PDA

View Full Version : Tohumculuk Kanunu / Tohum Politikası




malina
23-09-2006, 09:59
Tohumculuk Kanunu Tasarısı (http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-0822.pdf)

Tasarının Özeti
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tescil edilen, üretim izni verilen ve ticari sebze çeşit kayıt listesine alınan çeşitlerin bu Kanun kapsamında kayıt altına alınmış sayılacağının hükme bağlanması öngörülmektedir.


Tohumculuk kanunu TBMM'de Avrupa Birliği uyum paketi içinde
görüşülüyor. Cumaya kanunlaşması beklenen yasa ayrıca temel yasa kabul
edilerek fırtına hızı ile yasalaşmasının önü açıldı. 22 Eylül Cuma gününe
meclisten çıkacağı tahmin edilen bu yasayı kamu oyunun kısa zamanda
kavrayabilmesi çok zor.

AB uyum paketi içinde olduğuna göre AB (ve diğer gelişmiş ülke)
şirketlerinin çok önem verdiği hususların taslakta olması gerekiyor.
Gerçekten de taslak incelendiğinde GDO'lu tohumlar için Türkiye'nin
açıldığı, büyük tohumculuk devlerinin büyük bir pazarda daha rahatlıkla at
oynatabilecekleri anlaşılmakta. GDO'lu çeşitler artık, Türkiye'de yasak
olmalarına rağmen yayılabilecekler. 3 bini endemik (Türkiye kökenli) 13 bin
bitki çeşidine sahip Türkiye GDO'lu bitkilerce kirletilecek. Bu yasa tam
olarak uygulandığında semt pazarlarında ve köy meydanlarında henüz çeşit
haline gelmemiş maydonoz tohumu bile satmak mümkün olmayacak.

Organik tarımcıları da zorluklar bekliyor. Çeşit karışımlarını satın alamayacaklar.
Onbinlerce yıldır ıslah yapan köylüler bu yasa ile tohumlukları üzerindeki
halen gerilemiş olan bütün haklarını kaybedecekler. Acaba kanunun
uygulamaları hakkında köylüler bilgilendirildi mi? Büyük firmalar yasa çıkar
çıkmaz büyük haklara sahip olacaklar ancak kanun gene de iki yıl boyunca bu
hegemonyayı biraz gevşetmektedir.

Geçici 1. maddede 5. maddenin 1. fıkrası hükmü ile, 7. maddenin 1. fıkrası hükmü
kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber,
Bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe
gireceği tarihten itibaren 2 yıl süre ile uygulanmaz demektedir. İki yıl boyunca
kanunun zararları hemen çiftçilerce anlaşılamayacak.
Aynı tarım satış kooperatifleri yasasında olduğu gibi.

Madde 7 yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait
tohumlukların ticaretine izin verilir denmektedir. Bununla ilgili olarak
çiftçiye küçük bir hava alma penceresi açılmıştır.

Madde 14'de istisnalar olarak ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç
miktarı ile sınırlı kalmak şartıyla, çiftçiler arasında tohumluk mübadeleleri
kanun dışında bırakılmıştır. Bu oldukça kısıtlayıcıdır.
İyi tohuma sahip bir üretici eğer tohumluğunu köylülere para ile satarsa
istisnadan yararlanamayacaktır.

Kanunda kamunun tohumluğun her alanından çekilerek özel firmalara
terk edeceği anlaşılmaktadır.

Madde 15'de yetki devrinden söz edilmektedir.
Kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi pratikte özel sektöre
gerçekte ise büyük dünya tohum devlerine bırakabilecektir. Yasada sözü edilen
birliklerin ve alt birliklerin kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
sayılacak olması ve bunlardan oluşacak olan Birlik ve alt birliklere yetki
devredilecek olması resmi tamamlamaktadır. Bu birliklerin oluşturacağı hakem
kurullarının örneğin çiftçilerle şirketler arası anlaşmazlıklarda yetkili
olacak olmaları tohum devlerinin hakim koltuğuna da oturduğunun açık
kanıtıdır.

Bu yasa Türkiye'nin, doğanın, çiftçilerin ve tüketicilerin
aleyhinedir. Daha geniş tartışılmak üzere meclisten çekilmelidir.

Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü


22.09.2006 Cuma günü TBMM genel kurul tutanağı: (http://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem22/yil4/ham/b12801h.htm)



BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
22 Eylül 2006 Cuma
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
----- 0 -----


BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz.
Olağanüstü toplantı çağrı önergesine konu kanun tasarı ve tekliflerini
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1 inci sırada yer alan Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.



1.- X- Özel Öğretim Kurumları Kanunu Tasarısı ve Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in; Özel Öğretim Kurumları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1183, 2/743) (S. Sayısı: 1151) (**)
BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2 nci sırada yer alan Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.

2.- X- Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/822) (S. Sayısı: 662) (Dağıtma tarihi: 14.9.2004) (**)
BAŞKAN – Komisyon?.. Sayın Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Bu sebeple, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 26 Eylül 2006 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 14.03




Mine Pakkaner
24-09-2006, 21:55
(BASIN AÇIKLAMASI - Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz)


YENİ TOHUMCULUK YASASI NELER GETİRECEK?


22 Eylül 2006 tarihinde TBMM gündemine alınan TOHUMCULUK KANUNU ile Türkiye devletin küçülmesi yönünde bir adım daha atmış oldu. Tümü Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına ait dört genel müdürlükte var olan şube veya dairede ele alınan tohumla ilgili bürokratik işlemlerin büyük oranda kamu kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşuna (Türkiye Tohumcular Birliği - TTB) devredilmesi, aslında küreselleşme sürecinde “devletin küçülmesi” planının bir parçasıdır. Kanun tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsamaktadır. Söz konusu işlemler batıda da benzeri kuruluşlara bırakılmıştır.. Örneğin söz konusu işlemlerden Fransa’da GNIS, Hollanda’da NAKK sorumludur.

80’li yıllara kadar, araştırma kuruluşlarının geliştirdiği tescilli çeşitler, TİGEM’lerde (eski Devlet Üretme Çiftlikleri) sertifikalı tohumluk olarak çoğaltılmış ve yine Zirai Donatım Kurumu gibi kamu kuruluşlarının dağıtımı ile sürdürülmüştü. 1984 yılında tohumluk ithalatının serbest bırakılması” ve 1985’de de “Tohumluk Teşvik Kararnamesi”nin yürürlüğe girmesi ile “Türk Tohumculuk Özel Sektörü” oluşmaya başlamıştır. Bir yıl sonra bu sektör “TÜRK-TED” adı altında dernekleşmiştir. Bu örgüt günümüzde yarıya yakını araştırma yapma yetkisine kavuşmuş 70’i aşkın firmayı bir çatı altında toplamıştır. Seracılığın, dondurulmuş gıda endüstrisinin ve yaş sebze ihracatının hızlı gelişmesi karşısında; hedefleri de büyüyen Türk Özel Tohumculuk firmaları küreselleşen dünyada, çok uluslu firmalarla rekabet etmek durumundadır. Gerçekten de, en eskisi henüz 20 yılını yeni doldurmuş olan, küreselleşme baskısı altındaki Türk Tohumculuk firmalarının, uluslararası firmaların karşısında işleri hiç de kolay değildir. Acaba söz konusu yasa bu doğrultuda Türk tohumculuğuna yeterli güç katacak mı?

Türkiye’de tohumculuk mevzuatı 1963 yılında çıkartılan 308 sayılı yasa ile yürütülmekte idi. Fakat bu yasanın 40 yılı aşkın ömrü, özellikle hibrit ve biyoteknoloji ürünü gibi yeni kavramlara yeteri kadar açıklık sağlayamamakta idi. İşte yeni yasa: bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak, tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeleri yapmak amacıyla hazırlanmıştır.

Söz konusu yasada alt birlikler, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler arasında meslekî dayanışmayı sağlamakla yükümlü kılınmıştır. Meslekî faaliyetleri kolaylaştırmak, tohumculuk faaliyetinde bulunanların ekonomik ve sosyal haklarının korunmasını sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla kurulan TTB şu dernek, birlik veya kuruluştan oluşmaktadır: Bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, tohum kullanıcıları, süs bitkileri üreticileri
İşte bu aşamada yasanın uygulanabilirliği sorgulanabilir. Çünkü birliği oluşturacak kuruluşlardan henüz bir çoğu henz kendini ispatlamış değildir. Hatta bazıları henüz kurulmamıştır. Sevindirici olan yasa taslağını da hazırlayan tohum sanayici ve üreticilerinin (TURKTED - www.turkted.org.tr (http://www.turkted.org.tr/)) bu konuda danışman sistemlerini de çalıştırarak işi profesyonelce ele almalarıdır. Nitekim Türk Tohumcular Birliği tüm tohumculuk konuları ile ilgili işlemleri batıdaki örneklerinde olduğu gibi kontrolör, koordinatör ve komitelere bırakarak dinamik bir yapı sergilemektedir.

Not: Uzmanlık gerektiren “tohumculuk yasa”sı meclis gündemine alındığı günden beri, bu konuda bir çok STK veya şahsın görüş belirtmeye çalıştığı gözlenmektedir. Söz konusu görüşlerin taslağı incelemeden, yeni çıkan “Islahçı Hakları” yasasını, tohumculuk sektörünün sıkıntılarını bilmeden ele alındığını gözlemekteyim. Maalesef söz konusu yanlış görüşlerin birçoklarını da etkilediğini izlemekteyim. Yasada tenkit edilecek temel maddeler varken, konunun Biyogüvenlik yasa taslağına dayandırılma çabaları ideolojik bir tarzdır. Lütfen uzmanlığa saygı..Sayın STK üyeleri, yönetimleriniz konu danışmanlarından yararlanmaları gereğini unutmayınız!

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz

Ege Üniversitesi Tohum Teknolojisi Araştırma ve Uygulama Merkezi (TOTEM)

http://totem.ege.edu.tr/acikgoz.html (http://totem.ege.edu.tr/acikgoz.html)

Mine Pakkaner
24-09-2006, 22:29
Tohumculuk Kanun Tasarısı İle GDO’lu Ürünler Yasal Zemine Taşınmaya Çalışılıyor Her Yıl 2 Milyona Yakın GDO’lu Tohum Ülkemize Giriyor

TEMA Vakfı, 19 Eylül 2006 tarihi itibariyle TBMM’de görüşülmekte olan Tohumculuk Kanun Tasarısı’nı yakından takip etmektedir ve alel acele çıkarılmak istenmesinden ötürü kaygılıdır. Sözkonusu tasarı, tohum üretimi ve dağıtımını dışa bağımlı kılacak niteliktedir, ayrıca GDO olarak tanımlanan Genetiği Değiştirilmiş tohumculuğu yasal zemine oturtmaktadır.

GDO’lu tohumların ülkemizde üretilmesi ve dağıtılması yasaktır. Ancak, her yıl 2 milyona yakın GDO’lu mısır, soya, pamuk ve kolza kaçak olarak ülkemize sokulmakta ve bilmeden satın aldığımız ürünlerle evlerimize, sofralarımıza gelmektedir. TBMM’de görüşülmekte olan Tohumculuk Kanun Tasarısı’nda yer alan “çeşit”in tanımlanmasında kullanılan “..... geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı” ifadesi ise ülkemizde GDO’lu tohumların patent almasını, diğer bir ifadeyle tarlalarımıza yasal olarak gelmesinin önünü açmaktadır.

Türkiye’ de Saptanmış Bitki Türü Sayısı 9.000’dir.

Türkiye, dünyanın çok az yerinde rastlanır bir ekosistem çeşitliliğine ve gıda ile tarım için önemli genetik çeşitliliğe sahiptir. Avrupa kıtasının tümünde bulunan bitki türlerinin sayısı yaklaşık 12.000 iken, sadece Türkiye’ de saptanmış bitki türü sayısı 9.000’dir. Bunun yaklaşık % 33’ü yani 3000 civarındaki kısmı ülkemize özgü endemik türlerdir. (Endemik tür : Belli bir bölgeye özgü başka hiçbir yerde bulunmayan türdür.) Bu rakam Avrupa Kıtası’nın tümünde 2500’dür.

Günümüzde 15 Bitki Türü, Dünya Nüfusunun %90’ını Besliyor

Ülkemizin sahip olduğu bu istisnai derecede yüksek endemiklik düzeyi, Türkiye’ye bu türlerin, özellikle de dünyanın büyük bölümünün bağımlı olduğu tahılların türetildiği yabani türlerin korunması, tehlike altına girmemesi veya yok olmaması konusunda daha da büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Zira günümüzde 15 bitki türü, dünya nüfusunun %90’ını beslemektedir. Ve sadece buğday, pirinç ve mısır dünya tahıl üretiminin 2/3’ünü oluşturmaktadır.

Tohumculuk Kanun Tasarısı Geri Çekilmelidir

Tohumculuk Kanun Tasarısı’nın bu haliyle yasalaşması gıda güvenliğimizi ve geleceğimizi tehlikeye atmaktadır. TEMA Vakfı olarak bu yasanın geri çekilerek ilgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yeniden düzenlenmesi ve Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nın bir an önce çıkarılması gerektiğine inanıyoruz.

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) ait çiftlikler ülkemizin ihtiyacı olan üstün verimli ve kaliteli tohum, fidan, damızlık üretimini gerçekleştirme gücüne sahiptir. Misyonumuz sahip olduğumuz yerli çeşitlerimizi korumak ve bu işletmeleri geliştirerek yaygınlaştırmak olmalıdır. Ne yazık ki, Dalaman, Yalova, Sarımsaklı gibi işletmelerin birbiri ardına tarım dışı amaçlarla kullanıma açılmak istenmesi de bu endişe verici gelişmelerin bir parçasıdır.

TEMA VAKFI

Mine Pakkaner
24-09-2006, 22:44
- ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BASIN AÇIKLAMASI -

TOHUMCULUK ALANI DA PİYASAYA TERK EDİLİYOR !..

19 Eylül 2006

Bitkisel üretim materyali olan tohum, bir ülkenin tarım sektörü için stratejik öneme sahiptir. Bu bağlamda, tohum üretim ve dağıtımını çokuluslu şirketlerin tekeline bırakan ülkelerin, bağımsız bir tarım sektöründen söz edebilmeleri olanaksızdır.

AB Uyum Paketi içinde bugün TBMM'de görüşülecek olan "Tohumculuk Kanunu Tasarısı", tohum alanından kamuyu çekerek sektörü tümüyle çokuluslu şirketler ve onların yerli taşeronlarının egemenliğine terk etmeyi amaçlıyor.

Tasarı ile Türkiye'de, Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü (TAGEM)'e bağlı Enstitülerin tarımsal ar-ge faaliyetleri sonucunda, Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü (TİGEM)'e ait çiftliklerde tohum üretip, ucuz fiyatlarla
ve zamanında üreticiye ulaştırma şeklinde işleyen kamusal sistem "demode" ilan ediliyor; devlet bir yaşamsal alandan daha çekilerek, yabancı şirketler ile onlara taşeronluk edenlere yeni kar alanları yaratılıyor.

Çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da, yıllardır TAGEM ve TİGEM'lere kaynak aktarılmayarak, teknik elemanlarla oynanarak kurumların içi boşaltılmış ve sektör özelleştirmeye hazırlanmıştır. Günümüz Türkiye'si, sebze
tohumluğunda % 90'ın üzerinde dışa bağımlıdır. Sertifikalı hububat tohumluğunun ise ancak % 25'i üretilebilmektedir.

Aslında özel sektör, sebze, mısır, ayçiçeği gibi yabancı döllenen tohum piyasasının karlılığını çoktan fark etmiş durumdadır. Bu bağlamda özellikle Hollanda, İspanya ve İsrail kökenli firmalar, yerli ortaklarıyla Türkiye'de tohum üretip pazarlamakta ya da doğrudan ithal ürün satış ağı oluşturmaktadırlar. Yerli çeşitlerimizin neredeyse tamamının kaybolmasına neden olan bu süreçte, örneğin bir kg. domates tohumu 18 - 20 bin dolar fiyatla satılmakta ve üreticinin sömürü düzeyi giderek artmaktadır. Yabancı ve yerli aracıların etkisiyle, üreticinin eline geçen gelirden yaklaşık 5 kat fazla fiyatlarla domates tüketen tüketicinin "eski domateslerin tadını arama" düzeyinde kalan yakınmaları, üretici ve tüketici dayanışmasına yönelik anlamlı bir sonuç üretmemektedir.

Buna karşılık buğday gibi kendine döllenen ürünlerde, ıslah çalışmalarının çok uzun zamana gereksinim göstermesi nedeniyle, bu alanda özel sektör faaliyeti, yüksek verimli tohum çeşitlerini ithal edip pazarlama esasına dayanmaktadır. Bu tohumlar da, çevre koşulları ve genetik açılmanın bir sonucu olarak kısa sürede verim, kalite ve hastalık - zararlılara dayanıklılık özelliklerini yitirmekte, bu tabloya eklenen sulama yatırımı eksikliğinin de etkisi ile ülke, AB ortalamasının 1/3'ü verim düzeyiyle buğday üretimi gerçekleştirmektedir.

Kırsal alanda açıkça yaşanan bu gerçekler görmezden gelinerek hazırlanan bu Tasarı, Türkiye'nin tohum üretim gücünü tümüyle kırarak, alanı, üretici üzerinde egemenliğini ilan edecek bir yapıda çokuluslu şirketlere
açmaktadır. Dün "devlet sucukçuluk mu yapar" diyerek Et ve Balık Kurumu (EBK)'nu tasfiye eden; bunun sonucunda hayvancılık sektörünü çökerten ve bu telaşla kalan EBK işletmelerini yeniden çalıştırma çabasına giren
zihniyet; şimdi de adeta; "devlet tohumculuk mu yapar ?" demektedir.

Kamu tohumculuk yapar, yapmalıdır. Tohumculuk işinden kamunun çekilmesi, Tasarı'da öngörülen ve üretici yaşamını perişan edecek aşağıdaki düzenlemelerin yaşama geçmesine neden olur;

Tasarı'nın "Tazminat" başlıklı maddesinde, kusurlu tohumluk nedeniyle
zarara uğrayanın zarara uğradığının tespitinde ıspat yükü zımnen üreticiye devredilmekte, böylece tazminat alma hakkı baştan önemli ölçüde sınırlandırılmış olmaktadır.

Yine Tasarı'nın "yetki devri" başlıklı maddesi ile; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tohumluk üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi alanlarındaki yetkisini, tohumculuk faaliyeti ile uğraşan alt birlikler tarafından kurulacak Türkiye Tohumcular Birliği'ne süresiz olarak devretme hazırlığı yapmaktadır.

Böylece, üretim yapanın kendisini denetlemesi gibi akla ve kamu yararına aykırı bir hüküm, Yasa maddesi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Birlik, tohumlukların kalite güvencesinin sağlanması için sistem oluşturmak, tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemek gibi yetkilerle donatılmakta, sermayenin üreticiyi ezeceği yeni bir yapı, aradan kamu çıkartılarak oluşturulmaktadır.

Bununla da yetinilmemekte, alt birliklerden oluşturulacak Hakem Kurulu, birlik üyeleri ile üçüncü kişiler arasında çıkacak ihtilafların çözümünde yetkili kılınmaktadır. Burada "üçüncü kişi" diye anılan, geniş anlamda üreticidir. Böylece şirketler, üretim - sertifikasyon - ticaret ve piyasa denetimi ile egemenlikleri altına alarak tekelleştikleri tohumculuk
sektöründe, sözleşmeli üretim ile tohumluklarını ürettirdikleri ve/veya kusurlu tohum satarak zarara uğrattıkları tarım üreticileri, çiftçiler ve köylüler üzerinde yargı yetkisini de kullanır duruma gelmektedirler. 35 inci madde ile yabancı tüzel kişilerin yetkililerine de Birlik / altbirlik organlarına seçilme hakkının tanındığı düşünüldüğünde, Türkiye'de,hakem yetkisinin, yabancılar eli ile kullanılabileceği ortaya çıkmaktadır.

Tohumculuk Kanunu Tasarısı'nın içerdiği en tehlikeli hüküm ise, çeşit'in;".. geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak tanımlanması ve tescile tabi kılınmasıdır.

Türkiye'ye her yıl, 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO'lu)mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşmaktadır.

Hükümet, "Ulusal Biyogüvenlik Yasası" nı üç yıla yakın süredir çıkarmayarak, ithalat lobilerinin rahat çalışacağı bir ortamı hazırlamaktadır. Tüketicinin tükettiği ürünün GDO'lu olup olmadığını etiket üzerinden görme hakkını bile tanımayan, bu alandaki AB uygulamalarından söz bile etmeyen bu felsefe, şimdi çok tehlikeli bir adım daha atma peşindedir.

Türkiye'de üretimi ve dağıtımı yasak olan GDO'lu tohumlar, bu Yasa Tasarısı ile yasalaştırılmakta ve ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlanmaktadır. Artık yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde,herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebileceklerdir.

Tüm Avrupa'daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir. GDO işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturacak, çiftçinin tohum ayırma hakkı da elinden
alınmış olacaktır.

Türkiye'de giderek gerileyen sektör ve artan kırsal yoksulluk gerçeği,tohumculuk alanında yeni bağımlılık ilişkileri kurmayı değil; genetik potansiyeli bu denli zengin olan ülkemizde, üreticiye zamanında, ucuz,
kaliteli ve yüksek verimli, çevreye uyumlu, hastalık ve zararlılara dayanıklı tohumluk temin etmeyi, yerli çeşitlerimizi inat ve ısrarla koruyup geliştirmeyi gerekli kılmaktadır.

Bu anlayışın tam zıddı bir yaklaşımla hazırlanmış Tasarı'nın yasalaşması, sektör ve üretici için yıkım; çokuluslu şirketler ile onların taşeronları için yeni kar alanları anlamına gelecektir.

Bu doğrultuda Ziraat Mühendisleri ODASI, Tasarı'nın geri çekilerek, ülke ve üretici yararına düzenlemelerin yaşama geçirilmesi konusunda TBMM'den duyarlılık beklemektedir.

Kamuoyuna önemle duyurulur.

Saygılarımızla,

Gökhan GÜNAYDIN
Başkan

Mine Pakkaner
25-09-2006, 15:02
YENİ TOHUM KANUNU TASARISI HALK SAĞLIĞI, ÇİFTÇİ HAKLARI VE BİYOÇEŞİTLİLİĞİMİZİ TEHDİT EDİYOR!

41 madde ve 6. Bölüm’den oluşan yeni “Tohum Kanunu Tasarısı” ile uzun dönemde çevre ve insan sağlığı açısından güvenilirlikleri henüz kanıtlanmamış, biyoçeşitliliğimizi ve güvenliğimizi tehdit edebilecek Transgenik patentli tohumların ülkeye girişi ve ticarileşmesi yasallaştırılmakta…

Yasa tasarısının 1.Bölümünün 3.maddesinde ‘çeşit’ “biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapıyı” tarif ederken, 2.Bölümün Tohumluk Ticaretiyle ilgili kısmına ait 7.maddesinde yer alan “yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir” ibaresiyle de transgenik tohumların ticaretine yasal ortam sağlanmış olmaktadır.

* Biz GDO’ya Hayır Platformu olarak bu yasa ile Tarım Kanunu’nun 4. Maddesinde tarım politikaları kapsamı içerisinde yer alan, “gıda güvencesi ve güvenliğinin güçlendirilmesi” ilkesini, 5. Maddesi’nde yer alan tarım politikalarının “Sürdürülebilirlik, insan sağlığı ve çevreye duyarlılık” ilkesini, 6.Maddesinde tarım politikalarının önceliği olarak belirtilen “….güvenilir gıda arzının sağlanması” ilkesini ve 10. Madde olan “Bakanlık, biyolojik çeşitliliğin, genetik kaynakların ve ekosistemlerin korunması ve geliştirilmesine ilişkin araştırmalar yapar veya yaptırır. Biyoteknolojik yollarla ve/veya çeşitli ıslah metotları kullanılarak elde edilen ürünlerin fikrî mülkiyet hakları kapsamında korunması, kaydı, tescili, üretimi, tüketimi, gıda olarak kullanımı, ihracatı ve ithalatı hakkında ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınmak suretiyle gerekli düzenlemeleri yapar.” ilkesinin çiğnendiğine inanıyoruz.

*Bu durum ayrıca transgenik tohumların üretim amaçlı ithalatını yasaklayan ve halen yürürlükte olan 2006/1 sayılı İthalat Genelgesinin 5.Maddesiyle de çelişmektedir.

* Genetiği Değiştirilmiş tohumların ulusal bir biyogüvenlik yasası çıkmadan ülkeye girişinin serbest bırakılması ve ticarileşmesi çevre ve halk sağlığı açısından olası riskler taşımaktadır. Bu tohumların biyogüvenlik, biyoçeşitlilik ve halk sağlığı açısından genel olarak güvenilir olduğuna dair ne uluslararası düzeyde ne de AB içerisinde bir fikirbirliği bulunmamaktadır.

* Ayrıca tohumların patent altına alınmasına, çokuluslu tohum tekellerinin tohum piyasasını ele geçirmesine hak tanıyarak çiftçi haklarının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Çiftçiler binlerce yıldan gelen bilgi birikimiyle ıslah ettikleri tohumlukları üzerindeki haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

* Bu durumda ulusal olarak GD tohumlarla ilgili kararların ağırlıklı olarak tohum endüstrisi lobilerinin görüşleri göz önüne alınarak değil, çiftçi örgütleri ve kooperatifleri, ekoloji örgütleri, Ziraat Mühendisleri Odası ve bu konuda görüşü olan nitelikli bilim insanları vb. tüm tarafların da içinde yer aldığı bir çalıştay tarafından belirlenecek kararlar çerçevesinde alınması gerektiğini düşünüyoruz.

* GD tohumların güvenilirliğinin uluslararası düzeyde yetkin bir bilim kurulu tarafından temin edilmeden serbest dolaşımını ve ticarileşmesini çevre ve halk sağlığı açısından riskli buluyor, geri dönüşü olmayacak sorunlara yolu açabileceğini düşünüyor ve yasa tasarısının yasalaşmadan geri çekilmesini talep ediyoruz.

Ve Çiftçi sendikalarının açıklamasında yer verilen ifadeye katılıyoruz :



"Bu yasayı çıkaran hükümet de, bu yasaya oy veren milletvekilleri de her zaman çiftçilerin, köylülerin , tarımcıların ve ülke halkının karşısında sorumlu olacaktır."



GDO’YA HAYIR PLATFORMU

Mehmet Ali Aşık
27-09-2006, 00:20
Turkiye tarimi AB yasalari ve ugulamalari ile kontrol altina alinmak ve yok edilmek isteniyor.kimyasal gubre ve ilaç(zehir) la topraklarimizi yozlastirip onlara bagimli hale getirdigimiz bir yana, yabanci sirketleride zengin ediyoruz.
Genetiyigle oynanmis misir Turkiyede yetristirilmeye baslandi zaten amerikadan ithal ettigimiz pirinc ayni sekilde.bir cok ulke GDO urunlerine kapiyi kaperken biz aciyoruz lutfen bu konuda kamuoyu olusturalim.


TOHUMCULUK KANUNU : GDO ve TOHUMCULUK DEVLERİNE AÇIK KAPI

(Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üni. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi ve Tarım Ekonomisi Derneği Eski Başkanı)




Tohumculuk kanunu TBMM'de Avrupa Birliği uyum paketi içinde
görüşülüyor. Cumaya kanunlaşması beklenen yasa ayrıca temel yasa
kabul edilerek fırtına hızı ile yasalaşmasının önü açıldı. 22 Eylül Cuma
gününe meclisten çıkacağı tahmin edilen bu yasayı kamu oyunun kısa zamanda
kavrayabilmesi çok zor.

AB uyum paketi içinde olduğuna göre AB (ve diğer gelişmiş ülke)
şirketlerinin çok önem verdiği hususların taslakta olması gerekiyor.

Gerçekten de taslak incelendiğinde GDO'lu tohumlar için
Türkiye'nin açıldığı, büyük tohumculuk devlerinin büyük bir pazarda daha rahatlıkla at oynatabilecekleri anlaşılmakta.

GDO'lu çeşitler artık, Türkiye'de yasak
olmalarına rağmen yayılabilecekler. 3 bini endemik (Türkiye kökenli)
13 bin bitki çeşidine sahip Türkiye GDO'lu bitkilerce kirletilecek.

Bu yasa tam olarak uygulandığında semt pazarlarında ve köy meydanlarında henüz çeşit haline gelmemiş maydonoz tohumu bile satmak mümkün olmayacak.

Organik tarımcıları da zorluklar bekliyor. Çeşit karışımlarını satın
alamayacaklar. Onbinlerce yıldır ıslah yapan köylüler bu yasa ile tohumlukları üzerindeki halen gerilemiş olan bütün haklarını kaybedecekler.

Acaba kanunun
uygulamaları hakkında köylüler bilgilendirildi mi? Büyük firmalar yasa
çıkar çıkmaz büyük haklara sahip olacaklar ancak kanun gene de iki yıl
boyunca bu hegemonyayı biraz gevşetmektedir.

Geçici 1. maddede

" 5. maddenin 1. fıkrası
hükmü ile, 7. maddenin 1. fıkrası hükmü kayıtlı çeşidi bulunmayan
bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber, Bakanlığın gerekli
göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe gireceği tarihten itibaren 2 yıl süre ile uygulanmaz"

demektedir.

İki yıl boyunca kanunun zararları hemen
çiftçilerce anlaşılamayacak.

Aynı tarım satış kooperatifleri yasasında
olduğu gibi.

Madde 7

"yurt içinde sadece kayıt altına alınmış
çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir"

denmektedir.

Bununla ilgili olarak çiftçiye küçük bir hava alma penceresi açılmıştır.

Madde 14'de;

istisnalar olarak

"ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç miktarı ile
sınırlı kalmak şartıyla, çiftçiler arasında tohumluk mübadeleleri"

kanun dışında bırakılmıştır. Bu oldukça kısıtlayıcıdır. İyi tohuma sahip bir üretici
eğer tohumluğunu köylülere para ile satarsa istisnadan yararlanamayacaktır.

Kanunda kamunun tohumluğun her alanından çekilerek özel firmalara
terk edeceği anlaşılmaktadır.

Madde 15'de yetki devrinden söz
edilmektedir.

Kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi pratikte özel
sektöre gerçekte ise büyük dünya tohum devlerine bırakabilecektir. Yasada sözü edilen birliklerin ve alt birliklerin kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
sayılacak olması ve bunlardan oluşacak olan Birlik ve alt birliklere
yetki devredilecek olması resmi tamamlamaktadır. Bu birliklerin oluşturacağı
hakem kurullarının örneğin çiftçilerle şirketler arası anlaşmazlıklarda
yetkili olacak olmaları tohum devlerinin hakim koltuğuna da oturduğunun açık
kanıtıdır.

Bu yasa Türkiye'nin, doğanın, çiftçilerin ve tüketicilerin
aleyhinedir. Daha geniş tartışılmak üzere meclisten çekilmelidir.

Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Bornova 35100 İzmir
Email: tayfun.ozkaya @ege.edu.tr:(

Mine Pakkaner
30-09-2006, 21:30
Bu afişi paylaşmak istedim.

4080

fmt79
01-10-2006, 17:14
Mine hanım bir şey sormak istiyorum. TBMM önündeki bu faaliyeti düzenleyenler kimler? Yani vakıf, dernek, **** hangi sivil toplum örgütü vs vs?

Mine Pakkaner
02-10-2006, 00:04
Ege Üni. Ziraat Fak. Dekanı Prof. Dr. Semih Erkan'ın tohumculuk kanun tasarısı hakkındaki görüşü aşağıdadır.


"Tohumun bitkisel üretimde en önemli bir girdi ve başlangıç materyali oluşu, özellikle gelişmiş ülkeleri tohum ya da tohumluk üzerinde araştırma, geliştirme ve üretim faaliyetlerine yöneltmiştir. Bu çabalar sonucunda endüstrileşme aşamasını tamamlamış ülkeler tohum sanayilerini de geliştirerek dünya tohum pazarında önemli bir konuma ulaşmışlardır. Bugün tüm bitki türlerini kapsayan bir ticarete neden olan tohumluğun dünya bazındaki parasal değeri 30 milyar $’dır. Diğer bir deyişle, tohum dünyası iştah kabartıcı bir görünüm sergilemektedir.

Büyük bir tarımsal potansiyle sahip olan ülkemiz tohum/tohumluk üretimi için iklim, toprak, yöre vb. faktörlerin elverişliliğine rağmen, tohum ihracatımız (~ 20-25 milyon $) sürekli olarak tohum ithalatının (~ 70 milyon $) gerisinde kalmıştır. Ülkemizdeki tohumculuk pazarının parasal büyüklüğü ise 300 milyon $ civarındadır.

Ülkemizde tohumluğun önemi 1930’lu yıllarda öne çıkarılmış ve 1980’li yıllara kadar bu sektörde gerekli araştırma, çeşit geliştirilmesi ve üretim konularında kamu kuruluşlarının ağırlıklı olarak hakimiyeti olmuştur. 1980’li yılların başlangıcında tohum fiyatlarının belirlenmesinin ve tohumluk ithalatının serbest bırakılması ve bunları izleyen bazı politikaların devreye girmesi sonucunda ülkemizde tohumculuk alanı özel sektöre odaklı yeni bir yapılanma içine girmiştir. Bunun sonucunda ülkemizde günümüzde sayıları 130’a ulaşan yerli-yabancı sermayeli tohumculuk firması özellikle sebze, endüstri bitkileri, yem bitkileri, tahıl ve çiçek tohumlarını yurt içinde üreterek ya da yurt dışından getirerek Türkiye tarımının bu önemli girdisini sağlamaktadır.

Genel olarak bakıldığında; ülkemiz tohumculuğundaki sorunları şu ana başlıklar altında özetlemek mümkündür:

- Yasal Alt Yapı ile ilgili sorunlar
- Organizasyon ve Örgütlenme ile ilgili sorunlar
- Destekleme ve Teşvik Önlemleri ile ilgili sorunlar
- Denetim ve Kontrol ile ilgili sorunlar
- Zirai Karantina ile ilgili sorunlar,

Yukarıda sözü edilen sorunlara çözüm bulabilmek amacıyla, yürürlükte olan ve 1963 yılında çıkarılmış olan “308 nolu Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun”un günün ihtiyaçlarına ve gelişmelere cevap verememesinden hareketle yeni bir kanunun ele alınması ve devreye sokulması gündeme gelmiştir.

Yeni kanun tasarısını hazırlamak üzere TKB Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Koordinatörlüğünde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin konu ile ilgili 2 Anabilim Dalı, TAGEM, TÜGEM, Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi Müdürlüğü ve Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği adlı kuruluşlarındaki konu uzmanları toplantılar yapmış ve ortaya konulan “Tohum Kanunu Taslağı” incelenmek ve görüş bildirmek üzere Fakültemize iletilmiştir. Adı geçen taslak Fakültemizde Bahçe Bitkileri Bölümü ile Tarla Bitkileri Bölümü Başkanlarına gönderilmiş ve alınan görüş ve öneriler ilgili makama sunulmuştur.

Yapılan incelemelerde; tarafımıza gönderilen ile AB Uyum Paketi içinde görüşmeye açılan kanun tasarıları arasında önemli derecede değişimler ve ayrıcalıklar olduğu gözlenmektedir. Yeni tasarıda özetle kamu kurumlarını, üreticileri, biyolojik çeşitliliği ve ülke ekolojisini olumsuz yönde etkileyebilecek maddeler bulunurken; özel sektörü, GDO’lu üretim materyalini ve bazı şahısları **** şirketleri kayırabilen nitelikte konular da yer almaktadır.

Ülkemizin satılan topraklarına, tesislerine, kuruluşlarına tohum sektörünün bu şekilde eklenmesi gerçekten üzücüdür. Konuya yönelik endişelerimizi ve düşüncelerimizi meslektaş olan ve tarımı seven bazı milletvekillerine iletmiş bulunuyoruz. Ancak, kaygımız zamanlama ve girişim açısından geç kalınmış olunması yönündedir.

Konuya ilişkin duyarlılığınıza teşekkür eder, bu görüşlerinizi tüm meslektaşlarımızla ve konuya özgü Merkez gibi birimlerimizle de paylaşmanızı dilerim.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Semih ERKAN"

Mine Pakkaner
02-10-2006, 00:09
Mine hanım bir şey sormak istiyorum. TBMM önündeki bu faaliyeti düzenleyenler kimler? Yani vakıf, dernek, **** hangi sivil toplum örgütü vs vs?

GDO’ya Hayır Platformu, Üretici Sendikaları Konfederasyonu, Ziraat Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Ekoloji Kolektifi, Türkiye Tarımcılar Vakfı ve Tüketici Hakları Derneği bu faaliyeti birlikte düzenledirler.

Aşağıdaki linkte Ziraat Mühendisleri Odası'nın meslektaşlarına yaptığı çağrıyı okuyabilirsiniz.

http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=4332&tipi=6&sube=0

fmt79
08-10-2006, 15:54
Yerli bir tohum firmasının Ziraat Mühendisleri Odasına gönderdiği mektup aynen aşağıdaki gibidir.


TOHUMCULUK KANUN TASLAĞI KONUSUNDA TÜRKİYE TOHUMCULUK ENDÜSTRİSİ DERNEĞİ YÖNETİM KURULU ESKİ BAŞKANLARINDAN SAYIN ALEV KUTAY'IN ZMO AÇIKLAMASINA VERDİĞİ YANIT


Sn. Günaydın,

Rahmetli Uğur Mumcu'nun meşhur bir lafı vardır. " Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" diye. Rahmetli bu deyimi ağızdan dolma lafları kullanan sağcı kesim için kullanmıştı. Bugün öyle bir noktaya gelindi ki sayenizde solcu geçinenler için kullanılmaya başlandı.

Sn. Meslektaşım,
Ben 1968 yılı Ege Ziraat fakültesi mezunuyum. 38 yıllık çalışma hayatımın 19 senesi tohumculuk üretimi, işlemesi, yurt içi ve yurt dışı pazarlaması ile geçti. Türkiye tohumculuğunun OECD ve EEC eşitliğini almasında katkılarım oldu ve ilk Hibrit Mısır tohumluğu ihracatını da şirketim yaptı. Bu 19 yıl içinde, 1963 yılında tohumculuğu adeta devlet tekeline bırakan örümcek ağı ile kaplı olan kanunu değiştirerek çağdaşlaştırmak için uğraş verdim. 16 yıl Türkted Yönetim kurulunda başkanlık dahil çeşitli görevlerde bulundum. 8 yıldır da 308 sayılı kanunu Türkiye Tohumculuğunu dışa bağımlılıktan kurtaracak şekle getirmek için emek verdik. %100 yerli sermaye ile kurulmuş bir tohum şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı olarak, Türkiye'de en fazla üretim ve işleme yapan ilk 2 firmasından biri olmakla iftihar ediyor ve yabancı dev şirketlerle rekabet edebilmek için 2 yıldır " HAT ISLAHI " çalışmalarını başlatmış bulunduğumuzu BİLGİLERİNİZE sunuyorum.

Eminim ki hayatınızda hiç üretim yapmadan ve muhtemelen ayağınız toprağa değmiş bir kişi olarak, Sizler ne yapıyorsunuz, Kanunu okumadan, yorumlamadan oturduğunuz yerden felaket tellallığı yapıyorsunuz.

1-Bu kanunla hiç ilişkisi olmadığı halde, nereden çıkardınız, kanserli sebze ve meyveleri ? AB' nin ABD'ye açtığı davayı WTO' da kaybettiğini biliyormusunuz ?
Gerekçe ne biliyormusunuz ! İddia ettiğiniz konuda Dünya'da yaşanmış bir tek örnek bulunamaması !

2- Nereden çıktı, tohumculuğumuz bu kanunla yabancıların eline geçeceği ? Derneğimizde kaç tane %100 yerli sermaye ile kurlmuş ve kendi ıslah çalışmasını başlatmış firma var biliyormusunuz ? Bütün bu firmalar niye bu kanunun çıkması için uğraş veriyor sanıyorsunuz ? yabancıların tekelinden kurtulmak ve daha fazla royalty ödememek için.

3- O kadar bilgisizsiniz ki, Biyoteknoloji ile GDO'yu birbirine karıştırıp. GDO lu tohumlar gelecek, Türk tohumculuğu ölecek diye fetva veriyorsunuz. Yazıklar olsun size ki, GDO'lu tohumlar için ayrı bir yasa çıkarılması gerektiğini, bundan önce de Biyo-Güvenlik yasasının çıkması gerektiğini bilmiyorsunuz ve bu kanuna bulaştırarak ortalığı karıştırıyorsunuz. Ayrıca, Biyogüvenlik Yasasında Anavatanı, bitkisel gen kaynağı Türkiye olan ürünlerde GDO'lar için yasak olacak.

4- Bu kanunun en önemli faydalarından birisi de tüm bitkisel üretim materyalleri ile çalışan her türlü özel ve tüzel kişilerin temsil edileceği güçlü bir BİRLİK oluşturmaktır. 8-10 yabancı şirketin bu birliği ele geçireceğini düşünmek insanın kendi gölgesinden korkmasına benzer. Yabancıların ve sizin tabirinizle işbirlikçilerin karşısında yüzlerce ıslahçı, üretici, bayii olacaktır. Mevcut kanun yine sizin tabirinizle bunların "ÖRGÜTLENMESİNE " izin vermemektedir.

Bir hususu daha hatırlatmakta yarar var. 1963 de çıkan 308 sayılı yasanın yetersiz kalması üzerine, 1983 yılında "Tohumculuğu Teşvik Kararnamesiyle, Özel Sektör devreye girmiş ve Tarımsal Üretimimiz 23 yılda tam 4-6 kat artmıştır. Bu arada " Çeşit Koruma ve Islahçı Hakları Kanunu" çıkmış olup bu Yeni kanunla Türkiye tohumculuğunun ve Tarımsal Üretiminin nereye varacağını sizler bir kere daha düşünün.

Konuyu daha fazla uzatıp, bilgisizliğinizi ve de ilgisizliğinizi yüzünüze vurmak istemiyorum. Mensubu olduğum kuruluşun(ZMO) hangi ellere kaldığını görmek 38 yıllık ZYM. olarak beni üzüyor.

Aziz kardeşim, 68 kuşağının olaylara yaklaşımı çok daha kaliteli ve bilimsel idi. Lütfen, mesleğinizle ilgili her olayı değişik platformlarda tartışalım ve doğru yolu böyle bulalım. Hiç, bu kanunu hazırlayanlarla oturup Çiftçimize, tohum üreten ve işleyen kuruluşlara, Ülkemize ne fayda getireceğini araştırdınız mı ? Bir Türkiye var, sahibi de ÜRETEN' lerdir, oturduğu yerden ahkam kesenler değil !

Bilgilerinize,


Alev KUTAY



Kaynak: Ziraat Mühendisleri Odası

Mine Pakkaner
08-10-2006, 17:07
Seviye ve edep yoksunu tarzla yazılmış, çok bağıranın haklı çıkacağına inanılan mahalle kavgası şeklinde bir yanıt. ZMO büyük bir olgunlukla bu cevabı da üyeleriyle paylaştı. Bu konuda Alev Kutay gibi düşünmeyenler sadece ZMO değil. Daha önce paylaştığımız görüşlerin sadece biri ZMO ya aitti. Hiç bir görüş ise bu şekilde ifade edilmedi...

malina
08-10-2006, 18:07
Yer fıstığının kalbinin attığı Osmaniye’de Başpınar Fıstıkçılık’ı ziyaret ederek incelemelerde bulunan Türkiye’nin ilk özel sektör tohumculuk firmalarından Polen Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Alev Kutay, geçmişten gelen yanlış uygulamalar yüzünden yer fıstığı üretiminin yarı yarıya düştüğünü söyledi. 20 yıldır aynı yöntemlerle çiftçilerin ABD’den ithal edilen fıstıkların kullanıldığını belirten Kutay bunu akraba evliliği yapmaya benzetti.

Kutay, “Nasıl ki akraba evliliklerinde çocuklarda genetik bozukluklar oluyorsa benzer durum yer fıstığı içinde geçerlidir. Çiftçi yıllardır ilk ithal edilen fıstığı kullanarak üretim yaptı. Ekilen fıstıklardan biderlik (tohumluk) olarak ayrıldı. Bu yıllarca böyle devam ederek günümüze geldi. Bu durum ise fıstığın yozlaşmasına ve bozulmasına neden oldu” dedi.

Türkiye’de yer fıstığı bitkisinin ihmal edildiğini, tohum ıslahı çalışmalarının yapılmadığını ve bu yüzden üretimin düşmesi nedeniyle maliyetlerin arttığını ifade den Kutay, çiftçilerin sertifikalı tohumları kullanarak sıkıntılarını aşabileceklerini dile getirdi.

Üretimin tohumdan başladığının altını çizen Alev Kutay şunları söyledi: “1980’lere kadar tohuma önem verilmedi. Bu tarihten sonra tohumculuk özel sektörler tarafından yapılmaya başlandı. Mısır, ayçiçeği, baklagiller ve birçok üründe üretim yaşanırken yer fıstığı ihmal edildi. Yer fıstığı tohumu tek tip olarak ekildi. Tohumların benzeri kullanıldı. Bu da yıllar geçtikçe fıstığı yozlaştırdı ve üretimin düşmesine neden oldu. Şu anda fıstık üretimi 90 bin ton civarında. Eğer fıstıkta tohum ıslahı yapılmış olsaydı bu üretimin şu anda 2 katına çıkmış olması lazımdı.”


Kaynak (http://www.tarimsalpazarlama.com/haberoku.asp?Kod=824)

Ben mi yanlış anlıyorum yoksa Alev Kutay'ın dedikleri çelişiyor mu?

Arca Atay
08-10-2006, 19:52
Hayır çelişmiyor, çünkü Alev Kutay çiftçinin üreteceği hertürlü tarımsal ürün için tohum firmalarına, tohum ithalatçılarına para ödeyip tohum alması gerektiğini söylüyor.
Tohum ithalatları için yılda bu memleketten çıkan 70-80 milyon dolar para az geliyor olsa gerek.

Mine Pakkaner
09-10-2006, 20:08
ZMO'ya Tayfun Özkaya'nın mesajı.

"TBMM'de 5 Ekim 2006'da 11. maddesine kadar görüşülebilen Kanun Tasarısı ile ilgili çalışma 10 Ekim 2006 saat 14.00'a ertelendi. İlk 10 maddesi kabul edilen Kanun Tasarısı'ndan "modern biyoteknoloji teknikleri ile üretilmiş tohumlar", CHP ve AKP'li milletvekillerinin oy birliği ile Kanun dışı bırakıldı. Kanun sadece "klasik yöntemlerle üretilen tohumlar" için geçerli olacak.

Bu değişikliğin kamu oyunu "tamam sakıncalar giderildi" dedirtebilmek için yapılan bir taktik olduğunu düşünüyorum. Tohumculuk kanununda ana sorunlar olduğu gibi durmaktadır. Tohumculuk tekellerinin hegomonya kurma kapasitesi olanca ağırlığı ile durmaktadır.

Bu yasa Türkiye'deki çeşitlerimize tohum devlerinin el koymasını kolaylaştırmaktadır. İki yıl sonra köylü çeşitleri yasa dışı oluyor. Kaçak CD mumelesi görecek. Tohum devleri 10 000 yıldır bu coğrafyada köylülerin geliştirdiği tohum çeşitlerimize bir iki genini değiştirerek sahip çıkacaklar. Bu tohumlar toplumundur. Kimse bunlara sahip çıkamaz.

Şirketlerin tohum üretmeleri yasak değil. Buyursunlar kaliteli tohumlar üretsinler. Bu memleketin kalitesiz tohumdan çektiklerini biliyoruz. Örneğin ithal tohumla bulaşan patates kanseri yüzünden artık Niğde'de patates üretemiyoruz.

Anadolu'da 100 çeşit buğday tohumu var. Bu yasa geçerse herhalde onlar düzeyine düşürerek biyoçeşitliliği tahrip edecekler.

Avrupa'dan esinlendiklerini söyleyenlere Avrupa çiftçilerinin var olan durumdan memnun olmadıklarını, örneğin Fransa'da çiftçilerin 25 yıldır tohum ağları kurarak mücadele ettiklerini söyleyebiliriz.

Tohumlar topluma aittir. Kimse mülkiyetine geçiremez.


Selam, sevgi ve saygılarla.
Prof.Dr.Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Bornova 35100 İzmir
Email: tayfun.ozkaya@ege.edu.tr (tayfun.ozkaya@ege.edu.tr)

Mine Pakkaner
09-10-2006, 20:10
Gördüğünüz gibi pekçok farklı görüşten olumlu olumsuz mesajı burada verdik.Peki sizler ne düşünüyorsunuz?

Arca Atay
09-10-2006, 21:24
Tohumculuk Yasa Tasarısı'nın Mimarı Olan Tohum Endüstricileri Doğruyu Söylemiyor.
GDO'YA HAYIR PLATFORMU'NDAN BASINA VE KAMUOYUNA DUYURU: (10. ekim 2006 TBMM Tohumculuk Yasası Görüşmeleri Öncesinde TOHUMCULUK YASA TASARISININ MİMARI OLAN TOHUM ENDÜSTRİCİLERİNE YANITIMIZDIR. )

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Semih Erkan yaptığı açıklamada; Tarım Köyişleri Bakanlığının Tohumculuk Yasa Tasarısı hazırlık aşamasında çeşitli kurum ve kuruluşlara katkı ve öneriler için bilgi başvurusunda bulunduğunu, Ege Üniversitesi Bahçe Bitkileri Bölümü ile Tarla Bitkileri Bölümünün de tasarıya katkı verdiklerini fakat tasarının son halinde önemli derecede değişimler ve ayrıcalıklar olduğunu gözlemlediklerini belirtmiştir.Prof.Erkan'a göre yeni tasarıda, kamu kurumlarını, üreticileri, biyolojik çeşitliliği ve ülke ekolojisini olumsuz yönde etkileyebilecek maddeler bulunurken; özel sektörü, GDO'lu üretim materyalini ve bazı şahısları **** şirketleri kayırabilen nitelikte konular da yer almaktadır.

Nitekim tasarıya eleştiri getiren GDO'ya Hayır Platformunu oluşturan tüm sivil toplum kuruluşları ,itiraz konularını madde madde açıklarken bu tasarıyı hazırlayan Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği tasarının eleştirilmesine karşı çıkarak "eski başkanlar" (Yavuz Batur ve Alev Kutay) imzalarıyla başta ZMO ve ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın'ı seviyesiz bir uslupla suçlamışlardır.

Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği nedir, kimlerden oluşmuştur?

1986 yılında kurulan ve kısa adı TÜRKTED olarak geçen dernek, tohum yetiştiriciliği, ıslahı,depolama,paketleme,sertifikasyon,ithalat ve ihracatı yapan 77 üye şirkete sahiptir. (http://www.turkted.org.tr/ sitesi "üyeler" )

Bu şirketler ağırlıklı olarak ayçiçeği, tahıllar, çim, çiçek, kolza, mısır, pamuk, patates, sebze, silajlık ve yemlik bitkiler, sorgum, soya, sudan otu, pancar ve yonca tohumlarının üretim ,ihracat ve ithalatını yapmaktadırlar.

Türkiye'nin yıllık 20 milyon dolar olan tohum ihracatına karşılık 80 milyon dolara varan tohum ithalatında büyük payı olan TÜRKTED, üyelerinin % 80-90 ının Türk Şirketlerden oluştuğunu gururla söylemektedir.

TÜRKTED içinde %10-20 gibi azınlıkta kalan ! uluslararası ve uluslarüstü tarım ilacı ve tohum şirketleri ise bugün dünya üzerinde 100 milyar dolarlık tohum ticaretinin başında bulunmaktadırlar.Bunların büyük çoğunluğu aynı zamanda Terminatör genlerinin mucitleri, transgenik bitkilerin dünya üzerindeki üretimlerini 90 milyon hektarlara çıkarmış olan GDOlu tohum tüccarlarıdır.

Büyük tarım potansiyeline sahip olan ülkemizin tarımsal alanlarına bir an evvel GDO'lu tohumlarıyla birlikte girebilmek için fırsat kollayan bu şirketlerin Türkiyede'ki taşeronları ,Tohumculuk yasasında konusu geçen "çeşit'in ...geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak tanımlanması ve tescile tabi kılınması" na yaptığımız itirazı "O kadar bilgisizsiniz ki, Biyoteknoloji ile GDO'yu birbirine karıştırıp. GDO lu tohumlar gelecek, Türk tohumculuğu ölecek diye fetva veriyorsunuz. Yazıklar olsun size" diyerek tarımsal biyoteknolojinin GDO silahını görmezden gelerek ve kendi bilgisizliklerini terbiye sınırları dışına çıkarak deşifre etmektedirler.

Küresel literatürde transgenik ürünlere daha sonra genel bir tabirle GMO (GDO) dendiğini ve son zamanlarda da kulağa daha hoş gelmesi amacıyla bunların tümüne biyoteknoloji ürünleri denmeye başlandığını da hatırlatmakta yarar var.

