PDA

View Full Version : Mikrobiyoloji ve Toprak




Sayfalar : 1 [2]

MeyveliTepe
16-10-2010, 10:25
Epsody, gerek biochar gerek genel olarak topraktaki organik maddenin arttırılması biribirinin alternatifi değil, biribirinin tamamlayıcısıdır. Biochar uygulanacak diye topraktaki organik maddenin arttırılması geri kalmıyor yani. İkisinin de faydası var. Toprağa organik madde katkısı sürekli bir uğraş. Biochar ise uygulandıktan sonra çok uzun bir süre tekrarına gerek olmayan bir işlem.




epsody
16-10-2010, 10:36
Sn. Epsody,

Siz bu başlıktaki konuları anlamayacak kadar olaya basit baktığınız için size cevap bile vermiyorum. Nasılsa dilin kemiği yok sizi tutan mı var. Her ilgi çeken başlığa Epsody'nin damladığını herkes biliyor. Her yeni üyeye Epsody neden kendini bir kez daha tanıtmak istiyor. Bu sorulara da cevap verirseniz sevinirim.

Sayın doğasever aceminin düştüğü durumu görmemezlikten gelmeni af edemem, başlığındaki yorumuma cevabını nasıl kabul ederek başlığı iyi götürüyor diyebiliyorsunuz anlayamıyorum, yukardaki mesajı benim yoruma uygun buluyorsanız size söyliyecek kelimem yok, onun düştüğü hatalara siz düşmeyin yeter sevgilerle.

epsody
16-10-2010, 10:48
Epsody, gerek biochar gerek genel olarak topraktaki organik maddenin arttırılması biribirinin alternatifi değil, biribirinin tamamlayıcısıdır. Biochar uygulanacak diye topraktaki organik maddenin arttırılması geri kalmıyor yani. İkisinin de faydası var. Toprağa organik madde katkısı sürekli bir uğraş. Biochar ise uygulandıktan sonra çok uzun bir süre tekrarına gerek olmayan bir işlem.

Sayın Meyvelelitepe benim önceliğim toprakların eksikliği olan humusun sağlanması idi, toprağın bitkiler yönünde düzenlemesini yapacak doğada birçok mineral varken insan mevcut organik maddeyi biochar yöntemine tabi tutmasını bütün yönleri ile uygun görmemekteyim, bu bir yerde organik maddenin israfını getirecektir, çünkü insan doğa ile rekabet edemez kanaatindeyim, sevgilerimle

acemi_caylak
16-10-2010, 10:57
Sn. Epsody,

Hem "artık bu başlığın sonu gelmiştir" diyerek alaycı bir şekilde yorumda bulunuyorsun. Ki bu başlığın bu kadar kısa zamanda bu kadar mesajla biteceğini düşünmen, zaten bu konuya ne kadar sığ baktığının göstergesi.

Daha başından bu kadar ağır ithamda bulunup sonrada benim yanıtımı referans alarak kendini yağ gibi üste çıkarıyorsun. Başlığa sahip çıkmak ne demek? Ne demek isitiyorsun? İşine geleni anlıyorsun. İşine gelmeyeni anlamıyorsun. Burda yazılan yazıların hepside en azından bir kaç saatlik emeğin karşılığı. Hiç değilse buna saygı duy. Bu iş 3 tane şeftali ve kiraz yetiştirmeye benzemiyor.

Burada herkes anlamışkan sen anlamıyorsan demek ki sende bir sorun var.

Madem her konuda uzmansın? Şu soluncanların aggregatlaşmaya etkisi ve salgıladıkları enzimleri açıkla da bizde öğrenelim. Humus nedir nasıl oluşur? Kompost tek başına humus oluşturmak için yeterli midir? Üyeler bu sorularında cevabını merak ediyorlardır.

Diğer üyelerinde bilmesi açısından, ben senin ne yapmak istediğini çok iyi biliyorum. Eski leonardit meselesini açmayalım istersen. Ben kimseye kömür tozunu leonardit diye pazarlamadım. Senin bu başlıkta yazılanlara tepkin daha o zamandan kaynaklanıyor.

UBYİ'ye bir tek katkın olmamasına rağmen gelip katıldın. Ve gelir gelmez "%15 kimyasaldan bir şey olmaz" dedin sesimizi çıkarmadık. Ama artık yetti diyorum.

omer.tuncer
16-10-2010, 23:23
Biochar sisteminde kullanılan materyal i acaba pirina ile uygulamak mümkün olurmu hem ucuz diye yakıt olarak kullanılmasının önüne geçilir. hemde ucuz materyal elde etmiş oluruz. böylece bir taş la iki kuş vururuz.

Hay aksi yine kuş dedim vurmak dedim halil bey yanlış anlama.

acemi_caylak
16-10-2010, 23:41
Biochar sisteminde kullanılan materyal i acaba pirina ile uygulamak mümkün olurmu hem ucuz diye yakıt olarak kullanılmasının önüne geçilir. hemde ucuz materyal elde etmiş oluruz. böylece bir taş la iki kuş vururuz.

Hay aksi yine kuş dedim vurmak dedim halil bey yanlış anlama.

Sevgili omer.tuncer,

Biochar her türlü organik madde ile yapılabilir. Prina ile de tabi ki uygulanabilr. Sadece prina ıslak olduğu için kuruttuktan sonra biochar işine girişmek daha iyi olur diye düşünüyorum.

Halil Bey'e de söyleyelim kuşlara dokunmasın artık. Milletin buğdayı süneden kırılıyor.

Kolay gele.

Halil Önen
17-10-2010, 01:04
Biochar sisteminde... . böylece bir taş la iki kuş vururuz.

Hay aksi yine kuş dedim vurmak dedim halil bey yanlış anlama.

Ömer hoca, bunu size kuşlar mı söyledi? Ne yapacağımı kendimden bile saklarken...

Zeytin küsbesini (pirina) gölgede bir hafta kurutacak, nemini %20 altına düşürecek, dönüme 600kg kadar atacaktım. 2 ya da 3 ay sonra dikim yapaçaktım.

İtalyada zeytin yetiştirciler pirinayı tarımda kullanıyorlarmış diye duymuştum.

Pirina maya ve küf içeriği oldukca zenginmiş. Küf varsa mikroorganizma vardır.
Maya varsa enzim de vardır. Belki enzim de yaparız.:)

Aslında canavar otu için bunları düşünüyordum. Pirinanın diğer bitkiler zararı beni korkutuyordu.

Biohar yöntemi çıkış yolu gibi gözüküyor.Pirinanın enerjisinen yaralanmak için, yakılarak kül haline getirilmesine, dostum ebsody bile karşı çıkacaktır.

Deneyerek öğrenmek şart oldu, artık.


(süne yiyen kuşlar dostumuzdur. Diğerleri için ;bizimkisi tamamen hasattır.):)

bayindirmevki
17-10-2010, 19:08
Sayın Ebsody,

Aşağıdaki alıntı yazı "Toprağa organik özelliklerinin kazandırılması" başlığınızdaki 91 nolu mesajın son pragrafıdır. Özellikle altı çizili yere dikkat edin.

"Leonarditin bulunamadığı durumlarda linyit kömürünün en ince tozlarınıda kullanarak topraklarımızdaki mikro canlıların besin olarak karbon birinci sırada geldiğinden linyit kömürü tozları çok yönlü faydalar sağlıyarak topraklarımızın düzenlenmeleri sağlanarak canlılığını arttırmış olacağız".

Neymiş; Mikro canlıların besini olarak karbon birinci sırada geldiğinden!

Peki; Birinci sırada gelen bu karbonu üretmenin bir yöntemini bize tanıtan Acemi ustaya niye takıldınız.

Üstelik de yanlış şeyleri bilgi diye sunarken. Nasıl olur da karbon mikro canlıların besini olur. Vah, vah o mikro canlılara.

Helal olsun size. Özgüven süper. Gerisine gerek yok.

qokhanyilmaz
17-10-2010, 22:33
İnternette gezerken Avustralya'daki bir biochar uygulaması gördüm.Uygulama ile ilgili bir açıklama yapılmamış ama anladığım kadarıyla onlarda kepek kullanarak hava ile temasını kesmeye çalışmışlar.

Kaynak (http://permaculture.biz/)

acemi_caylak
18-10-2010, 07:54
Sn. Gokhanyilmaz,

Katkılarınız için teşekkürler.

Sizin tavuk gübresi işiniz nasıl gidiyor?

Kolay gelsin.

qokhanyilmaz
18-10-2010, 10:55
Sn. Gokhanyilmaz,

Katkılarınız için teşekkürler.

Sizin tavuk gübresi işiniz nasıl gidiyor?

Kolay gelsin.

Teşekkür ederim üstad. Bir proje çizdim yine sitedeki konuyla ilgili bilgi sahibi insanların yönlendirdiği doğrultuda bir proje çizdim. Çet raporu almamız gerekiyor şu anda ve çevre bakanlığındaki görevlilerin ilk aşamada metan gazının hiçbir şekilde doğaya atılmaması gerektiğini söylemesiyle bir kaç değişikliğe gitmem gerekiyor.Üzerinde çalışıyorum. Umarım en kısa zamanda proje onaylanır ve yaptığımız uygulamayı resimleriyle beraber sitede teşhir etmeyi düşünüyorum. İşin ilginç yanı yapılmış ve onaylanmış bir proje var ve onda metan gazı direk doğaya atılıyor.Ülkemiz bu ve bu gibi çevre konularında bürokrasi engellerinden öteye gidememiş olduğunu bir kere daha görmüş oldum.

acemi_caylak
19-10-2010, 20:21
Toprak solunumu diye bir şey olduğunu biliyor muydunuz? Toprak bilimciler böyle bir kavramdan sık sık söz ediyorlar. Peki bu nasıl olmakta. Sözü Rus araştırmacı Krasilnikov'a bırakalım.

Toprak atfosmerinin en önemli bileşeni karbondioksittir (CO2). Organik materyalin bozunması ve ayrışması sonucunda ortaya çıkan final üründür. Toprakta bunun dışında azot, oksijen gibi atmosferik gazlarla birlikte amonyak, hidrojen sülfür, metan, organik asit, alkol ve ester vb. bulunur. Atmosferik gazlar dışında bu saydığımız ürünlerin hepside bakteri, diğer mikroorrganizmalar ve bitkilerin metabolik salgıları sonucu oluşur.

Bizim açımızdan en önemli bileşen olan karbondioksit büyük ölçüde mikrobiyal metabolizma sonucu oluşur. Lundergardh (1924) toplam karbondiositin 2/3’sinin bakteriyal metabolizması sonucu kalan 1/3’lik kısmın ise bitki köklerinin aktivitesi sonucu oluştuğunu belirtmektedir.

Humusça zengin topraklarda humusça fakir topraklardan daha fazla CO2 vardır.

Vilenskii, gübrelenmemiş killi topraklarda hektar başına bir saatte 1.25 kg, gübrelenmemiş kumlu topraklarda 2.0 kg, humusça zengin kumlu topraklarda 4.0 kg CO2 ortaya çıktığını belirtiyor.

Bond nn fazla CO2 üretiminin baklagil ekili topraklarda olduğunu ve bununda bakteri köklerindeki Rhizobium bakterileri tarafından üretildiğini belirtiyor.Ayrıca toprak derinliklerindeki CO2 miktarı yüzeyden daha fazladır. Sıcaklık artışına bağlı olarakta topraktaki CO2 üretimi artmaktadır.

Topraktaki oksijen (O2) miktarı ise bu CO2 oluşumunun tersine işleyen bir sürece bağlı olup, 30 cm derinliğe kadar topraktaki toplam gazın ortalama %15-20 si oksijenden oluşur. Derinlik arttıkça O2 miktarı dramatik bir şekilde düşer.O2 miktarı topraktaki sıcaklık ve nem durumuyla yakından ilişkilidir. Bahar aylarında 60-90 cm derinlikte O2 miktarı %0.3-0.8 olup, temmuz ayında bu oran %15-19 lara kadar çıkar. Hatta ağustos ayında 180 cm derinlikte bile %11-13 O2 bulunduğu tespit edilmiştir. Bu oran ekim ayından itibaren tekrar düşmeye başlar.

Bunun sonucu olarak, O2 varlığında ve sıcak aylarda topraktaki mikroorganizma varlığı hem miktar olarak hem de tür olarak daha fazladır.

Topraktaki bu CO2 ve O2 değşiminin sürekli olması mikrobiyal aktivite sonucu olup atmosfer gazları ile toprak gazları arasında sürekli bir dönüşüm vardır. İşte buna toprak solunumu denilmektedir. Eğer bu dönüşüm olmasaydı, topraktaki porlar CO2, Hüdrojen Sülfür, metan ve diğer gazlar tarafından doldurulucak ve bir çok mikrobiyal aktivite duracak ve topraktaki bitki, hayvan ve mikroorganizmalar için toksik bir ortam oluşacaktı. Atmosferik oksijenle bu gazların yer değişimi olmasa toprakta tamamen anaerobik koşullar hakim olacaktı.

Atmosferik basınçtaki yükselme veya düşme ile toprağın adsorbsiyon kapasiteside toprak solunumunu önemli ölçüde etkilemektedir. Düşük basınçta gazlar atmosfere daha kolay karışır.

Topraktaki bir çok ototrof ve kemoototrof bakteriler bu CO2’yi besin kaynağı olarak kullanırlar. Araştırmalar mikrorganizmaların aktiviteleri azaldığı zaman CO2 miktarının düştüğünü göstermektedir.

Bütün bunları niye uzun uzun yazdığıma gelince, Kanada ve Avustralya’da toprağa CO2 enjekte etmenin mikrobiyal aktiviteyi artırdığını ve bunun sonucu verim artışı sağlandığını düşünen bazı çiftçiler, traktörden çıkan eksoz gazlarını traktörün arkasına yaptırdıkları soğutma siteminden geçirerek, toprağı sürerken veya tohum ekerken yeniden toprağa veriyorlar. Henüz bu konuda bilimsel araştırmalar bunun doğruluğunu ispatlamamış olsada bazı çiftçiler bu yolla %100 lere verim artışı sağladıklarnı iddia etmekteler. Hatta Kanada’da bir firma bu tür bir sistemin patentini almak için başvurmuş.

Agcanada (http://www.agcanada.com/Article.aspx?ID=18324)

Halil Önen
19-10-2010, 20:41
........
Bütün bunları niye uzun uzun yazdığıma gelince, [B]Kanada ve Avustralya’da toprağa CO2 enjekte etmenin mikrobiyal aktiviteyi artırdığını ve bunun sonucu verim artışı sağlandığını düşünen bazı çiftçiler, traktörden çıkan eksoz gazlarını traktörün arkasına yaptırdıkları soğutma siteminden geçirerek, toprağı sürerken veya tohum ekerken yeniden toprağa veriyorlar. Henüz bu konuda bilimsel araştırmalar bunun doğruluğunu ispatlamamış olsada bazı çiftçiler bu yolla %100 lere verim artışı sağladıklarnı iddia etmekteler. Hatta Kanada’da bir firma bu tür bir sistemin patentini almak için başvurmuş.

Agcanada (http://www.agcanada.com/Article.aspx?ID=18324)

Evet ne güzel, CO2 i _soğutarak_ hava yerine toprağa veriyorsun. Ve verimi arttırıyorsun. Daha basit bir uygulama düşünülebilir belki...

acemi_caylak
20-10-2010, 07:35
bu konuda tartışmalar sürsede, bu işi yapan bir çok çiftçi var. Bunun yerine karbon ağırlıklı organik maddenin toprağa ilave edilmesi daha iyi sonuç verir diye düşünüyorum. Çünkü bir çok organik maddenin bozunması sonucu zaten CO2 oluşmakta. Ayrıca toprağa enjekte edilen CO2'nin topraktaki porları dolduramadan havaya karışacağına dair tezler var.

Sistem hakkında bir fikir vermesi açısından bir kaç resim. Belki aramızdan zihni sinir projeler çıkabilir.

176071

176072

176073

nariçi
20-10-2010, 09:31
Buraya ilk bakışım. Toprağı daha değişik bir yöntemle destekleme. Bu konuya orman yangınlarında oluşan kalıntılar benzerlik taşır mı?

Formun son sayfasını okudum, öncekileri de okursam daha detaylı bilgi sahibi olacağım.

Aslında bu forum sitelerini Tarım Bakanlığının desteklemesi gerekir.

qokhanyilmaz
20-10-2010, 12:18
Bu durumda kurmak istediğimiz çiftliğin araçların egzoz gazlarından uzakta bir yere kurmak istememizin bir anlamı kalmayacak gibi bir sonuç çıkmaz mı ? Ben mi yanlış anladım?

verdoque
20-10-2010, 13:04
Ben de bunu düşündüm ve eksoz gazının içeriğine baktım. Çok detaylı araştıramadım ama çoğu solunduğunda insan için toksik etki yaratan bu gazlar azot, karbon ve hidrojen içeren bileşiklerden oluşuyor. Bakteriler için bunlar parçalanabilir maddeler olduğu için topraktan verildiğinde zararı olmuyor sanırım. Ama havada bulunduğunda farklı etkileri olabilir. En azından tarlada çalışan insanlara zararlı olacaktır.

kayastop
20-10-2010, 13:10
odun kömürü tozunu kaça sattıklarını araştırdım perakende 25 krş. ton bazında 10 - 15 krş arası olabileceği bilgisini edindim

nariçi
20-10-2010, 15:30
Kömür tozu öyle satılacak kadar çok oluyormu! Hava kililiği yaratan eksoz dumanı-gazı başka toprağa karıştırılan karbon metaryelleri başka konu.

Verdoque biraz açıklamada bulunmuş. Toprağa verilecek karbonlu maddeler bir bakıma oluşmamış linyit tozuna benzer bir etki yapar yani humik asit benzeri zannediyorum.

acemi_caylak
20-10-2010, 19:26
EM'nin Amerika şubesi, EMFPE ve EM5'in nasıl yapılacağını kendi sitesinde açıklamış. Ölçüleri olabildiğince Türkçe'ye çevirdim. Dileyenler bu linkten (http://www.teraganix.com/EM_Recipes_s/257.htm)erişebilir.



EMFPE Yapımı

1. Ot, bitki sapı ve meyve yapraklarını toplayarak ince ince kıyınız. (Orjinal dökümanda 2inçx2inç diyor bence biraz daha küçük parçalara ayırmak daha iyi.)
2. 5 litre su şişesini bu bitki parçaları ile ağzına kadar doldurunuz.
3. Başka bir şişede 2,5 tatlı kaşığı EM1, 2,5 tatlı kaşığı melası 3,5-4 litre (1 galon=ABD’de 3,75, İngiltere’de 4,55 litre) litre su ile karışıtırınız.
4. Bu karışımı bitkileri doldurduğunuz şişeye dökünüz. Su bitkileri iyice kaplamalıdır.
5. Şişenin ağzını kapatınız. Şişeyi güneş ışığı almayan bir yere kaldırınız ve 2 hafta kadar fermente ediniz. Günde 1 kere çalkalayınız ve şişenin kapağını gevşeterek havasını alınız pH seviyesi 3.2 – 3.7 arasına geldiğinde kullanıma hazır demektir.
6. Bu sıvıyı bir süzgeç yardımı ile süzünüz. Elde ettiğiniz bu sıvı EMFPE’dir.
7. EMFPE yapraktan uygulama için kullanılır. Bu sıvıyı 1/500 oranında sulandırarak bitkilerinizn yapraklarına uygulayınız.
8. Arta kalan bitki artıkları komposta katılabilir veya gübre olarak kullanılabilir. Ancak gübre olarak kullanacaksınız ağaç köklerinden yarım metre uzağa gömünüz ve az miktarda kullanınız.
9. Kullanılmamış EMFPE’yi serin ve kuru bir ortamda 90 gün kadar saklayabilirsiniz.

EM5 Yapımı

1. 5 litrelik su şişesine
2. 1 bardak EM1 (Orjinal dökümanda ¾ cup diyor)
3. 1 bardak Melas (Orjinal dökümanda ¾ cup diyor)
4. 1 bardak Elma sirkesi (Orjinal dökümanda ¾ cup diyor)
5. 1 bardak damıtılmış alkol (vodka, viski, tequila, ispirto) (Orjinal dökümanda ¾ cup diyor)
6. Biraz (yarım kg) bitki parçası ve çeşitli bitki yaprağı ekleyiniz. (biberiye, pelin otu, ısırgan otu, acı biber ve sarmısak karıştırmak daha iyi sonuç verir.)
7. 3,5-4 litre (1 galon=ABD’de 3,75 litre) ılık su (40-45 º C)
Şişenin ağzını kapatınız ve her gün 1 veya 2 kere sallayarak karıştırınız ve havasını alınız. pH seviyesi 4.0 veya altına indiğinde işlem tamam demektir.

Aşağıdaki uygulama programı ile bu karışımları bitkilerinize uygulayabilirsiniz.
1. Hafta: 2 litre EMA 1/500 oranında su ile karıştırılırılak, 1 dönüme uygulanır.
2. Hafta: 2 litre EM5 1/500 oranında su ile karıştırılırılak, 1 dönüme uygulanır.
3. Hafta:: 2 litre EMFPE 1/500 oranında su ile karıştırılırılak, 1 dönüme uygulanır.
4. Hafta:: 2 litre EMA 1/500 oranında su ile karıştırılırılak, 1 dönüme uygulanır.

acemi_caylak
20-10-2010, 21:00
Buraya ilk bakışım. Toprağı daha değişik bir yöntemle destekleme. Bu konuya orman yangınlarında oluşan kalıntılar benzerlik taşır mı?

Formun son sayfasını okudum, öncekileri de okursam daha detaylı bilgi sahibi olacağım.

Aslında bu forum sitelerini Tarım Bakanlığının desteklemesi gerekir.

Sn. Nariçi,

Bu başlıkta tümüyle yabancıların DIY (do it yourself - kendi kendine yap) dedikleri yöntemlere ağırlık veriliyor. Biokömürde onlardan birisi. Orman yangınından arta kalan kömür - tam yanmamışsa- tabi ki kulanılır. Ancak önceki sayfalarda verilen karışım oranlarına dikkat edilerek.

acemi_caylak
20-10-2010, 21:07
Ben de bunu düşündüm ve eksoz gazının içeriğine baktım. Çok detaylı araştıramadım ama çoğu solunduğunda insan için toksik etki yaratan bu gazlar azot, karbon ve hidrojen içeren bileşiklerden oluşuyor. Bakteriler için bunlar parçalanabilir maddeler olduğu için topraktan verildiğinde zararı olmuyor sanırım. Ama havada bulunduğunda farklı etkileri olabilir. En azından tarlada çalışan insanlara zararlı olacaktır.

Sn. Gokhanyilmaz ve Sn. Verdoque,

Zaten bu uygulamayı yapanların aynen biyokömürde olduğu gibi atmosferdeki karbon emisyonunu azaltmak gibi bir söylemleri var. Üstelik sadece tratör eksozundan verilen gazdan söz ediyorlar. Bu konuyu destekleyen bilimsel veri ne yazık ki yok. Üstelik böyle bir sistem 40-50.000 dolar gibi yüksek maliyetli bir işlem. Ancak özellikle Avustralyalı ve Kanadalı çiftçiler uygulamanın verimi artırdığında ısrarlı. CO2'nin topraktaki mikroorganizma sayısını ve çeşitliliğini artırdığı konusunda bütün toprak bilimciler hem fikir. Ancak direk eksoz gazı enjekte etmek böyle bir etki yapar mı bilmiyorum.
Yol kenarından uzak olma kavramına gelince, traktör ve otoyoldan salınan ağır metal oranı arasında büyük farklar olacaktır. Çünkü birisi bir kez uygulanıyor. Diğerindeyse her gün binlerce araba geçiyor.

Safranlı
21-10-2010, 09:00
Doğanın ne kadar cömert ve her türlü kirliliği ortadan kaldırmak için mükemmel derecede donanımlı çalışkan ve gönüllü askerlerı var.konuşulanlar ve yazılanlar aslında var olan yüzlerce yıllık tecrubenın geri kazanılması çalışlarını oluşturuyor.Ustalarımızdan bir seyler ögrendıkce aslında üzülüyorum.Köylünün elındekı geleneksel bilgiler zihinlerinden silinmiş ve ne yapacagını bilemez halde gübrecilere hazır lokma müşteri haline gelmiş.Belkide kendı imkanları içerisinde her türlü gübreyı ve ilacı yapabilec halde iken çöpe giden degerli atıklara mı yoksa ekmegınden kısarak ümitle belkı kazanırım diyerek gübrecilere verdıgı servete mı yanmak gerekır.Normal koşullarda her çiftçi çok rahat bir şekılde belkı hiç para ödemeden en verimli gübreyi zaten eskıden kendınce yapıyordu.
üç beş inegi tavugu ile aslında neler yapabılecegını buradan ögrendık artık
Bana kalırsa yaşanan problemın en buyuk sebebi köylünün boynunun bükük ve psıkolojık olarak ezık hale getırılmesıdır. gençler köylü veya çiftçi olmayı gerı olmak olarak görüyor
hatta çifftçi oldugunu söylemek istemıyor.bu öz güven problemı çözülmeli ve toprak dostları yüceltılmelı diyorum

Safranlı
21-10-2010, 14:07
Sayın Acemi ustamıza sormak istegım bir şey var;Neticede buradakı ögrendıklerımızı eldekı ımkanlara göre farklı farklı malzemelerden yapabiliyoruz.
Biochar yapmak için benım aklıma bizim bölgenın vazgecılmezi kuzine sobasında organık materyalı ağır ağır kavurarak yapabılırmıyız.elımızdakı organık materyale göre bu döngüyü ne kadar sürede tekrar etmelıyız .birde hemen şimdi aklıma gelen fındık kabukları fırıncıların gözdesı çok ıyı yanar .her halde bıochar için iyi bir secenek olabilir diye düşünüyorum

acemi_caylak
21-10-2010, 14:18
Sn. Safranlı,

Tabi ki kullanabilirsiniz. Ancak kavurma olayında düşük oksijenli yanmadaki kadar kaliteli kömür elde edemeyebilirsiniz.

