyor.
Akçaağaçlara benimde ilgim var.
ağacınızı ön A-B den fotoğraflarını çekmişsiniz. ağacınızı yan açılardan da çekebilirmisiniz? çünki bu açılardan derinlik hissini anlamak çok zor.
aslında hepimiz bu duruma gelmiş, gelişmiş ağaçlarımızı (bonsai maratonunda da olduğu gibi) dört açıdan fotoğraflamakta fayda var. çünki her dalı ve işlemleri daha rahat görme inkanı doğmakta.
iyi çalışmalar dilerem.
Cemaleddin
11-04-2013, 08:47
Elbette Sayın Badrobot en kısa sürede yandan çekilmiş fotoları da yüklerim...
Sanırım ağacınız dişbudak yapraklı akçaağaç (Acer negundo).
Sonbaharda güzel renkler sunuyor, yapraklar iyice küçüldüğünde sonbaharda seyri güzel olur.
Başarılar dilerim.
Cemaleddin Bey,
Komşumdan bizim bahçeye düşen tohumlardan 100 den fazla tohum çimler arasında filizlenmiş. Hepsini kurtaramasamda çimleri biçmeden birazını kurtarmaya çalışacağım.
Ağacın hareketi de güzel, sonbaharda sapsarı renkler veren ve hızlı büyüyen güzel bir ağaç.
İyi çalışmalar dilerim...
bonsaicimali
11-04-2013, 16:11
acer sevdiğim bir tür iyi çalışmalar hepinize
Cemaleddin
11-04-2013, 17:00
Sayın Sakaki ben de Acer Ginnala diye kaydetmişim, fakat siz negundo dedikten sonra benimde kafam karıştı... :)
Cemaleddin
11-04-2013, 17:07
şimdi vikipedia da buldum siz haklıymışsınız... :)
tourkana
11-04-2013, 17:28
Sn. Cemaleddin, elinize sağlık çok estetik bir görünüme kavuşmuş ağacınız. Merak ettiğim gübreleme , besleme ile ilgili nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz ?
Cemaleddin
11-04-2013, 17:57
Sayın Turkana; İlk başlarda normal bahçe toprağı kullandım, bunun yanlış olduğunu öğrendiğimde kendim kompose yaptım(yanma süresi 6 aydı ve hala sanırım tam yanma tamamlanmamıştı.) ve geçen yaz saksıda sadece perlit ve kompose kullandım, bu hatamın bedelini de 5 yaşında mini boy bir sığla ağacımın çürümesi ve ağaçlarımın güçlü gelişememesiyle ödedim... Çünkü kompose saksıya bol miktarda konulduğunda ağacın ihtiyacı olan oksijenide tüketiyormuş... Yaz sonundan beri de en az bir yıl yanmış kompose bahçe toprağı ve perliti beraber kullanıyorum...BU bahar ağaçlar sanki daha bir güçlüler...
badrobot
11-04-2013, 19:34
sn.Cemaleddin. bence yine tam anlamıyla çözümü bulduğunuzu düşünmüyorum. sizin karışımda bahçe toprağı ve perlit işi bozuyor.
-perlit nem tutuculuğu özelliğinden dolayı sadece fazla sulama gerektiren bitkilerde faydalı olabilir. diğer bitkilerde kök çüzümesi yapacağı aşikar.
-bahçe toprağıda tamamen sizin kontrolünüz dışında; içinde ne tür nematodlarında olabileceğini bilmediğimiz bir malzeme.
çözüm:
1 ölçü torf (ben 320lt pakatlerde 45 tlye alıyorum.)
1 ölçü mil toprak (kuma benziyor ama kum değil. bunun içinde hiç bir besin yok)
1 ölçü 3-5 mm taş
1 ölçü 3-5 mm volkanik tüf (kırmızı renklidir)
not:taşları ve mili iyice yıkadıktan sonra kullanmakta fayda var.
gübre olarakta yavaş yarayışlı granül akıllı gübre çeşitlerinden NPK oranları uygun olanları seçilebilinir. ayrıca 15 günde bir kere yapraktan amino asit içeren bitkisel menşeyli sıvı gübreylede takviye edilirse...
bu karışım ve beslenme programıyla ağaçları o zaman seyredin.
Cemaleddin
11-04-2013, 20:47
Sayın Badrobot; Perlit su tutucu özeliğinden ziyade suyun çok çabuk saksıdan tahiyesini sağlayarak sadece köke gerekli olan nemi tutar, toprakta boşluklar oluşturarak kökün çok iyi gelişmesini sağlar. Sizin kulandığınız torf ve mil de nemi çok iyi tutar volkanik tüf ve taşlarda toprakta boşluklar oluşturarak kökün gelişmesini sağlar... Yani aynı hedefe farklı yollardan ulaşıyoruz... Beslenmesine gelince siz NPK kullanıyorsunuz... Ben mecbur kalmadıkça kimyasal kullanmadım şimdiye kadar.. Onun yerine komposeyi veya şerbetini kullanıyorum... Kolaylıklar diliyorum...
Cemaleddin
12-04-2013, 20:16
İki yandan görünümü...
badrobot
12-04-2013, 20:23
sn.Cemaleddin. fotoğrafları çekip yayınladığınız için teşekkürler.
ağacınız bu açılardanda oldukça tatmin edici ve güzel.
çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.
Cemaleddin
12-04-2013, 20:51
Teşekkür ederim Sayın Badrobot... Size de kolay gelsin...
bonsaicimali
19-04-2013, 18:02
çok estetik duruyor benimde negundom var ve gerçekten okadar hızlı gelişiyorki
Cemaleddin
19-04-2013, 19:02
Ben de en sonunda Acer Palmatum buldum, hep fotoğraflardan görmüştüm , amaaaa Çarşambaya birkaç tane alıyorumm :)
bonsaicimali
19-04-2013, 19:28
bende palmatum var negundoda var platonoides de var benim asıl aradığım crimson king :D oda biraz zor
Cemaleddin
27-05-2013, 18:55
Akçaağaç sert rüzgarlara maruz kaldı... Çaışmayı görüşlerinize sunuyorum...
410705
27mayıs2013
410703
27mayıs2013a
Boy:18cm
410704
27mayıs2013b
Boy:26cm
Ağacı rüzgarın estiği yöne (sola) doğru biraz daha yatırıp, kesmeyi önerdiğiniz dalı da rüzgar efektine dahil edebilirseniz daha iyi olur diye düşünüyorum.
İyi çalışmalar.
Cemaleddin
29-05-2013, 20:16
Sayın Soner; sanırım böyle daha iyi oldu gibi...
411830
29mayıs2013
Cemaleddin
03-10-2013, 11:54
Akçaağaç 10haziran2013
Akçaağaç 10haziran2013
Sn Cemaleddin,
Elinize sağlık güzel gidiyor, en tepede yeni çıkan sürgün bana fazla gibi geldi.
Başarılar dilerim.
Cemaleddin
21-10-2013, 20:27
Sanırım haklısınız Sayın Sakaki... Görüşünüz için teşekkür ederim...
Cemaleddin
05-11-2013, 11:00
Arkadaşlar, Akçaağaçta böyle bir jin uygulaması yapmayı düşünüyorum... Ama önce görüş ve eleştirilerinize ihtiyacım var... Ayrıca bu jin'i yapmak için teknik bilgiye de ihtiyacım var... Deneyimli arkadaşların yapılacak işlemi sırasıyla anlatmasına da ihtiyacım var... :)
Sayın Cemaleddin,
Ağacı daha yaşlı göstereceğinden daha iyi olur diye düşünüyorum.
Jin Shari için
- Kabukları itinayla soyuluyor(sizde dallar ince olduğundan daha özen gerekir)
- Pürmüz, çakmak veya parmakları yakmadan kibritle(çıra parçası kibritten daha iyi) soyulan kısımlar hafifçe yakılır. Yakma zorunlu olmamakla birlikte ben genelde yakma işlemi yapıyorum. Hem soyma veya oyma sırasındaki pürüzler, kıymıklar yanıyor hem de hafif yakma nedeniyle yanan yerler koyu yanmayan yerler açık renk kaldığından gölgeler daha güzel oluyor. Tam beyaz olsun istiyorsanız yakmamak daha iyi olabilir, yanma sırasında oluşan is nedeniyle tam beyazlık azalıyor). Dallar ince olduğundan yakarsanız dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- Korumak istediğiniz kabuk uçlarına ağaç macunu uygulanır.
-Bir süre kurumaya bırakılır(bazen 1-2 hafta bazen 2-3 ay bırakıyorum kesin bir süre yok, ıhlamur gibi yumuşak ağaçlarda daha kısa, çam gibi ağaçlarda çok daha uzun olabilir)
. Lime sülfür için sıcak güneşli bir saat seçilir
- Lime sülfür uygulamadan önce kuru dallar spreyleme gibi bir yöntemle suyla ıslatılır
- İsteniyorsa lime sülfür hafifce renklendirilir(çay suyu, toz boya akrilik boya olabilir, tam beyazdansa fildişi rengi daha hoşuma gidiyor bu rengi genelde çaysuyuyla veriyorum). Göz, kovuk gibi yerlerde biraz daha koyu renk daha iyi olabiliyor.
