Bağlan

View Full Version : Hindistan Gezi Notları (Rajastan, Altın Üçgen, Varanasi)




kuru.umit
05-12-2009, 15:38
Hindistan hakkında çok şey duymuş olabilirsiniz ve eminim bunların büyük çoğunluğu da olumsuzdur. Ancak inkar edilemez bir gerçek olarak, her gezginin rüyasında mutlaka Hindistan’ı ziyaret etmek vardır. Bu sefer hanımın motivasyonu sonucu, bayram tatili ile birlikte senelik tatili birleştirip Hindistan’a 12 günlük bir gezi yaptık.
Hindistan 3,287,590 km² ‘lik yüzölçümü ile kocaman bir ülke olunca bizim gibi günü sayılı gezginler için tamamını gezmek imkansız oluyor. Bu nedenle seçme yapmak gerekti. Türkiye’den turların büyük çoğunluğu genellikle “Altın Üçgen “ dedikleri Delhi, Jaipur ve Agra şehirlerini içine alan turu veya Altın Üçgen’e ilave olarak Nepal-Katmandu’yu kapsayan turları yapıyorlar. Ancak Hindistan’ı araştırınca buraların bizi tatmin etmeyeceğine inancım gelişti. İyi de bizi tatmin edecek tur programı yok; o zaman iş başa düştü, turu biz kendimiz programlayacaktık.




kuru.umit
05-12-2009, 15:44
Düşündüğüm yerler Rajastan, Altın Üçgen ve kutsal şehir Varanasi’ydi. Hindistan’dan lokal bir acente için araştırmalara giriştik. İnternetten arama motorlarına Hindistan turlarını İngilizce yazınca karşınıza çok sayıda tur şirketi çıkıyor. Zor olan aldatılmadan, istediğiniz yerleri size tanıtacak ve bunu da en ucuza yapacak tur hangisidir onu bulmak. Kendi seçtiğim tur şirketlerine ve bir de daha önce Hindistan’a lokal bir acenteden hizmet satın alarak gitmiş olan bir arkadaşımın tavsiye ettiği tur şirketine gitmek istediğim yerleri yazıp fiyat teklifi istedim. Üç aylık bir yazışma sonunda bir tanesine karar verdik. Şirketin adı Travel With Us. Şirketin ismindeki çağrıya (ve tabii ki daha önceki geziden arkadaşımın onayından geçmiş olmasına) uyarak bu şirketle anlaştım. Bizim grubun bir kısmı daha önce Hindistan’ı görünce, bir kısmı adı Hindistan olunca, bir kısmı da maceraya atılmayı uygun görmeyince, koca gezgin grubumdan kala kala 3 kişi geziyi yaptık; ben, eşim ve Ankara’dan bir gezgin arkadaşımız. Tur programımız hayli yoğun. Önce İstanbul’dan Delhi’ye uçuyoruz ve hiç beklemeden iç uçuşla Jodhpur şehrine gideceğiz. Jodhpur, Fransa büyüklüğünde bir eyalet olan Rajastan’ın bir şehri. Burada 1 gece kalıp sonra iç uçuşla Udaipur’a gideceğiz, burada 2 gece geçirip sonra Jaipur’a uçacağız. Jaipur, Rajasta eyaletinin başkenti ama ilk gün burada kalmayıp araba ve rehberimiz eşliğinde Mandawa denen bir şehre ve Haveli ‘leri (köşk) ile meşhur Shekhawati bölgesine gideceğiz. Burada 1 gece geçirip sonra tekrar Jaipur’a dönüp burayı gezip bir gece geçireceğiz. Jaipur sonrası ünlü Taj Mahal’e ev sahipliği yapan Agra’ya gideceğiz. Buradan devamla Orca ve sonrasında erotik figürleri ile meşhur Kajuraho şehrine geçip burada bir gece kalacağız. Sonrasında ise Hinduizmin kutsal şehri olan Varanasi’ye uçakla gideceğiz. Burada bir gece geçirip sonra son durak olan Delhi’ye uçacağız. Turun tamamı 11 gece 12 gün. Biz bu program için 4 yıldız otellerde oda-kahvaltı, havaalanlarında karşılama ve transferler, İngilizce rehberlik hizmeti, 3 kişi için Toyota innova araba ve şoförü, Agra-Jhansi arası turistik trende seyahat, müze giriş ücretleri, Varanasi de Ganj nehrinde sabah bot turu dahil 1150 USD adam başı ücret verdik. İç hat uçuşlarına 570 USD (5 iç hat uçuşu) ayrıca verdik. Bir de iki özel gösteri içinde lokal acenteyi kullandık; Chokhi Dani’ de akşam yemeği ve Varanasi’de Aarti Ganga akşam töreni içinde adam başı 32 USD ödedik. Kağıt başı her şey güzel görünüyor ama konu Hindistan olunca doğrusu biraz ürküyorum. Haydi hayırlısı.
Her gezi sonrası yaptığım gibi sizlerle Hindistan gezi notlarımı ve fotoğraflarımı paylaşmak istiyorum. Bu sefer yazısı az (geniş yazıyı http://gezekalin.blogcu.com/ adresinde bulabilirsiniz) fotoğrafı bol bir yazı dizisi olacak. Her zaman ki gibi yediğim içtiğim bana kalmak şartıyla buyurun bakalım Hindistan gezi anılarıma..
Gezekalın...

Vildan Sönmez
05-12-2009, 22:07
Merhaba ve geçmiş bayramınız kutlu Olsun Ümit Bey.

Bayram tatilinizi değerlendirdiğinizden emindim. Blog sayfanız da hayırlı olsun. Şimdilik Makedonya ve Hindistan var. Yanılıyor muyum ?
Diğer güzelim gezilerinizi henüz aktarmadınız sanırım.( Ya da ben bulamadım )

Eşinize selamlarımı iletin.

Adalet Yağcı
05-12-2009, 22:15
Sayın Kuru. Umit, muhteşem fotoğraflar bunlar, kimbilir neler var daha o kara kutunun içinde, merakla bekliyoruz.
Paylaşımınız için teşekkürler.

kuru.umit
05-12-2009, 22:44
Sevgili Vildan ve Adalet Hanımlar,
teşekkür ederim, bende sizlerin ve tüm agaclar.net ailesinin geçmiş bayramlarını kutlarım. Bu gezi bizim için en zor ama en ilginç gezimiz oldu. Zorluğu süprizlerle dolu olmasından kaynaklanıyor, Hindistan'da köşeden ne çıkacağı belli olmuyor ve ben de süprizi pek sevmem. Hele bir de insanlar bana güvenip, geziye katılmışlarsa.
Vildan hanım, burada yazı ile yer kaplamıyayım diye bloga yazıları yazıp, buraya mümkün olduğunca kısa yazıp bol fotoğraf gönderiyim dedim ama bana kafayı yedirtti. Akşamdan beri bloga yazı eklemeye çalışıyorum bir türlü ne resim ne de yazı aldı. Yaptıramadım kendime adam akıllı bir site..

Vildan Sönmez
05-12-2009, 23:14
Yakışır Ümit Bey. Siz yazı ve fotoğraf ekleyin, bir de basit ziyaretçi defteri. Güzel olur gerçekten.

kuru.umit
06-12-2009, 15:58
Hindistan’ın Türkiye’ye kuş uçuşu uzaklığı 4800 km ler civarı ve uçakla Delhi’ye yolculuk gidişte 6 saat kadar sürüyor. Havaalanı çıkışında bizi şirketin elemanı karşıladı. Hemen arabaya binip, yakındaki Radison otele gidip çay söyledik. Zaman sabahın 05:00’i ve ilk gezi yerimiz olan Jodhpur’a (Rajastan eyaletinin en ucundaki şehirlerden bir tanesi ) uçakla gideceğimizden 4 saatlik bir zamanımız var. Aslında İstanbul’da iken gözüme kestirdiğim yerler var ancak müze ve ören yerlerinin açılma saati 09:00 lar civarında. Bizim uçağın kalkış saati ile uyuşmuyor. Çaresiz araba ile kısa bir Eski Delhi turu yapıp havaalanına geri döneceğiz.
Bu arada acente temsilcisi ile Hindistan gezimizin ayrıntılarını konuşup, iç hat uçuşlarımızın biletlerini ve kalacağımız otellerin belgelerini teslim aldım. Çayımızı içtikten arabaya atlayıp Delhi’de tur atmaya başladık. Sokaklar boş sayılır diyeceğim ama ilerleyen günlerdeki trafik yoğunluğu aklıma geldikçe şimdi bomboş olduğunu düşünüyorum. Sokaklarda beklediğimiz gibi inekler geziyor, hemen her köşede tezgahlarda çay satılıyor. Çayı sütle birlikte içiyorlar ve bildiğimiz çayı Hindistan’da içmek isterseniz mutlaka “sütsüz siyah çay” istemeniz gerekiyor. Bu arada havada iyice aydınlandı ve son hedefimiz olan Qutup Minar ‘ın bulunduğu yere geldik ve araçtan inip sabah fotoğraflarımızı aldık. Aslında burayı Delhi’ye döndüğümüz gün gezecektik ancak son gün rehberin zaman kullanmadaki beceriksizliği (belki de müze giriş ücretinden yırtma hinliği) yüzünden görüp göreceğimiz Qutup Minar’ın bu olacağını nereden bilebilirdik ki? Müslümanların Delhi'deki son Hindu Kralını yenmesi şerefine 1193 yılında yapılan ve yüksekliği 73 metre, taban çapı 15, tepe çapı 2.5 metre olan bu muhteşem eseri içeri girip de gezemeden sadece dışarıdan fotoğraflamak ne yazık oldu….

kuru.umit
06-12-2009, 16:05
İç hatlar terminaline bizi tekrar bıraktılar ve uçağımıza biraz gecikme ile binip, Jodhpur’a hareket ettik. Toplam 3 saat kadar sürdü. Sonunda ilk şehrimiz olan Jodhpur’a vardık. Bizi yine havaalanında karşıladılar, bu arada Hintliler havaalanında sizi yabancı olarak keşfettiler mi mahvoldunuz demektir. Bavulu kaptırdınız mı, verin bakalım bahşişi ! Hindistan’ı ziyaretimde aklımda kalan en kötü anı, bahşiş vermek kısmı oldu. Bahşiş vermesinden ziyade, verdiğiniz her bahşişin yeni bir bahşiş bekleyen doğurması rahatsız edici.
Jodhpur, namı-değer Güneş Şehri ya da Mavi Şehir, Rajastan’ın başkent Jaipur’dan sonraki ikinci büyük şehri. Rao Jodha denen bir Rajput Mihracesi tarafından isimlendiriliyor; tarih 1459. Şehir isimlerinin sonundaki –pur (Jodhpur, Jaipur, Udaipur gibi) veya –abad (İslamabad, Haydarabad gibi) ekleri şehir anlamında. Daha sonra Moğollar burayı ele geçiriyorlar ancak Rathora ailesinden Mihraceler burayı yönetmeye devam ediyorlar. 1700 lü yıllarda Moğollar zayıflayınca kendi içlerinde savaşlar başlıyor ve sonrasında da 1818 yılında İngilizler bölgede hakimler. 1946 yılında bağımsızlık ilan edilince bu eyalette Hindistan’a katılmayı kabul etmiş. Tüm Rajastan’da hala Raja’lar mallarının (sarayları, bahçeleri ve diğer taşınmazları) çoğunluğunu hala yönetiyorlar. Ancak askerleri yok, yönetim güçleri yok. Onlarda Saraylarını 5* otellere çevirmişler. Fiyatları çok yüksek, bu Heritage (Rajaların eski saray otelleri) otellerde kalmayı çok istedim ama tur fiyatını çok arttırınca kalamadık.
Burada önce Umaid Bahawan Sarayını gezeceğiz sonra sırasıyla Jaswant Thada ve Mehrangart Kalesini ziyaret edeceğiz. Umaid Bahawan Sarayı Hindistan’ın en yeni Sarayı unvanını taşıyor. İsmini dönemin Rajası ve binayı yaptıranı Maharaja (Raja-Mihrace demek) Umaid Singh’den alıyor. Toplam 347 oda ile dünyanın en büyük rezidansı kabul ediliyor. İçeride müze olarak kullanılan bir alanda soylu aileye ait saat koleksiyonu, elbise koleksiyonu gezilebiliyor. Bahçesi çok güzel ve Raja ailesine ait araba koleksiyonu var. Bahçede bol bol sincaplar geziyor. Hayatımda hiç bu kadar çok sincabı bir arada görmedim. Hindistan’da hiçbir hayvan sizden kaçmıyor diyebilirim. İnsan tarafından zarar görmeyeceğini anlayınca hayvanlar tüm güzelliklerini gözler önüne seriyorlar demek ki..

kuru.umit
06-12-2009, 16:08
Daha sonra arabamıza binip, rehber eşliğinde Jaswant Thada denen bir yere gittik. Burası 1899 yılında Mihrace Jaswant Singh II tarafından yaptırılmış. Beyaz mermerden yapılmış ve Mihracenin ailesinden soyluların ölü bedenlerinin yakılıp küllerinin bir kısmının saklandığı bir tür anıt mezar. Beyaz mermer o kadar güzel ve ince işlenmiş ki, insanı çok etkiliyor. Taj Mahal’i görünce ne yapacağız bilmem. Bu anıt mezarın hemen girişinde bir gölcük diyebileceğimiz su birikintisi var. Burada onlarca kuş keyif içindeler. Anıt mezarın girişinde Ravanhatha denilen bir müzik aleti çalan yerel bir müzisyen, müzik yaparken, çocuğu bize tüm hünerlerini göstererek oynamaya çalışıyordu.

kuru.umit
06-12-2009, 16:14
Bugünün son durağı Mehrangarh Kalesi doğal olarak şehre tepeden bakan bir yere kurulmuş ve şehre adını veren Rao Jodha tarafından 1459 yılında inşasına başlattırılmış bir kale. Kale 36 metre yüksekliğinde ve yer yer 21 metre genişlikte duvarlara sahip. Surlarından Jodhpur şehrinin indigo renkte evleri çok güzel görünüyor. Kale içinde Mihracelere ait eyer, silah, beşik, mobilya, elbise gibi eserlerin bulunduğu müze bölümleri var. Diğer bir ilginç yerde kocaları savaşta ölen kadınlarının, kendilerini kale surlarından aşağıda yakılan ateşe atarak intihar ettikleri ve bu eylem öncesinden el izlerini duvara bıraktıkları bölüm.
Burası bugün için son gezi noktamız oldu, otele giriş yaptık ve odalara yerleştik. Yarın Mandore denen bahçeleri gezeceğiz ve öğle sonrasında Beyaz Şehir lakaplı Udaipur’a uçacağız.
Gezekalın..

kuru.umit
06-12-2009, 16:17
Fotoğraflar

kuru.umit
06-12-2009, 16:19
Fotoğraflar

nariçi
06-12-2009, 17:24
İki gezdiniz bizde birinci elden sanal da olsa izlemiş olduk, ayağınıza sağlık.