Fındık kabuğuna gelince bu iş için en iyi malzemelerden biri diyebilirim. Bizim Antep'te de antepfıstığı kabuğu çöpe atılıyor. 20 traktör aldım. Eğer fırsat bulup bağa gidebilirsem bir kısmını biyokömür yapacağım. Gidemezsem komposta karıştıracağız. Kuralımız şu; doğadan çıkan hiç bir şeyi kimyasal işlemden geçmemişse atmıyoruz. Mutlaka bir değerlendirme yolunu buluruz.

nariçi
21-10-2010, 14:23
Sn. Nariçi,

Bu başlıkta tümüyle yabancıların DIY (do it yourself - kendi kendine yap) dedikleri yöntemlere ağırlık veriliyor. Biokömürde onlardan birisi. Orman yangınından arta kalan kömür - tam yanmamışsa- tabi ki kulanılır. Ancak önceki sayfalarda verilen karışım oranlarına dikkat edilerek.

Benim kastım yangın alanlarından faydalanmak değil de bu alanlarda yangın sonunda floranın bu yangın atıklarından faydalandığı yönünde dikkat çekmekti.

acemi_caylak
21-10-2010, 19:51
Biocharla ilgilenelere 3 tane güzel link. Hele birincisi süper. Anlamak için ingilizce bilmenize gerek yok, resimler her şeyi anlatıyor.

http://www.biochar.info/index.cfm?view=52.19&lan=en

http://www.holon.se/folke/carbon/simplechar/simplechar.shtml

http://www.puffergas.com/historic/rules/rules.html

Safranlı
22-10-2010, 11:09
Buradan ögrendıklerımız böyle gıderse hayra alamet degıl !.Artık o hale geldıkkı etrafımızdakı artıklara çırpılara göz diker olduk.bahçemdekı bögürtlen dikenlerını hammadde olarak iyice çürümüş yaprakları milli deger olarak görüyorum
En ilginç olanı ise dün aksam aşırı yağmur yağarken komsumuz arkadaşlarını çağarmış oturak fasulyelerı saplarından ayırıyorlar. bende karsıdan bakıp bu fasulye sapları çokmuş büyük bir hazıne var burda diye aklımdan geçirmekle meskuldum
komsum yakmadan yetişebilirsem birde annemın milletın çöpünü bahçeyi mi sokucan demesınden kurtulmam lazım acemı ustamızın dedıgı gıbı bizde hersey degerlendırılır oldu artık

acemi_caylak
24-10-2010, 00:16
Bir gün elektronik postanıza evinizin kapısı tarafından mahkemeye verildiğiniz için savcılığa ifade vermeye davet edildiğinizi belirten bir mesaj gelse ne düşünürsünüz? Çok saçma değil mi?

“... canlı adımlarla dairesinin kapısına doğru ilerledi, tokmağı çevirdi ve sürgüyü çekti. Kapı açılmayı reddetti. “Beş cent lütfen.” Ceplerini karıştırdı. Başka bozukluk yoktu; hiçbir şey yoktu. “Yarın öderim,” dedi kapıya. Tokmağı çevirmeyi tekrar denedi. Ama kapı bir kez daha kilitli kaldı. “Sana ödeyeceğim şeyler,” diye konuştu, “sadece bahşiş niteliğindedir, yani sana bir ödeme yapmak zorunda değilim.” “Ben öyle düşünmüyorum,” dedi kapı. “Bence bu akıllı daireyi alırken imzalamış olduğunuz kontrata bir bakın.” Masanın çekmecesinden kontratı buldu; onu imzaladığından bu yana belgeye bağlı kalmanın yararlı olduğunu yüzlerce kez görmüştü. Belge yeteri kadar açıktı, kapıya yapılan açıp kapama ödemeleri zorunluydu, bahşiş değildi. “Haklı olduğumu gördünüz,” dedi kapı. Durumdan hoşnut ve kendinden son derece emin bir tonda konuşmuştu. Joe Chip, lavabonun yanındaki çekmeceden paslanmaz çelik bir bıçak aldı ve onunla dairesinin para yutan o kilit sisteminin vidalarını düzgün bir şekilde sökmeye başladı. “Seni mahkemeye vereceğim,” dedi kapı, ilk vida yerinden çıkar çıkmaz.”


Philip K. Dick’in Ubik romanından aktaran Tuncer Şengöz, www.sosyonomi.com (http://www.sosyonomi.com)'dan alıntı. Bu alıntıyı niye yaptığıma gelince, aşağıdaki sözlere bir kez daha dikkat.

“Artan nüfusla birlite yiyecek, fiber ve biyoyakıtlara gereksinim arttıkça topraklar üzerindeki baskıyı artırdık. 1950-1960’lı yıllardan itibaren yanlış gübreleme ve gelişen toprak işleme (aşırı sürme) sonucu topraklarımızdaki doğal organik karbonun % 50’sini kaybettiğimiz için, toprakların bizim için ne kadar değerli olduğunu yeni yeni anlamış bulunuyoruz. Oysa geçen sürede topraklarımızda erozyon arttı, toprağın su tutma kapsitesi düştü. Bütün bunlar bize 1950-60 ’lı yıllarda yeşil devrim diye adlandırdığımız literatür tarafından lanse edilen verim artışının sürdürülmesi ve ürün kaybının önlenmesi için kimyasal gübrelemenin önemli olduğu söylemi arkasında gizlenen, toprakların kaybına yol açan bir durumdu. Topraklarımız bugün işlevini gerçekleştiremez duruma düştü. Şimdi “Toprakların Yeryüzünün Yaşayan Örtüsü” olduğunu anlamış bulunuyoruz.”

Yukarıdaki kısa alıntı ise, J. M. Kimble, C. W. Rice, D. Reed, S. Mooney, R. F. Follett, R. Lal tarafından yazılan, Soil Carbon Management, Economic, Environmental and Societal Benefits (Toprak Karbon Yönetimi, Ekonomik, Çevresel ve Toplumsal Yararları) isimli kitaptan alındı ki yazarların hepside Amerika Tarım Bölümü’nde görev yapmış toprak bilimciler ve çeşitli üniversitelerdeki profesörlerden oluşuyor.

Altımızda arabalar biz gaza bastıkça, yokedilen, yakılan, talan edilen ormanların yerine çok katlı kümesler diktikçe ve bankalardan kredi alarak 30 yıllık kontratlara imza attıkça, sonumuz Paskalya Adası’ndaki ormanları patates dikmek ve kano yapmak için yok eden yerlilerin, sonunda birbirlerini yemeye varan yamyamlığına kadar varacak ki bu tarih hiçte uzak değilmiş diye gözüküyor.

Oysa toprakları geri kazanmanın yolu çok basit; topraktan aldığımızı yeniden toprağa vermek. Bütün organik atıkları yeniden kazanmak. Biz bunu başardığımız oranda aşağıda sözü edilen mineral ve mikroorganizmalar zaten doğal akışı içerisindeki aşağıdaki işlevlerini yerine getireceklerdir.

Birincil Derecede Gerekli Mineraller

N/Azot – Bitki gelişmesini teşvik edici
P2O5/Fosfor Oksit – Kök gelişmesini teşvik edici ve çiçeklendirmeyi artırıcı
K2O/Potasyum Oksit – Meyve dolgunluğu ve meyve gelişmesini artırıcı

İkincil Derecede Gerekli Mineraller

MgO/Magnezyum Oksit – Toprak pH’nın stabilizasyonu ve Azot fiksasyonunda bakteriyel etkinliği teşvik edici
CaO/Calsiyum Oksit – Hücre duvarı yapısında ve hücre bölünmesini teşvik edici enzimler
S/Kükürt – Proteinlerin, amino asit ve vitaminlerin bir parçası, toprak solunumunda aktif

İz elementler

B/Bor – Glukoz ve glikoz dönüşümünde aktif
Zn/Çinko – Büyüme hormonlarını teşvik, nişasta oluşumu ve tohum tutmada aktif
Mn/Manganez – Fotosentez sırasında enzim oluşumuna katkı ve azot metabolizma reaksiyonlarında aktif.
Fe/Demir – Fotosentez ve klorofil oluşumunda etkin
Cu/Bakır – Protein ve karbonhidrat oluşumunda metabolitik aktiveteye katkı
Mo/Molibden – Azot fikzasyonunu teşvik edici
Co/Cobalt – Baklagil azot fiksasyonunda ve nodül oluşumunda etkili
Cl/Klor – Kök gelişiminde etkili, enzimlerin oluşmuna katkı

Organik Asitler

Humik Asit – Organik besinler için azot kaynağı
Amino Asit – Bitkiler için organik besin

Bitki Gelişimini Teşvik edici Mikroorganizmalar

Azot Fikse Eden Mikroorganizmalar – (Azotobacter, Filamentous, Rhizobia) Azotun (N2) amonyuma dönüşümünü yaparak azotun bitki için alınabilir biçime dönüştürülmesi.
Lactobacillus Türleri – Organik asit oluşumunda doğal enzimlerin üretilmesi, bitkilerin iz elementleri adsorbsiyonu sırsında biyo regülatör, potasyum bağlayıcı ve antibiyotik üretimi
Fosfor Çözücü Bakteriler - Çözünmez durumdaki fosforun çözünmesi
Mycorrhiza – Besin alımını geliştirici, patojen fungi, bakteri ve nematodlardan koruma
Maya türleri – Vitamin ve büyüme hormmonu üretimi, organik materyalin parçalanması
Aktinomiset Türleri – Antibiyotik salgısı ile hastalılkların önlenmesi
Bacillus Türleri – Bitki koruma ve biyo kontrol
Pseudomonas fluorescent Türleri – Antibiyotik üretimi ve gövde çürüklüğünün önlenmesi
Arthrobacter Türleri – Azot fiksasyonu
Trichoderma Türleri – Kök gelişimini güçlendirici,fusaryuma karşı etki, organik materyalin parçalanması


176718

üzüm
25-10-2010, 19:22
Gözlemimi bu (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=9130) başlıkta yazmak için sezonun kapanmasını bekliyordum; yazınızla ilgili olduğu için uygun başlık burası olur.
...
Oysa toprakları geri kazanmanın yolu çok basit; topraktan aldığımızı yeniden toprağa vermek. Bütün organik atıkları yeniden kazanmak. Biz bunu başardığımız oranda aşağıda sözü edilen mineral ve mikroorganizmalar zaten doğal akışı içerisindeki aşağıdaki işlevlerini yerine getireceklerdir.
...
Bahçemizi 2005 yılında sürdürmüştük. Sürüm sonrası otlar gidince bahçenin yola yakın kısmının kumlu-milli ve çok taşlı olduğunu gördük; daha doğrusu taşlarla dolu bir alan, taşların arasında veya taşı kaldırınca dibinde kum-mil bulabiliyordunuz. 1 el arabasi kum-mil elde etmek için 10-15 el arabası taş çıkarmanız gerekiyordu. O sene bahçenin iç kısmında hiç birşey kullanmadan sebze ekimi yaptık ve tek haneli sayıyla ifade edilebilecek ürün aldık, bazılarından ise hiç... Nedenleri önceki bahçemize göre iklimin çok farklı olması nedeniyle dikim zamanını geç yapmamız, suyumuzun kısıtlı olması, en önemliside bu bahçede uzun zamandır ticari tarım yapılmasıydı.

Bu zamana kadar otlayan küçük baş hayvan gübresi (ağırlıklı olarak keçi gübresi), kompost, ısırgan otu, meşe külü, kireç vb. malzemeleri ve yardımcı bitkileri kullanarak; yabani otlar ve baklagiller ile yeşil gübreleme, toprağı dinlendirme gibi uygulamaları yaparak ve 4 senelik ürün rotasyonu uyguluyarak sebzemizi yetiştirdik. Sadece sebze ekeceğimiz yeri çatal bel ile belledik; çıkan yabanı otlar toprağa karıştırıldı. Ağaçların dipleride aynı şekilde işlendi. Geri kalan toprak alanlarda hiç bir işlem yapılmadı; çıkan yabanı otlar kendi haline bırakıldı.

Bu sene baharda tekrar ikinci kez sürdürdük. Domates fideleri toprağa dikimden sonra ısırgan suyu (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=609225&postcount=43) ile sulandı. Sebzelere çapalama ve sulama dışında başka hiç birşey kullanılmadı, yapılmadı. (Hayvan gübresi dahi kullanılmadı)

Yazın aşırı sıcak geçmesine rağmen sebzelerin gelişiminden ve aldığım üründen çok memnunum. Aşırı sıcaklarda bazı bitkilerde durgunluk dönemi geçirsemde taze yemelik, kurutmalık, salçalık (domates salçası), konservelik, çerezlik, vs. için bol bol ürün aldım, halen almaya devam ediyorum. Bütün sezon boyunca herhangi bir hastalık gözlemlemedim. Sadece börülcede delikler oluştu (nasıl bir böceğin yaptığını tespit edemedim). 2-3 kere elle delikli börülceleri bahçeden uzaklaştırarak zararın, zararlının devam etmesini önledim.

Bahçenin ön kısmındaki kumlu-milli alanda 5 yıl boyunca yabanı otların kendi hallerine bırakılması (her kış çürüyerek katman katman birikmesi, köklerinin toprağı tutması, vs..) toprak yapısının gözle görülebilecek ölçüde değişmesini sağladı. (Bahçenin diğer bölgelerindeki çürümüş yabanı ot katmanıda sürüldüğünde toprağa karıştığı için sebzelerin gelişimine yardımcı oldu.)

Bahçede seneye baharda çıkacak yabani otları merakla beklemekteyim. Daha önce baskın olan türlerin yerine farklı bitkiler bekliyorum. (Weeds as indicators of soil conditions (http://www.google.com.tr/search?q=Indicators+Weeds+and+Soil+Conditions))

Batı ile doğunun sentezinden çıkardığım sonuçtan oldukça memnunum. Biraz sabır ile doğa hala kendini yeniliyebiliyor.

acemi_caylak
25-10-2010, 20:24
Sn. Üzüm yaptığın çalışmalar için seni kutlarım. Kimyasal gübre ile kirlenmiş verimsiz ve uzun süre işlenmiş toprakları, gerçek anlamda ürün alabilir hale getirebilmek için organik maddece doyurmak gerçektende uzun soluklu bir süreç.

Orman toprağından elde edilecek mikroorganizmalar ve biochar ile bu süreci daha hızlandırabilirsiniz diye düşünüyorum.

Kolay gele.

Not: Bu arada antepfıstığını ne yaptınız? Budama zamanı geldi.

acemi_caylak
25-10-2010, 20:26
Arkdaşlar nur topu gibi ilk biocharımız oldu.

Ayrıntılar bu başlıkta (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?p=708961&posted=1#post708961)

acemi_caylak
25-10-2010, 20:33
Hayvan gübresini kötüleyenlere güzel bir iki örnek. Ensar'ın tarlada gübre üzerinde kendiliğinden yeişen dev semiz otu ve hala yeşilliğinden hiç bir şey kaybetmemiş domates. Sındırgılıyı'da fotoğraflamışız.

177050

177051

177052

177053

üzüm
25-10-2010, 23:42
...
Orman toprağından elde edilecek mikroorganizmalar ve biochar ile bu süreci daha hızlandırabilirsiniz diye düşünüyorum.

Kolay gele.

Not: Bu arada antepfıstığını ne yaptınız. Budama zamanı geldi.

Biyokömür benim için uygun bir çözüm değil. Bahçemden kullanabileceğim malzeme sadece budama sonrası elde ettiğim dal parçaları ve mısır sapları; bunlarıda dal öğütme makinasından geçirip kompost ve malçta kullanıyorum. Dışarıdan gelen organik olmayan bir malzemeyi kullanmayı istemiyorum. (İleriki bir tarihte mısırı bolca ekersem sap ve koçanları ile bir deneme yapabilirim belki; varil de ayarlamak lazım )

(Antepfıstığında testerinin körelen zincirini değiştirene kadar meyve oluşumu başladığı için budama yapmadım. Topladığım ürünün 1/3'ü boş, 1/3'ü kabuğun içini tam doldurmamış, geri kalanı güzel diyebilirim. Budamayı hatırlattığınız iyi oldu...)

Halil Önen
26-10-2010, 12:07
Gözlemimi bu (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=9130) başlıkta yazmak için sezonun kapanmasını bekliyordum; yazınızla ilgili olduğu için uygun başlık burası olur.

.....................................

Bu zamana kadar otlayan küçük baş hayvan gübresi (ağırlıklı olarak keçi gübresi), kompost, ısırgan otu, meşe külü, kireç vb. malzemeleri ve yardımcı bitkileri kullanarak; yabani otlar ve baklagiller ile yeşil gübreleme, toprağı dinlendirme gibi uygulamaları yaparak ve 4 senelik ürün rotasyonu uyguluyarak sebzemizi yetiştirdik. ....

.... Domates fideleri toprağa dikimden sonra ısırgan suyu (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=609225&postcount=43) ile sulandı. Sebzelere çapalama ve sulama dışında başka hiç birşey kullanılmadı, yapılmadı. (Hayvan gübresi dahi kullanılmadı)

...... Bütün sezon boyunca herhangi bir hastalık gözlemlemedim. Sadece börülcede delikler oluştu (nasıl bir böceğin yaptığını tespit edemedim). 2-3 kere elle delikli börülceleri bahçeden uzaklaştırarak zararın, zararlının devam etmesini önledim.

................
Bahçede seneye baharda çıkacak yabani otları merakla beklemekteyim. Daha önce baskın olan türlerin yerine farklı bitkiler bekliyorum. (Weeds as indicators of soil conditions (http://www.google.com.tr/search?q=Indicators+Weeds+and+Soil+Conditions))

Batı ile doğunun sentezinden çıkardığım sonuçtan oldukça memnunum. Biraz sabır ile doğa hala kendini yeniliyebiliyor.



Sevgili Üzüm, başarılarınızın devamını diliyorum. Bol, sağlıklı ve ucuz ürünler yetiştiriyorsunuz. Yazılarınızı ve uygulamalarınızın takipcisiyim.

'4 senelik ürün rotasyunu' uygulamanız ve bu disipline uymanız iyice
ustalaştığınızı gösteriyor.

Bende dayanamadım tereciye tere satayım dedim.:) Ya da ben böyle yapıyorum desem...

Isırgan otu suyuna ( 5 lt) bir çay bardağı pekmez karıştıryorum. Böylece potasyum, Demir ve Mangenezyumca zenginleştiriyorum. 100 lt. suya karıştıryorum.

Yabancı otları kökleyip bir yere yayıyorum. Bir karış kadar kalınlıkta. üzerine az toptakla kaplıyorum. Kışı geçirtiyorum. Bu tabakayı ağaçların_ fidanların köklerinden biraz uzak, bu önemli_ hiç bozmadan yerleştiriyorum. Böylece bir daha yabancı otlar çıkmıyor.

Börülceleri delen kelebek lavrası yani küçük yeşil kurt. Biliyorsun onun için B.T bakterisi etkili. 15 lt. suya yarım çay bardağı pekmez karıştırmak etkiyi yükseltiyor. Arılara da davatiye gönderiyor.:)

Toprağa hafif kükürt uygulamak Ph. ı düzenliyor, asitikliğini düşürüyor, sebzelere iyi geliyor.

Fidelere zarar veren dana dişi için bu yıl bir uygulama yaptım _ bir deneme istatistik olamaz belki_ başarılı oldum.

Sütleğen otunu bilirsiniz, bir çuvalda eziyor, çıkan sütlü sıvıya su koyuyor _oranlar o kadar önemli değil_ bir gün sonra süzüyor, ağzı kapalı kaba koyup istediğin zaman; 1 lt sini 5 lt suya karıştırp bol su ile bitkilere veriyorum.

Bu toprak altı kurtlara ve kökleri kemiren diğer zarlıları karşı da etkili. Kırmızı örümceye ve nematota etkili olduğunu söylediler ama ben gözlemleyemedim.

Toprak düzenleyici olarak kullanılan ve bir zeolit türü olan Klinoptolitin taşıyıcı özelliğinden de yararlanmak çok önemli. Her yetiştiricinin elinin altında olaması gerekir diye düşünüyorum.

Yukarıdaki 'ısırgan otu suyu' bu maddeye doyurulursa ve toprağa uygulanırsa _ toprakta çok uzun kalmasından da dolayı_ bitkiler için besin evi
oluşturuyor.

Klinop un taşıyıcılığından; mikoriza mantarı veya çiftlik gübresi şerbeti doyurularak da yararlanmak gerekiyor.

Size masraf açtım gibi geldi.:)

İsterseniz bahçenizde bir çift kirpi de besleyebilirsiniz. Onlar toprağın dostu. Bir köşede küçük saman yığının ev edinirler.

Gece ava çıkarlar. Menüde hep; böçekler, tırtıllar, sümükü böçekler, dana burnu vardır.

Kolaylıklar diliyorum.

üzüm
26-10-2010, 21:43
Sayın Önen, teşekkür ederim. Bol ve sağlıklı olduğu kesin ama ayırdığım zamanı düşünürsem ucuz değil. Örneğin bu kışı eğitime ayıracağım. Özellikle bu başlıkta, Enzim ve UBYİ başlıklarında çok, çok, çok değerli bilgiler var; özümsemem gerek.
Sizin ve arkadaşların sayesinde bilgi bombardımanına tutuldum; dersimi çalışmam lazım. :)

kayastop
26-10-2010, 22:04
sa.halil abi bugün pazardan balık kırıntısı aldım 2 kilo kadar 5 lt lik su şişesine koydum içine 1 bardak laktik asit 2 bardak pekmez ve ılık su kartırdım şimdi beklemedeyim ...

Dogasever
26-10-2010, 22:49
Sn Kayastop
Sizi tebrik ederim. Protein açısından zengin bir karışım. Ayrıca fosforca da oldukça zengin. İçine bir çay bardağı kadar ılık maya da koyabilirsiniz. Kök yapıcı olarak.. İsterseniz, EMA da koyabilirsiniz.

Halil Önen
26-10-2010, 23:35
Sn Kayastop
Sizi tebrik ederim. Protein açısından zengin bir karışım. Ayrıca fosforca da oldukça zengin. İçine bir çay bardağı kadar ılık maya da koyabilirsiniz. Kök yapıcı olarak.. İsterseniz, EMA da koyabilirsiniz.

Teşekkürler Doğasever.

Sn. kayastop,
Sn. Doğasever' in tavsiyesiyle daha zengin bir karışım elde etmiş olursunuz.

Ben birçok enzime EMA koyuyorum. Maya koymak da iyi fikir. Mayayı kendiniz de yapabilirsiniz. Laktik asit bakterisini _ akdarı dan_ de kendiniz yapabilirsiniz.
Uygun başlıklarda detaylı bilgiler mevcut.

Kullandığınız kaba sifon yapmadıysanız, kabın içindeki havanın tamamını çıkarmayın. İçeride biraz hava kalmalı.

Dediğim gibi bu ve buna benzer karışımları klinoptilolite yedirerek kullanmak, onun taşıyıcı özeliğinden yaralanmak kullanma kolaylığı getirecektir.

Bu şekli ile sadece küçük bitkilerde değil meyve ağaçlarının taç izlerine gömülerek, geniş alanlarda da kullanılabilir.

Kolay gelsin

kayastop
27-10-2010, 16:02
İçine sonradan maya katsak mecburen hava alacak {2 gün sonra ] nasıl olur günde 3 kere havasını alıyorum bidon patlayacakmış gibi şişiyor şu an için sifon tekniği için geç diye düşünüyorum değil mi bozulma olur mu çok fazla gaz çıkışı var bu fermantasyon ne kadar süre devam eder teşekkür ederim hepinize.

Sarıcan
27-10-2010, 16:08
Sifon tertibatı yapmak için hiç geç değil, kapak bir sefer açılmakla bir şey olmaz. Fermentasyon çok hızlı olduğu için çabucak gaz oluşur ve hava ile temas kesilir. En fazla 1 bardak daha pekmez ilave edersiniz.

acemi_caylak
27-10-2010, 17:25
Sevgili Kayastop,

Ha gayret çevredeki ormandan (Toroslar - Tekir Yaylası bu iş için ideal.) ya da sık çalılıklı bir alandan pirinç teknesi yoluyla bakteri topladın mı, tam bir sıvı gübre yapmış olursun. Sizin orada bu bakterileri toplamanın en güzel mevsimi. Ne soğuk ne de çok sıcak.

kayastop
27-10-2010, 20:33
sn Ali abi henüz toplamadım ama dediğiniz gibi tam mevsimi size kesinlikle katılıyorum çok teşekkür ederim hepinize çok güzel bir okul öğretmenleri de bir o kadar.

kayastop
28-10-2010, 17:32
balık artıklarından yaptığım enzim bidonu günde 3 -4 kez havasını aldığım halde dün gece patlamış oysa bugün sifon tertibatı yapmayı planlıyordum.

acemi_caylak
28-10-2010, 17:46
Ortalık batmıştır. Aynı şey bir iki kere benim başıma da geldi. Özellikle ilk 2-3 gün sonrasındaki günlerde gaz çıkışı çok yoğundur. 10. günden itibaren gaz çıkışı azalır. Özellikle sıcaklık çok yüksekse sürekli kontrol gerekir. Bu yüzden sifon tertibatı en iyisi ya da bidonun 1/3 kısmı boş olmalıdır.

kayastop
28-10-2010, 19:13
Abi daha 2. günde gümledi her tarafı leş kokusu sardı ev sahibiyle papaz olduk bugün benim için bir kabustu denebilir sifon için hangi aparatlar gerekli teşekkürler...

kayastop
28-10-2010, 19:16
ev sahibimiz "ya burası zehir kokuyor kim yapmış acaba" derken rezaleti gördü ve kükredi.