- Kurumaya bırakılır(2-3 saat su dokunmasa daha iyi oluyor)
- Lime sülfür işlemi 1-2 ay sonra tekrarlanır.
Bir yıl sonra yenilenirse fena olmaz.
Kolay gelsin
Merhaba Cemaleddin bey,
Jin uygulamasını sagol hocam çok güzel açıklamış zaten. Benim farklı bir önerim olacak size:
Bu ağaca rüzgar efekti/tarzı vermeye çalıştığınız için, yüklediğiniz son resimde en üstteki dalı canlı bırakıp aradaki birkaç dala jin yapmak yerine, sanki rüzgardan üstteki dallar kırılıp kuruyarak, rüzgara daha az maruz kalan alttaki dallar ise canlı kalmış gibi doğal bir izlenim yaratmak amacıyla aşağıda verdiğim örnek gibi yapsanız nasıl olur?
Bu şekilde rüzgara maruz kalan bir ağacın yaşadığı dramı daha doğal anlatmış olursunuz.
452097
Cemaleddin
05-11-2013, 15:12
Sayın Sakaki; Öncelikle emeğiniz için teşekkür ederim... ''ağacın yaşadığı dramı daha doğal anlatmış olursunuz.'' diyorsunuz...Hayatımızın akışında yaşadığımız dramlar bizim içimizi gerçekten acıtır, tanık olduğumuz dramlar ise oldukça huzursuz edici ve acımsıdır...Yaptığınız çalışma ise, beni huzursuz edecek kadar dramatik olmuş... İkileme düştüm şimdi... ????
(Jin yaptığınız dalı gövdeye kadar soymamanızın bir sebebi var mı?)
Ferit Aydın
05-11-2013, 15:32
Cemaleddin abi, uygulama ile ilgili Güven bey ve Taner bey in vermiş olduğu görsel ve teknik bilgiler doğrultusunda güzel sonuçlar alınacağı kesin fakat ağaç türü ile ilgili bir dip not vermek isterim.
Yapacağın uygulama "Acer" varyetelerinin büyük çoğunluğunda oldukça riskli bir durum yaratabilir bu benim tecrübe ettiğim şahsi fikrim elbette ki aksini gösterecek tespitlerde bulunabilir.
Acer türlerinde normal budamalarda bile geriye doğru kurutma ve dalın bir kısmının ya da ağacın tamamının ölmesi söz konusu olabiliyorken jin uygulamasında daha tehlikeli sonuçlar çıkabilir.
Benim bahçemde ki büyük Acer i seninle birlikte incelemiştik hatırlarsan orada gördüğün kabuklaşma ve kurumalar düz bir budamadan sonra oluşan bir durum budama işlemi ile birlikte anında macunladığım halde, bilgin olsun istedim :)
(Jin yaptığınız dalı gövdeye kadar soymamanızın bir sebebi var mı?)
Hayır yok, fazla zamanım olmadığından sadece anlatmak istediğim şeyi anlatmaya yetecek kadar boyayabildim :)
Cemaleddin
05-11-2013, 15:47
Sevgili Ferit, uyarınız için teşekkür ederim... Bunu anlamak için bendeki ikinci akçaağaçta buna yakın bir uygulama yapabilirim...
Ferit Aydın
05-11-2013, 15:50
Kesinlikle daha sağlıklı olacaktır, küçük bir dalda kabuk soyma yaptıktan sonra limesülfür varsa hemen uygula ve Güven beyin dediği gibi yakma işlemini yap.
Bahar başında belli olacaktır durumu, kolaylıklar dilerim
Cemaleddin
05-11-2013, 16:22
Sayın Sagol, verdiğiniz doyurucu bilgiler için çok teşekkür ederim...
Özgür Tosun
06-11-2013, 10:34
Peki "Acer" lerin odun karakteri jin ve shari için uygunmudur acaba? kireci sevmeyen bir bitkiye lime-sülfür uygulamak nasıl sonuçlar doğurur?
Peki "Acer" lerin odun karakteri jin ve shari için uygunmudur acaba? kireci sevmeyen bir bitkiye lime-sülfür uygulamak nasıl sonuçlar doğurur?
Lime sülfürü bitkinin toprağına veya köklerine vermiyoruz sn Özgür Tosun. Ölü dokunun çürümemesi ve ağacın güzel gözükmesine yardımcı olurken aynı zamanda mantar ve bakteriyel enfeksiyonlardan korunmasına katkıda bulunması amacıyla canlı phloem, periderm veya kambiyum dokunun olmadığı ölü bölgeye sürülüyor ve zaten ölü doku üzerinden dışarıdan besin veya herhangi başka bir maddenin bitki iletim sistemine nüfuz etmesi çok zor.
Sizin dediğiniz şey, bitkide zehirlenmeye neden olacak bir metali, vs. doğrudan canlı dokuya penetre ettiğinizde geçerli bir durum olabilir.
Özgür Tosun
07-11-2013, 11:03
peki sürülen lime sülfür (bir çeşit zenginleştirilmiş Kalsiyum sülfat bileşiği), zamanla hava su ve v.b. iklimsel etkenlerle kalsiyum sülfatın sülfatı (gaz olduğu ve kararsız bir bağ yapısına sahip olduğu için) uçunca geriye kalsiyum kalacak (kalsiyum da muhtemelen karbon ile bağ yapacak) o kalsiyum hayatı boyunca o ölü odunsu yapı içerisinde mi kalacak? Yoksa 2-3 ay gibi bir süre içerisinde yıkanıp saksı toprağına mı girecek, ki akçaağaç odun dokusu çok gözenekli ve gevşek bir yapıya sahiptir, dolayısı ile bu süreci çok daha hızlandıracaktır diye düşünüyorum. Ama esas önemli olan bonsai kültüründe acer ve ölü dal/gövde uygulamasının estetik açıdan nasıl karşılandığıdır. Çünkü acerlerin, doğada odunsu dokusunun çürümeye çok elverişli olmasından dolayı doğal uygulamalarının olamadığını düşünüyorum (asit yağmurlarında yıkandığı için beyazlaşan bin yıllık ardıçlardaki ölü dallar, yine bin yıllık zeytin, çam, sedir v.b. dayanıklı odun dokusuna sahip ağaçların doğal "jin" ve "shari" leri düşünüldüğünde) . Nihayetinde söz konusu uygulamalar genç bir ağacı/fidanı yaşlı göstermek için yapılan "yaşlandırma" uygulamalarıdır. Ama negundo lar akdeniz iklimine uyumlu, kireçli suya tahammül eden türler. Sağlık açısından çok sorun oluşturmayabilir ama estetik açısından tereddütlerim var.
Cemaleddin
07-11-2013, 16:55
Sayın Özgür Tosun; Ağacın tam ortasında V şeklinde açtığım yarık (sonradan pişman oldum) yaklaşık iki yıldır korumasız olarak duruyor, ağacın içe doğru çürüyeceğini düşündüm ama çürümedi... En altta köke yakın yerinde kabuk dokusu yok, orada da çürüme olmadı, ortadaki daldaki derin budama izini görüyorsunuz, oradanda geriye doğru bir kuruma olmadı... Belki bu sadece Negundo'nun direnciyle ilgilidir...
Önümde iki seçenek var, Sayın Sakaki'nin etkileyici Dramatizmi ve benim daha çok estetik kaygılarla yaptığım karalama... BU durumda karar vermek benim için şu aşamada epey zor...
Estetikle ilgili tereddütlerinizi de biraz açarsanız sevinirim...
Özgür Tosun
08-11-2013, 11:31
Şöyle söyleyeyim; jin, shari gibi yaşlandırma uygulamalarının gerçekleştirildiği ciddi (!) **** "world class/master class" standardında herhangi bir acer' e bu güne kadar rastladığımı hatırlamıyorum ve bunun estetik tercihlerin yanı sıra acerlerin odunsu dokularıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Japonya da acer palmatum/momiji ormanlarında doğal jin ve shari oluşturmuş acerler varmıdır onu araştırmak lazım. Nihayetinde bonsai sanatı, bütün referanslarını (zen felsefesi dahil) doğadan alan bir sanat. Bütün kaygı; gerçeğinin bir temsilini/suretini/imgesini oluşturmak. Bu yüzden bonsai sanat olarak nitelendiriliyor. Doğada gerçeği olmayan bir imge gerçeklikten kopmuş/soyut demektir. Bu durumu fotoğraf sanatından bir benzetmeyle açıklamak gerekirse; sarı **** siyah ırktan bir kişinin çektiğiniz portre fotoğrafının fotoğraf makinesi tarafından mavi gözlü yapılması gibi bir şey. Genetik olarak söz konusu iki ırkın mavi gözlü olma olasılığının kafamıza meteor düşmesi olasılığından daha az olduğunu sanıyorum. Acerlere jin **** shari uygulayabilirsiniz 5-10-50 yıl o jin ve shariyi koruyabilirsiniz ama doğal olurmu? Mesele burada. Bu güne kadar yaklaşık 7 yıldır forumlarda hep teknik sorunlar konuşuldu, ama bu sanatın tinselliği/ruhsallığı/içselliği üzerinde neredeyse hiç durulmadı. Avrupalı ve Asyalı bonsaicileri birbirinden ayıran en temel fark ta burada yatıyor. Asyalı bir bonsai ustası ağacının önünde eğilip saygı gösterisinde bulunarak onun uzun yıllar tek tek dal ve yapraklarıyla ilgilenirken (bonsai aletlerinin ameliyat aletine benzemesinin nedeni de bu sanırım; tek dal **** yaprağı hedeflemesi) Avrupalı bir sanatçı ağacını yılda üç-dört defa çim biçme makasıyla kırpabiliyor (Walter Pall) ve bu durumu ağacın sağlığı açısından normal bulabiliyor çünkü ağacına bir "meta" olarak bakıyor. Asyalı bir sanatçının 50 yılda ulaştığı görüntüye Avrupalı sanatçı 10 yılda ulaşabiliyor. Bonsai sanatını seri üretim sanatına dönüştürebiliyor.
