View Full Version : TARIM İLAÇLARI / Pestisit (zararlı öldürücü maddeler) kullanımı hakkında bilgiler
Bitki dokularında taşınmalarına göre pestisitler
1) Değme etkili pestisitler:
Kesinlikle bitki dokularına nüfus etmeyen (basınçla uygularken stomalardan bir miktar giriş olur, ancak önemli bir miktar değildir), sadece bitki yüzeyinde kalıp, hedef canlı tarafından alındığında ektinlik gösteren pestisitlerdir. Örneğin; bir böcek bitki dokusunu yediği zaman insektisiti de alır ve ölür. **** bir patojen fungus sporu ilaçlı bitki yüzeyine temas ettiğinde fungisit sporu öldürür **** çimlenmesini engeller vb. Örneğin kükürt değme etkili bir fungisittir(insektisit ve akarisit özelliği de var). Bitkiye uygulandığı zaman yaprak yüzeyindeki külleme fungusunu ve sporlarını öldürür, aynı zamanda yeni gelen külleme sporlarının da çimlenmesini engeller. Ancak yaprakların her tarafı ilaçlanmalıdır. Bazı yerler gözden kaçarsa başarı şansı azalır.
2) Translaminar etkili pestisitler:
Bu pestisitler bitki dokularında hareket ederler ancak iletim dokularına ulaşmazlar. Sadece yaprak dokularında hareket ederler. Bitkinin yaprak üstüne uygulandıklarında yaprağın alt yüzeyine de ulaşır. Örneğin Trifloxystrobin adlı etkili madde translaminardır. Yani kavunda külleme için ilaçlama yaparken bazı yaprakların sadece üst kısmına ilaç değse alt yüzeyine de ulaşır.
3) Sistemik etkili pestisitler:
İletim dokuları vasıtasıyla bitkinin tüm organlarına kadar ulaşabilen pestisitlerdir. Yapraktan uygulanan pestisitin kalıntısına köklerde rastlanabilir. İlaçlamadan çok kısa bir süre sonra (genellikle 2 saat) bitki tarafından tamamen emilirler. Daha sonra yağmur yağsa bile pestisit etkinliğinden hiçbir şey kaybetmez. Örneğin Hexaconazole tam sistemik (yarı sistemikler de var) ve floem tarafından taşınan bir etkili maddedir. Uygulamadan kısa bir süre sonra bitki dokusuna nüfus eder ve en uzak dokulardaki fungusları bile öldürür. Aynı zamanda sporları öldürücü ve çimlenmelerini engelleyici özelliği de vardır.
**** Acetamiprid, yaprak bitlerine karşı kullanılan sistemik bir insektisittir. Bitkiye sulama suyu ile verilse bile bitki tarafından alınıp en üst noktalara kadar taşınır. Sulama suyundaki insektisit uç sürgündeki yaprak bitini öldürür.
Sistemik pestisitler kullanım kolaylığı, çevreden etkilenmemeleri (yağmur gibi), etkinliklerinin yüksek oluşu vb nedenlerde avantajları fazla olan pestisitlerdir. Ancak bazı kötü tarafları da mevcuttur.
Sistemik fungisitlere karşı dayanıklılık değme etkililere göre daha fazla olmaktadır. Fungusların dayanıklılık geliştirdiği fungisitlerin hemen hemen hepsi sistemik olanlardandır.
En önemli zararı ise, insan sağlığını hiçe sayan, bilgisiz ve bilinçsiz üreticilerin elinde birer kimyasal silaha dönüşmeleridir. Uzun uzadıya yazmadan görmüş olduğum bir olayı yazayım, daha net anlatmış olurum.
Bir hıyar üreticisi ilaçlama yapıyor. Hangi pestisiti kullandığını sordum, Fosforin M dedi. Aman Allahım dedim, ******. Çünkü etkili maddesi Parathion methyl ve etki süresi sebzelerde 28 gün. Ve bu insektisit sistemik. Daha da vahim, LD 50 değeri çok düşük; 3 mg/kg. Ne anlama geliyor;
Hıyar Akdeniz Bölgesinde 2-3 güne bir hasat edilir. İnsektisitin etki süresi 28 gün. Yani adamın hasat ettiği hıyarların üçte ikisi zehirli olarak insanlara ulaşmış olur. Türketici ise güzelce yıkasa, hatta kabuğunu soysa yine zehir yemekten kurtulamıyor. Çünkü insektisit hıyarın tüm dokularında dolaşıyor.
İlaçlama yapmadan önce etiketi iyice okumalıyız. Son ilaçlama ile hasat arasındaki süre başlığı altında yazan gün kadar beklememiz gerekir. Ruhsatlama aşamasında Tarım Bakanlığı Zirai Mücadele Araştırma Enstitülerinde toksikoloji testleri yapılır. Burada etki süreleri hesaplanır. Ve kanunen pestisitin etiketinde bu süre yazılmak zorundadır. Herbir pestisitin etki süresi farklı olabilir. Bazı pestisitler var ki sistemiktir ve etki süreleri 3 gündür (yani o kadar kısa). Bazıları var ki 90 gündür. Ben pestisit önerirken bunlara çok dikkat ederim. Pek çok meslektaşım da öyle yapıyordur. Ama bazıları para hırsı ile görmezlikten gelebiliyor.
Tüketici olarak biz de etiketine bakalım, LD50 değeri kaç mg? Ekti süresi kaç gün? Sebzelerde kullanacaksak hasatını ona göre hesaplayalım.
O yüzden pestisit kullanırken uzmanına sormak lazım. Kendi kafamıza göre iş yaparsak vahim sonuçlar doğurabilir.
Merhaba fmt79!
Öncelikle verdiğin bilgiler için teşekkürler.Benim öğrenmek istediğim şey LD 50 değerinin ne demek olduğu.Bu konuda biraz daha bilgi verirsen sevinirim.Selamlar
LD: İngilizce Lethal Dose kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur. Yani öldürücü doz demektir.
LD 50 ise, bir organizma topluluğunun %50'sini öldüren minimum doz anlamına gelir.
LD 50 değeri kg vücüt ağırlığı başına mg olarak gösterilir.
LD 50 değeri 1 mg/kg olan bir kimyasaldan 60 mg (60 kilo olduğum varsayılırsa) aldığım zaman ölme ihtimalim %50 olur.
Yani pestisitlerin LD 50 değerleri ne kadar düşük ise o derecede zehirli oldukları anlamına gelir.
Arkadaslar ben gidalardaki pestisit kalintilari analizlerini yapan bir laboratuvarda calismaktayim. Devamli olarak pestisit kullanimi ve kalintilariyla ugrastigimiz icin sunu soylemek istiyorum:
LD degerlerine cok fazla takilmamak lazim. Cunku o degerler cok yuksek degerler. Pestisit kullaniminda sadece ani olum olayi (yani LD yi asmak) yok. Bu pestisitlerin etken maddelerine ait kodeks degerleri vardir. Bu kodeks degerleri ilgili urun icin izin verilen en yuksek kalinti degerlerini belirtir. Bir anlamda bu degerin uzerindeki kalintilar vucut tarafindan tolere edilemeyecek kadar yuksektir ve uzun vadede kanser gibi olumcul rahatsizliklara yol acabilir.
Simdi burada LD degerlerine neden takilmamak gerektigine gelirsek: Ld degerleri 50-100 mg/kg gibi yuksek degerlerken kodeks degerleri 0.001 mg/kg a kadar inebilir. Yani ilgili pestisitin mesela 50 mg/kg lik bir dozu ani olume yol acarken, 0.001 mg/kg bir kalintisi uzun vadede kanser olmamiza yol acabilir.
Iste isin enterasanligi burada basliyor. Cunku her ulkenin kendi kodeks listesi var ve bu listelerdeki degerler farklilik gosteriyor.
Ornek verecek olursak:
Captan etkili maddesini iceren bir ilaci elmada kullandiginizda Turk gida kodeksine gore deger 5 mg/kg iken
(bkz. http://eski.kkgm.gov.tr/Mevzuat/Kodeks.asp?Adres=KodeksList.htm) ,
Avrupa Birligi uyesi ulkelerin temel aldigi Codex Alimentarius`a gore bu deger 25 mg/kg
(bkz. http://www.codexalimentarius.net/mrls/servlet/PesticideServlet?Pesticides=7&Items=0&out_style=by+substance&Domain=PesticideMRLs&Language=english&query_form=%2Fmrls%2Fpestdes%2Fpest_q-e.htm)
Yani buradan su sonucu mu cikarmak gerekiyor: Avrupa Birligine girebilirsek (!) ben bu pestisite daha dayanikli bir hale mi gelecegim.
Sonuc olarak dunya ulkeleri pestisit kalintilarinin insanlara zarari uzerinde uzlasamamis, daha dogrusu hangi dozun zararli oldugu uzerine anlasamamis durumdalar. Bu nedenle pestisit kullanimindan mecbur degilseniz uzak durmanizi oneririm.
Ayrica bu pestisitlerin kanser edici ozellikleri disinda farkli zararlari olanlar da bulunmakta. Ornegin Amitraz etkili maddesi. Yapilan deneylerde erkek kurbagalarda disiler gibi memelerin (bu sekilde yazmak zorunda kaldim cunku baska bir ifadesi yok) gelismesine yol actigi gozlemlenmistir.
Kendinizde (erkek arkadaslar icin soyluyorum) ya da oglunuzda boyle bir zararin ortaya ciktigini dusunsenize. Ben dusunmek bile istemiyorum. Bu maddelerin kullanimi yerine eger bulabilirseniz dogal mucadele yollarini tercih edin. Eger bulamazsaniz da pestisitleri kullanirken lutfen cok dikkatli olun ve bilincli olarak kullanin.
Saygilarimla/
Bulent Olmez
Izmir
Sayın olmez, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
Burada benim söylemek istediğim şey yanlış anlaşılmış olabilir. ****** bir pestisitin sadece LD 50 değerine bakarak zararını ortaya koyamayız. Ancak şu var ki, alanında uzman kişiler haricindeki kullanıcı kitlesi bu pestisitlerin kanserojen, mutajen, vb özelliklerini ortaya koyamazlar. Bundan dolayı kullanıcıların bakabilecekleri tek nokta LD 50 gibi görünmektedir. Nitekim Tarım Bakanlığı da ruhsat verdiği pestisitlerin üzerine LD 50 değerini yazmayı zorunlu kılmıştır.
Pestisit önermeden önce pekçok mücadele yöntemini gözden geçirir ve etkili olup olmayacağını düşünürüz. Varsa diğer mücadele yöntemlerini öneririz. Ama malesef pekçok durumda en etkili yöntem hala Kimyasal Mücadeledir. Kimyasal kullanılacaksa çevreye ve insana en az zararlı olanları seçeriz. Pestisit önerirken etkili maddenin LD 50 değeri, ürünler üzerindeki kalıntı limitleri, arılara ve doğal düşmanlara etkileri ve ilaçlama ile hasat arasındaki süre gibi pekçok konuyu göz önünde bulundururuz.
Ancak gözünü para hırsı bürümüş bazı meslektaşlarımız yüzünden pestisit sektörü de gereksiz suçlamalar ile karşı karşıya kalmaktadır. Örneğin, turunçgilde unlu bit ve kabuklu bitler için yazlık yağ gibi mucize bir insektisit dururken Chlorpyrifos ethyl önerenleri şahsen gördüm. **** erken dönemde Malathion ile geçiştirmek mümkün iken Parathion methy önerenler. ****** bu ürünlerin pek çoğu ya ilaçlama kurallarına uyulmaması **** ilaçlama ile hasat arasındaki süreye riayet edilmemesi sebebiyle pestisit kalıntısı sorunu ile karşı karşıya kalıp ihracattan dönmektedirler.
Bu gibi durumların önüne geçmek için pestisit kullanan kişilerin mutlaka bir uzmana danışması gerekmektedir. İkinci önemli nokta ise, nasıl ki hasta olunca bir ilaç önerisi almışsak doktordan, ve içerken prospektüsünü okuyorsak (ben mutlaka okurum, okumadan içmem) aynen öyle bitkilerimiz için kullandığımız pestisitlerin de etiketlerini mutlaka okuyalım.
İkinci ve bence en önemli nokta ise, pestisiti uygun dozda, uygun zamanda, uygun şekilde uygulayalım, ve ilaçlama ile hasat arasındaki süreye dikkat edelim. Uygun ilaçlama yapılır ve bekleme süresine riayet edilirse hiçbir pestisit insan sağlığına olumsuz etkide bulunmaz. Zaten bunun aksi olsaydı hiçbir pestisite dünyanın hiçbir yerinde ruhsat verilmezdi.
Tabi hep üzerine basa basa söylediğimiz ve her seferinde aaah ah diye iç çektiğimiz müzmin bir konu daha var. O da pestisitlerin reçete ile satılması. Reçetelerin de uzman kişilerce doldurulmuş olması. Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın bu hayallerimize ulaşacağız :(
Bizim tarım sisteminde köylü mehmet ağadan tutun da muhtar veliye kadar herkes pestisit önerebiliyor. Tarım ilacı bayisi de telefonla "ha o kırmızı böcükten mi var, tamam şu gönderdiğimi at sorun biter" diyebiliyor. Hatta garibim üretici pülverizatörün önüne geçip "Oooh valla bu ilaç hem yüzümü hem ciğerlerimi yaktı, acayip te kokuyor böcekleri kesin öldürü be" diyebiliyor. Bu olayı bizzat yaşadım, gülsem mi ağlasam mı karar veremedim :( :D
Sayın fmt79 ve bütün arkadaşlar;
Sanırım yazarken bir şeyi belirtmeyi unutmuşum. Ben uyarılarımı yaparken tarımı hobi olarak yapanları düşünmüştüm. Bu nedenle mecbur kalana kadar uzak kalın uyarısını yapmıştım. Sanırım tarımla ticari olarak uğraşan arkadaşlarımızı ayırmadığım için benden kaynaklanan bir yanlış anlaşılma oluşmuş. Bu işle ticari olarak uğraşan arkadaşlarımızın pestisit kullanımını ayrı olarak ele alalım. Benim uyarımı şu an için bu işi sadece hobi olarak yapanlar değerlendirsin.
Ancak ülkemizde satış için üretilen ürünlerde kullanılan maddeler ve kullanım şekilleri yukarıda da belirtildiği gibi bazen insanı acı içinde bırakıyor. Hatırlayınız 2-3 yıl önce Almanya Türk biberine yasak koymuştu ve Türk biberi Almanya'ya giremiyordu. Sebep ise sadece tütün ve pamukta kullanılması gereken bir madde olan Methamidophos etken maddesinin biberlerimizde çıkması idi. Pamuğa iyi geldi biberde de işe yarar şeklindeki tamamen bilinçsiz bir varsayımdan kaynaklanan bir sorun (En azından ben öyle olmasını umut ediyorum.) Bu biberler ihraç edilemeyince tabi ki yurt içinde tüketildi, bize tükettirildi. İsterseniz yurt içi denetimlerin de arttırılabilmesi için neler yapabilirizi ayrı bir başlık altında açıp tartışalım.
Saygılarımla
Ancak ülkemizde satış için üretilen ürünlerde kullanılan maddeler ve kullanım şekilleri yukarıda da belirtildiği gibi bazen insanı acı içinde bırakıyor. Hatırlayınız 2-3 yıl önce Almanya Türk biberine yasak koymuştu ve Türk biberi Almanya'ya giremiyordu. Sebep ise sadece tütün ve pamukta kullanılması gereken bir madde olan Methamidophos etken maddesinin biberlerimizde çıkması idi. Pamuğa iyi geldi biberde de işe yarar şeklindeki tamamen bilinçsiz bir varsayımdan kaynaklanan bir sorun (En azından ben öyle olmasını umut ediyorum.) Bu biberler ihraç edilemeyince tabi ki yurt içinde tüketildi, bize tükettirildi. İsterseniz yurt içi denetimlerin de arttırılabilmesi için neler yapabilirizi ayrı bir başlık altında açıp tartışalım.
Saygılarımla
Yazmak istediklerimi özetlemişsiniz, teşekkürler. Burada Tamaron ticari ismi ile bilinen Methamidophos'un hiçbir suçu yok. Ehil kişilerce önerilip kullandırılmış olsaydı hiçbir sorun çıkmayacaktı.
Yine pamukta eskiden kullanılan Aldicarp'ın da hiçbir suçu yoktu bence. Ne zaman ki sebze ve turunçgil üreticilerinin yanlışlıkla (!) (gözünü para hırsı bürümüş caniler tarafından önerilip satıldığına eminim) eline geçti o zaman kimyasal silaha dönüştü.
Son zamanlar öyle dehşet şeyler duyuyorum ki, kanıksadım artık. Turunçgilde Acetamiprid kullanan mı dersiniz, maydanozda parathion methyl mi kullanan dersiniz (dehşet birşey, sanki kimyasal silah), biberde chlorpyrifos ethyl kullanan mı. Siz bu konuda çalıştığınız için ayrıntı yazmamda bir sakınca yok diye düşündüm. Bu pestisiti öneren Ziraat Mühendisi meslektaşımın eğitiminden, meslek ahlakından, dürüstlüğünden ve hatta insani duygularından şüphe ediyorum.
Sizden bir ricam var. Anladığım kadarıyla KKGM'ye bağlı bir kalıntı analiz laboratuarında çalışıyorsunuz. Analizi yapılan ürünlerde en çok hangi pestisit kalıntılarına rastlanıyor? Bu önemli bir konu. Ben de ihracatı yüksek olan bir ilde çalışıyorum. Özellikle turunçgil ve sebze üreticileri hangi kimyasal silahları (!) kullanmışlar merak ediyorum doğrusu. Özellikle hangi insektisit kalıntılarına rastlanıyor? (Gerçi duyumlarım var, ama emin olmak istiyorum) yazabilirseniz sevinirim.
Bu konuyu bildiğim için gönül rahatlığıyla ne portakal yiyebiliyorum, ne biber nede hıyar. :(
......
Sizden bir ricam var. Anladığım kadarıyla KKGM'ye bağlı bir kalıntı analiz laboratuarında çalışıyorsunuz. Analizi yapılan ürünlerde en çok hangi pestisit kalıntılarına rastlanıyor? Bu önemli bir konu. Ben de ihracatı yüksek olan bir ilde çalışıyorum. Özellikle turunçgil ve sebze üreticileri hangi kimyasal silahları (!) kullanmışlar merak ediyorum doğrusu. Özellikle hangi insektisit kalıntılarına rastlanıyor? (Gerçi duyumlarım var, ama emin olmak istiyorum) yazabilirseniz sevinirim.