TTED yönetim kurul başkanı Dr.Mete Kömeağaç ,Tohumculuk Yasa Tasarısının hazırlanış aşamasını şöyle anlatmaktadır;

"Yeni Taslak ile sektörün yeniden yapılandırılarak tohumculuk sanayinin geliştirilmesi ve özel sektör ağırlıklı bir yapı oluşturulması hedeflenmiş bulunmaktadır. Bu hedeflere ulaşabilmek için AB'nin tohumculukta en çok gelişmiş iki ülkesi olan Hollanda ve Fransa'daki tohumculuk sektörünün işleyişi Bakanlık ve TÜRKTED (Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği) tarafından incelenmiş ve yeniden yapılandırmada Fransa'da Tohum ve Fide Birliği (GNİS) ve Hollanda'da Tohum Denetim Vakfı (NAK) modellerinden esinlenerek Türkiye Tohumcular Birliği oluşturulması kararlaştırılmıştır. (http://www.turkted.org.tr/ sitesi"Haberler"bölümü )

Görüldüğü üzere bu tasarıda ana çalışmayı TC Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ziyade , Tohum Endüstrisi Şirketlerinin yaptığı ve bunların esas amaçlarının, Türkiye Tohumcular Birliği resmi sıfatıyla tohum işinin tamamiyle özel sektörün kontrolüne sokmak olduğu açıktır.

Bu tasarıya karşı çıkanları, TÜRKTED yönetim kurul başkanı Dr.Mete Kömeağaç nispeten seviyeli bir şekilde eleştiriken ,TÜRKTED Eski Başkanları ,tarımsal biyoteknolojide Türkiyenin en büyük uzmanı olan TOTEM başkanı Prof.Dr.Nazimi Açıkgöz aracılığıyla 2 adet bildiri yayınlamışlardır.

Bildiri sahiplerinden ve yukarıda bahsettiğimiz sayın Yavuz Batur'un, "Ben Türk şirketiyim" dediği Anadolu Tohum Şirketler Grubu hakikaten adı gibi Anadolu'lumudur?

Kendi internet sitesinde, 250 yıllık geçmişi olan Fransız Vilmorin Şirketi ile eşit paylaşımlı ortak olduğu yazılıdır.

Vimorin'in 1987 yılında bağlı olduğu Limagrain Holding'in ABD'de yerleşik firması olan Ferry Morse Seed Co. firması ile dağıtım sözleşmesi imzalaması sonrasında bu firma daha sonra 1999 yılında yine bir ABD firması olan Harris Moran firması ile birleştirilmiş ve böylece Anadolu Tohum A.Ş. her iki markanın da Türkiye temsilcisi olmuştur.( http://www.anatoh.com )

Limagrain (ki şirket olarak TÜRKTED üyesidir) grubunun ceosu Daniel Chéron; "Vilmorinle birlikte oluşturduğumuz küresel birlik Hindistandaki yeni büyüme potansiyelini arttırmamızı hızlandıracak , GDO'lu tarla bitkileri denemelerini de içine alan bioteknolojik ar-ge programları için fırsatlar yaratacaktır" demiştir.
Yani görüleceği üzere yayılabildikleri ve giriş imkanı buldukları her ülkede biyoteknolojiyi kullanarak GDO'lu tohumların kullanımı yönünde tüm yabancı şirketler hemen hemen aynı emelleri gütmektedirler.

Aynen Monsanto yetkilisi Phil Angel' in 1998 de New York Times'a verdiği demeçdeki gibi ; "Monsanto'nun biyoteknolojik gıdaların güvenilirliğini ispatlamak gibi bir yükümlülüğü olmamalıdır, zira bizim işimiz satabildiğimiz kadar ürün satmaktır. Güvenilirliği sağlamak FDA (Gıda İlaç Dairesi) nin görevidir.".

Dünya Biyoteknolojik tohum devi Monsanto ‘nun yüzlerce sayfaya sığmayacak faaaliyetlerini başka bir zamanda dile getireceğimizi söyleyerek, Monsanto'nun da TURKTED üyesi şirketlerden biri olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Kendisiyle yapılan röportajlarda sayın Batur'un görüş ve yaklaşımları ilginçtir.

"Biz genleriyle oynanmış tohumlar konusunda ne durumdayız? "

- Mesela mısır; dünyada en yaygın kullanılan, transgenik mısır. Dane mısır giriyor. Bunun tamamına yakını Amerika ve Brezilya kaynaklı; herhalde yüzde doksanı transgenik. Ancak,1960'larda suni gübreler ortaya çıkmamış olsaydı, dünya bu nüfusa varamazdı. Yarın da transgenik bitkiler olmazsa, insanoğlu kendini doyuramayacak... "

"Dünyayı bekleyen bir kuraklık konuşuluyor. Dünyada iki derecelik bir ısınma şu gün kullandığımız buğday çeşitlerinin hepsini çöpe atıyor. Bir anda biz de açlıkla karşı karşıya kalırız. Böyle ortamlarda yaşayabilecek buğdaylar yetiştirmek için foklardan, kuzeyde yaşayan balıklardan alınan dayanıklılık genleri üzerinde çalışıyorlar..."

"Bizim böyle ürünlere ihtiyacımız var mı?"

- İhtiyaç yok ama kaçınılmaz bir şekilde Türkiye'ye de Avrupa'ya da girecek. Geçen senenin sonunda17 mısır çeşidine Avrupa da izin verdi. (http://www.sabah.com.tr/2006/03/28/cp/gur103-20060325-101.html)

Bildiri sahiplerin bir diğeri olan sayın Alev Kutay %100 yerli sermayeyle 1998 de kurulan Polen Tohumculuğun sahibidir. Ama sayın Kutay aynı zamanda 2004 yılına kadar yine adı "Türk" ile başlayan Turk Deltapine şirketinin de Müdürüydü (ki bu şirket te halen TÜRKTED üyesi olarak Türkiye'deki faaliyetlerine devam etmektedir)

Turk Deltapine , ABD de 90 yıl önce kurulan Delta & Pine Land'in 13 ülkedeki şirketlerinden biriydi (2006ya kadar) .D&PL şirketi Terminatör tohumların kaşifi ve artık dünyada herkes tarafından lanetlenen bu tohumların patentini ABD Tarım Bakanlığından almış olan bir şirkettir.Dünyanın en büyük Pamuk Tohumu üreticisi , ürettiği konvansiyonel ve GDO'lu pamuk ve soya tohumları satan 11.en büyük tohum şirketidir.

Turk Deltapine internet sitesinde; Türkiyedeki amaçlarının, D&PL tarafından ıslah edilen pamuk çeşitlerinin Türkiye şartlarına uygunluğunun test edilmesi, uygun olanların üretimi ve Türk çiftçisinin kullanımına sunmak olduğu yazılmaktadır.

22 Mayıs 2006 tarihinde Delta and Pine Land Company (D&PL), Syngenta'nın Hindistan, Brezilya, Avrupa'da ki pamuk tohumu işlerini ve varlıklarını ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ki bazı pamuk gen havuzlarından oluşan küresel pamuk tohumu varlıklarını satın aldığını duyurmuştur. (http://www.deltaandpine.com/press_investors/Investor_Relations_5-22-2006-12916.pdf )

D&PL, 1915 yılında başlayan ıslah çalışmalarıyla şu an dünyanın en büyük pamuk ıslah programlarından birine sahiptir. D&PL' in 5 ülkede toplam 14 adet pamuk ıslah programı bulunmaktadır. Bunlardan 9 adeti Amerika Birleşik Devletlerinde, 1 adeti Brezilya'da, 1 adeti Avustralya'da ve 1 adeti Yunanistan ve 2 adeti Hindistan'dadır.

Türkiyede 1999 ve 2000 yıllarında yapılan Transgenik (ağırlıklı olarak GDO'lu Pamuk) Bitki Çeşitleri Alan Denemelerinde Nazilli, Diyarbakır-Harran ve Çukurova'da Turk Deltapine ,Monsanto ile beraber projeler yürütmüştür.
TC Tarım Bakanlığından bu denemelerin nerelerde ,hangi büyüklük ve şartlarda yapıldığına dair bir bilgi alınamamıştır.

Küresel boyutta Delta & Pine Land ile Monsantonun bir çok konuda ortak çalışmaları 2006 Ağutos ayında meyvesini vermiş ve Monsanto 1,5 milyar dolara ile D&PLand 'i ve terminatör teknolojisini satın almıştır. 1999 da Monsanto Ceosu Robert Saphiro ,Terminator (steril tohum) teknolojisini ticarileştirmeyeceğini kamuoyuna bildirmişti.2005 de Monsanto konuyla ilgili yeni bir açıklama yaptı ; terminatör teknolojisinin yiyecek/besin mahsullerinde kullanılmayacağını/ ticarileştirilmeyeceğini açıkladı. Bu ise terminatör teknolojisinin besin maddesi olmayan ürünlerde kullanılacağı (örneğin pamuk?) ve gelecekteki diğer terminatör teknolojisi kullanımına kural olarak geçerli olmayacağı imasını taşımaktadır.

Nisan 2005'te Monsanto, dünyanın en büyük 3. pamuk üretim şirketini Emergent genetics (Stoneville)'i almıştı böylece D&PLand'i de ordusuna katan Monsanto dünya pamuk tohum imparatorluğunu (% 57 lik pay ile) ilan etti.

Pamuk tohumunda Bayer Cropscience (ki Bayer Türk ismiyle TURKTED üyesidir) % 25 lik pay ile ikinciliğe Phytogen (ki Dow Agro science aittir) %2,5 payla 3.sırada yer almaktadır. Pastanın geri kalan yaklaşık % 15 lik bölümü de diğer küçük şirketlere aittir.

Yukarıda Türkiye Tohumculuğunu ellerinde tutan, çiftçiyi bir amaç değil tohumun satılacağı bir araç olarak gören , emperyalist sömürgeciliğin sadece silahla değil ,tohum ve gıda ile de ülke bağımsızlığını yok edilebileceğini kavrayamayan sayın şirketler ve patronlarını, dünyanın,dünya insanlığının ,ekolojinin, tarımın ve gıdanın egemenliğini paralarıyla satın alabileceğini, tek amaçlarının para olduğunu izah etmeye çalıştığımız tohum ve ilaç tekel ve kartellerinin amaçlarını ve oynadıkları oyunları özetlemeye çalıştık.Yukarıda adı geçmeyen ama TURKTED üyesi olan Syngenta,Hazera, Nunhems, Seminis (ki 2005 de Monsanto tarafından satın alındı), Pioneer şirketlerini de sayarak TURKTEDin % 10 unu oluşturan bu şirketlerin dünya yönetiminde hatırı sayılır bir güce sahip olduklarını bir kez daha hatırlatırız.

Eğer TC Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Türk Tohumcuğunu ve dolayısıyla Türk Tarımını bu şirketlere havale veya devir edecekse bu ülkenin yurtsever insanları, sivil toplum kuruluşları,mühendisi,köylüsü ,çiftçisi ve tüketicisi bu oyunun bozulması için elinden geleni yapacak her türlü zaman ve ortamda bu bilgileri kamuoyuyla paylaşmaya devam edecektir.

GDO’ya Hayır Platformu
9 Ekim 2006

Arca Atay
09-10-2006, 21:34
BASINA VE KAMUOYUNA

Bugün tarımsal üretimde faaliyette bulunan , aynı zamanda tarımsal girdileri yani kimyasal gübreleri , kimyasal ilaçları , tohumları, antibiyotikleri , hormonları ,makineleri ve genetik değişime uğratılmış tohumları üreten çok uluslu şirketler bütün dünya tarımını kendi denetimleri altına alabilmek için IMF ve Dünya Bankası gibi finans kuruluşlarını kullanarak yerel hükümetlere baskı yapıyorlar .

Ülkelerin bütün tarımsal yapılarını dağıtıyorlar , kendi denetimlerini sağlayabilmek için şirket tarımcılığını geliştiriyorlar. 1980 yılında IMF uyum programıyla Türkiye’de de başlayan bu süreç daha sonra yine 1999 yılında IMF ile imzalanan stand by anlaşması ve 2001 yılında Dünya Bankasıyla yürütülen tarımsal uyum programı, şimdi de AB uyum programıyla devam etti/ediyor.
Onun için;

 Türkiye’deki bütün tarımsal KİT’ler özelleştirilmeye başlandı.,
 Türkiye’nin bütün tarımsal yapıları dağıtılıyor,
 Tarım Satış Kooperatifi Birlikleri devre dışı bırakılmak isteniyor,
 Tohumculuk Kanunu çıkarılmak isteniyor.


Bilindiği gibi bitkisel üretimin ana girdisi olmazsa olmaz olanı tohumdur. Çiftçi tohumu bir kez ürettiğinde veya satın aldığında onu o yıl tarlasındaki üretimde kullandığı gibi gelecek yıllarda da kullanabilir, diğer çiftçilerle paylaşabilir veya başka tohumlarla değiş tokuş yapabilir. Şirketler tarımı , tarımcılığı, çiftçileri ve köylüleri denetimleri altına alabilmeleri için tohumu ele geçirmeyi hedeflemişlerdir.

Onun için;
 Tohumların genleriyle oynamışlardır,
 Tohumların patentlenmesi yolunda yasalar çıkartmışlardır,
 İşte bugün Türkiye’de Tohumculuk Kanununun çıkmasıyla beraber tarımın en önemli noktası şirketlere teslim edilmiş olacaktır.

Üstelik Türkiye 3 bini endemik (sadece Türkiye’de bulunan) 13 bin bitki çeşidine sahiptir. Bu yasanın çıkmasıyla beraber, Anadolu coğrafyasının genetik zenginliği GDO’larla tehdit altına gireceği gibi patentlenme yoluyla da şirketlerin eline geçecektir.

Bu kanunla bugüne kadar TAGEM (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü) e bağlı enstitüler aracılığıyla yürütülen tarımsal ar-ge sonucunda TİGEM’e ait çiftliklerde tohumların üretilip üreticilere dağıtıldığı tarımsal sistem tamamen yok edilmektedir .

Dışa bağımlı politikalar sonucu sebze tohumculuğunun % 90 ‘ı zaten çok uluslu tarım şirketlerinin eline geçmiştir. Mısır , ayçiçeği gibi tohumlar Hollanda, İsrail , İspanya kaynaklı şirketler ve onların yerli ortaklarıyla üretilerek veya doğrudan ithal edilerek üreticiye satılmaktadır.

Kendi yerel tohumunu ve çeşitliliğini giderek kaybeden çiftçilerimiz 1 kg domates tohumunu 18-20 bin dolar fiyatla almak zorunda kalmaktadır. Tohum da dahil her türlü girdinin giderek uluslar arası şirketlerin eline geçtiği bir sistemde üretici sözleşmeli üreticilikle ürettiği ürününü maliyetine ve maliyetinin altına satmak zorunda kalmaktadır. Tüketici ise üreticinin ürününü sattığının 6 kat üstünde aynı ürünü tüketmek zorunda bırakılmaktadır. Dikkat edelim çiftçinin ürettiği ürünü maliyetin altında alan da şirketler, tüketiciye altı kat fiyatla satanlar da yine şirketler. Çıkarılacak bu tohumculuk Kanunu da şirketlerin çıkarına , çiftçilerin aleyhinedir. Bu nedenle Biz çiftçiler bu kanunun çıkarılmasını istemiyoruz. Tohumculuk Kanunu çiftçiler için çıkarılmamaktadır. Türkiye tarımımın da çıkarına bir Kanun da değildir.

Çünkü, şirket tarımcılığı geliştikçe yerel tohumlar üzerinde üretim yapan çiftçilerin giderek daha zor koşullar altında üretim yapmalarının bile önü bu yasa ile kesilmektedir. Çıkarılacak bu yasanın hakkında çiftçilerin haberleri yoktur çiftçi ve köylüler bilgilendirilmemiştir. Görüşlerine baş vurulmamıştır,. Çünkü bugüne kadar çiftçiler hakkında kararlar alınmış fakat onlara hiçbir şey sorulmamıştır. Tohumculuk Kanunu’nun çıkarılmasında da aynı yol ve yöntem izlenmektedir. Biz çiftçiler çıkacak olan bu kanunu meşru bulmadığımızı da bu basın açıklamamızla kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Yasanın yürürlüğe girmesinden iki yıl sonra kendi tohumlarıyla ürettikleri ürünler nedeniyle köylüler ve çiftçiler yerel semt ve kasaba pazarlarında ürünlerini pazarladıklarında korsan kitap , korsan kaset satmış muamelesinden daha ağır muameleler göreceklerdir. Tüketicilerse çocukluklarında yedikleri o nefis ve lezzetli sebze ve meyveleri unutmak zorunda kalacaklardır.

AB uyum paketi içersinde görüşülen bu yasanın çıkması halinde kamu tohumculuğu her alanından çekilecek ve yerini şirketler alacaktır. Yasa taslağının 15. maddesinde bahsedilen yetki devriyle birlikte kamu üretim, sertifikalandırma , ticaret ve denetimi , uluslar arası dev tarım şirketlerine bırakılacaktır.Böylelikle de ülkemizin “gıda güvenliği” ve “gıda güvencesi” bir avuç uluslar arası gıda tekelinin insafına bırakılmış olacaktır.

Çiftçi sendikaları olarak diyoruz ki; bugüne kadar biz çiftçilere hiçbir şey sormadan bizim adımıza kararlar alma alışkanlığından bu kez olsun vazgeçiniz . Önemli bir tarım ülkesi olan ülkemizin bu kez çiftçilerine , köylülerine, ziraat mühendislerine , tarım örgütlerine danışarak onlarla tartışarak yeni bir tohumculuk yasası hazırlamak üzere bu yasayı geriye çekiniz. Bu yasayı çıkaran hükümet de, bu yasaya oy veren milletvekilleri de her zaman çiftçilerin , köylülerin , tarımcıların ve ülke halkının karşısında sorumlu olacaktır.

Adnan ÇOBANOĞLU
Üzüm Üreticileri Sendikası
(ÜZÜM-SEN)
Genel Başkanı

Arca Atay
10-10-2006, 09:36
Kamuoyuna Zorunlu Açıklama

Tohumculuk Kanun Tasarısı hakkında yaptığımız Basın Açıklaması’nın, televizyon konuşmalarının, eylem ve etkinliklerin, kimilerini bir hayli kızdırdığı anlaşılıyor…

Bunun benim için sürpriz olmadığını öncelikle ve özellikle belirtmek isterim. ZMO’nun halktan, ziraat mühendisinden, üreticiden, doğadan yana izlediği sağlam politikalar, doğal olarak, karşıtını da üretecektir.
Doğal olmayan, ZMO’nun izlediği bu tutumu beğenmeyenlerin, edep sınırlarını aşmalarıdır!..

Son günlerde, Türk – Ted’in iki eski Yönetim Kurulu Başkanı, Yavuz BATUR ve Alev KUTAY, ODA Başkanı niteliğimle şahsıma yönelik saldırılarda bulunmaya yelteniyorlar. “Takımdan diğerleri de” bu sürece destek olmaya çalışıyor…
Onlara kalırsa, en hafif deyimi ile Gökhan GÜNAYDIN bilgisiz, yalancı, iftiracı…

Türk – Ted’in şimdiki Başkanı ile, 2 Ekim 2006 tarihinde ortaklaşa katıldığımız TV programı, ODA’mızın web sayfasında, (www.zmo.org.tr), videolu haberler bölümünde, “TRT – 3, Bu Toprağın Sesi/ Tohumculuk” adı ile halen yayında. Bir tıklama ile herkes bu programı izleyebilir, böylece bilgisiz ve diğer sayılan niteliklerin kimlerin üzerine yapıştığını açıkça görebilirler.

Anlaşılan, eski ve yeni yöneticiler görev dağılımı yapmış. Yeniler TV programında karşımıza çıkarken, eskiler “küfretme” düzlemi üzerinde çalışıyorlar.
Bu düzey üzerinden bizlerin konuşamayacağı açık. Ancak eğer bu “bilgi küpleri”, engin bilgileri ile bizlerin ne kadar “eksik “olduğumuzu kanıtlamak isterlerse, onlarla beraber her türlü TV programına, panele, sempozyuma katılmaya hazır olduğumu duyurmayı görev bilirim.

Telaşınız, yapmaya çalıştığınızın deşifre edilmesindendir. Sizler, biyoteknoloji tanımı ile, “Ulusal Biyogüvenlik Yasası” çıkmadan GDO’ları bu ülkeye sokmaya çalışıyorsunuz. Size göre GDO zararsız, çünkü ortaklarınız bunu üretiyor. “Ülkeye gdo satıp para kazanma” açısından vaziyet edince, birçok şeyi görememeniz doğal. Daha yeni GDO’lu pirinç kural dışı girdi diye bütün Avrupa ayağa kalktı.
Türkiye’de bu alanda 100 bin imza toplandı. Bunları biz yaptık. Yalnızca web sayfasını izlemeniz, bu alandaki birikimi ve çalışmayı görmenizi sağlayacaktır. Gerçi sizi rahatsız eden de bu.

Tüm tohumculuk süreçlerini, Türk Ted’in yeni formu olacak Tohumcular Birliği’ne aktarmaya çalışıyorsunuz. Piyasa denetimini sizler yapacaksınız. ISF yalnızca profesyoneller arasında hakemlik müessesesi öngördüğü halde, sizler tasarıya “üçüncü taraflarla olan anlaşmazlıklar” tanımını koyarak, çiftçi üzerinde bir de ilk yargı yetkisini kullanmaya çalışıyorsunuz. “Türk mahkemelerinin yargı yetkisi bakidir” deniliyor açıklamalarınızda. Azıcık hukuk bilen herkes, bunun aksinin mümkün olmadığını elbette bilir. Bizler, bu ilk yargı aşamasının doğuracağı sakıncalardan bahsediyoruz.

Yine Tohumcular Birliği olarak, kimi yöreleri “Tohumculuk Bölgesi” ilan edip, üreticinin tarımsal faaliyetlerini kısıtlayacaksınız. Peki, örneğin ayçiçeği ektirmediğiniz üreticinin alternatif ürünlerden doğan bir gelir kaybı varsa onu kim karşılayacak ? İzole bölge arıyorsanız, TAGEM – TİGEM arazilerini kiralayıp amaç dışı kullanacağınıza bu işi yapın diyoruz, bizleri “kolhozları özlemekle” suçluyorsunuz. TAGEM – TİGEM çiftliklerini kolhoz gören anlayışın, epey bir ders çalışması gerekiyor, bence hemen başlayın..

Türkiye’de “hat ıslahı” yapan herkese saygımız ve desteğimiz var. Ben de tam buna vurgu yapmaya çalışıyorum: Taşeronluk yapmaktan vazgeçin, ar – ge için her türlü kamusal desteği sizlere sağlamak için elimizden geleni yapalım. Ziraat mühendisleri, ülkeye yararlı bu işlerde görev alsınlar… ZMO, böyle çalışan tüm tohumcu arkadaşları desteklemektedir, onların yanındadır.
Alev KUTAY, 68’li olmaktan bahsediyor, Uğur MUMCU’dan alıntılar yapıyor. Herhalde şu açıktır. 68’li olmak, üniversiteyi o yıllarda okumakla kazanılan bir nitelik değildir. 68’li olmak, o yıllardan bu yana, 35 – 40 yıl boyunca, bu ülkeden yana, yurtsever tutumu eksiksiz sürdüregelmek anlamına gelir. “Odağınıza para kazanmayı” koymuşsanız, 68’lilik yavaş yavaş yıpranır, ardından da sizde somutlaştığı üzere, yalnızca anılarda kalır.


Uğur MUMCU’nun sözüne gelince; “Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik” okulunda her yıl ücretsiz ders veren birisi olarak, o ismi ağzınıza almanın, büyük bir talihsizlik olduğunu belirtmekle yetineceğim.

Şunu herkes bilmelidir ki, adabi ile bir konuyu tartışmak isteyenler, 39 bin üyeye sahip ZMO ve O’nun seçilmiş Başkanı ile uygar ortamlarda buluşabilirler. Tersini arzu edenler ise, kişisel ve örgütsel kararlılık ile karşılaşacak ve yanıtlarını her ortamda, açıkça ve hak ettikleri gibi alacaklardır.

Takımın diğer iki kişisine galince… Hamit ESİN, ZMO açıklamasını tel’in ediyor ve beni istifaya davet ediyor. TBMM Dilekçe Komisyonu’nda, Türk Ted Tohum Komisyonu üyesi olarak bulunan ve konuşan bu kişi, tarafımızdan, “neden Monsanto’nun maaşlı elemanı olduğunuzu açıklamıyorsunuz” sorusu ile karşılaşınca, epey bir mahcubiyet yaşamıştı. Tutumunda bizim için hiçbir sürpriz yoktur, bu konuda herhangi bir ilave söz etmeyi, tümüyle gereksiz ve yararsız görüyorum.

Son takım üyesi Nazimi AÇIKGÖZ. O’nun görevi ise, Türk Ted eski başkanlarının mesajlarını gruplara yaymak. Bir akademisyen olarak uygun bir görev alma biçimi değil bence, ancak bir sürpriz burada da yok. Kendisinin GDO konusundaki tutumu açık olmasına rağmen, bizzat şahsımca, 2005 yılında ODA’mızın düzenlediği Teknik Kongre’de GDO paneline davet edilmiştir. Her yerde “tohumculuk teknik bilgi gerektirir” diye lafa girerek gerçekleri toplumdan gizlemeye yönelik bir açılım sağlamaya çalışan AÇIKGÖZ’ün, panel sırasındaki konuşmalarda karşı karşıya kaldığı “entellektüel mahcubiyet”, ZMO kayıtlarında mevcuttur. Hoca isterse, bu paneli hemen web sayfamızda yayınlayabiliriz. Bir ricası yeter. Panel izleyenlere şunu gösterecektir: demek ki, uzaktan uzağa “bilgisiz olmaz” söylemi, sıcak ortamlar ile karşılaşıldığında birdenbire kişinin karşısına bir “sorun alanı” olarak çıkabiliyor…

Geçen hafta Perşembe ve Cuma Denizli’de idim, Pazar günü Trabzon’da fındık Çalıştay’ı yaptık, birazdan da Samsun’a hareket edeceğim. Gittiğimiz yerlerde toprağa basıyoruz, meslek ve meslektaş sorunlarını çözmeye gayret ediyoruz, Bunun için yazmakta geç kaldım, acele yazdım, özellikle “takım arkadaşları” mazur görsünler. Dönünce, daha rahat bir şekilde devam ederiz.

Son sözüm şudur: Tarih, halkı ve ülkesi için çalışanları, daha güzel bir dünya peşinde olanları kaydeder. Ziraat Mühendisleri ODASI ve Gökhan GÜNAYDIN, böyle bir kaydın peşindedir. Herkes kendisini biraz da bu gözle görürse, yanlış bir şey yapmaz.

Selam ve saygılarımla,
9 Ekim 2006
Gökhan GÜNAYDIN

Mine Pakkaner
10-10-2006, 11:30
Arca Bey hoş geldiniz :)

Öncelikle profilinizi doldurduğunuz için teşekkürler. Yeni gelen arkadaşlar (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=157&page=285) başlığına, Ziraat Mühendisleri (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?p=44212#post44212) başlığına da uğramanızı rica ederiz.

Sizi gıyabınızda tanımakta olduğumdan, bilgi birikiminiz ve tecrübenizden forumumuzun diğer alanlarında da faydalanmak isteriz. Katkılarınız bizi güçlendirecektir.

Saygılar

Mine Pakkaner
10-10-2006, 13:57
Tohumda Çok Uluslu Genetik Tartışması


Tohumculuk tasarısı, ’Çok uluslu şirketler hakimiyet kuracak, tohumların genetiği değiştirilecek’ eleştirisine yol açtı. Tasarıyı destekleyenlerse ’Patent zorunluluğuyla tohumlar korunacak’ diyor Meclis’te görüşülen Tohumculuk Tasarısı, 1963’ten bu yana yürürlükte olan yasayı değiştiriyor.

Tasarı, devletin, tohum üretiminden sertifikalandırılmasına ve ticaretine dek tüm alanlardan çekilmesini ve bu görevleri kurulacak olan Türkiye Tohumcular Birliği’ne devretmesini öngörüyor.

Tasarıyı eleştirenler yeni yasayla tohum piyasasının çok uluslu şirketlerin hakimiyetine gireceğini, bu şirketlere ülkeye özgü tohumların genetiğini değiştirme yetkisi ve bu tohumlara da patent hakkı verileceğini, hem ekonominin, hem de insan sağlığının zarar göreceğini savunuyor.

Tasarıya destek verenler ise tasarıda genetiği değiştirilmiş organizmalarla (GDO) ilgili bir hüküm olmadığını belirterek, tohum ithalatının serbest bırakıldığı 1984’ten bu yana Türkiye’nin ciddi kayba uğradığını, tasarının getireceği patent zorunluluğunun Türk tohumculuğunu koruyacağını ve Türkiye’nin tohum ihracatçısı haline geleceğini vurguluyor.

Tasarıya karşı çıkanların ve tasarıyı destekleyenlerin görüşleri şöyle:

Karşı Çıkanlar
Türkiye Ziraat Odaları Birliği: Tasarıda biyoteknolojik yöntemler tanımı daha açık yapılmalı ya da geçici bir maddeyle tasarıya "Ulusal Biyogüvenlik Yasası çıkarılmadan transgenik çeşitlerin ülkeye girişi yasaktır" ifadesi eklenmeli.

Tema Vakfı Kocaeli İl Temsilcisi Nermin Tol: Tasarı gıda güvenliğini tehlikeye atıyor. Yasalaşırsa tohum üretim ve dağıtımında dışa bağımlı olacağız. Bu yasa tasarısı geri çekilmeli ve yeniden hazırlanmalı.

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı: Tasarı tohumculuk alanının da çok uluslu firmalara ve onların yerli taşeronlarına ’yağma’ olanağı sağlıyor. Devletin tohumluk üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve denetimi alanlarındaki yetkisini devredeceği Tohumcular Birliği, tohumculuk faaliyetini kâr durumuna indirgemiş firmalardan oluşacak. GDO üretimi yasallaşacak. Yerli tohumlarımızı patentleme yetkisi yabancı firmaların güdümüne girecek. Çiftçilerin tohumluk ayırma yetkisi elinden alınacak.

Destekleyenler
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker: Kanunda GDO ile ilgili hüküm yok. 1984’de tohum ithalatını serbest hale getirirken, tohumculukta patent kanunu anlamına gelen kanunu çıkarsaydık, Türkiye çok farklı noktada olurdu. Tohumculuk alanında en az 20 yıl kaybettik. Tasarı yasalaştıktan sonra sokakta "korsan CD satar" gibi tohum satışına izin verilmeyecek. Etiketlenmemiş tohumların açıktan yapılan satışlarına yasak getirilecek.

Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği Genel Sekreteri Ayhan Elçi: Tasarı Fransa ve Hollanda gibi AB’nin en gelişmiş tarım ülkeleri örnek alınarak hazırlandı. Fidan, fide, tohum, süs bitkisi yetiştirenler ile ıslahçılar, dağıtıcılar ve nüveci çiftçiler birlik kuracaklar.

Bunları kapsayacak olan Tohumcular Birliği, TOBB gibi yarı kamu kuruluşu niteliğinde, özerk bir kuruluş olacak.

May Tohum Yönetim Kurulu Üyesi Hamdi Çiftçiler: Türkiye yılda 65-70 milyon dolar tutarında tohum ithal ediyor. İhracatsa 27-30 milyon dolarda kalıyor. Yeni yasayla tohum ithalatçısı olmaktan çıkarak ihracatçı bir ülke olacağız.

Arca Atay
11-10-2006, 09:51
Tarih: 11.10.2006
BASINA VE KAMUOYUNA


Meclis gündeminde bulunan Tohumculuk Yasa Tasarısının oluşturulmasında esas rolü kendilerinin oynadıklarını sitelerinde açıkça ifade eden TÜRKTED (Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği) ; Bu yasa tasarısına karşı çıkanlara açıkça tavır almaktadır.

Türkiye tarımının şirketleştirilmesi yönünde çaba harcayan derneğin, bu yasayı savunması doğaldır. Tuhaf olan, öncelikle Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof.Dr.Tayfun Özkaya‘ya daha sonra da ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın’a seviyesiz saldırılarıdır. Her ikisine de konuyu bilmemek, yetersiz olmak gibi suçlamalar getirilmektedir.

IMF ve Dünya Bankası’nın dayatmalarıyla Türkiye tarımında yaşanan tahribatın karşısında kurulmuş olan küçük çiftçi sendikalarından biri olarak bizlerin TÜRKTED tarafından cehaletle suçlanma tehdidi altında olmadığımız açıktır. Çünkü onlar için küçük çiftçiler, hiçbir şey bilmeyen, Türkiye tarımına köstek olan, topraklarından koparılarak kentlere gönderilmesi gereken tembellerdir. Ve zaten cahildirler.

Şirketler için küçük çiftçilerin topraktan koparılmalarının en kesin çözümü ise; yüzyıllardır bu topraklar üzerinde, bu topraklara, ekolojisine ve diğer koşullarına uygun, dedelerinden miras kalan tohumları onların ellerinden almaktır. Çıkarılmak istenen Tohum Yasasının tam da hedefi budur. Onlar bilmektedirler ki; tohumu elinden alınmış çiftçi artık çiftçi değildir. Ya toprağını satmak zorundadır, ya da tohumu almak zorunda kaldığı şirketlere kendisini köle edecek sözleşmeleri imzalamak zorundadır. Son çıkan Tarım Yasasında da sözleşmeli üreticiliğin teşvik edileceğinin söylenmesinin nedeni budur.Tarım Yasasındaki sözleşmeli üreticilik Tohum Yasasıyla esas anlamını kazanacaktır.

Biz küçük çiftçiler İkinci Dünya Savaşı sonrası Yeşil Devrim ilan edildiğinde de cahillikle suçlanarak dünyanın her yerinde topraklarımızdan koparılmaya çalışılmıştık. O zaman da Yeşil Devrim’e karşı çıkanlar bilgisizlikle, yetersizlikle ve cahillikle suçlanmışlardı. Yeşil Devrim’in korkutucu sonuçları bugün alınıyor. Topraklarından kovularak kentlere göç ettirilen çiftçiler ve köylüler bugün açlıkla ve yoksullukla mücadele ediyorlar. Şirketler, topraklarından kovdukları geçmişin üreticilerini bugünün işsizlerini, yoksullarını ve açlarını doyurmak için de biyoteknolojik devrimler ilan ediyorlar ve gereğini yapıyorlar. Onlar Yeşil Devrim’in ortaya çıkarttığı yeraltı ve yerüstü sularının kirletilmesi, toprağın özelliğini kaybetmesi, toprak erozyonu, küresel ısınmadaki tarımın katkısı gibi sonuçları hiç görmeyerek geçmişte olduğu gibi bugün de sadece karları üzerinden hareket ediyorlar. Çıkarlarına dokunacak her türlü karşı çıkışı da bilime karşı olmakla suçluyorlar.

Biz topraktan gelen, toprağı bilen küçük üreticiler dedelerimizden aldığımız kültürel mirası sürdürmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki; toprak bize dedelerimizden kalsa da bize ait değildir. Bu ülkede olsa da sadece bu ülkeye ait de değildir, tohum da öyle. Onlar tüm bir insanlığın mirasıdır ve üstelik geleceğidir. Bir üretici toprağını ve tohumunu koruduğu sürece miras bırakılana ve geleceğe sahip çıkıyor demektir. Bu, bir üreticinin sorumluluğudur. Bizlerin çiftçilik hakkı dediği de budur. Biz, bize bırakılanı savunarak bizden sonra gelecek olanlara da bırakmak istiyoruz. Şirketler tarafından onun için cehaletle suçlanıyoruz. Sermayenin küçük çiftçileri ve köylüleri cehaletle, bilgisizlikle suçlamalarına biz alıştık. Bizim topraktan öğrendiğimiz bilgelik onlar için cehalet, tamam bunu kabul ediyoruz. Ama TÜRKTED ve şirketler şunu bilmelidirler ki; topraklarını, tohumlarını savunmaya çalışan, onun için mücadele eden namuslu ziraat mühendislerine, bilim insanlarına yapılan saldırılara tahammülümüz yoktur.

ALİ BÜLENT ERDEM
TÜTÜN-SEN GENEL BAŞKANI

Arca Atay
11-10-2006, 11:24
SAYI:2006/18
TARİH: 11/10/2006

Tohum, tarım için önemli ve zorunlu, tarımsal üretimin olmazsa olmazıdır. Çünkü toprağa gübre saçmazsanız, bitkiye veya böceğe ilaç atmazsanız az ürün alabilirsiniz ama sonuçta bir miktar ürün alabilirsiniz. Ama toprağa tohum atmazsanız, ürün elde edemezsiniz.

Tarımsal üretim sürecinde çiftçiyi kendi ürettiği üründen tohumluğunu ayırıp kullanmaktan alıkoyarsanız, işte o zaman çiftçiyi, çiftçi olmaktan çıkarırsınız. Tohuma kimi sahip kılar iseniz, onu çiftçiye de sahip kılarsınız yani çiftçiyi ona bağımlı kılmış olursunuz. Peki, birini bir diğerine sahip kılmak için yasa çıkarılabilir mi? “Sen ürettiğinden tohumunu ayırma ve kullanma, tohumu üretecek şirkete para ver ondan satın al” yaptırımı için yasa çıkarmak ne kadar meşru? Adalet ölçüleriyle nasıl ve ne oranda örtüşmektedir/bağdaşmaktadır?

Evet, Sayın Milletvekilleri,
Bu soruları vicdanınıza seslenmek için sormuyoruz. Vicdan kişinin kendi sorumluluğu ve hesaplaşma alanı içerisindedir. Biz çiftçiler kişi ile vicdanı arasına girmeyi o kişiye saygısızlık sayarız. Bunu asla yapmayız.

Ama çıkaracağınız Tohumculuk Yasası ile şirketleri tohumun sahibi kılıyorsunuz. Bu da, tarımın şirketlerin eline geçmesi anlamına gelmektedir. Bir mesleğin yürütücülerini birileri para kazansın diye diğerine mahkûm etmeyi adaletli, eşitlikçi ve özgürleştirici düşüncelerle bağdaştırıyor musunuz, bunu soruyoruz. Çünkü sizler adaleti, eşitliği, özgürleştirmeyi sağlayacak bir çatının altında görev yürütmektesiniz. Tohumu ele geçiren şirketler sadece tarıma değil gıdaya da egemen olur. Bunu bildiğinizi düşünüyoruz. Gıdaya bir avuç şirketin sahip olmasının doğuracağı sonuçları bilerek bu yasaya evet diyorsanız bu bizi sadece üzmüyor, korkutuyor da. Bunu bilmenizi istiyoruz.

Dünya tohum tekelleri iki elin parmaklarını geçmiyor. Onlar kurdukları lobilerle kendi çıkarlarına hizmet edecek yasalar çıkarttırıyorlar. Çok uluslu şirketlerin lehine çıkartılan yasalar dünya ölçeğinde 3 milyarı aşkın çiftçiyi etkiliyor.

Çiftçiler ve köylüler istiyorlar ki, kadınlarının,erkeklerinin ve onların ailelerinin ;


Yetiştirmek istedikleri bitki çeşitlerini belirleme hakları vardır.
İktisadi, ekolojik ve kültürel açıdan tehlike arz eden bitki çeşitlerini reddetme hakkı vardır.
Yapmak istedikleri çiftçiliğin şekil ve istemine karar verme hakkı vardır.
Tarımdaki yerel bilgilerini koruma ve geliştirme hakkı vardır.
Tarım tesislerini kullanma hakkı vardır.
Kendi ürünlerini, çeşitlerini, miktarını, niteliğini ve yetiştirme şeklini demokratik bir şekilde bireysel veya kollektif olarak seçme hakkı vardır.
Kendi teknolojileri veya insan sağlığını ve çevreyi koruma esasına dayalı olarak kendi seçtikleri teknolojiyle çiftçilik ve yetiştiricilik yapma hakkı vardır.
Kendi yerel çeşitlerini yetiştirme ve geliştirme hakları vardır.


Tohum şirketlerinin isteği üzerine çıkaracağınız yasa sizin önünüzde ve elinizdedir. Dünyada emeği ile üreten 3 milyarı aşkın çiftçinin belirlediği tohum ve tarım hakları da yukarıda açıklanmıştır. Oy kullanırken ikisi arasında bir karşılaştırma yapmanızı istiyoruz. Biz çiftçilere göre, çıkaracağınız yasa, deve misali olduğu için yasanın şu maddesini veya bu maddesini düzenleyerek öyle çıkarın demiyoruz. Eğer tohumculuk ile ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç varsa , buna birlikte karar verelim , diyoruz. Bunun tartışılması için ortam yaratılmasını istiyoruz. Bugüne kadar hiçbir konuda düşüncesi sorulmayan bizler , bizim için hayati önem taşıyan bu konuda sözümüzü söylemek istiyoruz. Bu nedenlerden dolayı bu Yasa geri çekilmelidir diyoruz.

Kimden yana kimler için yasa çıkardığınızı bir kez daha gözden geçirin. Bakmayın siz bizdeki yerli birkaç tohum firmasının çıkardığı “uyumsuz” sese, “seviyesiz” hırçınlığa, buna teslim olmayın. Yasa çıktıktan 5 yıl sonra onların da şirketlerini dünya devleri satın alır. Türkiye tarihinden siler. Onlar, Türkiye toplumunun tüketicilerinin ve üreticisi olan çiftçileri bağımlı kılmada yaptıkları ittifak utancıyla baş başa kalırlar…

Evet, Sayın Milletvekilleri,

Gelin güzel ülkemizi çokuluslu şirketlerin deneme tahtası yapmayın. Çiftçiler için kuyu kazmaktan vazgeçin. Çiftçilerin evrensel düzeyde sahip oldukları tohumculuk ve tarım haklarına tüm milletvekilleri olarak Tohumculuk Yasası’nı geri çekerek saygı gösterin. 21 yüzyılda köleleştirici yasa çıkarmanın utancına ortak olmayın.

Abdullah AYSU
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma
Platformu Sözcüsü

İmzalar :

Ayçiçek Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Nevzat UĞUR

Fındık Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Kutsi YAŞAR

Hayvan Yetiştiricileri Sendikası
Genel Başkanı
A.Hamit GÜRLEYEN

Hububat Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Abdullah AYSU

Tütün Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Ali Bülent ERDEM

Üzüm Üreticileri Sendikası
Genel Başkanı
Adnan ÇOBANOĞLU

malina
11-10-2006, 11:42
Bu kadar itiraza karşı nasıl davranacaklarını merak ediyorum...

Her yanlışta bu kadar itiraz dile getirilmiyor...

Mehmet Ali Aşık
13-10-2006, 04:38
Alev kutayin yazdigi seviyesiz mektubu hayretler icinde okudum.Bence bu adamin tek derdi para yapmak.
" Bir Türkiye var, sahibi de ÜRETEN' lerdir, oturduğu yerden ahkam kesenler değil !
yukardaki cumlesinde "uretenler" ne anlama geliyor iyi irdelemek lazim.Buyuk ihtimal iktidar partisine yakindir al gulum ver gulum!

Mehmet Ali Aşık
13-10-2006, 04:41
Dünya tohumculuğunun Novartis, Monsanto, Cargil, Dupont, ADN ve Bayer olmak üzere 6 tekelin elinde olduğunu ve bu firmaların Türkiye'deki tohumculuk firmalarıyla hisse bazında ya da bayilik yoluyla kurdukları ortaklıkları biliyorsanız çiftçiler haklıydı.

...
Tasarı'ya karşı çıkışlar da zaten tam bu noktada:
**128 tohum şirketi, 50 civarındaki fide üretim tesisi, 2500'ün üstündeki bayisiyle Türkiye tohumculuğu Novartis, Monsanto, Cargil, Dupont, ADN ve Bayer'le rekabet edebilecek midir?

**Yoksa, bu firmaların çoğu büyük yerli üreticiyle ortaklıklara gittiği için Tasarı'yla piyasa egemenliklerini mi pekiştirmektedirler?

**Zaten Türkiye piyasasında yer alan bu tekeller Türkiye Tohum Endüstrisi Derneği'nin (TÜRK-TED)'in de üyesi olduğuna göre... TÜRK-TED Tohumculuk Birliği'nin oluşumunda yer aldığına göre... Bundan böyle Türkiye'nin ulusal bir tohumculuk politikası olacağını söylemek mümkün müdür? sorularına odaklanmaktadır.

www.acikistihbarat.com
09 Ekim Pazartesi


Tohumculuk Kanunu Kimden Yana?

Türkel Minibaş

Geçen pazartesinin Gözucuyla'sında "Tohumculuk Yasası Kimin Yararına?" diye sorarken gelecek tepkileri hesap etmiş, ama... tasarı'nın yasalaşmasından yana olanların bu denli hırçınlaşacağını düşünmemiştim. Hem de son iki yıldır ülkenin çeşitli yörelerinde Tasarı üzerine konuştuğum çiftçilerin tohum bayileri hakkındaki uyarılarına rağmen!

Dünya tohumculuğunun Novartis, Monsanto, Cargil, Dupont, ADN ve Bayer olmak üzere 6 tekelin elinde olduğunu ve bu firmaların Türkiye'deki tohumculuk firmalarıyla hisse bazında ya da bayilik yoluyla kurdukları ortaklıkları biliyorsanız çiftçiler haklıydı.

Tohumluklarda patent yasasının geç çıkmasına, biyogüvenlik yasasının Meclis'te oyalanmasına karşı çıkmayanların Tohumculuk Kanunu Tasarısı'na yönelik eleştirileri neden "yalan" , "tek yanlı bilgi" diye suçladıklarını anlamak için de arif olmak gerekmiyordu.

Yıllarca Ziraat Odaları Başkanlığı'nı üstlenerek Türkiye tarımının sorunlarının çözümü için çalışmış, bugün de Tasarı'nın yanlış ve aksaklıklarını kamuoyuna taşıyan, CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Gürol Ergin 'den.. Tasarı'nın hazırlanmasına katkıda bulunmuş halihazırda bir tohum şirketinin ortağı ve yöneticisi olan Yavuz Baydur' a kadar gelen tüm yanıtların :

- Kesiştiği tek nokta: 1963/308 sayılı yasanın günün gereklerine cevap vermediği ve Türkiye'nin yeni bir tohumculuk yasasına ihtiyacı olduğuydu.

- Düğümlendiği nokta ise: Yasanın kimden yana işleyeceğini gösteren kurumlaşma ve örgütlenme modelindeydi.

Tasarı'nın 3, 16 ve 38'inci maddelerine baktığınızda kurumlaşma: Fidan yetiştiriciliği, fide yetiştiriciliği, tohum dağıtıcıları, tohum kullanıcıları, süs bitki yetiştiriciliği gibi alt birlikler ve "Türkiye Tohumcular Birliği" olarak tanımlanan bir çatı örgütten oluşmaktadır. Örgütlenme şeması açısından da doğru bir kurumlaşma modelidir.

Küresel piyasa mantığı açısından da model kendi içinde tutarlı. Zira, tohum sıradan bir ürün değil. Tarımın birincil girdisi, insan ve hayvan beslenmesinin ana öğesi! Üretimi, çeşitlendirilmesi, sertifikalanması, dağıtımı da dahil olmak üzere her aşaması ayrı bir kâr alanıdır. Tohum piyasasında fiyatlar bu nedenle serbest rekabet yerine, tekelci rekabet koşullarında belirlenir.

Tasarı'ya karşı çıkışlar da zaten tam bu noktada:

**128 tohum şirketi, 50 civarındaki fide üretim tesisi, 2500'ün üstündeki bayisiyle Türkiye tohumculuğu Novartis, Monsanto, Cargil, Dupont, ADN ve Bayer'le rekabet edebilecek midir?

**Yoksa, bu firmaların çoğu büyük yerli üreticiyle ortaklıklara gittiği için Tasarı'yla piyasa egemenliklerini mi pekiştirmektedirler?

**Zaten Türkiye piyasasında yer alan bu tekeller Türkiye Tohum Endüstrisi Derneği'nin (TÜRK-TED)'in de üyesi olduğuna göre... TÜRK-TED Tohumculuk Birliği'nin oluşumunda yer aldığına göre... Bundan böyle Türkiye'nin ulusal bir tohumculuk politikası olacağını söylemek mümkün müdür? sorularına odaklanmaktadır.

Aslında soruların cevabı hepimizce malum. Doğru cevabı bulmak için Türkiye Tohumcular Birliği'nin çatısı altındaki firmalara bakmak bile yeterli. Prof. Dr. Gürol Ergin de TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmasında defalarca vurguladı. Çoğu, dünyanın önde gelen tohum şirketlerinin bayiliğini almış tüccar ve bu firmaların temsilcisi olduğundan, çiftçi ya da nihai tüketicinin çıkarlarına öncelik tanımaları mümkün değil.

Kaldı ki, Tasarı'da üçüncü kişiler de dahil olmak üzere ortaya çıkacak uzlaşmazlıkta hakemlik görevi de "Tohumcular Birliği" ne verilmektedir!

Böylelikle, tohum firmalarının çatı örgütünün yetki alanı yargılamayı da kapsayacak şekilde genişletilmekte!.. Örgüte, yani Tohumcular Birliği'ne kamu kuruluşu statüsü kazandırılmaktadır. Tasarı'da yer alan yasa maddelerinin yarısından fazlasının neden Tohumculuk Birliği'yle ilgili olduğunu şimdi anladınız mı?

İçinizden, "Birlik, Hakem Kurulu'nun gönüllülük esasına göre çalışmakta, yargılama ve cezalandırma hakkı yok" diye geçirdiğinizden eminim.

İşin püf noktası da zaten burada. Zira, dünyanın her yerinde hakem kurullarında görevlendirilen uzmanlar örtülü ya da örtüsüz şirket danışmanlarından seçilirler. Uzmanlık alanları "uzlaştırmaktır" . Hukukçu olmaları gerekmez, uzlaşma için gerekli araçları kullanmakta uzman olmaları yeterlidir!

Mahkemelerin üzerinde yetkileri olmadığı savına gelince de... Malum, bu tür hakem kurulunda çözülmeyen uzlaşmazlıkların nihai mercii uluslararası tahkim mekanizmasıdır.

Özetle, "Tohumculuk Kanunu Tasarısı" nın TBMM'den geçmesiyle tohumcular ya da çiftçilerle birlikte herkesin yaşamında yeni bir sayfa açılacak. Bu yeni sayfada:

* Çiftçiler daha fazla sertifikalı tohum kullanacak, ama çoğaltma ve çeşitlendirme hakkına sahip olmadıkları için maliyetleri artacak!

**Geçici maddeler (5 ve 7. md.'lerin 1. fıkrasını düzenleyen) geleneksel tohumların kullanmına iki yıl daha süre tanımaktaysa da çiftliklerin el değiştirme süreci hızlanacak!

**Biyogüvenlikle ilgili yasa tasarısı hâlâ bekletildiği için Türkiye toplumu genetiği değiştirilmiş (GDO)'larla daha fazla yaşamaya başlayacak!

Mine Pakkaner
19-10-2006, 19:02
Sayın Prof. Dr. Tayfun Özkaya tarafından ZMO haber grubuna iletilen mesaj aşağıdadır.


"Avrupa'daki tarım kuruluşlarının, platformlarının tohumculuk kanunu nedeniyle milletvekillerine gönderdiği mektubun Türkçesi ekdedir. İngilizcesi ve Fransızcası da elimizde bulunmakta.

Saygılarla.

Prof. Dr.Tayfun Özkaya

Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Email: tayfun.ozkaya@ege.edu.tr (tayfun.ozkaya@ege.edu.tr) "

Sayın Bayanlar ve Baylar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin değerli milletvekilleri;

Tarımsal üretimde kullanılan tohumlarla ilgili bir yasayı oylamak üzere olduğunuzu öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu yasa taslağı çiftçilerin kendi tohumlarını ellerinden alacaktır.

Biz Avrupalı küçük çiftçiler, benzer yasalardan çok çektik, hala da çekiyoruz: tarımsal üretimimiz, her geçen gün çok uluslu şirketlere, onların tohumlarına ve tarım ilaçlarına daha fazla bağımlı hale geliyor.

Avrupa Birliği’nin tercih ettiği yoğunlaşmış tarım modeli bizi çok ağır sorunlarla yüz yüze getiriyor, topraklarımızı harap ediyor, petrol kaynaklı gübreler ve tarım ilaçlarıyla sularımızı kirletiyor, sürekli olarak daha fazla yenilenemez maddeleri tüketiyor.

Avrupa Birliği, milyonlarca küçük tarım işletmesinin ve ancak onlarla birlikte gelişebilen bütün bir biyolojik çeşitliliğin yok oluşuna izin verdi. Binlerce bitki çeşidi yitirilmiş ve onlarla birlikte yüzlerce hayvan ırkı tarihe karışmış oldu. Siz aynı hatayı yapmayın!