Uzun lafın kısası, doğada ağaçlar çeşitli doğal etkenler tarafından biçimlendirilir ve ağaçlar bu etkenlere farklı tepkiler verirler, bonsai sanatı ise bu karakteristik tepkileri elde etmek için doğayı taklit eder. Aynı iklim de yaşayan bir nar ile zeytin ağacının arasındaki fark ta burada yatıyor sanırım. Kavak ağacından sedir gibi davranmasını beklememek gerekir.
Yeterince açabildim mi bilmiyorum, boş boğazlığım için kusura bakmayın lütfen.
Sayın Özgür Tosun; Ağacın tam ortasında V şeklinde açtığım yarık (sonradan pişman oldum)
Söylemeseniz farketmeyecektim bence oldukça doğal görünüyor, beğendim.
İyi çalışmalar
Cemaleddin
08-11-2013, 20:00
Sayın Özgür Tosun; Akçaağaçdaki Jin görüşünüzü; ''siyah ırktan bir kişinin çektiğiniz portre fotoğrafının fotoğraf makinesi tarafından mavi gözlü yapılması gibi bir şey. Genetik olarak söz konusu iki ırkın mavi gözlü olma olasılığının kafamıza meteor düşmesi olasılığından daha az olduğunu sanıyorum.'' diyerek Akçaağaçta JİN uygulamasının genetiğine veya doğasına aykırı olduğunu anlatıyorsunuz sanıyorum... Yani Akçaağaç sert rüzgarlara veya herhangi ekstrem bir koşula maruz kalırsa böyle davranamaz mı? Örneğinin hiç olmamış olma ihtimali, hiç olmayacak demek değildir sanıyorum... Benim Gladiçya (Gleditsia) cinsi ağacım var, bu ağacın doğası gereği onluk çivi gibi dikenleri var, eğer ben bu ağacı dikensiz yapmak için dikenlerini kesersem, işte bu yukarıda verdiğiniz ''mavi göz'' örneğine uyar ve Bonsai felsefesine aykırı olur diye düşünüyorum...
''Doğada gerçeği olmayan bir imge gerçeklikten kopmuş/soyut demektir.'' diyerek Bonsai sanatının sadece realist yapılabileceğini diyorsunuz sanıyorum... Oysa ben de neden sürrealist bir ağaç tasarımı olmasın diyorum... Ağlayan bir ağaç, danseden bir ağaç, yürüyen bir ağaç, korkan bir ağaç, paylaşan, gülen, isyan eden veya kapitalizmin açgözlü saldırılarına maruz kalmış bir ağaç, bir orman neden tasarlamayalım? Bonsai sanatının kaynağı Çin-Japon kültürü olabilir, fakat bunu edilgen bir şekilde taklit etmeye çalışırsak eminim Bonsai'ye bir şey katamayız ve hatta Çin-Japon kültürü gibi bilmediğimiz, yaşamadığımız bir kültürü öykünmeye çalışmak elimize sadece tabakta küçük ağaçlar verecektir...
Bonsai; resim gibi, heykel gibi bir sanat dalıdır. Ve artık tüm yeryüzünün bir sanatıdır...Bunu sadece Japonlar böyle yapıyor diye onlara öykünmek, sadece onların bakış açılarıyla yapmak, bir sanat dalını bir kültürle ve onun değerleriyle bakış açılarıyla, yorumuyla sınırlamak bence sanatın ruhuna, amacına aykırıdır...
Yontma taş devrinde de resim sanatına ait duvar resimleri vardı... Konusu av sahneleriydi... Algı ve bilinç geliştikçe sanat yorumları değişti-gelişti ve resim sanatında onlarca akım oluştu...
Yeryüzünde yaratılan bütün sanat akımlarının Sürrrealizm, Dadaizm, romantizm,realizm,Klasizm, Sembolizm, kübizm, modernizm vs... Bonsai'de de uygulanabilirliği bence olmalıdır...
Saygılar...
Özgür Tosun
11-11-2013, 10:14
Sayın Cemaleddin;evet aynen öyle diyorum. Bu güne kadar jin veya shari uygulanmış hiç acer görmedim, hatta yaşı yüz' ün üzerindeki acer bonsailerinin gövdelerinde yer alan budama yara izlerinin kapanması için (çok uzun süre almasına rağmen) ustaların ağacı teşvik ettiğini gördüm (bunun bir sebebi olmalı). Oysa gövdeden kesilen dallardan geriye kalan boşluk bir kaç dakika içinde jin ya da shari ye dönüştürülebilirdi.
Bonsai sanatının gerçeklikten kopması imkansız çünkü ağacın kendisi gerçek. Nesnesi, aynı zamanda imgesi durumunda. Bu durum batı sanatı açısından çok ciddi bir çelişkidir. Batı sanatında nesne ve imge/kavram vardır ve doğa zihinde bu iki araç ile kavranabilir hale gelir. Bu nedenle Nesne olmasından dolayı İmgelik sınırları da kısıtlı olmak zorunda. Ayrıca kapitalizmin açgözlü saldırılarına maruz kalmış bir ağaç ancak masa ya da sandalye olabilir. Bonsai, Çin-Japon kültürünün sadece küçük bir fragmanı. Bonsai yaparak, merak duyarak Çin-Japon kültürünü öğrenmeye çalışıyorsunuz, o minyatür ağacın arkasındaki kültürel ve felsefi derinliği kavramaya çalışıyoruz aslında. Eğer böyle yapmıyorsanız, bir çay sunum ritüelinin inceliğini merak edip sorgulamıyorsanız asıl o zaman elinizde "tabakta küçük ağaçlar" olacak demektir. Biz Türkler pratik zekaya sahip insanlarızdır, sonuca en kısa ve en kolay yoldan gitmeyi bir yaşam biçimi haline getirmişiz bu nedenle toplum olarak 10-50-100 yıllık planlar yapamıyoruz. Kültür ve sanat zaten öykünmenin ta kendisidir. Bu öykünmeyi İtalyan, tuval üzerine yağlı boya ile yapar, Japon bonsai ile, el yazması ile yapar, Türk de çini ile, kilim ile yapar. Sadece öykünmenin yöntemleri farklıdır. Yöntemleri birbirine karıştırmamak lazım. Siz, acerinizde jin yapmak istiyorsanız yapabilirsiniz, sizin tercih ve beğeniniz. Ben bu sanatı geleneksel yoldan felsefesiyle, geleneksel teknik ve yöntemleriyle öğrenmeye çalışıyorum ve bu gidişattan ciddi "haz" duyuyorum.
Bonsai resim gibi, heykel gibi bir sanat dalı değildir. Bonsai sanatını ne plastik sanatlar, ne dekoratif sanatlar ne de sahne ya da gösteri sanatları kapsamına alamazsınız, söz konusu sanat nesnesi üretme yöntemlerini, bonsai sanatına uygulayamazsınız. Bağlam çok farklı, her şeyden önce sanat yapmak için kullandığınız malzeme/medyum canlı ve sizin etkinize tepki veriyor. sanat üretmek sınırsız özgürlük değildir, her sanat türünün kendine özgü iç dinamikleri vardır ve bu dinamikler yontulan taşın, üretimin ortasında dağılıvermemesi, resimde kullanılan boyanın 3 yıl sonra oksitlenip kararmaması, şasesinin yamulmaması gibi temel çok basit gibi görünen kaygılarla şekillenmiştir. Bonsai de aynı dinamiklerle şekillenmiştir. 30 metrelik bir ağacı 10 cm lik bir tabağa nasıl koyarım, orada nasıl yaşatırım veyaşama mekanıma nasıl sokarım gibi sorulardan ortaya çıkmıştır (doğada sarayından kilometrelerce uzakta gördüğü ve "haz" duyduğu dağ manzarasını sarayının bahçesinde görmek isteyen Çin hükümdarını hatırlayın). Mağara resimlerinden modernizme hatta postmodernizme kadar geniş bir yelpazede (yaklaşık 30 000 -35 000 yıllık bir yelpaze) plastik sanatlardan örnek verdiniz, söz konusu dönem, akım, hareket ve eğilimler toplumsal yaşamda yaşanan gelişmeler doğrultusunda etkisel **** tepkisel işlevlerle ortaya çıkmıştır (buradan en az 10 tane akademik makale çıkar, teşekkürler). Özellikle sizin saydığınız akımlar ve hareketler kapitalist burjuva kültürünün dekoratif, ticari kaygılarıyla şekillenmiş akımlardır. Gelişme değil dejenerasyondur. Ancak söz konusu eğilimler içerisinde kaideyi bozmayacak, "ifade" yi hedefleyen istisnalar da mevcuttur (Goya, Bruegel v.b.). Yukarıda da sözünü ettiğim gibi, sembolizmi bonsai ye uygulayamazsınız çünkü bağlam farklı, disiplin farklı. Bonsaiye ancak bunjingi, hokidachi, kengai, han kengai v.b. akım, ekol/okul/öğreti/tarz/biçem leri uygulayabilirsiniz.
