View Full Version : GDO yönetmeliği (Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar)
yesimcim
26-10-2009, 14:07
Madde 5/8
"GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz."
Bu madde bile tüm yönetmeliğin bakış açısını özetlemeye yetiyor!Yeni yönetmeliğimiz hayırlı olsun arkadaşlar!!!Satır satır okumakta fayda var...Malum her nedense hala bir türlü ulaşamadığımız Biyo Güvenlık Yasa tasarısının emekleme aşaması buymuş!
http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2009/10/20091026-4.htm
26 Ekim 2009 PAZARTESİ
Resmî Gazete
Sayı : 27388
YÖNETMELİK
Tarım ve Köyişleri Bakanlığından:
GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR
VE ÜRÜNLERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ, İHRACATI, KONTROL VE
DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması için genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik;
a) Tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları kapsar.
b) Sağlık Bakanlığınca ruhsat veya izin verilen ürünleri kapsamaz.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik; 18/4/2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanununun 10 uncu maddesi, 7/8/1991 tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 29/5/1973 tarihli ve 1734 sayılı Yem Kanunu ile 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanmasına Dair Kanuna dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Ayırıcı kimlik: Aktarılan her bir gen için bir kod ve her bir GDO için ise, taşıdığı genin kodunu da içeren nümerik ve alfa nümerik kodlama sistemini,
b) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,
c) GDO: Genetik yapısı değiştirilmiş organizmayı,
ç) Genetik yapısı değiştirilmiş organizma: Modern biyoteknoloji kullanılarak genetik materyali değiştirilmiş olan, insan haricindeki organizmayı,
d) GDO ve ürünleri: GDO, GDO içeren, GDO lardan oluşan, GDO içerdiği hâlde GDO lardan oluşmayan ve/veya kısmen veya tamamen GDO lardan elde edilen ürünleri,
e) GDO lu gıda: GDO, GDO içeren veya GDO dan üretilen bileşen içeren veya GDO dan üretilen gıda maddelerini,
f) GDO lu ürün: GDO, GDO içeren veya GDO dan üretilen bileşen içeren veya GDO dan üretilen ürünleri,
g) GDO lu yem: GDO, GDO içeren veya GDO dan üretilen bileşen içeren veya GDO dan üretilen yem maddelerini,
ğ) GDO suz eşdeğer ürün: Genetik değiştirme teknolojisi uygulanmayan eşdeğer gıda veya yemi,
h) Gen sahibi: GDO ve ürünlerinde değiştirilmiş olan gen ya da genlerin patent hakkını elinde tutanı,
ı) İzleme: Bir GDO ve ürününün, biyolojik çeşitlilik, bitki, hayvan ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini belirlemek üzere bir program dâhilinde yürütülen gözlem, analiz ve kontrolleri,
i) İzlenebilirlik: GDO ve ürünlerinin, üretim ve dağıtım zinciri boyunca her aşamada geriye dönük takibini, belirlenmesini ve tanımlanmasını,
j) KKGM: Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğünü,
k) Komite: Bu Yönetmelikle kuruluşu öngörülen bağımsız, bilimsel, teknik risk değerlendirme komitesini,
l) Risk değerlendirme: GDO ve ürünlerinin, genetik değişiklikten dolayı, insan, hayvan ve bitki sağlığı, biyolojik çeşitlilik ve çevre üzerinde, doğrudan veya dolaylı, derhal veya gecikmeli sebep olabileceği risklerin ve risk kaynağının olumsuz etkiye sebep olma potansiyelinin test, analiz, deneme gibi bilimsel yöntemlerle belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecini,
m) Risk yönetimi: Risk değerlendirme sonucunda öngörülen ve/veya tahmin edilen olumsuz etkilerin gerçekleşmesini önlemek veya gerçekleşmesi durumunda zararı en az seviyede ve kontrol altında tutarak ortadan kaldırmak, GDO ve ürününün izin verilen amaç ve kurallar dâhilinde kullanılmasını ve muamelesini sağlamak amacıyla alınan önlemleri,
n) TAGEM: Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğünü,
o) TÜBİTAK: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunu,
ö) TÜGEM: Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünü,
p) Uzmanlar listesi: GDO ile ilgili çalışmalara yön verecek Bakanlık tarafından oluşturulan uzman listesini
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Genel Hükümler ve İzin Koşulları
Genel hükümler
MADDE 5 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz.
(2) İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır.
(3) GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.
(4) İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır.
(5) Bakanlık, GDO lu gıda ve yemlerin ithalat ve ihracat kapılarıyla ilgili gerektiğinde düzenleme yapabilir.
(6) Gıda veya yem, GDO lardan biri ya da birkaçını toplamda en az % 0,9 oranında içeriyor ise, GDO lu olarak kabul edilir.
(7) Gıda veya yemin % 0,5 ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmez.
(8) GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.
(9) Bu Yönetmelikte yer almayan hususlarda Bakanlık her türlü düzenlemeyi yapmaya ve tedbiri almaya yetkilidir.
İzin koşulları
MADDE 6 – (1) Her bir GDO için, bilimsel esaslara göre değiştirilmiş gen ya da genler esas alınarak bir defaya mahsus olmak üzere Komiteler tarafından risk değerlendirmesi yapılır.
(2) Her bir risk değerlendirmesinin sonucuna göre GDO lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı ile diğer inceleme konularında herhangi bir olumsuzluğun tespit edilmediğine dair bir karar belgesi hazırlanır. Karar belgesi en az aşağıdaki hususları içerir:
a) İznin geçerlilik süresi,
b) GDO ve ürünlerinin ithalatı için uygulanacak kural ve işlemler,
c) Kullanım amacı ve kısıtlamalar,
ç) Risk yönetimi, piyasa denetimi ve gerektiğinde aşamalı üretim planlaması,
d) İzleme ve izlenebilirlik koşulları,
e) Belgeleme ve etiketleme koşulları,
f) Ambalajlama, taşıma, muhafaza ve nakil kuralları,
g) İşleme ile atık ve artık arıtım ve imha koşulları,
ğ) Güvenlik ve acil durum tedbirleri,
h) Kullanım ile ilgili yıllık raporlama koşulları,
ı) Devir ve/veya kullandırmaya ilişkin koşulları,
i) Tedarik ve amaca göre kullanım ve işleme koşulları.
(3) Bakanlık onaydan önce, GDO ile ilgili Komite kararını kamuoyunun görüşlerine açabilir.
(4) Komitenin kararı, Bakanlık onayından sonra yürürlüğe girer.
(5) Bakanlık, izin verilen GDO ve diğer GDO larla ilgili bilgileri Bakanlık internet sitesinde yayımlar.
(6) İzin verilen GDO ve ürünlerinin kayıt altına alınması ve ürünün her aşamada takibinin sağlanması amacıyla, GDO ve ürünlerini ithal edenler, işleyenler ve piyasaya sunanlar Bakanlığa beyanda bulunmak, GDO ve ürünlerini GDO içerdiğine dair belgeler eşliğinde nakletmek, taşımak ve etiketleme kurallarını uygulamakla yükümlüdür.
(7) İzin, karar belgesinde belirtilen koşulların ihlali veya olası zarar ve risklerle ilgili yeni bilimsel bilgilerin edinilmesi, kullanım sonucunda olumsuz sonuçların ortaya çıkması durumunda, Bakanlıkça iptal edilir. İzni iptal edilen GDO ve ürünleri toplatılır ve imha edilir.
(8) Karar belgesinde belirtilen hususlara uyulmaması hâlinde izin iptal edilir. İznin iptal gerekçesine göre idari yaptırımlar uygulanır.
(9) GDO lu ürünler, izin verilen amaçlar dışında kullanılamaz.
(10) Gen sahibi, GDO ve ürünleriyle ilgili olarak yeni bir risk ya da risk şüphesini öğrendiği takdirde durumu derhal Bakanlığa rapor etmek ve tedbir almakla yükümlüdür.
(11) Gen sahibi, aldığı izne konu olan GDO ve ürünlerinin satışı ve dağıtımı sırasında taşıma, depolama, işleme ve ambalajlama gibi işlemlere ilişkin güvenlik kuralları ve tedbirler hakkında alıcıları bilgilendirmekle yükümlüdür.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Komite, Başvuru ve Çalışma Grupları
Komite
MADDE 7 – (1) Bakanlık tarafından GDO ile ilgili bilimsel ve teknik verileri araştıracak, yorumlayacak ve görüş oluşturacak, görev süreleri iki yıl olan uzmanlar listesi teşkil edilir. Uzmanlar listesi, Bakanlık TAGEM, TÜGEM, KKGM birimlerinden temsilciler ile üniversiteler, TÜBİTAK ve araştırma enstitülerinde görevli konu ile ilgili uzman veya öğretim üyelerinden oluşur. Uzmanlar listesinden Bakanlık tarafından belirlenecek on bir üyeden oluşacak bir komite her bir başvuru için ayrıca oluşturulur.
(2) Komitenin sekretaryası TAGEM tarafından yürütülür. Komite TAGEM in daveti üzerine toplanır.
(3) Komite en az dokuz üye ile toplanır. Komite her başvuru için bir başkan seçer. Kararlar üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alınır. Lehte ve aleyhteki kararların gerekçeleri sahipleri tarafından yazılıp imzalanarak, karar ekinde yer almak üzere başkana teslim edilir.
(4) Komite, başvuruları toplantının ilk gününden başlamak üzere doksan gün içinde karara bağlamak zorundadır. Ek bilgi ve belge istendiğinde bu süre durdurulur. Komite tarafından ek bilgi ve belgenin talep edilmesi durumunda ek bilgi ve belgenin en fazla otuz gün içerisinde tamamlanması zorunludur.
(5) Komitenin başvuruyu reddetmesi durumunda aynı ürün için ret tarihinden itibaren bir yıl dolmadan ve yeni bilimsel veri ve bulgular sunulmadan yeniden başvuru yapılamaz.
(6) Komiteye sunulan bilgilerin üçüncü şahıslarla veya kamuoyuyla paylaşılması, başvuru sahibinin talebi dikkate alınarak Komitenin iznine tabidir.
(7) Komite, her türlü iş ve işlemlerinde Bakanlığa karşı sorumludur.
Komitenin görev ve yetkileri
MADDE 8 – (1) Komitenin görev, yetki ve yükümlülükleri aşağıda belirtilmiştir:
a) Yapılan başvurularla ilgili değerlendirmeler yapmak, hazırlanan raporu Bakanlığa sunmak,
b) Yapılan bir başvuru ile ilgili olarak işlem sürecinde Bakanlık izni olmadan herhangi bir açıklama yapmamak, bilgi ve belge vermemek,
c) İhtiyaç duyması hâlinde uzmanlar listesinden danışma amacıyla uzmanlardan bir veya birkaçını, en çok iki defa olmak kaydıyla toplantılara davet etmek.
Başvuru
MADDE 9 – (1) GDO lu ürünün Komite tarafından ilk değerlendirilmesinin yapılması amacıyla gen sahibi, aşağıdaki bilgi ve belgelerle Bakanlığa başvuruda bulunmak zorundadır.
a) GDO nun yapısında değişikliğe neden olan gen veya genlerle ilgili bilgi ve belgeler,
b) GDO nun tespitinde kullanılacak yöntem ve referans materyal ile tespit için yapılacak iş ve işlemleri kolaylaştıracak her türlü bilgi, belge ve destekleyici doküman,
c) Ayırıcı kimlik bilgileri,
ç) GDO ile ilgili risk değerlendirmeye esas bilgi ve bilimsel çalışma sonuçları,
d) Kullanım amacı ve kısıtlamalarla ilgili talep ve bu talebi destekleyen bilgi ve belgeler,
e) Kullanım ve üretim koşullarını açıklayan bilgi ve belgeler,
f) Risk yönetimi, otokontrol ve üretim planlaması ile ilgili bilgi ve belgeler,
g) İzleme ve izlenebilirlik koşullarının nasıl olacağını açıklayıcı bilgi ve belgeler,
ğ) İşleme sonucu atık ve artıkların arıtım ve imha koşullarını açıklayıcı bilgi ve belgeler,
h) Güvenlik ve acil durum tedbir planı ve uygulamaları ile ilgili açıklayıcı bilgi ve belgeler,
ı) Devir veya kullandırmaya müsaade edilip edilmeyeceği, müsaade edilmesi durumunda uyulması öngörülen şartlar,
i) Başvuru yapılan GDO lu gıda veya yemin taşıma, muhafaza ve nakil koşulları,
j) Başvuru yapılan gen veya genlerin, geliştirilmiş oldukları ülkede başvuru yılından en az üç yıl öncesinde tescil edildiğini, piyasada satışının serbest olduğunu gösterir bilgi ve yetkili mercilerden alınmış onaylı belgeler,
k) Çeşidin başta tescil edildiği ülke olmak üzere ilgili mevzuatın uygulanmakta olduğu ülkelerde de ticari olarak üretildiğini gösterir bilgi ve yetkili mercilerden alınmış onaylı belgeler,
l) Türkiye flora ve faunası için potansiyel bir tehlike oluşturmasını engellemek üzere GDO nun Türkiye’de yakın akraba ve yabanileri olan türlere ait olmadığını gösterir bilgi ve belgeler.
(2) Komite, gerek gördüğü durumlarda ek bilgi ve belgeler de isteyebilir.
(3) Komite tarafından istenilen belge ve bilgilerin süresi içinde temin edilmemesi durumunda başvuru reddedilir.
(4) Yapılan bir başvurunun sonucu diğer başvurular için emsal teşkil etmez. Yapılan bir başvuruya verilen izin başvurulan ve takip eden ithalatlar için geçerlidir. Ancak, ithalatın gerçekleştirilebilmesi için ilgili diğer mevzuat hükümlerinin de yerine getirilmesi zorunludur.
Çalışma grupları
MADDE 10 – (1) Aşağıdaki konularda çalışma yapmak üzere; uzmanlar listesinden oluşan, üye sayısı ve çalışma süresi TAGEM tarafından belirlenen çalışma grupları kurulabilir:
a) Uluslararası gelişmeleri izleyerek ülkenin GDO ve ürünleriyle ilgili politika ve stratejileri için önerilerde bulunmak,
b) Hassas tüketici grupları için GDO ve ürünleriyle ilgili değerlendirmeler yaparak tavsiyelerde bulunmak,
c) Uluslararası kullanımda bulunan GDO ve ürünleriyle ilgili değerlendirmeler yaparak Bakanlığa önerilerde bulunmak,
ç) GDO çalışması yapılmış ve üretime sunulmuş riskli ürünleri belirleyerek ilgili kurumları bilgilendirmek,
d) Biyogüvenlikle ilgili yakın, orta ve uzun vadeli risk senaryoları hazırlamak ve bunlarla ilgili çözüm önerileri sunmak,
e) Ülke ihtiyaçları dikkate alınarak, özellikle acil durum tedbirleri ile ilgili önerilerde bulunmak.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
GDO lu Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi ve Depolanması, İhracatı, Etiketlenmesi,
İzleme ve İzlenebilirlik, Denetim ve Kontrolü
İthalat
MADDE 11 – (1) Komite tarafından değerlendirilmesi yapılarak Karar belgesinde ithalatı uygun görülmüş GDO ve ürünlerinin ithalatında aşağıdaki hususlar dikkate alınır:
a) GDO ve ürünlerinin üretildiği ülkenin yetkili otoritesinden parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır.
b) Ürünün üretildiği ülke dışında başka bir ülkeden yüklenmesi durumunda üretici ülkenin vermiş olduğu belgeyle beraber yüklendiği ülkenin yetkili otoritesince düzenlenmiş, parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır.
c) Bakanlık, kontrol ve denetim amaçlı analizler yapabilir.
ç) Yapılacak analizlerin sıklığı, risk esasına göre Bakanlıkça belirlenir.
(2) GDO riski taşıyan ancak, GDO suz ürün olduğu taahhüt edilen ürünlerin ithalatında aşağıdaki esaslar uygulanır:
a) İthalatta, GDO riski taşıması nedeniyle analize tabi tutulacak ürünler ve bunların sıklıkları Bakanlık onayı ile belirlenir. Gerektiğinde yine Bakanlık onayı ile güncellenir.
b) Belirlenen analiz sıklıklarına göre ürünlerin analizi yaptırılır. Analiz sonucunun uygun olması durumunda söz konusu ürünlerin ülkeye girişine izin verilir.
c) Yapılan analiz sonucunda GDO lu olduğu tespit edilen ürünün ülkeye girişine izin verilmez. Söz konusu ithalatçı ve ihracatçı firma ve ülke risk listesine alınır.
(3) Tespit ve kontrol işlemleri için istenecek her türlü analiz yöntemi ve analizlerde kullanılan özel ürünler de dâhil, bilgi, belge, ürün ve malzemeyi temin etmekle ithalatçı yükümlüdür.