Bir Akdeniz ülkesinin hala bu kadar geniş bir tarımsal nüfusu barındırabiliyor ve sizinki gibi zengin çeşitliliğe sahip bir tarımsal üretimi sürdürebiliyor olması bizim için bir gurur kaynağıdır.

Sizden elinizden geleni yapmanızı rica ediyoruz. Böylelikle bu yasa ile;

--Bütün çiftçiler kendi tohumlarını ve başka çiftçilerin tohumlarını ekme haklarını sürdürsün.

--Var olan bioçeşitlilik güvencede olmalıdır, böylelikle Türkiye’de çok olan küçük çiftçiler bundan yararlanabilir. Biliyoruz ki Türkiye uzun tarım tarihi ile devasa bir biyolojik çeşitlilik deposudur. Bu korunması gereken bir hazinedir.

--Küçük çiftçiye hiç bir mali veya idari kısıtlama getirilmemelidir.

--Tarım ürünleriniz, GDO’lardan (Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizmalar) kaynaklı her türlü bulaşmadan korunmalıdır.

-- Türkiye’nin kendi nüfusunu besleyen ve hatta ihraç edebilmesini sağlayan küçük çiftçi kuşaklarının çabalarının tam değeri korunmalıdır.

--Ülkenizde yerel tohumlarını kullanan, geleneksel ve yerel çeşitleri korumak için çalışan bütün çiftçilere yardım edilmelidir.

Yeni bir yol açması için yakınımızda Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyacımız var, Avrupa’nın bütün küçük çiftçileri için ve düşük kaliteli standardize edilmiş ürünlere boğulmuş tüketicileri için bir ümit yolunu açacak bir Türkiye’ye. Geniş küçük çiftçi nüfusu ve biyoçeşitliliğindeki zenginliğiyle Türkiye bu çiftçilere yardım etmek ve tarımsal mirasını korumak ve güvenliğini sağlamak için elinden geleni yapmak zorundadır.

Size ihtiyacımız var!

Türk halkının temsilcilerine en derin saygılarımızla,


CPE - Coordination Paysanne Européenne
European Farmers Coordination
Rue de la Sablonnière 18 – 1000 Bruxelles -
e-mail : cpe@cpefarmers.org (cpe@cpefarmers.org) web : www.cpefarmers.org (http://www.cpefarmers.org)

Plataforma Rural Alianzas por un Mundo Rural Vivo
Amayuelas de abajo - Palencia - España
plataforma-rural@cdrtcampos.es (plataforma-rural@cdrtcampos.es)

CIFAES - Universidad Rural Paulo Freire
Amayuelas de Abajo - Palencia - España
amayuelas@cdrtcampos.es (amayuelas@cdrtcampos.es)

Réseau Semences paysannes
Biodiversité des semences et plants dans les fermes
Cazalens – 81 600 Brens FRANCE
semencepaysanne@wanadoo.fr (semencepaysanne@wanadoo.fr)

Nature & Progrès
68, boulevard Gambetta
30700 – UZES
www.natureetprogres.org (http://www.natureetprogres.org/)

Mine Pakkaner
19-10-2006, 19:11
Sayın Prof. Dr. Tayfun Özkaya tarafından ZMO haber grubuna iletilen mesaj aşağıdadır.


"Merhaba
Aşağıda "Agence Europe"'ın Türkiye'deki tohumculuk kanun tasarısı hakkında Avrupalı tarım kuruluşlarının TBMM parlementerlerine dün yazdığı mektup ile ilgili bir haberini gördüm. Türkçe çevirisi şu şekilde olabilir: Parantez içi bilgiler bize ait.

Mektubu ekde görebilirsiniz. Türkiye medyasında tohumculuk kanunu hakkında bir kaç medya kuruluşu hariç tutulduğunda bir çoğunda hiç bir haber çıkmaz iken Avrupalıların ilgilenmesi ilginç.

Prof. Dr.Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi
Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
Bornova 35100 İzmir
Email: tayfun.ozkaya@ege.edu.tr (tayfun.ozkaya@ege.edu.tr)


Avrupa Çiftçiler Koordinasyonu Türkiye'deki tohumculuk kanununa karşı

Avrupa Çiftçiler Koordinasyonu (European Farmer's Coordination) (EFC) Türkiye Parlementosunda 17 Ekim'de oylanmakta olacak olan (Not: Bayramdan sonra görüşülmeye devam edecek) tohumculuk kanununu protesto ediyorlar.

Türk parlementerlerine yazdığı bir mektupta Avrupa Çiftçiler Koordinasyonu taslak yasanın çiftçilerin artık tohumlarına sahip olamayacakları anlamına geldiğini belirtti. EFC bu çeşit bir yasaların Avrupa ülkelerinde de olduğunu ve bunların küçük çiftçileri artan bir şekilde büyük çokuluslu tohum ve tarım ilacı şirketlerine bağımlı haline getirdiğini yazdı. Kuruluş, kanun taslağında olan sorunlu alanlarda parlementerlerin ellerinde olan herşeyi yapmaları çağrısında bulundu.

Bu konular şöyle:
- Kendi tohumlarını ve diğer çiftçilerin tohumlarını ekebilmeleri için çiftçi haklarının arttırılması,

- Yerel tohumları kullanan ve geleneksel tohum çeşitlerini geliştirmek için çalışan çiftçilere yardım edilmesi,

- Biyoçeşitliliğin korunması,

- Küçük çiftçilere herhangi bir finansal veya yönetsel kısıtlama empoze edilmemesi,

- GDO'lardan ürünlere gelebilecek herhangi bir bulaşmadan kaçınarak ülke tarımını korumak.

Kuruluş Türkiye'nin çiftçilerine yardım etmek ve tarımsal mirasını korumak için elinden geleni yapmasını önerek söyleceklerini sonuçlandırdı.
------

Mehmet Ali Aşık
20-10-2006, 04:35
Cari açık 30 milyar doları aşmış!. Dış borcun GSMH'ye oranı benzer ülkelerde yüzde 40 civarındayken bizimki yüzde 50.8'e çıkmış!.

2007 bütçesini 189 milyar YTL'den 200 milyarın üstüne çekmek için IMF önünde düğüm olmuşsunuz! 2007 enflasyonunda yüzde 4 hedefi nasıl tutturacağız diye karalar bağlamışsınız!

Dahası 2007, 15.8 milyar dolarla en yüksek dış borcun ödeneceği yıl.. ama kimin umurunda?..

Halkımız ulusal onurunu Fransa Meclisi'nden geçen Ermeni yasasına kilitlediğinden umursaması da zor. Yapısal uyum adı altında reel yoksullaşma yaratan yasalar Meclis'ten bir bir geçerken sesini çıkarmak ne kelime, kaşını bile kaldıramayanlar.. bugün Fransız mallarına boykot, Fransızlara vize çığlıkları atıyorlar.

Onlar, hangi mal Fransız, hangisi Türk diye oyalana dursun... Dünya tohumculuğunun önde gelen iki ülkesi olan Fransa ve Hollanda modellerine göre oluşturulan bizim Tohumculuk Kanunu Tasarısı bu hafta yasalaşıverecek!

Tabii ki mesele, Türkiye tohumculuğunun Fransa'nın Tohum ve Fide Birliği (GNİS) ve Tohum Denetim Vakfı'nın (NAK) model alınarak yapılandırılması değil (*). Kimsenin Amerika'yı yeniden keşfetmeye niyeti yok!

Ne var ki, mesele modelin amacında! Türkiye tohumculuğunun kâr maksimizasyonunun öncelikli bir sektör haline getirilmesinde ve.. Türkiye'yi transgenetik üretimine egemen firmaların laboratuvarı ve pazar merkezine dönüştürmek için oluşturulmuş olmasında!..

***

Tahıllardan ayçiçeğine, mısırdan pamuğa, pancar ve yonca tohumlarından sebzelere kadar tohum ithalatı ve ihracatı yapan şirketlerin Tasarı'ya gelen eleştirilere tahammülsüzlükleri de zaten bu nedenle. Çünkü, dünya tohum ticaretini elinde tutan bu şirketler için Türkiye pazarının, genişliğinden daha önemli özellikleri var.

* Türkiye; transgenetik denilen genetik yapısı değiştirilmiş tohumlarla (GDO) üretimin gerek ABD gerekse AB'nin yeni laboratuvarı ve transit üretim alanı;

* Tarım Ortadoğu'daki kaynak savaşının can damarı olduğundan Türkiye gıda, yem, ilaç, dokuma sektöründeki girdi paylaşımının kaptan köşkü.

Devletin görevlerini üstlenecek Türkiye Tohumcular Birliği'ndeki şirketlerin çoğunluğu Türk ama, neredeyse hepsi ulusötesi firmaların bayiliğini yapmakta. Dolayısıyla, 80 milyon dolarlık ithalat, 20 milyon dolarlık ihracat kapasiteli Türkiye pazarının egemeni Novartis, Monsanto, Cargill, Bayer gibi firmalar.

Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası'nın, Başkan Gökhan Günaydın imzasıyla yayımlanan itirazlarının hareket noktası da bu zaten! Tasarı'da 'çeşit' tanımlaması, "...geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak yapılmakta; böylelikle tohum devlerine:

* Yerli tohumların biyoteknolojik yöntemlerle farklılaştırılıp patentleme hakkı verilmekte;

* Halihazırda 2 milyon tonun üzerindeki GDO'lu mısır, pamuk, koza, soya ticaretini yasallaştırarak gıda ve yem sanayiindeki kullanım alanını genişletmekte;

* Biyo güvenlik yasası olmadığı için terminatör teknolojisinin, yani steril tohumların, gıda sektöründe kullanımına kapı daha da açılmakta; dahası pamuk, keten gibi gıda dışı tarım ürünlerinde kullanılma olasılığı tanınmaktadır.

***

Eğer Dünya devi Monsanto 2005'te Emergent Genetics'i (pamuk üretiminde dünya üçüncüsü) alarak dünya pamuğunun yüzde 57'sine egemense!..

2006 Ağustosu'nda 1.5 milyar dolara D&PL (Delta & Pine Land Company) ve terminatör teknolojisini satın aldıysa(*)!..

1999-2000'de Diyarbakır-Harran, Çukurova, Nazilli'de Türk Deltapine'yle birlikte Transgenetik Bitki Çeşitleri Alan Denemeleri Projeleri'ni yapmışsa!..

Gelin de Ziraat Mühendisleri Odası endişelerini kamuoyuna taşıdığı için kızın. Ne mümkün!

Ya da GDO'ların Tasarı'da yer alış nedenini "bilimsel tarif" kaygılarıyla açıklamaya çalışanlara şaşırmayın. Devletin tohumculuktaki karar mekanizması Türkiye Tohum Birliği'ne devredilirken.. Tasarı'daki yasa maddeleriyle de açıkça belirlenmişken.. gelin de "GDO'ların üretim, ithalat ve ihracat izinlerinin Tarım Bakanlığı'nda olacağı" savına inanın. Ne mümkün!

Arca Atay
27-10-2006, 17:13
Avrupa Çiftçilerinden TBMM'ne Mektup dünya üzerindeki çeşitli internet sitelerinde yayınlandıktan sonra Turkiye Çiftçilerine destek imzaları da hızla arttı... (Güncelleme:27 ekim 2006)


GM Free Cymru
Gerald Miles
c/o Dyffryn Dwarch, Abermawr, Nr. Mathry,
Haverfordwest, Pembs. SA62 5HL.
Wales, UK
Tel: 0044 7968 286089
www.gmfreecymru.org
_______________
Asociación Entrepueblos
Ramon berenguer El Gran, 1, 3º1ª
08002 Barcelona
España
Tel: 00 34 93 268 33 66
www.pangea.org/epueblos
_______________
Arche Noah - Austrian Seed Savers Organisation
Peter Zipser
Obmann, Bereichsleitung Bildung
Obere Straße 40, A-3553 Schiltern
Austria
mobile: +43 / (0)650 / 733 64 63
tel: +43 / (0)2734 / 8626 / 13
fax: +43 / (0)2734 / 8626
peter.zipser@arche-noah.at
www.arche-noah.at
_______________
GM-free Ireland Network
Michael O’Callaghan / Co-ordinator
Little Alders ,Knockrath, Rathdrum, Co. Wicklow
Ireland
Tel + 353 404 43885
Fax: + 353 404 43887
mail@gmfreeireland.org
www.gmfreeireland.org
_______________
Fundacja ICPPC - International Coalition To Protect The Polish Countryside
Jadwiga Lopata (Polish initiator of the ICPPC and President of ECEAT-Poland)
34-146 Stryszów 156
Poland
tel./fax.: 033 8797 114
e-mail: biuro@icppc.pl
www.icppc.pl www.eko-cel.pl www.gmo.icpp.pl
_______________
Interkulturelle Gaerten
Austria
gartenpolylog@chello.at
_______________
WurzelWerk
Christine Klestorfer
Mittergrabern 84
A-2020 Hollabrunn
Austria
Tel.+ Fax: 02951-3158
www.wurzelwerk.co.at
info@wurzelwerk.co.at
_______________
CISAS - Centro de Información y Servicio de Asesoria en Salud
Denis H. Meléndez Aguirre, Area de Incidencia
Bolonia Canal 2 de TV 1 cuadra al sur, 75 varas abajo, mano izquierda
Nicaragua
Tel: (505) 2663690 - 2661662 – 2685969
Fax: (505)2662237
www.cisas.org.ni
www.gensalud.org.ni
incidencia@cisas.org.ni
_______________
A SEED Europe
Linda Coenen /coordinator GMO campaign
Plantagedoklaan 12A
1018 CM Amsterdam
The Netherlands
tel. +31-20-6682236
mob. +31-6-31425531
linda@aseed.net
http://www.aseed.net
_______________
CPON Consumer Protection Organisation of Nigeria
Lanre Oginni -Vice-president
CPON 4 Ibeh road ,Okota Isolo
Lagos, Nigeria
Tel : 08038199317
cpon071@yahoo.com
_______________
The Greens Movement of Georgia / FoE-Georgia
George Magradze
182, D. Agmashenebeli ave.
Mushtaidi Park, Greens House
Tbilisi, 0112
Georgia
Tel.: (+995 32) 355069; 354751
Fax: (+995 32) 351674
info@greens.ge
www.greens.ge
_______________
Genetic Food Alert UK
Robert Vint (Director)
Hope House
75a High Street
Totnes, Devon, TQ9 5PB
UK
Tel: +44 1803 868523
rjvint@globalnet.co.uk
_______________
The Edmonds Institute
Beth Burrows
20319-92nd Avenue West
Edmonds, Washington 98020
USA
Tel: (001) 425-775-5383
beb@igc.org
http://www.edmonds-institute.org
_______________
Coordinación Técnica Red de Semillas
Juanma González/María Carrascosa
C/ San Juan Bosco, 31.
41004 Sevilla
España
+ 34 618 177 810 / + 34 650 102 339
coord_redsemillas@agrariamanresa.org
_______________
les Amis de la Confédération paysanne
104, rue Robespierre
93170 Bagnolet
France
contact@lesamisdelaconf.org
http://www.lesamisdelaconf.org
_______________
BUKO Kampagne gegen Biopiraterie
c/o BUKO Agrarkoordination
Nernstweg 32-34
22765 Hamburg
Germany
040-392526
info@biopiraterie.de
www.biopiraterie.de
_______________
Le Collectif pour une France-Comté sans OGM
Maison Régionale de l’Environnement
15 rue de l’Industrie
25 000 Besançon
France
Tél: 03 81 80 92 98
fcsansogm@laposte.net
http://fcsansogm@laposte.net
_______________
CROCEVIA
Antonio Onorati
Centro Internazionale Crocevia
Via F. Ferraironi 88/9-00172
Rome
Italy
tel: +39 06 2413976
crocevia@croceviaterra.it
www.croceviaterra.it/
_______________
Confédération Paysanne 32
Isabelle Boulanger
1 rue charras
32000 auch
France
tél: 05.62.05.30.37
fax: 05.62.05.30.86
cfede.paysanne@wanadoo.fr

________________
Friends of the Earth England, Wales and Northern Ireland
Clare Oxborrow
26-28 Underwood Street
London N1 7JQ,
UK
www.foe.co.uk

________________
GRAIN
Girona 25, pral., E-08010, Barcelona,
SPAIN
Tel: +34 933011381
Fax: +34 933011627
________________
GRAIN
Shalini Bhutani /Regional Programme Officer, Asia
134, Tower 10, Supreme Enclave, Mayur Vihar I
Delhi 110091
INDIA
Telefax: +91 11 22753706
________________

Interessengemeinschaft für gentechnikfreie Saatgutarbeit
Dipl.-Ing. Siegrid Herbst
Hohe Straße 9
30449 Hannover
GERMANY
Tel.: 0511 – 92 40 01 - 837
Fax: 0511 - 92 40 01 - 899
gentechnikfreie-saat@gmx.de
www.gentechnikfreie-saat.de

_________________

AEFJN (Africa-Europe Faith & Justice Network)
C. Fouarge / Policy Officer
Rue Joseph II, 174
B 1000 Brussels
BELGIUM
tel + 32 (0) 2 234 68 24
fax + 32 (0) 2 231 14 13
cfouarge@aefjn.org
http://www.aefjn.org
______________________

MUNLOCHY GM VIGIL
Contact :Antony Jackson
Tel: 0775 386 5540 - 0781 330 7337
UK
jacko@roskill.fsnet.co.uk
http://www.munlochygmvigil.org.uk

_____________________
THANAL
S.Usha /, Programme Coordinator
H-3, Jawahar Nagar, Kowdiar,
Thiruvananthapuram - 695 003 Kerala,
India.
admin@thanal.org
Tel: +91- 471- 2727150.

____________________________
COECOCeiba-Friends of the Earth Costa Rica
Isaac Rojas,
Costa Rica
gavitza@ice.co.cr
Tel/fax: (506) 223-3925
Tel. cel. (506) 399-7203

Mine Pakkaner
03-11-2006, 16:55
Sayın Prof. Dr.Tayfun Özkaya' dan ZMO İzmir Grubuna gelen mesaj.

“Merhaba
Tohumculuk kanunu dün (31 Ekim 2006 akşam) yasalaştı. Yazının altında tutanaklardan bir özet göreceksiniz.
Yasalaşma sırasında küçük bir değişiklik yapılmıştır. Buna göre:
kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürülüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz" denmektedir. (cümle düşüklükleri tutanaklardan)

Tarım Bakanı gerekçe olarak aşağıdakileri okumuştur:

"Gerekçe: Ülkemizde yeter sayıda kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türlerinde halen devam eden çeşit geliştirme ve çoğaltım faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, kayıtlı çeşit olsa bile bazı özellikleri ile ülke ekonomisi bakımından önem taşıyan bitki türlerinde yeni çeşitlerin ülke tarımına kazandırılması için öngörülen süreden daha uzun bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, geçiş dönemi beş yıl olarak düzenlenmiştir."

Şimdi bu ifadeden de anlaşılmaktadır ki aslında yasa Türkiye biyolojik çeşitliliğine ve genetik zenginliğimize büyük bir darbe indirmeye hazır bir silahtır. Yapılan bunun işlemesini kısa bir süre yavaşlatmış görünmektir.

Muhtemelen firmaların şimdilik ilgi göstermeyecekleri türler bu istisna içine alınacaktır. "Çeşit olsa bile yeni çeşitlerin kazandırılması için süreye ihtiyaç duyulduğu" ne anlama gelmektedir. Bunun anlamı açıktır: Ulusaşırı tohum devleri iki üç çeşitle diğerlerini silip süpürecektir. Onların tohumları ise bol bol kimyasal gübre ve ilaç olmadan yetiştirilemeyecek. Ancak endüstriyel tarımla rekabet eder görüneceklerdir.
Bedel doğanın katledilmesi olacaktır.
Aslında çeşit olsa bile çeşit haline gelmeyen populasyonlar çok değerlidir. Organik tarımla ilgili dernekler neden susuyor? Biyoçeşitllik konusundaki uzmanlar neden susuyor?

Saygılarımla.
Tayfun ÖZkaya”

Ek:
TBMM Tutanakları 31 Ekim 2006 (Tohumculuk kanunu hakkında) bazı kısımları alınmıştır. Tümü değildir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 662 sıra sayılı Tohumculuk Yasa Tasarısı'nın geçici 1'inci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mehmet Mehdi Eker
Tarım ve Köyişleri Bakanı
"5'inci maddenin birinci fıkrası hükmü ile 7'nci maddenin birinci fıkrası hükmü, kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber Bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz."

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor musunuz?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ
(Adana) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükûmet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Ülkemizde yeter sayıda kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türlerinde halen devam eden çeşit geliştirme ve çoğaltım faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, kayıtlı çeşit olsa bile bazı özellikleri ile ülke ekonomisi bakımından önem taşıyan bitki türlerinde yeni çeşitlerin ülke tarımına kazandırılması için öngörülen süreden daha uzun bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, geçiş dönemi beş yıl olarak düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, benim yöremde patates ekimi yapılır, üstelik, Avrupa ölçeğinde üretim yapılır. Patates tohumu da, ne yazıktır ve ne üzücüdür ki, dışarıdan ithal edilir. 1970'li yıllarda ithal edilen tohumlarla benim bölgeme patates böceği denilen bir zararlı geldi. Bu zararlı bizim habitatımızda olmayan bir zararlı, yeni dünyada olan bir zararlı; yani, Avrasya ve Afrika kıtasında, eski kıtada olmayan bir zararlı patates böceği, Kanada'dan ve Birleşik Devletlerden ithal edilen tohumlarla geldi, şimdi, benim ülkemde, benim coğrafyamda… Bu zararlıya karşı kullanılan dedetenin 1970'li yıllarda kullanımı yasaklanmasına rağmen, biz, bu böceğin gelmesi sebebiyle tonlarca dedeteyi bu zararlıyla mücadele için toprağımıza atmak zorunda kaldık, toprağımızı kirlettik, suyumuzu kirlettik, milyarlarca, milyonlarca dolar dövizimizi dışarıya akıttık. Bu, tohumculukta dışarıya bağlı olmanın bir sonucu.

Bununla bitmiyor değerli arkadaşlarım, bir örnek daha vermek istiyorum. Daha sizin döneminizde, sizin de içinde yer aldığınız Hükûmetin sizin Hükûmetiniz döneminde "syncyhtrium endoboticum" denilen bir mantar, Hollanda ve Almanya'dan ithal edilen, özel sektör aracılığıyla ithal edilen, tohumlarla getirildi. Bu patates siğili denilen ve toprakta çok uzun yıllar kalabilen, yirmi yıldan fazla kalabilen bir zararlıya, ürün kalitesini bozan bir zararlıya karşı bugün bilinen mücadele yolları etkili olamıyor. Kimi ziraat uzmanlarına göre yine 1990'lı yıllarda kullanımı yasaklanan metil bromürün kullanılması öneriliyor, kimileri buna karşı çıkıyor. Ama ortada bir şey var ki, karantina uygulaması olduğu. Bu zararlının önüne geçmek için karantina uygulaması yapıldı. Nevşehir ilinin Kaymaklı kasabasında, Derinkuyu ilçesinde, Niğde ilinin Ağcaşar köyünde bu karantina uygulamasıyla patates ekicileri tarlalarına patates ekemez oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Bundan doğan kayıplar da çeşitli vaatlerle, parlak vaatlerle, çiftçiye, Hükûmetinizce giderileceği söylendiği hâlde bugüne kadar tatmin edici bir zarar giderme olmamıştır, tatmin edici bir alternatif geliştirilmemiştir, tatmin edici bir alternatif ürün konulamamıştır.
Ne acıdır ki, ürününü, tohumunu tarlaya ekemeyen… Yine devletin ihmali sonucu, devletin tohumluk konusunda çiftçiyi özel sektöre mahkûm etmesi sonucu bir kısım tarım topraklarımız, ne yazık ki, patates üretiminde kullanılamaz hale gelmiş, halkımız fakruzaruret içerisinde bırakılmıştır. Bu hususu burada dikkatinize çekiyorum ve bu Tohumculuk Yasası'nın çıkmamasını, bu Yasa'nın çiftçiyi tekellere bırakacağını bildiriyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmemiştir.
43'üncü maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 43.-

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının tümünün oylamasından önce, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre, lehte olmak üzere, Ümmet Kandoğan.
Aleyhte, Züheyir Amber… Yok.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Sayın Kandoğan, 5 dakika süre veriyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tohumculuk Kanunu Tasarısı üzerinde oyumun rengini belirtmek üzere söz aldım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Tohumculuk Kanunu, Türkiye'de üzerinde çok tartışılan, birçok maddesi çok ciddi manada eleştirilen bir Kanun Tasarısı. Benim de karşı olduğum, çok eleştirdiğim bir hayli maddesi var. Ama, genel olarak, tohumculuğun bir disiplin altına alınması düşüncesinden yola çıkarak böyle bir kanunun ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ancak, ne yazık ki, bu Kanun'un, yine bir temel yasa olarak getirilmesinden dolayı, maalesef, bu konuyla ilgili olarak eleştirilerini, düşüncelerini ve önerilerini iletmek isteyen milletvekillerimiz, maalesef, yeterli ölçüde söz alamadılar. Ne hikmettir ki, Adalet ve Kalkınma Partisi, getirmiş olduğu birçok kanunu temel yasa olarak getiriyor.
Bakınız, Anayasa Mahkemesi, temel yasa olarak buradan geçen bir kanunun yürütmesini durdurdu. Kamu Denetçiliği Kanunu. Biliyorsunuz, bununla ilgili olarak, biz, buradan dedik ki: Bu kanun Anayasa'ya şu, şu, şu gerekçelerle aykırıdır, Sayın Cumhurbaşkanı bunu geri gönderir. Sayın Cumhurbaşkanı Kamu Denetçiliği Kanunu'nu bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderdi. Biz tekrar bu kürsüye çıktık, dedik ki: "Aynen geçiriyorsunuz. Bu, Anayasa Mahkemesine gider. Anayasa Mahkemesinden de bu kanunla ilgili çıkacak olan karar mutlaka olumsuz olur." İtiraz ettiniz. İşte, şimdi, Anayasa Mahkemesi, kamu denetçiliğiyle ilgili çıkan kanunun yürütmesini durdurdu.
Şimdi, akşamdan beri, öğleden sonradan beri, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri ısrarla diyordu ki: "Muhalefet Meclisin çalışmasını engelliyor." Nasıl engelliyor? Meclisin denetim yapmayla ilgili hakkını kullanmak isteyen muhalefet milletvekillerine "muhalefetin çalışmasını engelliyor" diye itham edilen milletvekilleri olduk. Ama, bugün gördük ki, Sayın Cumhurbaşkanından Anayasa Mahkemesine gönderilen ve Anayasa Mahkemesince yürütmenin durdurulması kararı verilen kamu denetçiliğiyle ilgili, biz, burada, saatlerce çalıştık.
Şimdi, ben, buradan sormak istiyorum. Israrla dile getirmiş olmamıza rağmen, hangi gerekçelerle Anayasa'ya aykırı olduğunu söylememize rağmen, o kanun üzerinde ısrar edip, Meclisi saatlerce çalıştıran İktidar Partisi Grubuna ve milletvekillerine soruyorum: Bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Demek ki, Meclisi boşa çalıştıran, Meclisin kıymetli vakitlerini... Israrla, inatla bu kanunları buradan geçirerek, Meclisin çalışmasını nasıl engellediğiniz çok açık bir şekilde ortada.
Şimdi, tarımla ilgili çok şey söylendi. Tarımın son dört yıldan beri içinde bulunduğu durum yürekler acısı değerli milletvekilleri.
Bakınız, yeni basında çıkan bir haber. "Türkiye'nin çeltik üretiminin önemli bir kısmını karşılayan Çankırı'nın Kızılırmak ilçesindeki çeltik üreticileri, ürettikleri çeltiği satamamalarını protesto etmek amacıyla ilçeyi kente bağlayan yol üzerindeki köprüyü trafiğe kapatıp eylem yaptı."
İşte, çok taze bir haber. Çeltik üreticilerinin durumlarının iyi olduğunu, fiyatın iyi olduğunu… Milletvekili şu anda karşımda. Eğer o milletvekilimizin dediği doğru idiyse, Çankırı'nın Kızılırmak ilçesindeki bu vatandaşlar ana yolu, trafiği niye kapattılar? Fındık ile ilgili olarak, Karadeniz milletvekillerimiz, geldiler, söylediler. Eğer fındık fiyatları, 2,6 milyon lira -2,6 YTL fiyatı- iyi bir fiyat ise, 100 bin fındık üreticisi Karadeniz'de niye toplandı değerli milletvekilleri?
Elimde rakamlar var. Son üç yıldaki girdi fiyatlarındaki artışlar: Mazotta yüzde 62, gübrede yüzde 63, tohumluk buğdayda yüzde 49'la yüzde 98, traktörde yüzde 93, yem fiyatlarında yüzde 110.
Ben şimdi soruyorum: Hangi tarım ürününde bu girdi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, İç Tüzük'ün 86'ncı maddesi "kısa ve öz" diyor. Buna rağmen, herkese 5 dakika verdim, sadece oyunuzun rengini belirtmek üzere. Bu bakımdan, sizin sözünüzü uzatamayacağım, sadece selamlayın efendim.
Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Girdi fiyatlarının artışı bu şekildeyken ürün fiyatlarının da nerelerde olduğunu bütün çiftçilerimiz, köylülerimiz çok yakından biliyorlar.
Ben, Tohumculuk Kanunu Tasarısı'nın birçok maddesine karşı olmama rağmen, tohumculukla ilgili Türkiye'de belli bir sistemi getireceği, bunu disipline edeceği düşüncesiyle olumlu oy kullanacağımı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Aleyhte, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan.
Sayın Eraslan, aynı ricayı size de yapıyorum, kısa ve öz.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlarım.
Önemli bir yasayı, ne acıdır ki, temel yasa biçimine getirdiniz. Ne izleyenler ne buraya çıkıp konuşanlar meramını ifade edemedi. Beşer dakikayla, beşer dakikayla Türk çiftçisinin geleceğini, Beşer dakikayla muhalefete bu imkanı vermeden, beşer dakikayla zayi ettiniz arkadaşlar. Bu doğru değil. Bu yasanın neresi temel yasa? Bunu enine boyuna tartışarak yapmamız gerekirdi.
Bakın, anlatamadık derdimizi. Tohumculuk nedeniyle benim ilimde, bir köyümde patates ekilemez durumda. Nevşehir ilimizin bir ilçesinde ve bir kasabasında patates ekilemez durumda. Ordu ilimizin bir ilçesinde patates ekilemez durumda.
Tohum nedeniyle gelen zararlılar, nematotlar, mantarlar vesaire nedeniyle. Bunlar dışarıdan geliyor. Tohum konusunda bir milli politika oluşturmazsanız, tohum meselesini İsrail tekellerinin hatırına, İsrail'in arzu ettiği şekilde, İsrailli tohum tekellerinin arzu ettiği şekilde düzenlerseniz, çiftçiye hizmet etmezsiniz. Bu doğru olmaz.
Şunu enine boyuna tartışalım: Bakın, biz, patates üretmek zorundayız. Bizim toprağımız patatese uygun, bizim iklimimiz patatese uygun, bizim karnımız patatesten doğar. Patates; çünkü, yumurtadan sonraki en tam besindir. Biz, genç nüfusuz, bu nüfusu beslemek zorundayız. Patatesin yerine buğday ekerek besleyemeyiz. Patatesin yerine başka bir şey ikame edemeyiz. Bizim ektiğimiz patates ondört ay dayanır depoda, dikkat buyurun, bir yıl demiyorum, ondört ay dayanır. Böyle bir imkanı bizim elimizden alıyorsunuz. Yani, bunun karşılığında, bakın, çiftçilerimiz patates ekemedi, toplandı geldi köylülerimiz, Tarım Bakanına götürdüm, köyün ileri gelenleriyle birlikte, rahmetli oldu Yaşar muhtarımızla birlikte, rahmetliyle birlikte, kooperatif başkanıyla birlikte. Adamlar mağdur, soruyorlar bana "ne yapalım, kapkaç mı yapalım" diyorlar köyün gençleri, yani o zaman yaldızlı parlak vaatler söylendi, çok vaatler verildi. Size inekler vereceğiz, size hayvancılık kredisi açacağız, size bilmem şunu yapacağız, size alternatif ürün… Çok cilalı şeyler söylendi…

AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana) - Verdik, verdiğimiz yerler var.

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Yok, öyle bir şey doğru değil. Bakın "verdik" diyorsanız, Yaşarlıları yığarım buraya, mahcubiyet yaşarsınız, doğru değil. Üç kuruş parayla, bunu telafi ettik,
telafi edici ödeme diyorsanız, bu, doğru değil arkadaşlar, doğru değil. Bizi dinliyor insanlar. Şimdi, mağduriyet yaşandı. İnsanlar mağdur durumda. Bu, tohumculuktan kaynaklanan bir şey; yani, üreticinin piyasada satılan, tohumcuda satılan ürünü alıp, tohumu alıp tarlaya atmaktan başka bir kusuru yok, özel bir laboratuvarı yok, onu denetleyebilme imkânı yok. Böyle bir denetimsiz ortamda tohumculuğu, bütünüyle, devletin elini çekip özel sektöre, bütünüyle ithalata veriyorsunuz. Hani, tohumculuk konusunda teknolojiniz ileri olur, gelişirsiniz, dünya çapında söz sahibi olursunuz da o zaman deriz ki, tamam, bu işi bir liberalize edelim, liberasyonda fayda var, bizim ülkemizin menfaatine, şirketlerimiz gider, Avrupa'da para kazanır, başka ülkelerde para kazanır deriz. Öyle bir şey yok. Biz, tohum alıcısı durumundayız. Üstelik de bir avuç tohuma milyonlarca lira ödeyen durumdayız. Yani, böyle bir haldeyken -nasıl olur anlayamıyorum, bunu kabul edemiyorum- yani, devletin üretme çiftliklerini, Atatürk yadigârı üretme çiftliklerini -tohum yetiştirsin diye- kapatarak, satarak, yok ederek, devleti, tümüyle fidanlık müdürlüklerini kapatarak, araştırma enstitülerini işlemez hale getirerek tümüyle kamuyu buradan çekip özel sektörün insafına çiftçiyi terk ediyorsunuz; yani, bu, doğru değil değerli arkadaşlarım. İhtimal ki, çiftçiye şunu demek istiyorsunuz, Sayın Başbakan bunu dedi: "Ananı al da git" demek istiyorsunuz. Analarını alıp gittiler, ama, babalarıyla geliyor; haberiniz olsun.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN ZEYNEP TEKİN BÖRÜ (Adana) - Orhan Bey, o adam deli, deli.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Sayın Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu Başkanlığımıza yazılı bir müracaatta bulunarak 69 uncu maddeye göre söz verilmesini talep etmiştir. Ancak, şu müzakere çerçevesinde 69 uncu maddeye göre sayın milletvekilimize bir söz verme imkânımız
yoktur; teşekkür ederim.
Komisyonun bir talebi var; buyurun…

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan, çeltiği kim konuşacak? Ben çeltikçiyim. Geçen de söz verilmedi. Bu hususta son söz milletvekilinindir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim "Son söz milletvekilinindir." diyorsunuz, ama, burada öyle bir prosedür de, şu anda size uygun bir söz verimi imkânı yok. Sizi anlıyorum. Başka şartlarda, inşallah, düşüncenizi açıklarsınız.
Komisyon Başkanı Sayın Kirişci söz istemiştir.
Buyurun Sayın Başkan.

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) - Sayın Başkanım, son oylamaya geçilmeden önce bir konunun açıklığa kavuşturulması amacıyla Komisyon olarak ve İç Tüzük'ün 85'inci maddesine göre teknik bir düzeltme talebimiz vardır. Buna göre, Hükûmet tarafından verilen ve kabul edilen önergeyle 12'nci maddenin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında geçen "lira" ibareleri "yeni Türk lirası" olarak değiştirilmiştir, fakat, buralarda geçen meblağlar YTL'ye çevrilmemiştir. Bu sebeple, ikinci fıkrada geçen "on milyar lira"nın "on bin yeni Türk lirası", üçüncü fıkrada geçen "on milyar lira"nın "on bin yeni Türk lirası", dördüncü fıkrada geçen "yirmi beş milyar lira"nın ise "yirmi beş bin yeni Türk lirası", beşinci fıkrada geçen "üç milyar lira"nın "üç bin yeni Türk lirası" olarak değiştirilmesini bilgilerinize arz ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Hükûmet bu düzeltmeye katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bu şekilde düzeltilen maddelerin hepsinin ayrı ayrı oylanması gerekir.

BAŞKAN - İzin verir misiniz… Başkanlık gereğini yapacak. Bu, zaten bir madde.
Şimdi, Hükûmetin de katıldığı, Komisyonun açıklamasını yaptığı maddeyi bu düzeltme çerçevesinde yeniden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Tasarı'nın görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarı'nın tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ancak, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Tohumculuk Kanunu Tasarısının açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 264
Kabul : 236
Ret : 27
Çekimser : 1(x)
Böylece, yasa kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; Hayırlı olsun dileğimizi ifade ediyoruz ve Sayın Bakan çok kısa bir teşekkür konuşması yapacak.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tohumculuk Kanun Tasarısı'nın görüşmeleri tamamlandı ve Yüce Meclisin tasvibiyle biraz önce kanunlaştı.
Tabii, burada, ben, öncelikle, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Kim bunlar, emeği geçenler? Üniversiteler, Ziraat Mühendisleri Odası, Ziraat Odaları Birliği, diğer kamu kuruluşları ve diğer sivil toplum kuruluşları ve hatta Anamuhalefet Partisinin Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki çok değerli temsilcilerine -çünkü, hepsi, Komisyonda görüşülürken bu Yasa'ya katkı sağladılar, olumlu destek verdiler- hepsine huzurunuzda, ben, teşekkür ediyorum.
Tabiî, bu Yasa görüşmeleri aslında, bir, neredeyse rekora da vesile oldu; çünkü, ilk defa, bu kadar uzunca süre bir kanun görüşüldü. Burada, tabii, değerli sözcüler konu dışında -çoğu olmak üzere- önergelerde de esasen hiçbir değişiklik öngörmeden, esasa ait hiçbir değişiklik yapmadan, aynı, Tasarı'daki metnin tamamını önergeye çevirip sadece bir kelime, bir virgül bazen, bir kelime değiştirmek suretiyle, bunu, burada, uzunca süre konuşma vesilesi haline getirdiler. Tabii, bu, bir muhalefet anlayışı. Biz muhalefet çalışmalarına, muhalefet partisinin çalışmalarını, tabii, saygıyla karşılıyoruz; ama, bu vesileyle, tabii, Kanun Tasarısı'nın hak etmediği bir biçimde, Türk milletine de kafa karıştıracak yanlış bilgiler burada verildi. Bunlar doğru değil. Ben daha önceki görüşmelerimde birkaç kere bunu söyledim. Bir kere daha -bugün çünkü tekrar bunlar aynı şekilde tekrarlandı- bir kere daha ifade ediyorum: Bu Kanun Türk tarım sektörüne fayda getirecek, fayda sağlayacak bir Kanun'dur. Kesinlikle, söylenilenlerin, iddia edilenlerin, doğrulukla bir alakası yoktur; çünkü, yanlıştır, yanlış şeyler söylendi. Ne Türk tarımı uluslararası firmalara peşkeş çekilmekte ne yerli çiftçiler korumasız bırakılmakta. Bunların hepsinin tedbirleri alınmıştır ve bu Kanun Türk tarım sektörüne de, Türk tohumculuk sektörüne de hizmet edecek, hayırlı hizmetlere vesile olacak önemli bir Kanun'dur. Ben teşekkür ediyorum.
Bu arada, Sayın Kamacı'yı ben burada göremiyorum, demin söyledi çıktı, ısrarla, üç-dört kere altına basa basa söyledi, dedi ki:"Bu, işte sigorta havuzunda hiç para yoktur, bir kuruş para yoktur, eğer varsa bana söylesinler." Ben de kendisine ve değerli milletvekillerimize şu bilgiyi veriyorum: 2,6 trilyon TL para vardır sigorta havuzunda birikmiş. 10.234 poliçe kesilmiş, yani bundan 10.234 çiftçimiz istifade etmiştir bu Kanun'dan ve 2,6 trilyon lira da bu havuzda para birikmiştir; onu da ben bilgilerine sunmak istiyorum.
Esasen, bütün değerli konuşmacıların burada söyledikleri hususların hepsine verilecek cevap vardır; fakat, vakit olmadığı için ben sizin daha fazla zamanınızı almak istemiyorum. Bu Kanun'un hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, çalışma saatimiz tamamlanmak üzeredir; bu nedenle, alınan karar gereğince kanun tasarısı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 1 Kasım 2006 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar.
Kapanma Saati :21.55

Mine Pakkaner
10-11-2006, 14:47
TEMA TOHUMCULUK KANUNU İÇİN CUMHURBAŞKANINA BAŞVURDU


“Tohumculukta üretim – dış ticaret ve denetimin yabancı egemenliğine terk edilmesi yolunun açılması, ulusal bağımsızlığımızla bağdaşamaz.



İnsan sağlığı açısından büyük tehlikeler taşıyan GDO tohumlarının üretimi ve ithalatına olanak tanınması, kamu yararına olduğu kadar ve sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkına da aykırıdır.”




Kamuoyu ve ilgili toplum kesimlerinin yoğun ve yaygın karşı çıkışlarına rağmen Tohumculuk Kanunu 31.10.2006 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaşmıştır.

TEMA’ya göre; Kanun tohumculuk sürecini kavramak ve sektörün gerek duyduğu ihtiyaçları karşılamak açısından kimi olumlu düzenlemeler getirmesine rağmen, ulusal bağımsızlığımız ve kamu yararının korunması ilkeleri bakımından son derece sakıncalı hükümler taşımaktadır.

Kanunun on beşinci maddesiyle “ülkemizde tohum üretimine ve ithalatına izin verilmesi ile tohumluk sürecinin denetlenmesi” gibi yetkilerin, özel sektöre devrinin yolu açılmaktadır. Bu maddenin uygulanması sonucunda, ulusal bağımsızlık ve kamu yararları açısından devletin elinde bulunması gereken kamusal yetkilerin, tümüyle yabancıların egemen olduğu özel kesime geçmesi kaçınılmaz olacaktır. “Hangi tohumun, hangi koşullarda, nerede üretileceğine, hangilerinin ithal edileceğine ve sürecin nasıl denetleneceğine”, doğal olarak kendi yararlarını düşünecek olan bu kesim karar verecektir.

Öte yandan, Kanunun üçüncü maddesindeki “çeşit” beşinci maddesindeki “üretim izni” ve yedinci maddesindeki “dış ticaret” başlıklı hükümler; genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) tohumlarının ülkemizde üretimine ve ithalatına olanak tanıyan özellikleri ile kanımızca toplum sağlığına dönük ağır tehlikeler içermektedir. Kanunda, insan sağlığına zarar verdiği kanıtlanmış GDO’ların tohumlarının üretimini ve ithalini engelleyici hiç bir hüküm bulunmaması, doğal olarak ve teorik açıdan GDO tohumlarının da Kanun kapsamına girdiğini göstermektedir.

Kanunda kamu yararı adına devletin görev alanı yeterli açıklıkla tanımlanmamıştır.

Tohumculuk örgütlerinin işleyişlerine ilişkin olan tüzük ve yönetmelik gibi hukuksal metinlerde düzenlenmesi gereken hususlar gerekmediği halde Kanuna koyulmuş ve metnin yarısını oluşturmuştur.

Belirtilen nedenlerle 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu; ulusal bağımsızlık ve kamu yararının korunması ilkelerine açıkça aykırı hükümler taşımaktadır.

Kanunun, yeniden görüşülerek ülke ulus yararları doğrultusunda değiştirilmesi olanağının sağlanması bakımından Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderilmesini, toplumumuzun geleceği adına diliyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanının her zaman sergiledikleri ulusal duyarlılıklarıyla, Kanunun geliştirilmesine olanak sağlayacak bir karar alacaklarına içtenlikle inanıyor ve güveniyoruz.

TEMA VAKFI

EK : Cumhurbaşkanlığı Makamından Kanunun geri gönderilmesini talep eden
gerekçe metni

EK


CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA

Hükümetçe hazırlanan Tohumculuk Kanun tasarısı, 31.10.2006 tarihinde TBMM Genel Kurulunca kabul edilerek, 5553 sayılı Kanun olarak yasalaşmıştır.

Ülkemizin başta toprak ve su olmak üzere doğal varlıklarının korunarak verimli kılınmasını temel görev edinen TEMA Vakfı, bu kaynakların korunması ile ilgili olarak bu düzenlemenin, ulusal bağımsızlık, kamu yararı, tarımsal gelişim amaçları ve genel hukuka uygunluk açılarından, sorumlulukla incelenmesini ve değerlendirmesini gerekli görmüştür.

Bu değerlendirme sonunda yasanın kimi yetersizliklerine karşın; “ıslah, üretim, sertifikasyon, iç ve dış ticaret, tohumculuk meslek kuruluşlarının oluşumu ve denetim” aşamalarına ilişkin hükümleriyle tohumculuk sürecinin bütününü kavradığı ve getirdiği öngörülerle sektörün duyduğu ihtiyaçları karşılamaya katkı vereceği görüşlerine varılmıştır.

Bununla birlikte TEMA Vakfı; çıkarılmış olan yasanın aşağıda kısaca özetlenen ve ekte ayrıntıları sunulan nedenlerle, bir kez daha TBMM tarafından görüşülmek üzere Sayın Cumhurbaşkanımızca geri gönderilmesinin gerekli olacağı düşüncesindedir.

1-Ulusal bağımsızlık ilkesi ve kamu yararının korunması amaçları ile kullanılması gereken “tohumluk üretimi ve dış ticaret izni verilmesi ve denetim yapılması” gibi kamusal yetkilerin, yasanın on beşinci maddesi ile esasen yabancı şirketlerin yönetim ve denetiminde bulunan tohumculuk özel kesiminin yararlarına kullanılabilecek biçimde özel hukuk tüzel kişiliklerine devredilmesi öngörülmektedir. Yasanın bu şekliyle uygulaması durumunda; “hangi tohumun, hangi koşullarda, nerede üretileceğine, hangi tohumların ithal ve ihraç edileceğine veya edilmeyeceğine, nasıl bir denetim yapılacağına” yabancıların yönetim ve denetiminde olduğu bilinen özel firmalar karar verebilecektir. Bu konuda özel firmalara devredilen karar yetkisinin, anılan tohumları kullanacak olan kişilere bugün ve ileriki tarihlerde verilebilecek zararların yeterli değerlendirmesini içermesi temel koşul olmalıdır. Bu tür kararları alanların topluma ve kamu makamlarına hesap verebilmeleri asıldır. Bunu sağlayacak, anılan karar süreçlerini kamu adına özenle izleyecek bağımsız denetim kuruluşlarına ve mekanizmalara önemli ihtiyaç vardır.

2-Yasanın üçüncü maddesinde yer alan “çeşit”, beşinci maddesinde bulunan “üretim izni” ve yedinci maddesinde açıklanan “dış ticaret” hükümleri teorik açıdan, insan ve çevre sağlığına zararı olduğu dünyaca kanıtlanmış Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) tohumlarını da kapsamakta ve içermektedir. Anayasamızın elli altıncı maddesinde tanımlanan “herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkına sahip olduğu” ilkesi ve toplum sağlığının korunması temel sorumluluğu bakımından, GDO tohumlarının yasa kapsamından çıkarılmasını sağlayacak bir düzenlemeye gerek bulunmaktadır.

3-Yasanın on altıncı maddesinden başlayıp otuz dokuzuncu maddesine kadar devam eden hükümlerinde, oluşturulması öngörülen tohumculuk meslek kuruluşlarının işleyişlerine ilişkin olan ve tüzük ve yönetmeliklerle düzenlenmesi gereken hükümler bulunmaktadır. Tanımlanan bu niteliklerinden dolayı, bir yasa konusu olmaması gereken bu hususların, genel hukuk kuralları bakımından yasa metni dışına çıkarılması uygun olacaktır.

4.Yasanın otuz sekizinci maddesi; kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu özelliği nedeniyle esasen ticaret yapması ve ticari yükümlülüğü olmaması gereken ve yasada anılan “alt birlikler” ile yine yasada yer alan “Birliğe”, aslında bu nedenlerle gerekmeyen ve hukuksal olmayan mali ayrıcalıklar tanımaktadır. Hukuka uygun olmadığı ekte sunulan görüşlerimizle açıklanan bu maddenin de yasa metninden çıkarılması uygun görülmektedir.

Toprak, su ve doğal varlıklarımızın korunması ve bunların verimli kılınması amacı doğrultusunda toplumsal sorumluluğumuzla hazırladığımız ve takdirlerine sunduğumuz önerinin Makamlarınca anlayışla karşılanmasını diler.


Prof. Dr. Çelik KURTOĞLU
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı

EKLER:
1. 5553 sayılı Tohumculuk Kanununun bir kez daha görüşülmesi için TBMM’ne geri gönderilmesine ilişkin TEMA Vakfı gerekçe özeti.
2. Tohumculuk Kanunu değerlendirme raporu

aybala
13-11-2006, 08:08
Tohumculuk Kanunu Meclis'te kabul edildi. Tarım Sektörü büyük bir tehlike ile karşı karşıya...

Türkiye, 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu'nun kabul edilmesi ile ciddi anlamda köşeye sıkıştırıldı. Köylümüz, çiftçimiz kendilerini bekleyen tehlikenin henüz farkında değiller ama maalesef gerçeğe herkesin titizlikle yaklaşması ve bir an önce bilinçlenmesi gerekiyor. Bundan böyle bahçelerinde domates, biber, lahana; tarlalarında buğday, arpa, mısır; meyve bahçelerinde erik, kayısı, şeftali yetiştirirken kendi tohum ve fidelerini kullanamayacaklarını, behemahal yasada konu edilen bazı belli şirketlerin tohumlarını almaya mecbur olduklarının daha farkında değiller.

İşin en hazin yanı ise, tarımda çalışan insanlarımızın kendi tohumlarını kullandıklarında da esrar kaçakçısı muamelesine maruz kalacakları şeklindeki anlamsız sonuç... Türk Milleti, AB ve ABD tarafından dayatılan ve maalesef ki AKP’li vekillerce hiç düşünülmeden, ana hatları ile okunmadan ve sonuçlarının ne olabileceğini tartmadan çıkarılan bu kanunla geleceğine ve bağımsızlığına çok büyük bir darbe vurulduğunu iyi görmeli.

Cumhurbaşkanı Sezer de, tüm tepki ve uyarılara karşın Türk tarımının ve Türk çiftçisinin bitişi anlamına gelen bu Kanunu 7 Kasım 2006 tarihinde onayladı. Artık son çare; kanunun Anayasa Mahkemesi’ne taşınması ve oradan da iptal kararının çıkması.
Bu kanun Türkiye’yi işgal sürecinin çok önemli bir ayağı. Bu kanunla birlikte Türkiye’nin “savaşsız işgali” ve teslim alınışı bir anlamda gerçekleşmiş oluyor. Neden mi?
ABD’nin, Irak’ı işgal ettikten hemen sonra hangi yasayı çıkarttırdığını biliyor musunuz?
O meşhur 81 nolu kararı çıkarttırdı ABD. Bu 81 nolu kararın yaklaşık 30 maddesi Irak’taki tohumların değiştirilmesi ve “çokuluslu tohum çetelerinin” Irak’a hakim olmasını temin ve garanti ediyordu. Yani Irak işgal edilmiş ve işgalin –nedense– ilk meyvesi tohumculuk yasası üzerinden toplanıyordu. 81 nolu karar çıktığı zaman da ifade etmiştik, şimdi de ifade edelim; bir ülkenin biyolojik çeşitliliği ve bu çeşitliliğin güvenliği, o ülkenin geleceğidir. Ülkeler, medeniyetler ve milletlerin yokoluşunda bu unsurlar büyük önem taşır.

Ne hazin tesadüftür ki(!), Irak’a “işgal meyvesi” olarak dayatılan 81 nolu kararın tohumculukla ilgili maddelerinin neredeyse tamamı, 31 Ekim’de Meclis’te kabul edilip, 7 Kasım’da Sezer tarafından onaylanan 5553 nolu Tohumculuk Kanunu’nda yer alıyor.
Savaşsız işgal bu olsa gerek.

Prof. Dr. Uçkun Geray
www.foresteconomics.org (http://www.foresteconomics.org)




Tohumculuk Kanununun TBMM Geçmesi Üzerine Değerlendirme

31 Ekim 2006’da TBMM’den geçen tohumculuk kanunu Avrupa Birliği uyum yasaları paketi içine alınarak ve temel yasa kabul edilerek yeterli bir tartışma ortamı sağlanmadan çıkarılmıştır. Tarım Bakanlığınca yasanın genetik olarak değişikliğe uğramış (kısaca GDO) tohumlukları da kapsaması planlanmış, kamu oyu tepkisi üzerine bu konudaki yapılacaklar sonraya ertelenerek GDO ile ilgili ifadeler yasadan çıkarılmıştır.