Teşekkürler,
Cemaleddin
11-11-2013, 15:53
Sayın Özgür Tosun; ''acer bonsailerinin gövdelerinde yer alan budama yara izlerinin kapanması için (çok uzun süre almasına rağmen) ustaların ağacı teşvik ettiğini gördüm (bunun bir sebebi olmalı).''
deyip sebebi anlaşılmaz bırakarak, tartışmanın önemli bir kısmını daha bilinçli hale sokamıyoruz...
Sürrealizm, Gerçekten kopuk değildir, gerçeğin bilinçdışı yansımasıdır... Örneğin adamın biri çıkmış ''pictografik bonsai '' yi yapmış... Beğeniriz beğenmeyiz, bunu hangi ''gerçeklik''le açıklayacağız...
Minyatür ağaç yetiştirmek sadece teknik bir iştir, bu kadarıyla kalınırsa sadece zanaat yapılmış olur, sanat değil... Zanaatı sanata dönüştürmek istediğimiz zaman duygularımız, bilincimiz, bilinç dışımız, mantığımız, matematiğimiz, yerel ve evrensel kültürümüz işin içinde olmak durumundadır... Ve biz eserlerimizi bunlarla yoğurduğumuzda sanırım sanata ulaşabiliriz...
Kapitalizmde ağaç sadece masa-sandalye olmaz, rant için cayır cayır yakılır, yarısı yanmış dramatik ağaçlar olur, kirli atıklarla hastalıklı yaşar, köküne yakın kesilmiş ağaçtan yeni bir sürgün verir veya ölür... vs...
''Bonsai yaparak, merak duyarak Çin-Japon kültürünü öğrenmeye çalışıyorsunuz, o minyatür ağacın arkasındaki kültürel ve felsefi derinliği kavramaya çalışıyoruz aslında. Eğer böyle yapmıyorsanız, bir çay sunum ritüelinin inceliğini merak edip sorgulamıyorsanız asıl o zaman elinizde "tabakta küçük ağaçlar" olacak demektir.'' diyorsunuz...
Öncelikle, biz Çin-Japon kültürünü öğrenmeye çalışmıyoruz, bir milletin kültüründen bir kaç birşey öğrenebiliriz, fakat bir milletin bütün kültürünü, tüm ritüellerini öğrenmek en azından benim harcım değil, ihtiyacım, zorunluluğum yok ve pratik de bulmuyorum... Bu akademisyenler için bir gereklilik olur ancak... Ben sadece Çin-Japonlardan bonsai tekniğini öğreniyorum, onu kendi kültürümüz, bakış açımız ile harmanlayıp ortaya birşeyler koyabilme peşindeyim... Ayrıca ritüel değil mana peşinde olunması gerktiğini düşünüyorum... Ritüellere takılmak manadan uzaklaştırır insanı...
''Kültür ve sanat zaten öykünmenin ta kendisidir'' diyorsunuz...
Sizinle ana fikirde beraberim... Ancak...
(Sayın Sagol'a ''Akçakesme'' başlıklı sayfada Mayıs 2013 de verdiğim cevapta Öykünmeyle ilgili görüşlerimi yazmıştım...) Oradan kısa bir alıntı yapıyorum :
''Elbetteki başlarda taklit öğrenmenin bir yöntemi fakat özgün olabilmek için taklit aşamasını bilgi birikimi, gözlem, yorum, yaratıcılık ve yerel kültürümüzle harmanlayıp aşamazsak eğer bizlerin varabileceği yer sadece tabakta küçük ağaçlar yetiştirmek olacaktır. Bu da Sanata ulaşamıyacağız demektir... Bunun için de bizlerin çok ama çok makaleye, tartışmaya ulaştırılması gerekli'' diyorum..
''Özellikle sizin saydığınız akımlar ve hareketler kapitalist burjuva kültürünün dekoratif, ticari kaygılarıyla şekillenmiş akımlardır. Gelişme değil dejenerasyondur'' ... diyerek burjuva eleştirisini yaptıktan sonra...
''30 metrelik bir ağacı 10 cm lik bir tabağa nasıl koyarım, orada nasıl yaşatırım veyaşama mekanıma nasıl sokarım gibi sorulardan ortaya çıkmıştır(doğada sarayından kilometrelerce uzakta gördüğü ve "haz" duyduğu dağ manzarasını sarayının bahçesinde görmek isteyen Çin hükümdarını hatırlayın)'' diyerek,
Bonsainin burjuva kökenini olumlayarak örnek gösteriyorsunuz? bu çelişkiyi ortaya koymakla beraber; Bilgiye, alete çok çabuk ulaştıkları ve zamanlarını günde 15-20 saat tarlalarda-fabrikalarda geçim sağlamak için geçirmediklerinden dolayı birçok sanatın kökeni aslında burjuva sınıfıdır... Örneğin klasik müzik ilk yaygınlaşmaya başladığında bir burjuva müziğidir... Durağandır, niteliksel patlamalar göremezdiniz... Ama şimdi Rodrigo'nun bir iç savaşı anlattığı Gitar Konçertosundaki diyalektiği hissetmememiz mümkün değil, ya da Albinoni'nin Adagio G Minör konçertosunu dinlerken; çıktığınız ''Yol''un hüznünü, dramını, yenilgilerini, zaferlerini, çatışmalarını hissedebiliyorsunuz... Bir şey'in çıkış noktası değil nasıl ve neye karşı kullanıldığı önemlidir... Dinamit yol-baraj yapmak için kullanıldığında iyi, saldırı savaşlarında kullanıldığı zaman kötüdür...Yani demem o ki; içimizdeki iyi köpeği mi, yoksa kötü köpeği mi besliyoruz? Biz hangisini beslersek, onu büyütürüz içimizde diye düşünüyorum...
Elbette bu sanat akımlarını, isteyen istediği sınıf çıkarına kullanmak hakkına da sahiptir. Bu demek değildirki sanat sadece burjuvalar çıkarına yapılır... Yüzlerce binlerce muhalif sanatçı da bu akımları işçi sınıfı öğretisine göre kullanıyorlar... Kısaca sürrealist bir resim de kapitalizmin vahşiliğini anlatabilir, anlatılıyor da... Bizlerde Bonsai de bir yolunu bulup, sanat akımlarıyla özdeş ürünler verebilmeliyiz... İster kapitalizm olsun, ister sosyalizm olsun, daha iyiye, daha güzele ulaşmak için Sanat her zaman muhalif-eleştirel olmak zorundadır...
Saygılar...
Özgür Tosun
11-11-2013, 17:07
Sebebi anlaşılmaz bırakmıyorum, bu güne kadar jin ya da shari uygulanmış acer türüne varyetesine rastlamadım diyorum ve hatta bu türlerde tam tersi, yarasız ölü gövdesiz örneklerin öne çıkarıldığını görüyorum diyorum. Bunun tek bir açıklaması olabilir o da acer türlerinin tartıştığımız tekniğin uygulanması için uygun türler olmadığıdır. Aslında mesele bu kadar açık. Ama deneme yanılma yöntemini kullanmak istiyorsanız buyurun yapın.
Sürekli batı modernizmini ve burjuvazisini öven söylemler üretiyorsunuz ve bu savınızın kanıtı olarak plastik sanatlardan 1-2 tane istisnadan örnek veriyorsunuz. Ancak çok yanılıyorsunuz. Özellikle plastik sanatlar alanında söylem üretirken dikkatli olmak gerektiğini söylüyorum çünkü teziniz aynı zamanda anti tez de olabilir. Batı kültürü nesneyi metalaştırmakta bir sakınca görmez anti kapitalist söylemle kapitalizmin çarklarını çok güzel çevirebilir. Buna örnek olarak bütün sürrealist sanatçıları özellikle de Andre Breton ve Salvador Dali yi örnek verebilirim. Kendileri yeşil renkli dolara tapan insanlardı.
