View Full Version : Acarkent, Acaristanbul
Orman’dan dava
Mutlu KOSER / İSTANBUL
Çevre Bakanı Pepe’nin "İstanbul’un yüz karası" dediği Acaristanbul’daki 829 adet villanın kat irtifaklarının iptali için Acarlar İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye karşı dava açtı. Mahkemeden, yasaya aykırı yapıldığı iddia edilen villaların satışını engellemek için de tedbir istendi.
ORMAN Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin, "İstanbul’un yüz karası" dediği Acaristanbul’daki 829 adet villanın kat irtifaklarının iptali için Acarlar İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye karşı Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Dilekçede, idareden izin alınmadan ve yasalara aykırı olarak yapıldığı iddia edilen villaların iyi niyetli üçüncü kişilere devrini önlemek için mahkemeden tedbir istendi. Mahkeme, tedbir verilip verilmeyeceğinin duruşmada belirlenmesine karar verdi.
RUHSAT BELEDİYEDEN
http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/2495040.jpghttp://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/2495041.jpg
Orman Genel Müdürlüğü daha önce mahkemelik olduğu İsmet Acar ile oğlu Erdal Acar’ın sahibi olduğu şirkete 14 Kasım’da yeni bir dava daha açtı. Müdürlüğün avukatı Elmas Erdem’in mahkemeye verdiği dilekçede Beykoz Dereseki Köyü, 4-5 paftada yer alan, 215 ve 216 sayılı parsellerin yapılan satış sonucu Serdaroğlu Özel Ormanı olarak Acarlar İnşaat adına tescil edildiği anlatıldı. Dilekçede, davalıların 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 52. maddesinin 2. paragrafındaki " Öancak şehir kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki hususi orman alanlarında, bu kanunun 17. maddesine göre izin almak ve yatay alanın yüzde 6’sını geçmemek üzere imar planına uygun inşaat yapılabilir" hükmüne aykırı olarak Orman İdaresi’nden izin almadan Beykoz Belediye Başkanlığı’ndan 10.04.2003 tarihinde yapı ruhsatı aldıkları söylendi.
MİMARLARDAN DA DAVA
Orman İdaresi’nden izin alınmadan Beykoz Belediyesi’nin yapı ruhsatı vermesinin yasal olmadığı anlatılan dilekçede, Mimarlar Odası’nın söz konusu yapı ruhsatının iptali için Beykoz Belediye’sine karşı İstanbul 3. İdare Mahkemesi’ne dava açtığı ifade edildi. Dilekçede, mahkemenin verdiği yapı ruhsatının iptali kararının Danıştay’da temyiz aşamasında olduğu belirtildi.
6831 sayılı Orman Yasası’nın 52. maddesinin 1. Fıkrası’nda hususi ormanların 500 hektardan küçük parçalar teşkil edecek şekilde parçalanıp başkalarına temlik ve taksim edilemeyeceği şeklinde düzenlendiği anlatılan dilekçede, "Taşınmazlar üzerinde tesis edilen kat irtifakı ile taşınmazların yüzde 6’sını geçecek şekilde tamamı üzerinde inşaat yapılmasına imkan vermesi ve kat irtifakı kat mülkiyetine çevrildiğinde kat mülkiyetinin devri halinde ona bağlı arsa payı birlikte geçecek olup taşınmazların 500 hektardan küçük parçalara bölünmesi imkanı doğacağından kat irtifaklarının iptali yasal zorunluluktur" denildi. Kat irtifakları iptal edilirse 829 villa tapusuz hale gelecek.
Güya % 6’lık
Acarkent, Beykoz- Kavacık’ta 2 bin 300 dönüm üzerine inşa edilmiş, 1453 villadan oluşan bir proje. Ancak korkunç gerçek, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin sözleriyle ortaya çıktı: Yüzde 6 yapılaşma hakları varken, yüzde 96 yaptılar. 2346 dönüm arazi üzerine kurulan Acaristanbul’da 9 ayrı tipte 833 villa var. Kullanım alanları 199 ile 698 metrekare arasında değişen 2 ve 3 katlı villa tipli evlerin yanı sıra; ikiz, üçüz ve dördüz tipte de villa seçenekleri bulunuyor. Bölgede nasıl bir tahribat yapıldığı, hava fotoğraflarında açıkça gözler önüne seriliyor. Pepe, "İstanbul’un akciğerlerinin hoyratça talan edilmesini istemiyorum" diyor. Ama atı alanın çoktan Üsküdar’ı geçtiği anlaşılıyor.
Tarifeli tanıtım
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü çıkışından sonra, ormanın içinden geçen yaklaşık 10.5 km. ardından Acaristanbul’a ulaşılıyor. Acaristanbul Evleri, Beykoz’a 6 km. (yaklaşık 8 dk.) ve Acarkent’e 5 km. (yaklaşık 6 dk.) uzaklıkta. Site içindeki yolların toplamı 19 kilometreyi buluyor. Acarlar’ın internet sitelerinde villalara gidiş, bu grafikle anlatılıyor.
Silahlı adamları memurları korkuttu
ÇEVRE ve Orman Bakanı Osman Pepe, İsmet Acar ve oğlu Erdal Acar tarafından yapılan Acarkent Sitesi’yle ilgili şunları anlatmıştı: "Acarlar, inşaat için biz seçilmeden önce 12 aylık bir ön izin almış. Evraklar yetişmeyince de ekstra almışlar. Süre olunca, ben bakanlığımın ilk günlerinde izni iptal ettim. Sonra bunlar Orman Fakültesi’nden 4 öğretim üyesinden oluşan bir heyet kurmuşlar ve mahkemeden ’Bakanlıktan izin alınmasına gerek yok’ diye bilirkişi raporu almışlar. O kararla Beykoz Belediyesi’nde ruhsatlarını alıp inşaata başlamışlar. Normal olarak belediyeden ruhsat aldıktan sonra bizim bölge müdürlüğümüze getirmeleri lazım. İtiraz etme hakkımız var. Bölge müdürlüğümüzde bir bölge müdür yardımcımızı ayarlamışlar. 2 ay itiraz edilmeyince, ruhsat kesinleşmiş. Biz o kişiyi görevden aldık, sonra onlar alıp istihdam ettiler. Serdaroğlu Ormanı’nda (Acaristanbul) da yüzde 6 sınırını aşacaklarını düşündüm. Bölge müdürümüz, muhafaza memurlarıyla geçen yıl kapılarına gitti. İçeri alınmadılar. ’Nasıl giremezsiniz’ dedim. ’Efendim, adamlar silahlılar. Korktuk’ dediler. Kaymakamlığa şikayet edildi."
Pepe yanıltıyor
ACAR Şirketler Topluluğunun Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Acar, dün düzenlediği basın toplantısında Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin Acaristanbul Projesi ile ilgili beyanı karşısında şoke olduğunu söyledi. İsmet Acar, Pepe’nin açıklamaları ile kamuoyunu yanılttığını, ailesinin ve şirketinin itibarına gölge düşürdüğünü söyledi.
Pepe’nin açıklamalarının yanlış bilgilendirilmeden kaynaklandığını söyleyen Acar, içinde 833 villa sosyal ve kültürel tesislerin bulunduğu ve milyonlarca dolara mal olacak proje için her türlü yasal prosedüre uyulduğunu söyledi. Pepe’nin orman işletmesi memurlarının denetim için Acaristanbul’a alınmadığı ve silah tehdidi ile korkutulduğu şeklindeki iddiaların da doğru olmadığını söyledi.
Acarkent ve Acaristanbul’da yüzde 6 yasal sınırının aşıldığı, yüzde 96 yapılaşma olduğu iddialarını hayal mahsulü olarak nitelendiren İsmet Acar, Acarkent’in Taks alanının yüzde 6’sının villa yüzde 2 sinin sosyal tesisler, yüzde 22’sinin de yol alanı olduğunu, taban oturmaları ile birlikte Acarkentin yapılaşmanın yüzde 8’i geçmediğini söyledi.
Acar, "İzin uygundur. 3 Kasım Seçimlerinden sonra seçimi kaybeden iktidar işlemleri tamamlayamadı. Burayla ilgili Mimarlar Odasının açtığı davalar sürüyor. Dava bitmeden Acaristanbul’a tek bir çivi bile çakılmayacak. Acaristanbul’un şu anki yapılaşması yüzde 4.56’dır" dedi.
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/5501911.asp?m=1&gid=112&srid=3428&oid=1)
Şimdi bu %96 mı, %8 mi?
http://www.acaristanbul.com/images/vaziyet.jpg
http://www.acaristanbul.com/vaziyetplani.asp
3 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan da ağaç kesim izni aldıklarını söyleyen Acar, "İstesem tüm ağaçları keserim ama yine de yüzde 40'ını bırakacağım. Buradaki ağaçlar baltalık" savunmasını yaptı.
993-1995 yıllarında Orman Bakanlığı yapan Hasan Ekinci'nin Acarkent'te villası olduğu iddialarını da yanıtlayan Acar, "Evet 13 tane villası vardı, ama çoğunu sattı. Şu anda var mı bilmiyorum. Arsa hissesi karşılığında almıştı" dedi.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin suçladığı eski Orman Bölge Müdür Yardımcısı Niyazi Kurtuluş'un da Sarıyer Acarkent'te daha önce site yönetiminde çalıştığını kabul eden Acar, Kurtuluş'un maaşlı çalışanı olmadığını, bir süre önce de görevinden ayrıldığını söyledi.
Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/11/25/guncel/agun.html)
Baltayı alıp acar villaları doğramak geldi içimden.
PROF’LAR OLUR VERDİ
ORMAN Bakanlığı ile Acarlar arasındaki tespit davasında ise Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından oluşturulan bilirkişi heyetinin, Acarİstanbul projesi için ’Yapı ruhsatı verilmesi uygundur’ kararı verdiği ortaya çıktı. Acarİstanbul projesi için ön izni bulunan Acarlar’ın kesin izin başvurusunun Orman Bakanlığı tarafından reddedilmesinin ardından Acarlar Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 11.12.2002’de tespit davası açtı.
