View Full Version : Anadoluyu Vermeyeceğiz
www.anadoluyuvermeyecegiz.net
Anadolu Doğasını Katledecek "Tabiat Kanunu"na Karşı Ankara'da eylem:
"Anadolu'yu vermeyeceğiz"
Destekçiler:
Aksu Vadisi Platformu
Aksu Kuşdili Köyü
Akyaka Kent Konseyi
Alakır Nehri Kardeşliği
Anadolu Müzik Okulu
Ankara Kız Lisesi Mezunları
Antakya Çevre Koruma Derneği
Arhavililer Vakfı
Arhavi Folklor Kültür ve Turizm Derneği
Artvin Çevre Platformu
Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği
Atlas Dergisi
Avrasya Kültür İşbirliği ve İş Lobisi Vakfı
Ayvalık Adaları Tabiat Parkını Koruma Platformu
Balıklıova Çevre Hareketi
Bartın Platformu
Başak Kültür ve Sanat Vakfı
Başkent Rize İkizdereliler Kültür ve Dayanışma Derneği
Batı Akdeniz Çevre Platformu
Batman Turizm ve Tanıtma Derneği
Bodrum Maviyol Girişimi
Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği
Boğatepe Köyü Kalkınma Kooperatifi
Bozkır Çevre Derneği
Buğday Derneği
Bukla
Büyük Menderes Platformu
Camili Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği
Ceyhan Çevre Gönüllüleri Derneği
Cide Doğa Derneği
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Çamlıhemşin Hemşin Vakfı
Çamlıkaya Derneği
Çanakkale Çan Çevre Derneği
Çatalzeytin Aşıkları Çevre Platformu
Çatalzeytinliler Yardımlaşma Derneği
Çayeli Çevre Koruma Derneği
ÇEKÜL Vakfı
Çeşme Doğa ve Hayvan Sevenler Koruyanlar Derneği
Dağ Keçisi Doğa Sporları Derneği
Dağ Kültürü Derneği
Dalyan Turizm Kültür Çevre Koruma Derneği
DASK
Datça Çevre Derneği
Denizli Doğa Sevenler Derneği
Doğa Aktiviteleri Grubu
Doğa Derneği
Doğa Emanetçileri Çevre Eğitim Derneği
Doğa Eylem Gücü
Doğa Kültür ve Yaşam Derneği
Doğa ve Macera Grupları
Doğal ve Kültürel Çevre İçin Yaşam Girişimi
Doğal Yaşam Derneği
Doğu Akdeniz Çevre Platformu
Doğu Karadeniz Çevre Platformu
Dünyalılar
Edirne Doğa Sporları Kulübü Derneği
Ege Ornitoloji Derneği
EgeDoğa
Ekolojik Yaşam Derneği
Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği
Ekoturizm ve Sürdürülebilir Turizm Derneği
Ekstrem Doğa Sporları ve Gezi Ekibi
Emanetçiler Derneği
Ergene Platformu
Ersizlerdere Yardımlaşma Dayanışma Ekonomik Kalkınma ve Ekoturizm Derneği
Fethiye Çevre Platformu
Fırtına Vadisi
Fotoğraf ve Doğa Sporları Grubu
Göcek Kültür Turizm Derneği
Gökova Sürekli Eylem Kurulu
Gökova Sürekli Eylem Kurulu
Gökyaka Hendek Aksu Deresi ve Çevresini Koruma Birliği
Greenpeace Akdeniz
GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi
Gümüşhane Torul Dereleri
Gürleyik Köyü Doğal ve Tarihi Değerlerini Koruma ve Yaşatma Derneği
Hayvan Hakları Federasyonu
Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği
Hemşin Sosyal Sorumluluk ve Gelişim Derneği
İç Anadolu Çevre Platformu
İkizdere Derneği
İmece Evi
İspir Doğa Sporları Derneği
İstanbul Barsosu Hayvan Hakları Komisyonu
İstanbul S.O.S
İzmir Bisiklet Derneği
İzmir Dağcılık ve Doğa sporları İhtisas Kulübü
İzmir Doruk Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü
Kaçkar Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü
Kaçkar Gençlik ve Spor Kulübü Derneği
Kaldırımtaşı Kolektifleri
Kardoğa Federasyonu
Karşı Bisiklet
Kastamonu Dernekler Federasyonu
Kastamonu Federasyonu Engelliler Komisyonu
Kaş Turizm ve Tanıtma Derneği
Kayabeyi Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği
Kilikya Fotoğraf Topluluğu
Kocaeli Zeytin Dağcılık ve Spor Kulubü
Koceli Doğa Sporları
Konyaaltı Dostlar Derneği
Kozak Yaylası Doğal Çevreyi Koruma ve Kültür Derneği
Kuşadası Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği
Kuzey Doğa Derneği
Küresel Eylem Gurubu
Loç Vadisi Koruma Platformu
Macahel Vakfı
Mağara Araştırma Derneği
Malatya Kırsal Kalkınma Derneği
Mardin Çevre Ekoloji ve Yaban Yaşamı Destekleme Derneği
Mersin Çevre Dostları Derneği
Muğla Eskigaraj Alanı Halkındır Platformu
Muratpaşa Dostlar Derneği
Mülkiyeliler Birliği Genel Merkezi
Narlıdere-Balçova Çevre Platformu
Obruk Mağara Araştırma Grubu
ODTÜ Çağdaş Dans Topluluğu
ODTÜ Dağcılık ve Kış Sporları Kolu
ODTÜ Kuş Gözlem Topluluğu
ODTÜ Sinema Topluluğu
Ordu Temiz Enerji Platformu
Orta Doğu Üniversitesi Ögretim Elemanları Derneği
Pandül Doğa Sporları Platformu
Papart Dereleri Platformu
Perşembe Akşamı Bisikletçileri
Pirpila Doga Turizm
Rize Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Rize Üniversitesi Çevre Kulübü
ROTA Doğa Aktiviteleri ve Sosyal Etkinlik Grubu
Saklıkent Koruma Platformu
Salarha Deresi Çevre Koruma Derneği
Samsun Doğa ve Yaban Hayatı Koruma Derneği
Samsun Ladik Budakdere Köyü Kültür ve Dayanışma Kalkınma ve Yardımlaşmayı Destekleme Derneği
Sarıkeçililer Derneği
Seferihisar Çevre Koruma Derneği
Senoz Vadisi
Serdarlı Bağbaşı Pehlivanlı Doğa Yaşam Derneği
Seyfe Gölü Ekoloji Derneği
Sinop Çevre Dostları Derneği
Sivil Toplum ve Diyalog Merkezi
Slow Food Fikir Sahibi Damaklar
Slow Food Iğdır Konvivyumu
Slow Food Kars Konviviyumu
Slow Food Samsun Konvivyumu
Sokak Kedisi Dergisi
Solaklı Vadisi ve Ekolojik Yaşamı Koruma Derneği
Sualtı Araştırmaları Derneği
Sulukule Platformu
Symbiosis Derneği
Tamzara Doğa Kültür Turizmi Derneği
TEMA Vakfı
Tıp Kurumu Derneği
Tokat Merkez ve İlçeleri Sosyal Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği
Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi
Toprak Ana Platformu
Toroslar Doğa ve Spor Kulübü
Trabzon Tenis Dağcılık Kayak Kulubü
TTKD Aksaray
TTKD Hatay
TURÇEV
Tüketici Dernekleri Federasyonu
TÜRÇEK
Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü
Urfa Doğa Kültür ve Yaşam Derneği
Uşak Sportif Olta Balıkçılığı ve Su Hayatını Koruma Derneği
Uzunköprü Çevre Gönüllüleri Derneği
WWF-Türkiye
Van Gölü İnisiyatifi Derneği
Veteriner Halk Sağlığı Derneği
Yağcılar ve Demircili Köyleri Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği
Yalova Çevre Platformu
Yarımada Çevre Platformu
Yedigölköyü Aksuderesı Kültür Yardımlasma Dernegi
Yenişehir Çevre Platformu
Yenişehir Doğal Hayatı ve Hayvanları Koruma Derneği
Yerel Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği
Yeşil Adımlar Çevre Eğitim Derneği
Yeşil Artvin Derneği
Yurt Köyü Doğal Sanatsal Bilimsel Sportif Yaşam Derneği
Yuva Derneği
Yuvarlakçay'ı Koruma Platformu
Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Klubü
Yöresel kıyafetlerle TBMM önünde renkli görüntüler oluşturan eylemciler, 'Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı'nın çekilmesi'ni istiyerek, 'Anadolu'yu vermiyoruz' diye slogan attı.