Adalet Yağcı
06-12-2009, 17:28
10. Mesajınızdaki 2. ve 3. kareler müthiş, dünya gözü ile görmek isterdim bu enteresan yapıyı.
Diğer fotoğraflarınız da çok güzel, ama beni en çok etkileyenler onlardı.

kuru.umit
07-12-2009, 22:02
Jodhpur Rajastan’ın ikinci büyük kenti ve 1000000 civarında nüfusu var. Gördüğümüz kentler içinde derli toplu olanlardan bir tanesi. Derli toplu derken bir parantez açmam lazım; Hindistan dünyanın 12. Büyük ekonomisi ve Asya ülkeleri içinde de ekonomik büyüklükte 3. Sırada. 2020 yılına kadar dünyanın ticari ilişkilerinde daha da önemli bir yere geleceğine inanılıyor. 2008 Yılında ekonomik krize rağmen büyüme hızı %6.6 olmuş, ancak kişi başı gelir dağılımı 2900 USD civarında. Gezdiğimiz çoğu kentte çöp yığınları vardı ve bu çöp yığınlarında hem inek, öküz, domuz ve hem de insanlar bulunabiliyordu. Gezdiğim ülkeler içinde (haksızlık yapmayayım, belki de bizim gezdiğimiz bölgelerin özelliğidir) en çok fakir insanı gördüğüm yer diyebilirim. Bu saydıklarım sizi asla bu sürprizlerle dolu ülkeye seyahat etmekten caydırmasın, bu fakirlik ve kaos dolu ülkenin her bir köşesinde aniden bir güzellik karşınıza çıkabilir. Kaos dolu dedim ama bu kaos içinde de bir düzen var. Örneğin trafik ve araba kullanmaları bir facia.. Sağ ve sol şeritler büyük şehirler ve buralarda da ana arterler dışında sadece göstermelik olarak varlar. Herkes, her şeritten gidebiliyor ama kesinlikle bizden daha az kaza oluyordur. Çünkü dört gözle ve dört kulakla araba kullanıyorlar ve biliyorlar ki bu ülke Hindistan ve herkes sürpriz yapabilir, onun için pür dikkatler. Arabaların arkasında “lütfen kornaya basın” ikazları var. Korna sesi bize bir işkence oldu ama bu uyaran sayesinde uyanıklar diye düşünüyorum. Hijyene dikkat ettiğiniz (bol el yıkama ve el temizleme jeli kullanma, sokak kenarında yiyecek yememe vb) sürece sorun yok. Gece çoğu yerde belli saatten sonra dışarı çıkmamaya dikkat ettik, bunun dışında emniyetli bir ülke sayılır. Çoğu zaman nazik insanlar. İmkanı olan mutlaka sizin fotoğrafınızı çekmeye çalışıyor.

kuru.umit
07-12-2009, 22:08
Mandore

Gezimizin bu ikinci gününde erken uyandık. Rehberimizle gelen aracımıza bavullarımızı da yerleştirip, Jodhpur’un 8 km dışındaki Mandore denen yere doğru hareket ettik. Burası 6. Yüzyılda Marwar denen bölgenin başkenti imiş ve 1381 yılında Rathore hanedanlığının eline evlilik yolu ile geçmiş. Buraya girer girmez hemen ellerinde çalgıları ile çocuklar çevremizi sardılar ve iç gıcıklayıcı parçalar çalmaya çalıştılar; her şey bahşiş için. Çocuklara bahşiş verme işi Hindistan’da yasa ile yasaklanmış durumda ama sadece kağıt üzerinde.
İlk maymunlarımızı da burada gördük, çok rahatlar ve duvar üstünde sizi takip ediyorlar. Burası çok güzel bir bahçe, zamanında Rajaların hanımları eğlensinler diye yapılmış. Rehberimiz bizi önce Hindistan mitolojisindeki kahramanların ve yerel kahramanların (örneğin bir tanesinin çok sayıda ineği Moğolların elinden kurtardığı için heykeli yapıldığı söylendi, önce güler gibi oldum ama inek onlar için kutsal, saygı göstermek lazım) kayalara oyulmuş heykellerinin bulunduğu yere götürdü ve tek tek anlattı. Daha sonra hemen yandaki Hindu tapınağına ayin için gelmiş insanları seyrettik. Tabii ki onlarda bizi..

kuru.umit
07-12-2009, 22:10
Mandore Parkı

Bahçe içinde bulunan ve ölmüş soyluların yakıldığı ve bir kısım küllerinin gömüldüğü anıt mezarları gezdik. Bunlar bir gün önce gördüklerimiz kadar muazzam değiller. Kalan zamanımızda da bahçeyi gezdik, belli ki bahçe o zamanda muhteşemmiş.

kuru.umit
07-12-2009, 22:57
Daha sonra tekrar Jodhpur’a döndük, uçağımız saat 15:30 da ve biraz daha zamanımız var. Rehberimiz eşliğinde şehrin merkezine geldik. Bir saat kulesi, etrafında tüm şehir toplanmış sanki; korna sesleri, arabalar, Rickshaw (bisikletli ve motorlu 2-3 yolcu taşıyan araçlar), yol ortasında boylu boyunca yatan inekler ve bolca insan var. Bu bizim yerel halkla doğrudan ilk temasımız, biraz ürkmüyor değilim, bir taraftan kızları araçlardan kollamaya çalışıyorum, bir taraftan da fotoğraf çekmeye, onu bırakıp video kaydetmeye çalışıyorum. Sonradan hiç ses duymamaya başladım, etrafın büyüsü beni esir aldı, ardı ardına bastım deklanşöre… Sonrasında pazara daldık, her taraftan renk akıyor, nereye bakacağımı şaşırıyorum. Bir sokak dişçisi dükkanını açmaya hazırlanıyor. Anı yakalamaya ve ne görürsem çekmeye başladım. Etrafta keskin baharat kokusu var. Sevdim ben bu ülkeyi..
Rehber bizi bir dükkana götürdü. Burası tekstilleri ile ünlü, gittiğimiz dükkan da oranın meşhurlarındanmış. Oldu mu kardeşim şimdi? Kızlarla bu dükkandan kim bilir ne zaman çıkarız? Dışarıda renk cümbüşü dururken daldık dükkana. Mecbur gireceğiz, grupta üç kişiyiz onunda 2 tanesi bayan, bizim takım hükmen mağlup…
Bu arada bir parantez daha Hindistan’a oradan veya Türkiye’den tur ile gitmişseniz yapacak bir şey yok sizi mutlaka belirli bir dükkana götürüyorlar. Öyle istemem, gitmem filan da kabul görmüyor. Çünkü sizi dükkandan içeri sokmaları da bir para almalarını sağlıyor. Hele bir de alış veriş yapmışsanız onlar için ballı börek oluyor. Komisyonu, size satılan malın fiyatının içinde var. Bu nedenle Hindistan’da alışverişte kazık yememek imkansız. İstediğiniz kadar pazarlık edin. Size söylenen mal fiyatının ¼’ünü bile ödeyip çıksanız zararsanız. Bunları nasıl mı öğrendim? Artık son günlerde istemediğim halde bizi dükkana sokmaya çalışan rehberin boğazını sıkarak. Ergenekon savcısı gibi söylettim adamı…

kuru.umit
07-12-2009, 23:01
Her neyse Jodhpur tekstillerine dönelim. Dükkan sahibi şallar, yatak örtüleri, masa örtüleri açtıkça açıyor. İtiraf etmem lazım, çok güzel işçilik var. Hanıma yan gözle bakıyorum, alacak bir şeyler ama küçük boyutlu olsun bari diyorum içimden. Çıkan mallar 200-300 USD den başlıyor. Adam bana Kevin Costner’ın alışveriş yaparken ki fotoğrafını gösterip duruyor, “şu kadar aldı, en pahalısını aldı” deyip duruyor. Tamam da kardeşim biz ne Kevin Costner tipi var ne de cüzdanı.. Neyse kızlar karar verilen parçaları söylediler, işin pazarlık kısmını bana bıraktılar.Bu kısmı yurt dışında severim, kendimce iyi bir pazarlık sonucu malları aldık çıktık. Zarar bizim cephe de fazla değil ama komşu bayanda zaiyat daha 2. günden fazla oldu. Ama alınan mallar gerçekten güzel, sonrada o kalitede bir tekstili başka yerde görmedik. Yani Jodhpur’dan Kaşmir, Hermes, şal gibi tekstil ürünlerini kaçırmayın derim.

kuru.umit
08-12-2009, 00:02
Sonraki şehrimiz olan Udaipur’a gitmek üzere havaalanına doğru yola çıktık. Jodhpur-Udaipur arası 260 km ve uçakla 40 dakika tutuyor. Gezi öncesi araştırmalarımdan burasını favori şehrim seçtim. Yapay bir gölün kenarında saraylarla çevrili bir şehir. Jodhpur Mavi Şehir, Jaipur Pembe Şehir ve Udaipur’da Beyaz şehir veya Işık Şehri olarak adlandırılıyor. Rahat bir uçuşla Udaipur havaalanına indik. Bizi havaalanında tepsi içinde içecekler ve yerel giysileri ile güzel kızlar ve erkekler karşıladı. İçimden tur şirketine helal olsun derken, kızlardan birisinin “ düğüne geldiniz değil mi” diye sorması ile büyü bozuldu. Meğerse ertesi gün Udaipur’da Delhi’de bir zenginin düğünü varmış, onlar karşılanıp, otellerine götürülüyormuş. Zengin aile, romantizmin şehri Udaipur’da düğün yapmak istemiş. Lokal acentenin yetkilisi elinde ismimin yazılı olduğu kağıtla gelince, onun eşliğinde mütevazi arabamıza bindik.

kuru.umit
08-12-2009, 00:04
İstanbul’da iken anlaşma yaptığım tur şirketiyle yazışıp gölde bot turu almak istediğimi yazmıştım. Oda yüksekçe bir fiyat ekstra istemişti. Ama son gün bu düğünden bahsedip, botların tümünün bu düğün için kiralandığını söyledi. Ben arabada bir kez daha şansımı deneyip, “bot turu yapacak mıyız” diye sorunca, acente yetkilisi tabii ayarlayabiliriz deyince şaşırdım. Buradaki patronla telefonla konuşup 2000 Rupee’ye geziyi yapabileceklerini söylediler. Bu rakam bizim konuştuğumuzdan neredeyse yarı fiyatına. Bu da kazık fiyat artık anlamaya başladım ama bu gezi de kaçmaz. Akşam üstü şahane bir bot turu yaptık. Güneş kızıl rengini almış, gölün ortasında Yazlık Saray (şimdi lüks otel-Lake palace), sağ yanımızda City Palace, çok güzel görüntüler veriyorlar. Bir saatlik bir gezi ne güzel geldi, bu şehir kesinlikle benim en sevdiğim olacak.

kuru.umit
08-12-2009, 00:06
Daha günün sonu gelmedi. Akşam saat 18:30’da Bagore Ki Haveli’de folklorik gösteriye gideceğiz. Haveli, köşk, konak demek. Duvarları, tavanları kalem işi boyalı, Cumbalı köşklerden bahsediyorum. Bunların en güzel örnekleri Shekawati bölgesinde var. Sadece onları görmek için 260 km yol gideceğiz. Bagore Ki Haveli’ye giriş çok düşük bir ücret ama içerideki performans Hindistan’da seyrettiklerimin en güzeli. Bir saat boyunca muhteşem duygular yaşadım. Bu gösteri de Rajastan’ın çeşitli bölgelerinden yerel danslar, şarkılar ve kukla oyunları sergilendi. Kaçırılmaması gereken bir gösteriydi, biz de kaçırmadık zaten.

kuru.umit
08-12-2009, 00:08
Bagore Ki Haveli fotoları

kuru.umit
08-12-2009, 00:10
Çıkışta yemek yemediğimizi hatırladık. Rehbere buranın en iyi yerine gitmek istediğimizi söyledik. Bizi “1559” diye bir yere götürdü. Bir gece önce Hint yemekleri yemiştik ama burada tanıtılarak ilk defa bilinçli seçimle Hint yemeklerimiz yedik. Bunlardan daha sonra bahsedeceğim.
Yoğun bir günün ardından otelimizdeyiz. Otelimizin göl kenarında olmasını istemiştim. Lokal acente bizi Raja’nın bir zamanlar av sarayı olan ve sonradan otele çevrilen yerini önermişti. Bu otel Heritage otellerdendi ama ben göl kenarı diye tutturunca Lake Pichola (Lake Pichola buradaki gölün ismi) Oteline karar kılındı. Otelden içeri girip, odalara çıkınca kızlar fena halde değiştiler. Doğrusu bende biraz hayal kırıklığı yaşadım, dün geceki otelden sonra burası 2 yıldız bile değildi. Yataklar rahatsız, sevimsiz bir oda ama Allah için gölün tam dibinde ve güzel bir balkonu var. Yandan Şehir Sarayı da gözüküyor. Kızları biraz teselli ettik, sabaha her şey güzel gözükür filan dedim ama söylediklerime ben de inanmadım. Neyse yorulduk, herkes odasına çekildi.
Yarına Allah kerim…
Gezekalın.