Minyatür ağaç (Bu ifadeden bonsai yi anlıyorum aksi takdirde bodur elma derdiniz sanırım) yetiştirmek sadece teknik bir iş değildir. Bu işin çok ciddi tinsel bir boyutu vardır. Ayrıca kapitalizm kurbanı ağaçlardansöz ederken bonsaide ki en önemli kuralı unutuyorsunuz; bonsai de budama insan eli değmemiş gibi olmalı, doğal görünmeli kuralı.
Asya ve uzak doğu kültürünün ucundan tutmadan bonsai tekniğindeki "mana" yı kavramanız mümkün değil.
Neden özgün olmak istiyorsunuz? adınızı tarihe altın harflerle mi yazdırmak istiyorsunuz binlerce dolara ağaç mı satmak isityorsunuz? Özgünlük kaygısının altındaki en temel iki neden bunlardır çünkü. Sanat özgün olan değildir. Sizin savunduğunuz düşünce modernist sanat tüccarlarının ürettiği bir düşüncedir. Günümüzde sanat özgünlük kaygıları nedeniyle kendi gerçekliğinden kopmuş durumdadır. Bırakın ne olduğunu anlamayan izleyiciyi, ne yaptığını bilmeyen sanatçılarla dolu etrafımız.
Burjuva ve aristokrasi arasında çok ama çok fark var hele, asya feodalizmi ile batı feodalizmi arasında ki fark ise kıyaslanamaz bile. Burada vurgulamak istediğim hükümdarlık, burjuvazi, feodalizm, v.s. değil "haz" kavramıydı. Sanatın özü "haz" dır. Sanatçı yaparken haz duyar, izleyici izlerken haz duyar. Nesnel değil tinsel bir işlevselliği vardır. Bu kadar yeterli sanırım.
Ben sürrealist resmin kapitalizmin vahşilğini anlatıp anlatmadığına değil o sürrealist resmin milyon dolarlara satılıp satılmadığına bakarım. Eğer bir meta olarak ortalıkta dolaşıyorsa ürettiği her antikapitalist söylem havadır, civadır.
Tekrar ediyorum; siz acerinizde jin, shari yapmak istiyorsanız yapın, gövdesine kilim deseni de kazıyabilirsiniz özgünlüğe ve evrensel kültüre giden yol belki buradan geçiyordur. ama şunu söyleyebilirim, plastik sanatlar (eksikleri olsa da) algısıyla bonsai üretmeye çalışıyorsunuz büyük çelişkiler içerisindesiniz, bonsai doğadan kopuk, yabancılaşmış bir ağaç olmamalı.
Sonuç olarak; Siz acerinize jin ya da shari yapmak istiyorsanız yapın.
Cemaleddin
11-11-2013, 19:23
Sayın Özgür Tosun; ''Bunun tek bir açıklaması OLABİLİR'' diyerek , Acer de kabuk soyma veya oyma konusunda varsayıma dayalı konuşuyorsunuz. Kesin bir sebep açıklayamıyorsunuz... Ustalar bunu yapmamış, ama neden?
Hiçbir anti kapitalist, batı modernizmine karşı asya feodalizmini tercih etmez...BU mantıksızdır... Kaldıki oralarda şu an kapitalist... Batı modernizmi toplumsal süreçte daha ilericidir.(teknoloji, bilgi, kültür, aydınlanma vs... ) Kapitalizmin ipini çekecek olan da yine batıdaki aydınlanma ve mücade olacaktır...Bu diyalektik sürecin tıkır tıkır işlediğini gösterir... Beni burjuvaziyi savunuyor sanmanızdan beni anlamadığınızı düşünüyorum...
''Asya ve uzak doğu kültürünün ucundan tutmadan bonsai tekniğindeki "mana" yı kavramanız mümkün değil.'' diyorsunuz, öyleyse; kimse İtalya da pizza yemeden resim sanatını anlayamaz sonucu çıkıyor...
''Neden özgün olmak istiyorsunuz? '' diyorsunuz... Peki, Neden sıradanlaşayım ki? Elbetteki fark yaratmak istiyorum... Bunu beceririm beceremem ayrı konu... Benim sıradışı fikirlerim olamaz mı?
''Eğer bir meta olarak ortalıkta dolaşıyorsa ürettiği her antikapitalist söylem havadır, civadır. '' diyorsunuz.
Bir sanat eserini satmak o eseri ve sahibini küçültmez... Eğer öyle olsaydı sizinde takdir ettiğiniz onca sanatçı eserlerini bedava dağıtır ya da bedava sergilerdi, ki bu hayatın akışına aykırıdır.... Bir sanat eserine sahip olamazsınız, o eser sanatçıdan çıktıktan sonra tüm insanların malıdır... İster satsın ister satmasın...Hem sanatı sınıfsallaştırıp, metalaşmasından, burjuvaya hizmet etmesinden bahsedip, hem de imparatorun hazzından dem vurmak çelişiyor... Nasıl yani imparator zengin ve haz sahibi, bonsaisini satmıyor, o zaman bu tutum saygıdeğermidir?... Ya da yoksul sanatçı eserini satıyor, eser de sanatçı da değersizmidir?, ya da sanatçı o eserden haz almaya hakkı yokmudur?, ya da haz almamış mıdır?.... Ya da Gorki, Nazım, Aragon, Eluard ve yüzlerce anti kapitalist sanatçı eserlerini bedava mı dağıtmıştır? Bunlara takılmamak gerek...
Bonsaide de burjuva değerlerinin tiksinçliğini, pisliğini, iğrençliğini, berbatlığını,rezaletliğini ya da düşlenen erdemin, güzelliğin, huzurun ve her türlü zor-zalim koşullarda yaşama tutunmuşluğu hangi akım ile olursa olsun vurgulanabilir olmasının yolları bulunabilir ve gereklidir diyorum... Entellektüellikte katı ve aslında mufazakar olmak entellektüeli dondurur diye düşünüyorum...
Sanırım Acer Negundo'ya jin de shari de yapılabilir. Bilemiyorum, ikinci ağaçta deneyip izleyeceğiz... Çünkü elimde olup olmayacağına dair net bir bilgi yok.
Saygılar...
Cemaleddin
11-11-2013, 20:47
10 Kasım 2013 de İzmir Karşıyaka'da, Orçun, Ferit ve Nail Sarı ile buluştuk... Acer Negundo'nun nebariye yakın, kabuk dokusu olmayan yerinde Ferit'in titiz çalışmasıyla shari işlemi yapıldı... JİN işlemine ise diğer ağaçtaki denemeden sonra karar vereceğim... Tellemesi yapılmamış haliyle Orçun'nun objektifinden: Acer Negundo 10kasım2013...
Ferit Aydın
11-11-2013, 21:23
Güzel oldu kerata :)))
Sebebi anlaşılmaz bırakmıyorum, bu güne kadar jin ya da shari uygulanmış acer türüne varyetesine rastlamadım diyorum ve hatta bu türlerde tam tersi, yarasız ölü gövdesiz örneklerin öne çıkarıldığını görüyorum diyorum. Bunun tek bir açıklaması olabilir o da acer türlerinin tartıştığımız tekniğin uygulanması için uygun türler olmadığıdır. Aslında mesele bu kadar açık. Ama deneme yanılma yöntemini kullanmak istiyorsanız buyurun yapın.
Sn Özgür Tosun,
Aslında çok var, araştırırsanız çok sayıda örnek olduğunu göreceksiniz. Aşağıda bir kaç örnek fotoğraf yükledim. Negundo, bonsaide çok sık tercih edilen bir tür olmadığından, daha ziyade diğer acer türlerinden örnekler bunlar.
Daha önce Cemaleddin bey bana "Asya ve Avrupa'da böyle kütüklerden yapılmış güzel bonsai örnekleri yok, varsa gösterin" demişti ama genelde böyle tartışmalara girmek istemediğim için gelişmiş gövdeli, yaşlı ağaçlardan yapılmış ve de dünyaca ünlü birçok bonsai örneğini, mevcut olmasına rağmen örnek vermek istememiştim.
Ancak sizin teziniz, deneyim bir yana teorik bilgiye bile dayanmadığı için (sadece bir tahminde bulunuyorsunuz), bonsai ile ilgilenen diğer arkadaşları yanlış yönlendirici olsun istemedim.
Dürüst konuşmam gerekirse, kendi iklimimden ötürü acer türlerini çalışamıyorum ve bu yüzden teorik bilginin ötesinde, bir tecrübeye dayanarak bu konuda net bir tezi savunamam, FAKAT Adana'da Negundo türlerinin yetiştiğini, hatta üzerinde doğa şartlarından dolayı kendiliğinden oluşmuş ölü gövde ve kuru dallı bir çok Negundo ağacını gördüğümü de söyleyebilirim.
Acer palmatum - deshojo:
453447
Acer palmatum [Walter Pall]:
453448
Acer buergeranum [Walter Pall]:
453449
Acer palmatum [Walter Pall]:
453450
Özgür Tosun
12-11-2013, 10:38
Bir çeviren olursa sevinirim, tecrübe ve teori bir arada. Özellikle son cümleye dikkatinizi çekmek isterim.
