PDA

View Full Version : Kanal İstanbul (İstanbul'a 2. Boğaz)




malina
27-04-2011, 12:07
Neler oluyor, yazışmak isterseniz :)




seyyah53
27-04-2011, 12:14
Bu konuda sadece şunu yazmak istedim....bunun pek kanal ile ilgisi yok...

Hayaller ne olursa olsun...Bir konunun özü bilinmeden...Baştan peşin peşin 'olmaz','yapamazsınız' ...'Bu bir faciadır' denmemeli...eğer hayal etmeseydik...bu güne kadar yaptıklarımızın hiç birni yapamazdık...

Bunu yazma gereği duymamın sebebi...Bizim millet olarak köstek olmayı çok sevdiğimzidir...

katmer
27-04-2011, 14:12
Ne güzel işte, yeni bir Boğaz en az iki köprü demek. Bu da müthiş rant fırsatı demek... Eh daha ne diyeyim? Yemeye niyeti olanlara afiyet olsun demekten başka birşey gelmiyor aklıma ;)

ttuzunalp
27-04-2011, 14:28
çılgın veya değil türkiyede devamlı projelerin olması gerekiyor babalarımız dedelerimiz istanbulun geleceğini görerek 2 yerine 4 adet köprü yapsalardı şu anda bu kadar trafik olmazdı.
Bu projenin ve başka bir çok projelerin hayat geçirilmesi şart artık istranbul yaşanacak yer durumundan çıktı.

Çılgın proje olarak rantçıların değil halkın yararına olacak projeler çıkmalı anlam veremediğim konu her ay aldığım maaşı daha ben alamadan devlet vergi kesiyor ama zenginler vergi öderken beyanname doldurarak kendisi belirliyor ödeyeceği vergiyi adalete bakarmısınız keşke böyle bir proje çıkarsaydı işte bu çılgınlık olurdu :)
Bu arada yapılacak kanalın her iki yönünede 1 milyar ağaç dikilirse süper olur dünyada eşi benzeri olmaz sevgiler...

Sergüzen
27-04-2011, 22:43
Seçime birbuçuk ay kala, insanlara iyi bir oyuncak. 'Cambaza bak' olayı...

dafni
28-04-2011, 00:19
Yağmur yağdığı zaman insanların öldüğü bir İstanbulda veya Silivride önce başka kanalların açılması gerekirken böyle bir kanalın açılması heralde çılgınlık.

cemo
28-04-2011, 01:02
İstanbulda 2 gün gecirip deliren biri olarak isterdim ki, kanaldan önce trafiğe care bulunsun.
Bu kanal beni 1 saatten önce Taksim den, Alibeyköy e götürür mü:))

Suna
28-04-2011, 07:36
Kanal İstanbul un ne yeri belli , ne amacı, ne maliyeti vs, vs.
Neden böyle belirsiz bir proje ortaya atıldı akp nin korkktuğu ne varki böyle suni gündem yaramaya çalışıyor.
Aklıma "bir bilmecem var çocuklaar" reklamı geliyor.:p
Birde aklıma Hülya Avşar ın "düşünür düşünür ortaya bir laf atarım sonra insanların bu laf etrafında günlerce dönmesini ekranda seyredip kıs kıs gülerim ." sözleri geliyor.

Sarp99
28-04-2011, 08:23
Saçmalık:

1.Bir kuruş getirisi bile olmaz bu kanalın. 1936 Montrö Antlaşması uyarınca Boğazlardan bedava geçen gemilere hiç kimse gel bizim kanalımızdan para ile geç diyemez. Dese bile kimse geçmez.

2.Süveyş Kanalı ve Panama Kanalı ile gemilere binlerce kilometre kazandırılıyor. Bu aptalca proje ile hiçbir gemiye bu şekilde bir avantaj sağlayamazsınız.

3.Yapılacak doğal tahribatı ise düşünmek bile istemiyorum.

katmer
28-04-2011, 08:57
Sevgili Cemo, şu an o trafikte sıkışıp kaldım:) Bu kanalın bize faydası olmaz:)

Sanki Türkiye, bir tek İstanbul'dan ibaret. Bir çılgın projeyle göçü önleseler tam süper olacak.... He bu arada sınav faciası kaynadı gitti.

Vildan Sönmez
28-04-2011, 11:41
1. Boğaz köprüsü Turgut Özal ve " Bir kaset koy dinleyelim Semra Hanım" la anılıyor, 2. de var, 3. yapılsa ne olur. Yetmez tabii, adıyla anılacak çılgın bir şeyler bulmalı..

Oysa terörü bitirdim, işsizliği bitirdim, sınavlar tertemiz, seçimler tertemiz, daha, daha, daha.....
Adını tarihe yazdırmak için başka yollar bulsalar da hepimiz helal olsun desek.

bernacyhn
28-04-2011, 12:24
Sayın Vildan Sönmez, noktası virgülüne kadar katılıyorum sözlerinize. Sevgili katmer'in de söylediği gibi göçü önleseler bütün sorunlar kökünden hallolur. Ama her zamanki gibi amaç sorunları çözmek değil. Hepimiz biliyoruz asıl amacın ne olduğunu, rant sağlamak ve oyalamak. Çılgınmış, pabucumun çılgını..

iooktay
28-04-2011, 12:51
Sayın Sarp99 a bir katkı yapmak isterim. 1936 Montrö Antlaşması uyarınca silah taşıyan belli büyüklükteki gemilerin geçişinde kısıtlamalar var. Yakın zamanda ABD savaş gemilerinin Karadenize geçişini kitabına uydurmak için az ter dökülmemişti. Bu kanal gerçekleşirse Montrö Antlaşmasında söz edilmediği için Türkiye, savaş gemilerinin denetimini de sağlayamaz, geçişleri önleyemez ve özellikle Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerle büyük problemler yaşayabilir.

gossip
28-04-2011, 17:37
bu proje için sadece " NEDEN " sorusu sorulmalı?

Ülke borç batağındayken bu maliyeti neden yüklenelim.

eskimo
28-04-2011, 18:50
Kanal Silivri'de Kınalı civarında yani cezaevine yakın bir bölgede projelendirilmiş !
Bence bu proje;R.Tayyip Erdoğan ve ekibinin bir gün Silivri Cezaevine tıkılma ihtimaline karşı kanaldan çabucak kaçma projesi..
:))))

Proje hakkında ise çok yazılacak şey var ancak en göze batanı R.Tayyip Erdoğan'ın,
bu ülkenin İsanbul Büyük Şehir Başkanı olmaktan ileri gidemediği...

iris41
28-04-2011, 19:17
tansu cilerin zamanında köylere kalkınma adı altında örtülü ödenekten büyük paralar aktı bilmeyen yok sanırım. kastamonu bölgesi secilmişti milet ne yaptı ( halkımız) orda oturuyormuş gibi gösterip ahırı ev muhtarla anlaşıp ikamet ediyormuş gösterip paraları cebe indirdiler . hep devletmi suclu?

hatıpüzümü
28-04-2011, 19:24
Üzerinde derinlemesine tartışılacak çok fazla bir bilgi olmamasına rağmen ve de yüzyıllardır bir hayal olarak kalmaktan öteye gitmeyen bu projeye kökten-muhalefet, zamanında Boğaz köprüsüne nasıl karşı çıktılarsa buna da karşı çıkacaklar ama bu Kanalistanbulun en çok nimetini de yine onlar yiyecekler. 2023 kim öle kim kala ama eğer bu projeyi kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin, emeği geçenleri/geçecekleri canı gönülden kutlarım. En azından Türk milletinin önüne bir hedef koyuyor. Hedefi olmayan milletler bitkisel hayattadır ve geleceği yoktur. Projeye hep destek tam destek.

Uğur-Niksar
28-04-2011, 19:31
Bu iş kanal acmak değil memleketi yabacı sermeye satmaktan başka bir şey değil daha şindiden adamların iştehi kabardi cepede alamadıkları ülkemizi parayla alacaklar bu gafiller memleketi satoyorlar uyun Türkiye

gossip
28-04-2011, 19:51
Üzerinde derinlemesine tartışılacak çok fazla bir bilgi olmamasına rağmen ve de yüzyıllardır bir hayal olarak kalmaktan öteye gitmeyen bu projeye kökten-muhalefet, zamanında Boğaz köprüsüne nasıl karşı çıktılarsa buna da karşı çıkacaklar ama bu Kanalistanbulun en çok nimetini de yine onlar yiyecekler. 2023 kim öle kim kala ama eğer bu projeyi kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin, emeği geçenleri/geçecekleri canı gönülden kutlarım. En azından Türk milletinin önüne bir hedef koyuyor. Hedefi olmayan milletler bitkisel hayattadır ve geleceği yoktur. Projeye hep destek tam destek.

hedef dış borcu kapatmak olsa, işsizliği azaltmak olsa , dışa bağımlılığıı azaltmak olsa sizinle beraberim.

aranızdan kaçınız burada bir boğaz olsa çok işimize yarar , rahat bir nefes alırız diye aklından geçirdi.

bu sadece insanların ağzına bir parmak bal çalmaktan başka birşey değil.
adamın ruhunda ülkeyi bölmek var. orayıda bölmek istiyor. Bölünen yer bir ada olacak. Adalarla ilgili uluslararsı kanunları kaçımız biliyor aceba?

yapılmak istenen bir taşla kuş sürüsünü indirmekten başka bişi değil. Hayatımda duyduğum en BOŞ vaad. Konyaya deniz getircem demekten farksız ?

Körü körüne taraftar olmanın anlamı yok.

Ülkenin elden gitmesine ramak kaldı...

gossip
28-04-2011, 21:29
proje neden İstanbul için?

neden ülkeyi demir ağlarla örerim denmiyor. herkes faydalansın demiyor.

proje neden özelleştirdiğimiz kamu kurumlarını geri almak üzerine kurulu değil?
proje neden daha az vergi almak üzerine kurulu değil?
proje neden daha fazla çevreci olmak üzerine kurulu değil?
proje neden halihazırda var olan sorunları çözmek için değil?
proje neden biz köprüden geçmeyelim elin gemisi beklesin değil?
proje neden halkı depresyondan kurtaracak proje değil?
proje neden çılgın da aklı başında değil?

neden proje???

Sarıcan
28-04-2011, 21:36
2023 kim öle kim kala ama eğer bu projeyi kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin, emeği geçenleri/geçecekleri canı gönülden kutlarım. En azından Türk milletinin önüne bir hedef koyuyor. Hedefi olmayan milletler bitkisel hayattadır ve geleceği yoktur. Projeye hep destek tam destek.

Sn. hatıpüzümü,

Sorunun cevabını mesajınızın içinde kendiniz vermişsiniz. Toplum mühendisliği denilen şey tam da bu işte. Gelin bu tartışmayı 13 Haziran' a kadar erteleyip bugün bizim için güncel olan işşizliği, yoksulluğu, yolsuzlukları, YGS' yi, Ergenekon' u, bir türlü sonuçlanmayan Deniz Fener' i davasını tartışalım. Gündemi değiştirmek için yapılan bu hamleyi boşa çıkaralım. Dediğiniz gibi 2023' e kim öle, kim kala. 13 Haziran' dan sonra bütün hayallerinizi ve hedeflerinizi tartışalım.

Bu konu üzerinde şu anda ve şu günlerde yorum yapmak bu mühendisliği yapanların değirmenine su taşımaktır. 12 Haziran' a kadar kim kanal derse, Kanal7' deki yolsuzluklar mı? Deniz Feneri' mi diye soralım diyorum. Kanal' ı 13 Haziran' da tartışalım. Bakarsınız bir faydasını görürsek bizde destek olur, sizin hayır dualarınıza mazhar oluruz. Ama şu an oyun oynanmaktadır. Milletinde bu oyunla vakit kaybedecek bir dakikası bile yoktur.

Vildan Sönmez
28-04-2011, 23:19
Proje açıklanmasının zamanlaması da ne kadar düşündürücü. Tam da binlerce gencimiz ve ailelerinin sınav sonuçlarını beklediği günlerde. Gündemi değiştirmek ve dikkatleri sınav yolsuzluklarından uzaklaştırmak için mükemmel zamanlama..

malbman
29-04-2011, 05:17
Sayın hatipzümü,
Üzerinde derinlemesine tartışılacak çok fazla bir bilgi olmamasına rağmen ve de yüzyıllardır bir hayal olarak kalmaktan öteye gitmeyen demiş, ondan sonra da alıntıdaki cümlenizle ne olduğunu dahi bilmediğinizi açıkça söylediğiniz bu "şeye" Projeye hep destek tam destek demişsiniz. Aklıma perhiz ve lahana turşusu geldi bir an...

memet
29-04-2011, 06:55
Güzel yurdumda hangi kou olursa olsun herkesin önce karşı çıkıp sonra buna fikrine uygun gerekçeler ürettiği gibi ciddi bir fikir oluşuyor bende. Yazılanlar arasında Montrö sözleşemsi de bana trajikomik bir espri olarak geldi.

Mümkünse çevre etkileri bakımından düşünmeye çağırıyorum herkesi. Aslında önce,"belkide doğrudur iş bir etraflıca araştırmalı durumu" konusuna eğilmeye çağırıyorum. işte bir uzmanın fikri.



ÇILGIN PROJE VE GERÇEKLER

Beni bu köşede hep tozların etkileri veya meteoroloji ile ilgili haberler ile tanıdınız. Ama benim asıl uzmanlık alanım deniz bilimleridir. Uzmanlığım da Türk Denizleri özellikle de Marmara Boğazlar ve İstanbul Haliç'i dir. Yani bu konularda uzmanım, konuşabilirim hem de göğsümü gere gere.

Şimdi gelelim en son proje önerisine. Size çok basit dilde anlatayım. Karadeniz'i bir tatlı su havuzu olarak düşünün. Nedeni de basit çünkü bu havuza giren tüm sular (nehir veya yağmur suyu) tatlı su. Peki o zaman Karadeniz neden tatlı su havuzu değil? Çünkü Çanakkale ve İstanbul Boğazı altından gelen ve belirli eşikleri belirli rüzgar koşulları altına aşan tuzlu ve de dolayısı ile yoğun Akdeniz suları Karadeniz’i bugünkü tuzluluk seviyesine getirdi. Geçmişi o kadar da taze ki en son hali 3500 senelik ve bildik tarihi de 12.000 senecik.

Durduk yerde neden Karadeniz havuzu diyorum değil mi? Karadeniz'i az tuzlu bir havuz diye düşünün hem de Akdeniz'den ortalama 30 cm yüksek. İşte bu nedenle bu havuzun fazla suyu Boğazlardan akar durur ama havuza giren su belli ve doğanın açtığı bu kısıtlı musluktan çıkan su belli. Yani Karadeniz havuzunu boşaltan bir musluk vardı. Ama doğanın yarattığı bir musluk ve dengesini ancak son 3500 senedir sürdüren bir musluk.

Şimdi siz bir ikinci musluk takmayı planlıyorsunuz hem de 25 metre derinlikte, yani musluk sadece Karadeniz'in suyunu Marmara'ya akıtabilecek ama alttan girmesi gereken su bu yeni kanala giremeyecek. Doğanın dengeleri bozulacak ve ne olacak?

Ne olur biliyormusunuz, ah keşke bilebilsek.

Ama her ne olursa hiçbir zaman geri dönüşü olmaz, doğal dengeler bozuldu mu geri dönüş maalesef yok.

Akıl mantık basit. Havuza takılı bir musluk vardı şimdi ikinci musluğu takmayı planlıyorsunuz. Eh iyi de havuza gelen su miktarı artmayacak ki. Yani Tuna, Dinyeper Dinyester siz musluk taktınız diye debisini arttırmayacak ki? Diğer bazı kanalları örnek göstermek demek Karadeniz'in Marmara'nın oşinografik gerçeklerini bilmemek demektir. Böyle bir sisteme sahip bir deniz yerkürede yok, sadece bizde ama değerini bilirsek elbette. Ben talebelerime derslerde Marmara'yı anlatırken onu sağlıklı Akdeniz ve sağlıksız Karadeniz'in astımlı doğan çocuğu derim. Yani doğuştan solunum zorluğu çeken bir deniz ve de dikkat edilmesi şart olan bir deniz. Onu kurtaran Karadeniz'den gelen ve jet akım halinde Boğazdan Marmara'ya çıkan ve 25 metrelik üst tabakayı 3 ayda bir değiştiren Karadeniz suyu. O çıkışta öyle harika işler yapıp alt tabakadaki suyu yukarı çekiyor ki sormayın gitsin. Marmara'ya oksijen pompalayan ise Çanakkale'den gelen alt su. Takın bu sisteme tek taraflı bir musluk ve seyreyleyin olacakları. Ben karada olacaklardan bahsetmiyorum denizdekiler benim uzmanlık alanım.

Başka tarafları da var elbette bence bu proje hiçbir zaman yapılamaz çünkü sınır aşan sular gibi sınır aşan deniz bu, debisi ile rejimi ile oynayamazsınız. Şimdi Almanya Avusturya Tuna'üzerinde muazzam bir baraj kursa suyu akıtmasa ne olur. Karadeniz'in felaketi olur. Altta verilen su bütçesi alt üst olur.

Kiminiz bu hoca da her şeyi biliyor demişsinizdir. Ama ben aşağıda verilen ve Marmara Denizinin bütçesini çıkartan ekibin parçasıydım. İstanbul Boğazının altını 4 defa al bayrak rengi kırmızıya boyayan (Rhodamin boyası ile) ekibin başı idim. Yani İstanbul Kanlizasyon Deşarj projesinin gerçekleşmesinde, Haliç'in temizlenmesinde emeğim, alın terim çoktur. Ve de dediklerim doğrudur. Havuza ikinci musluk takarken havuzun daha hızlı boşalacağını da hesaplamalısınız öyle iki mimara ısmarlama ile olmaz bu işler. Keşke iş, en boy yükseklik ve debi ile hallolabilseydi. Ben size hemen şimdiden diyeyim. Karadenizin su rejimini değiştirirseniz size hesap sorarlar daha da dos doğrusu yaptırmazlar. Hani neden boğaza köprü yaparken 64 metre yapmak zorunda kalıyoruz, 50 yapsak neden olmuyorun cevabı gibi. İşte aşağıda Marmara’nın su ve tuz bütçesi, öyle şappadanak ortaya çıkan bir şey değil, kaç kişinin alın teri var ve bu sistemi sürdüren yegane güç Karadenize giren ama sadece Boğazdan çıktığı hesap edilen tatlı su. O da %95 Tuna suyu, yani Tuna'nın debisi bizim için hayati öneme sahip. Siz durduk yerde Karadeniz havuzuna giren tatlı suyun debisini arttırmadan havuzu tek muslukla boşaltmak yerine bir musluk daha takarsanız sistem alt üst olur.

Aslında bunu anlamak için ne bilim adamı olmak gerek ne de alim, basit havuz problemi hani şu ilk okul çocuklarına çözdürülen cinsten.

Saygılarımla,

Prof Dr A. Cemal Saydam

ODTÜ Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi(Emekli)

Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi

limon
29-04-2011, 09:33
Açıkçası ben de daha proje açıklanır açıklanmaz, daha 1 dakika geçmeden, TV'de abartılı şekilde itiraz edenleri ciddiye almıyorum. Duygusal bir milletiz, iş konusunda bile profesyonel olamıyoruz. Bir şeye itiraz etme sebebimiz "Ama ben O'nu hiç sevmiyorum" olabiliyor.

Bu konuda 3-5 ay sonra yapılacak eleştirileri, araştırmaları, yazıları daha ciddiye alacağım.

Mehmet Bey'in eklediği yazı bence sebepleriyle çok bilgilendirici, ciddiye alınabilecek bir yorum, keyifle okudum. Bu yazı kanalın çevreye etkisini sadece Karadeniz yönünden ele almış. Daha aklımıza gelmeyen kimbilir ne etkiler olabilicektir?

İstanbul'lu olarak, her gün bilmem kaç yük gemisinin boğazdan geçmeyecek olması fikri hoşuma gidiyor. Boğazın güzelliğini seyrederken paslı teneke yığınlarını görmeme fikri de hoşuma gidiyor. Ulaşımın çoğunlukla denizden olduğu, yelken-sörf-kano vb.. su sporlarının yapıldığı bir boğaz çok daha güzel olacak diye düşünüyorum. Her tarafı deniz olan bir ülkede su sporlarına ilginin futbola olan ilginin en azından 1/10'ununu hak ettiğini düşünüyorum.

Bunun kanalla ilgisi yok ama Sarıyer'den Beşiktaş'a, Eminönü'ne, Bakırköy'e, Kadıköy'e, Beylikdüzü'ne vb... deniz taşımacılığının artması halinde kimsenin karadan gitmeyi düşünmeyeceğine inanıyorum. Şimdiki durum içler acısı. 10 yıl beklenmeden denizden ulaşıma ağırlık verilmelidir.

Siyasetçiler Ankara'da olduğundan ve orada da deniz bulunmadığından şimdiye kadar "deniz" kimsenin aklına gelmedi diye düşünüyorum.

Siyasi görüşümü de yanlış anlaşılmamak adına açıklamak istiyorum. Ne Erdoğan ne Kılıçdaroğlu, ne Bahçeli... Hiç birini desteklemiyorum, hiç birini sevmiyorum, zaten eskileri de sevmemiştim. Hep, 'tam istediğimiz gibi yeni birisi çıkıp gelecek' umudundayım. Temiz, dürüst, mütevazi, çalışkan, kültürlü, bağırmaktan sesi kısılmayan, sakin sakin konuşan, konuştuğunu dinleten, sadece laf değil iş üreten vb....

hatıpüzümü
29-04-2011, 10:30
Sayın hatipzümü,
demiş, ondan sonra da alıntıdaki cümlenizle ne olduğunu dahi bilmediğinizi açıkça söylediğiniz bu "şeye" demişsiniz. Aklıma perhiz ve lahana turşusu geldi bir an...

Sayın Malbman, yazdığım yazıdan cımbızla bazı sözleri alarak ne demek istediğimi anlamaya çalışırsanız anlamazsınız. Lütfen yazının bütününü anlamaya çalışın.
TV'de proje üzerine bir tartışma izliyorum. Sıra TMMOB den bir yetkili söz aldı ve ilk sözü şu oldu: 'Bu adamlar 9 yıldır iktidarda niye daha önce düşünmediler de şimdi düşünüyorlar.'' diye başladı ve bir sürü siyasi ergümandan sonra kendi ihtisas alanı ile ilgili bir kaç söz söyledi. Şimdi bir projeye böyle siyasi görüşlerin etkisinde kalarak eleştiriye başlarsanız siz ne kadar uzman olursanız olun inandırıcılığınız olmaz. Bu başlık altında da karşı çıkışların çoğu temel olarak siyasi görüşleri ön plana çıkarıyor. Halbu ki projeyi teknik olarak eleştirsek ve doğruyu bulmaya çalışsak daha iyi olacak. Zaten Başbakan da her türlü eleştiriye ve öneriye açık olacaklarını söyledi. Bunun içinde zamana ihtiyaç var ve projenin ayrıntılarının ortaya çıkması lazım. Ben bu projenin yapılacağına inancım tam ama tartışmanın siyasi boyutta olması ilk başta olumsuz bir görüntü oluşturuyor.

malina
29-04-2011, 11:33
bu projenin yapılacağına inancım tam ama tartışmanın siyasi boyutta olması ilk başta olumsuz bir görüntü oluşturuyor.Bir proje duyurulurken siyasal zamanlamaya dikkat edilirse, karşı çıkışlarda da siyasal taraf olacaktır. Bundan şikayet etmenin anlamı yok.

malbman
29-04-2011, 12:09
Sayın Malbman, yazdığım yazıdan cımbızla bazı sözleri alarak ne demek istediğimi anlamaya çalışırsanız anlamazsınız. Lütfen yazının bütününü anlamaya çalışın.
TV'de proje üzerine bir tartışma izliyorum. Sıra TMMOB den bir yetkili söz aldı ve ilk sözü şu oldu: 'Bu adamlar 9 yıldır iktidarda niye daha önce düşünmediler de şimdi düşünüyorlar.'' diye başladı ve bir sürü siyasi ergümandan sonra kendi ihtisas alanı ile ilgili bir kaç söz söyledi. Şimdi bir projeye böyle siyasi görüşlerin etkisinde kalarak eleştiriye başlarsanız siz ne kadar uzman olursanız olun inandırıcılığınız olmaz. Bu başlık altında da karşı çıkışların çoğu temel olarak siyasi görüşleri ön plana çıkarıyor. Halbu ki projeyi teknik olarak eleştirsek ve doğruyu bulmaya çalışsak daha iyi olacak. Zaten Başbakan da her türlü eleştiriye ve öneriye açık olacaklarını söyledi. Bunun içinde zamana ihtiyaç var ve projenin ayrıntılarının ortaya çıkması lazım. Ben bu projenin yapılacağına inancım tam ama tartışmanın siyasi boyutta olması ilk başta olumsuz bir görüntü oluşturuyor.

Toplamda zaten dört cümle yazmışsınız ve ben de ikisini alıntılamışım. Sanırım % 50'lik bir oran anlama konusunda epey büyük bir oranı ıfade eder.

nuribulduk
29-04-2011, 14:17
Bu proje dışardan bakıldığında bence güzel görünüyor. Ama İstanbul'a bir faydası olurmu olmazmı bilemem, çünkü ben istanbulda yaşamıyorum. Türkiyeye güzel şeylerin yapılması gerekli bunu hangi hükümet yaparsa yapsın desteklerim. önceden tek yönlü bozuk yollardan ankaraya giderdik şimdi dört şeritli süper yollar var. bu hizmeti kim yaparsa yapsın olumlu karşılıyorum. teşekkürler

bir de rant meselesi var. Birileri rant yapacak diye güzel Türkiyemize hiç bişey yapmayalımmı tabiyki insanlar emekerinin karşılığını alacaklar. Aman rant olacak diye oturup balkonda salatalık yetiştirelim. başka bişey yaparsak rant olur :) köprü yol kanal yaparsak rant olur en iyisi salatalık yetiştirelim ama dur oda olmaz bu seferde saksıcı gübreci toprakcı rant sağlar en iyisi oturalım.

lalebruli
29-04-2011, 15:48
Istanbul'a ikinci kanal projesi cilgin degil, gayet guzel bir projedir.
Ayni sekilde viyadukler yoluyla tum Istanbul'u kaplayan otobanlar, bir uctan obur uca metro calismalari da hayal degildir.
Gecekondu mahallelerinin yuksek bedelle alinip toplu parklari, piknik, yuruyus alanlariyla birlikte yasanabilecek siteler olarak o bolge halkina sunulmasi hayal degildir.
Hatta Turkiye uzay Istasyonun'un kurulup aya gitmesi bile cilgin bir proje degildir.

Tum bu ve bunun gibi projeler icin lazim olanlar;

Bu konuda detayli egitim
Bu konu (lar) uzerinde daha once calismis uzman deneyimi
Uzun donem planlama
PARASAL KAYNAK
gereklidir.

Bunlarin olusmasi (ozellilkle de tecrube ve egitim) zaman gerektirdigi icin eger biz de yoksa (ki yok!) disaridan destek satin alinarak (yurtdisinda bunu daha once yapmis ulkelere ihale edilerek) yapilabilir. Bunun icin

DAHA COK PARASAL KAYNAK lazimdir...

Obama ile McCain arasindaki atismayi secim oncesi bir programda dinlemistim.
Obama sosyal reform, bankalar reformu, halk saglik sigortasini konusurken McCain ustune ustune gelmisti Obama'nin "tum bunlar cok para tutar, ekonomi batiyor, kaynagimiz yok, hayal vs... diye"

McCain; vatandasin paraya ihtiyaci oldugunu ve kendi iktidarlari doneminde vergi yukunu azaltip, her yil vergi iadesi yoluyla kisi basina en az $5000 vereceklerini vaad edince Obama'da lafi patlatmisti " Zaten hazinesi tamtakir olan bir ulkede bu parayi nereden bulacaksiniz?"

Hazinesi tamtakir olan bizim ulkemizde, devletin tum kurumlari odenek yetersizliginden durma noktasina gelmisken bu parayi nerden bulacagiz?

Zemin etud calismasi yapilmadan , deprem bolgesinin tam gobegindeki 15 milyonluk bir sehirde ana kitadan ayirip adacik haline getirecegimiz bolgenin uzun donem etkilerini nerden bilecegiz? Bu zamana kadar hicbir uzman yetistirmedigimize gore bunlari bize kim yapacak?

Sasip dusup te para bulur ve bu isleri disaridan satinalirsak , onerilenlerin , yapilanlarin dogrulugunu, guvenilirligini anlayacak kac tane kurum/kisi var?

memet
29-04-2011, 18:11
Aslında ben konuyu şöyle düşünmeye başladım.

Bu boğaz konusu daha önce de konuşulmuştu.
Aslında güzel fikir boğazdaki tehlikeli tanker trafiği azalır.
Bu şey kaça maloluyordur?

Bilim insanları bu işlere ne diyorlar acaba?

Eğitim ve sağlık konularında dünyanın en yoksul ülkeleriyle yarışan, dünyanın onyedinci büyük ekonomisi güzel ülkemde parayı buraya mı harcamalıyız?

AKP gündem yaratmayı ve siyaset yapmayı çok iyi biliyor.

cemo
29-04-2011, 20:22
Sevgili Cemo, şu an o trafikte sıkışıp kaldım:) Bu kanalın bize faydası olmaz:)

Sanki Türkiye, bir tek İstanbul'dan ibaret. Bir çılgın projeyle göçü önleseler tam süper olacak.... He bu arada sınav faciası kaynadı gitti.

Niyet, kaynatmak değil mi zaten:))
Bak, kaynadı gitti sorunlar. Şimdi neyi konuşuyoruz. İstenilen de bu değil mi.
Bunca sorun neyle kaynatılır, buyurun kanala:))

aygün
29-04-2011, 21:24
Yanlış hatırlamıyorsam çalışanların ücretlerine talep ettikleri, bir parça nefes almalarını, hani biraz bellerini doğrultmalarını sağlayacak üç kuruşluk zammı hükümet kaynak olmadığı
gerekçesiyle reddetmişti. İstendiğinde bulunabiliyormuş demekki:(

Yaylacı
29-04-2011, 21:54
İstanbul'a ikinci kanal projesi yapım ve imalat konusunda çılgınlık değil fakat doğal denge bakımından çılgınlık, hem de büyük çılgınlık. Konusunda uzman olan "memet" arkadaşımız denizlerdeki doğal dengeyi elinden geldiğince anlatmıştı. Biliyorsunuz İstanbul boğazında iki türlü akıntı var, biri Karadenizden Marmaraya üst akıntı, diğeri Marmaradan Karadenize alt akıntı. İki deniz arasındaki bu akıntı alışverişi orada o bölgede kendine has bir doğal denge oluşturmuş, balık ve diğer deniz canlılarının çeşitliliğini sağlamıştır. Deniz canlılarının çeşitliliği karasal canlı türlerinin çeşitliliğini ve özelliğini sağlamıştır. Şimdi biz ikinci bir kanalla ( sadece Karadenizden Marmaraya ) yapay bir üst akıntı oluşturacağız. Acaba kanal bittikten sonra artık hamsi yiyebilecekmiyiz, diğer balık türlerini görebilecekmiyiz, buna bağlı olarak Marmara bölgesinin karasal çeşitliliğini görebilecekmiyiz, denizlerden gelen nem oranı ve buna bağlı olarak ılıman iklimi bulabilecekmiyiz, aynı zamanda biz su kanalı açmamış olacağız rüzgar tüneli de açmış olacağız. Memet hocamızın dediği gibi Karadenize ikinci bir musluk takmakla tatlı su getiren nehirler, dereler, ırmaklar tuzluluk dengesini sağlayabilecek mi? Ya Karadeniz Ege ve Akdeniz gibi daha tuzlu hale gelirse ne olacak, bana göre Karadeniz ve Marmara çevresindeki iklimi de etkileyeceğiz. Arkadaşların yazılarında söz ettikleri gibi bu ikinci kanalın İstanbul'a daha doğrusu Türkiye'ye getirisi nedir, ne fayda sağlayacak? Kanaldan çıkarılacak olan toprak ve molozlar nereye aktarılacak, nerde yığınlanacak( teklif etmek lazım çok mükemmel bir yapay dağ yapılarak ağaçlandırılırsa işte size proje)? Bekleyip göreceğiz, konulara bu bakımdan yaklaşmak daha iyi sanırım, siyaseti bulaştırmadan mantıklı düşünmek lazım.

gossip
29-04-2011, 22:55
dubai gibi paçamızdan para aktığı zaman bu projeyi tartışmaya başlayabiliriz.

insanlar içinde yaşadığı ülkenin zor durumda olduğunu görmeden bu proje çok iyi olur diyor.
Buna ayranın yok içmeye atla gidersin gezmeye derler.
Pişmiş aşa su katmak, havanda su dövmek , ekmek bulamazsan pasta ye demek.
Yeni boğaz yerine önce Çanakkale boğazına köprü yapılsın.

gossip
30-04-2011, 00:24
Konusunda uzman olan "memet" arkadaşımız denizlerdeki doğal dengeyi elinden geldiğince anlatmıştı.

yazılanları dikkatli okumak gerekir :) Memet bey uzman değil, uzman görüşünü aktaran kişi



Kanaldan çıkarılacak olan toprak ve molozlar nereye aktarılacak, nerde yığınlanacak( teklif etmek lazım çok mükemmel bir yapay dağ yapılarak ağaçlandırılırsa işte size proje)?