kuru.umit
08-12-2009, 22:01
Sabahleyin erkenden uyandık. Yatak rahasız olmasına rağmen dünün yorgunluğu ile iyi uyumuşum. Otel gölün dibinde, hani balkondan oltayı sallasan balık tutabilirsin. Sandalyeye oturdum, göl kenarında adını bilmediğim kuşlar sabah avlanmasına çıkmışlar, yavaş ama dikkatli hareketlerle av peşindeler. Burada bana iş var deyip, fotoğraf makinemi aldım. Karşı kıyıda bir Ghat var. Ghat dedikleri, tapınaklardan suyun içine kadar uzanan merdivenler. İnsanlar buradan suya giriyorlar veya çamaşırlarını yıkıyorlar. Karşı kıyıda insanlar su kenarına gelmeye başladılar. Bazıları çamaşırlarını yıkıyorlar, sonrada aynı suda kendileri yıkanıyorlar.

kuru.umit
08-12-2009, 22:31
Sabah ki foto safari sonrasında kahvaltıya indik. Kahvaltı pekiyi değildi. Saat 09:00 civarında rehberimiz ve arabamız bizi otelden aldı Eklingji ve Nagda tapınaklarına doğru gezi var. Bu tapınaklardan Eklingji Udaipur’un 20 km kadar dışında ve Hindu tanrısı Şiva ya adanmış. Hindu inanışında tanrı ve tanrıçaların sayısını bilen yok. Kast sistemi nedeni ile tanrı sayısı fazla olmuş ama sonuçta her biri tek bir tanrının farklı yansımaları. Hinduizm yeryüzündeki en eski dini sistemlerden birisi. Asya'da en çok takipçiye sahip olan din konumundadır. İlk yazılı kaynakları olan Vedalar MÖ 1000 yıllarında yazılmaya başlanmış. Hinduizm'de evrenin kendisi de dâhil olmak üzere her şeyin sürekli olarak yok olduğuna ve sonra yeniden doğduğuna inanılıyor. Bu dini sistemin üç ana temel uygulaması var: İbadet etmek ve adak adamak, ölüleri yakmak ve kast sistemine riayet etmek. Hinduizm çok tanrılı bir din gibi gözükse de, aslında Brahma, Vishnu ve Shiva, tek ve sonsuz mutlak güç olan Brahman'ın değişik özelliklerinin bir anlamda resmedilmesidir. Brahma yaratıcı, Vişnu koruyucu ve Şiva yok edici tanrılar. Bu sabah ziyaret ettiğimiz tapınak Şiva’ya adanmış. Tarihi 8. Yüzyıla kadar gidiyor. Bu tapınağın içi ve dışında çok güzel oyma işçiliği var. Bu tapınağın dış duvarlarında da erotik oymalar var ancak daha sonra ziyaret edeceğimiz Kajuraho tapınaklarından daha güzel değiller. Bu tapınak duvarlarında bu erotik figürler ne arıyor diye merak ettik, kendilerince izah ettiler. Doğrusu cinsellik burada çok olağan ve asla ayıp değil. Kajuraho tapınaklarını anlatırken izah edeceğim. Nagda tapınağı buradan 1 km ötede ve daha küçük çok özelliği yok.

kuru.umit
08-12-2009, 23:15
Daha sonra tekrar Udaipur’a dönüp Şehir Sarayını gezdik. Udaipur gerçekten çok güzel bir şehir. Burada etrafınızı saran ve bıktırasıya ısrarcı satıcılar da bulunmuyor. Bunun önemini Hindistan’ın diğer şehirlerini gezerken anladık. Bu şehir tarihsel olarak istilacılara karşı son savaşçısına kadar karşı koyması ile de ünlü imiş.Afgan, Moğol, Tartar ve Türk istilalarının tamamına direnmişler ve İngilizlerin 1818’de hakimiyeti altına girene kadar da hep bağımsız kalmışlar. Bu nedenle tüm Rajastan’da bölgelerinin yöneticisi konumunda olan kral, bey ne derseniz deyin, yöneticilere Maharaca denirken, sadece Udaipur krallarına “ büyük Kral” anlamında Maharana deniyormuş.

kuru.umit
08-12-2009, 23:17
Şehir Sarayı Pichola Gölü kıyısında gerçekten çok zarif ve zevkli bir saray. Burada resim koleksiyonu önemli. Ama en çok sevdiğimiz yer mozaikten tavus kuşu kabartmalarının olduğu yer ve binlerce aynanın bulunduğu kralın yatak odası. Ayrıca en yukardan tüm göl ayaklarımızın altında ve gölün ortasındaki saray (şimdilerde 5 yıldızlı otel) Lake Palace çok daha zarif gözüküyor. Udaipur’da insan eliyle yapılma 4 adet göl varmış. Aravilli Tepelerinin yamacında kurulu bu şehri çok sevdim.

kuru.umit
08-12-2009, 23:44
Sonraki durak ise Sahelion Ki Bari adlı bahçeler. Bu bahçeler özellikle Maharana’nın haremi için yapılmış olan bahçeler. Ortadaki havuz çok güzel. Buradaki tüm sulama sistemi yerçekimi etkisi ile çalışıyormuş.

Bugünkü gezi tamamlandı sayılır.
Yemek sonarsı güvenli bulduğum bu şehirde dükkanları gezmeye karar verdik. Bu arada kızlar gözüne kına yapan bir dükkanı kestirmişler, daldık içeriye. Sırasıyla ikisi de kına yaptırdılar. Çok da güzel durdu.
Sonrasında otele döndük. Keyfimiz yerinde, İstanbul havaalanından aldığımız Votkayı açıp, göle kenarındaki otelimizin balkonunda akşam ışıklandırılmış Saraya bakarak kadehleri tokuşturduk.
Gezekalın..

kuru.umit
10-12-2009, 17:52
Sabah erkenden kalkıp Jaipur’a giden uçağımıza yetişmek üzere otelden ayrıldık. Udaipur-Jaipur arası 406 km ve uçakla 45 dakika sürüyor.
Jaipur’a iner inmez bizi havaalanında yeni bir rehber ve yeni bir şöfor karşıladı. Bu önemli şehirde, bugün hiç kalmayacağız ve Mandawa şehrine doğru 195 km’lik bir araba yolculuğumuz olacak.
Geçtiğimiz yolların çoğu paralı ama neden ve hangi hizmet için para aldıklarını anlamadım. Bir adam gişede para alıyor, 10 mt ötede bulunan diğeri bir ipi gevşetip direği yukarı kaldırıyor ve aracınız geçiyor. Sonuç olarak eğer bu ülkede araba kiralayıp seyahat etmeyi düşünüyorsanız bu plandan vazgeçin derim. En iyisi şoförü ile araç kiralayın.
Gitmeyi hedeflediğimiz bölge olan Shekhawati, Rajastan’ın kuzeyinde yarı çöl bir bölge. Adını bir hükümdardan (Rao Shekha) almış ve bu hükümdarın bahçesi anlamında bir kelime. Bu bölgeye her bir duvarı kalem işi boyamaları ile meşhur konakları (Haveli) yüzünden geldik. Bu konaklar o kadar çoklar ki, burası için açık hava müzesi deniyor. Bu konaklar 18-20. Yüzyıllar arasında yapılmışlar. İpek yolu üzerinde bulunan bu yerde, İngilizlerle ticaret yapan zenginleşmiş Hintlilerin süslü konakları var. Bu konakların duvarlarında Hindu dininden konuların resmedilmesinden, İngiliz hayranlığını gösteren çizimlere, erotik figürlere kadar her şeyi bulabilirsiniz. Sadece burası için en az iki gün lazım ancak biz en iyi örnekleri görmeye çalışacağız. Zaman kısıtlı, buraya gelmek için Jaipur’dan bir gün feda ettik. Ama hiç pişman olmadım, burayı görmeden olmazdı.

kuru.umit
10-12-2009, 17:54
Jaipur’dan Mandawa’ya yolculuk 4 saat kadar sürüyor, araba kullanmalarına ve korna sesine alıştığınız zaman yol zevkli bile geliyor. Yeni rehberi anlamak çok zor, kötü bir aksanla konuşuyor, ama durmadan konuşuyor

kuru.umit
10-12-2009, 17:59
Aslında programda yoktu ancak yolumuzun üzerinde olunca Nawalgarh denen bir köye girmelerini rica ettim. Burada sanki zaman durmuş, tam bir orta çağ manzarası var. Yoları daracık, iki arabanın yan yana geçemediği yerleri var. Burada sadece iki tanesini gezdik, asıl hedef Mandawa olduğundan kısa gezdik. Morarka Haveli’nin duvarlarında Ramayana destanının çok iyi korunmuş resimleri vardı. Dış avlu herkeze açık olan bir avluyken, iç avlu sadece evin hanımlarının kullandığı ve gündelik hayatın geçtiği yer. Hemen tüm konaklarda aynı tarz var.
Nawalgarh’dan sonra Mandawa’daki otelimize geldik. Bizi neredeyse otelin tüm çalışanları karşıladı diyebilirim. Meğerse o gün otelin ilk müşterileri bizmişiz. Otelin kendisi çok güzel ve odaları çok geniş. Bahçede çeşit çeşit kuşlar, insandan korkmadan salına salına geziyorlar. Personeli çok güler yüzlü (belki de tek müşterileri olduğumuzdan) ve yardımseverlerdi. Burada, Hindistan’daki en güzel kahvaltımızı yaptık diyebilirim.

kuru.umit
10-12-2009, 18:02
Mandawa’nın Havelilerini gezmek üzere yola düştük. On dakika sonra Mandawa’daydık. Burada önce Mandawa kalesini gezdik. Orada bir görevli eşliğinde, şimdilerde otele dönüştürülen, kaleyi gezdik. Kalenin en üst katından şehrin çok güzel manzarasını görüyorsunuz. Burası gerçekten tam bir açık hava müzesi. Burasını gezdikten sonra, bize oteli gezdiren görevli ve bizim rehber eşliğinde Mandawa’nın meşhur Havelilerini gezdik.

kuru.umit
10-12-2009, 18:09
Hava artık iyice kararınca otelimize döndük. O akşam bizim için kukla gösterisi düzenlemişlerdi, onu seyrettik. Kuklacı adam önce sağ tarafta 1 mt, solda 1 mt uzunluktaki bıyıklarını bize gösterdi. Yarım saatlik kısa bir gösteri ardından otelde yemek yedik.
Yemek deyince burada bir parantez açabiliriz. Eğer kim ki Hint yemeklerine laf söylerse bence haksızlık eder. Biz yemeklerini çok beğendik. Altın kurallara uyacaksınız, o kadar. Hindistan’ın kuzey bölgelerinde kırmızı et yemedik (inek kutsal kesilmiyor, gelen et muhtemelen keçi eti oluyor. Koyun eti pahalı onun için, ne yedim acaba demektense bu bölgede kırmızı et yememek en iyisi), balık yemedik. Bunun dışında baharatlı, sebze yemekleri ve tavuk yemeklerini zevkle yiyebilirsiniz. Taze yeşillikten uzak durduk. Roti dedikleri ekmekleri yemeye doyamadık. Bizim bildiğimiz anlamda ekmekleri yok ama Chapati (lavaş ekmek), Naan Butter (yağlı pide diyebiliriz) en sevdiğimiz rogti çeşitleri. Dhal denen mercimek ve farklı bakliyatların öğütülmüş, kırılmış parçalarından yapılan yemeklere deniyor, hiç yabancılık çekmeden yiyebilirsiniz.

kuru.umit
10-12-2009, 18:12
Thali dedikleri ise çok sayıda yemekten azar azar yiyebileceğiniz ve tepsi içinde getirilen bir çeşit karışık yemek. Pilavlara yağ katmıyorlar galiba, tatsız tutsuzdu (aslında Basmati pirinci meşhur). Tavukları, Masala dedikleri bir sosla çok (Chicken Masala) nefis oluyor. Sütlü tatlılar ve dondurmalar güzel, Malpua ve Gulab Jamun (bir lokma tatlısı) adlı tatlılarını beğendik. Lassi bizim bildiğimiz ayran, tatlı veya tuzlu isteyebilirsiniz. Ben tatlı olanı beğendim.
Karayolu biraz yordu ama günün sonunda muhasebeyi yaptığımızda yine çok özel ve güzel yerleri gördük, insanları ve kültürlerini tanıdık. Bu yorgunluk, aldığımızın yanında bedava sayılır.
Gezekalın..

kuru.umit
11-12-2009, 19:03
Sabah sadece bize ait olan otelde uyandık. Çok güzel ve bol çeşitli kahvaltımızı yaptık. Bu otelde şımartıldığımız kadar hiçbir yerde şımartılmadık doğrusu. Güzel bir bahşişi hak ettiler. Daha sonra arabamıza atladık ve Jaipur’a doğru dönüşe geçtik. Jaipur yolu üzerinde Dunlod isimli köye uğrayıp Dunlod kalesini gezdik. Bu kalede otele dönüştürülen yerlerden. Küçük bir kale ancak Divan-ı Has bölümü göz alıcı ve mazgallardan yeni hareketlenen köyü izlemek sabah sabah güzel geldi.

kuru.umit
11-12-2009, 19:09
Bizim hızlı şoför sayesinde Jaipur’a beklenenden erken bile döndük sayılır. Önce otelimize yerleştik ve kısa bir moladan sonra Rajastan Eyaletinin başkenti Jaipur’u gezmeye başladık. Jaipur 4 milyonluk bir şehir. Bu şehrin lakabı ise “Pembe Şehir”. Eski şehirdeki binaların pembeye boyanmasını nedeni, 1853 yılında şehri ziyaret eden Prens Albert’a dayanıyor. Prens Albert’a hoş geldin karşılaması amacı ile şehirdeki evler pembeye boyanmış ve sonra bu renk şehre yapışmış, kalmış. Şehrin kurucusu Mihrace Sawai 2. Jai Singh, 1728 yılında şehri Bengalli ünlü Guru ve bizzat kendisi planlayarak kuruyor.
Şehir Sarayı daha sonra göreceklerimizden daha güzel değil. Sizi girişte ince bir işçilikle yapılmış bir bina karşılıyor. Hemen sağınızda ise çeşitli koleksiyonların (elbise, silah, mobilya) yer aldığı sergi salonları var. Bu Sarayda hala Mihracenin soyundan insanlara ait. Sarayın bir kısmında hala oturuyorlar. Burada da bir tezat var; Mihraceler buralarda haşla varlar, sadece orduları yok, mallarının çoğu hala onların. Sarayın iç kısmında büyükçe bir avlu var. Burada dikkate değer iki tane büyük küp görüyorsunuz. Bunlar bir tarihte İngiltere’yi ziyaret eden Mihracenin yanında Ganj sularını götürmek için kullandığı küpler.