TBMM Dikmen Kapsı önünde toplanan yaklaşık 180 sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile köylüler, TBMM'de görüşülen 'Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı'nı' protesto etti. Yöresel kıyafetleriyle meclis önünde renkli görüntüler oluşturan eylemciler, şarkı ve türküler eşliğinde oynayıp, 'Anadolu'yu vermiyoruz' pankartı açıp sloganlar attı. Grup adına basın açıklaması yapan yöresel kıyafetli ev kadını Pervin Çoban Savran, Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Kanunu tasarıyla 'Anadolu'nun ölüm fermanını imzalandığını' savunarak, 'Anadolu insanı bu yasanın Meclis'ten geçmesine izin vermeyecek' dedi.
Tasarının bir an önce çekilmesini istediklerini, köylerinde seslerini duyaramadıkları için TBMM'ye geldiklerini anlatan Savran, şöyle devam etti:
'Anadolu'nun zengin doğasını koruyacak önlemler hayata geçirilmelidir. Derelerimiz tekrar doğaya halka verilmelidir. Anadolu insanı bunu istiyor, biz bunu istiyoruz. Anadolu doğası ve insanı için bu mücadele ölüm- kalım mücadelesidir. Derelerimiz, ormanlarımız satılık değildir, alınıp satılacak üzerinden para kazanılacak bir mal hiç değildir. Yöneticiler, bir an önce binlerce yıldır özgür akan ve akıttığı her yere can veren doğamızı, sularımızı satma yanlışından geri dönmelidir.'
Basın açıklaması ardından grup, sloganlar atarak, türküler-şarkılar eşliğinde oynayarak dağıldı.
Fevzi KIZILKOYUN - ANKARA - DHA (http://haber.turk.net/GEN/2620513/-Anadolu-yu--Vermeyecegiz-)
bahtiyar02
24-01-2011, 18:07
Gerçekten çok güzel bir organizasyon olmuş.Adına yakışır bir şekilde.Ne yazık ki insanımızın çoğunluğu çocuklarımıza bırakacağımız temiz bir dünyanın bırakılması konusunda umrunda olmadığı bir ortamda yaşıyoruz.Çalışmalarınızı tüm kalbimle destekliyorum.
Saygılar.
bernacyhn
24-01-2011, 18:45
Ankara'da olmayı o kadar çok isterdim ki...
Doğanın bizi yaşatmak için yaptıklarınabakın, bir de insanımızın onu katletmek için yaptıklarına bakın... İnanın bana doğa bedava olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı. Çünkü insanın gözünü para bürümüş. Doğa mantarını, ağacını kendi yetiştiriyor, yemişini kendi veriyor, oksijenini kendi üretiyor. Ama bunlar bedava olduğu için katletmek insanlara dokunmuyor. Hatta ceplerini daha da çok şişiriyor. Böylelerine kalplerinde merhamet olmadığı için, sevgileri ve kıymetleri parayla ölçüldüğü için acıyorum!
180 sivil toplum kuruluşu birarada, birlikten kuvvet doğar. Umarım ses getirir ve sonucu etkiler.
Sloganı çok güzel "Anadoluyu vermeyeceğiz"
vermeyoz...
furkan yıldız
25-01-2011, 12:43
Yani bir tarihi anıt için yüzlerce yıldır üstü örtülüydü birkaç yüz yıl daha örtülü olsa ne olur diyen bir hükümetin umurunda olacak mı acaba
Yeni video. http://anadolunehirleri.org/tr.html
Anadolu’nun İsyanı (http://vimeo.com/19937849)
Belgesel Film / 20 dak.
Duymadım, görmedim, bilmiyorum diyenler için Anadolu’daki dere ve doğa katliamı belgelendi…
Enerji ve kalkınma politikalarının doğa ve akarsular üzerindeki olumsuz etkisini ve halkın bu yatırımlara karşı tepkisini gözler önüne seren ‘Anadolu’nun İsyanı’ adlı film rekora gidiyor.
Herhangi bir kar amacı güdülmeden konuya duyarlı insanların gönülden destekleriyle tamamlanan film, HES’lere karşı Anadolu’da verilen mücadeleyi bizzat onların ağzından anlatıyor.
Hidroelektrik santrallerin (HES) doğa ve kırsalda yaşayan insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini ve HES yatırımlarına karşı verilen mücadeleleri anlatan ‘Anadolu’nun İsyanı’ adlı kısa film gönüllü desteklerle ve kolektif bir çalışma sonucu ortaya çıkarıldı.
Anadolu’nun dört bir yanında devam eden HES çalışmalarının yıkıcı etkisine dikkat çeken film Akdeniz’den Karadeniz’e, Doğu Anadolu’dan Ege’ye kadar 20 bin kilometre yol kat edilerek çekildi.
İnternet üzerinden indirilebilen, çoğaltılmasına ve dağıtılmasına, festival ve toplu gösterimler için özel izin alınmasına, kullanılmasına herhangi bir kısıtlama konulmayan film, Anadolu derelerinin özgür akması için mücadele edenlere adandı.
Üç gün içerisinde 50 bine yakın izleyiciye ulaşan filme dileyen herkes sosyal paylaşım sitelerinden,
anadolunehirleri.org/tr.html (http://anadolunehirleri.org/tr.html),
anadoluyuvermeyecegiz.net
vimeo.com/vermeyoz/film (http://vimeo.com/vermeyoz/film) adreslerinden ulaşabiliyor.
Filmin en kısa sürede 7 dilde çevirisi bekleniyor ayrıca, önümüzdeki aylarda filmin uzun metrajlı halinin de yayınlanması söz konusu.
Filmle ilgili yapılan açıklamada, şunlar söylendi:
“Bizlerin doymak bilmeyen tüketim alışkanları ve ihtiyaçlarının doğa üzerindeki yıkıcı etkisi her geçen gün biraz daha artıyor. Hiç haberimiz olmasa da, umursamazsak da, gitmesek de, görmesek de bizim bu yaşam biçimimizin bedelini birtakım canlılar, insanlar ödüyor. Bu film; bir yandan Anadolu nehirleri ve doğası için verilen mücadeleleri anlatırken, bir yandan da şehirlerde hiçbir sorun yokmuş gibi yaşamaya devam eden insanlara ayna tutmak ve bu soruna ortak etmek için hazırlandı.
Unutmamız gerekiyor ki, bu ateş sadece düştüğü yeri değil tüm canlı yaşamını yakacak. Bu gerçeğin fakına varanlar Nisan ayında tüm Anadolu’dan Ankara’ya doğru yürümeye başlayacak. Bu yürüyüşe katılmak ve destek vermek hepimizin yaşama karşı ortak sorumluluğudur.
Filmin indirilmesi, çoğaltılması ve dağıtılmasında hiç bir sakınca yoktur.
Anadolu'nun tüm canlılarına armağan olsun...
Sayın malina,
Bu güzel video için çok teşekkür ederim.
İzledikçe içim burkuldu, üzüldüm çaresizliğimize daha doğrusu organize olamamıza isyan ettim.
Biliyorum ki benim gibi, izleyen pek çok arkadaşımız da üzülmüştür. Seyrettikçe oturduğu yerden söyleşmiş, kızmıştır. Ama, dediğim gibi sadece oturduğumuz yerden konuşuyor ve kızıyoruz.
Nedendir bilmiyorum, bir araya gelip sesizimi duyurmak için bir girişimde bulunamıyoruz. Üzerimize ölü toprağı serpiştirilmiş gibi, pek çok şeyi, isyan etmemize rağmen oturup bekliyoruz.
Hele gençlerimize şaşırıyorum. Adeta beyinleri yıkanmış bir gençlik yetişiyor.
Memleket işlerinden, olaylardan o kadar uzaktalar ki. Tek düşünceleri ne yapar ederim de şu köşeyi dönerim olmuş.
Sadece onlar mı?
Bütün değer ölçülerimiz değişmiş. Saygısızlık diz boyu. Ne küçük, küçüklüğünü biliyor, ne büyük, büyüklüğünü.
Hoş görü mü? Hiç yok.
Adalet mi? Yok.
Hukuk mu? Yok.
Allah korkusu bile yok, bunu derken insanın vicdanını kastediyorum.
Tek değer ölçüsü maalesef para olmuş.
İnsanların birbirlerine hitap tarzları bile alışılagelmişin dışında.
Esasında daha yazabileceğim çok şey var ama neye yarar ki?
Döner, döner başa geliriz yine. Yani sus pus oturma halimize.
Sevgi Durul
26-02-2011, 23:44
Ben de izledim, sadece yazık diyebiliyorum.
hassoman
27-02-2011, 00:04
Anadolu’nun İsyanı (http://vimeo.com/19937849)
Belgesel Film / 20 dak.
Bu video uzun süredir elimin altındaydı.