İŞTE BİLİRKİŞİ
Heyette, Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zekai Görgülü, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Ormancılık Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Ayanoğlu, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman İnşaatı ve Transportu Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Mesut Hasdemir, Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Dinçer ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Planlama ve İmar Daire Başkanı Mimar Nihat Macit yer aldı. İnceleme ve araştırmalarını detaylı bir rapor haline getiren heyet, mahkemeye 25.12.2002’de ’yapı ruhsatı verilmesinde yasal açıdan bir sakınca bulunmadığı’ yönündeki raporu sundu.[/quote]
Kaynak (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/5509052.asp?m=1&gid=112&srid=3430&oid=2)
Mine Pakkaner
29-11-2006, 00:33
İstanbul’da Kişi Başına Düşen Yeşil Alan
Ne Yazık ki Acaristanbul’daki Bir Villanın
Tuvaletinden Bile Daha Küçük
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE, görevini yerine getirerek İstanbul Beykoz ormanlarında göz göre göre yaşanan orman katliamına el koydu ve konuyu gündeme taşıyarak infial yarattı. Ne yazık ki; Beykoz ormanlarında yaşanan bu hukuk dışı yapılaşmanın binlerce benzeri ülke ormanlarımızı tehdit ediyor.
TEMA Vakfı Genel Müdürü Dr. Uygar ÖZESMİ, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE’yi, Beykoz ormanlarına el koyduğu için kutluyoruz. TEMA Vakfı, ormanlarımızın korunmasına yönelik her türlü girişim ve çalışmada her zaman Bakanlığın yanında olacaktır. dedi.
Ormanların iklim değişikliğine karşı en büyük güvencemiz olduğunu ifade eden Dr. ÖZESMİ, İstanbul’da 239 bin ha orman alanı bulunuyor, bu da kentin yüzölçümünün % 44,8’ine karşılık geliyor. İstanbul’da en az 10 milyon insan yaşadığını varsayarsak kişi başına 239 m2 yeşil alan düşer. Bu rakam çok trajiktir, dahası İstanbul Büyükşehir Belediyesi yerleşim sınırlarını ele alarak hesapladığımızda, kişi başına düşen yeşil alan 4.64 m2, yani belki de Acaristanbul’daki villaların tuvaletinden bile daha küçüktür” dedi.
Küresel iklim rejiminin düzenleyicisi olan ormanlar, toprağı ve suyu koruyan en önemli ekosistemdir. Ormanlarımızın, tarım alanlarımızın ve sahip olduğumuz doğal varlıklarımızın korunması, sürdürülebilir yaşam ilkelerini gözeterek mevcut yasalarımızı uyguladığımız ve takipçisi olduğumuz takdirde mümkün olacaktır.
TEMA VAKFI
Orman katliamına yargı yolu göründü
Acarlar İnşaat'ın iki çalışanıyla ilgili kararı görüşen Yargıtay 3. Ceza Dairesi, soruşturmanın genişletilmesini istedi, 'Asıl yargılanması gerekenler şirket sahipleriyle yöneticiler' dedi
Gökçer Tahincioğlu - Ankara
Yargıtay, çevre katliamı yaşanan, Acarlar İnşaat'ın Serdaroğlu Özel Ormanı'nda yaptığı Acaristanbul Projesi'ne yönelik tartışmalara nokta koyacak bir karara imza attı. Acarlar İnşaat'ın iki çalışanı hakkındaki kararı bozan Yargıtay, asıl yargılanması gereken kişilerin yapılaşmadan yarar sağlayan şirket yöneticileri olduğunu vurguladı. Buna göre İsmet Acar, oğlu Erdal Acar ve üst düzey yöneticiler hakkında ceza davası açılabilecek.
Orman suçlarına bakmakla yetkili 3. Ceza Dairesi, söz konusu kararı 2 Kasım'da, Acarlar İnşaat'ın çalışanları Mehmet Haluk Öztürk ve Gürbüz Aslan hakkında açılan davanın temyiz incelemesi sonunda verdi.
Göz göre göre beraat
Orman muhafaza memurları, 16 Eylül 2003'te Acarların villalar yaptığı Serdaroğlu Özel Ormanı'ndaki yol çalışmasını fark etti. Memurlar, İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin bölgede yapılaşma faaliyetinde bulunulmasını yasaklamasına, Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan da izin alınmamasına rağmen Acarların inşaatlara başlamasını tutanak altına aldı.
Tutanakta, yol yapım talimatını, Serdaroğlu Özel Ormanı Mesul Müdürü Öztürk'ün verdiği ve iş makinesini kullanan Aslan'ın da talimatı uyguladığı belirtildi. Ancak Beykoz Cumhuriyet Savcılığı, takipsizlik kararı verdi. Yapılan itiraz da Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce reddedildi.
3. Ceza Dairesi de takipsizlik kararını kaldırarak sanıklar hakkında dava açılmasını sağladı. Beykoz Sulh Ceza Mahkemesi, sanıkların beraatına karar verirken dosya temyiz üzerine yeniden 3. Ceza Dairesi'ne geldi.
Daire, oybirliğiyle aldığı kararda da beraat kararını bozarak soruşturmanın genişletilmesini istedi. Özel ormanda yapılaşma için Çevre ve Orman Bakanlığı'nın izninin gerekli olduğunun vurgulandığı kararda, inşaat yapılan alan için bu iznin verilmediği, idare mahkemesinin de inşaatların yapımına izin vermemesine rağmen yapılaşma faaliyetlerinin sürdüğü, bu durumun da "hukuka aykırı" olduğu belirtildi.
Bu nedenle sanıkların sorumluluğunun sınırlı olduğunun belirtildiği kararda, "Yapılaşmadan yararı olan yöneticilerin de cezai yönden sorumlu oldukları anlaşılmaktadır. Bunların da davaya dahil edilmesi gerekmektedir" denildi. Mahkeme dosyaya hava fotoğralarının da konulmasını istedi.
Gözler mahkemede
Beraat kararının hatalı olduğunun, yerel mahkemenin eksik inceleme yaptığınını ifade edildiği Yargıtay kararına göre, yerel mahkeme dosyayı yeniden inceleyecek. Mahkeme, Yargıtay'ın istediği araştırmalar yapıldıktan sonra da İsmet Acar, oğlu Erdal Acar ve şirket yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmayacağına karar verecek. Mahkeme, Yargıtay'ın talebini yerinde görmez, ilk kararında direnirse, dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gelecek.
Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/12/02/guncel/axgun02.html)
5774
Geçmişi - Yakın Geçmişi - Bugünü
Ormanda inşaat nasıl genişledi?
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin Acar İnşaat'ın Serdaroğlu Ormanı'ndaki faaliyetiyle ilgili müdahalesinin sonuçları merakla bekleniyor.
Acarkent ve Acaristanbul projeleri yeni değil.
Orman Bakanlığı'ndaki işlemlere baktığınızda yanıtlanması gereken bazı sorular ortaya çıkıyor.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Acarlar'a inşaat izni vermediklerini, ancak mahkeme kararıyla bu firmanın ruhsat aldığını açıklamıştı.
Acarların ön iznini iptal eden eski Orman Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan.
Yönetmelik değişikliği
Pepe'nin şikâyetçi olduğu işlemlerin gelişmesi Prof. Dr. Çağan'ın verdiği bilgiye göre şöyle:
Çağan'ın bakanlığı sırasında Acarların projesi kendisine sunulduğunda projedeki inşaat öngörüsü yüzde 6 oranını aştığı için ön izin iptal ediliyor.
Acarlar, bunun üzerine mahkemeye başvurarak bilirkişinin olumlu raporuna istinaden ruhsat almayı başarıyorlar.
Ancak, Orman Bakanlığı'nın kesin iznini alamıyorlar.
Çağan, görevi Pepe'ye devrediyor.
Temmuz 2005'te özel ormanlarda yapılacak inşaatlarda yüzde 6 hesabına girmeyecek kalemleri belirleyen bir yönetmelik değişikliği yapılıyor. Yüzde 6'ya girmeyen inşaat kalemleri uzun bir listeden oluşuyor.
Çevre ve Orman Bakanı Pepe döneminde yapılan bu değişiklik özel ormanlardaki inşaat alanını genişletiyor.
Bir diğer gelişme de Acarların kesin izin talebiyle yaptıkları başvuruda gözleniyor.
Orman Bakanlığı Daire Başkanı Ahmet Güzel imzasıyla Acarlara yazılan cevabi yazıda kesin izin başvurusuyla ilgili belgelerinin tamam olduğu ve işlemin devam ettiği bildiriliyor.
Serdaroğlu Ormanı'nda inşaat başlıyor ve devam ediyor.
Bu işlemlerin ortaya çıkardığı soruların başında yönetmeliğin neden değiştirildiği geliyor.
Özel ormanda inşaat oranı olan yüzde 6 hesabına nelerin girmeyeceği belirlenirken, dolaylı olarak inşaat alanı neden artırılıyor?
Bakanlığın işlemi duruyor
İnşaat devam ederken, denetim yapılıyor mu? Yapılıyorsa denetim raporlarında neler tespit ediliyor?
Hukuki olmadığı öne sürülen bu inşaatların, "hukuka uydurulması"nda bürokratların katkısı olduğu açık. Eski Orman Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan'ın da ifade ettiği gibi, İstanbul Orman Bölge Müdür Vekili, bakanlığın işlemlerini yürütmüyor. Evrakı saklayarak bakanlığın itiraz süresini geçiriyor. Daha sonra aynı bürokrat, bu şirkette işe başlıyor.
Bakanlığın vermediği izin mahkeme tarafından nasıl veriliyor? Bu mahkemeye bilirkişilik yapan Orman Fakültesi öğretim üyesi veya üyeleri, firma lehine nasıl görüş bildiriyorlar? Üç yıldır devam eden işlem ve faaliyetler neden durdurulmuyor?
Çağan'ın mesajı açık
Eski Orman Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan, bakanlığı devrettiğinde inşaata başlanmadığını ve ön izni bizzat iptal ettiğini belirtiyor ve ekliyor:
"Bu işler anlaşılıyor ki, bürokrasinin de dahliyle yürütülmüş. Bunun anlamı açık değil mi?"
Bizce açık.
Ortaya çıkan bu süreçte kamu yetkisini kişisel çıkar karşılığında kullanan herkesin ortaya çıkarılması ve olayın adli mercilere yansıtılması gerekiyor.