Bu konuyu bildiğim için gönül rahatlığıyla ne portakal yiyebiliyorum, ne biber nede hıyar. :(
Bir Kalıntı Analiz Laboratuvarında çalışıyorum, doğrudur. Ama KKGM'ye bağlı bir laboratuvar değiliz. Ege Üniversitesi İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma Uygulama Merkezi Çevre ve Gıda Analizleri Laboratuvarı'nda çalışıyorum (Kısaca ARGEFAR-ÇEG Laboratuvarı)
Analizi yapılan ürünlerde birçok kirliliğe rastlıyoruz ancak burada şu üründe şu çıkıyor, şu üründe şu çıkıyor şeklinde açıklamam ne kadar doğru olur bilemiyorum. Akreditasyon çalışmalarımız kapsamında gizlilik diye bir kural var. Bu arada Türkiye'de pestisit kalıntısı analizlerinde DFG S19 analiz yöntemi ile (DFG S19 multirezidu method:Özellikle Avrupa Birliği'nde referans metod olarak gösterilmiş bir analiz yöntemidir) akredite olmuş ilk ve tek laboratuvarız. :D . Diğer laboratuvarlar da bu metodu kullanır ancak onlar belirli sayıda pestisitte akreditedir. Listelerini genişletmek istedikleri zaman kapsam genişletme denetimi isteyerek listelerini genişletirler. Bizim akreditasyon kapsamımız ise laboratuvarda validasyonu yapılan her etken maddeyi listemize almamıza olanak verir.
Bu kadar reklam yeter sanırım, konumuza dönelim. Bu tip bilgileri belki benim vermem doğru olmayacaktır ama bu bilgilere ulaşabileceğiniz yerler de var. Ben onları toparlayınca link olarak burada veririm.
Saygılarımla.
Şu anda bizim takip ettiğimiz en önemli liste "Avrupa Birliği Gıda Kirliliği Erken Uyarı Sistemi" adı altında her hafta yayınlanan raporlardır. Bu raporlarda ürünün adı, nereden geldiği, ne tespit edildiği, hangi üye ülkede tespit edildiği gibi parametreler yer alır. En büyük mutluluğumuz ise Türkiye adının pestisit kalıntısı ile raporda artık nadiren geçmesi. (Hoş oraya gitmiyorsa nereye gidiyor o da ayrı bir konu ama)
Adresi aşağıda. Raporları inceleyebilirsiniz. Türkkiye'den linkler de yakın zamanda gelecek.
http://ec.europa.eu/food/food/rapidalert/archive_en.htm
Saygılarımla
http://ekutup.dpt.gov.tr/imalatsa/kimya/oik603.pdf
http://www.aib.org.tr/duyuru/dyryms2006004.pdf
http://www.konyatarim.com/index.asp?id=1826
Bu ve benzer linkleri Google da arama yaparak rahatlıkla bulabilirsiniz. Buralarda adı geçen maddeler şu an adı geçen ürünlerde kullanılmakta.
Tamam, teşekkürler. Ben KKGM'ne bağlı çalıştığınızı zannederek böyle bir soru sormuştum. Benim merak ettiğim konu gıda ile ilgili değil tarım ile ilgili bir konuydu. Hali hazırda duyumlarım var, ama KKGM'den arayıp bulursam ihraç ürünlerinde ne gibi kalıntılara rastlanıyor ben de yazayım. Bu pestisitlerin, rastlandıkları ürünlerde kullanılıp kullanılamayacağını da altına not düşeyim. Pestisit kalıntısının nedeni (sizin de tamaron adlı insektisit için söylediğiniz gibi) %99,9 kullanıcının hatası, yani yanlış kullanımdan kaynaklanmaktadır.
İlginiz için teşekkürler.
Tabi ki yanlış kullanımlar olduğu gibi, oldukça doğal ve temiz mücadele yöntemleri de şu anda hızla yayılmaya başladı. Benim en hoşuma giden uygulama feromon kullanımı. Gerçi o da belki bir türün üremesini engellemesi açısından doğaya haksızlık ama en azından pestisitler gibi kurunun yanında yaş da yanar mantığını gütmüyor.
1- pestisit - insektisit farkı nedir?
2- şeftalide yaprak dökümü ve tomurcuk döneminde anladığım kadarıyla sistemik daha faydalı olacaktır - mart da ilaçladığımda 3 ay sonra meyve veriyor süre yeterli görünüyor. doğru mu?
3- külleme için salatalıklara çiçeklenme döneminden önce bir sistemik uygulanabilir mi?
4- yaprak bitleri tamamı aynı ilaçla imha olur mu? sistemik olmadan en fazla 3-4 gün sebzeyi toplamadan etkisini gösterip dalındaki meyve etki geçtikten sonra yenebilir mi?
5- etken maddelerine göre ilaçları listeleyen bir site veya word belgesi olan var mı?
şimdiden teşekkürler.
edit: http://www.istabip.org.tr/gundem/254.html
kursad kardeş pestisit ilaçlar (bütün hapsi insektisit herbisit vs diğerleri) bitki özerinde bıraktıkları katıntıya denir
insektisit ise zararlı bözeklere karşı kullanılan ilaç grubudur. mesela yabancı otlara kullanılanına herbisit, mantarşlara karşı kullanılanlara fungusit gibi isimler verilir.
sistemik ilaç denmiş ama 2005 yılından buyana sistemik ilaçların üretimi durmuş durumda artık hiç bir firma sistemik ilaç üretmiyor nedeni pestisit miktarının fazla oluşu hasat ile arasındaki mesanin iyi ayarlanmamsı ve çok uzun müddet metabolizma içinde veya yüzeyinde kalması
zaten ilaç ambalajları üzerinde kullanıldığı bitkiye göre hasat ile ilaçlama arası süresi mutlaka belirtiliyor
1- pestisit - insektisit farkı nedir?
2- şeftalide yaprak dökümü ve tomurcuk döneminde anladığım kadarıyla sistemik daha faydalı olacaktır - mart da ilaçladığımda 3 ay sonra meyve veriyor süre yeterli görünüyor. doğru mu?
3- külleme için salatalıklara çiçeklenme döneminden önce bir sistemik uygulanabilir mi?
4- yaprak bitleri tamamı aynı ilaçla imha olur mu? sistemik olmadan en fazla 3-4 gün sebzeyi toplamadan etkisini gösterip dalındaki meyve etki geçtikten sonra yenebilir mi?
5- etken maddelerine göre ilaçları listeleyen bir site veya word belgesi olan var mı?
şimdiden teşekkürler.
edit: http://www.istabip.org.tr/gundem/254.html
Maddeli sorulara maddeli cevap vereyim...
1- "Pesticide" kelimesi İngilizce olup kökeni Pest=zararlı canlı, cide=öldürmek 'tir. Kelimenin Türkçedeki karşılığı (anlamı demiyorum karşılığı) Tarım İlacıdır. Genel anlamda Tarımda hastalıklar, zararlılar (böcekler, nematodlar, akarlar, kemirgenler, yumuşakçalar, kuşlar vb.), yabancı otlar vb sorunlara karşı kullanılan kimyasallara Pestisit denir. Aslında bu kelimeyi Tarım İlacı (umarım insan ilacı gibi algılanmaz) olarak telaffuz etmek en güzeli, ama beceremiyoruz.
Pestisitler etki ettikleri organizmaya göre özel bazı isimler alırlar
İnsektisit=böcek öldürücü
Fungisit=mantar öldürücü
Bakterisit=bakteri öldürücü (ülkemizde antibiyotik yasak, sadece bir pestisit var)
Herbisit=yabancı ot öldürücü
Rodentisit=Kemirgen öldürücü (fare zehiri)
Mollusisit=yumuşakça öldürücü (salyangoz, sümüklü böcek için)
Avisit=kuş öldürücü (ülkemizde yasak ama bazı ülkelerde var)
Akarisit=Akar öldürücü (kırmızı örümcek ve diğer akarlar)
Algisit=alg öldürücü (sulama sistemleri ve havuzlar, sulama kanalları vb yerler)
Nematosit=nematot öldürücü
2- Kullanılacak olan tarım ilacının sistemik, temas etkili **** translaminar vb etkileri göz önüne alacak olan kişinin kullanıcı olması yanlış olur. Bu konuyu uzman kişiler bitkinin fenolojisini, zararlı organizmayı, bitkinin tüketilebilirliğini, nasıl tüketildiği (yaprak mı, kök mü vs), hasata yakınlığını ve daha birçok faktörü düşünerek karar verir. O yüzden zararlı organizmayı bilmeden şu bitkide şu dönemde sistemik şu dönemde temaz etkili insektisit kullanılır demek son derece yanlış olur.
Sistemik tarım ilaçları, kullanılan tarım ilaçları içinde %50'nin üstündedir. Ülkemizde ve hiçbir dünya ülkesinde yasak değildir. Sadece zamanla bazı kalıntı limitleri yüksek (rezidü limiti) tarım ilaçları yasaklanmakadır. Ama yasaklanma nedenleri malesef üreticilerimizin çok cahilce hareket etmeleri nedeniyle yanlış kullanımlardan dolayıdır. Tavsiye edilen tarım ilacı mutlaka tavsiye edildiği bitkide kullanılmalı, **** başka bitkide kullanılacaksı mutlaka öneren uzmana danışılmalı, **** en azından etiket bilgileri gözden geçirilmelidir. Geçen aylarda, pamukta ruhsatlı bir tarım ilacını (hasata kadar 60 gün beklenilmeli) turunçgilde kullanan bazı zır cahil üreticiler yüzünden 10 küsür yıllık araştırmalar ve masraflarla bulunmuş ve üretilmiş bir insektisitin yasaklanmasın neden oldu. Firmanın bu insektisiti bulmak için harcadığı onca zaman (en az 10 yıl) ve tüm masrafları, yanlış kullanımlar nedeniyle boşa gitti.
3-Sebzelerde külleme için zaten çoğunlukla sistemik fungusitler kullanılır. Aksi halde baş etmeniz zor. Burada önemli olan hasata kadar geçmesi gereken süredir. Hıyar Akdenizde 2-3 günde bir hasat edilir. Üzerinde ürün yoksa sorun yok. Ama ürün varsa, o zaman etki süresi kısa fungusitler kullanılır. Süre biter bitmez hasat yapılabilir. Kısa etki süreli pekçok fungusit mevcut.
4-Yaprak biti için ruhsatlı insektisitlerin hepsi tüm yaprak bitlerini öldürebilir, ama burda önemli olan bitkidir. Uzman burada bitkiyi düşünür. Hasata yakın bir bitki varsa o zaman etki süresi düşük insektisit önerir. Ülkemizde ruhsatlı ve etki süresi 3-5 gün arasında değişen pek çok yaprak bitine etkili insektisit var. Ancak hasata çok varsa, o zaman uzun süreli insektisitler önerilir. Burada önemli olan sistemik olup olmaması değil, hasata kadar geçen süredir. Ama sistemik olursa etki daha iyi olur. Etki süresi geçtikten sonra tarım ilacının etki mekanizmasına bakılmaksızın ürünler tüketilebilir.
Yalnız bu kanuda çok önemli bir nokta var, ilaçlamadan sonra ürünü hasata kadar geçmesi gereken süre geçtikten sonra rahatlıkla tüketebilmek için etiket bilgilerine tam uymak gerekir. Aksi halde kalıntı limitleri beklenenden fazla olur. Bilmeden zehirlenmiş olursunuz. En önemlisi dozdur. Dozun yüksek olması, geçen süreye rağmen kalıntı limitinin yüksek olmasına neden olabilir.
5- Böyle bir belge bende var ******, ama yanlış kullanımlara neden olduğu için bu belgeleri başkalarına dağıtmıyoruz, üzgünüm.
benim sorduğm da sizin anlattıklarınız.
kısaca ilacın etki süresiyle ürünün hasat zamanının çakışmaması gerektiğiydi.
bir de zaruret olmadıkça ilaç kullanmıyoruz bahçede.
bu yüzden yazın tam verim zamanında haftada 2-3 kova salatalık topladığımız salatalıklar küllemeden kurudu. börülce vsyi de kurtlanmadıkça ilaç atmıyoruz. hoş, kurtlansa da kolay kolay atmıyorum kurtlar hepsini delik deşik ediyor.
ilaçların etken maddelerini de özellikle sordum.
verdiğim linkte bazı etken maddeli ilaçların avrupada yasaklandığı yazıyordu. hangi ilaçlar olduğunu bakmak ve elimden geldiğince sakınmak için sordum.
yoksa hangi ilaçcıya girsen bir iki satır konuşsan eline bir şişe tutuşturuyorlar, bunu uygula diye.
izzeterisen
08-03-2008, 18:45
kürşad merhaba
Geçen yıl börülcelerimde Bruchus sp. sorun oldu (senin kurtlanma dediğin şey)
Avaunt diye bir ilaç var (ilaçlama -hasat arası geçmesi gereken süre 3 gün)
çok etkili oldu
kullanılmaya değer.
Kimyasallardan ne kadar uzak durmaya çalışsak da beceremiyoruz, ya da kaçımız uzak yaşayabiliyor? Geçen hafta, her zaman olduğu gibi eşim pazara çıktı ve çeşitli sebzeler alıp geldi. Bunların kimyasal maddelerce durumları ne bilmiyoruz. Bilemiyoruz. O gün yeni gelen salatalıklardan bir tanesini köpük köpük yıkayarak kabuğu ile birlikte yedim. Yemez olsaydım, yarım saat kadar sonra yarım mide bulantısı, genel durumda olumsuzluklar başladı. Geri kalan 3 kg salatalığı çöpe atmakla yetindik. Kim hakkında ne işlem yapılabilir. 3-4 yıl önce de çilekten aynı zehirlenmeyi geçirmiştim ve o günden sonra her gördüğüm çilekleri ne kadar resimlik ve gösterişli olurlarsa olsunlar zehir deposu olarak sanmaya başladım. Çilek yiyemez oldum.
Değinmek istediğim nokta şu: Eğer bir sebze veya meyve bu kadar seri ve akut bir zehirlenme tablosuna neden olabiliyorsa, ihtiva ettikleri zehirli madde oranı akıl almaz düzeyde olmalı. Kaldı ki, akut zehirlenme tablosuna neden olmayacak kadar kimyasal madde içermeleri de sağlık açısından önemli derecede sakıncalıdır.
İki uçurum arasında hissediyorum kendimi. Bir yanda organik tarım, öte yanda bir gün önce sistemik ilaçlarla ilaçlanmış bir sebzenin toplanıp pazara sunulması. Bu olay salt cehaletin değil ihanetin de kendisidir. Kontrol mekanizması yok. Sabah pazara çıkıyorsunuz tıka basa sebze dolu, akşam üzeri bakıyorsunuz hepsi hemen hemen satılmış. Yazık değil mi bunu tüketenlere? Kim el atacak, nasıl önlenecek?
Benim 50 metre karelik, toprağı dağlardan parası getirtilmiş minik bir bahçem var. Mayıs başında 10 kök patlıcan 20 kök domates 70 kök biber diktim. 12 gün sonra bahçeye vardığımda şaşırıp kaldım, hiç bir gelişme olmamıştı. Gözlüğümü takıp yaprakları kontrol ettiğimde yeşil yaprak bitlerini gördüm ve kimyasal (DDVP) kullandım. Sn Mine hanımın bitkisel kökenli formüllerini anımsadım ama o anda acilen beceremedim. Neyse böyle gideceğiz. Hasat zamanı değil.
1 - Şu anda hasat zamanı olmadığı için kullandığım bu ilaçlar önemli derecede insan sağlığını tehdit ederler mi? Toksik etkilerinin kaybolması için ne kadar beklememiz gerekiyor. İnaktive olmalarını çabuklaştıracak bir yöntem var mıdır?Prospektüslerine inanmadığımı ve bağlı kalmadığımı da ekleyeyim.
2 - En az sakıncalı olduğu ve etkisi az olsa da geniş spektrumlu olduğu için kükürt kullanmam önerilmişti ve ben de kısa aralıklarla kullanmaktayım. Başarılı da oldum, geçen yıl mantar enfeksiyonlarına yakalanmadım. Kükürdün sağlığımızı tehdit boyutu ve sakıncası nedir?
3 – Sulu ve toz kükürtler arasında da önemli farklar var. Toz kükürt bulamadığımda sulu olanını kullandım, yapraklar üzerinde kükürt lekeleri kaldı. Bunun özümleme olayına olumsuz etkisi olduğunu sanmaktayım, özellikle gelişimini yeni sürdüren fideler üzerinde. Kuşkum doğru mudur yoksa yersiz mi?
4 – Kükürtün diğer kimyasallarla geçimsizliği olduğunu duydum, doğru mudur? İnternette çok dolaştım ama bu soruya yanıt bulamadım. Özellikle çatıdaki asmamı bakırlı preparatlarla periyodik olarak ilaçlamam öneriliyor. Bakırlı preparatlarla kükürdü aynı anda kullanabilir miyim, kullanamazsam ne kadar aralıklarla beklemeliyim? Şu anda iki haftalık aralarla dönüşümlü olarak bakırlı ve kükürtlü ilaçlama yapmaktayım. Devam mı edeyim değiştireceğim bir yöntem önerilir mi?
Uzun mu ettim, çok mu oldum?
Tüm çabalarımızın sonucu sağlıklı ve mutlu olmamız için değil mi? Bence öyle…
Saygılarımla...
Bu kadar zaman içinde bu sorulara cevap verecek kimse yok mu?
izzeterisen
07-06-2008, 23:59
1 - Şu anda hasat zamanı olmadığı için kullandığım bu ilaçlar önemli derecede insan sağlığını tehdit ederler mi? Toksik etkilerinin kaybolması için ne kadar beklememiz gerekiyor. İnaktive olmalarını çabuklaştıracak bir yöntem var mıdır?Prospektüslerine inanmadığımı ve bağlı kalmadığımı da ekleyeyim.
Bir ilacı kullanırken o bitkiye ve o bitkiye ait bir hastalık veya zararlıya ruhsatlı olup olmadığına bakmanız lazım.
Tabii önce o bitkiye ait hastalık ve zararlıyı tanımak gerekiyor.
eğer ruhsatlı ise ve o zararlı veya hastalık sizin birkinize zarar veriyorsa (sadece bulunması yeterli değildir) o bitkide ilaçlama-hasat arası geçmesi gereken süreyi öğrenmeniz gerekiyor.
Aynı hastalık ve zararlıya etkili bir çok ilaç vardır.
