malina
12-04-2010, 15:55
Agaclar.net'e geliş maceranız nasıl oldu?
Ağaçlara ilgi duyan ve bizzat yetiştirici birisi olarak agaclar.net ile tanışmam arama motorları aracılığıyla oldu. Zeytinle ilgili arama yaparken (siyah zeytin yapımı) burayı bulmuştum ve zeytin başlığı dışındaki diğer başlıkları okudukça bir bilgi denizi içine düştüğümün farkına vardım. O halde benim de bu denize birkaç damla katkım olmalı, bu deniz okyanusa dönüşmeli diye düşündüm ve üye olmaya karar verdim.
Burada neler öğrendiniz?
Neler öğrenmedim ki? Toprağın durağan değil, içinde yaşayan organizmalarla bir bütün olduğunu Doğasever’den öğrendim. Sarıcan’dan enzimin içilebilir olduğunu, Sındırglı’nın korkmasına rağmen içerek denemesini öğrendim. Meyvelitepe’den hurma kurutmayı öğrendim. Halil Önen’ den nükteli anlatımı ve zeytin sevgisini, Ayhan Dükel’in zeytinlerine nasıl özen gösterdiğini, Syıldıran’ın yerli türlere olan sevgisini, Ensar’ın fabrika behçesini cennete çeviren çaışmalarını, Lilum’dan zeytinden cevize geçişin hazin öyküsünü, Samsunlu55’in nasıl birden fazla çeşit yetişitiririm diye çırpınışını, Sn. Avanos’un badem fidelerine bir çocuk ihtimamı gösterişini, Epsody’nin solucan aşkının kaynağını, Orhan Özbilgiç'in bir kere sormakla bana tohum gönderişini ve adları ilk anda aklıma gelmeyen daha bir çok arkadaştan çok şey öğrendim. Agözce’ nin babasına ayrıca teşekkür ederim. Çivit ve arap sabunu karışımı ile agaç gövdesini kemiren kuşların zararını engelledik.
Diğer üyeler sizden neler öğrendi?
Bunu en çok diğer arkadaşalara sormak gerekir. Ancak en fazla üzerinde durduğum şey, bir şeyi söylendiği gibi almaktansa, sorgulamak ve üzerine yeni bir şeyler katmak. Üyelere bunu anlatmaya çalıştım. Leonardit ve enzim konusunda yukarıda sözettiğim denizde damla misalı katkılarım oldu. Yakında bu iki konuyla çok iç içe geçmiş toprak biyolojisi ile ilgili katkılarım olacak.
Sizi tanıyalım
İnsanın kendisini anlatması zordur. Bu başlıkta kendimi tanıtmam istendiğinde ilk başta çok tereddüt ettim. Ne anlatabilirim diye çok düşündüm. Bakalım becerebilecek miyim?
Gaziantep’in küçük ve şirin ilçesi Oğuzeli’nde 1965 yılında doğmuşum. Komik olabilir ama doğum tarihimi bilmiyorum. Nüfus cüzdanımı 7 yaşında okula başlarken çıkardılar. Bu yüzden 1 Ocak 1965'te doğmuşum diye yazıyor kafa kağıdımda. Annem “sayfı ekiminde doğdun” derdi. Sayfı ekim zamanı, bizim oralarda domates ve biber ekim zamanı oluyor. Tahmini olarak bu aylara denk düşüyor. Kışın sert geçip geçmeme durumuna göre, Nisan ayı sonları veya Mayıs ayı başı olma olasılığı da yüksek.
İlkokulu ve liseyi bu ilçede okudum. Çocukluğum hayvancılık ile geçti. 100 adet koyunumuz vardı. Babam ilk damızlıkları Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinden almıştı. Bu yüzden koyunlarımıza ilçede damızlık olarak talep çok fazlaydı. Evin en büyük erkek çocuğu olarak bu koyunları otlatmak öncelikle benim görevimdi. Bu yüzden hayvan otlatırken yöremizdeki bütün bitkilerle iç içe oldum. En iyi üzüm hangi bağda, en iyi zeytin kimin ağacında yetişir, en iyi domates nerede yetişir, kimin mısırı daha sütlüdür, ilk incir kimin bahçesinde olur, kimin antep fıstığı daha lezzetlidir hepsini bilirdim. Bu meyve ve sebzeleri sahiplerinden önce tatma şansım olurdu.