Fikret Bila - Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/12/02/yazar/bila.html)
Özel Ormanlarda Ve Hükmi şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda Yapilacak Iş Ve Işlemler Hakkinda Yönetmelikte Değişiklik Yapilmasina Dair Yönetmelik (http://www.alomaliye.com/ozel_ormanlarda_ve_hukmi_degis_yonet.htm)
26 Temmuz 2005
izin için yapılacak müracaatlar sonucu ilk incelemeyi yapan heyet, ön izin süresi içinde düzenlenen plan ve projelerin kontrolü için giden heyet ile kesin izinden sonra saha teslimi için giden elemanların gündelikleri ve zorunlu olarak kullanılması gerekiyorsa Devlete ait resmi araçların akaryakıt giderleri; özel ormanlarda özel orman sahipleri, amme müesseselerine ait ormanlarda ilgili amme idaresi tarafından karşılanır
Ayrıntılara bakınca insanın gözleri yaşarıyor :)
ÖZEL ORMANLARDA YAPILAŞMA
CUMHURİYET HALK PARTİSİ
Grup Başkanlığı
Tarih : 25.11.2005
Sayı : 9226
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Çevre ve Orman Bakanı sayın Osman PEPE tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Erdal KARADEMİR
İzmir Milletvekili
Orman kadastrosu ve 2B’ler konusu çözümlenmeden, bu kez basında, “Özel Ormanlar”da bir yağma ve talanın yaşandığı haberleri kamuoyuna yansımış bulunmaktadır.
Bilindiği üzere; özel ormanların yönetimi ve korunmaları, Devletin kontrol ve denetimi altında olmak üzere, 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Yasası’nın 55. maddesi hükümlerine göre sahiplerine ait olmakla beraber, imar ve planlama faaliyetleri, Orman Yasası’nın 17. maddesine dayanarak ve usulleri uygulama yönetmeliğinde belirtildiği üzere, Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan kesin izin almak koşuluyla, yasanın 52. maddesine tabidir.
Dolayısıyla, Orman Yasası’nın 52. maddesine göre, özel ormanlarda inşaat yapılabilmesi için;
1. Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan kesin izin almak,
2. Parselin tapuda kayıtlı yatay alanının yüzde altısını (%6) geçmemek,
3. imar planlamasına uygun olmak,
koşullarının birlikte yerine getirilmesi gerekmektedir.
6831 sayılı Orman Yasası’nın 50, 51, 52, 53, 54, 55 ve 56. maddeleri ile düzenlenen özel ormanlarda inşaat yapılması hakkındaki kuralların uygulama esasları, 25 Nisan 2002 tarihli ve 24736 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, “Özel Ormanlarda ve Hükmi Şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda Yapılacak İş ve İşlemler Hakkında Yönetmelik” ile açıklanmıştır.
Bu yönetmelikte, 26 Temmuz 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı üzere, kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Yönetmeliğin 10. maddesinde, imar planındaki yollar %6’lık yapılaşma kapsamı içinde iken, yapılan değişiklikle kapsam dışı bırakılmıştır. Ayrıca pek çok tesis de benzer biçimde kapsam dışı bırakılmıştır.
Özel ormanlarda, doğal yapının ve bitki örtüsünün olabildiğince korunması yerine, özel orman sahipleri lehine rant yaratılması ve haksız kazanç elde edilmesini amaçlayan değişikliklerin yapıldığı görülmektedir.
Bu bağlamda;
1-Türkiye genelinde kaç adet özel orman alanı bulunmaktadır? Özel ormanların illere göre ve hektar cinsinden miktarı nedir?
2-Bu özel ormanlardan hangileri üzerinde yapı vardır? Bu yapıların sayısı nedir? Ve kaç adedine ruhsat ve iskan verilmiştir? Bu yapılardan kaç tanesine, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddelerine göre işlem yapılmıştır?
3-Özel ormanlarla ilgili olarak, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından herhangi bir dava açılmış mıdır? Açılmış ise konusu ve sonuçları nedir?
4-Bakanlığınızdan alınmış bir kesin izin olmadan yapı ruhsatı verilmiş özel orman var mıdır? Bakanlığınızca bu tür yerler hakkında ne tür işlem yapılmıştır?
Kaynak (http://www.tbmm.info/modules.php?name=article&lang=tr&uid=erdalkarademir&file=index_detay&idMArticle=715&PHPSESSID=62d011b5ab8e10035d076a3a6e9d8cb8)
Bulursam cevabı da koyacağım, her türlü yardım alınır :)
Buldum :)
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/yazili_soru_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=3 7430
Ama henüz okuyamadım: Cevap (http://www2.tbmm.gov.tr/d22/7/7-11385c.pdf)
Acaristanbul'daki orman talanına göz yummakla suçlananlara bir darbe de Danıştay'dan geldi.
Danıştay, Serdaroğlu Ormanı'nda Çevre Bakanlığı'nın izni olmadığı halde Acarlar'a yapı ruhsatı düzenledikleri gerekçesiyle eski Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler ile İmar Müdürü Hüseyin Tuncer hakkında soruşturma yapılmasını isteyerek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun bu yetkilileri koruyan kararını kaldırdı.
Aksu, 27 Nisan 2006'da önüne gelen, Acaristanbul projesiyle ilgili mülkiye başmüfettişi tarafından düzenlenen ve yasaya aykırı inşaat tespitlerini içeren rapora rağmen Köseler ve diğer belediye görevlileri hakkında soruşturma izni vermemişti.
Bakanlığın bu koruma kararına yapılan itiraz üzerine Acaristanbul dosyası Danıştay 1. Dairesi'ne gönderilmişti. 1. Daire, Aksu'nun 'soruşturma izni vermeme' kararını Köseler ile Tuncer yönünden oybirliğiyle kaldırdı ve dosyayı gereği için Beykoz Başsavcılığı'na gönderdi. Başsavcılık, şimdi başkan ve müdür hakkında soruşturma yapacak, dava açabileceği gibi, takipsizlik kararı da verebilecek.
RADİKAL - ANKARA (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=206533)
Bakan Pepe'nin bu iddiaları üzerine, Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı'nın programdan iki gün önce yani 30.11.2006 günü İsmet Acar hakkında verdiği 'takipsizlik' kararından bir paragraf okudum. Takipsizlik kararında çok önemli değerlendirme var. Başsavcılık diyorki, Bakan'ın bu iddialarını ihbar kabul ederek soruşturma başlattık. Soruşturmada Beykoz Belediyesi'nden gelen dosyadaki belgelere göre; Acarkent için Bakanlık'tan hem ön izin ve hem de kesin izin verildiği, 1452 adet villa ve vaziyet planında gösterilen soyal tesis ile ticari tesisler için Orman Genel Müdürlüğü tarafından 'tatbiki uygundur' şerhi konularak onandığını, Belediye tarafından 5 yıl için verilen yapı ruhsatlarının 1993 ve 1998 yıllarında iki kez 5'er yıllık yenilendiğini, en son 31.08.2006 tarihinde Beykoz Belediyesi'nce tadilat ruhsatı verildiği ve burada TAKS yüzde 6, ayrıca sosyal donatı ve ticari alanlar için yüzde 2 yapılaşmaya izin verildiğini belirtiyor.
Siteye sokulmadılar mı?
Başsavcılık ayrıca, Bakan Pepe'nin görevlilerinin Acaristanbul'a sokulmadığı iddiası üzerine, adı geçen Orman Muhafaza memurları ve Beykoz Belediyesi ekiplerinin böyle bir uygulamaya maruz kalmadıklarını, aksine Acaristanbul yetkililerinden destek gördüklerini belirtmesi üzerine İsmet Acar hakkında takipsizlik kararı verilmiştir.
Bakan Pepe'ye bu takipsizlik kararını gösterdiğimde, sessiz kalması çok düşündürücüdür. Devletin Bakanı kamuoyu ile paylaştığı her türlü bilgi ve belgeleri süzgeçten geçirmesi gerekir. Devletin Bakanı iddialarını somut bilgi ve belgelere dayandırmalıdır.
Bakan Pepe'nin ormanları koruma adına gösterdiği her tavrının arkasında olacağız, ancak ortaya koyduğu söylemlerinin de altının dolu olmasına özen göstermesi daha olumlu bir davranış olur.
Ne İsmet Acar, ne de bir başkası devletten güçlü olamaz. Yeter ki devlet devletliğini bilsin.
Sabah (http://www.sabah.com.tr/2006/12/05/yaz1356-30-144.html)
Orman Bakanlığı'ndan ilginç yanıt
Salı günkü yazımda 'Acarkent sahipleri devletten güçlü mü? (http://www.sabah.com.tr/2006/12/05/yaz1356-30-144.html)' diye bir yazı yazarak, Orman Bakanı Osman Pepe'nin Habertürk'te yayınlanan Basın Kulübü'ndeki programda bana ilginç gelen iki konu üzerinde durmuştum. Bakan Pepe'ye atfen basında yer alan haberlerde Acarkent isimli sitenin Orman Bakanlığı'nca verilmiş kesin izninin olmadığını, ayrıca yine İsmet Acar tarafından yapılan ' Acar İstanbul isimli siteye devlet giremiyor' açıklaması hayrete düşürmüştü. Ben de nasıl olur da devletin güçleri, yasa dışı iddia edilen bir inşaata giremez diye merak etmiştim.
Acarkent'in Orman Bakanlığı'nca verilen izninin belgesinin ortaya çıkması ve Bakan Pepe'nin, Devlet Acaristanbul'a giremiyor iddiası üzerine Beykoz Başsavcılığının başlattığı soruşturma sonunda verilen takipsizlik kararında Bakan'ın bu iddiasının gerçeği yansıtmadığının ortaya çıkması üzerine, devletin bir bakanının kendisine gelen bilgi ve belgeleri süzgeçten geçirdikten sonra bunu kamuoyu ile paylaşması gerektiğini, aksi takdirde bu olayda olduğu gibi zor durumda kalacağını ve devlete olan güvenin zedeleneceğini yazmıştım.