Benzer videoları forumda birkaç kez paylaştım, başka videoları ve olayları paylaşan başka arkadaşlar da oldu.
Ancak gelen yorumlardan anladığım kadarıyla bu tür tepkisel olaylardan uzak kalma yeğleniyor.
Uzak kalma duyarsızlık anlamında almak belki yanlış.
Sağduyusu olan her insan içinden bir tepki duyar.
Böylesine insani bir enerjiden yoksun bir insan düşünemiyorum.
Bütün sorun, toplumumuzun içine düştüğü derin bir güvensizlikte yatıyor.
Son yıllarda bu güvensizliğe bir de siyasal yapının bindirdiği korku da eklendi. Günün herhangi bir saatinde Ankara’da Kızılay’a çıktığınızda inanılmaz bir görüntüyle karşılaşırsınız. Kızılay Meydan’ı, Güven Park, Yüksel caddesi girişi çıkışları polisler tarafından kuşatılmış vaziyette.
Neden?
Bir- iki öğrenci örgütü, ya da sol bir siyasi partinin gençleri ya bildiri dağıtıyorlardır, ya da gösteri yapıyorlardır.
Sayıları inanın 100’ü bulmaz. Ama yığınak yapılan polis sayısı çok daha fazla… Demokratik ülkelerin hiç birinde gösteriler de olsa böylesine polis yığınağı göremezsiniz. Bu manzarayı gören bir yabancının ilk gözlemi, “Burası bir polis devleti mi?” olacaktır.Kesin...
Diğer yandan telefonların dinlenmesi, gizli çekim kasetleri ortalıkta uçuşuyor. Caddeler, sokaklar, alışveriş merkezleri, asansörler kameralarla kuşatılmış vaziyette. Bu tür yerlerin tuvaletlerinde bile rahat işimi göremiyorum inanın… Görülen davalarda yapılan hukuksuzlukları dile getirdiğinizde hemen darbeci yaftasını yiyorsunuz. İstediğiniz kadar “Yahu bu adamlar suçlu olabilir eyvallah, ama hak hukuk ihlalleri var, benim derdim bu” deyin kimseyi inandıramazsınız. Dahasını yazarsam bu yazı uzar gider…
Sivil toplum örgütlerine olan güvenimiz de yok.
Hoş bu tür örgütlere olan ilgimiz de yok. Düşünün bir Danimarka vatandaşı ortalama 7 sivil toplum örgütüne üye.
Bizde ise sadece bir tek “örgüt” sözü bile vatandaşı ürkütmeye yetiyor.
12 Eylül cuntasının kan ve şiddetle amaçladığı da buydu zaten. Toplumu yıldırmak. Kimse o gün bu gündür “belaya” bulaşmak istemiyor.
Aslında en büyük sancıyı ve yalnızlığı bu olup bitenlerin farkına varanlar çekiyor. Onlar da bir avuç insan. Biber gazını da onlar yiyor, onlar yerlerde süründürülüyor, onlar copu yiyor, onlar gözaltına alınıyor, onlar gözaltına alınıp ertesi gün salıveriliyor. Gözaltına alanlar bu kişilerin ertesi gün salınıverecekleri bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar. Eziyetin adresi mi var?
Toplumun ortak kullanım haklarının gasbından tutun, taşrada bir semt lokalinde içeceğiniz bir şişe biranın engellenmesine kadar yığınla baskı var.
Bu toplum bu baskının altından kalkmak için sağduyulu demokratik bir yolu akıllıca kullanabilir mi? İnanın bilmiyorum. Bilmiyorum çünkü otoriteye karşı oldum olası bir tercih var bu toplumda. kanıt mı... İşte 12 Eylül anayasası refarandumundajki oy sonucu. Kendi kendini yönetme alışkanlığını edinememe Ortadoğu ülkelerinin ortak bir kaderi mi acaba? İşte Mısır, Sudan, Libya, İran... Bir otoriteye karşı başkaldıran halk (bu başkaldırma kesinlikle incelenmeli) başka bir otoritenin yönetime gelmesine seyirci kalıyor.
Ha bu arada, buraya kadar yazdıklarımın “Halkı kin ve nefrete teşvik” suçu kapsamına girer mi?
Bu bile insafa bağlı, inanır mısınız?
Sebahattin Sargın
27-02-2011, 00:17
"Bu su sadece bizim değil, bu su doğada yaşayan bütün canlıların. Bu su henüz doğmamış çocuklarımızın."
Bu video can yakıyor, bu video isyan ettiriyor. Baskılara karşı isyan ettiriyor ancak Hasan Bey'in yazdıkları isyan edince neler olacağını gösteriyor...
Ayşenur Kolivar o güzel sesi ile "Hayde gidelum hayde" diyor. Acaba zaman hızla akıp gittiğinde gideceğimiz bir Anadolumuz olacak mı? Şırıl şırıl akan nehirler ile beslenen verimli anadolu topraklarımız olacak mı?
Ne yazık...
Orhan Özbilgiç
27-02-2011, 00:32
Ne yalan söyleyeyim. Son günlerde agaclar.net' e sadece başlıklara şöyle bir gözatacak kadar giriyordum. Çayocağı' na nadiren bakıyordum.
Sağolsun Güler Hanım, bir saat kadar önce özel mesaj göndererek dikkatimi çekti.
Kendisi son derece çarpıcı bir yazı ile benimde duygularıma tercüman olmuş. Sayın Malina büyük bir duyarlılık örneği ile bu etkileyici ve uyarıcı videoyu paylaşmış.
Kişisel olarak bende, çeşitli nedenlerle iletişim içinde olacağım insanlarla, bu videoyu paylaşacağım.
Bir doğasever olarak bunu bir görev kabul ediyorum.
hassoman
27-02-2011, 00:54
Bir arkadaşım anlatmıştı:
Yıllar sonra şu gözümün önüne geliyor:
Torun dedesine çıkışıyor:
Ülkenin bütün değerleri, doğası sizin zamanınızda talan edilmeye başlanmış.
Bize çölleşmiş bir ülke, yozlaşmış bir kültür bırakmışsınız. Bunun için neden sesinizi çıkarmadınız?
Dede vicdanı rahat şöyle demiş:
- Olur mu elimizden geleni yaptık. Birbirimize videolar forwardlayıp durduk. Daha ne yapacaktık ki?...
Anadolunun bağrında yetişmiş, derelerinde çamaşırı yıkanmış,eriyen kar suları ile ovaları yeşermiş bir yörenin insanıyım.
Videoyu defalarca izledim. Önce gözlerim yaşardı, son iki dakikasında ise hıçkırıklarımı tutamadım. Türk kadınının "kurtuluş SAVAŞIN'DA" verdiği o eşsiz mücadeleyi düşündüm.
Neden olmasın? Böyle okuyup kahırlanmak, izleyip ağlamakla olmayacağı gerçeğine vardım.
Buradan tüm bayan üyelere sesleniyorum! Bir şeyler yapalım, elimizi taşın altına sokalım.
Bu konuyu bir başka başlık altında açıp, küçük bir gurupla olsa bile aktif olarak işin içinde olma mücadelesini başlatacağım.
Gerekirse tek başıma,o köylü kadınlar kadar cesur,onlar kadar duyarlı ve kararlı olarak.
Çocukluğumuz, geçen yıllarımızın gülen yüzünü görürüz orada.
Bir sandıkta durur çocukluğumuz, kanatlanıp özgürlüğe uçtuğumuzu sandığımız yolculuğumuza çıkarken, baba evinde bıraktığımız o sandık, hep bekler bizi.
Bilir ki,
bir gün,
her hangi bir zamanda,
er, ya da geç döneceğiz kendisine.
Sn. hassoman, "bir arkadaşım anlatmıştı"başlıklı mesajınızı okuyunca, dere kenarında oturup dedemle yaptığım sohbetler geldi aklıma.
Bana o sandığı açtırdınız, neler neler çıktı içinden bir bilseniz!
Orhan Özbilgiç
27-02-2011, 07:15
Kişisel olarak bende, çeşitli nedenlerle iletişim içinde olacağım insanlarla, bu videoyu paylaşacağım.
Bir doğasever olarak bunu bir görev kabul ediyorum.
Bir arkadaşım anlatmıştı:
Yıllar sonra şu gözümün önüne geliyor:
Torun dedesine çıkışıyor:
Ülkenin bütün değerleri, doğası sizin zamanınızda talan edilmeye başlanmış.
Bize çölleşmiş bir ülke, yozlaşmış bir kültür bırakmışsınız. Bunun için neden sesinizi çıkarmadınız?
Dede vicdanı rahat şöyle demiş:
- Olur mu elimizden geleni yaptık. Birbirimize videolar forwardlayıp durduk. Daha ne yapacaktık ki?...