Sarıcan
28-10-2010, 19:27
http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=18541

Enzim başlığında sifon tertibatı için çok örnekler var.

kayastop
28-10-2010, 19:46
teşekkürler sn.sarıcan

sındırgılı
28-10-2010, 20:02
Ayni seyin, benim dukkanin deposunda olacabilecegini dusunmek bile istemiyorum.
Sigorta bile zararlari karsilamaz, resmen batariz. Onun icin, sifon tertibati sart.......
Dusunsenize, balik kokulu bayan ayakkabi ve cizmeleri ?????
Aklimdan bile gecirmek istemem.:(

Yoksa patlarmi .???????

acemi_caylak
28-10-2010, 20:28
Sevgili Sındırgılı,

Şu balık kokulu bayan ayakkabısı çok güzel olmuş:) Belki meraklısı çıkar.

kayastop
28-10-2010, 21:38
ALLAH düşman başına bile vermesin çok kötü bir durum kokuya mı yanarsın yoksa çevreye verdiğin rahatsızlığa mı bu balık deneyine devam edersek mahalle sakinleri imza toplamaya başlar gibi geliyo...

Halil Önen
28-10-2010, 22:46
balık artıklarından yaptığım enzim bidonu günde 3 -4 kez havasını aldığım halde dün gece patlamış oysa bugün sifon tertibatı yapmayı planlıyordum.

Özüldüm dostum. Hoş bir durum değil... Ama..

Klavuzu karga olanın, elinde enzim patlarmış.:) Klavuz olarak beni seçen sadece sen değilsin.

Bizim müdürlere enzim yapmayı öğretiyorum ya...

Müdür Hüseyin bey' de 5 lt. lik enzim yapmış. İçine üzümden yaptığın pekmezi koy demiştim. O üzümden yapılan sirke anlamış.

Ertesi gün bağ evine gelmiş, 5lt. lik plastik su şisesi basketbol topu gibi olmuş, ayakta duramıyor.

'Şunu elime alayım bi çalkalayayım, sonra havasını alayım' demiş...:)

Eeee dedik sonra...çalkaladım mı?

'Bağ evi üstüme yıkıldı, altında kaldım sandım'....:D.... dedi...

gece
29-10-2010, 02:47
8>)) Bağevi, bağevi olalı böyle gümbürtü duymamış, desenize. A. Nobel de dinamiti bulmazdan önce böyle şeyler yapıyormuş. Ödül, ülkemize yakın desenize.


Hayvan gübresini kötüleyenlere güzel bir iki örnek. Ensar'ın tarlada gübre üzerinde kendiliğinden yeişen dev semiz otu ve hala yeşilliğinden hiç bir şey kaybetmemiş domates. ...

Semizotunun orantısal olarak büyüklüğü hakkında fikir vermesi amacıyla, buyrun;


177480
sındırgılı ve acemi_caylak, enzim adayı iki semiz otuyla birlikte


177481


Ve acemi_caylak'ın dediği gibi, bu mevsimde domatesin rengine dikkat, hiçbir hastalık, çıtkırıldımlık yoktu domateste. Domateslerini yeterli güneş alamayacağı için kızartamayacaktır ama harika turşu olabileceğini konuştuk.


gece
neden sonra ancak fotoğraf yükleyen forum kişisi

acemi_caylak
29-10-2010, 23:33
Diğer başlıklarda su kirliliği üzerine araştırma yaparken, topraklardaki ağır metal kirlenmesini ne kadar ihmal ettiğimizi farkettim. Topraklarımız sadece kimyasal gübreyle kirlenmiyor. Özellikle yol kenarına, maden işleme sahalarına, termik santrallere yakın veya fabrika ve termik santrallerin bacasından çıkan küllere maruz kalan topraklarda ve şehir içerisindeki hobi bahçelerinde ciddi bir kirlenme söz konusu.

Demir, manganez, arsenik, kobalt, kadmiyum, krom, bakır, civa, kurşun, selenyum, vanadyum, molibden, çinko, nikel gibi yoğunluğu 5 g/cm3 ten yküsek olan metaller en büyük kirleticilerdir.

Yukarıdaki metallerden demir, bakır, çinko, mangan ve molibden bitki gelişimi için mutlak gerekli, vanadyum, nikel ve kobalt bitki gelişiminde kısmen etkili elementler olup topraktaki oranları belirli bir oranın üzerine çıktığında toprak kirlenmesi artmakta ve bu ağır metaller üzerinde yetişen bitkiler ve bu bitkilerle beslenen hayvanlar ve insanlara geçerek ciddi toksik etkilere neden olmaktadır. Arsenik, kurşun, kadmiyum, krom ve civa ise toprakta çok küçük oranlarda bulunsalar dahi hem bitkiler, hem de hayvanlar ve insanlar için ciddi toksik etki yaratmaktadırlar.

Bunları nasıl temizleğeceğimize gelince bir kaç türü dışında mikroorganizmalar bile bu kirliliği temizlemede yetersiz kalmaktadır. Çünkü metal kirliliği toprak pH'ını belirgin bir şekilde düşürmekte ve mikroorganizmaların metabolitik aktivitelerinide engellemektedir.

Metallerin mikrobiyolojik anlamda ekstraksiyonu için kullanılan teknikler oldukça sınırlıdır. Bu teknikler biyolojik sızmayı ve yükseltgenme/indirgenme reaksiyonlarını kapsamaktadır. Örneğin Thiobacillus sp. Fe+2’nin Fe+3’e dönüştürülerek bitki tarafından alınabilir biçime dönüştürülmesine pH=4 seviyelerinde bile işlev gösterebilmektedir. Bir diğer mikroorganizma türü ise Aspergillus niger mantarları olup bunlar tarafından sitrik ve glukonik asitlerin üretilmesini içermektedir. Bu asitler, ortamın pH’ını düşürmekte (pH 3,5) ve şelatlaştırıcı madde gibi davranarak metal giderimini sağlamaktadır. Diğer bir biyolojik arıtım metodu ise, metallerin ölü veya canlı alg veya bakteriyal hücreler gibi biyokütleye adsorbe olduğu biyosorpsiyondur.

Biyosorpsiyon

Çeşitli bileşenlerin (organik, inorganik, metal iyonu, vb.) biyolojik kökenli malzemeler tarafından (biyokütle, biyopolimer vb.) ortam pH’ına bağlı olarak aktif ya da pasif alınımı olarak tanımlanır. Pasif alınım, biyosorbent yüzeyindeki aktif merkezlere yüzey adsorpsiyonu, kompleks ve şelat oluşumu gibi mekanizmalarla gerçekleşirken, aktif alınım ise, kirleticinin hücre içine alınımı şeklinde olup, kovalent bağ oluşumu, yüzey çöktürme, redoks reaksiyonları, hücre zarında stoplazmaya taşınım ve stoplazmadaki protein, lipit gibi yapılara bağlanma şeklinde olur.

Ancak Biyosorpsiyon yeni bir teknoloji olup üzerinde henüz çok çalışılmış bir konu değildir.

Fitoremediasyon
Günümüzde Biyosorpsiyona alternatif yöntem ise, ağır metalleri bünyesinde biriktiren türler olan Thlaspi (çoban çantası), Urtica (ısırgan), Chenopodium (sirken), Polygonum sachalase ve Allyssim (kuduz otu) gibi bazı bitkilerin kadmiyum, bakır, kurşun, nikel ve çinkoyu bünyelerinde biriktirme yetenekleri vardır ve bu nedenle, söz konusu bitkilerin yetiştirilmesi kirlenmiş toprakların arıtılmasında etkili bir yöntem olarak kabul edilmektedir. İşte bu yönteme Fitoremediasyon denilmekte ve giderek yaygınlaşmakta olan bir teknik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu konuyla ilgili makaleleri aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz.

Fitoremediasyon (http://www.tarimsal.com/fitoremediasyon/fitoremediasyon.htm)

TOPRAK KİRLENMESİ VE KİRLENMİŞ TOPRAKLARIN ISLAHI (http://library.cu.edu.tr/tezler/5857.pdf)

METALLERLE KİRLENMİŞ TOPRAKLARIN TEMİZLENMESİNDE UYGULANAN TEKNOLOJİLER (http://kutuphane.uludag.edu.tr/PDF/muh/2003-8(1)/htmpdf/mak14.pdf)

Not: Şu ısırgan otu nelere kadir. Bahçelerimizin kenarında sürekli bulunması gereken bir bitki gibi.

sındırgılı
05-11-2010, 21:30
Hamsi bAligi enzimini korkudan evde kapali balkona terfi ettirdim; ne olur ne olmaz: Patlarsa, hic olmazsa balkon batar; :(
Hanim da beni, en fazla evden kovar;;;;; :(

Halil Önen
06-11-2010, 00:26
.... Patlarsa... :(
Hanim da beni, en fazla evden kovar;;;;; :(

Bir de zincirleme patlama olursa:


178785


el kızına güven olamaz...;)

Her ihtimale karşı;

178786

Bu arkadaşın bile, bir yerlerde gömülü kemiği vardır.:p

178787

Bu da; olsası büyük patlama için (kovulma ihtimaline karşı) hazırlanmakta olan sığınak.

sındırgılı
06-11-2010, 23:06
Sen, yine esegini saglam kaziga baglamissin;
Biz, artik arabada yatar kalkariz;
Zincirleme de, patlama sesi, herhalde Van daki Agridan duyulur :(

Ben, bu kadar riski goze alamam;

MeyveliTepe
06-11-2010, 23:30
Bu şeyler zincirleme patlarsa, artık o inşaat kurtarır mı bilemem :)

acemi_caylak
07-11-2010, 22:04
İnternetin yaygınlaşması ile birlikte, bilgiye erişim kolaylaşmış olsada, yalan ve yanlış içerikli bir çok bilgi ile insanlar kolayca kandırılabilmekte veya kamuoyu oluşturmakta kullanılabilmektedir. Kimyasal açılımı "Dihidrojen monoksit" olan ve bizim bildiğimiz adıyla "SU" yun kullanımının yasaklanmasına dair geyikleri bir çoğunuz duymuşsunuzdur. Bilginin nasıl çarpıtıldığına örnek olarak, kısaca anımsatmakta yarar var. İnternette daha ayrıntılı örnekleri bulunabilir.

Bir bilim fuarı'nda, bir lise öğrencisi, yöre insanlarını hazırladığı projeyi imzalamaya davet etti. Delikanlı, "dihidrojen monoksit" adlı maddenin kullanımının tümüyle yasaklanmasını, mümkün olmadığı taktirde çok sıkı kontrolünü istedi.

Duvarlara astığı afişte açıklanan zararları,

1-Yoğun terlemelere ve kusmalara sebep olabilir.
2-Doğaya büyük zararlar veren asit yağmurlarının ana unsurudur.
3-Gaz haline geçmiş hali, çok ciddi yanıklara sebep olabilir.
4-Kazara solunması, ciğerlere dolması ölüme yol açar.
5-Erozyona yol açar.
6-Otomobil frenlerinin etkinliğini azaltır.
7-Ölümcül kanser tümörlerinin hepsinin içinde bulunmuştur.

Bir saat içinde tam 50 bilim fuarı meraklısı insan delikanlının kampanya açtığı standı ziyaret etti. 43 kişi, yasaklama isteğini şiddetle desteklediler. 6 kişi kararsız kaldı.
Sadece bir kişi yasaklanması istenen "dihidrojen monoksit" in H2O, yani hayatın can damarı "su" olduğunu söyledi.

İşte size güzel bir kamuoyu oluşturma örneği. Usulsüz dinlemeler, ıslak mı kuru mu olduğu bir türlü anlaşılamayan imzalı belgeler üretilerek bunun politik alanda nasıl kullanıldığını, kamuoyunun nasıl aldatıldığını ve buna benzer bir çok örnekten bahsetmeyi yakın dönem Türkiyesi’nin tarihini yazacak tarihçilere bırakarak biz asıl konumuza dönelim.

Kompost kullanımı ve kompostun içeriğinde bulunduğu söylenen patojen bakteriler ve hastalıklar bugün bir çok gübre üreticisinin kullandığı bir argüman. Bu argüman ne kadar doğru biraz yakından bakalım.

Kompost bitkisel ve hayvansal atıkların toprakta doğal olarak bulunan mikoorganizmalar tarafından kontrollü ve doğal bir yöntemle parçalanması yolu ile yapılır.


Doğal şartlarda toprakta bulunan solucanlar, kurtlar, böcekler vs. gibi canlılar atıkların parcalanması işlemini yaparken kompost yapımında büyük parçaları daha küçük parçacıklara ayırarak yardımcı olurlar. Atıkların optimum büyüklüklere getirilmesinden sonra yine toprakta bulunan bakteri aktinomiset, mantar, protozoa ve benzeri bir çok mikroorganizma bu organik maddeleri parçalayarak kompost işlemini başlatır.

Kompostlaştırma hızlı bir biyolojik parçalanma prosesi olup, genelde aerobik proseste 4-6 hafta arasında, anaerobik proseste 2-6 ay bir süre sonunda stabil bir ürün olarak “kompost” elde edilir. Kompostlaşma 2 yolla gerçekleşir.

Aerobik (havalı) Süreç (Forumda bilinen adıyla Sıcak Kompost)

Aerobik yani oksijen gerektiren bir işlemde, kompostu yapan organizmalar oksijen ile birlikte Karbon (C), Azot (N2); Fosfor (P) ve Potasyumu (K) kullanarak karbon dioksit, amonyak, su buharı vb. üretirler. İşlem sonucu kalan organik madde; humuslu, ince yapılı, düşük nemli, zararsız ve toprak kokuludur. İşlemin kimyasal ifadesi aşağıdaki gibidir.

Organik Madde + O2 + Aerobik Bakteri --> CO2 + H2O + NH3 + ürünler + ısı


Kompost yapımında çıkan su buharı ve karbondioksit nedeniyle de kompost yığını hacim ve ağırlık olarak nerdeyse yarı yarıya azalır. Süreç zarfinda yeter miktarda ısı üretilmiş ise (bu ısı iyi bir yığında 65-80 °C leri bulur), bu ısı sayesinde organik madde patojen (yani zararlı mikroorganizma) ve ot tohumlarını barındırmaz.

Anaerobik (havasız) Süreç (Forumda bilinen adıyla Soğuk Kompost)

Anaerobik kompostlaştırma işleminde süreç daha uzundur. Dezenfeksiyon için yeterli ısı üretilmez ve patojen bakteriler yok olmazlar. Ayrıca proses sırasında oluşan hidrojen sülfür gibi bazı gazlar çok kötü kokuya neden olurlar. Bu yüzden tarımsal amaçlı kullanımdan çok, Metan gibi biyogaz üretimi için tercih edilen bir yöntemdir. İşlemin kimyasal ifadesi aşağıdaki gibidir.

Organik Madde + Aerobik Bakteri --> CO2 + NH3 + H2S + CH4 + ürünler + ısı


Kompost yapımının aerobik veya anaerobik prosesi dili ingilizce olsada aşağıdaki şekilden kolayca anlaşılmakktadır. Ayrıca aerobik kompost yapımında karşılaşılabilecek problemler ve çözüm yöntemi tabloda belirtilmiştir.

179049

179050

Kompostla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler, aıksu arıtma prosesisinin son adımlarından biri olan bu linkteki (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=712452&postcount=23)yazıyıda incelerlerse daha iyi olur.

Elde edilen kompost; kompost toprak için iyi bir organik madde kaynağıdır.

Avantajları

-Gübreyi hacim ve ağırlık olarak azaltır. Naklini ve depolanmasını Kolaylaştırır.
-Gübredeki kokuyu azaltır
-Gübreyi mikroplardan arındırır
-Zararlı otlardan kurtarır
-Toprağın kimyasal, fiziki ve biyolojik karakteristiklerini olumlu bir biçimde düzeltir.
-Bitki köklerininin hızla gelişmesi için gözenekli bir toprak yapısı sağlar.
-Kompostlama kullanılan ham girdiler içindeki bitki besin maddelerinin yıkanma ve gazlaşma yolu ile kaybolmasını önler.
-Toprakta organik maddeyi arttırır ve toprağı daha geçirgen hale getirir
-Toprak verimliliğini ve toprağın makro ve mikro elementleri yararli bir biçimde bitkiye verme gücünü arttırır
-Toprakta mikrobiyolojik aktivite hızlanacağından her türlü zirai mücadele ilaçlarının ve diğer sentetik ve organik bileşimlerin daha hızla parçalanmasını sağlar.
-Suni gübre kullanımını ve dolayısıyla üretim masrafını % 50 civarında azaltır.
-Kumlu Toprakların Su Tutma Gücünü Arttırır. Killi toprakları tarıma daha yararlı hale getirir.
-Toprakların bitki besin maddesi tutma gücünü yükseltir.
-Toprağın katyon değişim kapasitesini geliştirir ve böylece bitkinin besin tutma yeteneğini artırır.

Dezavantajları

-Üretim sırasında gübre Azot (N) kaybına uğrar
-Üretimi zaman ve çalışma ister
-Kısmen olgunlaşmış kompost kullanmayınız. Verimi düşürür.
-Hektara 5 tondan fazla kullanmayınız. Azotu bağlayacağından verim düşer.

Sonuç olarak kompost bir toprak düzenleyicisi olup gübre değildir. Gübre olabilmesi için daha fazla azot, fosfor ve potasyum içermesi gerekir. Ayrıca kompost içerdiği bileşimden dolayı çözünmesi uzun süre alır ve bitki artıklarının bünyesindeki azot, organik bağlı azot olduğu için gecikmeli olarak toprağa verilir.

Not: Kimyasal gübre kullanımını azaltır derken, kimyasal gübreyle birlikte kullanalım anlamı çıkmasın. Fosfor ve potasyum gereksinimi (kül, biochar, kemik unu, kan tozu, küspe, kömürleştirilmiş bitki kabukları vs. ile) doğal yollardan sağlanabilir.

kayastop
09-11-2010, 21:54
arkadaşlar hepinize serzenişte bulunuyorum bu bölüme kaç gündür bir şeyler yazan yok sn acemi abi senelik izine mi ayrıldı halil abinin kuş avlamaktan yazmağa eli değmiyor sanki ayhan kaptan daha liman yapmadı galiba hepinize sevgiler ve saygılar ....

acemi_caylak
11-11-2010, 22:01
Sevgili Kayastop, bir yerlere gittiğimiz yok. Ancak atıksu konusu oldukça fazla zamanımı alıyor. Bu başlığa zaman kalmıyor.

Her neyse sözü fazla uzatmadan, daha öncede kısaca değindiğimiz ve Agricultural Research Magazine yazarının, “bu yapışkan (tutucu) protein toprağın karbon deposunun isimsiz kahramanı olacak” diye tanımladığı Glomalin enzimini biraz yakından tanıyalım.

“Bu süper yapışkan” 1996 yılında Amerikan Tarımsal Araştırma Merkezi’nden toprak bilimci Sara F. Wright tarafından keşfedilene kadar, organik madde içine nüfuz eden ve kum, kil ve silt vb. parçacıklar için bağlayıcı madde olmaktan çok, toprak organik karbonunu oluşturan tanımlanamayan bir madde olarak biliniyordu.

Aşağıdaki resimde Sara Wright laboratuvarda glomalin enzimini incelerken görünüyor.

179648

Glomalin sadece % 30-40 oranında karbon içermeyip, ama aynı zamanda agregat denilen granül toprak kümelerini oluşturur. Bu toprağın fiziksel yapısını (structure kelimesinin okunuşunu alarak, buna strüktür diyor bizim hocalar) geliştirerek, toprakta var olan karbonunda kaybını önler.

179649

Bir glikoprotein olan glomalin protein ve karbonhidratı (glikoz veya şeker) biçimlerinde tutar. Wright, glomalin molekülünün demir ve diğer demir iyonlarına bağlı küçük glikoproteinlerin bir yığını olduğunu düşünüyor. O glomalinin % 1-9 oranında demir iyonlarına sıkıca bağlı olduğunu keşfetti.

Bu sihirli maddenin Arbüsküler Mikorizal Funginin (AMF) bir salgısı olduğunu belirtelim. AMF ler bu enzimi, hem hypae diye anlandırılan kendi hifini hem de bitki kökünü korumak ve suyun ve besinlerin kaybolmasını engellemek amacıyla salgılar. Çünkü hiflerin ağaçlar gibi kendini koruyan bir kabuğu yoktur. AMF’ nin hifleri bir kaç santimetreye kadar uzayarak, köklerin uzaktaki su ve besini almasını sağlar.

179650

Bitkilerin %70-80’nin köklerinde bu mantarlardan bulunur. Sadece kanola, lahana, brokoli, karnıbahar vb. bir kaç türde bu mantarlar bulunmaz.

Glomalin oldukça sağlam bir yapıya sahip olup, mikroorganizmalar tarafından kolayca parçalanamaz ve suda kolay çözünmez. 10 ile 50 yıl arası toprakta kalır. Ancak 50 °C- 250 °C gibi yüksek sıcaklıklarda çözünür. Bu özellik glomalini mantar hifi ve toprak agregatları için iyi bir koruyucu yapar.

Bozulmamış topraklarda glomalin toprak organik karbonunun %15-27 kadarını oluşturur ve topraktan ekstrak edildiğinde geriye gri, soluk renkli bir toprak yığını kalır.

179651

Topraktaki aggregatlar kil, silt, mineral, organik maddeler vb. parçaların bir araya geldiği kompleks bir yapıdır. Bunlara küçük peletler diyebiliriz ki bu peletler besin yönünden zengindir ve toprak erozyonunu önlerler. İşte glomalin bu maddeleri bir arada tutan ve onları birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır.

Aşağıdaki resimde açık yeşil bölümler hifler ve aggregatlar üzerindeki glomalinin mikroskop altındaki görünümü. (Glomalinin doğal rengi kahverengidir, ancak mikroskop altında tanımlanabilmesi için böyle bir ışıklandırma yapılıyor.)


179652

Eğer bu parçalar glomalin tarafından bir arada tutulmamış olsaydı, yağmur ve rüzgarda kolayca dağılıp giderdi. Glomalinin kimyası onu ideal bir koruyucu yapar. Humik asitten 2-24 kat daha ağırdır ve toprak organik karbonunun oluşmasında temel yardımcıdır. Oysa humik asit sadece %8 oranında toprak oluşumunda yardımcıdır. Toprak organik karbonunu ayrıştırarak (humik asit, fulvik asit, glomalin ve diğer organik maddeler) inceleyen bilim adamlarından Nichols, glomalinin humik asitten 4 kat daha fazla olduğunu buldu.

Ayrıca ilginç bir özellik atmosferde CO2 arttığında AMF’lerin glomalin salgılama oranıda artıyor. (Toprağa eksoz gazı vermeye benziyor. – Benim notum.)

Falza uzatmadan glomalinin özelliklerine geçelim.

Özellikleri

1. AMF ler tarafından salgılanır
- Bir çok bitki türü için çok yararlıdır.
- Bütün topraklarda bulunur.
2. Büyük miktarlarda üretilir.
3. Oldukça sağlam bir yapısı vardır.
- Suda çözünmez.
- Mikroorganizmalar tarafından kolay parçalanamaz.

Topraktaki İşlevi

1. Hifleri besin kaybından korur.
2. Toprak aggregatlarını bir arada tutar.
3. Aggregatların rüzgar ve yağmurda (erozyon) dağılmasını önler.
4. Toprağın su tutma kapasitesini artırır.
5. Kökler civarındaki su dolaşımını artırır.
6. Besin döngüsünü geliştirir
7. Köklerin daha derine inmesini sağlar
8. Toprak karbonunun ve azotunun koruyucusudur

Topraklardaki glomalin miktarının artmasını istiyorsak

1. Toprağı daha az sürmeliyiz ve daha az işlemeliyiz.
2. Toprağa kimyasal girdileri düşürmeliyiz (özelliklede fosforu)
3. Yeşil gübreleme amaçlı baklagil yetiştirmeliyiz
4. Kanola, lahana, brokoli ve karnıbahar ekmekten kaçınmalıyız.

Not: Bu yazının hazırlanmasında aşağıdaki linklerdeki makalelerden yaralanılmıştır.

Glomalinbrochure (http://www.ars.usda.gov/SP2UserFiles/ad_hoc/54450000Glomalin/Glomalinbrochure.pdf)

Agricultural Research Magazine (http://www.ars.usda.gov/is/ar/archive/sep02/soil0902.htm)

gece
11-11-2010, 23:48
...