Bu yazım üzerine dün Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yarimzalı bir açıklama aldım. Açıklama evlere şenlik. Ne dediği, niçin bunu gönderdiği belli değil, tekzip desen tekzip değil. Açıklama desen açıklama sayılmaz. Aksine yazdıklarımı teyit ediyor. Önce bu yazının bakanlıktan gelmiş olabileceğine inanmadım, acaba bakanlığı zora sokmak için bu yazıyı da Acarlar göndermiş olabilir mi diye tereddüt ettim. Bakanlığı arayıp bu yazının gerçekten oradan geldiğini bizzat öğrendim. Yazının özü aynen şu: "Acarlar tarafından 05.05.2005 tarihinden başka bir engelleme yok, 12.05.2005 ve 7.7.2005 tarihlerinde ise herhangi bir engelle karşılaşılmamıştır."
İyi de sayın Müsteşar Yardımcısı Vekili bunu bana değil de sayın bakanınıza gönderin de o da kamuoyuna bunun aksine açıklama yapmasın. ' Acaristanbul'a devlet giremiyor' diyen ben değilim. Bunu diyen Osman Pepe'dir.
Kamu yönetiminde müsteşar vekilliğini duymuştum, ancak müsteşar yardımcısı vekilliğini de sayın Bünyamin Karacan'nın yazısından öğrenmiş oldum. Görülüyor ki, Orman Bakanlığı bürokrasisi dökülüyor. Kimin ne yaptığı ve ne yapacağı belli değil. Sayın Bakan iyi niyetli de olabilir, ancak bu denli konulara hakim olamayan bürokratlardan aldığı sağlıksız bilgilerle kamuoyunun önüne çıkıp açıklama yaparsa daha
Prof Dr. Aydın Ayaydın - Sabah (http://www.sabah.com.tr/2006/12/07/yaz1356-30-142.html)
Halit Togay
07-12-2006, 21:55
Benim anlamadığım bir husus var. Acaba nasıl özel orman sahibi olunuyor? Daha önce tarım arazisi olarak kullanılan bir arazi kendi haline bırakılınca ormanlaşıyormu yoksa orman olarak korunagelen bir devlet arazisi bedelli veya bedelsiz olarak şahsa devredilerek özel orman haline mi geliyor. Başka bir şekilde özel orman tesisi mümkün mü?
Burada bakımsız bir arazi yaşar holdinge verilmişti orman oluşturuluyordu.. hatta yaban hayatı gelişsin diye ormana yiyecekler bırakılıyordu..
şimdi oraya yaşar üniversitesinin kampüsü yapılacak deniyormuş aynı yerde
Gizli gündem imar affı mı
Türkiye'de iktidarı elinde tutmakta olan partinin oylarında patlama yaratacak seçim vaadinin bir imar affı sözü olduğu biliniyor. 'İMAR AFFI', Türk siyasetinin ve toplumsal yaşamın yumuşak karnıdır. Lafının çıkması bile dar gelirli kesimden (Gecekondu sahiplerinden) oyların sözü veren partiye akmasına yol açacaktır
Yetkililerin aniden Acaristanbul ile Beykoz Konakları'nı gündeme taşımalarının zamanlaması insanları haklı olarak şaşırttı. Öyle ya, bu yerleşim alanları yeni yapılmadı ve evleri satın alanlar güvendikleri şirketlerle anlaşmalarını yaparak tapularını almışlardı. Dolayısıyla gelişme bu bölgelerde yaşamakta olan insanları şoka uğrattı denilebilir. Şunu söylemeliyim ki; İstanbul'da bazı çevrelerde bu gelişmenin altında başka amaçlar olduğu tartışılıyor şu ara. Aslında tartışılana bir tür komplo teorisi de denilebilir ama bunları konuşanlar Türkiye'yi iyi tanıyan, tecrübeli insanlar. O nedenle kuşkularına kulak vermek gerekir diye düşünüyorum. Bu konuların konuşulduğu çevrelerle direkt bağlantısı olmayabilecek, hükümete yakın insanlar da bunlardan haberdar olsunlar diye yazıyorum bu konuyu.
Türkiye seçim sürecine çoktan girdi. Tüm partiler pozisyonlarını yaklaşan seçime yönelik almaya başladılar. Yakında seçim yarışı daha da kızışacak, miting alanları daha da canlanacak ve seçmene vaatler yine birbiri ardına gelecek. Türkiye'de iktidarı elinde tutmakta olan partinin oylarında patlama yaratacak seçim vaadinin bir imar affı sözü olduğu biliniyor. 'İMAR AFFI', Türk siyasetinin ve toplumsal yaşamın yumuşak karnıdır. Bunun lafının çıkması bile dar gelirli kesimden (Gecekondu sahiplerinden) oyların sözü veren partiye akmasına yol açacaktır. Türkiye'de çarpık kentleşmenin önünün bir türlü alınamaması, bu siyasi gerçekten kaynaklanmaktadır.
Ancak açıkça söyleyelim; 'Beyaz Türk' olarak adlandırılabilecek kesim bu tür bir 'imar affına' yıllardır karşıdır, çünkü yaşadıkları şehrin dar gelirlinin gecekonduları tarafından çirkinleştirildiğini düşünür. Bu gruba giren insanların sayısı belki fazla olmayabilir ama etkinlikleri sayılarıyla orantısız olarak fazladır. İmar affı sözü verecek parti bunları karşısına almaktan korkar. Çünkü kamuoyu yönlendiricisi konumundaki insanların bu grupla yakından bağlantısı vardır.
Şimdi Beykoz Konakları'nın konumunun şu aşamada bir anda gündeme getirilmesine bu analiz çerçevesinde bakarsak, bu meselenin imar affını çıkarmayı kolaylaştırmak için kullanılabileceğini görürüz. Eğer Beykoz Konakları'nda evi olanlar hakkında yasal süreç işletilecekse, davaların sonucunda bu evlerin gerçekten yıkılabileceğini kimse beklemiyor, olsa olsa tapular geri alınır ve evler tapusuz hale gelir yani imar izinsiz yapılmış hale dönüşür. Bu durumda seçim süreci yaklaştığı zaman bir imar affı sözü kitlelere verildiği zaman 'Beyaz Türkler'in bu seçim vaadine karşı çıkma gücü iyice zayıflatılmış oluyor.
Çünkü özellikle Beykoz Konakları'nda Türkiye'ye yön veren iş aleminden ve medyadan önemli insanlar oturuyor. Orada evi olmayanların da orada yaşamakta olan arkadaşları var. (Bu köşenin yazarının konumu da budur) Bir imar affı sözü o bölgede yaşayanları da olumlu etkileyeceğinden, bu söze karşı çıkmak hayli zor olacak gibi geliyor bana. Tabii bu arada bir imar affında, asıl yararlananlar gecekondu sahipleri yani ötekiler olacak ve sözü veren parti iktidarı kazanacak, 'bizimkiler' de bu arada kurtarmış olacaklar.
Şunu da görelim; ayrıca bu evlerin bulunduğu alanlarda site kuranların yaptığı fiilen 2B Yasası'nı çıkmış gibi uygulamaktan başka şey değildir. Yani hükümetin büyük gelir beklediği (25 milyar dolar civarında) ama 'Beyaz Türk' tepkisi nedeniyle çıkaramadığı yasa yine aynı 'Beyaz Türkler' tarafından fiilen hayata geçirilmiş oluyor.
Yani anlayacağınız; 2B Yasası tekrar gündeme getirildiğinde buna fazla muhalefet olabileceğini de pek düşünmüyoruz. Bence hem imar affı hem de 2B Yasası önümüzdeki yıl yine gündeme gelecek gibi görünüyor.
Serdar Turgut
Akşam (http://www.aksam.com.tr)
lerdemir
08-12-2006, 14:03
Vallahi sevgili Malina tek kişilik ordu gibisiniz.
Çabanızda destekçiniziz.
Ayrıca bu durumu sadece 993-1995 yıllarında Orman Bakanlığı yapan Hasan Ekinci'nin ve eski Orman Bölge Müdür Yardımcısı Niyazi Kurtuluş'un kabahati gibi gösterme lobisini de tokat gibi bir yanıtı şu aşağıdaki bağlantıda Emin Çölaşan'ın tam metnini okuyabilirsiniz:
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=5568485&yazarid=5
"...Orman yağmasının İstanbul'daki en büyük sorumlusu Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyeleridir.
Büyükşehir 1994'ten, yani tam 12 yıldan beri Milli Görüş çizgisindeki Refah, Fazilet ve AKP'li yönetimlerin elinde. 1994 sonrasında sırasıyla Recep Tayyip Erdoğan, Ali Müfit Gürtuna ve şimdi Kadir Topbaş.
Orman Bakanlığı ise tam dört yıldan bu yana AKP'de!
Allah rızası için söyleyin, bunca yılda bunlar bu yağmayı görmedi mi? Bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı, görüyorlardı. O kadar ki, Recep Erdoğan bile kaçak yapısı nedeniyle mahkemede yargılanıp ceza almıştı.
İstanbul ormanları talan edilip yağmalanırken bu ekip hep göz yumdu. Jetonları şimdi düştü ve işin üzerine göstermelik olarak gidiyorlar.
Göreceksiniz, Yimpaş ve İslamcı holdingler vurgunu şimdi gündemden nasıl düştüyse, yapanın yanına kár kaldıysa, orman olayı da birkaç gün sonra gündemden düşecek ve büyük çoğunluğundan bugün bile işbaşında olan Milli Görüş çizgisindeki şahısların sorumlu olduğu, göz yumduğu bu rezalet de unutulup gidecek.
Sorumlular aslında yanı başımızda ve bizi yönetiyor. Ama onlardan hesap soran yok ve olmayacak..."
Emin Çölaşan
simulacrum
31-01-2007, 14:56
Greenpeace ve Tema nerelerde bu konuda biriside bunu açıklasada öğrensek !
Ya aramızda Acarkentte oturan birileri varsa :)
Herkes seçimlerinin sonuçlarına katlanmak zorundadır...
umarım seçtirenler gereken cezayı görürler bence Sarıyer tafarlarına da el atılması gerek orman talanı beykozla sınırlı değil..
bakalım o taraflardakilerde sonuçlara katlanacaklarmı?
heavyduty
02-02-2007, 12:07
Herkese merhabalar. Ben nette dolanırken forumunuzu buldum, Acarkent’le ilgili tartışma dikkatimi çekti, üye olup görüşlerimi belirtmek istedim.