Uyarınız için teşekkürler Sayın hassoman.
60' lı yaşları yakalamış siz ve ben gibilerin arkadaşlarının dedeleri, tahminen 1950' li yılların öncesinde!!! bu video paylaşmaktan bir sonuç alamadıysa...
Öyle ya! Benimde paylaşmamın hiç bir mantığı yok!
İşte, bizi; bizimle üç aşağı beş yukarı aynı frekanstaki dostlarımızdan koparıp elli bilmem kaç fraksiyona bölüp parçalayan ''ben bilirimci'' düşüncenin örneği bir yanlışlık. Farklı tezleri küçümsyerek dışlama.
Bu dalga geçercesine üslubunuzla, sizinle kafa yapıları aynı olan kaç kişiyi kendinizden ve düşüncelerinizden soğutmuş olabileceğinizi, hiç düşündünüz mü?
Yazılarını büyük bir keyifle okuduğum birini defterimden silmenin üzüntüsüyle..:(
hassoman
27-02-2011, 11:11
Öyle ya! Benimde paylaşmamın hiç bir mantığı yok!
İşte, bizi; bizimle üç aşağı beş yukarı aynı frekanstaki dostlarımızdan koparıp elli bilmem kaç fraksiyona bölüp parçalayan ''ben bilirimci'' düşüncenin örneği bir yanlışlık. Farklı tezleri küçümsyerek dışlama.
Bu dalga geçercesine üslubunuzla, sizinle kafa yapıları aynı olan kaç kişiyi kendinizden ve düşüncelerinizden soğutmuş olabileceğinizi, hiç düşündünüz mü? "....." (
Ah işte anlamamışsınız...
Ben sizin yazınızdan alıntı yapmadım, ama yazdıklarınız bana bu kara fıkrayı anıştırdı sadece o kadar.
Ben sizinle dalga geçmeyi düşünmedim, şahsınızla asla...
En azından bunca üyenin olduğu bir sitede tuttunuz gecenin bir yarısı konuyla ilgilendiniz. Bunu kaç üye yaptı ki?..
Hep bildiğimiz şeyler deyip geçiyoruz.
Eğer bu bir dalga geçmekse evet, hepimizle dalga geçtim sadece sizle değil...,
E-postamıza düşen benzer videolara şöyle bir bakıp oturduğumuz yerden tıklayıp başka arkadaşlara yolluyoruz.
Başka ne yapıyoruz?
Hiç olmazsa konuyla ilgili iki satır kendi düşüncemizi bari altına yazsak ya...
Ne gezer.
Hazırlanmış, emek verilmiş benzer hazır bir videolar elbette paylaşılmalı...
Ama madem orada anlatılanları, gösterilenleri paylaşılmaya değer görüyoruz o zaman taşın altına elimizi sokmamız gerekir.
Katıldığım protestolarda çevremizden geçenlerin gözünden, beden dillerinden şunu anlıyorum:
- Hiç mi işi gücü yok bunların?...
Sivil toplum örgütleri eylemlerine aktif olarak katılmıyoruz; katılanlara ise çoğunluğun "bunların başka işi gücü yok mu?" gözüyle bakmaları bir yana, bir de "memleketi karışıklığa sürükleyenler" damgasını yiyorsunuz.
Hadi bunlara aldırış etmeyelim. Ama şu bir gerçek ki, tepkilerini ortaya koymak, seslerini duyurmak, yetkilileri harekete geçirmek için uğraş veren sivil toplum örgütlerine maddi, manevi destek vermiyoruz, yasal olan haklarımızın hiç birini kullanmıyoruz. Uyuyanları tutup silkelemiyoruz…
Ya ne yapıyoruz?
Sadece videoyu paylaşmakla üzerimize düşeni yaptığımızı sanıyoruz…
Çünkü riski yok, yorgunluğu yok, bedel ödemek yok, bir kaybımız yok...
Bu yetmez, daha fazlasını yapmazsak gelecek nesil yaşadığımız çağdaki aymazlıklarımızın hesabını sorar… Bu kara fıkrayla benim söylemek istediğim, altını çizmek istediğim bu.
(Eğer bir özür dilemek gerekiyorsa sizin gibi duyarlı bir dostumuzdan her zaman özür dilemeye hazırım, bunu da bilin…)
Sevgili Orhan Özbilgiç, tam da şu sırada mesajınızı okudum ve hassoman'ı yanlış anladığınızı size yazmak üzereydim ki kendisi cevabını vermiş.
Yukarıdaki mesajımda da değindiğim gibi, maalesef bir şey yapma girişiminde bulunmuyor sadece oturup bekliyoruz. Bırakın bir eyleme teşebbüs etmeyi, konuştuğumuzda bile " hiç mi işin gücün yok da bunlarla uğraşıyorsun" derlercesine bakışlarla karşılaşmak bile üzücü geliyor insana.
Ben yaşımı başımı aldım. Şükür Allaha güzel memleketimin pek çok güzelliklerini de gördüm ama ya çocuklarım, ya torunlarım? Onlara nasıl bir gelecek, nasıl bir Türkiye bırakıyoruz diye içim içimi de yemiyor değil.
Orhan Özbilgiç
27-02-2011, 11:31
Sevgili hassoman;
Anlaşılıyorki;
Sizi yine keyifle okumaya devam edeceğim. ;)
Sevgi ve selamlar.
ayazkentli
09-03-2011, 14:10
-Anadolu'yu vermeyeceğiz- facebook sayfası.
http://www.facebook.com/notes/anadoluyu-vermeyeceğiz/bÜyÜk-anadolu-yÜrÜyÜŞÜne-nasil-katilabİlİrsİnİz/168551399863137#!/anadoluyuvermeyecegiz
http://www.facebook.com/#!/notes/anadoluyu-vermeyeceğiz/bÜyÜk-anadolu-yÜrÜyÜŞÜne-nasil-katilabİlİrsİnİz/168551399863137
BÜYÜK ANADOLU YÜRÜYÜŞÜNE ÇAĞRI
Biz, Anadolu insanları Nisan 2011’de köylerimiz, kasabalarımız ve şehirlerimizden çıkarak Ankara’ya yürümeye karar verdik.
Çünkü binlerce yıldır insan uygarlığının beşiği olan Anadolu, bugün eşi görülmemiş bir yıkımla karşı karşıya.Ancak dünya, bu büyük yıkımın farkında değil.
Son on yıl içinde tüm sularımız enerji şirketlerinin eline geçti. Üzerlerine binlerce HES ve baraj kuruluyor. Dağlarımız maden şirketleri tarafından parsellendi, delik deşik ediliyor. Yaşamımız, nükleer ve termik santrallerle tehlike altında. Feryadımızı duyan yok. Binlerce yıldır ekip biçtiğimiz tohumlar, yok olmaya başladı. Ormanlarımız, parça parça kesiliyor.
Bu yıkım sonucunda, tüm insanlığın ortak mirası, dünyanın en eski yerleşim yerleri sular altında kalıyor. Sayısız hayvan ve bitki türünün nesli tükeniyor.
İnsanımız, doğduğu bereketli topraklarda artık doyamıyor. Köyünü, ata toprağını terk ediyor. Binlerce insan şehirlere göç ediyor ve kadim Anadolu kültürleri birer birer yok oluyor. Hızla kalabalıklaşan şehirlerimizde yaşamak her geçen gün daha da zorlaşıyor, maddi ve manevi bedeli artıyor.
Yalnızca bir avuç insanın menfaatini gözeten bu düzen, doğayı, insanları ve kültürümüzü hiçe sayarak Anadolu’nun dört bir yanını işgal etmeye devam ediyor.
Bu toprakları yönetenler, bu yıkıma karşı çıkanların çığlığına kulak tıkıyor ve yıkımı daha da çoğaltıyor. Anlıyoruz ki, onların gözünde artık köklerimizin hiçbir değeri yok.
Bu nedenle biz, Anadolu insanları, Anadolu’yu yaşatmak için kendi halk irademizi kullanmaya karar verdik. Birleşiyoruz!
Biliyoruz ki, her şeyimizi kaybettiğimizde, çalışıp yeniden ayağa kalkabiliriz. Ancak doğamızı kaybettiğimizde asla!
Vicdan sahibi herkesle buluşarak yedi ayrı koldan, 40 gün 40 gece Anadolu’yu arşınlıyoruz ve nehirler gibi akarak Ankara’ya yürüyoruz. Geçmişe olan saygımız ve çocuklarımızın geleceği için, doğanın hakları ve yaşam hakkımız için yürüyoruz.
Suyumuzu, doğamızı, köklerimizi ve Anadolu’yu geri alana kadar, dönmüyoruz.
