ayferaksit
15-12-2009, 08:34
*Talip APAYDIN'IN 1967 yılında yayınlanan ''Karanlığın Kuvveti'' adlı,kitabında yer alan anısı, tam da bugünlerde okunup özümsenmeli... *,,
İşte öykü:
Kurban bayramı tam kışın ortasına rastlıyordu. O günler bir soğuktu,,bir soğuktu... Kar, fırtına, tipi... Eskişehir ortalarında papaz harmanı savruluyordu. Göz gözü görmüyordu,dışarılarda. Sular donmuştu hep.
Seydi Suyu iri buz parçaları akıtıyordu. Santral kanalı kapandığından, elektriklerimiz kaç gündür doğru dürüst,yanmıyordu. Akşam seminerlerinde kitap okuyamıyorduk, ders çalışamıyorduk. Lambalar, ikide bir usulca sönüveriyordu. Dersliklerimizde pelerinlerimizle,oturuyorduk da, gene de ısınamıyorduk. Musluklarımızdan su akmıyordu. Ellerimizi yüzlerimizi yıkamak için,dere kıyısına,gidiyorduk. İçme suyumuz yoktu. üç gün bayram iznimiz vardı, ama bu soğukta nereye gidecektik? Köyü yakın olanlar gitti ancak. Bayram sabahı kampana çaldı. Dışarıda toplanılacak dediler. Başımızı gözümüzü sararak, büzülerek çıktık.
Müdürümüz Rauf İnan merdivende bizi bekliyordu. üstünde palto bile yoktu.,Ellerini arkasına bağlamıstı. Boz urbaları içinde, yağsız çehresiyle bir,heykel gibiydi. Savrulan karlardan gözlerini kırpıştırıyordu. O halini görünce usulca pelerinlerimizin yakalarını indirdik. Ellerimizi,cebimizden çıkardık. Arkadaşlar !" diye başladı. Bir canlıydi sesi, bir heybetliydi. önce,yılgınlık psikolojisinin zararlarını anlattı. Korkan insanın muhakkak,yenileceğini ve korktuğuna uğrayacağını söyledi. Bu hava soğuk evet, fakat siz isterseniz üşümezsiniz, dedi. Olduğumuz yerde,birkac kez sıçramamızı ve kuvvetli tepinmemizi istedi. Dediğini yaptık. Birden ısınmıştık sanki. Hoşumuza gitmişti. Bugün bayram, dedi. şimdi birbirimizi tebrik edeceğiz. Sonra,yapacağımız iki iş var: Ya tekrar içeri girip sıralara büzülmek, mıymıntı,mıymıntı oturmak, bu üç günü böyle faydasız, hatta zararlı geçirmek, can,sıkıntısından patlamak. Boşuna içlenmek. Üstelik üşümek. Yahut da kazmayı, küreği alıp, santral kanalını temizlemeye gitmek. Emin olun gidenler, kalanlar kadar üşümeyecektir. çünkü, inanarak,çalısan insan ne soğukta üşür, ne sıcakta yanar. O; yücelten, dirilten,,kuvvetli kılan bir heyecan içinde her türlü güçlüğün üstüne çıkmıştır.Onu hiçbir karşı kuvvet yolundan alıkoyamaz. Yeter ki bir insan yaptığı,işin gereğine inansın.
-Ben şimdi kazmamı küreğimi alıp kanala gidiyorum, dedi. çünkü kanal,açılınca elektriklerimiz yanacak. Elektrik yanınca okulun işleri yoluna,girecek. Kitap okuyabileceksiniz, ders çalışabileceksiniz. Sularınız akacak,yıkanabileceksiniz. Size şunu söyluyorum, bizim asıl bayramımız, yurdumuz bu gerilikten, bu,karanlıktan kurtulduğu gün ba şlayacaktır. şimdilik bize düşen milletçe,çalısmak, çok çalışmaktır. Parolamız şu olmalıdır: "Bayramlarda çalışırız,bayramlar için". Ben gidiyorum. Gelmek isteyenler gelsin.*,,*Heyecanlanmıştık, üşümemiz geçmişti.