Lise sonrası Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’ne devam ettim. Ancak okulu bitirmedim. 4. sınıfta 1 Mayıs’a katıldığım için aldığım ceza sonucu okuldan atıldım. Okul beni fazla sarmadığı için sonrasında da çıkan aflardan da yararlanmadım. Şu anda telekomünikasyon sektöründe özel bir şirkette ürün geliştirme bölümünde ürün yöneticisi olarak çalışıyorum.
Zamanınızın ne kadarını bitkilere ayırıyorsunuz?
Son zamanlarda büyük çoğunluğunu bitkilere ayırıyorum. İstanbul’da yaşıyorum ancak ayda bir Antep’teki zeytin ve antep fıstğı bahçemize bakmaya gidiyorum. Geri kalan zamanlarda hafta sonu sürekli Şile ormanlarında gezinti yapıyorum. Buradaki ağaç türlerini tanımaya çalışıyorum. (Bu arada orman içinden ağaç diplerinden aldığım toprağı evin bahçesindeki bitkilere verdim. Bakalım orman mikoriza mantarları meyve ağacına nasıl bir katkı sunacak.) Ayrıca toprak biyolojisi konusunda sürekli okuyorum. Nerdeyse boş zamanımın tümünü bu okumalar alıyor. Çünkü çok geniş bir konu. Protozalar, bakteriler, aktinomisetler, funguslar ve mayalar apayrı bir dünya.
Agaclar.net'te "şu da olsaydı" ya da "olmasaydı iyi olurdu" diyebileceğiniz neler var?
Şu haliyle mükemmel. Sevgili Malina’nın zamanında müdahalesi bir çok karışıklığı önlüyor.
Diğer üyelere ne tür önerileriniz olabilir?
Agaclar.net'in ortalama kültür düzeyi Türkiye otalamasının üzerindedir. Ancak yinede bu seviyede kalmayıp, kendilerini geliştirsinler. Bu noktada bütün üyelere önerim sürekli araştırsınlar. Yetiştirdikleri her bitkiye çocukları kadar özen göstersinler. Onları tanısınlar ve çevrelerine tanıtsınlar. Her üyenin görevi yaşanabilir bir dünya için bir tane daha agaçsever yaratmak olmalı.
Bitkilerle ilgilenmek sizi nasıl etkiliyor? En çok ilgilendiğiniz türler hangileri?
Bitkilerle ilgilenmek beni öyle etkiliyor ki bunu sözcükler ile tanımlamak çok zor. Yaz aylarında sabah erkenden daha gün doğmadan, zeytinleri sularken onların bana gülümsediğini hissediyorum. Çeşme başındaki aşıklar gibi karşılıklı gülüşüyoruz. İşte benim duygum bu.
En çok ilgimi çeken türler zeytin, incir, kiraz ve ceviz. Nitekim sadece zeytin ve antep fıstğı ile birkaç incirden oluşan bahçemizde iki yıldır biraz ceviz ve kiraz yetiştirme denemelerimiz sürüyor. Taşıma su ile suladığımız için ne kadar başaracağız emin değilim. Ancak ilk izlenimler olumlu. Geçen yıl dikilen ceviz ve kiraz fidanları bu yıl iyi gözüküyorlar.
Bitkilerle ilgilenirken yaşadığınız en ilgi çekici, trajik ya da komik olay hangisi?
En trajik olay o yıl ağaca çok iyi bakmışsınızdır. Ağaç çiçeğe durmuştur ve ürün bol gözüküyor. Ama bir don gelir ve her şeyi mahveder. Ya da içimizde filizkıran fırtınasını ve çöl sıcağını bilen arkadaşlar çok iyi anlayacaktır. Filizkıran fırtınası bu aylarda oluşan ve eğer sert eserse bütün filizleri kıran bir fırtınadır. Bizim orada en büyük zararı fıstık ağaçlarına verir. Çöl sıcağı ise Haziran sonu ve Temmuz ayı içerisinde Suriye üzerinden bir kaç günlük dalga halinde gelir ve bir gün içerisinde ağaçları kavurur.