GDO lu ürünlerin işlenmesi ve depolanması
MADDE 12 – (1) İthal edilen GDO ve ürünlerinin gıda veya yem maddelerinin üretiminde kullanılabilmesi için bu ürünlerin izin, ruhsat ve tescil başvurularında gıda veya yem işletmecisi, gıda veya yem mevzuatında belirtilenlere ilave olarak aşağıda belirtilen şartları sağlamak zorundadır:
a) Hammadde olarak kullanmak üzere temin ettiği GDO ve ürünleri ile ilgili aşağıdaki bilgi ve belgeleri bir ay içerisinde Bakanlığa vermek;
1) Ürünü kimden, ne miktarda temin ettiği ile ilgili bilgiler,
2) Bu ürünlerin ne amaçla kullanılacağı,
3) Etiket ve/veya GDO ve ürünlerinin beraberinde taşınması zorunlu belgelerin sureti.
b) GDO suz gıda veya yem, GDO lu gıda veya yemin işlendiği hattan farklı bir hatta üretilmeli ve depolanmalıdır. Aynı üretim hattının kullanılması durumunda, üretim hattında gerekli temizliği yapmak,
c) İşleme sonrası risklerin öngörülmesi hâlinde acil tedbir planları, muhafaza ve nakil koşullarıyla ilgili ek tedbirleri Bakanlığa bildirmek,
ç) Atık ve artıkların güvenli arıtım ve imha koşullarını belirleyerek Bakanlığa bildirmek.
GDO lu ürünlerin ihracatı
MADDE 13 – (1) İhracatta alıcı ülkenin talebi doğrultusunda işlem yapılır. Alıcı ülkenin GDO ile ilgili talebinin olmaması durumunda genel ihracat mevzuatına göre işlemler gerçekleştirilir.
Gıdaların etiketlenmesi
MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre izin verilen GDO lu gıdaların % 0,9 un üzerinde GDO içermesi hâlinde, 16/11/1997 tarihli ve 23172 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde yer alan gerekliliklere ilave olarak aşağıdaki hususlar çerçevesinde etiketlenmeleri zorunludur.
a) GDO lu gıdanın tek bileşenden oluşması durumunda “genetik olarak değiştirilmiştir” veya ürün ismi ya da hammaddenin ismi “genetik olarak değiştirilmiş ...........’den üretilmiştir” ifadesi ile birlikte etiket üzerinde yer almak zorundadır.
b) GDO lu gıdanın birden fazla bileşen ihtiva etmesi durumunda, ürün ismi ya da bileşen ismi, “genetik olarak değiştirilmiş ..........” veya “genetik olarak değiştirilmiş ….......’den üretilmiştir” ifadeleri ile birlikte bileşen listesinde söz konusu bileşenden hemen sonra gelecek şekilde parantez içerisinde yer almak zorunda olup, parantez içindeki ifade diğer bileşenlerle aynı karakter büyüklüğünde olmalıdır.
c) GDO lu dökme gıdaların beraberinde, etiket bilgilerini içeren belge bulundurulmak zorundadır.
ç) Yukarıda belirtilen etiketleme gerekliliklerinin yanı sıra, GDO lu gıdaların GDO suz eşdeğer ürünlerden; bileşimi, beslenme etkileri veya beslenme değeri, kullanım amacı açısından farklılık gösterdiği durumlarda, bu hususlar etiket üzerinde belirtilmelidir. Besin bileşeninde farklılık gösteren GDO lu gıdalarda, beslenme etiketlemesi yapılması zorunludur.
d) GDO lu gıdaların GDO suz eşdeğer ürünlerden farklı olması durumunda, tüketilmesi sonucunda sağlık riski oluşturabilecek tüketici gruplarına ait uyarıların etiket üzerinde belirtilmesi zorunludur.
e) GDO kullanılarak elde edilen gıdanın GDO suz eşdeğerinin olmaması durumunda, söz konusu ürünün doğası ve özelliklerine ait bilgilerin Türk Gıda Kodeksinde belirtilen hükümlere uygun olarak etiket üzerinde belirtilmesi zorunludur.
Yemlerin etiketlenmesi
MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre, yem veya yemlik madde olarak kullanımına izin verilen GDO lu yemlerin % 0,9 un üzerinde GDO içermesi hâlinde, yem mevzuatında yer alan etiket gerekliliklerine ilave olarak aşağıdaki şekilde etiketlenmesi zorunludur.
a) GDO lu yemin özel adının yanında parantez içinde “genetik olarak değiştirilmiş ………” ifadesi bulunmalıdır. Bu ifade yem bileşen listesi altında dip not olarak da yer alabilir. Bu durumda yazı karakter büyüklüğünün listede belirtilen ürünlerin karakter büyüklüğünden az olmaması gerekir.
b) GDO dan elde edilen yemin adının yanında parantez içinde “genetik olarak değiştirilmiş ………’den elde edilmiştir” ifadesi yer almalıdır. Bu ifade yem bileşen listesi altında dip not olarak da yer alabilir. Bu durumda yazı karakter büyüklüğünün listede belirtilen ürünlerin karakter büyüklüğünden az olmaması gerekir.
c) GDO lu dökme yemlerin beraberinde, etiket bilgilerini içeren belge bulundurulmak zorundadır.
ç) GDO lu yemin GDO suz eşdeğerinden farklı olması hâlinde bileşiminin, besleme özelliklerinin, kullanım amacının, belirli hayvan türü ya da kategorisi için yapılan sağlık beyanlarının etiket üzerinde bulundurulması zorunludur.
d) GDO lu yemin GDO suz eşdeğeri yok ise, o yemin yapısı ve karakteristikleri ile ilgili uygun bilgilerin etiket üzerinde bulundurulması zorunludur.
İzleme ve izlenebilirlik
MADDE 16 – (1) GDO ve ürünlerini ithal veya ihraç eden, işleyen, depolayan, dağıtan ve tüketime sunanlar, son tüketiciye ulaşıncaya kadar olan süreçte gerekli kayıtları tutmak ve izlenebilirliği sağlamak, ayırıcı kimlik numarası ile ilgili tüm bilgi ve belgeleri ürün ile birlikte bulundurmak zorundadır.
(2) GDO ve ürünlerini ithal veya ihraç eden, işleyen, depolayan, dağıtan ve tüketime sunanların, ürünlerle ilgili bilgi ve belgeleri yirmi yıl saklaması ve bu belgelerle ilgili bir kayıt sistemine sahip olması zorunludur.
(3) GDO ve ürünleri ile ilgili olarak karar belgesinde belirtilen koşullara uyulup uyulmadığı Bakanlık tarafından görevlendirilen birimler tarafından izlenir. Şikâyet durumunda Bakanlık tarafından görevlendirilen birimler bu Yönetmelik hükümleri ile birlikte ilgili mevzuata göre işlem yapar.
Denetim ve kontrol
MADDE 17 – (1) GDO ve ürünlerinin denetim ve kontrolleri bu Yönetmelik hükümleri ile birlikte ilgili mevzuata göre yapılır.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Numune alma ve analiz
MADDE 18 – (1) GDO lu gıda ve yemin numune alma ve laboratuvar analizleri ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.
İdari Yaptırımlar
MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında;
a) 4703 sayılı Kanunun 11 inci ve 12 nci maddeleri,
b) 5179 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi,
c) 1734 sayılı Kanunun 12 nci, 13 üncü, 14 üncü maddeleri
uyarınca işlem tesis edilir.
Yürürlük
MADDE 20 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 21 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı yürütür.
Bu yazıyı da dikkatle okumak lazım...
http://www.gidahareketi.org/Ankara-Koleligi-Resmilestirdi-542-haberi.aspx
Sevgiyle kalın
Yeşim Güriş
Bugün GDO' lu ürünlerin, resmi olarak Türkiye'de kullanımına izin verildiğine dair haberleri okudum ve ciddi olarak moralim bozuldu. Ne olacak çocuklarımızın ve gelecek nesillerin hali.
Köşebaşlarındaki şirin arabalarda, kocaman ve lezzetli, bardakta GDO' lu haşlanmış mısırı çocuklarıma yedirmezken artık nereye kadar engelleyebilirim.
Durum gerçekten çok vahim!
Oğuz Karsan
28-10-2009, 21:39
Merhaba.
İşte son gelen mektup.
HÜKÜMET YİNE YALAN SÖYLEDİ ,YİNE HALKI KANDIRDILAR...HÜKÜMETİN YENİ İHANETİ...
Pazartesi, 26 Ekim 2009
GDO’lara İzin Veren Yönetmelik Yayımlandı
ÜRETİCİLER VE TÜKETİCİLER BÜYÜK TEHDİT ALTINDA!!!
Tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları kapsayan “Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelik” 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara karşı çıkan ekolojist örgütler ise tepkilerini dile getirmek için yeni bir eylemlilik sürecine hazırlanıyor..
Gdo’ların yem ve gıda olarak kullanılmasına izin veren yönetmelikle ilgili bir açıklama yapan Ekoloji Kolektifi, “Gdo’lara izin veren hükümete seslenerek, Kopenhag iklim değişikliği zirvesine giderken gdonu da al git” dedi. Geçtiğimiz hafta Akdeniz Üniversitesi’nin biyoteknolojik yöntemlerle tarımsal üretime izin veren yönetmeliğine dava açıldığını söyleyen açıklamada, gıdayı tekellerine almak isteyen şirketler ülkeyi yönetiyor denildi.
Yapılan açıklamada “Tarım ve Köy İşleri Banklığı tarafından yayımlanan gdolara izin veren bu yönetmelik ile Türkiye gıda emperyalizminin tutsağı haline gelmiştir, bundan sonraki süreçte kentliler yedikleri besinlerin, köylüler ve çiftçiler ise ürettikleri ürünlerin geleceğinin ellerinden alındığını bilmelidir” denildi. Açıklamanın devamında ise şu ifadelere yer verildi.
“Türkiye’de yaklaşık beş yıldır Biyogüvenlik sistemine ihtiyaç duyulduğunu Gdoya Hayır Platformu bileşenleri ile haykırıyoruz. Buna karşın gıdayı ve tohumu gdolardan koruyan bir yasayı hükümet çıkarmamak için ayak diriyor. Bu da yetemezmiş gibi Cartagene Biyogüvenlik Protokolün’deki yükümlülüklerinin bile gerisinde bir yönetmelikle Türkiye’nin kapılarını gdolu ürünlere sonuna kadar açıyor. Gıda ve yemlerde gdo kullanımını serbest bırakıyor.
Sınır Kapılarında Denetim Yok
Sadece antibiyotiğe direnç geni taşıyan gdolu gıdalar ile gdolu bebek mamalarının ülkeye girişi yasaklanıyor. Peki bu ürünlerin ülkeye giriş yapmadığının tespitinin nasıl yapılacağını soracak olursanız, bakanlık bu konuda bile hiçbir tedbir almaya gerek duymuyor. Bu konuda gerektiğinde bir düzenleme yapılacağı belirtiliyor. Peki bu hükümetin sayın Bakanlığı siz denetimini yapmadığınız bu ürünlerin ülkeye girip girmediğini nasıl denetleyeceksiniz. Daha önce sorduk bir kez daha soruyoruz, çocuklar için zararlı gördüğünüz gdolar neden büyükler için zararlı değildir.”
Basitleştirilmiş İzin Sistemi
Gdolu ürünleri Türkiye’ye ithal etmek isteyen kişi ve şirketler için basitleştirilmiş bir izin sistemi getiren yönetmelik kapsamında gdolu gıda ve yemlerin risklerinin hangi kriterlere göre yapılacağına ilişkin bir düzenleme yapılmıyor. Bu gıda ve yemlerin hangi koşullarda riskli olacağının belirli koşullara bağlanmamasının tüketiciler ve üreticiler açısından büyük sakıncaları olacağını belirten Ekoloji Kolektifi, “ekonomik ve sosyal risk kriterleri belirlenmediğinde, bu ürünlerin takibi ve denetimi konusunda bir alt yapı oluşturulmadığında, yem olarak giren ürünlerin tohum olarak kullanılmasının önü alınamayacağı gibi, bu gıdalardan kaynaklı yaşanacak sağlık sorunlarının da neler olduğunun tespitinin mümkün olamayacağını” belirtiyor.
GDO’lu Gıdalara Etiket Bile Yok
Genetiği değiştirilmiş ürünleri tüketmek istemeyen tüketicilere seçme hakkı bile tanımayan bu yönetmelik uyarınca ancak binde dokuzun üzerinde gdo içermesi durumunda bu gıda ve yemlerin etiketleneceğini düzenleniyor. Buna göre tüketicilerin hangi üründe gdo olduğunu bilebilme olanağı da tamamen ellerinden alınıyor. Gdosuz ürün üreticilerinin ise ürünlerinin üzerinde gdosuz olduğunu belirtmeleri yasaklanıyor.
GDO’lu Yemler Tohum Olarak Kullanılabilir
Gdolu yemlerin hayvanlar tarafından tüketilmesi ve hayvanlardan da insanlara bu gdoların geçişi karşısında bu ürünleri ithal eden, satan ve kullandıran kişilere hiçbir cezai sorumluluk getirilmiyor. Aynı zamanda bu yemelerin tohumluk olarak kullanılmasının nasıl engelleneceği, tohumluk olarak kullanıldığı zaman yaptırımın ne olacağı da yönetmelik de düzenlenmiş değil. Bu durum ülkenin genetik varlıklarını tehdit edeceği gibi tarım ve hayvancılık sistemlerinde de onarılmaz yaralara yol açabilir.
Köylüler ve Çiftçileri Zor Günler Bekliyor
Bu ürünlerin kullanılmasından doğacak zararla ilgili şirketlere para cezası dışında bir yaptırım ise öngörülmemiş. Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması Ve Uygulanmasına Dair Kanun, Yem Kanunu, Gıdaların Üretimi, Tüketimi Ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca, gdolu gıda ve yemlerden doğacak zararlarla ilgili adli ve idari para cezası öngören yönetmelik çiftçilerin ve köylülerin bu ürünleri kullanımlarından kaynaklanan doğrudan ve dolaylı zararlarının nasıl tazmin edileceğine yönelik bir ip ucu bile sunmuyor. Bu durumda ekosistem ve tarımsal yapılarda onarılmaz tahribata yol açan gdo üreticisinin ürünlerinin piyasadan toplatılması ve uygulanacak para cezası ile kurtulmasının alt yapısı oluşmuş durumda.
Dipten Gelen Sese Kulak Verin
Ekolojist sosyalist çiftçi, tüketici, kentli ve köylü örgütleri tarafından dava konusu edilmesi beklenen yönetmelik, iklim değişikliği zirvesine hazırlanan Türkiye’nin politik yönelimini de ortaya koyuyor. Aralık ayı içinde BM 15 taraflar Konferansı kapsamında iklim değişikliğine neden olan gıda, su, enerji, tarım gibi konularda, hükümetin gıdayı, suyu, toplum sağlığını önceleyen politikalara ağırlık vermeyeceğini gösteriyor. Gıda egemenliği ekseninde, tohumun ve tarımın kamusal politikalarla desteklenmesi; fosil yakıtlardan vazgeçilmesini, kentlerin kapitalist dönüşümüne karşı yeni bir sürece hazırlanılması gerektiğinin altını çizen Ekoloji Kolektifi, önümüzdeki günlerde, gıdanın, suyun, toprağın ve toplumun geleceği için dipten gelen dalga adı altında pek çok örgütün birleşik bir eylem süreci yaratacağını vurguluyor.
Ekolojistler.org haber
Artık ne yiyeceğiz bilemiyorum.
Saygılar
Oğuz Karsan
28-10-2009, 21:49
Merhaba.
Sn. Gülüm, ortada bir şeylerin döndüğü, birilerinin vatanının insanına ihanet ettiği ve birilerinin, dahili bedhahlar ile beraber cebini doldurmaya başladıkları kesin.
Ne uğruna? Çoluğumuzun, çocuğumuzun, şimdiki ve gelecek nesillerin sağlığıyla oynama uğruna.
Umarım kazanacakları paralar düşecekleri hastalıkları tedavi etmeye yetmez.
Bu nasıl bir hırstır ki herşeyi yapmayı göze alsınlar?.
gelen mektubu aktarıyorum.
TÜKETİCİ DERNEKLERİNİN TARIM BAKANLIĞIN GDO YÖNETMELİĞİNİ MAHKEMEYE VERMESİNİ BEKLİYORUZ
Tarım Bakanlığının en son yayınlamış olduğu:
"Tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları kapsayan "Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelik" 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazete 'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
yönetmeliğin yürütmeyi durdurma istemiyle idare mahkemesine başvurmanızı bekliyoruz.