Bitkilerin %70-80’nin köklerinde bu mantarlardan bulunur. Sadece kanola, lahana, brokoli, karnabahar vb. bir kaç türde bu mantarlar bulunmaz.
...

Kanola = Brassica napus,
lahana = Brassica oleracea Capitata,
brokoli = Brassica oleracea Italica,
karnabahar = Brassica oleracea Botrytis,
vb. = "Turpgiller (http://tr.wikipedia.org/wiki/Brassicaceae) (Brassicaceae), Brassicales takımına ait bir bitki familyası.
Turpgiller familyası daha çok kuzey yarımkürede, nadiren tropiklerde yayılmış 330 cins ve 3700 türle temsil edilir. Türkiye'de 85 cins ve 515 türü bulunmaktadır."

Acaba neden, Brassicaceae ile bu mantarlar geçinemiyor. Sülfürlü bileşiklerden işkillendiğimi söyleyeceğim ama kimyan kadar konuş diyecekler diye korkuyorum 8>)

Şaka bir yana, "vb." yi
...
Topraklardaki glomalin miktarının artmasını istiyorsak

...
4. Kanola, lahana, brokoli ve karnıbahar ekmekten kaçınmalıyız.

...
ile birlikte düşününce, sadece birlikte yaşamıyorlar mı, yoksa bu bitkiler önceden var olan ve "oldukça sağlam bir yapıya sahip" olan ve "10 ila 50 yıl toprakta kalan" glomalin'i ve/veya mantarları parçalayıp, hızla yok mu ediyorlar? Diye düşünmeden edemedim.

Eğer öyleyse, topraklarımızdaki yabani hardal (Brassica kaber) ve diğer turpgillere daha az müsamaha göstermemiz gerekecek gibi. Yanılıyor ya da abartıyor muyum?


gece
yine de, ne olursa olsun, şebboydan vazgeçemem diyen forum kişisi

Mine Pakkaner
12-11-2010, 07:54
Gece endişe etmeyin:)

Bu bitkiler sadece mikorizal değil. Mikorizal omayan bitki, köklerinde mikoriza mantarı ile ortak yaşam kurmayan bitki demektir. Bu bitkiler sadece Glomus sp. mikorizalarla değil, hiçbir mikoriza tipiyle ortak yaşam kurmamakta.

Haliyle Glomus yaşayamazsa glomalin de olamaz. Yalnızca yukarıda acemi çaylağın yazdığı ürünler değil, Brassicaceae familyasının üyelerinin hiçbirinde mikoriza ile simbiyotik yaşam yoktur. Yine çok tanıdık bazı isimleri burada bulabilirsiniz, turp, şalgam, brüksel lahanası gibi.

Daha bu bitkiler gibi pek çok bitkiler alemi üyesi mevcut. Kükürtlü bileşikler içermeleri ile köklerinde mikorizaların kolonize olamamasının ilgisi olduğunu sanmıyorum, böyle bir bilgi mevcut mu diye dökümanlarıma göz atarım. Ancak mikorizal olmayan diğer bitkilerin içinde hiç kükürtlü bileşik içermeyenler de mevcut. Aynı şekilde Caryophyllaceae, Chenopodiaceae, familyalarının üyeleri de mikorizal değil. Bunlar da Glomusla ortak yaşam kurmuyor. Bu familyaların çok bildik üyeleri de var;
ıspanak, pazı, kırmızı pancar gibi sebzeler, karanfil, nakıl, cipsofilo gibi kesme çiçekler, Cerastium gibi çok kullanılan yer örtücü süs bitkisi...

Toprakta en fazla bulunan mikorizalar Glomus' lar. Glomus mikorizalarının yaşamını sınırlayan sadece kolonize olduğu bitkiler de değil, rakım ve enlem arttıkça da toprakta yaşayan mikoriza tipleri değişir, toprak tipleri de sınırlıyor.

Ne kadar ekmek o kadar köfte mantığıyla, ne kadar glomus, o kadar glomalin.

Glomalinden yararlanmak istiyorsak glomusu yaşatacak ürünler ekmek-dikmek gerek. Bu yüzden karnabahar, kolza vs. bitkilerden kaçının demişler. Buna kaçınmak demek değil de bunları ekerseniz haberiniz olsun, glomusa yaşam imkanı sağlayamazsınız demek gerek. Ama öyle endişe etmeye de gerek yok. Bütün gramine familyası üyelerinin köklerinde kolonize oluyorlar. Yani bahçelerimizde bol miktarda bulunan buğdaygillere ait dar yapraklı yabancı otların pek çoğunun kökünde, çimlerinse hemen hepsinin kökünde kolonizeler:).

Glomus tiplerini içeren tcari preparatlar da hazır satılıyor, ülkemizde de bulunuyor, hatta Bioglobal firması bir ara fuarlarda numune de dağıtıyordu. Bir başka firma bakanlıktan Glomus içeren mikoriza satmak için gerekli izinleri almış, işlemleri tamamlamak üzere. Glomuslar nematodlara ve diğer bazı toprak patojenlerine karşı bitkinin dayanıklılığın artmasını da sağladıkları için önemleri yüksek.

Bu arada şu da ortaya çıkıyor. Ticari preparat mikoriza alırken içindeki mikoriza tiplerinin neler olduğuna, yetiştiriciliğini yaptığımız ürünle bir ortak yaşam kurup kurmayacağına iyice dikkat etmeliyiz.

acemi_caylak
12-11-2010, 09:27
Glomalinle ilgili bir not daha. Toprağın toplam ağırlığının % 2'si ve toprak organik karbonunun yaklaşık %30'u glomalinden, toplam toprak ağırlığının %0,1'i ve toprak organik karbonunun yaklaşık %5-10'u ise humik asitten oluşmakta.

Ayrıca mikorizal olmayan bitkileri ekmeyeceğiz diye kesin bir kural yok. Ancak ekim yapılacaksa, Wright, mutlaka diğer bitkilerle dönüşümlü (rotasyon) ekilmesini öneriyor.

Aslında esas dikkat çekici nokta, sadece Brassicaceae ailesi değil, kanolanında dahil olduğu mustard ailesi daha önemli diye düşünüyorum. Trakya'da binlerce dönüme sürekli kanola ekilmekte. Burada dönüşümlü ekime ağırlık verilmesi daha yerinde olur.

Mine Pakkaner
12-11-2010, 09:45
...

Aslında esas dikkat çekici nokta, sadece Brassicaceae ailesi değil, kanolanında dahil olduğu mustard ailesi daha önemli diye düşünüyorum...

Kanola Brassicaceae familyasına mensuptur. Bütün hardalgiller öyledir. Brassicaceae hardalgiller demektir.

acemi_caylak
12-11-2010, 10:01
Mine Hanım,

Sizin kadar bitki sınıflandırmasında uzman değilim. Ancak literatürde bu iki familya hem birlikte hem de ayrı bir grup olarak adlandırılabiliyor. Yani ikiside yanlış değil.

http://montana.plant-life.org/families/Brassicaceae.htm

Yazının orjinali ise bu linkte.

Those include members of the Brassicaceae family, like cabbage and cauliflower, and the mustard family, like canola and crambe. (http://www.ars.usda.gov/is/ar/archive/sep02/soil0902.htm)

Mine Pakkaner
12-11-2010, 10:54
Mine Hanım,

Sizin kadar bitki sınıflandırmasında uzman değilim. Ancak literatürde bu iki familya hem birlikte hem de ayrı bir grup olarak adlandırılabiliyor. Yani ikiside yanlış değil.

http://montana.plant-life.org/families/Brassicaceae.htm

Yazının orjinali ise bu linkte.

Those include members of the Brassicaceae family, like cabbage and cauliflower, and the mustard family, like canola and crambe. (http://www.ars.usda.gov/is/ar/archive/sep02/soil0902.htm)
Bir metinde hardalgiller familyasından birkaç örnek verirken yanında ayrıca hardal family yazdı diye bu ayrı farklı bir familya sayılıyor ve iki doğru var anlamına gelmez. Basitçe araştırsanız bile mustard family' in hardalgiller yani Brassicaceae familyasına mensup olduğunu görürsünüz. Kanolanın botanik adı da (Brasicca napus Oleifera sp.)

Botanik sınıflandırması da

Plantae (http://www.agaclar.net/wiki/Plantae) :(Bitkiler)
Bölüm: Magnoliophyta (http://www.agaclar.net/wiki/Magnoliophyta)
(Kapalı tohumlular)
Sınıf: Magnoliopsida (http://www.agaclar.net/wiki/Magnoliopsida)
(İki çenekliler)
Takım: Brassicales (http://www.agaclar.net/w/index.php?title=Brassicales&action=edit&redlink=1)
Familya: Brassicaceae (http://www.agaclar.net/wiki/Brassicaceae) (Turpgiller)
Cins: Brassica (http://www.agaclar.net/w/index.php?title=Brassica&action=edit&redlink=1)
Tür: B. napus
Binominal adı (http://www.agaclar.net/wiki/Binominal_nomenklat%C3%BCr) Brassica napus L.

acemi_caylak
12-11-2010, 11:34
Basitçe araştırsanız bile mustard family' in hardalgiller yani Brassicaceae familyasına mensup olduğunu görürsünüz.

Mensup değil aynı isimle adlandırılıyorlar. Mustard Family sadece bir makalede geçmiyor. Aşağıda bununla ilgili birden fazla link var. (Birisi ansiklopedi, diğeri Teksas A&M University, Botanik Bölümü, bir diğeri Springer'in bir kitabı.) İkisi birbirinin yerine rahatlıkla kullanılıyor.

http://www.britannica.com/EBchecked/topic/77928/Brassicaceae


http://botany.csdl.tamu.edu/FLORA/Wilson/tfp/dil/brapage2.htm


http://resources.metapress.com/pdf-preview.axd?code=uw77u67282120642&size=largest

Yani bu kaynaklar "Mustard Family (Brassicaceae). The old family name, Cruciferae, refers to the cross form. (cruciform) of the 4 diagonally opposed petals." şeklinde tanımlıyorlar.

Mine Pakkaner
12-11-2010, 12:21
Evet "familyasına mensup olduğunu görürsünüz" cümlesi yanlış. Ama anlatmak istediğim ortada. Bir üstte de ifade ettim.

...sadece Brassicaceae ailesi değil, kanolanında dahil olduğu mustard ailesi daha önemli diye düşünüyorum... İkisi aynı. Sizin başta dikkat çekmeye çalıştığınız gibi farklı değil.

Artık yukarıda yazdığınızı okuyanlar hem Brassicaceae, hem de kanolanın ait olduğu ondan daha önemli olan bir mustard family olduğunu düşünmeyecekler. Biz ziraatçiler bu familyadan sizin de yazdığınız ismiyle bahsederiz. Krusiferler (Cruciferae).

Basit bir araştırmayla konuyu daha iyi anlamış olmanıza sevindim.

Bu arada ekim münavebesi konusundaki düşünceniz de doğru. Kolza münavebesiz ekilmemelidir. Okulda okutulan da budur, teşkilatta tavsiye edilen de, internette dolaşan bilgilerde de hep aynı bilgi mevcut.

Hala ekim münavebesinin önemini gözardı eden varsa hata etmektedir. Buğdaygiller, baklagiller kolza münavebesinde en çok önerilen bitkilerdir. Bunlar da zaten Glomusa konukçuluk eder. Özellikle bu bitkilerin ekiminde ticari Glomus mikoriza preparatları kullanılırsa son derece başarılı sonuçlar elde edilecektir.

Öğrendiklerinizi üyelerimizle paylaşmaya çalışmanız ne güzel, bu sayede biz de hangi konuların yeni nesil bilinçli üretiler tarafından merak edildiğini öğrenmiş oluyoruz. Gece'nin sorduğu gibi akla takılan sorular cevaplanırken konu daha fazla irdeleniyor.

Bakalım bir sonraki araştırmanızda neyi öğrenip, irdeleyip paylaşacaksınız. :)

acemi_caylak
12-11-2010, 20:16
Tartışmanın en güzel tarafı, kırıcı dökücü olunmadığı sürece iki tarafında bir şeyler öğrenmesi.

USA Tarımsal Araştırmalar Merkezi son 50 yılda topraklardaki karbonun %60'ının toprağın yanlış işlenmesi ve gübrelenmesi sonucu kaybolduğunu söylüyor ki, duyunca insanın tüyleri diken diken oluyor. Şimdilik gidecek başka gezegen olmadığına göre bu karbonu toprağa geri kazandırmanın yolunu bulup öğrenmek zorundayız.

malina
20-11-2010, 07:46
Tartışmanın en güzel tarafı, kırıcı dökücü olunmadığı sürece iki tarafında bir şeyler öğrenmesi.


Bu saptamadan devam edilmesi sağlıklı olacaktır.

İki arkadaşın yazısı Kişisel İletişim Bölümüne taşınmıştır. Sorunu anlamadılarsa ve isterlerse oradan devam ederim.

ozay57
20-11-2010, 19:17
1)Pastanelerden yumurta kabuklarını topla.
2)Fırında kavur.
3)Sirkede 20 gün beklet.
4)20 lt.suya koy;

ister yapraktan ister sulama suyundan ver. O kadar.

(.....) Bazılarını bir araya getir yeter.

Sn. Sarıcan'nı da candan kutlamanın zamanı geliyor gibi...:)

bu karısımdan 100litre suya nekadar koymamız gerek 3dönüm salatalıklarım için sonsuz teşekkürler yüce bilgileriniz için

ozay57
20-11-2010, 19:33
emeğinize sonsuz teşekkürler bu karışımların gramacını nasıl ayarlayacaz, **** 100ltre ilaçlama tankına nekadar koyabiliriz, yapılan bu karısımı nekadarsaklaya biliriz. bilgi verirseniz çok ama çok minnettar olurum

Halil Önen
20-11-2010, 21:11
bu karışımdan 100 litre suya nekadar koymamız gerek 3 dönüm salatalıklarım için
.................................................. ................................................
Sn.ozay,

100 lt. suya 1 kg. karıştırarak topraktan uygulanıyor.

Bu oranı salatalıklar için yapraktan uygulamadım. Kalsiyum Fosfat olarak zengin bir karışım. Topraktan vermek daha iyi gibi...

Peki bu oranlar;
yaparaktan verilirse yapraklara zararı olur mu, yani yakar mı? Ben yakmaz ve zararı olmaz diye düşünüyorum. . Ama bir iki bitkide siz deneyebilirsiniz. 3.. 5 gün de belli olur.

Ama 1 lt. sini 200 lt. suya karıştırlıp ( 500 lt. bence çok) yapraktan uygulanılabilir.
.................................................. .................................................. ...................................

Düzeltiyorum...

Buraya kadar iyi gitmişim ancak her nedense ( yaşlanmaya başladığımın ispatıdır) :)) enzim konususu geçmiş, ve karıştırmışım.

Sevgili ozay 57, yukarıdaki karışımın bir kısmını 3 ay gibi beklettim. Hiç bozulma durumu olmadı. Kullandığım ise 1kğ. 100 lt. suya koymuş ve klinoptilolit e yedirmiştim (karıştırmıştım), o nun taşıyıcılığından yararlanmıştım.
( alttaki yazı enzim sayfasında olması gerekiyordu. Ama silmeyeceğim. bana ders olsun):)


.......
Yapılan enzim _ ister çöp enzim olsun _ kapta ne kadar beklemeli?... Ömrü nasıl bilinecek?...

Sn. Sındırgılı bu işin uzmanı, onun deneyimleri önemli.


Ben şöyle yapıyorum;

kap içinde fermantasyon durunca, içinde hava kalacak şekilde bekletiyorum.

Belirli bir süre sonra _ enzimde kullandığınız malzemeye ve karışıma kattığınız diğer malzemelere bağlı_ kap içindeki hava yok oluyor ve kap içine çökmeye başlıyor.

Yani kapta vakum oluşuyor.

Kokladığımda 'o' meyvelerin _hangisi baskınsa ya da çok kullanılmışsa_ keskin sirke kokusunu alıyorum.

Bunu bozulma olarak düşünmüyorum.

Ama vakum ve sirke kokusu oluştuğunda kullanma zamanırdır diye düşünüyor, kullanıyorum.

Tabii bu deneme için beklettiklerim.
Yoksa fermantasyon bitince kullanmak gerekiyor.

3 ya da 4 ay dır beklettiğim enzimler var. Haftada bir çalkalıyorum. Bazılarında vakum yok. Posa aşağıda üzeri oldukca berrak duruyor.

Yurt dışı sitelerde enzimler raflarda sergileniyor. Satışa sunuluyor. Elbette raf ömrü olmalı.


Ben _çöp enzim de olsa _ 3 veya 4 ay bekletilebilir diye düşünüyorum. Yeter ki içine hava almasın...

acemi_caylak
29-11-2010, 21:21
TOPRAK HORİZONLARI

Hiç yol çalışması yapılan bir yerden geçerken, dozerlerce açılan yolda toprağın katmanlardan oluştuğuna dikkat ettiniz mi? Kimi yerde ince bir toprak tabakası ve altında kaya tabakası, kimi yerde farklı katmalardan oluşmuş kat kat tabakalar ve en altta kaya tabakası. İşte bu tabakalara Toprak Bilim dilinde Toprak Horizonları denilmekte. (Bizim açımızdansa toprak mikroorganizmalarının yoğun olarak bulunduğu O, A, E katmanlarının yapısı bizi daha çok ilgilendirmekte. Mull katmanlarının oluşumunda en az solucanlar kadar önemli bir başka toprak canlı türü diplopodlar (bunların dahil olduğu gruba çok ayaklılar veya bin ayaklılar diyor kimileri) gelecek yazımızın konusu olacak.)

Yani bilimsel tanımını yapacak olursak, kültüre alınmamış bir toprağın dikey kesiti (profili) incelendiğinde çoğunlukla çeşitli yatay (horizontal) bantlar görülür. Bunlara toprak horizonu adı verilmektedir. Horizonlar toprağın gelişmesi sırasında çeşitli iklim, vejetasyon, edafon (toprak canlıları) ve zamana bağlı olarak ortaya çıkan oluşum katlarıdır. Çeşitli toprak tiplerinin profilini oluşturan horizontal yapı birbirinden farklı olduğu gibi bir toprakta gözlenen farklı horizonlar fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikler bakımından farklıdırlar. Toprak profilinin oluşumu ana mineral materyal ile başlamakta ve sayısız olayın katkısı ile yüzlerce yıllık süreçler içinde ve karmaşık etkileşimler (interaksiyon) sonucu olgun bir toprak profili meydana gelmektedir. Bir profil oluşumunda ana olaylar şöyle özetlenebilir.


Toprak oluşum süreçlerini etkileye beş ana etmen vardır:

1) Parent Material (Ana materyal)
2) Climate (İklim)
3) Topography (Topoğrafya)
4) Biological Activity (Biyolojik aktivite)
5) Time (Zaman)

182176


Ana Materyal
Öncelikle bir ana materyal gerekir ki, bunun üzerinde **** kendisinden “Toprak” oluşabilsin.

Ana materyal, toprak gövdesini oluşturan veya üzerinde toprak gövdesi oluşabilen sertleşmemiş, kısmen kimyasal değişime uğramış materyaldir. Bu materyal olgun topraklarda profilin alt bölümünde yer almakta ve C horizonu ile tanımlanmaktadır.

Minerallerin, kayaçların ve organik materyalin türlü ayrışma ürünlerinin karışımından meydana gelen topraklar genel olarak iki çeşit ana materyalden oluşurlar:
1- Kaya ve Mineraller (anorganik)
2- Bitki ve Hayvan artıkları (organik)

Topraklar geniş ölçüde sert kayaların ve sertleşmiş çökelti materyalinin ayrışması sonucunda oluşmaktadır.

Ayrıştıktan sonra toprak gövdesini meydana getirmek üzere olduğu yerde kalan ana materyale yerinde oluşmuş (otokton) ana materyal denilmektedir. Yerinden kaldırılarak başka alanlara taşınmış, çakıl, kum, silt, ve kil gibi maddelerden meydana gelen ana materyale ise taşınmış (allokton) ana materyal adı verilmektedir.

Yani “ana materyal” ikiye ayrılmaktadır:
1) Yerinde oluşmuş ana materyal [Residual-Formed in place (Residuum)]
2) Taşınmış ana materyal (Transported-Parent material):
i) Rüzgar (Eolian = Aeolen)
ii) Buz (Glacial = Buzul)
iii) Yerçekimi (Colluvial = Koluviyal)
iv) Su:
a) Irmaklar (Alluvial = Aluviyal)
b) Okyanuslar ve denizler (Marine)
c) Göller (Lacustrine = Lakustrin)

İster yerinde olsun ister taşınma sonucu oluşsun; toprak oluşumu gelişim evrelerini tamamlarken “horizon” olarak adlandırılan toprak katmanları oluşur.
Bu horizonlar toprak oluşum süreçleri tarafından üretilen belirgin karakteristiklere (özelliklere) sahiptirler.

En önemli (master) horizonlar O, A, E, B, ve C horizonlarıdır. (Eski adlandırma biçiminde O horizonu yokmuş.)

Her toprak her horizonu içermeyebilir; belirli horizonlara sahip olmak, toprak gelişim evresine bağlı olarak değişiklik gösterir.

Benzer şekilde, her bir horizonun derinliği topraktan toprağa farklı olabilir.

Bazı durumlarda toprak yüzeyindeki vejetasyonla ilgili bitki döküntüleri toprak yüzeyinde birikerek 10 cm'e kadar varan kalınlıkta katman oluştururlar. Bu durum özellikle ılıman ve soğuk iklimlerin konifer (iğne yapraklı) ağaç örtüsü altında olur ve moor formasyonu olarak adlandırılır.

Yaprağını döken ağaçların varlığında ayrışmamış organik döküntü katmanı (bu katman O1 veya L (litter rümuzu ile gösterilir) birikimi daha az olur ve bu durum mull formasyonu olarak bilinir.

182177

182178

182179

O Horizonu

Toprak yüzeyinde organik döküntüler sürekli olarak birikerek belirgin bir katman oluşturduğu durumda, bu katman O (O1 ve O2) veya eski kullanımı ile A0 horizonu olarak tanımlanır. Bu katman;
• Yaprak, ot, odun parçacıkları gibi organik maddenin biriktiği katmandır. Materyaller ayrışmanın farklı evrelerinde olabilir.
• Genellikle koyu renklidir.

A horizonunun üzerinde pullukla sürülmemiş topraklarda rastlanır. Geçmiş yıllara ait bitkisel artıklar ile taze bitkisel artıklar (yaprak, dal vb.) ve ölmüş toprak canlılarına ait kalıntılardan oluşur. Organik maddenin ayrışma düzeyine Oi (hafif derecede ayrışmış), Oe (orta derecede ayrışmış), Oa (yüksek derecede ayrışmış) gibi bazı sınıflara ayrılabilir. Bu horizonun tanımlanmasında organik madde, organik karbon, kil yüzdesi içeriği analiz edilmelidir.

A Horizonu

Toprağın üst kısmında sürekli elüviyasyon sonucu çözünür mineral maddeler, özellikle Na, K, Ca gibi bazik katyonlar yıkanır ve bu kısımlarda pH azalması olur. Bu yıkanmış horizonlar A horizonları olarak adlandırılır.
• Organik maddenin mineral toprak materyalleri ile karıştığı zondur
• Genellikle en verimli (üretken) horizondur
• Yüksek biyolojik (canlı) etkinlik
• Genellikle koyu renklidir
• Üst toprak (top soil diye de adlandırılır)

En üstte yer alır. Organik maddeler bakımından zengin ve genellikle koyu renklidir. Su ve besin maddelerinin en fazla bulunduğu, bitkilerin yetiştiği ve köklerinin en fazla yayıldığı katmandır. Toprağın en üst tabakasıdır. Erozyona uğramamış orijinal (primer), erozyona uğramış ve sonradan taşınmış (sekonder) özellik gösterebilir. Silis erimesine, kolloidlerin oluşumuna ve yoğun bir organik madde aktivitesine sahiptir. Toprak yüzeyinden itibaren 10 cm ve bazen 20-30 cm derinliğe kadar iner. Toprağın işlendiği, gübrelendiği ve bitki köklerinin en fazla yayıldığı horizondur. Havalanması, ısınması iyi olduğundan toprak canlılarının aktivitesi fazladır. Mikroorganizmalar en yoğun şekilde bu horizonda bulunur. Yeteri kadar su tutan, iyi ısınan, besin maddelerince zengin, ince zerrelerden oluşmuş bir özellikte olmalıdır. Rengi genellikle alt katlara karşın daha koyudur.

E Horizonu

• Eluviyal zon (zone of eluviation) veya yıkanma zonu. (Eluviyasyon (Eluviation], bazı toprak materyallerinin bir katmandan uzaklaşması veya yıkanmasıdır.)
• Çözünebilir mineraller ve organik madde bu horizondan yıkanmıştır
• Genellikle daha açık renkli “yıkanmış” (kül rengi) görünümü vardır

Demir, alüminyum veya bunların bileşenleri ile organik madde ve kil fraksiyonunun yıkanarak alt toprak horizonlarına gitmesi sonrası geride kuvars gibi ayrışıp yıkanmaya diençli materyallerin kalması ile oluşan bir mineral horizondur. A horizonuna göre daha açık renkli, organik madde-kil vb. içeriği daha düşük, B horizonuna göre ise daha koyu bir renge sahiptir.