Bunların içinden döneminize uygun olanı seçebilirsiniz, aynı zamanda doğa dostu ilaçların neler olduğunu da öğrenmeniz gerekir. Sadece size değil çevreye de olumsuz etkisi olmayan ilaçları kullanmanız gerekir.
izzeterisen
08-06-2008, 00:05
2 - En az sakıncalı olduğu ve etkisi az olsa da geniş spektrumlu olduğu için kükürt kullanmam önerilmişti ve ben de kısa aralıklarla kullanmaktayım. Başarılı da oldum, geçen yıl mantar enfeksiyonlarına yakalanmadım. Kükürdün sağlığımızı tehdit boyutu ve sakıncası nedir?
3 – Sulu ve toz kükürtler arasında da önemli farklar var. Toz kükürt bulamadığımda sulu olanını kullandım, yapraklar üzerinde kükürt lekeleri kaldı. Bunun özümleme olayına olumsuz etkisi olduğunu sanmaktayım, özellikle gelişimini yeni sürdüren fideler üzerinde. Kuşkum doğru mudur yoksa yersiz mi?
4 – Kükürtün diğer kimyasallarla geçimsizliği olduğunu duydum, doğru mudur? İnternette çok dolaştım ama bu soruya yanıt bulamadım. Özellikle çatıdaki asmamı bakırlı preparatlarla periyodik olarak ilaçlamam öneriliyor. Bakırlı preparatlarla kükürdü aynı anda kullanabilir miyim, kullanamazsam ne kadar aralıklarla beklemeliyim? Şu anda iki haftalık aralarla dönüşümlü olarak bakırlı ve kükürtlü ilaçlama yapmaktayım. Devam mı edeyim değiştireceğim bir yöntem önerilir mi?
Saygılarımla...
-Ben ilaç uzmanı değilim, ama eğitim aldığım uzmanlar, kükürtü ilaç yerine bile saymazlardı. Ama ilaçtır çevreye olan olumsuz etkisi pek çok ilaçtan azdır.
-Bakır başka bir ilaçla karışmaz. Kendi başına kullanılır.
-Kükürt bağda külleme ve uyuz ilacıdır.
-Sebzede külleme, kırmızı örümcek, pas akarında etkilidir.
-Kullandığınız alanda plastik aksamı etkilediğinden plastiklerin üzerine püskürtmeyiniz.
-WP kükürt kullanımı kolaydır, etkisinin de ilaçlama kolaylığı nedeniyle daha çok olamsı gerekir.
-Ben ilaç uzmanı değilim, ama eğitim aldığım uzmanlar, kükürtü ilaç yerine bile saymazlardı. Ama ilaçtır çevreye olan olumsuz etkisi pek çok ilaçtan azdır.
-Bakır başka bir ilaçla karışmaz. Kendi başına kullanılır.
-Kükürt bağda külleme ve uyuz ilacıdır.
-Sebzede külleme, kırmızı örümcek, pas akarında etkilidir.
-Kullandığınız alanda plastik aksamı etkilediğinden plastiklerin üzerine püskürtmeyiniz.
-WP kükürt kullanımı kolaydır, etkisinin de ilaçlama kolaylığı nedeniyle daha çok olamsı gerekir.
Sn İzzeterisen
Verdiğiniz bilgilere teşekkürler.
Evet kükürt başlıbaşına bir ilaç sayılmıyor ama o kadar yaygın kullanıcısı var ki... Bana da ısrarla önerdiler. Ne yazık ki, çok sevdiğim bir adet asmamı dönüşümlü olarak kükürt ve Cupravit adındaki ilaçla aksatmadan ilaçladığım halde külleme başlamıştı son öneriler üzerine Topas diye bir ilaç kullandım ve geçti gibi. Ticari preparat adlarını burada vermek doğru olmayabilir ama gerçek bu.
Çok çok önemli bir konu sizin değindiğiniz hasat süresi... Biberlerim başladı, şimdi son kullanımdan sonra hasata kadar geçmesi gereken süre 14 gün olan bu ilacı kullanamıyorum. Ne yapmalıyım? Hasat süresinin daha kısa olduğunu sandığım KÜKÜRT kalıyor geriye. Bu salt benim sorunum değil, tüm Türkiyede biber gibi sebzeler ekiliyor. Onlar nasıl yapıyorlar? Ya ilaçlı olarak tüketiyor ve pazara sunuyorlar ya da benim bilmediğim bir yolu var.
İlaç uygulama sırasında gözüme gözlük takıp her yerimi kapattığım ve de iş bitiminde hemen banyoya girdiğim halde vücudumda kaşıntı ile belirtileri görülen alerjiye yakalanıyorum.
Bu forumda önemsenmedi ama, ülkenin bir gerçeğidir bu. Tonlarca domatesin Rusya kapılarından çevrilmesi bir örnektir. O kadar vurdumduymaz bir ulus olmuşuz ki, o domatesleri hemen Türk pazarlarına sürdüler ve hepimiz alıp tükettik. Ne oluyor? Kronik zehirlenmeler oluyor, başta kanser olmak üzere hastalıklar üzerimize erken çullanıyor.
Bu foruma "EVDE YAPILAN EV YAPIMI İLAÇLAR" konusunu görüp dalmıştım. Oradan yararlandım ama uygulayamadım.
Halen bilinçli yetiştirici ve tüketicilerimiz nasıl bir çözüm uyguluyorlar öğrenemedim. Öğrenmek istiyorum. İlaçların toksik etkilerinden korunmak istiyorum.
Saygılarımla...
Bu kadar zaman içinde bu sorulara cevap verecek kimse yok mu?
Kurallara aykırılık mı var ?
Teşekkürler...
Sayın ağaç dostu fmt79
Açıklamalarınızdan yararlandım.
Teşekkürler.
Aklımı karıştıran bir konuyu sormak istiyorum.
Kullanacağım pestisitin hasat süresi 3 gün ise, bitki bünyesine ulaşan ilaç bu süre içinde gerçekten de inaktive oluyor mu? Yoksa ilaç üreticileri ticari başarılarını düşünerek, denetimsiz ortamın başıboşluğundan yararlanarak gerçek olması gerekenden daha kısa mı gösteriyorlar? Bu sorumun muhatabı olmayabilirsiniz ama yine de bir uzman olarak belli bir kanıya sahipsinizdir. Kullandığımız bitkinin türüne göre bu süre elbette değişkenlik gösterecektir, örneğin patlıcanda başka, asmada başka gibi...
Beni rahatsız eden nokta bu: Prospektüslerde yazılı rakamlara güvenelim mi, yoksa daha mı titiz olalım.? Üç gün önce, hasat süresi 3 gün yazılı bir ilaç kullandığım patlıcanlarımı çocuklarıma yedirebilir miyim? Ne önerirsiniz? Pek havada bir danışma gibi olduysa da...
Teşekkür ve saygılarımla...
Sayın ağaç dostu fmt79
Açıklamalarınızdan yararlandım.
Teşekkürler.
Aklımı karıştıran bir konuyu sormak istiyorum.
Kullanacağım pestisitin hasat süresi 3 gün ise, bitki bünyesine ulaşan ilaç bu süre içinde gerçekten de inaktive oluyor mu? Yoksa ilaç üreticileri ticari başarılarını düşünerek, denetimsiz ortamın başıboşluğundan yararlanarak gerçek olması gerekenden daha kısa mı gösteriyorlar? Bu sorumun muhatabı olmayabilirsiniz ama yine de bir uzman olarak belli bir kanıya sahipsinizdir. Kullandığımız bitkinin türüne göre bu süre elbette değişkenlik gösterecektir, örneğin patlıcanda başka, asmada başka gibi...
Beni rahatsız eden nokta bu: Prospektüslerde yazılı rakamlara güvenelim mi, yoksa daha mı titiz olalım.? Üç gün önce, hasat süresi 3 gün yazılı bir ilaç kullandığım patlıcanlarımı çocuklarıma yedirebilir miyim? Ne önerirsiniz? Pek havada bir danışma gibi olduysa da...
Teşekkür ve saygılarımla...
Sayın Birbay dilerseniz sorunuzu ben yanıtlayayım. Tarım ilaçları piyasaya sürülmeden önce ruhsat almak zorundadır ve buna ruhsatlandırma çalışmaları denir. Bu ruhsatlandırma çalışmalarının bazılarını da biz yapıyoruz.
Ruhsatlandırma çalışması için ürünlerden ilaçlanmadan hemen önce, ilaçlandıktan hemen sonra numune toplanır. Daha sonra ise ilacın tahmini inaktivasyon süresi göz önüne alınarak diğer günlerin numuneleri toplanır. (1. gün, 3. gün, 1. hafta,10. gün, 15. gün ...vb) Sonra bu ürünler laboratuara gelir ve hepsi ayrı ayrı analizlenir.
Ürün ilaçlanmadan önce toplanmış olan numune de herhangi bir kalıntı beklenmez. Bu nedenle bu numune kör kabul edilir ve kontroller için kullanılır.
İlaçlamanın hemen ardından toplanan numune ise 1. nokta kabul edilir. Sonra diğer günler de çalışılarak ürün üzerindeki kalıntının ne zaman insan sağlığı için sorun oluşturmayacak düzeye indiği tespit edilir. İşte o numunenin üzerinde yazan gün ilacın etiketi üzerinde yer alacak olan hasat zamanıdır. Yani orada yazan günde ürününüz üzerinde sıfır kalıntı diye birşey sözkonusu değil. Size zarar vermeyecek düzey söz konusu.
Burada size küçük bir bilgi de vermek isterim. Biz üniversite birimi olduğumuz için aynı zamanda doktora tezleri, bitirme tezleri gibi konularda da üniversite mensuplarımıza çalışmalarında destek veririz.
Bu çalışmalar kapsamında bir öğrenci arkadaşımızın (şu an personelimiz) bitirme tezi çalışmalarından çıkan şöyle bir sonuç var. Ancak önceden belirteyim ki tüm pestisitler için çalışılmış ve değerlendirilmiş değildir. Bu nedenle genel bir kural olarak algılamanızı tavsiye edebilirim.
Sonuç şu;
Üzerinde tarım ilacı kalıntısı bulunan bir tarım ürünü 20 dakika su içerisinde bekletilirse, üzerinde bulunan kalıntı düzeyi % 60 oranında düşmektedir. Yani sadece suda 20 dakika bekletirseniz su bu ilacın %60 ını çözerek üründen çekmektedir.
Tabi bunu her tarım ürününe uygulamak mümkün değil. Bu çalışma domates ile yapılmıştı ve 20 dakikada domatese herhangi birşey olmuyordu.
Ancak bunu üzümde yapmaya çalışırsanız üzüm bu kadar sürede içerisine bol miktarda su alacak ve çatlayacaktır.
Bu nedenle ben kendi evimde domates, patlıcan, elma ...vb suya dayanıklı ürünleri 20-25 dakika, üzüm, çilek gibi suya dayanıksız ürünleri ise 5-10 dakika (arasıra çalkalayarak) suda tutup sonra yıkayarak tüketiyorum. Şu anki şartlar altında alabileceğiniz en kolay ve etkili çözüm budur.
Saygılarımla.
Sayın ağaç dostu fmt79
Açıklamalarınızdan yararlandım.
Teşekkürler.
Aklımı karıştıran bir konuyu sormak istiyorum.
Kullanacağım pestisitin hasat süresi 3 gün ise, bitki bünyesine ulaşan ilaç bu süre içinde gerçekten de inaktive oluyor mu? Yoksa ilaç üreticileri ticari başarılarını düşünerek, denetimsiz ortamın başıboşluğundan yararlanarak gerçek olması gerekenden daha kısa mı gösteriyorlar? Bu sorumun muhatabı olmayabilirsiniz ama yine de bir uzman olarak belli bir kanıya sahipsinizdir. Kullandığımız bitkinin türüne göre bu süre elbette değişkenlik gösterecektir, örneğin patlıcanda başka, asmada başka gibi...
Beni rahatsız eden nokta bu: Prospektüslerde yazılı rakamlara güvenelim mi, yoksa daha mı titiz olalım.? Üç gün önce, hasat süresi 3 gün yazılı bir ilaç kullandığım patlıcanlarımı çocuklarıma yedirebilir miyim? Ne önerirsiniz? Pek havada bir danışma gibi olduysa da...
Teşekkür ve saygılarımla...
Olmez arkadaşımıza aynen katılıyorum. Mesajı biraz geç gördüm üzgünüm... Ama soruya değer verdiğim için yine de yanıt vermek istiyorum (cevaplar aynı olsa bile)
- Tarım ilaçlarına ruhsat vermekle yükümlü kurum ülkemizde Tarım Bakınlığına bağlı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğüdür. Ruhsat aşamasında pestisitler, firmanın iddia ettiği zararlı, hastalık **** yabancı otlara karşı, iddia edilen üründe denenirler. Bu denemeleri KKGM genellikle Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü'ne, **** uzmanı olan diğer araştırma enstitüleri ile üniversitelere isterse verebilir.
Bu pestisitler Olmez arkadaşımızın anlattığı gibi denemelerden geçer, başarılı bulunursa ruhsat verilir.
Ruhsatlamada da mutlaka yapılan kalıntı analizlerinin sonucuna göre hasat aralığı yazılır.
Dolayısıyla, bir pestisiti üzerinde yazan, önerilen bitkide, önerilen zamanda ve önerilen dozda kullanmış iseniz o zaman hasat aralığına güvenmek durumundasınız.
Cumhur Tonba
31-08-2008, 10:44
Sayın Ağaçlar.net üyeleri.
Zirai ilaçların kullanımı konusunda inanın siz tüketicilerin yapacağı hiç bir şey yok.( Tabi meyve ve sebze yi pazardan alıyorsanız). Bu çok geniş bir konu. İnsan sağlığı için çok tehlikeli olan ve bilhassa böçekler için kullanılan çok zehirli ilaçları isteyen herkez ilaç bayilerinden alabiliyor. İlaçlama yaparken dozu nu dahi ayarlayamayan kişiler, maallesef ilaçlama ile hasat arasında geçmesi gereken süreyide göz ardı edebiliyor.
Temennimiz. Yakında gerçekleşmesini dilediğimiz olay. Yani zirai ilaçların reçete ile satılması. Ve Çiftçi Kayıt Sistemindeki ekilişleri baz alarak verilen ilaçların çiftçi defterine işlenmesi. Şu anda Hangi çiftçinin ne kadar arazi işlediği, hanği mahsulleri yetiştirdiği büyük oranda biliniyor. Doğrudan Gelir Sistemi sayesinde.
Zirai ilaçların satışı receteye bağlanırsa, işte o zaman biraz rahatlarsınız.
Yapabileceğiniz tek şey meyve ve sebzelerinizi bol bol yıkamak. Forumda alabileceğiniz tetbirlerde yazılı.
Sayın Birbay dilerseniz sorunuzu ben yanıtlayayım. Tarım ilaçları piyasaya sürülmeden önce ruhsat almak zorundadır ve buna ruhsatlandırma çalışmaları denir. Bu ruhsatlandırma çalışmalarının bazılarını da biz yapıyoruz. Ruhsatlandırma çalışması için ürünlerden ilaçlanmadan hemen önce, ilaçlandıktan hemen sonra numune toplanır. Daha sonra ise ilacın tahmini inaktivasyon süresi göz önüne alınarak diğer günlerin numuneleri toplanır. (1. gün, 3. gün, 1. hafta,10. gün, 15. gün ...vb) Sonra bu ürünler laboratuara gelir ve hepsi ayrı ayrı analizlenir. Ürün ilaçlanmadan önce toplanmış olan numune de herhangi bir kalıntı beklenmez. Bu nedenle bu numune kör kabul edilir ve kontroller için kullanılır. İlaçlamanın hemen ardından toplanan numune ise 1. nokta kabul edilir. Sonra diğer günler de çalışılarak ürün üzerindeki kalıntının ne zaman insan sağlığı için sorun oluşturmayacak düzeye indiği tespit edilir. İşte o numunenin üzerinde yazan gün ilacın etiketi üzerinde yer alacak olan hasat zamanıdır. Yani orada yazan günde ürününüz üzerinde sıfır kalıntı diye birşey sözkonusu değil. Size zarar vermeyecek düzey söz konusu.
Burada size küçük bir bilgi de vermek isterim. Biz üniversite birimi olduğumuz için aynı zamanda doktora tezleri, bitirme tezleri gibi konularda da üniversite mensuplarımıza çalışmalarında destek veririz. Bu çalışmalar kapsamında bir öğrenci arkadaşımızın (şu an personelimiz) bitirme tezi çalışmalarından çıkan şöyle bir sonuç var. Ancak önceden belirteyim ki tüm pestisitler için çalışılmış ve değerlendirilmiş değildir. Bu nedenle genel bir kural olarak algılamanızı tavsiye edebilirim. Sonuç şu; Üzerinde tarım ilacı kalıntısı bulunan bir tarım ürünü 20 dakika su içerisinde bekletilirse, üzerinde bulunan kalıntı düzeyi % 60 oranında düşmektedir. Yani sadece suda 20 dakika bekletirseniz su bu ilacın %60 ını çözerek üründen çekmektedir. Tabi bunu her tarım ürününe uygulamak mümkün değil. Bu çalışma domates ile yapılmıştı ve 20 dakikada domatese herhangi birşey olmuyordu. Ancak bunu üzümde yapmaya çalışırsanız üzüm bu kadar sürede içerisine bol miktarda su alacak ve çatlayacaktır. Bu nedenle ben kendi evimde domates, patlıcan, elma ...vb suya dayanıklı ürünleri 20-25 dakika, üzüm, çilek gibi suya dayanıksız ürünleri ise 5-10 dakika (arasıra çalkalayarak) suda tutup sonra yıkayarak tüketiyorum. Şu anki şartlar altında alabileceğiniz en kolay ve etkili çözüm budur.
Saygılarımla.
Sn Olmez
İnternete ilk bağlandığımda yanıtınızı okudum, gecikerek de olsa teşekkür ve saygılarımı sunmak istedim.
Verdiğiniz bilgiler benim ve benim gibi bu konuyu merak edenler için oldukça doyurucu ve sevindirici. Ruhsatlandırma işlemlerinin sandığımızdan daha iyi denetimli bir süreç izlediğini öğrenmek ne kadar güzel. Benimle birlikte çok sayıda tüketicinin içini kemiren bir nokta idi. Güzel dile getirmişsiniz. Anlattığınız ruhsatlandırma aşamalarının mesleki ilgimiz nedeniyle, olması gerektiğini öteden beri biliyorduk ama uygulamada ne ölçüde titizlik gösterildiğini bilmiyorduk.
Suda bekletme öneriniz de son derece yararlı. Evlerimizde genellikle yıkanır, suyunun süzülmesi için bir yerde bekletilirdi. Bir tek üzümde 5-10 dadika kadar su içinde tutulurdu. Bu öneriniz çok yerinde olduğu için, bundan sonra çevreme de yaymaya çalışacağım.