"Creating deadwood on Bonsai, in the form of Jin or Shari, can enhance the tree's character significantly. A "Jin" is a bare-stripped part of branch and a "Shari" is a barkless part of trunk. In nature, deadwood is created when a tree is hit by lightning, exposed to sustained periods of drought or when branches snap due to ice stress, wind or weight of snow. The wood dies off and is bleached by intense sunlight.
This technique is almost exclusively used on evergreen trees, as creating Jin or Shari on deciduous trees often looks unrealistic (deadwood on a deciduous tree often rots away over time)."
Deadwood on Bonsai (Jin and Shari) - Bonsai Empire (http://www.bonsaiempire.com/basics/styling/deadwood)
Tezinizi savunan bir cümle olduğunu düşündüğünüze göre İngilizceniz de var demektir. O halde neden siz çevirmediniz ki herkes anlasın?
Bu konuda ben size rahat 10 farklı makale bulup buraya koyabilirim. Bunun bir önemi var mı? Bu bir lezzet, tercih ve ustalık meselesidir ki ustalık için de bolca deneyim gerekir, kaldı ki teorik bilgilerle usta olmuş bir bonsai ustası ben tanımıyorum doğrusu. Hele de tahminler yürüterek bonsaide ilerleme kaydetmiş bir bonsaici hiç tanımıyorum.
Doğada bu tür ağaçlar gördüğünüzde siz "çok çirkin, hiç doğal bir ağaç değil" mi diyorsunuz veya böyle bir bonsai gördüğünüzde "hiç doğal ağaca benzemiyor" mu diyorsunuz? Bunlar göreceli kavramlardır ve tartışılması kimseyi bir yere götürmez, şu ana kadar yapılmış benzer tartışmalar da bizi bir yere götürmemişti. Benim kendi damak tadım, gövdesinde çizik dahi bulunmayan bir ağaçtansa uzun yıllar ayakta durmak, yaşamını sürdürmek adına doğaya karşı verdiği savaşın izlerini üzerinde gururla taşıyan bir ağaçtan yana ama bunu da her zaman uygulamalıyız diye bir şey de olmaz.
Bu arada, son cümlede 2 kere geçen "often" kelimesine de ben sizin dikkatinizi çekerim:
"creating Jin or Shari on deciduous trees often looks unrealistic (deadwood on a deciduous tree often rots away over time)" = Yaprak döken ağaçlarda jin veya shari yapılması çoğunlukla gerçekçi durmaz (yaprak döken bir ağaçtaki ölü gövde çoğunlukla zaman içinde çürüyüp yok olur.
Birinci geçtiği yer için: Bu, imkanlara ve sizin ustalığınıza kalmış, tabii ki denemekten kaçınarak birşey öğrenemeyeceğimiz gibi usta da olamayız.
İkinci geçtiği yer için: Zaten lime sülfürü ve koruma amaçlı sürülen benzer bazı maddeleri bu yüzden kullanıyoruz. Doğada kendiliğinden çürüyüp gitse de bonsaimiz çürümesin isteriz değil mi?
Her neyse, dediğim gibi bunlar tartışma götürmeyecek, kesin çizgilere sahip konular değil ve tartışmanın kimseye faydası olmaz. Tam aksine, tartışmak yerine teorik bilgileri de dikkate alarak bunları deneyimleyerek ustalığımızı geliştirmek en iyisidir bence. Şimdi bu tür uygulamaları yapmış olan Walter Pall'a kalkıp "siz bunu yapmışınız ama bu yanlış, yaprak döken ağaçlarda bu olmazmış, olsa da güzel görünmezmiş, güzel görünse de bonsainiz çürürmüş" deseniz acaba size ne cevap verirdi?
Ben şahsen Cemaleddin beyin yaptığı doğru veya yanlış, başarılı veya başarısız her denemenin (beğensem de beğenmesem de) ona ve onu izleyen bonsai meraklılarına büyük bir kazanç sağladığı görüşündeyim ve kendisinin her zaman destekçisiyim bu bağlamda.
Ferit Aydın
12-11-2013, 12:22
Arkadaşlar aslında burada şöyle bir durum var, ağaç türüne göre yapılacak ve yapılmayacak işlemler elbette ki vardır lakin şunu unutmamak gerekir çalıştığınız ağaç yapmanız gerekeni size zaten söylüyor ve bu doğrultuda hareket ediyor genelde.
Örneğin ; Acerler de genel anlamda bu uygulamaların yapılmıyor olması yapılamaz anlamını taşımıyor. Pürüzsüz bir gövdeye sahip bir acer de kendiniz bir oyma ya da sharimiki tarzı bir uygulama yapacaksanız mutlaka iyi düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum.
Ancak ağaç üzerinde "Cemaleddin beyin ağacında ki tarzda" doğal bir yara ya da kuruma olan bir nokta da bir çok işlem yapılabilir.
Nitekim Cemaleddin bey'in ağacında birlikte çalışma fırsatımız oldu ve oyuk olan bölgenin iç kısmında ki kuruma çalışma esnasında bizim oyabileceğimiz kadar yeri bize gösterdi canlı dokuya ulaşınca durmamız gerektiğinide gösterdi gayette doğal görünen bir yapı ortaya çıktı.
Kısacası hangi tür olursa olsun dilinden anlıyorsanız ağacın söylediklerini dinleyin, en iyi yolu o size gösterecektir. :)
Özgür Tosun
12-11-2013, 12:27
Sitede Görsel paylaşmadığım bonsai yapmadığım **** yapamadığım anlamına gelmez sayın Sakaki. Yaklaşık 8 yıldır büyük keyif alarak bonsai ile uğraşıyorum ve şu anda tohumdan fidanlıktan, yamadori v.b. yöntemlerle elde edilmiş mame, shohin yaklaşık 10-15 tane bonsaim ve 200 civarında da adayım var. Benim için önemli olan keyif alarak kuralları ile sanat yapmaktır ve bonsai de de bunu savunuyorum. Oldum olası "ben yaptım oldu" mantığına karşı çıkmışımdır ve çıkacağım da. Bu yakalaşım biçiminin 10 yıldır Türkiye de bonsai yi nereye getirdiği belli. Sizlere kolay gelsin. Artık bu başlık altında hiç bir cevap yazmayacağım.
Özgür bey,
Sitede Görsel paylaşmadığım bonsai yapmadığım **** yapamadığım anlamına gelmez sayın Sakaki. Yaklaşık 8 yıldır büyük keyif alarak bonsai ile uğraşıyorum ve şu anda tohumdan fidanlıktan, yamadori v.b. yöntemlerle elde edilmiş mame, shohin yaklaşık 10-15 tane bonsaim ve 200 civarında da adayım var.
Benim ne böyle bir iddiam ne de söylemim oldu ne de böyle bir imada bulundum size! Kaldı ki pek paylaşımda bulunmadığınız halde bonsai ile yakınen ilgilendiğinizi ve birçok bonsainiz olduğunu da hem biliyor hem de tahmin ediyorum. Nereden çıkardınız şimdi bunu hiç anlamadım!
Bu arada, keşke paylaşımlarınız da olsa çok daha güzel olurdu, bizler de sizin deneyimlerinizden faydalanır, sizden de birşeyler öğrenirdik.
Benim için önemli olan keyif alarak kuralları ile sanat yapmaktır ve bonsaide de bunu savunuyorum. Oldum olası "ben yaptım oldu" mantığına karşı çıkmışımdır ve çıkacağım da. Bu yakalaşım biçiminin 10 yıldır Türkiye de bonsai yi nereye getirdiği belli. Sizlere kolay gelsin. Artık bu başlık altında hiç bir cevap yazmayacağım.
Zaten savunduğumuz şey aynı :)
Bu konuda sizinle hemfikirim. Aslında, ben bu konuda daha ziyade Cemaleddin beyle hem fikir değilim :)
Ben de sizin gibi mümkün olduğunca kuralların referans alınmasından yanayım ancak jin ve/veya shari yaprak dökenlerde uygulanmaz diye bir kural yok. Aynı keza, literati tarzı için genelde yaprak dökmeyen ağaçlar tercih ediliyor ama yaprak döken ağaçtan literati olmaz diye bir kural da görmedim ben.
Son olarak, neden bir daha yazmayacağım diyorsunuz pek anlamadım? Bu konuyu tartışmamızda ne var sanki Özgür bey? Gördüğüm kadarıyla kimse kimseyi ne rencide edecek şekilde, ne kaba bir dille, ne de argo bir mesaj yazdı. Gayet medeni bir şekilde bir konuyu tartışamaz mıyız, tartışınca birilerinin mutlaka küsmesi mi gerekiyor sonunda?
Arkadaşlar aslında burada şöyle bir durum var, ağaç türüne göre yapılacak ve yapılmayacak işlemler elbette ki vardır lakin şunu unutmamak gerekir çalıştığınız ağaç yapmanız gerekeni size zaten söylüyor ve bu doğrultuda hareket ediyor genelde.
Örneğin ; Acerler de genel anlamda bu uygulamaların yapılmıyor olması yapılamaz anlamını taşımıyor. Pürüzsüz bir gövdeye sahip bir acer de kendiniz bir oyma ya da sharimiki tarzı bir uygulama yapacaksanız mutlaka iyi düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum.