kuru.umit
11-12-2009, 19:11
Jaipur City Palace fotolar

kuru.umit
11-12-2009, 19:15
Şehir Sarayı gezisinden sonra yakında bulunan Jantar Mantar adlı gözlemevini gezdik. Bu gözlemevi de Sawai 2. Jai Singh tarafından yapılmış. Bunun gibi 4 tane daha gözlem evi daha var ancak ülkedeki en büyük ve en çok aletin içinde bulunduğu gözlemevi. Burada yıldızların, güneşin ve ayın hareketlerine göre yerel zaman, burçlar ve mevsimler hakkında tahliller yapılabiliyormuş. Aslında halada yapılabiliyor. Bizim kolumuzdaki saat ile oranın devasa saati aynı zamanı gösterdiler. Delhideki gözlemevini boşverin ama burayı ziyaret etmeden buradan gitmeyin.

kuru.umit
11-12-2009, 19:41
Bu gezilerden sonra, her zaman ki gibi, rehber bizi turistik bir alışveriş yerine götürmeye çalıştı. Jaipur’dan mücevher alma niyetiniz varsa, Türkiye’den fiyat araştırıp öyle gitmenizde fayda var. Kesinlikle pazarlık yapın
Sonrasında otelimize döndük. Ancak akşama da aktivite var; Chokhi Dhani denen yerde akşam yemeği yiyeceğiz. Burası Jaipur merkezin biraz dışında bir yer ve Rajastan Folklorik gösterileri, kukla ve yılan oynatıcıları, erkek dansçıları ile bir tür konaklamalı trustik tesis.
Dans gösterilerinin, Jodhpur’da izlediğimiz gösteriden bir üstünlüğü yoktu ve hatta oradaki daha da güzeldi. Ancak burada yediğimiz yemek Rajastan yemeklerinin en iyi örneklerinin bir sunumuydu. İçeride anne, baba ve çocuktan oluşan bir gruptan yerel şarkılar dinledik. Güzel bir gün sonu oldu. Bugün de dört dörtlük geçti Daha ne isteriz…
Gezekalın.

limon
11-12-2009, 21:42
Ümit Bey, gezi yazınızı yeni fark ettim, yine rengarenk bir sunum hazırlamışsınız bizlere, elinize sağlık. Güzel eşinizle, sağlıkla, hep gezekalmanızı diliyorum. :)

Yalnız şu saat itibarı ile, bilgisayar karşısında çok uzun saatler çalıştıktan sonra gözlerim yazıları seçemediğinden, sadece fotoğraflara bakmakla yetindim. Sakin bir günümde, tüm yazınızı her zamanki gibi zevkle okuyacağım.

Fotoğraflara bakınca çok merak ettim; ülkenin her tarafı rengarenk, insanların kıyafetleri, şehirler vs.., bu da bana insanların çok mutlu olduklarını düşündürüyor. Gerçekten mutlular mı? Hani hep söylenir ya "Fakir ama mutlu" lar mı? :)

kuru.umit
12-12-2009, 07:07
Hayır sevgili Limon,
epey bir fakir ülke gezdim, bazılarının (özellikle Güney Amerika ülkelerinde) fakir ama mutlulardı. Gülücüklerinden, size yaklaşımlarından bu belli oluyordu. Ancak biz Hindistan da bunu hiç hissetmedik. Hindistan'da insanlar fakir ve mutsuz insanlardı. Ülkenin gördüğümüz kısımlarında bir huzursuzluk var. Sanki patlamaya hazır bir bomba gibi. Dine sarılınmış, günlük yaşanıyor hissi aldık. Özellikle periferde ne belediye hizmeti ne de devletin varlığına dair iz vardı.

Güler
12-12-2009, 10:24
Sevgili kuru.umit, bu güzel ziyafet için çok teşekkür ederim. Bir kere daha inandım ki seyahate, seyahat etmeyi bilenlerle çıkacaksın.
Ne kadar akıcı anlatmış ve ne güzel fotoğraflar yüklemişsiniz.
Sağlıkla huzur ve mutluluk içinde sevdiklerinizle beraber daha çoook seyahatler dilerim. Dilerim ki bizimle de paylaşın.
Tekrar teşekkür ederim.

kuru.umit
12-12-2009, 11:40
Güzel sözlere çok teşekkür ederim. İnşallah bir gün agaclar.net ailesinden gezi sevenlerle ve doğa sevenlerle birlikte bir geziye çıkarız. Birbirleri ile paylaşacak şeyleri olan insanlarla gezi her zaman güzel olur.

dkp
12-12-2009, 20:15
Ümit Bey, paylaşımınız için çok teşekkür ederim.
''....... rüyasında mutlaka Hindistan’ı ziyaret etmek vardır.'' Duygularıyla okuyorum yazılarınızı.
'' İnşallah bir gün agaclar.net ailesinden gezi sevenlerle ve doğa sevenlerle birlikte bir geziye çıkarız.''
Dileklerinize gönülden katılıyorum, iki kişiyiz. :)

kuru.umit
12-12-2009, 21:19
Amber Fort- Taj Mahal

Sabah erkenden kalktık. Önce dünkü programda gerçekleştiremediğimiz Jaipur şehrinin simgesi olan Hawa Mahal Sarayını (Rüzgarlar Sarayı) dışarıdan fotoğraflamamız gerekiyor. Burası şair Kral Sawai Pratap Singh tarafından inşa ettirilmiş. Burası aslında City Palace’in içinde yer alan bir saray ancak en iyi dışarıdan görüldüğü için görüldüğü için genellikle sadece dışarıdan ziyaret ediliyor. Pembe kumtaşından yapılmış olan bu sarayda 900’ün üstünde pencere var ve saray halkı buradan aşağıdaki caddede alışverişi, pencerelerin arkasından izlermiş. Burası 5 katlı bir bina ve binanın dıştan görünüşü bir tacı andırıyor.

kuru.umit
12-12-2009, 21:22
Amber Fort-Taj Mahal

Jaipur’a 11 km uzaklıkta olan ve yüksek bir tepenin yamaçlarına kondurulan Amber kalesine doğru yola çıktık. Ekip dinç ve bir filin sırtında yolculuk yapacağımız için heyecanlıyız. Burada 100 tane fil varmış ve her defasında 2 kişi taşıyarak, günde 5 sefer yapmak suretiyle, en fazla 1000 kişinin file binme şansı oluyormuş. Bunun dışındakiler ancak yürüyerek veya jeeple kaleye çıkabiliyorlar.

kuru.umit
12-12-2009, 21:25
Amber Fort- Taj mahal

Bu kalede, Jaipur resmen başkent olmadan önce, 1727’ye kadar Mihrace ve ailesi yaşarmış ve Krallığını da buradan yönetmiş. Mermer ve kumtaşından yapılmış olan bu kalenin inşa tarihi 1592 ve yaptıranda Raja Man Singh I. Bu kalede 3 Mihrace yaşamış. Bu kale ziyaret ettiğimiz kalelerin en güzellerinden. Kralın halktan şikayetleri dinlediği Divan-ı Avam, tavanı ve duvarları ışıldayan aynalarla kaplı Seesh Mahal, mozaik ve mermer oyma işleri ile zafer salonu Jas Mandir ve Mihracenin özel dairelerine girdiği, görkemli kapı Ganesh Pol bu sarayın en dikkati çeken yerlerinden.

kuru.umit
12-12-2009, 21:29
Amber Fort-Taj Mahal

Mihrace 1. Jai Singh’in 12 eşi varmış (metreslerini bilen yok) ve her bir eşi için yapılmış birer daire yapmışlar. Kral, her daireye, bir diğerine görünmeden girebiliyorken, eşler sadece bir avluda bir araya gelip sohbet edebiliyorlarmış. Kraliçelerde az lüks düşkünü değillermiş; saray içinde merdiven yanında eğimli yollar gördük ki bunlar takılar yüzünden ağırlaşan kraliçelerin tahteravan ile bir yerden diğerine taşınması için yapılmış.

kuru.umit
12-12-2009, 21:32
Amber Fort-Taj Mahal

Daha sonra yürüyerek kale dışına çıkıp arabamıza bindik ve diğer ziyaret yerimiz olan Agra’ya doğru yola çıktık. Bu arada Su Sarayı denen ve suni bir göl içinde yapılan Sarayı da gördük. Mihrace Portap Singh müzik çalışmalarını burada yaparmış. Daha sonra Agra’ya doğru yola çıktık.

kuru.umit
12-12-2009, 21:36
Taj Mahal

Jaipur-Agra arası 226 km. Kağıt üzerinde 5 saat sürüyor ancak bizim hızlı şoförle bu süre kısalabilir. Bugün öğle sonra Agra’da Taj Mahal’i ziyaret edeceğimiz için heyecanlıyız. Yol güya bölünmüş ama yolculuk ettiğiniz şeritte karşı yönden gelen araç karşınıza çıkabiliyor. Otoyolda, kendilerine her yer serbest olan ineklerde karşınıza çıkabiliyor ya da yolun ortasında oturmuş olabiliyorlar. Bizim için zevkli bir yol oldu. Yol boyu hardal tarlaları gördük. Yolda Fatehpur Sikri ve Kelaedo Milli Parkı (Kuş Parkı) gibi ziyaret edeceğimiz yerlerin önünden geçtik.
Agra şehri Babür Şah, Akbar (Ekber) Şah ve Şah Cihan döneminde, bölgede hüküm süren Moğolların başkentliğini yapmış olan bir şehir. Burada biraz Moğol imparatorluğundan bahsetmek iyi olacaktır. Hindistan’daki Moğol imparatorluğu, Timur'un torunlarından Zahireddin Muhammed Babür tarafından kurulmuştur. Babür, 1483 yılında Fergana'da doğmuştur. Babası Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza'dır, ki Şeyh Mirza aynı zamanda Timur'un torunudur. Babasının ölümünden sonra amcası ile yaptığı taht mücadesini kaybetmiş ve emri altındaki beylerle birlikte 1504' te Kabil'e gitmiştir.

kuru.umit
12-12-2009, 21:42
Devletin başkentini de burası yapmıştır. Daha sonra sırası ile Pencap bölgesini ve Agra’yı almış burayı başkent yapmıştır.1530 yılında bu şehirde ölmüştür. Babür Şah'dan sonra devletin başına oğlu Hümayun(1530-1556) geçmiştir. Tahtının ilk yıllarında kardeşleri ve akrabaları ile mücadele eden Hümayun bir yandan da Ludi hükümdarı ile mücadelede bulunmuş ve bu mücadelelerden galibiyetle ayrılmıştır. Yetenekli bir hükümdar olmayan Hümayun Şah 1566 yılında ölmüş yerine Akbar (Ekber) Şah(1556-1605) geçmiştir. Ekber Şah döneminde sarayda Hint etkisinin arttığı görülmüştür. Ekber dönemi Moğolların en ihtişamlı dönemidir.
1605'de Ekber’in ölümünden sonra yerine Cihangir(1605-1627) geçmiştir. Bu dönemde önemli başarılar görülmemiş ve Kandahar şehrini İran ele geçirmiştir. İngilizler bu dönemde Hindistan ticaretine el atmış ve Surat limanında yer açarak zamanla buradan Hindistan'ı ele geçirecek gelişmeyi sağlamışlardır. Cihangir'in ölümü üzerine yerine oğlu Şah Cihan(1628-1658) geçmiştir. Kardeşleri ile girdiği taht mücadelelerini kazandıktan sonra bir daha bu tip mücadelelerin yaşanmaması amacıyla kendi soyundan gelen bütün erkekleri öldürtmüştür. Şah Cihan döneminde Avrupalılar ile ilişkilerin daha da arttığı görülmektedir. Dönemin en önemli eseri ise Taj Mahal olarak bilinmektedir.

kuru.umit
12-12-2009, 21:45
Taj Mahal

Şah Cihan ve çok sevdiği eşi Ercümend Banu(Mümtaz Mahal) ile mutlu mesut bir hayat yaşamışlar. Şah Cihan ne zaman bir sefere çıksa yanında mutlaka eşi Ercümend Banu olurmuş. Ondördüncü çocuklarına gebe olan eşi, doktorların izin vermemesine rağmen, Şah Cihan’la sefere çıkmış ancak maalesef bu sırada ölmüş. Söylenti odur ki Ercümend Banu ölmeden önce Şah Cihan’dan iki istekte bulunur; birincisi onun adına dünyanın en güzel eserini yaptırması, diğeri ise ondan sonra evlenmemesi.
Bunun üzerine Şah Cihan dünyanın en ünlü usta ve mimarlarını getirterek (ki bunlar içinde Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mehmet İsa Efendi'de bulunmaktadır) muhteşem bir eser meydana getirilmiştir. Eserin yapımı 1631'de başlamış 1652'de bitirilmiştir. Aralıksız olarak 20000 insan, 22 yıl çalışmış ve bir insanın, bir diğer insana aşkını ifade etmesini en mükemmel göstergesi olan Taj Mahal ortaya çıkmış. Aslında o zamanda eserin ismi Mümtaz Mahal’miş ancak Hindu dilinde “z” harfi olmayıp yerine “j” harfi olunca eserin ismi Mümtaj Mahal, zamanla da kısaltılarak Taj Mahal’e dönmüş.