Ancak en çok trajik olanı geç görülen don olayıdır. Erkenci ağaçların bütün çiçekleri zarar görür. Ben bu durumu küçüklüğümde çok yaşadım. Geçim kaynağı sadece çiftçilik olanlar için açlık demektir bu. İlçemizdeki gün görmüş yaşlı amcaların yüzlerindeki derin hüznü hala dün gibi anımsarım. Ben bu duyguyu forumda bir üyede de gördüm. Sn. Avanos badem için sürekli hava durumunu ve toprak üstü ısı ölçümlerini kontrol ediyordu hep. Bu yıl Avanos’ta badem yok ve bademciler çocuklarına sıcak ekmek götüremeyecek. İşte trajik olan bu.
A. Kadir’in bir şiiri vardı. Tam bu konuyla ilgili değildir ama köylü için bir ağacın ne demek olduğu duygusunu çok güzel anlatır.
“Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Küçücük bir ev önünde yaşarım yapyalnız.
Yılda bir çiçek açar,
yılda bir kayısı veririm,
avuç içi kadar.
Yaz olur,
bir kadın silkeler dallarımı,
bir çocuk yerde bağırır, güler,
bense hoşnut olurum.
Hem zaten benim
ne söğütler gibi nezaketim vardır,
ne kavaklar gibi gururum.
Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Dinekbağı'nda üç insan severim,
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam,
benim kadar sessiz sedasız,
benim kadar halim selim.
….
Çiçeği en önce kayısı döker.
Ben bir kayısı ağacıyım,
döküyorum çiçeklerimi.
Yer beyaz beyaz,
başım yeşil yeşil,
kayısılarım memede.
Haziran gelecek,
güneş yakacaktır tepemi,
kayısılarım balla, şekerle dolacaktır.
Ben bir kayısı ağacıyım,
haziran gelecek,
avuç içi kadar kayısılarım
Ahmet'in ekmeğine katık olacaktır.
Ben bir kayısı ağacıyım.
Kötü bir düşüncedir almış beni.
Geçti bağları budama zamanı, dedim,
dedim, çarşıda dört döner ibrahim,
dedim ekmek parası,
zeytin parası,
gaz parası.
…
Ben bir kayısı ağacı.
Fatma'nın, İbrahim'in, Ahmet'in
yumurtası, şekeri, eti.”
En komik olaysa, orta 2. sınıftaydık. Bir tanıdığımızın çok güzel mısır bahçesi vardı. Bir başkası bu tarlanın içerisinde hint keneviri yetiştirmiş tarla sahibinin haberi bile olmamıştı. Çocuk olduğumuz için biz keşfetmiştik. Ancak kimseyede söylememiştik.
Foruma katıldıktan sonra ileriye dönük planlarınızda değişiklikler oldu mu?
Olmadı ama daha netleşti diyebilirim. En kısa zamanda tamamen kendimi bitkilere vermeği düşünüyorum. Bu konudaki planlarımı hızlandırdım.
Agaclar.net toplantılarına katılıyor musunuz? Gözlemlerinizi yazar mısınız?
İlk kez bu hafta sonu 6. yıldönümü toplantısına katıldım. Katılanların hepside güler yüzlü ve paylaşımcı insanlardı. Hepsine buradan yürekten sevgiler. Ancak Güler Hanım’ın adı gibi güler yüzü ve sevecenliği ayrıca takdir edilmeli bence. Bu tür toplantıların en azından ayda bir veya 3 ayda bir tekrarlanması iyi olur. Çünkü insanlar bu toplantılarda yüz yüze deneylerini de paylaşıyor.
Bitkilerle ilgili yararlandığınız ve önereceğiniz kitaplar hangileri?
Toprak biyolojisi ve mikrobiyoloji kitaplarının hepside çok önemli. Ancak benim için en etkileyici olanı Prof. Dr. Koray Haktanır ve Doç. Dr. Sevinç Arcak’ın birlikte yazdıkları Toprak Biyolojisinin Konusu, Önemi ve Gelişimi kitabı oldu. Bu kitapla küçük canlıların dünyasına bir yoculuk herkes için gerekli bence. Yediğiniz ekmekte, kendi yaptığınız yoğurtta, içtiğiniz birada hangi tür organizmalar var öğreniyorsunuz ve bilince daha keyifli oluyor.
Doğa ve çevre ile ilişkisini örnek aldığınız ya da örnek diye gösterebileceğiniz insanlar var mı?