Proje istiyorsan İzmir'in Yamanlar dağı ben kendimi bildim bileli çıplak. Orayı ağaçlandıralım.



Bekleyip göreceğiz, konulara bu bakımdan yaklaşmak daha iyi sanırım, siyaseti bulaştırmadan mantıklı düşünmek lazım.

projeyi siyasi malzeme olarak sunarsan siyasi açıdan bakarız :)

xiphos
30-04-2011, 01:09
bir de rant meselesi var. Birileri rant yapacak diye güzel Türkiyemize hiç bişey yapmayalımmı tabiyki insanlar emekerinin karşılığını alacaklar. Aman rant olacak diye oturup balkonda salatalık yetiştirelim. başka bişey yaparsak rant olur :) köprü yol kanal yaparsak rant olur en iyisi salatalık yetiştirelim ama dur oda olmaz bu seferde saksıcı gübreci toprakcı rant sağlar en iyisi oturalım.

sayın nuribulduk malesef bazıları korkularını yenemediği sürece bu ülkenin kaderi yerinde oturmak olur.

aygün
30-04-2011, 14:25
Öncelikler karıştırıldığında, yani diyeceğim şu ki; bilmem kaç milyon insanın açlık sınırında yaşadığı, açlıktan bebeklerin öldüğü, dershane borcunu ödeyemediği için insanların hapse, intihara sürüklendiği bir ülkede eh, ayranı yokken içmeğe.............de derler, şüpheli de bakarlar, böyle çılgın projelere.

çılgınlık mı dedim, İstanbul' da binalar depreme dayanıklı hale getirilsin, çılgın bir deprem projesi üretilsin o zaman bakarız.

Sarıcan
30-04-2011, 14:54
Profilinde tarihçi yazan birinin Cumhuriyet' in kazanımlarını yerinde oturmak olarak görmesi olsa olsa inkarcılık olur. Üstünde oturduğunuz koltuk Cumhuriyet kazanımlarının size sunduğu en büyük olanaktır. Kıymetini bilin ve çarpıtmadan sulandırmadan gelecek kuşaklara devrini sağlayın. Eğer bugün gelinen noktadan şikayetiniz varsa geri dönüp 60 yıldan beri bu memleketi hangi zihniyetin buraya taşıdığını eleştiriniz.

İlk mesajımda da belirtmiştim. Gelin bu tartışmaları 12 Hazirandan sonra yapalım. Nasıl olsa 2023' e kadar bolca vakit var. Bu memleket için yapılan her olumlu işe ve olumlu yatırıma olsa olsa teşekkür ederiz. Gerçi teşekkür etmeye bile gerek yok, çünki yönetime talip olanların asli görevi bu ülkenin çıkarlarını korumak ve kendisine bırakılan mirası bir sonraki kuşağa daha ileriye götürülmüş olarak devretmektir.

Üzerinde yaşadığımız doğa ellerinizde bulunan tapulara göre sizin mülkiyetinizde gözükse bile bizden bir kaç kuşak sonraki torunlarımızın emanetidir. Canınızın istediği gibi har vurup harman savuramazsınız. Geçmişe bakarken bir tek şeker fabrikalarının yurt sathına nasıl yayılmış olarak yatırım yapıldığına bakarsanız, ülke kaynaklarının hakça bölüşümü ve kaynakların israf edilmeden nasıl kullanıldığını görürsünüz. Ama size kimse sormuyor, Amerikan Cargill firması ile ortak olarak bu ülkedeki şeker sektörünü batırdınız diye. Türk köylüsü şeker pancarı üretemiyor, istihdam yaratamıyor, mevcut şeker fabrikaları kapanıyor. Ne için? Amerikan Cargill Türkiye' yi daha iyi sömürsün diye.

Hayat sadece Istanbul ve yakın çevresinde dönmüyor. Anadolu elden gidiyor farkında mısınız? Ama ne gam! bazı zihniyetler geçmişte de mandacılık için mücadele etmişti. Manda zihniyeti ile yaşamak ağırınıza gitmiyorsa hiç bir şey demiyorum. Gelin Kanal' a alkış tutalım. Panama' nında kanalı var. Ki bu kanal gemilerin Amerika gibi bir kıtanın etrafını dolaşmasını ortadan kaldırıyor ve alternatifi de yoktur. Yani hem bir mantığı var hem de geçilmesi zorunlu. Her halde Panama halkı refah ve kalkınmışlık olarak zirvededir. Bir bilen varsa Panama' daki gelir dağılımını bir anlatsa da öğrensek. Ya da kanalın yönetimi ve mülkiyeti kimin elindedir?

Ama size kızamıyorum da. Çünki insanlar layık oldukları şekilde yönetilirler.

aygün
30-04-2011, 15:09
Tebrikler sayın Sarıcan...Bunun üstüne daha ne denir bilemiyorum.

xiphos
30-04-2011, 16:46
tarihçiliği işin içine katmadan ayrıca taraf olmadan bir yorumda bulundum ancak projeyi siyasi bir tartışma haline getiren arkadaşlar içlerindeki kini nefreti burada( yani projenin çevreye vereceği zararları veya katacağı güzellikleri burada tartışmamız fikir alışverişinde bulunmamız gerekirken) gündelik hayatta olduğu gibi kusmaktalar. bunları kınamakmı asla eleştirmekmi asla, öncelikli olarak amacımız bu insanlara böyle bir projenin ilk olarak dillendirilmediğini, osmanlı döneminde de bir çok kez gündeme geldiğini belgelerle ispatlamakki tarihe merakı olan arkadaşlar sultanahmetteki osmanlı arşivlerinden şu anda çok popüler olan bu belgeleri çoğaltabilir osmanlıcaları varsa el verdiği kadar çevirip okuyup anlayabilirler. ayrıca merhum bülent ecevit dönemindede bu proje gündeme gelmişti. bunları burda tekrar tekrar anlatmaya gerek yok tvlerde yeterince bu konular tartışılmakta.

burada hepimiz birbirimizin bilinçlenmesine yardımcı oluyoruz ve olmak zorundayız bu sitenin ana amacı bu insanların zıtlıklara düşeceği konulardan uzak bir site siyaset yapılmayan bir site ancak insanları aşşağılarmış gibi ünvanlarını kullanıp küçümsemek kimsenin haddine değil bunuda belirtmek isterim. böyle bir projenin aç kalan insanlarla yetimlerle öksüzlerle köylüyle ilişkilendirilmesi tek kelimeyle abesle iştigal hele bir de projeyi desteklemeyi bırakın projeyi olumlu oalrak görmekle mandacılık arasındaki bağ nasıl kuruluyor onuda anlamış değilim. bu ülkede yıllarca ülkeye tek bir çivi çakmadan gelip geçen hükümetleri bu ülkenin tarih hafızası kötü olan insanlarına hatırlatmak gerekir.

küllerinden kurulduğumuz osmanlı devletindede İSTEMEZÜK'çüler vardı bilenler bilir 17.18. ve 19. yüzyıllarda devletin duraklama ve gerileme devirlerinde yapılan reform hareketlerine ne olursa olsun önünü görmeden sorgulamadan itiraz eden. atalarımız sonuçta kimisi çılgın kimisi İSTEMEZÜKçü ve bizlerde torunları!

Sarıcan
30-04-2011, 17:37
İlk mesajımda da belirtmiştim. Gelin bu tartışmaları 12 Hazirandan sonra yapalım. Nasıl olsa 2023' e kadar bolca vakit var. Bu memleket için yapılan her olumlu işe ve olumlu yatırıma olsa olsa teşekkür ederiz.

Bu tartışmalar için bolca vaktimiz var. İstemezük te demiyoruz. Toplum mühendisliği yapıp gündem belirlemeye çalışmayalım. 2011-2012-2013-2014 ' ün sorunları üzerinde tartışalım şimdi.

Daha sonra ömrümüz yeterse Kanal içinde bir fizibilite tartışması açarız. Osmanlı dönemindeki kanal fikrini de tartışırız, günümüzdeki teknolojik birikimimizle bugünü de tartışırız. aklımıza yatarsa ve ülke için faydası varsa bizde destekleriz o zaman.

Şimdi gündeme getirip problemlerin üzerini bir pelerin gibi örtmek için kullanmayalım. Osmanlı' nın küllerinden bugüne hangi zorluklardan geçerek geldiğimizin bilincindeyseniz söyleyecek sözüm yoktur. Bu ülkeye tek bir çivi çakmadan bu ülke nasıl var oldu acaba?

Bence bugün insanlar şunu sorgulamalı 10-15 yılda yapılanı bu kadar har vurup harman savuırduğumuz halde bugün nasıl hala ayaktayız?

S Güngör
30-04-2011, 17:45
Akp düşmanlığından başka bir rengi olmayan yorumlar yüzünden akpci olasım geliyor. Sığ olmayalım bu kadar bence.

Tanker trafiğinden kurtuluyorsa istanbul ben bunu desteklerim. Ama mesela geçen şöyle birşey duydum. Tanker trafiğini azaltmanın başka yolları da varmış, samsun ceyhan petrol boru hattı mesela güzel bir çözümmüş. Bu imkanımız varken bu çılgın projeye gerek var mı diye şüpheye düştüm.

Sonra bir de karadeniz sahilinde projenin bir de konut ayağı var. Ona tamamen karşıyım. Doğaya yeterince zarar verdik zaten.

Bu projeye destek veresim gelmiyor. Ama sırf yorumlara inat karşı çıkmak da istemiyorum. Akp ulaşımda büyük mesafeler aldırdı Türkiye'ye. Uçağa binmek eskiden bu kadar ucuz ve kolay değildi mesela. Thy almış başını gidiyor. Diğer şirketlerin girişi rekabet ortamı yarattı. Ayrıca kemalistlerin elinde kalmadığı, özelleştirildiği için mutluyum. Hızlı tren yapımı büyük bir hızla devam ediyor. Deniz otobüsleri gereken düzeyin çok altında ama çok büyük gelişmeler var.(ido'da özellikle)

Yani evet akp sütten çıkmış ak kaşık değil. Özellikle belediyelerde sırf "bizden" diye ehil olmayan insanları göreve getiriyorlar. Buna çok öfkeleniyorum. Ama öncekileri de biliyorum. Ve bir daha da denemek istemem. Türkiye şartlarında çıkabilecek en iyi parti akp. İnsan kaynaklarımız bu kadar çünkü.

aygün
30-04-2011, 17:48
böyle bir projenin aç kalan insanlarla yetimlerle öksüzlerle köylüyle ilişkilendirilmesi tek kelimeyle abesle iştigal

Sizden daha bilimsel bir tarz beklerdim. Ben kendi adıma ne düşündüğümü nedenleriyle birlikte ortaya koydum. Siz de fikirlerinizi benimkileri çürütecek şekilde açıklamayı tercih etmeliydiniz.
Yoksa yukarıda alıntıladığım cümlenize benzer ifadeler öznel ifadelerdir ve yanlızca sizi bağlar.

Nefret kusmak falan demişsiniz. Her şeyi kabullenmek sevmek, yanlış gördüğünü eleştirmekse nefret etmek mi oluyor size göre?
Ben sevdiğim insanları, dostlarımı da yüzlerine karşı eleştiririm. Onlar da aynı şekilde. Böylece birbirimize dürüst davrandığımızı , duygularımızın iki yüzlülükten uzak olduğunu kanıtlamış, bağlarımızı daha bir sağlamlaştırmış oluruz.

Eleştiri gelişimin dinamiğidir ve her şey bir yana; ileri demokrasiden vaz geçtim, bildiğimiz demokrasilerde insanların, düşüncelerini ifade özgürlüğü vardır ve karşı fikirler nefret, düşmanlık şeklinde algılanmaz.
Karşı fikirlere de bu denli gergin, tahammülsüz tepkiler verilmez.

Şimdi bir kez daha kin ve nefret konusunu düşünün bence.

xiphos
30-04-2011, 18:49
Hayat sadece Istanbul ve yakın çevresinde dönmüyor. Anadolu elden gidiyor farkında mısınız? Ama ne gam! bazı zihniyetler geçmişte de mandacılık için mücadele etmişti. Manda zihniyeti ile yaşamak ağırınıza gitmiyorsa hiç bir şey demiyorum. Gelin Kanal' a alkış tutalım.
Ama size kızamıyorum da. Çünki insanlar layık oldukları şekilde yönetilirler.

eleştiriyi bende severim en yakınlarımı sevdiklerimi elbette eleştirerek gelişmelerinde katkı sağlamaya çalışırım ama körü körüne eleştiri bu yaptığımıza denir sayın aygün.

burdaki eleştiriler konu başlığını farklı yere kaydırmakta malesef, boğaz diyoruz ne olur diyoruz etkileri getirileri götürüleri nelerdir diyoruz, siyasi komplo deniyor eksikliklerin üstü örtülüyor deniyor. demokrasi demokrasi diyoruz ama burda projeyi destekleyen bir kişi çıksa siyasi bir etiket yapıştırmaktan kimse çekinmiyor bumudur demokrasi? demokrasi tarihimizi araştırırsanız ülkemizin ve haliyle halkımızın bu açıdan çok geride kaldığını görürsünüz.
burda herkes istediğini söyleyebilir ancak insanları ithamlarla yargılamak kimsenin haddine değil. sabit fikirleri dışındaki herhangi bir fikirde olanları vatana ihanet ediyormuş gibi görmek veya göstermek kimseye yakışmaz.

burası hepimizin ülkesi ve umarım bu konuda da ülkemiz için en hayırlısı neyse o olur herkese saygılar.

malina
30-04-2011, 19:56
insanları ithamlarla yargılamak kimsenin haddine değil.

Söylediğinize kendiniz de uyun olur mu?

lalebruli
30-04-2011, 20:49
Onu bunu bilmem de sayin Sarican, o erikleri kaldirmassaniz profil resminizden ben bilgisayari yiyecem yakinda....

aygün
30-04-2011, 21:29
yaptığımıza yaptığınıza demek istediniz sanırım.

Hayır sayın xiphos, körü körüne bir eleştiri değil, sadece yazdıklarınızdan sonra bana cevap hakkı doğduğunu mesajları tekrar dikkatle incelediğinizde farkedeceğinizi sanıyorum, umuyorum.

memet
30-04-2011, 21:51
"bildiğimiz demokrasilerde insanların, düşüncelerini ifade özgürlüğü vardır ve karşı fikirler nefret, düşmanlık şeklinde algılanmaz.
Karşı fikirlere de bu denli gergin, tahammülsüz tepkiler verilmez."

Aynı kanıdayım. Birisiyle bütünüyle farklı fikre sahip olabilirim. Birisi Benim zaten oy vermediğm partilerden herhangi birine üye olabilir. Oy verebilir destekleyebilir. Sırf o söyledi diye fikrine karşı çıkmam. Önce doğrumu diye değerlendirmem gerekir.
Belki ben bütünüyle yanılıyorumdur. Herkes fikrini açıklar buna önce itiraz edip sonra argüman oluşturulmaz. Konu içeriği her ne ise karşı fikirler sunulur.
AKP dedi diye yanlıltır diye bir mantık yok. CHP iktidarında neler olduğunu unutanlar varsa cezaevlerini ben unutamadım mesela. Siyaset deyince benim aklıma bu geliyor.
Gündemi yarattı Erdoğan. Hepsi bu aslında da. Ülkemizde unutulan demokrasi geleneğinin
ne kadar gerekli olduğuna dair bir tartışamaya ihtiyacımız olduğuna işaret ediyor yazılanlar.

Siyaset ise eksen heykel yıklıyor mesela itiraz edenleri göremiyorum. Eksen demokratlık olmalıydı.
İçim acıyarak, ülkemizde yok demokrasi. Demokratlar. Öldü hepsi. Yok oldu.

aygün
30-04-2011, 22:08
Ah ah ah kanayan bir yaraya öyle güzel parmak bastınız ki sayın memet...Ve sanırım biz konuşmayı da tartışmayı da kavramların anlamlarını özümsememş oarak yapıyoruz ve doğal olarak konu tıkanıyor. Siyast yapmaktan dem vuruluyor hatta suçmuş gibi yaklaşılıyor.
Allah aşkına siyaset nedir bir kere. Siyaset yaşamın her anında var olan, yaşayan bir şey.
Yaşadığım toplumda olup bitenleri izlemek, sorgulamak, anlamaya çalışıp irdelemk sorumluluğu da siyasettir ve bunun nesi yanlış ya da kötü?

Son olarak diyeceğim şu ki; galiba bizim kavramlarla sorunumuz var. Onları ya yok sayıyoruz
ya da içini boşaltıyoruz. Egolarımız tatmin olsun diye... Yazık ve bu çok tehlikeli bir şey.

Peki nasıl anlaşacağız biz?

sındırgılı
30-04-2011, 22:53
Gündem mi dediniz ?
Amacım, politika değil; sadece rakamlar ile gerçekleri sizlere iletmek.

Yaylacı
30-04-2011, 22:59
yazılanları dikkatli okumak gerekir :) Memet bey uzman değil, uzman görüşünü aktaran kişi




Proje istiyorsan İzmir'in Yamanlar dağı ben kendimi bildim bileli çıplak. Orayı ağaçlandıralım.




projeyi siyasi malzeme olarak sunarsan siyasi açıdan bakarız :)
Türkiye için, bu vatan için yapılan tüm güzellikleri desteklerim, siyasi parti gözetmeden kim ülke yararına çalışıyorsa ondan yanayım. Ben parti marti anlamam, tüm siyasi partilerin yapmış olduğu seçim çalışmalarına da karşıyım, trilyonlar seçim uğruna sokaklara saçılıyor, ne için kim için kimler için. Seçim çalışmalarının böylesini ancak Türkiyede görürsünüz, bir oy almak için binlerce takla atan insanları ancak Türkiyede görürsünüz, insanlar için çalışmayıp kendi ideolojilerini sürdürmek, siyasi görüşlerinin devamını sağlamak için elinden gelen çabayı sarfeden insanları ancak Türkiyede görürsünüz. Seçim var diye insanları oy uğruna kandıranları da Türkiyede görürsünüz. Bu güzel sitede siyasi düşünceleri savunmak, anmak ve eleştirmek hoş birşey değil, bu site doğa severlerin sitesi, bu tür polemiklerden uzak durmak gerekir.Ayrıca "çılgın proje" denilen kanal projesine de karşıyım, ağaçlandırma yapılacaksa sadece İzmirin dağları değil, doğuda yer alan bir çok dağ çırılçıplak, onlarıda düşünmek lazım. Ben kanal yapılacaksa ordan çıkarılan hafriyatın nasıl değerlendirileceğini düşünerek yapay dağ ve ağaçlandırılmasından söz etmek istemiştim, yoksa projeyi desteklediğimden değil, yanlış anlaşılmasın. Memet bey yazının alıntı olduğundan söz etmediği için ve kendisinin açıkça hangi mesleğe sahip olduğunu bilmediğim için kendisini deniz bilimleri uzmanı olduğunu sanmıştım, özür dilerim. Ben bir Fizikçiyim, doğaya karşı aşırı ilgim var, çevre kirliliği, doğal ortamların yok oluşu beni derinden üzer. Saygılarımla...

gossip
30-04-2011, 23:15
Galiba bizim ülkede olmayan en önemlişey Devlet politikasıdır.
Hükümetler hep devlet sanılıp hükümet politikaları devlet politikasıymış gibi insanlara yutturuldu bugüne kadar.

amerikanın bugün hala dünyaya egemen olmasının arkasında yatan şey devlet politikasının olması. Hangi lider gelirse gelsin o doğrultuda hareket eder.Bizim ülkemizde her hükümet kendi devletini kuruyor. Ülkenin ve halkın ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmesi gerekirken kendi dünyasını kurmanın hayaliyle ülke yönetiyor.

diyeceksiniz , bunun projeyle ilgisi yok. tabiiki var.

Devlet politikalarımız olsaydı , acil ihtiyaç listesinde olmayan bir proje çılgınlık olarak adlandırılmaz delilik olarak adlandırılırdı.

yukarıda bir arkadaşımız yollardan uçaklardan falan bahsetmiş.Özel sektörün yapabildğini devlet neden yapamaz. yapamıyormuş gibi lanse edip satışın legal hale gelmesinin önünü açıyorlar.
Sadece şöyle bir atasözüm olabilir " minareyi çalan kılıfını hazırlar"

Sarıcan
01-05-2011, 11:18
Bu memleket için yapılan her olumlu işe ve olumlu yatırıma olsa olsa teşekkür ederiz. Gerçi teşekkür etmeye bile gerek yok, çünki yönetime talip olanların asli görevi bu ülkenin çıkarlarını korumak ve kendisine bırakılan mirası bir sonraki kuşağa daha ileriye götürülmüş olarak devretmektir.

Genel tavrım budur. Yaptığım hiç bir eleştiriyide sadece karşıt görüşlü olduğum için yapmam. Mesela IMF' le anlaşma yapılmamasını tüm kalbimle destekledim. Ama Deniz Feneri yolsuzluğunu ve bu yolsuzluğun soruşturulmamasını hiç bir zaman kabullenemedim.

bu ülkede yıllarca ülkeye tek bir çivi çakmadan gelip geçen hükümetleri bu ülkenin tarih hafızası kötü olan insanlarına hatırlatmak gerekir.

Asıl bu eleştiriye dikkat etmek lazım. Hatta daha ileri giderek bu karşıt görüşlüğü 1938 sonrası yapılan siyasi faaaliyetleri eleştirmeninde ötesine götürüp (Ki bu dönem sonrası yapılacak eleştirilerin bir çoğuna parti farkı gözetmeksizin katılabilirm de)

Thy almış başını gidiyor. Diğer şirketlerin girişi rekabet ortamı yarattı. Ayrıca kemalistlerin elinde kalmadığı, özelleştirildiği için mutluyum.

partileride bir yana bırakıp bugün elde ettiğimiz tüm kazanımları inkar edip böyle bir örnekleme yapılabiliyorsa başka bir şey söylemiyorum.

Bakın bu linkte (http://www.saadet-pendik.org.tr/haber/idonun-ozellestirilmesine-karsiyiz) IDO' nun özelleştirilmesine karşı çıkan ve eleştiri yapan birileri daha var. Halkın çıkarlarını gözetmek için siyasi görüş farketmiyor. Aynı linkte "milletin görüşü" diye slayt olarak bazı eleştiriler daha var isterseniz onlara da bir göz atın.

Özelleştirmelerle stratejik bütün kurumlarımızın elimizden nasıl uçup gittiğini ve bunun doğuracağı sonuçları herhangi bir uluslararası savaş veya ülkemiz üzerinde oynanacak bir emperyalist oyunda acımasızca göreceğiz ama iş işten geçmiş olacak. Bu ülke İstiklal savaşını henüz özelleştirme hışmına uğramamamış Posta İdaresi' nin telgraf düzeneği ile kazanmıştır. Unutan varsa hatırlatmak isterim. Bugün yatak odaları bile dinlenebilmektedir.

Çılgın proje için bir ağabey eleştirisi. Bari bunu ciddiye alın. Ben eleştirdiğim zaman farklı algılıyorsunuz.

burdaki eleştiriler konu başlığını farklı yere kaydırmakta malesef, boğaz diyoruz ne olur diyoruz etkileri getirileri götürüleri nelerdir diyoruz, siyasi komplo deniyor eksikliklerin üstü örtülüyor deniyor. demokrasi demokrasi diyoruz ama burda projeyi destekleyen bir kişi çıksa siyasi bir etiket yapıştırmaktan kimse çekinmiyor bumudur demokrasi? demokrasi tarihimizi araştırırsanız ülkemizin ve haliyle halkımızın bu açıdan çok geride kaldığını görürsünüz.
burda herkes istediğini söyleyebilir ancak insanları ithamlarla yargılamak kimsenin haddine değil. sabit fikirleri dışındaki herhangi bir fikirde olanları vatana ihanet ediyormuş gibi görmek veya göstermek kimseye yakışmaz.

207742

Ama yine söylüyorum, bugün Kanal' dan daha güncel tartışılacak sorunlar var. Bunları daha sonra tartışalım.

kazanlik
02-05-2011, 18:41
51.mesajdaki alintinin kaynagi nedir? sozcu gazetesi mi? Oda tv mi?

ayazkentli
02-05-2011, 19:53
Bu açılması düşünülen kanal'dan,

1). Abd donanmasının nüklüer silahlı gemileri, rahatlıkla Karadenize geçiş yapabilir'mi?
2). Eğer geçerse, Rusya Türkiye'den bu geçişin engellenmesini isteyebilir'mi?
3). Türkiye engellemez ise, Rusya bunu savaş sebebi sayabilir'mi?
4). Yeni kanal, Rusya'nın işine gelir'mi, gelmez'mi?

Tv.ler'de konuşan bazı uzman ünvanlı kişiler " Bu kanal, Rusya'nın petrol tankerlerinin geçişine kolaylık sağlayacağı için, Rusya işine geliyor ve bu proje'ye sıcak bakıyor, destek veriyor" diyor'lar.

İyi'de, Abd donanması sık sık Karadenize açılırsa, bu durum yine Rusya'nın işine gelecek'mi? Bu konular'da konuşanı duymadım.

Kanal'ın statüsü ile Boğaz'ın statüsü farklı olacağı için, böyle bir durumda neler olur arkadaşlar? Bilgisi olan paylaşır'mı?

Sarıcan
02-05-2011, 20:09
51.mesajdaki alintinin kaynagi nedir? sozcu gazetesi mi? Oda tv mi?

Mesajın altında alıntı yapılan adres yazılı. Link ise tıkladığınızda açılan site. Özellikle bu sitelerin eleştirilerini koydum. Adreslere girip hangi siteler olduğuna bakabilirsiniz.

Sarıcan
02-05-2011, 20:12
Bu açılması düşünülen kanal'dan,

1). Abd donanmasının nüklüer silahlı gemileri, rahatlıkla Karadenize geçiş yapabilir'mi?
2). Eğer geçerse, Rusya Türkiye'den bu geçişin engellenmesini isteyebilir'mi?
3). Türkiye engellemez ise, Rusya bunu savaş sebebi sayabilir'mi?
4). Yeni kanal, Rusya'nın işine gelir'mi, gelmez'mi?

Tv.ler'de konuşan bazı uzman ünvanlı kişiler " Bu kanal, Rusya'nın petrol tankerlerinin geçişine kolaylık sağlayacağı için, Rusya işine geliyor ve bu proje'ye sıcak bakıyor, destek veriyor" diyor'lar.

İyi'de, Abd donanması sık sık Karadenize açılırsa, bu durum yine Rusya'nın işine gelecek'mi? Bu konular'da konuşanı duymadım.

Kanal'ın statüsü ile Boğaz'ın statüsü farklı olacağı için, böyle bir durumda neler olur arkadaşlar? Bilgisi olan paylaşır'mı?

Zaten istenilen bu. Seçime giderken kimse yolsuzluk, yoksulluk tartışmasın, böyle havadan sudan meselelerle şu 45 gün geçsin diye yaratılmış suni gündem.

sındırgılı
02-05-2011, 20:19
Sayin Kazanlik,
Sozcu Gazetesi okumak ya da Oda Tv seyretmek sucmu oldu ?

Ya da, hersey gullistan guzellik demek mi dogru :(

Sarıcan
02-05-2011, 20:25
Ben o linkleri özellikle seçtim. Böyle bir soru geleceğini tahmin ediyordum çünki. Eleştiren kendi yetiştikleri ve içinden çıktıkları ocak. Ama o ocağın bir özelliği vardı, her zaman antiemperyalist bir söylemleri vardı. Zaten bütün mesele de bu ayrımda düğümleniyor. Yapılan eleştiride de bu fark gündeme getiriliyor.

kazanlik
02-05-2011, 20:46
uzgunum ama 51. mesajda link goremiyorum.
Isteyen istedigi gazeteyi tabi ki okuyabilir.

ancak yukaridaki tabloya bakip insanin dehsete dusmemesi mumkun degil. benim anlamadigim nasil oluyorda hem ekonomimiz surunuyor hemde cumhuriyet tarihinin nisan ayi ihracat rekoru kiriliyor. nasil oluyorda enflasyon tek hane ve buyume iki hane,? nasil oluyorda krize ragmen buyuyen 3. ulke oluyoruz. ? nasil oluyorda dunyaya `one minute` ve `uno minute ` diyebiliyoruz.

2002 de borcum 100 lira bile degilken bugun 100binlira , bu benim ekonomik acidan coktugumu degil BUYUDUGUMU gosteriyor. tabloyu nasil okudugunuza bagli.

Son 8 yili bu kadar buyuk kayip olarak gormenize dogrusu uzuldum. bos yere 8 yilinizi zehir etmissiniz.

Sarp99
02-05-2011, 20:51
51.mesajdaki alintinin kaynagi nedir? sozcu gazetesi mi? Oda tv mi?

Benzinin litre fiyatını görmek için herhangi bir benzincinin önünden geçmek, et ve ekmek fiyatı için bakkala, markete gitmek, dış borç, borç faizine giden para, cari açık, bireysel kredilerin toplamı için de TCMB web sitesine bakmak yeterli.

Özür dilerim bakmak dedim ama bakmakla kalmayıp görürseniz daha da iyi olur. Belki de bu sayede, 10 milyarca USD harcanacak bir projeyi(!) bir iki gazetenin sığlığında değerlendirmezsiniz.

sındırgılı
02-05-2011, 21:03
Tabii ki ihracatimiz super hizda (katliyarak ) artiyor.Fabrikalarimiz, full calisip katma degeri cok yuksek urunleri ihrac ediyor.(Ya da ara mal uretip satiyoruz )
Tabii ki, enflasyon degerlerine baz alinan gercek ihtiyac maddeleri katilmaz ise o da dusuk gozukuyor.
Borc, yigidin kamcisi......( Borclu oldugunuz kuruma bagli ) (satin alinan, Yabanci sermayeli bankalari goz onune almayin lutfen :) )
One minute de ayri bir muamma :(
Davulun sesi uzaktan hos gelirmis.......
Ha, bir de bogazin iki yakasini birbirine bagliyan devasa Muzumuz oldu.....
Ye, ye bitmez.........
Buda, kalkinmamizin vergilerle bize donecek olan katma degeri....
Daha ne diyeyim. Bundan onceki Iktidarlarinda ak kasik olduklarini dusundugumu sakin aklinizdan gecirmeyin.
Bu, cok yillik bir proje ve de uygulamada sona gelindi.......
Allah, Turkiyeyi ve de Turk Ulusunu korusun....

ensar
02-05-2011, 21:50
Sevgili Arkadşlar,

Önce İşin aşağıda bir uzmanı tarafından verilen bilgilendirmeyi izlemenizi rica edeceğim.

İşin ekonomik boyutuna sonra gelelim. Konumuz doğa ve çevre idid önce bu konuda bir mutabakata varalım mı ?

ÇILGIN PROJE VE GERÇEKLER

Beni bu köşede hep tozların etkileri veya meteoroloji ile ilgili haberlerden tanıdınız. Ama benim asıl uzmanlık alanım deniz bilimleridir. Uzmanlığım da Türk Denizleri özellikle de Marmara Boğazlar ve İstanbul Haliç'idir.

Yani bu konularda uzmanım, konuşabilirim hem de göğsümü gere gere. Şimdi gelelim en son proje önerisine. Size çok basit dilde anlatayım. Karadeniz'i bir tatlı su havuzu olarak düşünün. Nedeni de basit çünkü bu havuza giren tüm sular (nehir veya yağmur suyu) tatlı su. Peki o zaman Karadeniz neden tatlı su havuzu değil? Çünkü Çanakkale ve İstanbul Boğazı altından gelen ve belirli eşikleri belirli rüzgar koşulları altına aşan tuzlu ve de dolayısı ile yoğun Akdeniz suları Karadeniz'i bugünkü tuzluluk seviyesine getirdi. Geçmişi o kadar da taze ki en son hali 3500 senelik ve bildik tarihi de 12.000 senecik.

Durduk yerde neden Karadeniz havuzu diyorum değil mi? Karadeniz'i az tuzlu bir havuz diye düşünün hem de Akdeniz'den ortalama 30 cm yüksek. İşte bu nedenle bu havuzun fazla suyu Boğazlardan akar durur ama havuza giren su belli ve doğanın açtığı bu kısıtlı musluktan çıkan su belli. Yani Karadeniz havuzunu boşaltan bir musluk vardı. Ama doğanın yarattığı bir musluk ve dengesini ancak son 3500 senedir sürdüren bir musluk.

Şimdi siz bir ikinci musluk takmayı planlıyorsunuz hem de 25 metre derinlikte, yani musluk sadece Karadeniz'in suyunu Marmara'ya akıtabilecek ama alttan girmesi gereken su bu yeni kanala giremeyecek. Doğanın dengeleri bozulacak ve ne olacak?
Ne olur biliyormusunuz, ah keşke bilebilsek.

Ama her ne olursa hiçbir zaman geri dönüşü olmaz, doğal dengeler bozuldu mu geri dönüş maalesef yok.