Tekrar teşekkür ve saygılar sunarım.
Olmez arkadaşımıza aynen katılıyorum. Mesajı biraz geç gördüm üzgünüm... Ama soruya değer verdiğim için yine de yanıt vermek istiyorum (cevaplar aynı olsa bile)
- Tarım ilaçlarına ruhsat vermekle yükümlü kurum ülkemizde Tarım Bakınlığına bağlı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğüdür. Ruhsat aşamasında pestisitler, firmanın iddia ettiği zararlı, hastalık **** yabancı otlara karşı, iddia edilen üründe denenirler. Bu denemeleri KKGM genellikle Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü'ne, **** uzmanı olan diğer araştırma enstitüleri ile üniversitelere isterse verebilir. Bu pestisitler Olmez arkadaşımızın anlattığı gibi denemelerden geçer, başarılı bulunursa ruhsat verilir. Ruhsatlamada da mutlaka yapılan kalıntı analizlerinin sonucuna göre hasat aralığı yazılır. Dolayısıyla, bir pestisiti üzerinde yazan, önerilen bitkide, önerilen zamanda ve önerilen dozda kullanmış iseniz o zaman hasat aralığına güvenmek durumundasınız.
Sn. fmt
Sn Olmezle birlikte ruhsatlandırma çalışmalarının disiplinli bir uygulama ile yürüdüğünü savunmuş bulunuyorsunuz. Bu bize bir rahatlık sağladı. Öteden beri alışıla gelmiş vurdum duymazlığımızdan tedirgin olduğumuz için, içimizi pestisittten önce bu konu kemiriyordu. Açıklamalarınız için teşekkürler ve saygılar.
Basra denilen hastalık tam olarak nedir?
Yapraklar üzerinde yapışkan bir şerbet oluşturuyor ve bitikinin yaşamını olumsuz etkiliyor. Bunun için zirai ilaçlardan bir iki preparat prospektüsüne uygun karışımda kullandım, 2 gün sonra hastalık devam ediyordu. Her iki gün de bir 3 kez ilaçladım yine olmayınca, dozajı 3-4 kat artırdım yine de tam olarak arınmadı. Halktan duyduğum bir yöntemi kullandım: Bir arkadaş "basranın ilacı sudur" demişti, hortumla tazyikli olarak sabah erkenden iyice yıkadım. Gerçekten de sonuç olumlu çıktı.
Sebzelerin hasat mevsiminde, kullanacağımız ilaçların etkisi kadar hasat süresi de önem kazanıyor. O süreyi aşmadan asla tüketmememiz gerekir.
Basra ile mücadelede etkin bir yöntem ya da ilaç var ise nasıl öğrenebilirim?
Teşekkürler...
Mine Pakkaner
20-09-2008, 19:09
Sizin basra (aslı balsıra) dediğiniz hastalık tam olarak şudur;
Bazı yaprak bitleri yaprakta emgi yapar ve bu esnada yapışkan bir bir sıvı salgılarlar aldıkları özsuyunun fazlasını dışarı verir (dışkı). Bu salgı bal salgısı, bal çiği, manna diye de anılır. Yaprağın yüzeyini kaplar, bu maddenin üzerinde bazı mantarlar da gelişebilir.
Balsırayı gidermek için öncelikle yaprak bitlerini öldürmek gerekir.
Asmada kabuklu bit pek sık rastlanan bir durum olmasa gerek. İnternette kabuklu bitler konusunda epeyce gezindim, asma adı pek geçmedi ama benim asmamda tesbit ettim. Asmam tripleks binanın üstünde, havadar, yerden 2,5 metre yaksekte. Etkeni tesbit ettiğimde Ekim ayı başı idi. Sorup soruşturdum, okudum araştırdım, mücadelesi yaparaklar döküldükten sonra, havaların ısınmaya başlayacağı zaman aralığında olacakmış.
Fırçalama ve benzeri uygulamaları radikal bir yöntem olarak benimseyemedim. Ben de tüm yaprakları yoldum, asmayı alttan ve üstten önerilen yağlı ilaçla ilaçladım. Bir ay sonra Kasım ayında kontrol yaptığımda sonuç iyi idi. Elbette bununla kalmayacağım, Şubat ayında yineleyeceğim.
Klavye başına oturmuşken, kafamı devamlı kurcalayan bir konuyu dile getirmek istiyorum. Belki okuyacak bir otorite çıkar da bana yanıt verir.
Asmalarda çeşitli hastalıklara karşı çeşitli ilaçlamalar öneriliyor. Genelde 14 gün ara ile yaqılacak. Bir de çiçeklenme döneminde tac yaprakların dökülmesini ve tanelerin saçma iriliğine ulaşması beklenecek. Öyle anlaşılıyor ki, o dönemde ilaçlar çiçeklere zarar veriyor. Burada ticari adlarını vermeyeyim, bir çok ilacı çiçek öncesi ve sonrasında kullanmam gerekiyor. Her ilaçlama arasında 14 gün beklersem önerilen o ilaçlamaların hepsini uygulayabilmem için zaman kalmıyor. Örneğin, bakırlı bir preparatı 14 gün aralıkla kullanmam öneriliyor, başka bir yerde başka enfeksiyonlara karşı (örneğin mantar) başka ilaçların da 14 gün aralıklarla kullanılması öneriliyor. Bakırlı ilaçlar hiç bir ilaçla eş zamanda kullanılamıyor. O da benim gibi geçimsizin birisi imiş... Bir de çiçek dökülmesi beklenecek. Geçen sene bu beklemeler yüzünden tek bir salkım üzüm alamadım, külleme oldu.
Eğer burada bana yardımcı olacak biri çıkmazsa, ilaçlama aralıklarını 10 güne düşürüp hepsini uygulayacağım.
Saygılarımla...
Cumhur Tonba
16-12-2008, 11:51
Arkadaşlar. Verdiğiniz bilgiler çok güzel ve yararlı. Ellerinize sağlık. Bilgiler yanında arkadaşlarımız çok doğru teshişlerde de bulunmuşlar. Onlarada teşekkürler. Bilinçli oaln kişiler bazı tetbirler alabilir. Fakat genel çoğunluk ne yapacak.
Örneğin İstanbul'a Keşan'ın bazı köylerinden sebze (Biber, salatalık, domates, patlıcan ) gidiyor. Ne zaman bir zararlı görülse dayanıyorlar ilacı. Sadece sebzede değil. Bir çok üründe durum aynı. Maallesef ilaçlama ile hasat arasındaki süreyi çogunlukla dikkate alan yok. Bunu bilgilerinize sunarım.
Önümüzdeki yıl, zirai ilaçların Çiftçi Kayıt Sistemindeki verilere göre reçete ile verimesi çalışmaları var. Onda da bir çok boşluk var. Örneğin Buğday için alacak, sebzede kullanacak.vs.
Ne zamanki sorumluluk sahibi, vicdanının sesini dinleyen kişiler olacağız. İşte o zaman bu işler azalacak.
Saygılarımla.
Benzer bir olay benim de başıma geldi , marketten aldığım elmayı yıkamadan yedim , 1 saat karın ağrısıyla kıvrandım .
Oğuz Alper
14-01-2009, 09:55
İnsanlarımızı anlayamıyorum.Bu kadar şikayet ediliyor bu zehirlerden ve hala zehirlerin yerini tutabilecek sağlıklı ürünleri araştırmıyorlar .Mesela Biyolojik Mücadele neden denenmiyor ve neden ilgilerini çekmiyor inanın merak ediyorum.Hala Bordo Bulamacı , Göz Taşı , Bakır , Kükürt ve benzeri bir çok ürünü insan sağlığına zararlı olduğu halde kullanıyorlar.Çok üzgünüm ama bu şekilde nereye kadar devam eder bilemiyorum.
sercan1969
14-01-2009, 19:05
Sevgili oğuz senin çok zararlı dediğin bordo bulamacı ve kükürt organik tarımda sınırlıda olsa kullanımına müsade edilen ilaçlar.Bu ilaçlar diğer pek çok kanserojen ilacın yanında yeni doğmuş bebek kadar masum kalır.
Oğuz Alper
14-01-2009, 22:09
Sevgili oğuz senin çok zararlı dediğin bordo bulamacı ve kükürt organik tarımda sınırlıda olsa kullanımına müsade edilen ilaçlar.Bu ilaçlar diğer pek çok kanserojen ilacın yanında yeni doğmuş bebek kadar masum kalır.
Sen böyle düşünmeye devam et!!!
Cumhur Tonba
14-01-2009, 23:00
.Mesela Biyolojij Micadele.
Oğuz Bey. Bu mücadele sınırlı da olsa deneniyor ve tatbik ediliyor. Belki bilirsiniz. Çok yakın zamana kadar Buğdayda Süne mücadelesi için uçakla ilaçlama yapılıyordu. Şu an için yasaklandı. Faydalı böcekler süneyi baskı altına aldı.
Fakat her şeyden evvel, biyolojik mücadele için biz bireylerede düşen büyük görevler var. En başta geleni ise doğayı kirletmemek. Hangimiz bunun için özen gösteriyoruz mu acaba? Samimi olarak cevap verebilirmiyiz. Bu uğurda ne yapıyoruz. Beklerim.
sercan1969
15-01-2009, 10:37
Oğuz Bey verdiğim mesajı algılayamamış olmanız beni gerçekten çok üzdü....Ben iyi tarım uygulaması ve organik tarımın tüm Türkiye'de yaygınlaşmasını istiyen insanlardan biriyim.Ülkemizde 500 e yakın Etkili madde içeren kimyasal kullanılıyor ve bunların bazılarının kanserojen olduğuda biliniyor.Çiftçilerimizin en yaygın yaptığı yanlış son ilaçlama ile hasar arasında geçmesi gereken süreye uymaması ve sonuçta insanlarımızın yavaş yavaş zehirleniyor olması...
Sevgili oğuz senin çok zararlı dediğin bordo bulamacı ve kükürt organik tarımda sınırlıda olsa kullanımına müsade edilen ilaçlar.Bu ilaçlar diğer pek çok kanserojen ilacın yanında yeni doğmuş bebek kadar masum kalır.
Sen böyle düşünmeye devam et!!!
Bordo bulmacının içindeki kimyasal bileşikler hakkında bilgim yok ancak,
Kükürtün organik tarımda kullanıldığını duymuştum.
Kükürtün, insan sağlığı için gerekli bir madde olarakta biliyorum.Fazlası böbreklere zararlıymış zira.
Sarmısağın içinde kükürt bileşikleri bulunduğu da başka bir bilgi.
Su yaşamımızın temel kaynaklarında azı da zararlı fazlasıda. Kükürtü, bu bakıştan görmek lazım.
(...Gözlüğümü takıp yaprakları kontrol ettiğimde yeşil yaprak bitlerini gördüm ...)
derken; bir uğurböceği elime kondu.
uç uç böceğim, uç uç böceğim....dedim. Beni dinledi, uçyu gitti.
Yanımdaki heyecanla seslendi!
- Ne diyorsun? Uçma uçma böceğim bahçemi terketme, sayende lezzetli sebze meyveler yiyelim demelisin!
Bekliyorum bir uğurböceği daha göreyim de, "uçma uçma böceğim..." demek için.
Bahçeniz için faydası olacaksa şimdi bile, dedim gitti.
Cumhur Tonba
15-01-2009, 19:32
Sayın Polen. İnanın yazdığınız olay fıkra gibi. Güzel bir anı. Anlattığınız için teşekkür ederiz. Uç uç böcekleri yaprak bitlerinin doğal düşmanıdır. Bir daha uçurmayın.
Oğuz Alper
16-01-2009, 02:34
Oğuz Bey verdiğim mesajı algılayamamış olmanız beni gerçekten çok üzdü....Ben iyi tarım uygulaması ve organik tarımın tüm Türkiye'de yaygınlaşmasını istiyen insanlardan biriyim.Ülkemizde 500 e yakın Etkili madde içeren kimyasal kullanılıyor ve bunların bazılarının kanserojen olduğuda biliniyor.Çiftçilerimizin en yaygın yaptığı yanlış son ilaçlama ile hasar arasında geçmesi gereken süreye uymaması ve sonuçta insanlarımızın yavaş yavaş zehirleniyor olması...
İyice araştırırsanız ;Avrupada organik tarımda bu ürünler yasaklandığını görürsünüz.
Zaten Avrupada yasaklanan ilaçlar nedense en son TÜRKİYE pazarında satılır bizler o ilaçlarla yetişmiş meyve ve sebzeleri yeriz.Aradan uzun yıllar geçtikten sonra burdada yasaklanır. GÜLDÜM!
Tarım İl Müdürlükleri 172 kalem pestisit taraması yapar ve ihracata uygundur belgesi verir.Her nasıl oluyorsa Avrupada Akredite olmuş labaratuvarlarda yapılan incelemelerde 350 kalem pestisit tarar ve ilaç kalıntısını tesbit eder ve o ürünün ülkelerine girmesine müsade etmez.:) Gene gülüyorum . Bizim Zıraat Mühendislerimizin bazıları biberde ruhsatlanmış ürünü domateste kullanır çilekte kullanır , salatalıkta kullandırır ee sonra gene gülüyorum:) e bizim mallarımızı geri çevirdiler .GÜLDÜM! Çevirirler arkadaşlar bu kafayla çevirirler.
Biraz isterseniz işin gerçek boyutlarına inelim . İhracat yapan firma halden veya müstahsilden mal talep eder. Malı kendi kriterlerinde beğendikten sonra Tarım il Müdürlüğüne müracaat eder. Normalde Tarım İl Md. müstahsilin serasına veya bahçesine giderek dalından kendi toplayıp torbaya koyup mühürlemesi gerekir ,nedense bunu ihracat firması yapar. Gene gülüyorum. Sonucunda tarım il müd. kalıntı müsade edilebilir oranlardadır diye onay verir ve ihracatçı tırın kapıları kapanır ve yola çıkar . Tesadüfen yurt dışında bu tır analiz için incelemeye alınır ve bizim tarım il müd. yapmış olduğu analizden farklı bir analiz raporu ihracatçının eline verilir ve malı ülkeye kabul etmezler. Yurt dışında ki bu uygulamada normalde tırın içersindeki tüm ürünlerin imha edilmesi gereklidir. Fakat bizim ihracatçı hemen kolları sıvar ve tamamen duygusal işler devreye girer ve her nasılsa almanyadaki tır birden bizim sınır kapımızdan içeri girer , marketlerde pazarlarda bizlere satılır ve yedirilir. Bu yazdıklaarım belki birilerinin canını sıkabilir, hiç umrumda değil inanın.
Geldik sıra üreticinin durumuna ; Adamın zırai danışmanı var, hani iyi tarım uygulaması yapıyorya , gene güldüm. Üreticinin başı nematod la dertte ve danışmanı o hastalığı iyileştirmesi gerek yoksa işinden olacak ya, ve hatta yeni müşterileri de bünyesine katacak ya iyileştirirse . Dayıyor fungusti sistemik olarak kökten ve dozajları dikkate almadan 15 gün ara ile 3 sefer . Sonuç İhracatçının düştüğü rezaletin ilk perdesi Gene gülüyorum halimize.
Geldik Topraksız Tarım yapan Üreticinin durumuna ; Adam böbürleniyooo ben topraksız tarım yapıyorum kurmuş 3milyon dolarlık tesis benim ürünlerim organik diye övünüp pazarlıyor. Serasında Kırmızı örümcek ,beyaz sinek , için insektisit kullanıyor. Külleme , pas , fungusit atıyor . Ve organik diye ürün satıyor. Antalyadaki büyük üretim yapan topraksız seralardan bahsediyorum.
Geldik 2 dönüm , 3 dönüm vesaire olan çifçimize ; Garibimin parası yok gidiyor haldeki komisyoncusundan faizle borç para alıyor.Ve komisyoncusunun gösterdiği fidelikten fidelerini .ilaç bayisinden gübrelerini alıyor. Fidelikten aldığı fidelerin tohumu yurt dışından hastalıklı olarak ithal edilen tohumdan yapılmış fideyi alıyor garibim , ve bu çifçimiz daha fidelerini ekmeden serasına solarizasyon yapıp toprağını steril hale getiriyor.Neyse fideleri alıyor , dikiyor ve 2 hafta sonra fideleri hastalanmaya başlıyor . Hemen panik içinde zıraatçi danışmanını arıyor. Sebebi çifçimizin hayatı söz konusu çünkü faizle borç alarak yaptığı ürün elden gidecek ya !!! Danışman yazıyor reçeteyi çifçimiz uyguluyor , uyguluyor olmuyor danışman başka recete yazıyor olmuyor olmuyor ve sonunda 1 dönümden 10 ton alacakken alıyor 3 ton oda zehirden yakalanıyor , ve şu anda komisyoncu üretici ve danışman savcılıkta sorgulanıyorlar yani yargılanıyorlar sebebi ihracatçının yakalattığı mal yüzünden.
Çok acı bir şey söyleyeceğim sizlere en güvendiğiniz marketten paketlenmiş bir salatalığı 3 kilo alın ve analiz ettirin, ve görün analiz ücreti yanılmıyorsam 300 ytl civarında.
Her bitkinin zehiri içine alış oranı farklıdır arkadaşlar ve sayın DANIŞMANLAR Elmada ruhsatlı olan Ayvada kullanılmamasının sebebi budur yoksa adam Ayva içinde ruhsat alır. Bunları kimse bahsetmiyor denizlinin üzümleri afyonun kirazları neden yurt dışından geri geliyor arkadaşlar, neyse kafanızı şişirmeyeyim daha fazla sonuca gelirsek benim araştırmalarım ve deneyimlerim kim ne derse desin kimyasal ilaçlar dahil olmak üzere bordo bulamacı ve göz taşı sağlığa zararlı ve kansere yol açan ürünlerdir. LÜTFEN SEN İYİCE ARAŞTIR . SANA SEN DEMEM SAYGISIZLIK İÇİN DEĞİL SAMİMİYET İÇİNDİ!
Cumhur Tonba
16-01-2009, 08:59
Sayın Alper. Doğru söze ne denir. Aslında az bile yazmışsınız.
Oğuz Alper
16-01-2009, 11:27
Sayın Alper. Doğru söze ne denir. Aslında az bile yazmışsınız.
Sn.Cumhur ; Daha neler varda ; yazamıyoruz işte sadece içim acıyor,hergün bu insanlarla mücadele veriyorum kendimi geçtim gelecekteki torunlarım için belki faydası olur. Sağlıcakla kalın.
sercan1969
16-01-2009, 13:23
Oğuz bey...Söylediklerinizin tamamına katlıyorum.Ama ne yazık!!! Hala beni anlayamamışsınız....!!!