Bence, bu ülkede geçmişte köy enstitülerini kuran ekibin tümü, TEMA üyeleri ve agaclar.net üyelerinin büyük çoğunluğu takdire değer işler yapıyorlar.
Üye olduğunuz diğer forumlar hangileri? Agaclar.net'i onlardan ayıran özellikler ne?
Bahcesel Forum’a da üyeyim. Ancak orada izleyiciyim sadece. Agaclar.net Malina sayesinde çizgisinden ödün vermiyor ve bu agaclar.net’i daha da saygın kılıyor.
Bitkilerle ilgili mesleki bir eğitim aldınız mı? Almak ister misiniz?
Almadım. Bu açığı şimdilerde kapatmaya çalışıyorum. Bir üniversite öğrencisinden daha fazla biyoloji ve mikrobiyoloji çalışıyorum son zamanlarda. Üstelik okuduklarımı uygulamaya çalışıyorum.
Zamanınızın ne kadarını agaclar.net'e ayırıyorsunuz?
Günlük ortalama 2-3 saat. Ancak gün içerisinde sürekli yeni mesajları kontrol ediyorum.
Bitkilerden başka ilgilendiğiniz neler var?
Eskiden bolca şiirle ilgilenirdim. Ancak son zamanlarda bitkiler iş dışındaki boş zamanımın çoğunu alıyor.
Bitki, tohum, çelik paylaşımlarına katıldınız mı? Neler düşünüyorsunuz?
Katılmadım. Ancak yetiştirdiğim ağaçlardan çelik ve tohum paylaşımına girebilirim. 6. yıldönümü toplantısında arkadaşların bu konudaki çabasını imrenerek izledim.
Forumdaki hangi üyeler sizi olumlu yönde etkiliyor, neden?
İlk takdiri hak eden kişi, her soruya ve hatta bazen tekrar sorulmasına rağmen bıkmadan yanıt veren Mine Hanım, mikroorganizmalarla tanışmamı sağlayan Dogasever, her gün yeni bir tekniğe öncülük eden Meyvelitepe, Enzimi içerek kendini feda eden Sarıcan, topraksız tarımda çok iyi bir uzman Kudret Tezel ve öğrendiklerini hemen uygulamaya geçiren Halil Önen ve Ayhan Dükel isimler ilk aklıma gelenler.
Başka konularda da çok bilgili arkadaşlar vardır. Ancak benim yoğun ilgilendiğim başlıklarda aklıma gelenler bunlar. Ya da henüz hepsini keşfedemedim. Bu yüzden kimse alınmasın.
Gönüllüsü olduğunuz Sivil Toplum Örgütleri var mı? Hangileri?
Herhangi bir sivil toplum örgütüne üye değilim. Ancak insan, kadın, çocuk hakları ve çevre ile ilgilenen bütün sivil toplum örgütlerini gönülden destekliyorum.
Doğa ve çevre konularında yapılan protestolara aktif olarak katılır mısınız, katılmak gerekir mi?
Katılmak gerekir. Ancak sırf protesto olarak kalmadığı sürece. Sizde onlara karşı alternatif üretmelisiniz.
TV ve radyoda bu konuları işleyen programları yeterli buluyor musunuz, nasıl olmalı?
Hiç televizyon izlemiyorum. Haberleri ve diğer gelişmeleri daha çok internet üzerinden takip ediyorum. Radyoyu ise sabahları ve akşamları işe gidip gelirken dinliyorum. Bu yüzden bilmediğim bir şey hakkında yorum yapmayacağım.
Hobi bahçeleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bence olumlu bir çalışma. En azından şehirdeki insanlara küçükte olsa kendi domatesini, çileğini, biberini vb. yetiştirme olanağı veriyor. Zehirsiz bir dünya için iyi bir adım bence.