Akıl mantık basit. Havuza takılı bir musluk vardı şimdi ikinci musluğu takmayı planlıyorsunuz. Eh iyi de havuza gelen su miktarı artmayacak ki.

Yani Tuna, Dinyeper Dinyester siz musluk taktınız diye debisini arttırmayacak ki? Diğer bazı kanalları örnek göstermek demek Karadeniz'in Marmara'nın oşinografik gerçeklerini bilmemek demektir. Böyle bir sisteme sahip bir deniz yerkürede yok, sadece bizde ama değerini bilirsek elbette.

Ben talebelerime derslerde Marmara'yı anlatırken onu sağlıklı Akdeniz ve sağlıksız Karadeniz'in astımlı doğan çocuğu derim. Yani doğuştan solunum zorluğu çeken bir deniz ve de dikkat edilmesi şart olan bir deniz. Onu kurtaran Karadeniz'den gelen ve jet akım halinde Boğazdan Marmara'ya çıkan ve 25 metrelik üst tabakayı 3 ayda bir değiştiren Karadeniz suyu. O çıkışta öyle harika işler yapıp alt tabakadaki suyu yukarı çekiyor ki sormayın gitsin. Marmara'ya oksijen pompalayan ise Çanakkale'den gelen alt su. Takın bu sisteme tek taraflı bir musluk ve seyreyleyin olacakları. Ben karada olacaklardan bahsetmiyorum denizdekiler benim uzmanlık alanım.

Başka tarafları da var elbette bence bu proje hiçbir zaman yapılamaz çünkü sınır aşan sular gibi sınır aşan deniz bu, debisi ile rejimi ile oynayamazsınız. Şimdi Almanya Avusturya Tuna'üzerinde muazzam bir baraj kursa suyu akıtmasa ne olur. Karadeniz'in felaketi olur. Altta verilen su bütçesi alt üst olur.

Kiminiz bu hoca da her şeyi biliyor demişsinizdir. Ama ben aşağıda verilen ve Marmara Denizinin bütçesini çıkartan ekibin parçasıydım. İstanbul Boğazının altını 4 defa al bayrak rengi kırmızıya boyayan (Rhodamin boyası ile) ekibin başı idim. Yani İstanbul Kanlizasyon Deşarj projesinin gerçekleşmesinde, Haliç'in temizlenmesinde emeğim, alın terim çoktur. Ve de dediklerim doğrudur. Havuza ikinci musluk takarken havuzun daha hızlı boşalacağını da hesaplamalısınız öyle iki mimara ısmarlama ile olmaz bu işler. Keşke iş, en boy yükseklik ve debi ile hallolabilseydi. Ben size hemen şimdiden diyeyim. Karadenizin su rejimini değiştirirseniz size hesap sorarlar daha da dos doğrusu yaptırmazlar. Hani neden boğaza köprü yaparken 64 metre yapmak zorunda kalıyoruz, 50 yapsak neden olmuyorun cevabı gibi.

İşte aşağıda Marmara'nın su ve tuz bütçesi, öyle şappadanak ortaya çıkan bir şey değil, kaç kişinin alın teri var ve bu sistemi sürdüren yegane güç Karadenize giren ama sadece Boğazdan çıktığı hesap edilen tatlı su. O da %95 Tuna suyu, yani Tuna'nın debisi bizim için hayati öneme sahip. Siz durduk yerde Karadeniz havuzuna giren tatlı suyun debisini arttırmadan havuzu tek muslukla boşaltmak yerine bir musluk daha takarsanız sistem alt üst olur.

Aslında bunu anlamak için ne bilim adamı olmak gerek ne de alim, basit havuz problemi hani şu ilk okul çocuklarına çözdürülen cinsten.

Saygılarımla,

Prof Dr A. Cemal Saydam

ODTÜ Erdemli Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi(Emekli)
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi



Sevgiyle kalın

ensar
02-05-2011, 22:30
Sevgili Kazanlık,,

nasil oluyorda dunyaya `one minute` ve `uno minute ` diyebiliyoruz. Diyorsunuz !!!!

Mavi Marmara gemisiyle ilgili özür geldide benim mi haberim yok acaba. ?

Ya da bir ülkenin istihbarat örgütü başkanı hayatında tatil hariç hangi ülkede 5 gün kalmıştır da Türkiyede de bir hafta niye kaldı biliyormusunuz ?

Ya da siz ihracatı arttı denil en ülkede cari açığın neden arttığını düşündünüz mü hiç ?

Benim bilmediğim bazı yatırımlar mı var yoksa Amerikada karayolları, nükleer santraller aldık. Bulgaristanda Telefon sistemini hava alanlareını ve de limanları falan mı aldık?

Yoksa sattıklarımızın üstüne paralar mı verdik?

Bu işi benim 60 yıllık aklım almıyor. Her halde zamana ayak uyduramadım.

Yoksa başkalarının 8 yılı yanında benim de 60 yılım boşa mı gitti?

HA ŞU KANALIN NEREDEN BAŞLAYIP NERE YE GİDECEĞİNİ MERAK EDENLER VARSA BİR TÜYO VEREYİM.

Karaburun ile Yeniköy arasından başlayıp Durusu , Boyalık, Dursunköy güzergahını takip edebilir.

Merak edenler bu köylere gidip son beş yılda bu bölgeden kimlerin ne kadar arazi kapattıklarını ordaki köylülerden doğrudan öğrenebilirler.

Sevgiyle kalın,





Sevgiyle kalın

ensar
02-05-2011, 23:04
Bir alıntı daha ekleyeyim. İzninizle,

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), "Bir Bakışta Toplum" başlıklı
bir rapor yayınlamış...
OECD'nin otuz ülkesini kapsayan bu raporunda Türkiye ile ilgili şu
saptamalar yer almış:

- En yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeler Şili, Meksika ve Türkiye...

- En düşük istihdam oranına sahip ülke; Türkiye...

- İşsizlikte ikinci ülke; Türkiye...

- Yoksullukta üçüncü ülke; Türkiye...

- Çocuk eğitimine devlet kaynaklarından en az parayı harcayan ülke;
Türkiye...

-Kadınların doğurganlık oranının en yüksek olduğu ülke; Türkiye...

-Bebek ölümlerinde birinci ülke; Türkiye...

- İnsanlarının en kısa ömürlü oldukları ülke; Türkiye...

Bu araştırmayı yapan kuruluş, CHP ya da MHP için çalışan araştırma
şirketleri değil; OECD!
Bu yüzden Başbakan bu raporun doğru olmadığını, verilerin çarpıtıldığını
söyleyemez...
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, yalanlayamaz...
Peki ne yaparlar?
Sadece görmezden gelirler...
Saklarlar, yok sayarlar!
Çünkü her şey tabak gibi ortada... Bu sözlerin üstüne söz söylenmez!
"Enflasyon düştü, paradan altı sıfır atıldı, büyümede rekor üzerine rekor
kırıyoruz..."

Yukarıdaki veriler ne?
Bu yoksulluğu, sefaleti, ayıbı kime, nasıl anlatacağız?
***
Aşk olsun sana OECD!

Tam da seçimlere 50 küsur gün kala... Yapılacak iş miydi bu raporu
yayınlamak!

Mustafa Mutlu - Vatan

Sevgiyle kalın,

warrior
02-05-2011, 23:31
Bu açılması düşünülen kanal'dan,

1). Abd donanmasının nüklüer silahlı gemileri, rahatlıkla Karadenize geçiş yapabilir'mi?
2). Eğer geçerse, Rusya Türkiye'den bu geçişin engellenmesini isteyebilir'mi?
3). Türkiye engellemez ise, Rusya bunu savaş sebebi sayabilir'mi?
4). Yeni kanal, Rusya'nın işine gelir'mi, gelmez'mi?

Bu ağır savaş gemileri Çanakkale Boğazından da geçemezler. Montrö Sözleşmesi bütün Karadeniz ülkelerinin ve Türkiye'nin yararınadır.

Ancak dünyada coni'lerin giremediği tek deniz Karadenizdir. Ve Hazar Denizi altında yatan enerji kaynaklarını bir şekilde elegeçirebilmek için herşeyi yapacaklar ve yapıyorlar. Yakın zamanda Gürcistanı karıştırdılar. Rusyanın cevabı sert olmuştu... Sahi ortadoğuda, kuzey afrikada, güney sınırlarımızda tatbikat mı var?

Konuya dair hukuki, siyasi ve doğa ile ilgili çok şey konuşulabilir de, başka arkadaşlarında dile getirdiği gibi biz bunları konuşurken gerçek dünyada neler oluyor?

kazanlik
03-05-2011, 08:47
64. mesajdaki endilseler yerindedir ve haklilik payi vardir. konunun bu dogrultuda dusunulmesi gerekir. ekonomik gosregelere gelince dedigim gibi tabloya nereden baktiginiza bagli. Projenin 30milyar $ oldugunu varsaydigimizda bu para ile Turkiye ve Istanbul icin daha iyi ne yapilabilecegini tartisalim. Fikir uretelim. Paramiz yok, battik , bittik, rant var v.s. dusunceler bana gore gercekci degil. projenin bir ayagi anadolu otoyolu ve 3. kopru. trafigi rahatlatacak bir cozum. projenin diger ayagi yeni yapilacak konutlar ve yikilacak olan depreme dayaniksiz evler. belkide bogazin altina yerlestirilecek turbinler ve elektrik uretimi.

bu proje gibi ya da cok daha guzel ve akilli projeler onumuzu acacaktir. Olimpiyatlarin Turkiye`de yapilmasini saglayacaktir. bir cok yatirim pesinden gelecektir.

epsody
03-05-2011, 09:50
64. mesajdaki endilseler yerindedir ve haklilik payi vardir. konunun bu dogrultuda dusunulmesi gerekir. ekonomik gosregelere gelince dedigim gibi tabloya nereden baktiginiza bagli. Projenin 30milyar $ oldugunu varsaydigimizda bu para ile Turkiye ve Istanbul icin daha iyi ne yapilabilecegini tartisalim. Fikir uretelim. Paramiz yok, battik , bittik, rant var v.s. dusunceler bana gore gercekci degil. projenin bir ayagi anadolu otoyolu ve 3. kopru. trafigi rahatlatacak bir cozum. projenin diger ayagi yeni yapilacak konutlar ve yikilacak olan depreme dayaniksiz evler. belkide bogazin altina yerlestirilecek turbinler ve elektrik uretimi.

bu proje gibi ya da cok daha guzel ve akilli projeler onumuzu acacaktir. Olimpiyatlarin Turkiye`de yapilmasini saglayacaktir. bir cok yatirim pesinden gelecektir.

Arkadaşım kazanlık, görüşünün sunduğu pembe vaatlerin arkasındaki karamsar tablonun varlığından haberdar olmamayı hiç yakıştıramadım bu sitede olmandan çevrecilik bilgileri almamana şaşıyorum, olayın hiç şu yüzünden bakıp düşündünüzmü, kara denizin kot farkının ak denizden yüksekliğinin dolayı açılacak bir kanalla bu suların kotunun düşerek başta tuna kara denize akan akarsuların yataklarındaki çekilmeler yaşanarak bu ülkelerin ekolojilerindeki dengenin bozulma boyutlarını yok saymak bece biraz fazla saflık olmuyormu.

Sonra trakya topraklarının bu bölgedeki taban suyunun 25 mt kanala drene edilerek yaşanacak kuraklığın bedeli kanalın ekonomik getirisinin çok üstünde çevre zararlarına yol açacağını düşünmemek en büyük rant cambazlığı ile açıklamak bence inasan onura yakışmıyacak suçlardan daha beteri olduğunu anlamamak için büyük bir aczin içinde olmaktan öte bir duyguyla açıklanamaz.

Sizi sağ duyuya davet ederek dış dayatmaların içteki yönetim yandaşlarının bu seçim arifesindki gündemi meşgül ederek halkın temiz oyları üzerindeki kirli emellerine hizmet eden bu çılgın projeye yalakalık eden anlayışınızı kınıyorum.

Yaylacı
03-05-2011, 10:38
Evet "Kanal Projesi" maliyeti 30 milyar $, çevreye verilecek zarar ve ekolojik dengenin bozulması ile çıkan maliyet kaç trilyon $ acaba ? Projeyi destekleyen ve mali yardımı yapan kim, ona bakmak lazım. Türkiye'ye ne derece faydası var, İstanbul'da yapay ada kimlere fayda sağlayabilir, elalem boş durmuyor Avrupa ve Amerika çok faal çalışıyor!

Sarıcan
03-05-2011, 11:17
64. mesajdaki endilseler yerindedir ve haklilik payi vardir. konunun bu dogrultuda dusunulmesi gerekir. ekonomik gosregelere gelince dedigim gibi tabloya nereden baktiginiza bagli. Projenin 30milyar $ oldugunu varsaydigimizda bu para ile Turkiye ve Istanbul icin daha iyi ne yapilabilecegini tartisalim. Fikir uretelim. Paramiz yok, battik , bittik, rant var v.s. dusunceler bana gore gercekci degil. projenin bir ayagi anadolu otoyolu ve 3. kopru. trafigi rahatlatacak bir cozum. projenin diger ayagi yeni yapilacak konutlar ve yikilacak olan depreme dayaniksiz evler. belkide bogazin altina yerlestirilecek turbinler ve elektrik uretimi.

bu proje gibi ya da cok daha guzel ve akilli projeler onumuzu acacaktir. Olimpiyatlarin Turkiye`de yapilmasini saglayacaktir. bir cok yatirim pesinden gelecektir.

Sayın Kazanlik,

Sağlıklı düşünüldüğü zaman bir noktada uzlaşmamak mümkün değil. Bu platformda görüş bildiren herkes yuttaşlık bilinci içinde bu ülke için en iyisi ne ise onu istiyor. Bilinçli veya bilinçsiz olarak bazı sapmalar olduğu zaman da feveran ediyor. Bu eleştirilere kulak vermek lazım. Hiç kimse salt eleştirmek için eleştirmiyor.

Altmış yıldır bütün yatırımlar ağırlıkla Marmara Bölgesine yığılmaktadır ve artık nerede ise tüm Marmara' da kıymetli tarım arazileri ağır sanayi tesislerinin istilasına uğramış, Ergene nehrinin kirliliği tüm Trakya' ya zehir saçmaktadır. Istanbul son kırk yıl içinde 2,5 milyondan 13 milyona fırlamıştır. Bu nüfus artışı doğuma dayalı bir nüfus artışı değil herhalde.

Kanal' dan vazgeçtik gelin bu parayı 3. Köprü vb. gibi hala Istanbul bazlı ve hala Istanbul' u cazibe merkezi kılıp nüfus artış hızını körükleyecek yatırımlara yöneltmek Sn. Şevket Kazan' ın eleştirilerini gündemden düşürmeyecektir. Anadolu Istanbul' a boşalmaktadır. Bunun yanında yaratacağı doğa katliamı ve Istanbul' un akciğeri ve su deposu olan Kuzey İstanbul' uda elden çıkarmayı kabul etmek ismi agaclar.net olan bu forumun kuruluş felsefesine terstir sanırım.

Gelin bir uzlaşma ortamı yakalamışken yurt kalkınması için ne yapabiliriz onu tartışalım. Tarım ve hayvancılığımızı tekrar nasıl ayağa kaldırabiliriz. Uluslararası tekellerin elinden şeker ve tohum gibi stratejik kaynaklarımızı nasıl tekrar geri alabiliriz, özellikle Anadolu insanının geçim kaynağı olan hayvancılığı tekrar nasıl ayağa kaldırabiliriz. Buna bağlı yatırımlarla Anadolu' daki işsizliği nasıl çözeriz, Anadolu' yu tekrar nasıl cazibe merkezi haline getirebiliriz ona bakalım.

Istanbul' da yapılabilecek tek şey bugünki varolan nüfus yapısını koruyarak veya Anadolu' nun tekrar cazibe merkezi olması nedeniyle azaltarak, çarpık kentleşmenin getirdiği aksaklıkları giderip alt yapısını ve depreme dayanıksız yapıları hızla yenilemektir. Istanbul' dan tarnsit geçen uluslararası TIR ve nakliye araçlarını Istanbul topraklarına hiç sokmadan üç tarafı denizle çevrili Istanbul' da hangi güzergah cazipse RO-RO ile by-pass edelim. Şehir içi trafiği rahatlatmak için Marmaray' ın yanına ikinci tüp geçitide yapalım ama bu geçişler sadece Istanbul' u rahatlatmak için olsun.

kazanlik
03-05-2011, 12:01
kimseyle tartismak istemiyorum, bu yuzden yazdiklarimi sildim

kazanlik
03-05-2011, 12:53
panama ve suveys kanallarinda bu is nasil yapiliyor? orada yillardir sistem calisiyor, ekolojik degisimler simdiye kadar kendini gosterirdi diye dusunuyorum. kanal istanbulda`da benzer yontem uygulanirsa dogal su akisi en aza indirilebilir belki,ya da baraj kapaklari gibi hareketli kapaklarla gemilerin buyuklugune gore kanal derinligi yer yer dusurulebilir. Hidrolik sistemlerle bu isi cok kolaydir.

nuribulduk
03-05-2011, 13:03
kazanlık kardeşim boşver kimseyle tartışmaya girme bence. çünkü insanlar siyasi açıdan düşünüyorlar. iktidardaki partiyi sevmedikleri için türkiye ne kadar büyürse büyüsün görmezlikten geleceklerdir.

Sarp99
03-05-2011, 14:42
Aslında, bizim gelecekteki kanalımıza benzer bir kanal dünya üzerinde var: Korint kanalı. http://tr.wikipedia.org/wiki/Korint_Kanal%C4%B1

Korint kanalını örnek alıp, biraz da Google Earth'a bakıp kafayı çalıştırırsak;

1.Bizim kanal hiç sağa sola sapmadan dümdüz giderse bu kanalın yaklaşık 9 -10 katı uzunluğunda olacak. Yani yaklaşık 55-60 km.
2.Gemiler geçsin diye zaman zaman 170-200 metre aşağıya kadar kazmak zorunda kalacağız.
3.Yok kazmayı da bu kadar da dibe vurmayalım dersek, onbinlerce ton ağırlığındaki gemileri havuz sistemleri ile beş on kere, 150 metre yukarılara çıkarıp indireceğiz. Malum biraz engebeli bizim buralar.
4.Olur da gemi sahiplerini bizim kanaldan geçmeye ikna edersek kanalın genişliği 45-50 metre arasında olacak. Hani petrol tankerleri falan sürüne sürüne geçsin diye.
5.Hadi adamları ikna ettik, bir geminin bu kadar mesafeyi geçmesi 3-4 saat süreceği için günde en fazla 6-7 gemi geçebilecek. Dolayısıyla, bizim kanalı iki yönlü yapıp en az 100-110 metre genişliğe çıkmamız gerekecek.
6.Mazallah ABD'de bu işi Montrö anlaşmasını aşma olanağı olarak görürse bize "Abiler ben buradan uçak gemilerimi de geçiririm, ama siz de her bir kulvarı en az 85-90 metre yapın." der mi, der? Bu durumda bizim kanalın genişliği çıkar nı 200 metreye? Çıkar.

İyi ihtimalle 500 ila 750 milyon metreküp taş ve toprağı atacak bir yer bulmamız gerekli? Hadi bunları Marmara denizine sallarız, nasıl olsa Marmaray'dan alışıktır Marmara.

Peki İstanbul'a su sağlayan Terkos Barajı'na gelen dereleri falan ne yapacağız? Bence bunlar içinde Çılgın Kanal üzerinden dere ve nehir yatakları yaparız. Olmadı kaparız Terkos Gölünü, Araplar gibi Karadeniz kıyısına tuzlu sudan tatlı su üreten devasa sistemler kurarız. Tamam biraz maliyetli ama nasıl olsa bu millet parayı bayılmaya alışık. Buna da alışırlar.

Hatta, Çılgın Kanalı geçmek için nasıl olsa sağa sola düzinelerce köprü yapacağız. Koyarız bunlara da gişeleri, kırarız parayı vallaha.

İş gene kaldı finansman bulmaya. Hişt Maliye Bakanı kardeşim, şu benzine bir 9 kuruş daha zam yapsana, Çılgınlık yapıyoruz burada engellemeyin bizi, ne demişler hep destek tam destek. :D

Not : Türkiye'de benzinin litresi 2 EURO, Bulgaristan'da kaçadır acaba Merak ettim bak şimdi.

S Güngör
03-05-2011, 15:06
Panama Kanalı’nın çevreye etkilerini bilmiyorum ama Süveyş Kanalı yüzünden Akdeniz'e Kızıldeniz'den bazı istilacı balık türlerinin geldiğini duymuştum.

Yine de kanalı destekliyorum. Bu tür extreme projelerin ülkelere -bi nevi insanların spor yapması gibi- fayda sağlayacağını düşünüyorum. Ayrıca şaka gibi anlatılan kanal ölçülerini gayet ulaşılabilir buluyorum. Başbakanın çıkan toprağı nereye atacaklarıyla ilgili bir fikri var. Sönmüş taş ocaklarını çevreye kazandırmak için bu çıkan toprakları o bölgelere taşıyacaklarmış.

Planlanan proje tek kademeli yani Panama Kanalı gibi in çık olmayacak. Kimilerine göre imkansız bir şey herhalde, izleyip göreceğiz. ABD’den en çok korkan hükümetin akp olmadığını biliyorum o sebeple de içim rahat. İma edilen şeyler beni hiç rahatsız etmiyor.

Muhalif olmak kolay birşey gerçekten. Oecd raporları gibi hükümetin aleyhinde veya lehinde birçok haber, araştırma bulmak mümkün. Bütün bunlar insanın neyi görmek isteyip istemediğiyle ilgili. Bugün en pahalı benzini kullanıyoruz değil mi? Ama her nedense bu pahalılıktan yakınan, muhalefet eden kesim gelir seviyesi en yüksek semtlerden bölgelerden çıkıyor.. (istisnalar vardır muhakkak.)

Belki de kemalistler hatayı kendilerinde aramaya başladıklarında (Cumhuriyet tarihinde görülmemiş birşey!) neden fakir kesimin kendilerini tercih etmediğini idrak edecekler. (Aziz Nesin’in Türk Halkı hakkında ulaştığı sonuca varmazlar umarım.) Kemal Kılıçtaroğlu bu özeleştiriyi yapabilmek adına doğru tercih! Başarılar dilerim kemalistlere! Kendilerini ikna etmek gibi bir niyetim yok tabi. Mümkün olmadığını biliyorum çünkü. Her bi şeyin en iyisini en doğrusunu en çağdaşını onlar bilir bu ülkede…

kazanlik
03-05-2011, 15:27
75. mesajdaki bu kadar laubali bir yazidan sonra cevap vermezdim ama neyse, madem sarp99 kardes merak etmis ,, soyleyeyim,benzinin fiyati 1, 23euro/litre,, evet evet, dogru goruyorsun 1,23 euro. LPG nin litreside 0,64 euro. faizlerde daha dusuk, etin kilosu 4-5 euro civari. yanliz bir sorun var , ortalikda insanlar yok, 8milyon insanin 3 milyonu calismak icin avrupaya gitti. ayda 100euro gonderiyorlar ailelerine, masraf olmasin diye 1-2 yilda bir cocuklarini goruyorlar. ucak yerine otobusle yolculuk yapiyorlar. trenler en fazla 2 vagon. otobusler bos, en fazla 2 cocuk yapiyorlar. nufus yasli, cogunluk emekli,

bu manzaranin sebebi tabi ki issizlik. kalifiye adam bulamiyorsunuz. hepsi avrupada calisiyor. avrupa para verdide otobanlar yeni yollar yapildi.

orman, doga, yesillik diyorsaniz gani. yemyesil memleket. sokaklarda o kadar cok meyve agaci varki meyveler dokulup yollari kirletiyor. ama bu guzelligi gorecek insanlar is bulamadiktan sonra , ailelerini gecindiremedikten sonra, gecim korkusuyla 35 yasindan sonra tek cocuk sahibi olduktan sonra avrupaya calismaya gidip geri gelmedikten sonra bu guzelliklerin ne anlami var.? kanalistanbul Turkiye`nin gucunu gostermek acisindan yerinde bir proje. tatli-tuzlu su meselesi mutlaka akilci cozumlerle cozulecektir. Turkiye eskisi gibi degil . hayal ediyor uyguluyor.

Sarıcan
03-05-2011, 16:17
kimseyle tartismak istemiyorum, bu yuzden yazdiklarimi sildim

Sayın Kazanlik,

Ben 71. nolu mesajı sizin tesbitiniz üzerine yazmıştım.

64. mesajdaki endilseler yerindedir ve haklilik payi vardir. konunun bu dogrultuda dusunulmesi gerekir.
Projenin 30milyar $ oldugunu varsaydigimizda bu para ile Turkiye ve Istanbul icin daha iyi ne yapilabilecegini tartisalim. Fikir uretelim.

71 nolu mesaj hakkındaki görüşlerinizi merak ediyorum. Panama kanalı için daha önce görüşümü söylemiştim. Aynı şey Süveyş içinde geçerli. Süveyşi geçmezseniz Afrika Kıta' sının etrafını dolaşmak zorundasınız. Daha da ötesi bu kanallar zamanında emperyal güçler tarafından yapılmış ve yönetimi yüzünden bir sürü anlaşmazlıklar çıkmıştır. (http://www.turkcebilgi.com/s%C3%BCvey%C5%9F_kanal%C4%B1/ansiklopedi) Süveyş gibi bir çılgın proje şu an Mısır' ın elinde diye Mısır' da abad olmamıştır. Durumları ortada.

Bizim Kanal' a alternatif olarak Samsun-Ceyhan boru hattımız var, gerekirse bir tanede Saroz körfezine uzanan bir boru hattı yapılarak petrol taşımacılığı boğazların üzerinden tamamen kaldırılabilir. Haksız mıyım?

Sarp99
03-05-2011, 18:29
Sanırım boşa kürek çekiyoruz, ortaya konulan bir teze karşı anti-tez konulacağına yok kemalistsin(ne demekse bir de açıklasalar), yok şu gazeteyi okuyorsun ve benzeri peşin hükümlü, kerameti kendinden menkul ne idüğü belirsiz laflar. Hala şu projenin topluma getirisinin ne ve olacağına dair bir analiz kırıntısı bile yok.

Nasılsa proje yapmak bedava ben de birkaç projemi ortaya atayım:

Çılgın proje 1: "İki sene içinde dağları delip tren ile güneye ineceğim. Türkiye'nin Alanya, Manavgat,Antalya, Finike, Fethiye gibi Türkiye'nin sebze ve meyve cennetlerini tren ile kuzeye ve doğuya bağlayacağım. İstanbul Antalya arasındaki kamyon trafiğini sıfıra indireceğim ve hatta İstanbul-Antalya arasında çift katlı yataklı vagonlar koyacağım, isteyen arabasını da trene koyabilecek, akşam yatıp sabaha Antalya'da olacaksınız.". Maliyet 7-8 Milyar USD

Çılgın proje 2: "Bundan sonra doğa ile barışık yaşamak ve çevreye verdiğimiz zararı azaltmak ve enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak için evlerinin çatısına güneş enerjisi projesi yapanların proje maliyetinin yarısını hibe olarak vereceğim.". Maliyet 15-20 milyar USD

Çılgın proje 3: "Bundan böyle Çinekop ve Sarıkanat avlayanları hapse atacağım. Bundan sonra halkıma lüfer de yedireceğim.". Maliyet sıfıra yakın.

En Çılgın proje: "Genetiği değiştirilmiş ve F1 tohumları yasaklıyorum bundan böyle sadece geleneksel tohumlar ile üretilmiş gıdalar satılabilecek.". Maliyet sıfır.

gossip
03-05-2011, 20:09
panama ve suveys kanallarinda bu is nasil yapiliyor? orada yillardir sistem calisiyor, ekolojik degisimler simdiye kadar kendini gosterirdi diye dusunuyorum. kanal istanbulda`da benzer yontem uygulanirsa dogal su akisi en aza indirilebilir belki,ya da baraj kapaklari gibi hareketli kapaklarla gemilerin buyuklugune gore kanal derinligi yer yer dusurulebilir. Hidrolik sistemlerle bu isi cok kolaydir.


bu kanal halkımızın ve ülkemizin ne işine yarayacak, aranızda bilen varsa yazabilir mi?


Kanalı, yerinde bir proje olarak değerlendiren arkadaşlarımızdan cevap bekliyorum.
çok iyi olur gibi havada cümleler kullanmazlarsa sevinirim.

warrior
03-05-2011, 21:01
Panama kanalı Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanusu birbirine bağlar. Süveyş kanalı ise Akdeniz ile Kızıldenizi birbirine bağlar. Hal böyleyken çılgın proje Kanal İstanbul'un dünyadaki diğer kanallarla kıyaslanması pek mantıklı değil.


Panama Kanalı’nın çevreye etkilerini bilmiyorum ama Süveyş Kanalı yüzünden Akdeniz'e Kızıldeniz'den bazı istilacı balık türlerinin geldiğini duymuştum.

Yine de kanalı destekliyorum. Bu tür extreme projelerin ülkelere -bi nevi insanların spor yapması gibi- fayda sağlayacağını düşünüyorum. Ayrıca şaka gibi anlatılan kanal ölçülerini gayet ulaşılabilir buluyorum. Başbakanın çıkan toprağı nereye atacaklarıyla ilgili bir fikri var. Sönmüş taş ocaklarını çevreye kazandırmak için bu çıkan toprakları o bölgelere taşıyacaklarmış.

Planlanan proje tek kademeli yani Panama Kanalı gibi in çık olmayacak. Kimilerine göre imkansız bir şey herhalde, izleyip göreceğiz. ABD’den en çok korkan hükümetin akp olmadığını biliyorum o sebeple de içim rahat. İma edilen şeyler beni hiç rahatsız etmiyor.

Muhalif olmak kolay birşey gerçekten. Oecd raporları gibi hükümetin aleyhinde veya lehinde birçok haber, araştırma bulmak mümkün. Bütün bunlar insanın neyi görmek isteyip istemediğiyle ilgili. Bugün en pahalı benzini kullanıyoruz değil mi? Ama her nedense bu pahalılıktan yakınan, muhalefet eden kesim gelir seviyesi en yüksek semtlerden bölgelerden çıkıyor.. (istisnalar vardır muhakkak.)

Belki de kemalistler hatayı kendilerinde aramaya başladıklarında (Cumhuriyet tarihinde görülmemiş birşey!) neden fakir kesimin kendilerini tercih etmediğini idrak edecekler. (Aziz Nesin’in Türk Halkı hakkında ulaştığı sonuca varmazlar umarım.) Kemal Kılıçtaroğlu bu özeleştiriyi yapabilmek adına doğru tercih! Başarılar dilerim kemalistlere! Kendilerini ikna etmek gibi bir niyetim yok tabi. Mümkün olmadığını biliyorum çünkü. Her bi şeyin en iyisini en doğrusunu en çağdaşını onlar bilir bu ülkede…


Spor ?


Nesin Vakfı'nın 14 dönümlük bahçesinde çocukların enerjilerini harcayacakları spor alanları da var. Ancak yarı kapalı da olsa bir spor salonumuz yok. Bahçemizdeki basketbol sahasını yarı kapalı bir spor salonu haline getirmek pek zor olmasa gerek. Bir sponsor aranıyor... Ekim 2006 Notu: Kimseden ses çıkmadı. Yapamadık. Ocak 2011: Hâlâ ses yok.
http://www.nesinvakfi.org/projeler.php

gossip
03-05-2011, 22:16
kazanlık kardeşim boşver kimseyle tartışmaya girme bence. çünkü insanlar siyasi açıdan düşünüyorlar. iktidardaki partiyi sevmedikleri için türkiye ne kadar büyürse büyüsün görmezlikten geleceklerdir.

bak işte, bu yazınla sende siyasi açıdan baktın arkadaş. Hem kendin siyaset yaptın hemde senin desteklediğin bir görüşü doğru bulmayanlara çamur attın . Asıl politika bu işte.

Ekonomik büyüme parametrelerinin ne olduğunu biliyor msusun?
Galiba sana göre ülkedeki zengin sayısı ekonomik büyümeyi gösteriyor.
Ülkenin önde gelen 1000 şirketini bu değerlendirmenin dışında bırakırsan büyüme dediğin şey ne olur aceba ?

şirket büyüdüğünde ülke mi büyümüş olur?

Ben Türkiye'nin enbüyük holdingine bağlı şirketinde beyaz yakalı personel olarak çalışıyorum, fazla mesailerimin 4 yıldır ödenmemesiyle büyümeye katkım olmuş mudur ?