Gerekçelerimiz:
madde 5/8 "GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz." Maddesi üzerine yazımız:
Dünya'da ekmekten sonra ikinci stratejik ürün Süt' tür. Süt'ten sonra Et ve Yemek yağları gelmektedir. Et, hergün soframıza girmese de sütü her gün çocuklarımız tüketmektedir. Süt ürünlerinden yoğurt ve peyniri ise hemen hemen hergün tüketmekteyiz.
Organik tarım üretiminin teşvik edilmeye çalışıldığı ülkemizde ; Et ve Çiğ Süt üreticisinin yemlerde, Hergün evinde çocuğuna süt içiren annelerin suttee, her kahvaltıda peynir yiyen , lokantalarda kola yerine ayran içen tüketicilerin içtikleri gıdalarda, tohum satın alan çifçinin aldığı tohumun ambalajında GDO' SUZ DUR yazısını görmek istemesi doğal insani hakkıdır.
Bu yönetmeliğin 5/8 maddesi GDO 'lu ürün üreticilerinin lehinedir.
Bu yöetmeliğin 5/8 maddesi :'' İnsani ve hayvansal gıda ürünlerinin tüm ambalajlarında okunur şekilde GDO 'lu olup olmadıklarına dair açıklama bulunmalıdır.'' şeklinde olmalıdır.
Yönetmeliğin bu maddesi çocuklarımızın, tüketicilerimizin, ülkemiz insanının geleceğini tehlikeye atmıştır.
GDO' suz ürün üreticilerinin ambalaj üzerine ''GDO 'SUZ'' ibaresin yönetmeliğin bu maddesi ile yasaklanmış olması , gdo'lu ürünler lehine POZİTİF AYIRIMCILIK tır. Halbuki GDO suz ürünler için pozitif ayırımcılık yapılmalıydı !
Saygılarımızla
Çiğ Süt üreticileri Google Grubu adına
Çapar Kanat
Saygılar
Ya şimdi ayağa kalk ve itiraz et,
Ya da sistemin mezbahasında uslu koyun olduğunu itiraf et.
GDO'LU BESİNLERLERLE ZEHİRLENME ÖZGÜRLÜĞÜ BAŞLIYOR
Tayfun Özkaya
Gündemin domuz gribi ve açılım ile bu kadar yüklü olduğu bu
günlerde 26 Ekim pazartesi günü Resmi Gazetede Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
tarafından yayınlanan bir yönetmeliğin zamanlaması doğrusu GDO severler için
çok uygun idi. Yönetmelik Türkiye'yi GDO'ların ithaline ve kullanımına açtı.
Artık GDO'lu ürünlerle zehirlenme özgürlüğü başlamıştır. GDO'lu ürünleri
topluma yedirmek için önce haberi farkına varmadan yedirmek gerekir diye
bazıları düşünmüş olabilir mi? Pazartesi medya bu olayla hiç ilgilenmedi.
Salı günü ise birçok gazete ve web sayfasında haber ters verilmişti. Kimisi
mamalarda artık GDO kullanılamayacağını, kimisi de Türkiye'ye GDO'ların
giremeyeceğini yazıyordu. Yüzeysel izleyiciler için nerede ise çok güzel bir
haber vardı.
GDO'lu ürünlerin sağlığa etkileri hayvanlar üzerinde yapılan epeyce
araştırmaya konu oldu. Sadece bir tanesini verelim. İskoçya Rowett
Enstitüsü'nden Dr. Arpad Pusztai'nin GD patates ile beslediği farelerin
tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışıklık
sistemlerinde çökme, kan yapılarında bozulma ve mide çeperlerinde kalınlaşma
görüldü.
Okuduğunu anlayacak herkesi yönetmeliği kendi gözleri ile okumaya
çağırıyorum. Merak etmeyin beş sayfadan fazla değil. Bundan sonra sizin ve
çocuklarınızın ne yiyeceği sizin elinizde. İnternette adres yerine
rega.basbakanlik.gov.tr yazıp tıklayın ve 26 Ekim 2009 tarihli Resmi
Gazeteyi açıp kendiniz okuyun.
Madde 5/2'de yazanlar şöyle:
"İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO'lu gıda veya yemin çevre,
insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda
veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri
almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen
bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek
zorundadır."
Emriniz olur. Az sayıda istisnası ile dünyanın neresinde görülmüş,
bir şirketin "yoğurdum ekşidir" dediği. Hindistan'da GDO'lu pamuğun verimsiz
ve zararlı olduğunu 19 araştırma söylediği halde, bu araştırmaları hangi
şirket dikkate almıştır.
Madde 5/3'de şunlar yazıyor:
"GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve
devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması
yasaktır."
Yani "aslında GDO'lar zararlıdır, bu yüzden bebekleri şimdilik affediyoruz.
Büyüyünce onlar da başlarlar yemeğe" demekteler. Daha başka söze gerek var
mı?
Madde 5/7'de şunları okuyoruz:
"Gıda veya yemin % 0,5 ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde
ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmez."
İnsan veya çevre sağlığına zararlı bir ürünün azıcık karışmasının bir
sakıncası olmadığı söylenmek isteniyor. Birazcık mikrop zarar vermez gibi
bir ifade. Zararlı bir organizmanın şakaya gelmeyeceğini bilmiyorlar mı?
Madde 5/8'de şunları okuyoruz:
"GDO'suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO'suz olduğuna dair ifadeler
bulunamaz."
Eee, pes yani. GDO'lu gıdaları üretenler o kadar ürünlerine güvenmiyorlar ki
her hangi bir gıda üreten bir şirket paketin üzerine ürününde GDO
kullanılmadığını yazamıyor. Tarım Bakanlığına öneriyoruz: "trans yağ
kullanılmamıştır", "katkı maddesi kullanılmamıştır", "domuz eti
kullanılmamıştır" yazılmasını da yasaklasınlar. Ne farkı var? Çok mu masum
bu madde. Bu isteğin ABD'de GDO'lu ürün üreten şirketlerin talebi olduğunu
biliyorlardı şüphesiz.
GDO'ya Hayır Platformunun da açıkladığı gibi "GDO'lu yemlerle beslenen
hayvanların ve ürünlerinin de GDO'lu sayılması ve dolayısıyla
etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan
sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir." İçtiğiniz
süt artık çok daha tehlikeli olacak.
Yönetmeliği çiğneyenlere verilecek para cezaları büyük şirketleri ürkütecek
düzeyde değildir.
Bütün bunlar insanlarımıza, çevreye yapılan bir zulüm değilse nedir? Artık
GDO ile zehirlenme özgürlüğünüz var.
Ya şimdi ayağa kalk ve itiraz et,
Ya da sistemin mezbahasında uslu koyun olduğunu itiraf et.
EGE ÜNİVERSİTESİ
Mine Pakkaner
29-10-2009, 16:24
GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest
Cartegena Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olan ve Meclisinde kabul eden Türkiye, son derece yaşamsal öneme sahip bir konuda gerekli yasal düzenlemeyi yaparak Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nı çıkarmak yerine bir yönetmelikle GDO’ların ve ürünlerinin ülkemize girmesini meşru kılmıştır.
26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması amacıyla hazırlandığı belirtilmesine karşın, getirilen düzenleme bunları sağlamaktan çok uzaktır.
GDO’ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda bugüne kadar yeterli araştırmalar yapılmamışken, hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri üniversite raporları ile ortaya konurken, biyoçeşitliliği yok edici etkileri pek çok araştırma ile ispatlanmışken yasa yerine bir yönetmelik çıkarılarak bu olumsuzlukların giderilebilmesinin sağlanması mümkün değildir!
Bu bağlamda tüketici sağlığını ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak görevi ve söz konusu gıda ve yemi piyasadan geri çekme zorunluluğunun “işletmeciye” bırakılması bu endişemizi haklı çıkarmaktadır!
GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest bırakılması toplum sağlığını ciddi tehlikeye atmaktadır. GDO’lar zararlı ve bu nedenle bebeklere yedirilmeyecek ise onu emziren ya da hamileliği esnasında karnında taşıyan annesine neden yedirilmektedir? Şayet GDO’ların hiçbir sağlık riski yok ise bebekler için neden yasaklanmıştır? GDO’ların hayvan denekler üzerinde yapılan denemelerde kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği, organlarda küçülme meydana getirdiği ve sonraki nesillerde üreme yeteneğini bitirdiği bilimsel raporlarla kanıtlanmış durumdadır.
GDO’lu ürünlerde antibiyotik direnç geni kullanıldığı ve bunun da insan ve hayvan sağlığı açısından son derece zararlı olduğunu ülkemizde GDO’ya Hayır Platformu olarak yıllardır ifade ederken, biyoteknoloji lobileri ve onların temsilcileri bu ürünlerin hiçbir riski olmadığını söylemektedirler. Söz konusu yönetmelikte bu tür genleri içeren GDO ve ürünlerinin ülkemize sokulması ve piyasaya sunulmasının yasaklanmış olması platformumuzun bir başarısıdır, bu sonuç konuyla ilgili iddialarımızın ne denli doğru olduğunu göstermektedir.
Getirilen düzenlemeyle “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağının” belirtilmesi, düzenlemenin son derece taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulamadır. Hatırlanacağı gibi, Amerika’da bir biyoteknoloji şirketi, ürünlerine “GDO bulunmamaktadır” yazan bir firmayı dava ederek kendi satışlarını düşürmekle suçlamış, bu uygulamanın yaygınlaşması için lobi faaliyetleri başlatılmıştır. Bu açıdan çıkarılan yönetmelik, ülkemizde bu uygulamanın doğrudan kabul edilmesi insan, hayvan ve çevre sağlığından çok biyoteknoloji şirketlerinin çıkarlarının kolladığını göstermektedir.
GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO’lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir!
Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur! GDO’lar açlığa çare değildir! Biyolojik çeşitlilik üzerine büyük bir tehdittir! GDO’lar tarım ilacı kullanımını artırarak hem toprağı hem de içme sularımızı zehirlemektedir! Ayrıca daha fazla kullanılan bu tarım ilaçlarını insan ve hayvan organizmalarına girmektedir! Çiftçileri dev biyoteknoloji şirketlerine bağımlı kılmaktadır!
GDO’ya Hayır Platformu insan, hayvan ve çevre sağlığını tehdit eden, kapitalist sömürü düzeninin gıda egemenliği üzerine kurgulanmış biçimi olan, sadece birkaç şirketin para kazanması için tüm bir insanlığın ve doğanın gözden çıkarıldığı GDO’lara karşı vereceği mücadelesini bundan sonra sokaklara, evlere, okullara, işyerlerine taşıyarak devam ettirecektir! Mücadelemiz başarıya ulaşıncaya, GDO’ları coğrafyamızdan atıncaya kadar devam edecektir!
27 Ekim 2009
GDO’YA HAYIR PLATFORMU
Beyaz et diye ne kadar GDO'lu et tükettik acaba?
Çözümsüz bir konu olarak önümüze koyuyorlar, kırk katır mı kırk satır mı misali. Zehirlerden zehir beğen diyorlar. Ya kimyasal ya da GDO'ya mahkum edildik sanki. Kimyasal sopasını gösterip, GDO'ları tüketmek zorunda bırakacaklar bizi...
Oğuz Karsan
30-10-2009, 07:07
Merhaba.
GDO yönetmeliğinde vatandaşı korumak amacıyla hazırlandığı söylenen kuralların yazılımında kullananılan ifadeler öyle ustaca kullanılmış ki, Biz korunacağımızı sanarken, GDO belasından para kazananların ekmeğine de yağ sürülmüş.
Zamanında, Soya ve Mısır'ı bize reklam ve servis eden medyamıza ayrıca, tv kanallarında para uğruna boy göstermeye başlayan ve sağlığımız ile hiç ilgisi olmayan sözde doktor ve sağlık çalışanlarına dikkat etmemizi öneririrm.
GDO'suz oldukları iddiasıyla piyasaya bir sürü gıda sürülecektir. Dikkatli olmak lazım diye düşünüyorum.
Saygılar
selim_50
30-10-2009, 12:18
İş arkadaşımın baldızı Tarım Bakanlığı'nda çalışıyor; kendisi GDOyu doğal olarak savunuyormuş; kendilerini ikna eden Amerikalıların en önemli tezi de GDOlu mısır olmasa beyaz et sektörümüzün sona ereceğiymiş, çünkü şu anda Türkiye'de tavuk çiftliklerinin tamamına yakını GDOlu mısır tüketiyormuş. Zaten farkında olmadan zehirleniyorduk, şimdi zehirleme özgürlüğü getirilmiş oldu.
İşbirlikçi zehirli mısır Un(u)akıtanlara yazıklar olsun...
merhaba;
doğrudur, GDO suz mısır olmasa beyaz et sektörümüz sona erebilir, ama gdo lu mısır satmak için sektörümüzü bu duruma getiren yine kendilerir.
Kapitalizmin özüdür" Önce fakirleştir, kendine muhtaç et'ki daha sonra sana muhtaç olsun)
saygılar
Sanıyorum gdo dan kaçış yok gibi, normalden fazla üretilen **** üretilebilen her türlü besinden şüphelenmek gerekli.
Her şeyde olduğu gibi orjinal olan, insanların değişik nedenlere müdahalesinin dışında bile, zamanla ve çevre etkisiyle de değişiyor gibi..
Frankeştayn
Kürt açılımı yapılmasını anlarım... Çünkü, karşı çıkanlar olduğu gibi, destekleyenler de var. Ermeni açılımı da böyle...
Sen itiraz edersin belki ama, şahane diyen de var.
*
Peki, “Milletim öyle istiyor, açılım yapıyorum” diyen arkadaşlardan biri, bana izah edebilir mi lütfen, “genetiği değiştirilmiş organizma açılımı”nı niye yapıyoruz?
*
Ortalık toz dumanken... Ahali, PKK’lıların memlekete gelişiyle meşgulken, dikkatler darbe marbe iddialarına yoğunlaşmışken, ana-babalar domuz gribi endişesine kafa yorarken... Kaşla göz arasında, TBMM’yi bypass ederek, şak diye yönetmelik çıkardılar... Ve, “genetiği değiştirilmiş organizma”ların ithalatını serbest bıraktılar.
*
Hangi millet istiyor bunu?
*
Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da... Mesela, genetiği değiştirilmiş domates istiyorum diyen Kürt var mı Türkiye’de? Genetiği değiştirilmiş çikolata istiyorum diyen Laz? Çocuğuma genetiği değiştirilmiş patates cipsi yedirmek istiyorum diyen Türk var mı aramızda? Kim istiyor bu işi kardeşim? Kim?
*
Genetiği değiştirilmiş organizma, eğer angutsan, entel bi sıfat gibi geliyor kulağa, bilimsel gibi duruyor... Aslında “frankeştayn gıda” onların adı!
*
Çünkü, normal yollardan insan evladı doğurmak varken; birinin kulağını birinin kafasına, birinin burnunu öbürünün suratına takmak gibi bi şey...
*
Kabaca anlatırsak, dayanıklı olsun diye balık genini domatese, bakteriyi patatese monte ediyorlar... Sonradan tonla para verip ilaçlama yapılacağına, haşere ilacını daha tohumundan mısır genine kakalıyorlar. Sinek yuttuğu için böcek ilacı içen süper zekâ vatandaşımız gibi yani... Sevgili halkımız, adında domuz var diye, domuz gribi aşısı caiz mi diye soruyor ama, belki domuz genini soya fasulyesinde yiyor, haberi yok...
*
Peki, niye yapıyorlar bunu? “Açlığı önlemek için” diyorlar... İnsanoğluna gıda yetişmiyormuş, böylece verimi arttırıyorlarmış... Raf ömrünü uzatıyorlarmış.
*
İyi de birader...
Buğday mı yetişmiyor bu ülkede? Pancar mı eksik? Pirinç mi yok? Yanlışlıkla elinden düşürsen, fışkırmıyor mu topraktan? Şapşal politikalar yüzünden, fazla geldiği için, para etmediği için, mahsulümüzü yakarken, derelere dökerken, hangi açlık?
*
Allah’ın bu millete lüftu Anadolu’da, şu ürün yetişmiyor, o yüzden genetiği değiştirilmiş organizmaya ihtiyaç var, denebilir mi, utanmadan?
*
Üstelik, sadece sebze-meyve değil hadise... O sebze-meyvelerle yapılan, bin küsur üründe var bu genetiği değiştirilmiş organizma... Çikolatadan cipse, meşrubattan ketçapa... Şeker ayaklarıyla, baklavada bile kullanıyorlar... Bebek mamasında var!
*
Yersen ne oluyor? Avrupa’da resmen kanıtladılar; bağışıklık sistemini çökertiyor, kansere yol açıyor, kan yapısını bozuyor, sindirim sistemini harap ediyor, karaciğeri haşat ediyor, erken doğuma-kısırlığa sebep oluyor... Antibiyotik şırınga ettikleri için, farkında olmadan bağışıklık kazanıyorsun, hastalandığında antibiyotik alıyorsun, havagazı.