Hepsinden sadece birer tane yazın:En sevdiğiniz;
ağaç: Kayayı bile delerek filiz veren, her yerde yetişen incir
çiçek: Çiğdemler
kitap: Bereketli Topraklar Üzerinde
şarkı: Çeşmi Siyahım
müzik grubu/müzik sanatçısı: Edip Akbayram ve Servet Kocakaya (bir taneye düşüremedim)
ressam: Abidin Dino
şair: Enver Gökçe
film: Yol
web sitesi: agaclar.net
Ağaçlara ilgi duyan ve bizzat yetiştirici birisi olarak agaclar.net ile tanışmam arama motorları aracılığıyla oldu. Zeytinle ilgili arama yaparken (siyah zeytin yapımı) burayı bulmuştum ve zeytin başlığı dışındaki diğer başlıkları okudukça bir bilgi denizi içine düştüğümün farkına vardım. O halde benim de bu denize birkaç damla katkım olmalı, bu deniz okyanusa dönüşmeli diye düşündüm ve üye olmaya karar verdim.
Burada neler öğrendiniz?
Neler öğrenmedim ki? Toprağın durağan değil, içinde yaşayan organizmalarla bir bütün olduğunu Doğasever’den öğrendim. Sarıcan’dan enzimin içilebilir olduğunu, Sındırglı’nın korkmasına rağmen içerek denemesini öğrendim. Meyvelitepe’den hurma kurutmayı öğrendim. Halil Önen’ den nükteli anlatımı ve zeytin sevgisini, Ayhan Dükel’in zeytinlerine nasıl özen gösterdiğini, Syıldıran’ın yerli türlere olan sevgisini, Ensar’ın fabrika behçesini cennete çeviren çaışmalarını, Lilum’dan zeytinden cevize geçişin hazin öyküsünü, Samsunlu55’in nasıl birden fazla çeşit yetişitiririm diye çırpınışını, Sn. Avanos’un badem fidelerine bir çocuk ihtimamı gösterişini, Epsody’nin solucan aşkının kaynağını, Orhan Özbilgiç'in bir kere sormakla bana tohum gönderişini ve adları ilk anda aklıma gelmeyen daha bir çok arkadaştan çok şey öğrendim. Agözce’ nin babasına ayrıca teşekkür ederim. Çivit ve arap sabunu karışımı ile agaç gövdesini kemiren kuşların zararını engelledik.
Diğer üyeler sizden neler öğrendi?
Bunu en çok diğer arkadaşalara sormak gerekir. Ancak en fazla üzerinde durduğum şey, bir şeyi söylendiği gibi almaktansa, sorgulamak ve üzerine yeni bir şeyler katmak. Üyelere bunu anlatmaya çalıştım. Leonardit ve enzim konusunda yukarıda sözettiğim denizde damla misalı katkılarım oldu. Yakında bu iki konuyla çok iç içe geçmiş toprak biyolojisi ile ilgili katkılarım olacak.
Sizi tanıyalım
İnsanın kendisini anlatması zordur. Bu başlıkta kendimi tanıtmam istendiğinde ilk başta çok tereddüt ettim. Ne anlatabilirim diye çok düşündüm. Bakalım becerebilecek miyim?
Gaziantep’in küçük ve şirin ilçesi Oğuzeli’nde 1965 yılında doğmuşum. Komik olabilir ama doğum tarihimi bilmiyorum. Nüfus cüzdanımı 7 yaşında okula başlarken çıkardılar. Bu yüzden 1 Ocak 1965'te doğmuşum diye yazıyor kafa kağıdımda. Annem “sayfı ekiminde doğdun” derdi. Sayfı ekim zamanı, bizim oralarda domates ve biber ekim zamanı oluyor. Tahmini olarak bu aylara denk düşüyor. Kışın sert geçip geçmeme durumuna göre, Nisan ayı sonları veya Mayıs ayı başı olma olasılığı da yüksek.
İlkokulu ve liseyi bu ilçede okudum. Çocukluğum hayvancılık ile geçti. 100 adet koyunumuz vardı. Babam ilk damızlıkları Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinden almıştı. Bu yüzden koyunlarımıza ilçede damızlık olarak talep çok fazlaydı. Evin en büyük erkek çocuğu olarak bu koyunları otlatmak öncelikle benim görevimdi. Bu yüzden hayvan otlatırken yöremizdeki bütün bitkilerle iç içe oldum. En iyi üzüm hangi bağda, en iyi zeytin kimin ağacında yetişir, en iyi domates nerede yetişir, kimin mısırı daha sütlüdür, ilk incir kimin bahçesinde olur, kimin antep fıstığı daha lezzetlidir hepsini bilirdim. Bu meyve ve sebzeleri sahiplerinden önce tatma şansım olurdu.