kuru.umit
12-12-2009, 21:49
Taj MahalTaj Mahal’e otele bavulları atar atmaz gittik. Cuma günleri Taj Mahal kapalı bu nedenle burayı ziyareti öne aldık, yarın diğer yerleri gezeceğiz. Taj Mahal’e gidiş için aracı 1-2 km kadar önde bulunan bir otoparka bıraktık. Araçların eksozlarından çıkan dumanlar Taj Mahal’i kirletiyor diye, araç girişine müsaade etmiyorlar. Atlı bir arabaya binip, Taj Mahal’in ana giriş kapısına kadar gittik. Bu arada bilet alırken size bir torbada bir şise su ve bir çift galoş veriyorlar. İçeride ya galoşla ya da ayakkabısız geziliyor. Ayrıca video çekimine de izin vermiyorlar. Sadece fotoğraf çekebiliyorsunuz.

kuru.umit
12-12-2009, 21:52
Taj Mahal

Biliyorsunuz Taj Mahal, Dünyanın Yeni Yedi Harikası arasında yer alıyor. Biz yeni harikalardan 5 tanesi gördük ama aralarında bir tek bunun içimde “böyle bir eser olamaz” hissini uyandırdığını söyleyebilirim. Dünyanın en simetrik eseri. Simetriyi bozan tek şey, Şah Cihan’ın mezarının, Mümtaz Mahal’in mezarından daha büyük olması ve yüksekte olması. Söylenceye göre, Şah Cihan süt beyazı mermerden yapılmış olan bu anıt mezarın hemen karşısına, yani yakında bulunanYamuna nehrinin karşı kıyısına bu sefer siyah mermerden kendi mezarını yaptıracakmış. Ancak oğlu Aurungzebe (Evrenzig) tarafından tahttan indirilip, devletin parasını gereksiz gördüğü bu esere yatırması sebebi ile Agra Kalesinde hapse atılmış. Bu hapis yattığı kaledeki kuleden sevgili karısı Mümtaz Mahal’e baka baka 7 yıl yaşamış ve sonunda ölmüş.
Taj Mahal de çok ince kesilmiş mermerlerin içi oyulmuş ve bu oyulan yerlere değerli ve yarı değerli taşlar yerleştirilerek çiçekler, dallar meydana getirilmiş ve ışık altında bu çiçekler, dallar çok güzel yansımalar yapıyorlar. Bu sanata Pietra Dura deniyor. Agra’dan da hediye alacaksanız bu sanatın kullanıldığı küçüklü-büyüklü mermer işlerinden bir tanesini almalısınız.

kuru.umit
12-12-2009, 21:54
Taj Mahal

Fotolar

kuru.umit
12-12-2009, 21:57
Agra

Akşam Agra’da kaldığımız otelde bir düğüne rast geldik. Fırsat kaçar mı, daldık bizde içeride ne oluyor diye.. Önce damat, akrabalar ve Hindu din adamı düğün salonunda dini bir tören yaptılar. Sonra damada hediyeler verildi. Bu arada damada ne alınırsa, bu Hindu din adamına da aynısı alınıyormuş. Bu arada gelin hanım dışarıda bekliyor. Sonra nedendir anlamadık hareketli bir müzik eşliğinde (Tarkan’ın “oynama şıkıdım, şıkıdım” şarkısı benzeri diyebiliriz) gelin hanım nedimeleri eşliğinde içeri girdi. Sonrası takı merasimi.
Bu şehirde iki gece kalacağız. Bu ilk gecemiz, yol yordu ancak Amber Fort ve Taj Mahal derken çok güzel gündü. Tarihte aşk için çok şeyler yapmışlar ancak bence aşkın en güzel ifadesi olan Taj Mahal’i görmek büyük bir ayrıcalıktı.
Gezekalın..

cemal.S
14-12-2009, 09:54
Merhabalar!

Ümit bey!

Şimdilik sadece hayalde bile olsa sayenizde öyle güzel yerler dolaştım ki sabah sabah. Gerçekten muhteşemdi. Anlatımınız da süper. Hindistanı ve kültürünü herkes gibi çok merak ederim oldum olası. Dünyada en çok dilin ve dinin olduğu ülke diyorlar. Ne mutlu size ki gidip görmüşsünüz.

Saygıyla.

kuru.umit
14-12-2009, 18:54
İngiliz şairin birisi Taj Mahal’i gördükten sonra ne kadar etkilendiğini anlatabilmek için “bundan böyle dünyadaki insanları iki sınıfa ayırmalı; Taj Mahali görenler ve görmeyenler” demiş. Biz de bu ayrıcalığı tatmış olan insanların hazzı ile uyanarak kahvaltımızı yaptık. Bu otelin kahvaltısı da beklentilerimizin altındaydı. Belirlenen saatte rehber ve şoför geldiler, 3 gündür onlarla birlikteyiz. İlk durağımız Agra Kalesi, sonra Fatehpur Sikri ve vakit kalırsa da Keoladeo Kuş Parkına gidilecek. Fatehpur Sikri Agra’nın 40 km dışında, kuş parkı ise 60 km dışında ve aslında dün yolumuzun üstündeydiler ancak bugün (Cuma) Taj Mahal kapalı olduğundan programı ona göre ayarlamak gerekti.
Yolda Agra dışına çıktıkça Hindistan’ın fakir kesimini daha açık olarak gözlemleyebiliyoruz; aynı çöp yığını arasında hem inek, öküz, domuz ve hem de insan yan yana…

kuru.umit
14-12-2009, 19:15
Agra Kalesi 1565 yılında büyük Moğol Kralı Akbar (Ekber) tarafından yapımına başlanan ve çeşitli eklerle Şah Cihan tarafından bitirilen bir kale. Moğol tarihinde Akbar benim en çok etkilendiğim karakter oldu. Büyük bir kumandan olması yanında sanata, felsefeye ve diğer halkların dinlerine saygıda göstermiş. Zamanında yaşamış din alimleri ile fikir alışverişlerinde bulunurmuş ve hatta dinlerin sentezi ile, tüm dinleri kapsayan bir din bile yaratmaya çalışmış. Şah Cihan ne kadar süt beyazı mermer düşkünü ise, Akbar’da o kadar kırmız renkte olan kumtaşı düşkünüymüş.

kuru.umit
14-12-2009, 19:20
Bu nedenle Akbar’ın yaptığı kalelerde, camilerde kırmızı renk egemenken, Şah Cihan’ınkiler de beyaz. Şah Cihan bir ara dedesinin saraylarındaki kumtaşı bölümleri bile mermere dönüştürmeye kalkmış. Kalenin Pers tarzı bir bahçesi var. Yemyeşil bu alan içinde çok değişik bir kuş dolaşıp duruyor. Kale bahçesinde bu kadar ilginç kuş görürsek, Kuş parkında kim bilir neler göreceğiz diyorum içimden.

kuru.umit
14-12-2009, 19:23
Kalenin içindeki havuz sistemi saray içi, saray dışı neredeyse her yeri dolaşıyor. O zaman motor olmayınca bu işi yer çekimin göz önüne alarak yapıyorlar. Kalenin en ilgi çekici bölümleri Divan-ı Avam (halkla görüşülen bölüm), Divan-ı Has (soylularla görüşülen bölüm), Oktagonal Kule (Şah Cihangir’in oğlu tarafından tahttan indirilerek hapsedildiği kule), Şah Cihangir’in Sarayı (Akbar, oğlu Şah Cihangir için yaptırmış) ve Şah Cihan’ın kendisi için yaptırdığı özel bölüm Has Mahal. Her biri çok güzel bölümler.

kuru.umit
14-12-2009, 19:24
Agra Fort tan son kareler..

kuru.umit
14-12-2009, 19:34
Sonra yola düşüp 40 km ötedeki Fatehpur Sikri’ye vardık. Fatehpur Sikri hayalet şehir olarak adlandırılan bir şehir. Akbar tarafından yaptırılmış ancak burada sadece 16 yıl oturulup tekrar Agra’ya dönülüyor. Sebep ise susuzluk. Ancak Akbar yine de bu şehre gelip din alimleri ile tartışmalarını yapmış ve “ilahi din” adı ile kendi dinini de burada kurmuştur.

kuru.umit
14-12-2009, 19:37
Fatehpur Sikri fotolar devam

kuru.umit
14-12-2009, 19:43
Bu şehrin içindeki bir diğer önemli eser de Cuma Mescid ise 1648 de Şah Cihan tarafından, hapislik yıllarında babası ile birlikte Oktagonal kulede kalan kızı Jihanara için yaptırılmıştır. Diğer bir önemli yerde 54 metre yükseklikteki Bulend Darwaza (Zafer kapısı) denen kapıdır. Fatehpur Sikri de uzunca bir zaman geçirmek gerekiyor.

kuru.umit
14-12-2009, 19:59
Yemekten çıkınca saat 16:00’ları buldu, ve daha Keoladeo Milli Parkına 20 km var. Allahtan yemek kızlara iyi geldi, biliyorum gezinin bu kısmına sadece benim için geliyorlar. Aslında burası çok meşhur bir kuş gözlem evi ve eğer zamanı ise (Aralık-Şubat ayları) ve şanslı isek çok sayıda nadir yerel ve göçmen kuşu görebileceğiz.

kuru.umit
14-12-2009, 20:02
Girdiğimiz andan itibaren aslında ne kadar önemli bir yere geldiğimizi anladım. Tepemizden uçan şahinleri, atmacaları, civardaki maymunları saymıyorum, çünkü onlar her tarafta varlardı
Keoladeo Kuş Parkı 29 km2’lik bir alanı kapsayan bir park. Bu parkı yaklaşık 10 km2’lik alanı bataklık. Hal böyle olunca burada 380 üzerinde kuş türü olabiliyormuş.Doğada bulunan tavus kuşu, kanatlarını, kuyruğunu açmış dişilere kur yapıyor. bir köşeden antilopların çıkması, bir taraftan tilkileri görünce buranın sadece bir kuş parkı olmadığını anladık. İlk defa bu kadar çok sayıda geyik görüyorum, rehberimiz bir dala konmuş büyük bir kartalı işaret ediyor. Ben bir onun fotoğrafını çekeceğim diye Rickshaw dan iniyorum, biraz gidince tekrar durduruyorum. Rehber civarda gördüğümüz kuşları anlatmaya çabalıyor ancak doğrusu dikkatim sadece fotoğraf makinesinin vizöründe ha babam, de babam deklanşöre basıyorum. Bu kadar çok papağan bir arada olsun, bir de kaçmadan poz verip fotoğraf çektirsinler! Kingfisher denen siyahlı beyazlı küçük bir kuşu, İndian Roller denen rengarenk bir karga türünü fotoğraflamaya çabalıyorum ama ışık yetersiz olmaya başladı. Meğerse esas olay parkın 2 km ilerisindeki gölcük ve çevresindeymiş. İlk defa canlı olarak bir kaşıkcıl gördüm Gereksiz yere antiloptu, geyikti oyalandık. Burada göçmen kuşlardan bazılarını avlanırken gördük. Kıssadan hisse bu parkı, buralara kadar gelen ve doğaseverlerin mutlaka programa alması gerekir ama biraz daha fazla zaman ayırmak ve sondan başlayıp yürüyerek öne doğru gelmek gerekirmiş. Rehberin beni uyarması gerekirdi. İçimden kızıyorum.

kuru.umit
14-12-2009, 20:05
Agra’ya Rajastan eyaletinden geldik. Agra şehrinin bulunduğu eyaletin ismi ise Uttar Pradesh. Aslında bu eyalette daha gezilecek yerler var ama biz daha Agra’yı bile tam olarak gezemedik Burada 1 gün daha (en az kalmak gerekirmiş). Hep söylerim ya benim ne çok gezecek ve görecek yerim ama ne az param ve zamanım var! Yine de şükrediyorum ki, biz dünya insanları arasında Taj Mahal’i görenler tarafındayız. Bu da az şey mi?
Gezekalın

Vildan Sönmez
14-12-2009, 21:46
Ümit Bey, ellerinize sağlık. Yazı fotoğraflar hepsi güzel, ama en önemlisi baştan ne güzel bir program hazırlamışsınız. Hani hepimiz Taj Mahal'i biliriz de, daha neler varmış Hindistan'da. Yapılar ne kadar ihtişamlı. İnsanlar ne kadar renkli.
Elinize sağlık tekrar teşekkürler.
Bu arada gezi arkadaşınız da sizlerle birlikte olmakla ne kadar şanslı olduğunun farkındadır herhalde.
Dilerim birgün bizler de bu şansı yakalarız.

kuru.umit
14-12-2009, 22:46
Teşekkürler Vildan hanım,
bir türlü kısmet olmadı ama siz de bilirsiniz özel mesajlarla bazı agaclar.net üyelerine mesaj gönderip geziye davet etmiştim. Gezi için en ideal sayı 3-10 kişi arası. Üç-dört kişiye özel araba, hızlı hareket imkanı, 10 kişiye minibüs, biraz daha yavaş hareket imkanı ama daha düşük fiyat oluyor. Bir gün inşallah doğa ve kültür gezisi yapmaktan hoşlanan insanlar yanyana geliriz. Şimdiden söylemesi 2010 da ya İran, ya da Güney Hindistan olacak. Güney Hindistan doğası ve kültürü ile kuzeyden çok farklı. Doğası muhteşem, tekne gezileri oluyor. Güney Hindistanı lokal acenta ile yaparız herhalde. Onlarla İşi öğrendim. Nepal-Butan-Tibet'te ayrı bir gezi konusu. Ama hanım biraz o yöne ara verelim diyor. Yıllardır İran a gidelim derdim, Taj Mahali gördükten sonra şimdi o İran demeye başladı. Allah sağlık versinde.
Bu arada 14 mayıs başlangıçlı Hırvatistan-Karadağ-Bosna Hersek gezisini Koptur la yapmayı düşünüyoruz. İlgilenen gezginlere duyurulur.