Ancak ağaç üzerinde "Cemaleddin beyin ağacında ki tarzda" doğal bir yara ya da kuruma olan bir nokta da bir çok işlem yapılabilir.
Nitekim Cemaleddin bey'in ağacında birlikte çalışma fırsatımız oldu ve oyuk olan bölgenin iç kısmında ki kuruma çalışma esnasında bizim oyabileceğimiz kadar yeri bize gösterdi canlı dokuya ulaşınca durmamız gerektiğinide gösterdi gayette doğal görünen bir yapı ortaya çıktı.
Kısacası hangi tür olursa olsun dilinden anlıyorsanız ağacın söylediklerini dinleyin, en iyi yolu o size gösterecektir. :)
Gayet güzel özetlemişsiniz durumu :)
Elinize sağlık ağaç üzerinde yaptığınız işlemler için de!
Cemaleddin
12-11-2013, 17:45
Sayın Özgür Tosun; , burada onca insan elinden geldiğince bilgi, deneyim paylaşımı yapıyor. Madem ki Türk Bonsaisinde bir takım aksaklıklar görüyorsunuz Rica ediyorum bu başlık altında yazmasanız bile, kendi başlıklarınızda sizi izleme ve deneyimlerinizden yararlanma, örneklerinizi değerlendirme olanağını Türk Bonsaisinin gelişmesi için yayınlamanız bir sorumluluktur, sizinde çorbada bir tutam tuzunuz olması eminim lezzeti arttıracaktır...
Sürç i lisan ettiysek de affola... :) Saygılar ve kolaylıklar diliyorum...
Sayın Sakaki; Olumlu veya olumsuz samimi düşünceleriniz için teşekkür ederim... :)
Ayrıca ''kütükten! güzel bonsai olmaz '' fikrim negatiften durağana dönüştü :)
Ben kaliteli ve seviyeli bir tartışma olduğunu düşünüyorum... Tüm arkadaşlara teşekkür ederim...
Öncelikle Özgür bey'e ve Cemaleddin beye teşekkür etmek isterim. 2 boyutlu düşüncelerime 3 boyutlu derinlik kattılar. Bir gelişim isteniliyorsa mutlaka tartışmak şarttır. Tartışma sınırları aşılmadığı sürece, üyelerin özellikle teoride mümkün olmayan fikirleri moderatörler tarafından taraf tutmaksınız gözardı edilebilir. Bunun kimseye zarar vermediği gibi tartışma derinleştikçe anti tez fikirlerin daha sağlam temeller üzerinde kurulur ve benim gibi acemi üyelere daha faydalı bilgiler edinmemize sebep olurlar. Özgür beyin ingilizce makalede belirttiği örnek gibi. Bu durumda kaybedenin olmadığı tartışmanızın kazananı forum üyeleri olduğunu düşünüyorum.
Herkese teşekkür ederim.
Cemaleddin
14-11-2013, 19:50
Sayın özgür Tosun'un ; ''Mesele burada. Bu güne kadar yaklaşık 7 yıldır forumlarda hep teknik sorunlar konuşuldu, ama bu sanatın tinselliği/ruhsallığı/içselliği üzerinde neredeyse hiç durulmadı''
cümlesine tüm kalbimle katılıyorum.. Ama haklı olarak Avrupalı sanatçıları Bonsai'yi seri üretim sanatına dönüştürmekle itham ederken, Japonya'dan dünyaya arz edilen Bonsai Sektörünü Bonsai Tarlalarını gözardı edemeyiz... Yani demem o ki; her şeyi metalaştıran kapitalizm Bonsai'yi de , batı da da doğuda da metalaştırabilir... Sayın Özgür Tosun'un dediği gibi ; ''Asyalı bir sanatçının (''Duygu'' ile) tek bir dal tek bir yaprak hedefleyerek 50 yılda ulaştığı görüntüye, Avrupalı bir sanatçının aynı görüntüye (''Teknik'' ile duygusuz bir biçimde) çim biçme makinesiyle kırparak 10 yılda ulaşabiliyor'' olması, aslında Bonsai'nin şimdilik teknik bir zanaat olduğunu düşündürüyor...
Örneğin; önümüze iki yöntemle de üretilen iki Bonsai getirilse ve biz Hangisinin Asyalı, hangisinin Avrupalı usta (duygu-teknik) tarafından yapıldığını bilmediğmizi düşünürsek , hangisinin duygu, hangisinin teknikle yapıldığını nereden bileceğiz? Yanılma payımız ne olur sizce??? ....Asyalı duygusuyla da, Avrupa'nın duygusuz tekniğiyle de yapılan Bonsai'yi ayırt edemiyorsak, iki anlayışta da sanat adına ortada bir sorun var demektir... Bizim net bir ayracımızın olabilmesi gerekli...
Öyleyse ''Teknik-zanaat- Asya ritüeli' ile ''Sanat''ı net bir şekilde ayırabilecek verilere ihtiyacımız var... Sanırım işte burada Bonsai'yi sanat akımları ile bir şekilde buluşturmamız zorunludur... Bunun yollarını düşünmeliyiz...
Ağaçlar Net.te ;
''Üç yılda Bonsai (Yeni başlayanlar için rehber)
Büyük New Orleans Bonsai Cemiyeti'nin 11 Eylül 1990 tarihindeki konferansında sunulmuştur.
(Bu makale daha sonra Amerika Bonsai Cemiyeti Dergisinde de yayınlanmıştır. 1990 yılı Cilt 24, Sayı 2, Sayfa 8-10)'' ...... Giriş parağrafıyla sunulan makaleden alıntı yapıyorum:
''Şu anda koleksiyonumda üç yıldan fazla süredir üstünde uğraştığım hiç ağaç yok. Üç yıllık bir zaman diliminde (çoğu zaman daha az sürede) bonsailerinizi size (üç yıl sonunda) sadece ufak düzeltmelerin (çimdikleme/pinching ve hafif budama) kalacağı bir şekli getirebilirsiniz. Bunun sırrı da basit: İyi kalitede malzemeler (material-ağacın kendisi kastediliyor) kullanın ve gelişme aşamasında ağaçlarınıza uygun müdahalelerde bulunun. Bu söylediklerimde en küçük bir abartma söz konusu değil, çünkü bunu ben yaptım ve başlarken hiçbir özel yeteneğim ya da bilgim de yoktu.''
Yazar: Zach Smith
Çeviri: Erkan Aktaşgül
07-07-2005
(agaclar.net - Bonsai Hakkında (http://www.agaclar.net/?id=bonsai-hakkinda) )
Benim ''Bonsai bir çok sanat akımıyla buluşmadığı sürece sadece teknik bir zanaat olacaktır '' tezimi güçlendiren onlarca teknik makaleden sadece bir tanesi bu...
Saygılar...
Ferit Aydın
14-03-2014, 16:45
Cemaleddin Abi, Ağacın son durumu nedir merak ettim :)
badrobot
14-03-2014, 17:02
Cemaleddin Abi.
Vallahi ağacın son durumunu bende merak ettim. Bu ağaçta en çok beğendiğim şey alt-orta bölümdeki kovuk. Ağaca yaşlı bir görüntü veriyor.
Cemaleddin
14-03-2014, 19:11
Sevgili Ferit ve Şafak; Acer Negundo İzmirde (ya da benim bahçede) mart sonuna doğru yapraklanmaya başlıyor... Palmatum'ların birisi hariç diğer ikisi yapraklandı bile...
Cemaleddin
23-03-2014, 12:09
Akçaağaç yeşermeye başladı... İlerde biraz sadeleştirmem gerekecek sanıyorum...
477758 23mart2014
Ağacınız güzelmiş .saksisi biraz buyuk olsaydı budamadan kaçınmaz şekil değişikliğine giderdik .
Cemaleddin
23-03-2014, 14:04
Sayın Bonsade, aklınızdan geçen neydi, merak ettim... :)
Sayın cemalettin :
Aramizda yas itibariyle nesil farki var .Bizim kullandığınız deyimler i siz kullanmiyorsunuz .Geçen seferki gibi olmasın diye caba gosteriyorum .Bizim neslin kullandığı terimler osmanlica . Agaclarinizi yakindan takip ediyorum . Marotondaki zeytini tekrar resimledigimde dikat etmeni rica ediyorum . Yarismada açığa cikarip sukse yapacaktim "Torbadaki yuze "açıklık getirmek ve Yanlış anlasilmayi onlemek için mecburen simdi göstereceğim ...... Agacinizin sag taraftaki dali tamamen kesecegiz .Fazlada kalin zaten .1.2.3. Dallarda hazir .Kalin dali ortadan kaldirinca guc orta dala binecek agac şaşılacak şekilde canlanacak .Tabi telleyip sekilledirecegiz .
badrobot
23-03-2014, 20:32
Sn.bonsade.
Cemal abi bildiğim kadarıyla ağacını "Rüzgar Sitilinde" eğitmeyi düşündü hep ve o yönde ağacını eğiterek bir şekle ulaştı. Ağacı şu an malum sitilde bir yola girmişken bu saatten sonra tekrar bir tarz değikliğinin doğru olmayacağını düşünüyorum. Zaten ağaç bu haliyle çok güzelki...