Hiçbir dil, din, ırk ve siyasi görüş ayrımı gözetmeden, tüm Anadolu insanlarını ve dünya insanlığını bu yürüyüşe katılmaya davet ediyoruz.
Anadolu’yu vermeyeceğiz!
Yürüyüşe katılmak için lütfen alttaki eposta adresine bilgi veriniz.
Eposta: anadoluyuvermeyecegiz@gmail.com
www.anadoluyuvermeyecegiz.net (http://www.anadoluyuvermeyecegiz.net)
www.twitter.com/vermeyoz (http://www.twitter.com/vermeyoz)
www.facebook.com/anadoluyuvermeyecegiz (http://www.facebook.com/anadoluyuvermeyecegiz)
BÜYÜK ANADOLU YÜRÜYÜŞÜNE NASIL KATILABİLİRSİNİZ?
NE ZAMAN BAŞLIYOR, NE ZAMAN BİTİYOR?
Yürüyüşümüz Nisan ayı başında Anadolu’nun farklı yerlerinden yedi ana koldan başlayacak. Ankara’ya yaklaştıkça birleşeceğiz ve Mayıs ortasında dört farklı yönden Ankara’ya ulaşacağız.
Ana kollar; Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz (Kastamonu), Marmara (Trakya, İstanbul ve Çanakkale), Ege (İzmir ve Muğla), Toroslar (Antalya, Mersin, Antakya), Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan oluşuyor. Kollardan gelen yürüyüşçüler, Ankara’nın kuzey, güney, doğu ve batı yönlerinde dört ana noktada toplanacak ve Ankara’da buluşacak.
YÜRÜYÜŞE NASIL KATILABİLİRSİNİZ?
Yürüyüşler yedi ana koldan ilerleyecek. Bulunduğunuz yöreden yürüyüşünüzü başlatıp bu ana kollardan size en yakın olanla birleşebilirsiniz. Yürüyüşe sizin için uygun olan zaman dilimi içerisinde her zaman her yerden katılabilirsiniz.
Zamanınız kısıtlı ise yürüyüşe Ankara'ya yakın bir yerden veya oraya varılan gün katılabilirsiniz.
Yürüyüşe katılımınız hakkında gönüllü sekreteryamıza aşağıdaki eposta adresinden ulaşarak bilgi veriniz.
YÜRÜYÜŞÜ NASIL DESTEKLEYEBİLİRSİNİZ?
Yaşadığınız bölgede yürüyenlerin konaklama, yemek gibi ihtiyaçları için yardımcı olabilirsiniz.
Yaşadığınız yer üzerinden ya da yakınından geçen bir yürüyüş rotası varsa yürüyenlerin yolda öğrendiklerini ve neden yürüdüklerini anlatmaları için söyleşi, kahve sohbetleri düzenleyebilirsiniz.
Bulunduğunuz yerden doğrudan Ankara’ya katılım sağlanması için duyurular yaparak gereken ulaşım organizasyonunu yapabilirsiniz.
İllerde dağıtılacak olan poster ve broşürlerin basımı için destek bularak ve Anadolu’nun İsyanı filmi CD’sini çoğaltarak yürüyüşün tanıtılması için katkı sağlayabilirsiniz.
Yürüyüş için hazırlanan görselleri internet siteniz ya da sosyal paylaşım ağlarında kullanabilir, yayabilirsiniz.
Yürüyüşün duyurusu için Anadolu’nun İsyanı filmini göstererek söyleşiler düzenleyebilir, yerel yönetimler, basın, akademisyenler gibi ilgi gruplarına yürüyüşü anlatarak destek isteyebilirsiniz.
YÜRÜYÜŞE HAZIRLIK
Yürüyüşe hazırlanmak için kendi bulunduğunuz köy, ilçe veya şehirde bir çalışma grubu kurarak başlayabilirsiniz.
Grubunuza yeni katılanlara yürüyüşün manifestosunu paylaşarak ve bir sunum hazırlayarak ön bilgilendirme yapabilirsiniz.
Sekreteryadan Anadolu yürüyüşü posterini ve Anadolu’nun İsyanı filmini isteyerek kendi bölgenizde yürüyüşü tanıtabilirsiniz.
Anadoluyu vermeyeceğiz internet sitesine üye olarak yürüyüşle ilgili hazırlıklarınızı diğer yürüyüşçülerle paylaşabilirsiniz ve diğer rotalar hakkında bilgi alabilirsiniz.
YÜRÜYÜŞ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER
Yürüyüş günde en çok 20 kilometre yürüyecek şekilde planlanmalıdır.
Yürüyüşe katılanların mümkünse yerel giysilerini giymesi veya yörelerine has taşıyabilecekleri simgeler kullanması özel anlam taşımaktadır.
Bu yürüyüşle, hangi oluşumun parçası olursa olsun tüm katılıcıların sade birer vatandaş olarak tek yürek olması hedeflenmektedir. Bu nedenle, yürüyüşe katılacak ya da destek verecek olan grup ve kurumların kendi logo ve kurumsal simgelerini taşımamaları ve “vermeyeceğiz” ana teması dışında sloganlar kullanmaması büyük önem taşımaktadır.
Yürüyenler, yolları boyunca konaklayacakları, kamp yapacakları ve misafiri olacakları yerlerin temizliğine önem vermeli, saygı göstermeli ve ardında çöp bırakmayacak şekilde temiz, titiz ve duyarlı davranmalıdır.
Yol boyunca her ekipte yeterince ilk yardım çantası bulundurulmalı ve rota üzerindeki sağlık ve güvenlikle ilgili kurumların telefon numaraları temin edilmelidir.
Yürüyenler yanlarına matara alarak içme suyu ihtiyacını yol boyunca karşılaşacakları doğal su kaynaklarından sağlamalı, ticari pet şişe tüketiminden kaçınmalıdır.
Yürüyecek olanların, gün doğumuyla birlikte hareket edip, günbatımından önce konaklayacakları yerlere yerleşmeleri önerilmektedir. Yol boyunca bu düzene uyulması, uzun soluklu bu sürecin, doğanın ritmiyle birlikte daha sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde sürmesi bakımından faydalı olacaktır.
Yürüyüşün gerçekleşeceği bahar aylarındaki ani yağışların ve kar erimelerinin oluşturabileceği sel olaylarına karşı çadırlar dere yataklarının çok yakınına kurulmamalıdır. Ayrıca, yağmura dayanıklı çadırların temin edinilmesi gerekmektedir. Yürüyüşe uygun olarak bilekten saran ayakkabılar ve rahat giysiler seçilmelidir.
Yürüyüşün fiziksel ve psikolojik anlamda sağlık ve huzur içerisinde, doğanın ritmiyle, nehirler gibi özgürce akıp gitmesi adına, yürüyenler en temel ihtiyaçlarının dışında fazla bir yükle yola çıkmamalıdır.
Yürüyüşümüz, hiçbir tahrike ve provokasyona izin verilmeyecek olan, onurlu Anadolu insanının barış içerisinde adımlayacağı bir yaşam yürüyüşüdür. Bu konuda tüm katılımcı ve destekçilerin sorumluluk alması beklenmektedir.
ANKARA’YA VARDIĞIMIZDA NE YAPACAĞIZ?
Ankara’ya varıldıktan sonra gönüllü bir grup orada kalarak taleplerimizin yerine getirilmesi için çalışmaya devam edecek. Bununla ilgili çalışmalar internet sitesi üzerinden duyurulacak.
İletişim: anadoluyuvermeyecegiz@gmail.com
www.anadoluyuvermeyecegiz.net
www.twitter.com/vermeyoz
www.facebook.com/anadoluyuvermeyecegiz
Halil Önen
10-03-2011, 20:46
''Gezegenimiz üzerinde yaşayan tüm canlılarla birlikte tarihte görülmemiş bir yıkımla karşı karşıyadır.''
''Sınırsız tüketime dayalı bu sistemin Türkiye ' deki yansıması, çok korkunç bir tablo olarak karşımıza çıkmaktadır.''
ARTIK BİR SEÇENEK YAPMAK ZORUNDAYIZ
Anadoluyu...
Vercez mi?
Vermicez mi?
Vermiyeceğiz...Vermicez... Vermiyeceğiz.:mad:
"Dereler ve nehirlerden akan, parıldayan sular, sadece su değil atalarımızın kanlarıdır."
Kızılderili Şef Seattle'ın Mektubunu çoğumuz biliyoruz. Ama, bir kez daha okuyunca bakın nasıl da güncelliğini koruyor hala.
ŞEF SEATTLE’IN MEKTUBU
Yüzyıllardır halkımın üzerine merhamet gözyaşları döken şu sonsuz gökyüzü bir gün değişebilir. Bugün açık gözüken gökyüzü yarın bulutlarla kaplanabilir. Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir.