Öncelikle peşinen belirteyim, bundan 5 yıl önce Acarkent’te ev aldım, 2,5 yıldır da Acarkent’te oturuyorum. Sayın Halit Togay’ın sorduğu soruya cevap vermek gerekirse, Osmanlı’da, Tanzimat Fermanını izleyen dönemde ormanların özel mülkiyet konusu olması kabul edilmiş, bu durum 1926’da İsviçre’den alınan Medeni Kanun’la devam etmiş, 1937 tarih ve 3116 sayılı ilk Orman Kanununda tekrarlanmıştır. İnönü yönetimi döneminde 1945’te 4785 sayılı kanunla ormanlar devletleştirilmiş, muhtemelen Batı sistemi içinde yer alma politikası uyarınca yine İnönü döneminde Mart 1950’de 5658 sayılı kanunla devletleştirilen ormanlar iade edilmiştir. Ancak, herhalde, bürokrasi egemenliğinin ortamını hazırladığı için, bürokrasiye daima hakim olan devletçi zihniyetin etkisiyle iade kanunu çok sınırlı uygulanmış, Türkiye’de özel orman oranı, komünist ülkelere benzer şekilde “binde bir”in altında kalmıştır. Özel ormanların yaklaşık yarısı İstanbul ilindedir. Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de özel ormanların toprağının yanında yetişen ağaçları da şahıslarındır. Devletin yetkisi yalnızca, ormanın amenejman planına göre işletilmesini denetlemektir. Devletin bu denetim dışında bir hak ve yetkisi yoktur. Yani özel ormandaki ağaçlar, milletin, devletin, kamunun vs değil, o arazinin sahibinindir.
Burası hukuk ağırlıklı bir forum olmadığı için Acarkent’te devletin tapusuna güvenerek ev almış insanların tapularına bir zeval gelirse, Medeni Kanuna göre devletten tazminat hakkı doğacağı (milyar dolar eder) gibi konuları geçiyor ve çevre konusuna geliyorum.
Saip Molla çiftlikleri, tapu kaydında çalılık ve maki olarak geçiyor. Acarkent’e gelmiş olanlar bu doğal örtünün hiç dokunulmadığı yerlerde nasıl olduğunu bilirler. Çok seyrek ve bodur ağaçlar ile insanın dizine kadar yükselen dikenler. Ben de evimi aldığımda bahçemde 3 tane 2 metre boyunda ve kurumak üzere olan ağaç ve her yürüdüğümde paçamdan içeri girip ayağımı kan revan içinde bırakan dikenliklerden başka bir şey yoktu. Şimdi 1300 metrekarelik bahçemde 60’tan fazla leylandi, 5 tane meyve ağacı, 3 tane çam ağacı, çeşitli çiçekler, ve çim var. Bakımları da tarafımdan her sene epey bir bütçe harcanarak gerçekleştiriliyor. Acarkent’te oturuma başlanmış tüm mahallelerde durum bu şekilde. Zaten iskan alınabilmesi için minimum 25 metrekareye 1 ağaç dikmemiz gerektiği söylenmişti yetkililer tarafından. Acarkent’te oturum arttıkça Acarkent yeşillenmeye devam edecek, eskiden olmadığı gibi bir orman görünümü kazanacaktır. Benim leylandilerim dizime geliyorlardı, şimdi hepsinin boyu 2,5-3 metre oldu.
Kısacası basında söylendiği gibi bir ağaç katliamı yok Beykoz ve Acarkent’te. Toplam 1452 ev var. Bunların taban alanları yaklaşık 125 bin metrekare ediyor. Bu da 2290 dönümlük Saip Molla Çiftliğinin % 6’sından daha düşük. Zaten bu hesap böyle olduğu için bu projelere 20 yıl önce başlanabilmiş, yetkili organlarca onanıp kesinleşmiş imar planları yapılmış, iskan ruhsatları alınmış, kat irtifak ve kat mülkiyetleri kurulmuş. Acarkent’in yapımı sırasında Dalan, Sözen, Erdoğan, Gürtuna gibi 4 belediye başkanı görev almış. Hepsinin dönemlerinde de işler devam etmiş. Çavuşbaşında yüzlerce site devlet arazisi/ormanı içinde tapusuz, ruhsatsız yapılmışken, Sultanbeyli gibi bir “şehir” devlet arazisi/ormanı içine tapusuz ve ruhsatsız olarak inşa edilmişken ve bunlara tek bir kimse gık bile demezken her şeyi yasal olan ve hususi arazi üzerine kurulu Acarkent’in üzerine gidilmesi, işin içinde başka hesapların olabileceği düşüncesini akla getiriyor. Tabi Acarkent sakinlerinin bir eli yağda bir eli balda zenginler olarak bilinmesi (ki çoğunluk, parasının emeğiyle kazanan ücretlilerden oluşuyor) işi daha bir popüler hale getirdi.
Orman devletçiliği ideolojisi, halkımızda, ormanın her yerde devlete ait olduğu ve olması gerektiği düşüncesini yarattığından olsa gerek, basındaki kampanyada da bu düşüncenin izleri gözlemleniyor.
Ansiklopedik kaynaklara göre, Avrupa’nın % 80-90’ı eski orman alanıdır. Nüfusun artması tarım ve yerleşim alanlarının yaygınlaşmasıyla, günümüzde bu oran % 40 dolayına gerilemiş, sosyo-ekonomik gelişmenin sonucunda gerileme durmuştur. Halen Avrupa ormanlarının % 98’i doğal olmayan, emekle üretilen ormanlardır. Üretilen ormanların gelişme hızı ve piyasa tercihine uygunluğu yönünden daha ekonomik olduğu kabul edilmektedir.
Sanırım biraz uzunca oldu. Başınızı ağrıttıysam kusuruma bakmayın.
Sevgiler, saygılar
simulacrum
02-02-2007, 12:48
evet bende gidip biyerlere ev yapıp bakın benimde leylandilerim var 5 metre diye olayın yönünü değiştireyim.
Güzel fikir.
yani moloz dökülmüş bir araziyi temizleyip ağaç dikerek orayı sahiplanmekte mümkün olur şu anki durumlara göz yumulursa bakın oralar güzelleşiyor diyerek.
hatta yıkık surlar bile sahiplenilebilir :)
heavyduty
02-02-2007, 14:29
evet bende gidip biyerlere ev yapıp bakın benimde leylandilerim var 5 metre diye olayın yönünü değiştireyim.
Güzel fikir.
yani moloz dökülmüş bir araziyi temizleyip ağaç dikerek orayı sahiplanmekte mümkün olur şu anki durumlara göz yumulursa bakın oralar güzelleşiyor diyerek.
hatta yıkık surlar bile sahiplenilebilir :)
Bakınız ama ben işin hukuki yönünü hiç açmadım. Sadece kamuoyunda propaganda yapıldığı gibi bir ormanın yok edildiği görüşünün doğru olmadığını söylüyorum. Saip Molla Çiftliğinde bir ormanın varlığı söz konusu değil. Sadece seyrek, bodur ve kurumuş ağaçlardan ibaret bir makilikten bahsediyoruz. Benim orda anlatmaya çalıştığım şey açık, burası eskiden olduğundan çok daha yeşil olacak yerleşim tam olarak bittiği zaman. Yerleşimin tamamlandığı mahalleler şimdiden olmaya başladı bile.
Sahiplenme konusuna gelirsek, kimsenin kendi olmayan bir şeyi sahiplenmesi gibi bir olay yok burda. Yani benzetmeniz geçersiz. Çünkü burası zaten Osmanlı'dan beri özel mülk. Devletin, milletin falan değil. Kimsenin kamuya ait bir şeyi sahiplendiği yok. Önce bu ayrımı yapmak lazım. Burası hazine arazilerine inşaat yapılan yerlerden değil. Çok açık olmalı bu husus. Değerlendirmelerinizi yaparken "burasının herkesin arazisi olduğu" düşüncesini kafanızdan çıkarırsanız daha sağlıklı olacak. Genel olarak yapılan yanlış bu çünkü.
Siz de eğer kendinize ait bir araziniz varsa, imar kurallarına uygun olarak, gerekli ruhsat ve izinleri alarak inşaatınızı yapar, tapu ve iskanını alır, oturur ve isterseniz leylandi, isterseniz palmiye, isterseniz kavak dikebilirsiniz elbette. Aynı Acarkentte yapıldığı gibi.
Saygılarımla
Halit Togay
03-02-2007, 13:38
Herkese merhabalar. Ben nette dolanırken forumunuzu buldum, Acarkent’le ilgili tartışma dikkatimi çekti, üye olup görüşlerimi belirtmek istedim.
1. Kısacası basında söylendiği gibi bir ağaç katliamı yok Beykoz ve Acarkent’te.
2. Toplam 1452 ev var. Bunların taban alanları yaklaşık 125 bin metrekare ediyor. Bu da 2290 dönümlük Saip Molla Çiftliğinin % 6’sından daha düşük.
3. Çavuşbaşında yüzlerce site devlet arazisi/ormanı içinde tapusuz, ruhsatsız yapılmışken, Sultanbeyli gibi bir “şehir” devlet arazisi/ormanı içine tapusuz ve ruhsatsız olarak inşa edilmişken ve bunlara tek bir kimse gık bile demezken
4.her şeyi yasal olan ve hususi arazi üzerine kurulu Acarkent’in üzerine gidilmesi,
5.işin içinde başka hesapların olabileceği düşüncesini akla getiriyor. Tabi Acarkent sakinlerinin bir eli yağda bir eli balda zenginler olarak bilinmesi (ki çoğunluk, parasının emeğiyle kazanan ücretlilerden oluşuyor) işi daha bir popüler hale getirdi.
6. Orman devletçiliği ideolojisi, halkımızda, ormanın her yerde devlete ait olduğu ve olması gerektiği düşüncesini yarattığından olsa gerek, basındaki kampanyada da bu düşüncenin izleri gözlemleniyor.
Sevgiler, saygılar
Sayın Heavyduty
Bazı noktalardan sizinle birlikteyim ama ciddi olarak itiraz edilecek şeyler de var.
1. Sanırım hemen bahçenize çıksanız çok yakınınızda Beykoz Konakları'nı göreceksiniz ve bu bölgenin ağaçlar tam olarak kesilmese olabilecek haline ait bir fikir oluşacak. Bölgenin tabii ormanı Beykoz Konakları'nda kısmen kalmış olan o gümrah ormandır.