Sizin öngördüğünüz şekil nasıl bir şekil? Biraz çizim destekli anlatabilirmisiniz?
Ruzgar stil secilmis tabii . Ben agaci görünce kafamda oluşan şekli soyleme ihtiyacı duydum ,.Ruzgar tarzı olmusmu olmamışmı tartışılır .Sakakide o dali yok etmiye çalışmış saniyorum .
badrobot
23-03-2014, 21:26
Sn.bonsade.
İşte benim size sorduğumda bu zaten. Sizin kafanızdaki şekli basit bir çizim desteğiyle anlatmanızı ve aydınlatmanızı rica ediyorum.
Diger arkadaslar kadar iyi cizemem artik siz duzeltirsiniz .Çalışmalarım da birkac alternatifi elimde tutarim .Agaci gorunce begendim ve boyle dedim .Tabletten yuklemeye çalışıyorum yuklenmedi .Tekrar çalışacağım .
Sakaki de o dali yok etmiye çalışmış saniyorum .
Evet :)
Ve fikrim hala değişmedi benim de.
Tekrar denedim .Her turlu sitile girer .Ruzgarda kavislerle oynanir .
Cemaleddin Bey, Ben ağacın geçen seneki halini daha çok sevmiştim.
[QUOTE=Cemaleddin;1136878]Akçaağacın 6 yıllık gelişimi...Şu an boyu 25 cm.
389208
11 mART 2013
badrobot
24-03-2014, 10:22
Sn.bonsade.
Çizmek ayrı bir yetenek.Okul yıllarımda bende resim derslerinde hep bocalardım, siz benden daha iyi bile çiziyorsunuz.
Gelelim tasarıma olamayacak bir şey değil elbet. Güzelde düşünmüşsünüz. Ama sağdaki o dalı almak ağaçta şu an önemli ölçüde folyajı imha etmek olur gibi geliyor. Bitmeye sanat olan Bonsai'de ileriki yıllarda ağaç elbette değişecektir. Belki ileriki yıllarda o dalı almak banada mantıklı gelebilir. O zamana kadar da sağdaki dal bedeni kalınlaştıran çok kuvvetli bir kurban dal da olabilir.
Ama şu an için yapılabilecek şey belki dalları basamaklamak olabilir. Aceleye gerek yok. Kesmek kolay. Elbette burada son kararı Cemaleddin abi verecektir. Çünki ağacı üç boyutlu gören o.
Cemaleddin
24-03-2014, 13:53
Değerli arkadaşlarım; benim için çok değerli fikirlerinizi aldım heybeme koydum... Bu fikirleriniz karar verme aşamasına gelindiğinde elbetteki benden sentezlenerek yansıyacaktır... Hepinize teşekkür ediyorum...
Cemaleddin
25-03-2014, 12:51
Akçaağaç'ta ek tellemeler yapıldı...
Cemaleddin
01-04-2014, 10:08
31 mart2014
badrobot
01-04-2014, 10:13
Cemaleddin bey.
Ağacınız 5-6 günde ammada çok yaprak çıkarmış. Yapraklarla daha dolgun gösteren dallar hakikatten çok güzel.
Cemaleddin
01-04-2014, 10:34
Sayın Şafak; Ağaçlarım yeşermeye başladığında hergün fotoğrafını çekerim... Sonra bu fotoları arka arkaya ekler, kuru dalların yaprakla dolmasını seyrederim... Pek keyifli bir gösteri oluyor...
Ferit Aydın
11-04-2014, 23:31
Ellerine sağlık Cemaleddin abi, çok güzel olmuş ağacın...
Cemaleddin
13-04-2014, 19:56
Teşekkür ederim Feritcim...
Cemaleddin
16-04-2014, 21:07
Akçaağaçta şimdilik sadece görüntü için yaprak azaltıldı...
48365013niisan2014
483651 16nisan2014
Cemaleddin
06-12-2014, 09:34
Dişbudak yapraklı Akçaağaç'ın gövdesinin içi boydan tamamen oyuldu... Kovuğun şeklinide biraz değiştirmek istiyorum Ferit'e uğramamız gerekiyor :)
Merhabala, tebrik ederim çalışmanız muazzam. Bu akçaağaç türünde de havai köklendirme yapılabilir mi? yapılabiliyorsa hangi aylar uygundur acaba?
Cemaleddin
06-02-2015, 18:23
Merhaba Leofold, akçaağaçta havai köklendirme yapılabiliyor. başlamak için tam zamanıdır... kolay gelsin ve başarılar...
teşekkür ederim iyi çalışmalar..
Cemaleddin
29-03-2015, 20:40
Akçaağaç yeşermeye başladı... Geçen sene aynı günde ağaç yaprak doluydu...Telleme de yapmıştım ama fotoğraflamayı unutmuşum :)
Cemaleddin
05-04-2015, 09:15
Akçaağaç tellenip dal uçlarından budandı...
Cemaleddin
10-04-2015, 18:20
Oooo... Akçaağaca misafir gelmiş... :)
Cemaleddin
29-04-2015, 20:21
Akçaağaçta yaprak küçültme ve budamalar yapıldı...
Cemaleddin
17-05-2015, 18:01
Akçaağaçta gelişim...
Cemaleddin
30-03-2016, 18:25
Akçaağaç, 2015 başlarındaki dolu ve ayaza maruz kaldığında bir çok dalın kabuğu yaralanmıştı. Ben de ağaç daha rahat olsun diye içi toprakla dolu daha büyük bir saksının üstüne koymuştum... Sanırım yaz ortalarıydı ve ben Akçaağacı Büyük saksının üstünden kaldırıp başka bir yere koymak için birden kaldırdığımda kök kırılma sesleri duydum. Kendi saksısının altına baktığımda yeni gelişen köklerin toprakla dolu saksıya işlediğini farkettim. Ama olan olmuştu. O yeni köklerin hepsi kopmuştu. Birşey olmaz umuduyla tekrar toprağın üzerine koydum ama... Birkaç gün sonra yaprakları kurumaya başladı....Ağaç hem ayaz ve doludan ve hem de benim dikkatsizliğimden çok büyük hasar gördü...
Ben kurtulamayacağını düşündüğüm de eylül 2015 sonunda hayata tutunduğunu göstermek için yeni yaprak verdi... Ama sanırım gelişmiş bütün yan dallar kurudu...
caglarxx
30-03-2016, 19:18
cemaleddin bey üzücü olmuş.Fakat bildiğim kadarı ile sağlam bir tür ,umarım toparlar.
Cemaleddin
30-03-2016, 19:34
Umarım toparlar Cağlarxx....
Cemaleddin
07-04-2016, 19:26
Akçaağacın en üst dalı tamamen kumuş görünüyor... Alt dallarında yarısı kurumuş...
Sayın Cemaleddin,
Yazık olmuş, onca emek veridikten sonra dalları kuruyunca üzücü oluyor. Neyseki iki dalda hayat var, oralardan devam edebilirsiniz. Benim de geçen yıl 3 rafımı devirmiş komşum, 9 ağacım tamamiyle kurudu, birkaç ağacımda sadece en dipten sürgün verdi, yaşama savaşı verenlere sıfırdan başladım, tamamen kaybettiklerimi daha saksılarından çıkarmaya bile kıyamadım.
Kolay gelsin...
Akçaağacın en üst dalı tamamen kumuş görünüyor... Alt dallarında yarısı kurumuş...
boatswean
09-04-2016, 16:49
Geçmiş olsun Cemalettin bey.
Umut varsa siz bu ağacı kurtarırsınız ve her zaman umut vardır.
Cemaleddin
11-04-2016, 18:51
Sayın Sagol, bu başlığın 1. sayfasında 2013 kasımında sayın Sakaki ağacın tam da bu acıklı halini önermişti...
Cemaleddin
11-04-2016, 19:04
Sayın Boatswean; dramatik bir süreçten geçen bir canlı ne kadar çabalarsa çabalasın asla eskisi gibi olamaz sanırım... Artık bu ağaca baktığımızda yaşadığı drama şahit olacağız artık...
Cemaleddin Bey,
2 yıl önce Sayın Sakakinin söylediği yerden kesseydiniz ağacın bir hikayesi olmazdı ama şimdi ağacın artık bir hikayesi var.
Kolay gelsin...
Sayın Boatswean; dramatik bir süreçten geçen bir canlı ne kadar çabalarsa çabalasın asla eskisi gibi olamaz sanırım... Artık bu ağaca baktığımızda yaşadığı drama şahit olacağız artık...
Merhaba Cemaleddin bey.
Kızdım size şimdi, ağacıma iyi bakamamışsınız :mad:
Üzüldüm...
Cemaleddin
16-04-2016, 13:38
Merhaba Merlict :) seni gördüğüme sevindim...
2015 mayısındaki o fındıktan iri dolu yağarken ben işyerindeydim... Bir çok ağacım zarar gördü, özellikle Ombular... Onların restorasyonuyla uğraşıyorum şimdi...
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.