B Horizonu

• İlluviyasyon zonu (zone of illuviation) veya birikme zonu, üstteki horizonlardan yıkanan materyallerin birikmesi sonucu oluşan katmandır.
• Asit koşullarda demir ve hümik bileşikler gibi diğer komponentler daha hareketli duruma geçer ve profilin alt katlarına yıkanarak bir katmanda birikirler. Böylece illüviyasyona uğramış B horizonları ortaya çıkar.
• Bu materyaller çoğunlukla kil, humus, seskioksitler (sesquioxides = Demir (Fe) ve Alüminyum (Al) oksitler) veya bunların bir karışımıdır
• Kırmızı ve sarıdan kahverengiye ve griye değişen renklerdedir.

E horizonun altında yer alır. B horizonu genelde 20-60 cm ve bazen 90 cm hatta daha da derine iner. Bu horizon ne kadar derin olursa o kadar iyidir. Kil, demir oksitler, alüminyum oksitler ve organik maddelerin çökeldiği, prizmatik veya blok stürüktürün oluştuğu bir horizondur. Bitkilerin dip köklerinin yayıldığı kısımdır. Bu tabaka fazla ıslak olmamalı ve fazla su aldığında, bu suyu mümkün olduğu kadar çabuk aşağılara akıtabilmelidir. E horizonuna göre daha soğuk, daha havasız, besin maddeleri bakımından daha fakir ve mikroorganizma miktarının ve işlevinin yavaşladığı bir horizondur. İçinde fazla miktarda kil, kireç, taş ve çakıl parçaları bulunabilir. A katmanı ile birlikte asıl toprak katmanını meydana getirir. Üstte yıkanan tuz ve kil gibi maddelerin biriktiği kattır. Bu nedenle bu katmana birikim katmanı adı da verilir.

C Horizonu

Toprağın primer minerallerinin türediği ana madde diğer horizonların altında yer alır ve C horizonu olarak adlandırılır. C horizonu toprak materyali veya toprak ana materyalini oluşturan tabakadır. Bu katman, toprak oluşum süreçlerinden fazla etkilenmemiş ve sıkışmamış materyal katmanıdır. Gevşemiş ve dağılmış bir tabakadır. Genellikle fiziksel kimyasal ve mineralojik yapı bakımından üstündeki toprak tabakasına benzerlik gösteren ve hiç olmazsa üstündeki toprağın bir kısmının bundan meydana geldiği kabul edilen horizondur. Mikroorganizmaların çok az etkisi altında kalmış bir tabakadır. C horizonu bazen ana kayadan meydana gelebilir.

R Horizonu

C horizonun daha alt kısımlarında değişime uğramamış tamamıyla masif kayadan oluşmuş bedrock (ana kayaç) denilen R katmanı bulunur.

Görüldüğü gibi adlandırmalar harf sırasına göre gitmekte ve katmanlar kendi aralarında da A0, A1, Ap, Ad, vb. şekilde alt katmanlara ayrılmaktadır.

Toprak Tabakaları İçin Kullanılan Bazı Terimler

Solum: Solum toprak yapıcı kuvvetlerin etkisiyle meydana gelmiş genetik toprak katmanı olarak tanımlanabilir. Normal topraklarda solum A ve B horizonlarından oluşur veya toprak profilinin ana materyalden yukarıdaki kısmıdır. Buna gerçek toprak tabakası da diyebiliriz. Böyle olmakla beraber bazı topraklarda bunu belirlemek güçtür. Bu sebeple gerçek toprak tabakası keyfi olarak belirlenmektedir. Mesela köklerin alt sınırına kadar olan kısım solum kabul edilmektedir.

Üst Toprak: Genel bir terimdir ve çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır.

a) Toprak yüzeyindeki pulluk tabakası anlamında ve yüzey toprak anlamında;

b) A1 horizonu anlamıda, bu halde derinliği çok değişebilir.

c) Organik maddece zengin, verimli topraklar anlamında

d) A horizonu anlamında kullanılır.

Yüzey Toprak: Toprak işleme aletleriyle hareket eden toprak tabakasını, yani 10-20 cm.lik bir toprak tabakasını ifade eder.

Alt Toprak: Belirli horizonları içeren profilde B horizonuna karşılıktır. Zayıf profilli topraklarda, alt toprak, yüzey toprağın altındaki, köklerin normal gelişebildikleri tabakayı belirler.

Pulluk Tabakası: Toprak işleme aletlerinin girdiği ve karıştırdığı toprak tabakalarıdır. Genellikle toprak yüzünden 15-17 cm derinliğe kadar olan üst toprak tabakası olarak kabul edilir.

Oluşumlarında önemli farklar bulunan bazı büyük toprak grupları

Aslında çok fazla sayıda toprak çeşidi var. Lös, Alüvyon, moren, terra-rose (kırmızı renkli topraklar) vs. Ancak Sevinç Arcak, Koray Haktanır’ın Toprak Biyolojisi kitabında sözü edilen 4 önemli toprak türü aşağıdaki gibidir.

Kahverengi Topraklar (Brown Earths)
Bu tür topraklar çoğunluk bazalt türü ana maddeden türemiş ve orta veya yüksek yağışlı koşullarda gelişmiş topraklardır. Kil veya tın gibi düşük su geçirgenlikli (permeabilite) materyal nedeniyle orta düzeyde bir yıkanma söz konusudur. Bunun sonucunda asit nitelikli A horizonu oluşmuştur. pH profil derinliğine bağlı olarak biraz artış gösterir. Organik katman fazla olmayıp A ve B horizonları her zaman belirgin bir şekilde tanımlanmayabilir. Bu topraklar yaprağını döken orman (deciduous forest) örtüsü altında bulunur. Örneğin İngiltere'deki tarımsal alanların çoğu bu tür toprakları kapsamaktadır.

Podzol Topraklar
Bu topraklar genellikle yüksek yağış, yüksek permeabiliteli geçirgen, kumlu materyal ve yoğun yıkanma koşullarının oluşturduğu asit koşulların topraklarıdır. Toprak yüzeyinde kalın bir moor tabakası ve siyah yüksek humus kapsamlı A1 katmanı içerirler. Horizonlar iyi gelişmiş olup beş veya daha fazla olabilir. Bitki örtüsü fundalık veya iğne yapraklı ormandır. O1 (A0) horizonları iyi gelişmiş olup önemli düzeyde döküntü birikmesi görülür. Organik maddenin demir ve alüminyum seskioksitlerle birlikte yıkanması illüviyasyon bölgesinde iyi bir B horizonu oluşumuna neden olur. Bazen demir bileşikleri B2 horizonunda birikir, partikülleri çimentolayarak sert ve geçirimsiz bir katman oluşturur (hard pan veya iron pan).

Laterit Topraklar
Lateritler tropik iklimde yağmur ormanı vejetasyonu altında yüksek yağış ve yıkanma koşullarında granit ana maddesinden oluşan topraklardır. Yüksek sıcaklık nedeniyle toprak yüzeyinde organik madde ayrışmasının çok hızlı olması ve yağışın etkisi ile oluşan organik madde fakirleşmesi ve hidrate olmamış demir ve alüminyum oksitler nedeniyle kırmızı renkli görünümdedirler (hematit ve boksit). Buna karşılık profilin özellikle üst kısımları silisyumca fakirdir.

Organik madde birikmesi yoktur ve ayrışma koşulları çok hızlıdır. Bu nedenle organik madde doğrudan ve hızlı bir şekilde su ve karbon dioksit oluşturmak üzere ayrışır ve sıradan herhangi bir asidik ara ürün oluşmaz. Şayet yüzey vejetasyonunun yok edilmesine bağlı olarak erozyonla yüzey topraklar aşınırsa demir birikim horizonları açığı çıkar. Bu tür topraklar Afrika, Güney Amerika ve Güney-Doğu Asya'da yaygındır.

Çernozyem Topraklar
Çernozyem veya kara topraklar, yeterli nem ve uygun sıcaklık koşullarının humus oluşumu ve mineral ayrışmasını ilerlettiği, fakat aşırı yıkanmanın olmadığı koşullarda oluşur. Bu topraklar düşük yağışlı çayır step ve preri bölgelerin tipik örnekleridir. Profil yapıları çok karakteristik olup, lös ana maddesi üzerinde yer alan humusça zengin, derin, A1 horizonu ve açık renkli, dar, bazlarca-özellikle kalsiyumca-zengin A2 katmanından oluşur. Aslında bütün profil kalsiyum ile doygundur, ancak A1 horizonunda bulunmayabilir. A2 horizonunda kalsiyum karbonat veya sülfat kök kanalları ile birlik oluşturmuş şekilde gözlenebilir. Bu tip topraklarda bazı özel mikroorganizma grupları birlikler oluşturur. Örneğin B2 horizonunda mantarlardan Mucor ramannianus belirgin özellikler gösterir. Bu organizmanın bu tip topraklar için indikatör bir grup olduğu belirtilmektedir.

Son olarak bu toprakların yapısını gösteren bir resimle bitirelim. Resim pdf’ten alındığı için Türkçe karakter sorunu olsada okunabiliyor.

182180

Sanırım bundan sonra herkes toprağını daha yakından inceler:)

Not: Yazının hazırlanmasında ve kullanılan resimlerde aşağıdaki kaynaklardan yararlanılmıştır.

1- Toprak Biyolojisi, Prof. Sevinç Arcak, Prof. Koray Haktanır
2- Toprak Bilgisi Ders Notları, Prof. Dr. Günay Erpul
3- Introductory Soil Science (Toprak Bilimine Giriş), Minnesota University Ders Notları
4- www.tarimreformu.gov.tr

çiftçibiben
27-12-2010, 01:22
Sanırım öğreneceğim daha çok şey var. Artık bende takipcinim Acemi_Caylak.

acemi_caylak
22-03-2011, 18:13
Kompost çayından daha önce bir mesajımda da söz etmiştim. Bu konu forumda Lonicera tarafından bu mesajda (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=379850&postcount=378) anlatılmıştı.

Baharın yaklaşmasıyla birlikte bitkilerinizi zaman zaman kompost çayı ile beslemek onların gelişimini hızlandıracaktır.

Kompost çayı bitkilerinize ne gibi yararlar sağlıyor. Buna geçmeden önce organik maddenin aerobik veya anaerobik yoldan dönüşümüne kısaca göz atmakta yarar var.

Aerobik dönüşümde, karbonhidratlar, proteinler, amino asitler, üre, organik yağ asitleri, selüloz, lignin vb. maddelerin oksijen varlığında parçalanması ile, amonyum (NH4+), amonyak (NH3), nitrat (NO3-), nitrit (NO2-), karbondioksit (CO2), azot oksit (N2O) ve yüksek sıcaklık (60-80 ⁰C) ortaya çıkar. Anaerobik dönüşümde ise oksijenin yokluğunda, metan (CH4), hidrojen sülfür (H2SO3), amonyum (NH4+), amonyak (NH3), karbondioksit (CO2), azot oksit (N2O), azot (N2) ve daha düşük sıcaklık (35-45 ⁰C) ortaya çıkar. Her iki parçalanma sonucu ortaya humus dediğimiz organik maddece zengin kompost oluşur. Sıcaklık farkına dikkat edilirse aerobik yöntemle elde edilen kompostta sıcaklık çok yükseldiği için hastalık etmeni patojenler ve birçok yabancı ot tohumu ölür. Anaerobik yanmada ise hem patojenler temizlenmez hem de bitkiler ve diğer canlılar için zararlı olabilecek hidrojen sülfür gibi zararlı gazlar oluşur.

Bu yüzden kompost çayı yaparken aerobik yoldan edilmiş kaliteli bir kompost kullanılmalıdır.

Kompost çayının gurusu iyi bir toprak biyologu olan Dr. Elaine Ingham’ın Soil Food WEB (Toprak Besin Ağı) hakkında oldukça güzel çalışmaları var. Dr. Elaine ve ekibi 15 yıldır, bütün araştırmalarını kompost ve özellikle de kompost çayı üzerine yoğunlaştırmış durumda ve şu anda her bitki için ayrı kompost çayı üretme projesi üzerinde çalışıyorlar.

Aslında kompost çayı yapmak çok basit. Bir bidona doldurulan kompost ve su sürekli karıştırılarak sudaki çözünmüş oksijen miktarı artırılıyor ve bunun sonucu ortamdaki mikroorganizmların çoğalması sağlanıyor. Suya hava verme işlemini basit bir hava pompası (akvaryum pompası, kompresör vb.) ile kolaylıkla gerçekleştirebilirsiniz. Üstelik burada anaerobik yöntemde olduğu gibi günlerce beklemek zorunda değilsiniz. Yaklaşık 48 saat içerisinde kompost çayınız kullanıma hazır olmakta. Yukarıda sözünü ettiğimiz mesajda Lonicera bunu şekilli olarak anlatmış.

Elaine Ingham’ın bazı tespitlerine burada değnmeden geçmeyelim. Ona göre hem kompost hem de kompost çayı oksijence zengin koşullarda gerçekleştirilmeli. Böylelikle anaerobik koşullarda oluşan alkol, fenol ve organik asitlerin oluşması engellenmiş olur ki bu 3 madde ortamda fazla olması durumunda bitki dokularına ciddi zararlar veren maddeler.

Ingham’a göre en verimli topraklarda mantarların biyokütlesi bakterilerin biyokütlesinden 1000 kat daha fazladır. Çiçekler ve tek yıllık sebzeler bakteri yoğun topraklarda, çalı türleri ve çok yıllık bitkiler ise mantar yoğunluklu topraklarda daha güzel gelişme gösteriyorlar. Eğer bakteri yoğunluklu bir kompost çayı elde etmek istiyorsanız, %45 yeşil madde, %30 odunsu madde, %25 azot oranı yüksek madde (kan, kıl vb.) kullanmalısınız.

Kompost çayı hem yapraklara spreylenerek hem de sulama suyuna karıştırılarak kullanılabiliyor. İyi bir kompost çayında aşağıdaki mikroorganizmalar bulunuyor.

Bakteriler: Bilinen bir çok bakteri türü kompostta bulunuyor ve basit organik maddelerin parçalanmasında rol alıyor.

Aktinomisetler: Ağaç kabuğu, kağıt gibi maddelerin parçalanmasında rol alıyorlar.

Mantarlar: Küf mantarları ve mayalar bakterilerin parçalayamadığı lignin vb. maddeleri parçalarlar.

Protozoalar: Bakteri ve mantarları tüketerek ortamdaki mikroorganizma dengesini sağlıyorlar.

Rotiferler (Zooplanktonlar): Organik maddenin parçalanmasında ve sindiriminde rol alıyorlar.

Kompost çayı yapımında kompostun jüt bir çuvala doldurulması daha iyi sonuç veriyor. Jüt çuval bulunamadığı durumlarda külotlu kadın çoraplarıda kullanılabilir.

Aşağıdaki resimlerde kompost çayı makinelerinin temsili resmi ve profesyonel kompost çayı ekipmanları görülüyor.

198024

198025

198026

198027

Hacim olarak 1/10 şeklinde 1 birim kompost 10 birim kompost kullanılabilir.
Melas, maya ekstraktı (laboratuvar malzemesi satan yerlerde bulunabilir.), tatlı su yosunu ekstraktı (spirulina) ve kurutulmuş yosun kullanılması ortamdaki mikroorganizma sayısını artıracaktır. Ancak melas ve deniz yosunu ortamdaki E. coli sayısını tetikleyebilir. Bunun için kompost çayına bir miktar havuç suyu karıştırmakta yarar var. Havuç suyu E. coli gelişimini baskılarken ortamdaki diğer mikroorganizmaların gelişimine olumsuz bir etkisi yoktur. (Dr. Michael Bomford)

Bakteri ağırlıklı (sebzeler ve çiçekler için) bir kompost çayı yapmak istyorsak kompost çayına karbonhidrat, protein ağırlıklı yiyecekler ekleyebiliriz. Mantar ağırlıklı (çok yıllık çalı ve meyve ağaçları için) kompost yapmak istiyorsak yulaf ezmesi, soya unu, buğday unu, humik ve fulvik asit ekleyebiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta çok fazla yiyecek koyarak ortamda anaerobik koşullar oluşmasını engellemekten geçer. Örneğin 25 litre (yaklaşık 5 gallon) suya 28,5 gr melas ve 5 fincan humik asit katılabilir.

Kompost çayı yaparken, kompost çayının sıcaklığı toprak sıcaklığı ile yaklaşık aynı olmalıdır. Örneğin sonbaharda uygulanacak kompost çayı ile yazın uygulanacak kompost çayının sıcaklığını toprak sıcaklığına göre ayarlamak gerekir.

Kompost çayı yaparken, ortamdaki oksijen miktarı çok önemlidir. Oksijem miktarı 6 ppm (6 mg /L) altında olmamalıdır. Bu yüzden fazla miktarta kompost çayı yapmak istiyorsanız akvaryum pompası yerine kompresör kullanabilirsiniz.
Kompost çayı yapım süresi iyi bir havalandırma ile 48 saat civarındadır. Su yüzeyinde koyu kahverengi köpükler oluştuğu zaman kompost çayınız hazır demektir.

198028

Kompost çayı yapraktan uygulanacaksa dönüme yaklaşık 6 litre, topraktan uygulanacaksa dönüme yaklaşık 25 litre civarında uygulanır.

Literatürde kompost çayının erken yanıklık, geç yanıklık, küllenme ve kurşuni küf gibi hastalıkları baskıladığı söylense de bu konuda elde edilen veriler tatmin edici düzeyde değildir. Baskılama oranı düşüktür. Tıpkı forumda sözü çok fazla geçen etkin mikroorganizmalar gibi.

Lonicera
23-03-2011, 07:33
Sevgili acemi_caylak, kompost çayı konusuna da el atmanıza nasıl sevindim anlatamam. Kompost çayı üretimim halen devam ediyor. Daha önceleri aerobik koşullarda hazırladığım kompostu bitkilerimin diplerine veriyordum. Bir süredir kompost çayı yaptıktan sonraki atıkları vermeye başladım. Çayın çok daha kısa sürede etkili olduğunu gözlemlediğim için ve ürettiğim kompost fazla miktarda olmayıp altın değerinde olduğu için bu şekilde kıskanarak kullanıyorum.:))

İlk kompost çayı denemesinde biberler üzerinde çok olumlu sonuçlar almıştım. O yıl uygulama yaptığım biberlerde kırmızı örümcek zararlısını görmedim. Kompost çayı mı buna neden oldu kesin bir şey söyleyemem. Ama ürün miktarındaki artış gerçekten şaşırtıcı oldu diyebilirim. Şimdi kompost çayı konusuna değinmişken( hazır sizi yakalamışken) hala aklıma takılan çözemediğim bazı konular var. Bunlar şimdilik şu şekilde;

1. Aerobik koşullarda yapılan kompost ve yine aynı koşullarda yapılan kompost çayı (tüm şartların yerine getirildiği varsayımıyla) hiç bir şekilde zararlı organizma vb. içermeyecektir diyebilir miyiz? ( çoğunlukla sebzelerimde yapraktan da uyguluyorum)

2. İyice ihtimarı sağlanmış ahır gübresini aynı aerobik şartlarda çay halinde uygulama şansımız var mı?

3. Esas merak ettiğim husus ise daha genel bir soru. Her ne şekilde elde edilirse edilsin, mikroorganizmaların yaşam süreleri nedir? Daha açık bir ifadeyle mikroorganizmaları sürekli yeniden elde etmenin çabası içinde mi olacağız yoksa onların varlığını daimi kılmanın, onlara gerekli koşulların hazırlanmasının bir yolu var mı?

acemi_caylak
27-03-2011, 14:38
Sevgili Lonicera

1. Aerobik koşullarda yapılan kompost ve yine aynı koşullarda yapılan kompost çayı (tüm şartların yerine getirildiği varsayımıyla) hiç bir şekilde zararlı organizma vb. içermeyecektir diyebilir miyiz? ( çoğunlukla sebzelerimde yapraktan da uyguluyorum)
Elaine Ingham, zararlı mikroorganizma içermeyeceğini söylüyor. Ayrıca yazıda da belirttiğim gibi bir miktar havuç suyu eklenmesinde fayda var.

2. İyice ihtimarı sağlanmış ahır gübresini aynı aerobik şartlarda çay halinde uygulama şansımız var mı?
Eğer ahır gübresi sürekli karıştırılarak yakıldıysa, zaten aerobik kompostta yapılan süreçle aynı aşamadan geçmiştir. Ancak bir kenarda kurutularak yapıldıysa içindeki besin maddeleri çözünerek çok düşük seviyelere inmiştir.

3. Esas merak ettiğim husus ise daha genel bir soru. Her ne şekilde elde edilirse edilsin, mikroorganizmaların yaşam süreleri nedir? Daha açık bir ifadeyle mikroorganizmaları sürekli yeniden elde etmenin çabası içinde mi olacağız yoksa onların varlığını daimi kılmanın, onlara gerekli koşulların hazırlanmasının bir yolu var mı? Mikrorganizmaların ortamda yaşam süresi ısı, ışık, nem, pH seviyesi, toprak yapısı ve topraktaki besin maddesi miktarına çok bağlıdır. Üstelik her mikroorganizmanın gerektirdiği koşullar farklıdır. Örneğin bakteriler daha çok nötr toprakları, mantarlar asit karakterli toprakları severler. Eğer toprağınızın su tutma kapasitesi iyi, topraktaki oksijen ve besin miktarı yeterliyse dışarıdan eklediğiniz mikroorganizma sayısı gün geçtikçe azalacaktır.Bir diğer önemli noktaysa topraktaki organik madde miktarını sürekli kontrol etmekten geçer. 3 ayda bir toprak tahlili yaptırılması gerektiğini söylüyor uzmanlar.

omer.tuncer
27-03-2011, 15:00
Sevgili Lonicera yanıtları yanlarına mavi ile yazdım.

Bir diğer önemli noktaysa topraktaki organik madde miktarını sürekli kontrol etmekten geçer. 3 ayda bir toprak tahlili yaptırılması gerektiğini söylüyor uzmanlar.

3 ayda bir tahlilmi en iyisi basit tahlil yöntemi bulup kendimiz yapmalıyız yoksa kazancı tahlile vereceğiz. :)

acemi_caylak
27-03-2011, 15:30
Ömer Bey,

Aslında çok basit bir yöntemi var. Hassas bir teraziniz varsa, önce suyunu tümüyle çekene kadar kuruttuğunuz toprağı terazide tartarak not alıyorsunuz. Daha sonra fırında çok yüksek ısıda pişiriyorsunuz. Pişirme sonucu organik madde gaz halinde uzaklaşıyor. Daha sonra tekrar ölçerek aradaki farkın yüzdesini alarak topraktaki organik madde miktarını buluyorsunuz. Sonuç kesin olmasa da, yaklaşık bir fikir verecektir. Verimli bir toprak için organik madde oranının %4 civarında olması gerekiyor.

Toprak tekstürünü (topraktaki kil, kum ve silt miktarını) ise yine basit yöntemle ölçebiliyorsunuz. Bunu kendi blogumda anlatmıştım.

Toprağın kimyasal içeriğine gelince herkesin evinde yapabileceği basit bir yöntem değil. Yine de araştırırım. Basit bir yöntem bulursam burada yayınlarım.

omer.tuncer
27-03-2011, 17:03
Bende su için Ph testi var ama toprak içinde kullanabilirmiyim bilmiyorum çünki sıvı Ph test i kuru toprakta başarılı olunmaz her halde.
Kimyasal içerik deyince iş değişiyor ama sanırım bitkilerin tüketmesi çok fazla deyildir. 2 yılda bir yapılsa bence yeterli olur gibi geliyor.
Bir de bitkilerin yaprak gelişimindeki renk ve şekil değişimleri de eksik veya fazla elementlerin göstergesi olabiliyor.

Lonicera
27-03-2011, 17:05
Üstadım öncelikle bilgilendirme için çok teşekkür ederim. Anlaşılan o ki, toprağa sonradan eklenmiş olan mikroorganizmaların aynı ortamda sürekli hayatta kalıp çoğalmalarını sağlamak, bunların yeniden elde edilip devamlı toprağa eklenmesinden daha çok çaba, emek, masraf vb. gerektiriyor. O zaman yılmadan üretime devam:)

Son olarak bir şey daha öğrenmek istiyorum sizin için sakıncası yoksa. Kompost çayı oluşturduktan sonra diyelim ihtiyaç fazlası kısmı (veya bu çayı bir sebepten ötürü kısa bir süre kullanamayacağız), içine melas ekleyip aynı oksijenli ortamda aynen çay yapımı gibi devam ettirmemiz mümkün müdür?

acemi_caylak
27-03-2011, 18:36
Son olarak bir şey daha öğrenmek istiyorum sizin için sakıncası yoksa. Kompost çayı oluşturduktan sonra diyelim ihtiyaç fazlası kısmı (veya bu çayı bir sebepten ötürü kısa bir süre kullanamayacağız), içine melas ekleyip aynı oksijenli ortamda aynen çay yapımı gibi devam ettirmemiz mümkün müdür?

Sevgili Lonicera,

Çayı yaptıktan sonra en geç 4-5 saat içerisinde kullanmanız gerekiyor. Bazı kaynaklarda 18 saat diyenler var ama zaman geçtikçe ortamdaki oksijen azalacağından ölüm hızlanacaktır.

Melas ekleyip havalandırma ile (pompanız çalışır durumda olmalı) daha uzun süre saklanabilir. Ancak bakteriler için karbonhidrat ve yosun mantarlar için yulafezmesi, soya küspesi,un humik, fulvik asit gibi besinlerle sürekli takviye edilmesi gerekir.