Güzin Çakar
03-05-2011, 22:28
Sayın Gossip, Kanal-İstanbul'un ne işe yarayacağını sormuş.Bence,her fani gibi Sultan 1.Tayyip adını tarihe yazdırmak istiyor.Herhalde Taliban türü tarihe geçme kendisini pek tatmin etmedi, şimdi daha büyük düşünüyor.Bu nedenle 'Kanal Projesini' destekliyor,projenin daha da çılgınlaşmasını, Trakya yerine Ordu-Adana hattından geçmesini teklif ediyorum.Coğrafi,siyasi, ekonomik,sosyal sonuçlarını bir düşünsenize,değil tarihe geçmek, tarih yazılır tarih...

kazanlik
04-05-2011, 07:59
dunyadaki benzer kanal projelerindeki durumu sormak istememin sebebi onlarin cevreye nasil bir etkisinin oldugunu anlamaya calismakti. deniz seviyelerindeki kot farklari, tuzluluk, istilaci balik, tatli su drenesi, v.s. Bunlardan ornek alinabilir, daha iyisi yapilabilir,

Sn. Sarican`dan alintidir

``Gelin bir uzlaşma ortamı yakalamışken yurt kalkınması için ne yapabiliriz onu tartışalım. Tarım ve hayvancılığımızı tekrar nasıl ayağa kaldırabiliriz. Uluslararası tekellerin elinden şeker ve tohum gibi stratejik kaynaklarımızı nasıl tekrar geri alabiliriz, özellikle Anadolu insanının geçim kaynağı olan hayvancılığı tekrar nasıl ayağa kaldırabiliriz. Buna bağlı yatırımlarla Anadolu' daki işsizliği nasıl çözeriz, Anadolu' yu tekrar nasıl cazibe merkezi haline getirebiliriz ona bakalım.

Istanbul' da yapılabilecek tek şey bugünki varolan nüfus yapısını koruyarak veya Anadolu' nun tekrar cazibe merkezi olması nedeniyle azaltarak, çarpık kentleşmenin getirdiği aksaklıkları giderip alt yapısını ve depreme dayanıksız yapıları hızla yenilemektir. Istanbul' dan tarnsit geçen uluslararası TIR ve nakliye araçlarını Istanbul topraklarına hiç sokmadan üç tarafı denizle çevrili Istanbul' da hangi güzergah cazipse RO-RO ile by-pass edelim. Şehir içi trafiği rahatlatmak için Marmaray' ın yanına ikinci tüp geçitide yapalım ama bu geçişler sadece Istanbul' u rahatlatmak için olsun.``

yukarida yazilanlarin hepsine katiliyorum. Istanbulun transit gecilmesi ve deniz tasimaciliginin yayginlastirilmasi fikri bile insanin moralini yukseltiyor. deprem gercegi goz gore gore geliyor ve hazirliksiz yakalanirsak milyonlar olebilir. benim butun ailem istanbulda yasiyor. deprem gercegide beni urkutuyor.
Bu kanal projesinin BANA gore en onemli ayagi yapilacak yeni konutlarin dayaniksiz konutlarla takas edilmesi ve eskilerinin yikilmasi. daha sonra 3. kopru ve anadolu otoyol projesi. ve finans boyutu, proje kendini fazlasiyla odeyebiliyor.

endiselerim ise tatli-tuzlu su akintilari ve icme suyu havzalari. Bunun disinda kalan rant, 1.Tayyip Sultan, montro anlasmasi, hepsi spekilasyon. Anlasma Allah`in emri de degil, Fizik kanunuda. Gozunuz yerse bozarsiniz anlasmayi , 100 yillik anlasma , Derseniz ki savas cikar, demekki bu proje sandiginiz kadar basit, gereksiz, sacma bir proje degil.

bu projeyi tek basina su kanali olarak dusunmememiz gerekiyor. Baska dusuncelerle karsi cikiyorsakda elle tutulur sebepler olsun. ya da 71. mesaj gibi cozum onerileri arttirilsin.

Sarıcan
04-05-2011, 09:47
Bu kanal projesinin BANA gore en onemli ayagi yapilacak yeni konutlarin dayaniksiz konutlarla takas edilmesi ve eskilerinin yikilmasi. daha sonra 3. kopru ve anadolu otoyol projesi. ve finans boyutu, proje kendini fazlasiyla odeyebiliyor.

bu projeyi tek basina su kanali olarak dusunmememiz gerekiyor. Baska dusuncelerle karsi cikiyorsakda elle tutulur sebepler olsun. ya da 71. mesaj gibi cozum onerileri arttirilsin.

Sn. Kazanlik,

Benim önerilerimin tümü Istanbul' un daha fazla şişirilmemesi, doğasına ve su kaynaklarına daha fazla zarar verilmemesi için yapılmış önerilerdi. Zaten boru hattı ve Istanbul' un deniz yoluyla by-pass edilmesi durumunda ne Kanal' a, ne de 3. Köprü' ye ihtiyaç kalacaktır. Böylelikle doğa katliamının önüne geçilecektir. Bazan projeler bedavaya gelse bile toplum yararı ve halkın sağlığı, karın ve paranın önüne geçmelidir.

Şehirleşmek gökdelenler ve akıllı binalarda yaşamaktan ibaret değildir. Ben son haline yetiştim ama eski Istanbul' u yaşayanlar ne söylemek istediğimi daha rahat anlarlar. Anadolu yakasında sahile kıyısı olan her semtin plajının olduğu, Ömerli barajının suyunun içme suyu olarak kullanıldığı günler çok geçmişte değildir.

Ama yanlış planlama ve şehirleşme ile bugün denize girmek için para harcayıp güneye gitmek zorundasınız. Yapılan büyük sitelerde mal sahibi olsanızda ödediğiniz aidatla ömür boyu kiracı olarak yaşamaya mahkum edilmiş durumdasınız. Buna birde içme suyunuzu şişe suyu olarak kullanmanız eklenirse Istanbul' un dokusu ve kültürü uzay üslerine dönüşmüş olacaktır.

Ömrünü bu şehirde geçirmiş ve yoksulluk sınırının altında maaş alan emeklileri ve orta sınıf çalışanları uzaya mı göndereceğiz. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan büyük sitelerden bu insanlara evlerinin karşılığında daire verseniz sitelerin aidatı bu insanların aylık gelirine denk veya daha fazla olmaktadır. Kentsel çözümleri düşünürken veya planlarken işin sosyal boyutunu da gözden kaçırmamak gerekir. Öbür türlüsü fakirin evini kamulaştırıp zengine peşkeş çekmek olur.

Istanbul' un mevcut binalarının ve yerleşim düzeninin ıslah edilerek depreme hazırlık, kent içi ulaşımın rahatlatılması için Marmaray ve otomobiller için yeni tüp geçişi vazgeçilmez çözümlerdir ve ne yazık ki geç kalmış çözümlerdir. Buna paralel olarak deniz taşımacılığını güçlendirmek elbette her zaman Istanbul' un vazgeçilmezidir.

Yaşım gereği 1. Köprü tartışmalarını yaşamış bir insanım. 1. Köprü tartışmaları yapılırken de çözüm önerisi köprü yerine tüp geçitti. Şayet bu alternatif zamanında değerlendirilmiş olsa idi TEM civarındaki doğa katliamı yaşanmamış olacaktı, Istanbul belki bu kadar kalabalıkta olmayacaktı ve Istanbul Metro' su belkide bugün tamamlanmış olacaktı.

Hala Kuzey Istanbul' u perişan etmek ve zaten yetersiz olan su kaynaklarını bitirmek pahasına bu ısrar niye? Istanbul' da deprem olmasına gerek yok, İSKİ şehre bir ay su vermesin yaşanacak deprem 9 şiddetinden daha büyük hasarlar bırakır. Ömerli barajı güneyden kuşatılmış vaziyette ve havza hergün kirlenmekte, bunu birde kuzeyinden kuşatırsanız işte o zaman Istanbul' un haline acırım ama iş işten geçmiş olur.

kazanlik
04-05-2011, 11:22
Sn. Kazanlik,

Benim önerilerimin tümü Istanbul' un daha fazla şişirilmemesi, doğasına ve su kaynaklarına daha fazla zarar verilmemesi için yapılmış önerilerdi. Zaten boru hattı ve Istanbul' un deniz yoluyla by-pass edilmesi durumunda ne Kanal' a, ne de 3. Köprü' ye ihtiyaç kalacaktır. Böylelikle doğa katliamının önüne geçilecektir. Bazan projeler bedavaya gelse bile toplum yararı ve halkın sağlığı, karın ve paranın önüne geçmelidir.
.

bu sayilanlar bogaz trafigini ortadan kaldirmada etkili olabilir. katilirim.
ama depreme dayaniksiz binalarin ``GUZELLIKLE` yikilip yerine saglamlarinin yapilmasina ve depremde can kaybinin azaltilmasina bir faydasi olmaz.

bu proje kesilen agaclarin binlerce katinin istanbul ve butun anadoluya dikilmesine on ayak olabilir.

Sarıcan
04-05-2011, 11:54
bu sayilanlar bogaz trafigini ortadan kaldirmada etkili olabilir. katilirim.
ama depreme dayaniksiz binalarin ``GUZELLIKLE` yikilip yerine saglamlarinin yapilmasina ve depremde can kaybinin azaltilmasina bir faydasi olmaz.

bu proje kesilen agaclarin binlerce katinin istanbul ve butun anadoluya dikilmesine on ayak olabilir.


Sn. Kazanlık,

Orta tabakayı yapacağınız gökdelenlerde ve aidatı kiradan yüksek olan konutlarda nasıl yaşatacaksınız. Bu insanları ne yapmayı düşünüyorsunuz. Zaten kentsel dönüşüm projeleri hep "GÜZELİKLE" yıkılıp yerine gökdelenler yapılıyor. Burada yaşayan yerleşik halkın yüzde kaçı o sosyal çevrede barınabiliyor. Yok pahasına ellerinden alınan evlerin yerine bu gökdelenlerden daire verseniz, insanlar bu dairelere ait aidat bedellerini ödeyemezler. Rahatlıkla onlarda aldıkları parayla yaşayabilecekleri yere gitsin diyebilirsiniz ama biz işte bundan kaybediyoruz.

Bir İngiliz dört kuşak önceki dedesinin yaşadığı yerde doğuyor ve yine orada ölüyor. Biz terörü önlemek için insanları topraklarından koparıp başka yerlere göçe zorluyoruz. Hasbelkader 30-35 yıl çalışıp alnının teri ile bundan 30-40 yıl önce Istanbul şehir merkezi veya eskiden varoş şimdi şehir içinde kalan yerden aldığı evini kentsel dönüşüm adı altında kamulaştırıp insanların elinden alıyoruz ve emekli maaşı ile gökdelende yaşa veya ömrünü geçirdiğin bu evden defol git diyoruz. Bu projelerin sosyal ayağı hiç yok mudur? Sizce herşey para mıdır? Parası olan mı yaşamalıdır?

Yaptığınız projelerle Kuzey Istanbul' un doğal dengesini bozarsanız, Anadolu' ya dikeceğiniz ağaçlar Istanbul' u kurtarmaya yetmez.

kazanlik
04-05-2011, 15:08
Istanbul`da herkez varoslarda yasamiyor, herkezde kalkip aidati 1000lira olan sitelere yerlesmeyecek, zaten isteselerde muhtemelen olmaz. Adaletsizlikler olabilir. herkeze kendi evinin karsiligi verilmeyebilir. belkide fazlasi verilir. dagitimi ben yapmayacagim icin adalet sozu veremem (-;

ancak projenin cikis noktasi cok onemli. Istanbul`un yeniden yapilandirilmasi. Benim evim Tuzla`da . evimin karsisindaki bircok site 99 depreminde duvarlari catladi. boya ve siva ile kapatip bir cogu el degistirdi. Bu insanlarda sitede yasiyor ve aidat oduyor. bu insanlara daireni daha saglam olan su daireyle degistirelim, evinde bogaz kiyisinda olsun denirse bir cogu degistirir herhalde. ya da hakkini baskasina satar. bugunden kestirmek zor. en azindan depreme dayanikli bir konutta oturur.

Goc meselesine gelince , is olmazsa goc olur, para olmazsada is olmaz, demekki goc olmamasi icin para gerekiyor, kisa vadede bu proje Istanbul`a gocu arttirabilir. ama 30milyar yatirimin 300milyar getirisi olacaksa, depreme dayanikli evler yapilacak ve trafik azalacaksa, yeni ve akilli projelere zemin hazirlayacaksa neden olmasin. bunlarin getirisi yeni yatirimlari getirir. Olimpiyatlar neden konyada , adana`da aydin`da yapilmasin? Bir olimpiyat projesi kanalistanbul`dan nukleer santralden asagi maaliyeti olan bir proje degil, deli paralar harcayip kisa vadede parasini oduyor ve yapilan yollar, oteller, havaalanlari yaniniza kar kaliyor.universiteler arasi olimpiyatlar yerine gercek olimpiyatlara, kupa karsilasmalarina, fuarlara yani dunyanin gozu kulagi kilitlenen projelere imza atiyorsunuz. resmen sinif atliyorsunuz, kulvar degistiriyorsunuz. ama butun bunlari basarabilmek icin gercekten cilgin projeler gerekiyor. dunyaya reklam gerekiyor. gozdagi vermek gerekiyor.

cevre konusunda hic kimsenin doganinda, cevreninde tatli suyununda ormaninda ana....a..#$%@ dedigini zannetmiyorum. herhalde bu konularda dusunuluyordur. 100 yil once bile projelendirilen projeyi cevreciler muhendisler gelistirmistir. Kimsenin kanaldan gecen gemilerden para alma niyeti yok anladigim kadariyla. sadece yeni yapilanma ile degerlenme soz konusu. cevreye zarar veriyorsa yaparsiniz bir baraj kapagi kapatirsiniz.
Eskisehirin meshur boklu deresinin cevresi bile kat kat degerli. artik islah edilmis galiba, emege saygizislik etmek istemem.

Bu projenin tek elestirilebilecek tarafi tatli su rezervlerine olan etkileri olabilir. bu konuda ki endiselere katilirim.

Sarıcan
04-05-2011, 19:00
Istanbul`da herkez varoslarda yasamiyor, herkezde kalkip aidati 1000lira olan sitelere yerlesmeyecek, zaten isteselerde muhtemelen olmaz. Adaletsizlikler olabilir. herkeze kendi evinin karsiligi verilmeyebilir. belkide fazlasi verilir. dagitimi ben yapmayacagim icin adalet sozu veremem (-;

ancak projenin cikis noktasi cok onemli. Istanbul`un yeniden yapilandirilmasi. Benim evim Tuzla`da . evimin karsisindaki bircok site 99 depreminde duvarlari catladi. boya ve siva ile kapatip bir cogu el degistirdi. Bu insanlarda sitede yasiyor ve aidat oduyor. bu insanlara daireni daha saglam olan su daireyle degistirelim, evinde bogaz kiyisinda olsun denirse bir cogu degistirir herhalde. ya da hakkini baskasina satar. bugunden kestirmek zor. en azindan depreme dayanikli bir konutta oturur.

Goc meselesine gelince , is olmazsa goc olur, para olmazsada is olmaz, demekki goc olmamasi icin para gerekiyor, kisa vadede bu proje Istanbul`a gocu arttirabilir. ama 30milyar yatirimin 300milyar getirisi olacaksa, depreme dayanikli evler yapilacak ve trafik azalacaksa, yeni ve akilli projelere zemin hazirlayacaksa neden olmasin. bunlarin getirisi yeni yatirimlari getirir. Olimpiyatlar neden konyada , adana`da aydin`da yapilmasin? Bir olimpiyat projesi kanalistanbul`dan nukleer santralden asagi maaliyeti olan bir proje degil, deli paralar harcayip kisa vadede parasini oduyor ve yapilan yollar, oteller, havaalanlari yaniniza kar kaliyor.universiteler arasi olimpiyatlar yerine gercek olimpiyatlara, kupa karsilasmalarina, fuarlara yani dunyanin gozu kulagi kilitlenen projelere imza atiyorsunuz. resmen sinif atliyorsunuz, kulvar degistiriyorsunuz. ama butun bunlari basarabilmek icin gercekten cilgin projeler gerekiyor. dunyaya reklam gerekiyor. gozdagi vermek gerekiyor.

cevre konusunda hic kimsenin doganinda, cevreninde tatli suyununda ormaninda ana....a..#$%@ dedigini zannetmiyorum. herhalde bu konularda dusunuluyordur. 100 yil once bile projelendirilen projeyi cevreciler muhendisler gelistirmistir. Kimsenin kanaldan gecen gemilerden para alma niyeti yok anladigim kadariyla. sadece yeni yapilanma ile degerlenme soz konusu. cevreye zarar veriyorsa yaparsiniz bir baraj kapagi kapatirsiniz.
Eskisehirin meshur boklu deresinin cevresi bile kat kat degerli. artik islah edilmis galiba, emege saygizislik etmek istemem.

Bu projenin tek elestirilebilecek tarafi tatli su rezervlerine olan etkileri olabilir. bu konuda ki endiselere katilirim.

Sayın kazanlık,

Mesajınızda sorularımın tamamına yakın cevaplar var aslında. İsterseniz mesajlarınızda bold yaptığım yerleri teker teker tartışalım.

Bugün kentsel dönüşüm için sadece varoşlar değil Istanbul' un tarihi yarımadası ve bu tarihi dokuda yüzyıllardır yaşayan insanlarında yerinden oynatılması tartışılıyor. Bu söylediğiniz şey Tuzla' da kimseyi rahatsız etmez ama örnek olsun diye söylüyorum, Beşiktaş' ta herkesi rahatsız eder. (Bu örnek tamamen farazidir. Sadece tarihin korunması adına örnek verilmiştir.)

Oradaki tarihi Balıkçılar Çarşısı ve civarı şimdiki yeni yetme zenginlere çok salaş veya hemen yıkılıp yerine gökdelenler dikilmesi gereken yerler olarak görülebilir ama orada yaşayan bir balıkçı için bir ömür vardır ve para ile satın alamazsınız. Alırsanız zorla alırsınız, o zamanda o insanın kahrından öleceğini peşinen kabul etmiş olursunuz.

Eski Türk filmlerinde seyretmişsinizdir. Müteahhit bütün mahalleyi satın alır ama huysuz bir ihtiyar mahallenin ortasındaki bahçeli evini satmak istemez. Çünki ihtiyar için orada bir tarih gömülüdür ve parasal karşılığı da yoktur. Sonunda mafya bozuntuları gelir ve bilinen son gerçekleşir. Ama devlet dediğin şey mafya değildir, yaptığı her işin sosyal boyutunu düşünmek zorundadır.

Devlette adaletsizlik olamaz ve bu adalet dağıtımı kişilere bırakılamaz. Görevlerin geçici olduğu yönetimlerde kefaletle iş yapılamaz. Dağıtımı siz yapmayacağınıza göre kimin adaletine güvenerek bu projeye kefil olabiliyorsunuz. Böyle bir konu halka danışılmadan hayata geçirilebilir mi?

Kısa vadede Istanbula göç olacağını peşinen kabul ediyorsunuz. Bugün 13 milyonda kilitlenen Istanbul' u yarın 23 milyon olunca nasıl başedeceksiniz. Yoksa yatırımlar Konya' ya Adana' ya, Aydın' a ve Istanbul ve bir kaç tane yatırım yığılmasına uğramış il hariç bütün Anadolu illerine dağıtılsın.

İkinci köprü yapılırkende hiç kimse doğanın bu kadar talan edilmeyeceğini söylüyordu. Bugün Ömerli Havzası' nın etrafını Sultanbeyli' den tutun Sarıgazi, Çekmeköy, Alemdağ' dan tutn Beykozun arka sırtlarına kadar nasıl talan edildiğini ve su havzasının nasıl bir tehlike altında olduğunu bir inceleyin isterseniz. Bunların hepsi 2. Köprü' den sonra olan gelişmeler. Nüfus 7 milyonlardan 13 milyonlara taşındı.

Sonra birde müthiş bir öneride bulunmuşsunuz, şaşırdım kaldım doğrusu. Şaka yapmadınız değil mi? "cevreye zarar veriyorsa yaparsiniz bir baraj kapagi kapatirsiniz." Açtığınız Kanal' ı mı kapatacaksınız. Ben özel sektörde yıllarca yöneticilik yaptım. Eğer yeni bir yatırım için fizibilite yapıyorsanız, sonuç olarak "baktınızki fabrika zarar ediyor, kapısına kilidi vurursunuz." gibi bir cümle sarfederseniz işvereniniz sizi ne yapar bilemem. İşte o zaman ben bile kurtaramam sizi.

Eskişehir' e son değişimden sonra hiç gitmedim ama merak etmiyor değilim doğrusu. Sizin boklu dere dediğiniz Porsuk çayının eski halini hayal meyal hatırlıyorum ama Sn. Yılmaz Büyükerşen' den her aklı başında siyasetçinin öğreneceği çok şey olsa gerek. Yapılanları internet üzerinden gördüğüm kadarı ile biliyorum ama bu çalışmalar yapılırken Eskişehir' den sosyal adaletsizlik konusunda en küçük bir eylem duymadım. Ben mi yanılıyorum. Kimsenin evi buldozer veya kepçelerle başına yıkılmadı diye biliyorum. Eskişehir' li üyelerimiz varsa ve olumsuz taraflarını biliyorsa lütfen yazsınlar. Olumlu taraflarını zaten medyadan izleyebildiğimiz kadar izledik.

"Bu projenin tek elestirilebilecek tarafi tatli su rezervlerine olan etkileri olabilir. bu konuda ki endiselere katilirim"

Bu projeye karşı çıkışın anafikrini yine siz yazmışsınız zaten. Istanbul ve çevresinin bugünki halinden daha fazla talan edilip çevreye zarar verilmemesi, Kuzey Istanbul' un korunması, Istanbul' da yatırım ve nüfus yığılmasına son verilmesi.

Yoksa gelişen bir Türkiye için finansmanı da sağlanabiliyorsa en büyük projelerin hayata geçirilmesi hepimizin idealidir. Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olamaz ilkesi temel inancımızdır. Şu anda yapıcı bir tartışma içinde olduğumuz için Kemalizm' e dil uzatan arkadaşa bir şey yazmıyorum. Ama eğer ısrar ederse her zamanki yaptığım gibi onu Neyzen Tevfik' e havale ederim. Gerekli cevabı o verir. Bu memleket için olumlu iş yapan herkese yaptığı iş için teşekkür etmeyi bilmek lazım. Ben IMF konusunda nasıl teşekkür ediyorsam, bugün üzerinde binlerce oyun dönmesine rağmen elimizdeki kırık dökük bağımsızlığımızı borçlu olduğumuz insana teşekkür de istemiyorum (Onun buna ihtiyacı yok çünki), dillerini tutsunlar yeter.

kazanlik
04-05-2011, 20:08
Sn. Sarican,
Endiselerinize katilmamak elde degil. Ranttan tutun cevreye, tatlisu kaynaklarindan tutun Istanbul nufusuna. ben bahce duvari yaparken bile komsuma sorarim.ama 15milyon Istanbulluyu ya da 75milyon Turkiye`yi Hic kimseyi uzmeden kirmadan hangi projeyi gerceklestirebilirim. ?bu kadar otoban, demiryolu, santraller, kultur merkezleri nereye nasil yapilabilirdi? Madimak oteli muze yapilmis galiba, ya ben karsi ciksaydim, o zaman ne diyecektiniz, kebapci mi kalsaydi yani?

Sizce bu mumkun mu?Herkezin hem fikir oldugu bir proje?

Sarıcan
04-05-2011, 20:57
Öyle bir uç örnek vermişsiniz ki ne diyeyim bilemiyorum. Madımak Oteli' nde yapılanları içinize sindirebiliryorsanız bırakın Kebapçı olarak kalsın. O lokantada et yiyenlerde yayyam gibi insan eti yediklerini varsayıp mutlu olsunlar.

Demokrasiler çoğunluğun azınlığı yakması için düşünülmemiştir. Azınlığın haklarının korunması ve yaşamasına olanak sağlamak için vardır. Öbür türlüsü diktatörlük olur. Muhalefet olmak yürek ister. İktidara yakın durmak herkesin becerebileceği bir şeydir. Özellikle çoğunluk iktidarlarına ezilen halkın yararına muhalefet etmek daha da bir yürek ister.

acemi_caylak
05-05-2011, 00:17
Sayın Kazanlik,

Burası daha çok doğa ve bitkilerin tartışıldığı bir platform olduğu için sorularım sadece buna yönelik olacak.

Ömrünüzde hiç ağaç diktiniz mi?

Bir ağaç nelere kadirdir? Kaç tane insana oksijen sağlar? Kaç tane mikroorganizmaya ev sahipliği yapar?

Dini efsaneleri bir tarafa bırakarak, hiç dünyada yaşamın başlangıcını okudunuz mu? Mikroorganizmaların dünyayı yaşam için uygun duruma nasıl getirdiklerinden haberdar mısınız?

Paskalya adasının trejedisini hiç duydunuz mu?

Karadeniz otoyolu ile katledilen doğa yüreğinizi sızlatıyor mu?

Melen suyunu İstanbul'a taşımak kanun zoru ile oradaki insanın suyunu zorla elinden almak değil mi? Bu memleket sadece İstanbuldan mı oluşuyor?

Durmadan buna benzer rant projeleri yapan ve küfeyi dolduran Dubai Emiri'nin iflas ettiğini biliyor musunuz?

Ya en güzel vadileri HES'lere peşkeş çeken anlayış sizce etik mi?

Üstelik Ensar'ın şu sorusuna hiç yanıt vermediniz? Son 5 yıl içerisinde Trakya'da kimlerin yer kapattığını biliyor musunuz? Sizde yer kapatanlar arasında mısınız?

kazanlik
05-05-2011, 08:12
Acemi arkadasda acemice konusuyor,
Üstelik Ensar'ın şu sorusuna hiç yanıt vermediniz? Son 5 yıl içerisinde Trakya'da kimlerin yer kapattığını biliyor musunuz?
Madem kimlerin yer kapattigini biliyorsunuz, kalkar soylersiniz, burda laf kalabaligi yapmazsiniz. Bahsi gecen alan binlerce km2 alan. illaki birileri almistir. Alanlarda yarin oburgun gun yuzune cikar. Bizde hep beraber laten okuruz. Daha oncede dedigim gibi orada bir rant olur endisesiyle hayir derseniz size katilmam. Bu mantikla ruzgar jeneratoru tarlalarida kuramazsiniz. Cilgin proje catalcaya ruzgar gulu, gunes paneli v.s. olsaydi o zamanda mi rant v.s. deyip karsi cikacaktiniz?

Sizde yer kapatanlar arasında mısınız?
Bilginiz olsun diye soyleyeyim. Istanbulun hicbir yerinde 100m2 yer almisligim yok.
Dini efsaneleri bir tarafa bırakarak, hiç dünyada yaşamın başlangıcını okudunuz mu? Mikroorganizmaların dünyayı yaşam için uygun duruma nasıl getirdiklerinden haberdar mısınız?
Ben Hz.Adem`in soyundan geldigime inanirim, mikroorganizmalardan geldigime degil,
Bir ağaç nelere kadirdir? Kaç tane insana oksijen sağlar? Kaç tane mikroorganizmaya ev sahipliği yapar?
Turkiye`de her gun ne kadar agac kesildigini bildeydiniz tem cevresindeki agaclarin devede kulak kaldigini bilirdiniz.
Ya en güzel vadileri HES'lere peşkeş çeken anlayış sizce etik mi?
Termik santrallerin verdigi zarari HES lerle kiyaslarsaniz, HESleri kucaklardiniz. Burda HES TES polemigine girmeyelim, Diger topiklerde bu konular var.

Sarp99
05-05-2011, 09:10
Bunun disinda kalan rant, 1.Tayyip Sultan, montro anlasmasi, hepsi spekilasyon. Anlasma Allah`in emri de degil, Fizik kanunuda.
Montrö Anlaşması "spekülasyon" değil, yazılı bir anlaşmadır. Normal şartlar altında bu bilgiyi ilkokulda veriyorlar. "Zamanı gelince Montrö anlaşmasını da düşünürüz." demek, devlet adamlığı ile de bağdaşmaz. Devlet adamı attığı her adımın, söylediği her sözün yaratacağı dalgalanmaları ve sonuçları göz önüne almalı ki sonra geri dönüp o lafları yedirmesinler. Mesela neyin ne olduğunu, kimin niyetinin ne olduğunu anlamadan, cengaverce ortaya çıkıp "Nato'nun Libya'da işi yok." deyip o kocaman laftan bir hafta sonra Nato bombardımanına lojistik destek sağlamak zorunda kalmak gibi. Yakın tarihten ufak bir ders:

'Bir ara Mussolini'nin Türkiye'ye dönük emperyalist emelleri yeniden depreşmiş ve bu nedenle Ankara'daki İtalyan büyükelçisi Atatürk'ü ziyaret emri almış.

Büyükelçi, uygun bir fırsat bulup diktatörün emirlerini yerine getirmek için hayli sıkıntı çekerek, Duçe'nin Antalya ve yöresi hakkındaki istemlerini münasip bir dille Atatürk'e anlatmaya çalışmış.
O, elçiyi hiç sözünü kesmeden sabırla dinledikten sonra izin isteyip dışarı çıkmış ve az sonra da Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana hiç giymediği mareşal üniformasıyla salona gelmiş, yerine oturmuş.
'Buyrun' demiş elçiye, 'nerde kalmıştık'? Bazıları elçiden sorusuna yanıt alamayınca Atatürk'ün 'neden Mussolini gelip almıyor' diye sorduğunu da söylüyorlar.

Gozunuz yerse bozarsiniz anlasmayi , 100 yillik anlasma , Derseniz ki savas cikar, demekki bu proje sandiginiz kadar basit, gereksiz, sacma bir proje degil.Sanırım Duçe'nin gözü yememiş.:rolleyes:
Türkiye'nin en saygın üniversitelerinden birinde İnşaat bölüm başkanlığı görevini icra eden bir kardeşimle dün akşam Çılgın proje hakkında ayak üstü konuşma fırsatım oldu. Birinci olarak bu proje hakkında üniversiteler ile fikir alışverişi yapılmamış. İkincisi Marmara ile Karadeniz arasında 50 cm kot farkı varmış ve bunun her iki denize de etkisinin ne olabileceğini kestiremiyorlarmış. Üçüncü olarak ise iki yakanın genişliğinin en az 750-800 metre arasında olması gerekiyormuş

Sarp99
05-05-2011, 09:15
Muhalefet olmak yürek ister. İktidara yakın durmak herkesin becerebileceği bir şeydir. Özellikle çoğunluk iktidarlarına ezilen halkın yararına muhalefet etmek daha da bir yürek ister.
Elektronik imza atıyorum.

kazanlik
05-05-2011, 09:37
tarihci degilim ama kurtulus savasinin baslatilmasida daha once yapilan bir cok teslimiyet anlasmasina karsiydi. Mussolini, Duce v.s. ne demis bilenler bunlarida burda hatirlatsin lutfen,

Delikanlilik Muhalefet olmak degildir. Sonucda Muhalefette iktidar olmaya calisiyor,

Saygilar

çetinpak
05-05-2011, 09:44
EmekliTuğamiral Türker Ertürk, ’Kanal İstanbul Projesi’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi"i tartışmaya açtıracağını iddia etti. Ertürk, "1936 Montrö Sözleşmesi’ne göre, Türkiye hiçbir yabancı gemiyi bu kanala zorla yönlendiremez. ABD’nin Karadeniz’e sınırsız girebilmek ve Montrö’yü bir şekilde değiştirmek peşinde olduğunu fark ettiniz mi? Bu konu hakkında Dışişleri Bakanlığı’nın, Genelkurmay Başkanlığı, Türk Deniz Kuvvetleri’nin görüşünü aldınız mı? Montrö’nün dolanılması ve değiştirilmesine ulusal çıkarlarımız nedeniyle büyük direnç göstereceği şüphesiz olan Türk Ordusuna ve Türk Bahriyesi’ne yapılan Balyoz Baskınının nedenlerinden biri bu mudur?" dedi.

Ertürk, Deniz Harp Okulu Komutanlığı görevini yürütürken rütbesinde 4 yıllık bekleme süresini doldurduğu halde 2010 YAŞ Toplantıları’nda terfi ettirilmemesine tepki göstererek istifa etmişti. İstifa ettikten sonra, memleketi Trabzon’dan yayın yapan ’haber61’ isimli internet sitesinde güncel siyasi değerlendirmelerini yayınlamaya devam etti. Ertürk, haber61’de yayınlanan ’Fantezi’ başlıklı yazısında da Başbakan Erdoğan tarafından geçtiğimiz günlerde ’Çılgın Proje’ olarak tanımlanan ’Kanal İstanbul’a değindi.

Başbakan’ın aylardır konuşulan projesini, ’Dağ fare doğurdu’ sözleriyle değerlendiren Emekli Tuğamiral Türker Ertürk, şöyle dedi:



"Eğer hayalin arkasında bilgi, bilim, kaynak ve deneyim yoksa buna ’fantezi’ denir. Şöyle tarif ediliyor fantezi; Gerçekleşmesi imkansız boş hayaller. Bir problemin veya sorunun çözümü için tasarlanmamış, ayağı yere basmayan ve umut üzerine inşa edilmemiştir. Mısır Piramitlerini bilir misiniz? O da Firavunların boş hayali yani fantezisiydi. Hangi sorunun çözümü için yapılmışlardı? Milyonlarca insanın ölümü, gözyaşına ve sefaletine mal oldular. Ayağı yere basan hayaller kurabilmek için okumak, bilgi ile dolu olmak lazım. Son bir yıl içinde kitap okudunuz mu? Bugüne kadar yaşamınız süresince kaç kitap okudunuz? Dünya ve Türk edebiyatının klasiklerini, ya bilim kurgu, Jules Verne’in ’Denizler Altında 20 Bin Fersah?’ı. O zaman nasıl hayal edeceksiniz? Fakat şu olabilir. Başkasının hayalini çalabilirsiniz" dedi.