Ülkemizde insan sağlığını tehdit eden o kadar çok kimyasal var ki....Bunlar malesef denetimsiz kullanılıyor.Mesela Ticari ismi Tamaron, pamuğa ruhsatlı fakat seralarda açık alanda yıllarca domates ve biberde çok yoğun kullanıldı ve tamamen kansorojen bir ilaç...Siz bunlar dururken Zehirliliği en alt kategoride olan ilaçları örnek vermişsiniz...!!!
Ben sadece bu konuda ki hatanızı düzeltmek istedim...Neden bu kadar sinirlisiniz ki...
Not: Bende yeni tanıştığınız insanlara Sırf Samimi olsun diye Siz değilde SEN diye hitap ettiğinizi söylemenize çok güldüm....:::)))
Umarım bir gün bu cennet Ülkemizde gerçek manada İyi Tarım Uygulaması ve Organik tarım yaygınlaşır ve korkusuzca sebze ve meyve tüketebiliriz...Kalın sağlıcakla....
Tohumlarımı ektim ama ben ne yapacağımı şaşırdım. Acaba bu konuyu bir de Mine Hanım'a mı sorsak? Ya da bu konuda bilgi ve deneyim sahibi arkadaşlar da bu konuya bir cevap yazsalar da, evde benim gibi amatörce (yegane tüketicisi çocuğu olan) uğraşan sebze-meyva yetiştirenlerin içi rahatlasa.
Cumhur Tonba
16-01-2009, 17:02
Yegane tüketiciniz çocugunuz olduğuna göre herhalde 1 çocuk. 2 de anne ile baba eder 3. Bilmiyorum yanınızda aile büyüklerinizde varmı. Mekanik mücadele ile bir çok şeyin üstesinden gelebilirsiniz. Bırakın meyveleriniz lekeli olsun, biraz albenisi olmasın. Bırakın domateslerinizn bir kısmı çürüsün. Ne olacak. Kalanlar size yeterde artar bile.
Benim fikrim. Saygılarla.
Not: ****** ticari üretim yapan kişiler ilaçları dozunda, zamanında kullanıp ilaç kullandıktan sonra gereken arayı verip hasat ederlerse bu da bizim için bir kazanç olur.
Oğuz Alper
16-01-2009, 17:40
Oğuz bey...Söylediklerinizin tamamına katlıyorum.Ama ne yazık!!! Hala beni anlayamamışsınız....!!!
Ülkemizde insan sağlığını tehdit eden o kadar çok kimyasal var ki....Bunlar malesef denetimsiz kullanılıyor.Mesela Ticari ismi Tamaron, pamuğa ruhsatlı fakat seralarda açık alanda yıllarca domates ve biberde çok yoğun kullanıldı ve tamamen kansorojen bir ilaç...Siz bunlar dururken Zehirliliği en alt kategoride olan ilaçları örnek vermişsiniz...!!!
Ben sadece bu konuda ki hatanızı düzeltmek istedim...Neden bu kadar sinirlisiniz ki...
Not: Bende yeni tanıştığınız insanlara Sırf Samimi olsun diye Siz değilde SEN diye hitap ettiğinizi söylemenize çok güldüm....:::)))
Umarım bir gün bu cennet Ülkemizde gerçek manada İyi Tarım Uygulaması ve Organik tarım yaygınlaşır ve korkusuzca sebze ve meyve tüketebiliriz...Kalın sağlıcakla....
O sizin bahsettiğiniz alt katagori varya o bile rezalet lütfen araştırın. Tamaron dan bahsediyorsun mamaron , camaron :))))))))) daha yazıyımmı?
Yıllarca metil bromid ile yetişmiş ürünleride yedik. Daha çoook yeriz sevgili arkadaşım.
sercan1969
17-01-2009, 14:34
Ne diyeyim sevgili oğuz yedirenler utansın....
Oğuz Alper
17-01-2009, 18:24
Ne diyeyim sevgili oğuz yedirenler utansın....
Kesinlikle utansınlar.İnsanımıza yaptıklarının bedeli bu kadar ucuz olmamalı.
Tohumların yurtdışından hastalıklı geldiğine nasıl kanaat getirdiniz acaba? Topraksız tarım yapanların çoğunu tanıyorum(antalya için) hiçbirinin organik ürün sertifikası yok ayrıca organik diye satanı da görmedim. Bu işi amatör olarak değilde ticari boyutta yapan birisi örneğin serasına thrips geldiği zaman nasıl mücadele etmeli? Kimyasal mücadelemi yoksa fiziksel mi? Bu memleket yıllarca hormon kullanılıyor diye hıyar ve biber yemedi. Kaldı ki hormonun h si kullanılmaz.
Oğuz Alper
18-01-2009, 21:39
Tohumların yurtdışından hastalıklı geldiğine nasıl kanaat getirdiniz acaba? Topraksız tarım yapanların çoğunu tanıyorum(antalya için) hiçbirinin organik ürün sertifikası yok ayrıca organik diye satanı da görmedim. Bu işi amatör olarak değilde ticari boyutta yapan birisi örneğin serasına thrips geldiği zaman nasıl mücadele etmeli? Kimyasal mücadelemi yoksa fiziksel mi? Bu memleket yıllarca hormon kullanılıyor diye hıyar ve biber yemedi. Kaldı ki hormonun h si kullanılmaz.
Pseudomonas fluorescens and thrips diye google da arattırırsanız bununla ilgili bir çok yayın bulabilirsiniz.Demekki çaresi varmış sayın mühendis arkadaşım. Hormon meselesine gelince onu erman hoca ya sormak lazım! tabi mahkemelerden fırsat bulursa:) Üniversitelerdeki bilirkişi raporlarından Mahkemelik olan fideliklerden tohumlardan virüs nasıl geldiğinide öğrenebilirsin.
Bu iş google den aratmayla çözülseydi kolaydı ama öyle olmuyor.Tohumların bulaşık gelmesi ayrı fideliklerden bulaşma ayrı bir olaydır ikisini karıştırmamak lazım.Mahkemelerin bilirkişisine güvendiğiniz kadar Tarım il müd.nün karantina şubesine de güvenmenizi tavsiye ederim.
arkadaşlar bu işler ilaç kullanmadan olmuyor maalesef.size tüketici olarak şunu tavsiye edebilirim.aldığınız sebzeleri bekletebildiğiniz kadar bekletirseniz mesela salatalığı 5 gün sonra yerseniz bünyesindeki ilaç miktarı son derece azalacaktır.
Oğuz Alper
18-01-2009, 22:55
Bu iş google den aratmayla çözülseydi kolaydı ama öyle olmuyor.Tohumların bulaşık gelmesi ayrı fideliklerden bulaşma ayrı bir olaydır ikisini karıştırmamak lazım.Mahkemelerin bilirkişisine güvendiğiniz kadar Tarım il müd.nün karantina şubesine de güvenmenizi tavsiye ederim.
Siz tarım il müdürlüğünün analizlerine güvenebiliyormusunuz?
Google arattırmayla oluyor arkadaşım .Arattırıp bulduğunu serada uygularsan nedemek istediğimi anlarsın ama nedense bazılarının işine gelmiyor. Söyleyeceklerimi söyledim önceki sayfalardada anlayan anladı zaten.
Oğuz Alper
01-02-2009, 21:59
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, AB Komisyonu'nun kararlarına paralel olarak, Türkiye'de tarımda ruhsatlı bulunan 415 ilaç aktif maddesinden 74'ünün üretimini ve ithalatını, 1 Ocak 2009 itibariyle yasakladı.
Ancak, bu aktifleri içeren tarımsal ilaçların (Bitki Koruma Ürünlerinin-BKÜ) son kullanım tarihine kadar satışına ve kullanımına izin verdi.
Bakanlık tarafından üretimi ve ithalatı yasaklanan ilaç aktif maddeleri arasında, "Alachlor, Ofurace, Difenzoquat, Aldicarb, Oxine-copper, Dimethipin, Endosulfan, Oxycarboxin, Endothal, Fentin hydroxide, Phenthoate, EPTC (ethyl dipropylthiocarbamate), Monolinuron, Primisulfuron, Ethirimol, Permethrin, Quizalofop, Fenpiclonil, Pyrazophos, Resmethrin, Simazine, Sethoxydim, Fluazifop, Vinclozolin, TCMTB, Flubenzimine, 1,3-Dichloropropene, Thiazafluron, Methoprene, Bromacil, Norflurazon" bulunuyor.
Kaynak: http://www.trt.gov.tr/Haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=6b4dce21-01fd-4f60-ba83
Ne yazikki Türkiyede fazla çalışma olmuyor bitki koruma konusunda tamamen ilaç şirketlerinin pazarı durumunda ülke ,, avrupada 5 yıl önce yasaklanan ilaçlar burada hala devam ediyor 5 yıl sonra 2 yıl süre verilerek burada yasaklanıyor ,, **** yasaklanacağını öğrenen ilaç şirketleri hemen hepsini pazarlıyorlar ,, bu işler yabancı ilaç şirketlerinin eline terkedilirse araştırma durumuna geçemeyip hep pazar durumunda kalırız ,,
yaprak bitleri çok hızlı çoğalırlar ( eşeyli eşeysiz ,, hatta doğurarak bile çoğaldığı kanıtlanmıştır) birden pik yaparlar eğer çevrenizde uğur böcekleri ve diğer predatör(avcı böcekler) var ise baskı altına alırlar ,, yaprak bitleri bir bitkide çoğalmış ise orada kanatlı formlarını gördünüzde kanatlıları farkettiğinizde hemen öldürün ( ev deki **** küçük bahçeler için).çünkü bunlar uçarak yayılmasını hızlandırırlar ,, en önemlisi bunları çoğalmadan farketmek eğer bahçenizde özellikle kavak ağacı veya benzerleri varsa bunların yapraklarında kırmızımsı şkilsiz irileşmeler yaparak içinde çoğalırlar, bu yaprakları kopartın , tabi bunlar küçük bahçeler için ,,
birde bu küçük bahçeler belli bir doğal denge oturmuştur siz ilaç kullandıkça dahada dengeyi bozar ilaç kulandırmayı arttırısınız muhtaç olursunuz ,,birde yabancı otlarla mücadele şart zararlılar hemde hastalıklarda bunda başarılı olmak için komşularınızda aynısını yapması söz konusudur.
****** kazanç olarak üretim yapılan yerlerde bu ilaçlanmalar takvime oturtulmuş vaziyette ,, her inorganik maddenin olduğu gibi ilaçlarında yarılanma ömürleri var ,, bu süreye uymak şart ,, fakat ne yazikki ülkemizde uyulmuyor buda tarımsal pazarımız hala oturmadığı için ürün fiyatı her an değişebiliyor , üretici fiyat yükseldiğinde **** en fazla kar edeceği zamanda hasad süresine uymayarak pazara sunmak zorunda kalıyor
bizim buralarda küçük alanalrda tarım yapan çiftçiler hatta evinin bahçesinde madanoz soğan biber yetiştiren ev hanımlari kimyasal ilaç ve gübre kullanmayı doğal yetiştirmeye tercih ettiğine şahit oluyorum ve şaşkınlıkla izliyorum. hobi olarak yapiyorsan neden en doğal hali ile uretmiyorsun, ucuza gelsin diye kendin üretiyorsan gelecekte vücüduna verdiğin zararla neler kaybedegini nasıl gormuyorsun. kim ne derse desin en doğal hali ile yetişen bir domatesin tadını çocuklarımıza nasıl anlatabilecegiz???
Pestisit ile insektisit arasinda ne fark var acaba?
Pestisit- canlı öldüren manasına geliyor.
insektisit- böcek öldüren manasına.
Pestisitler kısaca:
insektisit- böceklere karşı
afisit-afitlere karşı
fungisit-mantara karşı
mollusisit-yumuşakçalara karşı
nematisid-nematodlara karşı
avisit- kuşlara karşı
rodentisit- kemirgenlere karşı
herbisit- yabancı otlara karşı
akarisit- akarlara (örümceklere) karşı
kullanılan ilaçlardır.
Kursat olmadi: pesticid zararli bocek oldurendir. Bir pestisid asla fungucid olamaz. Insectisid bocek oldurucudur, o da herbisid degildir. Arastirdim biraz o bakimdan. Ama ilgin icin tesekkur ederim. Hirs papinca ogreniliyor, kolay gelsin..!
Mine Pakkaner
28-04-2009, 00:49
pesticid zararli bocek oldurendir. Bir pestisid asla fungucid olamaz. Insectisid bocek oldurucudur, o da herbisid degildir.
Tamamem yanlış bilgi edinmişsiniz. Fungusitler de pestisittir, herbisitler de...
İnsektisit elbette herbisit değildir. Çünkü böcek öldürücüdür. Herbisit ise ot öldürücüdür.
Arastirdim biraz o bakimdan
Kaynağınızı gözden geçirin. Kürşat Bey doğruyu anlatmış.
Ben de tereddüte düştüm ve baktım ve wiki gibi sözlüklerde pest için böcek tanımı kullanılmış. İnternette bulduğumuz her kaynağa doğru gözüyle bakmamak gerekiyor demek ki. Akşam defterleri karıştıracaktım ki bir cevap daha gelmiş.
hasan çakmak
06-05-2009, 22:13
arkadaşlar ben pp33 adlı bir maddeyi araştırıyorum.etkili maddesi pp33 olan bir mantar ilacı.bu konuda yardımcı olursanız çok sevinirim
Arka balkonuma uzanan bir nar ağacı var. Henüz kapılarını çalmamakla birlikte bahçesinde nar ağacı bulunan bu evde bir yaşayan görmedim. Ağaçtan birşey yiyen yok, başında kurtlandı geçen sene meyveleri. Üstü yaprak bitiyle dolu olan ve benim arka balkonumda bir şey yetiştirmeme müsade etmeyen bu ağaç için etkili bir ilaç ismi önerebilir misiniz Sn.fmt79? Balkonumdan ağrı kullanmayı düşünüyorum, artık illallah ettim çünkü...
zaferbelen
02-06-2009, 15:55
arkadaşlar tüm sayfayı bir solukta okudum.Hiç soru sormadan bir çok yanıt aldım.Kendimi hazırlopçu gibi hissettim.Bilğilendirme çok güzel.Sanırım yazışan arkadaşların çoğu amatör çiftçi veya hobi için ilğileniyor.Bu işi büyük ölçekte yapanların asıl bilğilenmesi lazım.Hem kendi emekleri,hem toplum sağlığı ve hemde ülke çıkarı için.Emek veren herkesi kutluyorum.
arkadaşlar selamün aleyküm,bana allah rızası için yardımcı olun,benim bagdem bagçem var yeni çıkan amarikan bagdemi.sincapdan ve kuştan inanın hiç hasat alamıyom.bu sincap.ve kuşun hangi ilacı var.ziirat mühendislerine gidiyom.**** tarım müdürlüne gidiyorum ilaç yok diyolar.ancak tüfenkle vuracan diyolar.bunlar için ilaç varsa ismini verirseniz çok sevinirim. a.menderesalparslan@hotmail.com.mj atarsanız çok teşekürederim saygılar.
sayın ato33,google sayfasında kuş savar olarak tarama yaptırırsan kuşlara karşı koruyucu elektronik cihazlar var onlar işini görür sanırım.
Asma ilaçlamasında kördüğüm
Son derece dikkat ederek, çiçek açma gününü saptadım ve tarım takvimime kayıt ettim.
Durum şu:
19 Mayısta çiçek açtı. Çiçekli dönemde ilaçlama yapamıyoruz. Ancak ilaçların prospektüslerinde her 14 günlük periyotda bir ilaçlama yapılması öneriliyor. Bugün ayın 7 si, halen çiçek dönemi sona eermediğig gibi, üzüm tanelerinin saçma iriliğine ulaşmasını da beklemek zorundayım. Yani kısaca bir aya yakın bir dönemde çiçek nedeniyle ilaçlama yasağı var. Bu arada hastalık bulaşırsa ne olacak???
Oğuz Alper
22-06-2009, 19:29
Sağlığa zararlı olduğu için yıllardır eleştirilen bazı ziraî ilaçlara nihayet yasak geldi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, taze meyve sebzede kalıntı sorununa yol açan 135 farklı tarım ilacının 75’ini yasakladı. Söz konusu ilaçların üretim ve ithalatı, 1 Ocak 2009’dan itibaren durduruldu.
Böylece Avrupa ülkeleri ve Rusya’ya tarım ürünleri ihracatında büyük sıkıntıya sebep olan ziraî ilaç kalıntısı sorunu ortadan kalktı. Bu ilaçların kullanımı, insan ve çevre sağlığına verdiği zarar sebebiyle Avrupa Birliği (AB)’nde yasak. Birlik, uzun süredir Türkiye’nin de bu yasağa uymasını istiyordu. Türkiye ile AB ve Rusya arasında sık sık ziraî kalıntı sorunu yaşanıyor. Bu ülkeler, Türkiye’den alınan sebze ve meyveleri detaylı analizden geçiriyor. İçinde sağlığa zararlı ilaç kalıntısı tespit edilen ürünler gümrüklerden sokulmuyor. Tarım Bakanlığı’nın kararı, iç pazarda da daha sağlıklı sebze ve meyve tüketilmesini sağlayacak. Türkler de bundan sonra Avrupa standartlarında gıda tüketecek.
Tarım Bakanlığı’nın kararına göre yasaklanan 75 ilacın dışında kalan diğer zararlı ilaçlar da 2012 yılına kadar piyasadan çekilecek. Bunların yerine çevreye zarar vermeyen organik yapıda yeni bitki koruma ürünlerine ruhsat verilecek. Yasaklananlar arasında yüksek oranda zehir içeren ’amitraz ve endosulfan’ gibi aktif maddeler içeren ilaçlar da yer alıyor. Özellikle armutta kalıntıya yol açan amitraz, Avrupa’ya ihracatta ciddi sıkıntılara sebep oluyor. Halen stoklarda bulunan yasaklı ilaçlar bitene kadar kullanılabilecek. Uzmanlar, stoktaki ilaçların ancak iki yılda tüketilebileceğini belirtiyor.
Ziraî Mücadele İlaçları Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Murat Kantarcı, Tarım Bakanlığı’nın aldığı kararın doğru olduğunu düşünüyor. Kantarcı, "Düzenleme, kalıntı sorununun önüne geçmek için önemli bir adım. Ayrıca, meyve sebze ihracatını da son derece rahatlatır." dedi.