Murat Uysal
27-03-2011, 22:59
Peki Sevgili doğa dostları kardeşlerim. Ben Elimdeki EM-1 ile EM5 gibi diğer içerikleri nasıl hazırlarım. Bunların formülasyonu nedir?

EM-1 ayakkabı kokularının giderilmesinde, nem kokusunun giderilmesinde ve diğer kokuların giderilmesinde kullanabilirmiyiz?

Diğer formüllerin üretiminde hep EM-1 mi kullanacağız yoksa EMa mı?

memet
28-03-2011, 14:55
Bu tescilli bir ürün. Yani satın almak gerekiyor. Yararlı bakterileri izole etmeniz de mümkün ama sanırım biraz teknik bilgi gerekiyor.

acemi_caylak
28-03-2011, 22:32
Dr. Elaine Ingham, kendisini o kadar Toprak Biyolojisine adamış birisiki, toprağa kesinlikle biyolojik bir bakış açısıyla yaklaşılması gerektiğini belirtiyor. NPK eklemeyi, pH ve EC düzenleyicileri bir kenara bırakın diyor.

İşe toprak mikroorganizmalarını (yararlı bakteriler, mantarlar, protozoa ve nematodlar) ölçerek başlayın diyor. Yararlı mikroorganizmalar, toprak besininden, toprak yapısının düzeltilmesinden ve bitkilerin hastalık ve strese dayanıklıklarını sağlamasından sorumludur. Örneğin, hep zararlı oldukları düşünülen nematodlar buna güzel bir örnektir. Araştırmalar bitki tarafından alınan kullanılabilir “azotun %30-50 kadar kısmının nematodların bakterileri tüketmesi sonucu oluştuğunu göstermektedir.” (Jeff Lowenfels, Wayne Lewis, 2006)

Ancak sürekli toprak işleme ve kimyasalların gereğinden fazla kullanılmasından dolayı topraklardaki mikroorganizma çeşidi ve sayısı çok büyük oranda azalmıştır. Hatta fumigantlarla solarize edilen topraklarda mikroorganizma sayısı sıfırlanıyor.

Elaine Ingham bu yüzden toprakta mikroorganizma sayısının artırılmasını verimli bir toprak için birnicil ve en önemli koşul olduğunu belirtiyor. Hatta onun deyimiyle "topraklar hasta durumda ve hastalıklı bir toprakta sağlıklı bir bitki yetiştiremezsiniz."

Bu nedenle dünyanın bir çok ülkesinde katıldığı eğitimlerde, eğitim programı toprak mikroorganizmalarının tanınmasına yönelik basit mikroskop kullanımını da içermekte. Aşağıdaki resimlerde kendisi katılımcılara kompost içerisindeki mikroorganizmaların nasıl tanınacağını anlatırken görülüyor.

199188

199189

Aşağıda onun kursta anlattığı bir kompost çayı reçetesi bulabilirsiniz.

5 gallonluk kompost kabı (1 gallon=3.78 litre)
1 lb. kompost (1 lb=453.5 gr)
1/2 fincan humik asit
1 - 3 yemek kaşığı yosun
1 tatlı kaşığı sülfür içermeyen siyah melas

Bir ayrıntıyı daha vurgulamak yarar var. kompost çayı yaparken biz aslında yeni mikroorganizma yaratmıyoruz. Sadece kompostta varolan mikroorganizmaların 10.000 - 20.000 kat oranında çoğalmasını sağlıyoruz. Bu yüzden kullanacağımız kompostun kalitesine ve yaşına (minimum 4 ay) çok dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca kullanacağımız kompostun mümkün olduğunca fazla sayıda farklı maddeden yapılmış olması gerekiyor. Hatta bu komposta bir miktar solucan gübreside karıştırılabilir.

Elaine Ingham'ın ısrarla mikroskop üzerinde durmasının nedeni de bu. Kullanacağımız komposttaki mikroorganizma türlerini bilmemiz gerekiyor.

kayastop
29-03-2011, 11:37
yararlı mikroorganizmaları nasıl tanıyacağız?

acemi_caylak
30-03-2011, 08:48
Arkadaşlardan gelen sorular üzerine, bir konuya ayrıntılı açıklama getirmek istiyorum. Toprağınızdaki organik madde miktarı oranı düşükse topraktan uyguladığınız kompost çayı veya diğer mikrobiyal gübrelerin etkisi daha düşük olacaktır. Çünkü bu tür topraklarda sizin dışarıdan eklediğiniz bakteri ve mantar türü mikroorganizmalar yeterli besini bulamayacak ve beklenen olumlu etki daha düşük seviyelerde olacaktır. Dışarıdan eklemiş olduğunuz bu küçük yaratıklar ölmeden ayakta kalmalılarki toprağınızda besin işçiliği rolünü üstlenebilsinler. Bu yüzden mikrobiyal gübre uygulaması öncesi, toprak tahlili kesinlikle yaptırılmş olmalıdır. Toprağın organik madde miktarı, pH seviyesi vb. kesinlikle bilinmelidir.

Üstelik Türkiye topraklarının büyük çoğunluğunda organik madde miktarı azdır. Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümünden Prof. Dr. Cahit Küçük ve Prof. Gökhan Çaycı, Tavuk Dışkılarının Organik Gübreye Dönüştülme Sistemleri isimli sunumlarında tarım alanlarımızın çoğunda organik maddenin yetersiz ve yaklaşık %1.5 civarında olduğunu belirtmekteler.

Sıralama | Organik Madde Oranı |Tarım Yapılabilir Topraklar İçindeki Yüzdesi
Çok Az | %1’den düşük| %19.2
Az |%1-2 | %49.8
Orta | %2-3 |%22.4
İyi | %3-4 | %5.6
Yüksek |%4’ten fazla | %3
Toplam||%91.4 yetersiz


Bölgelerdeki durum ise aşağıdaki tabloda görülmektedir.

Bölgeler | Değerlendirme
Trakya-Marmara| %93.8’inde yetersiz
Karadeniz| %85.5’inde yetersiz
Orta Anadolu| %97’sinde yetersiz
Güneydoğu| %95.8’ inde yetersiz
Ege| %89.3’ünde yetersiz
Doğu Anadolu| %94.4’ ünde yetersiz
Göller| %95’inde yetersiz
Akdeniz| %93.1’inde yetersiz



Buradan yola çıkarak, ortalama tarım yapılabilir toprak derinliğini 25 cm olarak alırsak 1 ha toprağa %0.25 lik organik madde artışı için yaklaşık 10 ton organik gübre gerekiyor. Bu organik madde gerekisinimini karşıladıktan sonra veya organik madde ile birlikte toprağa mikrobiyal gübre uygulaması daha etkili olacaktır.

Gübre seçimindeyse aşağıdaki tablo size yararlı olacaktır. Çünkü her bitkinin gereksinim duyduğu, kök bölgesi mikroorganizma çeşitliliği farklıdır. Bu konuda Soil Food WEB tarafından kullanılan ölçüt mantar:bakteri oranı şeklindedir. Aşağıdaki tabloda bazı bitkiler için yaklaşık oranlar bulunmaktadır. (Kaynak: www.soilfoodweb.com)


Bitki | Mantar:Bakteri Oranı
Bakteri başat bitkiler
Çim (ince saplı, lawn grass) | 0.5 - 1.0
Çim (kalın saplı, turf) | 0.9 - 1.5
Brokoli | 0.3 - 0.7
Lahana | 0.5 - 0.8
Havuç | 0.5 - 0.8
Mısır | 0.8 - 1.0
Buğday | 0.8 - 1.0
Marul | 0.5 - 0.8
Domates| 0.8 - 1.0
Tütün | 1 .0 - 3.0

Mantar başat bitkiler
Üzüm | 3 - 5
Yaprağını döken ağaçlar | 10 - 100
Akçaağaç | 5 - 100
Elma (bahçe)| 10 - 50
Çam | 50 - 100
Kozalaklılar | 100 - 1000

Halil Önen
31-03-2011, 00:27
.... Toprağınızdaki organik madde miktarı oranı düşükse topraktan uyguladığınız kompost çayı veya diğer mikrobiyal gübrelerin etkisi daha düşük olacaktır. Çünkü bu tür topraklarda sizin dışarıdan eklediğiniz bakteri ve mantar türü mikroorganizmalar yeterli besini bulamayacak ve beklenen olumlu etki daha düşük seviyelerde olacaktır. Dışarıdan eklemiş olduğunuz bu küçük yaratıklar ölmeden ayakta kalmalılarki toprağınızda besin işçiliği rolünü üstlenebilsinler. Bu yüzden mikrobiyal gübre uygulaması öncesi, toprak tahlili kesinlikle yaptırılmş olmalıdır. Toprağın organik madde miktarı, pH seviyesi vb. kesinlikle bilinmelidir.
.......
Toplam||%91.4 yetersiz......

Yani Türkiye topraklarının % 91.4 organik maddece yetersiz.

Peki bu ülkede hayvancılık yapılmıyor mu? Nereye gidiyor gübreleri. Yoksa biz hayvan gübresini kullanmayı mı bilmiyoruz?

Halbuki ahır gübresi zengin mikroorganizma kaynağıymış. 1 gr. ahır gübresinde 60 ile 137 milyar bakteri varmış.

Hem de ticari gübreler gibi tek taraflı değil, zengin besin elementleri taşıyor.


Aslında toprağı verimli hale getirmek ne kadar kolay ve ucuz...

Toprak tahlili yap, organik madde oranını bul...
İyi yanmış ahır gübresi ya da kanatlı gübre yeteri kadar ver...
Kompost çayını ver...
Kendi mutfağında yaptığın enzimlerle sula...

ve toprağın yapısını tarım için en uygun duruma getir.

Nedir bu kimyasal _ ticari _gübre çılgınlığı anlamış değilim.

Teşekkürler Acemi ufkumuzu genişletiyor kaybolan değerleri hatırlatıyorsun.
Saygılar

Safranlı
31-03-2011, 13:03
ACEMI USTAMIZDAN VE dıyer ustalarımızın yazılarını devamlı okuyoruz ve takıp edıyoruz
dogadakı mukemmel uyum ortadayken cocuga anne sutu yerıne bebek maması vermekle meskuluz her hangı bır ürünün besinlerının dogada kolayca ve ulasılabılır halde oldugu ortada.mıkroorganızmalar da organık gubreye yani ana sütüne muhtaç.
bolca hayvan gübresı,bolca kompost,bolca malç kaplama,bolca sevımlı ve faydalı bakterıler fazlasıyla yeterlı gıbı.
piyasada bütün çırpınışımız ve kafa karışıklıgımız işi yokuşa sürmekten ve kulagımızı tersten göstermekten ibaret

soilless
31-03-2011, 21:24
Bu mesajları okuyunca aslında yeri ve zamanı geldi diye düşündüm.

Kolay ulaşılabilir, uygun maliyetli, en hızlı bir şekilde kullanıma hazır duruma gelebilir bir organik gübre hazırlama tarifi çok yararlı olur.

Hem fide, fidan dikim zamanı çok yaklaştığı için, hem sadece haftasonunu ayırabilecek küçük bahçesi olanlar için, hem de organik tarım için en kolay ve yararlı el altında bulundurulacak organik cep tarif olacağı için;

Sn Acemi Ustanın detay bilgisi ile Sn Halil bey'in 30 yıllık tecrübesi, pratik uygulamalı, latifeli anlatımıyla şöyle bol mikroorganizmalı, organik maddeli, süper bir süper gübre hazırlama rehberi çok ama çok yararlı olur.

kayastop
01-04-2011, 12:10
Emeğine sağlık Acemi Usta böylelikle,kompost çayı, piyasada mevcut ve 1 lt.si bile fahiş fiyata satılan bir çok üründen hem kat ve kat daha ucuz ve de daha zengin bir gübre oluyor.Kısacası heş şey aslına dönüyor.
Mikrobiyal gübreler,toprağınızın organik maddece doygunluğuna göre etkili oluyor.İsmini vermiyorum bir mikrobiyal gübre iki farklı tarlada, aynı üründe ,aynı miktarda ve aynı zamanlarda veriliyor bu şekilde bile çok fark ediyor.Ürünün kullanıldığı tarlalaradan birinin sahibi memnun kalırken diğer tarla sahibi hiç faydasını görmedim diyebiliyor.En önemlisi ve ilk yapılması gereken toprağı organik maddelerce zenginleştirmek olmalıdır.Daha sonra mikrobiyal gübrelere geçilmeli diye düşünüyorum.Örn.toprağa azotobakter verilecekse önce toprak analizi yaptırılmalı ve organik madde miktarı yeterli düzeydeyse bile iyi yanmış hayvan gübresi ilave edilerek kullanılmalı yoksa sonuç hüsran olabilir.

acemi_caylak
02-04-2011, 19:16
Bu mesajları okuyunca aslında yeri ve zamanı geldi diye düşündüm.

Kolay ulaşılabilir, uygun maliyetli, en hızlı bir şekilde kullanıma hazır duruma gelebilir bir organik gübre hazırlama tarifi çok yararlı olur.

Hem fide, fidan dikim zamanı çok yaklaştığı için, hem sadece haftasonunu ayırabilecek küçük bahçesi olanlar için, hem de organik tarım için en kolay ve yararlı el altında bulundurulacak organik cep tarif olacağı için;

Sn Acemi Ustanın detay bilgisi ile Sn Halil bey'in 30 yıllık tecrübesi, pratik uygulamalı, latifeli anlatımıyla şöyle bol mikroorganizmalı, organik maddeli, süper bir süper gübre hazırlama rehberi çok ama çok yararlı olur.

Sevgili Soilless,

Bu mesajı okuduğumdan beri, böyle bir ürün var mı diye düşünüyorum. Açıkçası böyle bir ürün yok. Çünkü her toprağın ve üzerinde yetişen bitkilerin gereksinimi çok çeşitli. Ancak enzim başlığında, bu başlıkta ve Uzak Bahçeler-Kullanılabilir İlaç ve Gübre başlığı altındaki bütün tarifler, etkili oldukları bitkiler ve etki mekanizmaları bir başlık altında toplanabilir diye düşünüyorum. İsterseniz bunu bir UBYİ ödevi olarak alıp, bu konuda bize yardımcı olabilecek arkadaşlardan destek isteyelim. Bence hepsinin Uzak Bahçeler başlığı altındaki Kullanılabilir İlaç ve Gübre başlığı altında toplanmasında fayda var.

ensar
02-04-2011, 22:58
Sevgili Soilless,

Birazcık dikkatli ve de notlar alarak Enzim , Mikkrobiyoloji ve Toprak, Kompost konularında açılan sayfaları incelersen ki tavsiye ederim gübre hazırlama rehberine ihtiyacın olmadan toprağını zenginleştirme konusunda yol alacağını söyleyebilirim.

Bu konuların sahipleri ve de katkıda bulunanlar hep bir yerlerden okuduklarını gördüklerini ve deneyimlerini paylaşarak forumdaşlara olta yapmaları konusunda yardımcı olmaya caışıyorlar, baliği vermek değil amaç.

Üstelik boynuzlar kulakları geçmeli.

Sevgiyle kalın

Hillbilly
03-04-2011, 18:48
youtube da bir kaç video ya rastladım Compost Tea diye nasıl yapıldığını püf noktalarını anlatıyorlardı (onlarca video) herneyse ben de bu 3 ay süre zarfında bu işte bayağı ustalaştım. Öncelikle mükemmel bir compost toprak hazırladım ve bu toprağı kullanarak 24 saat içinde koyu kahverengi bi sıvı(çaya benzer) ortaya çıkıyor bunu yapraklara ve toprağa uygulayınca inanılmaz neticeler aldım.

Saksılardaki çilekler ve ahududular( şu anda olgunlaşmak üzere hatta ahududu meyveleri kırmızılaştı), pawpaw, frenk üzümü, goji berry, boysenberry, antep fıstığı, kocayemiş aklınıza ne gelirse deneme amacıyla şu anda balkonda yetiştiriyorum ve hepsi süper tepki verdiler bunların (zone 7) iklimle rahatlıkla baş edebildiklerini gördüğümden daha sonra bahçeye dikicem.

kayastop
04-04-2011, 13:22
5 kilo taze inek gübresi
500 gr melas veya pekmez
3 lt. süt
100-150 gr yanmış odun külü

1 -1,5 mt.akvaryum hortumu

Bu malzemeleri 80-100 lt.lik varil içinde:
Varil yarısına kadar su ile doldurulur,içerisine yukarıda saydığımız malzemeler eklenerek iyice karıştırılır.Kapağına akvaryum hortumu geçecek kadar delik açılır,açılan delikten hortum geçirilir kapak sıkıca kapatılır diğer ucu su dolu bir şişe içine daldırılır.Bir hafta boyunca günde birkaç kez varil çalkalanır.Daha sonra 3 gün çalkalanmadan bekletilir 10. günün sonunda varilin ağzı açılır ve tortusu süzülür suyu alınır.Elde ettiğimiz bu sıvı gübre yüzde 10 seyreltilerek yapraktan verilir.
Sevgiyle kalın.

acemi_caylak
05-04-2011, 17:28
İlkel insan, doğayla barışık yaşıyordu. İlk başlarda sadece avcılık ve toplayıcılıkla yetinirken aynı zamanda doğanın felaketleri karşısında çaresizdi. Ancak zamanla doğayı altetme becerisini kazanmış ve beslenmek için bitkileri kültüre alarak yetiştirmeyi yani tarımı öğrenmiş. Tahıllar (buğday, arpa, çavdar, yulaf) insanoğlunun ilk kültüre aldığı bitkiler ve arkeoloijk buluntular M.Ö. yaklaşık 10.000 yıllarında Mezopotamya bölgesinde tarım yapıldığını ortaya koyuyor. İnsanın evrimi içerisinde bu süre çok uzun olmasa da insanlığın uygarlığa geçişi olarak kabul ediliyor. Daha o zamanlardan ürettiğimiz ekmekler hala beslenmemizde en temel besin maddesi durumunda ve dünyadaki ekilebilir alanların yaklaşık %20′sinde buğday üretimi yapılıyor.

İnsanlığın tarıma geçişiyle birlikte yerleşik yaşama geçişte başlamış oluyor. Yerleşik yaşamla birlikte üretim fazlasını ellerinde bulunduranlar, çalışmadan da geçinebileceği boş zaman bulmuş ve felsefe ve politika yapmaya ve teknoloji ve alet gelişimiyle ilgilenmeye başlamışlar. Böylelikle toplumsal yaşam içerisinde işbölümü ve sınıfların oluşma sürecide başlamış ve birileri sahip olduğu mülkiyet gücü ve silahlar sayesinde, kendilerine tanrı, tanrı kral, tanrının oğlu veya temsilcisi gibi payelerde vermişler. Bunlar ürettikleri silahlarla öncelikle sadece kendi çevrelerindeki toprakları korumayı hedeflese de bu alan zamanla genişlemiş, kendilerine bağlı silahlı birlikler oluşturarak başkalarına ait topraklara da el koymayı da kendilerine hak olarak görmüşler. Toplumsal sistemin özü olarak mal ve toprak sahipliği öne çıkmaya başlamış ve özel mülkiyetin kutsanmasını ve mutlaklığını öne çıkaran hukuksal ve dinsel kurallar oluşturulmuş ve en sonunda bunun üst noktası olan devletler ortaya çıkmış.

Ancak bu süreç aynı zamanda egemen sınıfların ortaya koyduğu kurallara başkaldırıyı içeren, alternatif üretim sistemlerinide gündeme getirmiş. Özellikle sanayi devrimi sonrası bilim ve teknikteki hızlı gelişmeler insanı zamanla ürettiği makinelerin kölesi haline getirmeye başlamış durumda. İnsanlık bu teknolojik gelişmenin sarhoşluğu içinde, içinden geldiği doğal koşulları tümüyle yadsımaya ve sadece metanın egemen olduğu bir dünyaya adım atarken (Hatta Marks haklı olarak bunu insanın kendi doğasına "yabancılaşması" olarak tanımlar.), her zaman bunun karşısında, yeniden doğaya dönüş yolunu arayan ve bunun mücadelesini veren alternatif akımlar, doğayla barışık farklı üretim tekniklerini gündeme getirmişler.

İşin daha ayrıntısı Mikrobiyoloji ve Toprak konusunun sınırlarını aştığı için şimdilik burada keselim ve bu arayışların sonucu ortaya çıkan ve organik tarım, ekolojik tarım, doğal tarım, biyolojik tarım vb. olarak adlandırılan akımların başlangıcı sayılan 1920'li yıllarda Rudolf Steiner tarafından formüle edilen bir kompost yapım tekniğini anlatalım.

İşin içine fazlasıyla astroloji ve mistisizm katan (insanın doğaya dönüş özleminden olsa gerek), Organik Tarım’ın kurucularından sayılan ve Biyo-Dinamik (BD) çiftçiliğin temellerini atan Avusturyalı filozof ve bilim adamı Rudolf Steiner’in bir kompost reçetesi var. Dünya’da Organik Tarımın, 1920 yıllarda yıllarda Steiner’in biyo-dinamik çiftçiliği ile başladığı genel kabul görmektedir. Bunu takiben, 1930 ve 40’larda İsviçre’de Hans Müller tarafından, İngiltere’de Eve Alfour ve Albert Howard, Japonya’da Masanobu Fukuoka tarafından geliştirildiği bilinmektedir.

Stenier’in,

BD500 – Boynuz Gübresi
BD501 – Boynuz Silisi
BD502- Civanperçemi çiçeği (Achillea millefolium)
BD503 - Papatya çiçekleri (Chamomilla officinalis)
BD504 –Isırgan otu
BD505 - Meşe kabuğu
BD506 - Karahindiba çiçeği (Taraxacum officinale)
BD507 - Kediotu çiçekleri (Valeriana officinalis)
BD508 – Atkuyruğu bitkisi çayı

şeklinde çeşitli reçeteleri var. Bunlardan 500-507' yi içeren ürünlerin hepsinin belirli oranda komposta karıştırılması gerekiyormuş. 508 ise tek başına yaprakların spreylenmesinde kullanılıyor. Hatta Amerika’da ilk kompost aşılayıcı ürün, Steiner ile birlikte çalışan Dr. Ehrenfried Pfeiffer’ ın önderlik ettiği çalışmalardan esinlenilerek BD Compost Starter® ticari adıyla piyasaya sürülmüş.

Aşağıda BD500’ ün tarifini vereceğim. Fırsat bulursam diğerlerini de çeviririm. İnternette bu konuda o kadar mistisizm kokan döküman var ki daha önce bir mesajımda (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=684807&postcount=22) söz ettiğim gibi boynuzların toprağa gömülme zamanının gün dönümü (23 Eylül) ve çıkarılma zamanının İsa’nın göğe yükselişine denk getirilmesi gibi konuya oldukça mistisizm katan reçetelere de rastlayabilirsiniz. Ancak hala Rudolf Steiner’in izinden giden Biodynamic Farming and Gardening Association (Biyodinamik Tarım ve Bahçecilik Derneği) gibi kar amacı gütmeyen kurumlarda var.

BD500 - İnek Boynuzu Gübresi

Karanlık ve Serin

Kök Gelişimi için yararlı + Toprak düzenleyici

Eylül – Kasım arası gömülür, Şubat – Mart arası çıkarılır.

Bu dönem aralığı, dünyanın nefes aldığı ve kozmik dünya güçlerinin en aktif olduğu kış dönemidir.

Malzemeler
İnek boynuzları, taze inek (sığır olmasın diye uyarı var) gübresi.

Hazırlık Süreci

1- Gübre toplama öncesi iki gün boyunca inek yüksek kaliteli gıda (iyi yeşil yem ve daha az protein içeren yapay yem) ile beslenir.
2- Yarım metre derinliğinde çukur kazılır. Çukur sel götüren bir bölgeden ve ağaçların kök sisteminden uzak bir noktaya kazılmalıdır. Çukurun dibine %50 toprak, %50 iyi bir kompost karışımı seriniz. Çünkü boynuzlu gübre gömüldüğü toprağın özelliklerini alır. Bu yüzden kaliteli toprak şarttır.
3- İnek boynuzlarını toplayınız.
4- Gübreyi hazırlayınız. (boynuz büyüklüğüne bağlı olarak ortalama 50 - 150 gr gübre)
5- Eylül-Kasım ayları arasında inek boynuzlarını inek gübresi ile doldurun
6- Boynuzları aşağıdaki resimdeki gibi çukura yerleştirin.

201183

7- Bounuzların üzerini toprakla kapatın. Eğer toprak yeterince zengin değilse boynuzların üzerini de %50 kompost, %50 toprak karışımı ile kapatınız.
8- Boynuzlu gübre 4-6 ay arasında toprak altında beklemelidir.
9- Kompost çukurunuzu nemli ve yaklaşık 20 ⁰C sıcaklık civarında tutunuz. Eğer sıcak günlerde çok ısınan bir bölgede ise gölgelik yapmakta fayda var.
10- 4 ay sonra fermentasyon bitmiş mi bir kontrol ediniz. Kontrol için bir boynuzu çıkararak inceleyiniz. Eğer yeşil inek gübresi kahverangileşmeye başlamış ve toprak kokusu hakimse kompostunuz kullanıma hazır demektir. Eğer kullanmayacaksınız uzun süre toprak altında kalmasında sakınca yoktur. Kullanacağınız zaman çıkarabilirsiniz.