Şef Seattle her ne söylerse Washington'daki büyük Şef ona, güneşin ya da mevsimlerin dönüşüne
inandığı ölçüde inanabilir. Washington’daki Büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte
bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığının farkındayız.
Merak ediyoruz ki gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok güç.
Bir zamanlar insanlarımız bu topraklara tıpkı rüzgarda kıvrımlanan deniz dalgalarının kabuklu kum yüzeyleri kapladığı gibi yayılmışlardı. Çok uzun zaman geçti ve o büyük kabileler artık hüzünlü bir anı oldu.
Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız.
Beyaz adamın ölüleri yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde, doğdukları ülkeyi unuturlar. Bizim ölülerimiz bu güzel dünyayı asla unutmazlar. Çünkü o Kızılderili’nin anasıdır. Biz dünyanın parçasıyız ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz, kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye aittir.
Büyük Beyaz Reis bize rahat yaşayacağımız bir yerin ayrılacağını, bize babalık edeceğini, biz kızılderililerin ise onun çocuktan olacağımızı söylüyor. Toprağımızı alma teklifini düşüneceğiz, ama bu kolay olmayacak. Çünkü bu toprak bizim için kutsaldır. Dereler ve nehirlerden akan, parıldayan sular, sadece su değil atalarımızın kanlarıdır. Eğer size toprak satarsak, onun kutsal olduğunu hatırlamalısınız ve çocuklarınıza da onun kutsal olduğunu öğretmelisiniz. Göllerin berrak suyundaki her hayali yansıma, halkımın yaşamından anılar ve olaylar anlatır. Suyun mırıltısı babamın babasının sesidir. Nehirler erkek kardeşlerimizdir, susuzluğumuzu giderirler, nehirler kanolarımızı taşırlar ve çocuklarımızı beslerler. Eğer size toprağımızı satarsak hatırlamalısınız ve çocuklarınıza öğretmelisiniz ki nehirler bizim kardeşlerimizdir ve sizin de bundan dolayı nehirlere herhangi bir kardeşe göstereceğiniz sevgiyi göstermelisiniz.
Biliyorum, beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır.
Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. O'nun bu ihtirasıdır ki toprakları çölleştirecek ve her şeyi yok edecektir.
Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Belki bir vahşi olduğum için anlayamıyorum ama benim ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan bir su birikintisinin etrafına toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça yaşamın ne değeri olur?
Bir kızılderiliyim ve anlamıyorum. Biz kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. Hava önemlidir bizim için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur. Ancak size bu toprakları satacak olursak havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekir. Çocuklarınıza havanın kutsal olduğunu öğretmeniz gerekir. Hem nasıl kutsal olmasın ki hava? Atalarımız doğduktan gün ilk nefeslerini onun sayesinde almışlardır. Ölmeden önce son nefeslerini de gene bu havadan almazlar mı?
Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğiz. Eğer önerinizi kabul edecek olursak, bizim de bir koşulumuz var; beyaz adam bu topraklar üzerinde yaşayan bütün canlılara saygı gösterecek. Ben bir vahşiyim ve başka türlü düşünemiyorum. "Yaylalarda cesetleri kokan binlerce buffalo gördüm. Beyaz adam trenle geçerken vurup öldürüyor bu hayvanları sadece eğlenmek için. Dumanlar püskürten bu demir atın bir buffalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor. Biz sadece yaşayabilmek için avlarız buffaloları. Bütün hayvanları öldürecek olursanız nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan
ölmez mi?
Unutmayın bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır.
Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır.
Bildiğimiz bir gerçek daha var; sizin Tanrınız bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrının yarattıklarıyız. Beyaz adam bir gün bu gerçeği de anlayacak ve kardeş olduğumuzu fark edecektir. Siz Tanrınızın başka olduğunu düşünmekte serbestsiniz. Ama hepimizi yaratan Tanrı için kızılderili ile beyazın farkı yoktur.
Ve kızılderililer gibi Tanrı da toprağa değer verir. Bu toprağa saygısızlık, Tanrının kendisine saygısızlıktır. Beyaz adamı bu topraklara getiren ve kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrının adaletini anlayamıyoruz. Tıpkı buffaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi.
Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak.
Gündüz ve gece bir arada olamaz. Kızılderililer her zaman beyazlardan tıpkı sabah sislerinin güneşten kaçtığı gibi kaçmışlardır. Bütün bunlara rağmen, teklifinizi tartışacağız. Ve umuyorum ki, halkım bunu kabul edecek ve Büyük Beyaz Şef'in vaadettiği üzere beraber barış içinde yaşayacağız. Böylece Ay birkaç kez daha doğacak, birkaç kış daha geçecek. Geri kalan günlerimizi nerede geçirdiğimiz önemli değil. Çocuklarımız babalarının yenilgiyle aşağılandığını gördüler. Savaşçılarımız utanç duydu ve yenilgiden sonra günlerini aylaklık etmek ve vücutlarını tatlı yiyecekler ve sert içkilerle kirletmekle harcıyorlar. Birkaç saat, birkaç kış ve bu dünyada bir zamanlar yaşamış büyük kavimlerin veya şimdi ufak topluluklar halinde ormanda dolaşanların çocukları da kalmayacak; bir zamanlar sizinkiler gibi güçlü ve umutlu olanların mezarlarında yas tutmak için. Ama, niye insanlarımın kaderi için yas tutayım ki? Tıpkı deniz dalgaları gibi kabileler kabileleri, uluslar ulusları takip ediyor. Bu doğanın düzenidir ve teessüf gerekmez. Yok oluşumuz çok uzak olabilir ama kesinlikle bir gün gerçekleşecek; son kızılderili yok olup kabilemin hatıraları beyazlar için bir tarih olduğunda, bu kıyılar kabilemin görünmez cesetleriyle kaynaşacak.
Çocuklarınızın çocukları kendilerini bir dükkanda, bir yolda, boş bir yerde yalnız olarak düşündüğünde aslında yalnız olmayacaklar. Dünyanın hiçbir yerinde tamamen ıssız bir yer yoktur. Geceleri, şehir ve kasabalarınızın caddeleri boşalmış gibi görünse de, aslında, bir zamanlar oralarda yaşamış ve bu güzel toprakları gerçekten seven ruhlarla dolu olacaktır. Beyaz adam asla yalnız kalamayacaktır.
Beyaz adamın, benim insanlarıma saygı göstermesini sağlamalısınız, çünkü; ölüler güçsüz değildir.
Ölü mü dedim?... Ölüm diye bir şey yoktur ki sadece dünya değiştirir insan.
Şef Seattle, 1854
Türkiye tarihinin en büyük sivil eylemi gerçekleşiyor...Karadeniz'den, Eskişehir'den Anadolu'nun heryerinden kervanlar yola çıktı....70'lik genç yürekli ninelerimiz ellerinde pankartlarla yürüyor...
http://cadde.milliyet.com.tr/2011/04/07/YazarDetay/1374230/bu-insanlar-nereye-yuruyor-
Kervanlar ve iletişim bilgileri:
http://www.facebook.com/notes/anadoluyu-vermeyece%C4%9Fiz/b%C3%BCy%C3%BCk-anadolu-y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9F%C3%BC-kervanlar-ve-ileti%C5%9Fim-bilgileri/175096222541988
Şunun şurasında 12 Haziran' a ne kaldı ki. Kendi halkına bu kadar zulmeden ve kaynaklarımızı bu kadar hoyratça katleden ve hala %50 lerden bahseden zihniyetle hesaplaşmanın en kestirme yolu önümüzde. Ama insan sormadan edemiyor, bu eziyetlerin yapıldığı bölgelerde her iki kişiden biri bu zihniyete destek veriyor. Yoksa bizi mi kandırıyorlar? Günü birlik Saylonlular mı geliyor oy vermeye?
Videoyu izlerken vadilerin katledilişini ve ağaçların hunharca kesilişini gördükçe içim ezildi. Bir avuç yurtseverin hançerelerini yırtarcasına çırpınışlarını gördükçe koşup gidesim geldi yanlarına ama belkide iki köy ötesinde, nehirden birkaç kilometre ötede oturan yerleşik güruh, yarın iklim değişikliği ile başına geleceklerden habersiz hala bu zihniyetin peşine takılmış koyun sürüsü gibi gidip oy verecekler.
Kimisi üç kuruşluk çıkar için ruhunu satarak, kimisi saf ümmet duygusuyla. Bugünü gören ve yaşayan herkes 1946 demiyorum, 1938' den sonra biz ne yaptık? Neden bu işler başımıza geldi diye şapkayı önüne koyup tekrar düşünmelidirler. 55 yıldır bu ülkeyi hep bu ve benzeri zihniyetler yönetti demek biraz kolaya kaçmak oluyor. Oturup herkes özeleştirisini yapmalı ve 60 gün sonrası ve daha ileriki günler için aydınlama devrimini tekrar nasıl başlatabiliriz diye çıkar yol aramalıdır.