-Hepimiz geleceğiz! diye bağırmıştık.
-Bayramda çalışırız bayramlar için!
-Bayramda çalışırız bayramlar için!
Altı yüz kişi böyle bağırdık. Sonra da kazma kürekleri koyduğumuz işliğe,doğru bir koşuşma başladı.İnsanların böyle canlanması, bir amaca doğru saldırması belki sadece,savaşlarda görülür.
Santral havuzundan başlayarak onar metre arayla su kanalına dizildik.çıplak Hamidiye Ovası ayaz. Kırıkkız Dağı'ndan doğru zehir gibi bir rüzgar,esiyor. Pelerinlerimizin etekleri uçuşuyor. Kazmayı vurdukca yüzlerimize buz parçaları fırlıyor. Bazı yerlerde kar,heryeri doldurmuş, kanal dümdüz olmuş. Nereyi kazacagız belli değil. Müdürümüz, öğretmenlerimiz başmızda dört dönüyorlar. Bir o yana,koşuyorlar, bir bu yana.,öyle çalışıyoruz ki, boyunlarımızdan buğu çıkıyor.,Bazen adam boyunda buz parçalarını elleyip çıkarıyoruz kıyıya. Kimisi,bağırıyor, kimisi kazmalara tempo tutuyor. Bir gürültü gidiyor kanal,boyunca.
Yeşilyurt köylüleri evlerinin önune çıkmıs, bize bakıyorlar. Böyle,çalısmamıza alışkınlar ama, bayram günü, bu soğukta nasıl,donmadığımıza şaşıyorlar. Yeşilyurtlu arkadaşımız Azmi,,-köyü yakın oldugu için izinli ya! - bize evlerden bazlama ekmek taşıyor.Köylü ekmeğini özlemişiz, aramızda kapış ıyoruz. Yukarılardan,,aşağılardan ikide bir sesler yükseliyor:
-Bayramda çalışırız bayramlar için!Koca ova çınlıyor. Taa uzaktan Hamidiye'nin, Mesudiye'nin köpekleri,ürüyorlar. Bu kış günü böyle seslere anlam veremiyorlar herhalde. Ayaz ovanın,ıssızlığı yırtılıyor.
O gün o kanalın yarı yerini açtık. Bir buçuk metre derinliğinde, uzun,,derin bir çukur karları yara yara gitti. Ertesi gün taa bende kadar,tamamladık. Sonra merasimle suyu saldık. Nazlı bir gelin getirir gibi önünden ardından yürüyerek, türküler marşlar,söyleyerek getirdik ve geç zamanda, santral havuzuna döndük, sonra bir,baktık, okulumuzun balkonuna çakılı "C K E" yandı...
( çifteler Köyü,Enstitüsü ).O zamanki sevincimizi nasıl anlatmalı? üşümüş ellerimiz alkıştan,ısındı. "Yaşa var ol" seslerimiz ufukları kapattı. Dünyanın en içten gelen, en coşkun bayramı oldu belki.
Hiç unutmam bir,arkadaşımız kendi ellerini öpüyordu. "Aferin ulan eller, diyordu, bu,elektiriğin yanmasında senin de hissen var, yaşasın.Sevinçten gözlerimiz yaşarmıstı. ,,*Müdürümüz bir tümseğe çıktı. Birkaç kelimeyle başarımızı tebrik etti. Her,nokta koyuşta "sağool!" diye bağırıyorduk..
- Şimdi, dedi, depomuza su dolacak, banyoyu yakacagız. Yıkanın ve çalışıp,başarmış insanların huzuru içinde uyuyun. Işte gördünüz, inanarak çalışan yapar! Amacına ulaşır! Bu heyecanla,çalışmaya devam edersek, biz Türkiye'yi de yükseltebiliriz!
- Yükseltecegiz!, diye bagırdık.
-Bayramda çalışırız bayramlar için!