Uygulama

Hazırlamış olduğunuz kompostu, dönüme 10 gr kompost, 6 litre yağmur suyu denk gelecek şekilde bir kovada 1 saat boyunca sürekli havalandırarak karıştırınız.
Öğleden sonra veya akşam üzeri tam güneş batmadan önce yapraklara veya toprağa spreyleyerek uygulayınız.

Halil Önen
05-04-2011, 23:33
...
BD 500 - İnek Boynuzu Gübresi

......
Kök Gelişimi için yararlı + Toprak düzenleyici

.....
...dönüme 10 gr kompost, 6 litre yağmur suyu denk gelecek şekilde bir kovada 1 saat boyunca sürekli havalandırarak karıştırınız.
Öğleden sonra veya akşam üzeri tam güneş batmadan önce yapraklara veya toprağa spreyleyerek uygulayınız.

Yani yapraktan da verilebilen bir toprak düzenleyici...

Güzelmiş hem de kolay.

Bir dönüme 10 gr.olduğuna göre; bana bir boynuz yeter, :) müdürlere birer boynuz, iki boynuz da Zeytinlibahce'ye etti 2,5 düve ( genç sığır) eder.:D

Eşe dosta da düşünürsek 10 boynuz yeter...


Genç inek boynuzlarına kendi gübresini dolduracağız, 6 ay toprak altında bekleteceğiz, sonra suyla seyreltip kullanacağız.

Hadi mistik yönünü anladık da ...

Bu boynuz nasıl oluyor da toprağı düzenliyor, sanki hokus pokus var gibi...

Kompost aşılayıcı olarak da kullanılıyormuş...


Ya Acemi üstat sen Hindistan'a da gitmemiştin ama...:p

acemi_caylak
06-04-2011, 00:12
Halil Bey,

İşin sırrı olan cümleyi kaçırmışsın.

Bunlardan 500-507' yi içeren ürünlerin hepsinin belirli oranda komposta karıştırılması gerekiyormuş. 508 ise tek başına yaprakların spreylenmesinde kullanılıyor.

BD500-BD507 karıştırılarak kompost yapılıyor. Toprak düzenleyici olan bu. Tam anlaşılması için diğerlerininde anlatılması gerekiyor. Sonuçta bizim açımızdan önemi; Rudolf Steiner Organik Tarımın kurucusu sayılıyor. Üstelik Steiner'in çalışmaları birçok ülkede, engelli çocuklar için okulların, bilim araştırma merkezlerinin ve sanat okullarının kurulmasına yönelik girişimlere temel oluşturmuş. Hala onun izinden giden bir çok sivil toplum örgütü kar amacı gütmeden çalışıyor.

Diğerlerinide fırsat buldukça çevireceğim. İşin kozmik tarafını bir tarafa bırakırsak, önerdiği yöntemler aslında sizin, benim ve diğer bir çok doğal üreticinin uyguladığı basit ve insanın doğayla barışık yaşamasını öğütleyen yöntemler.

Hindistan meselesine gelince Ensar bu ay sonuna doğru büyük olasılıkla Hindistan yolcusu. Oradaki gelişmeleri artık ondan dinleriz.

acemi_caylak
06-04-2011, 08:50
BD501- Boynuz Silisi

Aydınlık ve Ilık
Yaprak gelişimi + Fotosentez hızlandırıcı
Mart – Mayıs döneminde gömülür , Eylül – Ekim döneminde çıkarılır.
Bu aralık dünyanın nefes verdiği ve kozmik ışık enerjisinin en kuvvetli olduğu dönemdir.

Malzemeler

İnek Boynuzu, kuvars kristal (Temiz ve düzgün şekilli olmalıdır.)

Hazırlık Süreci

1- Kuvars bir çekiç veya başka türden öğütücü veya kırıcılarla iyice toz haline getirilir. (Ancak ezme ve toz haline getirme sırasında toz yutmamaya dikkat ediniz. Kot kumlama işçilerininde en büyük belalısı olan slikozis hastalığı kuvarsın akciğerlere yapışmasından kaynaklanır. Kırma ve öğütme işlemi sırasında maske takılması önerilir.)

2- Sert bir hamur yapmak için kuvarsı su ile ıslatınız.

3- Her boynuza kuru ağırlık olarak 200 – 300 gr kuvars hamurunu doldurunuz. (Not: Burada miktar olarak kuru haldeki ağırlığı kastediyor. Islatınca daha ağır gelecektir. Bu yüzden ıslak ağırlık miktarı daha fazla olabilir.)

4- Aynen boynuz gübresindeki gibi yarım metre derinliğinde bir çukur kazınız ve tabana %50 kompost, %50 toprak karışımını yayınız.

5- Boynuzların üzerini toprakla kapatın. Eğer toprak yeterince zengin değilse boynuzların üzerini de %50 kompost, %50 toprak karışımı ile kapatınız.

6- Boynuzlu silis 4-6 ay arasında toprak altında beklemelidir. Mart gündönümünde gömülüp, eylül gündönümünde çıkarılması tercih edilir.

Uygulama

1- 6 ay sonra topraktan çıkarılan bu boyunuzlu silis sulandırılarak kullanılır. 1 gr silis (küçük parmak tırnağını örtecek kadar) 15 litre sıcak ve temiz suyla karıştırılarak solüsyon haline getirlir.

2- Boynuz gübresindeki gibi, 1 saat boyunca saat yönünde veya saat yönünün tersine karıştırılır. (Sürekli aynı yöne doğru.)

3 -İki kere BD500 uygulamasından sonra BD501’i bitkilerinize uygulayınız. BD501 boynuz güresinin tersine sabah erken saatlerde bitkilerin üzerinde hafif bir sis oluşturacak şekilde spreylenir.

4- Uygulama bitkiler uyanınca ve tam hasat öncesi olmak üzere 2 kere yapılır.

Biyodinamik Kompost Yapımı

BD preperatlarının besin içeriği ve kozmik etkisi açısından ilişkili oldukları gezegenlerin adları aşağıdaki tablodadır.

BD Adı |Bitki|Besin İçeriği|İlişkili olduğu gezegen
BD502|Civanperçemi çiçeği|Kükürt, Potasyum ve iz elementler|Venüs
BD503|Papatya çiçekleri|Kalsiyum ve Kükürt|Merkür
BD504|Isırgan otu|Kükürt, potasyum, kalsiyum ve demir|Mars
BD505|Meşe kabuğu|Kalisyum|Ay
BD506|Karahindiba çiçeği|Silisyum (Silicilic asit) potasyum|Jupiter
BD507|Kediotu çiçekleri|Fosfor|Satürn


Kompost yapımında bu maddelerden BD502- BD506 1 gr olarak 5 metreküp kompostluk malzemeye karıştırılır. BD507 ise %5' lik sıvı halinde 10 ml olarak karıştırılır. Bu karışımların hepside yararlı mikroorganizma içeriyormuş (Bu size bazı ticari ürünleri anımsatıyordur.) ve kompostlaşma sürecini hızlandıran işlev görmektelermiş.

Kompost çukuru 30-45 cm derinliğinde, 60 cm uzunluğunda ve 60 cm genişliğinde hazırlanır. Çukurlar sel sorunu olmayan ve ağaç köklerinden uzakta bir noktaya kazılır. Ekleyeceğiniz malzeme oranlarını sabit tutarak, çukuru istediğiniz oranda geniş tutabilirsiniz.

Buraya yeşil ve kahverengi malzemeler karıştırılarak veya bir kat yeşil malzeme bir kat kahverengi malzeme halinde doldurulur ve yukarıdaki preperatlar eklenir. Kompost yığını %60 nem içerecek şekilde su spreylenir. Bunlara artı olarak, 55 adet farklı yararlı mikroorganizma içeren (bakteri, fungus, aktinomiset ve maya içeren) BD500 eklenmesi de Dr. Ehrenfried Pfeiffer, tarafından öneriliyor. Dr. Ehrenfried Pfeiffer Oakland, Kaliforniya, Karayip Adaları, Evrupa ve Uzak Doğuda uzun yıllar kompost danışmanlığı yapmış bir uzman.

Bu preparatlar eklendikten sonra, kompost yığınının üzeri saman ve toprak karışımı ile örtülerek 6 ay kadar beklenir.

Bu süre sonunda toprak kokulu, bol besinli, elinize aldığınızda kadife yumuşaklığı hissi veren humusunuz (kompostunuz) hazır olur.

Not: Komposta ne kadar farklı malzeme katarsanız kompostunuz o kadar zengin olacaktır. Örneğin büyükbaş ve küçükbaş hayvan gübreleri ile kanatlı gübrelerini karıştırarak kullanabilirsiniz. Yeşil malzeme miktarını mümkün olduğunca fazla sayıda bitkiden seçmekte fayda var. Mineral içeriğini zenginleştirmek içinse, fosfat kayacı, bir miktar kireç ve odun külü, kan, kemik unu katabilirsiniz.

acemi_caylak
06-04-2011, 09:32
Mikrobiyoloji ve Toprak bilimsel bir konu olup, yukarıdaki türden mistik ve astrolojik yaklaşımları dışlar. Yukarıdaki biyodinamik çiftçilik ile ilgili 2 yazıyı eklemedeki amacım, organik tarımın tarihçesine ışık tutması açısından değerlendirilmelidir. Yoksa birileri ay doğarken ekim yapmayı savunurken, bir başka birileri dolunay zamanında ekimin daha etkili olacağını söyleyebilir. Hatta birileri daha da ileri gidip bu bitkilerin her birinin ekim zamanının yılın belli bir dönemindeki astronomik olaya denk getirilecek şekilde ekilmesini savunabilir. Bu herkesin dünyaya bakış açısıyla ilgili.

Ancak buradaki mistisizme biraz dikkat çekmeden duramayacağım. Dikkat ederseniz birileri 55 tür mikroorganizmadan söz ederken, bir başka ticari ürünün içerisinde, 80 tür mikroorganizma olduğu iddia edilebilmektedir. Yarın bir başka ürünün 120 çeşit mikroorganizma içerdiği de kolaylıkla iddia edilebilir.

Oysa topraktaki besin döngüsü çok daha karmaşık ve hala bütünüyle tam anlaşılamamış süreçlerden geçmektedir. Bu uygulamaların hepisininde toprak yapısını düzenleme ve bitki gelişimini tetikleyici işlevleri olsa da, hiç birisi tam olarak bir bitkinin bütün gereksinimini karşılayamaz. Üstelik bolca mikroorganizma içerdiği söylenen ürünlerde, birbirine antagonist etkide bulunan mikroorganizmalar olmasının yanında, her birinin yaşam koşulları ve besin istekleri çok farklı olabilr. Örneğin bir ürün içerisinde, pH 3.5-4.0 aralığında yaşayan bir organizma ile pH 7.5-8.5 aralığında yaşayan bir mikroorganizmanın bir arada bulunduğu söyleniyorsa, buna birazda kuşkuyla yaklaşmak gerekir.

üzüm
06-04-2011, 13:26
...
Bir dönüme 10 gr.olduğuna göre; bana bir boynuz yeter, :) müdürlere birer boynuz, iki boynuz da Zeytinlibahce'ye etti 2,5 düve ( genç sığır) eder.:D

Eşe dosta da düşünürsek 10 boynuz yeter...
...

Bu tür şeylerde beni de aranıza alın. Size Yetişemiyorum...

acemi_caylak
06-04-2011, 13:57
Sevgili Üzüm,

Biz seni zaten bizden sayıyoruz. Baharda geliyor. Uzakbahçelerde senin bahçeyi de görmek isteriz.

üzüm
06-04-2011, 14:31
Sevgili acemi_caylak,

Teşekkür ederim; bende zaten sizden sayıyorum kendimi. :) (Bu sene katılmama olanak yok ama seneye neden olmasın...)

acemi_caylak
06-04-2011, 15:39
Aslında bazı yazılar forum ortamında, arada kaynayıp gidiyor. Bu linkteki (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=689533&postcount=132)deneyi hiç kimsenin yaptığını sanmıyorum. Yeniden anımsatayım dedim. Purple Non-Sülfür Photosynthetic (Mor kükürt olmayan (kükürtsüz) fotosentetik) bakteriler, oksijensiz ortamda sadece ışık altında fotosentez yapabilen bakteriler. Özellikle pirinç üreticilerinin ve topraklarında drenaj sorunu olan arkadaşların çok işine yarayacak türler. Üstelik elde edilmeleri de çok kolay. Su yüzeyinde bitki artıkları ve yapraklar birikmiş bir gölden veya dereden alınan su ile koaylıkla üretiliebilirler.

Bir sonraki aşama ise mikroskop altında gözlenmeleri. 60x-100x arası bir mikroskopta, kırmızı pigmentleri rahatlıkla görebilirsiniz.

201312

acemi_caylak
18-04-2011, 13:18
Evde gübre, enzim, ilaç vb. yapımında kullandığınız malzemeler ile ortaya çıkan son ürünün pH seviyesi çok önemlidir. Çok asidik veya çok bazik (alkali) bir ürün bitkilerinize zarar verebilir. Bu yüzden elinizin altında mutlaka bir pH ölçer bulunmalıdır. Aşağıdaki referans tablo size kullanacağınız malzemelerin pH derecesi hakkında karşılaştırma amaçlı genel bir fikir verecektir.

204067

Örneğin çok bilinen bir yanlışı vurgulayalım, herkes damıtılmış suyun pH seviyesinin 7 olduğunu ve nötr (pH 7 olduğu için ne asit, ne de baz) olduğunu bilir. Ancak buradan yola çıkarak, yağmur suyununda pH seviyesi 7 kabul edilir. Oysa yağmur suyunun pH seviyesi 5.6- 6.5 civarındadır. Çünkü yağmur suyu içerisinde, havadaki CO2'nin suda çözünmesinden dolayı bir miktar karbonik asit vardır ve pH seviyesinin 5 lere düştüğü yağmurlar asit yağmuru kabul edilir.

Çok bilinen bazı maddelerin yaklaşık pH seviyesi aşağıdaki gibidir.

Elma Suyu: 3
Üzüm: 3.5 - 4.5
Portakal Suyu: 3 - 4
Greyfurt Suyu: 3
Ekmek: 5 - 6
Süt: 6.5
Yoğurt: 4.5




Not: pH seviyesi logaritmik olarak ölçüldüğü için, her bir değer bir önceki değerin 10 katı kadar daha asidik veya daha baziktir. Örneğin limon suyu sirkeden 10 kat, domatesten 100 kat daha asidiktir.

seyyah53
21-05-2011, 14:54
Ben bundan sonra solucan gübresi çayı yapım denemelerimi bu başlık altında resimleyip anlatsam olmazmı?...

Tek başlık altında unutulup gidiyor...ağrıma gidiyor doğrusu...:)

Burada üstadlardan ve önerisi olanlardan daha fazla katılım olabileceğini düşüüyorum...İzin istiyorum...

acemi_caylak
23-05-2011, 09:50
Ben bundan sonra solucan gübresi çayı yapım denemelerimi bu başlık altında resimleyip anlatsam olmazmı?...

Tek başlık altında unutulup gidiyor...ağrıma gidiyor doğrusu...:)

Burada üstadlardan ve önerisi olanlardan daha fazla katılım olabileceğini düşüüyorum...İzin istiyorum...

Sevgili seyyah53,

Benim açımdan bir problem yok. Ancak forum yönetimi ne der bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla kompostla ilgili çok fazla sayıda konu vardı ve bunların hepsi bir araya toplandı.

Selahattin Yılmaz
23-05-2011, 11:15
Başlığı ilgiyle izliyorum, dolaylı yönlerden de olsa başlığın açılmasında katkım olduğunu düşünüyorum ve katkımı daha aktif sürdürmek isterim.

Bende benimle iştigal eden birazda düşük maliyet ve organiklik isteyen çiftçi ve bahce meraklısı arkadaşlarıma aşağıdaki formülü tavsiye ediyorum, yapıp deneyenler oldukça memnunlar:

Çiftçi bazında rakamlar:
100-200 litrelik varil veya bidon.
10 kg kadar güvercin veya kanatlı gübresi (yanmış yanmamış farketmez, besin düzeyi ve gübre özelliğinden dolayı)
5-6 kg odun külü (potasyum içeriği ve iz element içeriğinden dolayı)

Çevreden toplayacağınız yeşil otlar (hızlı gelişen otlar olursa daha iyidir en yeşilinden)


Hazırlanışı:
Güvercin gübresi ve odun külü bidona konur üzerine kap dolana kadar otlar doldurulur ve kap taşana kadar suyla doldurulur ağzı kapanır, bir kaç günde bir havalandırılır ve karıştırılır. Otların içindeki organik azot suya geçer güvercin ve odun külüde suya öz madde olarak geçer ve bir hafta on gün içinde doğal şelatlanır ve bitkinin alabileceği forma dönüşür. On gün sonra gübreniz hazır oluşan bu suyu süzün ve posayı atın elde edeceğiniz sıvıyı bire yüz suyla seyrelterek her sulamada tüm bitkilerinize yapraktan veya damlamadan verin.

!!!Dikkat!!! OLUŞAN SIVI ÇOK AĞIR VE PİS KOKAR BU NEDENLE KOKU BULAŞMA RİSKİNE KARŞI SÜZME VE AKTARMA İŞLEMLERİNDE UZAK YERDE UĞRAŞMAK GİBİ BİR TEDBİR ALINIZ.

seyyah53
23-05-2011, 14:30
Sevgili seyyah53,

Benim açımdan bir problem yok. Ancak forum yönetimi ne der bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla kompostla ilgili çok fazla sayıda konu vardı ve bunların hepsi bir araya toplandı.


Yok vazgeçtim zaten üstadım...ilgilenen arkadaşlarla çok güzel fikir alışverişi sağlıyoruz zaten...saygılarımla

seyyah53
23-05-2011, 14:36
Selahattin Bey ...

Solucan gübresi çayı başlığı altında yaptığımız çay a sizin burada ifade ettiğiniz gibi belli bir miktar odun külü karıştırsak herhangi bir zararı olabilir mi?

Nihayetinde solucan gübresinde belli bir miktar potasyum var...daha fazlası nı istememin amacı meyve büyüme döneminde daha fazla potasyum sağlamak...saygılarımla

ensar
24-05-2011, 00:20
[QUOTE=Selahattin Yılmaz;808574Çiftçi bazında rakamlar:
100-200 litrelik varil veya bidon.
10 kg kadar güvercin veya kanatlı gübresi (yanmış yanmamış farketmez, besin düzeyi ve gübre özelliğinden dolayı)
5-6 kg odun külü (potasyum içeriği ve iz element içeriğinden dolayı)

Çevreden toplayacağınız yeşil otlar (hızlı gelişen otlar olursa daha iyidir en yeşilinden)


.

!!!Dikkat!!! OLUŞAN SIVI ÇOK AĞIR VE PİS KOKAR BU NEDENLE KOKU BULAŞMA RİSKİNE KARŞI SÜZME VE AKTARMA İŞLEMLERİNDE UZAK YERDE UĞRAŞMAK GİBİ BİR TEDBİR ALINIZ.[/QUOTE]

Sevgili Selahattin,

Kokuyu bertaraf etmen için bu karışıma 10 kg melas ilavesini öneririm. Genellikle yaptığım enzimlerde kötü kokuyu ilave melas ile çözümledim.

Sevgiyle kalın

Selahattin Yılmaz
24-05-2011, 12:03
Sevgli ensar teşekkür ediyorum, bu metodu da eklemiş olalım, çiftçinin nerddeyse yok maliyetli gübresi olgunlaşsın.

Sevgili seyyah53, odun külünü elbette katabilkirsniz burada önemli olan miktarı zira pH yüksek olacağından mikrooganizmaların çoğalmak üzere hazrıladığımnız ortamı aşırı etkilemeyecek yüzde değerlerde olmalı.

seyyah53
24-05-2011, 12:20
Sevgli ensar teşekkür ediyorum, bu metodu da eklemiş olalım, çiftçinin nerddeyse yok maliyetli gübresi olgunlaşsın.

Sevgili seyyah53, odun külünü elbette katabilkirsniz burada önemli olan miktarı zira pH yüksek olacağından mikrooganizmaların çoğalmak üzere hazrıladığımnız ortamı aşırı etkilemeyecek yüzde değerlerde olmalı.

Yani buna %5 diyebilirmiyiz?...Selehattin Bey...

Selahattin Yılmaz
24-05-2011, 13:02
Mümkün ama en ideali katıldığınbda pH ölçümüdür.

acemi_caylak
24-05-2011, 20:16
Başlığı ilgiyle izliyorum, dolaylı yönlerden de olsa başlığın açılmasında katkım olduğunu düşünüyorum ve katkımı daha aktif sürdürmek isterim.

Selahattin Bey,

Sizinde bu başlığa katkıda bulunmanız tabi ki sevindirir. Hele siz piyasayı daha yakından tanıyan birisiniz. Sizin tecrübeleriniz oldukça önemli.

Aslında bu başlığı açarken bu kadar ilgi çekeceği aklıma bile gelemezdi. Bu başlığın ilk nüveleri Sevgili Sarıcan'ın başlattığı enzim konusunda atıldı. Enzimle daldığımız mikroorganizmalar dünyası çok genişti ve ayrı bir başlıkta incelenmesi gerekiyordu. Ben ne biyoloji ne gıda mühendisi ne de biyokimya kökenli birisi değildim. Konu benim gibi biri için oldukça iddialıydı. Üstelik mikrobiyoloji insanların çok uzak olduğu bir konuydu ve nasıl bu işi basitleştirerek çiftçinin anlayabileceği dilde anlatacaktım. Açıkçası bu iş bir sorumluluk gerektiriyordu ve ben yükün altından kalkabilecek miyim kaygısı vardı. İnanın bu başlığı açmazdan önce uzun uzun düşündüm. Ancak çevremizi ve su kaynaklarımızı kirleten geleneksel tarıma bir çıkış yolu olmalıydı. Bu sorumluluk bilinciyle başlık açılmış oldu ve zamanla okudukça ve yazdıkça daha da olgunlaştık.

Bugün hala bir çok eksiği olsa da bu konu forumda da gündemi belirleyen konulardan biri oldu. Yine bu başlığın devamı olan kendi blogum Ziraat Mühendisliği öğrencilerinin ödevlerinde yararlandığı bir içeriğe kavuştu.

Dahası, bir çok pahalı ve kalitesiz ürünün karşısında insanların çok ucuz maliyetlerle kendi gübrelerini yapabileceğini bu başlık sayesinde anlatabildik. Litresine 50-100 TL arası fiyatlar biçilen ürünlerin bizim yaptığımız basit tekniklerle yapılabileceğini ispatladık. Birileri mikroorganizmaların çoğaltılamayacağını söyleyip, en iyi mikrobiyal gübrenin kendilerininki olduğunu iddia edip, adeta biyoloji biliminin en basit ilkesiyle dalga geçerken, biz insanlara bunun mümkün olduğunu göstermeye çalıştık. Bugün biyolojiye biraz meraklı ve bu başlığı baştan sona okuyan birisi mikroorganizma üretmeyi ve onları kültüre alıp çoğaltmayı öğrenmiş oldu.

En büyük sevindirici haberi ise bugün aldım. Tamda istedğimiz hedef doğrultusunda bugün Konya Şeker Fabrikası' nın çıkarmış olduğu Biovin (http://www.konyaseker.com.tr/upload/arsiv/images/Biovin_brosur_1.jpg) adlı sıvı gübrenin 25 litresinin (27 Kg) fiyatı 30 TL'den şeker kooperatiflerinde satışa sunulmuş durumda. Üstelik içeriğinde %45 organik madde, %25 Humik + Fulvik asit var. Sıvı organik gübrelerin olması gereken litre fiyatı 1-5 TL'nin üzerinde kesinlikle olamazdı. Bu ürünün geliştirilmesinde sorumlu kişi ile Konya Fuarı'nda tanışmıştım ve oldukça fazla bilgi alışvarişinde bulunmuştuk. O zaman daha ürün piyasada yoktu. Oysa şu anda piyasada ve fiyatı da oldukça makul.

Şimdi sırada mikrobiyal gübreler var. Onlarında litre fiyatları 10-20 TL aralığına düşmek zorunda.

Ancak o zaman çiftçiler bu ürünleri kullanabilir hale gelebilir. Buğday, ay çiçeği, zeytin, elma, narenciye, domates, salatalık vb. üretiminde çiftçinin dönüm başına kazancı çok düşük. Onlara doğal ürünleri kullandırmanın yolu düşük maliyetli ürünlerden geçer.

soilless
24-05-2011, 22:26
Selahattin Bey,

Aslında bu başlığı açarken bu kadar ilgi çekeceği aklıma bile gelemezdi. Bu başlığın ilk nüveleri Sevgili Sarıcan'ın başlattığı enzim konusunda atıldı. Enzimle daldığımız mikroorganizmalar dünyası çok genişti ve ayrı bir başlıkta incelenmesi gerekiyordu. Ben ne biyoloji ne gıda mühendisi ne de biyokimya kökenli birisi değildim. Konu benim gibi biri için oldukça iddialıydı. Üstelik mikrobiyoloji insanların çok uzak olduğu bir konuydu ve nasıl bu işi basitleştirerek çiftçinin anlayabileceği dilde anlatacaktım. Açıkçası bu iş bir sorumluluk gerektiriyordu ve ben yükün altından kalkabilecek miyim kaygısı vardı. ......