Yoksa eski cumhurbaşkanlarımızdan birinin dediği gibi "Yollar yürümekle aşınmaz.", "Bırakın yürüsünler, gazları alınmış olur." derler. Çok ileri giderlerse de (Toplumsal Olaylara Müdahele Aracı) TOMA' larda su bol, biber gazı da bol. Bu işin başka bir çıkar yolu olmalı. Bunun tek çıkar yoluda seçim. "Geldikleri gibi giderler."
Sevgili Nazım kurşun eritmeye çağırmış duyan olmamış, ben oy vermeye ve geleceğimizi nasıl şekillendireceğiz onu düşünmeye çağırıyorum. Ustanın affına sığınarak şiirin son mısrasını "Koşun oy vermeye çağırıyorum." diye duyarak okumanızı istiyorum. Sağlığım ve enerjim yerinde olsa idi yürüyüşe de seve seve katılırdım.
KEREM GİBİ
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum.....
1930 Mayıs Nazım Hikmet RAN
Ek: Bu yazıyı yazdıktan sonra aklıma geldi. Geleceğimize ipotek koyma bakımından bugünlerde ülke gündemine bomba gibi düşen ÖSYM' deki şifre ve belirli çevrelere uygulanan pozitif ayrımcılık HES' ler ile Anadolunun genç fidanlarını susuz bırakmak kadar önemli diye düşünüyorum. Ne dersiniz? Geleceğimiz kurutuluyor farkında mısınız?
Anadolu’yu Vermeyeceğiz…
Dört bir yandan kervanlar yola çıktı…
İlk kervan Artvin’den, ikinci kervan Hasankeyf’ten, üçüncü kervan Sarıkeçililer develeri ile Orta Toroslar’dan..
Dördüncü kervan süslenmiş at arabaları ile Bodrum’dan…
Güney Ege kervanı İzmir’den…
Kuzey Ege kervanı Edremit’ten…
Trakya kervanı Edirne’den…
*
Yurdun dört bir yanından insanlar, kervanlar oluşturarak Ankara’ya yürümeye başladılar…
40 gün, 40 gece yol alacaklar…
Bu büyük yürüyüşün adı:
“Anadolu’yu vermeyeceğiz…”
*
(Google’dan yürüyüşün harita ve fotoğraflarını bulup izleyebilirsiniz.)
*
İstedikleri şey:
Çalınan, yağmalanan, yok edilen yurt…
Madencilere satılan ormanlar…
Holdinglere peşkeş çekilen dereler…
Kurutulan sulak alanlar…
Nükleer enerji…
GDO’lu üretim…
2-B yağması…
*
Kadın, erkek, genç, yaşlı…
Yüzü yanık, ayakları su toplamış, gözleri uykusuz, yorgun insanlar…
Ama yürekleri, savundukları dağlar kadar büyük… Yurt sevgileri, geri istedikleri ırmaklar kadar coşkulu…
Duyguları, özlemini çektikleri hava kadar temiz…
Gerçek yurtseverler köy köy, kasaba kasaba, il il yürüyüşe geçtiler…
*
Çünkü…
Çünkü Anadolu’yu düşman alsaydı bu kadarını yapmazdı…
Karadeniz’in kurumuş derelerini, Ege’nin taşocaklarına dönmüş ormanlarını, Akdeniz’in beton yığını olmuş koylarını görseniz…
Ağlarsınız…
Hiçbir vicdansız bunu yapamaz…
*
İşte her sorumlu ve bilinçli insan gibi “ağlamaktan ve dövünmekten başka yapılacak bir şey var” diyen o yürekli insanlar onlar…
Yollara düştüler…
40 gün, 40 gece…
Ankara’ya yürüyorlar…
Vicdansızlığa, soyguna, hırsızlığa, yağmaya karşı aslında…
*
Önünüzden geçerken çiçek atın onlara…
Üç adım olsun yanlarında olun…
Belki bir bardak su isterler…
Ama bu yurt bizim, mutlaka siz de haykırın:
“Anadolu’yu vermeyeceğiz.”
Bekir Coşkun - 10.04.2011
ayazkentli
16-04-2011, 18:11
Dünya'da buna benzer bir olay (bir ülke'nin her bölgesin'den yürüyüş) oldu'mu hiç?
Siyaset amacı ile belki olmuştur ama doğa için, bu kadar büyük bir yürüyüş galiba ilk kez gerçekleşmek üzere. Bunu'da, ANADOLU insanı gerçekleştirecek.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17565871.asp?gid=381
http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=46227&rid=2
Siyanür Mağdurlarına 21 Mayıs çağrısı
Doğu Karadeniz Kervanı, Çorum’un Sungurlu ilçesine ulaştı.
Doğu Karadeniz Kervanı’ndan siyanür mağdurlarına çağrı! Doğal varlıklarımızı yok oluşa götüren enerji ve kalkınma politikalarını protesto etmek amacıyla 2 Nisan’da başlatılan Büyük Anadolu Yürüyüşü’nün Artvin’den yola çıkan kolu olan Doğu Karadeniz Kervanı, Çorum’un Sungurlu ilçesine ulaştı. Kütahya Gümüşköy’deki maden kazasının mağdurlarını ve Gümüşköylüler’i, 21 Mayıs’ta Ankara’ya çağıran kervan yolcuları, köylülere destek verdiklerini açıkladılar.
‘Artvin’den başlattıkları yürüyüşün 40. Gününde Sungurlu’ya ulaşan Doğu Karadeniz Kervanı yürüyüşçüleri, kent girişinde Eğitim-Sen üyeleri tarafından karşılandı. Eğitim-Sen Sungurlu Şubesi adına gruba hoş geldiniz diyen Nurettin Açıkgöz, yaptığı konuşmada Sungurlu’da yaşanan kirlilik problemine dikkat çekerken, Kervan adına basın açıklaması yapan İsmet Bayram, doğayı ve üzerinde yaşayan canlıları hiçe sayan, ne pahasına olursa olsun elde edilecek rantı düşünen kapitalist anlayışın hepimizi yok oluşa götürdüğünü belirtti.
Gümüşköy facianın eşiğinde
Çoğu yabancı şirketler tarafından işletilen maden ocaklarının dağlarımızı, ormanlarımız yok ettiğini, kullandıkları sağlıksız yöntemlerle canlı yaşamını tehdit ettiğini açıklayan yürüyüşçüler, “bu tehdidin ne kadar ciddi olduğu Kütahya Gümüşköy’de yaşanan maden kazasıyla ortaya çıkmıştır. Açık siyanür havuzlarındaki buharlaşma nedeniyle yıllardır yavaş yavaş zehirlen Gümüşköylüler son kaza ile bir facianın eşiğine gelmiştir” dedi.
Siyanür kazasının yaşandığı Kütahya Gümüşköy’de yaşayan herkese geçmiş olsun dileklerimizi ileten yürüyüşçüler, madene karşı yıllardır yasal mücadele veren köylüleri gönülden desteklediklerini, Büyük Anadolu Yürüyüşünün 21 Mayıs’taki Ankara buluşmasında aralarında görmek istediklerini eklediler.
Kaynak: http://www.kesfetmekicinbak.com/
mavikartal5
26-05-2011, 14:56
Anadolu Kervanı yaklaşık 1 hafta önce Gölbaşı'na ulaştı. ulaştı da merkeze alınmıyorlar. halen de Gölbaşı civarında bekleşiyorlar.
kentlisiyle, köylüsüyle bütün katılımcıları gönülden destekliyorum.
saygılar
nergissever
26-05-2011, 15:18
Selam arkadaşlar, yeni üye oldum ve bu siteyi gezerken ilginç konulara rastladım. Tamamen doğa severlerin yer aldığı çok güzel bir site. Doğayı koruma adına yapılan çalışmalar ve yazıları okudum. Ben de destek veriyorum, Anadoluyu Vermeyeceğiz. Saygılarımla...
Hoşgeldiniz nergissever, Anadoluyu Vermeyeceğiz. Ben de gönülden destekliyorum. Bu doğa hepimizin, geleceğimizin. Biz çöl istemiyoruz.