-Bayramda çalışırız bayramlar için! Içeri girdik, musluklardan şarıl şarıl sular akıyordu. Birbirimizi tebrik ediyorduk.Unutulmaz bir bayramdı.
http://groups.google.com/group/ucnoktasi/browse_thread/thread/849dd60240ba1fc4#
İşte öykü:
Kurban bayramı tam kışın ortasına rastlıyordu. O günler bir soğuktu,,bir soğuktu... Kar, fırtına, tipi... Eskişehir ortalarında papaz harmanı savruluyordu. Göz gözü görmüyordu,dışarılarda. Sular donmuştu hep.
Seydi Suyu iri buz parçaları akıtıyordu. Santral kanalı kapandığından, elektriklerimiz kaç gündür doğru dürüst,yanmıyordu. Akşam seminerlerinde kitap okuyamıyorduk, ders çalışamıyorduk. Lambalar, ikide bir usulca sönüveriyordu. Dersliklerimizde pelerinlerimizle,oturuyorduk da, gene de ısınamıyorduk. Musluklarımızdan su akmıyordu. Ellerimizi yüzlerimizi yıkamak için,dere kıyısına,gidiyorduk. İçme suyumuz yoktu. üç gün bayram iznimiz vardı, ama bu soğukta nereye gidecektik? Köyü yakın olanlar gitti ancak. Bayram sabahı kampana çaldı. Dışarıda toplanılacak dediler. Başımızı gözümüzü sararak, büzülerek çıktık.
Müdürümüz Rauf İnan merdivende bizi bekliyordu. üstünde palto bile yoktu.,Ellerini arkasına bağlamıstı. Boz urbaları içinde, yağsız çehresiyle bir,heykel gibiydi. Savrulan karlardan gözlerini kırpıştırıyordu. O halini görünce usulca pelerinlerimizin yakalarını indirdik. Ellerimizi,cebimizden çıkardık. Arkadaşlar !" diye başladı. Bir canlıydi sesi, bir heybetliydi. önce,yılgınlık psikolojisinin zararlarını anlattı. Korkan insanın muhakkak,yenileceğini ve korktuğuna uğrayacağını söyledi. Bu hava soğuk evet, fakat siz isterseniz üşümezsiniz, dedi. Olduğumuz yerde,birkac kez sıçramamızı ve kuvvetli tepinmemizi istedi. Dediğini yaptık. Birden ısınmıştık sanki. Hoşumuza gitmişti. Bugün bayram, dedi. şimdi birbirimizi tebrik edeceğiz. Sonra,yapacağımız iki iş var: Ya tekrar içeri girip sıralara büzülmek, mıymıntı,mıymıntı oturmak, bu üç günü böyle faydasız, hatta zararlı geçirmek, can,sıkıntısından patlamak. Boşuna içlenmek. Üstelik üşümek. Yahut da kazmayı, küreği alıp, santral kanalını temizlemeye gitmek. Emin olun gidenler, kalanlar kadar üşümeyecektir. çünkü, inanarak,çalısan insan ne soğukta üşür, ne sıcakta yanar. O; yücelten, dirilten,,kuvvetli kılan bir heyecan içinde her türlü güçlüğün üstüne çıkmıştır.Onu hiçbir karşı kuvvet yolundan alıkoyamaz. Yeter ki bir insan yaptığı,işin gereğine inansın.
-Ben şimdi kazmamı küreğimi alıp kanala gidiyorum, dedi. çünkü kanal,açılınca elektriklerimiz yanacak. Elektrik yanınca okulun işleri yoluna,girecek. Kitap okuyabileceksiniz, ders çalışabileceksiniz. Sularınız akacak,yıkanabileceksiniz. Size şunu söyluyorum, bizim asıl bayramımız, yurdumuz bu gerilikten, bu,karanlıktan kurtulduğu gün ba şlayacaktır. şimdilik bize düşen milletçe,çalısmak, çok çalışmaktır. Parolamız şu olmalıdır: "Bayramlarda çalışırız,bayramlar için". Ben gidiyorum. Gelmek isteyenler gelsin.*,,*Heyecanlanmıştık, üşümemiz geçmişti.
-Hepimiz geleceğiz! diye bağırmıştık.
-Bayramda çalışırız bayramlar için!