kuru.umit
15-12-2009, 17:47
Sabah bizi otelden alıp 08:15 de kalkacak olan trene yetiştirdiler. Hindistan’da demiryolu ağı çok gelişmiş ve her gün çok sayıda sefer yapılıyor. Shatabadi Ekspresi gibi trenler ise çoğu turistik yerlere olmak üzere gayet hızlı ve konforlu trenler. Bu tren ile 2 saate Jhansi denen kente gittik.
Bizi burada başka bir rehber ve yeni arabası ile yeni bir şoför karşıladı. Ancak buradan gideceğimiz Orcha denen kente sadece şoförle gideceğiz. Burada bizi rehber karşılayacak ve burada Orcha’yı gezip devamında Kajuraho kentine gideceğiz. Kajuraho’da bir gece kalacağız.
Jhansi’den 16 km ötedeki Orcha’da gezeceğimiz yerler var. Burası da Uttar Pradesh eyaletine ait bir kent. Burası çöl ortasında bir vaha gibi. Hemen yanında Betwa nehri geçiyor. Bu nehir Taj Mahal’in arkasını yasladığı Yamuna nehrinin bir kolu.
Bizi orada bir rehber karşıladı. Bu rehber İngilizcesi en anlaşılabilir olanı. Önce sarayları gezmeye gittik. Saraylar daha önce gördüklerimize göre küçük sayılır Burada hüküm sürmüş olan Bundela hanedanlığı döneminde yapılmış 3 tane saray var. Bu saraylardan en etkileyici olanı Cihangir Mahal denen saray. Cihangir bu yöreye sefere çıktığında o zamanda, o yörenin kralı Cihangir için bir saray yaptırmış. Amaç Şah Cihangir’in hışmından korunmak ve mevcudiyeti devam ettirmek. Şah Cihangir kendisi için yapılan sarayda sadece ve sadece 8 gün kalmış. Bu arada beylikte kurtulmuş. Saray ise av köşkü olarak kullanılmış.

kuru.umit
15-12-2009, 17:49
Hanedanlığın diğer sarayı ise daha aşağıda ve pek gösterişli değil. Ancak burada bulunan kök boyadan süslemelerle anlatılan dini motifler çok güzellerdi. Gezdiğimiz saraylarda çoğu silinmiş ve bozulmuştu. Bu boyamalarda tanrı Rama ve Krişna’nın hikayeleri ve kahramanlıkları yanında, Tanrı Vişnu’nun reenkarnasyonu anlatılıyor.

kuru.umit
15-12-2009, 17:52
Fotolara devam

kuru.umit
15-12-2009, 17:55
Daha sonra ise Orcha içinde yürüyüş yaptık. Bu köyü çok sevdik. Pazarına girip alışveriş yaptık. Varanasi’de bol bol göreceğimiz Guru’lardan ilkini burada gördük.

kuru.umit
15-12-2009, 17:57
Rehberi sevdik. “Bizi güzel bir yere yemeğe götür” dedik ama eski köşkten bozma bir lokantaya götürdü. Güzel bir ortamda güzel bir yemek yedik, biz ortamı fotoğraflıyoruz, içerideki yerli Hintli turistlerde bizi. Orcha çok güzel bir yer buralara kadar gelirseniz uğramadan gelmeyin derim.
Rehberden ayrılıp 175 km ötedeki Kajuraho denen şehre doğru yola çıktık. Konaklamayı burada yapacağız. Yol çok kötü ancak yemyeşil bir yol. Şoför kafamın içini mi okudu nedir yolda giderken kuş gösteriyor. Bu bir İndian Roller (çok güzel renkli ala karga) durdurdum hemen fotoğrafladım. Arkasından beyaz bir şahin. Şahane bir kuş. Yahu ben bu kadar kuşu, bir sürü para verdiğim Keoladeo Kuş Parkında görmedim! O kötü yolu nasıl geldiğimiz anlamadım. Zamanı uzattık ama eziyeti de zevke dönüştürdük. Şoförümüz bir çiftçiymiş. Dolayısı ile doğayı iyi tanıyor. Aylık maaşı 2000 Rupee, yani yaklaşık 50 USD. Bu parayı arttırabilmek içinde turizm döneminde çoluk çocuk görmeden Jhansi-Kajuraho hattını gidip geliyormuş. Bahşişin en büyüğünü ona verdik. Helal olsun emekçi Hintli arkadaşıma…

kuru.umit
15-12-2009, 18:01
Bu arada yolda çok ilginç bir olayla karşılaştık. Elimde makine araba içinde kuş gözlerken, yolda çırıl çıplak yürüyen bir genç adama rastladım. Gözler fal taşı gibi açıldı ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Çıplak çocuk görmeye alışığız da, erişkin biraz şaşırttı. Önce köyün delisi diye düşündüm ama sonra köyün çıplak delisi ile elini ayağını öpmeye çalışanlar ne halt ediyorlardı? Bizim şoför hin hin gülünce sordum. Yarım yamalak İngilizcesi ile o anadan doğma üryan adamın bir Jain rahibi olduğunu anlattı. Jainizm, Budizm gibi Hinduizm den ayrılmış olan bir din. Budizm ve Jainizm, Hinduizmdeki kast sistemini reddediyorlar. Jainlerin en temel prensipleri, hiçbir canlıya zarar vermemeleri. Bunlarda kendi arasında iki mezhepe ayrılırlarmış. İşte bizim gördüğümüz çıplak rahip Digambara denen alt gruptanmış. Bu mezhebe inananlar çok katı inanışa sahiplermiş. O kadar ki giyinme gibi dünyevi unsurları bile reddeylermiş. İnsanın üstündeki bulut onun giysisiymiş. Fesüphanallah! Bu ülkede neler görüp, öğreneceğiz.
Sonunda Madhya Pradesh eyaletine girip Kajuraho kentine vardık. Sonrada otelimize yerleştik. Otelin ismi Hotel Ramada. Güzel bir hotel.
Yarın erotik oymaları ile meşhur Kajuraho tapınaklarını gezeceğiz.
Gezekalın..

Mine Pakkaner
15-12-2009, 21:59
Gönlünüze, gözünüze, kaleminize sağlık. Tefrika roman tadında okuyorum sizi.

kuru.umit
16-12-2009, 22:34
Bu akşam ki bölüm biraz yüz kızartabilir. Sizden peşinen özür dilerim ancak o erotik oymaları oraya ben yapmadım ya!
Khajuraho, Delhi’den tam 620 km uzakta olan bir köy. Hindu ve Jain tapınaklarının en yoğun olduğu bir yer. Ancak meşhur olmasını sağlayan bu tapınakların duvarlarında bulunan erotik oymalar. Burası UNESCO’nun dünya mirası listesinde ve Hindistan’ında “yedi harikaları”ndan bir tanesi. Khajuraho isminin Sanskritçe anlamı “palmiye ağacı” demekmiş.
Bir zamanlar bölgede hüküm süren Chandela hanedanlığının güçlü zamanlarında Khajuraho, hanedanlığın kültürel başkenti olmuş ve şimdiki tapınakların büyük çoğunluğu o zamanlarda (Milattan sonra 950-1150) yapılmış. Bir zamanlar 20 km2’lik bir alana yayılmış halde 85 adet tapınak varmış ancak günümüzde bu sayı 25 ve bizim gezdiğimiz alan içinde ise sadece 12 tane tapınak var.
Sabah erken saatlerde yeni rehberimiz ve şoförümüzle bu alana vardık. Khajuraho tapınakları doğu, batı ve güney tapınakları olarak 3 bölümde geziliyor. Buradaki Hindu Tapınaklarının, birisi hariç, hiçbirinde bayrak dalgalanmıyor ve müzik sesi gelmiyor. Bunun anlamı burada ibadet yok. Eğer herhangi bir tapınak içindeki tanrı heykelleri herhangi bir sebeple hasar görmüşse, bu tapınakta artık ibadet yapılmadığını öğreniyoruz. Ne kadar ilginç!

kuru.umit
16-12-2009, 22:39
Buradaki tapınaklar tanrı Şiva, Vişnu ya da Jain mezhebine adanmış. Bunları bizim gibi gezginlerin ayırt edebilmeleri mümkün değil. Bence en güzel olanları, Batı tapınakları. Burada tapınaklar birbirlerinden yürüme mesafesi uzaklıkta bulunuyor. Hepsi bir platformun üstünde yükseliyor ve doğu-batı istikametinde uzanıyorlar. Doğuda girişleri var, bir tanrı heykelinin (sunak) bulunduğu odası ve onun dışında büyükçe bir oda dört taraftaki duvarlarda ve tavanda muhteşem taş oymalar ve heykeller bulunuyor. Kapıdan girip sol tarafa doğru yolu takip edinvce ilk olarak karşımıza Chaunsat Yogini tapınağı çıkıyor. Önünde bulunan begonvilleri ile Kandariya Mahadeo tapınağı en güzellerden bir tanesi. Chitragupta Tapınağı,Vishwanath Tapınağı, Lakshamana Tapınağı, Matangeshwara Tapınağı diğer tapınaklar. Ben bu tapınakların yemyeşil bahçelerine bayıldım. Her zaman ki kuşlar tüm cömertlikleri ile pozlarını verdiler.

kuru.umit
16-12-2009, 22:45
Tapınakların dış duvarlarında, gündelik yaşamdan ve savaşlardan sahneler yanında, bundan yaklaşık 1000 yıl öncesinin şartları düşünüldüğünde, her biri aslında birer sanat eseri olan erotik taş oymaların neden yapılmış olabileceğini hem orada rehbere sordum ve hem de dönünce araştırmaya çalıştım. Neden bir ibadethanenin, sadece dış duvarlarında bile olsa bu erotik figürler yapılsın?
Bunu Chandela hanedanlığının orijini hakkında söylenen efsaneye dayandıran hikayeler var. Bu efsaneye göre bir Hindu rahibin güzel kızı, ırmakta yıkanırken Ay Tanrısı tarafından görülür ve onun tarafından tecavüze uğrar. Bu Tanrı ile ölümlünün birleşmesinden Chandravarman adını verdikleri bir erkek çocuk doğar. Toplumun bu evlilik dışı ilişkinin çocuğu üzerine baskısı altında kalan anne, çocuğunuda alarak Orta Hindistan’ın yoğun ormanlık alanşarına göç ediyor ve burada çocuğuna hem bir anne oluyor ve hem de bir dini öğretiyor. Zamanla büyüyen çocuk Chandela hanedanlığını kuruyor ve bir gün rüyasında annesin görüyor. Annesi ondan bir istekte bulunur; “senden insanı şehveti gözler önüne seren ve bu zevklerin anlamsızlığını gösteren tapınaklar yapmanı istiyorum”. İlk tapınağını yaptıran ve annesinin isteğini yerine getiren Chandravarman, daha sonra kısa zamanda insanın şehvet duygularını, cinsel dürtülerini gösteren diğer tapınaklarla bir tapınaklar kompleksini kuruyor.
Diğer bir teoriye göre ise bu figürlerin yapılmasının özel bir amacı vardı. O günlerde inzivaya alınan erkek çocuklarının dini öğretilerini alırken, dünyevi zevkler hakkında bilgilenmelerini bu erotik oymalar sayesinde edinmeleri sağlanıyordu.

kuru.umit
16-12-2009, 22:57
Khajuraho tapınaklarının ana teması nedir diye sorulsa tek kelime ile”kadın” diyebiliriz. Dans eden, gözlerine sürme, ayak tırnaklarına kına yapan, saçını tarayan, masum, işveli, baştan çıkartan, güzel vücutlu kadınlar. Bu figürler yanında tüm günlük yaşamdan da sahneler var.
Hindu inanışında Mokşa (hidayete erme, özgürleşme), Budizm ve Sihizm de ise Nirvana ya ulaşmanın 4 yolu varmış; Dharma (erdemli yaşam), Artha (mal varlığı) Yoga, ve Kama (zevk). Bunların hepsi yaşamın içinde var ve normal kabul ediliyor. İnsan ömrünün erken yıllarında, yaşamın tüm bu yönlerini yaşamak ve sonunda tüm zevklerden vazgeçerek (pişmanlık duymadan, bağımlısı olmadan) Mokşaya varmak nihayi hedef oluyor. Tapınak duvarlarında aslında kadını ile erkeği ile, günlük yaşam ve savaş sahneleri ile, masum aşk ve erotizm ile tüm yaşam gerçekliği anlatılıyor. “Bu tapınağın kapısından içeri girdiğin andan itibaren, tüm dünyevi zevkleri dışarıda bırak” deniliyor.

kuru.umit
16-12-2009, 23:01
Daha sonra araba ile doğu grubu tapınaklara gittik. Burası ilk gezdiğimiz gruptakiler kadar geniş bir alana yayılmamış ve daha az gösterişli. Bunların çoğu ise Jain tapınağı. Buradaki tapınaklar Parsavanatha Tapınağı ,Ghantai Tapınağı, Adinatha Tapınağı. Burada da bir baykuşu yakaladım. Öyle güzel bakıyordu ki! Gece değil bir şey değil, uyanık olması ilginç.
Buradaki gezimiz sona erdi. Saat 17:00 de Varanasi’ye uçtuk. Varanasi, Hindistan’ın en kutsal kenti. Yani buraya giden Hindular hac görevlerini yerine getiriyorlar. Hindu inanışında ölüm sonrasında ruh ölmüyor ve başka bir bedende yeniden hayat buluyor. Reenkarnasyon denen bu olay aslında ruhun huzur bulmaması ile arzulanan bir durum değil. Bu nedenle ruhun kurtulması için varanasi de ölüp, ölü bedenin yakılıp kutsal nehir Ganj’a küllerin savrulması gerekiyor. Ancak bu şekilde reenkarnasyon döngüsü kesiliyor ve ruh huzur buluyor. Bu nedenle bu şehre ya ölüme yakın insanlar getiriliyor ve ölüm gerçekleştikten sonra yakılıyor ve külleri Ganj’a savruluyor. İmkanı olmayıp ta buraya ölmeye gelemeyen insanların ise öldüğünde yakılma ile elde kalan külleri Varanasi’ye getiriliyor ve Ganj nehrine savruluyor. Burada programımız aslında yarın saat 05:30 da Ganj nehrinde tekne turu ile başlayacak ancak gitmeden önceki hazırlıklarımda öğrendiğim Aarti Ganga denen Ganj’ı kutsama törenlerini kaçırmak istemiyoruz. Bu nedenle bu tören için akşam saat 18:00 de Dasaswamedh Ghat’ı önünde iyi bir yer kapmamız gerekiyor.