*
İsviçre sokmuyor, Yunanistan sokmuyor, o beğenmediğin Sarkozy “Bunları Fransa’ya sokanı oyarım” diye yasa çıkardı... Burası dingonun ahırı mı?
*
Aman yemeyelim dersen, nasıl yemeyeceksin? Nasıl ayırt edeceksin? Koklasan aynı, ellesen aynı, tatsan aynı, laboratuvara götürüp analiz ettirecek değilsin... Nereden anlayabilirsin? Etiketinden... Etiketin üzerinde “Bu üründe genetiği değiştirilmiş organizma var” yazmalı ki, bakıp anlayabilesin, di mi? Şimdi sıkı durun...
*
Bunların memlekete girişine izin veren yönetmelik diyor ki, “Etiketlere genetiği değiştirilmiş organizma içermez yazılamaz!”
*
Efendim?
Yazılamaz!
*
“İsteyen yemesin, baksın etikete görsün” diyeceklerine... “Etikete baksın, görmesin” diyorlar! İlla yedirecek.
*
Tekrar soruyorum:
Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da, bu açılımı hangi millet istiyor? Türk mü, Kürt mü, Rum mu, Ermeni mi, Laz mı? Bunu bu millete niye yapıyorsunuz?
Yılmaz ÖZDİL
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12828424.asp?yazarid=249&gid=61)
GDO’lu ürün in mi, cin mi yasak mı, değil mi? (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12828192.asp?yazarid=20&gid=61)
Arkadaşlar birşey sorucam, lütfen beni mazur görün **** yanlış anlaşılmak istemem...
Bu bölümdeki GDO nun zararlarını anlatan arkadaşlara bende aynen katılıyorum..Satın aldığım herşeyede artık şüpheyle bakmaya başladım. Çünkü tarım ürünleri **** işlenip paketlenmiş ürünlerinde bu konuda etiketleme mecburiyeti olmadığı **** siyasiler bu GDO lara karşı ciddi tavır koymadıkları için gümrük kontorollerinin de iyi yapılabileceğine inanmıyorum. Manavdan/pazardan yediğim ürünle olmasa bile içtiğimiz süt, kullandığımız un **** yağ ile biz bu ürünleri işlenmiş haliyle birşekilde tüketiyoruz..Bu şekilde bol bol yazarak **** okuyarak bunun önüne geçemiyeceğimiz belli..
Bence bunun tek çözümü var siyasilere ve GDO üreticilerine ciddi manada kafa tutmak, ve ülke genelinde işlenmeyen arazilerin devlet kontrolünde organik tarıma teşvik edilmesi dolayısıyla organik tarım boyutunun artırılması için girişimci desteğinin artırılmasını sağlamak. Hayatımızı hep şüpheyle yaşayarak geçiremeyiz.. değil mi..
Sadece merak ediyorum..Buraya yazan, **** bu bölümü okuyup takip eden arkadaşlardan kaçımız, devlet kurumlarına, başbakanlığa **** tüm siyasi partilere bu tarz düşüncelerimizi ve taleplerimizi anlatan dilekçe ile şikayet **** öneride bulunuyoruz..
Ben tam 3 kere yaptım, yazmayada devam edeceğim..sizde neler yaptınız lütfen bizimle paylaşırmısınız..Demokrasi demek halkın söz sahibi olması, yöneticilerin halka danışması demekse...birileri bizim sesimi dinlemek zorunda...hepimiz istemiyorsak devlette yapamaz, hiçbir dış lobinin etkisinede giremez.
Amerikalının ne işi var benim ülkemin bakanlığında,eğer bizim bakanımız halkını düşünüyorsa, amerikalıya,-bana değil kardeşim, gel halkıma anlat desin,
Bakanımız çağırsın GDO üreticilerini,bilim adamlarını ve 100 lerce vatandaşı bir kongre salonuna, televizyondan canlı yayınla anlatsınlar bakalım halkı ikna edebilecekler mi...Bence agaclar.net kadrosu ve destekleyen doğa dernekleri , ziraatçi birlikleri buna önayak olabilirler...
Eğer devlet GDO lu ürün ithal edilmezse hayvancılık sekteye uğrayacak diye düşünüyorsa, o zaman ben hafta, 1 tavuk yerine, tek tavuk bacağıyla beslenmeye razıyım yeterki GDO bazlı hastalıklar, genetik bozukluklar benden ve neslimden uzakta dursun..
Eğer devlet GDO lar kullanılmazsa hayvancılığın ve tarımın yavaşlayacağını ve ülke nufusunun beslenemeyeceğini düşünüyorsa buna uyumlu hayvancılık ve tarım politikaları geliştirsin, çiftçileri daha fazla hayvan ve tarım ürünleri üretmeye teşvik etsin, buna uygun politikalar ve ihaleler geliştirsin ve adam gibi istatistiksel çalışma yapıp, halkı organize etsin ve tembelliğide bir tarafa bıraksın...Yapamayacaksalar, yerlerini yapabileceklere bıraksınlar..
Lütfen sizde başımızdaki devlet ve siyasi parti yönetimleriyla nasıl mücadele veriyorsunuz anlatabilirmisiniz..Birlikten güç doğar, bir elin nesi var iki elin sesi var misali..Bence gazetelerin köşe yazarlarınıda bu konuda daha çok yazı yazması ve halkın sesi olması için desteklemiyiz..
Teşekkür ederim..
yesimcim
02-11-2009, 15:16
Merhabalar,
Bugün blogumda da yayınladığım Slow Food Fikir Sahibi Damaklar'ın hazırladığı bu bülteni yayabilirseniz sizin de bu yolda bir katkınız olur kolayca...
Tüm açıklamalar aşağıda.
http://yesim-pembedomatesistanbulpda.blogspot.com/2009/11/cocuklarina-kanat-ve-kok-verene.html
SLOW FOOD FSD'NİN GDO BÜLTENİDİR!!!
"ÇOCUKLARINA KANAT VE KÖK VERENE ŞÜKÜRLER OLSUN"
Coelho'nun ''Kazanan Yalnızdır'' kitabında okuduğum bir atasözü sanırım tüm çabamızın özeti...
Dostlar,
Sizlere Slow Food Fikir Sahibi Damaklar konviviyumu tarafından özenle hazırlanmış GDO bültenini sunuyorum.Amacımız mümkün olduğunca herkesi aydınlatabilmek...
İlk güzel haber benden olsun...Bu sabah site yöneticimize GDO'ların zararlarından bahsettim.Birazdan toplam 300 dairelik sitemizin her blok kapısına bültenimiz asılacak.Ayrıca aidat toplayan apartman görevlilerimiz fotokopi ile çoğaltılacak bültenleri dostlarına ulaştırmaları için her daireye birer tane verecek :)))
Okullarımıza,doktorlarımıza,işyerlerimize,daimi müşterisi olduğumuz nazımız geçen ya da geçmeyen market,restoran,alakalı alakasız her işyerine aklınıza gelebilecek her yere bu bültenleri astıralım.Bloglarımıza koyalım,gruplara bildirelim... GDO orucuna gerek kalmayan,temiz gıdalar yiyeceğimiz keyifli günler çabucak gelecek elbirliğiyle.
Sevgiyle kalın
Yeşim Güriş
Dünya dünya olalı beri mısırın püskülüne konan kelebeği, artık 'konmamaya' ikna etmek üzere mısırın genetiğine işlenen bir kimyasal, yıkamakla çıkmaz, biliyorum; çünkü kızımın gözlerinin yeşili gibi, o kimyasal da, tümüyle mısırın kodlarında artık. Üzerinde ya da etrafında değil. İçinde.Kelebek konarsa mısırın püskülüne ve yumurtalarını bırakırsa eğer, ürünün bir kısmı zarar görür, doğru. Ama, o mısırı kızım yediğinde, içine işlenen, yıkamakla temizleyemeyeceğim, haşladığımda gitmeyecek o kimyasal, kızıma ne yapar... Asıl onu merak ediyorum ben.
Diyorlar ki "üreticisi, eğer, GDO'lu ürünün zarar verdiğini fark ederse, ürününü piyasadan çeker!"
Diyorum ki, "benim kızım denek değil!"
Anneler!
26 Ekim Pazartesi günü 27388 sayılı Resmi Gazete'de sizi, ailenizi, çocuklarınızı çok yakından etkileyecek bir yönetmelik yayımlandı: Tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile bunları içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları kapsayan Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelik" !
Şu andan itibaren market raflarına uzanıp da aldığınız herhangi bir ürün, çocukluğunuzda yediğiniz, yemeye alıştığınız gıda olmayacak.
Çocuklarımıza "çocukken yediğimiz"i yedirme hakkımız, elimizden alındı. "Yerine koyduğumuz"sa, çocuklarımıza yüksek ihtimal daha fazla sağlık problemi olarak dönecek.
Yeni doğanlarımızda daha fazla otizm göreceğiz. Yeni doğanlarımızın daha çoğu yaşamayacak. Çocuklarımızın çocuklarını görebilme ihtimalimiz, annelerimizinkinden daha düşük olacak...
Aldığınız her ürünün etiketini okuyun. Her içeriği sorgulayın. Endüstriyel, hazır, paketlenmiş gıdalardan uzak durun. Organik ürün tercih edin. Sertifikasyon sistemi mükemmel olmasa da, bu ürünler diğerlerinden pahalı görünse de gözünüze, düşünün ki gerçek gıdayı tanımlamanın henüz başka bir yolu yok.
Gerçek gıda tüketin. Gerçek gıda tüketmemek çok daha pahalı, unutmayın. Çocuğunuza ne yedirdiğinizi ve neden diğerini yedirmediğinizi anlatın. Anlatın ki, o da kendini koruyabilsin.Ve unutmayın: bugünün dünyası kazanç odaklı! Cebinizdeki o binbir güçlükle kazandığınız paranın alım gücüne son kuruşuna kadar güvenin. Onu gerçek gıdaya yatırın.
Düşünün ki raflardaki onca yapay ürün, onca niteliği düşük gıda siz satın almadığınızda karlılığını yitirecek.
Düşünün ki, gıdaymış gibi yapan onlarca kavanoz, kutu ve şişe siz satın almadığınızda üretenlerine birer zarar olarak geri dönecek.
Ve hayal edin, bir gün, eğer, çokuluslu şirketler fark ederlerse ki tüketici gerçek gıdaya yöneliyor, kimbilir, belki üretimlerini gözden bile geçirirler.Gerçek gıdaya eşit erişim hakkıçocuklarımızın en temel hakkıdır!Bu yönetmelik bizi kollayan bir yönetmelik değil.Bu yönetmelik çokuluslu şirketlere toprağımızı, tohumumuzu sömürme yolu açan bir kapı.
Vatandaşını ticaretin, gerçek gıdayı GDO'nun önüne koyan bir yönetim arzuluyoruz.
Biz GDO'lu gıdaların yönetilmesini değil, yasaklanmasını istiyoruz.
Yönetmeliği kaleme alan ve altını imzalayanlara bir çift sözümüz var:
"Oğul sadıklığın bu muydu? Valla kurda yedirdin beni!"
http://www.fikirsahibidamaklar.org/
Gerçek gıdaya dair neden ve nasıl sorularınızı grubumuzda cevaplıyoruz. Yeter ki çocuklarımıza biz sahip çıkalım!
celalsungur
03-11-2009, 22:46
http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2009/10/20091026-4.htm
-Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz.
-GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.
Oğuz Karsan
04-11-2009, 07:17
Merhaba.
İşte çelişkili ifadeye örnek.
MADDE 5 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz.
(2) İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır.
(3) GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.
(4) İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır.
(5) Bakanlık, GDO lu gıda ve yemlerin ithalat ve ihracat kapılarıyla ilgili gerektiğinde düzenleme yapabilir.
(6) Gıda veya yem, GDO lardan biri ya da birkaçını toplamda en az % 0,9 oranında içeriyor ise, GDO lu olarak kabul edilir.
Şimdi bir düşünelim.
Eğer GDO'lu Tohumların ithali yasak sa ve ülkeye girmesi mümkün değil se 6. maddede bahsedilen % 0,9 oranında GDO içermesi nasıl mümkün olabiliyor? Nereden gelip bulaşacak ki?.
Bu durumda, yönetmeliği hazırlayanlar, ülkeye GDO'lu tohumların girdiğini ve sağa sola bulaşabileceğini peşinen kabul etmiş olmuyor mu?
Yönetmelik bu haliyle acele ile ve ülkemiz şartları düşünülmeden çıkarıldığı, başka bir ülkeden kopyalandığı hissine kapılmamıza neden oluyor.
Yönetmeliğin bir daha gözden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Saygılar
Merhabalar,
Hepinizin düşüncelerine katılıyorum,bir taraftan halk sağlığı için (?) çok büyük paralara domuz gribi aşısı alınırken diğer taraftan halkın sağlığını tehlikeye atacak böyle bir uygulama insanı düşündürüyor,sağlıkla kalın.
Oğuz Karsan
04-11-2009, 08:07
Merhaba.
GDO'lu ürünler yönetmeliği çıktı ama bir tuhaflık var sanki.
İçeriği GDO'lu ürünleri yasaklarken diğer taraftan da, %0.9 oranında bulaşılanların GDO'lu sayılması gerektiğini söylüyor. Peki eğer ülkemize GDO'lu tohumların girmesi yasak ise, bahsettikleri %0.9 nereden gelip bulaşacak? Arjantinden mi?.
Yönetmelikte ayrıca GDO'lu ürünlerin etiketlerinde belirtilemeyeceğini yazmış. Neden? kimsenin haberi olmadan afiyetle yenilsin diye mi?
Bu yönetmelik GDO'lu ürünleri yasaklamaktan çok GDO'lu ürünlerin ülkemizde yaygınlaştığını ve artık kontrolü ele geçirdiğini anlatıyor.
Saygılar
celalsungur
04-11-2009, 08:56
Eğer GDO'lu Tohumların ithali yasak sa ve ülkeye girmesi mümkün değil se 6. maddede bahsedilen % 0,9 oranında GDO içermesi nasıl mümkün olabiliyor? Saygılar
Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır.
Bu yönetmelik hükümlerine aykırı gıda ve yemden bahsediyor ama tohum ithali bu yönetmeliğin kapsamında mıdır acaba?
Bence acemice veya bilerek yazdıkları bir kaç yanlış üzerine dikkatleri toplayıp, geneli tartışmalı olan riskli ürüne izin verecekler. Gerçi ürünün etiketine gdo'lu olduğunu yazma şartı koymuş ama onu kim denetleyecek.
15/a) GDO lu yemin özel adının yanında parantez içinde “genetik olarak değiştirilmiş ………” ifadesi bulunmalıdır
15/GDO dan elde edilen yemin adının yanında parantez içinde “genetik olarak değiştirilmiş ………’den elde edilmiştir” ifadesi yer almalıdır.
Olayın aslı Güngör Uras'ın yazdığı gibi tavuk yerine fare yedirmek. Genel tartışmalar arasında o esası unutturuyorlar.
hamibasoglu
04-11-2009, 09:18
malesef memlekette kurumların başında bulunan ehliyetsiz insanlar Milletin geleceğiyle oynuyor.Sadece GDO değil hemen hemen şu anda tüm konularda ehliyetsiz insanların vermiş olduğu kararlarla yönetiliyoruz.
Douglas Fir
04-11-2009, 09:23
Para hırsı yüzünden insan sağlığını tehlikeye atanları kınıyorum. GDO'ların getireceği fayda götüreceklerinden çok fazladır. Mantıklı biri bu işe "evet" demez. Nitekim İtalya, Fransa gibi birçok AB ülkesi GDO'lara onay vermedi, hatta bu konuyu tekrar gündeme getirenleri memleketten sürmekle tehdit bile ettiler. Akl-i selim herkes buna karşı...
Ne içtiğimiz suyun, ne yediğimiz yiyeceğin tadı kaldı. Ne uğruna? Para, daha çok para için...
Ama bence bu iş burada kalmaz. Tepkiler kanun yapıcılara geri adım attıracaktır. Basın da "domuz gribi" yerine bu konuyu daha fazla işlerse GDO'lardan kurtulabiliriz. İnşallah...
GDO kimin eseri!????