Anadolu’yu Vermeyeceğiz… (2)
Anadolu’nun dört bir yanından geldiler…
Yürüyerek…
Her birisinde bin yürek…
Yanlarında develeri, kuzuları, köpekleri…
*
Dağdan inen dere adına…
Yayladaki toprak adına…
Ormanın ağacı…
Dağın karı…
Gölün sazı…
*
Cumhuriyet tarihimizin en büyük “çevreci” hareketi bu…
Trakya’dan, Karadeniz’den, Doğu’dan, Güneydoğu’dan, Toroslar’dan, Ege’den, Türkiye’nin dört bir ucundan başlayan ve haftalar süren yürüyüşün adı:
“Anadolu’yu vermeyeceğiz…”
Amaçları çevre katliamını Ankara’ya anlatmaktı…
*
Ama Ankara’ya sokmadılar onları…
Gölbaşı girişinde polis yollarını kesti…
Bir tarlada bekliyorlar, etrafları sarılı…
*
Niçin?..
Çünkü yağmacı açısından sıra; Anadolu’nun deresini, ormanını, koyunu, dağını, yaylasını, suyunu, toprağını, altını, üstünü çalmaya gelmişti…
Talan çoktan başladı…
Bu yüzden zaten o yoldan; fırsatçılar, vurguncular, soyguncular, hırsızlar, hatta caniler, katiller geçip gidebiliyor da Ankara’ya… Ama “Anadolu’yu vermeyeceğiz” diyen… Ve sadece suyunu, toprağını, havasını, yurdunu geri isteyen insanları sokmuyorlar…
Mülteciler gibi sürüldükleri bir tarlanın ortasındalar…
Etrafları sarılı…
*
Dün onları görmeye gittim…
Bana çay ikram ettiler…
Onlara canımı vermek istedim…
Yorgun ve uykusuzlar…
Çaresiz…
Ama kararları var:
“Anadolu’yu vermeyeceğiz…”
Bekir Coşkun - 29 Mayıs 2011
----
BM'den Türkiye'ye insan hakları ihlali uyarısı (http://www.cnnturk.com/2011/yasam/diger/06/01/bmden.turkiyeye.insan.haklari.ihlali.uyarisi/618586.0/)
Açlık grevi yapan eylemcilere gözaltı!.. (http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/06/04/aclik.grevi.yapan.eylemcilere.gozalti/618939.0/)
Dünya için tehlike çanları (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17958733.asp?gid=386)
Geçenlerde 100. doğum günü kutlanan Rıfat Ilgaz'ın Aydın mısın şiirini de ekliyorum. Lakin Koca Çınar ne kadar güzel anlatmış:
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
Anadoluyu kim nereye götürüyor, size mi aitti? Kime kimden miras kaldı, bu mirasa kötülük mü ediliyor? Anadolu size ait ise bu periaşnlık neden, üzerindeki kötü kullanım nedeniyle yabancıları derhal denize dökün!
Ya Allahınızı severseniz insanın moralini bozmayın, bunu eğer bu iktidara karşıyız sırf bunun için yapıyoruz diyorsanız memleket bunlardan önce şu anki Yunanistan pozisyonundaydı! Gidin adalardan neresinden isterseniz satın alın ama küfretmeyin... Mecburlar satmaya, Almanlar musluğu tıkaç vurdu. Bizde öyle olacaktık varsa yalan buyrun.
Yukarıda ilk mesajlardan birinde bu yürüyüşü yapanların hazırladıkları manifesto vardı. Kim oldukları ve neden bu işe giriştiklerini anlatmışlar ayrıntılıca...
Nükleer santral sızıntısı resmi olarak doğrulandığı sıralarda bir muhabir caddeden yürüyen bir Japon vatandaşına soruyor:
- Korkmuyor musunuz?
- Biz Japonuz, evimiz burası. Ne olursa olsun burada yaşamaya devam edeceğiz.
Yukarıda ilk mesajlardan birinde bu yürüyüşü yapanların hazırladıkları manifesto vardı. Kim oldukları ve neden bu işe giriştiklerini anlatmışlar ayrıntılıca...
Nükleer santral sızıntısı resmi olarak doğrulandığı sıralarda bir muhabir caddeden yürüyen bir Japon vatandaşına soruyor:
- Korkmuyor musunuz?
- Biz Japonuz, evimiz burası. Ne olursa olsun burada yaşamaya devam edeceğiz.
Kesinlikle haklısınız, bunu yaparken kullanılan üslup biraz daha sevecen, güleryüzlü, şefkatli olsa eminim devletin zirvesi sizi hemen yanına çağırıp, ya da size gelip dertlerinizi dinleyecek, çıkacak kanunda sizin öneriniz aynen olmasa bile yer alacaktır.
Ben yıllarca sendikaya üye olmadım, sebebi adamlar ağzını açtığında ısıracak gibi dişlerini gösteriyordu!
Hepimiz aynı gemideyiz, bu gemi batarsa hep birlikte batacağız. Eh aynı gemide olunca gezinirken mutlaka birbirimize rastlayacağız, ayaklarımız toslaşmamış mümkün mü? O yüzden iyi geçinmek, memleketimizi temiz, güzel kılmak için elimizden geleni yapmalıyız. Sevgiyi büyütmk varken nefreti büyütmenin alemi var mı?
N.Cebeci
12-06-2011, 09:58
Ben bu yürüyüşün doğa sevgisinden değil, siyasi sevgiden, siyasi hırstan tertiplendiğine, gerisinin sadece makyaj olduğuna inanıyorum.
Doğa sevgisinin, siyasi sevgilerin önüne geçmediği,
siyasi amaçlara kurban edilmediği günlerde buluşmak dileği ile.
Şen kalın.
seyyah53
12-06-2011, 11:12
Lise yıllarımda bir halk konseri düzenlemiştik...
stand denilen bir masa iki sandalye...ayakta duran arkadaşlar...
masanın üstünde konserde şarkı,türkü söyleyecek abiler,ablalar...bazıları tanınmış...
Abinin biri geldi bu konserde şarkı söyleyenlerin neden hepsi solcu gibi dedi...
Benimde aklıma İbrahim Tatlısesin 'Urfa da oxford vardı da biz mi okumadık 'cümlesi geldi...
Benimde aklıma İbrahim Tatlısesin 'Urfa da oxford vardı da biz mi okumadık 'cümlesi geldi...
Öküzlük bende ki bırak Urfa şubesini, Oxford'un İstanbul şubesi vardı da orada okumak yerine İTÜ'de okumayı seçtim.
Kimbilir, belki de sevgili Barış Manço gibi kendimi hıyar gibi hissediyorum
Ben bu yürüyüşün doğa sevgisinden değil, siyasi sevgiden, siyasi hırstan tertiplendiğine, gerisinin sadece makyaj olduğuna inanıyorum.
Doğa sevgisinin, siyasi sevgilerin önüne geçmediği,
siyasi amaçlara kurban edilmediği günlerde buluşmak dileği ile.
Şen kalın.
Size %100 hak veriyorum. Aksi halde halk tamamıyla yanlarında olurdu. Kurtuluş Savaşındaki gibi...Onbinler bir arada yürürdük ki tüm dünyadan sesi duyulurdu. Ne oldu iki deveyle başkente gireceklermiş, gülünç olmayın!
amatör hobici
15-01-2012, 15:19
Tarafıma gelen bir e maili sizlerle paylaşmak istiyorum. Doğayı, yurdunu seven herkesin izlemesi gereken bir film..
Lütfen izleyiniz ve görüşünüzü bizimle paylaşınız..
Anadolu'nun İsyanı (Kısa Film)
Aslında olayın özeti filmde bir dağ köylüsünün söylediği bir tek cümlecik :
"Suyun kullanma hakkını satmışlar, bu balığın, ayının, doğanın, benim kullanma hakkım ne olacak !"
Çekimleri aylarca Anadolu'nun dört bir yanında süren Anadolu'nun İsyanı kısa filmi tamamlandı. Filmin linkini paylaşarak Anadolu'nun sesini duyuralım.
Film herhangi bir kar amacı güdülmeden, konuya duyarlı insanların gönülden destekleriyle tamamlanmıştır. Amacı Anadolu da HES lere karşı yürütülen mücadeleye destek olmak yeni bir soluk katmaktır . HES mücadelesi içerisinde bulunan herkes, bu çekimlerin yapıldığı bölgelerdeki bütün canlılar, bu filmin dolaylı ya da dolaysız destekçisidir. Bu nedenle film, herhangi birinin isminin öne çıkartılamayacağı bir anonim çalışmadır.
Videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz..
Anadolu'nun İsyanı on Vimeo (http://www.vimeo.com/19937849)
'Anadolu'yu Vermeyeceğiz' diyenler hakkında karar çıktı..
'Anadolu'yu Vermeyeceğiz' diyenler hakkında karar çıktı (http://www.odatv.com/n.php?n=anadoluyu-vermeyecegiz-diyenler-hakkinda-karar-cikti-2102131200)
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.