kuru.umit
16-12-2009, 23:04
Biraz zamanımız var. Bizim kızlar ilk günden beri Sari adlı Hint giysisini almak için yanıp tutuşuyorlar. Nerede giyeceklerini pek anlayamasam da bu sefer ekip bayan ağırlıklı ve onlara uyacağız. Varanasi ipek işi giysiler ve el işleri ile ünlü bir şehir ve bu işi Müslümanlar yüzyıllardır yapıyorlar ve sırlarını da çok iyi saklamışlar. Biz de yeni rehbere söyleyince kör istedi bir göz Allah verdi iki göz misali hemen bir dükkana götürüldük. Ben oturdum yorulmuşum, kızlar alışverişteler.
Akşam tam saatinde Dasaswamedh Gaht’a vardık. Burası çok kalabalık. Etrafta bol bol Guru var. Bu arada yol boyu dilenciler var. Bu kadar çok dilenciyi yan yana hiç görmemiştim. İyi bir yer kapıp törenleri izledik. Hindistan gezimizin en güzel ve ilginç gecelerinden bir tanesiydi. Yarım saat kadar süren tören aslında tamamen bir gösteriye dönüşmüş olay ancak bu şehirdeki en güzel anımız oldu. Tütsü kokusu, çan sesleri, duman, Ganj nehrine salınan ve su üstünde yüzen yanar mumlar. Sabahki erotik figürlerle güne başlayıp, günü bu dini ritüel ile bitirmek! İnsan bu ülkede nasıl da uçlarda dolaşabiliyor?

kuru.umit
16-12-2009, 23:08
Aarti Ganga töreni fotoları

kuru.umit
16-12-2009, 23:10
Aarti Ganga törenleri

kuru.umit
16-12-2009, 23:16
Akşam artık açlıktan ölüyoruz. Rehber bizi rastladığımız en ilginç lokantaya götürdü.Burası peynirleri ile meşhur bir lokanta çıktı. Ben klasik Hint yemeği istedim, kızlar ise peynir tabağı ve artık çok alıştığımız butter nan (yağlı ekmek) istediler. Kızlar haklı çıktılar, burası en kötü Hint yemeği yediğim yer oldu. Aslında burada pizza yemek lazımdı. Çaktırmadan bira servisi bile yapıyorlar. Buranın sahiplerinden birisi Alman’mış. İki lokantası varmış ve bu lokantanın geliri fakir çocukların eğitimine gidiyormuş.
Yarın erkenden Ganj nehrinde botla geziye başlayacağız. Daha sonra da Delhi’ye uçuş var. Artık sona yaklaştık.
Gezekalın

kuru.umit
17-12-2009, 21:24
VARANASİ (Ganj'da Sabah tekne turu)

Sabah saat 05:00 de arabamız ve rehberimiz otelin kapısına dayandı. Yollar dün geceki kadar kalabalık değil, ancak sabahın bu saatinde de bomboş değil. Etrafta bol bol turist taşıyan arabalar ve Rickshaw lar var. Hemen önümüzden iki kişi olarak bir Rickshaw a binmiş ve birbiri ardına dizilmiş 10 kadar Rickshaw ile Japon turist kafilesi gidiyor. Sonunda Dasaswamedh Ghat’a vardık.
Ghat dediğimiz yerler aslında Ganj nehrine uzanan merdivenlerine deniyor. Dasaswamedh Ghat ise en meşhur merdivenlerin olduğu mekan. Dün geceki Ganga Aarti töreninin yapıldığı yerde burasıydı. Buradan botlara biniliyor ve Ganj nehri boyunca bir aşağı bir yukarı gidilip Ganj nehrinde yıkananları, dua edenleri, çamaşır yıkayanları, banyo yapanları ve yakılan ölüleri gözlemlemeye çalışacağız.

kuru.umit
17-12-2009, 21:28
Ganj nehri 2510 km uzunluğunda ve kimi sıralamaya göre dünyanın 22. en uzun nehri. Himalaya’lardan doğup, Bengal körfezine dökülüyor. Hinduizm de bu nehir Tanrıça Ganga nın yaşadığı nehir olarak kabul ediliyor ve dün gece izlediğimiz Ganga Aarti töreni ona saygı amacı ile yapılıyor.
Bir Hindu, Varanasi içinde Ganj nehri kenarında ismi belli 5 tane Ghat’ı ziyaret ederse (Assi Ghat, Dasaswamedh Ghat, Adi Keshawa Ghat, Manikarnika Ghat ve Panchganga Ghat) hacı oluyormuş. Bu 5 en kutsal Ghat’a Pancha Tirthi Yatra deniliyor. Bu Ghatların önlerinden dualarla banyo alma ritüelleri yerine getiriliyor. Bazı Ghatlarda ise ölü yakma (kremasyon) işlemi yerine getiriliyor. Manikarnika Ghat bunların en bilineni, turistik botlarla genellikle bunun açığında gezinip, yanında bulunan bir iskeleden karaya çıkılıyor. Kremasyon işlemi ya klasik olarak odunların üzerine yerleştirilen ölü bedenlerin yakılması ile (genellikle bir bedenin yakılması yaklaşık 3 saat kadar sürüyormuş) veya devletin yaptığı elektrikli kremasyon tesislerinde yapılıyormuş Ancak sonuncusu pek tercih edilen yol değişmiş.

kuru.umit
17-12-2009, 21:31
Biz üç kişi ve rehberimizle birlikte bizi bekleyen küçük bota bindik. 16-18 Yaşlarında bir yeni delikanlının çektiği kürekli tekne, küçüklü-büyüklü diğer teknelerin arasından pek de kolay olmayan şekilde sıyrılıp yolculuğa başladık. Daha teknelere bindiğimiz yerde insanlara kutsal bildikleri Ganj’ın sularına batıp çıkıyorlar. Teknelerin küreklerinden kaçınmak için çaba gösteriyorlar. Doğrusu o anda biraz huzursuz olmadım değil. Bu insanlar kendilerince inançlarını yerine getirmeye çalışıyorlar, biz turist tayfası onları istemeden de olsa engelliyoruz gibi geldi bir an. Teknelere bindiğimiz Dasaswamedh Ghat ne de olsa en kutsal saydıkları 5 tane Ghat arasında yer alıyor ve başka bir yerde ibadetlerini yerine getirme şansları yok. Bu düşünceden fotoğraf makinemi kaldırıp ilk karemi çeker çekmez sıyrıldım.

kuru.umit
17-12-2009, 21:35
Ganj nehri kenarında her türlü aktivitede bulunan bu insanların büyük çoğunluğu aslında bizim farkımızda da değildi. Nehirde kıyıya paralel yolculuğumuz boyunca yoga yapan insanlar, banyo yapan insanlar, biraz ötede çamaşır yıkayan insanlar, rengi insana hiçte güven vermeyen bu nehrin suyunu ağzına götürüp tüküren insanlar, kıyıda yüzlerini rengarenk boyamış meditasyon yapan Guru’ları gördük. Bol bol fotoğrafladık. Yanımızdan geçen büyükçe bir teknede doğulu bir turist grubu ruhani bir müziği hep beraber söylüyorlardı.

kuru.umit
17-12-2009, 21:37
Bu arada güneş, Ganj’ın diğer kıyısında ufukta kendini belli etmeye başlamıştı. Tekne daha sonra U dönüşü yapıp bu sefer ters tarafa doğru yol almaya başladı. Bu gencecik çocuğun performansı bizi büyülüyor.

kuru.umit
17-12-2009, 21:40
Yaklaşık bir saat boyunca tekne ile yolculuk yaptık. Güzel bir deneyimdi. Daha sonra ölü yakmanın henüz bitirildiği Ghat’a doğru yaklaştık. Rehber yakından görmek isteyip istemeyeceğimizi sordu. Yanıtımız önceden belliydi;Hayır. Bu kadarı bize yeterdi, olayın mistik havasını bozmanın bir anlamı yoktu.

kuru.umit
17-12-2009, 21:45
Kıyıya çıktıktan sonra eski Varanasi’nin daracık sokaklarında yürümeye başladık. Burada öyle sokaklar var ki sadece bir adam geçebiliyor. Bir köşede kremasyon için hazırlanmış odunlar dizi dizi satın alınmayı bekliyor.

kuru.umit
17-12-2009, 21:52
Daha sonra Altın Tapınak Wisheshwara’yı ziyaret ettik. Aslında 20 dakikalık bir eziyetten, hiçbir yerde görmediğimiz polis aramalarından sonra sadece kapısından görebildiğimiz bu önemli tapınağı Hindu olmayanların ziyaret şansı yokmuş, yani vakit darlığı varsa bu eziyete değmez. Bu tapınağın hemen yakınında bir cami var, ancak Hindular bu camiye diş biliyorlar ve kapısında askerler elde silah bekliyorlar. Hindistan’ın diğer yerlerinde görmediğimiz bir hoş görüsüzlük hissediliyor. Zamanında buraya en büyük zararı, son güçlü Babür hükümdarı Aurangzeb (Evrenzib) vermiş. Buradan sonra tekrar otele dönüp kahvaltı yaptık ve istirahata çekildik.

kuru.umit
17-12-2009, 22:13
Öğleye yakın tekrar Varanasi’yi gezmeye çıktık. Bu sefer ki hedef Varanasi’nin yeni bölümlerini gezmek. Burada bizi önce Benaras Hindu Üniversitesine götürdüler. Bu kampüsün içinde araba ile bir gezi yaptık. Daha sonra ise Bharat Mata (Ana Hindistan) tapınağını gezdik. Burası aslında bir tapınak değil, Hindistan’ın mermerden oyulmuş haritasının sergilendiği bir bina.
Saat 17:00’de Delhi’ye doğru uçacağız ve gezinin son gününe gireceğiz. Çok yorulduk, program çok yüklüydü. Ben başta olmak üzere biraz dökülmeler başladı. Bu gezi 15 günlük geziymiş aslında.
Gezekalın..

kuru.umit
20-12-2009, 17:41
Delhi
Delhi’de bizi havaalanında, Hindistan’a ilk ayak bastığımızdaki şirket yetkilisi karşıladı. Araba ile kaldığımız otele götürüldük. 13-15 Milyonluk bu şehirde yol felaket kalabalık. İstanbul trafiğine laf edenlerin, bir de Delhi trafiğini görmelerini tavsiye ederim.
Ertesi gün bizi Hindistan’daki en son rehberimizle şoförümüz otelimizden aldı. Delhi Eski ve Yeni Delhi olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Eski Delhi 12-19. yüzyıllar arasında Hindistan’a Müslümanların hakim olduğu dönemde devletin merkeziydi. Burada bu döneme ait çok sayıda eser mevcut. Yeni Delhi ise 1911 yılında İngilizler tarafından inşa edilmiş.
Tarihte Delhi şehri 8 değişik yerleşim birimi şeklinde kurulmuş. Şah Cihan’ın kurduğu ve bugünkü Eski Delhi’nin temelini oluşturan 7. Delhi, 17. Yüzyılda kurulmuştur. Bu döneme ait en önemli eserler Red Fort ve Cuma Mescit. Tarihte pek çok kez yağma ve yıkıma uğruyor ancak en çok hatırlananları 14. Yüzyılda Timur ve 1739 ‘da Pers kralı Nadir Şah’a ait olanlar.

kuru.umit
20-12-2009, 17:45
Tüm dünyada bulunan 7 adet Bahai Tapınağından bir tanesi olan Lotus Tapınağı, Delhi’de ilk gittiğimiz yer oldu. Birçok kaynağa göre Bahai Dini, yeni dini akımlar arasında sayılmaktadır. Bazı görüşlere göre, 19. yüzyılda doğmuş, başlıca büyük dinler ve diğer inançları sentezlemeye çalışan hümanist ve barışçıl bir dinsel harekettir; bazılarına göre bir din sayılmamaktadır.
Bahai Tapınakları, her dinden kimsenin sessiz olmak koşuluyla bildikleri şekilde ibadet edebilecekleri mekânlar ve şimdiye dek her kıtada bir tane olacak şekilde yedi tapınak inşa edilmiş.
Bu tapınakların bulunduğu ülkeler; Amerika Birleşik Devletleri (Şikago), Uganda(Kampala), Avustralya (Sidney), Almanya (Frankfurt), Panama (Panama City), Batı Samoa (Apia) ve Hindistan (Yeni Delhi). Bizim ziyaret ettiğimiz Lotus tapınağı, en yeni Bahai Tapınağı ve 1986’da tamamlanmış ve pek çok mimari ödül almış.

kuru.umit
20-12-2009, 17:50
Daha sonra ise India Gate (Hindistan Kapısı) ziyaretini yaptık. Burası 1. Dünya Savaşında ve 1919’da Afganistan’daki çatışmalarda ölen Hint askerleri anısına dikilmiş olan bir anıt.
Hindistan’ın özgürlüğe kavuşmasını, dava arkadaşları ile birlikte verdiği mücadele ile sağlayan ancak bir suikast sonucu 1948 de öldürülen Mahatma Gandhi’nin yakıldığı yer Raj Ghat sonraki durağımız. Burada sadece Mahatma Gandhi'nin değil, Nehru gibi diğer önemli Hint Devlet adamlarının da anıt mezarları var. Gandhi’nin anıt mezarı yaşamı gibi ne kadar da sade. Burası yemyeşil bir park. Her zamanki gibi tepemizde şahinler uçuşup duruyor. Yemyeşil çimen üzerinde bir Hintli çift oturmuşlar, erkek konuşuyor, kızın başı önde. Belli ki sorun var.

kuru.umit
20-12-2009, 17:55
İndira Gandhi'nin mezarı

kuru.umit
20-12-2009, 17:57
Delhi caddelerinde araba ile dolaşıyoruz. Etrafta o kadar çok eser var ki hepsini gezmek mümkün değil. Bazılarını yol kenarında durup fotoğraflamaya çalışıyoruz. Daha sonra kavga dövüş ziyaret edeceğimiz Red Fort’u dışarıdan fotoğrafladık.
Şah Cihan’ın Delhi’deki en güzel eserlerinden bir tanesi Jama Masjid. Cuma Mescit anlamına gelen ismi ile Hindistan’ın bu en büyük camisinin 40 mt yükseklikte iki minaresi var ve 1658 yapılmış. Buraya girişte bayanlara üzerlerini örtmeleri için şal veriyorlar. Ayakkabıları dışarıda çıkartıyorsunuz.

kuru.umit
20-12-2009, 18:02
Jama Mescid fotoğrafları

kuru.umit
20-12-2009, 18:06
Jama Mescid Fotoları

Hindistan’da türbanları ve uzun saçları ile Sihleri bol bol görmüştük. Delhi’de bir Sikh tapınağını da ziyaret ettik. Burada da ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz. Başınıza da kız –erkek fark etmeden bir örtü örtüyorlar. Sikh tapınaklarına Gurdwara deniyor. 1500’lü yıllar Guru Nanak ve takip eden 9 Guru tarafından geliştirilmiş dini bir öğreti olan Sikhizm Hindu ve Müslüman dininde bazı motifler taşıyormuş. Sihler bu tapınağı ziyaret ederlerken merdivenleri öperek içeriye giriyorlar. Tapınak içinde fotoğraf çekmek yasak, ancak dışarıdan fotoğraf çekebildik.

kuru.umit
20-12-2009, 18:10
Sikh tapınağı fotoları

kuru.umit
20-12-2009, 18:13
Yeni Delhi’de bulunan heybetli binalar, Eski Delhi ile uyumlu değiller. Şehrin bu tarafı Avrupa saraylarını andırıyor. Burada Cumhurbaşkanı’nın Sarayı ve Parlamento binaları var. Durup fotoğraflıyoruz.