Yasa çok uluslu firmalara Türkiye tohumculuğunu teslim etme anlamına gelmektedir. Şu anda bile domates başta birçok sebze tohumu altından daha pahalı satılmaktadır. Gelecekte tarla bitkileri için de bu kadar olmasa da büyük fiyat artışları planlanmaktadır. Bu amaçla kataloğa kaydedilmeyen çeşitlerin veya çeşit haline gelmemiş tohumlukların iki yıl sonra satılmasına engel olunacaktır. Bu kalite getiriyoruz gerekçesi ile yapılmaktadır. Gerçekte ise örneğin Niğde’de patates kanseri (veya bakanlığın değişi ile uyuzunun) yabancı patates çeşitleri ile geldiğini hatırlatalım. Birçok hastalık yabancı tohum ithali ile Türkiye’ye girmiştir. Ne kalitesinden bahsediyorlar? Bu yüzden onlarca yıl Niğde’de birçok köyde patates ekilemeyecek, yasaklandı. Esas amaç onbin yıldır Anadolu’da çiftçilerin çabaları ile geliştirilmiş tohumlukların çok uluslu denen firmalarca el konulmasıdır. Binlerce genden oluşan çeşidimize iki gen katıp mülkiyetlerine alacaklar. Buna da fikri mülkiyet demekteler. Mülkiyetsiz fikirden yanayız. Bir anlaşma yapalım. Çok uluslu firma doğanın ve çiftçilerin geliştirdiği her çeşit başına örneğin 20 milyar dolar ödesin. Biz çeşitlerimizi kullanmaya devam edelim. O zaman belki bunu kabul edebiliriz. Ayrıca bizim çeşitlerimize kendi tohumundan kaçan genler için bizim çiftçilerimiz değil kendileri sorumluluk alsın. Biz değil onlar tazminat ödesin. Bunu kabul etmeyecekleri açıktır. Doğrusu hayat patentlenemez.

Yasa Tarım Bakanlığın tohum üretim, kontrol denetleme, anlaşmazlıkların çözümü gibi bir çok alandaki yetkisini kurulacak (çok uluslu şirketlerin etkin olacağı) tohumculuk birliğine bırakmaktadır.

Yasa biyoçeşitliliğe büyük bir darbe indirecektir. Büyük ölçüde aşınmış olmakla birlikte hala biyoçeşitliliğimiz bu ülkede 70 milyon insanın doyurulmasını eksik de olsa sağlamaktadır. Ancak ulusaşırı şirketlerin amacı bizim çeşitlerimizi, çeşit karışımlarımızı, ekotiplerimizi, köylü çeşitlerimizi silip süpürerek, bazılarını da mülkiyetine geçirerek ancak kimyasal gübre, ilaç vb. ile yetiştirilebilecek, güya verimli gerçekte ise doğayı ve çiftçileri yıkıma götüren birkaç çeşidi dayatmaktır. Tohumlar altın fiyatına olmaz ise gümüş fiyatına satılacaktır. Zenginliğimizi oluşturan tohumlarımız ise kaçak CD muamelesi görecektir. Amaç kaliteyi sağlamak ise yapılabilecek çok şey var. Ancak amaç kalite değildir. Yabancı tohumlarla birçok hastalığın ülkeye girmiş olduğunu bir kez daha yineleyelim. Bu CD benzetmesi bizzat yetkililerce yapılmıştır. Kim kimin eserini kopyalıyor. Yeni bir makine mı geliştirmişler? Yeşil devrim denilen süreç bazılarımızın sandığı gibi Dünya’ya çok iyi şeyler getirmemiştir. Dünya’daki biyoçeşitliliği yok etmeye devam etmektedir. Dünya’da sera gazlarının üretilmesinde tarımın payı FAO (Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü) raporuna göre çok yüksektir.

Yasalaşma sırasında küçük bir değişiklik yapılmıştır. Buna göre, kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz" denmektedir. (cümle düşüklükleri tutanaklardan)

Tarım Bakanı gerekçe olarak aşağıdakileri okumuştur:

"Gerekçe: Ülkemizde yeter sayıda kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türlerinde halen devam eden çeşit geliştirme ve çoğaltım faaliyetlerinin sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, kayıtlı çeşit olsa bile bazı özellikleri ile ülke ekonomisi bakımından önem taşıyan bitki türlerinde yeni çeşitlerin ülke tarımına kazandırılması için öngörülen süreden daha uzun bir süreye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, geçiş dönemi beş yıl olarak düzenlenmiştir."

Şimdi bu ifadeden de anlaşılmaktadır ki aslında yasa Türkiye biyolojik çeşitliliğine ve genetik zenginliğimize büyük bir darbe indirmeye hazır bir silahtır. Yapılan bunun işlemesini kısa bir süre yavaşlatmış görünmektir. Muhtemelen firmaların şimdilik ilgi göstermeyecekleri türler bu istisna içine alınacaktır. "Çeşit olsa bile yeni çeşitlerin kazandırılması için süreye ihtiyaç duyulduğu" ne anlama gelmektedir. Bunun anlamı açıktır: Ulusaşırı tohum devleri iki üç çeşitle diğerlerini silip süpürecektir. Onların tohumları ise bol bol kimyasal gübre ve ilaç olmadan yetiştirilemeyecek ancak endüstriyel tarımla rekabet eder görüneceklerdir. Bedel doğanın ve çiftçiliğin katledilmesi olacaktır.

Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi

Mehmet Ali Aşık
14-11-2006, 05:12
Bu yasanin onaylanmasindan sonra somurge ve isgal altinda oldugumuza inanmamak elde degil.Bir seyler yapmazsak cocuklarimizin, torunlarimizin
sagligi soz konusu.


Genetik İşlenmiş Tohum Yasası Türklerin ve Türkiye'nin Sonu Olabilir - Doç. Dr. Ümit Sayın


Genetik olarak işlenmiş tohumların veya bu ' canavar-uzaylı bitkilerin' gerçek genotipini saptayacak teknolojik imkanlar Türkiye'de olmadığı için, ne yediğiniz hiç bir zaman saptanamayacak, ama bu canavar bitki-meyvaların etkileri yıllar ya da kuşaklar sonra ortaya çıkana kadar meçhul kalacaktır.
...
Genetik işlenmiş tohumların oluşturacakları canavar bitkiler normal görünmelerine karşın, ne yazık ki içerecekleri ve ruhunuzun bile duymayacağı enzimler, amino asitler ve diğer genetik materyel sayesinde tüm toplumdaki insanların beyninde nörotransmitter düzeyini değiştirebilirler, gelişmekte olan çocuklarda ise nöronal ağın oluşumunu değiştirebilirler. Bu etkilerin çoğu geri dönüşümsüzdür.
...
Kanser riskini çok artıracaklardır . Bu da yabancı ilaç şirketlerinin işine yarayacaktır.
Genetik İşlenmiş Tohum Yasası Türklerin ve Türkiye'nin Sonu Olabilir
Doç. Dr. Ümit Sayın


[





Son çıkan tohum yasasıyla, Türkiye'yi, Atatürk'ün, Gençliğe Hitabede uyarmış olduğu gibi gaflet, delalet ve hıyanet içinde yönetenler, Türklüğe ve Türkiye'ye son darbeyi vuruyor olabilirler. 1970'lerde tarım konusunda kendi kendine yeten ve bir tarım-hayvancılık ülkesi olan Türkiye bugün bu stratejik iki önemli unsurunu yitirmiş durumdadır. Son alınan kararlarla ve çıkarılan kanunlarla, Türkiye'nin çöküşünü hızlandırmak için elinden geleni yapanlar, Türkiye'yi Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında daha da çaresiz hale getirmeye çalışmaktadırlar. Artık Türklere ve Türkiye'ye ihanet edildiği kesin kez ortadadır! Türkiye Cumhuriyeti adım adım çökertilirken, tarımı ve hayvancılığı yok edilirken, en stratejik kurumları yabancıların eline geçmiştir (Türk Telekom, Bankalar, Tüpraş vb.) .

Tarımı, hayvancılığı, ilaç sektörü olmayan ve bu konuda dışa bağımlı olan bir ülke savaşamaz, kendini savunamaz. Çökmeye ve yokolmaya mahkumdur.

Genetik Olarak Değiştirilmiş (GOD veya GE: Genetically Engineered) tohum belki de insanlık tarihinin en büyük dramı olacaktır.

Bu sayede biyolojik ve mikrobiyolojik savaşın her türlüsü çok büyük kolaylıkla yapılabilir. Yediğiniz ekmekten, meyveden, sebzeden, içtiğiniz biraya, şaraba, meyva suyuna kadar herşey ama herşey artık genetik olarak değiştirilmiş olarak odamıza, buzdolaplarımıza girecektir. Bunun kaçınılmaz anlamı şudur:

Çocuklarınızın vücutlarını oluşturan karbonhidrat, amino asit, yağ ve diğer bileşenlerin bile yabancı derin devletler tarafından kontrol edilebileceği !

Artık sadece beynimizin içine girmekle kalmayacaklar, bedenlerimize ve moleküllerimize kadar nüfuz edebileceklerdir. Bugün kendi halkına veya Avrupa halkına Genetik İşlenmiş yiyecekleri satamayan Amerikan ve İsrail firmaları ülkemizi yok etmeye ve çökertmeye azmetmiş başımızdaki bu yönetimlere bu tohumları satabilmektedirler. Bu tohumların hiç birisi yeterli uzun dönemli deneylerden ve testlerden geçirilmemiştir. Bunların toplumlar üzerindeki uzun süreli etkileri bilinmemektedir. Yeterli hayvan çalışmaları kesinlikle yapılmamıştır.

Genetik Olarak İşlenmiş yiyeceklerin özellikleri şöyledir:

Bu yiyeceklerde, basit dille anlatmak gerekirse, soyun devamını sağlayan genetik kodlar ortadan kaldırılmıştır, bu bitkiler tohum vermemektedir. Yani bu tohumları her yıl yeniden satın almak gerekmektedir. Böylece Amerika ve İsraile bağımlı hale gelmek söz konusudur. Ama ayrıca bir özellikleri daha vardır, bir kez bunlara genetik manüpülasyon yapılmışsa, bu manüpulasyonun sadece tohum verme yeteneği üzerine yapılıp, yapılmadığı bilinemez. Bilemediğiniz başka pek çok gen de bu bitkilere eklenmiş olabilir, ya da zamanla eklenecektir. Yani bu bitkilerin çoğu normal görünen CANAVAR BİTKİLER olabilir.
Bu tohumlar özel olarak bitki örtüsünün yapısını bozmak üzere kodlanmışlardır. Yani bir tarlaya ekildiğinde içerdikleri genetik bilgi sayesinde o bölgedeki bitki örtüsünü yok etmekte ve o bölgedeki diğer bitki örtüsünü belirli böcek türlerine veya mantar türlerine zayıf hale getirmektedirler. Böylece o böcek türlerini ortalığa salan (daha sonra da onları öldürmek için böcek ilaçlarını satan) dev şirketler bir kaç kez kar etmektedirler.

Örneğin GOD buğday ekilmiş bir tarlaya, bu sefer DOĞAL BUĞDAY ekmek isterseniz, toprağa karışmış olan genler nedeniyle ekeceğiniz buğday özel mantar ve böcek türlerine zayıf hale getirileceği için ürün almanız mümkün olmayacaktır.Yani bir tarlaya Genetik Olarak Değiştirilmiş tohum ekerseniz bir 50-70 yıl daha başka tohum ekemezsiniz. Böylece toprağın iç kimyasal ve genetik yapısı değiştirilmektedir. Burda Genetik olarak değiştirilmiş yiyecekleri savunanlar, bu 'canavar bitkilerin' mikroorganizmalara karşı daha dayanıklı olduklarını ve daha fazla ürün verdiklerini söylemektedirler. Bunun doğru olup olmadığı, bilimsel olarak ispatlanmış olup olmadığı, tartışmalıdır.
Bu tohumlar sadece üremesi durdurulmuş tohumlar değildirler. Bunlar aynı zamanda çok kolay farklı genlerle yüklenmiş tohumlardır. Yani bu tohumlardan oluşacak buğdayın, elmanın, portakalın görünümleri (fenotipleri) orjinale benzese de, aynı ALIEN filmindeki gibi bunlar ' canavar meyveler veya sebzeler' olacaktır. Üstelik sizin sindirim sisteminize girecek, karaciğerinizde ve beyninizde depolanacaklardır. Büyümekte olan çocuklarınızın vücutları bu canavar yiyeceklerle dolacaktır. Üstelik bazı etkileri de geri dönüşsüz olabilir.

Genetik olarak işlenmiş tohumların veya bu ' canavar-uzaylı bitkilerin' gerçek genotipini saptayacak teknolojik imkanlar Türkiye'de olmadığı için, ne yediğiniz hiç bir zaman saptanamayacak, ama bu canavar bitki-meyvaların etkileri yıllar ya da kuşaklar sonra ortaya çıkana kadar meçhul kalacaktır.İşte 2006 yılında Türkiye'yi yönetenler Türk ırkını nasıl yokedebileceklerinin hesabını belki de çok daha önceden Küresel Elitle birlikte yaptıkları için şimdi tüm yasaları geçirmektedirler.
Bu tohumlardan oluşacak ve gelişecek bitki örtüsü tamamen ülkeyi kaplayacak ve tüm toprağı işgal edecektir. Bu geri dönüşsüz bir olgudur ve en az 50-70 yıl bu topraklarda başka doğal bir bitki yetiştirmeniz mümkün olmayacaktır. Yani sadece beyniniz, karaciğerleriniz, kaslarınız işgal edilmekle kalmamakta, aynı zamanda da tüm topraklarınız, bitki örtünüz, ormanlarınız işgal edilmektedir.
Bu canavar bitkiler hakkında çok az şey bilinmekte, gerçek bilgiler yabancı derin devletlerin gizli laboratuarlarında ve kasalarında saklanmaktadır. Türkiye'de son 30 yılda TÜRK ırkında kısırlık % 30-40 oranında artmıştır [1] . Artık 6 Türk erkeğinden birisi kısırdır . Şu anda Türk ırkının yok edilmesi için zaten pek çok yöntem büyük olasılıkla kullanılmaktadır. Genetik İşlenmiş Tohumun da devreye girmesiyle, Büyük İsrail ve Büyük Kürdistan projeleri için, Türk ırkının kısırlaştırılması projesi tüm hızıyla sürecektir. 'Türkler Uyusunda Büyüsün, Kürtler Üresin de Büyüsün' sözü doğru hale gelmektedir.
Türkiye'de Genetik İşlenmiş Tohumun uzun süreli etkilerini araştırabilecek bir merkez veya teknoloji yoktur. Bu konuda ses çıkaran benim gibi ulusalcı, Atatürk milliyetçisi, vatansever bilim adamlarını ise üniversitelerden atmaya, haklarında olur olmaz nedenlerle mahkemeler açarak, hayatlarını zorlaştırmaya, mahvetmeye çalışmaktadırlar. Bu konuda halkı aydınlatacak ve gerçekleri ortaya çıkaracak tüm sesler, o demokrasiyi çok seven Batı ülkeleri ve Türk hükümeti tarafından anti-demokratik olarak susturulmakta, tüm alternatifler ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bu konuda uzun dönemli araştırmalar yapılmadan, bu yiyeceklerin topluma, çocuklarımıza yönelik yaygın kullanılması insanlık suçudur .
Genetik işlenmiş tohumların oluşturacakları canavar bitkiler normal görünmelerine karşın, ne yazık ki içerecekleri ve ruhunuzun bile duymayacağı enzimler, amino asitler ve diğer genetik materyel sayesinde tüm toplumdaki insanların beyninde nörotransmitter düzeyini değiştirebilirler, gelişmekte olan çocuklarda ise nöronal ağın oluşumunu değiştirebilirler. Bu etkilerin çoğu geri dönüşümsüzdür. Bu etkiler ilk başta ortaya çıkmasa da bir kaç kuşakta ortaya çıkabilir. Bu etkilerin sonucunda tüm ırk bir kaç kuşak sonra kısırlaştırılabileceği gibi, depresyon ve zeka seviyesinde azalma, zeka geriliği, apati veya başka psikolojik, nörolojik sorunlar da oluşturulabilir.
Teknolojinin gelişmesiye bu canavar bitkilerin içine gelecekte başka ne müdahalelerde bulunulabileceği bilinemez. Örneğin salgın bir hastalığa veya virüse karşı bu bitkileri tüketen toplumlar daha dirençsiz hale gelebilir. Zaten Round Table ve CFR'nin almış oldukları kararlara göre, böyle bir biyolojik savaşla dünya nüfusunu tüketmeye Amerikalılar ve Yahudiler karar vermişlerdir [2] 1 .
Son çıkarılan tohum yasası sonucunda, Türkiye'ye sokulacak ve bitki örtümüzü işgal edecek canavar tohumlar ve bitkiler aşağıdaki etkileri yapabileceklerdir:

· Toplumdaki kısırlık oranını arttırıp 5-6 kuşak sonra Türklerin sayısının azalmasına yol açabileceklerdir.

· Alerji, enfeksiyon, çok çeşitli hastalıklara yakalanma riskini o toplumun genetik yapısına özgü yöntemlerle artırabileceklerdir.

· O toplumun genetik yapısını değiştirebileceklerdir.

· Kanser riskini çok artıracaklardır . Bu da yabancı ilaç şirketlerinin işine yarayacaktır.

· İnsanlardaki zeka, düşünme, normal psikolojik denge gibi fonksiyonları olumsuz yönde etkileyeceklerdir. Toplumda, genetik bozukluklar, depresyon, psikoz, nörolojik bozuklar, zeka geriliği veya düşük zeka, hastalıklara eğilim inanılmaz düzeyde artacaktır. Bu ilk 10 yıl içinde görülmese bile, 30-50 yıl içinde kendini gösterecektir.

· Türk toplumunu yok etmek ve genetik yapısını bozmak için uzun dönemde etkisi çıkabilecek pek çok kimyasal, amino asit veya genetik materyel bu şekilde topluma enjekte edilebilecektir.

· 50-100 içinde Türklerin kısırlaştırılması, genetik yapılarına tesir etmek, genetik materyeli bu yiyeceklerle tüm topluma yaymak, salgın hastalıklara karşı toplumu ortadan kaldırılabilir hale getirmek mümkün olacaktır.

· Bu canavar tohumlar ve canavar bitkiler nedeniyle sadece kendi bedeniniz değil, çocuklarınızın, torunlarınızın ve tüm ırkın bedeni ve beyinleri moleküler düzeyde işgal edilmektedir. Türk toplumuna ve Türk ırkına daha büyük bir ihanet olamaz.

Evet! Türk tarihinde hiç bir yönetim Türklere, Türkiye'ye ve kendi vatandaşlarına böylesine gaddar, hain ve acımasız olmamıştır. Bırakın Türk tarihini, Dünya Siyaset Tarihinde hiç bir yönetim kendi ülkesinin ulusal güvenliğinin aleyhine böylesine yoğun çalışmamıştır. Artık kim neyi beklemektedir, bu gidişe kim dur diyecektir, diyebilecek olanlar neyi beklemektedirler, bunu anlamak çok zordur. Yoksa herkes mi satılmıştır ve ülkesine ihanet etmektedir?

Bir kaç yıl daha beklenirse, Türkiye'nin ve Türklerin köleleştirilmesinin engellenmesi imkansızlaşacaktır, Türkler ve Türkiye işgal altındadır ve yok edilmektedir. Türklerin genetik yapılarına, Türk ırkına ve Türkiye'nin geleceğine müdahale söz konusudur.

Bu müdahale en ince, Derin Devlet teknolojileri, biyoteknolojiler ve sistematik gizli KARA BİLİM yöntemleri ile yapılmaktadır. Kimse demezse, artık Türk Halkı bu gidişe bir dur demelidir!

malina
14-11-2006, 10:50
TOHUMCULUK KANUNU
Kanun No. 5553

Kabul Tarihi : 31/10/2006

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 - Bu Kanunun amacı; bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeleri gerçekleştirmektir.

Kapsam
MADDE 2 - Bu Kanun; tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsar.

Tanımlar
MADDE 3 - Bu Kanunda geçen;
a) Alt birlik: Faaliyet konularına göre bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, süs bitkileri üreticileri ve tohumculukla ilgili konularda iştigal eden gerçek veya tüzel kişiler tarafından oluşturulan, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşunu,
b) Araştırma kuruluşu: Bitki çeşitlerinin ıslahı veya bulunması ve geliştirilmesi ile ilgili faaliyet gösteren, nitelikleri ve çalışma usul ve esasları Bakanlıkça belirlenen kamu kurum ve kuruluşlarını veya özel kuruluşları,
c) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,
d) Birlik: Türkiye Tohumcular Birliğini,
e) Çeşit: Bir veya birden fazla genotipin birleşmesinden ortaya çıkan ve kendine has özelliklerle tanımlanan, sözü edilen özelliklerden en az biriyle diğer herhangi bir bitki grubundan ayrılan, değişmeksizin çoğaltılmaya uygunluğu bakımından bir bütün olan, botanik taksonomi içinde yer alan genetik yapıyı,
f) Çeşit listesi: Kayıt altına alınan ve ticareti yapılan çeşitlerin yayımlandığı listeyi,
g) Durulmuşluk: Çeşidin, tekrarlanan üretimlerden sonra veya belirli çoğaltım dönemleri sonunda ilgili özellikleri değişmeksizin aynı kalmasını,
h) Farklılık: Bir çeşidin, müracaatının yapıldığı tarihte herkesçe bilinen çeşitlerden, tescile esas özelliklerden, en az bir tanesi bakımından farklılık göstermesini,
ı) Genetik kaynak: Bitki ıslahçıları ve bilim adamlarının ihtiyacı olan genlerin sağlandığı, bitki yapılarında genetik farklılık ve farklı özellikler içeren potansiyel populasyon, bir ülkede veya bir bölgede doğal olarak bulunan bitkilerin yabanî türleri ve bunların geçiş formları, yerel çeşitler, özel amaçlarla geliştirilmiş çeşitler ve bazı önemli karakterlere sahip ıslah materyallerini,
i) Islah: Elde bulunan çeşitlerin korunmasını ve devamlılığını sağlama, bunların üzerinde çalışarak özelliklerini daha da iyileştirme, genetik kaynak ve stoklardan yararlanarak çeşit veya çeşitler elde etme amacıyla yapılan çalışmaları,
j) Islahçı: Bir çeşidi ıslah eden ya da bulan ve geliştiren gerçek veya tüzel kişileri,
k) Kütük: Bu Kanun kapsamında kayıt altına alınan çeşitlerin ve genetik kaynaklar kapsamına giren materyallerin kayıtlı olduğu sicilleri,
l) Özel üretim alanları: Tohumluk üretimi yapılması amacıyla, sınırları Bakanlık tarafından belirlenen alanları,
m) Standart tohumluk: Kayıt altına alınan çeşitlere ait ve Bakanlık tarafından belirlenen bitki türlerinde, sadece laboratuvar kontrolleriyle ticarete arz edilen tohum veya çoğaltım materyalini,
n) Tavsiye listesi: Kayıt altına alınan çeşitlerin, yetiştirilmelerinin uygun olduğu bölgelerin belirlendiği listeyi,
o) Tescil: Yurt içinde veya yurt dışında ıslah edilen veya bulunan ve geliştirilen bitki çeşitlerinin farklı, yeknesak ve durulmuş olduğunun ve/veya biyolojik ve teknolojik özellikleri ile hastalık ve zararlılara dayanıklılığının ve tarımsal değerlerinin tespit edilerek kütüğe kaydedilmesini,
p) Tohumculuk sektörü: Bitki çeşitlerini ıslah eden, tohumlukları üreten, yetiştiren, işleyen, satan, dağıtan, satışa veya dağıtıma arz eden, ithal veya ihraç eden ya da tohumculuk ile ilgili diğer faaliyetlerde bulunan kamu kurum ve kuruluşları veya özel kuruluşlar ile bu kuruluşların oluşturduğu birlik veya derneklerden müteşekkil yapıyı,
r) Tohumluk: Bitkilerin çoğaltımı için kullanılan tohum, yumru, fide, fidan, çelik gibi generatif ve vegetatif bitki kısımlarını,
s) Tohumluk kontrolörü: Tohumluk sertifikasyonuna ilişkin kontrolleri yapan, numune alan ve piyasa denetimlerini yaparak bu konularda belge düzenleyen kamu görevlilerini veya özel kişileri,
t) Tohumluk kontrolü: Fiziksel ve biyolojik durumları tespit edilen tohumlukların, standartlara uygunluğunun kontrol edilmesini,
u) Tohumluk sertifikasyonu: Tohumlukların tarla ve laboratuvar kontrolleri sonucunda genetik, fiziksel, biyolojik ve sağlıkla ilgili değerlerinin standartlara uygunluğunun tespit edilmesi ve bunun belgelendirilmesi işlemini,
ü) Tohumluk sınıfı: Tohumlukların üretilmesinde takip edilen döl sırası veya generasyonunu,
v) Tohumluk standardı: Tohumluğun fiziksel ve biyolojik niteliklerini belirleyen kalite ölçülerini,
y) Üretim izni: Yurt içinde veya yurt dışında ıslah edilen veya bulunan ve geliştirilen bitki çeşitlerinin biyolojik ve teknolojik özellikleri ile hastalık ve zararlılara dayanıklılığının ve tarımsal özelliklerinin tespit edilerek, çeşit tescil edilinceye kadar verilen süreli izni,
z) Yeknesaklık: Çeşidin çoğaltımı esnasında, çoğaltma metoduna bağlı olarak beklenen varyasyonun dışındaki diğer özellikler yönünden bir örneklik göstermesini veya yeterince homojen olmasını,
ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Tohumlukların Kaydı, Üretimi, Sertifikasyonu, Ticareti ve Piyasa Denetimi
Kayıt altına alma
MADDE 4 - Bitki çeşitlerinin tescili, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı ile genetik kaynakların kütüğe kaydedilmesi Bakanlık tarafından yapılır.
Islah edilmiş çeşitler farklılık, yeknesaklık ve durulmuşluk ve/veya biyolojik, teknolojik özellikleri ile tarımsal değerleri belirlenmek suretiyle; genetik kaynaklar ise morfolojik ve/veya moleküler karakterizasyonu yapılarak kayıt altına alınır. Süs bitkileri ile çiçek tohumlarında kayıt şartı aranmaz.
Tarımsal bitki türlerine ait çeşitlerin; kayıt altına alınması, kütükte kalış süresi, kayıt altına almanın yenilenmesi, kütükten silinmesi, devamlılığın sağlanması, katalog oluşturulması ile ilgili hususlar yönetmelikle belirlenir.
Ayrıca tescil, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı ile ilgili usul ve esaslar bitki gruplarına göre yönetmelikle düzenlenir.

Tohumluk üretimi
MADDE 5 - Bakanlık tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukların üretimine izin verilir.
Tohumlukların yetiştirileceği özel üretim alanlarının özellikleri ile sınırları içerisinde tohumluk üretimi yapan ve bitkisel ürün yetiştiren gerçek veya tüzel kişilerin uyması gereken hususlar yönetmelikle belirlenir.
Özel üretim alanlarının sınırları içerisinde, Bakanlıkça izin verilmeyen tohumluk veya bitkisel ürün yetiştirilemez.

Tohumculuk sektörü, yurt içinde yatırım yapmak kaydıyla, Avrupa Birliği standartlarında ve uluslararası rekabete uygun bir şekilde gelişmesi amacıyla Bakanlıkça belirlenecek teşvik ve desteklerden yararlandırılır. Destekleme usul ve esasları, Bakanlık tarafından çıkarılacak tebliğ ile düzenlenir.

Tohumluk sertifikasyonu
MADDE 6 - Yurt içinde üretilen, 4 üncü maddeye göre tescil edilen veya üretim izni verilen çeşitlerden, tohumluk sınıflarına göre yetiştirilen ve üretilen tohumluklar, sertifikasyon işlemine tâbi tutulur.

Tarla ve laboratuvar kontrolleri yapılarak, tohumluk standartlarına uygun olarak sertifikalandırılan tohumluklar, usulüne göre ambalajlanarak etiketlenir.
Tohumluk sertifikasyon esasları ile ambalajlama ve etiketlemede uyulacak hususlar, bitki gruplarına göre yönetmelikle belirlenir.

Tohumluk ticareti
MADDE 7 - Yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir.
Bu tohumluklar, Bakanlık tarafından belirlenmiş nitelik ve standartlara uygun, sertifikalı veya kütüğe kaydedilmek üzere kabul edilmiş veya standart tohumluk olarak ambalajlı ve etiketli olarak ticarete arz edilir.

Tohumlukların ithal edilmesi ve ihracı Bakanlığın iznine tâbidir. İthal edilecek tohumluklarda yurt içi standartlara uygun olma şartı aranır. Tohumluk ithalatı ve ihracatına ilişkin usul ve esaslar, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça belirlenir.

Piyasa denetimi
MADDE 8 - Tohumlukları yetiştiren, işleyen ve satışa hazırlayan, dağıtan ve satan gerçek veya tüzel kişiler, Bakanlık tarafından yetkilendirilir ve denetlenir. Yetkilendirme ve denetim ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Ticarete arz edilen tohumlukların standartlara uygunluğu ile etiket ve ambalaj bilgilerinin doğruluğu Bakanlıkça denetlenir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Ücret, İlân, Tazminat ve Ceza Hükümleri
Ücret
MADDE 9 - Sunulan hizmetler ile onaylanan ve düzenlenen belgeler karşılığında, aşağıda belirtilen ücretler alınır:
a) Başvuru inceleme ücreti.
b) Tescil ücreti.
c) Üretim izni ücreti.
d) Standart tohumluk kayıt ücreti.
e) Genetik kaynaklar kayıt ücreti.
f) Sertifikasyon hizmetleri ücreti:
1. Tarla kontrolleri ücreti.
2. Laboratuvar kontrolleri ücreti.
3. Belgelendirme ücreti.
4. Etiket ücreti.
g) Yayın ücretleri.
h) Diğer ücretler.
Bu ücretler, her yıl ocak ayında Bakanlık tarafından belirlenerek ilân edilir. Ücretler ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

İlân
MADDE 10 - 4 üncü madde hükümlerine göre kayıt altına alınan çeşitler ile tavsiye listesinde yer alan çeşitler, Bakanlıkça süreli olarak çıkarılacak bültende ilân edilir.
Bültende; kütükten silinen veya tavsiye listesinden çıkarılan çeşitler ile tohumculukla ilgili düzenlemeler hakkındaki bilgiler yayımlanır. Bültende ayrıca yer alacak hususlar, Bakanlık tarafından belirlenir.

Tazminat
MADDE 11 - Fiillerinin ayrıca suç sayılma hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler.

Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.

Ceza hükümleri
MADDE 12 - 4 üncü madde gereğince kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukları;
a) Sertifikasyon işlemine tâbi tutulmadan ve standart tohumluk şartlarına uygun olarak kontrol edilip tohumluk analiz raporu alınmadan,
b) Bakanlıkça belirlenmiş asgarî tohumluk standardının altına düşürülmüş olarak veya tağşiş edilerek,
c) Yönetmeliğe uygun şekilde ambalajlamadan veya etiketlemeden ya da taklit ambalajlar veya taklit etiketlerle isim ve marka taklidi yaparak veya isim ve marka dışında da olsa iltibasa mahal verecek şekilde ibareler kullanarak,
d) Yönetmeliğine uygun hazırlandığı ve ilaçlandığı bilindiği halde, amacı dışında yemlik veya yemeklik olarak,
e) Sertifika işlemine tâbi tutulmadığı veya kontrol edilmediği hâlde, sertifikalandırılmış veya kontrol edilmiş gibi göstererek,
f) Çeşidin kayıt altına alınmasında belirlenen niteliklere uygun olmayacak şekilde yanıltıcı tanıtım ve reklam yaparak,
Satanlar, dağıtanlar, satışa ve dağıtıma arz edenler veya şahsî ihtiyacından fazlasını ticarete konu olacak kadar elinde bulunduranlara onbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.

Bakanlıktan yetki almadan tohumluk yetiştiren, işleyen, satışa hazırlayan, dağıtan veya satan kişi veya kuruluşlara, onbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde para cezası iki kat olarak uygulanır. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.

Bakanlıkça gerekli izni verilmeyen ve kontrolleri yapılmayan tohumlukları, ithal ve ihraç edenler ile ithal ve ihraç işlemlerinde gerçeğe aykırı bilgi ve belge verenler veya belgeler üzerinde tahrifat yaptıkları tespit edilenlere, yirmibeşbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.

Bakanlıkça belirlenen tohumluk özel üretim alanları sınırları içerisinde kurallara uymadan tohumluk veya bitkisel ürün yetiştiren kişilere üçbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu ekilişler, masrafları üretimi yapanlara ait olmak üzere, Bakanlıkça söktürülür ve gerektiğinde imha edilir.

Bu maddede belirtilen idarî para cezaları, o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. Verilen idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hâllerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.

Hükmün ilânı
MADDE 13 - Tohumlukların müsaderesine ilişkin dava sonucunda haklı çıkan tarafın menfaatinin veya haklı bir sebebin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere, kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilân edilmesini talep etme hakkı vardır. İlânın şekli ve kapsamı ile ceza veya tazminat bedeli ile orantılı olarak tayin edilecek ilân bedeli kararda belirlenir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İstisna ve Yetki Devri
İstisna
MADDE 14 –İhracat amacıyla ithal edilip üretilen bitkisel ürün veya tohumluklarda kayıt altına alınma şartı aranmaz. Bu madde kapsamındaki bitkisel ürünlerin ticareti Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre düzenlenir. Ayrıca, ticarete konu olmamak ve şahsî ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk mübadeleleri ile deneme ve denetim amacıyla kullanılan ve miktarları Bakanlıkça belirlenen tohumluklar, bu Kanun hükümlerinden müstesnadır.

Yetki devri
MADDE 15 - Bakanlık, gerekli gördüğü hâllerde, 5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerde belirtilen yetkilerini, kısmen veya tamamen Birliğe, kamu kurum ve kuruluşlarına, özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere; şartları belirlenmek kaydıyla, süreli veya süresiz olarak devredebilir.

Yetkiyi alanın, belirlenen şartlara uymaması hâlinde, devredilen yetkiler Bakanlıkça geri alınır. Yetki devredilen kişilerin, kastî olarak resmî kontrollerdeki kuralları ihlâl ettiği belirlendiğinde, ilgili tohumlukların belirlenen standartları karşıladığı durumlar haricinde, bunların düzenledikleri sertifikalar hükümsüz kılınır.

Belirli bir süreyle devredilen yetkiler süre bitiminde Bakanlıkça geri alınabilir veya belirlenen şartlarla yeniden devredilebilir.
Yetki devrinin şartları, yetki devredilecek Birlik, kamu kurum ve kuruluşları, özel hukuk tüzel kişileri ve üniversitelerle ilgili teknik ve fizikî şartlara ilişkin usul ve esaslar ile yetki devrinin geri alınmasında uygulanacak hususlar yönetmelikle belirlenir.

malina
14-11-2006, 10:51
BEŞİNCİ BÖLÜM

Alt Birlikler ve Türkiye Tohumcular Birliği
Alt birliklerin kuruluşu
MADDE 16 - Alt birlikler, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler arasında meslekî dayanışma sağlayarak meslekî faaliyetleri kolaylaştırmak, tohumculuk faaliyetinde bulunanların ekonomik ve sosyal haklarının korunmasını sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, süs bitkileri üreticileri ve tohumculukla ilgili diğer konularla iştigal eden en az yedi gerçek veya tüzel kişi tarafından faaliyet konularına göre kurulan, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.
Alt birlik, kuruluş ve çalışma esaslarını belirleyen tüzük ile Bakanlığa başvurur. Tüzükte ve kurucuların hukukî durumlarında mevzuata aykırılık ve noksanlık yoksa, alt birliğin kuruluşu Bakanlıkça onaylanır ve durum alt birliğe en geç onbeş gün içinde bildirilir. Alt birlik tüzüğü, alt birliğe yapılan yazılı bildirimden sonra onbeş gün içinde yerel bir gazetede ilân edilir. Alt birlik, tüzüğünün ilân edildiği günü izleyen üç ay içerisinde, ilk genel kurulunu toplamak ve organlarını oluşturmak zorundadır. Tüzük değişikliği kuruluş işlemlerine tâbidir.

Kuruluş bildirisinde, birlik tüzüğünde ve kurucuların hukukî durumlarında mevzuata aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde, bunların giderilmesi geçici yönetim kurulundan yazı ile istenir. Bu yazının tebliğinden itibaren otuz gün içinde belirtilen noksanlıklar tamamlanmaz veya mevzuata aykırılık giderilmez ise Bakanlığın ihbarı üzerine Cumhuriyet Savcılığı, birliğin feshi için yetkili mahkemeye başvurur. Cumhuriyet Savcılığı birliğin faaliyetlerinin durdurulmasını da isteyebilir.

Aynı konuda faaliyet gösteren birden fazla alt birlik kurulamaz. Tohumculukla iştigal eden gerçek veya tüzel kişiler faaliyet konularına göre birden fazla alt birliğe üye olabilirler; ancak, aynı anda birden fazla yönetim kurulunda görev alamazlar. Alt birliklerin faaliyet konuları ile ilgili çalışma merkezleri Bakanlıkça tespit edilir.

Üyelik
MADDE 17 - Tohumculukla ilgili faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler, faaliyet konuları ile ilgili alt birliğe üye olmak zorundadır. Üyelik ile ilgili usul ve esaslar alt birliğin tüzüğünde belirlenir.

Gerçek veya tüzel kişi alt birlik üyeleri, alt birliğe giriş sırasında giriş aidatı ve her yıl için yıllık aidat ödemekle yükümlüdür. Giriş aidatı ile yıllık aidat, onaltı yaşından büyükler için uygulanan aylık asgarî ücretin brüt tutarının yüzde onundan az, dört katından fazla olamaz. Giriş aidatının alındığı yıl için ayrıca yıllık aidat alınmaz. Süresinde ödenmeyen aidatlar alt birlikçe kanunî faizi ile tahsil edilir.

Alt birliğin görevleri
MADDE 18 - Alt birliğin görevleri şunlardır:
a) Üyeleri arasında iletişim ve dayanışma sağlamak.
b) Üyelerinin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin, meslekî bilgi ve görgülerini geliştirmek üzere konferans, panel, kurs, seminer ve benzeri eğitim faaliyetlerinde bulunmak, kitap ve süreli yayınlar hazırlamak veya hazırlatmak.
c) Faaliyet gösterdikleri tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için konuları ile ilgili yatırım yapmak, inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak ve raporlar düzenlemek.
d) Tohumculuk sektörüyle ilgili kararların oluşmasına yardım etmek üzere öneriler ve raporlar hazırlamak ve bunları Birliğe sunmak.
e) Birliğe üye olarak ülke tohumculuğunun gelişmesine katkı sağlamak.
f) Mevzuatla verilecek görevleri yerine getirmek.
Alt birlik organları
MADDE 19 - Alt birliğin organları; genel kurul, yönetim kurulu, denetim kurulu ve disiplin kurulundan oluşur.

Alt birlik genel kurulu
MADDE 20 - Alt birlik genel kurulu, alt birlik üyelerinden oluşur. Yılda bir defadan az olmamak üzere ve yönetim kurulunun çağrısı üzerine üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Yönetim kurulunun veya denetim kurulunun kararı yahut genel kurul üyelerinin beşte birinin yazılı istemi üzerine olağanüstü toplantıya çağrılır. İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, ikinci toplantıya katılan üye sayısı; yönetim, denetim ve disiplin kurulları asıl üyelerinin toplamının iki katından az olamaz. Bu toplantıda da gerekli çoğunluk sağlanamazsa alt birlik feshedilmiş sayılır. Toplantılarda kararlar, hazır bulunanların salt çoğunluğu ile alınır.
Alt birlikler, iki yıllık bir dönem için Birlik genel kurul toplantılarına katılmak üzere, on asıl ve on yedek temsilci seçer. Genel kurulun toplantıya çağrılması, toplanma ve Birlik genel kurulu temsilcilerinin belirlenmesi ile ilgili usul ve esaslar alt birliğin tüzüğünde belirlenir.

Alt birlik genel kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Alt birlik organlarını seçmek.
b) Üyelik şartları, üyelikten çıkma ve çıkarılma konusunda karar vermek.
c) Giriş aidatı ve yıllık aidatı belirlemek.
d) Meslekleri ile ilgili tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için temel ilkeleri belirlemek.
e) Yönetim kurulu ve denetim kurulu raporlarını görüşmek ve ibra edilip edilmemesine karar vermek.
f) Yönetim kurulunca hazırlanan bütçeyi görüşmek ve onaylamak.
g) Alt birliğin çalışmaları ve yönetilmesi ile ilgili genel ilkeleri belirlemek.
h) Alt birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek konusunda yönetim kuruluna yetki vermek.
ı) Birlik genel kurulu ve hakem kuruluna temsilci seçmek.
i) Tohumculuk faaliyetleri ile ilgili tesis, laboratuvar, işletme, eğitim merkezi kurulması ve bu yerlerin alet, ekipman ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda yönetim kuruluna yetki vermek.
j) Genel kurul toplantı kararlarının birer suretini Birliğe göndermek.
k) Tohumculuk sektörünün güncel konularını görüşmek.

Alt birlik yönetim kurulu
MADDE 21 - Alt birlik yönetim kurulu iki yıllık bir dönem için genel kurul üyeleri arasından seçilen en az beş asıl ve aynı sayıda yedek üyeden oluşur. Yönetim kurulu asıl üyeleri, ilk toplantılarında yönetim kurulunun vereceği görevleri yürütmek üzere gizli oyla, kendi aralarından bir başkan, bir başkan yardımcısı ve bir sayman üye seçerler. Yönetim kurulunun vereceği görevler ile alt birliğin işlerini yürütmek üzere bir genel sekreter tayin edilir. Genel sekreterin nitelikleri ile görevleri, alt birlik tüzüğünde belirlenir.

Yönetim kurulu başkanı; yönetim kuruluna başkanlık ve alt birliği temsil eder. Alt birliğin malî işlerinden ve bu konu ile ilgili defter ve kayıtların tutulmasından sayman üye ile birlikte, diğer defterler ve yazışmalarla ilgili olarak da genel sekreterle birlikte sorumludur. Başkanın yokluğunda kendisine başkan yardımcısı vekalet eder. Üst üste iki dönem başkanlık yapanlar aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemezler.

Yönetim kurulu ayda bir defadan az olmamak üzere başkanın çağrısı ile salt çoğunlukla toplanır. Katılanların salt çoğunluğu ile karar alınır; eşitlik halinde kararı, başkanın oyu belirler.

Yönetim kurulu toplantılarına ilişkin usul ve esaslar, alt birlik tüzüğü ile belirlenir.

Yönetim kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Genel kurul gündemini hazırlamak ve genel kurulu toplantıya çağırmak.
b) Alt birliğin dönem bilançosunu, faaliyet raporunu ve tahmini bütçesini hazırlayıp genel kurula sunmak.
c) Genel kurul kararlarını uygulamak.
d) Üyeler arasında iletişim ve dayanışmayı sağlamak.
e) Üyelerin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin meslekî bilgi ve görgülerinin artırılması ve geliştirilmesi için konferans, seminer, kurs, sempozyum ve benzeri eğitim işlerini düzenlemek.
f) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak, sektörle ilgili inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak.
g) Üyeler hakkında disiplin cezasını gerektiren veya suç teşkil eden fiillerin varlığı hâlinde, disiplin kurulunu göreve çağırmak.
h) Alt birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek.
ı) Genel kurulca verilecek diğer görevleri yapmak.

Alt birlik denetim kurulu
MADDE 22 - Denetim kurulu, genel kurul tarafından iki yıllık bir dönem için alt birlik üyeleri arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Denetim kurulu yılda en az iki defa toplanır ve üyeler ilk toplantılarında kendi aralarından gizli oyla bir başkan seçerler.
Denetim kurulunun toplanma usul ve esasları alt birlik tüzüğü ile belirlenir.
Denetim kurulunun görevleri şunlardır:
a) Alt birliğin tüm hesap ve işlemlerini incelemek.
b) Hesap ve işlemlerde gördüğü aksaklıkları en geç onbeş gün içinde yönetim kuruluna sunmak.
c) İki yıllık denetim sonuçlarını bir rapor hâlinde genel kurula sunmak.
d) Gerektiğinde genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak.

MADDE 23 - Disiplin kurulu, genel kurulca iki yıllık bir dönem için alt birlik üyeleri arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Disiplin kurulu, yönetim kurulunun çağrısıyla toplanır. Disiplin kurulu üyeleri ilk toplantılarında gizli oyla kendi aralarından bir başkan ve bir de raportör seçerler.
Toplanma ve disiplinle ilgili usul ve esaslar alt birlik tüzüğü ile belirlenir.

Disiplin kurulunun görevleri şunlardır:
a) Yönetim kurulunun disiplin kovuşturması açılmasına dair kararı üzerine inceleme yaparak disiplinle ilgili kararları uygulamak ve cezaları vermek.
b) Yönetim kurulunun vereceği diğer görevleri yapmak.

Alt birlik gelir ve giderleri
MADDE 24 - Alt birliklerin gelirleri şunlardır:
a) Giriş aidatı ve yıllık aidat.
b) Üyelerin tohumculukla ilgili ürün, mal ve hizmet satışlarından binde üç oranında kesilecek komisyon.
c) Yatırım, ortaklık ve işletme gelirleri ile laboratuvar ve benzeri tesis gelirleri.
d) Fuar, organizasyon, reklam, tanıtım ve yayıncılık gelirleri.
e) İsim hakkı, logo, tohumluk etiketi, sözleşme ücretleri, hakemlik, arabuluculuk, danışmanlık, eğitim ve toplantı gelirleri.
f) Taşınır ve taşınmaz mallardan elde edilen gelirler.
g) Alt birlik yetkisinde bulunan işlemlerle ilgili izin, yetki belgesi ve tasdik ücretleri.
h) Faaliyet konuları ile ilgili diğer gelirler.
Alt birliğin giderleri, bu Kanun kapsamında verilen görevler ile kuruluş amaçları çerçevesinde yürütülen görevlerin ifasına yönelik faaliyetlerle ilgili giderlerdir.

Fesih
MADDE 25 - Alt birlik genel kurulu, genel kurula katılma hakkına sahip tüm üyelerin üçte iki çoğunluğu ile fesih kararı alabilir. İlk toplantıda çoğunluk sağlanamaması hâlinde ikinci toplantıda yönetim, denetim ve disiplin kurulu üye sayısının iki katından az olmamak üzere katılan üyelerle toplantı yapılabilir. Bu durumda fesih kararı, toplantıya katılanların üçte iki çoğunluğuyla alınır. Fesihle ilgili usul ve esaslar alt birlik tüzüğü ile belirlenir.

Türkiye Tohumcular Birliği
MADDE 26 - Türkiye Tohumcular Birliği; alt birlikler arasındaki işbirliği ve dayanışmayı temin etmek, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösterenler arasında meslekî dayanışma sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla alt birliklerce kurulan, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşudur. Birliğin kuruluşundan sonra alt birlikler, Birliğe üye olmak zorundadır.

Birliğin görevleri
MADDE 27 - Birlik, ülkenin tohumculuk sektörünün geliştirilmesini sağlamak amacıyla aşağıda belirlenen görevleri yapar:
a) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ve tohumculuk politikalarının oluşturulmasına yardımcı olmak için Bakanlığa önerilerde bulunmak.
b) Ülkede ticareti yapılan tohumlukların kalite güvencesinin sağlanması için sistem oluşturmak.
c) Tohumculuk konusunda hazırlanan düzenlemelere ilişkin görüş bildirmek.
d) Üyeleriyle, kamu kurum ve kuruluşları ve diğer meslekî kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon sağlamak.
e) Üyeleri arasında çıkacak uyuşmazlıklarda, tarafların talebi üzerine arabuluculuk yapmak.
f) Ulusal ve uluslararası meslek örgütleri ile teknik işbirliği yapmak ve gerektiğinde bu örgütlere üye olmak.
g) Tohumculuk sektöründe araştırıcı ve ıslahçılara burs, hibe ve destek sağlayarak teknik kadroların oluşmasını sağlamak.
h) Üyelerinin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösterenlerin uymaları gereken meslekî etik kurallarını belirlemek.
ı) Tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemek ve uygulanmasını izlemek.
i) Tohumculuk sektörü ile ilgili yatırım yapmak, menkul ve gayrimenkul almak, satmak, rehnetmek, ödünç para almak, kuruluş amaçları doğrultusunda sosyal yardımlarda bulunmak.
j) Bakanlıkça bu Kanun kapsamında verilecek diğer iş ve işlemleri yapmak.
k) Mevzuatla verilecek diğer iş ve işlemleri yapmak.

Birliğin organları
MADDE 28 - Birliğin organları; Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Disiplin Kurulu ve Hakem Kuruludur.

Birlik Genel Kurulu ve görevleri
MADDE 29 - Birlik Genel Kurulu, alt birliklerin kendi üyeleri arasından iki yıl için seçecekleri temsilcilerden oluşur. Temsilcilerin alt birliklerden çıkması, çıkarılması, ölümü, istifası hâllerinde yerlerine yedek temsilciler Genel Kurula katılırlar. Temsilcilerin Genel Kurula katılma masrafları, temsil ettikleri alt birlik tarafından karşılanır.

Genel Kurul, yılda bir defadan az olmamak üzere yönetim kurulunun çağrısı üzerine toplanır. Yönetim kurulunun veya denetim kurulunun kararı yahut genel kurul üyelerinin beşte birinin yazılı istemi üzerine olağanüstü toplantıya çağrılır. İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, ikinci toplantıya katılan temsilci sayısı; yönetim, denetim ve disiplin kurulları asıl üyelerinin toplamının iki katından az olamaz. Genel Kurul, temsilci tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve toplantılarda kararlar, hazır bulunanların salt çoğunluğu ile alınır.
Genel Kurulun toplantıya çağrılması ve toplantılarla ilgili usul ve esaslar Birlik Tüzüğünde belirlenir.

Genel Kurulun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Alt birlikler arasında işbirliği kurmak ve bunların gelişimi için gerekli tedbir ve kararları almak.
b) Tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için temel ilkeleri belirlemek.
c) Birlik organlarını seçmek.
d) Birliğin çalışmaları ve yönetilmesi ile ilgili genel ilkeleri belirlemek.
e) Yönetim Kurulunca hazırlanan bütçeyi görüşmek ve onaylamak.
f) Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu raporlarını görüşmek ve ibra edilip edilmemesine karar vermek.
g) Alt birliklerce hazırlanan genel düzenlemeleri onaylamak.
h) Gerekli gördüğü hâllerde komisyonlar kurmak.
ı) Birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek konusunda Yönetim Kuruluna yetki vermek.
i) Tohumculuk faaliyetleri ile ilgili tesis, laboratuvar, işletme, eğitim merkezi kurulması ve bu yerlerin alet, ekipman ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda Yönetim Kuruluna yetki vermek.
j) Tohumculuk sektörünün güncel konularını görüşmek.
k) Alt birliğin gelirlerinden Birlik için ayrılacak katkı payını belirlemek.
l) Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

Birlik Yönetim Kurulu ve görevleri
MADDE 30 - Birlik Yönetim Kurulu, iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından Birlik Genel Kurulunca her alt birlikten en az bir temsilci olmak üzere seçilen asgarî beş asıl ve aynı sayıda yedek üyeden oluşur. Asıl üyeler ilk toplantılarında, Yönetim Kurulunun vereceği görevleri yürütmek üzere gizli oyla, kendi aralarından bir Başkan, bir Başkan Yardımcısı ve bir Sayman seçerler. Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Birliğin de başkanıdır. Yönetim Kurulunun vereceği görevler ile Birliğin işlerini yürütmek üzere bir Genel Sekreter tayin edilir. Genel Sekreterin nitelikleri ile görevleri, Birlik Tüzüğünde belirlenir.

Yönetim Kurulu Başkanı; Yönetim Kuruluna başkanlık ve Birliği temsil eder. Birliğin malî işlerinden ve bu konu ile ilgili defter ve kayıtların tutulmasından Sayman üye ile birlikte; diğer defterler ve yazışmalarla ilgili olarak da Genel Sekreterle birlikte sorumludur. Başkanın yokluğunda kendisine Başkan Yardımcısı vekalet eder. Üst üste iki dönem Başkanlık yapanlar aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemezler.

Yönetim Kurulu ayda bir defadan az olmamak üzere Başkanın çağrısı üzerine salt çoğunlukla toplanır ve katılanların salt çoğunluğu ile karar alır. Eşitlik halinde kararı, Başkanın oyu belirler.
Yönetim Kurulu toplantılarına ilişkin usul ve esaslar Birlik Tüzüğü ile belirlenir.

Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Genel Kurul gündemini hazırlamak ve toplantıya çağırmak.
b) Birliğin dönem bilançosunu, faaliyet raporunu ve tahminî bütçesini hazırlayıp Genel Kurula sunmak.
c) Genel Kurul kararlarını uygulamak.
d) Alt birlikler arasında iletişim ve dayanışmayı sağlamak.
e) Üyelerin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin meslekî bilgi ve görgülerinin artırılması ve geliştirilmesi için konferans, seminer, kurs, sempozyum ve benzeri eğitim işlerini düzenlemek.
f) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak, sektörle ilgili inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak.
g) Üyeler hakkında disiplin cezasını gerektiren veya suç teşkil eden fiillerin varlığı hâlinde, Disiplin Kurulunu göreve çağırmak
h) Birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek.
ı) Alt birliklerin aidatlarını süresi içinde yatırmalarını sağlamak ve bu konuda gerekli denetimleri yapmak.
i) Genel kurulca verilecek diğer görevleri yapmak.

Birlik Denetim Kurulu ve görevleri
MADDE 31 - Birlik Denetim Kurulu, Birlik Genel Kurulunca iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından seçilen iki asıl ve iki yedek üye ile Bakanlık tarafından belirlenen bir asıl ve bir yedek üyeden oluşur. Denetim Kurulu yılda en az iki defa toplanır, üyeler ilk toplantılarında, kendi aralarından gizli oyla bir başkan seçerler.

Denetim Kurulunun toplanma usul ve esasları Birlik Tüzüğü ile belirlenir.
Denetim Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Birliğin tüm hesap ve işlemlerini incelemek.
b) Hesap ve işlemlerde gördüğü aksaklıkları, en geç onbeş gün içinde Yönetim Kuruluna sunmak.
c) İki yıllık denetim sonuçlarını, bir rapor hâlinde Genel Kurula sunmak.
d) Gerektiğinde Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak.

Birlik Disiplin Kurulu ve görevleri
MADDE 32 - Birlik Disiplin Kurulu, Genel Kurul tarafından iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Disiplin Kurulu, Yönetim Kurulunun çağrısı üzerine toplanır. İlk toplantılarında gizli oyla kendi aralarından bir başkan ve bir de raportör seçerler.
Toplanma ve disiplinle ilgili usul ve esaslar Birlik Tüzüğü ile belirlenir.

Disiplin Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Yönetim Kurulunun disiplin kovuşturması açılmasına dair kararı üzerine inceleme yaparak disiplinle ilgili kararları uygulamak ve cezaları vermek.
b) Yönetim Kurulunun vereceği diğer görevleri yapmak.

Birlik Hakem Kurulu ve görevleri
MADDE 33 - Birlik Hakem Kurulu, alt birliklerin kendi üyeleri arasından iki yıl için seçecekleri, konu uzmanı en az ikişer temsilciden oluşur. Seçilen temsilci sayısı kadar da yedek temsilci seçilir. Temsilcilerin birliklerden çıkması, çıkarılması, ölümü, istifası hâllerinde yerlerine yedek temsilciler Hakem Kuruluna katılır. Hakem Kurulu asıl üyeliğine seçilen temsilciler, Birlik ve alt birlik organlarında görev alamazlar.

Hakem Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Birlik ve alt birlikler, alt birlikler ve üyeleri ile alt birlik üyeleri ve üçüncü kişiler arasında ortaya çıkacak ihtilafları uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlik yoluyla çözmek.
b) Birliğin uluslararası uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlikle ilgili yükümlülükleri çerçevesindeki görevlerini yürütmek.
c) Çalışma raporlarını Genel Kurula sunmak.

Birliğin gelir ve giderleri
MADDE 34 - Birliğinin gelirleri şunlardır:
a) Genel Kurul tarafından 17 nci maddedeki sınırlar çerçevesinde belirlenecek giriş aidatı ve yıllık aidatlar ile alt birliklerin her yıl brüt gelirlerinden ayıracakları en az yüzde onu oranında ödeyecekleri katılım payı.
b) Yatırım, ortaklık ve işletme gelirleri ile laboratuvar ve benzeri tesis gelirleri.
c) Fuar, organizasyon, reklam, tanıtım ve yayın gelirleri.
d) İsim hakkı, logo, tohumluk etiketi, sözleşme ücretleri, hakemlik, arabuluculuk, danışmanlık, eğitim ve toplantı gelirleri.
e) Taşınır ve taşınmaz mallardan elde edilen gelirler.
f) Yetkisinde bulunan işlemlerle ilgili izin, yetki belgesi ve tasdik ücretleri.
g) Faaliyet konuları ile ilgili diğer gelirler.
(a) bendi hükmü uyarınca; Birlik Genel Kurulu tarafından belirlenen en az yüzde on oranındaki katılım payı, Birlik Yönetim Kurulunun belirleyeceği bankalardan birine Birlik adına, alt birlik tarafından yatırılır. Katılım payları, bir önceki yıl brüt gelirleri üzerinden hesap edilerek izleyen yılın mart, haziran, eylül ve aralık aylarında eşit dört taksitte ödenir. Zamanında ödenmeyen katılım payları kanunî faizi ile birlikte tahsil edilir.

Birliğin giderleri, bu Kanun kapsamında verilen görevler ile kuruluş amaçları çerçevesinde yürütülen görevlerin ifasına yönelik faaliyetlerle ilgili giderlerdir.

Alt birlik ve Birlik organları seçimlerine katılma nitelikleri
MADDE 35 - Alt birlik ve Birliğe kayıtlı, onsekiz yaşını bitirmiş gerçek kişilerle, tüzel kişilerin tescilli ana sözleşmelerinde temsil ve bağlayıcı işlemler yapma yetkisi verilen gerçek kişi temsilcileri, bu Kanun hükümlerine göre alt birlik ve Birlik organlarının seçimlerinde oy kullanabilirler.

Alt birlik ve Birlik organlarına seçilebilmek için;
a) Türk vatandaşı olmak,
b) En az iki yıldır alt birliğe kayıtlı olmak,
c) Seçim tarihinde yirmibeş yaşını doldurmuş olmak,
d) İflas etmemiş ya da iflas etmiş olsa bile itibarını yeniden kazanmış olmak,
e) Taksirli suçlar hariç olmak üzere ağır hapis veya iki yıldan fazla hapis cezasıyla cezalandırılmamış olmak yahut affa uğramış veya tecil edilmiş olsalar bile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, evrakta sahtekarlık, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, kaçakçılık, hileli iflas, görevi kötüye kullanma, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, kara para aklama, Devlet sırlarını açığa vurma, terör, vergi kaçakçılığına iştirak suçlarından dolayı hüküm giymemiş olmak,
f) Ticaret ve sanat icrasından hükmen yasaklanmamış olmak,
g) Ticarî, ziraî ve sınaî kazanç dolayısıyla gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmak,
h) Okur, yazar olmak,
şartları aranır.

Yerli ve yabancı tüzel kişilerin, tescilli ana sözleşmelerinde temsil ve bağlayıcı işlemler yapma yetkisi verilen ve yukarıdaki özellikleri taşıyan gerçek kişi temsilcileri, bu Kanun hükümlerine göre alt birlik ve Birlik organlarına seçilebilirler. Seçilme yeterliliğini kaybedenlerin alt birlik ve Birlikteki görevleri sona erer. Organların seçimlerine katılma niteliklerine ilişkin diğer hususlar Birlik Tüzüğünde belirlenir.

Alt birlik ve Birlik üyelerinin haklarının kullanılabilmesi için tüzel kişilerin; sahibi, ortağı, yönetim kurulu üyesi, genel müdürü, murahhas azası seviyesinde üst düzey yöneticisi ve şirketi temsile, ahzu kabza yetkili olması ve bu hâlinin seçimden en az altı ay öncesini kapsaması şarttır.

Üye tüzel kişinin münfesih olması hâlinde, üyeliği ile birlikte seçilmiş olduğu alt birlik ve Birlik organlarındaki görevi sona erer.

Alt birlik ve Birlik organlarının seçim esasları
MADDE 36 - Alt birlik ve Birliğin organlarının bu Kanunda belirtilen seçimleri, yargı gözetimi altında, gizli oy ve açık tasnif esasına göre aşağıdaki fıkralarda belirtilen şekilde gerçekleştirilir.

Seçim yapılacak genel kurul toplantılarından en az onbeş gün önce seçime katılacak üye veya temsilcileri belirleyen listeler iki nüsha olarak o yer ilçe seçim kurulu başkanı olan hâkime tevdi edilir. Ayrıca, toplantıların gündemi, yeri, günü, saati ile çoğunluk olmadığı takdirde yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususlar da belirtilir. Toplantı tarihlerinin, gündemde yer alan konular da göz önünde bulundurularak görüşmelerin bir cumartesi günü akşamına kadar sonuçlanması ve müteakip pazar gününün dokuz-onyedi saatleri arasında seçimlerin yapılmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi zorunludur. Birden fazla ilçe seçim kurulu bulunan yerlerde görevli hâkim il seçim kurulunca belirlenir.
Hâkim, gerektiğinde ilgili kayıt ve belgeleri de getirtip incelemek suretiyle varsa noksanları tamamlattırdıktan sonra seçime katılacak üye veya temsilcileri belirleyen liste ile yukarıda belirtilen diğer hususları onaylar. Onaylanan liste ile toplantıya ilişkin diğer hususlar görevli ilçe seçim kurulu binası ile ilgili alt birlik veya Birliğin ilân yerinde asılmak suretiyle üç gün süre ile ilân edilir. İlân süresi içinde listeye yapılacak itirazlar hâkim tarafından incelenir ve en geç iki gün içinde kesin karara bağlanır. Bu suretle kesinleşen listeler ile toplantıya ilişkin diğer hususlar ilgili alt birlik veya Birliğe gönderilir.

Hâkim, kamu görevlileri veya aday olmayan üyeler arasından bir başkan ve iki üyeden oluşan bir seçim sandık kurulu atar. Aynı şekilde ayrıca üç yedek üye de belirler. Seçim sandık kurulu başkanının yokluğunda kurula en yaşlı üye başkanlık eder. Seçim sandık kurulu, seçimlerin Kanunun öngördüğü esaslara göre yürütülmesi, yönetimi ve oyların tasnifi ile görevli olup bu görevleri seçim ve tasnif işlemleri bitinceye kadar aralıksız devam eder.

Dörtyüz kişiden fazla üyesi bulunan alt birlik veya Birlikte her dörtyüz kişi için bir oy sandığı bulunur ve her seçim sandığı için ayrı bir kurul oluşturulur. Yüze kadar olan üye fazlalığı sandık sayısında nazara alınmaz. Seçimlerde kullanılacak araç ve gereçler ilçe seçim kurulundan sağlanır ve sandıkların konacağı yerler hâkim tarafından belirlenir.

Genel kurullarda yapılacak seçimlerde toplantıya katılma hakkı olanlar imzalı yazı ile aday olabilir veya gösterilebilir. Seçimlerde aday olanların listeleri organlara göre ayrı ayrı olmak üzere tek liste hâlinde veya her organ için ayrı listeler hâlinde genel kurul başkanlık divanınca adayların soyadı alfabetik sırasına göre sıralanıp yeteri kadar çoğaltılarak o seçimde görevli hâkime mühürlenmek üzere verilir. Listedeki isimlerin yanına herhangi bir unvan veya işaret konulmaz. Genel kurul toplantılarına katılma hakkı olanları gösteren listede adı bulunmayan üye oy kullanamaz. Oylar, oy verenin kimliğinin alt birlik, Birlik veya resmî kuruluşlarca verilmiş kimlik kartı ile ispat edilmesinden ve listedeki isminin karşısındaki yerin imzalanmasından sonra, oy verme sırasında sandık seçim kurulu başkanı tarafından verilen ilçe seçim kurulu mührünü taşıyan ve adayları gösterir listedeki isimlerin karşısına seçilecek organın asıl üyeleri kadarı işaretlenip ilçe seçim kurulu mührünü taşıyan zarflara konularak kullanılır. Bunların dışındaki kâğıtlara yazılan veya seçilecek organı oluşturan üye sayısından fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları ile mühürsüz zarflardan çıkan pusulalar geçersiz sayılır.

Sayım ve döküm sırasında en fazla oy alanlar asıl üyeliklere diğerleri de aldıkları oy sırasına göre yedek üyeliklere seçilir. Oylarda eşitlik hâlinde kura çekilir. Seçim süresinin sonunda seçim sonuçları tutanakla tespit edilip seçim sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından imzalanır. Tutanakların bir örneği seçim yerinde asılmak suretiyle geçici seçim sonuçları ilân edilir. Kullanılan oylar ve diğer belgeler, tutanağın bir örneği ile birlikte üç ay süre ile saklanmak üzere ilçe seçim kurulu başkanlığına tevdi edilir.

Seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazlar, hâkim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. İtiraz süresinin geçmesi ve itirazların karara bağlanmasından hemen sonra hâkim, yukarıdaki hükümlere göre kesin sonuçları ilân eder ve ilgili alt birlik veya Birliğe bildirir. Hâkim, seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde usulsüzlük veya Kanuna aykırı uygulama nedeniyle seçimlerin iptaline karar verdiği takdirde, bir aydan az ve iki aydan fazla bir süre içinde olmamak üzere seçimin yenileneceği pazar gününü tespit ederek ilgili alt birlik veya Birliğe bildirir. Belirlenen günde yalnız seçim yapılır ve seçim işlemleri bu madde ile Kanunun öngördüğü diğer hükümlere göre yürütülür.

Görevli hâkim ve seçim sandık kurulu başkanı ile üyelerine 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda belirtilen esaslara göre ödenecek ücret ve diğer seçim giderleri ilgili alt birlik veya Birlik bütçesinden karşılanır. Seçimler sırasında seçim sandık kurulu başkanı ve üyelerine karşı işlenen suçlar Devlet memurlarına karşı işlenmiş gibi cezalandırılır.

Cezaî takibat
MADDE 37 - Alt birlikler ve Birliğin paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve sair malları aleyhine suç işleyen ve bilanço, zabıtname, rapor ve diğer her çeşit kâğıt ve defterler üzerinde suç mahiyetinde değişiklik yapan veya bunları kasten yok eden organlara dahil üyeler ile personel hakkında Devlet memurları hakkındaki cezalar uygulanır.

Muafiyet
MADDE 38 - Alt birlikler ve Birlik, 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı koşullarla yararlanırlar.

Denetim
MADDE 39 – Bakanlık, alt birlikler ve Birliğin organları üzerinde idarî ve malî yönden gözetim ve denetim hakkına sahiptir.
Amaçları dışında faaliyet gösteren alt birlik ve Birliğin sorumlu organlarının görevlerine son verilmesine ve yerlerine yenilerinin seçilmesine, Bakanlığın veya bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine o yerdeki asliye hukuk mahkemesince basit usule göre yargılama yapılarak karar verilir ve dava en geç üç ay içinde sonuçlandırılır.

Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hâllerde gecikmede sakınca varsa, alt birlik ile Birlik, vali tarafından faaliyetten men edilebilir. Faaliyetten men kararı, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar, aksi hâlde, bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.

malina
14-11-2006, 10:52
ALTINCI BÖLÜM

Çeşitli Hükümler
Orman bitki türlerine ilişkin hükümler
MADDE 40 - Bu Kanun hükümleri çerçevesinde orman bitki türlerine ilişkin olarak genetik kaynakların kaydı, tohumlukların üretilmesi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi iş ve işlemleri bir protokol çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığına devredilir.

Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 41 – 21/8/1963 tarihli ve 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
Diğer mevzuatla 308 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.

GEÇİCİ MADDE 1 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 308 sayılı Kanun ile ilgili mevzuat hükümlerine göre tescil edilen, üretim izni verilen ve ticarî sebze çeşit kayıt listesine alınan çeşitler, bu Kanun kapsamında kayıt altına alınmış sayılır.

Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 308 sayılı Kanun ile ilgili mevzuat hükümlerine göre özel sektör tarımsal araştırma kuruluşu olarak tescil edilen kuruluşların, araştırma ve ıslah yetkileri devam eder.

5 inci maddenin birinci fıkrası hükmü ile 7 nci maddenin birinci fıkrası hükmü, kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber Bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz.

Bu Kanunun uygulanması ile ilgili yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde, Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 308 sayılı Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.

GEÇİCİ MADDE 2 - Bu Kanuna göre seçilmeye engel bir hâli olmayan gerçek ve tüzel kişiler, alt birlik kurucusu olmak istedikleri takdirde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde Bakanlığa başvurarak birer kuruculuk belgesi alırlar. Başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde kurucu üyeler, Bakanlığın tespit edeceği merkezlerde beş üyeden oluşan birer geçici yönetim kurulu seçerler. Başvurularda Bakanlık, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte faaliyet gösteren dernek ve meslek kuruluşlarına öncelik tanır.

Bakanlıkça belirlenen merkezlerdeki geçici yönetim kurulları, geçici yönetim kuruluna seçildikleri tarihi takip eden bir ay içinde üye kayıt işlemlerini tamamlayarak 20 nci maddeye uygun olarak ilk genel kurullarını toplantıya çağırarak, organlarının seçimini gerçekleştirirler. 35 inci maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi, organların ilk seçimlerinde uygulanmaz. Bu madde kapsamındaki alt birlikler, seçim sonuçlarını Bakanlığa bildirmekle tüzel kişilik kazanırlar.

En az üç alt birlik tüzel kişilik kazandıktan sonra Bakanlık, alt birliklerce seçilen Birlik Genel Kurulu temsilcilerini, Birlik organlarını seçmek üzere Ankara’da toplantıya çağırır. Birlik, organ seçimlerinin kesinleşmesiyle tüzel kişilik kazanır.
Bu madde kapsamına giren alt birlikler tüzel kişilik kazanıncaya kadar, alt birlik kurmak için gerekli olan ve bu Kanunda öngörülen hazırlık çalışmalarında ve temaslarda bulunabilir.

GEÇİCİ MADDE 3 - 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında olup, kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukları üreten kamu kuruluşunun memur ve sözleşmeli personeline; bir yıllık tutarı onaltı yaşını doldurmuş işçiler için geçerli olan bir aylık brüt asgarî ücret tutarının üç katını geçmemek kaydıyla üretimi teşvik primi ödenebilir. Bu ödeme, kuruluşun tohumluk üretimine devam ettiği sürece ödenir ve damga vergisi hariç herhangi kesintiye tâbi tutulmaz. Bu şekilde ödenecek üretimi teşvik priminin ödeme dönemiyle bu ödemeden yararlanmaya ilişkin usul ve esaslar; personelin unvanı, görev mahalli ve elde edilen tohumluk satış hasılatına katkısı dikkate alınarak Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenir.

Yürürlük
MADDE 42 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme
MADDE 43 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

aybala
14-11-2006, 14:45
Belki anlış yerden başlamış olacağım ama ilk ilgimi çeken ücretler kısmı oldu. Özellikle de diğer ücretler kısmı.

İş yerindeki organizasyonlarda, görev tarifleri yapılır. Bunlarda genelde şöyle bir tanım yazar. Misal "şu eleman" şu ,şu, şu, işi ve amirinin verdiği tüm işleri yapar. O tüm işler olayı bitirir zaten.

Burada da benzer bir durum var. Zaten herşey yeterince ücretlendirilmiş. Gözden kaçan durumlar için de diğer ücretler kısmı eklenmiş. Harika.

Ücret, İlân, Tazminat ve Ceza Hükümleri
Ücret
MADDE 9 - Sunulan hizmetler ile onaylanan ve düzenlenen belgeler karşılığında, aşağıda belirtilen ücretler alınır:
a) Başvuru inceleme ücreti.
b) Tescil ücreti.
c) Üretim izni ücreti.
d) Standart tohumluk kayıt ücreti.
e) Genetik kaynaklar kayıt ücreti.
f) Sertifikasyon hizmetleri ücreti:
1. Tarla kontrolleri ücreti.
2. Laboratuvar kontrolleri ücreti.
3. Belgelendirme ücreti.
4. Etiket ücreti.
g) Yayın ücretleri.
h) Diğer ücretler.
Bu ücretler, her yıl ocak ayında Bakanlık tarafından belirlenerek ilân edilir. Ücretler ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

Mine Pakkaner
28-12-2006, 15:20
BASINA VE KAMUOYUNA:
25/12/2006

TOHUMUMUZA SAHİP ÇIKIYORUZ!

Yakın zamanda mecliste kabul edilen Tohumculuk Yasası’nın uygulanmaya başlamasıyla birlikte gündeme gelecek kimi sakıncalarla ilgili görüş bildiren demokratik kitle örgütleri ve bu örgütlere mensup kişiler bazı suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Bu suçlamalardan sonuncusu Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği (TÜRK-TED) Yönetim Kurulu Eski Başkanı Yavuz Batur tarafından, GDO’ya Hayır Platformu üyelerinden Yavuz Dizdar’ın Dünya gazetesinde yayınlanan «Ey Sevgili Okurum; ‘Tohumuna sahip çık!’» başlıklı yazısına cevaben yapıldı. Sayın Batur daha önce de Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) tarafından yayınlanan bir basın bildirisine yanıt olarak ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın’ı hedef alan bir metin kaleme almıştı.


Okumakta olduğunuz metin, saldırı ve suçlamaların biri ya da birkaçına yanıt vermekten ziyade, söz konusu suçlamaları gerçekleştiren kişi ve kurumlarla aramızdaki görüş farklılıklarının altını çizmek, kamuoyunu bilgilendirmek ve tarihe not düşmek amacını taşıyor.

“Uzman”lar ve uzman olmayı reddedenler

Son zamanlarda kulağımıza sıkça çalınan bir söz var; “uzman olmayan konuşmasın”. Sözün sahiplerine göre, kendi uzmanlık alanımız dışında herhangi bir konuda fikir beyan etmemiz son derece sakıncalı. Çünkü; siyaset yapmayı koyun gütmek sayan, ensesine vurmaya bile gerek kalmadan lokmasını teslim ediverecek tipte vatandaş arzu eden siyasetçi, sanayici vb. çevreler için en elverişli ortam bu şekilde yaratılabilir.

Gerek yaşadığımız dünya, gerekse geleceğimiz üzerinde söz sahibi olduğumuzun bilincinde olan bizler bu tip vatandaş olmayı reddediyoruz. Tarım, gıda, ekoloji, sağlık, çevre ve tüketici hakları gibi son derece geniş bir alanı kapsayan bir konuda faaliyet yürüten demokratik kuruluşlara mensup insanlar neden sözü edilen konularda görüş üretemesin? Ekonomiden ekolojiye, felsefeden etiğe, hukuktan siyasete kadar pek çok kaynaktan beslenerek konuşulması ve tartışılması gereken konular, neden tek bir alan üzerinde uzman olup kalan konularda dünyadan haberdar olmayan “uzman”ların insafına ve dar görüşüne terk edilsin? Uzmanlıktan kasıt, insanlık ve dünyada yaşayan tüm diğer canlılar yararına kullanılacak bir uzmanlık mıdır, yoksa yegâne güdüsü kâr etmek olan şirketlerin yararına kullanılacak bir uzmanlık mı? Sözkonusu şirketlerin çatısı altında çalıştığı ya da onların etki alanı içerisinde olduğu bilinen uzmanların bu konudaki niyeti şüpheye yer bırakmayacak kadar açık.
Tohumculuk Kanununun çiftçilerin haklarının çiğnenmesine yol açacağını, dolaylı olarak tüketicileri -yani bir avuç sanayici, tüccar vb. dışında hepimizi- olumsuz yönde etkileyeceğini, binlerce yıllık emeğin ve bilgi birikiminin bir ürünü olarak geliştirilmiş, geçmişteki ve gelecekteki tüm insanların üzerinde hak sahibi olduğu tohumların uluslararası tekeller tarafından gaspedilemeyeceğini savunan insanlara “siz tarımdan, tohum geliştirmekten ne anlarsınız” diye yanıt vermek ne kadar mantıklıdır?

Bir şirketin başka birine ait bir arazinin üzerine bina inşa etmeye çalıştığını farz edelim. “Benim arazimi gaspedip bina yapamazsın” diyen kişiye verilecek yanıt “sen mimarlık-mühendislikten ne anlarsın” mı olmalıdır?

Tüm bunlar bir yana; binlerce yıldır tohum geliştiren ve bu konudaki bilgilerini birbirleriyle ve tüm insanlıkla paylaşmakta sakınca görmeyen çiftçiler, bilgi birikimlerini patent altına almak gibi dâhiyane bir uygulamayı gündeme getirmedikleri için mi konularında uzman sayılmıyorlar?


GDO’ya Hayır Platformu; tarım, gıda, ekoloji, sağlık, çevre, tüketici hakları vb. konularda faaliyet yürüten pek çok demokratik kitle örgütünün biraraya gelmesiyle oluşmuştur. Platform üyelerinin uzmanlık alanları, sosyal konumları ve faaliyet alanları son derece geniş ve çeşitlidir. Kimilerinin “yarı cahil militanlar” olarak nitelendirdiği bu insanlar, konusundaki uzmanlığı son derece gelişmiş, üstelik başka alanlarda da fikir sahibi olabilecek entelektüel yeterliliğe sahip bireylerdir. Kâr hırsına hizmet etmekten başka bir işe yaramayan “uzman”lığı reddedenlerdir.

Durum böyle olmasaydı dahi, bir insanın herhangi bir konuda fikir yürütmek için başkalarından izin almaya ihtiyacı yoktur. Asıl sorgulanması gerekenler, her konuda izin mercii olmaya çalışanlardır.

Bilim ve teknoloji: Kim kime karşı?

Karşımıza sıkça çıkan bir başka suçlama bilim ve teknoloji karşıtı olduğumuza dair. İddiaya göre; gen transferi, transgenik canlı üretimi vb. olaylar yüksek teknoloji yardımıyla, bilimsel gelişme ve yeniliklerden faydalanılarak gerçekleştirildiği için onları baştacı etmemiz gerekiyor. Biz “yarı cahiller”, bu teknikler yardımıyla üretilmiş ürünlere karşı çıkmakla bilim ve teknolojiye de karşı çıkmış oluyoruz.


Bir maddenin ya da canlının yüksek teknoloji yardımıyla üretilmiş olması neden onu hikmetinden sual olunmaz payeye yükseltsin? Silahları, savaş makinalarını üretmekte kullanılan yöntemler de son derece yüksek ve gelişmiş bir teknolojinin ürünüdür, onların tasarlanması, yapımı için de bilimin son gelişmelerinden faydalanılır. Bilim ve teknolojiye dair buluşlar, gelişmeler insanlığa, dünyaya faydalı yönde kullanılabileceği gibi aksi yönde de kullanılabilir. Bir avuç uluslararası tarım ve gıda tekelinin kazançlarını katmerli hale getirmek yönünde kullanılan bilim ve teknoloji, dünyanın geride kalan büyük çoğunluğunun, yani bizlerin aleyhine işliyor demektir.


Tarım ve gıda tekelleri yalnızca DTÖ, IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlara nezdinde değil her alanda nüfuz sahibi. Bu alanların içerisine ne yazık ki bilim ve akademik kuruluşlar da dahil. Fonlar, bağış vb. ilişkiler nedeniyle uluslararası tekellerin etki alanına girmiş üniversitelerde, enstitülerde yapılan bilim, ancak sponsorlarının işine yarayan bilgi üretebilir.



Biz, sözkonusu tekellerin sponsorluğunda çalışma yürüten bilim insanları yerine bağımsız ve onurlu bir duruş sergileyen bilim insanlarının sözüne kulak vermeyi tercih ediyoruz.Tarım ve gıda tekellerinin propagandasını yapmak amacıyla kullanılan ‘bilim’ sözü, ancak televizyon reklamlarında “bilimin insanlığa armağanı” sloganıyla sunulan sakızlar için kullanılan ‘bilim’ sözü kadar anlamlıdır.

Açları kim doyuracak?

Bir başka iddia da açları doyurmak üzerine: Yukarıda sözü edilen yüksek bilim ve teknoloji sayesinde tarım öyle gelişecek, tarlalar öyle verimli ürün verecek, gıda o kadar çoğalacak ki, hayat bayram olacak. Yani gıda ve tarım şirketleri aslında kendileri için bir şey istemiyorlar, maksat tarımın gelişmesi ve açların doyurulması.


Biz “yarı cahiller” sözü edilen iddiaya karşı aklımıza bazı soruların gelmesine bir türlü engel olamıyoruz: Öyleyse tarım ve gıda tekelleri neden geliştirdikleri her tohum, hatta kendi geliştirmedikleri yabani bitki çeşitlerine varana kadar dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca canlı çeşidi için patent alma yarışına girmiş durumda? Dünya çiftçilerinin binlerce yıllık emeklerinin ürünü olan tohumları saklamaları, değiş-tokuş etmeleri, birbirlerine satmaları neden engellenmeye çalışılıyor?

Son zamanlarda ABD, Kanada, İngiltere gibi muhtelif ülkelerde çifçilerin aleyhine açılmaya başlayan patentlerle ilgili davalar yukarıdaki soruların yanıtını vermek için fazlasıyla yeterli. Patentler açları değil, şirketleri koruyor.
Açlığın gıda azlığından kaynaklanıp kaynaklanmadığı da ayrı bir tartışma konusu. Açlığın giderek artmasına neden olan, uluslararası tekellerin kârlarına kâr katması amacına hizmet eden uygulamalar dayatan neo-liberal politikalardır. Sözkonusu politikaları muhtelif yaptırımlardan tehditlere kadar varan çeşitli yöntemlerle dayatansa DTÖ, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar.


Gerçekler propaganda edilenden bambaşka. Dünyada gıda azlığı değil, fazlalığı söz konusu. Uluslararası tekellerin faaliyetinin merkezi haline gelen gelişmiş ülkelerde, özellikle buğday, mısır, soya, pirinç gibi dünya gıda tüketiminin önemli bir kısmını oluşturan gıda maddelerinde büyük bir üretim fazlası sözkonusu. Tarım ve gıda tekellerinin birbirleri arasındaki kıyasıya rekabetin kışkırttığı bu aşırı üretimin sonucunda ortaya çıkan ürün fazlası için yeni pazarlar yaratılmak zorunda.

Elbette bu pazarlar için en kolay aday, tarım sistemleri sorunlu, başka alanlarda da binbir zorlukla mücadele etmekte olan azgelişmiş ülkeler. Bu ülkelerin tarım sistemleri gıda ve tarım tekellerinin çıkarlarına hizmet eden neo-liberal politikalar doğrultusunda yeniden yapılandırılırken en fazla zarar görenler de tarımsal alandaki nüfusun büyük bir kısmını oluşturan küçük çiftçiler. IMF, DTÖ gibi kuruluşların dayattığı tarım politikaları sayesinde işlerini yapamaz hale gelen küçük çiftçiler birer birer açlar ordusuna katılıyor.

Rakamlar, istatistikleri tepetaklak ederek binbir türlü yorumlamakta uzman olan neo-liberal politika yandaşlarını bile çaresiz bırakır açıklıkta: Dünyadaki açların üçte ikisini topraklarından kopmak zorunda bırakılmış küçük çiftçi ve köylüler oluşturuyor.

Bir sorunu bizzat onu yaratan politikanın uzantısı olan uygulamalarla çözmek mümkün müdür? Yukarıda sözünü ettiğimiz, IMF, DTÖ, Dünya Bankası tarafından dayatılan politikaların bir uzantısı olan Tohumculuk Yasası, tarımsal sorunları çözmek bir yana, kısırdöngüyü kilit altına alarak gordionun düğümü haline getirmekten başka bir işe yaramayacaktır.


Medyatik iktisatçısından, kendi uzmanlık alanı dışındaki konularda herhangi bir fikri olmayan köşe yazarına, tek maksadı kârını artırmak olan sanayicisinden, halkı güdülecek koyun olarak gören politikacısına kadar tüm neo-liberaller, neredeyse birbirinin aynı müstehzi ifadelerle, değişen, küreselleşen dünyadan, çöken sistemlerden, artan açlıktan söz ediyor, kendi fikirlerine aykırı görüşteki herkesi “dar görüşlülük”, “militanlık”, “dinazorluk” gibi sözlerle suçluyorlar. Ortaya koyabildikleri tüm fikir zenginliği bundan ibaretken; sorunları bütün açıklığıyla gündeme getiren, kendilerinden başka alanlarda faaliyet yürüten insanlarla fikir alışverişi içerisinde olup, çözüm doğrultusunda politikalar gündeme getiren bilimcileri, demokratik kitle örgütleri mensuplarını, aydınları vb. dar görüşlü saymaları yavuz hırsızın ev sahibini bastırma gayretinden kaynaklanıyor olsa gerek.


Bizler dünyanın zenginliklerinin üzerine konmaya çalışan bir avuç azınlığı değil, açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmeye çalışılan çoğunluğu temsil ediyor, safımızı onlardan yana belirliyoruz. Kendimizi dünya üzerinde yaşamış olan tüm insanların ürettiği maddi, manevi, doğal, tarihsel, kültürel zenginliğin ve çeşitliliğin mirasçısı olarak görüyoruz. Tüm suçlamalara ve yıldırma gayretlerine rağmen yaşanan her türlü soruna karşı fikir yürütmeye, çözüm üretmeye, dünyamıza, geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.

TOHUM YAŞAMDIR, YAŞAM PATENTLENEMEZ!

GDO’YA HAYIR PLATFORMU







EK : Yavuz Batur’un Yavuz Dizdar’a ilettiği metin.


Sayın Yavuz DiZDAR,

« Ey sevgili okurum – Tohumuna Sahip Çık » çarpıcı başlığı altında, yeni tohumculuk yasası ile ilgili olarak yazmış olduğunuz makaleyi üzülerek okudum. Üzüldüm çünkü « boyalı basın » alerjisi olan ve sürekli DÜNYA gazetesi okuyarak çeşitli konularda kendini geliştirmeye çalışan bir vatandaş olarak sizin gibi akademik kariyer sahibi bir kişinin eline geçirmiş olduğu köşesinden bu kadar konudan uzak, yalan yanlış, kulaktan dolma, toplama bilgilerle kamu oyunu yönlendirmeye çalışmasına isyan etmemek elde değil !
Nasıl bu kadar sorumsuz davranabiliyor ve ülkenin en ciddi gazetelerinden biri aracılığı ile bilgi kirliliği yaratabiliyorsunuz ?
Kendi uzmanlık konunuzda da bu şekilde davranıyorsanız, vay geldi elinize düşen hastalara !

Sayın Başbakanı da son cümlenizde tenkid ettiğinize göre sanıyorum moda söylemle « din tacirlerine » karşısınız ; ancak inanın sizin gibi modern üflemeciler halkımıza klasik üfürükçü hocalardan daha fazla zarar vermektedirler.

Gelelim yanlışlarınıza :

1. öncelikle « Günaydın » diyeyim çünkü bahsettiğiniz yasa yazınızda belirttiğiniz gibi artık « yürürlüğe konulmayı » beklemiyor çünkü tam bir ay (30 gün) önce TBMM tarafınan onaylanarak yürürlüğe girdi,

2. yeni yasada çeşit tarifi yapılırken arzuladığınız gibi « biyoteknolojik yöntemler ile » ibaresi kaldırılmış ve sizin gibi türk bilim insanlarının dünya uygarlığına bir hatırası olarak günümüzde büyüğünden küçüğüne tüm ıslahçı kişi ve kuruluşların kullanmakta olduğu bilimsel biyoteknolojik ıslah yardımcısı yöntemler yok sayılmıştır ! Sanıyorum burada « madem biz teknoloji geliştiremiyoruz, gelişmişine de para yetiştiremiyoruz, en iyisi bunları yok sayalım ve kendi mağaramızda sessiz sakin yaşayalım » mantığı ile hareket etmek arzusundasınız ; öyle ise bugünden tezi yok eğer yapabiliyorsanız TIP alanında da kullanılan tüm biyoteknolojik yöntemleri hatta bunlardan biri olan transgenik teknolojisini de görmezden gelin !
Sayın Dizdar, el insaf bari siz bir hekim olarak bu yanlışı yapıp yarı cahil militanlar gibi biyoteknolojik yöntemlerin sadece bir tanesi olan transgeniklere karşı olarak biyoteknoloji kelimesini metinlerden çıkartmaya kalkmayın !

3. Tohumların fahiş fiyatları, Bakanlığın tohum geliştirilmesinde, üretilmesinde ve dağıtımında ki rolü, yeni yasanın tekelleşme getireceği, vb. konularında yapmış olduğunuz tenkidlere aşağıda Ziraat Müh. Odası Başkanı genç politikacı adayı, iple samanı birbirine karıştırma uzmanı Sn. Günaydın'a vermiş olduğum cevap metninde bulacaksınız ; lütfen bu konuları kaşımadan eğer gerçekten ilginiz var ise önce militanlar ile değil gerçek konunun tarafları yani üretenler (tohumcu – yetiştirici) ile görüşünüz.

4. Ülkemizde GDO lı tohumların girişi, dağıtımı, ekilişi tamamen yasaktır. Burada da – umarım bilinçli değildir - büyük bir yanlış yaparak işlenmek üzere ülkemize ithal edilen ABD ve Brezilya kaynaklı mısır, soja daneleri ile tohumluğu karıştırmaktasınız. Yurt dışında 50.-USD bedelle satılan aygıtlar ile bir danenin transgenik olup olmadığı kolayca anlaşılabilmektedir ; size önerim madem ki bu konuya ilgi duyuyorsunuz bunlardan bir tane edinip, yaz aylarında tarlalarda inceleme yapmanızdır.

5. Ülkemizin 40 yıl önceki durumunu « karnı tok – sırtı pek » bir vatandaş olarak nostaljik olarak yad ediyorsunuz ancak günümüzde hala dış dünyaya kapalı, Enver Hoca'cı bir rejimin olamayacağını (sadece Kuzey Kore var onlar da yakında açlıktan birbirlerini yiyecekler) nasıl inkar edersiniz. Ekolojik tarım vb. zengin safsataları kitlelerin karınlarını doyurmuyor ! bunlar ancak Nişantaşı, Bağdat Caddesi « cafe » lerinde 10.-YTL ye bir adet sandöviç yiyebilecek mutlu azınlığın hezeyanları olarak kalmaya mahkumdur.

Devletimizin öncelikleri :

a. halkının güvenliğini sağlamak (bu nedenle kendimiz yapamadığımız için milyar dolarlara savaş uçağı almak zorundayız),

b. halkının sağlıklı yaşamasını sağlamak (bu nedenle kendimiz yapamadığımız için milyar dolarlara tıbbi alet,ilaç, vs. almak zorundayız),

c. halkının karnını doyurmak (bu nedenle kendimiz yapamadığımız için bedeli ne olursa olsun yeni teknolojileri almak zorundayız),

d. halkını eğitmek ve bağımsızlığımızı korumaktır (bu nedenle yeni teknolojileri kovalamak, uygulamak ve geliştirmek zorundayız).

6. Yeni tohumculuk yasasının bir « ihanet » yasası olduğunu iddia edenler bilmelidirler ki benzer yasalar Fransa'da 1940 larda, Hollanda'da 1950 lerde kabul edilmiş ve bu ülkeler bugün tohumculuk sektöründe dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına girmişlerdir.

Yapılması gereken yalan yanlış, bilgisizce tenkidler değil, yapıcı önerilerdir ; 1950 lerin hayali geleceğimizi aydınlatmaya yetmez !
1950 – 60 - 70 lerde « neleri yanlış yaptık ki bugün nal toplamaktayız ? » bunun analizi yapılmalı ve gelecek buna göre kurgulanmalıdır.

Bundan sonra uzmanlık alanınız dışında ki konularda yazarken daha dikkatli, ölçülü, araştırmacı ve sorumlu davranmanızı dilerim.

Saygılarımla,
Yavuz BATUR
Bir önceki T-TED (tohum endüstrisi derneği) yönetim kurulu başkanı,
(Çoğunluğu yerli sermayeli) Tohum şirketi yöneticisi
Anadolu Tohum AS - istanbul / Turkiye

sukranayalp
28-12-2006, 15:43
Sn Mine hn. çok önemli bir forum açmışsınız. Bu bilgiler hepimiz için çok önemli.

Mehmet Ali Aşık
09-01-2007, 06:13
umudumuz Anayasa mahkemesinin bu yasasi iptal etmesi.


Cumhuriyet Halk Partisi, kamuoyunda ve özellikle tarım sektörünün içerisinde önemli tartışmalara yol açan ve daha sonra TBMM de kabul edilerek yasalaşan Tohumculuk Yasası nın iptali için Anayasa Mahkemesi ne başvuruda bulundu.

malina
01-02-2008, 16:16
Tohumda sömürge bedeli dönemi

Anadolu orijinli mercimek, buğday, nohut yurtdışında geliştirilip Türkiye’ye satılıyor. Tohumlarına ‘ıslahçı hakkı’ adı altında milyonlarca dolar ödeniyor

Türkiye tarımda patent hakkı olarak da bilinen ıslahçı hakkı konusunda uluslararası koruma ağına dahil oldu. Bundan böyle Türkiye, yıllardır yeni türler geliştirememesi nedeniyle ithal tohumlara bağımlı kalacak ve önemli miktarda ıslahçı hakkı bedeli ödeyecek. TÜBİTAK Bitki Teknolojileri Platformu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz, ıslahçı hakkı uygulamasını “sömürge bedeli” olarak tanımladı.

Aynı zamanda Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Islahı ve Genetiği Bilim Dalı Başkanı Açıkgöz, dünyada ıslah edilen yeni çeşitler için fikri mülkiyet haklarının uygulandığını, buna Türkiye’nin de kasım ayında Uluslararası Yeni Çeşitleri Koruma Birliği’ne (UPOV) üye olarak dahil olduğunu söyledi.

Dünyada yeni türlerin ıslah edilmesi konusunda özellikle AB ve ABD’li şirketlerin yoğun çalışmalarının bulunduğunu, Türkiye’deyse birçok bitki türünde yıllardır geliştirme yapılmadığını bildiren Açıkgöz, şunları kaydetti: “1937 yılından bu yana arpada, 1990 yılından bu yana elmada yeni bir çeşit geliştiremedik. Sebzelerde halimiz perişan. Domates tohumu ıslahçı hakkı bedeli nedeniyle altın fiyatıyla yarışıyor. Meyvede ve kesme çiçekte eski türlerle üretim yaptığımız için ihracatımız artmıyor. Kesme çiçekte geçen yıl bir firmanın 4 TIR malına ıslahçı hakkını ödemediği gerekçesiyle Macaristan gümrüğünde el kondu ve ceza kesildi. Halen mısır tohumunun yüzde 95’i, ayçiçek tohumunun yüzde 60’ını ithal ediyoruz ve bu ıslahçı bedelini de ödüyoruz. Meyvede de alınan fidelerden elde edilen üretimin her yıl yüzde 5’ini ıslahçı hakkı bedeli olarak yurtdışına gönderiyoruz. Tablo bununla da kalmıyor. Anadolu orijinli mercimeği Kanada alıp geliştiriyor ve Türkiye’ye satıyor. Avustralya yine Anadolu’ya ait nohuttan yeni bir tür geliştirip adına ‘çumra’ diyor. ABD, Anadolu’dan aldığı bir buğday türünü soğuğa dayanıklı olacak şekilde geliştiriyor, adına ‘centurk’ diyor. Türkiye, tüm bu gelişmeleri seyrediyor.”

Binlerce üretici mahkemelik

Son iki yılda koruma altına alınan yüzlerce çeşidin yarısına yakınının yabancı kökenli olduğunu, bunun Türkiye’nin önemli miktarda ıslahçı hakkı bedeli ödeyeceği anlamına geldiğini ifade eden Açıkgöz, “Avrupalı birçok firma Türkiye’nin iklim koşullarının uygun olması nedeniyle tohum üretip ihraç ediyor. 2006’da 42 milyon dolarlık ihracat yapıldı. Bu alandaki ithalat ise 92 milyon dolar, bunun yarısı da ıslahçı hakkı. Bunun adı düpedüz sömürge bedeli. Türkiye kendi türlerini geliştiremezse ithalatını hızla artıracak, daha fazla ıslahçı hakkı ödemek durumunda kalacak ve (modern bir sömürge ülkesi) haline gelecektir” diye konuştu.

Açıkgöz, bu payı ödemediği için Avrupa’da binlerce üreticinin mahkemeye verildiğine dikkat çekerek, Türkiye’de de süs bitkileri ve makineli tarıma uygun pamuk türleri başta olmak üzere meyve, şaraplık üzüm, arpa gibi ürünlerde benzeri sorunlar yaşanabileceğini vurguladı.

Türkiye’nin yeni çeşitler geliştirebilmesi için tohumculuk şirketleri, enstitüler, üniversiteler ve kamu kurumlarının organize olması gerektiğini söyleyen Açıkgöz, TÜBİTAK bünyesinde oluşturulan Türkiye Bitki Teknolojileri Platformu’nun, Avrupa’daki 7. Çerçeve Programı’na benzeyen bir sistemle çalışmaya başlayacağını kaydetti.

Uzun süreli ve yüksek maliyetli olan ıslah çalışmalarında şirketler ve araştırma kurumlarının organize edilerek destekleneceğini belirten Açıkgöz, uygun iklimsel koşullara sahip Türkiye’nin tohumculuk konusunda dünyanın en büyüğü olabilecek potansiyelde olduğuna işaret etti.

Sistem işleyişi

Sebze ya da meyve üreticisi ilk kez aldığı tohum ya da fide için ıslahçı hakkı bedelini alım fiyatı içinde ödüyor. Bir yıl ektiği ürünü, ertesi yıl da ekebilmek için tohumu satın aldığı firmayla anlaşarak belli bir bedel ödüyor. Küçük üreticinin muaf tutulduğu uygulama kapsamında, ihracatı yapılan tarım ürünleri gümrükten geçerken ıslahçı hakkı bedelini ödeyip ödemediği kontrol ediliyor. Ayrıca AB Islahçı Hakları Ofisi (CPVO) dedektifleri de pazar denetimleri yaparak ıslahçı hakkını kontrol ediyor.

(EKONOMİ SERVİSİ) 31/01/2008
http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=24415

Sergüzen
01-02-2008, 22:11
Oyunun kurallarını onlar koydukça bizde oyunu onların istediği gibi oynamak zorunda kalırız. Yarın teneffüs ettiğimiz havadan bile komisyon almağa kalkacaklar. Kendi kaynaklarımıza dönmediğimiz ve ithalata bağlı kaldığımız sürece bedelini ödeyeceğiz. Sistem üretmeyi değil, tüketmeyi ve ithalatı körüklüyor.

Oğuz Karsan
16-04-2008, 13:06
Merhaba,

ABD,AB,NATO,G7, vs.

Kim, bu Dünyanın nimetlerini elde ederek kendi halkına sunmak istemez ki. Adamlar da onu yapıyorlar.Kızmamız gereksiz.

Globalleşelim,Küreselleşelim diye kimsenin karşı çıkamayacağı insancıl laflarla ortaya çıkarak sömürünün alasını yapanlara karşı her zaman uyanık olmamız gerektiğini zaten bilmiyormuyuz? İşte bu da bir başka türlüsü

Hayat tekerrürden ibarettir. Her yüzyılda başka objeler,malzemeler,madenler,
eşyalar,cisimler,bitkiler,yiyecekler vs.ler öne çıkmıştır. Ve bu güçleri ellerinde bulunduranlar ile ele geçirmek isteyenler arasında kıyasıya bir yarış başlamıştır.

Soğuk savaş dönemlerinde casuslar ile, sıcak savaşta ise askeri güç ve modern silahlar ile bu iş sürüp gitmiştir.

Elinizde kıymetli bir malzeme varsa tehlikedesiniz demektir. Bir düşünün güçsüz biri ,karanlık bir sokakta elindeki altın dolu bir çuvalı ne kadar koruyabilir. Mutlaka daha güçlü olan çuvalı ele geçirmek için uygun zamanı kollayacaktır.

Zamanımızda ise petrol,silahlar ve diğer malzemeler önemini yitirmiş durumdalar. İnsanlar bir sürü silaha sahipler ama yiyecek yemekleri ve içebilecek suları azalmakta.

Türkiye Cumhuriyeti her zaman kendine yetebilen ülkeler sınıfında yer almıştır. Birtakım dış oyunlar ve spekülasyonlar ile bu gerçek kullanılarak aleyhimize durumlar yaratılmışsa da. Bizim suyumuz da var yiyeceğimizde.

Yiyeceğimiz, köylümüzün içine düşürüldüğü en kötü kriz durumlarında bile kendimize yetmiştir.Buna hayret eden dış güçler elimizdeki kıymetli toprağa sahip olmanın yollarını aramaktadır. Bu sefer de tohumlarımızı yok edip tüketerek tohumculukta da kendilerine bağlı bir duruma gelmemizi ummaktadırlar.

Ama yine farkına varmadıkları bir husus var. Yedi cihanın ordularını sadece kuru ekmekle yenmeyi başaran bir ulusun evlatları olarak, bu krizin de üstesinden geleceğimizi bilmiyorlar.Bu anlatacağım gerçek bir hikayedir.

Anneannem Saniye Dursun 1940 larda yiyeceği bitince önce tanelerini kullanarak mısır unu yapmış taneleri de bitince,mısırın koçanını öğütüp un haline getirmiş ve ortaya çıkan un ile ekmek pişirmiş ve çocuklarını beslemeyi başarmış.. Anneannem öldükten sonra tahta sandığında tülbentlere sarılı değişik tohumlar bulmuştuk. O zaman bizim için bir önemi olmayan tohumların değerini şimdi idrak edebiliyorum.

Ülkemizin bir zenginliği de herşeydeki çeşitliliğidir. Bildiğim kadarıyla, Meyvede,
sebzede,ağaçta,bitkide,kuşta,böcekte tüm avrupadaki ülkelerde bulunan çeşitlerden daha fazla çeşidimiz var.

İşte şimdi biz Anneannelerimiz gibi, Dedelerimizden kalan bazı çeşitler ile ilgili tohumları temin edip saklayarak, bu görevi yerine getirebiliriz. Mesela Çanakkale yöresinde yaşayanlar o sulu muhteşem domatesin çekirdeklerini bir bezin üzerinde kurutup saklayabilirler. Tekirdağdakiler o tatlı kavunlarının ve ayçiçeklerinin.İzmirdekiler Üzüm ve İncirin. Kayseridekiler kayısının,
Trabzondakiler Fındığın ve hurmanın. Amasyadakiler elmanın, Vatanımızın her yanı zenginliklerle dolu.

Hiç de zor bir iş olmadığını, uygulamaya başladığınızda anlayacaksınız. Ben balkonumda fıstık çamı ve diğer birsürü çeşit ağaç yetiştirebildiysem. Eminim, siz çok daha fazlasını yapabilirsiniz.

Hiç olmayacakmış gibi bir proje değil. Çok zamanınızı da almayacak .Sadece birkaç dakikanızı ayırmanız bile birçok tohumun bir dahaki seneye verdiği ürünü görmenize yetecektir.

Peki bu kadar büyük olan bir ülkede birkaç kişinin çabası yeterli olacak mı? Tabi. Önce her şehirde veya bölgede belli insanlar öne çıkacak. Mesela ilk başta,Çanakkale Domatesi için Önder'e, Amasya elması için Mustafa'ya müracaat edilecek. Sonra talep çoğaldıkça, zaten herşey keniliğinden gelisir. Talep oldukça Devletin kurumları ve özel sektör de işin içine girecektir.

Bu gün büyük marketlerde sırf üzerinde hormonsuz veya arılı yazdığı için iki üç katını ödeyerek aldığımız domatesler acaba ne kadar sağlıklı ?

Kısaca, hem ülkemiz eski tatlarını kaybetmeyecek, hem de dış güçlere karşı işbirliği yaparak tohum varlığımızı kaybetmeyeceğiz. İstediği kadar kanun çıkarsınlar. Balkonuma kimse karışamaz.

Saygılar

Mine Pakkaner
04-06-2008, 20:05
Prof. Dr. Tafyun Özkaya'nın makalesini buraya koymak isterdim ancak bunun için uzun. Lütfen okuyunuz.

TOHUMDA TEKELLEŞME VE ETKİLERİ

Tayfun ÖZKAYA[1] (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=8856&page=8#_ftn1)

ÖZET
Bugün dünyanın önde gelen on firması dünya ticari tohum satışlarının yarısından çoğunu gerçekleştirmektedir. Aynı şekilde önde gelen on firma (çoğu aynı olmak üzere)
tarım kimyasalları satışının %84’ünü gerçekleştirmektedir. Tohumun kontrolü ve araştırmanın az sayıda elde toplanması ile dünya gıda arzı giderek tehditlerle karşılaşmaktadır. Bu eğilimin bir sonucu olarak, binlerce çeşit yok olmuş, tarımsal üretim giderek suya, makinelere, tarım kimyasallarına bağımlı hale gelmiş, çiftçiler dünyada yok olmaya başlamış, açlık büyümeye devam etmiş, yediğimiz besinler lezzetini ve çeşitliliğini kaybetmeye başlamıştır. Bitki ıslahı giderek özel firmalar tarafından finanse edilmekte ve giderek az sayıda firmanın çıkar ve amaçlarına hizmet etmektedir.
2006 yılında Türkiye tam olarak uygulandığında çiftçilerin tarımsal uygulamalarını yok edecek yeni bir tohumculuk kanununu TBMM’den geçirmiştir. Bu yasa ile çiftçiler tohumlarını kayıt altına alınmaksızın, kendi kullanımları için koruyabilecek ve diğer çiftçilerle değiştirebileceklerdir. Ancak bunların her hangi bir şekilde satışı cezalarla karşılaşacaktır. Bu gelişmeler biyoçeşitliliği yok etmekte, tarım kimyasallarının kullanımı arttırarak endüstriyel tarım sistemini güçlendirmekte, ürünlerin besleyici ve koruyucu özelliklerini yitirmesine yol açmaktadır.