Lise sonrası Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’ne devam ettim. Ancak okulu bitirmedim. 4. sınıfta 1 Mayıs’a katıldığım için aldığım ceza sonucu okuldan atıldım. Okul beni fazla sarmadığı için sonrasında da çıkan aflardan da yararlanmadım. Şu anda telekomünikasyon sektöründe özel bir şirkette ürün geliştirme bölümünde ürün yöneticisi olarak çalışıyorum.
Zamanınızın ne kadarını bitkilere ayırıyorsunuz?
Son zamanlarda büyük çoğunluğunu bitkilere ayırıyorum. İstanbul’da yaşıyorum ancak ayda bir Antep’teki zeytin ve antep fıstğı bahçemize bakmaya gidiyorum. Geri kalan zamanlarda hafta sonu sürekli Şile ormanlarında gezinti yapıyorum. Buradaki ağaç türlerini tanımaya çalışıyorum. (Bu arada orman içinden ağaç diplerinden aldığım toprağı evin bahçesindeki bitkilere verdim. Bakalım orman mikoriza mantarları meyve ağacına nasıl bir katkı sunacak.) Ayrıca toprak biyolojisi konusunda sürekli okuyorum. Nerdeyse boş zamanımın tümünü bu okumalar alıyor. Çünkü çok geniş bir konu. Protozalar, bakteriler, aktinomisetler, funguslar ve mayalar apayrı bir dünya.
Agaclar.net'te "şu da olsaydı" ya da "olmasaydı iyi olurdu" diyebileceğiniz neler var?
Şu haliyle mükemmel. Sevgili Malina’nın zamanında müdahalesi bir çok karışıklığı önlüyor.
Diğer üyelere ne tür önerileriniz olabilir?
Agaclar.net'in ortalama kültür düzeyi Türkiye otalamasının üzerindedir. Ancak yinede bu seviyede kalmayıp, kendilerini geliştirsinler. Bu noktada bütün üyelere önerim sürekli araştırsınlar. Yetiştirdikleri her bitkiye çocukları kadar özen göstersinler. Onları tanısınlar ve çevrelerine tanıtsınlar. Her üyenin görevi yaşanabilir bir dünya için bir tane daha agaçsever yaratmak olmalı.
Bitkilerle ilgilenmek sizi nasıl etkiliyor? En çok ilgilendiğiniz türler hangileri?
Bitkilerle ilgilenmek beni öyle etkiliyor ki bunu sözcükler ile tanımlamak çok zor. Yaz aylarında sabah erkenden daha gün doğmadan, zeytinleri sularken onların bana gülümsediğini hissediyorum. Çeşme başındaki aşıklar gibi karşılıklı gülüşüyoruz. İşte benim duygum bu.
En çok ilgimi çeken türler zeytin, incir, kiraz ve ceviz. Nitekim sadece zeytin ve antep fıstğı ile birkaç incirden oluşan bahçemizde iki yıldır biraz ceviz ve kiraz yetiştirme denemelerimiz sürüyor. Taşıma su ile suladığımız için ne kadar başaracağız emin değilim. Ancak ilk izlenimler olumlu. Geçen yıl dikilen ceviz ve kiraz fidanları bu yıl iyi gözüküyorlar.
Bitkilerle ilgilenirken yaşadığınız en ilgi çekici, trajik ya da komik olay hangisi?
En trajik olay o yıl ağaca çok iyi bakmışsınızdır. Ağaç çiçeğe durmuştur ve ürün bol gözüküyor. Ama bir don gelir ve her şeyi mahveder. Ya da içimizde filizkıran fırtınasını ve çöl sıcağını bilen arkadaşlar çok iyi anlayacaktır. Filizkıran fırtınası bu aylarda oluşan ve eğer sert eserse bütün filizleri kıran bir fırtınadır. Bizim orada en büyük zararı fıstık ağaçlarına verir. Çöl sıcağı ise Haziran sonu ve Temmuz ayı içerisinde Suriye üzerinden bir kaç günlük dalga halinde gelir ve bir gün içerisinde ağaçları kavurur.