Saatler ilerliyor ama biz hala en önemli yerleri gezemedik:Red Fort ve Kutup Minar. Rehbere birkaç kez sormama ve “sonra gideceğiz” gibi laflar söylemesine rağmen teori, zamana pek uymuyor. Bizim Hindistan’daki son günümüz ve ana yerleri gezemedik. Sonunda rehberi kenara çekip durumu anlattım. Yanıtı kısa ama beni çıldırtan bir cümleydi;”Red Fort’u gezdik ya”. Sonrasında benim çirkin yüzüm ortaya çıktı. Açtım ağzımı, yumdum gözümü. Sonunda tekrar Red Fort’a gidiliyor ama trafikte bir sürü vakit kaybettik. Bu nedenle Hindistan yolcularına tavsiyem; programı tekrar tekrar doğrulatın ve kontrol edin.

kuru.umit
20-12-2009, 18:17
Red Fort, Şah Cihan’ın başkenti Agra’dan Delhi’ye taşımaya karar vermesi ile 1639 da inşaya başlanan bir kale. Yapımı 9 yıl sürmüş. O zaman için astronomik rakamlarla bitirilmiş. Tipik bir Şah Cihan zevki yaşıyan kale. Bu kaleye giriş Lahori kapısı denen kapıdan giriş yapılıyor. Bu kapıdan sonra apartman dairelerinin bulunduğu bir kapalı mekan var. Burada hediyelik eşya dükkanları var. Devamında bir bahçeden geçilip Divan-ı Aam denen bol kemerli ve İmparatorun halkı kabul ettiği yere geliyorsunuz. Ortada İmparatorun tahtının bulunduğu muhteşem bir alan var.

kuru.umit
20-12-2009, 18:19
Taş oymacılığı ve yarı değerli taşların eklendiği süslemeler var. Tahtın bulunduğu alan tel filelerle çevrilmiş. Kötü niyetli bazı insanlar bu taşları söktükleri için önlem alınmaya çalışılmış. Burayı geçince Şah Cihan’ın beyaz mermer merakı yeniden ortaya çıkıyor. Bir yanda hamam, bir yanda Moti Mescit (inci cami-imparatorun özel camisi) ve İmparatorun Yamuna nehrine bakan sarayı. Sarayın ortasında, tüm sarayı dolaşan havuz sistemi var. Bu güzelim eserin içini göremeden buradan gidecektik.

kuru.umit
20-12-2009, 18:27
Red Fort Fotoğrafları

kuru.umit
20-12-2009, 18:27
Tekrar arabaya doluştuk ve son hedefimiz Kutup Minar. Ancak saat 16:00 oldu ve trafik artık milim milim ilerliyor. Kızların da benim de moralim bozuk. Adamla tartışınca biraz ortam gerildi. Sonunda Kutup Minar’a gitmede ısrar etmenin daha da tatsızlık çıkartacağına inandım ve rehbere bizi bir lokantaya götürmesini söyledim. 1199 da temeli atılan 72.5 mt’lik Kutup Minar’ı ancak ilk geldiğimiz gün dışarıdan fotoğrafladığımızla kaldık. Neyse bu programla ve zaman sıkışıklığı ile ancak bu oluyor.
Delhi’de güzel bir Ulusal Müze ve İndira Gandhi müzesi, Lodi Bahçeleri, Hümayün Mezarı diğer gezmek istediğim yerlerdi. Bunlar benim programa sığmayanlar ama bir gün daha olsa rahat rahat yapılabilirdi.
Akşam Travel With Us’ın şirket sahibi bay Shyam otele geldi. Kendisi ile tanıştık, turu değerlendirmemizi istedi. Aslında bu zaman diliminde, bu fiyata maksimum faydayı sağladık. Ufak tefek aksaklıkları büyütmenin anlamı da yoktu. Herşeye teşekkür ettik ve bir daha ki buluşma için (Güney Hindistan) sözleştik. Belki onunla, belki Güney Hindistan’a spesifik bir firma ile tekrar Hindistan’a geleceğiz galiba.
Saat 05:00 İstanbul’a uçağımız kalkacak. Saat 01:30 da bizi hava alanına götürdüler. Bizi ilk gören firma yetkilisi Hindistan’daki son gördüğümüz kişi oldu. Uçağımıza binip, İstanbul’a döndük.

kuru.umit
20-12-2009, 18:49
Hindistan gezi yazımı bu son sözlerle bitiriyorum. Hindistan zor bir destinasyon. Bir sürü olumsuzluklar var. Hijyen çok önemli bir problem. Dikkatli olmak gerekiyor. Çevremizde o kadar çok fakirlik vardı ki, fotoğraf makinemi bunları çekmek için hiç kullanmadım. Yani hep bardağın dolu tarafından baktık ve bugün geriye dönük değerlendirme yaptığımda çok yorulduk ancak çok şey gördük ve yaşadık. Bir gezgin daha ne isteyebilir ki?

Yeni gezilerde buluşmak üzere...
Gezekalın.

Dr Ümit Kuru
12.2009

Ali H. ALI
21-12-2009, 11:15
Umit bey ellerine, gozlerine, yuregine saglik.
Hindistani gezerken, diger gezilerinizde ooldugu gibi, bilin ki yuzlerce kisi de sizinle birlikte gezdi:)

kuru.umit
21-12-2009, 13:07
Teşekkür ederim. Bazen boşuna yazıyorum hissine kapılıyorum ama sonra bunlar kendime anılar, arkadaşları anılarıma davet ediyorum diyorum.
Sevgili Malina ve ekibinin yer işgalime göz yumması sona erene kadar da her gezime "sanal" ortaksınız..
Güzel sözler eden, okuma sabrı gösteren tüm agaclar.net ailesine teşekkür ederim.
ümit kuru

Vildan Sönmez
21-12-2009, 22:27
Geçen akşam İz TV'de Hindistan'ı tanıtan bir program vardı. 'Pembe Şehir" Jaipur deyince sanki kendi gezdiğimiz yeri görmüş gibi olduk eşimle. İşte Ümit Bey buraya gitti dedik.

Ümit Bey gezekalın ve bizlerle paylaşmaya devam edin.

gece
21-12-2009, 23:51
Teşekkür ederim. Bazen boşuna yazıyorum hissine kapılıyorum ama sonra bunlar kendime anılar, arkadaşları anılarıma davet ediyorum diyorum.
Sevgili Malina ve ekibinin yer işgalime göz yumması sona erene kadar da her gezime "sanal" ortaksınız..
Güzel sözler eden, okuma sabrı gösteren tüm agaclar.net ailesine teşekkür ederim.
ümit kuru

Asla boşuna yazmıyorsunuz. Yeteri kadar tepki vermiyoruz sadece. Ama usul usul bu çekingenlik de geçecektir, göreceksiniz.

Hani çocukça kabul edilen bir söz vardır "ya beni de götür, ya sen de gitme" diye! Siz, hep beni (bizi) de götürmeyi seçtiniz, çok çok teşekkürler.


gece
giderken alıp götürülmemenin ne olduğunu çok iyi bilen :( forum kişisi.

Orhan Özbilgiç
18-01-2010, 16:51
Ümit Bey!
Bugünün yaklaşık bir saatini Hindistan gezinize ayırdım. Ancak ilk sayfayı bitirebildim. Bazı arkadaşlarımızında belirttiği gibi, bende kendim geziyormuşçasına keyif alıyorum.
Ayaklarınıza ve elinize sağlık.:)

samowan
07-09-2011, 09:54
Çok güzel yazmışsınız ellerinize sağlık, darısı inşallah en kısa zamanda bizim başımıza.

kuru.umit
15-09-2011, 21:50
Güzel sözler için teşekkür ederim. Hindistan gerçekten ayrı bir renk, aprı bir dünya. Becerebilirsek Güney kısmını da 2012 yılında planlıyoruz...

agozce
15-09-2011, 23:45
Bu gece baştaan sona kadar okudum. İlginç, güzel, gizemli.....Yüreğinize salık.

kuru.umit
18-09-2011, 09:12
Sevgili AgozceTeşekkür ederim..
www.gezekalin.blogcu.com dan Etiyopya gezimizi de okumanızı öneririm.. Orası da bir başka renk ve gerçek...
Gezekalın
Ümit kuru

Jezebel
18-09-2011, 10:55
Harika bir gezi olmuş, resimlerden bile bunu hissetmek mümkün.
Budizim, Hint mitolojisinden aklımda kalanlar hemen zihnimde canlandı.
Bir kültürün kaynağında bulunmak heyecan verici olmalı.
Elimde olmadan sizi çok kıskandım, içimdeki gezeğen ruh uyandı.
Bu paylaşımdan dolayı teşekkür ederim.

smnunal
19-09-2011, 13:42
Sayın Ümit bey,
gören gözünüze,anlatan dilinize bize aktarmak için yazan ellerinize sağlık sizin sayenizde gözümüz gönlümüz açıldı.Çok teşekkürler.

gupse51
30-01-2013, 08:11
Hindistan gezi notlarınızı yeni okudum....Çok hoş anlatım ve çok hoş fotoğraflar...bayıldım...Ben de de bir Hindistan aşkı peydah oldu 1-2 aydır.İnternetten araştırıyorum,gidenlerin yorumlarını okuyorum.Martta eşimle planladık,bir tur şirketiyle gideceğiz...Aslında sizin yaptığınız en güzeli ama bizim maalesef ingilizcemiz berbat olduğundan tur şirketinden başka seçeneğimiz yok gibi.Hijyen konusunda çok endişeliyim.Daha dün oraya giden bir tanıdığın 2 ayda 15 kilo zayıfladığı(aslında bu konuda sorun yok en azından benim açımdan :)),5 yıldızlı otelin bulaşıklarının ırmakta yıkandığı bilgisi anlatıldı bana.Dehşet içindeyim,hatamı ediyoruz diye.

münevver
30-01-2013, 11:02
2013 yılında böyle bir gezi kaça patlar acaba?

Güler
31-01-2013, 10:03
Eskisi kadar aramızda sık olmayan arkadaşlara vakit buldukça mesaj atar " nerelerdesiniz?" diye sorarım.

Sevgili kuru.umit'e de yazmıştım, bana gelen cevapta:
" ....Güzel sözlere teşekkür ederim. Agaclar net e fotoğraf yuklemek zor oluyor. Ama mart 2013 de Arjantin Patagonya gezimiz var. Blog dışında bir özette buraya yazarım. Müsadenizle tabii ki " demiş.

Sorularınızı isterseniz özel mesajla sorun. Foruma girdiğinde cevaplar.

gupse51
31-01-2013, 13:35
Ümit Bey,Güney Hindistan'a gidebildiniz mi?

Güler
31-01-2013, 14:35
Forumdaki yazışmalarımızda arkadaşlarımıza hitap ederken site içinde kullandıkları nik ile hitap etmemiz gerekiyor. Bazı arkadaşların buna dikkat etmediklerini gördüğüm için hatırlatmak ihtiyacını hissettim. ;)

Arkadaşımız kuru.umit adını kullanmakta.

kuru.umit
14-09-2013, 12:38
Merhaba,
hayır maalesef Güney Hindistan yapamadım ama Kuzey Hindistana ve Bhutan a gittim bu arada..
Güney Hindistan programı hazır ama araya her seferinde bir başka gezi giriyor..
Bir gün, mutlaka...

kuru.umit
14-09-2013, 12:41
Eskisi kadar aramızda sık olmayan arkadaşlara vakit buldukça mesaj atar " nerelerdesiniz?" diye sorarım.

Sevgili kuru.umit'e de yazmıştım, bana gelen cevapta:
" ....Güzel sözlere teşekkür ederim. Agaclar net e fotoğraf yuklemek zor oluyor. Ama mart 2013 de Arjantin Patagonya gezimiz var. Blog dışında bir özette buraya yazarım. Müsadenizle tabii ki " demiş.

Sorularınızı isterseniz özel mesajla sorun. Foruma girdiğinde cevaplar.

Söz vermiştim Güler hanım değil mi? Patagonya ya gittik de geldik. Sırada Ekim e Güney Çin dahil Çin programı var.
Patagonya yı kendi blogumda yazdım ama buraya adapte bir özet hazırlamam lazım...