2. Evlerin taban alanları dışında
a. garajlar var yeraltında olsalar dahi üstlerinde sağlıklı bir ağaç gelişimi olmuyor. Bunlar da ev başına 80 metrekare cıvarındatutuyor.
b. bahçedeki betonla kaplı alanlar teras sahanlık vb. hesaba dahil değil.
c. her binada girişte inen veya çıkan merdivenler var bunlarda hesaba dahil değil.
d. evleri ayıran duvarlar ve bahçe duvarları hesaba dahil değil.
e. esas mühimi yollar kaldırımlar sosyal tesisler gibi ortak kullanım alanları da hesaba dahil değil. bunlar yönetmeliklerde birtakım açık noktalar bulunup kitabına uydurulmuş olsa dahi kanunun ruhuna uygun değil. Sanırım hukukçusunuz siz daha iyi bilirsiniz.
3. Çavuşbaşı, Sultanbeyli ve diğerleri konusunda söylediklerinize tamamen katılıyorum. Aksi düşünülemez bile.
4. Acarkentin herşeyinin yasal olduğu da açık .
5. İşin içinde başka hesaplar olduğuna dair söylentiler de zaten dolaşıyor.
6. Orman devletçiliği konusunda size katılmıyorum . Özel ormanın hali ortada . Esas olan ormanın Acarkent'te izi dahi yok. Bahçede yetişmiş olan ağaç katiyen orman manasına gelmiyor.
7. Özel ormanda %6 bina yapımı bence ormanın %94 ünün orman vasfını koruyarak kalması demek olmalı, yoksa binaların oturum alanlarının arazi yüzölçümünün %6sına denk gelmesi değil.
8. Zıraate ayrılmış arazilerde %5 yapılaşma izni verilirken (ve son derece ciddiyetle takip edilen bir konu bu) orman alanında %6 yapılaşma verilmesi zaten yeterince haksız bir durum .
Hülasa, sizin mülkiyet haklarınızın ihlaline, tapu iptal davasına sonuna kadar karşıyım ama Acarkent ve diğerleri gibi örnekler bir daha olmamalı. Devlet ormanlarının işgaline hepimiz karşıyız sanırım. Belki işgal edenlere bile sorsak karşıyız diyecekler.
heavyduty
03-02-2007, 15:21
Sayın Halit Togay,
Hukukçu değilim. Ama aylardır süren haksız saldırılar, açılan davalar sonucunda karşımıza konu hakkında ne çıkarsa okuyoruz. Hukukçu komşularımız tarafından da bilgilendiriliyoruz.
Kanımca Acarkent, Acaristanbul ve Beykoz Konakları meselelerinin kamuoyunda "gecekondu" muamelesi görmesinin başlıca sebebi, buraların devlet arazisi olduğu düşüncesinden kaynaklanıyor. Ben de şahsen devletin arazisine inşaat yapıp bundan rant elde edilmesinden nefret ediyorum. Acarkent'te ev almamın nedeni herşeyin yasal olması idi zaten. Bu taraflarda ev ararken tüm emlakçılar Çavuşbaşında, Çekmeköy'de çok daha ucuz ama tapusuz yerler almam için görüş bildirdiler. Ben ise tapusuz, ruhsatsız, izinsiz, kaçak bir evim olmasını istemediğim için epey bir daha fazla para vererek Acarkent'te ev aldım. Halen basında çıkan haberlerde "hepimizin ormanı" tarzı yaklaşımlar sürüyor. Oysa benim bir başkasının arabasında, bankadaki parasında hak iddia etmem ne denli yanlış ise, bu arazinin herkesin malı olduğu düşüncesi de aynı ölçüde yanlış. Sizin için söylemiyorum bunu, siz gördüğüm kadarıyla konuya epey vakıfsınız.
Benim bahçemin hemen bittiği yerdeki vadide karşımdaki evlerle aramda kalan bölgeye hiç dokunulmamış, Acarkent'in eski örtüsünü görebiliyorum. Dediğim gibi kısa ve bodur ağaçlar var. Çok da seyrek dizilmişler. İnsanların "orman" deyince Belgrad Ormanı benzeri bir yer düşündüklerini görüyorum. Oysa bura o yoğunlukta ve boyutta ağaçlar hiç olmamış. Tapumda "bir kıta çalılık" şeklinde geçiyor.
Basında yer alan % 94 hesabını bilmeyenler okuyunca sanki 100 metrekarelik bir arazinin 94 metrekaresine beton dökülmüş gibi anlıyorlar. Oysa böyle değil. Binaların sadece oturdukları alan dikkate alınması gerekirken her katı ayrı ayrı hesaplıyorlar. Ayrıca bahçeleri de bu hesaba dahil ediyorlar. Sosyal tesisler ve yollar için imar planına not düşülmüş (sanırım Büyükşehir Belediyesi tarafından) % 6'nın dışında bırakılmaları için. Bunlar da % 2 civarında tutuyor. Sonuçta bunların hepsi şimdiye kadar çok defa sorgulanmış, gerek belediye, gerek Orman Bakanlığından tüm gereken izinler ve ruhsatlar alınmış, hatta bildiğim kadarıyla yargıda beraat etmiş hususlar.
Benim bahçemde otopark yok. Arazinin uygun olduğu yerlerde, ev sahibinin bütçesi de yeterliyse (çünkü epey masraflı bir iş) bazı evlerin bahçelerinin alt kısmı istinat duvarları yapılarak otopark haline getirilmiş. Otopark, teras, merdiven gibi kısımların çok fazla bir şey tutmayacağını, devede kulak kalacağını, evlerin tabanlarına eklendiğinde % 6'yı geçmeyeceğini düşünüyorum.
Acarkent henüz yeni sayılabilecek bir yerleşim yeri. Bir kısmında oturum yok denecek kadar az. Yoldan geçerken görülen de bu kısım. Oturumun olduğu yerler giderek daha fazla yeşilleniyor. Ağaçlara hiç bir şey yapmadan inşaat yapılması düşüncesi ise hayatın gerçeklerine aykırı. Araziye hafriyat kamyonları, iş makineleri, beton mikserleri ve pompaları girecek, altyapı inşaatları yapılacak vs bunlar yapılırken bir miktar ağacın kesilmesi kaçınılmaz. Dile kolay 1452 evden bahsediliyor. En geç 10-15 sene içinde yemyeşil bir görüntüye kavuşacaktır Acarkent.
Batı Avrupa'da ormanların çoğu özel mülkiyette. Orman içi yerleşim yerleri var. Bunlar da dikme orman. Yani önce yerleşip sonra orman haline getiriyorlar. Ben ormanların devlet mülkiyetinde olması gerektiği gibi bir zorunluluk görmüyorum. Ankara otoyolunda giderken dikkat edilirse Düzce civarında büyük kavak ormanları oluşmuş. Bunlar her ne kadar çarpık miras sistemi yüzünden iyice küçülüp karlı tarım yapılması imkansız hale gelen verimli tarım arazilerinde olsa da, özel ormancılığın kendi kendine ortaya çıkmış örnekleri. Yukarı bir bölgeden bakınca boyutunun ne denli büyük olduğu daha bir ortaya çıkıyor.
Sonuçta bu işin teknik detayları mahkemede tekrar sorgulanacak. Ama şu davanın açılması ve kamuoyunu bu denli işgal etmesinin vebalini bu işin sorumluları ödeyebilecek mi bilemiyorum. Tapu, bir devletin en önemli güvenilirlik belgesidir. Kendi verdiği tapuyu 20 sene sonra sorgulamak devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. İşte devletimizin bu gibi keyfi ve hak hukuk tanımaz tutumları yüzünden yabancı sermaye ülkeye reel yatırım yapacakken bir kez daha düşünüyor, ve vazgeçiyor. Yabancı sermayeyi geçin, yerli sermaye artık ülkeden kaçıyor. Acarkent ve Beykoz Konaklarında mülk sahibi olan yabancılar, kredi kullandırmış yabancı sermayeli bankalar var. Hepsi de şaşkınlık içindeler. Geçenlerde Riva'daki arazi için Galatasaray klübünün Hollandalı bir yatırımcı firma ile yaptığı anlaşmanın bu tartışma yüzünden suya düştüğü, Hollandalı firmanın vazgeçtiği haberleri çıktı.
Son olarak, Medeni Kanunumuzun içtihatla da desteklenen 1007. maddesini hatırlatarak sözlerimi bitireyim: MADDE 1007.- Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.
Saygılarımla
murat dedecık
30-04-2007, 01:31
Nasıl mı?
AKP, birçok konuda olduğu gibi, şehir planlamacılığı konusunda da tartışmalı bir uygulamaya imza atmış durumda. Ve bu uygulamada söz konusu olan; şehirlerimiz… Bu uygulamada yine, kurumları, bilimden siyasete doğru kaydırma eğilimi söz konusu.
Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sn. Tahir Çalgüner’in konuya ilişkin araştırma ve açıklaması şöyle:
A.K.P hükümeti döneminde, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, yönetmeliğinin 8.maddesi 2002 yılında değistirildi. Değişikliğe göre: Bakanlık, önceden ismen belirlediği (isme talep) Şehir plancısı kökenli olmayan yandaslarına, kurul üyeliği olmasının yolunu açan bir uygulama getiriyor. İlgili maddeye göre, kurul üyeleri seçiminde; şehir plancıları odasına üye kaydı sartı aranmaksızın, üniversitelerin şehircilik dallarında görevli ya da emekli herhangi bir ögretim üyesinin yeterli şart olarak getirilmesi, eksik ve kurulların teknik kapasitesini zayıflatıcı bir duruma neden olabileceği açısından eleştiriliyor. Böylelikle oda yönetimi bu kişileri ve kararlarını mesleki etik denetime tabi tutamıyor. Koruma kurulları özerkliğini ve tarafsızlığını yitiriyor, siyasi baskılara açık hale getiriliyor. Ancak, 1993 tarihli TMMOB Sehir Plancıları Odası Genel Kurulu kararına gore; Şehir planlamasinin 16 Üniversitede eğitim veren, bağımsız bir meslek disiplini olduğu vurgulanarak, oda üyelerine ``lisans diploması``zorunluluğu getirilmiş ve lisans üstü öğrenimin bir meslek unvanı sağlayamayacağı, ilgili YÖK kararlarına da atıfta bulunup, karara bağlanmıştır. Her türlü plan onamasının yasallığı ise odaya kayıtlı üyelerin imzası ile mümkün olabilmektedir.