[1] (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=8856&page=8#_ftnref1) Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Bornova İzmir, tayfun.ozkaya@ege.edu.tr


http://www.tayfunozkaya.com/panel/files/makaleler/tohumdatekellesmetayfun.doc

Oğuz Karsan
06-06-2008, 22:59
Merhaba,

Sn. Mine Pakkaner'in, Sn. Prof. Dr. Tafyun Özkaya'nın makalesinden yapmış olduğu makaleden anladığım kadarıyla artık kendi tohumumuzu yetiştiremeyeceğiz, ancak değiş tokuş yapabileceğiz.

Tamam ona da kabul Ulu Önder Atatürk "Türk Milleti Zekidir" diye boşuna dememiş. Akıllı çiftçilerimiz ve uyanık iş adamlarımız bu kanundan zarar görmeyecek yolları şimdiden bulmuş, hatta tohumları değiştirecekleri kişiler ile temasa başlamışlardır.

Daha da dayatılırsa mal mübadelesine başlar, ortalığı allak bullak ederiz. Bizim ticaretimize akılları ermez. Hangi tohumu verip ne aldığımızı anlamaları için onların AB kriterleri yetmeyecektir.

Tarımda Kurtuluş Savaşı başlıyor.

Saygılar

zegabon
30-07-2008, 15:26
Tohumculuk Kanunu iki yıldır yürülükte. Acaba iki yılda iddia edildiği gibi ülke tohumculuğu yabancı tekellere mi devredildi? Yine iddia edildiği gibi ülkemizde GDO'lar serbest mi bırakıldı? Ülkemizde kanser yapan tohumlar sebebiyle ölen kaç kişi var?

Oğuz Karsan
11-08-2008, 18:54
Merhaba,

Prof. Dr. Tayfun Özkaya imzalı
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü
Aldığım mektubu aynen aktarıyorum.


TOHUM ŞİRKETLERİ TOHUMLARIMIZA GÖZ DİKTİ

Masum görünen bir tohum yarışması. En değerli yerli tohumlarımız hakkında bilgi toplayan tohum şirketleri. Yerli tohumlarımızdan alınacak genler ve "hırsız" durumuna düşecek çiftçilerimiz. Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın analizi:
--------------------------------------------------------------------------

Geçen hafta Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinde ilan panolarında öğrencilere yönelik bir afiş gözüme çarptı. Bir İsrail firması olan
Hazera Tohumculuk ve Antalya Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliği yaparak bir tohumculuk proje yarışması başlatmış. Konu;
kaybolmakta olan yerel sebze çeşitlerinin yetiştirilmesi veya özelliklerinin belirlenmesi. Şirket daha önce de öğrencilere yönelik
eğitim çalışmaları yapmış. Akdeniz Ziraat Fakültesi'nin dekanı da bunları çeşitli yerlerde açıklıyor. Birinci olana dizüstü bilgisayar
verilecek, her fakültenin birincileri ve danışmanı olan hocaları (hocalar da öğrencilerin danışmanı oluyor) Antalya'da beş yıldızlı bir
otelde bir hafta ağırlanacak.

Hazera Tohumculuk firması aslen İsrail kökenli. Domates tohumları üzerinde ihtisası var. Hazera İbrani dilinde tohum demekmiş. Bu Hazera şirketi 1998'de Fransız Vilmorin tohum firması ile stratejik bir ortaklık oluşturuyor. Hisselerinin yüzde 12'sini Vilmorin'e veriyor. Vilmorin de aslında piyasanın dev tohum firmalarından Groupe Limagrain'in bir parçası. Limagrain dünyanın dördüncü büyük tohum firması. Yıl 2003 olduğunda Vilmorin'in Hazera'daki payı yüzde 55'e çıkıyor. Hazera'nın genel merkezi İsrail. Ayrıca hatırlayalım; Vilmorin geçenlerde Türkiye'nin büyükçe bir tohum firmasının tamamını satın almıştı.

Olay son derece açıktır. Kimse anlaşılmaz, gizemli komplo teorilerine sapmasın. Ayrıca gene kimse Yahudi düşmanlığından söz
etmesin. İşte gerçek ortada. Büyük şirketler düzeyinde ne din, ne milliyet önemli değildir. Fransız, İsrail, Türk şirketleri el ele
vermişler. Birbirlerinin hissesini almışlar. Bunların zarar verdikleri, Türk, Fransız, Amerikalı vb. her ulustan ve dinden çiftçilerdir,
tüketicilerdir.

Gene kimse bu firmaların yerel çeşitliliği korumak peşinde olduklarını söylemesin. Özel şirketlerin kâr dışında bir şeyi
hedeflediklerini düşünenler ya çok saftır ya da bilinçli olarak böyle söylüyordur. Hazera'nın domateste önemli bir payı var. Amacı yerel
çeşitlerdeki değerli genleri kendi çeşitlerine katmak. Gördüğümüz kadarı ile bunu bir bilgisayarla ve 20-30 kişinin otel parası ile tereyağından kıl çeker gibi ucuzca, tehlikesizce ve bir de biyoçeşitliliğimizi koruyormuş gibi görünerek gerçekleştirecekler.

Yarışmanın duyurularında 'tohum toplanmayacak' deniyor. Bu,eleştirileri önlemek için düşünülmüş sanırım. Ancak tohum toplamak hemen şart değil. Önemli olan bilgidir. Tohum toplama işi sonra yapılacak olan kolay bir iş olacaktır. Yerel çeşitlerdeki bazı özellikler örneğin bazı hastalıklara dayanıklılık genleri şirketlerin çeşitlerine aktarılınca şirket amacına ulaşmış olacaktır. Şüphesiz bu şirket çeşitlerinin sayısı çok az olacaktır ve bunlar gene de ilaçsız ve gübresiz yetiştirilemeyecektir. Ayrıca UPOV denilen Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliğine Türkiye'nin geçenlerde girdiğini hatırlayalım. Genlerimizden yararlanarak geliştirilecek olan şirket tohumlarının bir süre sonra bizim yerli çeşitlerimizden değil, bizim çeşitlerimizin onların çeşitlerinden yararlandığı bile iddia edilebilecektir. Hatta gümrüklerde domateslerimize el konulabilecektir. Çünkü onların çeşitleri patentlenecek veya tohumda geçerli fikri mülkiyet hakları ile korunacaktır. Tohum yasasının yerel tohumları saklanacak ve biyokorsanlığa açık olacak, ancak asla satılamayacak hale getirdiğini tekrar hatırlayalım. Küresel tohum şirketlerinin sevdiği UPOV'u kendi elimizle muhalefetsiz kabul etmiştik. Yerel çeşitlerimizden aktarılan yeni özellikler birkaç yıl sonra hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü şirket çeşitleri biyoçeşitliliğe karşı olmak zorundadır. Az sayıda çeşit, şirketler için kaçınılmazdır. Yoksa kârın en çoğa çıkarılması gerçekleşemez. Biyoçeşitliliğin olmamasının sonucu ise bu şirket çeşitlerinin kısa bir süre içinde hastalık ve zararlılara dayanıksız hale gelmesidir. Şirket çeşitleri ve endüstriyel tarım nedeniyle ABD'de sebze ve meyve çeşitleri yüzde 90'lar düzeyinde yok olmuştur. Gerek ABD gerekse İngiltere'de yapılan araştırmalar şirket tohumlarıyla üretilen sebze ve meyvelerin vitamin, mineral madde gibi antioksidantlar açısından 50 yıl önceki yerel çeşitlerden çok fakir olduğunu göstermektedir.

Ziraat Fakülteleri niye bu işe alet oluyor? Bence ilanlar derhal indirilmeli, destek çekilmelidir. Daha önemlisi artık fakülteler ve
Tarım Bakanlığı yerel çeşitleri koruyucu çalışmalara girmeli, katılımcı ıslah denilen köylü ve bilim insanlarının en başından el ele çalıştığı yaklaşımlarla araştırmalara başlamalıdırlar. Katılımcı ıslah dünyada 20 yıldır biliniyor. Bizim küreselci tarım çevrelerine soralım bakalım, katılımcı ıslahı doğru tarif edebilecekler mi?

Yerel çeşitlerin yağmalanmasına son verelim. Sonra çok geç olacak. Ay yıldızlı rozetleri sadece dekor olarak takanlar: Yeni bir sınav önünüzde. Hadi bakalım.

Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Oğuz Karsan
11-08-2008, 19:10
Merhaba,

Oynanan oyun ortada. Yöntem daha öncekileri aynı. Bir farkla. Artık bazı değerlerimiz, bilim adamlarımız vatansever insanlarımız oyunu çözdükçe daha çok insana duyuruyor.

Ama bence ülkemizde bir yararlı insan koruma programı yapılsa ve : Geçmişte de türlü nedenler ile kaybettiğimiz bu faydalı insanlar artık korumaya alınsa.

Hatırlayınız, Uğur Mumcu'dan, Hablemitoğlu'na, Vali Recep Yazıcıoğlundan, Adnan Kahveciye, Eşref Bitlis Paşa'dan yakın zamanda hala nedeni karanlıkta kalan ve içinde bilim adamarımızın da yok olduğu uçak kazası. Ve diğerleri.

Sanki görünmez bir el ülkemizin geleceğini şekillendirecek , insanlarımızın refahı ve mutluluğunu sağlayacak yetişmiş kadroyu yok ediyor. Kimisi eziliyor, kimi kaza geçiriyor, kiminin uçağı düşüyor.

Ben artık Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın ve onun gbilerinin korunmaya alınmasının gerektiğine inanıyorum. Büyük emelleri ola bir kartelin oyununu ortaya çıkaraak derecede tekerlerine taş koymanın bedeli ağır olabilir.

Yüzyılımızın en etkili silaharıdan biri su diğeri gıda. Önümüzdeki on yıllara silahlar veya bombalar değil bence gıda ve suya egemen olabilen ülkeler hükmedecek. Ve Türkiye Cumhuriyeti olarak Faunamızı, Floramızı, Çeşit ve tür zenginliğimizi, gıda ve diğer tohum zenginliğimizi dikkatli bir şekile korumalıyız.

Sakın olmaz demeyin. Ülkemizin beyinleri ülkeleri uğruna çalışmalarının bedelini ödeyip akıl almaz kazalar geçirirken, işe yaramaz takımına ve hatta işbirlikçilere bir şey olmuyor. Acaba neden ?

Saygılar

Arca Atay
14-09-2008, 13:31
Tohumculuk Kanunu iki yıldır yürülükte. Acaba iki yılda iddia edildiği gibi ülke tohumculuğu yabancı tekellere mi devredildi? Yine iddia edildiği gibi ülkemizde GDO'lar serbest mi bırakıldı? Ülkemizde kanser yapan tohumlar sebebiyle ölen kaç kişi var?

Arkadaşımızın sorusuna yanıt vermek istiyorum;
Nihai hedef kamuyu tamamen tohum işinden çekip bu işin şirketlere devridir,yani yapılan "özelliştirmeler"in, "şirketleştirmeler"in başka bir versiyonudur bu iş.Ayrıca çiftçinin tohum alma,saklama,değiş-tokuş ve satma olanaklarının da durdurulması hedeflenmektedir.

Tohum işi direkt olarak "yabancı tekellere devr"edilmeyecek, "Tohumcular birliği"ne devredilecektir.Tohumcular birliği ise aralarında Monsanto,Syngenta,Bayer gibi ulusötesi firmaları,yerli tohum şirketlerini,yabancı şirketlerin TRdeki mümessillerini de içeren geniş yelpazedeki Tohum Endüstrisi Derneği üyelerini kapsamaktadır.

GDO'ları serbest bırakma işini Tohumculuk Kanununa sokamamışlardır.Bu nedenle GDOlu tohumların yasal olarak TR ye sokulması ekilip dikilmesi hala parantez içinde "yasak" tır.Ama bunların yemlik **** yağlık **** hazır gıdalar olarak TRye girişlerini kontrol eden mevzuat/mekanizma olmadığı için GDOların TRye serbestçe girdiği doğrudur ve hatta yasal olmayan yollardan tohum olarak girdiği ve ekilip dikildiklerine dair duyumlar vardır.

Bu yıl içinde adı sıkça duyulmakta olan "Adana Çiftçiler Birliği" isimli bir örgüt kurulmuştur.ABD tarafından finanse ve yöneltilmekte olduğu konusunda şaibeler bulunan bu örgütün yöneticileri çeşitli TVlarda,gazetelerde "bizler de ABD çiftçileri ile rekabet etmek istiyoruz bizler de GDOlu tohum ekmek istiyoruz" şeklinde beyanlarda bulunmaktadırlar.

Geçtiğimiz hafta Sabancı Üniversitesinde bir grup GDOcu bilim insani ! nın katılımı ile gerçekleştirilen GDO Sempozyumunda bu örgüt üyeleri de aynı taleplerini dile getirmişlerdir.

GDO_SA sempozyumunun bu yıl düzenlenen III.sü ,diğer sempozyumlardan farklı olarak GDO karşıtlarını aşağılayıcı ,alay edici ve saldırgan bir üslüpla gerçekleştirilmiş, fakat panele katılan GDOya Hayır Platformu temsilcilerinden hakettikleri cevapları almışlardır.Yani özetle GDOların serbest bırakılmaları ile ilgili çalışmalar, tohumculuk kanunu ile başlatılmış, bazı üniversite hocalarının ve sözüm ona çiftçilerin destekleri ve talepleriyle bu olay yasallaştırılma sürecine sokulmaya çalışılmaktadır.

Ülkemizde kanser yapan tohumlardan ölen kaç kişi var sorusunu ise Çernobil patladıktan sonra ağırlıklı olarak Karadeniz bölgemizde kaç kişi ölmüştür şeklinde bir soruyla yanıtlamak lazım.Çernobil patlamasından 3-5 hafta **** 3-5 ay/yıl sonra radyasyon deneniyle ölen hastaya rastlanmadığı halde ,aradan 20 yıl geçtikten sonra Karadeniz bölgesinde kanser patlaması yaşandığını inkar edebilecek kimse var mıdır?

GDOlu ürünlerin tüketilmesiyle ilgili olarak bunlardan direkt zarar gören, kanser olan **** ölen insana rastlanmamış olması onların "güvenilir" olduklarını ispatlamaz. Burada mısır ya da domates ya da başka bir meyve ya da sebzenin içine aktarılmış olan ve o sebze ve meyvenin doğasında olmayan şeylerin onların gen yapılarına eklendiğini söylüyoruz.

Gen yapısı değiştilmiş, içine toksin üreten bakterinin geni aşılanmış bir mısırı ,normal bir "mısır" olarak addedebilir misiniz? Bu artık mısır değil başka bir "şey"dir. Bu başka şeyin ,insan ya da hayvan tarafından yendiğinde zaman içinde neleri tetikleyeceğini kimse bilmiyor ki.Bu ürünleri üretenler bile bilmiyorlar.

En çok GDOlu ürünün üretildiği ve dolayısıyla tüketildiği ABD de artan kanser vakaları ve çığ gibi büyüyen obesitenin bu ürünlerden kaynaklanmadığının ispatını şimdiye kadar yapan olmamıştır.

Bilemiyorum yanıtlarım sizi tatmin etti mi ama daha detaylı bilgi isterseniz devam edebilirim,
saygılar,

Mehmet Ali Aşık
15-09-2008, 14:48
Elin oglu iki yil sonrasi için degil yüz yillik plan yapip o plani uygulamaya koyuyor.Biz yarini bile düsünmüyoruz cebim dolsunda nasil olursa olsun.Bu kanunun bir benzeri isgal altindaki irakta kabul ettirildi. Simdi sorsam Türkiye isgal altindami diye zorunuza gider .Oguz Karsan "Tarimda kurtulus savasi basliyor demis" demekki bir isgal söz konusu.Bu kanunu kabul edenler memlekte en büyük ihanetlerden birini yapmislardir.Her ne kadarda halka dindar görünmek durumda olsalarda dinleri imanlari "PARA" dir.

Oğuz Karsan
17-09-2008, 10:41
Merhaba,

Sn. Mehmet Ali Aşık.

Tarımda Kurtuluş savaşı verme zamanı geldi de geçti.

Tröst diye adlandırabileceğimiz çok uluslu firmalar milyarlarca dolar harcadıkları ar-ge (araştırma-geliştirme) çalışmaları sonucunda elde ettikleri tohum ve benzeri çalışmaları, saf köylümüzü kullanarak ülkemiz topraklarında denemeye başladılar.

Ortaya çıkabilecek vahim olaylar karşısında kendi ülkelerindeki kanunlarının izin vermemesi veya cezaların, yaptırımların fazla olması onları bizim gibi henüz tam ve bağımsız tarım politikaları olmayan ülke topraklarına yöneltti.

Kendi çıkarları uğruna zehirledikleri topraklarımızın hesabını kanunlarımızla bile soramaz hale geldik çünkü yabancı devletlerin yöneticilerini bile araya sokarak kanunda kendilerine gerekli düzenlemeleri yaptırmaya başladılar.

Kendileri tarım politikalarını 50-100 yıllık yaparken bize hiçbir şanş tanımayan bazı ülkeler, kendi tarımımızı ve topraklarımızı korumamıza bile engel teşkil etmekteler çünkü korumacı politikalar karşısında istediklleri araştırmaları yapamayacaklarından dolayı endişeleniyorlar.

Verimli tarımsal arazilerimizi artık korumamız gerekmektedir. Yoksa yabancı tohumlar ile verimsizleşen topraklarımız, torunlarımızı beslemeye yetmeyecektir.

Saygılar.

Mehmet Ali Aşık
18-09-2008, 06:17
merhabalar Oguz bey
Sonunda tarimdada iyice batililastik moderen olduk artik bizim tarim ürünleride hormonlu,GDO'lu, tadi plastik gibi oldu. Kültürümüzün degistigi yetmezmis gibi tarlada ekilip biçilen nebatta degisti.
Saf köylü sözüne katilmiyorum köylü dedigin uyanik olur! Suçu sadace aldatanda degil aldananda da aramak lazim.
Köylüsünden kentlisine insanlar canavarlasmasiydi "canavar tohumlar" kolay kolay yayilmazdi.

Arca Atay
19-09-2008, 12:52
Tohumunu satan köylü hapse düşecek

Türkiye’de tarımın içinden geçtiği şu günler çok zorlu bir süreç... Köylünün işi zor, tarıma dayalı sanayicinin işi zor... Geçen hafta Ege TV’de Erol Yaraş konuyu açınca ben de 2006’da bu konuda Ali Ekber Yıldırım başta olmak üzere, Kamil Okyay Sındır’ın, Güngör Uras’ın yazdıklarını, bu arada benim de naçizane 2006’da yazdığım konuları anımsattım... Ertesi günü Gözlem Gazetesi’nin Haber Müdürü Serkan Aksüyek kardeşimim haberi ve notları ulaştı elime... Meğerse konu bizim anlattığımızdan da betermiş.

Yıllardır gördüğüm her köylüye “bankacının, tohumcunun oyununa gelmeyin tohumunuza gözünüz gibi bakın” diyorum. Boşuna demediğim ortaya çıkıyor. Serkan iyi bir araştırma ile çıkıyor okurunun karşısına... “Kilerdeki tohumunu satan Hasan Ağa, 2011’de hapiste’ başlığı ile verdiği haber Türk köylüsünün geleceği için karamsar düşünenleri haklı çıkartacak boyutta...

Aksüyek’in haberinden özetleyerek sunuyorum bekleyen tehlikeleri: Türk çiftçisine tohumda kurulan tuzak, sadece Tohumculuk Kanunu ile sınırlı değil. 3 binden fazla endemik bitki türünü barındıran Anadolu toprakları, 2004’te yasalaşan Islahçı Hakları Kanunu ile birlikte, “devlet eliyle” çok uluslu tohumculuk şirketlerinin pazarı olacak. Kilerine tohumluk ayıran çiftçi Hasan Ağa, 2011’den itibaren bunu pazarda satamayacak. Aksi halde başı çok uluslu tohumculuk şirketleri ile belaya girecek.

Türkiye’nin tohumculukta adeta teslim alınmasını amaçlayan süreç 8.1.2004 tarihinde yasalaşan 5042 sayılı Islahatçı Haklarının Korunması Kanunu ile başladı. Birbirini tamamlayan bu iki kanun, önce tohum ıslahı yapan şirketlerin haklarını düzenledi, daha sonra devlet eliyle ıslahçı şirketlere pazar yaratılmasının güvencesini sağladı.5 yıllık geçiş süresinin sonunda, Türk çiftçisi ve Türk halkı bu gerçeği çok daha acı deneyimlerle yaşayacak.

Türkiye’nin tohumculukta sıkıştırıldığı kumpas, sadece Tohumculuk Yasası ve Islahatçı Haklarının Korunması Yasası ile sınırlı değil. Kısa adı UPOV olan Uluslararası Yeni Çeşitleri Koruma Birliği’ne (International Union for the Protection of New Varieties) 18 Kasım 2007’de 65’inci ülke olarak üye olan Türkiye, bu sözleşme hükümleri uyarınca zengin biyoçeşitliliğini yitirme tehlikesiyle karşı karşı kalacak. Başbakanlığın resmi web sayfasında UPOV’a Türkiye’nin yaptığı başvurunun gerekçesinde, “Bitki ıslahçılarının haklarını koruma altına alarak Türkiye’nin yeni tohum geliştirmek için yatırımları çekeceği” belirtiliyor. Buna acaba, “sanılıyor” desek daha mı doğru?

Serkan Aksüyek’in özetlediği UPOV üyeliği sonrası için ise kaygı yaratıyor: UPOV üyeliği ile Türkiye’nin genetik çeşitliliği yağmalanacak, yerel çeşitler gelişmiş ülkelerde olduğu gibi hızla yok olma sürecine girecek. Tarım ilacı ve gübre kullanımına dayalı bir tarım sistemi olan endüstriyel tarım yaygınlaşacak. Bu durum toprakların, suların, ürünlerin kirlenmesi sonucunu doğuracak, küresel ısınmayı hızlandıracak. Köylüler tohumlara daha yüksek fiyat ödeyecek. Taşımaya daha elverişli tatsız ve besin değeri düşük sebze, meyveler yüzünden hipermarket zincirlerinin ürün üzerindeki hakimiyetleri artacak, ürünler daha ucuza çiftçinin elinden alınacak. Bütün bu gelişmeler köylünün yoksullaşması ve kırlardan göç ederek kentlere yığılmasını hızlandıracak. Lezzetsiz ve besin değeri düşük ürünleri tüketecek olan tüketicilerin sağlıkları bozulmaya devam edecek.Nedim Atilla

Akşam (http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=130170,10,66)

(http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=130170,10,66)

cemal.S
03-10-2008, 09:01
Merhabalar!

Yazılanları birer birer özümseyerek okudum. Okuduktan sonra anladımki bütün o olup bitenler sade vatandaş olarak bizlerin yani konuyla sadece bir tüketici olarak uzaktan ilgisi olanların bilmediğimiz çok şey var. Tohum ve tohumculuk konusunun ülkemizin kanayan yarası olduğunu biliyordum ancak bu kadarını beklemiyordum.

Bu sayfaya bilgilendirme ve aydınlatma yazıları ile katılan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bu ülkenin yaşayan bir ferdi olarak durumun bu denli vahim olduğunun bu sabah farkına varmış oldum. Sizlerin sayesinde. Bu konuyu gündemde tutmak ve her zaman faydalı aydınlatıcı bilgilerle donatmak bir vataşdaşlı görevi bana göre. Karadeniz bölgesinde yaşananlarla ilgili müsade ederseniz bende yaşadığım bir olayı aktaracağım.

2003-2004 yıllarında memleketim olan Niksarda yaşadıklarım beni şaşkına çevirmişti.
Çoluk çocuk ve annem köydeyiz ve bir pazartesi günü kasabaya alış verişe gittik. Eksiklerimizi alacağız ya başladık alış verişe. O zamanlar henüz alış veriş merkezide yok doğru dürüst. Neyse eksiklerimizi aldık sıra geldi çay şekere. Anam oğlum çayı burdan almayalım çok pahalı ben satıcılardan alayım dedi ve yanımızdan ayrılıyor. Benim dikkatimi çekti bende gelmek istiyorum dedim bu satıcı kimmiş. Pazarın ortasına vatandaş el arabasını çekmiş çay satıyor paketli tıpkı çay kurun çayındaki paket renkleri ancak üzerindeki bir iki harfi değişik. Fiyat olarak yarı parasına adam peynir ekmek gibi satıyor. Başı kalabalık bütün köyden gelen insanımız başında tezgahın. Ben şaşkın şaşkın bakarken anam sıraya girmeye çalışıyor. Neyse girdim koluna aldım kenara. Ana sen bu çayların hangi çaylar olduğunu biliyormusun ? Cevap şu ucuzya oğlum. Neyse ayak üstü bunların Rusyadaki çernebilden sonra üretilen radyaslu çaylar olduğunu zor güç anlattım. Oğlum herkes alıyor bende çok aldım ne olacak bu işin sonu diye sorduğunda. Cevap vermekte ne kadar zorlandığımı siz tahmin edin. Neyse döndük geldik ve çayımızı hiç değilse Çaykurun paketlenmiş ağzı kapatılmış ve kontrollü düşündüğüm orjinal paketlerinden bir kaç adet alarak köye döndük.
Tüm bunları anlatmamdaki sebep gerçekten benim gözlemlediğim kendi köyüm dahil Karadenizin deniz görmeyen tarafında kanser vakaları o kadar çoğaldıki anlatılacak gibi değil. Deniz gören tarafını artık sizler düşünün.

Bunları buraya yazmak o kadar zorki ancak gerçekler bunlar ve kaçmamamız gerekiyor. Biz hala maç seyretmeye devam ediyoruz. Mücadele eden bilimsel anlamda destekleyen hatta sohbet anlamında olsun buraya yazı yazan herkese sonsuz teşekkürler.

Saygıyla.

Cemal Sansar/ Yalova.

denizakvaryumu
16-12-2008, 18:16
Genetik müdahale görmüş besinlerden uzak durun!

Bilim insanlarının, bütün insanlığa, doğaya yaptıkları en büyük kötülüklerden biri olarak görüyorum canlıların genlerine müdahale etmeyi.

GDO- Genetiği Değiştirilmiş Organizma, Frankeştayn veya transgenik denen tohumlar çok acıklı bir konu... İnsan eliyle canlıların geni birbirine aktarılıyor. Tavuktan bir gen alınıp fasulyeye aktarılabiliyor. Veya domatesten bir gen mısıra girebiliyor. Bilim insanlarının, büyük bir marifet gibi gördükleri bu aktarımların uzun vadeli etkileri araştırılmadan uygulanmaya başlandı. İnsanlara, hayvanlara, çevreye ne etkileri olduğunu bilmediğimiz transgenik tohumlar bilim-kurgu filmlerini anımsatıyor.

ABD, Kanada ve Arjantin en büyük GDO üreticileri. GDO’lu tohumlardan en fazla üretilenleri mısır, soya fasulyesi ve pirinç. Bu ürünlerin üçü de “modern” gıda sanayinde bol miktarda kullanılıyor. İçinde soya yağı olmayan gofret, çikolatalı krema, hazır çorba, patates cipsi yok gibi. Mısır şekeri – Cargill fabrikasıyla gündeme gelen – nişasta bazlı sıvı şeker de neredeyse bütün şekerli gıdaların içinde. Gofretler, şekerlemeler, gazlı içecekler, mısır şekeri ile yapılıyor. Yani, bugün bir kola içtiyseniz, transgenik mısır şekeri yemiş olabilirsiniz. Çikolata yediyseniz transgenik soyanın yağını yemiş olabilirsiniz.

Transgenik ürünlerin, günümüzde çoğalan alerjilerin sorumlusu olarak gösteriliyor. Hatta, kısırlığa, kansere sebep olduğunu söyleyen doktorlar da var. Her türlü transgenik yaratıktan uzak durmakta fayda var. Ne olur, ne olmaz, bizin genlerimiz de değişime uğramasın!

http://beslenmebulteni.com/bes/index.php?option=com_content&task=view&id=102&Itemid=312

Oğuz Karsan
05-01-2009, 12:12
Merhaba.

Sn. denizakvaryumu,

Uyarılarınız çok güzel. ancak atı alan Üsküdarı geçmiş tuzlaya varmış neredeyse. Peki, aldatıldık. Ama nasıl?

Yıllar önce, hatırlayınız kanseri önlüyor dedikodusu ile hepimiz soya ürünleri peşine düşmüştük. Salatalarımızda soya ve mısır kullanmak bize o günlerde sağlık alameti gibi gelmişti. Çünkü işbilir basınımız ve medyamız yine yabancı mallarını halkımıza servis ediyordu.

Bu bize ders olsun! Tarım Bakanlığımızın yapması gerekenleri yapmadığı bir ülkede, kanserden korunmak amacıyla, esas kansere yol açabilecek transgenik veya GDO'lu harhangi bir ürünü çocuklarımıza afiyetle yedirir, uluslararası gıda devlerine bu krizlerde ayakta durabilmelerini sağlayacak finansal kaynağı sağlamış olursunuz.

Kendi çiftçimizin doğal hayvan gübresi ile ürettiği, bağışıklık sistemimizi ayakta tutabilecek ve sağlığımıza yarayacak ürünler de ya çöpe gider, ya da denize veya meclisin önüne dökülür. Marketler açılır da açılır, ne idüğü belli olmayan gıdalar halkımıza satılır da satılır.

Peki bütün bunlar olurken Yetkililer ne yapar? Ceplerini doldurup, yangelir yatarlar.

Saygılar

hüsnüyusuf
03-02-2009, 10:01
Bu konu birçok kez dile getirilse de yine de hibrit tohumlara karşı tutum (sitemizde bile) değişmiyor(değişemiyor) malesef.

Aşağıdaki yazı Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu'nun sözlerinden alıntıdır.


Transgen tohumlar kötü amaçlar için kullanılabilir


Türkiye"nin transgen tohumlara, hibrit tohumlara karşı duyarlı olması lazım. Çünkü günümüzde bunlar kötü amaçla da kullanılabilir. Çünkü bu tohumların içlerine hastalık genleri yerleştirilebilir. Bunun örneği transgen mısırdır. Transgen mısırın içinde ne var? Genetik yapısının içerisinde mısır püskülünden giren paraziti yok edici zehirli gen var. Güya bu insana zarar vermiyor. Bunun sonuçlarını ileri yıllarda alacağız. Demek ki, genleriyle oynanmış tohumlar kötü amaçlı olarak kullanılabilir.


Melez tohumlar bağışıklığımızı zayıflatıyor


Melez tohumlardan elde edilen ürünlerle doğal tohumlardan elde edilmiş ürünler arasında insan sağlığı açısından çok büyük farklar vardır. İşte örnek verelim, domateste bunu bulamıyorsunuz. Yani, melez tohumdan elde edilen domatesin içinde kalp büyümesine karşı, makula dejenerasyonuna karşı ve kalbin dıştan yağ bağlamasına karşı önleyici ve tedavi edici etkin güce sahip maddeler yok. Neden? Evrimini tamamlamamış bunlar, ebter tohum, melez tohum. O tedavi edici özellikler yok bunlarda; ancak o doğal tohumlarda var. Ve biz bu doğal tohumlarımızı kaybettik.


İnsanlar melez tohumlardan elde edilen ürünleri tükettikleri zaman arzu edilen etkin maddeleri tüketemedikleri için, alamadıkları için bağışıklık sistemleri de güçlü değil. Onun için hastalıklar bu kadar hızla yayılıyor. Her şeyi hormona, zirai ilaca ve katkıya bağlayamazsınız. Bu melez tohumların içerisindeki en önemli handikap etkin maddelerin olmayışıdır. Bu ancak doğal tohumlarda var.


Transgen polenler doğal türleri de bozuyor!


En önemli şey, şimdi bu "ebter" (melez) tohumlar, transgen tohumlar kullanıldığı zaman bunlar çiçek açıyor. Ve bu çiçeklerin polenleri çevredeki diğer bitkilerle yapay geçiş yapmaktaır. Biz buna "horizontal transition" diyoruz. Dolayısıyla doğal türlerin de bozulmasına neden oluyor.


Bu doğanın içerisinde var. Mesela bir papatyaya bakarsınız. Yapraklarından birinin üzerinde kırmızı veya kahverengi doğal bir leke vardır. Neden? Çünkü o çiçek açma döneminde yabancı bir polen onu döllemiştir. Oradaki renk kromofor genini aldığı için başka bir kırmızı çiçeğin geni ona transfer olmuştur.


İşte melez tohumlar ve transgen tohumlar gerek toprağı, gerek topraktaki mikroorganizma florasını, gerekse de doğal tohumların türlerinin genetik yapısını modifiye eder ve bozar. Bu çok önemli!"

Kaynak: http://www.tumgazeteler.com/?a=2846592

k0900
07-02-2009, 21:48
Merhabalar;
Konuyu anlayabildiğimce okudum , ayrıca internette bulabildiğim farklı kaynaklardanda öğrenmeye çalıştım.
İleride olabilecek tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmenin yolunun ;kanunla yetki ve imkanların devredildiği TSÜAB a üye olmayla önlenebiliciği kanaatindeyim. Birliğin internet sitesinden üyeler listesini incelediğimde bir üyenin tarım ve tohumla ilğili geçmişinin birkaç yıla dayandığını görünce bu kanaatım güçlendi.
****** tüzel kişiliği olmayan , konuyla ilğili faliyeti bulunmayan (örneğin ben) üye olamam. Ancak Türkiye gibi büyük ve güçlü tarım geçmişi olan ülkemizde form üyelerininde katkılarıyla veya bizzat dahil oldukları müesseselerle bu birliğe üye olunabilir diye düşünüyorum.
Üyelik için gerekenleri ( açık şartlar) aşağıya sıraladım.

Not: Başta ANLAYABİLDİĞİM kadar demiştim, anlayamamışsam sürçülisan etmişşem affola


(TSÜAB)
ÜYE OLMA ŞARTLARI VE İSTENEN BELGELER

1. Alt Birliğin faaliyet konuları ile iştigal ettiklerini belirten gerçek ve tüzel kişilerin Tarım ve Köyişleri Bakanlığından almış oldukları belgeyi ibraz etmek (Tohum Üretici Belgesi),
2. Alt Birlik giriş aidatını peşin ödemek,
3. Tüzel kişiliklerin en yetkili organlarından almış oldukları karar ve karara ilişkin yetki belgesini ibraz etmek,
4. Ticari, zirai ve sınai kazanç dolayısı ile gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmak,
5. TC vatandaşı olmak,
6. Fiil ehliyetine sahip olmak (yasal haklarını kaybetmemiş olmak),
7. Savcılıktan alınmış iyi hal kağıdı,
8. Onsekiz (18) yaşını doldurmuş olmak,
9. Başvuru formunu doldurmak ve dilekçe ile başvuruda bulunmak,
10. Nüfus cüzdanı fotokopisi ve 2 fotoğraf,
11. İkametgah ilmühaberi.

sedirtoprağı
17-02-2009, 11:30
01/01/2009'dan beri Tohumculuk Kanunu'nuyla ilgili gelişmeleri en azından Türkiye'de gelinen aşamayı buraya aktaracak arkadaşlarım varsa bilgilendirebilirler mi? Duyarlılığımızı mazur görün.. başka net kaynaklarında araştırmaya pek vakit bulamadım.
Esenlikler:)

sedirtoprağı
17-02-2009, 15:30
Merhabalar,
Yaşamımızı temelden ilgilendiren yediğimiz gıdalarla ilgili buraya aktardıklarınızı sabahtan beri tamamını neredeyse içerek okudum. En acil işimiz bu.. GDO'lar ve Transgen tohumlardan üretilen her türlü gıdayı masamızın önünde, tabağımızın içinde bulabiliriz artık..

Bu forumun başka bir konu başlığında (Eko köy yerleşimleri-Buralardan gitmek lazım) paylaşımları aktarırken Sn.Mine Pakkaner'in yaşamsal önemi çok yüksek bi konuyu gündeme getirmesi ve diğer arkadaşklarımızın aktarımları için binlerce teşekkürler..

Öğleden sonra Prof. Tayfun Özkaya'yı telefonla arayıp bilgilerimi güncelledim. Yaklaşık 15 dk. süren konuşmada ivedilikle Anadolu kökenli tüm tohumları saklamak,korumak ve çiftçilerin kendi arazilerinde ekimlerini sağlamak üzerineydi.. Yerel tüm tohumların korunmasına yönelik yöntem üzerine ve çiftçileri bilinçlendirme üzerine yaptığı çalışmaları aktardı..

Duyarlılığını bu platforma taşıyan herkese gönüldolusu esenlikler..
Hakan

yesimcim
10-04-2009, 23:30
Merhabalar,
Grubumuzda yeniyim ama eski bir PDA'lı ve bir Slow Food/Fikir Sahibi Damaklar conviviyumu üyesi olarak ben de tohum yasası konusunda sizler gibi çok duyarlıyım.Mayısta Antalya'da yapılacak olan tohum toplantısından önce bilgilenmeye çalışıyorum.Konu ile ilgili araştırıyorum ve inanıyorum ki aynı güzelliklere inanan bunca insan,grup,bilgi ve birikimlerini biran önce birleştirirse güzel birşeyler bırakabiliriz ardımızda.

Sorum ise şu:Nükleer tarım teknolojisi ile ilgili bilgilendirme yapabilecek uzmanlar var mı aramızda?Nükleer tohum GERÇEKTEN nedir?

Ülkemizi parsel parsel yabancılara satan,nişasta bazlı şeker kotasını %2 lerden 10'lara,yetmeyince 15'lere çıkaran ve 45'leri planlayan,kendi insanını insülin direnci,metabolik sendrom ve diyaliz makinesine mahkum eden,verim alacaksınız diye kandırılıp,cehaletine ve açgözlülüğüne yenilen üreticimize GDO'lu kansorejen veya Kilitli F1 tohumları satıp,uzun vadede su kaynaklarımızı,verimli ovalarımızı,evladiyelik tohumlarımızı sistematik şekilde yokedenlerin ''Türkiye'nin geleceğinin güvence altına alınması için üç önemli vazgeçilmez unsuru; enerji, su ve tohum olarak'' diye pişkince sıralaması beni çok rahatsız etti!Farkındalık kolay değil ve ne yazıkki anlatabileceklerimiz karşımızdakinin anlayabileceği kadar!Lütfen birileri bu konuda bizleri aydınlatsın.Aşağıda 9 Nisan tarihli Sabah Gazetesinden bir alıntı ekledim.
Bu arada Kenan Demirkol hocamızın dünkü şeker ve beslenme konulu seminer özetini blogum PEMBE SÜRGÜN'de
bugün yayınladım.Merak edenlere duyurulur.
Sevgiyle kalın.
Yeşim Güriş
Nükleer yöntemle üretilen milli tohum heyecanlandırıyor

ANKARA 09.04.2009

Enerji Bakanı Hilmi Güler, Türkiye'nin nükleer tarım teknolojisiyle milli tohumları üreten birkaç ülkeden biri durumuna gelmesinin kendilerini heyecanlandırdığını söyledi. Güler, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) bağlı Ankara'daki Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde incelemelerde bulundu. Güler, TAEK denildiği zaman son dönemlerde nükleer enerjinin gündeme geldiğini; ancak, bu merkezde tıp, tarım ve mühendislik alanlarında da çalışmalar yapıldığını anlattı.

ÜÇ VAZGEÇİLMEZ
Türkiye'nin geleceğinin güvence altına alınması için üç önemli vazgeçilmez unsuru; enerji, su ve tohum olarak sıralayan Bakan Güler, yerli ve milli tohumlar geliştirmek istediklerini belirterek, "Burada genetikle oynanmıyor. Sadece nükleer teknolojiden yararlanılarak ürünler geliştiriliyor. Bu açıdan yan etki gibi bir durum söz konusu değil. Buradaki çalışmalarla gelecekte gıdada dışa bağımlı olmamayı hedefliyoruz. Nükleer tarım teknolojisinde milli tohumlarımızı üreten birkaç ülkeden biri durumuna gelmek beni çok heyecanlandırıyor" dedi.

Oğuz Karsan
17-04-2009, 13:43
Merhaba.

Az önce elektronik posta yolu ile bir haber geldi.

Almanya, GDO'lu mısır tohumu ekimini yasaklamış.

Yasaklanan tohum Monsanto'nun 810 no'lu tohumuymuş.

İnşallah, bize de örnek olur da, Yerli tohumlarımızı tehdit eden kötü niyetli kişilerin tohumları artık toprağımızı tehdit edemez.

Yasaklansa bile, Dünya tohum tekelini ellerinde bulunduran çokuluslu tröstlerin bizim gibi ülkeleri kontrol altında tutmak için yeni bir şeyler bulacağı muhakkak. Bu nedenle şüphelendiğimiz tohum ve maddelerin testini yapabilecek Laboratuvarları kursak iyi olur diye düşünüyorum.

Saygılar.

yesimcim
25-05-2009, 07:51
TOHUMCULUK HAKKINDA PDA GÖRÜŞÜ

Bizler "Pembe Domates Ağı" (PDA) üyeleri olarak;
Başta; Anadolu'nun en değerli ve en has ürünlerinden olan, yok olmasını önlemek ve daha önceleri olduğu gibi, günümüzde de kuşaktan kuşağa aktarılan "doğal döngüsünü sürdürmek" amacıyla "Evladiyelik ('Heirloom') Pembe Domates"in 4 yıldır yeniden üretilmesine çalışmaktayız. Bizler profesyonel tarım uzmanları, tarıma dayalı ticaret erbabı ya da çiftçi değiliz. Bizler, geniş bahçeleri olmasa da balkonlarda ve saksılarda "kentte tarım" yapılabileceğini gören ve bunu deneyerek başarmış, İnternet üzerinden iletişim kurarak bir toplumsal ağ kurmuş, duyarlı kentlileriz. İçimizde az sayıda olsa da Pembe Domatesi bahçe ve tarlasında yetiştirenler de var. Bir rastlantı sonucu fark ettiğimiz ve balkonda yetiştirdiğimiz ilk doğal pembe domateslerin tohumlarını da kendi aramızda ve "karşılıksız paylaşarak aynı yöntemlerle sürdürülmesi koşuluyla" neredeyse tüm Türkiye'ye yaymış bulunuyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, İsveç, Bulgaristan, Rusya ve daha birçok ülkede lezzeti ve bozulmamış niteliği nedeniyle yüksek değere sahip olan Pembe Domates, tohum paylaşımı sayesinde, kendi yeniden topraklarında değer kazanmış önemli bir tarım ürünüdür. Özellikle "Heirloom" yani genetiği ile oynanmamış, doğal tarımla üretilen ve kuşaktan kuşağa aktarılan tohumlar, endüstriyel tohumlara nazaran kat be kat değerlidir.

Ülkemizde tıpkı Pembe Domates gibi çeşitliliği ve değeri çok yüksek olan 3 bin'den fazla “endemik”; “kendine has”, tarımsal bitki türü ya yok olmuş, ya da yok olmağa mahkûm durumdadır.
Yüzyıllardan bugüne, hiçbir bozulmaya uğramadan çiftçilerin çabalarıyla tarımda "üretilebilirliğini" sürdürmüş bitkilerimizin yok olma fermanı sayılan "TOHUMCULUK YASASI"nın 2011'den itibaren yürürlüğe sokacağı 5. Maddesi ancak 'kayıt altına alınmış tohumların' ekimine olanak tanıyacak. Tohumuna patent alamayan çiftçiler ise, tekel durumundaki uluslararası şirketlerin insafına terk edilecek. 2011'den itibaren kayıt altına alınmamış tohumluklarını satan köylüler, ağır para cezasına çarptırılacak ve el konulan ürünler imha edilecek. Böylece Anadolu'nun zengin türleri doğallığını yitirecek.
Bu gidişe “dur” demek gelecek kuşaklara karşı en büyük sorumluluğumuzdur.

Ayrıca, şu sıralar tartışılmakta olan ve yürürlükteki 31/10/2006 tarih ve 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu'na dayanılarak çıkarılması planlanan "Bitki Genetik Kaynaklarının Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik" taslağında yer alan, "Tohumların Kayıt Altına Alınması" koşulu, bu ülkenin tarımına vurulabilecek büyük bir darbe niteliğindedir. Çünkü tohumunu kayıt altına aldırmayan çiftçinin kaderi, "ıslah yetkisi"ni elinde bulundurarak, tohumculuk alanında faaliyet gösteren, çoğunluğu yabancılara ait şirketlere terk edilmektedir. Yönetmelik, doğal türler üzerinde bireysel hak sahipliği mekanizmasının önünü açmaktadır. Oysa yerel ve doğal türler, binlerce yıl kuşaktan kuşağa devredilen "geleneksel ıslah çalışmaları" sonucu ortaya çıkmış, küçük çiftçilerin ortak emeğinin sonucu gelişmiş tohumlardır.

Bu topraklarda yüzyıllardır, insan emeğiyle tamamen doğal ortamında oluşan evladiyelik tohum ve çeşitliliğini, "kayıt" ve "patent" zorunluluklarıyla yok edecek bu yasa tasarısının ve keza mevcut kanuna bağlı olarak çıkarılacak "Bitki Genetik Kaynaklarının Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik"in yeniden, uzman kurullar tarafından ve tüm kamuoyu önünde açıkça tartışmaya açılmasını istiyoruz.

Oğuz Karsan
02-09-2009, 11:04
Merhaba.

Tohumculuğumuzun yok edilmek istendiği şu günlerde, hem kanunu yorumlamaktan aciz köylümüzün ürettiği ürününü korumalı ve karşı bazı önlemler alarak belli Anadolunun belli başlı tadlarını kaybetmemeliyiz.

Bu konuda elektronik posta ile gelen bir mektubu ekliyorum.




Bir de bu yandan baksak! / Nurdan ÇAKIR TEZGİN

Etik olarak birşeyler doğru gibi dursa da alt yapıyı kurcaladığımızda işler bambaşka olabiliyor!

Tağşişi, hileyi, haksız kazanç elde edeni engelemek tamam, kanunlarla kontrolü de tamam. Buna herkes (çoğunluk) katılıyor sanırım. Peki, küçük üreticiyi nasıl hayatta bırakacağız? Örgütlenip kooperatifleşme bütün yanlarıyla oturuyor mu sisteme. Her köylü, her küçük çaplı üretici bu topluluk ruhundan nasiplenebiliyor mu? Karnını doyurabilecek örgütlenmeye ulaşabiliyor mu?

Bir ineği olan Hatice Teyze, iki koyunu keçisi olan Hüseyin dede, 30 ağaç zeytini olan Hasan'a, 5 ağaç dutu **** eriği olan ve ağaçların pekmezini etiketsiz satmaya anca gücü yeten Ayşe Bacıya denetimdeki kuralları nasıl anlatacağız? Ektiği domatesten, biberden salça çıkaran, tarhana, erişte kurutan ve bunu köylü pazarında satıp iaşesini karşılamaya çalışan bu toprakların köylüsüne bunu nasıl izah edeceğiz!?

İlaç alıp toprağına atmaya gücü yetmediği için atadan dededen gördüğü gibi doğal tarım yapıp bunu da pazarda satmaya çalışan Anadolu insanını yok etmek mi istiyoruz gerçekten? İstediğimiz bu mudur?

Üstelik de köylünün elindeki eski tohumu bu kadar önemserken, pembe domatesi, yerli beyaz diş mısırı, buğdayı, nohutu, fasulyeyi GDO Frenkeştayn'ına karşı korumak üzere şehirli kolluk kuvvetleri oluşturuyorken, herşeyin doğalı, tohumun yerlisi, gübrenin hormonsuzu ilaçsızı diye bas bas bağırılan bir döneme girilmişken...

Organik (!) ürün pazarlarının, adı üzerinde "Köylü Pazarları"nın, doğal ürünlerin, Slow Food'ların, Slow City'lerin, Sefertası hareketlerinin, yerli tohumun bunca öne çıktığı, eski değerlerimize sahip çıkma çalışmalarının dünyaca hız kazandığı bir dönemde, köylüye ürettiğini böyle satamazsın demenin sorumluluğunu kim üstlenebilir!?

Bu nasıl bir tezattır? Kendi içimizde çelişmenin açık bir göstergesi değil midir?

Bunu diyebilmek için, köylüye nasıl satabileceğinin alt yapısını eğiterek göstermek, fon ayırmak, kapı kapı dolaşıp köylüye gitmek gerek ki bu zaman alacak bir çalışmadır, çok kapsamlı bir projedir emek ister. Bunun ucu, üniversitelerin akademik birimlerinin köylüyle elele vermesine kadar uzanır. Kanunlar çıkarmak ve kontrol - zabıta faslı, gelinecek en nihai noktadır. Oraya kadar çok işimiz var.


Zeytinyağını, çöplüklerden toplanan pis plastik şişelere koyup satan ve sattıranlarla farklı bir mücadele uygulanması taraftarıyım. Etiketsiz, şişe, açıkta satılan gıda deyip kurunun yanında yaşı da dumanlamanın alemi yok. Köylünün ürünü ve emeğine sahip çıkmak zamanı çoktan geldi geçiyor.

Zeytinyağı kurmayları bu problemi daha farklı yöntemlerle çözmeli. Köylüye sopa göstermekle olmaz, ıslak odunları ayıklayacak mekanizma gerekli. Ne dersiniz?

Zeytinyağını iştahla bandığımız ekmeğimizin o burcu burcu kokan tadının, GDO'lu tohumlarla kirlenmemesi dileğiyle... Belki asıl mücadeleyi o tarafa kaydırmak gerekli, kim bilir!

www.ascifok.com
www.focafoca.com


Nasıl? sizce de Sn. Nurdan ÇAKIR TEZGİN, köylümüzün karşı karşıya bulunduğu problemi ve çözümünü çok güzel dile getirmemiş mi?.

Saygılar.

Oğuz Karsan
30-05-2010, 12:04
Merhaba.

Elektronik posta yolu ile gelen önemli saptamalar yapan bir mektup

Veteriner Hekim
Güliz ÇELİK

Bu ihanetin bedelini çocuklarımız ödeyecek, ama nasıl…
Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nda
115 bin kişi çalışıyor.
70 tane üniversitemiz,
30 tane ziraat fakültemiz,
50 tane tarım araştırma enstitümüz,
10 bin işsiz ziraat mühendisimiz var.

Buna rağmen Türkiye tohumda tamamen dışa bağımlı. Tek kelimeyle tohumun patronu ise İsrail.

İsrailli araştırmacıların, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates
yetiştirdiğini Şalom Gazetesi'nin internet sayfasından biraz araştırıp
okuyabilirsiniz. İstediğiniz şekle sahip domatesleri bile bulabilirsiniz;
çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli...

Yani genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğru.

Gelelim başka doğrulara.

Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok.

Yani İsrail'den bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz.

Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk oldu.

Üstelik İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma
dönemiyorsunuz.

Genetik tohum o toprağ a da zarar veriyor. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız. 50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor.

Buna en güzel örnek Türkiye'nin patates deposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izin verilmemesidir.

Yani İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohum alana hastalığı bedava....

Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayede zirai ilaç satımını da
garanti altına almış oluyor.

Bütün bu acı tabloya rağmen Türkiye'de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor.

Ne korkunç.

Köylü kendi bahçesinde tohum bırakamayacak.

Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak!

Şu anda dünyada İsrail tohumu kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak'tır.

İkincisi de biz olacağız.

EY VATANDAŞ AKLINI BAŞINA DEVŞİR !!!

SOR SORUŞTUR, BOŞ DURMA...

Bu yazıyı okudunsa ister paylaş ister paylaşma umrumda değil ama bilip de susmak ortak olmaktır bunu bari hatırla...

Güliz ÇELİK
Veteriner Hekim
Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlü'ğü
Farmakoloji Bölümü
Pendik/İSTANBUL
34890


Bir daha düşünmeliyiz.

Saygılar

malina
01-10-2010, 10:23
Okurken gözlerim yaşardı :)

YÖK Başkanı Özcan, ABD ve İsrail'in domatese yerleştirilecek bir genle Türk milletini 20 yıl içinde yok edebileceğini söyledi

Prof.Dr. Özcan, Türkiye’de yetiştirilen domates ve buğday tohumlarının büyük bir bölümünün ABD ve İsrail’den getirildiğini, bir Türk aydını olarak bazen kendisini çok küçük hissettiğini anlattı.