Ancak en çok trajik olanı geç görülen don olayıdır. Erkenci ağaçların bütün çiçekleri zarar görür. Ben bu durumu küçüklüğümde çok yaşadım. Geçim kaynağı sadece çiftçilik olanlar için açlık demektir bu. İlçemizdeki gün görmüş yaşlı amcaların yüzlerindeki derin hüznü hala dün gibi anımsarım. Ben bu duyguyu forumda bir üyede de gördüm. Sn. Avanos badem için sürekli hava durumunu ve toprak üstü ısı ölçümlerini kontrol ediyordu hep. Bu yıl Avanos’ta badem yok ve bademciler çocuklarına sıcak ekmek götüremeyecek. İşte trajik olan bu.
A. Kadir’in bir şiiri vardı. Tam bu konuyla ilgili değildir ama köylü için bir ağacın ne demek olduğu duygusunu çok güzel anlatır.
“Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Küçücük bir ev önünde yaşarım yapyalnız.
Yılda bir çiçek açar,
yılda bir kayısı veririm,
avuç içi kadar.
Yaz olur,
bir kadın silkeler dallarımı,
bir çocuk yerde bağırır, güler,
bense hoşnut olurum.
Hem zaten benim
ne söğütler gibi nezaketim vardır,
ne kavaklar gibi gururum.
Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Dinekbağı'nda üç insan severim,
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam,
benim kadar sessiz sedasız,
benim kadar halim selim.
….
Çiçeği en önce kayısı döker.
Ben bir kayısı ağacıyım,
döküyorum çiçeklerimi.
Yer beyaz beyaz,
başım yeşil yeşil,
kayısılarım memede.
Haziran gelecek,
güneş yakacaktır tepemi,
kayısılarım balla, şekerle dolacaktır.
Ben bir kayısı ağacıyım,
haziran gelecek,
avuç içi kadar kayısılarım
Ahmet'in ekmeğine katık olacaktır.
Ben bir kayısı ağacıyım.
Kötü bir düşüncedir almış beni.
Geçti bağları budama zamanı, dedim,
dedim, çarşıda dört döner ibrahim,
dedim ekmek parası,
zeytin parası,
gaz parası.
…
Ben bir kayısı ağacı.
Fatma'nın, İbrahim'in, Ahmet'in
yumurtası, şekeri, eti.”
En komik olaysa, orta 2. sınıftaydık. Bir tanıdığımızın çok güzel mısır bahçesi vardı. Bir başkası bu tarlanın içerisinde hint keneviri yetiştirmiş tarla sahibinin haberi bile olmamıştı. Çocuk olduğumuz için biz keşfetmiştik. Ancak kimseyede söylememiştik.
Foruma katıldıktan sonra ileriye dönük planlarınızda değişiklikler oldu mu?
Olmadı ama daha netleşti diyebilirim. En kısa zamanda tamamen kendimi bitkilere vermeği düşünüyorum. Bu konudaki planlarımı hızlandırdım.
Agaclar.net toplantılarına katılıyor musunuz? Gözlemlerinizi yazar mısınız?
İlk kez bu hafta sonu 6. yıldönümü toplantısına katıldım. Katılanların hepside güler yüzlü ve paylaşımcı insanlardı. Hepsine buradan yürekten sevgiler. Ancak Güler Hanım’ın adı gibi güler yüzü ve sevecenliği ayrıca takdir edilmeli bence. Bu tür toplantıların en azından ayda bir veya 3 ayda bir tekrarlanması iyi olur. Çünkü insanlar bu toplantılarda yüz yüze deneylerini de paylaşıyor.
Bitkilerle ilgili yararlandığınız ve önereceğiniz kitaplar hangileri?
Toprak biyolojisi ve mikrobiyoloji kitaplarının hepside çok önemli. Ancak benim için en etkileyici olanı Prof. Dr. Koray Haktanır ve Doç. Dr. Sevinç Arcak’ın birlikte yazdıkları Toprak Biyolojisinin Konusu, Önemi ve Gelişimi kitabı oldu. Bu kitapla küçük canlıların dünyasına bir yoculuk herkes için gerekli bence. Yediğiniz ekmekte, kendi yaptığınız yoğurtta, içtiğiniz birada hangi tür organizmalar var öğreniyorsunuz ve bilince daha keyifli oluyor.
Doğa ve çevre ile ilişkisini örnek aldığınız ya da örnek diye gösterebileceğiniz insanlar var mı?