Şehir plancısı “lisans diploması” na ve Y.Ö.K denklik belgesine de sahip olmayan ve hayatlarında hiçbir planın müellifi de olmayan , ilgili üniversite personelinin bir kısmının, Şehir plancıları odasından üyelik ihraçları ise; yazılı şikayete bağlı imiş ya da öyle söyleniyor. A.O.Ç ve Alaaddin tepesi gibi diğer kentsel, tarihi ve doğal değerlerimize “maksimum tecavüz” olursa, nedeni bilim ve meslek adamlarımız değil, kararların altına atılan imzalarıdır. İmzalarına iyi bakalım. Tanıdık gelebilir.
Konunun çözümü ve bu sakıncalı durumun engellenmesi için, top YÖK’de gibi gözüküyor. Çünkü yayınlayacağı bir genelgeyle, yetkisini kullanabilir ve planı bozabilir. Önümüzdeki süreçte YÖK’ün tavrını ve uygulamalarını hep birlikte izleyeceğiz.
Kurumlarla (özellikle bilimsel kurumlarla) karşı karşıya gelmekten hiç sıkılmayan AKP hükümeti, karşısında bir kez daha YÖK’ü bulacak mı ? Göreceğiz…
Yazar; Serdar Seren
Hakimiyeti milliye Dergisi
Metin Y.
26-05-2007, 20:15
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, şehirdeki yeşil alan miktarını artırmak için binaların çatılarını yeşil alana çevireceklerini söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise göreve geldiklerinden bu yana kişi başına düşen 1 metrekarelik yeşil alan miktarını 2,5 metrekareye çıkardıklarını ifade etti. İstanbul Çevre Planı'nın hazırlandığını ve kentin ne şekilde kullanılacağının, nerelerin yeşil alanlar olarak kalacağının belirlendiğini anlatan Topbaş, kentteki yeşil alan miktarını artırmak için binaların çatılarının teras haline getirilerek bahçeler oluşturulmasını düşündüklerini, bu konuyla ilgili çalışmalarının sürdüğünü kaydetti.
[Tarih: 25 Mayıs 2007 Kaynak: Zaman Yazan: Mükremin Albayrak]
Bu haberin, ilk bakışta bu başlıkta ne işi var? gibi kel alaka bir duruşu olabilir ama güdük ve sığ zihniyetin yazılı fotoğrafı olarak buraya çok uygun düşeceğini sanıyorum.
Sen güzelim ormanı yağmalat, ondan sonra çatıları yeşil alana çevir!
Bu zihniyet muhtemelen uydu antenlerini de saksı olarak görüyor...
Halit Togay
27-05-2007, 06:37
Şaka gibi geldi. Zaten bu yyeşil alanların 2.5 metrekare artması da inanılır birşey değil. Benim gördüğüm geniş boş alanların giderek ortadan kaybolduğu. şöyle deseler park ve bahçe olarak düzenlemesi yapılmış alanları arttırdık belki kabul edilebilir. O da aynı alanlara mükerrer düzenlemeler yapmış olmakla mümkün. Özel ormana yapılaşma izni ver, tapu ver sonra yok iptal edeceğiz de . Olur şey midir bu. Önce Yenibosna radarın dibine yapılmış Yasemin Konakları ve İkebana Evlerine nasıl izin verildiğini de sormak lazım. .
Acaristanbul yıkımdan kurtuldu
Beykoz Belediye Encümeni’nin, Acaristanbul ile ilgili 2007 yılının Mart ayında aldığı yıkım kararı İstanbul 4. Bölge İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu konuyla ilgili yasal itirazda bulunacaklarını açıkladı.
Acarlar Şirketler Topluluğu tarafından Beykoz’da inşaatına başlanan Acaristanbul, Danıştay’ın ruhsat iptali kararının ardından Beykoz Belediyesi Encümeni, 2007 yılının Mart ayında, Acaristanbul’un yıkımına karar verdi. Şirket Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Acar, Bölge İdare Mahkemesi’ne kararın iptali için başvuruda bulundu. Dosyayı inceleyen İstanbul 4. İdare Mahkemesi, yıkım kararını 26 Şubat 2008 tarihinde iptal etti.
Acarlar aleyhinde verilen ruhsat iptali kararında temyize giden Beykoz Belediyesi, 4. Bölge İdare Mahkemesi’nin aldığı yıkımın iptali kararında ise temyiz başvurusunda bulunmadı. Yasal süresi içerisinde temyiz başvurusunda bulunulmadığı için belediye bu hakkını kaybetti ve iptal kararı da kesinleşmiş oldu. "Ruhsat İptal kararında yasal olarak temyize gitmek zorundaydık" diyen Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül, yeni kararla ilgili "Konuyu tetkik ettireceğim" demekle yetindi. Beykoz’da dün ağaç dikme etkinliğine katılan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, gazetecilerin soruları üzerine, "Yargı kararına saygılıyız, ancak bakanlık olarak gerekli yasal itirazları yapacağız" dedi.
22 Mart 2008
Orhan SAAT/İSTANBUL
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/8515826.asp?gid=229&sz=23103)
Oğuz Karsan
26-05-2008, 18:37
Merhaba,
1957 Şişli doğumlu birisi olarak İstanbulun eski halini biliyorum. Çamlıca parkının yanındaki villalardan tutun da Sultanbeyli ve herkesin bildiği işgal edilmiş yerler.
Mesele orman işgal edildi meselesinden öte. Önce Kanunlarımızı yeniden ve çağa uygun ve daha insana yönelik düzenlemeliyiz diye düşünüyorum. Ormancıların bakış açısını da tabi. Çünkü en önemli görevler onlara düşüyor. Biri canla başla çalışırken bir diğeri biraz gözyumarak zengin olabiliyor.
Acarkent,Hasankent,Bilmemne Villaları,Rezidanslar. Artık çağ değişti Ormanlarımızı koruyabilmek için daha uzağı gören kanunlar ve insanlar lazım.
Yoksa orman filan kalmaz birileri de zengin olup gider. Biz de konuşur dururuz.
Saygılar
Oğuz Karsan
27-06-2008, 12:50
Merhaba,
Bu sabah, Habertürk Televizyonunda çıkarılması muhtemel yasa tartışılıyordu. Katılımcılar karşı fikirleri dinlememek için sanki özel çaba gösterdiler. Özellikle Muhalefet Milletvekili kimseyi dinleme gereği duymadan herkesi suçladı durdu. Kendi fikrinin doğru olması gerektiğine inanmış, konuşup durdu.
Yine gerçekler gözardı edildi, yine esastan uzaklaşıldı. Evet birçok kanunumuz bu günkü yaşama göre düzenlenmemiş ve artık yeni düzenlemeler yapılma ihtiyacı ortaya çıktı.
Gerçek problem ise, şu veya bu partinin hepsinin bu ülkenin toprağını yağmalayanlara iktidarı zamanında oy için göz yummuş olması. Olaylar büyümüş mahkemeler artık davaların içinden çıkamaz hale gelmiş. Güçlü olanlar kendine yarayan içtihatlar bile oluşturmuş. İş iyice karışmış.
Artık birilerinin bu problemi çözmesi lazım. Çıkarılacak her kanuna yapılacak her işe karşı çıkan zihniyet nihayet Ulu Önder'in Mirasını tüketti. Beğenmediğiniz işler olabilir. O zaman çözüm üretin. Her partinin bu işte biraz sorumluluğu yok mu? Zamanında O veya bu parti. Hanginiz, sizin partiniz yandaşlarına göz yummadı diyebilir misiniz?
İnsanlarımız artık kavga istemiyor. Çözüm istiyor ve çözümü kim bulursa oyu ona veriyor ama bazılarımız partileri yok olmadan bu gerçeği anlamayacaklar. Köylümüze laiklik veya demokrasiden önce iş ve yemek lazım. Açık oturumlarda milletvekillerinin söylediği süslü lafları zaten anlamıyor.
Sadece devletin vatandaşına orman için açtığı dava sayısı 2004 de 200,000 i geçmişti. Millet devletin toprağını işgal etmiş. Peki ne yapıyor? Tarım yapıp yiyeceğimizi üretmeye çalışıyor. Yıllardır toprak reformu lafıyla kandırılmış. Tarlası var mı ? yok mu belli değil ? Kendinin mi? değil mi ? oda belli değil. Bu adam nasıl üretim yapsın ?
Orman ne yapıyor? Yıllarca yan gelip oturmuşlar 70 yılda orman kadastrosunu bitirememişler. çalışıp araştırıp, yanlış kadastrolara itiraz edip işlerini yapmamışlar aradan 20 yıl geçmiş arazi 2-3 hatta 4 el değiştirmiş şimdi tapu iptal davası açmak akıllarına gelmiş peki hukuk bu mu? adalet bu mu? İnsana saygı bu mu ? Adaletin mülkün temeli olması bu mu?. Devlet istediği zaman verdiği yapuyu geçersiz sayabilecek öyle mi? peki tapuyu düzenleyen kim? Kendi suçunu niye vatandaştan çıkarıyor. Niye . . . ?
Gerçekleri telaffuz etmeye korkmayınız. Devlet insan için mi var yoksa insan devlet için mi var? İnsanı insan yerine koymazsan devletin saygınlığı ne işe yarıyabilir. İnsana değer vermezsen ondan nasıl saygı bekleyebilirsin?
Vatan toprağı kutsaldır. Kimseye yağmalatmayacaksın. Ama yıllardır yağmaya ses çıkarmayıp, olaylar artık halkımızın dörtte birini ilgilendirecek boyuta gelince, çıkarılmak istenen her kanuna taş koyanları ve hiçbir çözüm üretmeyenleri bu miller affetmez zaten affetmediğini de açıkça göstermiyor mu?
Yoksa % 47 nin hepsini Cumhuriyet'in düşmanı mı sanıyorsunuz?
Saygılar
Yıkım kararı alınan villalara ruhsat verildi
Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül, Serdaroğlu Ormanı'nda gerçekleştirilen Acaristanbul'daki konutların yapı ruhsatlarının yenilendiğini bildirdi.Çevre Bakanlığı da ruhsatın iptali için yeniden dava açacak.