Murat Kantarcı, "AB’de meyve sebzede kalıntıyı izleyen ’Hızlı Alarm Sistemi’ var. Avrupa’ya ihraç edilen tarım ürünlerinde kalıntı çıkması halinde, bu sistem bütün üye ülkelere haber veriyor. Bunun sonucunda gelen ürünler daha sıkı denetleniyor. Dolayısıyla AB’nin riskli gördüğü ilaçları bizim de yasaklamamız lazım." değerlendirmesini yapıyor.
Kaynak: Türkiye Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği
Oğuz Alper
27-06-2009, 20:42
Sık sık Türk tarım ürünlerinin yabancı ülke gümrüklerinden “pestisitli” olması nedeniyle geri döndüğü haberlerini okuruz. Gümrüklerden geri dönen pestisitli bu ürünler iç pazarda arzı endam eder. Aslında bu ürünlerin geri dönmesi Türkiyeli tüketici açısından sevindirici bir durum. Çünkü:
İç pazara sunulan tarım ürünlerindeki pestisit konusunda hemen hiçbir denetimin olmaması ve kontrol tarım ilacı kullanımı, toplum sağlığını tehdit eden en büyük unsur. Tarım Bakanlığı’nın denetim sorunları ve zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak, ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde konuya bakışındaki endişe verici boyutun yanı sıra Sağlık Bakanlığı’nın koruyucu hekimlik yerine sadece arazı öteleme yani marazla ilgilenmek yerine hayatımızın ilaç firmalarının insafına terk etmiş olması manidardır.Bu bağlamda hemen tüm tarım ürünleri kullanılan ve bitki, hayvan ve daha da dönemlisi insan sağlığını tehdit edici pestisitlerle ilgili Wikipedia’daki Pestisit maddesini dikkatinize sunuyoruz.
Pestisit, zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak, ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlardır. Pestisit, kimyasal bir madde, virüs ya da bakteri gibi biyolojik bir ajan, antimikrobik, dezenfektan ya da herhangi bir araç olabilir. Zararlı organizmalar, insanların besin kaynaklarına, mal varlıklarına zarar veren, hastalık yayan böcekler, bitki patojenleri, yabani otlar, yumuşakçalar, kuşlar, memeliler, balıklar, solucanlar, ve mikroplar olabilir. Her ne kadar pestisitlerin kullanılmasının bazı yararları olsa da insanlar ve diğer hayvanlar için potensiyel toksisiteleri nedeniyle bazı sorunlarda yaratabilir.
Etki Mekanizması
Sistemik bir pestisitin mekanizması şu şekildedir: Pestisit bitki tarafından emildikten sonra bitki içinde yukarı (ksilem boyunca)ve dışarı hareket eder. Bu hareketin sonucu olarak bitki için sağlanan fayda artar. Buradan itibaren pestisit artık insektisit olarak adlandırılabilir. bu sistemik insektisit polan ve nektar ile etkisini gösterir. Etki gösterebilmesi, zararlı böceği öldürebilmesi için pollinatörlere ihtiyaç duyar.
Pestisitlerin Hayvanlar ve İnsanlar Üzerine Olumsuz Etkileri
Bir pestisid kimyasal bir madde ya da virüs veya bakteri gibi biyolojik bir ajan olabilir. Kimyasal pestisitlerin çoğu hedef organizmaya seçkin etkinlik gösteremedikleri için hedef organizma dışındaki organizmalarda da çeşitli hastalıklara yol açar hatta öldürücü olabilirler.
Birçok pestisit insanlar için de zararlıdır. Kullanıldıkları canlıların yiyecek şeklinde insanlar tarafından kullanılmaları sonucunda insanlarda yaygın hastalıklara ve istenmeyen sıkıntılı durumlara sebep olurlar. Kimyasal pestisitlerin ve etken maddelerinin akut toksik etkileri vardır.
Karbamatlar, organofosfatlar ve klorlanmış hidrokarbonları içeren bir çok pestisit genetoksik etkiye sahiptir. Tarım ile uğraşan ve pestisite maruz kalan insanlarda yapılan çalışmalarda bu bireylerde yapısal ve sayısal kromozom anomalileri ile kardeş kromatid değişiminde artmalar gözlenmiştir.
Pestisitlerin kronik etkisine maruz kalan tarım işçilerinde birçok genetik hasarın yanı sıra karaciğer, böbrek ve kaslarda bozukluklar görülmüştür. Pestisit’in canlılar üzerindeki etkisi fetal yaşamdan (doğmamış çocuk) itibaren başlamaktadır. Bu ilaçlar plasentadanfetüse geçmekte ve bunu sonucu olarak düşükler, hiperpigmente ve hiperkeratatik çocuk doğumları görülmektedir. Yapılan hayvan deneylerinde ise radyoaktif olarak işaretlenip anneye verilen pestisitin 5 saat sonra plasentadan fetüse geçtiği ve fetüsün göz, sinir sistemi ve karaciğerine yerleştiği gözlenmiştir.
Organofosfatlı ve karbamatlı insektisitler ise etkilerini doğrudan doğruya periferal ve merkezi sinir sistemi üzerinde göstererek canlı yaşamını tehdit etmektedir.
Birçok pestisit insana, hayvanlara ve çevreye verdiği zarar vermektedir. Bununla ilgili ilk çalışmalar 70’li yılların başında, UNEP Stokholm İnsan Çevresi Konvansiyonu’nu hazırlayan süreçte göstermişlerdir. 30 yıl sonra ABD, Avustralya, Kanada, Japonya ve Yeni Zellanda, uluslararası baskılara boyun eğerek küresel anlaşma taslağının oluşturulmasına karar vermişlerdir.
Bu çalışmalar kapsamında KOK (Kalıcı Organik Kirleticileri) olarak adlandırılan içlerinde tarımda da kullanımı yaygın olan birçok kimyasal ürün bazı özel durumlar hariç yasaklanmış ve KOK özelliği taşıyan yeni kimyasallarında üretilmesi yasaklanmıştır. Bu anlaşma kapsamında; aldrin, endrin, toksafen, klordan, dieldrin, heptakol, mireks, DDT ve endüstriyel kimyasallar olan heksaklorobenzen ve PCB’ler yasaklanmış ve stokları takip altına alınmıştır.
Tarım ilaçlarının kan hücreleri üzerine de olumsuz etkileri vardır. Organofosforlu insektisitler eritrositlerin (kırmızı kan hücreleri) membran özelliklerini değiştirerek eritrosit fonksiyonun engellemektedir. Diğer bazı pestisitler de eritrositlerin boyutlarının ve yüzey şekillerinin bozulmasına ve eritrosit antioksidan sistem enzimlerinin aktivitelerinin değişmesine sebep olmaktadır. Pestisitlerin en önemli etkilerinden biri de asetilkolinesteraz enzimini inhibe etmeleridir. Bu durumda alt beyin kökünde solunum kontrol merkezlerinin baskılanması ile canlı ölüme gider. Yine pestisitlerde yapılan bir araştırmada pestisitlerin TCA enzimlerinin (malat dehidrojenaz, süksinat dehidrojenaz) inhibe olmasına sebep olduğu bulunmuştur.
Pestisit Çeşitleri
İnsektisit: Böcek, haşerelere karşı kullanılan ilaçlardır.
Fungusit: Funguslara (Mantar) karşı kullanılan ilaçlardır.
Herbisit: Yabancı otlara karşı kullanılan ilaçlardır.
Mollusit: Yumuşakçalara karşı kullanılan ilaçlardır.
Rodentisit: Kemirgenlere karşı kullanılan ilaçlardır.
Nematisit: Yuvarlak solucanlara karşı kullanılan ilaçlardır.
Akarisit: Akarlara karşı kullanılan ilaçlardır.
Kanser 30 yaşın altında hızla artıyor! Neden acaba?
http://www.gidahareketi.org/Tarim-Urunlerindeki-Olumcul-Pestisitler-327-haberi.aspx
izzeterisen
27-06-2009, 23:03
Sağlığa zararlı olduğu için yıllardır eleştirilen bazı ziraî ilaçlara nihayet yasak geldi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, taze meyve sebzede kalıntı sorununa yol açan 135 farklı tarım ilacının 75’ini yasakladı. Söz konusu ilaçların üretim ve ithalatı, 1 Ocak 2009’dan itibaren durduruldu.
Sn oğuz alper ben bu ilaçların bir listesini hala bulamadım. Yardımcı olur musun.
Oğuz Alper
27-06-2009, 23:09
Sn.İzzeterisen ;
****** etken maddelerini bildiren listeyi ekliyorum . Bu listeye bağlı 900 ilaç bulunuyor.
Bakanlık tarafından üretimi ve ithalatı yasaklanan ilaç aktif maddeleri arasında, ``Alachlor, Ofurace, Difenzoquat, Aldicarb, Oxine-copper, Dimethipin, Endosulfan, Oxycarboxin, Endothal, Fentin hydroxide, Phenthoate, EPTC (ethyl dipropylthiocarbamate), Monolinuron, Primisulfuron, Ethirimol, Permethrin, Quizalofop, Fenpiclonil, Pyrazophos, Resmethrin, Simazine, Sethoxydim, Fluazifop, Vinclozolin, TCMTB, Flubenzimine, 1,3-Dichloropropene, Thiazafluron, Methoprene, Bromacil, Norflurazon`` bulunuyor.
TİSİT Derneği Başkanı Harun Kipge, yaptığı değerlendirmede, bakanlığın AB`ye uyum amacıyla getirdiği üretim ve ithalat yasağından en fazla yerli üreticilerin etkileneceğini söyledi. Bakanlığın yasakladığı 74 ve yasaklama yönünde incelemelerini sürdürdüğü 55 aktif maddeye dayalı 900 ruhsatlı ürünün bulunduğunu belirten Kipge, bu ruhsatların 800`ünün yerli ilaç üreticilerine ait olduğunu bildirdi. Türkiye`nin, tarımsal ilaç üretiminde kullandığı aktif maddelerin yüzde 90`ından fazlasının ithal edildiğini, yani aktif madde açısından dışa bağımlı olduklarını anlatan Kipge, yerli firmaların bu aktif maddeleri alarak jenerik ilaç ürettiğini kaydetti.
AB`ye uyum amacıyla yasaklanan bu aktif maddelerin büyük bölümünün halen ABD dahil gelişmiş ülkelerde kullanıldığını belirten Kipge, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nın yasaklama kararı alırken sektör ile görüş alışverişi yaptığını, ancak, sektörün ``ülke çıkarlarını dikkate alarak, fedakarlıkta bulunduğunu ve yasak kararına olumlu görüş bildirdiğini`` söyledi
AB`nin aktif maddelere ilişkin yasak listesini düzenlerken, firmalardan ``aktif maddelerin insan ve çevre sağlığına etkileri``ni içeren bazı belgeler istediğini, firmaların da özellikle 20-30 yıl önce piyasaya sundukları, daha sonra da alternatifini geliştirdikleri ilaçlar konusunda, ticari kaygılarla bu belgeleri sunmadığını, takibini yapmadığını anlatan Kipge, dolayısıyla bu maddelerin, insan ve çevre sağlığına olumsuz bir etkisi olmasa bile, istenilen belgeler sunulmadığı için yasak kapsamına alındığını kaydetti.
AB`nin, şimdiye kadar 135 aktif maddeyi yasak kapsamına aldığını belirten Harun Kipge, şu bilgiyi verdi:
``Yasak kapsamına alınan aktif maddelerin yüzde 90`ı, firmaların 30-40 yıl önce ürettiği, yeterince ticari kar elde ettiği, artık diğer ülkelerde jenerik ilaçları üretilen aktif maddeler. Firmalar, AB`nin istediği belgeleri sağlamanın maliyetinin 5-10 milyon avro olduğunu söylüyor. Yeterince ticari kar elde edilen bu aktif maddeler yerine yeni geliştirilen alternatif maddeleri daha çok satabilmek için eski ürünleri takip etmiyor. Belge vermeyince AB bunları, çevre ve insan sağlığına zararlı olmasa bile yasak kapsamına alıyor. Zaten AB`nin yasak listesi kesin değil. Firma daha sonra bu belgeleri sununca, o etken madde yasak listesinden çıkıyor. Söz gelimi, AB`nin yasak listesi yayımlandıktan sonra, listede bulunan 4 ürüne ilişkin gerekli belgeler sunuldu ve AB bunları görüşmeye, değerlendirmeye başladı. yani yasak listedeki aktif maddeler insan ve çevre sağlığı açısından kesinlikle zararlı diye bir şey yok. Firmaların takibi ile de ilgili..``
AB`nin yasaklama kararında, firmaların ticari kaygılarının ne derece etkili olduğu konusunda bir örnek veren Kipge, bir firmanın alternatif ilaç geliştirdiği için daha önce ürettiği kimyasalı takip etmeyerek yasak listesine aldırdığını anlattı.
İngiltere`de buğday hastalıklarında kullanılan ve AB`nin yasakladığı bir aktif maddenin de yine İngiltere Sağlık Bakanlığı tarafından insanlarda hastalık tedavisi amacıyla ruhsatlandırıldığına işaret ederek, yasaklama kararında ``insan ve çevre sağlığına etkisinin`` tek etken olmadığını vurguladı.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nın yasak listesine aldığı aktif maddeler arasında bulunan ``1,3-Dichloropropene`in, özellikle seralarda nematodlara karşı kullanılan çok önemli bir ürün olduğunu ve tarımsal üretimin devamı açısından kullanımının zorunlu olduğunu vurgulayan Kipge, AB`nin bu ürünü, tekrar değerlendirme listesine aldığını, ancak bakanlığın yine de yasakladığını söyledi.
http://www.haberortak.com/Haber/Cevre/09012009/Tarim-ilaci-aktif-maddelerine-yasak.php
Oğuz Alper
27-06-2009, 23:15
TİSİT Derneği Başkanı Harun Kipge yaptığı açıklama çok ilginç . Vay Halimize !!!
izzeterisen
27-06-2009, 23:23
Tamamı yok mu acaba?
Oğuz Alper
27-06-2009, 23:25
Genel liste yayınlanmadı. Etken maddeleri yayınlandığı için tam listeyi bulamıyoruz.
Oğuz Alper
30-06-2009, 21:46
Tarım ilaçları reçete ile satılmalı'
Antakya Tarım Platformu Başkanı İrfan Hatipoğlu, tarım ve hayvan sağlığı ilaçlarının mutlaka reçeteli satılması gerektiğini söyledi.
ANTAKYA - Reçete ile ilaç satışından rahatsız olanların kaygılarının ekonomik nedenlerden kaynaklandığını belirten Tarım Platformu Başkanı Hatipoğlu, reçetesiz ilaç satışlarının Türkiye`deki toprakların ve hayvanların zehir deposu olmasına neden olduğunu kaydetti
Tarım topraklarının ağır metallerle ve tarım kimyasallarıyla verimsiz hale getirildiğini vurgulayan Hatipoğlu, denetimsiz kullanılan tarım ilaçlarının yalnızca toprağı zehirlemekle kalmadığını, aynı zamanda akarsularla göllere, denizlere ulaşarak deniz canlılarının da ölmesine neden olduğunu ifade etti. Hayvan sağlığında kullanılan antibiyotiklerin de serbestçe satılmasının hayvanları antibiyotik deposu haline getirdiğine dikkat çeken Hatipoğlu, `Bu durum, antibiyotik deposu olan et ve sütleri tüketen insanlarımızın sağlığını olumsuz etkilemektedir. Hayvan sağlığı ilaçları da izlemeye alınmalıdır. Reçetesiz satışa izin verilmemelidir` dedi. Tarım Bakanlığı`nın bu konudaki uygulamalarını desteklediklerini vurgulayan Hatipoğlu, çiftçiler ile tarım ilacı satıcılarının da bu uygulamaya alışmak zorunda olduklarını belirtti.
Reçetesiz ilaç satışını hiçbir ziraat mühendisi ve veteriner hekimin savunamayacağını anlatan Hatipoğlu, reçetesiz ilaç satışını savunmanın ülke tarımına ve halk sağlığına ihanet olduğunu belirtti.
http://www.roa-turkey.com/Gazete%20ROA.html
Sergüzen
25-07-2009, 14:16
Genel liste yayınlanmadı. Etken maddeleri yayınlandığı için tam listeyi bulamıyoruz.
Bu liste yardımcı olur mu?
Evlerde ve küçük bahçelerde(Hobi bahçeleri) kullanılabilir.
Handelsbezeichnung Wirkstoff Wirkungsbereich in Haus und
Kleingarten zulässig
Ticari İsmi Etken Madde Kullanım Alanı
2,4-D Berghoff 2,4-D Herbizid
Aagrano GW Imazalil Fungizid
Aagrano UW Carbendazim + Imazalil Fungizid
Aatiram 65 Thiram Fungizid
ABSOLUTE M Diflufenican + Flupyrsulfuron Herbizid
Acanto Picoxystrobin Fungizid
ACANTO Prima Cyprodinil + Picoxystrobin Fungizid
ACCENT Nicosulfuron Herbizid
Achat Propiconazol Fungizid
Aco.sol PY-Z Pyrethrine Insektizid
Acrobat Plus WG Mancozeb + Dimethomorph Fungizid
ACTARA Thiamethoxam Insektizid
Actellic 50 Pirimiphos-methyl Insektizid
Activus Pendimethalin Herbizid
AGENT Propiconazol + Fenpropidin Fungizid
AGIL-S Propaquizafop Herbizid
Agrimek Abamectin Akarizid, Insektizid
Agroxone MCPA Herbizid
Aktuan Dithianon + Cymoxanil Fungizid
Aktuan Gold Dithianon + Dimethomorph Fungizid
Aliette WG Fosetyl Fungizid ja
Alister Diflufenican + Iodosulfuron + Mesosulfuron Herbizid
Allflor Unkrautvernichter mit Rasendünger 2,4-D + Dicamba Dünger, Herbizid ja
Allflor-Schneckenfrei Metaldehyd Molluskizid ja
Alto 240 EC Cyproconazol Fungizid
Alverde Metaflumizone Insektizid
Amario MCPA + Clopyralid + Fluroxypyr Herbizid
Amistar Azoxystrobin Fungizid
AMISTAR Opti Chlorthalonil + Azoxystrobin Fungizid
Aniten Super Ioxynil + Mecoprop-P Herbizid
Mittel-Liste Suche Seite 1 von 37 Seiten Anzahl Mittel: 1090
Sergüzen
25-07-2009, 14:18
Listenin tamamı 37 sayfa.
Oğuz Alper
25-07-2009, 14:22
Sn.Sergüzen ; Liste için teşekkürler.
Şu cümlenizi açıklarsanız sevinirim .(Evlerde ve küçük bahçelerde(Hobi bahçeleri) kullanılabilir.) Saygılar
Sergüzen
25-07-2009, 14:23
devamı
https://portal.bvl.bund.de/psm/jsp/ListeMain.jsp?page=1&ts=1248522971058
Sergüzen
25-07-2009, 14:31
Almanyada bazı ilaçların ev bahçelerinde kullanılması sakıncalı görülüyor, fakat bu ilaçlar tarlalarda kullanılabiliyor.