Prof.Dr. Özcan, “İhtiyacımız olan domates tohumunu bu ülkede üretemez miyiz? Evvelden atalarımız bu tohumları üretip, yıllarca bu üretimin devamını sağlamışlar. Biz niye yapmıyoruz?

Tohumculukla ilgili araştırma enstitümüz olsa, buna birkaç üniversitemiz öncülük etse fena mı olur?

Sonunun ne olacağı da belli değil. Bu domates tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye birşey var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle zamanla bir milleti yok edebilirsiniz. Öyle bir şeyler yerleştirirler ki, 20 yıl içerisinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Öyle tehlikeler de var. Sadece ‘Aman paramız dışarı gidiyor’ endişesiyle söylemiyorum.

Üniversitelerimizin bu konularda bize yardım etmesini istiyoruz” diye devam etti.

Kaynak (http://haber.gazetevatan.com/20-yil-icinde-turkiyeyi-yok-edebilirler/331936/1/Manset)

betito
15-01-2011, 17:42
Dünyanın sayılı tarım üreticisi ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alan Türkiye, tarımsal teknolojide yeterince gelişememenin bedelini son 8 yılda 860 milyon dolarlık tohum ithal ederek ödüyor.

nkara Ticaret Odası’nın (ATO) ”Tarımsal Üretim ve Tohumculuk” konusunda yaptığı araştırmaya göre, Türkiye, karpuz tohumunu Amerika’dan, domates tohumunu Fransa, ABD ve Hollanda’dan, lahana tohumunu Almanya ve Hollanda’dan, turşuluk hıyar tohumunu ABD’den satın alıyor.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tohumculuk Daire Başkanlığı’nca hazırlanan Ülkesel Tohumluk Tedarik Dağıtım ve Üretim Programı’nda yer alan verilere göre, Türkiye’de 2009 yılında 385 bin ton tohumluk üretimi gerçekleştirildi. Bu miktar, 2008 yılında 290 bin ton, 2007 yılında da 324 bin ton olarak gerçekleşmişti.

Türkiye’de en fazla üretimi yapılan tohumluk, 227,8 bin ton ile buğday tohumluğu oldu. Yıllık 600 bin ton buğday tohumluğu ihtiyacı olan Türkiye’de üretilen sertifikalı tohumluk, toplam tohumluk ihtiyacının yaklaşık yüzde 40′ını karşılıyor. Kalan bölümü ise, çiftçinin mahsulden ayırarak ertesi yıl kullandığı tohumluk oluşturuyor.

Türkiye’de 2009 yılında, 36 bin ton arpa, 28,9 bin ton hibrit mısır, 58,8 bin ton patates, 10,8 bin ton pamuk, 9,3 bin ton hibrit ayçiçeği, 5 bin ton çeltik, 2,7 bin ton sebze tohumluğu üretildi.

Türkiye’de tohumluk pazarı, 2009 yılında 158 milyon doları ithal olmak üzere yaklaşık 600-650 milyon dolarlık büyüklüğe ulaştı.

8 YILDA 860 MİLYON DOLARLIK İTHALAT

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tohumculuk Daire Başkanlığı verilerine göre, Türkiye 2002-2009 yıllarını kapsayan dönemde toplam 860 milyon dolarlık tohumluk ithalatı yaparken, aynı süre içerisinde 339 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

Türkiye, 2009 yılında, 158 milyon dolarlık tohumluk ithalatı, 70,7 milyon dolarlık da ihracat yaptı. Endüstri bitkileri, tarla bitkileri, sebze ve yem bitkileri olmak üzere toplam 30 bin ton tohumluk ithal edilirken, Türkiye’de üretilerek yurt dışına satılan tohumluk miktarı da 21,8 bin ton oldu.

Türkiye 2009 yılında, 4 bin 860 tonluk buğday, arpa, hibrit mısır ve çeltikten oluşan tarla bitkileri tohumluğu ithalatına 17 milyon 117 bin dolar ödedi. İthalat içinde en büyük payı 97 milyon 995 bin dolar ile, 2 bin 498 tonluk sebze bitkileri tohumluğu oluşturdu.

Pamuk, ayçiçeği, kanola, patates ve şeker pancarı tohumunun da içinde yer aldığı toplam 11 bin 155 tonluk endüstri bitkileri tohumluğu için de 29 milyon 705 bin dolar ödedi.

EBEVEYN TOHUMLUK İTHAL ETTİ, SERTİFİKALI TOHUM ÜRETİP SATTI

Özellikle hibrit tohumlukta ithalatı fazla olan Türkiye, son 20 yıla kadar sıfır noktasında olan tohumluk ihracatını 70 milyon 766 bin dolar seviyesine çıkardı.

Türkiye’nin tohumluk ihracatı içerisinde en önemli iki kalemi hibrit mısır ve hibrit ayçiçeği tohumluğu oluşturuyor. Türkiye ihracını gerçekleştirdiği bu hibrit tohumların ”ebeveyn tohumlukları” ise ithal ediyor. Önce, ebeveyn tohumluklar, ekilip yetiştiriliyor, bunlardan da hibrit yani sertifikalı tohumluk üretiliyor. Üretilen hibrit tohumlukların bir bölümü yurt içi tarımsal üretim için kullanılırken, kalan bölüm de ihraç ediliyor. 2009 yılında 70 milyon 766 bin dolara ulaşan ihracatın yüzde 71′ini, yani 50 milyon 148 bin dolarlık bölümünü 10 bin 921 ton hibrit mısır ve 4 bin 719 ton hibrit ayçiçeği tohumluğu oluşturdu. Türkiye aynı yıl, sonraki yıllarda ihraç etmek ve kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla 529 ton hibrit ayçiçeği 4 bin 18 tonda hibrit mısır tohumluğu ithalatı yaptı.

Anavatanı Amerika olan patates için de mısır ve ayçiçeğinde olduğu gibi ”ebeveyn tohumluğu” ithal ediliyor. 2009 yılında 56 bin ton patatesin üretildiği Türkiye’de, sonraki yıllarda sertifikalı tohumluk üretimlerini gerçekleştirebilmek için 9 bin 590 ton patates tohumluğu ithal edildi.

AYAŞ DOMATESİNİN TOHUMLUĞU FRANSA’DAN

ATO’nun araştırmasına göre, Türkiye’de toplam sebze üretimi içerisinde yüzde 40′lık payı olan domates, üretiminde hibrit tohumluğu tercih edilen sebzelerin de başında yer alıyor. 2009 yılında 10 milyon 745 bin ton domates üretimi yapılan Türkiye’de, 22 bin 970 kilogramı hibrit olmak üzere toplam 47 bin 15 kilogram domates tohumluğu ithal edildi.
188880
Son yıllarda sıkça duyulan ”domatesin neden eskisi gibi kokmadığı” sorusunun cevabı da kullanılan tohumluklarda. Hibrit domates tohumluğundan elde edilen verimin yüksek, ürünün raf ömrünün uzun olması, uzun yol nakliyesine imkan vermesi ve mevsiminin dışında üretilebilir olması, çiftçinin hibrit tohumluk tercih etmesine neden oldu. Tüketicilerin ucuz, buzdolabında uzun süre bozulmadan kalan domates istemesi de çiftçilerin tercihini destekledi. Beklentiler ve tercihler değişince, Türkiye’de domates üreticilerinin bir bölümü yerli çeşitlerin yerine ABD, Fransa ve Hollanda’dan ithal tohumluklar kullanmaya başladı. Örneğin Ankara’nın Ayaş ilçesinde üretilen ünlü ”Ayaş domatesi” tarihe karıştı. Pazarlarda Ayaş domatesi olarak satılan domatesin tohumluğu Fransa’dan ithal ediliyor.
188878
Öte yandan, domates tarım ürünleri ihracatı arasına domatesi de koyan Türkiye, 2009 yılında bin 470 kilogramı hibrit olmak üzere 22 bin 858 kilogramda domates tohumluğu üretti.

Türkiye’nin 2009 yılında elde ettiği hibrit tohumluk içinde ithalat oranı yüzde 94 olarak gerçekleşti.

TURŞULUK HIYAR ABD’DEN

Araştırmaya göre, Türkiye’nin en fazla hibrit tohumluk kullandığı ikinci sebze hıyar oldu. Türkiye, 2009 yılında 1 milyon 734 bin ton hıyar, 5 bin 692 kilogramı hibrit olmak üzere 8 bin 980 kilogram da hıyar tohumluğu üretti.

Türkiye’nin aynı yıl 29 bin 353 kilogramı hibrit olmak üzere toplam 37 bin 244 kilogram hıyar tohumluğu ithal etti. Türkiye’de hasadı yapılan turşuluk hıyarların hibrit tohumu ABD’den ithal edildi. İthal edilen hibrit tohumluğun toplam hibrit tohumluk içindeki oranı yüzde 84 oldu.

Türkiye’de ithal tohum kullanılan sebzelerin ilk sıralarında kabak da yer alıyor. 2009 yılında 328 bin ton kabak üretilen Türkiye’de, 14 kilosu hibrit olmak üzere 4 bin 856 kilo kabak tohumluğu üretildi. Türkiye aynı yıl, 23 bin 604 kilogramı hibrit olmak üzere 24 bin 404 kilogram kabak tohumunu yurt dışından satın aldı. 2009 yılında kayda giren hibrit kabak tohumluklarının yüzde 99′u ithal edildi.

DİYARBAKIR KARPUZU AMERİKAN TOHUMLUĞUNA YENİLDİ

ATO’nun araştırmasına göre, çiftçilerin, uzun yola dayanıklı ve kısa sürede meyve veren tohumları tercih etmesi, Diyarbakır karpuzunun ABD’den ithal tohumluğa yenilmesine yol açtı. Üretici ve tüketici tercihlerindeki değişiklik karpuzda da yaşanınca Diyarbakır karpuzu, sadece Dicle nehri kıyısındaki Erimli, Sivritepe, Güzel, Develi gibi birkaç yüz dönümlük kısıtlı alanda yetişir oldu.
188881
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 2009 yılında 3 milyon 810 bin ton karpuz üretildi. Türkiye’nin 2009 yılı karpuz tohumluğu üretimi ise bin 83 kilogramı hibrit olmak üzere 5 bin 43 kilogram oldu. Aynı yıl yapılan tohumluk ithalatı da 11 bin 898 kilogramı hibrit olmak üzere 58 bin 827 kilogram olarak gerçekleşti. Bu verilere göre, 2009 yılında temin edilen tohumluğun yüzde 92′si ithal edildi.

HİBRİT HAVUÇ VE LAHANA TOHUMUNUN TAMAMI YABANCI

2009 yılında Türkiye’de 593 bin ton havuç üretilirken, aynı yıl ithalatla 26 bin 111 kilogramı hibrit, 8 bin 108 kilogramı standart yani hibrit olmayan olmak üzere toplam 34 bin 219 kilogram havuç tohumluğu satın alındı. Aynı yıl 889 kilo standart havuz tohumluğu da Türkiye’de üretildi. Bu verilere göre, Türkiye’de hibrit tohumla üretilen havuçların tamamının tohumluğu ithal edildi.

TÜİK verilerine göre, 2009 yılında 207 bin ton beyaz lahana üretilen Türkiye’de, üretim için gereken tohumluğun tamamı dışarıdan satın alındı. 64 kilosu hibrit olmak üzere 483 kilo lahana tohumluğu ithal edildi. Lahana tohumlukları Almanya ve Hollanda’dan ithal edildi.

Aynı şekilde, Türkiye’de üretilen lahanagiller ailesinin diğer sebzeleri olan karnabahar ve brokolinin de tohumlukları yurt dışından ithal edildi.

ISPANAK TOHUMU DA YABANCI

009 yılında 225 bin ton ıspanak üretilen Türkiye’de kullanılan 625 bin 88 kilo tohumluğun yüzde 80′ini oluşturan 500 bin 218 kilo tohum Avrupa, Amerika ve Güney Batı Asya’dan ithal edildi. İthal tohumların yüzde 75′ini oluşturan 191 bin 713 kiloluk bölümünü hibrit tohumlar oluşturdu.

Marul, patlıcan, soğan ve turp üretiminde de hibrit tohumlar ağırlıklı olarak yurt dışından satın alındı.

KAVUNDA YERLİ TOHUM GÖZDE

ATO’nun araştırmasına göre, Türkiye, kavun üretiminin önemli bölümünün yüzde 85′i kendi geliştirdiği çeşitlerden ürettiği tohumlarla karşılıyor. 2009 yılında 1 milyon 679 bin ton kavunun üretildiği Türkiye’de 49,4 bin kilosu standart, 838 kilosu hibrit olmak üzere 50,2 bin kilo kavun tohumluğu üretildi. Aynı yıl, 2,3 bin kilosu hibrit olmak üzere toplam 8 bin 500 kilo kavun tohumluğu ithal edildi.
188879
BİBER TOHUMUNUN YÜZDE 80′İ YERLİ

Türkiye’de tohumculuk şirketlerinin, pek çoğunun yeni kurulduğu ve sınırlı sermayeye sahip oldukları için, AR-GE faaliyetlerine yeterince kaynak ayıramadığı belirtilen ATO’nun araştırmasına göre, Türkiye çeşit geliştirme ve hibrit tohum üretiminde henüz emekleme aşamasında olmasına rağmen, çeşit geliştirme çalışmalarında başarılı olan şirketler ve geliştirdikleri yerli ürünler de var. Bu ürünlerin başında çarliston biber geliyor. Ülkesel Tohumluk Tedarik, Dağıtım ve Üretim Programı’nda yer alan verilere göre, Türkiye, biber üretiminin yüzde 80′ini yerli tohumdan gerçekleştiriyor. 2009 yılında 1 milyon 837 bin tonu standart, bin 283 kilosu hibrit olmak üzere toplam 53 bin 586 kilo biber tohumluğu üretildi. Aynı yıl, 4 bin 140 kilosu hibrit olmak üzere toplam 11 bin 834 kilo biber tohumluğu ithal edildi.

NENEHATUN BUĞDAY TOHUMLUĞU, AYDAN HANIM ARPA TOHUMLUĞU

Yabancı ya da yerli de olsa Türkiye’de üretilen tohumların Tarım Bakanlığına bağlı Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezi Müdürlüğü tarafından tescillenmesi yani kayıt altına alınarak Türkiye’de yetiştirilmelerine onay verilmesi gerekiyor. Halihazırda, tüm tarla bitkisi türlerinde bin 763 çeşit tescilli ve tüm sebzelerde 3 bin 175 çeşit olmak üzere 4 bin 938 çeşit kayıt altına alınmış durumda. Tescillenen çeşitlerin 3 bin kadarı da Türkiye’de üretiliyor.

Tescillenen buğday tohumlarından bazıları Ahmet Ağa, Ali bey, Basri bey, Nenehatun isimlerini taşırken, arpa tohumları arasında da Aydan Hanım, Süleyman bey ve Vamık hoca isimliler yer alıyor.

HİBRİT TOHUM NEDİR?

Hibrit tohum, aynı türe ait bitkinin genetik bakımdan kendisiyle yakın akraba olmayan bir başka bitki ile tozlanmasıyla yani melezlenmesiyle elde ediliyor. Yani aynı bitki türünün farklı ailelerden gelen ana ve baba bitkiler birleştirilerek F1 denilen melez tohum elde ediliyor. Elde edilen tohum, hastalık ve zararlılara, sıcağa ya da soğuğa karşı dayanıklılığı, raf ömrünün uzunluğu ve yüksek verim sağlaması gibi nedenlerle üretimde tercih edilirken, eskiden beri yetiştirilen yerel çeşitler piyasadan çekiliyor, hatta bunlar gen bankaları tarafından muhafaza edilmedikçe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.

F1 denilen hibrit tohumdan üretilen ikinci ve daha sonraki nesiller ilk melezlemede elde edilen olumlu özellikleri taşımadığı için F1 tohum ancak bir yıl başarılı şekilde tarımsal üretim için kullanılabiliyor. Aynı yüksek verimi, bitki performansını veya istenilen kalite özelliklerini elde edebilmek için hibrit tohumluğun her yıl satın alınması gerekiyor.

TARIMDA YETERLİLİK TEKNOLOJİYE BAĞLI

ATO Başkanı Sinan Aygün, Türk tohumculuğunun kendi çeşitlerini geliştirmesi ve gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmesi için, üreticisinden ihracatçısına kadar tüm kesimlerin bir araya gelerek tohumculuğu desteklemesi gerektiğini söyledi. Dünyada verimli üretim arayışlarının tohumdan başladığına dikkat çeken Aygün, ”Tarımda yeterlilik artık toprağa değil, teknolojiye bağlı. Tarımda, tohumculuktan başlayarak AR-GE çalışmalarını desteklemek, tohumluğa para saymak yerine teknolojiye yatırım yapmak gerekiyor” dedi.

Türkiye’de AR-GE çalışmalarının özel sektör eliyle yürütülmesi gerektiğine dikkat çeken Aygün, şunları kaydetti:

”Biz yerli çeşitlerimizin tohumlarını üretmek istiyorsak başka vergi desteğiyle, yapısal düzenlemelerle, kredilerle, bilimsel danışman, uzman ve ekipman desteğiyle tohumculukta araştırma-geliştirme çalışmaları yürüten firmaları desteklemek zorundayız. Hibrit tohumların her yıl satın alınması gerekiyor. Elden gelen öğün olmaz. Bu nedenle tarım politikası önce AR-GE üzerine kurulmalı.”

http://www.arastiralim.com/turk-tohumu-tukeniyor.html

pria
19-01-2011, 20:48
BU KANUNLA BEŞİKTEN MEZARA O ŞİRKETLERİN MÜŞTERİLERİ OLUYORUZ


http://www.odatv.com/n.php?n=bu-kanunla-besikten-mezara-o-sirketlerin-musterileri-oluyoruz-1901111200

atax
27-11-2012, 20:47
İlginçtir ( en azından benim için) Norveç’te milyonlarca tarım ürününü 1000 yıl iklim değişikliği, savaşlar ve doğal felaketlerden korumak için tohum deposu kuruluyor ve Gates Vakfı 30 mlr usd ile hissedar oluyor. "

The Location - regjeringen.no (http://www.regjeringen.no/en/dep/lmd/campain/svalbard-global-seed-vault/description.html?id=464076) " , " Forests.org Internet Search Results: Norway plant biodiversity seed vault (http://forests.org/shared/search/welcome.aspx?searchtext=Norway%20plant%20biodivers ity%20seed%20vault) "

Modern robinson mu desem, modern nuhun gemisi mi yoksa biyolojik savaş aracı olarak GDO mu kullanılacak desem?
Sadece ürünlerin genetiği ile mi oynanıyor, ülkelerin tarımsal genetiği ile oynanmıyor mu?

Bill Gates ile Rockefeller Vakfı’nın Svalbard projesinde Pirinç, mısır, buğday ve soya fasülyesi benzeri yem bitkileri gibi dünyanın en önemli geçimlik ürünleri için geliştirilen patentlenmiş tohumlar varken; bunlar nihayetinde korkunç bir biyolojik savaş aracı olarak kullanılabilir mi?
" GDO devleri bilmediğimiz şeyleri mi biliyor (http://www.timeturk.com/tr/makale/f-william-engdahl/gdo-devleri-bilmedigimiz-seyleri-mi-biliyor.html) "

Satın aldığımız tarımsal ürünlerin üretim sürecinde, finansmanından tohumuna, gübresinden zirai ilacına kadar her şey yabancıların elinde. Çevremize baktığımızda pardon bakmasak ta görüyoruz zaten. Tigem' in 2011 raporuna göre sadece tohumda dünya ticari hacmi 45 mlr usd, türkiye ticari tohum hacmi 400 mln usd. ( hoş bu kurumda özelleştirme programında ya )" http://www.tigem.gov.tr/Sektrel%20Deerlendirme%20Raporlar/2011%20T%C4%B0GEM%20TOHUMCULUK%20SEKT%C3%96R%20RAP ORU.pdf ".

Mali boyutundan ziyade sosyal boyutu daha da önemli iken sen pazarı açar yasal zemini hazırlar yerli üreticiyi korumazsan sonuç kaçınılmaz.
Tigem' i de babalar gibi satarsın, şeker fabrikalarını da. Çiftçi de anasını alır ya bayere gider ya da pioneera , Tohum için bu kadar ağır mevzuat, bu kadar harç uygula, gümrüklere bir tane GDO labarotuvarı koyma.

" Forbes dergisinde yayınlanan “Sam Amca Neden Genetiği Değiştirilmiş Gıda Maddelerini Destekliyor” (6 Kasım 2011) başlıklı yazı tarım endüstrisinin nasıl ABD’nin pozitif ticaret dengesine sahip olduğunu gösteriyor. Monsanto’ya ödenen telifler borca, çiftçilerin intiharına ve dünya genelinde biyo-çeşitliliğin yok oluşuna dayanmasına rağmen GDO’ların reklamı ABD’ye telif ücreti getiriyor.
" Why Uncle Sam Supports Frankenfood - Forbes (http://www.forbes.com/sites/williampentland/2011/11/06/why-uncle-sam-supports-frankenfood/) ",
" Monsanto ~ Our Commitments (http://www.monsanto.com/whoweare/Pages/our-commitments.aspx) "

Ne kadar çok soru sordum ya.
Şimdi bunları okuyunca ister istemez kafam karıştı, aklıma bazı sorular geldi:
1-Ağaçlar.net datası acaba kaç yerde yedekleniyor, bunu kimler biliyor ? (doğaseverlerin onca emeği ve tecrübesi neme lazım geç bulduk çabuk kaybetmeyelim)
2-Mine Hanım' ın gaz maskesi varmı? ( biber gazına karşı ) ( tamam biraz arap sabunu kokuyoruz ama zirai ilaç lobisi ister falan ):p
3-Amatör hobici Engin Bey' in gazmaskesi varmı, tohumlardan dolayı koruma talep etmiş mi ?:p

Sonra birisi çıkar " tohum saklayıp ilaç yapıyorlar bu kişileri milletimin huzurunda kınıyorum. bu konuda ilgilileri uyarmamıza rağmen yargının da gereken kararı vermesini bekliyoruz." diye beyanat verir falan...:(

Saygılarımla

Mustapha_66
28-02-2013, 16:20
Doğal tohum neredeyse hayal olmaya başladı. Annem ve babam senenin 7-8 ayı memleketteler, her sene söylemesi ayıp kurusundan yaşına kadar birçok şeyi organik yeme imkanı sağlıyorlar bize sağ olsunlar.
Annem geldiğinde bez parçaları içinde çeşit çeşit tohumları da yanında getiriyor, seneye tekrar ekmek için. Bu çabayı çiftçimizin de göstermesi gerekiyor bence. Tabii biz sadece yemelik ektiğimiz için sorun yok, ama çok üretim için ekildiğinde tohum ayırması herhalde insanlarımızın zoruna gidiyor. Bu forumu takip ettiğim günden beri organik tohum işine iyice merak salmaya başladım. Kim bilir belki ileride bu işi bile yaparız...;)

cemre_77
16-03-2013, 09:52
Yerli tohumlarımıza sahip çıkabilsek keşke...
Geçenlerde kızımın iştahsızlığı için havuç tohumu çayı önerdiler. Kuzenimin eşi Beypazarlı. (havucu ile ünlüdür) hemen onlardan istedim. Nerde artık yerli tohum dedi. Ya fransız ya da israil tohumu var artık heryerde. Nekadar üzüldüm. Toprağımız, Tohumumuz kayboluyor.. Çocuklarım, Torunlarım ne yiyecek .....

Mustapha_66
16-03-2013, 14:38
Yerli tohumlarımıza sahip çıkabilsek keşke...
Geçenlerde kızımın iştahsızlığı için havuç tohumu çayı önerdiler. Kuzenimin eşi Beypazarlı. (havucu ile ünlüdür) hemen onlardan istedim. Nerde artık yerli tohum dedi. Ya fransız **** israil tohumu var artık heryerde. Nekadar üzüldüm. Toprağımız, Tohumumuz kayboluyor.. Çocuklarım, Torunlarım ne yiyecek .....

Merhaba,

Sorunda bu zaten, yerli tohumumuzun yok olmaya yüz tutması. Daha öncede bahsetmiştim. Annem ve babam senenin büyük bir kısmını memlekette geçiriyorlar. Haliyle orada yetiştirebildikleri her şeyi yetiştirmeye çalışıyorlar. Sene sonunda da çıkarabildikleri bütün tohumları seneye tekrar ekebilmek için ayırıyorlar. Gerçi köylerde bu iş daha kolay oluyor. En azından yerli tohum sirkülasyonu olabiliyor. Bizim temin ettiğimiz tohumlarda ise bu durum çok az. Bu sene geçti belki ama, anneme söyledim. Seneye ayırdığı tohumlardan gelirken getirecek. İnşallah seneye onları deneyip, bende tohum ayırmak istiyorum. Hatta forumdaki arkadaşlar lada paylaşmayı düşünüyorum kısmet olursa. Belki biz görmeyiz ama, ilerleyen yıllarda tohumda dışarıya bağlı kalmamamız için bu konu çok önemli. Hep bahsederler ektiğim ürünün tohumunu ayırıp tekrar ektiğimde çimlenme bile olmuyor diye. Özellikle Tarım bakanlığımızın ve çiftçilerimizin bu konuda daha duyarlı olmaları gerekiyor.

MeyveliTepe
06-05-2013, 12:41
BUGÜN (6 Mayıs) Avrupa Birliği Komisyonunda tartışılacak tohum yasası AB içerisinde tohum alışverişinin her türlüsünü yasaklayarak atalık tohumları tehlikeye atıyor, besinimizi, dolayısıyla özgürlüğümüzü şirketlere teslim ediyor. Bunu kabul edemeyiz diyen dilekçeyi siz de imzalayın ve paylaşın...

We don't accept this. Let us keep our seeds EU! (http://www.avaaz.org/en/petition/We_dont_accept_this_Let_us_keep_our_seeds_EU/?arvZObb)

pria
10-05-2013, 12:05
Yerli tohum satan üreticiye hapis şoku

Yusuf YAVUZ

Yerli tohum satan üreticiye hapis şoku (http://www.odatv.com/n.php?n=yerli-tohum-satan-ureticiye-hapis-soku-1005131200)

dag11
27-07-2014, 10:50
Herkese iyi günler diliyorum ne olur elinizde bulunan nadir ve köklü (geçmişten gelen) tohumları paylaşırken çok dikkatli olmamız lazım. Nacizane fikrimdir kolay gelsin.

dag11
27-07-2014, 11:00
Türkiye Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Özcan Aygun, Türkiye’ den izinsiz bir şekilde toplanarak yurt dışına çıkarılmak istenilen endemik bitki türleri hakkında bir basın açıklaması yaptı.

“Birkaç gün önce ülke gündemine oturan tohum hırsızlığı ile büyük bir şok yaşadık. Bu tohum hırsızlığı basit bir hırsızlık olayı olmaktan daha ötede geleceğimizin, çocuklarımızın, ülke insanımızın yiyeceği ekmeği aşı bu güzel vatanı bizlere emanet edenlerin mahremi Yüce Rabbimizin emanetidir. Vatan toprak anasız, toprakta tohumsuz düşünülemez. Ülkenin toprakları bir sarraf dükkanı olarak kabul edilirse; tohum da sarraf dükkanının altını, bileziği, yüzüğü ve küpesidir. Hırsızın gözünün kuyumcuda olmasında şaşılacak bir durum yoktur. Fakat sarrafın çocuklarının rızkını temin ettiği dükkanında uyuklaması hem şaşılacak hem de düşünülecek bir durumdur. Sarraf uykusundan ne kadar çabuk uyanırsa elindeki altınların kıymetini bilip bunları korursa güçlü olacak ailesini en iyi şekilde geçindirecektir. Misalden netice tohum; milli servetimizdir. Bu servet şehit kanları ile sulanmış vatan toprağında bu ülke insanına emanet edilmiştir.

Türkiye’den izinsiz şekilde topladıkları çok sayıda endemik bitki türüne ait binlerce tohum, fide, çelik, soğan ve yumruyu yurt dışına kaçırmak isteyen iki Hollanda vatandaşının Kapıkule Sınır Kapısı'nda durdurulması ve araçlarındaki tohumlara el konulması olayı ülkemizin önemli bir sorununu tekrar gündeme getirmiştir. Bilindiği gibi bundan bir süre önce de benzer şekilde bir İtalyan vatandaşı Türkiye’de izinsiz olarak topladığı bitki çoğaltım materyallerini yurt dışına çıkarmak isterken Jandarma tarafından engellenmiştir.

Son zamanlarda, Gümrük Muhafaza Teşkilatı ve Jandarma görevlileri tarafından suçüstü yapılan bu tür biyo-hırsızlık girişimlerinin önlenmesinde, resmi görevliler kadar ilgili kamu kuruluşlarına ihbarda bulunan bilinçli ve sorumlu yurttaşlarımızın da rolü büyüktür. Huzurda konuya gerekli duyarlılığı gösteren tüm kuruluş ve ülke insanımıza ve konu üzerine hassasiyetle eğilen Basın Mensuplarına takdir ve tebriklerimizi arz ediyoruz.

Yukarıda gelişmeler, ulusal bitki gen kaynaklarımızın korunması bakımından memnuniyet vericidir. Ancak mevcut kaçakçılık ve genetik kaynakların korunması mevzuatları ile Türkiye’nin bitki gen kaynaklarının izinsiz şekilde yurt dışına çıkarılmasını engellemek mümkün değildir. Nitekim her iki bio-hırsızlık olayının failleri de hemen serbest bırakılmış, yalnızca yurt dışına kaçırmak istedikleri bitki çoğaltım materyallerine el konulmuştur. İlgili tüm mevzuatın bir an önce tamamlanması veya değiştirilmesi gerekir. Ayrıca Tarım Bakanlığına bağlı gen bankalarının geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekir.

Türkiye sahip olduğu bitki genetik materyallerini her zaman dünya araştırmacılarının kullanımına sunmuş ve bunları insanlık adına paylaşmıştır. Bununla beraber bu paylaşımın Türkiye’nin de tarafı olduğu Gıda ve Tarım Amaçlı Bitki Genetik Kaynakları Uluslar arası Anlaşmasına uygun şekilde yapılması sağlanmalıdır. Anlaşma’ya göre, bir ülkeden diğerine genetik materyal transferi yapılabilmesi için hak sahibi ülkeden izin alınması ve iki ülkenin araştırma kuruluşları arasında uluslar arası geçerliliği olan bir sözleşme imzalanması gerekir. Ayrıca genetik materyalin kullanımından doğacak yararların – hak sahibi hükümran ülkenin röyalti ve patent hakları saklı kalmak üzere- iki taraf arasında adil ve eşit şekilde paylaşımı öngörülmektedir.

Buna rağmen, aynı uluslar arası anlaşmanın altına imza atmış olan ülke vatandaşları Türkiye’de kolaylıkla biyohırsızlık yapabilmekte –muhtemelen yurt içinden bazı kimseler de- onlara yardım edebilmektedir. Türkiye bu hususta iki koldan harekete geçmelidir. Bunlardan birincisi bitki gen kaynaklarımıza bilimsel anlamda sahip çıkma diğeri ise müeyyideler uygulanmasıdır.

Nasıl “Gidemediğin yer senin değildir” diyebilmek mümkünse “ Üstüne kayıt edemediğin ve bilimsel olarak tanımını yapamadığın bitki genetik kaynağı da senin değildir” diyebilmek mümkündür. 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 2. maddesi “Bitki genetik kaynaklarının kayıt altına alınmasını” öngörmekte olmasına rağmen bu güne kadar bu konuda bir yönetmelik ya da başka mevzuat çıkarılmamıştır. Belli başlı iki gen bankamızın alt yapı, insan gücü, bütçe ve tahsisat imkanları kısıtlıdır. Türkiye gibi binlerce değerli bitki gen kaynağı bulunan bir ülke için yeterli değildir.

Diğer yandan 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nu ile biyohırsızlık suçlarına getirilen müeyyideler yeterli değildir. Bu kanuna göre bitki genetik materyalleri gibi “ihracı, lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tâbi olan eşyayı aldatıcı işlem ve davranışlarla yurt dışına çıkaran kişiye, eşyanın gümrüklenmiş değerinin yarısı kadar idarî para cezası” verilmesi öngörülmektedir. Bu kanunda değişiklik yapılarak bitki ve hayvan gen kaynaklarını biyo hırsızlık yoluyla yurt dışına kaçıranlara ve yurt içinde bunlara yardımcı olanlara hürriyeti kısıtlayıcı cezalar verilebilmelidir.

Bu gibi olaylarda beklentiler ve çözüm sadece devlete bırakılmaktadır. Haliyle bir türlü vatandaş lehine sonuç elde edilememektedir. Ters lale olayının sonuna kadar takibinde vatandaş ve kamu görevlilerinin iş birliği ile endemik tohumlarımızı kaçırmaya çalışan hırsızlar yakalanmıştır. Aynı gümrük kapısından ilk defa geçen tohum hırsızı ilk bunlar mıdır? Vicdanlarınıza bırakıyoruz.

Türkiye başta Tarım Bakanlığı, Üniversiteler, güvenlik ve gümrük görevlileri ve bilinçli paydaş ve yurttaşlarımızın yapacakları ortak çalışmalar ile ülkemizden yapılan bitki gen kaçakçılığı ve biyolojik hırsızlığın önünü kesmelidir. Bu uğurda alınacak idari tedbirler kadar, önemli bitki genetik kaynaklarının tam bir envanterinin çıkarılması, bitkisel özelliklerinin tanımlanması, kayıt altına alınması, muhafazası ve idamesinin sağlanması şarttır. Bu bağlamda bitki gen bankalarının ödeneklerinin artırılması, alt yapı ve insan gücü kaynaklarının geliştirilmesi ve özellikle bitki genetik kaynakları konusunda mastır ve doktora programlarının sayısının artırılması gereklidir. Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) olarak ulusal bitki gen kaynaklarımızın korunması hususunda Gen Bankalarımız ve ilgili Araştırma kuruluşlarımızla iş birliği ve dayanışma içerisinde olmak istiyoruz. Bitki gen kaynakları ve genetik materyal yeni ve üstün bitki çeşitleri elde etmede en değerli kaynaktır.

Diğer önemli bir husus ise yabancı araştırma kuruluşları ya da araştırmacılarla ortak çalışma yapan TC vatandaşı araştırıcıların dikkatli davranmalarıdır. Bilindiği gibi bilimsel amaçlı araştırmalar için kullanılacak bitki genetik kaynaklarının yurt dışına çıkarılması için Tarım Bakanlığının mutlaka önceden haberdar edilmesi ve izin alınması gerekir. Hangi ülkeden gelirse gelsin, istismarcı ve kötü niyetli sözde araştırıcılarla, yetkili mercilerden izin ve onay alınmaksızın, ortak materyal toplama ve yurt dışına gönderme hususunda iş birliğine girmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Devamında basın bildirimiz hazırlanırken İstanbul Belediye Başkanımızın ters laleler konusundaki duyarlılığı ile ilgili sözleri ve derhal Erzurum’a bir ekip yollamış olması camiamızda dalgalanarak bizleri son derece duygulandırdı sevindirdi. Kadir Topbaş beyefendiye ve çalışan kardeşlerimize takdir ve teşekkürlerimizi ifade ediyoruz. Bu bağlamda milli tohumculuğumuzu baltalamak için maalesef milli ve dini motiflerimizi süslü sözlere serpiştirerek halkı aldatan medya maymunları bir yandan; dışarıdan gelen hırsızlar bir yandan eğer uyanabilirsek ve rehavetimizi bırakabilirsek hala pek çok şey için geç değil. İstiklal Marşını kaleme alan Mehmet Akif Ersoy’un dizeleri duygularımıza tercüman olmaktadır:

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Türk Tohumu sabote edilerek ebter benzetmeleri yapılmaktadır. Bu yakışıksız benzetme Peygamber efendimize yapılmıştı. Tohuma hükmeden geleceğe hükmedecektir. Silah sanayicilerinin sektörlerinde oluşturdukları örnekte görüldüğü gibi, tohumun değerini bizden önce tespit eden ve dünyayı parmaklarında oynatan tohum sanayicileri de tohum sektörünün kartellerini oluşturmuşlardır. Yaptığımız araştırmalar yurt dışı güdümlü bazı ekran maymunları Türk tohum firmalarının piyasa değerini düşürüp bu alanda milli tohum sanayinin önünü devrim arabası misali kesip yok pahasına alıp boğazımızdan geçecek her lokmayı istediği fiyattan satacak ya da hiç vermeyeceklerdir. Ülke tohumculuğunu bitirip ödemelerini aldıkları büyük uluslu şirketlere peşkeş çekilmesinin düğmesine basan ekran fareleri sanırım ülkemizin gemisini artık terk edeceklerdir.

Sayın basın mensupları son hırsızlık olayında siz değerli basın mensuplarını düşmana ilk kurşunu sıkan Şehit Gazeteci Hasan Tahsin’e benzetiyoruz. Onun düşmana sıktığı kurşun Çanakkale’de atılan kurşunun aynısı idi. Ve aynı kurşun bu gün sizlerin kalem ve objektiflerinde mana bulmuştur. Sizlerin yapmış olduğu bu özverili çalışmaları, bu acı haberin ülke lehine çevrilmesi için bir fırsat olarak değerlendirmekteyiz. Sizlere hassaten milletimiz adına şükranlarımızı sunuyoruz. Tarih: 22-Haziran-2011 Buğday Derneği (yazısından alıntı)

MeyveliTepe
27-07-2014, 12:53
Açıklamayı dağlardan köküyle sökülerek götürülmek istenen endemik ve genellikle soğanlı bitkiler için yazıyor gibi başlamışlar, sonra misyonlarına ve tüzüklerindeki birinci maddeye dönerek tohumlara gelmişler. Köküyle, soğanıyla sökülen bitkinin, nesil tükenmesine sebep olacağı, dağıtılan tohumun ise aksine paylaşılan bilgi gibi çoğalmaya sebep olacağını istiklal marşından alıntılar yaparak örtmeye çalışmışlar.



Bu alt birlik ve üstündeki birlik yurt dışındaki tohum tekelleriyle ilişkisiz olsaydı,
üyelerinin hepsi %100 Türk sermayeli olsaydı ve içlerinde GDO şirketleri olmasaydı,
ihracat dahil hiç bir şekilde türlü sebeplerle yurt dışına tohum çıkartmıyor olsalardı,
tohum satabilmek için memlelet memleket gezmiyor olsalardı,
yurt dışından gelme hibridlerle memleketi doldurup Anadolu ırklarını yok edecek bir politikanın parçası olmamış olsalardı,
ülkedeki tüm tohum çeşitlerini tekellerine alıp sedece kendilerinin bu tohumlara hakim ve söz hakkı sahibi olduğu yönünde fiil içinde olmamış olsalardı

bu yaptıkları açıklama belki kendi içinde tutarlı olabilirdi.

Oysa, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

birnefestoprak
27-07-2014, 19:29
Bu mesaj (http://www.agaclar.net/forum/1309356-post74.htm)da 2006'da hukumetimizin cikardigi tohumculuk kanunuyla ilgili bir ifadeye rastladiniz mi? Ben goremedim, kacirmis olabilirim (endemik bitkilerin kendi ekolojik sistemlerindeki populasyonlarina zarar verecegi bilinerek yerinden sokulup goturulmesine ben de karsiyim ama yukardaki yazinin konusu bu degil ki; oyle baslayip bir iki satirda ticari tohum konusuna evrilmis).

Bir de TSUAB, Turkiye'deki amator islahcilik hakkinda ne dusunuyor acaba? Yani biz simdi burda bir araya gelip yeni cesitler hibritledikten sonra onlari stabilize edip herkesin talebine ucretsiz olarak acsak kizarlar mi?

Bir de ek yapayim: Turkiye'de teknik dokumanla hazirlamakla siyasi parti bildirgesine benzer dokuman hazirlamanin ayni sey sanildigi tek durum bu degil. Kurumun yonetim kadrosundaki kisiyle ilgili baska bir haber gordum. Turk tohumculugunu dunyaya tanitmak icin Polat Alemdarli reklam yapmak istediklerini belirtmis. Kedilerin fosforlu gozleri yollarini aydinlatsin :)

dag11
28-07-2014, 08:11
Ne olur elinizde bulunan nadir ve köklü (geçmişten gelen) tohumları paylaşırken çok dikkatli olmamız lazım. Nacizane fikrimdir kolay gelsin.

MeyveliTepe
28-07-2014, 08:23
Ne olur elinizde bulunan nadir ve köklü (geçmişten gelen) tohumları paylaşırken çok dikkatli olmamız lazım. Nacizane fikrimdir kolay gelsin.

Bunu başka başlıkta yazmıştınız zaten, diğer mesajınız ile birlikte buraya taşımıştım. Naçizane fikrinizi biraz daha açarsanız yazışma imkanımız olur belki.

MeyveliTepe
28-07-2014, 08:39
Ne olur elinizde bulunan nadir ve köklü (geçmişten gelen) tohumları paylaşırken çok dikkatli olmamız lazım. Nacizane fikrimdir kolay gelsin.

Bu birlikler ilk kez Seferhisar'da tohum takas etkinliği yapılırken de tohumculuk kanununu bahane ederek Kaymakamlık ve emniyet vasıtasıyla etkinliği engellemeye çalışmışlardı.

pria
31-07-2014, 18:58
Kazdağları'nda 'hibrit' e karşı yerli!

İsrail’in hibrit tohum egemenliğine karşı, Kaz Dağları'nda yerli tohum üretme çabası meyvelerini vermeye başladı.


Türk bilim adamlarıyla birlikte bir süredir yerli tohum üretimi konusunda çalışmalar yapan Balıkesir’in Edremit ilçesindeki bir ar-ge firması, hibrit tohumlara olan bağımlılığı yok edecek düzeye geldi ve yerli tohum üretimine başladı. Kaz Dağları’nda, akademisyenlerin denetimiyle sürdürülen yerli tohum üretimi sayesinde, toprak altı seralarda tıbbi aromatik ve endemik bitkiler ile birlikte sebze tohumları da üretilebiliyor.

PROF. DR. GÜLENDAM TÜMEN DE PROJEYE DESTEK VERİYOR

Projeye akademik destek veren Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülendam Tümen, günümüzde Türkiye’de yerel tohumların korunması için büyük bir çaba gösterildiğini söyleyerek, “Günümüzde, özellikle tarım alanında yerel biyolojik çeşitliliklerin korunması için büyük bir faaliyet sürdürülmektedir. Bu faaliyet, tüm dünyada ve özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler üzerinde yoğunlaşmıştır. Çünkü günümüzde biyoteknolojik olarak üretilmiş hibrit türlerin yoğun olarak ekildiğini de düşünürsek, bu yerel türlerin ve ırkların yaşatılması gerekiyor. Dünyada da bununla ilgili, Dünya Bankası’ndan destekli büyük projeler başladı. Şu anda, Edremit’te Faruk Durukan’ın çiftliğinde bu yerel ırkların tohumları toplanılarak, yeniden ekilmekte. Çok miktarda tohum üretilerek, tekrar çiftçiye bunların verilmesi planlanmaktadır. Bütün amaç, yerel ırkların ortaya çıkartılması ve tekrar yaşaması için mücadele vermektir. Örneğin, bu bölgede aynı dalın üzerinde 5 tane başak taşıyan buğdaylar bulunmaktadır. Bu buğdaylar bölgeye ekilecek ve çok miktarda tohum elde edildikten sonra çiftçiye verilecek ve daha verimli, doğal, organik ürünler elde edilmeye çalışılacaktır” dedi.

Kazdağları'nda 'hibrit' e karşı yerli! (http://www.bigazete.com.tr/koy/kazdaglarinda-hibrit-e-karsi-yerli-h8215.html)

malina
26-09-2014, 17:31
TOHUMCULUK KANUNU İPTAL OLSUN. YERLİ TOHUM KULLANILSIN. · Change.org (http://www.change.org/p/tar%C4%B1m-bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-tohumculuk-kanunu-iptal-olsun-yerli-tohum-kullanilsin?share_id=hPDcXklSvv&utm_campaign=autopublish&utm_medium=facebook&utm_source=share_petition#share)

Muda
20-12-2016, 22:53
http://www.tarim.gov.tr/BUGEM/Belgeler/Duyurular/tohumculuk.pdf


6.1. YENİ MEVZUAT
2015 yılında yapılan çalışmalar neticesinde ilk defa yayımlanmış olan mevzuat aşağıda listelenmiştir.
• Yem Bitkileri ve Yemeklik Tane Baklagil Tohumluğu Yönetmeliği
Resmi Gazete Tarihi: 05.06.2015 – 29377
• Süs Bitkileri ve Çoğaltım Materyallerinin Üretimi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik
Resmi Gazete: 30.04.2015 – 29342
• Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (2015/21)
Resmi Gazete: 27.05.2015 – 29368
• Doğal Çiçek Soğanlarının Üretimi, Doğadan Toplanması ve İhracatına İlişkin Uygulama Talimatı
(2015/2)
Yayımlanma Tarihi: 27.02.2015
• Tohumculuk Hizmetleri Uygulama Talimatı (2015/5)
Yayımlanma Tarihi: 13.04.2015
• Süs Bitkileri ve çoğaltım materyellerinin Üretimi ve Pazarlanmasına İlişkin Uygulama Talimat
Yayımlanma Tarihi: 25.01.2016
6.2. YÜRÜRLÜKTE OLAN MEVZUAT
01.03.2016 tarihi itibari ile hâlihazırda yürürlükte olan tohumculuk ile direk veya dolaylı biçimde ilgili
olan mevzuat aşağıda listelenmiştir.
6.2.1. ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER
• Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması Uluslararası Sözleşmesi (UPOV)
Kanun No – Tarih: 5601 – 13.03.2007
Resmi Gazete: 17.03.2007 – 26465
• Uluslararası Bitki Koruma Sözleşmesi (IPPC)
Kanun No – Tarih: 6397 – 15.01.2013
Resmi Gazete: 30.01.2013 – 28544
Ülkemiz ilk olarak 1988’de sözleşmeye taraf olmuştur.
Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme
(CITES)
• Bakanlar Kurulu Karar No – Tarih: 96/8125 – 27.04.1996
Resmi Gazete: 20.06.1996 – 22672
TOHUMCULUK 2015
68
6.2.2. KANUNLAR
• Tohumculuk Kanunu
Kanun No – Tarih: 5553 – 31.10.2006
Resmi Gazete: 08.11.2006 – 26340
• Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Kanun
Kanun No – Tarih: 5042 – 08.01.2004
Resmi Gazete: 15.01.2004 – 25347
• Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Kanun No – Tarih: 5996 – 11.06.2010
Resmi Gazete: 13.06.2010 – 27610
• Biyogüvenlik Kanunu
Kanun No – Tarih: 2977 – 18.03.2010
Resmi Gazete: 26.03.2010 – 27533
• Tarım Kanunu
Kanun No – Tarih: 5488 – 18.04.2006
Resmi Gazete: 25.04.2006 – 26148
6.2.3. YÖNETMELİKLER
• Bitki Çeşitlerinin Kayıt Altına Alınması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 13.01.2008 – 26755
• Tohumluk Kontrolör Yönetmeliği
Resmi Gazete: 08.08.2010 – 27666
• Tohumculuk Hizmetlerinde Yetki Devri Yönetmeliği
Resmi Gazete: 13.01.2008 – 26755
• Tohumculuk Sektöründe Yetkilendirme ve Denetleme Yönetmeliği
• Resmi Gazete: 15.05.2009 – 27229
• Pancar Tohumluğu Sertifikasyonu ve Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 17.01.2008 – 26759
• Sebze Fidesi Üretim ve Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 17.01.2008 – 26759
TOHUMCULUK 2015
69
• Sebze Tohum Sertifikasyonu ve Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 18.01.2008 – 26760
• Tahıl Tohumu Sertifikasyonu ve Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 17.01.2008 – 26759
• Tohumluk Patates Sertifikasyonu ve Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 10.04.2011 – 27901
• Yağlı, Lifli, Tıbbi ve Aromatik Bitki Tohumu Sertifikasyonu ve Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 17.01.2008 – 26759
• Yem Bitkileri ve Yemeklik Tane Baklagil Tohumluğu Yönetmeliği
Resmi Gazete Tarihi: 05.06.2015 – 29377
• Tohumlukların Yetiştirileceği Özel Üretim Alanlarının Özellikleri ve Bu Alanlarda Uyulması Gereken
Kuralların Belirlenmesine Dair Yönetmelik
Resmi Gazete: 13.05.2008 – 26875
• Bitki Karantinası Yönetmeliği
Resmi Gazete: 03.12.2011 – 28131
• Bitki Pasaportu Sistemi ve Operatörlerin Kayıt Altına Alınması Hakkında Yönetmelik
Resmi Gazete: 12.01.2011 – 27813
• Çilek Fidesi Üretimi, Sertifikasyonu ve Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 08.07.2010 – 27635
• Asma Fidanı ve Üretim Materyali Sertifikasyonu İle Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 03.07.2009 – 27277
• Meyve Fidanı ve Üretim Materyali Sertifikasyonu İle Pazarlaması Yönetmeliği
Resmi Gazete: 03.07.2009 – 27277
• Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına Dair Yönetmelik
Resmi Gazete: 12.08.2004 – 25551
• Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Görevlilerin Islahçı Hakkından Yararlanmasına İlişkin Yö-
netmelik
Resmi Gazete: 30.04.2005 – 25801
• Çiftçi İstisnası Uygulama Esasları Yönetmeliği
Resmi Gazete: 12.08.2004 – 25551
TOHUMCULUK 2015
70
• Doğal Çiçek Soğanlarının Üretimi, Doğadan Toplanması ve İhracatına İlişkin Yönetmelik
Resmi Gazete: 19.07.2012 – 28358
• Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşmenin
(CITES SÖZLEŞMESİ) Uygulanmasına Dair Yönetmelik
Resmi Gazete: 27.12.2001 – 24623
• Süs Bitkileri ve Çoğaltım Materyallerinin Üretimi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik
Resmi Gazete: 30.04.2015 – 29342
6.2.4. TEBLİĞLER
• Bitkisel Üretime Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (2015/21)
Resmi Gazete: 27.05.2015 – 29368
• Doku Kültürü Yöntemleri İle Üretilen Meyve/Asma Fidanı/Üretim Materyali ve Çilek Fidesi Üretimi,
Sertifikasyonu İle Pazarlaması Tebliği (2010/47)
Resmi Gazete: 02.10.2010 – 27771
• Doğal Çiçek Soğanlarının 2016 Yılı İhracat Listesi Hakkında Tebliğ (2015/47)
Resmi Gazete: 17.01.2016 – 29596
6.2.5. GENELGELER
• Tohumluk İthalatı Uygulama Genelgesi (2016/1)
• Fidan, Üretim Materyali ve Fide İthalat Uygulama Genelgesi (2016/2)
• Süs Bitkileri İthalat Uygulama Genelgesi (2016/3)
• Tohumluk İhracat Uygulama Genelgesi (2016/4)
Yayımlanma Tarihleri: 12.02.2016
• Tohumluk Patates Sertifikasyonu Uygulama Genelgesi (2011/6)
Yayımlanma Tarihi: 12.08.2011
6.2.6. TALİMATLAR
• Tohumculuk Hizmetleri Uygulama Talimatı (2015/5)
Yayımlanma Tarihi: 13.04.2015
• Süs Bitkileri ve Çoğaltım Materyallerinin Üretimi ve Pazarlanmasına İlişkin Uygulama Talimatı
(2016/1)
Yayımlanma Tarihi: 25.01.2016
• Doğal Çiçek Soğanlarının Üretimi, Doğadan Toplanması ve İhracatına İlişkin Uygulama Talimatı
(2015/2)
Yayımlanma Tarihi: 27.02.2015
TO

Muda
20-12-2016, 22:58
T.C. Resm Gazete (http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/11/20061108-1.htm)