BALYOZ’UN NEDENİ KANAL İSTANBUL MU?

Kanal İstanbul&un teknik boyutu ve çevresel etkileri gibi konuları işin uzmanlarının değerlendirdiğini vurgulayan Ertürk, kendi uzmanlığı olduğunu belirttiği ’Boğazlar’ konusuyla ilgili ise şu ifadeleri kullandı:

"Niye gemiler hiçbir ücret ödemeden geçtikleri İstanbul Boğazı yerine bu kanaldan tonla para vererek geçmek istesin? 1936 Montrö sözleşmesine göre Türkiye hiçbir yabancı gemiyi bu kanala zorla yönlendiremez, biliyor musunuz? Fiziksel özellikleri nedeniyle bu kanal alınacak tüm tedbirlere rağmen İstanbul Boğazı’ndan çok çok dar olduğu için seyrüsefer emniyeti açısından daha güvensiz olacağını idrak ediyor musunuz? Bu fantezinizin 75 yıldır yürürlükte olan Türkiye’ye ve Karadeniz’e kıyıdaş ülkelere avantaj sağlayan ve yürürlükte kalması ülkemizin çıkarına olan Montrö Boğazlar sözleşmesinin tartışılmasına ve emperyal kurtlar masasına gelmesine neden olabileceği yönünü hiç düşündünüz mü? ABD’nin Karadeniz’e sınırsız girebilmek ve Montrö’yü bir şekilde değiştirmek peşinde olduğunu fark ettiniz mi? Bu konu hakkında Dışişleri Bakanlığının, Genel Kurmay Başkanlığının, Türk Deniz Kuvvetlerinin görüşünü aldınız mı? Montrö’nün dolanılmasına ve değiştirilmesine ulusal çıkarlarımız nedeniyle büyük direnç göstereceği şüphesiz olan Türk Ordusuna ve Türk Bahriyesi’ne yapılan Balyoz Baskınının nedenlerinden biri bu mudur?"

Yazı sonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenen Ertürk, "Sayın Başbakanım tuttuğunuz yol iyi yol değildir. Yalakalar, işbirlikçiler ve hainler doğruyu söylemiyorlar. 74 milyon nüfusu ile Türkiye Gemisi çatışma rotasındadır. Eğer ciddi rota değişiklikleri yapmazsanız ülkemiz için hayırlı şeyler olmayacaktır" diye yazdı.

çetinpak
05-05-2011, 09:47
‎1936 yılında imzalanan boğazlardan geçiş (Montrö) anlaşmasına göre savaş gemileri boğazdan geçemiyor, Amerikanın bu engele takılmadan Karadeniz'e çıkma hesabı olabilir KANAL İSTANBUL..

çetinpak
05-05-2011, 10:04
İstanbul un nüfusunun şişirecek ve doğaya uygun olmayan büyük hafriyatlar yapmak, bugün olmasa bile ileride muhakkak çok sıkıntılara neden olacaktır. istanbul daki dere taşkınını duymayan yoktur ta osmanlı zamanında yapılan çok gözlü köprüler sonraki zamanda daraltılarak ve dere yatağı alanı imar'a açılarak binalar inşa edilmiş ve hepimizin şahit olduğu felaket meydana geldi.
Maalesef memleketin hastalığımı yoksa doğu toplumunun alışkanlığından mıdır ülke yöneticilerinin yapacakları işlerde herşey normalmiş gibi davranılır sıkıntısı yıllar sonra çıkar ortaya,Gözümüzün içine baka baka sanayi bakanı tarafından çayda radyasyon yok diye ekranlarda boy gösterildiğini unutmadık.DOĞA YAPILAN TECAVÜZLERİ HİÇ BİR ZAMAN AFFETMEZ 100 yıl bile geçse.

memet
05-05-2011, 10:38
Konu site içeriğinde, projenin çevre ilgisiyle sorunları olur mu olmaz mı biçiminden, siyasi atışmaya dönmüştü. Şimdi komplo teorisine dönmüş. Sanki paşanın terfi ettirlilmesi zorunluymuş gibi. Belki kimse ilgilenmiyordur ama kimin terfi edeceği hükümetin insiyatifinde. İstifa ettiyse kendi bilir. Makam hırsı bürümüş paşayı. Kendi sıkıntısını komplo teorilerine yansıtmış. Yoksa kanalın çevre etkisiyle ilgili değil.
Montrö sözlemeşmesine de atıfları da trajikomik buluyorum. Boğazda serbest geçiş hakkı varsa, neden canı isteyen istediği gibi boğazdan geçemiyor da, Marmara Karadeniz girişlerinde tekneler bekliyor olabilir ki? Hatta yığılmalar oluyor.
Ticari gemilerin geçişi engellenmiyor ama kontrol ediliyor. Diyelim proje çevre konusunda bizi ikna etti. Yapıldı tamam ne güzel dedik. Boğazda sıra bekleyeceğine aklı olan vakit kaybetmez buradan geçer parasını da verir. Böyle her tarafı bitti bir üstünün süslemesi kaldı içerikli tartışmalar konu içerinin tartışılmasına engel oluyor. Zaten Montrö de allah kelamı değil. İşimize gelmiyor bu bizim deriz, bir daha sözleşme yapılır. Zaten boğazlarda tahakkümümüzü kısıtlayan bir anlaşmadır Montrö. Nedense bütün tartışmalar polemik şekline çekiliyor. Çevre etkileri ne olur bunu diye merak edenler de konudan kaçıyor.

Montörden paşanın derdinden önemlisi milyonlarca ton hafriyatı eski madenlere gömeceğiz sözünün ciddiyesizliğine yönelmektir.
Ne zaman bir konuda paşalar beyler siyasi fikir açıklıyorsa hemen altında bir çıkar grubu derin bir bağlantı vardır.

kazanlik
05-05-2011, 11:52
ilk defa sayin MEMET ile %100 hemfikirim. Demekki karsit goruslu insanlarda yer yer ayni fikirde olabiliyormus, dusuncelerimi ve uslubumu yeniden gozden gecirecegim,,

ortada henuz bir proje yok, bir fikir var. oda zamanla sekillenecek,Nasil ki Ecevit once onermis sonradan vazgecmis, Bizimde vazgecmek icin onumuzde uzun bir zaman var.En buyuk temennim bu projenin ya hemen tamamlanmasi ya da derhal unutulmasi. Cunku Istanbul depremine her gecen gun yaklasiyoruz ve projeden vazgecilirse alinacak onlemler otelenmis ve zaman kaybedilmis olur.

çetinpak
05-05-2011, 12:00
Zaten olası İstanbul depremine hazırlık yapılacağına ve gerekli önlemler alınacağına kanal meselesinin ortaya atılması ülkemizde ki sorunların üzerine bir şerit çekip halkın dikkatini başka yönlere çekmekten başka birşey değildir, ne pahasına olusa olsun o güzelim şehrin doğasının tahrip edilmemesi gerekir. Depreme dayanıklı yeni konutlar yapmak için mevcut bulunan binaların yıkılarak tekrar yapılması daha uygundur.

malina
05-05-2011, 12:15
deprem gercegi goz gore gore geliyor ve hazirliksiz yakalanirsak milyonlar olebilir. benim butun ailem istanbulda yasiyor. deprem gercegide beni urkutuyor.

Bu kanal projesinin BANA gore en onemli ayagi yapilacak yeni konutlarin dayaniksiz konutlarla takas edilmesi ve eskilerinin yikilmasi.

projenin diger ayagi yeni yapilacak konutlar ve yikilacak olan depreme dayaniksiz evler.

Cunku Istanbul depremine her gecen gun yaklasiyoruz ve projeden vazgecilirse alinacak onlemler otelenmis ve zaman kaybedilmis olur.

Depremi çok önemsiyorsunuz haklı olarak ama tek çare yeni kanal yapımı imiş gibi davranıyorsunuz...

Büyük depremi bekleyen İstanbul'da çadır ve toplanma alanlarına konut yapılmasının ardından riskli ilçelerde bile bu tür yerlerin yüzde 75 oranında azaldığı ortaya çıktı (http://www.aksam.com.tr/buyuk-deprem-riski-var-ama-sadece-kagitta--38008h.html)

Not: Aslında önemsemiyoruz :) Forumdaki Deprem (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=9639&highlight=deprem) başlıklı konuya son mesaj 2008 yılında yazılmış :)

limon
05-05-2011, 12:18
Marmara ile Karadeniz arasında 50 cm kot farkı varmış ve bunun her iki denize de etkisinin ne olabileceğini kestiremiyorlarmış.

Tuna'daki gibi bir sistem düşünülüyor diye biliyorum. O zaman 50 cm'lik kot farkı avantaj sağlamayacak mıdır? Her kot farkındaki beklemeler çok sıkıcı ama Boğaza girişteki beklemelere göre daha avantajlı olacağı kesin. Her kış bir kaç gemi beklemedeyken fırtınada karaya oturuyor. Yani bence gemilerin boğazdan geçişleri kadar beklemelerinin de riski var. Kilyos sahilinde dolaşınca yıllardır öylece duran duran hurda yığınları var. Gemi sahibi olan firmaların bu çöplerini toplamaları gerekmiyor mu? Veya para cezası kesilip, devletin bunları toplaması gerekmiyor mu?

Balıklar için yuva amaçlı gemiler batırılıyor. En azından bu gemiler sahilden görülmeyecek suya batacak şekilde açığa çekilemez mi?

Suveyş kanalıyla istilacı balık türlerinin arttığı yazılmış ama orada birbiriyle bağlantısı olmayan iki deniz birleştirilmiş, buradaysa zaten birbiriyle bağlantılı denizler sözkonusu. Bence durum çok farklı.

Bilimin ve teknolojinin çok geliştiğine, santimlik farkların, sorunların vs.. çözüleceğine inanıyorum.

Kim ne derse boğazımızın bize kalması hayaline bayılıyorum.

Bunların amacı gemilerinin geçmesi değil mi? Ha ordan geçmiş ha burdan. Kirli paslı gemileri cânım İstanbulumuzu görmeden geçiversinler. Boğazdan silah yüklü geçemiyorken kanaldan neden geçsin ki? Oradan da izin vermeyiz.

Rant sağlama konusuna gelince... Kanal olsa da olmasa da rant sağlayacak olanlar her zaman işbaşında değiller mi? Neler gördük neler? Çabuk unutuyoruz...

kazanlik
05-05-2011, 12:29
Depreme karsi bilinen daha ciddi bir projenin varligindan haberim yok. Boyle bir proje ve ya projeniz varsa duymak isterim, Adinizi, yerinizi, yurdunuzu, yasinizi gorusunuzu bilmeden ;begenirsem cani gonulden desteklerim. Bu forumda elimden gelen sadece bu, desteklemek ya da karsi cikmak.

Sarıcan
05-05-2011, 12:57
Bir defalık diye çıkarılan deprem vergisinin üzerine yatıp tatlı para kaynağı gibi görülmesin, toplanan kaynaklar bütçe açığı kapatmak yerine deprem için kullanılsın yeter. Bizde yurttaşlık bilinci gelişmemiş, başka bir ülkede olsa dünyayı hükümetlerin başlarına yıkarlar. Kaç yıldır deprem vergisi ödüyoruz ve ne kadarı deprem için harcanmış hiç sorgulandı mı? Yasayı rahmetli Ecevit çıkardı ama yıllardır bu toplanan vergiyi harcayanlar kim? İsterseniz bu işe proje değilde toplanan paraların çarçur edilmesi veya değişik kaynaklara aktarılmasının sebebini araştırarak başlayalım.

mirsat
05-05-2011, 13:58
Yapılsın , insanlar çalışsın , karınları doysun iş olsun , geç olsun güç olmasın , herşeye muhalefet de olmasın ne bileyim , iktidardan yana olduğum anlaşılmasın oy da vermem ama 100 dönüm ağaç kesilir 1000 dönüm dikilir vesaire . Üzmeyin kendinizi o kadar.


Ortadan giden uzlaşmacı forum üyesi.

xiphos
05-05-2011, 22:35
Sanırım boşa kürek çekiyoruz, ortaya konulan bir teze karşı anti-tez konulacağına yok kemalistsin(ne demekse bir de açıklasalar), yok şu gazeteyi okuyorsun ve benzeri peşin hükümlü, kerameti kendinden menkul ne idüğü belirsiz laflar. Hala şu projenin topluma getirisinin ne ve olacağına dair bir analiz kırıntısı bile yok.

Nasılsa proje yapmak bedava ben de birkaç projemi ortaya atayım:

Çılgın proje 1: "İki sene içinde dağları delip tren ile güneye ineceğim. Türkiye'nin Alanya, Manavgat,Antalya, Finike, Fethiye gibi Türkiye'nin sebze ve meyve cennetlerini tren ile kuzeye ve doğuya bağlayacağım. İstanbul Antalya arasındaki kamyon trafiğini sıfıra indireceğim ve hatta İstanbul-Antalya arasında çift katlı yataklı vagonlar koyacağım, isteyen arabasını da trene koyabilecek, akşam yatıp sabaha Antalya'da olacaksınız.". Maliyet 7-8 Milyar USD

Çılgın proje 2: "Bundan sonra doğa ile barışık yaşamak ve çevreye verdiğimiz zararı azaltmak ve enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak için evlerinin çatısına güneş enerjisi projesi yapanların proje maliyetinin yarısını hibe olarak vereceğim.". Maliyet 15-20 milyar USD

Çılgın proje 3: "Bundan böyle Çinekop ve Sarıkanat avlayanları hapse atacağım. Bundan sonra halkıma lüfer de yedireceğim.". Maliyet sıfıra yakın.

En Çılgın proje: "Genetiği değiştirilmiş ve F1 tohumları yasaklıyorum bundan böyle sadece geleneksel tohumlar ile üretilmiş gıdalar satılabilecek.". Maliyet sıfır.


çok güzel bir bakış açısı tebrik ederim gerçekten ama burda hükümet ve muhalefet açısından tartışılacak hiçbirşey olmadığı için halkımız benimsemedi galiba :)

Sarp99
06-05-2011, 14:44
çok güzel bir bakış açısı tebrik ederim gerçekten ama burda hükümet ve muhalefet açısından tartışılacak hiçbirşey olmadığı için halkımız benimsemedi galiba :)
Tartışılsın benimsensin diye yazmadım, eğer ki maliyetli bir proje yapılacaksa, toplumun genelinin faydalanabileceği projeler nasıl üretilebilire bir iki örnek olsun diye yazdım.

İstanbul'da kanal yapılsın diye Konya'daki adamın cebinden tonla para çıkacak. İstanbul'daki kanalın Konya'dakine faydası ne ki? Olsa olsa, vay be bizim de bir kanalımız var diyebileceği marjinal bir fayda, %90'ı ömrü boyunca ne görecek ne de gezecek. İstanbul'da yaşayıp da, bırakın boğazı, denizi görmeden ölen o kadar çok insan var ki aklınız şaşar. Ama hepsi de illa da kanal, illa da kanal der.

Toplumsal refahın İstanbul'daki belirli bir zümrenin faydasına sunulmasındansa, her ne ad altında olursa olsun hepimizin cebinden çıkan vergilerle yapılan işlerin toplumun geneline fayda sağlaması görüşündeyim.

Ha illaki, bu işlerden birileri nemalanacak ise, paylaştıralım o abilere 5-10 milyar USD, hiç bir zahmete girmeden, sağa sola zarar vermeden atsınlar cebe çıksınlar aradan. Hiç olmazsa geriye toplumun insanca yaşaması için harcanacak 40-50 milyar USD kalır.

Bir de şu suçlamalara hasta oluyorum, yukarıda yine, "Bu tür faydalı işlere hep zenginler karşı çıkıyor." tadında yine garibanist bir edebiyat yapılmış. Düşünemiyorlar ki, karşı çıkanların ortak özelliği zenginlik değil.

Hiç niyetim yokken bir yazı daha yazdım bakalım şimdi ne diyecekler? Geriye kalan benzer suçlamalardan oluşan şıkları aşağıda sunayım da, şifreyi çözen doğru cevabı işaretlesin.

a) Ulusalcı
b) Mason
c) Yahudi Uşağı
d) Ergenekoncu
e) Hepsi

memet
06-05-2011, 18:30
f) İslamcı
Bu seçeneği atlamışsınız bizden değilse, islamcıdır seçeneği çok güçlü bir seçenek.
Bir de a ve d seçenekleri bir arada olabiliyor. Sorun olmuyor.

Son olarak güzel yurdumda ancak kategorize edilebildiği kadar yazdığınızı anlıyorlar. O trajik bir sıkıntı tabi.

xiphos
06-05-2011, 22:21
f) İslamcı
Bu seçeneği atlamışsınız bizden değilse, islamcıdır seçeneği çok güçlü bir seçenek.
Bir de a ve d seçenekleri bir arada olabiliyor. Sorun olmuyor.

Son olarak güzel yurdumda ancak kategorize edilebildiği kadar yazdığınızı anlıyorlar. O trajik bir sıkıntı tabi.


memet bey aklıma yazınızdan sonra bakın ne geldi

beni kategorize etme, benle oynama
yaftayı yapıştırıp bana isim koyma
karikatürleştirme beni, ilahlaştırma
tabulaştırma sakın, tapulaştırma

ne güzelde söylemiş bülent ortaçgil sanki güzel yurdumuzda yaşayanlara hitaben yazılmış:D

Sarp99
07-05-2011, 01:14
f)
Son olarak güzel yurdumda ancak kategorize edilebildiği kadar yazdığınızı anlıyorlar.
Aslına bakarsanız içim de acımıyor değil. Ekonomik olarak gelişmişliğini yüklenmiş olduğu borcun tutarıyla doğru orantılı olarak algılayan bir çıkarıma karşı ne diyebilirsiniz ki?

Aslında var diyeceğim de, o da ne kadar anlaşılır şüpheli. Evimi 2001 krizinde, ikinci arabamı da 2009 yılında hani o KDV ve ÖTV indiriminin yapıldığı, daha otomotiv firmalarının zam bile yapmayı akıl edemediği pazartesi gününde, nakit para vererek aldım. Birincisini şu andaki değerinin beşte birine, ötekisini de şu andaki ikinci el fiyatının yarısına aldım.

Yaşı bana yakın olanlar bilir, bir zamanlar bir bilen devlet büyüğümüz yurtdışından alınan yüklü miktarda borçlara savunma olarak "Borç yiğidin kamçısıdır." demiş idi. Ama, muhterem devlet büyüğümüz, bize kamçının kimin elinde olduğu söylemeyi unutmuş herhalde.

Ne alakası var diye düşünen arkadaşlar var ise onlara şunu söylemek isterim, onlar aldıkları kredinin borcunu ödemek için, bundan beş on sene sonra İstanbul varoşlarında gayri insani koşullarda köleler gibi çalışırken, Allah ömür verirse, ben onların bugün sahip oldukları tarlalarda "Acaba bu sene sıra aralarına ne eksem?" diye düşünüyor olacağım.

İmkansız mı geliyor? Yanılıyorsunuz. Şu anda babamın Fethiye-Ölüdeniz'de ki arazisinde, araziyi satan adamın oğlu günlüğü 25 liraya çalışıyor. Rahmetli babama araziyi sattıktan sonra daha kaç tane tarlasını elden çıkardı Allah bilir.

Niye mi yazdım bütün bunları? Her akşam, dizilerde gördüğünüz, İstanbul'dan en fazla 50-60 bin insan faydalanıyor. Bu kanal projesi de onlara en fazla 2-3 bin kişi daha katar ve emin olun ki sizler bu seçkin(?) insanların arasında olamayacaksınız.

Kendiniz için değil, çocuklarınız ve onların çocukları için daha çok insanın insanca bir yaşayabileceği bir Türkiye hayal edin. Hiç olmazsa onlar sizinle ve belki de bizimle gurur duysunlar ve desinler ki:

"Bizim babalarımız ve dedelerimiz, bize uyum içinde yaşayabileceğimiz bir ülke bıraktılar. Allah onlardan razı olsun."

cemal.S
11-05-2011, 00:13
Merhabalar...!

Yazılanları okuyunca bu ülkenin bir yaşayanı ve vatandaşı olarak müsadenizle bende görüşlerimi paylaşmak isterim. Düşünüyorumda ne çabuk gündemimiz değişiyor. Ya bizler takip etmekte zorlanıyoruz veya düzen değişti haberimiz yok. Her gün bir yeni haberle uyanıyor ülkem insanı. O kadar bilgi yoğun yaşıyoruzki artık sapla saman birbirine iyice karıştı. Flaş flaş filaşlardan sizler bıkmadınızmı merak ediyorum. İstanbulun yanıbaşına 2-3 İstanbul daha peki sonrası? Sonrası önemsizmi sizce? Önemsizse söylenecek tek bir şey var kolay gelsin. Önemliyse o zaman günü kurtarmak yerine acaba ikinci hatta üçüncü İstanbulu anadolunun neresinde kurarız diye düşünmek kafa yormak gerekmiyormu? Tabiyat ve tarihi doku açısından baktığımızda İstanbul çoktan yükünün fazlasını almadımı? 1974-1998 arasında gençliğini dünyanın incisinde yaşamış birisi olarak son yıllarda zenginiyle fakiri ile insanımız çokmu mutlu bu şehirde. Mutluysa neden herkesin suratı bir karış dolaşıyor hiç düşündükmü? Çok sık aralıklarla gidip geliyorum benim gördüğüm manzara bu. Hayal iyi güzelde katkısı ne insanımıza diye düşünüyorum. Sırf birileri egosunu tatmin etsin veya atı alıp üsküdarı geçsin diye feda edilemiyecek kadar değerli İSTANBUL.

''Kendiniz için değil, çocuklarınız ve onların çocukları için daha çok insanın insanca bir yaşayabileceği bir Türkiye hayal edin. Hiç olmazsa onlar sizinle ve belki de bizimle gurur duysunlar ve desinler ki:''

"Bizim babalarımız ve dedelerimiz, bize uyum içinde yaşayabileceğimiz bir ülke bıraktılar. Allah onlardan razı olsun."

Sayın SARP çok teşekkür ediyorum öyle güzel özetlemiş ki sözleriniz. İşte benim hayalim.


Saygıyla.

Sinarit
12-05-2011, 21:49
Kuzey ormanlarına ikinci şehirde geliyor,tam oldu,güle güle istanbul,güle güle kar.
Belki bilmiyorsunuz ama geçen sene köprünün ayağının konucağı garipçede 70 kiloluk domuz yakalandı,bu istanbula 20 dakikalık yerde hala muhteşem bir yabani yaşam var, bu kuzey bandındaki güzergahtan göç eden akbabalardan ,kartallardan bahsetmiyorum bile,bütün afrika kıtasından gelen kuşlar bu hattan göç ediyor,ülke zaten çöktüde,akp nin gitmesini istanbulun geleceği için istiyorum artık.

kuzen38
13-05-2011, 23:19
istanbul the end diyorum. rezillik, doğaya karşı bir soykırım. Allah sonumuzu hayretsin.

eskimo
14-07-2013, 14:08
Aşağıdaki haberde ,Kanal İstanbul yapılacak bölgedeki arazilari kim satın almış? Diye soruyorlar.
Silivri de bilinenleri ben yazayım.
Kadir Topbaş ın dünürü Kavurmacı ailesi Gümüşyaka civarını.
Kavaklı,Gazitepe köylerini pardon artık mahalle oldular Allah'ın köyleri.
Bayan Erdoğan ın Siirt li akrabaları.
Yine Kınalı da Silivri Belediyesine ait 300 dönüm arazinin 2008 yılında AKP li belediye tarfından oy çokluğu ile oto fabrikası yapılması için TOKİ ye devrine karar verildikten sonra arazinin oto fabrikası yapılmadığı halde hangi kapanın elinde kaldığına dair bir bilinin bulunmaması ayrı bir soru...


Projenin yapılacağı bölgedeki arsaları kim satın aldı (http://www.odatv.com/n.php?n=projenin-yapilacagi-bolgedeki-arsalari-kim-satin-aldi-1407131200)

eskimo
14-07-2013, 14:29
Ben kendimce bu projenin olabilirliği konusunda şüpheliydim.
Çünkü.
Bir.Bugün, bu hükümetin bu projeye ömrünün yetmeyeceği kesinleşti.
İki. Bu bölgede yandaşlar arazi toplamaya 3.havalimanı projesi ile başlamıştı. Havalimanı başka bölgeye taşınınca toprak toplayan yandaşların elindeki toprakları değerlendirmek adına yeni projelere ihtiyaç vardı.
Üç.O bölge Dört Bin yıllık Trak Krallığı'nın arkeolojik alanı.


çılgın Proje, İstanbul 'u adaya dönüştürecek! 19-05-2011 (http://emlakkulisi.com/cilgin-proje-istanbul-u-adaya-donusturecek/73615)

Bir başlık daha.

http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-29227-274-ucuncu-kopru-cilgin-projeye-baglanacak.html

pria
25-07-2013, 10:04
“Saydam’ın doktora tezi okyanusbilim yani oşinografi üzerine. Uzmanlık alanlarından biriyse Türk denizlerinin yapısal özellikleri.

Ne düşünüyor Prof. Saydam, Kanal İstanbul hakkında? Şöyle diyor: “Projeyi rafa bile kaldırmayın, unutun!”

Sebep? Dünyada sadece Türk boğazlar sisteminde görünen bir özellik. Karadeniz’e fazla tatlı su girişi olduğu için Karadeniz, Marmara Denizi’nden 30 cm. daha yüksek. Karadeniz’in Akdeniz’e göre daha az tuzlu olması sebebiyle doğa boğazdaki akıntılar yoluyla tuz oranını dengelemeye çalışıyor. Marmara ve Karadeniz arasında ikinci bir kanal açtığınız zaman doğanın binlerce yıldır kurduğu hassas denge bozuluyor.

Bozulursa bozulsun, üçün beşin hesabını mı yapacağız denebilir. Teknik ayrıntılara girmeden, Kanal İstanbul projesi gerçekleşirse ne olacağı hakkında Prof. Saydam’ın öngörüsünü aktarayım:

1. Karadeniz’in tuzlanma oranı artacak.

2. Marmara’nın alt suları oksijensiz kalacak. Hidrojen sülfür konsantrasyonu artacak ve bütün İstanbul’u bir çürük yumurta kokusu kaplayacak.

3. İzmit Körfezi’nde deniz yaşamı tamamen sona erecek.

4. Kanal İstanbul’un açılmasıyla oluşacak adanın doğal su kaynakları deniz suyuyla karışacak.

Prof. Saydam isyan ediyor: “Sen kalk iki denizi birleştirecek bir proje düşle ama hiçbir denizbilimcisine de ‘Bunları birleştirirsem ne olur acaba’ diye sorma!”

Bu, işin denizbilime ilişkin kısmı. Şehircilik, demografi ve uluslararası hukuk boyutları da başka tartışma alanları. Hadi Prof. Saydam yanılıyor diyelim. Söylediklerinin aksini ispatlayarak projeyi savunan var mı? Yoksa “Büyük oyunu bozduk” gerinmeleriyle önemli tartışmaları engellemek daha mı kolay geliyor?

Prof. Cemal Saydam örneğinde gördüğümüz üzere bilim insanları seçimle gelmedikleri için mi dinlenmemekte?

Demokrasi ile keyfi bir popülizm arasında çok ciddi farklar var. Sandık demokrasinin ilk, olmazsa olmaz ve temel koşulu. Demokrasinin başlangıcı.

Katılımcı, çoğulcu bir demokrasi ise keyfiliği kabul etmez. Halkın vergilerinin yüzyıllarca çürük yumurta kokusu salacak bir kanala harcanmasıyla da bağdaşmaz.

Hükümet, Prof. Saydam’ın ve diğer bilim insanlarının uyarılarını dikkate almalı ve kamuoyunu aydınlatacak bir tartışma başlamalıdır.

Hükümetten Prof. Saydam’ın tespitleri hakkında bilimsel bir açıklamayı talep etmek de medyanın görevi.”

İstanbul?u çürük yumurta kokusu saracak (http://www.odatv.com/n.php?n=istanbulu-curuk-yumurta-kokusu-saracak-2507131200)

pria
07-06-2014, 09:54
Kemerlerinizi bağlayın; 3. Havaalanı ile düşüşe geçiyoruz! - Baran Alp Uncu - T24 (http://t24.com.tr/yazarlar/baran-alp-uncu/kemerlerinizi-baglayin-3-havaalani-ile-dususe-geciyoruz,9460)

Güler
08-05-2017, 08:23
Bu gün okuduğum bir yazı içimi sıktı. Medyanın durumu malum, doğru bilgi edinmek zor bu günlerde.

Konu hakkında bilgisi olanlar, bu konuyla ilgilenen arkadaşlar bildiklerini paylaşsalar da bizler de fikir sahibi olabilsek ne iyi olur diye düşündüm.

Kanal İstanbul’un görünmeyen yüzü! | biliyomuydun.com (http://biliyomuydun.com/112659)

Kanal İstanbul

Kaktüsbahçesi
24-12-2019, 22:54
Yarın gerekli açıklamayı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlunun yapacağı, İstanbul için tehlike sinyalleri veren projenin itiraz hakkı halka tanınan projenin açıklama ve itiraz yoludur..
HALKIMIZIN DİKKATİNE !!!
KANAL İSTANBUL ÇED RAPORU ASKIYA ÇIKARILDI.
Küçükçekmece, Avcılar, Arnavutköy, Başakşehir ilçesinde; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca yeterli bulunup kabul edilen “Kanal İstanbul” projesi için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu Halkın görüş ve önerileri için dün itibarı İle askıya çıkarıldı.
Kanal İstanbul”un ÇED raporu 10 gün boyunca halkın görüş ve öneriler için askıda kalacak. İtirazı olan yurttaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na veya İllerdeki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine müracaat edebilirler.
ÖNEMLİ: Avcılar Kent Konseyi olarak Tüm Vatandaşlarımızı ve Sivil Toplum Kuruluşlarını bu konuda Duyarlılığa Davet Ediyoruz.
Sevgili Arkadaşlar,
Kanal İstanbul için itirazınızı İstanbul Büyük Şehir Beyaz Masaya bildirebiliyorsunuz . Bunun için İstanbul dışından (veya cep telefonunuzla) arıyorsanız 0212.1530000 Numarayı arıyorsunuz Önce 5 sonra 4 e basıyorsunuz. Karşınıza çıkan Beyaz Masa yetkilisine itirazınızı bildiriyorsunuz. Onlar not alıyorlar ve cep telefonunuza mesajınızın alındığına dair bir cep mesajı geliyor. Gereği için bilgilerinize. Selam ve sevgiler. (Lütfen dağıtalım)

enginyilmaz
25-12-2019, 05:56
Biz gerici ekrem imamoğluna itiraz ediyoruz. İstanbulu geride bırakmak isteyen gericilere itiraz ediyoruz. Bu itirazımızı nereye yapacağız editör.

Mahmut Tebir
25-12-2019, 10:20
İstanbul'un doğal görüntüsünü bozan ve rant için yapılmak istenen bu projeye dur diyelim. Eğer yapılırsa oraya da 2-3 tane köprü yapılacak. Çöğu kişi evinden olacak. O kadar hafriyat nereye dökülecek. Her şeye para yok diyen bu devlet bu parayı nereden bulacak. Vatandaşın üstüne çökenler daha da çökecek. Ekrem İmamoğlu'na itiraz edenler dinleyip yapılmamasını istememesinin sebeplerini anlasalar ne kadar haklı olduğunu anlarlar. Deprem bölgesi olan bir yerde böyle depremi tetikleyici bir projenin yapılması aklı mantığa uygun değil.

Doku_Kültürcü
25-12-2019, 14:32
Biz gerici ekrem imamoğluna itiraz ediyoruz. İstanbulu geride bırakmak isteyen gericilere itiraz ediyoruz. Bu itirazımızı nereye yapacağız editör.

Herkes gibi sandıkta itirazınızı yapacaksınız, ama, Konya'da ikamet edip İstanbul'da oy kullanamazsınız.

Doku_Kültürcü
25-12-2019, 14:36
Sayın Pria'nın 2013 yılında paylaştığı yazıyı tekrar okumalıyız:
http://www.agaclar.net/forum/1183673-post118.htm

bnymnblr
25-12-2019, 15:18
Karadeniz suyu özellikleri
Tuz oranı daha az
Su sıcaklığı daha düşük
Deniz suyu yoğunluğu daha düşük

Marmara ve Akdeniz Suyu Özellikleri
Tuz oranı daha fazla
Su sıcaklığı daha yüksek
Deniz suyu yoğunluğu daha yüksek

Bu mevcut deniz suyu şartlarında su hareketleri
Akdeniz’in suyunun Karadeniz’den daha tuzlu olması sebebiyle daha yoğun olmasından Akdeniz suyunun Karadeniz’e dip akıntı ile akmasına sebebiyet verir.
Karadeniz’in suyu da az yoğun olması sebebiyle üst akıntı ile Akdeniz’e akmasına olanak sağlar

bnymnblr
25-12-2019, 15:28
Kanal İstanbul
Uzunluk 40-45 km;
Genişlik yüzeyde 145-150 m, tabanda ise yaklaşık 125 m
Suyun derinliği 25 m.