Kaygıya gerek yok. Gerçekten net bir azim ve başarı.:)

Acemi Çaylak üyelik başlangıç Tarihi : Giriş Tarihi: 29-11-2009
Bu konu başlığı başlangıç tarihi : 08-04-2010, 22:22

Selahattin Yılmaz
24-05-2011, 22:26
Mikrobiyoloji ve toprak başlığına katkıların azımsanamaz derecede yüksek sevgili acemi_caylak, inan bana ben bile o kadar çok yararlanıyorum ki bazı insanlarıda bu başlığa yönlendiriyorum ki paylaştığınız değerli bilgilerden yararlanılsın. Bundan sonra bu başlığa olan katkım elimden geldiğince fazla olacak.

Mikroorganizma içerikli gübrelerin varlığı bir kenara bu başlığın o gübrelere etkisi ve artısıda yine azımsanamayacak kadar fazla. Üstelik o gübrelerin ülkede varlığıda çoğunlukla yabancı kaynaklardan ya tedarik edilmesinden ya da öğrenilmesinden kaynaklanıyor, sizin yaptığınız bunu ülkeye kazandırmak ve geniş tabana yaymak oluyor. Varız, burdayız ve üstelik daha bu başlığa eklenecek çok şey var.

soilless
24-05-2011, 22:34
Selahattin bey,

zaman zaman mesaj gönderen olsam da çok iyi izleyici olduğum bu forumda sizlerin katkısıyla Sevgili Ensar beyin tavsiyesiyle balık tutmayı öğrendim. Öğrendim de balığı pişirecek mangal yok :D Yani namı diğer soilless. En azından şimdilik:p

Sevgili Acemi Usta’nın bu 31 no.lu mesajındaki,
http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=20171&page=2

ve Sevgili Meyvelitepenin bu blog sayfasındaki

http://meyvelitepe.typepad.com/meyvelitepe/2011/04/denge.html

havadan laktik asit bakteri toplayıp, serum olarak saklayıp, mikroorganizmaların besini melas, pekmez veya esmer şekerle besleyip, aktifleştirerek gübre tarifinize katılırsa asitik ortam yaratan laktik asit bakterilerinin;

“Lactik Asid bakterisi, bozunma sırasında ortaya çıkan ve kötü kokulardan sorumlu olan amonyak ortamında gelişir ve beslenir. Eğer çöplerin ayrıştırılması ve fermentasyonunu daha az kokulu gerçekleştirmek istiyorsanız kullanacağınız özel bakteri türü laktik asid bakterisidir.”

Bu özelliği ile tarifinizi uygulayan arkadaşlar bu kokuyu önleyebilir.

Selahattin Yılmaz
30-05-2011, 22:31
Sevgili soilless, koku gidermede zeolit tozu, spoiolit, bentonit ve hatta kalolin gibi kil ürünleri ve Em'de koku giderici olarak kullanılabilir, kullanacak kişi çiftçi ise arazide hazırlnıp taze kullanılırsa sorun olmaz koku belki ama evde hazırlayanlar için ciddi bir sorun teşkilediyor, üstelik en zoruda bakteriyi izole etmek ya da tedarik etmek. Em kolay çözümmüş gibi görünüyor ama koku giderici ürünler piyasada kullanımı arttıkça bulunabilirliğide fazlalaşacaktır. Bir çok arkadaşıma mesalı dahi tavsiye ettiğim halde maalesef tedarik edebilen çok çok az, çümki şeker fabrikalarından almak gerekiyor, siğre koku giderici ürünler de kolay bulunabilir ürünler değil. Son dönemlerde kaolin bulabilirliği artsada bentoniti veya sepioliti sondajcılardan veya dökümcülerden bulabiliyorunuz bu da bulunduğunuz yerde sanaayi olmaı gerekliliğni doğruyor. Her şık kendi sorununu doğruyor ama bidonun kapağını kapalı tuttuğunuz sürece sorun burnunuzdan ve gözünüzden uzak oluyor :)

MeyveliTepe
30-05-2011, 23:31
Isırgan ekstresinin zor dayanılan berbat bir kokusunun olduğu söyleniyordu. İlk kez yapmayı denedik. 80 lt'lik fıçıda yarım litre EM ve yarım litre kendi imalatımız laktik asit ile fermente ettik. İki hafta sonra fermentasyon tamamlandı. Koku enfes değil ama berbat da değil. Başlangıçta 7.3 olan PH da sonunda 5.0 oldu.

Selahattin Yılmaz
31-05-2011, 08:34
Önceki sayfada 358 nolu (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=787959&postcount=358) mesajdaki resimden yola çıkarak sevgili MeyveliTepe'nin ve EM den edindiğim bilgiler ışığında bakteri faaliyetinin pH aşırı düştüğünde durduğunu ve doğal olarakta kokunun ortadan kalktığını gözlemliyorum. pH düşürme işlemi ile koku gidiyorsa (bakteri faaliyeti durduğundan dolayı) ortama eklenebilecek pH düşürücüler de aşırı kokuyu giderebilir diye düşünüyorum.

MeyveliTepe
31-05-2011, 10:14
Selahattin hocam, burada şöyle bir ayrım var ve duruma göre karar verilmeli. Bakterilerin aktif olacakları çeşitli PH aralıkları var. Pek çok patojen bakteri asitik ortamda aktif olamıyor. Bu yüzden yerine göre düşünülmesi gereken bir şey.

Öte yandan, fermentasyonun söz konusu olduğu durumlarda başlangıçtaki ortamın asitik olup olmaması değil, hangi bakteri kültürünün ortamda bulunduğu önemli. Bizim ısırgan deneyinde fıçıya EM ve laktik asit kültürü ilave etmemizle ortam asitik olmadı. PH 7.3 oldu. Zaten 7.5 PH'da 80 litre sıvıya ilave edilecek 1 litre 4 PH'daki sıvı ortamın PH'ını sadece 0.2 düşürdü. Burada hem EM (ki, bundaki laktik asit bakterileri burada iş gören) hem de ev yapımı laktik asit kültürü aşılandığında doğrudan fermente işlemini yapıyor ve yapraklardaki glükozu parçalıyor. Bunun sonucu olarak laktik asit üretiyorlar ve PH düşmeye başlıyor. Yani PH'ın düşmesi sadece bir sonuç. Asıl olan fermentasyonun gerçekleşmiş olması. Bunu sağlayan bakteriler. Yani başlangıçta canlı bakteri vermeyip sadece PH düşürseydik muhtemelen patojen üremesini baskılayacaktık ama bunun fermentasyona çok faydası olmayacaktı.

Selahattin Yılmaz
31-05-2011, 10:21
Benim pH düşürmekten kastım bakterileri çalışamaz hale getirmek taaaa ki seyreltene kadar. Çalışamaz hale gelmiş bakteri uygun ortam bulduğunda etkisine devam eder, ortamda koku yapmasında toprağa girdikten sonra ne yaparsa yapsın. Bizim amacımız gübre özelliği kazanmış ürünün koku yapabilen bakteriler tarafından kokusunu aktif çalışmayı durdurarak izale etmek yoksa elbette fermantasyon sonucu sürekli bakteri ortamı asidite eder. EM üretiminde de enzim üretiminde de mantık aynı pH düştüğünde hem ürün hazır hemde artık ortamda çalışamaz bir kültür mevcut taaa ki seyreltene kadar.

MeyveliTepe
31-05-2011, 10:31
Doğrudur. Mesajımdaki yerine göre düşünülmesi gereken bir şey derken bunu kastediyordum. Ortamda peşin peşin düşürülen PH patojen üremesini baskılayacaktır. Kötü kokuyu da büyük ölçüde engelleyecektir. Fakat burada da dikkat edilmesi gereken, ortamda bulunacak diğer maddelerin de varlığına bağlı olarak asitik ortamı sürüdürecek canlı bakteri yok ise, PH'ın kısa sürede tekrar yükselmesi söz konusu olabiliyor. Buna göre izlenip sık sık ayarlama yapılmalı.

MeyveliTepe
06-08-2011, 09:54
#379 nolu mesaj ve sonrası "Organik Tarım Nereye Gidiyor (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=9793&page=2)" başlığına taşınmıştır. Oradan devam edebilirsiniz.

savagegarden
02-05-2012, 11:21
süper iyi bir kaynak bu konu..tebrıkler ve sağolsun katkısı olan herkese:))

Selahattin Yılmaz
22-05-2012, 21:21
İlgili mesajımda (http://www.agaclar.net/forum/808574-post361.htm) basit formülünü verdiğim gübrenin bir sonucu (sadece içerisine mikroorganizma kaynağı olarak bir miktar ismini reklam olmasın diye vermeyeceğim gübreden kattıyorum bazen yabancı ot kullanmıyoruz ve arada da fosfor takviyesi tavsiye ediyorum sonuç ortada bedava gübre (Uygulayan kişi Musa Kavuştu - Silifke):


299194

299190

299191

299192

299193

Selahattin Yılmaz
22-05-2012, 21:32
Buda olaya vurduğumuz Türk damgası :)

299204

aydın
23-05-2012, 01:57
İlgili mesajımda (http://www.agaclar.net/forum/808574-post361.htm) basit formülünü verdiğim gübrenin bir sonucu (sadece içerisine mikroorganizma kaynağı olarak bir miktar ismini reklam olmasın diye vermeyeceğim gübreden kattıyorum bazen yabancı ot kullanmıyoruz ve arada da fosfor takviyesi tavsiye ediyorum sonuç ortada bedava gübre (Uygulayan kişi Musa Kavuştu - Silifke):


299194

299190

299191

299192

299193

Selahattin Hocam;


Bu gübre tarifini diğer sebzeler için de kullanabilir miyiz?

Selahattin Yılmaz
23-05-2012, 09:38
evet ancak aşırı azot nedeniyle her yapmada yeşil ot katmamak gerek bu defada bitkiler aşırı büyüyecektir.

agozce
23-05-2012, 12:37
İçine EMA koysak kokuyu önlemez mi?

Yeşil ot yerine de ısırgan konulursa, daha besleyici olur mu?

Selahattin Yılmaz
25-05-2012, 23:28
EMA koyabilirsiniz ama ben denedim ciddi bir koku azalması olmadı ayrıca ısırgan otu ve at kuyruğu gibi bitkiler konulursa zararlılar için de etkili olur ama devamlı bunlarla hazırlamamak lazım diye düşünüyorum. Bu arada bu gübreyi bitkiye verirseniz sebzelerde üç günde meyvelerde 10-15 günde farkı görebiliyorsunuz.

syıldıran
26-05-2012, 09:53
Başlığı ilgiyle izliyorum, dolaylı yönlerden de olsa başlığın açılmasında katkım olduğunu düşünüyorum ve katkımı daha aktif sürdürmek isterim.

Bende benimle iştigal eden birazda düşük maliyet ve organiklik isteyen çiftçi ve bahce meraklısı arkadaşlarıma aşağıdaki formülü tavsiye ediyorum, yapıp deneyenler oldukça memnunlar:

Çiftçi bazında rakamlar:
100-200 litrelik varil veya bidon.
10 kg kadar güvercin veya kanatlı gübresi (yanmış yanmamış farketmez, besin düzeyi ve gübre özelliğinden dolayı)
5-6 kg odun külü (potasyum içeriği ve iz element içeriğinden dolayı)

Çevreden toplayacağınız yeşil otlar (hızlı gelişen otlar olursa daha iyidir en yeşilinden)


Hazırlanışı:
Güvercin gübresi ve odun külü bidona konur üzerine kap dolana kadar otlar doldurulur ve kap taşana kadar suyla doldurulur ağzı kapanır, bir kaç günde bir havalandırılır ve karıştırılır. Otların içindeki organik azot suya geçer güvercin ve odun külüde suya öz madde olarak geçer ve bir hafta on gün içinde doğal şelatlanır ve bitkinin alabileceği forma dönüşür. On gün sonra gübreniz hazır oluşan bu suyu süzün ve posayı atın elde edeceğiniz sıvıyı bire yüz suyla seyrelterek her sulamada tüm bitkilerinize yapraktan veya damlamadan verin.

!!!Dikkat!!! OLUŞAN SIVI ÇOK AĞIR VE PİS KOKAR BU NEDENLE KOKU BULAŞMA RİSKİNE KARŞI SÜZME VE AKTARMA İŞLEMLERİNDE UZAK YERDE UĞRAŞMAK GİBİ BİR TEDBİR ALINIZ.
Sn. Selahattin hocam ,
Bu faydalı bilgiler için öncelikle teşekkür ederim. Uygulamaya düşünüyorum ama kafama takılan küçük bir kaç soru var cevaplarsanız memnun olurum. Bu işlemde ısı oluşuyor mu , sorma nedenin varil veya bidon metal mi olmalı plastik mi ? Birde karıştırma işini kapağı açmadan bidon/varili çevirerek yapabilir miyiz. Bu iyi bir karışım sağlar mı. Saygı ve selamlar . .

Selahattin Yılmaz
28-05-2012, 21:48
...
Bu işlemde ısı oluşuyor mu , sorma nedenin varil veya bidon metal mi olmalı plastik mi ? Birde karıştırma işini kapağı açmadan bidon/varili çevirerek yapabilir miyiz. Bu iyi bir karışım sağlar mı. Saygı ve selamlar . .

Hiç bir şey farketmiyor bu bir fermantasyon tankı gaz çıkışı olan karışımı gördümmü gübreniz hazır, ısı falan oluşmuyor, oluşsada olumsuz bir durum değil bu fermantasyon için. Karışıma ekşimiş yoğurt, sirke, az biraz tuz oranını artırmayacak turşu suyu ve peynir altı suyundan birini veya bir kaçını katmak oldukça etkili kılacaktır.

Selahattin Yılmaz
16-05-2013, 09:00
Hektaş (http://www.hektas.com.tr/DesktopDefault.aspx?TabId=316&IlacId=5034&DListTip=1) Saccharopolyspora spinosa bakterisinden elde edilmiş bir enzim bir günlük ve bazı zararlılar için 3-7 günlük doğal zehir, piyasada laser ismiylede anılan spinosad etkili maddeli bir ürün.

Ayrıca kitin yiyen bakteri enzimleri konusundada başlığı hareketlendirelim mi?

fındıkçı74
16-05-2013, 12:01
Hektaş (http://www.hektas.com.tr/DesktopDefault.aspx?TabId=316&IlacId=5034&DListTip=1) Saccharopolyspora spinosa bakterisinden elde edilmiş bir enzim bir günlük ve bazı zararlılar için 3-7 günlük doğal zehir, piyasada laser ismiylede anılan spinosad etkili maddeli bir ürün.

Ayrıca kitin yiyen bakteri enzimleri konusundada başlığı hareketlendirelim mi?

yaprak bitlerine etkili olurmu acaba

Selahattin Yılmaz
16-05-2013, 12:42
Hepsinde etkiliymiş: Laser | Dow AgroSciences Türkiye (http://www.dowagro.com/turkey/products/insektisitler/laser.htm)

Selahattin Yılmaz
16-05-2013, 12:44
"Spinosad ile Yapılmış Bir Çalışma

Doğal yollardan üretilmiş olan bu insektisitin, uğurböceği, sinirkanatlılar, big-eyed bugs, minute pirate bugs gibi predatör böceklere yan etkileri olmadığı rapor edilmiş.

Spinosad, temas yolu ile etkileyen mide zehiri gibi çalışır ve doğada hızla parçalanır.

Sindirimin ani bir etkisi olarak beslenme durur, 24 saat içinde, felç ve ölüm gerçekleşir.

Spinosad kuşlar ve memelilere az miktarda toksiktir.

Spinosad, EPA tarafından toksikolojik açıdan düşük riskli madde sınıfında değerlendirilmiş.

Culex pipiens larvasının spinosad’a karşı hassasiyetinin ölçülmesi için, geç 3. Evre ve erken 4. Evre larvaları toplanarak, WHO (1996) metodları kullanılarak, 5 farklı konsantrasyonda (0.01-0.12 parts per million ai spinosad) spinosad uygulanmış olan fosseptik çukurlarına dağıtılmış/maruz bırakılmıştır.

Deneyler 3 defa tekrarlanmış. Larva ölümleri uygulamadan 24 saat sonra görülmüş. Larva ölüm oranı, ölen larva sayısının başlangıçtaki 3. Ve 4. Evre larva sayısına bölünmesi ile hesaplanmıştır.
Saha denemelerinde, 100 g a.i/ha ve 200 g a.i/ha dozları, 25 ve 50 g ai/ha dozlarına göre belirgin biçimde daha etkili olmuştur.

Uygulama yapılmış olan fosseptik tanklarındaki larval biyolojik denemelerinde, 14 gün sonraki herhangi bir uygulama dozunda, spinosad genel olarak düşük larva toksisitesi göstermiş (<%6). Bu da, artık/çöp suyu veya yüksek miktarda organik maddelerin eklenmesi/bulunması spinosadın kalıcılığını düşürdüğünü ve daha hızlı degrade olabileceğini gösterir.

Spinosadın sivrisinekler üzerindeki aktivitesi daha önce raporlanmıştır. Buna göre, 10 ppm konsantrasyonlarında uygulandığında, temiz sularda spinosadın Aedes aegypti ergin çıkışını 22 haftalık bir periyot boyunca engellediği görülmüştür. Suyun içerisindeki organik madde miktarının, karışımların/insektisitlerin sivrisinek larvasiti olarak kullanıldıklarında, kalıcılık süresini etkilediği bilinmektedir. Bizim çalışmamız sonucunda da buna paralel olarak, spinosad için en düşük etkili dozun,fosseptik tanklarında/çukurlarında C. Pipiens larvasının 1-7 gün boyunca %100 oranında azalttığını, uygulamadan sonraki 7-14 gün boyunca orta derecede kalıcı etkisi olduğu görülmüştür.

Bu ürün, aynı amaçla kullanılmakta olan sentetik insektisitler ile karşılaştırıldığında insanlar için azaltılmış riski ve mükemmel çevresel profili ile alternatif sunmaktadır.

Piretroit direnci olduğu bilinen Anopheles sinensis larvasının spinosad’tan etkilendiği görülmüş.

Bu biyolojik insektisit, organofosfat insektisitlerden daha pahalı olmasına rağmen, insanlara ve çevreye daha az zararlıdır. Daha da fazlası, spinosad alternatif bir larvasit olarak gözükmekte, yer altı suları, açık alan/yer üstü suları ve ekosistemin diğer bileşenlerinin kirlenmesini engellemektedir.

" Kaynak: http://www.turkiyesel.com/uvkb.org/blogs/biosema/14-spinosad-ile-yapilmis-bir-calisma.html"

mtugrul33
28-05-2013, 12:07
Lakto Basilli den başlayarak bir haftadır enzim,laktik asit bakterisi ve mikorizaların içinde boğuldum.Tam bir üniversite ve çok başarılı bir rektörü tarafından büyük emeklerle hazırlanmış,uğraşılmış.Türk tarımının kurtuluşuna çok büyük hizmetlerinin olduğuna buradan gönülden katılıyorum.Sevgili acemi (ustanın)çaylağın araştırmaları gerçekten inanılmaz.Bir bilgisayar mühendisi bu kadar ayrıntılı çalışma ve enerjisini nereden buluyor?Sanırım yanlış meslek seçmiş.Mikrobiyoloji ve toprak sevgisi daha baskın geliyor.Ben de yakında çöp enzimi,pirinç suyundan Laktik asit bakterimi ve Selahattin hocanın tarifi gübreyi yapacağım.Bu sayfanın hazırlanmasında emeği geçen Sn.acemi ustaya,Meyveli tepe,mehmet sarıcan ve tüm tarım dostlarına teşekkürlerimi sunarım.Saygılar..

mtugrul33
29-05-2013, 08:39
Sevgili Arkadaşlar,
Bana çalışmalarımda kullanılmak üzere MELAS lazım.25-50kg.arasında alacağım.İnternette bulamadım.Ton bazında satış yapıyorlar.Parekende,internet ortamında satış yapılan işyerleriyle ilgili bilgisi olan arkadaşlardan yardım bekliyorum.Pekmez pahalı geliyor.Melas yerine kendi ürettiğim hümik asiti kullansam aynı işlevi yapar mı?Hümik asitin içeriği yararlı bakterilerin beslenmesine imkan sağlıyor mu?Sn.Selahattin hocam ve Sn.Acemi çaylaktan yardım bekliyorum.Saygı ve selamlar..

Selahattin Yılmaz
29-05-2013, 08:43
Humik asit bakterlere zarar verir çünki konsantre ve olumsuz pH değerleri içeren bir ortam o nedenle bir tanıdık aracılığıyla bir şeker fabrikasından melas bulmalısınız. İki senedir bende bu yıl Eskişehir şeker fabrikasından getirtebildim. Şeker fabrikaları kg bazında dökme veriyorlar ancak şu an sezon olmadığından tanıdıkla daha kolay alınabiliyor.

mtugrul33
06-06-2013, 12:46
Başlığı ilgiyle izliyorum, dolaylı yönlerden de olsa başlığın açılmasında katkım olduğunu düşünüyorum ve katkımı daha aktif sürdürmek isterim.

Bende benimle iştigal eden birazda düşük maliyet ve organiklik isteyen çiftçi ve bahce meraklısı arkadaşlarıma aşağıdaki formülü tavsiye ediyorum, yapıp deneyenler oldukça memnunlar:

Çiftçi bazında rakamlar:
100-200 litrelik varil veya bidon.
10 kg kadar güvercin veya kanatlı gübresi (yanmış yanmamış farketmez, besin düzeyi ve gübre özelliğinden dolayı)
5-6 kg odun külü (potasyum içeriği ve iz element içeriğinden dolayı)

Çevreden toplayacağınız yeşil otlar (hızlı gelişen otlar olursa daha iyidir en yeşilinden)



Hazırlanışı:
Güvercin gübresi ve odun külü bidona konur üzerine kap dolana kadar otlar doldurulur ve kap taşana kadar suyla doldurulur ağzı kapanır, bir kaç günde bir havalandırılır ve karıştırılır. Otların içindeki organik azot suya geçer güvercin ve odun külüde suya öz madde olarak geçer ve bir hafta on gün içinde doğal şelatlanır ve bitkinin alabileceği forma dönüşür. On gün sonra gübreniz hazır oluşan bu suyu süzün ve posayı atın elde edeceğiniz sıvıyı bire yüz suyla seyrelterek her sulamada tüm bitkilerinize yapraktan veya damlamadan verin.

!!!Dikkat!!! OLUŞAN SIVI ÇOK AĞIR VE PİS KOKAR BU NEDENLE KOKU BULAŞMA RİSKİNE KARŞI SÜZME VE AKTARMA İŞLEMLERİNDE UZAK YERDE UĞRAŞMAK GİBİ BİR TEDBİR ALINIZ.

Sn.Selahattin Yılmaz
Yukarıda verdiğiniz formül içerisine ;çilkten yaptığım enzim(Laktik asitce mayalanmış)karıştırabilirmiyiz?.Hem pis kokuyuda önlemez mi?Saygılar..

Safranlı
06-06-2013, 17:06
bence fazlasıyla faydası olur

seb.NEM
02-04-2015, 22:28
13-Daha sonra buğday kepeği veya mantar üzerine bu suyu dökerek yavaş yavaş karıştırınız. Karışımın nem oranı %65-70 olmalıdır. Yani elinize alıp sıktığınızda hafiçe dağılmalı, suyu akmamalıdır.


147006

147007

14-Elde ettiğiniz bu karışımı düz toprak bir yüzeye yayarak üzerini hasırla veya yapraklarla kapatınız. Güneş ışığı almamasına dikkat ediniz.

147008

15-7 gün içerisinde mükroorganizmalar iyice çoğalmış olacaklardır.

16-Düzenli olarak yığının üzerinde beyaz küf oluşmuş mu diye kontrol ediniz ve sıcaklık ölçümü yapınız. Yığındaki sıcaklık ortalama 50 °C civarında olmalıdır. Bu sıcaklığı koruyabilmek için yığını hafta 2-3 kere karıştırınız. (Sayın Indomie inat edip, sık sık karıştırarak bu işi bir ayda halletmişti. Kendisine tebriklerimi sunuyorum.)

17-Buradaki fermentasyon süreci bitince, sıcaklık stabilize hale gelecek ve mikroorganizmalarınız toprak için kullanılabilir hale gelecektir.

147013

İşte size içerisinde bolca yararlı mikroorganizma bulunan bir gübre. Piyasadaki bir çok gübreden daha besleyicidir diye tahmin ediyorum. Forumda meşhur domatesi ve Diyarbakır karpuzunu yetiştirmek için neden kullanılmasın:)

147014
sayın acemi çaylak çalışmalarınızı çok beğenerek okumya devam ediyorum ormandan toplayacağımız toprakları nasıl kullanacağımızı merak ettim bende bahçemin toprağını nasıl verimli hale getirebilirim onun araştırması içindeyim aslında eski üyeyim fakat rahatsızlığımdan dolayı uzun zaman giremediğimden yeni üyelik yaparak foruma tekrar katıldım arada fırsat buldukça takip etmeye çalışıyorum sizlerin bu güzel ve değerli çalışmalarınızın benim gibi hobi amaçlı uğraşanlara nasıl yardımcı olduğunu tahmin edersiniz ...Çalışmalarınızda başarılar dilerim

laputa
03-06-2017, 13:18
merhaba,

toprak analizinde bor orani yuksek(2,4 mk/kg) cikan bir toprakta , ph degeri nasil 8.6 cikiyor? Alkali topraklarda bor eksikligi olmasi gerekiyor. ama yuksek cikti. Sizce analizi yeniletmeli miyim?