Bence, bu ülkede geçmişte köy enstitülerini kuran ekibin tümü, TEMA üyeleri ve agaclar.net üyelerinin büyük çoğunluğu takdire değer işler yapıyorlar.
Üye olduğunuz diğer forumlar hangileri? Agaclar.net'i onlardan ayıran özellikler ne?
Bahcesel Forum’a da üyeyim. Ancak orada izleyiciyim sadece. Agaclar.net Malina sayesinde çizgisinden ödün vermiyor ve bu agaclar.net’i daha da saygın kılıyor.
Bitkilerle ilgili mesleki bir eğitim aldınız mı? Almak ister misiniz?
Almadım. Bu açığı şimdilerde kapatmaya çalışıyorum. Bir üniversite öğrencisinden daha fazla biyoloji ve mikrobiyoloji çalışıyorum son zamanlarda. Üstelik okuduklarımı uygulamaya çalışıyorum.
Zamanınızın ne kadarını agaclar.net'e ayırıyorsunuz?
Günlük ortalama 2-3 saat. Ancak gün içerisinde sürekli yeni mesajları kontrol ediyorum.
Bitkilerden başka ilgilendiğiniz neler var?
Eskiden bolca şiirle ilgilenirdim. Ancak son zamanlarda bitkiler iş dışındaki boş zamanımın çoğunu alıyor.
Bitki, tohum, çelik paylaşımlarına katıldınız mı? Neler düşünüyorsunuz?
Katılmadım. Ancak yetiştirdiğim ağaçlardan çelik ve tohum paylaşımına girebilirim. 6. yıldönümü toplantısında arkadaşların bu konudaki çabasını imrenerek izledim.
Forumdaki hangi üyeler sizi olumlu yönde etkiliyor, neden?
İlk takdiri hak eden kişi, her soruya ve hatta bazen tekrar sorulmasına rağmen bıkmadan yanıt veren Mine Hanım, mikroorganizmalarla tanışmamı sağlayan Dogasever, her gün yeni bir tekniğe öncülük eden Meyvelitepe, Enzimi içerek kendini feda eden Sarıcan, topraksız tarımda çok iyi bir uzman Kudret Tezel ve öğrendiklerini hemen uygulamaya geçiren Halil Önen ve Ayhan Dükel isimler ilk aklıma gelenler.
Başka konularda da çok bilgili arkadaşlar vardır. Ancak benim yoğun ilgilendiğim başlıklarda aklıma gelenler bunlar. Ya da henüz hepsini keşfedemedim. Bu yüzden kimse alınmasın.
Gönüllüsü olduğunuz Sivil Toplum Örgütleri var mı? Hangileri?
Herhangi bir sivil toplum örgütüne üye değilim. Ancak insan, kadın, çocuk hakları ve çevre ile ilgilenen bütün sivil toplum örgütlerini gönülden destekliyorum.
Doğa ve çevre konularında yapılan protestolara aktif olarak katılır mısınız, katılmak gerekir mi?
Katılmak gerekir. Ancak sırf protesto olarak kalmadığı sürece. Sizde onlara karşı alternatif üretmelisiniz.
TV ve radyoda bu konuları işleyen programları yeterli buluyor musunuz, nasıl olmalı?
Hiç televizyon izlemiyorum. Haberleri ve diğer gelişmeleri daha çok internet üzerinden takip ediyorum. Radyoyu ise sabahları ve akşamları işe gidip gelirken dinliyorum. Bu yüzden bilmediğim bir şey hakkında yorum yapmayacağım.
Hobi bahçeleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bence olumlu bir çalışma. En azından şehirdeki insanlara küçükte olsa kendi domatesini, çileğini, biberini vb. yetiştirme olanağı veriyor. Zehirsiz bir dünya için iyi bir adım bence.
Hepsinden sadece birer tane yazın:En sevdiğiniz;
ağaç: Kayayı bile delerek filiz veren, her yerde yetişen incir
çiçek: Çiğdemler
kitap: Bereketli Topraklar Üzerinde
şarkı: Çeşmi Siyahım
müzik grubu/müzik sanatçısı: Edip Akbayram ve Servet Kocakaya (bir taneye düşüremedim)
ressam: Abidin Dino
şair: Enver Gökçe
film: Yol
web sitesi: agaclar.net