İstanbul Boğazı
En Geniş Yeri: Rumeli Feneri ile Anadolu Feneri arasındaki 3600 m lik kesimdir.
En Dar Yeri: Rumeli Hisarı ile Anadolu Hisarı arasındaki 760 m lik kesimdir.

En derin yeri
Kandilli ile Bebek Arası 124 m derinlik

En sığ yeri
36 m derinlik

https://docplayer.biz.tr/docs-images/93/111183342/images/54-0.jpg

Kozanli
25-12-2019, 16:04
Bundan üç yıl önce bir akrabam ile 22 dekar tarla almıştım, kanal İstanbul bu alandan geçecekmiş isabet buyurmuş desenize gökdelenleri dikeceğiz...

Kaktüsbahçesi
25-12-2019, 21:25
Yeni yerleşenler bilmez, çok eski de değil... Bir zamanlar apartmanlarda yaşayacağım diye İstanbul’da biz çocukken o güzelim bahçeli evleri müteahhitlere kat karşılığı verip yüksek yüksek evlere geçti bazı insanlar. Şimdi lüks yerde yaşıyorum diye sevinenler bir karış parka hasret kalıyor ya da başka şehirlere göçtü yeşil seven insanlar. Gençler bilmeyebilir ama biz şahidiz. Daha ölmedik.

Forumlarda, Facebook’ larda, sosyal medya da anlatırız, anlatacağız. Mesela ben çocukken Çatalca’da topatan kavunu vardı, hani nerde? Büyükçekmece’de domates tarlaları vardı .. Nerde şimdi.. ? Söyleyince kıymeti bilinmiyor ama illa yaşayınca anlaşılacaksa, soruyorum.. Bu sitede yerel tohum peşinde koşuyoruz, üç karış yeşil toprakla mutlu olmaya çalışıyoruz. Kendinizden pay biçin.. Torununuza yüksek yüksek kuleler mi bırakmak istiyorsunuz yoksa doğal yeşil bahçeler mi?

Bir şehir düşünün kime doğa desem herkes güneye, memleketine göçmekten, yerleşmekten bahsediyor. İnsan zaten zor yaşadığı bir yeri neden daha zorlaştıracak çözümler arar ki ? Bu kadar bilim insanı yanılıyor olamaz. Yanıldığını bile farzetsek kanal bittiğinde bu şehirde nasıl bir yaşam olabileceğini düşünemiyor muyuz ?
Biz İstanbul’da ağaçlara çıkabilen son çocuklardık. Bizim torunlarımız yeşil gören son çocuklar olabilir.

malina
26-12-2019, 10:03
Bu konuda başlık açmalı diyordum ki, yıllar önce açanın ben olduğunu gördüm...

Nerede kalmıştık? :)

bnymnblr
26-12-2019, 15:19
https://www.youtube.com/watch?v=m1c49M4Rqnc

MeyveliTepe
26-12-2019, 16:02
Televizyonu gazeteleri bırakalı çok oldu, bu yüzden pek çok şeyi kaçırıyor olabilirim.

Duyabildiğim kadarıyla maliyeti 75 milyar ($ mı TL mi bilemedim) olacakmış.

Böyle bir kanalın ekolojik ve sosyolojik etkileri hakkında pek çok şey söyleniyor. Bunların bazılarını tahmin etmek de güç değil.

Anladığım kadarıyla maliyet bütçeden karşılanacak, yani vergilerden.

Anlamadığım ise, faydasının ve amacının ne olduğu. Harcanacak olan para, bu parayı ödeyenlere ne şekilde dönecek? Söz gelimi, bu paranın üretim yatırımlarına, sanayiye, teknolojiye, tarıma (eğitime de diyecektim ama eğitimin tanımı çok değişti) yönlendirilmesinin ekonomik ve sosyolojik etkileri hesaplanıp ölçülebilir, benzer şekilde bu kanalın parametreleri nelerdir? Bilen varsa sevinirim.

malina
26-12-2019, 16:54
Bu kanalın parametreleri nelerdir? Bilen varsa sevinirim.

Forumda fikri olan biri var gibi görünüyor. Bizleri de bilgilendirirse seviniriz... :)

Biz gerici ekrem imamoğluna itiraz ediyoruz. İstanbulu geride bırakmak isteyen gericilere itiraz ediyoruz.

Kaktüsbahçesi
26-12-2019, 22:26
https://t24.com.tr/haber/kanal-istanbul-ced-raporundaki-itiraflar-su-samurlari-yok-olacak-4-koy-silinecek-su-sorunu-olusacak,853508

ketenhelva
26-12-2019, 23:41
Çorbada tuzum olsun, bir televizyon program sunucusu aleni bir şekilde kaptanlarla konuştugunu, onlarında kendi görüşlerini belirttiklerini yazmış, ben ana başlıklar halinde okudum, tv dede programında belirttimi kendisine iletilen bu görüşleri bilmiyorum..Hususun dogrulanması çok kolay olacagı için, ''bu tv sunucusuna'' çok güvenmesemde, yalan söyledigini, **** farklı egip bükmelerle konuyu tamamıyle farklı bir şekilde aktardıgını sanmıyorum, kendisine güvenmeme rezervimide koruyarak, bu konuda kendisine iletilenleri tarafsızca aktardıgını düşünmekteyim..Bu kadar peşrevden sonra gelelim vehbinin takkesine.. Kaptanların görüşleri şudur; bogazda üstten karadeniz suyu marmaraya akar, alttan marmara suyu karadenize akar. Bu akan suyun belli bir hızı vardır, bu hız 4 ila 6 - bogazın dar **** geniş yerinden ölçülmesine göre - km/ saat ( bu birimden emin degilim, knot olarak söylenmişte olabilir, fakat birim degişikligi kaptanların konu hakkındaki görüşlerini degiştirmiyor ), şu anda bogazdaki rüzgarsız vakitlerdeki akıntı hızları bile kendilerini zorluyormuş, kaptanlar karadenizden marmaraya iniş rotasını çok zor oldugu için sevmezlermiş ( zorlugu su akış hızından dolayı ), bunun yanında marmaraya iniş sırasında birde arkadan rüzgar aldıklarında hızları dahada artarak geminin kontrolünü iyice zorlaştırmakta imiş.....Bogaz hakkında bu kadar şey söyledim ama daha kanaldan bahsetmedim, kaptanların dedikleri şu; kanal daha dar ve derinligi az olacagı için buradaki akıntı hızının dahada fazla olacagı, bu durumda gemi kontrolünün çok daha zorlaşacagını belirtiyorlarmış., partili Cumhurbaşkanının söyledigine göre büyük tonajlı gemiler bu kanaldan geçecek ve bizleri paraya bogacaklarmış ya hani,....gerisini yazılanları buldum yapıştırıyorum,,25 metrelik derinlik çok yetersiz. Bugün tanker sınıfları kıyı tankerleri hariç minimum 20 metre su kesimine sahip. Daha net söylemek gerekirse en büyük tanker sınıfı olan ULCC’lerin draftı 35 metre, VLCC’lerin draftı 28 metre, Suezmax’ların 23 metre. Bugün petrol taşımacılığının büyük bölümü bu tankerlerle yapılıyor. Boğaz’da tehlike yaratacak büyüklükte olan tankerler bunlar ve 25 metrelik derinlikteki bir kanaldan bu tankerler geçemez...........Kanal Karadeniz suyunu Marmara’ya taşıyacak. Yani kanaldaki su az tuzlu Karadeniz suyu olacak. Bu suyun kaldırma kapasitesi daha düşük olduğu için, 25 metrelik derinlik iyiden iyiye az gelecek. Çünkü bu suda gemiler daha fazla suya gömülür...........Bu tankerlerin boyları 245 metre ile 415 metre arasında değişiyor. Kanalda tek bir tanker arıza yapsa veya kaza yapsa, kıyıya çarpsa 200 metre genişlikteki kanal tıkanır. Bu kadar dar bir kanalda tankerlerin manevra yapması çok ama çok zor olur....... İstanbul Boğazı’nda Karadeniz’den Marmara’ya doğru olan yüzey akıntısının hızı genelde 3-4 knot civarındadır. Yer yer daha hızlanır, yer yer yavaşlar ve ters döner. Kuvvetli poyraz fırtınalarında 7-8 knota kadar çıkar. Bu yüzden kaptanlar Karadeniz’den Marmara’ya doğru olan gidişi sevmezler. Bu akıntı hızı gemiyi rotada tutmayı zorlaştırır. Bir anlamda yokuş aşağı gidiştir ve geminin kontrolü zordur. Kanalda ise akıntı hızı Karadeniz’den Marmara’ya doğru yaklaşık 10 knot olacak. Hiçbir gemi kaptanı bu süratle aşağı doğru inmek istemez. Akılalmaz derecede zor bir seyirdir. Gemiyi kontrol altında tutamazsınız. Bunu engellemek için kıyıdan gemileri bağlayarak aşağı doğru indirmeniz gerekir. Bu durumda dolu gemiler bu yolu kullanmayacak, Boğaz’ı tercih edecektir. Yani tehlike arz eden gemiler yine İstanbul’un içinden geçecektir.......Şu anda Boğaz’ı geçmek için bekleme süresi çok uzun değil. 24 saati aşan pek yok. Çok büyük gemiler için hava koşulları uygun olmadığı zaman bekleme oluyor ama bu da genelde 3-4 günü aşmıyor.............Benim notum, şu anda İstanbul bogazı agzında bekleme ortalama süresi 22 saattir..

Portakal Rengi
27-12-2019, 09:23
Öngörülen kanal maliyeti 75 milyar TL. Bugünkü kurla 12,5 milyar $.
Yaklaşımın doğruluğunu sorgulayayım: Son boğaz köprüsünün maliyeti 3 milyar $. Çanakkale ve İzmit'i kullanmama nedenim bağlantı yolları yok. Boğaz köprüsünde yollar köprünün maliyetini aşmış. (Köprü maliyetlerini karşılaştırdım.) Kanalın üzerine 55 m yüksekliği olan 10 köprü yapılacak. Bunların bağlantı yolları olmak zorunda. Hassas sayılmayacak bir yaklaşımla. öngörülen para, köprüler ve bağlantı yollarının maliyetini karşılayamaz görünüyor. Kanalın maliyetinin yanından bile geçemez.
İstanbul Boğazı'nda kaç tane gözetleme radarı var ? Bunların kurulum ve işletme maliyetleri hesaplara dahil mi ? Ayrıntılı düşündükçe sorular artıyor.

Sn Ketenhelva'nın alıntısındaki hızlar deniz mili. (x 1,85 = km ) Akıntı hızı neden önemli ? Su taşıtının dümen tutması (yönlendirilebilmesi) için, yüzdürüldüğü sudan daha hızlı olması gerekir. Taşıtın özelliklerine göre değişik hızlar vardır. Kaptanların anlatmak istediği : Akıntı hızına dümen tutabilme hızını eklerseniz geminin en düşük hızını bulursunuz. Sonuçta, akıntı hızı arttıkça geminin seyir hızı artar. Çok daha dar olan kanalda, Boğaz'dan daha hızlı seyir yapmak zorunda kalınacak.
Akıntının nedeni : Karadeniz, Boğaz ile Marmara'ya bağlanan kapalı bir havza. Marmara ise iki boğaz ile dışa açılan bir havza. Her ikisine de akarsular su dolduruyor. Lisede öğrenilen bileşik kapları anımsayalım. Karadeniz'e akan sular denizi yükseltiyor ve Marmara'ya akmaya başlıyor. Marmara'ya akan sular ve Karadeniz'den gelen sular Marmara'yı yükseltiyor. Marmara, fazla suyu Çanakkale Boğazından Akdeniz'e akıtmaya çalışıyor. Ancak, yeterli boşaltmayı yapamadığı için bir bölüm suyunu Karadeniz'e geri gönderiyor. (Doğal denge) İstanbul Boğazı'ndaki alt ve üst akıntıların nedeni bu. Karadeniz, Marmara'dan 30 cm kadar yüksek.
Dünyadaki iki büyük kanal, Afrika ve Güney Amerika'yı dolaşmamak için, en az 100 yıl önce yapılmış. İkisinde de bu akıntılara dikkat edilerek havuzlar kullanılmış. (Avrupa'daki nehir ulaşımlarında da kullanılıyor.) Kanalın iki yakasındaki sular doğal akışa bırakılmamış. Yüz yıl önceki bilime saygı ile günümüz Türkiye'sinde bilime ve akla saygı arasındaki fark.

Ekoloji derin konu olsun.
Haydarpaşa açıklarında İndependent tankeri yanmıştı. (İstanbul Boğazı'nda olabilecek gemi kazalarından kaçınılacak diye bir görüş var.) Günlerce sürdü. Felaket olarak adlandırıldı. Genç olanlar internette bulabilir.
100 m genişliğindeki kanalda tanker yanmaya başlarsa, çevresindeki yaşam ne hale gelir ?
Olmaz mı diyorsunuz ? İlk hızlı tren faciasında TCDD Gn. Md. demişti. "Adı üstünde kaza bu. Allah'tan gelir." Bu raylarda hızlı tren işletilemez diyenler gericiydi yine. Sonra başka TCDD kazaları olmaya devam etti. Yakıt tankerlerinin yanmama özelliği olamayacaksa, yaşanabilir. Böyle bir durumda, karşı çıkanları gericilikle suçlayan Konyalı Forumdaşımızın, "İstanbul için dua ediyoruz" deyişini hayal edebiliyorum. Elden ne gelir ?

İstanbul Boğazı tanker trafiği için yetersiz kalıyorsa Çanakkale Boğazı da yetersiz kalacak demektir. Saros'a da kanal yapacak mıyız ?

Doku_Kültürcü
27-12-2019, 11:50
Ziraat Odasının gönderisi:

https://www.tmmob.org.tr/icerik/istanbul-disinda-yasayan-yurttaslarimizin-dikkatine

Kaktüsbahçesi
27-12-2019, 19:24
Öngörülen kanal maliyeti 75 milyar TL. Bugünkü kurla 12,5 milyar $.
Yaklaşımın doğruluğunu sorgulayayım: Son boğaz köprüsünün maliyeti 3 milyar $. Çanakkale ve İzmit'i kullanmama nedenim bağlantı yolları yok. Boğaz köprüsünde yollar köprünün maliyetini aşmış. (Köprü maliyetlerini karşılaştırdım.) Kanalın üzerine 55 m yüksekliği olan 10 köprü yapılacak. Bunların bağlantı yolları olmak zorunda. Hassas sayılmayacak bir yaklaşımla. öngörülen para, köprüler ve bağlantı yollarının maliyetini karşılayamaz görünüyor. Kanalın maliyetinin yanından bile geçemez.
İstanbul Boğazı'nda kaç tane gözetleme radarı var ? Bunların kurulum ve işletme maliyetleri hesaplara dahil mi ? Ayrıntılı düşündükçe sorular artıyor.

Sn Ketenhelva'nın alıntısındaki hızlar deniz mili. (x 1,85 = km ) Akıntı hızı neden önemli ? Su taşıtının dümen tutması (yönlendirilebilmesi) için, yüzdürüldüğü sudan daha hızlı olması gerekir. Taşıtın özelliklerine göre değişik hızlar vardır. Kaptanların anlatmak istediği : Akıntı hızına dümen tutabilme hızını eklerseniz geminin en düşük hızını bulursunuz. Sonuçta, akıntı hızı arttıkça geminin seyir hızı artar. Çok daha dar olan kanalda, Boğaz'dan daha hızlı seyir yapmak zorunda kalınacak.
Akıntının nedeni : Karadeniz, Boğaz ile Marmara'ya bağlanan kapalı bir havza. Marmara ise iki boğaz ile dışa açılan bir havza. Her ikisine de akarsular su dolduruyor. Lisede öğrenilen bileşik kapları anımsayalım. Karadeniz'e akan sular denizi yükseltiyor ve Marmara'ya akmaya başlıyor. Marmara'ya akan sular ve Karadeniz'den gelen sular Marmara'yı yükseltiyor. Marmara, fazla suyu Çanakkale Boğazından Akdeniz'e akıtmaya çalışıyor. Ancak, yeterli boşaltmayı yapamadığı için bir bölüm suyunu Karadeniz'e geri gönderiyor. (Doğal denge) İstanbul Boğazı'ndaki alt ve üst akıntıların nedeni bu. Karadeniz, Marmara'dan 30 cm kadar yüksek.
Dünyadaki iki büyük kanal, Afrika ve Güney Amerika'yı dolaşmamak için, en az 100 yıl önce yapılmış. İkisinde de bu akıntılara dikkat edilerek havuzlar kullanılmış. (Avrupa'daki nehir ulaşımlarında da kullanılıyor.) Kanalın iki yakasındaki sular doğal akışa bırakılmamış. Yüz yıl önceki bilime saygı ile günümüz Türkiye'sinde bilime ve akla saygı arasındaki fark.

Ekoloji derin konu olsun.
Haydarpaşa açıklarında İndependent tankeri yanmıştı. (İstanbul Boğazı'nda olabilecek gemi kazalarından kaçınılacak diye bir görüş var.) Günlerce sürdü. Felaket olarak adlandırıldı. Genç olanlar internette bulabilir.
100 m genişliğindeki kanalda tanker yanmaya başlarsa, çevresindeki yaşam ne hale gelir ?
Olmaz mı diyorsunuz ? İlk hızlı tren faciasında TCDD Gn. Md. demişti. "Adı üstünde kaza bu. Allah'tan gelir." Bu raylarda hızlı tren işletilemez diyenler gericiydi yine. Sonra başka TCDD kazaları olmaya devam etti. Yakıt tankerlerinin yanmama özelliği olamayacaksa, yaşanabilir. Böyle bir durumda, karşı çıkanları gericilikle suçlayan Konyalı Forumdaşımızın, "İstanbul için dua ediyoruz" deyişini hayal edebiliyorum. Elden ne gelir ?

İstanbul Boğazı tanker trafiği için yetersiz kalıyorsa Çanakkale Boğazı da yetersiz kalacak demektir. Saros'a da kanal yapacak mıyız ?

5 km lik bir kanal planları var. Yörede inceleme yaparsanız yeri ve bütün hesaplamaları belli. Herkes biliyor.

Kaktüsbahçesi
27-12-2019, 20:17
Her ilden dilekçe verebilirsiniz.

enginyilmaz
28-12-2019, 12:14
Ben kanal istanbulu destekliyorum. Destekleme dilekçesini kime vermem gerekiyor.

Kaktüsbahçesi
28-12-2019, 21:28
Kanal İstanbul itiraz süreci ile ilgili yanlış anlaşılan noktalar olduğunu tespit ettiğimiz için bir bilgilendirme mesajı paylaşmak istiyoruz.

👉 Resmi olan tek itiraz yolu elden ve bizzat Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne dilekçe verilmesidir. Tüm illerde yapılabilir.

👉 Posta, faks, e-posta, CİMER gibi araçlarla gönderilen dilekçeler, görüş bildirme olarak değerlendirilir ve itiraz olarak kayda geçmez. Kamuoyu yaratmak ve baskı unsuru adına kullanılabilir ama öncelik elden itiraz dilekçesi vermek olmalıdır. İtiraz dilekçesini bizzat teslim eden kişiler de ayrıca CİMER üzerinden de dilekçe iletebilir.

👉 Muhtarlıklar vb. kurumlar aracılığıyla toplu dilekçe teslim edilmesi halinde, muhtarlık tarafından verilen tüm dilekçeler için tek bir alındı/kayıt numarası verileceği için, tek dilekçe gibi işlem görür.

👉 Dernekler, vakıflar, belediyeler ve kurumlar da toplu dilekçe veremezler. Kurumları adına dilekçe verebilirler.

👉 İBB Beyaz Masa (153) aracılığıyla itiraz edilmesi mümkün değildir. İBB bu konuyla ilgili itiraz kabul edememektedir.

Herkesten ricamız, yanlış bilgilendirmeleri paylaşmadan buradaki detayları dikkatle okumanız ve gelen mesajları buna göre değerlendirmeniz.

Lütfen siz de çevrenizi bu çerçevede bilgilendirin ve herkesi Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne bizzat giderek itiraz dilekçesi vermeye yönlendirin.

Kaktüsbahçesi
28-12-2019, 21:33
İstanbul’da bir gemi Rumeli Hisarı’nda kıyıya çarptı. İstanbul Boğazı’nda kafa karıştıran kaza ‘da ilk belirlemelere göre can ve mal kaybı yaşanmadı. Geminin Liberya bandralı Songa Iridium olduğu öğrenildi. Ayrıca Kanal İstanbul tartışmalarının yaşandığı günlerde bu kazanın meydana gelmesi kafaları karıştırdı.
https://www.abcgazetesi.com/istanbul-bogazinda-kafa-karistiran-kaza-ya-kanal-istanbulda-olsaydi-67209

enginyilmaz
29-12-2019, 10:42
Ha ha ha. TOGG yerli otomobil içinde itiraz dilekçesi verecek misiniz? Verinde biraz daha neşemizi bulalım. Forumun reytingi artsın. Ha ha ha...

MeyveliTepe
29-12-2019, 11:07
Ha ha ha. TOGG yerli otomobil içinde itiraz dilekçesi verecek misiniz? Verinde biraz daha neşemizi bulalım. Forumun reytingi artsın. Ha ha ha...

???

Bu başlığı ucuz siyaset veya desteksiz tarafgirlik alanı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ölçülebilir, ispatlı hesaba dayanan söyleyebileceğiniz bir şey varsa buyurun. Yoksa hahaha yeri değil.

Kaktüsbahçesi
29-12-2019, 23:08
Ha ha ha. TOGG yerli otomobil içinde itiraz dilekçesi verecek misiniz? Verinde biraz daha neşemizi bulalım. Forumun reytingi artsın. Ha ha ha...

Ben forum yönetimine dilekçe vereceğim “ ha ha ha çok komik” butonu da isteriz sayın forum yöneticileri... :D

bnymnblr
30-12-2019, 08:07
Arkadaşlar Kanal İstanbul Projesi hakkındaki görüşleri irdeleyelim.
Tez+Antitez= Sentez olsun.
Yani
destekleyenler neden desteklediklerini
desteklemeyenler neden desteklemediklerini
izah ederek açıklasın.
Bu durumun siyasi argüman malzemesi yapılmasına izin verilmesin.
Ben bu forumda buna dikkat edileceğini düşünüyorum.

Feijoa
30-12-2019, 18:26
İlber Ortaylı ve Celal Şengör niye destekliyor kanalı...bunlar cahil insanlar mı?
Ayrıca yarar ve zarar ı bir kenara bıraktım....
Yaparız ve yaptirmayiz şeklindeki çıkışları tasvip etmiyorum...
Bir sürü program izledik,montro tam metni okudum vesaire....eğer montro de %20 dahi olsa lehimize bir kazanıma yol açacak ileride EyvAllah....ticari gelire de eyvAllah...lakin köprü geçişleri extra vatandaşa yeni gider demek..millet geçiş ücretlerine bir yeni ekleme daha yeni köprü güzergahlari da istemiyor...neyse...Kemalen bilemiyorum ama faydasi zararından çok olacaksa olsun derim... Zararı faydasindan çok olacaksa tabi olmasın derim ...nihayette hayırlısı diyorum

Kozanli
30-12-2019, 19:05
Aydın bir abimin değerlendirilmesi..

KANAL İSTANBULA NEDEN HAYIR ?

Tartışmalar netleşti. Kanal İstanbula HAYIR denilmesinin nedenleri şöyle özetlenebilir.

1. Kanal İstanbul EKONOMİK değil. Kendini, ekonominin ön gördüğü sürede geri ödemiyor. Bu durumu, Kanal İstanbulu savunanlar da kabul ediyor. Sebebin başında, boğazlardan serbest geçiş hakkının bulunması geliyor.

2. Kanal İstanbul, Marmara Denizindeki kirlenmeyi artırıyor. Marmara Denizinin, kısa sürede oksijensiz kalacağı heaplanıyor. Marmara Denizi, diğer denizlere benzemiyor. Özellikleri var. Karadeniz, 30 cm. daha yüksekte. Yüzeyden Karadeniz, Maramraya akıyor. Tabandan ise, tuz oranındaki yükseklik nedeniyle Marmara Karadenize akıyor. Poyraz estiğinde, Karadenizin yüksekliği 1,5 metreye çıkıyor. Karadenizden iki musluk bağlanması, Marmaraya akıntıyı artırıyor. Uzun dönemde, Karadeniz Marmarayı, Hidrojen Sülfür üreten bir yapıya dönüştürebilir. Hidrojen sülfür, çürük yumurta gibi kokuyor. İstanbulluları, felaket bekliyor.

3. Kanal İstanbula yatırılacak para 15 milyar doları buluyor. Bu para ile ülkede uçak sanayi kurulabilir. Uçak sanayindeki verim, kendini 10 yılda geri ödüyor. 4,5 milyon insanın işsiz olduğu bir ekonomide, kaynakları ölü yatırıma dönüştürmeye hiç kimsenin hakkı olamaz. Zira seçimler ile, ekonomik hak devredilmiş sayılmıyor.

4. Kanal İstanbul, Montröye etkisi yok. Zira, boğazlar rejimini düzenleyen 1936 tarihli Montrö Antlaşması, Çanakkale Boğazından başlıyor. Kanal açılsa dahi, hukuken hiç bir sonuç değişmiyor.

5. Savunma konsundaki iddialar yersiz. Türkiyenin Savunması Misakı Milli sınırlarından başlıyor.

6. İstanbulun çoğunluğu, Kanal İstanbula karşı çıkıyor. Halkın karşı çıktığı projeleri gerçekleştirmek imkansız. Hükümet imkansızın peşinde koşuyor. Toplumun sosyo-psikolojik kararlılığını anlamıyor.

Sonuç olarak;

Kanal İstanbuldan vaz geçmek gerekiyor.

Alıntı.

Portakal Rengi
31-12-2019, 06:27
Prof. Dr. Mustafa Öztürk Independent Türkçe için yazdı

(Paragraf aralarındaki, ...... işareti yazının o bölümünü almadığımı belirtir. Dileyen aslını okuyabilir. Kanımca, yazının anlamı değişmiyor. )

Soluduğumuz oksijenin takriben üçte ikisi, okyanus ve denizlerdeki bitkiler (fitolpankton, su yosunu ve algal plankton gibi) tarafından üretilmektedir. Kirlenmeye başlayan deniz ve okyanuslarda oksijen üretimi durur.

Marmara Denizi bir iç denizdir ve yüzölçümü yaklaşık 11 bin 500 kilometrekaredir. Kıyıdaki şehirler, İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Tekirdağ’dır.

Marmara Denizi su kalitesinde oluşacak bir değişim yukarıda sıralanan şehirleri etkiler.

Dünyada benzeri olmayan Marmara Denizi ve Türk Boğazlarındaki iki tabakalı hidrodinamik yapısında düşük yoğunluklu (az tuzlu) Karadeniz suları, üst akımla İstanbul Boğazından 15-20 metrelik üst tabakadan Marmara’ya girmekte, Marmara’da yaklaşık 5 ay kalmakta ve Çanakkale Boğazı’ndan geçip Ege Denizi'ne ulaşmakta.

Diğer yandan oksijene doygun ve yoğun (tuzlu) Akdeniz (Ege) suları ise Çanakkale Boğazı'ndan Marmara Denizi alt tabakasına girmekte.

Akdeniz’den giren tuzlu alt tabaka suları Marmara’da kalış süresi ise ortalama 1-15 (ortalama 6-7) yıl mertebesinde olduğu tahmin edilmekte.

Bu sular Marmara Denizi alt tabakalarından geçerek İstanbul Boğazı çıkışından Karadeniz’e ulaşmakta. Marmara Denizi ve Boğazlar sistemi su bütçesi Şekil 1’de verilmiştir.

702171

Şekil 1. Marmara ve Boğazlar Sistemi Su Bütçesi

Akdeniz’den Marmara’ya giren oksijene doygun sulardaki oksijenin önemli bir kısmı, Karadeniz girdileri ve alt tabakadan yüzeye karışan reaktif toplam azot (TN), toplam fosfor (TP) bileşiklerinin ürettiği ve alt suya çökelen reaktif POM (partikül organik madde) oksidasyonunda kullanılır.

Marmara’ya karasal kaynaklı kirletici kaynaklardan ulaşan reaktif organik madde, TN ve TP yüklerinden dip sulara ulaşan toplam POM yükü içindeki payı yüksektir.

Marmara Denizi yüzey sularına Karadeniz’den, Akdeniz’den ve Marmara çevresindeki karasal kökenli sulardan taşınan;

TN yükleri,
TP yükleri,
değişimleri Şekil 2’de verilmiştir.

702169

Şekil 2. Marmara Denizi Boğazlar Sistemi ile Yenilenen Yıllık TP ve TN Bütçesi

Marmara Denizi alt tabakasındaki kronik çözünmüş oksijen (ÇO) azlığının kaynağı Karadeniz’den taşınan bol besin maddeli (toplam organik karbon (TOC), TP ve TN) kirlilikleridir.

Yıllık POM yükü, Karadeniz’den Marmara’ya giren ve Marmara çevresindeki karasal kökenli üst tabaka sularındaki TP ve TN’ın alt tabakaya çökelmesi ve fotosentez kaynaklıdır.

Marmara alt tabakasının yegâne oksijen kaynağı Çanakkale boğazından alt akıntısı ile giren Akdeniz’in tuzlu sularıdır.

Marmara’ya Akdeniz’den giren tuzlu suların oksijen içeriği doygunluğu (yüzde 100) seviyesindedir.

Çanakkale’den Marmara’ya giren oksijene doygun Akdeniz’in tuzlu suları Körfez'e ve İstanbul Boğazı'na neredeyse kısmi oksijenli ve oksijensiz olarak ulaşır.

Çünkü Marmara Denizi dip suyu POM bakımından kirlenmiş durumdadır. Batı Körfez ve kıyısal bölgede (25 metre derinlik) dip sularında kısmen oksijen var.

Orta ve Doğu bölgesi ara-alt tabaka kirliliğinden dolayı aşırı oksijen tüketimi ve oksijensizlik söz konusudur

...........

Yukarıda verilen bilgiler ışında Marmara Denizi can çekişiyor diyebiliriz.

Marmara denizini orta ve alt tabaka su kalitesini 1997 yılı öncesi Marmara Denizi ekolojik durum seviyesine getirilmesi (iyileştirilmesi) için Marmara Denizi çevresindeki karasal baskıların (kirliliklerin) ve Karadeniz’den gelen kirliliklerin azaltılmasına yönelik ciddi yönetim planlamalarına ihtiyaç vardır.

..........

Sonuç olarak,

Kanal İstanbul yapılacaksa Marmara Denizi su kalitesinin iyileştirilmesi için bütüncül ve entegre iyileştirme stratejisi geliştirilmeli ve uygulamaya konmalı.

Aksi durumda, yıllar sonra kademe kademe alt tabakanın daha fazla oksijensiz kalacağı, hidrojen sülfür üretiminin artacağı ve çürük yumurta kokunun hakim olacağı bir Marmara Denizi oluşabilir.


Marmara Denizi 1994 öncesi pis kokan Haliç olmamalı.

tarku
31-12-2019, 08:08
Kanal istanbul, mutlaka yapılmalı!.

Anayasaya bir madde koyularak, kanalın iki tarafını 5 km boyunca 1. derece sit alanı ilan edilmeli ve bu maddenin hiç bir şekilde değiştirilemeyeceğine dair şerh koyulmalı.
Kanalı yapacak olan müteahhitlere hiç bir şekilde geçiş garantisi verilmeyeceğinin yasa ile belirtilmesi.

Bu şartlar yerine getirilsin, kazmamı kapıp kazmaya geliyorum.

tarku
31-12-2019, 08:18
Ha ha ha. TOGG yerli otomobil içinde itiraz dilekçesi verecek misiniz? Verinde biraz daha neşemizi bulalım. Forumun reytingi artsın. Ha ha ha...
İnsanı diğer canlılardan ayıran birinci özellik bence mantıktır. Sorgulamadan, size söylenenlere inandığınız ve tekrar ettiğiniz de papağandan ne farkınız kalıyor. Yüklediğim resimdeki bilgileri incelerseniz, Bu aracın seri üretime geçtiği yıllarda insanları hava araçları ile seyahat etmeleri normal bir olay gibi görünecektir. Fabrikanın yapılması için verilen süre 13 yıl ve bilim! ve Teknoloji! bakanlığı bu süreyi %50 oranında arttırma yetkisi var. Ülkemizde hiç bir proje zamanında bitirilmediğini düşünürsek, Bu aracın seri üretime başlaması için gereken süre 20 yıl.