Ana metinde her ilaç hakkında geniş almanca bilgi var.
Oğuz Alper
25-07-2009, 14:33
Liste için tekrar teşekkürler. Sevgiler
İnternet üzerinden aldığım tropik bitki tohumlarını çimlendirirken, çimlenme oranını arttırmak için kullanmak üzere bir ilaç aldım. Karaköy'deki tarım ilacı satan eczanelerden birine sorduğumda bu iş için Naftocine adlı bir ilaç önerildi. İlacın üzerinde "Bitki gelişim düzenleyicisi (stimulant) sulu solüsyon" yazıyor. İçerik listesinde yazanlar ise şöyle:
Litrede 1 gram Sodium 5-nitrogualacolate
Litrede 2 gram Sodium ortho-nitrophenolate
Litrede 3 gram Sodium para-nitrophenolate
Litrede 25 gram Sodium -1-napthalenacetate
Tohumdan itibaren bitkinin gelişiminin her aşamasında kullanılabiliyormuş. Ancak sanırım zehirli bir madde. Böyle bir ilaç hakkında bilgi sahibi olan var mı? Sizce kullanımında sakıncalar olabilir mi?
Noni tohumlarını (ve diğer tohumları) çimlendirirken kullanmak için uygun bir ilaç arıyorum.
arkadaşlar ben tarım ilaçları satan ziraat muhendisiyim
zaten bu ilaçları satma yetkisi sadece ziraat muhendislerinde
elbette kimyasallar zararlıdır ama bunuda bilmek lazım ki onlar olmasa hiç bir çiftçi ürün alamaz
ben herzaman müşterilerime şu örneği verim ekmek bıçağı çok faydalı bir aletir ama onu insan öldürmede kullanırsanız dünyanın en zararlı aleti olur biz ilaçları biliçli kullandırmaya çalışıyoruz ayrıca çok ilaç kullanımı çiftçi hiç bir faydası yoktur
onun için sebzelerinizi nol suyla yıkadıktan sonra afiyetle yiye bilirsiniz paronaya kapılmanıza gerek yok
birbay arkadaşımızın mide bulantısına gelince bence o ilaçtan değil köpürtüğü madedendir
Sn Oğuz Alper ,
Önceki mesajlarınızda yazdıklarınıza bir birey olarak katılmak mümkün olsa da bir mühendis ya da ihracat işinde çalışan bir mühendis olarak katılmak ne yazık ki mümkün değil. Google'dan yaptığınız kimyasal harici tüm mücadele yöntemleri Türkiye'de uygulanamıyorsa biliniz ki bu adaptasyon sorunu ile alakalıdır. Bizim enstitülerimiz , bizim Tarım il müdürlüklerimiz veya laboratuarlarımız işlerini ciddi olarak yapan kurumlardır. Sizin google da bulamayacağınız binlerce uygulama denenmiş olabilir Türkiye'de ancak başarı sağlanıp sağlanmadığını ancak uygulaması devam eden mücadelelerde görebiliriz.
Ayrıca size ufak bir hatırlatma yapayım. Her yıl ürünlerimiz yurtdışında reddediliyor. Bunların altında sadece ilaç kalıntısı yattığını düşünüyorsanız olayı çok ama çok basit tarif ediyorsunuz. Avrupa ya da diğer ülkelere yapılan ihracatta her partiden alınan numuneler analiz ettirilir ve sonuçları ihracatcıya bildirilir. Bunu düzenli olarak ihrcatcı kendisi de yapar. Kaldı ki ihracatcı firma GLOBALGAP sistemine dahil edip kendi kontrolünde bulundurduğu üreticilerin ya da bölgelerin dışında zaten ürün almaz. Eğer ürün azlığı nedeniyle bunların dışında ürün alımı söz konusu olacaksa bu analizler daha sık hale getirilir. Bir nevi risk analizi gibi düşünün. Hiç bilmediğiniz bir bölgede 10 analiz yapılıyorsa senelerdir kontrolü sizde olan bahçelerde belki de hiç analiz yapılmıyor.
Ayrıca bir konuda gerçekten yanlış anlaşılma söz konusu sanırım. Kimyasallar doğru zamanda kullanılıp , doru dozda uygulanıp , doğru zamanda hasat edilmesi durumunda 0 kalıntı ile meyve sebze üretilmektedir. Pazarlarda yediğiniz çoğu ürünler ihracat fazlası ya da ihracat kalitesinde olmayan 2.sınıf ürünlerdir. bunlarda bir nevi ihracata yönelik kontrollerle üretilmiş ancak sadece üzerinde yağmur sonucu çatlak , dal sürtmesi vb zararlar olduğu için iç piyasaya sürülmüş ürünlerdir. Eğer illa ki yediklerinizin detayını bilmek istiyorsanız piyasadaki tüm süpermarketler üretici bazında izlenebilirlik sistemine sahiptir. Migros,Metro, Kipa gibi marketlerden aldığınız domatesi hangi serada üretilip hangi ilaçların ne zaman kullanıldığı gibi bilgilere rahatlıkla ulaşabilirsiniz. google da bence bunları da araştırmalısınız.
Ülkemizin üreticisi 20 yıl öncesindeki gibi gözünü kapatıp ilaç atan bir yapıya sahip değil. Devlet kuruluşları sistemi koyar , ihracatcı firmalar bu sistemi yaşatırlar. Biz her yıl üretici eğitimleri düzenleyip Türkiye'nin 4 bir yanında binlerce kilometre yol yapıp üreticilerin o yıl ki kalıntı limitlerine uygun ve insan sağlığına zararlı olmayan ilaçları kullanmaları konusunda bilgilendiriyoruz. Ama tabi ki 100 üreticiden 5 i hala daha kendi bildiğini okur ona yapacak birşey yok. Ancak %5-10 larda gezen bir oranı genele vurup bu şekilde ağır eleştiriyi ne üreticimiz ne ihracatcımız ne de kurum ve kuruluşlar hakediyor.
Ülkemizde her sektörde oldğu gibi yaş meyve sebze sektöründe yüz karası sayılabilecek firmalar olmuştur olacaktır. Ancak bunlar asla sektörü temsil edemez. İyiden misal kötüden emsal olmaz diyelim.
Biraz daha ılımlı düşünürseniz çok daha bilgilendirici ve yapıcı şekilde bu konu başlığı tartışılabilir.
Tarım bakanlığı ocak ve ağustos olmak üzere yasaklanan ürünler ile ilgili 2 ayrı liste yayınlamıştır. KKGM sitesinden listelere ulaşabilirsiniz.
Oğuz Alper
25-07-2009, 18:55
Sn.Hizals ;
Çeşitli marketler zincirlerine bende üretici olarak ürün teslim etmekteyim. Prosedürlerin nasıl işlediğini gayet iyi biliyorum. Diğer ihraacat firmalarına da satış yapmaktayım.
İlaç atılmamış bölümden numunelerin götürüldüğünü ve talep edildiğine bizzat şahit olmuş bir kişiyim.
Bu yüzden hassasiyetimi daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum.Normal de bu numunelerin seradan hasat yapılmadan önce Tarım Bakanlığının görevlileri tarafından seranın farklı bölgelerinden örnekler alıp götürmeleri gerekir.
Ben bunun böyle yapılmadığına ve ihracat firması tarafından kendi ofisinde görevlilere teslim edildiğini de gören ve bilen olarak hassasiyetim tüm bu sebeblerden dolayıdır.
Tüm marketler veya ihracatçılar bunu yapıyor anlamında sakın algılanmasın bu söylediklerim.
Kimyasal ilaçların kabul edilebilirlik ppm oranları yani resudi oranlarını sizde biliyorsunuzdur.
Üretici sistemik ilaçları kullanırken hastalığın devam etmesi sebebiyeti ile dozajları aşmak durumunda kaldığını bunun sonucunda da kalıntı problemleri doğmaktadır.
Bazı üreticilerinde ilaçların hasat süresine dikkate almadan topladıkları da ayrı bir gerçektir.Yine bunun sonucunda kalıntı problemleri doğmaktadır.
Yurt dışına gönderilen a kalite sebze ve meyve ilaç kalıntısından yakalandığında imha edilmesi gerekirken neden yurt içine nasıl ve hangi yöntemlerle geri çevrildiğini de ayrıca merak ediyorum.
Bu geri çevrilen tırların içerisindeki kalıntılı ürünleri bizlere yediriyorlar. Yoksa pazarlarda tüketilen 2.sınıf meyve ve sebzeden bahsetmiyorum.
Başka bir diğer sorun Domatese ruhsatlı kimyasal ilacın biberde ruhsatı olmaması ve yurt dışında özellikle Rusya da Analiz raporunda tesbit edilmesi ve bunun gibi bir sürü örnekler.
Acaba bir tüketici sizin bahsettiğiniz izlenilebilir seralarda üretilmiş domatesi , salatalığı ( özellikle salatalık ) veya diğer ürünleri marketten noter eşliğinde alıp paketlenip mühürlendikten sonra akredite olmuş bir labaratuvarda kalıntı raporu tahliline soktuğunda neler olabilir ne sonuçlar çıkabilir ben çok merak ediyorum. İşlerimin yoğunluğu azaldığında tüketici olarak bunu yapmayı da düşünüyorum.
Umarım kendimi size ve bu konu başlığını takip eden kişilere biraz daha ifade edebilmişimdir.
Sevgiler
Sergüzen
25-07-2009, 19:23
48 numaralı mesajda verdiğim sitede ilaçlar ve kalıntı miktarları , üretici ve tüketici için gerekli olan birçok bilgiler mevcut. Kanunlar, yönetmelikler, sınır değerleri vs.. Yurt dışına ihracat yapan üreticilerimizin işine yarayabilir.
Hassasiyetiniz öyle bir noktaya gelmiş ki bardağın sürekli boş tarafına bakmaya başlamışsınız. Üretici olduğunuzu bilmiyordum bu mesajınızda öğrenmiş oldum. Bir üretici olarak bu işin içinde bir insan olarak bunları söylemeniz daha da üzdü beni.
Öncelikle her ürünün raf ömrü bulunur ve bu raf ömrü sınırları içinde ihracat gerçekleşir. Örneğin hasat edilen bir ürün ersi gün üretime alınıp paketlenip aynı gün hasat edilirse kiraz için konuşursak yaklaşık 21 gün sürede tüketilmiş olması gerekir.(soğuk zincir koşullarında hasat edildiği formunu koruyarak) 4-5 günlük yol sonrası indirilen ürün 1-2 gün marketlere dağılması sürer ve 1 haftada reyonlara ulaşır. Yani ürünün satılıp tüketilmesi için 2 haftalık süre kalır. bu en hızlı ihracat koşulları için geçerlidir. Diyelim ki analizler sonucu çok tehlikeli değerlerde kalıntı tespit ve parti reddedildi. İnceleme raporu tamamlanana kadar ekspertiz yapılması, tüm izlenebilirlik kayıtlarının gözden geçirilmesi ve karşılıklı mutabakat sağlanmadan o parti hiçbir şekilde bulunduğu yerden oynatılamaz. Çünkü her yerde olduğu gibi Avrupa'da da uyanık ithalatçılar sırf Türk ürününü baltalamak için sahte raporlar düzenleyip sanki üründe kalıntı varmış gibi ya da reklamasyon yedirip fiyatını düşürmek için çürük çarık çatlak ürün gelmiş gibi senaryo üretirler. Bunu en iyi Rusya yapıyor o da hem siyasi hem ticari sebeplerdendir.
Rusya bizim ürünlerimizde Avrupa MRL değerlerinin 10 da biri kalıntı çıktığında partiyi ve ihracatı durdururken aynı Rusya Azerbaycan'dan aldığı meyvelerde kurt değil köpek çıksa kabul ediyor. Nedeni ise çok basit petrol ve gaz alışverişi :)
Ruhsatsız ilaç kullanımı üreticilerin kabahati değil tamamen ilaç bayin düzensizliğindendir. İlaç bayilikruhsatının kiralanması sonucu dükkanı açan veya dükkanın başında duran mühendis olmayan , bitki koruma hakkında sadece ilaç firmalarının satış marjlarını dikkate alarak satış yapan kişiler bu işi körüklemektedir. (bilinçli yapanları tenzih ederim)
İzlenebilirlik konusunda noteri yanına alıp bunu ispat etmiyor oluşu tüketicinin insiyatifinde olan bir durumdur. Şikayet eden birisi bunu yapıp ispat ederse sistemin eksikliklerini giderecek önlemler ortaya çıkabilir. Ancak ben süpermarketlerden alınan ürünlerde ilaç kalıntısı çıkacağını düşünmüyorum. Çünkü hiçbir büyük market zinciri kalıntı olan bir ürünü bünyesine katacak kadar amatör mal kabul sistemine sahip değildir. İhracatcılar ya da marketlere ürün yapan kuruluşların denetimlerinde (ciddi olanlardan bahsetmekteyim) ne gibi zorunlulukları yerine getirmesi gerektiği ile ilgili detayları standartların içinde görebilirsiniz.
Ancak insanoğlunun doğasında var , ne olursa olsun en iyisi kendi yaptığıdır.
Oğuz Alper
25-07-2009, 22:09
Sn.Hizals ;
Öncelikle konu başlığının hareketlenmesine inanılmaz seviniyorum ve mutlu oluyorum. Umarım bu konu başlığı diğer konu başlıkları gibi aktifliğini devam ettirir.
Uzun zamandan beri hiç kimse bir yorumda bulunmuyordu. Sizinle burada sohbet etmenin ayrıca keyif vereceğini düşünüyorum.
Örtü altı yetiştiricilikte yetiştirilen meyve ve sebzelerden bahsediyorum. Kiraz bu konulara çok çok uzak kalır yetiştiriciliği ve kullanılan ilaç dozajları ile .
Bunun en güzel örneği ise yayla bölgesinde açık alanda yetiştirilen domates,salatalık ile örtü altında yetiştirilen domates ,salatalık aralarındaki ilaç kullanım dozajlarını , periyotları ile farklarını anlayabilirsiniz.
İsterseniz mal kabul aşamasına ve satışı aşamalarına kadar en ince ayrıntıları ile bilgilerimi aktarabilirim.
Antalya Toptancı Halinde Büyük marketler zincirinin ve Altınova Bölgesinde Büyük marketler zincirlerinin nasıl mal kabulu yaptıklarını bir sabah incelerseniz ne söylemek istediğimi daha iyi anlayacağınızı sanıyorum.
Bardağın boşu , dolusu değil söylemek istediklerim tamamen Türkiyenin gerçekleri !!!
Toplam sezon da 350 ton bir büyük market zinciri ve 475 ton 2.büyük market zincirine mal teslim etmekte olan ve 2 günde 1 mal teslimatına giden bir üretici olarak bunu her zaman yaşıyorum. Gördüklerim karşısında hayretler içerisindeyim.
Gönlüm isterki sizin dedikleriniz gibi işlerini herkes düzgün ve kaidelere uyarak yapmış olsa ama ne yazıkki değil. İşlerin bu şekilde yürümesi İnsan Sağlığı ile doğrudan bağlantılı olduğu içinde ayrıca hassasım.
Kendi kafasına göre mal kabul yapan bir çalışan ya da birim görüyorsanız bunu sistemi ve firma kalitesini bozduğundan dolayı anında şikayet etmelisiniz. Hele bir üretici olarak bu çok daha etkili olacaktır.
Oğuz Alper
27-07-2009, 10:12
Kesinlikle haklısınız.Herkes ( Zırai danışmanlar , üreticiler , hal komisyoncuları , marketeler ve ihraacatçılar ile tüketiciler )üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğinde bu sorunların aşılabileceği kanaatindeyim. Sevgiler
Ne zaman kafasına göre etiket yönetmeliğine aykırı bir ilaç satmaya çalışan bir bayi görürseniz , ne zaman güncel izin verilen ilaçları tavsiye eden bir danışman görürseniz , ne zaman ilacını gereğinden fazla kullanıp bekleme süresinden önce hasat eden bir üretici görürseniz , ne zaman çürük çarık bakmadan ilaç ya da başka detaylar sormadan 1 liralık malı 1.5 liradan alan bir ihracatcı görürseniz , ne zaman rutine bağlanmış ve sadece imza atıp detaya inmeyen bir laboratuar görürseniz ;
Lütfen ama lütfen kanıtlarınızı toplayın ya da kanıt toplayabilecek mekanlara şikayet veya bildirimlerinizi derhal yapın. Ülkemizde yukarıda saydıklarımın tamamı ile ilgili çok ağır cezai yaptırımlar bulunmaktadır. Şikayet olmadığı sürece ortaya çıkmayan birçok konu vardır.
En basit örneği 5179 sayılı kanun gereği bahçesinden bakanlık görevlilerince numunesi alınan üreticinin ürününde kalıntı çıkması durumunda(yasaklı ilaçlar ile ilgili) bahçe/sera ya da tarlasına komple el koyulur ürün imha edilir 24 milyara kadar para ve 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılır.
Üretici için bu denli ağır olan cezalar ihracatcılar ve satıcılar için çok daha ağır durumdadır. bilinçli olduğumuzu her alanda ispat edersek hiçbir alanda sorun yaşamayız.
Oğuz Alper
27-07-2009, 10:42
Sn.Hizals ; Konunun hassasiyetine ve kanuni yaptırımlarının da herkes tarafından anlayabileceği şekilde dile getirdiğiniz için çok ama çok teşekkür ederim. Sevgiler
Oğuz Alper
27-07-2009, 10:44
Sn.Hizals ; Bu yaptırımlar zırai danışmanlar için de geçerlimidir?
Sn Alper,
Zirai Danışmanlar'ın yetkileri tebliğler ve yönetmeliklerde belirtilmiştir. Sizlere domateste ruhsatlı bir ilacı salatalıkta kullanmayı öneriyorsa bu işte bir terslik var demektir. Ancak istisnai durumlar şu şekilde olabilir. Örneğin iki ya da daha fazla ilacın karıştırılıp kullanılması (etki arttırıcı ve etkinliği ispatlanmış) farklı bir durumdur. Bu bahsettiğim tüm konularda herkes görevini yapmalıdır. Özellikle zirai danışmanlar (hele hele tarım il md lükleri tarafından görevlendirilmiş olanlar) kesinlikle yönetmeliklere göre görevlerini yerine getirmekle yükümlüdürler.
Oğuz Alper
27-07-2009, 10:49
Peki yerine getirmeyenler için para ve hapis cezası bulunmaktamıdır?