8 Kasım 2006 ÇARŞAMBA
Resmî Gazete
Sayı : 26340

KANUN

TOHUMCULUK KANUNU

Kanun No. 5553 Kabul Tarihi : 31/10/2006

BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – Bu Kanunun amacı; bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak, tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve tohumculuk sektörünün yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi için gerekli olan düzenlemeleri gerçekleştirmektir.
Kapsam
MADDE 2 – Bu Kanun; tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsar.
Tanımlar
MADDE 3 – Bu Kanunda geçen;
a) Alt birlik: Faaliyet konularına göre bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, süs bitkileri üreticileri ve tohumculukla ilgili konularda iştigal eden gerçek veya tüzel kişiler tarafından oluşturulan, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşunu,
b) Araştırma kuruluşu: Bitki çeşitlerinin ıslahı veya bulunması ve geliştirilmesi ile ilgili faaliyet gösteren, nitelikleri ve çalışma usul ve esasları Bakanlıkça belirlenen kamu kurum ve kuruluşlarını veya özel kuruluşları,
c) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,
d) Birlik: Türkiye Tohumcular Birliğini,
e) Çeşit: Bir veya birden fazla genotipin birleşmesinden ortaya çıkan ve kendine has özelliklerle tanımlanan, sözü edilen özelliklerden en az biriyle diğer herhangi bir bitki grubundan ayrılan, değişmeksizin çoğaltılmaya uygunluğu bakımından bir bütün olan, botanik taksonomi içinde yer alan genetik yapıyı,
f) Çeşit listesi: Kayıt altına alınan ve ticareti yapılan çeşitlerin yayımlandığı listeyi,
g) Durulmuşluk: Çeşidin, tekrarlanan üretimlerden sonra veya belirli çoğaltım dönemleri sonunda ilgili özellikleri değişmeksizin aynı kalmasını,
h) Farklılık: Bir çeşidin, müracaatının yapıldığı tarihte herkesçe bilinen çeşitlerden, tescile esas özelliklerden, en az bir tanesi bakımından farklılık göstermesini,
ı) Genetik kaynak: Bitki ıslahçıları ve bilim adamlarının ihtiyacı olan genlerin sağlandığı, bitki yapılarında genetik farklılık ve farklı özellikler içeren potansiyel populasyon, bir ülkede veya bir bölgede doğal olarak bulunan bitkilerin yabanî türleri ve bunların geçiş formları, yerel çeşitler, özel amaçlarla geliştirilmiş çeşitler ve bazı önemli karakterlere sahip ıslah materyallerini,
i) Islah: Elde bulunan çeşitlerin korunmasını ve devamlılığını sağlama, bunların üzerinde çalışarak özelliklerini daha da iyileştirme, genetik kaynak ve stoklardan yararlanarak çeşit veya çeşitler elde etme amacıyla yapılan çalışmaları,
j) Islahçı: Bir çeşidi ıslah eden ya da bulan ve geliştiren gerçek veya tüzel kişileri,
k) Kütük: Bu Kanun kapsamında kayıt altına alınan çeşitlerin ve genetik kaynaklar kapsamına giren materyallerin kayıtlı olduğu sicilleri,
l) Özel üretim alanları: Tohumluk üretimi yapılması amacıyla, sınırları Bakanlık tarafından belirlenen alanları,
m) Standart tohumluk: Kayıt altına alınan çeşitlere ait ve Bakanlık tarafından belirlenen bitki türlerinde, sadece laboratuvar kontrolleriyle ticarete arz edilen tohum veya çoğaltım materyalini,
n) Tavsiye listesi: Kayıt altına alınan çeşitlerin, yetiştirilmelerinin uygun olduğu bölgelerin belirlendiği listeyi,
o) Tescil: Yurt içinde veya yurt dışında ıslah edilen veya bulunan ve geliştirilen bitki çeşitlerinin farklı, yeknesak ve durulmuş olduğunun ve/veya biyolojik ve teknolojik özellikleri ile hastalık ve zararlılara dayanıklılığının ve tarımsal değerlerinin tespit edilerek kütüğe kaydedilmesini,
p) Tohumculuk sektörü: Bitki çeşitlerini ıslah eden, tohumlukları üreten, yetiştiren, işleyen, satan, dağıtan, satışa veya dağıtıma arz eden, ithal veya ihraç eden ya da tohumculuk ile ilgili diğer faaliyetlerde bulunan kamu kurum ve kuruluşları veya özel kuruluşlar ile bu kuruluşların oluşturduğu birlik veya derneklerden müteşekkil yapıyı,
r) Tohumluk: Bitkilerin çoğaltımı için kullanılan tohum, yumru, fide, fidan, çelik gibi generatif ve vegetatif bitki kısımlarını,
s) Tohumluk kontrolörü: Tohumluk sertifikasyonuna ilişkin kontrolleri yapan, numune alan ve piyasa denetimlerini yaparak bu konularda belge düzenleyen kamu görevlilerini veya özel kişileri,
t) Tohumluk kontrolü: Fiziksel ve biyolojik durumları tespit edilen tohumlukların, standartlara uygunluğunun kontrol edilmesini,
u) Tohumluk sertifikasyonu: Tohumlukların tarla ve laboratuvar kontrolleri sonucunda genetik, fiziksel, biyolojik ve sağlıkla ilgili değerlerinin standartlara uygunluğunun tespit edilmesi ve bunun belgelendirilmesi işlemini,
ü) Tohumluk sınıfı: Tohumlukların üretilmesinde takip edilen döl sırası veya generasyonunu,
v) Tohumluk standardı: Tohumluğun fiziksel ve biyolojik niteliklerini belirleyen kalite ölçülerini,
y) Üretim izni: Yurt içinde veya yurt dışında ıslah edilen veya bulunan ve geliştirilen bitki çeşitlerinin biyolojik ve teknolojik özellikleri ile hastalık ve zararlılara dayanıklılığının ve tarımsal özelliklerinin tespit edilerek, çeşit tescil edilinceye kadar verilen süreli izni,
z) Yeknesaklık: Çeşidin çoğaltımı esnasında, çoğaltma metoduna bağlı olarak beklenen varyasyonun dışındaki diğer özellikler yönünden bir örneklik göstermesini veya yeterince homojen olmasını,
ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM
Tohumlukların Kaydı, Üretimi, Sertifikasyonu, Ticareti ve Piyasa Denetimi
Kayıt altına alma
MADDE 4 – Bitki çeşitlerinin tescili, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı ile genetik kaynakların kütüğe kaydedilmesi Bakanlık tarafından yapılır.
Islah edilmiş çeşitler farklılık, yeknesaklık ve durulmuşluk ve/veya biyolojik, teknolojik özellikleri ile tarımsal değerleri belirlenmek suretiyle; genetik kaynaklar ise morfolojik ve/veya moleküler karakterizasyonu yapılarak kayıt altına alınır. Süs bitkileri ile çiçek tohumlarında kayıt şartı aranmaz.
Tarımsal bitki türlerine ait çeşitlerin; kayıt altına alınması, kütükte kalış süresi, kayıt altına almanın yenilenmesi, kütükten silinmesi, devamlılığın sağlanması, katalog oluşturulması ile ilgili hususlar yönetmelikle belirlenir.
Ayrıca tescil, üretim izni ve standart tohumluk çeşit kaydı ile ilgili usul ve esaslar bitki gruplarına göre yönetmelikle düzenlenir.
Tohumluk üretimi
MADDE 5 – Bakanlık tarafından, bitkisel ve tarımsal özellikleri belirlenerek sadece kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukların üretimine izin verilir.
Tohumlukların yetiştirileceği özel üretim alanlarının özellikleri ile sınırları içerisinde tohumluk üretimi yapan ve bitkisel ürün yetiştiren gerçek veya tüzel kişilerin uyması gereken hususlar yönetmelikle belirlenir.
Özel üretim alanlarının sınırları içerisinde, Bakanlıkça izin verilmeyen tohumluk veya bitkisel ürün yetiştirilemez.
Tohumculuk sektörü, yurt içinde yatırım yapmak kaydıyla, Avrupa Birliği standartlarında ve uluslararası rekabete uygun bir şekilde gelişmesi amacıyla Bakanlıkça belirlenecek teşvik ve desteklerden yararlandırılır. Destekleme usul ve esasları, Bakanlık tarafından çıkarılacak tebliğ ile düzenlenir.
Tohumluk sertifikasyonu
MADDE 6 – Yurt içinde üretilen, 4 üncü maddeye göre tescil edilen veya üretim izni verilen çeşitlerden, tohumluk sınıflarına göre yetiştirilen ve üretilen tohumluklar, sertifikasyon işlemine tâbi tutulur.
Tarla ve laboratuvar kontrolleri yapılarak, tohumluk standartlarına uygun olarak sertifikalandırılan tohumluklar, usulüne göre ambalajlanarak etiketlenir.
Tohumluk sertifikasyon esasları ile ambalajlama ve etiketlemede uyulacak hususlar, bitki gruplarına göre yönetmelikle belirlenir.
Tohumluk ticareti
MADDE 7 – Yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilir.
Bu tohumluklar, Bakanlık tarafından belirlenmiş nitelik ve standartlara uygun, sertifikalı veya kütüğe kaydedilmek üzere kabul edilmiş veya standart tohumluk olarak ambalajlı ve etiketli olarak ticarete arz edilir.
Tohumlukların ithal edilmesi ve ihracı Bakanlığın iznine tâbidir. İthal edilecek tohumluklarda yurt içi standartlara uygun olma şartı aranır. Tohumluk ithalatı ve ihracatına ilişkin usul ve esaslar, ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça belirlenir.
Piyasa denetimi
MADDE 8 – Tohumlukları yetiştiren, işleyen ve satışa hazırlayan, dağıtan ve satan gerçek veya tüzel kişiler, Bakanlık tarafından yetkilendirilir ve denetlenir. Yetkilendirme ve denetim ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Ticarete arz edilen tohumlukların standartlara uygunluğu ile etiket ve ambalaj bilgilerinin doğruluğu Bakanlıkça denetlenir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ücret, İlân, Tazminat ve Ceza Hükümleri
Ücret
MADDE 9 – Sunulan hizmetler ile onaylanan ve düzenlenen belgeler karşılığında, aşağıda belirtilen ücretler alınır:
a) Başvuru inceleme ücreti.
b) Tescil ücreti.
c) Üretim izni ücreti.
d) Standart tohumluk kayıt ücreti.
e) Genetik kaynaklar kayıt ücreti.
f) Sertifikasyon hizmetleri ücreti:
1. Tarla kontrolleri ücreti.
2. Laboratuvar kontrolleri ücreti.
3. Belgelendirme ücreti.
4. Etiket ücreti.
g) Yayın ücretleri.
h) Diğer ücretler.
Bu ücretler, her yıl ocak ayında Bakanlık tarafından belirlenerek ilân edilir. Ücretler ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
İlân
MADDE 10 – 4 üncü madde hükümlerine göre kayıt altına alınan çeşitler ile tavsiye listesinde yer alan çeşitler, Bakanlıkça süreli olarak çıkarılacak bültende ilân edilir.
Bültende; kütükten silinen veya tavsiye listesinden çıkarılan çeşitler ile tohumculukla ilgili düzenlemeler hakkındaki bilgiler yayımlanır. Bültende ayrıca yer alacak hususlar, Bakanlık tarafından belirlenir.
Tazminat
MADDE 11 – Fiillerinin ayrıca suç sayılma hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler.
Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.
Ceza hükümleri
MADDE 12 – 4 üncü madde gereğince kayıt altına alınan çeşitlere ait tohumlukları;
a) Sertifikasyon işlemine tâbi tutulmadan ve standart tohumluk şartlarına uygun olarak kontrol edilip tohumluk analiz raporu alınmadan,
b) Bakanlıkça belirlenmiş asgarî tohumluk standardının altına düşürülmüş olarak veya tağşiş edilerek,
c) Yönetmeliğe uygun şekilde ambalajlamadan veya etiketlemeden ya da taklit ambalajlar veya taklit etiketlerle isim ve marka taklidi yaparak veya isim ve marka dışında da olsa iltibasa mahal verecek şekilde ibareler kullanarak,
d) Yönetmeliğine uygun hazırlandığı ve ilaçlandığı bilindiği halde, amacı dışında yemlik veya yemeklik olarak,
e) Sertifika işlemine tâbi tutulmadığı veya kontrol edilmediği hâlde, sertifikalandırılmış veya kontrol edilmiş gibi göstererek,
f) Çeşidin kayıt altına alınmasında belirlenen niteliklere uygun olmayacak şekilde yanıltıcı tanıtım ve reklam yaparak,
Satanlar, dağıtanlar, satışa ve dağıtıma arz edenler veya şahsî ihtiyacından fazlasını ticarete konu olacak kadar elinde bulunduranlara onbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.
Bakanlıktan yetki almadan tohumluk yetiştiren, işleyen, satışa hazırlayan, dağıtan veya satan kişi veya kuruluşlara, onbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde para cezası iki kat olarak uygulanır. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.
Bakanlıkça gerekli izni verilmeyen ve kontrolleri yapılmayan tohumlukları, ithal ve ihraç edenler ile ithal ve ihraç işlemlerinde gerçeğe aykırı bilgi ve belge verenler veya belgeler üzerinde tahrifat yaptıkları tespit edilenlere, yirmibeşbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde beş yıl süreyle faaliyetten men edilir. Bu tohumluklara Bakanlık tarafından el konulur ve bu tohumlukların müsaderesine sulh ceza mahkemesince karar verilir. Müsadere edilen tohumlukların imha edilmesine karar verildiği takdirde, imha işlemi masrafları bu fiilleri işleyenlere ait olmak üzere, Bakanlık tarafından gerçekleştirilir.
Bakanlıkça belirlenen tohumluk özel üretim alanları sınırları içerisinde kurallara uymadan tohumluk veya bitkisel ürün yetiştiren kişilere üçbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu ekilişler, masrafları üretimi yapanlara ait olmak üzere, Bakanlıkça söktürülür ve gerektiğinde imha edilir.
Bu maddede belirtilen idarî para cezaları, o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. Verilen idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hâllerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.
Hükmün ilânı
MADDE 13 – Tohumlukların müsaderesine ilişkin dava sonucunda haklı çıkan tarafın menfaatinin veya haklı bir sebebin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere, kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilân edilmesini talep etme hakkı vardır. İlânın şekli ve kapsamı ile ceza veya tazminat bedeli ile orantılı olarak tayin edilecek ilân bedeli kararda belirlenir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İstisna ve Yetki Devri
İstisna
MADDE 14 – İhracat amacıyla ithal edilip üretilen bitkisel ürün veya tohumluklarda kayıt altına alınma şartı aranmaz. Bu madde kapsamındaki bitkisel ürünlerin ticareti Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre düzenlenir. Ayrıca, ticarete konu olmamak ve şahsî ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk mübadeleleri ile deneme ve denetim amacıyla kullanılan ve miktarları Bakanlıkça belirlenen tohumluklar, bu Kanun hükümlerinden müstesnadır.
Yetki devri
MADDE 15 – Bakanlık, gerekli gördüğü hâllerde, 5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddelerde belirtilen yetkilerini, kısmen veya tamamen Birliğe, kamu kurum ve kuruluşlarına, özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere; şartları belirlenmek kaydıyla, süreli veya süresiz olarak devredebilir.
Yetkiyi alanın, belirlenen şartlara uymaması hâlinde, devredilen yetkiler Bakanlıkça geri alınır. Yetki devredilen kişilerin, kastî olarak resmî kontrollerdeki kuralları ihlâl ettiği belirlendiğinde, ilgili tohumlukların belirlenen standartları karşıladığı durumlar haricinde, bunların düzenledikleri sertifikalar hükümsüz kılınır.
Belirli bir süreyle devredilen yetkiler süre bitiminde Bakanlıkça geri alınabilir veya belirlenen şartlarla yeniden devredilebilir.
Yetki devrinin şartları, yetki devredilecek Birlik, kamu kurum ve kuruluşları, özel hukuk tüzel kişileri ve üniversitelerle ilgili teknik ve fizikî şartlara ilişkin usul ve esaslar ile yetki devrinin geri alınmasında uygulanacak hususlar yönetmelikle belirlenir.

BEŞİNCİ BÖLÜM
Alt Birlikler ve Türkiye Tohumcular Birliği
Alt birliklerin kuruluşu
MADDE 16 – Alt birlikler, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler arasında meslekî dayanışma sağlayarak meslekî faaliyetleri kolaylaştırmak, tohumculuk faaliyetinde bulunanların ekonomik ve sosyal haklarının korunmasını sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, süs bitkileri üreticileri ve tohumculukla ilgili diğer konularla iştigal eden en az yedi gerçek veya tüzel kişi tarafından faaliyet konularına göre kurulan, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.
Alt birlik, kuruluş ve çalışma esaslarını belirleyen tüzük ile Bakanlığa başvurur. Tüzükte ve kurucuların hukukî durumlarında mevzuata aykırılık ve noksanlık yoksa, alt birliğin kuruluşu Bakanlıkça onaylanır ve durum alt birliğe en geç onbeş gün içinde bildirilir. Alt birlik tüzüğü, alt birliğe yapılan yazılı bildirimden sonra onbeş gün içinde yerel bir gazetede ilân edilir. Alt birlik, tüzüğünün ilân edildiği günü izleyen üç ay içerisinde, ilk genel kurulunu toplamak ve organlarını oluşturmak zorundadır. Tüzük değişikliği kuruluş işlemlerine tâbidir.
Kuruluş bildirisinde, birlik tüzüğünde ve kurucuların hukukî durumlarında mevzuata aykırılık veya noksanlık tespit edildiği takdirde, bunların giderilmesi geçici yönetim kurulundan yazı ile istenir. Bu yazının tebliğinden itibaren otuz gün içinde belirtilen noksanlıklar tamamlanmaz veya mevzuata aykırılık giderilmez ise Bakanlığın ihbarı üzerine Cumhuriyet Savcılığı, birliğin feshi için yetkili mahkemeye başvurur. Cumhuriyet Savcılığı birliğin faaliyetlerinin durdurulmasını da isteyebilir.
Aynı konuda faaliyet gösteren birden fazla alt birlik kurulamaz. Tohumculukla iştigal eden gerçek veya tüzel kişiler faaliyet konularına göre birden fazla alt birliğe üye olabilirler; ancak, aynı anda birden fazla yönetim kurulunda görev alamazlar. Alt birliklerin faaliyet konuları ile ilgili çalışma merkezleri Bakanlıkça tespit edilir.
Üyelik
MADDE 17 – Tohumculukla ilgili faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler, faaliyet konuları ile ilgili alt birliğe üye olmak zorundadır. Üyelik ile ilgili usul ve esaslar alt birliğin tüzüğünde belirlenir.
Gerçek veya tüzel kişi alt birlik üyeleri, alt birliğe giriş sırasında giriş aidatı ve her yıl için yıllık aidat ödemekle yükümlüdür. Giriş aidatı ile yıllık aidat, onaltı yaşından büyükler için uygulanan aylık asgarî ücretin brüt tutarının yüzde onundan az, dört katından fazla olamaz. Giriş aidatının alındığı yıl için ayrıca yıllık aidat alınmaz. Süresinde ödenmeyen aidatlar alt birlikçe kanunî faizi ile tahsil edilir.
Alt birliğin görevleri
MADDE 18 – Alt birliğin görevleri şunlardır:
a) Üyeleri arasında iletişim ve dayanışma sağlamak.
b) Üyelerinin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin, meslekî bilgi ve görgülerini geliştirmek üzere konferans, panel, kurs, seminer ve benzeri eğitim faaliyetlerinde bulunmak, kitap ve süreli yayınlar hazırlamak veya hazırlatmak.
c) Faaliyet gösterdikleri tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için konuları ile ilgili yatırım yapmak, inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak ve raporlar düzenlemek.
d) Tohumculuk sektörüyle ilgili kararların oluşmasına yardım etmek üzere öneriler ve raporlar hazırlamak ve bunları Birliğe sunmak.
e) Birliğe üye olarak ülke tohumculuğunun gelişmesine katkı sağlamak.
f) Mevzuatla verilecek görevleri yerine getirmek.
Alt birlik organları
MADDE 19 – Alt birliğin organları; genel kurul, yönetim kurulu, denetim kurulu ve disiplin kurulundan oluşur.
Alt birlik genel kurulu
MADDE 20 – Alt birlik genel kurulu, alt birlik üyelerinden oluşur. Yılda bir defadan az olmamak üzere ve yönetim kurulunun çağrısı üzerine üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Yönetim kurulunun veya denetim kurulunun kararı yahut genel kurul üyelerinin beşte birinin yazılı istemi üzerine olağanüstü toplantıya çağrılır. İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, ikinci toplantıya katılan üye sayısı; yönetim, denetim ve disiplin kurulları asıl üyelerinin toplamının iki katından az olamaz. Bu toplantıda da gerekli çoğunluk sağlanamazsa alt birlik feshedilmiş sayılır. Toplantılarda kararlar, hazır bulunanların salt çoğunluğu ile alınır.
Alt birlikler, iki yıllık bir dönem için Birlik genel kurul toplantılarına katılmak üzere, on asıl ve on yedek temsilci seçer. Genel kurulun toplantıya çağrılması, toplanma ve Birlik genel kurulu temsilcilerinin belirlenmesi ile ilgili usul ve esaslar alt birliğin tüzüğünde belirlenir.
Alt birlik genel kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Alt birlik organlarını seçmek.
b) Üyelik şartları, üyelikten çıkma ve çıkarılma konusunda karar vermek.
c) Giriş aidatı ve yıllık aidatı belirlemek.
d) Meslekleri ile ilgili tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için temel ilkeleri belirlemek.
e) Yönetim kurulu ve denetim kurulu raporlarını görüşmek ve ibra edilip edilmemesine karar vermek.
f) Yönetim kurulunca hazırlanan bütçeyi görüşmek ve onaylamak.
g) Alt birliğin çalışmaları ve yönetilmesi ile ilgili genel ilkeleri belirlemek.
h) Alt birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek konusunda yönetim kuruluna yetki vermek.
ı) Birlik genel kurulu ve hakem kuruluna temsilci seçmek.
i) Tohumculuk faaliyetleri ile ilgili tesis, laboratuvar, işletme, eğitim merkezi kurulması ve bu yerlerin alet, ekipman ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda yönetim kuruluna yetki vermek.
j) Genel kurul toplantı kararlarının birer suretini Birliğe göndermek.
k) Tohumculuk sektörünün güncel konularını görüşmek.
Alt birlik yönetim kurulu
MADDE 21 – Alt birlik yönetim kurulu iki yıllık bir dönem için genel kurul üyeleri arasından seçilen en az beş asıl ve aynı sayıda yedek üyeden oluşur. Yönetim kurulu asıl üyeleri, ilk toplantılarında yönetim kurulunun vereceği görevleri yürütmek üzere gizli oyla, kendi aralarından bir başkan, bir başkan yardımcısı ve bir sayman üye seçerler. Yönetim kurulunun vereceği görevler ile alt birliğin işlerini yürütmek üzere bir genel sekreter tayin edilir. Genel sekreterin nitelikleri ile görevleri, alt birlik tüzüğünde belirlenir.
Yönetim kurulu başkanı; yönetim kuruluna başkanlık ve alt birliği temsil eder. Alt birliğin malî işlerinden ve bu konu ile ilgili defter ve kayıtların tutulmasından sayman üye ile birlikte, diğer defterler ve yazışmalarla ilgili olarak da genel sekreterle birlikte sorumludur. Başkanın yokluğunda kendisine başkan yardımcısı vekalet eder. Üst üste iki dönem başkanlık yapanlar aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemezler.
Yönetim kurulu ayda bir defadan az olmamak üzere başkanın çağrısı ile salt çoğunlukla toplanır. Katılanların salt çoğunluğu ile karar alınır; eşitlik halinde kararı, başkanın oyu belirler.
Yönetim kurulu toplantılarına ilişkin usul ve esaslar, alt birlik tüzüğü ile belirlenir.
Yönetim kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Genel kurul gündemini hazırlamak ve genel kurulu toplantıya çağırmak.
b) Alt birliğin dönem bilançosunu, faaliyet raporunu ve tahmini bütçesini hazırlayıp genel kurula sunmak.
c) Genel kurul kararlarını uygulamak.
d) Üyeler arasında iletişim ve dayanışmayı sağlamak.
e) Üyelerin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin meslekî bilgi ve görgülerinin artırılması ve geliştirilmesi için konferans, seminer, kurs, sempozyum ve benzeri eğitim işlerini düzenlemek.
f) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak, sektörle ilgili inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak.
g) Üyeler hakkında disiplin cezasını gerektiren veya suç teşkil eden fiillerin varlığı hâlinde, disiplin kurulunu göreve çağırmak.
h) Alt birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek.
ı) Genel kurulca verilecek diğer görevleri yapmak.
Alt birlik denetim kurulu
MADDE 22 – Denetim kurulu, genel kurul tarafından iki yıllık bir dönem için alt birlik üyeleri arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Denetim kurulu yılda en az iki defa toplanır ve üyeler ilk toplantılarında kendi aralarından gizli oyla bir başkan seçerler.
Denetim kurulunun toplanma usul ve esasları alt birlik tüzüğü ile belirlenir.
Denetim kurulunun görevleri şunlardır:
a) Alt birliğin tüm hesap ve işlemlerini incelemek.
b) Hesap ve işlemlerde gördüğü aksaklıkları en geç onbeş gün içinde yönetim kuruluna sunmak.
c) İki yıllık denetim sonuçlarını bir rapor hâlinde genel kurula sunmak.
d) Gerektiğinde genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak.
Alt birlik disiplin kurulu
MADDE 23 – Disiplin kurulu, genel kurulca iki yıllık bir dönem için alt birlik üyeleri arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Disiplin kurulu, yönetim kurulunun çağrısıyla toplanır. Disiplin kurulu üyeleri ilk toplantılarında gizli oyla kendi aralarından bir başkan ve bir de raportör seçerler.
Toplanma ve disiplinle ilgili usul ve esaslar alt birlik tüzüğü ile belirlenir.
Disiplin kurulunun görevleri şunlardır:
a) Yönetim kurulunun disiplin kovuşturması açılmasına dair kararı üzerine inceleme yaparak disiplinle ilgili kararları uygulamak ve cezaları vermek.
b) Yönetim kurulunun vereceği diğer görevleri yapmak.
Alt birlik gelir ve giderleri
MADDE 24 – Alt birliklerin gelirleri şunlardır:
a) Giriş aidatı ve yıllık aidat.
b) Üyelerin tohumculukla ilgili ürün, mal ve hizmet satışlarından binde üç oranında kesilecek komisyon.
c) Yatırım, ortaklık ve işletme gelirleri ile laboratuvar ve benzeri tesis gelirleri.
d) Fuar, organizasyon, reklam, tanıtım ve yayıncılık gelirleri.
e) İsim hakkı, logo, tohumluk etiketi, sözleşme ücretleri, hakemlik, arabuluculuk, danışmanlık, eğitim ve toplantı gelirleri.
f) Taşınır ve taşınmaz mallardan elde edilen gelirler.
g) Alt birlik yetkisinde bulunan işlemlerle ilgili izin, yetki belgesi ve tasdik ücretleri.
h) Faaliyet konuları ile ilgili diğer gelirler.
Alt birliğin giderleri, bu Kanun kapsamında verilen görevler ile kuruluş amaçları çerçevesinde yürütülen görevlerin ifasına yönelik faaliyetlerle ilgili giderlerdir.
Fesih
MADDE 25 – Alt birlik genel kurulu, genel kurula katılma hakkına sahip tüm üyelerin üçte iki çoğunluğu ile fesih kararı alabilir. İlk toplantıda çoğunluk sağlanamaması hâlinde ikinci toplantıda yönetim, denetim ve disiplin kurulu üye sayısının iki katından az olmamak üzere katılan üyelerle toplantı yapılabilir. Bu durumda fesih kararı, toplantıya katılanların üçte iki çoğunluğuyla alınır. Fesihle ilgili usul ve esaslar alt birlik tüzüğü ile belirlenir.
Türkiye Tohumcular Birliği
MADDE 26 – Türkiye Tohumcular Birliği; alt birlikler arasındaki işbirliği ve dayanışmayı temin etmek, tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ile sektörde faaliyet gösterenler arasında meslekî dayanışma sağlamak ve mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek amacıyla alt birliklerce kurulan, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşudur. Birliğin kuruluşundan sonra alt birlikler, Birliğe üye olmak zorundadır.
Birliğin görevleri
MADDE 27 – Birlik, ülkenin tohumculuk sektörünün geliştirilmesini sağlamak amacıyla aşağıda belirlenen görevleri yapar:
a) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi ve tohumculuk politikalarının oluşturulmasına yardımcı olmak için Bakanlığa önerilerde bulunmak.
b) Ülkede ticareti yapılan tohumlukların kalite güvencesinin sağlanması için sistem oluşturmak.
c) Tohumculuk konusunda hazırlanan düzenlemelere ilişkin görüş bildirmek.
d) Üyeleriyle, kamu kurum ve kuruluşları ve diğer meslekî kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon sağlamak.
e) Üyeleri arasında çıkacak uyuşmazlıklarda, tarafların talebi üzerine arabuluculuk yapmak.
f) Ulusal ve uluslararası meslek örgütleri ile teknik işbirliği yapmak ve gerektiğinde bu örgütlere üye olmak.
g) Tohumculuk sektöründe araştırıcı ve ıslahçılara burs, hibe ve destek sağlayarak teknik kadroların oluşmasını sağlamak.
h) Üyelerinin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösterenlerin uymaları gereken meslekî etik kurallarını belirlemek.
ı) Tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemek ve uygulanmasını izlemek.
i) Tohumculuk sektörü ile ilgili yatırım yapmak, menkul ve gayrimenkul almak, satmak, rehnetmek, ödünç para almak, kuruluş amaçları doğrultusunda sosyal yardımlarda bulunmak.
j) Bakanlıkça bu Kanun kapsamında verilecek diğer iş ve işlemleri yapmak.
k) Mevzuatla verilecek diğer iş ve işlemleri yapmak.
Birliğin organları
MADDE 28 – Birliğin organları; Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Disiplin Kurulu ve Hakem Kuruludur.
Birlik Genel Kurulu ve görevleri
MADDE 29 – Birlik Genel Kurulu, alt birliklerin kendi üyeleri arasından iki yıl için seçecekleri temsilcilerden oluşur. Temsilcilerin alt birliklerden çıkması, çıkarılması, ölümü, istifası hâllerinde yerlerine yedek temsilciler Genel Kurula katılırlar. Temsilcilerin Genel Kurula katılma masrafları, temsil ettikleri alt birlik tarafından karşılanır.
Genel Kurul, yılda bir defadan az olmamak üzere yönetim kurulunun çağrısı üzerine toplanır. Yönetim kurulunun veya denetim kurulunun kararı yahut genel kurul üyelerinin beşte birinin yazılı istemi üzerine olağanüstü toplantıya çağrılır. İlk toplantıda yeterli çoğunluk sağlanamazsa ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, ikinci toplantıya katılan temsilci sayısı; yönetim, denetim ve disiplin kurulları asıl üyelerinin toplamının iki katından az olamaz. Genel Kurul, temsilci tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve toplantılarda kararlar, hazır bulunanların salt çoğunluğu ile alınır.
Genel Kurulun toplantıya çağrılması ve toplantılarla ilgili usul ve esaslar Birlik Tüzüğünde belirlenir.
Genel Kurulun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Alt birlikler arasında işbirliği kurmak ve bunların gelişimi için gerekli tedbir ve kararları almak.
b) Tohumculuk alt sektörünün geliştirilmesi için temel ilkeleri belirlemek.
c) Birlik organlarını seçmek.
d) Birliğin çalışmaları ve yönetilmesi ile ilgili genel ilkeleri belirlemek.
e) Yönetim Kurulunca hazırlanan bütçeyi görüşmek ve onaylamak.
f) Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu raporlarını görüşmek ve ibra edilip edilmemesine karar vermek.
g) Alt birliklerce hazırlanan genel düzenlemeleri onaylamak.
h) Gerekli gördüğü hâllerde komisyonlar kurmak.
ı) Birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek konusunda Yönetim Kuruluna yetki vermek.
i) Tohumculuk faaliyetleri ile ilgili tesis, laboratuvar, işletme, eğitim merkezi kurulması ve bu yerlerin alet, ekipman ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda Yönetim Kuruluna yetki vermek.
j) Tohumculuk sektörünün güncel konularını görüşmek.
k) Alt birliğin gelirlerinden Birlik için ayrılacak katkı payını belirlemek.
l) Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
Birlik Yönetim Kurulu ve görevleri
MADDE 30 – Birlik Yönetim Kurulu, iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından Birlik Genel Kurulunca her alt birlikten en az bir temsilci olmak üzere seçilen asgarî beş asıl ve aynı sayıda yedek üyeden oluşur. Asıl üyeler ilk toplantılarında, Yönetim Kurulunun vereceği görevleri yürütmek üzere gizli oyla, kendi aralarından bir Başkan, bir BaşkanYardımcısı ve bir Sayman seçerler. Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Birliğin de başkanıdır. Yönetim Kurulunun vereceği görevler ile Birliğin işlerini yürütmek üzere bir Genel Sekreter tayin edilir. Genel Sekreterin nitelikleri ile görevleri, Birlik Tüzüğünde belirlenir.
Yönetim Kurulu Başkanı; Yönetim Kuruluna başkanlık ve Birliği temsil eder. Birliğin malî işlerinden ve bu konu ile ilgili defter ve kayıtların tutulmasından Sayman üye ile birlikte; diğer defterler ve yazışmalarla ilgili olarak da Genel Sekreterle birlikte sorumludur. Başkanın yokluğunda kendisine Başkan Yardımcısı vekalet eder. Üst üste iki dönem Başkanlık yapanlar aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemezler.
Yönetim Kurulu ayda bir defadan az olmamak üzere Başkanın çağrısı üzerine salt çoğunlukla toplanır ve katılanların salt çoğunluğu ile karar alır. Eşitlik halinde kararı, Başkanın oyu belirler.
Yönetim Kurulu toplantılarına ilişkin usul ve esaslar Birlik Tüzüğü ile belirlenir.
Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
a) Genel Kurul gündemini hazırlamak ve toplantıya çağırmak.
b) Birliğin dönem bilançosunu, faaliyet raporunu ve tahminî bütçesini hazırlayıp Genel Kurula sunmak.
c) Genel Kurul kararlarını uygulamak.
d) Alt birlikler arasında iletişim ve dayanışmayı sağlamak.
e) Üyelerin ve tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren kişilerin meslekî bilgi ve görgülerinin artırılması ve geliştirilmesi için konferans, seminer, kurs, sempozyum ve benzeri eğitim işlerini düzenlemek.
f) Tohumculuk sektörünün geliştirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak, sektörle ilgili inceleme ve araştırma yapmak veya yaptırmak.
g) Üyeler hakkında disiplin cezasını gerektiren veya suç teşkil eden fiillerin varlığı hâlinde, Disiplin Kurulunu göreve çağırmak
h) Birlik adına taşınır ve taşınmaz mal almak, satmak, ipotek etmek ve bunlar üzerinde her türlü aynî hak tesis etmek.
ı) Alt birliklerin aidatlarını süresi içinde yatırmalarını sağlamak ve bu konuda gerekli denetimleri yapmak.
i) Genel kurulca verilecek diğer görevleri yapmak.
Birlik Denetim Kurulu ve görevleri
MADDE 31 – Birlik Denetim Kurulu, Birlik Genel Kurulunca iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından seçilen iki asıl ve iki yedek üye ile Bakanlık tarafından belirlenen bir asıl ve bir yedek üyeden oluşur. Denetim Kurulu yılda en az iki defa toplanır, üyeler ilk toplantılarında, kendi aralarından gizli oyla bir başkan seçerler.
Denetim Kurulunun toplanma usul ve esasları Birlik Tüzüğü ile belirlenir.
Denetim Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Birliğin tüm hesap ve işlemlerini incelemek.
b) Hesap ve işlemlerde gördüğü aksaklıkları, en geç onbeş gün içinde Yönetim Kuruluna sunmak.
c) İki yıllık denetim sonuçlarını, bir rapor hâlinde Genel Kurula sunmak.
d) Gerektiğinde Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak.
Birlik Disiplin Kurulu ve görevleri
MADDE 32 – Birlik Disiplin Kurulu, Genel Kurul tarafından iki yıllık bir dönem için temsilciler arasından seçilen üç asıl ve üç yedek üyeden oluşur. Disiplin Kurulu, Yönetim Kurulunun çağrısı üzerine toplanır. İlk toplantılarında gizli oyla kendi aralarından bir başkan ve bir de raportör seçerler.
Toplanma ve disiplinle ilgili usul ve esaslar Birlik Tüzüğü ile belirlenir.
Disiplin Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Yönetim Kurulunun disiplin kovuşturması açılmasına dair kararı üzerine inceleme yaparak disiplinle ilgili kararları uygulamak ve cezaları vermek.
b) Yönetim Kurulunun vereceği diğer görevleri yapmak.
Birlik Hakem Kurulu ve görevleri
MADDE 33 – Birlik Hakem Kurulu, alt birliklerin kendi üyeleri arasından iki yıl için seçecekleri, konu uzmanı en az ikişer temsilciden oluşur. Seçilen temsilci sayısı kadar da yedek temsilci seçilir. Temsilcilerin birliklerden çıkması, çıkarılması, ölümü, istifası hâllerinde yerlerine yedek temsilciler Hakem Kuruluna katılır. Hakem Kurulu asıl üyeliğine seçilen temsilciler, Birlik ve alt birlik organlarında görev alamazlar.
Hakem Kurulunun görevleri şunlardır:
a) Birlik ve alt birlikler, alt birlikler ve üyeleri ile alt birlik üyeleri ve üçüncü kişiler arasında ortaya çıkacak ihtilafları uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlik yoluyla çözmek.
b) Birliğin uluslararası uzlaşma, arabuluculuk ve hakemlikle ilgili yükümlülükleri çerçevesindeki görevlerini yürütmek.
c) Çalışma raporlarını Genel Kurula sunmak.
Birliğin gelir ve giderleri
MADDE 34 – Birliğinin gelirleri şunlardır:
a) Genel Kurul tarafından 17 nci maddedeki sınırlar çerçevesinde belirlenecek giriş aidatı ve yıllık aidatlar ile alt birliklerin her yıl brüt gelirlerinden ayıracakları en az yüzde onu oranında ödeyecekleri katılım payı.
b) Yatırım, ortaklık ve işletme gelirleri ile laboratuvar ve benzeri tesis gelirleri.
c) Fuar, organizasyon, reklam, tanıtım ve yayın gelirleri.
d) İsim hakkı, logo, tohumluk etiketi, sözleşme ücretleri, hakemlik, arabuluculuk, danışmanlık, eğitim ve toplantı gelirleri.
e) Taşınır ve taşınmaz mallardan elde edilen gelirler.
f) Yetkisinde bulunan işlemlerle ilgili izin, yetki belgesi ve tasdik ücretleri.
g) Faaliyet konuları ile ilgili diğer gelirler.
(a) bendi hükmü uyarınca; Birlik Genel Kurulu tarafından belirlenen en az yüzde on oranındaki katılım payı, Birlik Yönetim Kurulunun belirleyeceği bankalardan birine Birlik adına, alt birlik tarafından yatırılır. Katılım payları, bir önceki yıl brüt gelirleri üzerinden hesap edilerek izleyen yılın mart, haziran, eylül ve aralık aylarında eşit dört taksitte ödenir. Zamanında ödenmeyen katılım payları kanunî faizi ile birlikte tahsil edilir.
Birliğin giderleri, bu Kanun kapsamında verilen görevler ile kuruluş amaçları çerçevesinde yürütülen görevlerin ifasına yönelik faaliyetlerle ilgili giderlerdir.
Alt birlik ve Birlik organları seçimlerine katılma nitelikleri
MADDE 35 – Alt birlik ve Birliğe kayıtlı, onsekiz yaşını bitirmiş gerçek kişilerle, tüzel kişilerin tescilli ana sözleşmelerinde temsil ve bağlayıcı işlemler yapma yetkisi verilen gerçek kişi temsilcileri, bu Kanun hükümlerine göre alt birlik ve Birlik organlarının seçimlerinde oy kullanabilirler.
Alt birlik ve Birlik organlarına seçilebilmek için;
a) Türk vatandaşı olmak,
b) En az iki yıldır alt birliğe kayıtlı olmak,
c) Seçim tarihinde yirmibeş yaşını doldurmuş olmak,
d) İflas etmemiş ya da iflas etmiş olsa bile itibarını yeniden kazanmış olmak,
e) Taksirli suçlar hariç olmak üzere ağır hapis veya iki yıldan fazla hapis cezasıyla cezalandırılmamış olmak yahut affa uğramış veya tecil edilmiş olsalar bile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, evrakta sahtekarlık, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, kaçakçılık, hileli iflas, görevi kötüye kullanma, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, kara para aklama, Devlet sırlarını açığa vurma, terör, vergi kaçakçılığına iştirak suçlarından dolayı hüküm giymemiş olmak,
f) Ticaret ve sanat icrasından hükmen yasaklanmamış olmak,
g) Ticarî, ziraî ve sınaî kazanç dolayısıyla gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmak,
h) Okur, yazar olmak,
şartları aranır.
Yerli ve yabancı tüzel kişilerin, tescilli ana sözleşmelerinde temsil ve bağlayıcı işlemler yapma yetkisi verilen ve yukarıdaki özellikleri taşıyan gerçek kişi temsilcileri, bu Kanun hükümlerine göre alt birlik ve Birlik organlarına seçilebilirler. Seçilme yeterliliğini kaybedenlerin alt birlik ve Birlikteki görevleri sona erer. Organların seçimlerine katılma niteliklerine ilişkin diğer hususlar Birlik Tüzüğünde belirlenir.
Alt birlik ve Birlik üyelerinin haklarının kullanılabilmesi için tüzel kişilerin; sahibi, ortağı, yönetim kurulu üyesi, genel müdürü, murahhas azası seviyesinde üst düzey yöneticisi ve şirketi temsile, ahzu kabza yetkili olması ve bu hâlinin seçimden en az altı ay öncesini kapsaması şarttır.
Üye tüzel kişinin münfesih olması hâlinde, üyeliği ile birlikte seçilmiş olduğu alt birlik ve Birlik organlarındaki görevi sona erer.
Alt birlik ve Birlik organlarının seçim esasları
MADDE 36 – Alt birlik ve Birliğin organlarının bu Kanunda belirtilen seçimleri, yargı gözetimi altında, gizli oy ve açık tasnif esasına göre aşağıdaki fıkralarda belirtilen şekilde gerçekleştirilir.
Seçim yapılacak genel kurul toplantılarından en az onbeş gün önce seçime katılacak üye veya temsilcileri belirleyen listeler iki nüsha olarak o yer ilçe seçim kurulu başkanı olan hâkime tevdi edilir. Ayrıca, toplantıların gündemi, yeri, günü, saati ile çoğunluk olmadığı takdirde yapılacak ikinci toplantıya ilişkin hususlar da belirtilir. Toplantı tarihlerinin, gündemde yer alan konular da göz önünde bulundurularak görüşmelerin bir cumartesi günü akşamına kadar sonuçlanması ve müteakip pazar gününün dokuz-onyedi saatleri arasında seçimlerin yapılmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi zorunludur. Birden fazla ilçe seçim kurulu bulunan yerlerde görevli hâkim il seçim kurulunca belirlenir.
Hâkim, gerektiğinde ilgili kayıt ve belgeleri de getirtip incelemek suretiyle varsa noksanları tamamlattırdıktan sonra seçime katılacak üye veya temsilcileri belirleyen liste ile yukarıda belirtilen diğer hususları onaylar. Onaylanan liste ile toplantıya ilişkin diğer hususlar görevli ilçe seçim kurulu binası ile ilgili alt birlik veya Birliğin ilân yerinde asılmak suretiyle üç gün süre ile ilân edilir. İlân süresi içinde listeye yapılacak itirazlar hâkim tarafından incelenir ve en geç iki gün içinde kesin karara bağlanır. Bu suretle kesinleşen listeler ile toplantıya ilişkin diğer hususlar ilgili alt birlik veya Birliğe gönderilir.
Hâkim, kamu görevlileri veya aday olmayan üyeler arasından bir başkan ve iki üyeden oluşan bir seçim sandık kurulu atar. Aynı şekilde ayrıca üç yedek üye de belirler. Seçim sandık kurulu başkanının yokluğunda kurula en yaşlı üye başkanlık eder. Seçim sandık kurulu, seçimlerin Kanunun öngördüğü esaslara göre yürütülmesi, yönetimi ve oyların tasnifi ile görevli olup bu görevleri seçim ve tasnif işlemleri bitinceye kadar aralıksız devam eder.
Dörtyüz kişiden fazla üyesi bulunan alt birlik veya Birlikte her dörtyüz kişi için bir oy sandığı bulunur ve her seçim sandığı için ayrı bir kurul oluşturulur. Yüze kadar olan üye fazlalığı sandık sayısında nazara alınmaz. Seçimlerde kullanılacak araç ve gereçler ilçe seçim kurulundan sağlanır ve sandıkların konacağı yerler hâkim tarafından belirlenir.
Genel kurullarda yapılacak seçimlerde toplantıya katılma hakkı olanlar imzalı yazı ile aday olabilir veya gösterilebilir. Seçimlerde aday olanların listeleri organlara göre ayrı ayrı olmak üzere tek liste hâlinde veya her organ için ayrı listeler hâlinde genel kurul başkanlık divanınca adayların soyadı alfabetik sırasına göre sıralanıp yeteri kadar çoğaltılarak o seçimde görevli hâkime mühürlenmek üzere verilir. Listedeki isimlerin yanına herhangi bir unvan veya işaret konulmaz. Genel kurul toplantılarına katılma hakkı olanları gösteren listede adı bulunmayan üye oy kullanamaz. Oylar, oy verenin kimliğinin alt birlik, Birlik veya resmî kuruluşlarca verilmiş kimlik kartı ile ispat edilmesinden ve listedeki isminin karşısındaki yerin imzalanmasından sonra, oy verme sırasında sandık seçim kurulu başkanı tarafından verilen ilçe seçim kurulu mührünü taşıyan ve adayları gösterir listedeki isimlerin karşısına seçilecek organın asıl üyeleri kadarı işaretlenip ilçe seçim kurulu mührünü taşıyan zarflara konularak kullanılır. Bunların dışındaki kâğıtlara yazılan veya seçilecek organı oluşturan üye sayısından fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları ile mühürsüz zarflardan çıkan pusulalar geçersiz sayılır.
Sayım ve döküm sırasında en fazla oy alanlar asıl üyeliklere diğerleri de aldıkları oy sırasına göre yedek üyeliklere seçilir. Oylarda eşitlik hâlinde kura çekilir. Seçim süresinin sonunda seçim sonuçları tutanakla tespit edilip seçim sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından imzalanır. Tutanakların bir örneği seçim yerinde asılmak suretiyle geçici seçim sonuçları ilân edilir. Kullanılan oylar ve diğer belgeler, tutanağın bir örneği ile birlikte üç ay süre ile saklanmak üzere ilçe seçim kurulu başkanlığına tevdi edilir.
Seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazlar, hâkim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. İtiraz süresinin geçmesi ve itirazların karara bağlanmasından hemen sonra hâkim, yukarıdaki hükümlere göre kesin sonuçları ilân eder ve ilgili alt birlik veya Birliğe bildirir. Hâkim, seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde usulsüzlük veya Kanuna aykırı uygulama nedeniyle seçimlerin iptaline karar verdiği takdirde, bir aydan az ve iki aydan fazla bir süre içinde olmamak üzere seçimin yenileneceği pazar gününü tespit ederek ilgili alt birlik veya Birliğe bildirir. Belirlenen günde yalnız seçim yapılır ve seçim işlemleri bu madde ile Kanunun öngördüğü diğer hükümlere göre yürütülür.
Görevli hâkim ve seçim sandık kurulu başkanı ile üyelerine 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda belirtilen esaslara göre ödenecek ücret ve diğer seçim giderleri ilgili alt birlik veya Birlik bütçesinden karşılanır. Seçimler sırasında seçim sandık kurulu başkanı ve üyelerine karşı işlenen suçlar Devlet memurlarına karşı işlenmiş gibi cezalandırılır.
Cezaî takibat
MADDE 37 – Alt birlikler ve Birliğin paraları ile para hükmündeki evrak, senet ve sair malları aleyhine suç işleyen ve bilanço, zabıtname, rapor ve diğer her çeşit kâğıt ve defterler üzerinde suç mahiyetinde değişiklik yapan veya bunları kasten yok eden organlara dahil üyeler ile personel hakkında Devlet memurları hakkındaki cezalar uygulanır.

Muda
20-12-2016, 22:59
Muafiyet
MADDE 38 – Alt birlikler ve Birlik, 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı koşullarla yararlanırlar.
Denetim
MADDE 39 – Bakanlık, alt birlikler ve Birliğin organları üzerinde idarî ve malî yönden gözetim ve denetim hakkına sahiptir.
Amaçları dışında faaliyet gösteren alt birlik ve Birliğin sorumlu organlarının görevlerine son verilmesine ve yerlerine yenilerinin seçilmesine, Bakanlığın veya bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine o yerdeki asliye hukuk mahkemesince basit usule göre yargılama yapılarak karar verilir ve dava en geç üç ay içinde sonuçlandırılır.
Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hâllerde gecikmede sakınca varsa, alt birlik ile Birlik, vali tarafından faaliyetten men edilebilir. Faaliyetten men kararı, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar, aksi hâlde, bu idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.

ALTINCI BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Orman bitki türlerine ilişkin hükümler
MADDE 40 – Bu Kanun hükümleri çerçevesinde orman bitki türlerine ilişkin olarak genetik kaynakların kaydı, tohumlukların üretilmesi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi iş ve işlemleri bir protokol çerçevesinde Çevre ve Orman Bakanlığına devredilir.
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 41 – 21/8/1963 tarihli ve 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
Diğer mevzuatla 308 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
GEÇİCİ MADDE 1 – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 308 sayılı Kanun ile ilgili mevzuat hükümlerine göre tescil edilen, üretim izni verilen ve ticarî sebze çeşit kayıt listesine alınan çeşitler, bu Kanun kapsamında kayıt altına alınmış sayılır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 308 sayılı Kanun ile ilgili mevzuat hükümlerine göre özel sektör tarımsal araştırma kuruluşu olarak tescil edilen kuruluşların, araştırma ve ıslah yetkileri devam eder.
5 inci maddenin birinci fıkrası hükmü ile 7 nci maddenin birinci fıkrası hükmü, kayıtlı çeşidi bulunmayan bitki türleri ile kayıtlı çeşidi bulunmakla beraber Bakanlığın gerekli göreceği tohumluk çeşitleri hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl süre ile uygulanmaz.
Bu Kanunun uygulanması ile ilgili yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde, Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 308 sayılı Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.
GEÇİCİ MADDE 2 – Bu Kanuna göre seçilmeye engel bir hâli olmayan gerçek ve tüzel kişiler, alt birlik kurucusu olmak istedikleri takdirde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde Bakanlığa başvurarak birer kuruculuk belgesi alırlar. Başvuru tarihinden itibaren bir ay içinde kurucu üyeler, Bakanlığın tespit edeceği merkezlerde beş üyeden oluşan birer geçici yönetim kurulu seçerler. Başvurularda Bakanlık, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte faaliyet gösteren dernek ve meslek kuruluşlarına öncelik tanır.
Bakanlıkça belirlenen merkezlerdeki geçici yönetim kurulları, geçici yönetim kuruluna seçildikleri tarihi takip eden bir ay içinde üye kayıt işlemlerini tamamlayarak 20 nci maddeye uygun olarak ilk genel kurullarını toplantıya çağırarak, organlarının seçimini gerçekleştirirler. 35 inci maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi, organların ilk seçimlerinde uygulanmaz. Bu madde kapsamındaki alt birlikler, seçim sonuçlarını Bakanlığa bildirmekle tüzel kişilik kazanırlar.
En az üç alt birlik tüzel kişilik kazandıktan sonra Bakanlık, alt birliklerce seçilen Birlik Genel Kurulu temsilcilerini, Birlik organlarını seçmek üzere Ankara’da toplantıya çağırır. Birlik, organ seçimlerinin kesinleşmesiyle tüzel kişilik kazanır.
Bu madde kapsamına giren alt birlikler tüzel kişilik kazanıncaya kadar, alt birlik kurmak için gerekli olan ve bu Kanunda öngörülen hazırlık çalışmalarında ve temaslarda bulunabilir.
GEÇİCİ MADDE 3 – 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında olup, kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukları üreten kamu kuruluşunun memur ve sözleşmeli personeline; bir yıllık tutarı onaltı yaşını doldurmuş işçiler için geçerli olan bir aylık brüt asgarî ücret tutarının üç katını geçmemek kaydıyla üretimi teşvik primi ödenebilir. Bu ödeme, kuruluşun tohumluk üretimine devam ettiği sürece ödenir ve damga vergisi hariç herhangi kesintiye tâbi tutulmaz. Bu şekilde ödenecek üretimi teşvik priminin ödeme dönemiyle bu ödemeden yararlanmaya ilişkin usul ve esaslar; personelin unvanı, görev mahalli ve elde edilen tohumluk satış hasılatına katkısı dikkate alınarak Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenir.
Yürürlük
MADDE 42 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 43 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
7/11/2006

MeyveliTepe
20-12-2016, 23:43
MADDE 14 – İhracat amacıyla ithal edilip üretilen bitkisel ürün veya tohumluklarda kayıt altına alınma şartı aranmaz. Bu madde kapsamındaki bitkisel ürünlerin ticareti Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara göre düzenlenir. Ayrıca, ticarete konu olmamak ve şahsî ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk mübadeleleri ile deneme ve denetim amacıyla kullanılan ve miktarları Bakanlıkça belirlenen tohumluklar, bu Kanun hükümlerinden müstesnadır.