-Bayramda çalışırız bayramlar için!
Altı yüz kişi böyle bağırdık. Sonra da kazma kürekleri koyduğumuz işliğe,doğru bir koşuşma başladı.İnsanların böyle canlanması, bir amaca doğru saldırması belki sadece,savaşlarda görülür.
Santral havuzundan başlayarak onar metre arayla su kanalına dizildik.çıplak Hamidiye Ovası ayaz. Kırıkkız Dağı'ndan doğru zehir gibi bir rüzgar,esiyor. Pelerinlerimizin etekleri uçuşuyor. Kazmayı vurdukca yüzlerimize buz parçaları fırlıyor. Bazı yerlerde kar,heryeri doldurmuş, kanal dümdüz olmuş. Nereyi kazacagız belli değil. Müdürümüz, öğretmenlerimiz başmızda dört dönüyorlar. Bir o yana,koşuyorlar, bir bu yana.,öyle çalışıyoruz ki, boyunlarımızdan buğu çıkıyor.,Bazen adam boyunda buz parçalarını elleyip çıkarıyoruz kıyıya. Kimisi,bağırıyor, kimisi kazmalara tempo tutuyor. Bir gürültü gidiyor kanal,boyunca.
Yeşilyurt köylüleri evlerinin önune çıkmıs, bize bakıyorlar. Böyle,çalısmamıza alışkınlar ama, bayram günü, bu soğukta nasıl,donmadığımıza şaşıyorlar. Yeşilyurtlu arkadaşımız Azmi,,-köyü yakın oldugu için izinli ya! - bize evlerden bazlama ekmek taşıyor.Köylü ekmeğini özlemişiz, aramızda kapış ıyoruz. Yukarılardan,,aşağılardan ikide bir sesler yükseliyor:
-Bayramda çalışırız bayramlar için!Koca ova çınlıyor. Taa uzaktan Hamidiye'nin, Mesudiye'nin köpekleri,ürüyorlar. Bu kış günü böyle seslere anlam veremiyorlar herhalde. Ayaz ovanın,ıssızlığı yırtılıyor.
O gün o kanalın yarı yerini açtık. Bir buçuk metre derinliğinde, uzun,,derin bir çukur karları yara yara gitti. Ertesi gün taa bende kadar,tamamladık. Sonra merasimle suyu saldık. Nazlı bir gelin getirir gibi önünden ardından yürüyerek, türküler marşlar,söyleyerek getirdik ve geç zamanda, santral havuzuna döndük, sonra bir,baktık, okulumuzun balkonuna çakılı "C K E" yandı...
( çifteler Köyü,Enstitüsü ).O zamanki sevincimizi nasıl anlatmalı? üşümüş ellerimiz alkıştan,ısındı. "Yaşa var ol" seslerimiz ufukları kapattı. Dünyanın en içten gelen, en coşkun bayramı oldu belki.
Hiç unutmam bir,arkadaşımız kendi ellerini öpüyordu. "Aferin ulan eller, diyordu, bu,elektiriğin yanmasında senin de hissen var, yaşasın.Sevinçten gözlerimiz yaşarmıstı. ,,*Müdürümüz bir tümseğe çıktı. Birkaç kelimeyle başarımızı tebrik etti. Her,nokta koyuşta "sağool!" diye bağırıyorduk..
- Şimdi, dedi, depomuza su dolacak, banyoyu yakacagız. Yıkanın ve çalışıp,başarmış insanların huzuru içinde uyuyun. Işte gördünüz, inanarak çalışan yapar! Amacına ulaşır! Bu heyecanla,çalışmaya devam edersek, biz Türkiye'yi de yükseltebiliriz!
- Yükseltecegiz!, diye bagırdık.
-Bayramda çalışırız bayramlar için!
-Bayramda çalışırız bayramlar için! Içeri girdik, musluklardan şarıl şarıl sular akıyordu. Birbirimizi tebrik ediyorduk.Unutulmaz bir bayramdı.
http://groups.google.com/group/ucnoktasi/browse_thread/thread/849dd60240ba1fc4#