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/27149.html
başlangıç olarak bu yönetmeliği inceleyebilirsiniz.
Oğuz Alper
27-07-2009, 10:56
Çok teşekkür ederim.Saygılar
Oğuz Alper
28-07-2009, 21:31
Zirai ilaç kalıntısında yanlış beyan ceza getirdi
Antalya Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (AYMSİB) Başkanı Mustafa Satıcı, Rusya`ya yapılan yaş sebze ve meyve ihracatında, üreticinin ürünlerinde kullandığı zirai ilaç konusunda yanlış beyanda bulunması nedeniyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından ihracatçılara 1,3 milyon TL ceza verildiğini bildirdi.
AYMSİB Başkanı Mustafa Satıcı AA muhabirine yaptığı açıklamada, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nın Rusya`ya yapılan yaş meyve sebze ihracatında, ürünlerde zirai ilaç kalıntısı bulunup bulunmadığı ve hangi zirai ilaçların kullanıldığını belirlemek amacıyla ``Form-1 Belgesi`` düzenlendiğini, bu formun ihracatçılar tarafından diğer belgelerle birlikte Rus yetkililere verildiğini belirtti. Satıcı, şöyle konuştu:
``Rusya`ya yapılan ihracatta, yaş meyve sebze ürünlerinde ortaya çıkan zirai ilaç kalıntısı ve kalite bozukluğundan ihracatçı sorumlu tutuluyor. Son dönemde Rusya ile yaşanan yaş meyve ve sebze ihracatında sorunlar yaşandı. Bu sorunu aşmak için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Form-1 Belgesi zorunluluğunu getirdi. Bu belgede üreticinin beyanı esas alınıyor. Üretici, üretim aşamasında ürünlere hangi ilacı kullandığını beyan ediyor. İhraç edilen üründe yapılan analizlerde farklı sonuçlar ortaya çıkarsa, ihracatçıya, üreticinin yanlış beyanı nedeniyle para cezası veriliyor.``
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından Antalya`daki 160 ihracatçıya, üreticinin yanlış beyanından dolayı 1,3 milyon TL ceza verildiğini anlatan Satıcı, şöyle devam etti:
``İhracatçılar tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`na verilen Form-1 belgesinde üreticinin, sebzede hangi tür zirai ilaç kullandığı, üründe kalıntı bulunup bulunmadığı konusundaki yanlış beyanı nedeniyle 160 ihracatçıya 1,3 milyon TL ceza verildi. İhracatçı, yapmadığı üretimden ve yanlış beyandan dolayı savcılığı sevk ediliyor.
Ayrıca 5 bin TL idari ceza veriliyor. Bu haksız uygulama. Bugüne kadar 15 ihracatçı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Bu uygulama üretici açısından caydırıcı değil. İnsan sağlığına zarar veren üretici cezalandırılmak isteniyor ama uygulama yanlış. Üreticiye yaptırım yok, ama ihracatçıya ceza var.
Üreticinin yanlış beyanda bulunması nedeniyle ihracatçılara ağır para cezaları veriliyor. Bugüne kadar hakkında suç duyurusunda bulunulan üretici olduğunu duymadım.``
kaynak: http://www.tumgazeteler.com/?a=4723270
Neslihan11
09-10-2009, 07:14
Merhabalar benim sorunum şu;güllerimizde hastalık ve yaprak biti olduğundan insektisit ve fungisiti karşıtırp öle atmamızı tavsiye ettiler bizde attık yanlız biraz fazla dozda attığımız için güllerin yapraklarında sararmalar meydana geldi onları kurtarmak için ne yapabiliriz.
miralay1
13-08-2010, 23:25
Sayın Ağaçlar.net üyeleri.
Zirai ilaçların kullanımı konusunda inanın siz tüketicilerin yapacağı hiç bir şey yok.( Tabi meyve ve sebze yi pazardan alıyorsanız). Bu çok geniş bir konu. İnsan sağlığı için çok tehlikeli olan ve bilhassa böçekler için kullanılan çok zehirli ilaçları isteyen herkez ilaç bayilerinden alabiliyor. İlaçlama yaparken dozu nu dahi ayarlayamayan kişiler, maallesef ilaçlama ile hasat arasında geçmesi gereken süreyide göz ardı edebiliyor.
Temennimiz. Yakında gerçekleşmesini dilediğimiz olay. Yani zirai ilaçların reçete ile satılması. Ve Çiftçi Kayıt Sistemindeki ekilişleri baz alarak verilen ilaçların çiftçi defterine işlenmesi. Şu anda Hangi çiftçinin ne kadar arazi işlediği, hanği mahsulleri yetiştirdiği büyük oranda biliniyor. Doğrudan Gelir Sistemi sayesinde.
Zirai ilaçların satışı receteye bağlanırsa, işte o zaman biraz rahatlarsınız.
Yapabileceğiniz tek şey meyve ve sebzelerinizi bol bol yıkamak. Forumda alabileceğiniz tetbirlerde yazılı.
evet arkadaşlar agroekosistemde şimdi en büyük sorunlarımızdan biride bilinçsiz pestisit kullanılması.. burda bilinçsiz derken üretiçileri kast etmiyorum burda türkye de mevcut büyük firmaların bölge disbritörleri ile burda çalışan elamanların bir çogu zirai ilaç bayilerine ilacı verirken dozajın iki katını öneriyolar.. şimdi diçeksinizki kişi ziraat müh degilmi .. degil diplomayı kiralıyan kişi sıradan esnaf olurmu derseniz oluyor..iş artık ziraat çilikten çıkıp rant meselesine dünüşmüş özellikle g. anadulada bir ilçede benim bildigim 43 ziraii ilaç bayisi var bunlardan 17 tanesi ziraat müh. gerisi ....... daha fazla uzatmadan bu böyle giderse 2050 yılında dünya büyük bir sorunla karşılaşacak.. benmi kurtaram deseniz hayırr.. ama demem oki kurumlarda mesayisine çalışan memur zihniyeti oldukça bu iş böyle gitmez kardeşim.. malesef sadece kurum isimleri var....
Merhabalar teyzemden sahiplendiğim drasena da unlu bit var çok fazla bugün ziraatçıdan fertil ddvp 550 ec adında bir ilaç aldım. 1 litre suya 1-2 çay kaşığı sulandıracakmışım. sizce işe yarar mı bu ilaç
basriacar
01-01-2012, 20:21
Arkadaşlar, Katılmış olduğum Antalya Tarım Fuarında, herşeyi organik ürünlerden oluşturulmuş zirai bir ilaç standında oldukça güzel şeyler duydum. Bu arada ürünü denemiş değilim ama vereceğim linkten araştırma yapabilirsiniz. Ürünün ismi Kagi bio.
link: (Mersin GKTU Organik Tarm lalar, (http://goktugguvenlik.com/kagi_bio_ozellikleri.asp))
Turgut efe
12-01-2012, 14:37
Herkeze hayırlı günler arkadaşlar bir tarım ilaç şubesinde satış bölümünde calışmaktayım fakat zirai yönden tecrübem olmadığı için ayrıntılı bilgi alabilicegim bir site biliyomusunuz şimdiden teşekkürler.
Merhaba, soruyu nerede soracağımı bir türlü bilemedim. En uygun yer olarak bu konuyu gördüm. Yanlış yerdeyse şimdiden özür diler, gereğini rica ederim.
Sorunum şöyle: Topas 100 ec isimli ilaç banyoda klozetin arkasında duruyordu. Sabah kalktığımda banyoda keskin bir koku aldım. İlaçların kapakları sıkı sıkı kapalı olduğu halde sanırım ambalajın altından bir şekilde sızmış. Bu kokunun bana veya ev halkına bir zararı olur mu? Evde 2.5 aylık küçük bebeğim var. En büyük tedirgimliğim onun için oldu. Dökülen yeri vileda ile sildim ama su ile silmek yeterli olurmu? Banyo apartman boşluğuna bakıyor, kokuyu çıkarmak içinde kapıyı açıp odaların camlarını açtım. İnşallah çabucak gider :(Başka bir şekilde temizlememe gerek var mı? Şimdiden cevaplarınız için teşekkür ederim.
Dudi facebookta da okudum.. Yan etkilerine bakıyordum netten hiçbir bilgi yok.. Bebeği alıp koku kaybolana kadar evden uzaklaşsan diyorum.. Çok üzüldüm bir şey olmaz umarım..
Salonda ve diğer odalarda koku yok sevgili selis banyoda çok yoğun :(
ferba266
27-03-2012, 18:18
bahsettiğiniz Topas 100 ec (etkili maddesi: Penconazole) çoğunlukla kokusu keskin olan bir Fungisit(mantar ilacı) dır.
- ilaç maalesef arazi koşullarında yağmurla yıkanmıyor etkilenmiyor(aktif maddesi bozulmuyor.)
- ilaç kokusu her ne kadar ağır metal kokuları kadar zararlı olmasa da yine de insanlarda baş ağrısı ve mide bulantılarına sebep olabiliyor.(genel kokulu pestisitlerin özellikleri)
Çözüm: (o ilacın banyoda bulundurulmasına hala anlam veremememe rağmen) yapmanız gereken bir hafta boyunca hergün bol köpüklü su ile yıkamanız. dezenfektan amaçlı sıvılar var fakat banyo gibi bir yere uygun olacaklarını sanmam. banyoyun havalandırılması gerekiyor sürekli.. birde uygun ise naftalin li bazı koku gidericiler var ilacın döküldüğü yere ıslak bir şekilde bırakın. umuyorum ki bir hafta da geçer koku.
sağlık konusunda bence kokunun çocuğunuza gelmemesi için azami gayret gösterin. bünyeleri zayıf ne olur ne olmaz.
SAYGILARIMLA.
banyoda çok yoğun :(
Sayın Dudi kardeşim,
Fazla telaş etmenize gerek yok. Bir Triazole türevi olan Penconazole çabuk decompoze olan, decompoze ürünleri ve kendisinin toksisitesi çok ciddi olmayan, ancak çok keskin kokuya sahip bir kimyasaldır. Yine de rahatsız edici kokusunu uzaklaştırmak adına çok seyreltik tuz ruhu(HCl çözeltisi) ile dökülen yeri yıkarsanız kokudan da kurtulursunuz. Sigara dumanından daha az zararlı olduğunu düşünüyorum.
Sevimli bebeğinizle mutlu sağlıklı günler dilerim.
Koku bir günde havalandırma ile tamamen yok oldu. Dökülen (sızma) yeride bol kaynak su ile yıkadık. Zaten öyle su birikintisi bile değildi. Banyoda bulunmasının sebebi en serin ve güneş almayan yer olmaıydı. Bahçem yok apartman dairesinde oturuyorum. Balkondaki güllerimdeki külleme için kullanıyordum. Bundan sonra kullanmıyorum zaten çünkğ evde küçük bebek var :) Teşekkür ederim ilginize, Osman45 abiciğim size ayrıca çok teşekkür ederim içimi rahatllattınız.
gokcegokce
11-08-2012, 11:55
Arkadaşlar bahçemde fasulye, biber, domates, barbunya, bamya, marul, çilek ve maydanoz var. Son bir haftadır bahçemi kabuksuz salyangoz ve örümcek sardı.İzmir, Kemeraltı' nda zirai ilaçlar satan bir mağazaya gittim ve oradaki ziraat mühendisi arkadaş bana SPODHEL SG isimli ilacı önerdi. Bu zararlılar için bu ilacın kullanımı doğru mu ve üzerinde kullanım şekli (ne kadar suya ne kadar ilaç karıştırılacak) yazmıyor, bu konuda yardımcı olabilir misiniz?
Acetamiprid kullanmak istiyorum ama ağacın üstünde meyve var kullanmam zararlı mı?
Belki sorum saçma gelecek ama cevap bulamadığım için soruyorum. İlaçlamada kullanılıp ilaç bulaşan eşyaları yıkayarak tekrar kullanabilir miyiz? Fastac isimli ilacı kullandım.
orkunafsar
29-04-2014, 14:44
peki bu insektisitlerde 4 grubu 5 grubu oluyor onlar neye göre adlandırılıyor
Değerli arkadaşlar külleme mücadelesinde kullanılan sistemik etkili triadimenol,pencanazole,hexaconazole,flusilazol,br omuconazole gibi maddeler için;çevreye ve insan sağlığına etkileri,hastalıkla mücadeledeki etkinlikleri konusunda bilgi verebilir,yorum yapabilir misiniz?
Topas 100 EC adlı fungusit arılara zararlı mıdır? Bir komşum almış fakat üstünde belirtmemiş. Bilmeden doğaya zarar vermesini istemem. Yardımcı olursanız sevinirim
Arkadaşlar Zirai ilaçlar, yaprak gübreleri güneş battıktan sonra uygulanabilir mi? Stomaların gece kapandığına dair bir şey okumuştum da...
Arkadaşlar Zirai ilaçlar, yaprak gübreleri güneş battıktan sonra uygulanabilir mi? Stomaların gece kapandığına dair bir şey okumuştum da...
Ben yaprak gübrelerini kullanırken havanın nisbeten bulutlu olduğu zamanı veya sabah erken saatleri ya da akşam üstüne doğru bir saati seçerim.
Öğle güneşli saatlerde bitki su kaybını önlemek için kendini korumaya alır diye biliyorum.
Gerçi konu ile ilgili olan arkadaşlar daha iyi bilirler, size cevabı yazacaklardır.
Teşekkür ederim Sayın Güler. Bazen işlerimin yoğunluğu sebebiyle gece atmak zorunda kalıyorum ilaçları ve yaprak gübrelerini. Uygulamanın doğru olduğuna dair şüphem var. Umarım bu konuda net bir açıklama gelir.
özellikle sistemik etkili fungusit ve yaprak gübrelerinin gündüz atılması gerekir diye biliyorum. Fotosentez ve sonucundaki bir dizi reaksiyon gün ışığında olmaktadır. Bitkiler alım için daha hazır haldedirler. Gece solunum başlar ve yapraklar terleme ile su açığa çıkarırlar. Bu sırada pestisit ve besin maddelerini almaları ve hücre içinde taşımaları zorlaşır diye düşünüyorum. Sistemik olmayan insektisit bazlı bazı ilaçlar belki gece de atılabilir ancak gece bitkinin ıslak kalması mantari hastalıklara davetiye çıkarır.
Dolayısı ile sabah erken ve öğleden sonra geç vakitlerde serin rüzgarsız havalar en idealidir. Ancak böyle havaları da yakalamak çok zor. Meyve bahçelerinde fungal ve bakteriyel hastalıklar için ilaçlama takvimine uymak çok önemlidir. Ancak bu takvime havayı uydurmak ne mümkün.
O yüzden ideale en yakınını, koşullar el verdiğince yapmak lazım. Gerisi de "nasip"
[QUOTE=estikey;1453428 gece de atılabilir ancak gece bitkinin ıslak kalması mantari hastalıklara davetiye çıkarır.
Dolayısı ile sabah erken ve öğleden sonra geç vakitlerde serin rüzgarsız havalar [/QUOTE]
Ben de buna dikkat ederim elimden geldiğince. ;)
Teşekkürler. Benim için çok önemliydi.
sinangor
09-06-2016, 15:05
merhaba,
Elimde bulunan Dentis 25 EC intektisit ilacını domateslerde bulunan beyaz sinekler için kullanmak istiyorum. İlaç üzerinde yazan 100ml/da ifadesi neyi ifade etmektedir? Ortalama 10 litreye kaç ml karıştırmalıyım ve sebzeyi kaplayacaak şekilde mi uygulamalıyım?
Bilgisi olan arkadaşların yardımını rica ediyorum,
İlaçlamayı mümkün olduğunca az ve öz uygulamaya çalışıyorum ancak aklıma bir soru takıldı, konuyu baştan okudum ancak cevabı şimdilik bulamadım. Bakırın üzerinde hasat süresi 14 gün yazıyor, kimi ilaçlarda 3 -7 - 10 gün vs. Salatalıkları bakır ile ilaçladığımızda biliyorsunuz çabuk gelişen ürün, dolayısıyla ilaçladıktan bir hafta sonra koparsak suda 10-15 dk. beklettikten sonra, bir haftayı da buzdolabında geçirse ilaçtan temizlenmiş sayabilir miyiz?
aydemiraydın
27-07-2016, 15:21
merhaba,
Elimde bulunan Dentis 25 EC intektisit ilacını domateslerde bulunan beyaz sinekler için kullanmak istiyorum. İlaç üzerinde yazan 100ml/da ifadesi neyi ifade etmektedir? Ortalama 10 litreye kaç ml karıştırmalıyım ve sebzeyi kaplayacaak şekilde mi uygulamalıyım?
Bilgisi olan arkadaşların yardımını rica ediyorum,
10 litre suya 10 cc yi geçmeyin. dentis in beyaz sineğe etkisi düşük.
aydemiraydın
27-07-2016, 15:22
İlaçlamayı mümkün olduğunca az ve öz uygulamaya çalışıyorum ancak aklıma bir soru takıldı, konuyu baştan okudum ancak cevabı şimdilik bulamadım. Bakırın üzerinde hasat süresi 14 gün yazıyor, kimi ilaçlarda 3 -7 - 10 gün vs. Salatalıkları bakır ile ilaçladığımızda biliyorsunuz çabuk gelişen ürün, dolayısıyla ilaçladıktan bir hafta sonra koparsak suda 10-15 dk. beklettikten sonra, bir haftayı da buzdolabında geçirse ilaçtan temizlenmiş sayabilir miyiz?
bu işi ticari yapanlar ilacı atıp 1-2 gün sonra hasad ediyor ne yazıkki.
Pestisitte ani karar! 3 etken maddeye yasak geldi | tarlasera (http://www.tarlasera.com/haber-11646-pestisitte-ani-karar!-3-etken-maddeye-yasak-geldi)
MeyveliTepe
10-01-2019, 22:13
Pestisitte ani karar! 3 etken maddeye yasak geldi | tarlasera (http://www.tarlasera.com/haber-11646-pestisitte-ani-karar!-3-etken-maddeye-yasak-geldi)
Endişeye mahal yok, neonikotinidler düne kadar zararsız idi, bundan sonra zararlı olacak :)
obabilgesi
11-01-2019, 07:37
Yıllar önce zaten araştırılmış ve yasaklanmış bir maddenin bizde ele alınmasının bu kadar rötarlı olmasına ne demeli? Yahu madem araştırmaktan acizsin, araştıranı bir takip et... Yazık, çok yazık...
Bu bit ilacını kullanan varsa ölçü konusunda bana yardımcı olabilir mi? 1,5 litrelik kaba ne kadar koymam uygun olur?
10 lt. suya 5 cc.
Teşekkürler
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.