MeyveliTepe
31-12-2019, 11:25
İnsanı diğer canlılardan ayıran birinci özellik bence mantıktır. Sorgulamadan, size söylenenlere inandığınız ve tekrar ettiğiniz de papağandan ne farkınız kalıyor. Yüklediğim resimdeki bilgileri incelerseniz, Bu aracın seri üretime geçtiği yıllarda insanları hava araçları ile seyahat etmeleri normal bir olay gibi görünecektir. Fabrikanın yapılması için verilen süre 13 yıl ve bilim! ve Teknoloji! bakanlığı bu süreyi %50 oranında arttırma yetkisi var. Ülkemizde hiç bir proje zamanında bitirilmediğini düşünürsek, Bu aracın seri üretime başlaması için gereken süre 20 yıl.

Bu başlığa araç konusunu karıştırmasak iyi olur. Araç konusu tamamen ayrı bir mevzuu.

Kararnamade geçen 13 yıl + %50 süre yatırımın desteklenme süresi, seri üretime geçiş süresi değil. Seri üretime geçiş için 2 yıl deniyor.
Bahsedilenden daha da büyük bir otomotiv yatırımının içinde bulunmuş biri olarak, 2 yıl otomotiv fabrikası kurup seri üretime geçmek için büyük ihtimal yeterli olmayacak. Ancak, 3, bilemedin 4 yılda olur.

Saç parçaları ne yapacaklar bilmiyorum, kalıphane kurup kendileri kalıp hazırlayamacaklar herhalde. Pininfarina'dan hazır kalıp getirmeyeceklerse muhtemelen yurt içinde veya dışında kalıpları yaptıracaklar (ki bunun hemen başlaması gerekiyor).

Fabrikada, preshane, gövde kaynak, boyahane ve montaj bandı kurulması gerekiyor. Her biri kendi içinde birer fabrika gibidir. Dahasi, bu bağımsız üretim birimlerini bir saat dakikliği ile senkronize çalıştırarak, preste basılan saç parçaların bir akışkanlık içinde kısa sürede gövde haline gelmesi, boyanması, doğradan montaja girip yürüyen araç haline gelmesi lazım. Bunlar hayli karmaşık sistemlerle olur.

Ne ki, ülkemiz 50 yıllık bir otomotiv deneyimine sahip ve bu fabrikanın var olan diğer fabrikalardan hiç bir farkı olmayacak. Dolayısıyla araç mühendisliğinden fabrika tasarımına, üretim kontrol ve lojistik yönetim sistemlerine kadar hem yetişmiş insan gücü, hem yan sanayi, hem de her türlü deneyim olarak gereken her şey zaten var. Bu sebeplerle bu yatırım, mühendislik işleri de iyi kotarılırsa başarılı olur. Sıkıntı, ileride iç pazara hapsolunduğunda ortaya çıkar. O da muhtemelen başka bir global otomotivciyle hisse eşitleyerek çözülür.

tarku
31-12-2019, 13:10
Bu başlığa araç konusunu karıştırmasak iyi olur. Araç konusu tamamen ayrı bir mevzuu.

Kararnamade geçen 13 yıl + %50 süre yatırımın desteklenme süresi, seri üretime geçiş süresi değil. Seri üretime geçiş için 2 yıl deniyor.
Bahsedilenden daha da büyük bir otomotiv yatırımının içinde bulunmuş biri olarak, 2 yıl otomotiv fabrikası kurup seri üretime geçmek için büyük ihtimal yeterli olmayacak. Ancak, 3, bilemedin 4 yılda olur.

Saç parçaları ne yapacaklar bilmiyorum, kalıphane kurup kendileri kalıp hazırlayamacaklar herhalde. Pininfarina'dan hazır kalıp getirmeyeceklerse muhtemelen yurt içinde veya dışında kalıpları yaptıracaklar (ki bunun hemen başlaması gerekiyor).

Fabrikada, preshane, gövde kaynak, boyahane ve montaj bandı kurulması gerekiyor. Her biri kendi içinde birer fabrika gibidir. Dahasi, bu bağımsız üretim birimlerini bir saat dakikliği ile senkronize çalıştırarak, preste basılan saç parçaların bir akışkanlık içinde kısa sürede gövde haline gelmesi, boyanması, doğradan montaja girip yürüyen araç haline gelmesi lazım. Bunlar hayli karmaşık sistemlerle olur.

Ne ki, ülkemiz 50 yıllık bir otomotiv deneyimine sahip ve bu fabrikanın var olan diğer fabrikalardan hiç bir farkı olmayacak. Dolayısıyla araç mühendisliğinden fabrika tasarımına, üretim kontrol ve lojistik yönetim sistemlerine kadar hem yetişmiş insan gücü, hem yan sanayi, hem de her türlü deneyim olaran gereken her şey zaten var. Bu sebeplerle bu yatırım, mühendislik işleri de iyi kotarılırsa başarılı olur. Sıkıntı, ileride iç pazara hapsolunduğunda ortaya çıkar. O da muhtemelen başka bir global otomotivciyle hisse eşitleyerek çözülür.
İktidarın otomobil üretmek gibi bir derdinin olduğunu sanmıyorum. Bu iktidar döneminde prototip manyağı olduk.
Seçimlerin yaklaştığını görmemek için ölü olmak lazım. Bir önceki genel seçim öncesi, Saab'a yaptırdıkları prototip ile milleti gazladılar. Geçen yerel seçim öncesi, yerli muharip uçağı yaptık diye maket uçak yapan birinin bile yapmayacağı saçmalığı yaptılar ve uçak kaportası ile milleti gazladılar.
Yakın zamanda memurlara 3600 ek gösterge müjdesini bekliyorum.
Bana göre kanal istanbulun yapılabilirliği sıfırın bile altında ancak ülkenin ekonomik şartlarını ve dış politikadaki saçmalıklarını halka unutturabilmek için ya uzaylılarla iletişim kurduk diyeceklerdi, ya uzaya otoban yapdık diyeceklerdi **** kanal istanbulu yapıyoruz diyeceklerdi.

MeyveliTepe
31-12-2019, 14:23
Kanal İstanbul adı verilen, Karadenizden Marmaraya, 45 km uzunluğundaki, 200 mt genişlik ve 25 mt derinliğindeki kanal, coğrafyaya ve ekolojiye doğrudan, kalıcı ve zaman geçtikçe derinleşecek etkileri olan, dolayısıyla herkesi etkileyecek bir şey. Ekonomik olarak ülkede yaşayan herkesin cebine negatif olarak etkisi olması da cabası. Üstelik bu etkinin bir defaya mahsus da değil, sürekli olacak olması da, köprülerde olduğu gibi ayrıca vahim.

Köprüler, yapılma ve finansal modellerini hariç tutarsak faydalı yatırımlar (kuzey ormanlarını yok eden bir tanesi hariç). Yapım maliyetini defalarca geçecek şekilde geçmeyen vatandaşın da borçlandırılmış olması ve sonu belirsiz bir şekilde vatandaşın geçmediği köprüye para ödeme durumda olması rahatsız edici. Kanal konusu ise köprü gibi de değil. Nereden bakılsa sıkıntılı. Köprü güzergahının ilanından çok önce bölgedeki arazilerin toplanıp rant alanları haline getirilmiş olmasını duyuyoruz. Bu durum ayrıca ciddi bir problem.

Araba konusunun siyasi rant haline sokulması, bunun üzerinden algı ile siyasi çıkar elde edilmeye çalışılması beklenmeyen bir şey değil. Öte yandan her şeyi eleyip eleğin üzerinde ne kalıyor diye bakıldığında, bir tasarımın (muhtemelen sadece tasarım değil, mühendislik ve cad bilgileriyle beraber) satın alındığını, buna istinaden bir fabrika kurulup üretim yapılacağını anlıyoruz. Bunun çevreye, ekolojiye olumsuz bir etkisi yok. Az ya da çok istihdam sağlayacak, sonunda da bir üretim olacak. En son satın alınan tasarım ise teknolojik olarak doğru (özellikle bir kaç yıl önceki üretimden kalkmış platformun satın alınmasına kıyasla).

Senelerdir sürekli satılan, kapanan fabrikalar, yerli üretimden ithale dönen her çeşit üründen sonra üretim yapma ihtimali olan bir fabrika kurulma haberi pozitif bir şey.

Aracın tasarımı satın alındığından, kullanılan parçaların önemlice bir bölümü ithal bile olsa, ayrıca araç başına bir lisans ödemesi olmayacak. Aracı yerli yapan da bu durum. Buna göre ülkenin ilk yerli aracı da değil. Ülkenin otomotiv endüstrisinin, 50 yıl önce, üstelik de henüz hiç bir yan sanayi, yetişmiş insan gücü, tecrübesinin olmadığı bir dönemde, aynı bu şekilde bir otomobili yerli marka ile ve lisans ödemeden seri üretime sokup binlerce üretip sattığı da bir gerçektir.

Bunun yanısıra, tasarımı, her türlü mühendisliği Türk mühendislerince yapılıp, motorunun tasarımı ve üretimi de ülkemizde yapılıp, %90+ tüm parçaları da yerli olan, halen de hem geliştirilip hem de üretilmekte olan, ayrıca yurt dışına da satılan başka otomotiv araçları da var.

Günümüz otomotiv dünyası bir çok bakımdan diğer sanayi ürünlerinden farklıdır. Mesele bir aracı tasarlayıp üretmek değil, devamlılığını sağlamaktır. Artık hiç bir otomotiv markası tek bir ülke ile sınırlı kalamaz. Tüm vergilerin sıfırlanmış olması, her türlü teşvik belki iç piyasa doyuruluncaya kadar işe yarar, ancak sonrası ölçek ekonomisidir. Bahsedilen yatırımın 175 binlik kapasitesi uzun dönemde ayakta kalmaya yeterli değildir. Fazlası için de dış piyasaya çıkılması gerekiyor. Burada da dış piyasa deyince belli pazar büyüklüklerindeki ülkeleri düşünmek lazım. O noktada oyunun kuralları fazlasıyla değişiyor. Diğer otomotiv şirketlerinin binek otomobilde yerli marka yaratmaktan kaçınmış olmalarının sebebi de burada yatar.

Kaktüsbahçesi
09-01-2020, 22:18
Kanal İstanbul Çalıştayı

tarku
11-01-2020, 22:27
Bu ülkede her şey neden istanbula yapılıyor? İstanbul'da boğazı rahatlatacağız deniyor, sonrasında sırada Kanal Çanakkale mi var acaba? Bu işi kökten çözebilirler aslında, örneğin sinoptan kazmaya başlayıp, antalyadan çıkacak bir kanal yapılabilir. Bu arada yıllardır esprilere konu olan ankaraya deniz getirdik lafını da gerçeğe dönüştürebilirler. Böyle bir kanalın ilçemizden geçmesinden büyük mutluluk duyarım. Hemen oltamı alıp geliyorum. :D

Portakal Rengi
12-01-2020, 12:10
Bu ülkede her şey neden istanbula yapılıyor? İstanbul'da boğazı rahatlatacağız deniyor, sonrasında sırada Kanal Çanakkale mi var acaba? Bu işi kökten çözebilirler aslında, örneğin sinoptan kazmaya başlayıp, antalyadan çıkacak bir kanal yapılabilir. Bu arada yıllardır esprilere konu olan ankaraya deniz getirdik lafını da gerçeğe dönüştürebilirler. Böyle bir kanalın ilçemizden geçmesinden büyük mutluluk duyarım. Hemen oltamı alıp geliyorum. :D

Durumun aslı şöyle :
İstanbul Boğazı'nda trafiğin sıkışması için Çanakkale Boğazı'ndan daha çok gemi geçirmek gerekli. Benzer boğazlar olduğu için Saros'a da kanal yapılarak başlanmalıydı. :D
Ama Saros taraflarında arazi değerli olamıyor. Rant yok. Kurtarmıyor.
Petrol boru hatlarının yapılmasından sonra trafik daha da düşecek. Ulaştırma bakanlığının istatistikleri, geçen gemi sayısında azalma olduğunu gösteriyor. 10 yıldır düşüyor. Yeni bir durum değil. Geçişi güvenli kılmak için 50 milyon dolarlık radar sistemi kuruldu. Sis olduğu zaman dahil, olanı biteni izleyebiliyoruz.
Kanal yapıp, etrafındaki arazileri değerlendireceğiz mişiz. Dünya ya geliş nedenimiz beton dökmek sanırım. (Ben hala çözemedim de.)
Kalan son yeşil alanları, su havzalarını, doğal yaşam ile ilgili ne varsa yok edip, Marmara'nın yaşayamaz deniz şekline dönüştürülmesi gerekli. Neden böyle bir görevimiz olduysa.
Daha 3. köprü yapılırken karşılaşmıştık. Batı finans kuruluşları, doğa tahribatını geri dönüşsüz hale getirir, gerekçesiyle kredi vermedi. ÇED raporlarımızı incelettiler ve reddettiler. Henüz kavgalı değildik. Siyasi olarak reddedildi denemez. 3. köprü yetmedi, Karadeniz sahilini ve dağlarını tahrip ettik. (İstanbul ile sınırlı değil yani.)
Hızımızı alamamışız demek ki Kanal işi çıktı.
Kanalın altına 5 m beton dökülecek. Hem erezyonu engelleyecek hem de tuzlu suyu toprağa aktarmayacak. O uzunluktaki beton kütlede çatlak oluşursa ne olacak ? Yeraltı su kaynakların da tuzlanacak. (Görünmez kaza. Halbuki baraj gövdelerinden, tünellerden deneyimliyiz. Olur bunlar.)
Bilimin belirttikleri risk değil. Yaşayacaklarımızı belirtiyorlar. Bilimin anlatım dili nedeniyle kesin ifade kullanılmıyor.
Şu andaki İstanbul nüfusuna su yetmediği için birkaç yüz km den su getiriliyor. Nüfus artınca nasıl karşılanacak ? İklim değişiyor, yağışlar azalacak. Eldeki barajlardan da olursan, ne olur ? Herkes biliyor aslında. Yapılan köprülere de, havaalanına da, şehir hastahanelerine de, hızlı trene de, tünellere de vb, bütçeden ödeme yapılıyor. Kanala ödeyecek para da kalmadı. Borçlar döndürülebilecek seviyeyi geçmek üzere ve dünyanın en yüksek faizi ile borçlanıyor hazine. (Dolara % 8 ödüyor. İçeride düşürsen ne olur?) Battı balık durumu.
Türkmenistan da çalıştığım dönemden anım.
Hazar kıyısında, çalışmayan 13 otelin yanına 14. oteli yapıyorlar. Türkmenlere ne düşündüklerini soruyordum. Dubai gibi olacağız diyorlar. Dubai de bütün yıl denize girilir, burada 45-50 gün diyordum. Kimler turist olarak gelecek diyordum ama boş sorular olduğunu anladım. (Bizdeki başkanlık sistemi benzeri bir yönetimleri vardı. Medya devletin elindeydi.) Umurlarında değildi. Umurunda olmayınca fark edemiyorlardı. Su kaynağı olmayınca ters osmos yöntemiyle Hazar'dan temiz su elde ediyorlardı. Otellerin kullanılmayan havuzları, soğutma kuleleri vb için.
Bizde farklı olan, hala yanlışları engellemeye çalışan bir gurubun ayakta kalabilmiş olması. Türkmenlerin avantajı, borçlanmadan yapabiliyorlardı.
Sizin ilçeden de deniz geçsin. Tamam da. Otel motel işlerine de kalkışıp, Antalya ya rakip olmaya kalkarsanız ?

kiziltan
13-01-2020, 08:12
Kanal bogaz ile ayni degil orada motorlar yelkenliler balikcilar yok yani oturup seyredecek bgirsey yok koca koca yuk gemileri gecgecip duracak km orada oturmakn ister ? He ranti olacak k Gaza geliyor bazilari

Fatih_Soydemir
13-01-2020, 15:35
Bu Kanal işinin Çanakkalesi İstanbulu diye bir durum yoktur benim için öncelikle bunu belirtmek isterim Türkiyenin neresine yapılırsa yapılsın. Üretimin kocaman bir " 0 " olduğu ülkede Siyasiler ne derseler desinler boş. Para verin diyoruz YOK ülkeye yük, Üretim yapalım olmaz ne gerek var parayla alıyoruz, İş bulamıyoruz her okuyan iş bulacak diye bir şart mı var deniyor. Peki ne olacak biz Kanal açacağız rezidans yapacağız betona gömeceğiz parayı. Beton bu GEZEGENE hiç bir şey kazandırmaz ve kazandıramaz bunu kavrayabilmek şart. Hollanda Beton mu üretiyor ya da Beton ile mi kalkınıyor ? Almanya aynı Fransa aynı, peki ya parası bizim paramız kadar değerli olmayan Malezya Betona mı gömüyor parayı ? hayır. Bu adını telafuz ettiğim ülkeler üretim odaklı ekonomiye sahip ülkelerdir. Malezya' da efe tüfe Enflasyon yok hükmünde Almanya cari fazla veriyor her sene uzun yıllar hiç çalışılmasa dahi yetecek Franda dünyanın en iyi üzümlerini üretiyor Hollanda tarımda Dünya liderliğine oynuyor. bizler ise halen BETONA gömelim Beton paradır diyoruz. Kanal istanbula yapılacak harcama, Diğer dışarıdan alınan ürünlere verilen paralar kesilerek içeride Fabrika + Tarım olayına harcansa zaten 10 misli kazanılır. Ayranı yok içmeye tahteravan ile gidiyor ihtiyaca misali saçma sapan bir anlayış ile son sürat kurutma gayretiyle Siyasiler tarafından yapılan tüm çalışmalar yanlıştır.

Fatih_Soydemir
13-01-2020, 15:39
Kanal bogaz ile ayni degil orada motorlar yelkenliler balikcilar yok yani oturup seyredecek bgirsey yok koca koca yuk gemileri gecgecip duracak km orada oturmakn ister ? He ranti olacak k Gaza geliyor bazilari

Esas gıcık eden cevabı ben vereyim size Siyasi şahıslar yerine. Harekette Bereket vardır o yüzden istesenizde istemesenizde yapılacak o kanal. Bende kanala karşı birisiyim ama Siyasilerin düşüncelerini ve akıllarında yatan kötülüğüde göz ardı etmemek lazım.

kiziltan
13-01-2020, 19:47
Baslarlar ama basil bitirecekler bilemem, yarim kalirsa havuz yapip balik ciftligiy yaparlar belki

HAKAN_O
14-01-2020, 10:30
yapılır biter çok da güzel olur.

kiziltan
14-01-2020, 10:53
Toki insaatlari kadar estetik ayrica kopruler kadar ekonomik olur cebimizden para cikmaz

Kaktüsbahçesi
23-01-2020, 00:06
Kanal İstanbul: Ne Pahasına? ⚠

Kanal yapılırsa:
�� İstanbul’un yaşam damarları, Istrancalar’dan İstanbul’a uzanan su kaynakları kesilecek.
��Marmara’nın akciğerleri, kuzey ormanları önemli ölçüde zarar görecek.
�� Marmara denizi, ölü bir denize dönüşme riski ile karşı karşıya kalacak.
❗ İstanbul’da yaşam daha da zorlaşacak.
�� Kanal'ın toplam maliyeti, olası ekonomik faydalarından çok daha fazla olacak.

�� Belirsizlikler ve risklerle dolu Kanal İstanbul projesinin ÇED Raporu geçtiğimiz hafta onaylandı. Fakat Kanal'ı meşrulaştırmak için 1/100.000'lik Çevre Düzeni Planı'nda yapılan değişikliklere itiraz hakkımız 28 Ocak’a kadar devam ediyor. İtiraz, demokratik bir haktır. İstanbul’da ya da İstanbul dışında yaşayan herkes, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri aracılığıyla itirazda bulunabilir.

�� Örnek itiraz dilekçesini aşağıdaki bağlantıdan indirebilirsiniz. #BirlikteMümkün
Kanal İstanbul, İstanbul'un Doğası için Büyük Riskler Yaratacaktır | WWF (http://bit.ly/KanalIstanbulDoga)

Kaktüsbahçesi
02-02-2020, 19:36
126 emekli Büyük Elçimizinden Kanal İstanbul açıklaması
31 Ocak 2020,
126 emekli Büyük Elçi ortak bir açıklama ile Kanal İstanbul projesinin ülke güvenliği, Lozan ve Montrö anlaşmaları açısından değerlendirdiler.
https://www.yurtgazetesi.com.tr/m/gundem/son-dakika-126-emekli-buyuk-elcimizinden-kanal-istanbul-aciklamasi-h149853.html

Eomer07
03-02-2020, 20:17
Kanal İstanbul projesi "eğrisiyle doğrusuyla" gayet "medeni" bir biçimde tartışılmaya devam ediyor. Tartışmaya emekli büyükelçilerimiz de imzaladıkları bir bildiriyle katkıda bulundular. Önce şaka sandım ama maalesef altına imza atmışlar.

Bildiri şöyle;

“Montrö Sözleşmesi’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkenin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime ve denetime bırakılmış son parçası üzerinde mutlak egemenliğini tescil eden belgedir.

Montrö, Boğazlar üzerinde yüzyıllar süren ve Osmanlı Devleti’nin ortadan kalkmasına varan tarihi sürecin tekrarlanmasını önleyecek dayanağımız, kozumuzdur. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir.

Montrö, Rusya’nın da güvenliğinin temel bir belgesidir. Rusya, 1936’nın koşullarında, zamanın Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa ve Dünya siyasetindeki konumu, ağırlığı ve güvenilirliği nedeniyle güvenliğini Türkiye’nin ihtiyarına ve kararına bırakabilmiştir. Ancak, Sözleşme’nin imzasını takiben, Boğazlarda daha fazla söz sahibi olabilmek için Türkiye’yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve T. Rüştü Aras, Montrö varken başka anlaşmaya gerek olmadığı ve Montrö’yü tartışmaya açmanın, Türkiye’ye kazandıklarını kaybettireceği düşüncesi ile bunu kabul etmemişlerdir. Rusya, Boğazlar üzerindeki iddia ve beklentilerinden bugün de vazgeçmemiştir.

Montrö Sözleşmesi’ne taraf olmayan ve Sözleşme’yi Karadeniz’e dilediği gibi çıkmasının önünde engel olarak gören müttefikimiz ABD, yıllardır Montrö’yü ortadan kaldırmaya veya kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşme yapılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Kanal İstanbul ve ÇED Raporu’nda sözü edilen Çanakkale Kanalı, ABD’nin Montrö’yü tartışmaya açmak amacına hizmet edecektir.

Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, Türkiye’ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir.”

Alıntıdır.

Giriş paragraflarında Montrö Sözleşmesi'nin öneminden bahseden büyükelçilerimiz sonraki paragraflarda işi kahvehanede duyabileceğiniz komplo teorilerine bağlamışlar ve yıkıcı bir şekilde bildiriyi tamamlamışlar.

Peki gerçekten İstanbul'a bir kanal açılması Amerikan Donanması'na Karadeniz'e istediği gibi girip çıkma yetkisi verecek, Türkiye bir anda kendini bir Rus-Amerikan savaşının ortasında bulacak ve tarih olup gidecek mi?

Öncelikle konuya Montrö Sözleşmesi açısından bakalım. Montrö Sözleşmesi'nin tam metnine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

http://sam.baskent.edu.tr/belge/Montro_TR.pdf

Montrö'daki Boğazlar tanımı Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'nı kapsamaktadır. Boğazlardan Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin giriş çıkışını düzenleyen maddeler 14. ve 18. maddelerdir.

"Madde 14

İşbu Sözlesme'nin 11. maddesinde ve III şayili Ek'inde öngörülen koşullar dışında,
Boğazlar'da transit geçiste bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek
(tavan) toplam tonajı 15.000 tonu asmayacaktır.
Bununla birlikte, bir önceki fıkrada belirtilen kuvvetler dokuz gemiden çok gemi
içermeyeceklerdir.
Karadeniz'e kıyıdaş olan ya da olmayan Devletlerin, 17. madde hükümleri uyarınca
Boğazlar'daki bir limanı ziyaret eden gemileri bu tonaja katılmayacaktır.
Geçiş sırasında bir avaryaya uğramış olan savaş gemileri de bu tonaja katılmayacaktır; bu
gemiler, onarım sırasında, Türkiye'ce yayımlanan özel güvenlik hükümlerine bağlı
tutulacaklardır.

Madde 18

1. Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletlerin barış zamanında bu denizde bulundurabilecekleri
toplam tonaj aşağıdaki gibi sınırlandırılmıştır.
a) Aşağıda b) paragrafında öngörülen durum dışında, sözü geçen Devletlerin toplam
tonajı 30.000 tonu asmayacaktır;
b) Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı işbu
Sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını
enaz 10.000 ton asarsa, a) paragrafında belirtilmiş olan 30.000 tonluk toplam tonaj ayni
ölçüde ve en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırılacaktır. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet,
işbu Sözleşmenin IV sayılı Ek'i uyarınca, Türk Hükümetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz
tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk
Hükümeti de, bu bilgiyi, öteki Bağıtlı Yüksek Taraflara ve Milletler Cemiyeti Genel
Sekreterine ulaştıracaktır.
c) Karadeniz'e kıyıdaş olmayan Devletlerden herhangi birinin bu denizde
bulundurabileceği tonaj, yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam tonajın üçte
ikisiyle sınırlandırılmış olacaktır.
d) Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize,
insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, toplamı hiçbir varsayımda 8.000
tonu asmaması gerekecek olan bu kuvvetler, işbu Sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen önbildirime gerek duyulmaksızın, aşağıdaki koşullar içinde Türk Hükümetinden alacakları izin
üzerine, Karadeniz'e girebileceklerdir: Yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam
tonaj dolmamışsa ve gönderilmesi istenilen kuvvetlerle bu toplam tonaj asılmayacaksa, Türk
Hükümeti, kendisine yapılmış olan istemi aldıktan sonra en kısa süre içinde bu izni verecektir;
sözü geçen toplam tonaj daha önce kullanılmış bulunuyorsa ya da gönderilmesi istenilen
kuvvetlerle bu toplam tonaj asılacaksa, Türk Hükümeti, bu izin isteminden, Karadeniz
kıyıdaşı Devletleri hemen haberli kılacak ve bu Devletler, haberli kılındıklarından yirmi-dört
saat sonra bir karşı görüş öne sürmezlerse, ilgili Devletlere istemlerine ilişkin olarak verdiği
kararı en geç kırk-sekiz saat içinde bildirecektir.
[Karadeniz'e] kıyıdaş olmayan Devletler deniz kuvvetlerinin, Karadeniz'e bundan sonraki
her girişi ancak yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen kullanılabilir toplam tonajın
sınırları içinde yapılacaktır.
2. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş
gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır.

Maddelerden anlaşıldığı gibi İstanbul'a bir kanal kazmak sözleşmedeki Boğazlar tanımını değiştirmeyeceği gibi sözleşme sadece Boğazlar'ı değil Karadeniz'in tamamını da ilgilendirmektedir. Montrö'yü geçersiz kılmak için kanalın yanında bir tane de yeni Karadeniz inşa edilmesi gerekir.

Kanal kazarak değiştiremeyeceğimiz Montrö'yü değiştirmenin başka bir yolu var mı? Öncelikle Montrö'yü değiştirmek isteyen var mı? Şu şıralar ABD dış politikalarından ABD Başkanı'nın bile haberi yok ama ABD'nin Montrö'yü değiştirmek gibi bir çabası olmamıştır. Aksine Montrö'den şikayetçi olan, değiştirmek isteyen taraf hep Rusya'dır. SSCB döneminde Boğazlar üzerindeki Rus talepleri artık katlanılmaz hale gelip üstüne SSCB'nin Doğu Anadolu'nun yarısını Ermeniler lehine ilhak etmek istemesi Türkiye'yi Batı Bloğu'na itmiş bunun üzerine SSCB taleplerinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Kısacası ABD, Montrö'yü değiştirmek isteyen değil korumak isteyen taraftır. Nedenini anlamak için;

"Madde 29

İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden başlayarak her beş yıllık dönemin sona
ermesinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, işbu Sözleşmenin bir ya da birkaç hükmünün
değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir.
Bağıtlı Yüksek Taraflardan birinci yapılacak değiştirme isteminin kabul edilebilmesi için,
bu istem 14. ya da 18. maddelerin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka bir Bağıtlı Yüksek
Tarafça; başka herhangi bir maddenin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka iki Bağıtlı
Yüksek Tarafça desteklenmesi gerekir.
Böylece desteklenmiş değişiklik istemi, içinde bulunulan beş yıllık dönemin sona
ermesinden üç ay önce, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her birine bildirilecektir. Bu bildiri,
önerilen değişikliğin niteliğini ve gerekçesini kapsayacaktır.
Bu öneriler üzerinde diplomasi yoluyla bir sonuca varmak olanağı bulunamazsa, Bağıtlı
Yüksek Taraflar, bu konuda toplanacak bir konferansça kendilerini temsil ettireceklerdir.
Bu konferans, ancak oybirliğiyle karar alabilecektir; 14. ve 18. maddelere ilişkin
değişiklik durumları bu hükmün dışında kalmaktadır; bu durumlar için Bağıtlı Yüksek
Tarafların dörtte üçünden oluşan bir çoğunluk yeterli olacaktır.
Bu çoğunluk, Türkiye'yi de içine alarak Karadeniz kiyidasi Bağıtlı Yüksek Tarafların
dörtte üçüncü kapsamak üzere hesaplanacaktır."

Montrö, ancak uluslararası bir kongreyle değiştirilebilir. Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin Karadeniz'e giriş çıkışını düzenleyen 14. ve 18. maddelerin değiştirilmesi için oybirliğine gerek yoktur. Türkiye dahil olmak üzere Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin 4'te 3'ü'nün desteği bu maddeleri değiştirebilir. Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler Romanya ve Bulgaristan NATO üyesi, Ukrayna aktif olarak Rusya ile savaşta, Gürcistan ise iki kez savaştı ve ilişkileri halen gergin. -Ukrayna ile Gürcistan'ın oy hakkı var mı bilmiyorum, Montrö'da imzaları yok ancak imzası bulunan SSCB'den ayrıldıkları için oy hakları olabilir. Güncel uluslararası koşullarda esas söz sahibi Türkiye, Montrö'ya göre isterse Amerikan Donanması'nı Karadeniz'e yığacak değişiklikleri yapabilir. İşte bu yüzden Montrö tam da ABD çıkarlarına hizmet ederken, Ruslar için bir güvenlik tehdidi olagelmiştir.

Şimdi esas soru şu. Bu yazdıklarımı emekli büyükelçilerimiz bilmiyor mu? Biliyorlar, hatta isteseler bu konuda kitap yazabilecek kapasitede insanlar. İyi de neden akademik terimlerle süslenmiş bir komplo teorisinin altına imza atmakta çekinmiyorlar. Ben toplumumuzun politikaya ilgisini anlamakta güçlük çekiyorum. Türkiye'de politik tarafgirlik adeta ölüm gibi, toplumun her kesimini etkileyen bir hastalık. Cahil kesimi anlayabiliyorum politika konuşarak hayatını anlamlandırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de çekinmiyorlar ne de olsa cahil insan her şeyi bilir. Ama okumuş yetişmiş yıllarca devlete hizmet etmiş insanlarımıza ne oluyor? Dediğim gibi hastayız, en cahilinden en okumuşuna.

Yine de Kanal İstanbul üzerinden Montrö'yü tartışmak isteyen varsa tartışsın tabi. Hatta benim de bir fikrim var. Şimdi ABD gitse Karadeniz kıyısında bir toprak parçasını egemenlik haklarıyla beraber satın alsa. Böylece "Ben artık Karadeniz'e kıyısı olan bir devletim. Donanmamla Karadeniz'de fink atacam, bundan sonra bana Montrö sökmez dese. Böylece kanala da gerek kalmaz. Bunu da bir tartışın lütfen.

Fatih_Soydemir
03-02-2020, 22:39
Kanal İstanbul projesi "eğrisiyle doğrusuyla" gayet "medeni" bir biçimde tartışılmaya devam ediyor. Tartışmaya emekli büyükelçilerimiz de imzaladıkları bir bildiriyle katkıda bulundular. Önce şaka sandım ama maalesef altına imza atmışlar.

Bildiri şöyle;

“Montrö Sözleşmesi’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkenin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime ve denetime bırakılmış son parçası üzerinde mutlak egemenliğini tescil eden belgedir.

Montrö, Boğazlar üzerinde yüzyıllar süren ve Osmanlı Devleti’nin ortadan kalkmasına varan tarihi sürecin tekrarlanmasını önleyecek dayanağımız, kozumuzdur. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir.

Montrö, Rusya’nın da güvenliğinin temel bir belgesidir. Rusya, 1936’nın koşullarında, zamanın Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa ve Dünya siyasetindeki konumu, ağırlığı ve güvenilirliği nedeniyle güvenliğini Türkiye’nin ihtiyarına ve kararına bırakabilmiştir. Ancak, Sözleşme’nin imzasını takiben, Boğazlarda daha fazla söz sahibi olabilmek için Türkiye’yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve T. Rüştü Aras, Montrö varken başka anlaşmaya gerek olmadığı ve Montrö’yü tartışmaya açmanın, Türkiye’ye kazandıklarını kaybettireceği düşüncesi ile bunu kabul etmemişlerdir. Rusya, Boğazlar üzerindeki iddia ve beklentilerinden bugün de vazgeçmemiştir.