Acaristanbul ile ilgili haberlere ilişkin açıklama yapan Belediye Başkanı Ergül, Serdaroğlu Özel Ormanı'nda gerçekleştirilen Acaristanbul yapılarıyla ilgili, Beykoz Belediyesi tarafından verilen yapı ruhsatlarının İstanbul İdare Mahkemesi'nce 10 Nisan 2003 tarihinde iptal edilmesi nedeniyle belediye encümeni tarafından 13 Mart 2007 tarihinde yıkım kararı verilerek, para cezası uygulandığını hatırlattı.
Ergül, belediye encümeninin yıkım kararının İstanbul 4. İdare mahkemesince 26 Aralık 2007 tarihinde iptal edildiğini ifade ederek, şunları
söyledi.
“Çevre ve Orman Bakanlığı aleyhine arsa sahipleri tarafından açılan kesin izin istemiyle ilgili davada da İstanbul İdare Mahkemesi tarafından 26 Aralık 2007 tarihinde kesin izin istemine gerek olmadığı yönünde karar çıkmıştır. Bu tarihte ruhsat iptaline ilişkin verilen kararların mahkeme tarafından ortadan kaldırılması İstanbul 4. İdare Mahkemesinin vermiş olduğu karara binaen arsa sahiplerinin tarafımıza resmi talepte bulunması dolayısıyla 26 Mart 2008 tarihinde yapı ruhsatları yenilenmiştir.”
Beykoz Belediyesi, 21 Mart 2008 tarihinde yaptığı açıklamada da İstanbul 4. İdare Mahkemesinin kesin izin isteminin reddine ilişkin verdiği iptal ve parsel malikini haklı bulan kararının Beykoz Belediyesinin bu konuyla ilgili tasarruf yetkisini elinden aldığını açıklamıştı.
Kaynak (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/9902640.asp?gid=229&sz=17230)
darkfriairs
15-09-2008, 21:33
Böyle olacağı belliydi. Villaları alacak adamların bir çoğu bakan olmuş, işadamı, milletvekili, İzin vermesinler de göreyim.
Metin Y.
16-09-2008, 23:46
Bir ülkede "tuz kokmuşsa" geriye söylenecek ne kalıyor Allahaşkına?
Oğuz Karsan
18-09-2008, 21:21
Merhaba,
Villaların şimdilik yıkımdan kurtulmuş oması bir yana, sorumlular da rahat bir nefes almıştır. Çünkü o kadar yanlış ve gözyumma bedava olmamıştır kanaatindeyim.
Bu inşaatlar bu kadar ilerleyip rezalet artık ayyuka çıkıncaya kadar, bu işle ilgili yetkililerden acaba hangileri görevlerini yapmamış olabilir? Yürekli savcılarımızın ilk önce bu soruyla işe başlamalarını temenni ediyorum.
İkinci temennimse bu işe gözyuman bürokratlardan birkaçının hatırı sayılır hapis ve tazminat cezaları almalarıdır. Elde ettikleri kar yanlarına kalmasın, hayrını göremesinler. Temenniden çok bedduaya benzedi ama ne yapayım hissettiklerim bunlar.
Kanunlarımızda "İyi niyetle davranan üçüncü kişilerin hakları korunur" veya buna benzer bir ifade olmasına rağmen bu güne kadar hep üçüncü kişiler mağdur edilip bu gibi suistimallerde genellikle esas çıkarı sağlayan birinci ve ikinci kişiler nedense cezalandırılamamaktadır.
Saygılar
Orman Genel Müdürlüğü'nün "İstanbul'daki Saip Molla-I Özel Ormanı'ndan aşım yapıldı" suçlamasına hedef olan bin 822 lüks villalı Acarkent, 3 yıl sonra rahat nefes aldı. Mahkeme, kat mülkiyetli villaların tapu iptali için açılan davayı reddetti. Beykoz 1'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davanın son duruşması dün yapıldı. Yer darlığı sebebiyle, nikah salonunda yapılan ve 100'e yakın taraf avukatının katıldığı duruşmada, Mahkeme Başkanı Salih Kopan, Beykoz Çavuşbaşı Saip Molla Çiftliği'ne konulan "Özel orman şerhi" nin kaldırılmasının yok sayılmasına ve yeniden niteliğinin özel orman olarak belirlenmesine hükmedildiğini açıkladı. Kopan, ayrıca izin sahası dışında kalan yüzde 6'lık kısma yönelik meni müdahale, kal ve diğer talepler için açılan davanın da reddine ve 6831 sayılı Orman Kanunu'na aykırı olarak tapu sicil kayıtlarında özel ormanın tamamı üzerinde kurulan kat mülkiyetine yönelik işlemin iptaline yönelik açılan davanın reddine karar verildiğini bildirdi.
STK UYARISI
Kararda, buraya daha önce yapılış iznini Orman Genel Müdürlüğü'nün verdiği, Beykoz Belediyesi'nin de imarlı alanları ruhsatlandırdığı, dolayısıyla ortada husumet olmadığının görüldüğü belirtildi. Bu nedenle, Orman Genel Müdürlüğü'nün davanın tarafı olamayacağı vurgulandı. Öte yandan, kararı yorumlayan hukukçular, sivil toplum örgütlerinin (STK) davacı olması halinde iptal davası açılabileceğini, buradan çıkacak kararla da tapu iptal ve kal davası açılabileceği kaydedildi.
NE OLMUŞTU?
DAVACI Orman Genel Müdürlüğü Kanlıca İşletme Şefliği, 1987'de Orman Bakanı Hüsnü Doğan imzasıyla 137 bin 531 metrekare alanda, "Ormanda hiçbir ifraz yapmamak, yatay alanın yüzde 6'sından fazla yer işgal etmemek" şartı ile 1452 villa ve sosyal tesisler için izin verdi. Ancak müfettiş incelemesinde orman alanının tamamında kat irtifakı kurulduğu, daha sonra bunların kat mülkiyetine dönüştürüldüğü saptandı. Fazla yapılaşma tartışmasının sebebi, villa bahçe duvarları, yollar, sosyal tesisler ve diğer tesislerin yüzde 6'lık hesaba dahil edilmemesinden kaynaklandı.
http://www.sabah.com.tr/Yasam/2009/07/18/acarkent_villalari_simdilik_kurtuldu
Vatandaşa hukuk yok......Zengine var..Peki bizlerin tapuları neden iptal ediliyor? A.İ.H.M tazminat ödettirmek için mi?
innocentfox
18-07-2009, 08:44
http://www.sabah.com.tr/Yasam/2009/07/18/acarkent_villalari_simdilik_kurtuldu
Vatandaşa hukuk yok......Zengine var..Peki bizlerin tapuları neden iptal ediliyor? A.İ.H.M tazminat ödettirmek için mi?
Evet haklısınız... Terör örgütü adına devletle pazarlık yapma yüzsüzlüğünü bile gösterebilen bir hukuk sisteminden başka ne bekleyebiliriz ki? bunlar ufacık şeyler o yüzden...
Oğuz Karsan
14-10-2009, 09:20
Merhaba.
Evet haklısınız... Terör örgütü adına devletle pazarlık yapma yüzsüzlüğünü bile gösterebilen bir hukuk sisteminden başka ne bekleyebiliriz ki? bunlar ufacık şeyler o yüzden...
Sn. innocentfox,
Hiçbir problem birden büyümez. İlk başta hepsi küçücük sorunlar olarak karşımıza çıkar. Önce birey, sonra toplum olarak bu küçücük probleme karşı takındığımız tavır, ileride problemin ya ortadan kalkmasına , ya da takındığımız tavır yüzünden problemin daha da büyümesine neden olur.
Hergün işe giderken gelirken, devlet dairelerinde işimizi görürken, sokaklarda binlerce problemle karşılaşıyoruz. Birçoğu bizi ilgilendirmiyor diyerek ilgilenmiyoruz. Bazılarına tam müdahale edecekken işe başkaları karışıyor diyerek vazgeçiyoruz. Ta ki aynı problem gelip bizi de tehdit edinceye kadar.
Esasında daha sonra anlıyoruz ki küçük, büyük bütün problemler bizi ilgilendiriyormuş. Eskiden uzaklarda olan depremlere verdiğimiz tepki nasıldı? Gölcük Depreminden sonra depreme bakış açımız nasıl değişti. İşte bunun gibi.
Önce birey, sonra toplum olarak karşılaştığımız her problemde birlik olarak hareket etmeliyiz. Sorunu ilk başta ve derhal çözmeliyiz. Bu problem bankada sıranın bize gelmesini beklerken olabilir, trafikte evimize veya işimize giderken olabilir, çocuğumuzun okulunda, markette, Ermeni veya Kürt sorunu olabilir. Her probleme, tehlikeye veya haksızlığa aynı derecede önem vererek birlik halinde üzerine gidip yok etmeliyiz.
Bizden öncekilerin uğraşmak istemedikleri sorunlar nasıl daha da büyüyerek bizim sorunumuz olmuşlar sa, bizim ilgilenmediğimiz küçücük sorunlar ileride çocuklarımıza daha büyük sorunlar halinde miras kalacaktır.
Uzaktan küçücük görünenler yakınlaştıkça büyür devleşir. Eğitimde,Sağlıkta, Güvenlikte, Hukukta her yerdeki sorunu nasıl olsa biz halledeceğiz. Öyleyse derhal başlayalım.
Acarkent olayına da aynı mantıkla yaklaştığımız için olay büyüdü ve çözülemez hale geldi. Zamanında bu kanunsuzluğa göz yumanlar cezalandırılamadığı için bu hale geldi. Herhalde Acarkent kendi kendine ve bir haftada oluşmadı. Görevliler ne yaptılar? Bu olaydan kaç kişi çıkar elde etti, göz yumanların amirleri neden göz yumdu? Onların üstündekiler neden müdahale etmedi?. . . .
Bu yazıyı sizin bakış açınızı eleştirmek için yazmadım. Toplum olarak esasında hepimiz biraz öyleyiz. Kendi kapımıza gelmemiş problemleri bizim sorunumuz olarak algılamıyoruz. Esasında sonunda problemi yine çözüyoruz ama bedeli daha büyük oluyor.
Saygılar
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.