Urkmek, korkmak yetmiyor. Almam ,yemem aileme yedirtmem demek te yetmiyor. Peki ne yapacaz? GDO olmadan bu millet açmı kalacak? Tarım alanları daraldı Nufus arttı mevcut ekim alanları da ekilmiyor o halde bu insanlar ne yyip ne içecek once bence yönetenler bu konuyu cozmeli derim. İster istemez uretim artmadan tarım alanları koruma altına alınmadan ve bilincli uretici ler olmadan GDO lar hakkında iyi **** kotu konusmak anlamsız Ama artik dur denmelimi evet dur denmeli! O halde yeryuznde en fazla bitki çesitliliğine sahip olan toprak parcalarından birinin ustunde olan bizler ve bizi yonetenler ne yapmalı bunu bence tartısmaliyiz. Ve bence en onemlisi derhal Anadolu daki anam babam usulu uretim yapilan verimi yuksek olan bitki cesitlerimiz bir tohum bankasında biriktirilmelki ve ureticilere anadolunuın bagrında yetismis bu bitki turlerinden elde edlimis genetigi uzerinde en ufak bir oynama yapılmamıs tohumlar verilmeli.
Ben diyorumki burada AGACLAR NET uylerinede buyuk bir gorev dusyor onumuz kıs ve bahar mevsimi yaklasirken en azindan cevremizde toplaya bildigimiz tum dogal tarım urunlerinin tohumlarını koruma altina alalım ve dagıtımına katkida bulunalım SİMDİ SEFERBERLİK ZMANI GDO suz anadolu tohumlarını koruyalım ve bu tohumları asla y disna kaptirmayalım.
Haddimi asacak birsey soylediysem ozur diliyorum meslegim disnda bir konuda konusup meslek icndekilerin alanına girmeyi asla istemem ama icmden geldigince biseyler yazmak istedim
Saygı ve sevgilerimle!!
GDO suz bir dunyada mutlu saglıklı Nesiller icn EL ELE
Remzi Sarıoğlu
05-11-2009, 10:09
- BASIN TOPLANTISI -
BİYOGÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE!..
GDO‘LARIN TİCARETİ SERBEST BIRAKILDI !
1 Kasım 2009
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" 26 Ekim 2009 günlü Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
GDO‘lar konusunda 10 yıla ulaşan bir zaman dilimi boyunca kamuoyunu aydınlatma çabası içinde olan meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, tüketici kuruluşları, çevreci kuruluşlar ve bilim insanları olarak bizler, ortaya çıkan yeni ve vahim durum karşısında, bir kez daha görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı görev sayıyoruz.
Yeni Yönetmelik ile GDO‘ların ülkeye girişine meşruluk kazandırılmış iken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın sanki bu ürünlerin ticareti yasaklanmış gibi bir yanlış kamuoyu algısı yaratma girişimleri, bizlerin yukarıda belirtilen görevini daha da acil bir niteliğe taşımıştır.
Bu çerçevede;
1 - Türkiye‘nin, yıllardır talep ettiğimiz doğru içerikli bir Ulusal Biyogüvenlik Yasa‘sı olmadan, GDO‘ların ticaretinin bir Yönetmelikle düzenlenmesi hukuk, egemenlik ve halk sağlığı açısından bir skandaldır. Çünkü;
•· Yönetmelikler Yasa ve Tüzüklerin uygulanmasını göstermek üzere çıkartılırlar. Ortada bir Biyogüvenlik Yasası yokken, sözü edilen Yönetmeliğin GDO‘larla ilgili hiçbir düzenleme içermeyen Tarım, Gıda ve Yem Yasaları, 4703 sayılı Yasa ve 441 sayılı KHK‘ye dayandırılmaya çalışılması, sürecin hukuksuzluğunu olanca açıklığı ile ortaya koymaktadır.
•· Türkiye‘de yaşayan tüm yurttaşların sağlığını ve haklarını ilgilendiren bir konunun, TBMM‘de, milletin vekilleri tarafından görüşülmesi ve bir Yasa niteliğinde düzenlemeye konu edilmesi gerekirken, Bakanlar Kurulu‘nda imzaya açılan tasarının TBMM‘ye indirilmeyerek konunun Yönetmelik ile düzenlenmesi, millet iradesi ve egemenliğinin ihlalidir. Böylelikle, konunun vahim içeriği, halkın ve parlamentonun dikkatinden kaçırılmaya çalışılmaktadır.
•· GDO‘ların ticaretinin birkaç küçük istisnayla serbest bırakılması, bu alandaki kararların devlet memuru ağırlıklı bir Komite‘ye bırakılması, yine Bakanlık tarafından seçilecek uzmanlar listesinden görüş alınması gibi hükümler, halk sağlığı alanındaki tehlikenin açık görünümleridir. Siyasilerin ve şirketlerin baskısına direnebilecek bağımsız bilim otoriteleri yerine güdümlü organizasyonlar yeğleyen Yönetmelik, bundan da öte, bir Bakan talimatı ile her an değiştirilebilecek konumdadır.
Yukarda sayılan temel yanlışlıklar yanında, bebekler için risk sayılan gıdaların yetişkinler için serbest tüketime konu edilmesi, GDO‘suz gıda maddesi üreten işletmelerin bu yönde etiket kullanmalarının yasaklanması gibi hükümler ve asıl olarak GDO‘lu ürünlerin her türlü ticaretinin meşru zemine çekilmesi, Yönetmeliği kabul edilemez konuma taşımaktadır.
2 - Konunun halkın bilgisine sunulması yolunda ortaya koyduğumuz özverili çabalar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı telaşa sürüklemiş olup, Bakanlık web sayfasında yapılan açıklamayla kamuoyu yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu alanda da gerçekleri kamuoyu ile paylaşmayı görev biliriz;
•· Bakanlık, bu Yönetmelik ile GDO‘lu tohumların Türkiye‘de kullanımının yasaklandığını ifade etmektedir. Oysa bu yasaklama, on yıla yakın bir süredir, bir Genelgeyle sağlanmaktadır. Bakanlığın hem bu durumdan hiç söz etmemesi hem de hazırlayıp Bakanlar Kurulu‘na sunduğu Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı‘nda, Hükümet sözcüsü Sn Cemil ÇİÇEK‘in de ifade ettiği üzere, GDO‘lu tohumların ekimini serbest bırakmaya çalışması, kamuoyunu yanıltma girişimlerinin açık göstergeleridir.
•· Bakanlık, işbu Yönetmeliğe aykırı davrananlara, dayanakta gösterilen yasalar çerçevesinde, izin iptali, para cezası vb. cezaların verilebileceğini belirtmektedir. Bu cezaların çoğu, ilgili yasaların GDO‘lara özel düzenleme içermemeleri nedeniyle, olayın ciddiyetiyle bağdaşır nitelikte değildir. Nitekim, hazırlanıp TBMM‘ye sevk edilmeyen Kanun Tasarısı taslağı, bu alanda açıkça hürriyeti bağlayıcı cezalara hükmetmekte idi.
•· Bakanlık, risk değerlendirmesinin, 11 kişilik bağımsız, bilimsel, teknik komite tarafından yapılacağını belirtmektedir. Oysa Yönetmelik, uzmanlar listesinden Bakanlık tarafından seçilecek Komite‘nin, TAGEM, TÜGEM, KKGM temsilcileri yanında üniversite, TÜBİTAK ve araştırma enstitüleri temsilcilerinden oluşacağını belirtmektedir. Gerek uzmanlar listesinin niteliği, gerekse hem uzmanlar listesinin hem de Komite‘nin Bakanlık tarafından seçilecek olması, bu organizasyonun bağımsız, bilimsel, teknik sıfatlarını daha baştan ortadan kaldırmaktadır.
Sonuç olarak, gen bankası niteliğindeki ülkemizin biyolojik çeşitliliği, tarım potansiyelimiz, halkımızın satın alma gücü ve tüketim alışkanlıkları değerlendirildiğinde, GDO‘lu ürünlere Türkiye‘nin ihtiyacının olmadığı, üstelik bu ürünlerin kullanımının halk sağlığı yanında halkımızın dinsel - kültürel inanç ve alışkanlıklarına da aykırı olduğu ortadadır.
Bizler, bu alanda yıllardır halk yararına çaba gösteren kurum ve kuruluşlar olarak, bir kez daha GDO‘ya Hayır diyoruz. Halkın ve ülkenin yarar ve çıkarları, şirketlerin kar hırsının üzerindedir. Ülkemiz yurttaşlarının büyük çoğunluğunun istemediği genetiği değiştirilmiş ürünlerin, ülkemizi bir genetik yıkıma sürüklememesi için, her türlü meşru mücadelenin sürdürüleceğini ve GDO‘ları yasallaştırmaya çalışanların deşifre edilmeye devam edileceğini belirtiriz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
GDO‘YA HAYIR PLATFORMU
yeniceri09
05-11-2009, 20:53
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanıp tepeden inme bir şekilde 26 Ekim 2009 da yürürlüğe sokulan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” , GDO’ların ve Genetik yapıları bozulmuş gıda ve yem ürünlerinin ülkemize girmesini, işlenmesini ve tüketilmesini meşru kılmıştır.Yönetmeliğin en can alıcı maddeside şu:
GDO’suz ürünlerin etiketinde GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.
Hadi bakalım GDO suz gıdayı nasıl bulacağız…
GDO Nedir?
Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar" veya kısaca GDO adı veriliyor.
Bir canlıdan diğerine gen aktarımı, bir çeşit kesme, yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup, genetik mühendisler tarafından uygulanıyor. Aktarılacak gen önce bulunduğu canlının DNA’sından kesilerek çıkarılıyor. Sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile bu gen DNA molekülüne yapıştırılıyor.
Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO’lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor.
İnsanlık bugün doğal çeşitliliğe zarar vererek tür zenginliğinin yok olmasına yol açan GDO’ların çeşitli yollardan yayılarak yeni Frankeştaynlar yaratma tehlikesiyle karşı karşıya.
Neden GDO’ya Hayır?
Canlılar üzerinde yapılan bu değişiklikler; canlı sağlığı, biyolojik çeşitlilik, ekolojik dengelerin bozulması, ekonomik bağımlılık, canlıların yaşam hakkının elinden alınması ve canlılar üzerinde mülkiyet hakkı tanıması açısından önemli tehdit ve riskler taşımaktadır.
Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur!
http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5597.jpg (http://urlal.com/dqqf)
http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5598.jpg (http://urlal.com/dqqf)
http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5600.jpg (http://urlal.com/dqqf)
http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5601.jpg (http://urlal.com/dqqf)
http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5603.jpg (http://urlal.com/dqqf)
http://i0911.hizliresim.com/2009/11/5/5604.jpg (http://urlal.com/dqqf)
Genetiği
Değiştirilmiş tohumlarla tarım yapılan alanda 15 yıl boyunca normal
tohumlarla tarım yapılamıyor ayrıca 35 km. çapındaki alandaki tüm
bitkiler, Genetiği Değiştirilmiş tohumlardan üretilmiş bitkilerden
etkileniyor.
Hukukçu olarak bu başlıkta hepimizi aydınlatan arkadaşlara teşekkürler.
Beslame,İnsan haklarının temellerinden biridir.
Yasal düzenleme ile bu hakkımız elimizden alınıyor.
Saygı dolu sevgiler.
Hukukçu olarak, bu başlıkta hepimizi aydınlatan arkadaşlara teşekkürler.
Beslenme, insan haklarının temellerinden biridir.
Yasal düzenleme ile bu hakkımız elimizden alınıyor.
Saygı dolu sevgiler.
Hukukçu olarak, bu konudaki hukuki düşünceniz nedir?
Bir de Türkçe'nin kullanımı nedeniyle "saygı dolu sevgiler." sanki haklarımızı elimizden alanlara havale olmuş gibi bir durum oluşmuş, öyle olmadığını sadece umup, tahmin yürütebiliyoruz.
Eleştirmek için yazmıyorum, "temel insan haklarından birinin ihlali" olarak gördüğünüzden dolayı, "saygı dolu sevginin ötesinde " hukuk zemininde yapılacaklar konusunda düşüncelerinizi gerçekten öğrenmek istiyorum ki haksızlığa uğrayanların haklarını elde etme yolunda hukukçu olarak duyarlı olanların olayı seyretmekle yetinmediklerini görebilelim.
Çözüm için henüz bir düşünceniz olmasa bile, ileriye yönelik olarak çözüm yanında yer almayı düşünür müsünüz?
gece
karanlıktan şikayeti yetersiz bulup, doğum günü mumu boyutunda da olsa, mum yakılmasını tercih eden forum kişisi!
Saygı dolu sevgiler GDO olara karşı duranlara her halde yanlış anladınız.Kimseye bir şey havale etme alışkanlıgım yoktur.
Hukuksal olarak toplu şekilde yönetmelik iptali davası açılabilir.İLk aklıma gelen bu.Konuyu tam olarak inceledikten sonra detay yazarım.
sevgi dolu saygılar
Remzi Sarıoğlu
06-11-2009, 20:04
1995 yılından bu yana gıda güvenliği konusunda yetkili olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye’de gıda güvenliğini sağlayamadığı gibi, başta Biyogüvenlik olmak üzere, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili sorunları da çözememiştir. 2004 yılında çalışmalarına başlanan Biyogüvenlik Yasası bir türlü çıkarılamamış, yasal boşluk giderilememiştir.
Biyogüvenlik yasasını çıkaramayan Bakanlık, 26.10.2009 tarihinde bir yönetmelik yayımlamıştır. Bakanlık, söz konusu yönetmelik ile, yürürlükteki kimi mevzuatta ve Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Yasa Tasarısı Taslağının hazırlanması sürecinde olduğu gibi, konuyla ilgili paydaşlara ve meslek odalarına görüş sormadan, her şeyi oldu bittiye getirme anlayışını sürdürmektedir.
Biyogüvenlik Yasası taslağına ilişkin Oda görüşümüz daha önce kamuoyuyla paylaşılmıştı. Ancak, yeni yürürlüğe giren yönetmeliğin uygulanmasında, gıda güvenliği sürecini, tüketici sağlığını, tarımsal üretimi ve ekonomiyi olumsuz etkileyebilecek büyük yanlışlıklar söz konusudur.
Yeni yönetmelikle birlikte, GDO ve ürünlerinin ithalinin önünde hiçbir engel kalmamakta, işlenmek üzere GDO’lu ürünün yurda girişinin yolu açılmaktadır. Bu şekilde GDO’lu hammaddenin gıda maddelerinde yer alması, tüketeceğimiz hemen her gıda maddesinin GDO içermesi anlamına gelmektedir. Yönetmelik, bir yandan GDO içeren tohumlukların ithal edilerek üretimi (ekimi)ni yasaklarken, diğer yandan, insan sağlığını, çevreyi, bitkisel ve hayvansal üretimi, gen kaynaklarını ve ekonomiyi gelecekte nasıl etkileyeceği bilinmeyen bir konuda, çelişkili ve riskli uygulamalara neden olacaktır.
GDO içeren ürünlerin insan sağlığına zararı olmadığı kanıtlanıncaya kadar işlenmesi ve tüketime sunulmasına izin verilmemelidir. Yönetmelik ile bebek ve çocuk gıdalarında GDO’lu ürün kullanımının yasaklanması, bu tür ürünlerin güvenli olmadığının önemli bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Gıda maddelerinin etiketinde “GDO içermez” uyarısının yasaklanması sonucu tüketicinin seçme hakkı elinden alınacak, GDO içeren gıda maddelerini üretenler yararına haksız rekabet oluşacaktır.
Türkiye’de GDO’lu ürünleri analiz edecek yeterli ve donanımlı laboratuvarlar bulunmazken, bu tür ürünlerin işlenmek üzere ithaline izin verilmesi halk sağlığı açısından büyük riskleri birlikte getirmektedir. Yönetmelik, Risk Değerlendirmesi yapmak üzere oluşturulacak ve bağımsız olması gereken bilimsel komite ve uygulamalarına ilişkin çelişki içermektedir. Komite sekreteryasının TAGEM olması ve raporların Bakanlık onayından sonra yürürlüğe girmesi, komitenin Bakanlığa karşı sorumlu tutulması, komitenin bağımsızlığına gölge düşürmektedir. Risk değerlendirmesi yapması ve özerk bir yapılanma içinde olması gereken bilimsel komite, baştan eli kolu bağlı duruma getirilmektedir. Ayrıca, bu komitede Sağlık Bakanlığı’nın da temsil edilmesi gerekmektedir .
Türkiye’de GDO’lu ürünlerin ithal ve üretimine gerek olmadığı göz önünde bulundurularak, ülke koşullarına uygun bir yasa çıkarılmalıdır. Bu yasanın hazırlık çalışmalarında, ilgili üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri, sektör temsilcileri ve kamu kuruluşları yer almalıdır. Bütün bu yanlışlar ve gelecekte yaşanabilecek sorunlar dikkate alınarak, GDO’lu ürünlerle ilgili düzenleme getiren bu yönetmeliğin yasal yollarla yürürlüğünün durdurulması ve Biyogüvenlik Yasasının bir an önce çıkarılması gerekmektedir.
Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB GIDA MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
Bugün aylık dergileri incelerken dergilerdeki konuları burdada bahsetmeye karar verdim...:rolleyes:
NTV Bilim dergisinin bu sayısında gdo ile ilgiki uzun bir makale mevcut, yazı son derece uzun olduğu için alıp dergiyi okumanızı tavsiye ediyorum...:rolleyes:
Ayrıca; Eriyen İzlanda, 4*C, Sulak Ay, Doğal Tehdit makaklelerinide okumanızı tavsiye ediyorum...
Umarım yardımcı olmuşumdur:rolleyes:
___________
NTV Bilim Kasım ayı sayısında GDO'larla ilgili geniş araştırmaya yer veriyor.
NTV Bilim, GDO'lara karşı olan ve savunan bilim insanları ile görüştü. İşte bu görüşmelerden kısa notlar...
Yıldız Teknik Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Şeminur Topal şunları söylüyor:
GDO'lu ürünlerle beslenmek zorunda kalan anneler bebeklerini emzirdiklerinden bebeklerin korunması söz konusu değil. Çocukları da, örneğin transgenik mısırdan üretilen nişasta bazlı şekerle üretilmiş çerezlerdan nasıl uzak tutabilirsiniz? Bu türden pek çok gıda çocuklar için riskli ise, onlar da bu riskle karşı karşıya kalacaklar. Ayrıca, bu yasada bebek ve çocuk yiyecekleri muaf tutulsa da yetişkinlerin sağlığı çin olası riskler gözardı ediliyor. Riskin ciddiyeti her şeyden önce ne yediğimizi bilmemekten kaynaklanıyor. Bugüne değin hiçbir ürünün üzerinde, etiketinde "GDO'lu" olduğuna ilişkin bir açıklama bulunmuyordu. Diyelim ki ne yediğinizi bilmek istiyorsunuz. Bunun için kapısını çalabileceğiniz, biri Ankar'da biri de Bursa'da olmak üzere ve Tarım Bakanlığı bünyesinde iki laboratuvar var. Onlar ciddi bir ücret karşılığında bu analizi yapıyorlar; ancak öncesinde de bir deklarasyon imzalatıyorlar. Buna göre analizi yaptırmak isteyen, sonuçları hiçbir yerde yayımlamayacağını kabul ediyor.
ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü'nden Prof. Dr. Hüseyin Avni Öktem ise şunları söylüyor:
Bazı konvansiyonel gıda ürünlerinde olduğu gib GDO'ların da tüketicide alerjik reaksiyon oluşturabilme riski var. Diğer ürünlerde olduğu gibi GDO'lar da ticarileşip tüketim zincirine girmeden önce detaylı olarak toksisite, alerjenite gibi etkiler açısından bağımsız otoritelerce analiz ediliyor ve buralardan alınan raporlar doğrultusunda kullanımlarına izin veriliyor. Ancak, ülkemizde halen mevzuat olmamasından dolayı gümrük kapılarında GDO analizi rutin olarak yapılmıyor.
Sabancı Üniversitesi Doğa ve Mühendislik Fakültesi'nden Selim Çetiner de şunları söylüyor.
GDO'lar, sağlığa ve çevreye zararı olmayan, verimde artış sağlayan, daha aza kimyasal gübre ve tarım ilacı gerektiren ve kurak-tuzlu arazilerde tarım olanağı sağlayacak modern tarım teknolojisinin ürünleri. Konuya bilimsel bakan akademi, enstitü, dernek ve kurullar GDO'ların güvenli olduğunu söylüyor. Zaten pazarlama öncesinde yapılan titiz ve dikkatli denetimler sonucunda riskli ürünlerin insanlara sunulması diye bir durum söz konusu olamaz.
...
Kaynak :http://www.ntvmsnbc.com/
Saygı dolu sevgiler, GDO'lara karşı duranlara, her halde yanlış anladınız. Kimseye bir şey havale etme alışkanlıgım yoktur. Hukuksal olarak toplu şekilde yönetmelik iptali davası açılabilir. İlk aklıma gelen bu. Konuyu tam olarak inceledikten sonra detay yazarım.
Sevgi dolu saygılar.
Saygılar bizden. Konuya hukukçu olarak hassasiyet göstermenize sevinip, meyveli ağaç olduğunuz ve forumu toplumun her kesiminden okuyan, yazan insan olduğunu vurgulamak adına taraf sıfatına hassasiyet göstermiştim.
Konuyu inceleyip, sonuçlarını paylaşırsanız biz de katkıda bulunur, hukuk zemininde haksızlık ile mücadele edenler tarafında saf tutarız diye düşünüyorum.
Saygılar.
gece
insanların temel haklarına saldırıldığında tepki veren, konuyu hukuki olarak inceleyerek yol gösteren hukukçulara saygı ve sevgi hisseden forum kişisi!
Ozgur_Oner
07-11-2009, 10:17
Tarım ve Köyişleri Bakanlığından…
(8) GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.
Ben hukukçu değilim ama bu genel hüküm maddesinin en başta Anayasanın 2. Maddesine aykırı olduğunu görebiliyorum. Yönetmelikler yasaya aykırı olamaz. Yasalar da Anayasaya aykırı olamaz. Ortada yasa bile yok.
Yönetmeliğin bu maddesinin yediğimiz içtiğimiz her şeyin GDO’lu olması için bu ürünleri üreten yabancı firmalar ve onların yerli temsilcileri tarafından eklenmiş olduğundan kuşkulanıyorum.
Saygılar.
Cartegena Biyogüvenlik Protokolü’ne taraf olan ve Meclisinde kabul eden Türkiye, son derece yaşamsal öneme sahip bir konuda gerekli yasal düzenlemeyi yaparak Ulusal Biyogüvenlik Yasası’nı çıkarmak yerine bir yönetmelikle GDO’ların ve ürünlerinin ülkemize girmesini meşru kılmıştır.
26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması amacıyla hazırlandığı belirtilmesine karşın, getirilen düzenleme bunları sağlamaktan çok uzaktır.
GDO’ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda bugüne kadar yeterli araştırmalar yapılmamışken, hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri üniversite raporları ile ortaya konurken, biyoçeşitliliği yok edici etkileri pek çok araştırma ile ispatlanmışken yasa yerine bir yönetmelik çıkarılarak bu olumsuzlukları n giderilebilmesinin sağlanması mümkün değildir! Bu bağlamda tüketici sağlığını ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak görevi ve söz konusu gıda ve yemi piyasadan geri çekme zorunluluğunun “işletmeciye” bırakılması bu endişemizi haklı çıkarmaktadır!
GDO’lu ürünlerin bebekler için yasak, ancak anne ve babalar için serbest bırakılması toplum sağlığını ciddi tehlikeye atmaktadır. GDO’lar zararlı ve bu nedenle bebeklere yedirilmeyecek ise onu emziren ya da hamileliği esnasında karnında taşıyan annesine neden yedirilmektedir? Şayet GDO’ların hiçbir sağlık riski yok ise bebekler için neden yasaklanmıştır? GDO’ların hayvan denekler üzerinde yapılan denemelerde kan yapısını bozduğu, bağışıklık sistemini çökerttiği, sinir sistemini tahrip ettiği, organlarda küçülme meydana getirdiği ve sonraki nesillerde üreme yeteneğini bitirdiği bilimsel raporlarla kanıtlanmış durumdadır.
GDO’lu ürünlerde antibiyotik direnç geni kullanıldığı ve bunun da insan ve hayvan sağlığı açısından son derece zararlı olduğunu ülkemizde GDO’ya Hayır Platformu olarak yıllardır ifade ederken, biyoteknoloji lobileri ve onların temsilcileri bu ürünlerin hiçbir riski olmadığını söylemektedirler. Söz konusu yönetmelikte bu tür genleri içeren GDO ve ürünlerinin ülkemize sokulması ve piyasaya sunulmasının yasaklanmış olması platformumuzun bir başarısıdır, bu sonuç konuyla ilgili iddialarımızın ne denli doğru olduğunu göstermektedir.
Getirilen düzenlemeyle “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadelerin bulunmayacağını n” belirtilmesi, düzenlemenin son derece taraflı ve yönetmeliğin kapsamı dışında olan bir uygulamadır. Hatırlanacağı gibi, Amerika’da bir biyoteknoloji şirketi, ürünlerine “GDO bulunmamaktadı r” yazan bir firmayı dava ederek kendi satışlarını düşürmekle suçlamış, bu uygulamanın yaygınlaşması için lobi faaliyetleri başlatılmıştır. Bu açıdan çıkarılan yönetmelik, ülkemizde bu uygulamanın doğrudan kabul edilmesi insan, hayvan ve çevre sağlığından çok biyoteknoloji şirketlerinin çıkarlarının kolladığını göstermektedir.
GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların ve ürünlerinin de GDO’lu sayılması ve dolayısıyla etiketlenmesine ilişkin hiçbir maddenin yönetmelikte yer almaması da insan sağlığının hiçe sayıldığının en büyük göstergelerinden biridir!
Türkiye’nin hiçbir GDO’ya ve ürününe gereksinimi yoktur! GDO’lar açlığa çare değildir! Biyolojik çeşitlilik üzerine büyük bir tehdittir! GDO’lar tarım ilacı kullanımını artırarak hem toprağı hem de içme sularımızı zehirlemektedir! Ayrıca daha fazla kullanılan bu tarım ilaçlarını insan ve hayvan organizmaları na girmektedir! Çiftçileri dev biyoteknoloji şirketlerine bağımlı kılmaktadır!
GDO’ya Hayır Platformu insan, hayvan ve çevre sağlığını tehdit eden, kapitalist sömürü düzeninin gıda egemenliği üzerine kurgulanmış biçimi olan, sadece birkaç şirketin para kazanması için tüm bir insanlığın ve doğanın gözden çıkarıldığı GDO’lara karşı vereceği mücadelesini bundan sonra sokaklara, evlere, okullara, işyerlerine taşıyarak devam ettirecektir! Mücadelemiz başarıya ulaşıncaya, GDO’ları coğrafyamızdan atıncaya kadar devam edecektir!
http://www.gdoyahayir.org/
Rusya’dan Dr. Irina Ermakova’nın transgenik soyanın farelerde fertiliteyi düşürdüğü ve bunlardan doğan yavruların hayatta kalabilirlik ve gelişimini olumsuz etkilediğini iddia eden çalışması medyada ve siyasi çevrelerde geniş ilgi uyandırmış olmakla birlikte bugüne kadar (7 Temmuz 2009) hakemli bilimsel literatürde yayınlanmamıştır.
Bu yazıda, söz konusu çalışmadaki baş araştırmacı Dr. Irina Ermakova’nın görüşleri, bu alanda araştırma yapan diğer bilim insanlarının yorumlarıyla birlikte aktarılmakta, ve arkasından çoğuna internet ortamında ulaşılabilecek bilimsel makaleler de verilmektedir.
Burada kısaca belirtmek isteriz ki Türkiye’deki biyoteknoloji karşıtları, Dr. Irina Ermakova’yı “Rusya Bilimler Akademisi Üyesi” olarak lanse etseler de söz konusu kişi Bilimler Akademisi üyesi olmayıp, Rusya’daki biyoteknoloji karştı sivil toplum kuruluşu “Ulusal Genetik Güvenliği Derneği” (Türkiye’deki GDO’ya Hayır Platformu eşdeğeri) başkan yardımcısıdır.
Dr. Ermakova’nın kendi kişisel web sayfasından da kolayca görülebileceği üzere son yıllarda hakemli bilimsel dergilerde yayımlanmış makalesi de bulunmamaktadır.
Ermakova, diyetinde HT-soya bulunan fare yavrularında yüksek ölüm oranları ve gelişme geriliği görüldüğünü iddia etti.
Nature Biotechnology dergisinin Baş Editörü Andy Mashall, Dr. Irina Ermakova’nın farelere RR soya fasulyesi yedirerek yaptığı ve 270’ten fazla web sitesinde kullanıldığı halde hiçbir hakemli bilimsel dergide yayınlanmamış deneyleriyle ilgili olarak röportaj formunda bir makale yayınladı. Ermakova, farelere Roundup Ready soya yedirerek yaptığı deneylerde, GD soya yiyen grupta %50’den fazla ölüm oranları gözlemlediğini ve ayrıca GD soyayla beslenen yavruların kontrol grubuna kıyasla daha yavaş geliştiğini iddia etmişti.
Orijinal yazı, Baş Editör Andrew Marshall tarafından Nature Biotechnology dergisinde yayınlandı (Marshall, 2007b).
Marshall, A., Ermakova, I., Chassy, B., Giddings, V., McHughen, A., & Moses, V. (2007) GM soybeans and health safety—a controversy reexamined, followup controversy. Nature Biotechnology, 25, 9, pp 1351 – 1360
Makale
Bu referans, Nature Biotechnology dergisi Baş Editör Andrew Marshall’ın yorumlarını, yönelttiği röportaj sorularını, Dr. Ermakova’nın beyanlarının bir özetini ve davet edilen şu uzmanların eleştirel yorumlarını içermektedir: Dr. Bruce Chassy, Dr. L. Val Giddings Dr. Alan McHughen and Dr.Vivian Moses. Bu uzmanların ilişkili bulunduğu kurumlar aşağıda belirtilmiştir.
İkinci bir yazıda da (Marshall et al., 2007), A. Marshall tarafından organize edilen devam tartışmasına yer verilmektedir.
Ermakova, I., Marshall, A., Chassy, B., McHughen, A., Giddings, V., & Moses, V. (2007) GM soybeans and health safety—a controversy reexamined, followup controversy. Nature Biotechnology, 25, 9, pp 1351 – 1360
Makale
Dr. Ermakova, ilk yayından önce görmediği eleştirilere cevap verdi. Kendisi, söz konusu tartışmada çok önemli olan teknik-bilimsel detaylara girilmeksizin meslektaşları tarafından gıyabında usul yönünden eleştirilmişti (Cummings, 2007; Heinemann & Traavik, 2007; Ho & Saunders, 2007; John, 2007; Leifert, 2007). Dr. Ermakova editöre (Ermakova, 2007b) ve kendisini eleştirenlere (Marshall, 2007a) cevap verdi. Uzmanlar da (Chassy et al., 2007) yorum yapma fırsatı buldular. Bütün bu metinlere Nature Biotechnology dergisinin web sitesinden ücretsiz olarak erişilebilir. Aramada anahtar sözcük olarak “Ermakova” yazıldığında şu ana kadar yayınlanmış 9 yazıya ulaşılacaktır. Bu yazılar literatür listesinde ayrı ayrı verilmiştir.
Bütünü itibarıyla söz konusu yazı katılan tüm taraflar için öğretici bir bilimsel tartışma olmakla beraber, son tahlilde Ermakova’nın araştırması hakkındaki ciddi bilimsel endişeler devam etmektedir. Dr. Ermakova’nın bu deneylerden elde ettiği neticeler, bugüne kadar (7 Temmuz 2009), özgün bir araştırma olarak tanınmış bir hakemli bilimsel dergide yayınlanmış değildir.
Kolaylık bakımından, Nature Biotechnology dergisinde Dr. Ermakova’nın fare deneyleri hakkındaki tartışmalarla ilgili olarak çıkan bütün yazıların tek bir referans altında toplandığı bir link aşağıda verilmiştir (Marshall, 2007d):
Marshall, A. et al. (2007), "GM soybeans and health safety—a controversy reexamined." Nature Biotechnology 25(9): 981-987 and 1351-1360.
Makale
Özet: “Rusya’dan Dr. Irina Ermakova’nın transgenik soyanın farelerde fertiliteyi düşürdüğü ve bunlardan doğan yavruların hayatta kalabilirlik ve gelişimini olumsuz etkilediğini iddia eden çalışması medyada ve siyasi çevrelerde geniş ilgi uyandırmış olmakla birlikte hâlâ hakemli bilimsel literatürde yayınlanmamıştır. Bu yazıda, söz konusu çalışmadaki baş araştırmacı Dr. Irina Ermakova’nın görüşleri, bu alanda araştırma yapan diğer bilim insanlarının yorumlarıyla birlikte aktarılmaktadır.”
Klaus Ammann’ın yorumları:
Rus araştırmacı ve nörobiyolog Dr. Irina Ermakova fareler ve soya fasulyesi hakkında yaptığı deneylerin sonuçlarını açıklamak üzere basın toplantıları düzenlemiştir. Bu haber, farelere RR soya fasulyesi yedirilmesi hakkındaki deneysel araştırmalarının bir özetiyle birlikte internette yaygın olarak yer almıştır. Transgenik soya fasulyesiyle beslenen farelerin iç organlarının zarar gördüğü yolundaki haber kamuoyuna ilk olarak 10 Aralık 2005’te Rus haber ajansı REGNUM tarafından internet üzerinden duyurulmuştur (Ermakova, 2005a). Ermakova, bu neticeleri bilahare çeşitli uluslararası konferanslarda sunmuştur. Bu mesele, muhtelif gazete makalelerinde tartışılmıştır. Bu makalelerden üç örnek aşağıdadır:
Rusya’dan ‘Pravda’ gazetesi 27 Ekim 2005 (Ermakova, 2005b) , Rusya’dan ‘Neva News St. Petersburg’ gazetesi 1 Nisan 2006 (Ermakova & Solobaeva, 2006) ve İngiltere’den ‘The Independent’ gazetesi 8 Ocak 2006 (Lean, 2006).