Montrö Sözleşmesi’ne taraf olmayan ve Sözleşme’yi Karadeniz’e dilediği gibi çıkmasının önünde engel olarak gören müttefikimiz ABD, yıllardır Montrö’yü ortadan kaldırmaya veya kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşme yapılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Kanal İstanbul ve ÇED Raporu’nda sözü edilen Çanakkale Kanalı, ABD’nin Montrö’yü tartışmaya açmak amacına hizmet edecektir.

Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, Türkiye’ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir.”

Alıntıdır.

Giriş paragraflarında Montrö Sözleşmesi'nin öneminden bahseden büyükelçilerimiz sonraki paragraflarda işi kahvehanede duyabileceğiniz komplo teorilerine bağlamışlar ve yıkıcı bir şekilde bildiriyi tamamlamışlar.

Peki gerçekten İstanbul'a bir kanal açılması Amerikan Donanması'na Karadeniz'e istediği gibi girip çıkma yetkisi verecek, Türkiye bir anda kendini bir Rus-Amerikan savaşının ortasında bulacak ve tarih olup gidecek mi?

Öncelikle konuya Montrö Sözleşmesi açısından bakalım. Montrö Sözleşmesi'nin tam metnine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

http://sam.baskent.edu.tr/belge/Montro_TR.pdf

Montrö'daki Boğazlar tanımı Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'nı kapsamaktadır. Boğazlardan Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin giriş çıkışını düzenleyen maddeler 14. ve 18. maddelerdir.

"Madde 14

İşbu Sözlesme'nin 11. maddesinde ve III şayili Ek'inde öngörülen koşullar dışında,
Boğazlar'da transit geçiste bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek
(tavan) toplam tonajı 15.000 tonu asmayacaktır.
Bununla birlikte, bir önceki fıkrada belirtilen kuvvetler dokuz gemiden çok gemi
içermeyeceklerdir.
Karadeniz'e kıyıdaş olan ya da olmayan Devletlerin, 17. madde hükümleri uyarınca
Boğazlar'daki bir limanı ziyaret eden gemileri bu tonaja katılmayacaktır.
Geçiş sırasında bir avaryaya uğramış olan savaş gemileri de bu tonaja katılmayacaktır; bu
gemiler, onarım sırasında, Türkiye'ce yayımlanan özel güvenlik hükümlerine bağlı
tutulacaklardır.

Madde 18

1. Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletlerin barış zamanında bu denizde bulundurabilecekleri
toplam tonaj aşağıdaki gibi sınırlandırılmıştır.
a) Aşağıda b) paragrafında öngörülen durum dışında, sözü geçen Devletlerin toplam
tonajı 30.000 tonu asmayacaktır;
b) Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı işbu
Sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını
enaz 10.000 ton asarsa, a) paragrafında belirtilmiş olan 30.000 tonluk toplam tonaj ayni
ölçüde ve en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırılacaktır. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet,
işbu Sözleşmenin IV sayılı Ek'i uyarınca, Türk Hükümetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz
tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk
Hükümeti de, bu bilgiyi, öteki Bağıtlı Yüksek Taraflara ve Milletler Cemiyeti Genel
Sekreterine ulaştıracaktır.
c) Karadeniz'e kıyıdaş olmayan Devletlerden herhangi birinin bu denizde
bulundurabileceği tonaj, yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam tonajın üçte
ikisiyle sınırlandırılmış olacaktır.
d) Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize,
insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, toplamı hiçbir varsayımda 8.000
tonu asmaması gerekecek olan bu kuvvetler, işbu Sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen önbildirime gerek duyulmaksızın, aşağıdaki koşullar içinde Türk Hükümetinden alacakları izin
üzerine, Karadeniz'e girebileceklerdir: Yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam
tonaj dolmamışsa ve gönderilmesi istenilen kuvvetlerle bu toplam tonaj asılmayacaksa, Türk
Hükümeti, kendisine yapılmış olan istemi aldıktan sonra en kısa süre içinde bu izni verecektir;
sözü geçen toplam tonaj daha önce kullanılmış bulunuyorsa ya da gönderilmesi istenilen
kuvvetlerle bu toplam tonaj asılacaksa, Türk Hükümeti, bu izin isteminden, Karadeniz
kıyıdaşı Devletleri hemen haberli kılacak ve bu Devletler, haberli kılındıklarından yirmi-dört
saat sonra bir karşı görüş öne sürmezlerse, ilgili Devletlere istemlerine ilişkin olarak verdiği
kararı en geç kırk-sekiz saat içinde bildirecektir.
[Karadeniz'e] kıyıdaş olmayan Devletler deniz kuvvetlerinin, Karadeniz'e bundan sonraki
her girişi ancak yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen kullanılabilir toplam tonajın
sınırları içinde yapılacaktır.
2. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş
gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır.

Maddelerden anlaşıldığı gibi İstanbul'a bir kanal kazmak sözleşmedeki Boğazlar tanımını değiştirmeyeceği gibi sözleşme sadece Boğazlar'ı değil Karadeniz'in tamamını da ilgilendirmektedir. Montrö'yü geçersiz kılmak için kanalın yanında bir tane de yeni Karadeniz inşa edilmesi gerekir.

Kanal kazarak değiştiremeyeceğimiz Montrö'yü değiştirmenin başka bir yolu var mı? Öncelikle Montrö'yü değiştirmek isteyen var mı? Şu şıralar ABD dış politikalarından ABD Başkanı'nın bile haberi yok ama ABD'nin Montrö'yü değiştirmek gibi bir çabası olmamıştır. Aksine Montrö'den şikayetçi olan, değiştirmek isteyen taraf hep Rusya'dır. SSCB döneminde Boğazlar üzerindeki Rus talepleri artık katlanılmaz hale gelip üstüne SSCB'nin Doğu Anadolu'nun yarısını Ermeniler lehine ilhak etmek istemesi Türkiye'yi Batı Bloğu'na itmiş bunun üzerine SSCB taleplerinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Kısacası ABD, Montrö'yü değiştirmek isteyen değil korumak isteyen taraftır. Nedenini anlamak için;

"Madde 29

İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden başlayarak her beş yıllık dönemin sona
ermesinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, işbu Sözleşmenin bir ya da birkaç hükmünün
değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir.
Bağıtlı Yüksek Taraflardan birinci yapılacak değiştirme isteminin kabul edilebilmesi için,
bu istem 14. ya da 18. maddelerin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka bir Bağıtlı Yüksek
Tarafça; başka herhangi bir maddenin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka iki Bağıtlı
Yüksek Tarafça desteklenmesi gerekir.
Böylece desteklenmiş değişiklik istemi, içinde bulunulan beş yıllık dönemin sona
ermesinden üç ay önce, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her birine bildirilecektir. Bu bildiri,
önerilen değişikliğin niteliğini ve gerekçesini kapsayacaktır.
Bu öneriler üzerinde diplomasi yoluyla bir sonuca varmak olanağı bulunamazsa, Bağıtlı
Yüksek Taraflar, bu konuda toplanacak bir konferansça kendilerini temsil ettireceklerdir.
Bu konferans, ancak oybirliğiyle karar alabilecektir; 14. ve 18. maddelere ilişkin
değişiklik durumları bu hükmün dışında kalmaktadır; bu durumlar için Bağıtlı Yüksek
Tarafların dörtte üçünden oluşan bir çoğunluk yeterli olacaktır.
Bu çoğunluk, Türkiye'yi de içine alarak Karadeniz kiyidasi Bağıtlı Yüksek Tarafların
dörtte üçüncü kapsamak üzere hesaplanacaktır."

Montrö, ancak uluslararası bir kongreyle değiştirilebilir. Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin Karadeniz'e giriş çıkışını düzenleyen 14. ve 18. maddelerin değiştirilmesi için oybirliğine gerek yoktur. Türkiye dahil olmak üzere Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin 4'te 3'ü'nün desteği bu maddeleri değiştirebilir. Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler Romanya ve Bulgaristan NATO üyesi, Ukrayna aktif olarak Rusya ile savaşta, Gürcistan ise iki kez savaştı ve ilişkileri halen gergin. -Ukrayna ile Gürcistan'ın oy hakkı var mı bilmiyorum, Montrö'da imzaları yok ancak imzası bulunan SSCB'den ayrıldıkları için oy hakları olabilir. Güncel uluslararası koşullarda esas söz sahibi Türkiye, Montrö'ya göre isterse Amerikan Donanması'nı Karadeniz'e yığacak değişiklikleri yapabilir. İşte bu yüzden Montrö tam da ABD çıkarlarına hizmet ederken, Ruslar için bir güvenlik tehdidi olagelmiştir.

Şimdi esas soru şu. Bu yazdıklarımı emekli büyükelçilerimiz bilmiyor mu? Biliyorlar, hatta isteseler bu konuda kitap yazabilecek kapasitede insanlar. İyi de neden akademik terimlerle süslenmiş bir komplo teorisinin altına imza atmakta çekinmiyorlar. Ben toplumumuzun politikaya ilgisini anlamakta güçlük çekiyorum. Türkiye'de politik tarafgirlik adeta ölüm gibi, toplumun her kesimini etkileyen bir hastalık. Cahil kesimi anlayabiliyorum politika konuşarak hayatını anlamlandırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de çekinmiyorlar ne de olsa cahil insan her şeyi bilir. Ama okumuş yetişmiş yıllarca devlete hizmet etmiş insanlarımıza ne oluyor? Dediğim gibi hastayız, en cahilinden en okumuşuna.

Yine de Kanal İstanbul üzerinden Montrö'yü tartışmak isteyen varsa tartışsın tabi. Hatta benim de bir fikrim var. Şimdi ABD gitse Karadeniz kıyısında bir toprak parçasını egemenlik haklarıyla beraber satın alsa. Böylece "Ben artık Karadeniz'e kıyısı olan bir devletim. Donanmamla Karadeniz'de fink atacam, bundan sonra bana Montrö sökmez dese. Böylece kanala da gerek kalmaz. Bunu da bir tartışın lütfen.

Yani diyorsun ki Soğuk savaşın birde Sol Kroşesi var kullanılmayan ve hesapta olmayan. Dediğin mantıklı ve doğru lakin Araba yunana toprak hediye eden yapı neden Amerikayada peşkeş çekmesin ya da çektiyse de kanal bitene kadar gizli tutuluyorsa ? Siyaset = HIRSIZLIK, GASP,DOLANDIRICILIK, YALAN olduğuna göre hepsi mümkün dediklerinizin.

Portakal Rengi
04-02-2020, 08:10
Kanal İstanbul projesi "eğrisiyle doğrusuyla" gayet "medeni" bir biçimde tartışılmaya devam ediyor. Tartışmaya emekli büyükelçilerimiz de imzaladıkları bir bildiriyle katkıda bulundular. Önce şaka sandım ama maalesef altına imza atmışlar.

Bildiri şöyle;

“Montrö Sözleşmesi’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkenin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime ve denetime bırakılmış son parçası üzerinde mutlak egemenliğini tescil eden belgedir.

Montrö, Boğazlar üzerinde yüzyıllar süren ve Osmanlı Devleti’nin ortadan kalkmasına varan tarihi sürecin tekrarlanmasını önleyecek dayanağımız, kozumuzdur. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir.

Montrö, Rusya’nın da güvenliğinin temel bir belgesidir. Rusya, 1936’nın koşullarında, zamanın Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa ve Dünya siyasetindeki konumu, ağırlığı ve güvenilirliği nedeniyle güvenliğini Türkiye’nin ihtiyarına ve kararına bırakabilmiştir. Ancak, Sözleşme’nin imzasını takiben, Boğazlarda daha fazla söz sahibi olabilmek için Türkiye’yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve T. Rüştü Aras, Montrö varken başka anlaşmaya gerek olmadığı ve Montrö’yü tartışmaya açmanın, Türkiye’ye kazandıklarını kaybettireceği düşüncesi ile bunu kabul etmemişlerdir. Rusya, Boğazlar üzerindeki iddia ve beklentilerinden bugün de vazgeçmemiştir.

Montrö Sözleşmesi’ne taraf olmayan ve Sözleşme’yi Karadeniz’e dilediği gibi çıkmasının önünde engel olarak gören müttefikimiz ABD, yıllardır Montrö’yü ortadan kaldırmaya veya kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşme yapılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Kanal İstanbul ve ÇED Raporu’nda sözü edilen Çanakkale Kanalı, ABD’nin Montrö’yü tartışmaya açmak amacına hizmet edecektir.

Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, Türkiye’ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir.”

Alıntıdır.

Giriş paragraflarında Montrö Sözleşmesi'nin öneminden bahseden büyükelçilerimiz sonraki paragraflarda işi kahvehanede duyabileceğiniz komplo teorilerine bağlamışlar ve yıkıcı bir şekilde bildiriyi tamamlamışlar.

Peki gerçekten İstanbul'a bir kanal açılması Amerikan Donanması'na Karadeniz'e istediği gibi girip çıkma yetkisi verecek, Türkiye bir anda kendini bir Rus-Amerikan savaşının ortasında bulacak ve tarih olup gidecek mi?

Öncelikle konuya Montrö Sözleşmesi açısından bakalım. Montrö Sözleşmesi'nin tam metnine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

http://sam.baskent.edu.tr/belge/Montro_TR.pdf

Montrö'daki Boğazlar tanımı Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'nı kapsamaktadır. Boğazlardan Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin giriş çıkışını düzenleyen maddeler 14. ve 18. maddelerdir.

"Madde 14

İşbu Sözlesme'nin 11. maddesinde ve III şayili Ek'inde öngörülen koşullar dışında,
Boğazlar'da transit geçiste bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek
(tavan) toplam tonajı 15.000 tonu asmayacaktır.
Bununla birlikte, bir önceki fıkrada belirtilen kuvvetler dokuz gemiden çok gemi
içermeyeceklerdir.
Karadeniz'e kıyıdaş olan ya da olmayan Devletlerin, 17. madde hükümleri uyarınca
Boğazlar'daki bir limanı ziyaret eden gemileri bu tonaja katılmayacaktır.
Geçiş sırasında bir avaryaya uğramış olan savaş gemileri de bu tonaja katılmayacaktır; bu
gemiler, onarım sırasında, Türkiye'ce yayımlanan özel güvenlik hükümlerine bağlı
tutulacaklardır.

Madde 18

1. Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletlerin barış zamanında bu denizde bulundurabilecekleri
toplam tonaj aşağıdaki gibi sınırlandırılmıştır.
a) Aşağıda b) paragrafında öngörülen durum dışında, sözü geçen Devletlerin toplam
tonajı 30.000 tonu asmayacaktır;
b) Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı işbu
Sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını
enaz 10.000 ton asarsa, a) paragrafında belirtilmiş olan 30.000 tonluk toplam tonaj ayni
ölçüde ve en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırılacaktır. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet,
işbu Sözleşmenin IV sayılı Ek'i uyarınca, Türk Hükümetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz
tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk
Hükümeti de, bu bilgiyi, öteki Bağıtlı Yüksek Taraflara ve Milletler Cemiyeti Genel
Sekreterine ulaştıracaktır.
c) Karadeniz'e kıyıdaş olmayan Devletlerden herhangi birinin bu denizde
bulundurabileceği tonaj, yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam tonajın üçte
ikisiyle sınırlandırılmış olacaktır.
d) Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize,
insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, toplamı hiçbir varsayımda 8.000
tonu asmaması gerekecek olan bu kuvvetler, işbu Sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen önbildirime gerek duyulmaksızın, aşağıdaki koşullar içinde Türk Hükümetinden alacakları izin
üzerine, Karadeniz'e girebileceklerdir: Yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen toplam
tonaj dolmamışsa ve gönderilmesi istenilen kuvvetlerle bu toplam tonaj asılmayacaksa, Türk
Hükümeti, kendisine yapılmış olan istemi aldıktan sonra en kısa süre içinde bu izni verecektir;
sözü geçen toplam tonaj daha önce kullanılmış bulunuyorsa ya da gönderilmesi istenilen
kuvvetlerle bu toplam tonaj asılacaksa, Türk Hükümeti, bu izin isteminden, Karadeniz
kıyıdaşı Devletleri hemen haberli kılacak ve bu Devletler, haberli kılındıklarından yirmi-dört
saat sonra bir karşı görüş öne sürmezlerse, ilgili Devletlere istemlerine ilişkin olarak verdiği
kararı en geç kırk-sekiz saat içinde bildirecektir.
[Karadeniz'e] kıyıdaş olmayan Devletler deniz kuvvetlerinin, Karadeniz'e bundan sonraki
her girişi ancak yukarıdaki a) ve b) paragraflarında öngörülen kullanılabilir toplam tonajın
sınırları içinde yapılacaktır.
2. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş
gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır.

Maddelerden anlaşıldığı gibi İstanbul'a bir kanal kazmak sözleşmedeki Boğazlar tanımını değiştirmeyeceği gibi sözleşme sadece Boğazlar'ı değil Karadeniz'in tamamını da ilgilendirmektedir. Montrö'yü geçersiz kılmak için kanalın yanında bir tane de yeni Karadeniz inşa edilmesi gerekir.

Kanal kazarak değiştiremeyeceğimiz Montrö'yü değiştirmenin başka bir yolu var mı? Öncelikle Montrö'yü değiştirmek isteyen var mı? Şu şıralar ABD dış politikalarından ABD Başkanı'nın bile haberi yok ama ABD'nin Montrö'yü değiştirmek gibi bir çabası olmamıştır. Aksine Montrö'den şikayetçi olan, değiştirmek isteyen taraf hep Rusya'dır. SSCB döneminde Boğazlar üzerindeki Rus talepleri artık katlanılmaz hale gelip üstüne SSCB'nin Doğu Anadolu'nun yarısını Ermeniler lehine ilhak etmek istemesi Türkiye'yi Batı Bloğu'na itmiş bunun üzerine SSCB taleplerinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Kısacası ABD, Montrö'yü değiştirmek isteyen değil korumak isteyen taraftır. Nedenini anlamak için;

"Madde 29

İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden başlayarak her beş yıllık dönemin sona
ermesinde, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her biri, işbu Sözleşmenin bir ya da birkaç hükmünün
değiştirilmesini önerme girişiminde bulunabilecektir.
Bağıtlı Yüksek Taraflardan birinci yapılacak değiştirme isteminin kabul edilebilmesi için,
bu istem 14. ya da 18. maddelerin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka bir Bağıtlı Yüksek
Tarafça; başka herhangi bir maddenin değiştirilmesini amaçlamaktaysa, başka iki Bağıtlı
Yüksek Tarafça desteklenmesi gerekir.
Böylece desteklenmiş değişiklik istemi, içinde bulunulan beş yıllık dönemin sona
ermesinden üç ay önce, Bağıtlı Yüksek Taraflardan her birine bildirilecektir. Bu bildiri,
önerilen değişikliğin niteliğini ve gerekçesini kapsayacaktır.
Bu öneriler üzerinde diplomasi yoluyla bir sonuca varmak olanağı bulunamazsa, Bağıtlı
Yüksek Taraflar, bu konuda toplanacak bir konferansça kendilerini temsil ettireceklerdir.
Bu konferans, ancak oybirliğiyle karar alabilecektir; 14. ve 18. maddelere ilişkin
değişiklik durumları bu hükmün dışında kalmaktadır; bu durumlar için Bağıtlı Yüksek
Tarafların dörtte üçünden oluşan bir çoğunluk yeterli olacaktır.
Bu çoğunluk, Türkiye'yi de içine alarak Karadeniz kiyidasi Bağıtlı Yüksek Tarafların
dörtte üçüncü kapsamak üzere hesaplanacaktır."

Montrö, ancak uluslararası bir kongreyle değiştirilebilir. Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin askeri gemilerinin Karadeniz'e giriş çıkışını düzenleyen 14. ve 18. maddelerin değiştirilmesi için oybirliğine gerek yoktur. Türkiye dahil olmak üzere Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin 4'te 3'ü'nün desteği bu maddeleri değiştirebilir. Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler Romanya ve Bulgaristan NATO üyesi, Ukrayna aktif olarak Rusya ile savaşta, Gürcistan ise iki kez savaştı ve ilişkileri halen gergin. -Ukrayna ile Gürcistan'ın oy hakkı var mı bilmiyorum, Montrö'da imzaları yok ancak imzası bulunan SSCB'den ayrıldıkları için oy hakları olabilir. Güncel uluslararası koşullarda esas söz sahibi Türkiye, Montrö'ya göre isterse Amerikan Donanması'nı Karadeniz'e yığacak değişiklikleri yapabilir. İşte bu yüzden Montrö tam da ABD çıkarlarına hizmet ederken, Ruslar için bir güvenlik tehdidi olagelmiştir.

Şimdi esas soru şu. Bu yazdıklarımı emekli büyükelçilerimiz bilmiyor mu? Biliyorlar, hatta isteseler bu konuda kitap yazabilecek kapasitede insanlar. İyi de neden akademik terimlerle süslenmiş bir komplo teorisinin altına imza atmakta çekinmiyorlar. Ben toplumumuzun politikaya ilgisini anlamakta güçlük çekiyorum. Türkiye'de politik tarafgirlik adeta ölüm gibi, toplumun her kesimini etkileyen bir hastalık. Cahil kesimi anlayabiliyorum politika konuşarak hayatını anlamlandırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de çekinmiyorlar ne de olsa cahil insan her şeyi bilir. Ama okumuş yetişmiş yıllarca devlete hizmet etmiş insanlarımıza ne oluyor? Dediğim gibi hastayız, en cahilinden en okumuşuna.

Yine de Kanal İstanbul üzerinden Montrö'yü tartışmak isteyen varsa tartışsın tabi. Hatta benim de bir fikrim var. Şimdi ABD gitse Karadeniz kıyısında bir toprak parçasını egemenlik haklarıyla beraber satın alsa. Böylece "Ben artık Karadeniz'e kıyısı olan bir devletim. Donanmamla Karadeniz'de fink atacam, bundan sonra bana Montrö sökmez dese. Böylece kanala da gerek kalmaz. Bunu da bir tartışın lütfen.

Kötü bir deneme.
Montrö'den rahatsız olan SSCB **** Rusya önermesi başlı başına propoganda.
"Diğer ülkeler zaten Rusya'ya karşı, o halde Montrö'yü değiştirip Rusya'yı boğarlar " tez olarak bile değerlendirilemez. Uluslararası ilişkiler kahve sohbetine benzemez. (Örnek: Rusya Kırım'ı ilhak etti. Sonra olanlar ? )
Çekme çarpıtma ile ülkenin geleceğini mahvetmeye aday bir konuyu tartışmaya çalışmak sağlıklı akıl işi değil. Buraya dikkat ederek başlayabilirsiniz.
Bir olaya yaklaşımda; amaç, nedensellikler, niçin soruları ve yanıtları derinlemesine irdelenmeli. Ortaya çıkabilecek durumları yönetip, yönetemiyeceğiniz konuları çok iyi belirlemeniz gerekir.
Son 10 yıldır dünyada olanlara bakabilirsiniz. Suriye örneğinde ABD, Rusya, Türkiye, Araplar vb oyuncular. Ne umdular ne buldular ? Suriye halkı böcek gibi ölüyor. Taraflar sen yaptın ben yapmadım propogandasında. Türkiye'nin Suriye politikası, aynı Kanal gibi, kahvehane politikası anlayışı ile başlatıldı. Hooop hallederiz. Hala Suriye topraklarındayız ve askerlerimiz ölüyor.
Montrö sözleşmesi delinirse tek kaybeden olacak ülke bunu delmeye kalkışırsa ne olur ? Yeni durumlar oluşturmaya kalkarsa, diğer çıkarı olanların emellerini nasıl dizginleyebilir ? Buradan da başlayabilirsiniz.
Son sorun, haddini bilmekle ilgili. Uluslarası sözleşmeler, politika ile ömür geçirmiş büyükelçilerimizden hastalıklı olarak sözedecek uzmanlığınızı öğrenebilir miyim?
Konuların ve insanların niteliği önemlidir. Bugünkü yaşadıklarımız ise niceliğin önde olması. Kum nicelik olarak çok olunca çöl oluyor. Nitelik olarak bilgisayar çipi de kumdan ama nicelik olarak çölün yanında anmaya değmez. Yolunuz şöyle: Çipleri çöpe atıp çölde yaşayacaksınız. Farkında mısınız diyemiyorum. İtaat kültürü düşünmenin en büyük engeli çünkü.

Zelenika71
28-09-2020, 01:37
https://www.google.com.tr/amp/s/www.yenicaggazetesi.com.tr/service/amp/kanal-istanbulda-bu-ne-acele-dedirten-karar-303956h.htm
İBB'nin itiraz ettiği, iktidarın ise yapmakta ısrarcı olduğu Kanal İstanbul projesi için jet hızıyla uygulama kararı alındı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda bugün askıya çıkan imar uygulamasıyla Kanal İstanbul güzergahındaki 4 arazinin imara açılması kesinleşti.

25 Eylül 2020 Cuma 17:53

Likos
28-09-2020, 07:22
Salgın sürecinde vatandaşa bedava ekmek dağıtımına bile tahammül edemeyip engel olan zihniyet;vatandaşın menfaatine iş yapmaz!
Kanal açılır -açılmaz ,Bilal'in gemileri oraya sığar sığmaz bilemem amma;
Kanal açılmazsa ayakkabı kutuları suya düşer o zaman....

tropikalist
28-09-2020, 15:48
ben açılmaması kanaatindeyim hem istanbul zaten beton yığını az kalan tarım araziside betonlaşmasın ve sanırım oranın iklimindede oynama olacak bence hiç gerek yok yapılmasın az yeşillik kalsın .

enginyilmaz
29-09-2020, 07:09
kanal istanbul olmalı ve olacak. buna hiçbir gerici güç mani olamaz. tarih boyunca gericiler hep vardı ve hep varlar. herşeye karşılar. ülkenin menfaatine ne olursa karşılar. o zaman boğazı kara parçası yapıverelim madem kanal istanbul kötü olacaksa. eminim ki onada karşı olurlar. boğazı kara parçasıyla doldurursanız istanbulun nüfusu bir milyonun bile altına iner. betonlaşma ters bir şekilde sıfıra düşer. yani konuştuklarımız mantık ve tutarlılık çerçevesinde olursa daha iyi olur kanaatindeyim.

Doku_Kültürcü
29-09-2020, 12:07
Doktora ünvanı olan bir ziraat mühendisiyim. Doktora eğitimimin başlarında (2000 yılı gibi), aynı bölümde eğitim aldığım bir arkadaşım var. Daha önce, Antalya'da Bayındır Holding'e bağlı Bayındır Tarımın seralarında mühendis olarak çalışmış. Bayındır Holding, işe eleman alırken zeka testi yapıyor dedi. Güzel de, niye diye sordum. Bayındır Holding'in asfalt şantiyesinde çalışan bir işçi, asfalt eritme kazanındaki asfaltın eriyip erimediğini kontrol etmek durumundadır. İşçinin yapacağı şey, gidip termometreyi kontrol etmek. Ama, işçi, normal bir insanın yapması gerekeni yapmaz. Eritme kazanına gider, kapağı açar, kafasını içeriye uzatıp içine tükürür. Tükrüğün, yüksek sıcakta erimiş olan asfalt maddesine teması neticesinde patlar. Kaynar asfalt işçinin yüzüne yapışır. Arkadaşım, bu türden olayların önüne geçmek için zeka testi yapıyorlar dedi.
Bir kaç sene önce, lisans eğitimi alırken sınıf arkadaşım olan bir ziraat mühendisi ile karşılaştım. Aldığı çelikleri köklendirme hormonuna batırmış, sonrada perlit içerisine, sisleyici sistemi bulunan seraya dikmiş. Bütün çelikler öldü, dedi. Hormon olarak ne kullandın diye sordum. 2,4D ester formülasyonu kullanmış. Ot öldürücüsü kullanmışsın, çeliklerin ölmesi kaçınılmaz, dedim. Niye, oksin değil mi, siz doku kültüründe kullanmıyor musunuz ? diye sordu. Doku kültürünün koşulları farklı, bitkinin ihtiyaç duyduğu bütün makro-mikro elementler, aminoasitler, vitaminler ve şekeri ortama steril olarak koyuyoruz. 2,4D'nin sentezini engellediği vitamin ve aminoasitler ortamda bulunuyor. Çelik alıp 2,4D'ye daldırıp diktiğinde bu maddeleri sağlamadığın için bitkilerin ölüyor, küçük bir bilgiyle düz mantık yapma hatası yapmışsın dedim, çok bozuldu.
Jeofizik Mühendisi Prof.Dr. Celal Şengör, Kanal İstanbul'un, yapılması halinde bir faciaya neden olacağını belirten konuşmasını televizyondan izledik. Uyaran kişi jeofizik profesörü, "inadına yapacağız" diyenin ise diploması sorgulanır durumda. Yanlış hesap Bağdat'tan döner ama cezasını biz çekiyoruz. Geçilmeyen köprünün parasını, kullanılmayan hava alanının parasını biz ödüyoruz. Niye? Çünkü devlet ihale açarken kullanım garantisi veriyor. Geçilmezse kalan kısmını devlet ödüyor. Biz de devlete ödüyoruz.

Liyakatın yerlerde süründüğü, torpili olanın, parası olanın (devlet parası olan Araplara mülk satın almaları durumunda vatandaşlık veriyor, google çeviriden çevirtin okuyun) https://www.imtilak.net/articles/translation-law-amendment-decision-granting-turkish-citizenship-buying-property her kapıyı açtığı çok kötü bir dönemden geçiyoruz. Rahmetli babam hâkimdi. Sırasıyla Van-Çatak, Mersin-Gülnar, Kayseri-Bünyan, Elâzığ, Bolu ve İzmir illerinde hâkimlik yaptı. 1996 yılında İzmir'de emekliye ayrıldı. 2018 yılında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, çiçeği burnunda hâkim Gonca Hatinoğlu'nu Elâzığ'a atadı. Babam, Elâzığ'a atandığında 10 yıllık hâkimdi ve yasal olarak dokunulmazlığı bulunan Hakimler Yüksek Kurulu'nun dokunulmazlığını kaldırtmak için uğraşmış, bunu başarmış ve Hakimler Yüksek Kurulu'nu mahkemeye vermiş durumdaydı. Bu nedenle, meslekdaşları arasında ürküten bir lâkabı vardı. Gonca Hanım, 20 gün sonra tekrar atandı. Bu sefer, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu liyakatsizliğin dibini kazıdı ve 15-12 sene boyunca isabetli karar oranları %90'lar mertebesinde bulunan hâkimlerin atandığı Yargıtay Tetkik Hâkimliğine atadılar. Gelen tepkiler üzerine de "Eş durumundan böyle atadık" yalanına sığındılar. Eşleri öğretmen olan pek çok hâkim tanıdığımız var, hiç biri böyle ballı bir atama yaşamamış hatta eşinin görevi nedeniyle gittikleri mahrumiyet bölgesinde koşullar nedeniyle evladını toprağa gömüp bağrına taş basıp yoluna devam etmek durumunda kalan insanlar var.

Bunları niye yazdım? Her şeyin para, her şeyin mal-mülk olduğu bir dönemdeyiz. Parayı bastıranın ÇED raporunu aldığı, bu rapora imza atan akademisyenlerin varlık içinde yüzdüğü bir dönemden geçiyoruz. Ne yazık ki bazı insanlar oy sandığına gidildiğinde, futbol takımı tutar gibi parti tutuyor. Memleketin durumunu düşünmüyor. İki sene önce bir yakınım Karadeniz turuna gitmişti. Rize'de çay üreticileri, çayın para getirmediğinden yakınmışlar. Tura katılanlar, "Beter olun, sizin yüzünüzden bütün Türkiye çekiyor" tepkisini vermişler. Aklımızı çalıştırmazsak, az bilgiyle çok iş çevirmeye kalkarsak, yüzü yanan işçiden, çelikleri kuruyan ziraat mühendisinin akıbetinden farklı bir durumda olmayacağız.

tropikalist
29-09-2020, 16:20
kanal istanbul olmalı ve olacak. buna hiçbir gerici güç mani olamaz. tarih boyunca gericiler hep vardı ve hep varlar. herşeye karşılar. ülkenin menfaatine ne olursa karşılar. o zaman boğazı kara parçası yapıverelim madem kanal istanbul kötü olacaksa. eminim ki onada karşı olurlar. boğazı kara parçasıyla doldurursanız istanbulun nüfusu bir milyonun bile altına iner. betonlaşma ters bir şekilde sıfıra düşer. yani konuştuklarımız mantık ve tutarlılık çerçevesinde olursa daha iyi olur kanaatindeyim.



O boğaz doğal olarak bir iklim oluşturmakta , dediğiniz gibi ona da karşı çıkılır en azından ben karşı çıkıyorum. Çünkü o boğaz doğal şartlarla oluşmuş ve oradaki iklimi de şekillendirmiştir. Ama eğer olan boğazı kapatırsak dediklerinizde haklılık payınız olur. yani demek istediğim ikinci bir boğaz hem oranın iklimini değiştirecek , hem de dönümlerce tarım arazisi yok olacak. Ben sadece doğal yapıyı savunuyorum. Eğer bu dediğiniz gericilikse evet ben gericiyim...

Baruthane
29-09-2020, 16:44
bence yapılması çok saçma o kadar parayla ülkede harcanması gerken bir çok şey var onlara harcanabilir bence