Bu gazeteler Ermakova’nın raporunu olduğu gibi aktarmakla yetinip herhangi bir analiz veya yoruma yer vermemişlerdir. En doğru eleştirel gözden geçirme, muadil vasıflı bilim insanları tarafından değerlendirme usulüyle çalışan hakemli bilimsel yayın organları tarafından yapılabilir. Ancak Dr. Ermakova kendi makalesini böyle bir bilimsel yayın organına sunmamıştır. Buna rağmen, söz konusu hikaye internette hızla yayılarak yaklaşık 500 kadar web sitesine girmiş ve dünya çapında bir tartışmayı tetiklemiştir. Ermakova aynı zamanda bu sonuçları Greenpeace sponsorluğunda düzenlenen ‘Epigenetics 2005’ toplantısında sunmaya ve konferans raporu kapsamında daha uzun bir özet yayınlamaya davet edilmiştir (Ermakova, 2006).
Dr. Ermakova’nın kişisel web sitesi ziyaret edildiğinde (Ermakova, 2001 - 2008), kendisinin GD ürünler hakkında olumsuz bir gündemi bulunduğu anlaşılmaktadır: Oldukça acayip bir karışım halinde, GDO’suz Avrupa taraftarlığı yapmaktadır. Sitedeki “Yayınlarım” sayfasında hakemli bilimsel dergilerde yayınlanmış tek bir makalesine bile atıfta bulunulmamakta ve bir süre önce Rusya’da mahiyeti belirsiz bir internet sitesi “MK”ye verdiği “Rus halkı GDO soykırımı tehdidi altında” başlıklı röportaj gibi garip söyleşilere rastlanmaktadır (Ermakova & Pichugina, 2007). Dolayısıyla, Dr. Ermakova’nın Nature Biotechnology dergisine verdiği cevapta GDO’lar karşısında yansız bir tutum içinde olduğunu belirtmesi hiç inandırıcı değildir: “GDO’lara karşı değilim ama daha güvenli ve etkin yaklaşımlar benimsenmesini sağlamak için elimden geleni yapmak istiyorum” (Ermakova, 2007a) p. 1353.
Diğer bir benzer vakada (geniş tartışmalara yol açan Puzstai fare deneyleri), Lancet dergisinin editörü, kesin bir hakem değerlendirmesi bulunmamakla birlikte Ewen ve Pusztai (1999) tarafından kaleme alınmış bir makalenin dergide yayınlanmasına karar vermişti (PubResReg adresindeki bağımsız ASK-FORCE yorumuna bkz.). Bu kararın sonuçları, birkaç yılın ardından artık net olarak görülmektedir: Lancet dergisinde yayınlanan Ewen-Pusztai makalesine, hakem değerlendirmesinden geçmiş bir makale olarak yaygın şekilde atıfta bulunulmuştur. Ancak GDO karşıtları, H. Kuiper’in derginin aynı sayısında yer alan (Kuiper et al., 1999) son derece çürütücü nitelikteki karşı tezine ve ayrıca İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisi’nin eleştirel analizine (Londra, Royal Society, 1999), internette rahatça bulunabilmelerine rağmen hiçbir şekilde değinmemektedirler.
Pusztai vakasında olduğu gibi, bilimsel açıdan şüpheli bulguları araştırmacıların adı altında yayınlamanın tehlikelerini bilen Nature Biotechnology dergisi Baş Editörü A. Marshall, başka bir tartışma forumu kullanmaya karar verdi. Beslenme ve gıda güvenliği uzmanlarına, beyanları hakkında yorumda bulunma fırsatı tanıyacağını açık, net ve yazılı olarak bildirerek Dr. Ermakova’yı Nature Biotechnology dergisinde bir röportaja davet etti. Bu uygulamanın yayınlanan sonuçları (Marshall, 2007c) aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
Dr. Ermakova’nın bu röportajda söyledikleri:
“Deneylerim, genetiği değiştirilmiş (GD) soya fasulyesi (Roundup Ready RR 40.3.2 hattı) içeren bir diyetin Wistar fareleri ve bunlardan doğan yavruların fizyolojik durumu ve davranışları üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla tasarlanmıştı. Laboratuar yemine ilaveten bir grup dişi fareye çiftleşmenin 2 hafta öncesinden başlayarak çiftleşme dönemi ve gebelik boyunca GD soya unu veya tohumu yedirildi ve emzirme süresince de her yavru için artan bir günlük miktar verildi. Aynı aralıklarla, laboratuar yemi alan ikinci bir grup dişi fareye konvansiyonel soya unu veya tohumu, üçüncü bir gruba da Roundup Ready GD soyadan izole edilmiş protein yedirildi. Dördüncü bir gruba sadece standart laboratuar yemi verilerek pozitif kontrol grubu oluşturuldu. Farelerin ve yavrularının fizyolojik durumu (ağırlık, cüsse, vs.), üreme işlevleri, ölüm oranları ve davranışları analiz edildi. Deneyler soya unu, soya tohumu, standart laboratuar yemi ve standart yem + GD soya karışımı (~ %14) verilerek farklı fare gruplarında 5 kez tekrar edildi. Standart yem; buğday, buğday kepeği, ayçiçeği, et unu, hayvansal yağ, arpa, yemlik maya, mikro elementler ve vitaminlerden müteşekkildi. RR soya unu ve protein izolatı, Agrobacterium sp. CP4 suşundan elde edilmiş 5-enolpyruvylshikimate-3-phosphate synthase (EPSPS) transgeniyle genetiği değiştirilmiş soyadandı (Monsanto; St. Louis, MO, USA). Bu soyanın protein izolatı ile kompozisyon ve besin değeri RR GD soyanınkine benzer olan konvansiyonel soya unu (Arcon SJ 91-330), Archer Daniels Midland’ın Hollanda bayisinden (ADM; Decatur, IL, USA) tedarik edilmişti. PCR metoduyla yapılan soya unu analizi, bütün RR GD soya numunelerinde EPSPS transgeni mevcudiyetini göstermişti. Standart laboratuar yemi kafeslerin üzerine yerleştirilen özel bir kap vasıtasıyla kuru pelet olarak verildi. GD soya unu, GD protein izolatı ve konvansiyonel soya unu, suyla karıştırılarak (40 ml su içinde 20 g soya bulamacı) üçer fare için küçük bir kapta kafeslerin içine konuldu. Böylelikle her fare günde 6–7 g soya unu almış oldu. Soya tohumları (fasulyeleri) için de benzer bir usul uygulandı: 1 gün boyunca suda bekletilen soyalar, dişi başına 4, erkek başına 6 tohum düşecek şekilde küçük bir kap içinde kafeslere konuldu.”
Ermakova’nın bu beyanları ve röportajda yöneltilen sorulara verdiği ilave cevaplar, aşağıdaki bilim insanları tarafından şöyle yanıtlandı:
Dr. Bruce Chassy (University of Illinois, Urbana-Champaign, ABD); Ermakova’nın çalışmalarının, tekraren teyit edilmemiş veya muadil bilim insanlarının hakemliğinden geçmemiş bilimsel iddialar karşısında kamuoyu ve medyanın temkinli davranması ihtiyacını gözler önüne serdiğini söyledi.
Biotechnology Industry Organization (BIO; Washington, DC, ABD) eski mensuplarından ve endüstri danışmanı Dr. L. Val Giddings, Ermakova’nın araştırma sonuçlarını ilan etmeden önce muadil bilim insanlarının hakemliğinden geçirmemekle standart bilimsel prosedürü ihlal ettiğini düşünüyor.
Dr. Alan McHughen (University of California, ABD), Ermakova’nın deney tasarımı ve araştırmasında, vardığı sonuçların geçerliliğini şüpheli kılan ciddi problemler olduğu inancında.
Dr.Vivian Moses’a göre (University of London, İngiltere), yayınlanmış hakemli araştırmaların yanı sıra RR soya ve türevi ürünlerin gerçek hayattaki 10 yıldan uzun kullanım geçmişi, Ermakova’nın iddialarını en hafif ifadeyle inandırıcılıktan uzak kılmaktadır.
Eleştirilerin tamamını ve Dr. Ermakova’nın röportajda verdiği diğer cevapları okumak için makalenin tamamına bakmanız gerekir (Marshall, 2007c). Burada sadece Nature Biotechnology dergisi editörü A. Marshall’ın moderatörlüğünü yaptığı bu uzaktan tartışmanın bazı önemli noktaları özetlenmektedir:
• Ermakova, farelere yedirilen ve Archer Daniels Midland’dan (ADM; Decatur, IL, ABD) tedarik edildiğini iddia ettiği yemler hakkında yanlış beyanlarda bulunmuştur. Yapılan soruşturmalar, söz konusu şirketin, Ermakova’nın onlardan aldığını belirttiği %100 RR soyayı satmadığını ortaya koymuştur. Aynı çeşitlerin mukayese edildiğine dair bir kanıtı yoktur ve ne soyaların ne de fare diyetlerinin bileşimsel analizini yapmıştır. Dolayısıyla farelere tam olarak ne yedirildiği belli değildir. Yüksek kaliteli hayvansal çalışmalarda, araştırmacıların genellikle deney için izogenik çeşitler yetiştirttiği, diyetlerin eşdeğerli olduğundan ve toksik, anti-besin veya hormonal madde içermediklerinden emin olmak üzere bunları analiz ettiği hatırda tutulmalıdır.
• Ermakova’nın aksine bu dört uzman, söz konusu sonuçlardan anlamlı çıkarsamalar yapılamayacağı kanaatine varmıştır [önemli veriler tablolarda aktarılmıştır (Marshall, 2007c) ]. Deney tasarımı, araştırmacılara doğru tasarım konusunda yol göstermek üzere geliştirilmiş uluslararası protokollere uymamaktadır. Kaynak materyalin mahiyeti, her bir hayvanın tüketim miktarı ve diyetin kompozisyonu bilinmemektedir. Çok az sayıda hayvan üzerinde çalışılmış ve cinsiyet farkları kaydedilmemiştir. Kontrol grubundaki anormal derecede yüksek ölüm ve düşük gelişme oranları, hayvanlara iyi bakılmadığına işaret etmektedir.
• Ermakova, Nature Biotechnology dergisindeki makalede (Marshall, 2007c) geniş olarak listelenen OECD, FDA ve EPA tavsiyelerine uymamıştır (literatür listesi 7-11, 13-14, 16-19). Bu kritik bir husustur. Zira soya ürünü ve standart fare yemi ayrı kaplar içinde hayvanlara sunulmuştur ve her kafeste üçer fare vardır. Dolayısıyla her farenin soya ürünü yiyip yemediğini bilmek bile imkansızdır. Hayvan başına tüketim miktarı hesaplanamadığı için gruplar arası kıyaslama yapmak da aynı şekilde imkansızdır. Çok az sayıda hayvan üzerinde çalışılmış ve cinsiyet farkları kaydedilmemiştir. Kontrol grubundaki anormal derecede yüksek ölüm ve düşük gelişme oranları, hayvanlara iyi bakılmadığına işaret etmektedir. Tablo 3’deki verilerde görülen geniş değişkenlik ve zayıf hayvan yüzdesinin yüksek olması da beslenme yetersizliği ve/veya kötü ortam şartlarının net göstergeleridir.
• Bu makalenin belki de en önemli cümlesi, Nature Biotechnology dergisindeki uzman yorumlarından alınmıştır:
”Kontrol grubu da uluslararası kabul gören normlara uymadıkça, anormal gelişim hakkında herhangi bir sonuç çıkarılamaz.”
Ermakova olayı, bilim insanlarının, gözden geçirilmek üzere araştırmalarını muadil uzmanların hakemliğine sunmaları gereğinin altını çizmektedir. Uygun olmayan metotlar kullanan veya yanlış sonuçlar çıkaran araştırmalar da bazen hakemlik sürecinde gözden kaçırılabilir. Ancak yine de, hakemlik süreci iyi araştırmaları kötü araştırmalardan ayırmanın ilk ve vazgeçilmez adımıdır. Hakemlik sürecinden geçen araştırmaların geçerli olarak kabul edilmesi için tekrar testlerinden olumlu sonuç çıkması ve geniş bilim camiasının onayının sağlanması şarttır. İçinde yaşadığımız anında elektronik yayıncılık ve gerçeğin değil sansasyonun peşinde koşan gazetecilik devrinde Ermakova’nınki gibi iddiaların gündeme gelmeye devam etmesi kaçınılmazdır. Bilim camiası, bu örnekte, ağır kusurlu deney sonuçlarına dayalı propagandaya dur diyerek övgüye layık bir yaklaşım sergileyen Andy Marshall ve Nature Biotechnology dergisinin yaptığı gibi bilimin sınır boylarında fiilen nöbet tutmayı öğrenmelidir.
Esasen, bilim ve yapmacık bilimi birbirinden ayırmak için “yanlışlanabilirlik” prensibini gündeme getiren Karl Popper olmuştur. Bu konuda keyifli bir felsefi tartışma için bkz. Hull (Hull, 1999).
Dr. Ermakova’nın vardığı sonuçların körü körüne takip edilmesi ve ölçüsüz şekilde abartılmasının en pervasız iki örneği Jeffrey Smith tarafından verilmiştir (Smith, 2005, 2006).
Mae van Ho’nun ISIS web sitesinde yer alan sözleri de çok ilgi çekicidir (Ho, 2007). Bu yazıda bilimsel argümanlara değil, gerçeklerin dehşetengiz şekilde abartılmasına girilmektedir.
Bazı faydalı Powerpoint slaytlarına şu linklerden erişebilirsiniz:
Ermakova Sunum (pdf)
Erkakova Sunum (ppt)
David Tribe’ın “GMO Pundit” adlı blog sitesinde çok daha fazla detay ve link bulabilirsiniz (tavsiyeye şayan bu blog, Ermakova vakasıyla ilgili detaylara da yer veren bir liste servisi olan AgBioWorld ile sıkça birlikte çalışmaktadır).
Link 1
ve
Link 2
Bruce Chassy, Mark Cantley ve Vivian Moses’a faydalı yorumları için teşekkür borçluyuz.
Nature Biotechnology dergisindeki Ermakova vakasıyla ilgili ikinci yayın :
Kolaylık açısından, bu ikinci turda (Marshall et al., 2007) değinilen bütün yazılı materyallerin bir listesi aşağıda verilmiştir:
Marshall, A., Ermakova, I., Chassy, B., Giddings, V., McHughen, A., & Moses, V. (2007) GM soybeans and health safety—a controversy reexamined, followup controversy. Nature Biotechnology, 25, 9, pp 1351 – 1360
Makale
Bibliyografik not: Web of Knowledge’da Ermakova başlığı altında Nature Biotechnology dergisine işaret eden tek bir referans bulacaksınız. Burada Ermakova’nın eleştirilere verdiği cevaplara yer verilmektedir: (Ermakova, 2007b)
Ermakova, I.V. (2007)
GM soybeans - revisiting a controversial format: To the Editor. Nature Biotechnology, 25, 12, pp 1351-1354
Link1 ve Link2
İkinci turda Dr. Ermakova kendisini eleştirenlere cevap verme ve usule ilişkin sorular da dahil olmak üzere bazı yanlış anlamalara açıklık getirme fırsatı bulmuştur (Ermakova, 2007b). Her ne kadar baş editör Dr. Marshall ilk davetinde Dr. Ermakova’ya kendisiyle röportaj yapmak amacında olduğunu ve bilahare bu röportajdaki beyanları hakkında bazı bilim insanlarının yorumlarını isteyeceğini açıkça belirtmişse de, Dr. Ermakova’nın esas şikayeti, bu yayında bir yazar olarak statüsü hakkında -kasten olmasa da- karanlıkta bırakılmaktı. Maalesef, Nature Biotechnology yazışma sekreterliği, Dr. Ermakova’ya gönderdiği ilk yayın taslağında kendisini kasıt olmaksızın bu yayının yazarı olarak göstermiştir (Dr. Marshall, sekreterliği yeterince sıkı kontrol altında tutmadığı için özür dilemiştir). Bu durum ikinci yayında bizzat editör tarafından açıklığa kavuşturulup düzeltilmiş (Marshall, 2007a) ve Dr. Ermakova’ya kendisini eleştirenlere yayın yoluyla cevap verebilmesi için yeterli zaman ve yer verilmiş, aynı şekilde eleştiri sahiplerine de ona cevap verme imkanı tanınmıştır. Bu görüş teatisinin ardından, ana hususlar hâlâ bilimsel eleştiriye açıktır. Yine de, Dr. Ermakova uluslararası düzeyde, Nature Biotechnology’de çıkan bir yayının yazarı olarak tanınmaktadır ve Şubat 2008’de Ukrayna, Kiev’de yapılan bir Eco-Action toplantısında da böyle olmuştur.
Dolayısıyla bu tartışmanın ikinci turunu, öne çıkan ana noktalarını vurgulayarak özetlemek yerinde olacaktır. Fakat her hâlükârda yazının tamamının okunması tavsiye edilir. (Aşağıda Ermakova için “E”, Chassy/Moses/McHughen/Giddings için “CMMG” ve bu katkının yazarı Klaus Ammann için “KA” kısaltmaları kullanılmıştır.)
E ve DMMG arasındaki ikinci tartışmada fazla detaya girmemek ve tekrara düşmemek adına burada sadece tek bir örnek verilmektedir:
Yemin kaynağı ve mahiyeti meselesi: “E” %100 saflığa işaret eden PCR analizi iddiasını savunmaktadır.
Sayfa 981’de Chassy et al., Archer Daniels Midland’ın (ADM; Decatur, IL, ABD) Hollanda bayisinden Roundup Ready (RR) 40.3.2 hattı soya tedarik etmek benim için “mümkün değildi” ifadesine ve “ADM’nin sattığı ticari ürünler hakkında kullanılabilecek en sağlam ifade, bunların konvansiyonel ve GD olmayan soyaların belirsiz ve değişken bir karışımı olduğudur” şeklindeki eklemeye dikkat çekmektedir.
Daha ileride de: “Sadece laboratuarıma GD ve GD olmayan soya şeklinde açıkça etiketlenmiş soyalar geldiğini söyleyebilirim. RR soyanın ‘CP4-LEC-RTPCR’ yapısı kullanılarak kantitatif analizi, bu transgenin GD soya ununun %100’ünde mevcut olduğunu teyit etmiştir. Geleneksel, GD olmayan soya ununda ise aynı yapının sadece izleri (%0.08 ± 0.04) mevcuttu. GD ve GD olmayan soyanın analizleri, numunenin niteliğini bilmeyen operatörler tarafından ‘körlemesine’ yapılmıştı.”
denilmektedir.
KA, Ermakova’nın deneyde kullanılan yemin kaynağını açık ve net olarak teyit etmediğine dikkat çekti.
CMMG, Ermakova’nın beyanının doğru olmadığını söyledi. Tek başına etiketleme ve kullanılan analitik metot OECD’nin uluslararası protokolünün gerektirdiği kalite, saflık ve homojenliği garanti etmeye yetmez. Bkz. diyet detaylarının tanımlanması için aranan detayları belirten protokol (OECD, 1998): “test edilen madde formülasyonu / diyet hazırlama, hazırlanan diyette ulaşılan konsantrasyon, stabilite ve homojenlik”.
CMMG, yemin kaynak ve niteliği hakkındaki eleştirilerini tekrar etti:
“Ermakova hâlâ test edilen materyalin kimliğini belirtmiş değildir ve bu nokta bir hayvan besleme deneyi için hayati önem taşımaktadır. Ermakova’nın tanımladığı metodoloji ve materyaller diğer birkaç açıdan da ağır kusurlu olup bu durum deneyde elde edilen neticeleri geçersiz kılmaktadır. Temel hususlardan biri yemin içeriğidir. Archer Daniels Midland (ADM) katalogundan ve Bruce Chassy’nin 20 Ekim ve 5 Kasım 2007’de ADM’le temasa geçerek yaptığı doğrulamadan anlaşıldığı üzere, ADM Ermakova’nın bahsettiği RR-40-3-2 hattını içeren hiçbir %100 GD soya ürünü satmamaktadır ve evvelce de satmamıştır.”
Başka birçok detaylı görüş teatisi yapılmıştır. Ancak şurası açıktır ki CMMG uluslararası deney prosedürü standartlarına sadık kalmakta, Ermakova ise kendisini birçok detayda bu kuralları değiştirecek kadar serbest hissetmektedir. Metinler bu web sitesinde tam detaylı olarak yer almaktadır ve okuyucular buradan kendi sonuçlarını çıkartabilirler.
Ancak burada bahsedilmeden geçilmemesi gereken bir nokta vardır: Ermakova, GD yemlerin fare organlarındaki olumsuz etkilerini gösteren bir dizi araştırmaya atıfta bulunmaktadır. Kendisi, Malatesta’nın laboratuar fareleri üzerinde bazı hafif olumsuz etkileri gösteren araştırmalarını açıkça zikretmektedir (Malatesta et al., 2003; Malatesta et al., 2002a; Malatesta et al., 2002b; Malatesta et al., 2005). CMMG, yaptığı analizde söz konusu İtalyan grubun da uluslararası laboratuar standartlarına uymadığını fakat Ermakova’nın aksine bu sonuçları ihtiyatlı bir şekilde yorumladığını ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla, CMMG’nin vardığı ve burada tam olarak aktarılan genel sonuçlara ben de katılıyorum:
CMMG: “Bütün bilimsel çalışmalar, akılcı eleştirilere tabi tutulabilir ve tutulmalıdır. Ermakova’nın GDO’ların olumsuz etkilerine dair kanıtlar içeren makalelerin yerilmesi ve bastırılması yolunda bir endüstri komplosu bulunduğu yolundaki ifadeleri bizzat kendisi tarafından çürütülmektedir. Zira kendisi de olumsuz etkilerden söz eden yayınlanmış çalışmalara (her ne kadar kusurlu çalışmalar olsalar da) atıfta bulunmaktadır. GD soyanın zararlarını gösteren çok az araştırma bulunmasını, dünya çapında bir komploya değil de, GD soyanın güvenli olduğu ve zarara yol açmadığı gerçeğine bağlıyoruz. Bu itibarla, Ermakova’nın araştırmalarının kabul edilmiş uluslararası normlara uymayan deney tasarımlarına dayandığı ve kontrol gruplarında bile olumsuz etkiler görülecek kadar kötü bakılan hayvanlar üzerinde yapıldıkları sonucuna varıyoruz. Besleme araştırmalarında yetersiz veya yanlış karakterize edilmiş ya da hiç karakterize edilmemiş materyaller kullanılmıştır. Dolayısıyla bu çalışmadan herhangi bir bilimsel sonuç çıkartılamaz.
Bir kez daha altını çizmeliyiz ki, GD soya hakemli literatürde titizlikle incelenmiş, dünya genelinde düzenleyici makamların testlerine tabi tutulmuş ve gerçek hayatın acımasız sınavından başarıyla geçmiştir. Geçtiğimiz on yılda 500 milyon hektardan fazla arazide bu ürün ekilmiştir. Bu ürünün büyük çoğunluğu evcil hayvanlara, kanatlılara ve balıklara yüksek konsantrasyonlarda yedirilmiş ve Ermakova’nın iddialarının aksine herhangi bir gelişme veya üreme bozukluğu rapor edilmemiştir.”
GDO’ya Hayır Platformu tarafından 3-4 Temmuz tarihleri arasında Ankara Petrol-İş Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen forum ve eşgüdüm toplantısında, genetiği değiştirilmiş ürünlerin sağlık, biyolojik çeşitlilik, tarımsal üretim ve ekonomi üzerinde oluşturduğu tehditlere dikkat çekilerek Türkiye’nin GDO’ya karşı acil önlemler alması gerektiği belirtildi.
Toplum sağlığını, gen kaynaklarını ve biyoçeşitliliği korumak, herkese eşit besin ve tarımda kendi kendine yeten bir toplum için GDO’ya Hayır diyen 30 kadar sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşan platform temsilcileriyle birlikte akademisyenler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcileri, çiftçiler ve konuya duyarlı kişilerin katıldığı toplantıda “Biyogüvenlik, Tarımsal Sürdürülebilirlik Açısından GDO’lar” ve “GDO’nun Sağlık Açısından Riskleri” konularında çeşitli sunumlar yapıldı.
Forumda konuşan GDO’ya Hayır Platformu Sağlık Bilim Komitesi’nden Dr. Serap Başkaya GDO’ların insan sağlığı açısından çok önemli tehditler içerdiğini söyledi. Yabancı genlerin bitkilerin DNA’larına rastlantısal olarak yerleştirildiğini belirten Başkaya, “Henüz bilimin tam anlamıyla çözemediği DNA yapısına gelişigüzel yerleştirilen genler beklenmeyen tehlikeli sonuçlara yol açabilir” dedi. Başkaya, genetik mühendisliği yoluyla bazı allerjen bitkilerden alınan genlerin allerjen olmayan bitkilere aktarılması sonucu, bu bitkileri tüketen allerjik yapıya sahip bireylerin riske atıldığına dikkat çekti ve konuyla ilgili olarak yapılan araştırmalardan örnekler verdi.
“1980’lerin sonunda Japonya’daki Showa Denko firması transgenik bir bakteriye ürettirilen triptofanı ABD’de satışa sunmuştur. Aylar içinde ürünü kullanan kişilerde nörolojik sorunlarla birlikte giden Eozinofili- miyalji sendromu ortaya çıkmıştır. Bu sorunları yaşayan 1500 kişide kalıcı hasar gelişmiş, 37 hasta kaybedilmiştir. Ancak bu durum hekimler tarafından fark edilmesine rağmen ürün piyasadan çekilene kadar aylar geçmiştir.”
Toplantıda konuşan bağışıklık bilimi uzmanı Doç. Dr.Şükran Şahin ise GDO’ların ve GDO’lu ürünlerin canlılarda, kanserden çok daha tehlikeli reaksiyonlara yol açabileceğini belirterek bir yurttaş, bir hekim ve bir anne olarak GDO’lar karşısında ciddi kaygılar taşıdığını vurguladı.
Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan Çakar ise GDO’ların yerel gen kaynaklarımızı ve tarımsal üretimimizi ve topraklarımızı ciddi anlamda tehdit ettiğini belirterek “Çok uluslu şirketler genleri patentleyerek genetiği değiştirilmiş tohumlar üzerinde hak iddia edebiliyor. Bizlerin bir an önce gen kaynaklarımızı koruyacak önlemler almamız gerek. Şimdi bunun Kurtuluş Savaşı’nı vermenin zamanıdır” dedi.
Ziraat Mühendisleri Odası'ndan Gökhan Günaydın ise Türkiye’nin mısır, soya ve pamuk tohumu konusunda dışa bağımlı olduğuna dikkat çekerek hatırlatarak bu ürünlerin büyük bölümünün GDO mısır, soya ve pamuk yetiştiricisi ülkelerden ithal edildiğini hatırlattı. Altı yıldır Türkiye’ye GDO’lu ürün girdiğini söyleyen Günaydın, işleme sanayinin her alanında (soya ve mısır yağı, unu, nişastası, sakkaroz, fruktoz vb) bu ürünlerin kullanıldığına işaret etti. “GDO’lar konusunda önlem almayarak tüketicinin sağlığını tehlikeye atmakla kalmıyoruz, üretimi de tehlikeye atıyoruz” diyen Günaydın, süreç böyle devam ederse Türkiye’de kendine özgü tür kalmamasından endişe duyduğunu anlattı. Günaydın ayrıca şekerlemelerde yan ürün olarak kullanılan mısır ithalatı lobisine fayda sağlamak için kar eden ve 7 milyon kişiye istihdam sağlayan şeker fabrikalarının özelleştirilmeye çalışıldığını da sözlerine ekledi.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nden Dr. Vehbi Eser, Türkiye’nin taraf olduğu Cartagena Biyogüvenlik Protokolü gereği hazırlanan Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı’ndan söz ederek taslakta “bebek mamalarında GDO kullanımının tamamen yasaklanması” ve “sekiz gümrük kapısında GDO analiz laboratuvarları kurulması” yönünde maddelerin yer aldığını söyledi. Eser, bir ürünün GDO konusundaki şüpheleri olan tüketicilerin, Tarım İl müdürlüklerine numunelerle birlikte başvurarak bilgi alabileceklerini ve ürünlerin GDO olması halinde tohumları ithal eden firmalar hakkında halk sağlığına aykırı hareket etmekten yasal işlem başlatılabileceğini de belirtti.
2004 yılında dünyada GDO üretiminin 75 milyon hektara ulaşmasının beklendiğini aktaranVehbi Eser, genlerin dünya pazarında alınıp satılabilen bir ticari meta olduğunu ve transgenik tohum pazar değerinin 7 milyar dolara ulaştığını söyleyerek “Bugün insanlar için gıda programları üretilmeye başlandı. Belki de 50 yıl sonra insanlar kendi gıda tercihlerini yapamaz duruma gelecekler” dedi.
Toplantıda konuşan Turhan Çakar GDO’lara karşı ve biyolojik çeşitliliğin, canlı sağlığının ve ekolojik dengelerin korunması için en etkili çözümlerden birinin organik/ekolojik tarım olduğuna dikkat çekti. Toplantıya katılanlar, öncelikli olarak, "GDO’ların tehdit ve riskleri konusunda tüketici ve üreticilerin bilgilendirilmesi" gerektiği konusunda görüş birliğine vardılar.
Toplantıda ayrıca GDO'ya Hayır Platformu üyelerinden Ekoloji Kollektifi tarafından hazırlanan Yaşam Bizimdir, Yaşam Patentlenemez Gazetesi de dağıtıldı.
GDO'ya Hayır Platformu'nun etkinlikleri ve GDO'lar konusunda pek çok yazı ve makalenin yer aldığı 32 sayfa ve tabloid boyda hazırlanan gazeteyi (0312) 430 86 41 nolu telefon veya altangorkem@yahoo.com adresinden edinebilirsiniz.
Daha fazla bilgi için www.gdoyahayir.org
www.ekolojikpolitika.org
"GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz" ve ürün etiketlemesi sadece o ürününün içinde ne olduğunu
belirtmek için yapılırmış. mış mış Bunu Tarım bakanı Mehdi Ekerde söyledi..
Etiketlemenin dünyada kabul gören yasal tanımlaması bu imiş...
Bayağı güldüm buna.. ona bakarlarsa gıdaların içindeki belirli proteinlere alerjisi olan bundan dolayı hasta olan kişileri korumak içinde etiketlerde mecburi beyan zorunlulukları olabiliyor. Ve etiketle yapılan bu uyarılar birçok Avrupa ülkesinde zorunlu ve yönetmeliklerle tanımlanmış durumda..Mesela Çölyak hastalığı ve glutensiz ürünler gibi..
Eğer bu etiketleme çalışması çeşitli hastalıklar için yapılıyorsa GDO lu ürünler için niye yapılmasın..Çok belliki milyar dolar bütçeli GDO şirketlerinin elleri hükümetlerin üzerinde. Sadece Türkiyede değil, bütün dünyada böyleler bu şirketler.
Köşe yazarı Gila Banmayor, bugünkü yazısında şöyle demiş:
Bu arada GDO karşıtlarının da doğru dürüst seslerini duyamıyoruz.
Bu kadar kargaşa, gürültü patırtı arasında ya ne dedikleri anlaşılmıyor, ya da seslerini tuhaf komplo teorileriyle ortaya çıkan profesörler bastırıyor.
Hatırlıyorum Fransa’da GDO’lar tartışıldığı günlerde şimdi Avrupa Parlamentosu’na girmiş olan çiftçi lideri Jose Bove açlık grevi yaparak taleplerini kabul ettirmişti Fransız hükümetine.
Varsa öyle güçlü bir ses çıksın ortaya.
Bizde bu günlerde GDOları tartışıyoruz, şu fransız çiftçi lideri Jose Bove propagandasını neyin üzerinden yapmış ta kazanmış, merak ediyorum, Türk toplumuna anlatmasını isterim..Belki çevre,gıda ve tarım politikaları üzerine çalışan sivil toplum kuruluşlarımız bir araya gelir, bu zatıda buraya konuşmacı olarak davet ederler..Bizde ondan öğrenir, aynısını yaparız..
Bu arada ntv de Hakkı devrimle birlikte yapılan bir programda, GDO larla ilgili bir kongrenin Tema vakfı tarafından önümüzdeki günlerde düzenleneceğini söylemişti. İçeriği ve etkinliği konusunda bilgisi olan varmı?. Baktım sitelerinde birşey göremedim..
Birde arkadaşlar, biz kutuplarda konumlanmış bir ülke değiliz. Çok az ülkeye nasip olan havadan, güneşten, sudan nasibini alabilen en verimli fertile topraklara sahibiz, nasıl oluyorda kala kala bu GDO lu ürünlere kalıyoruz anlamıyorum?
Acilen, devletin tarım havzalarını olgunlaştırmasını, buralardaki yapılaşmayı ve bölünmeyi engellemesini, organik tarım yaparak para kazanmaya dünden razı çiftçilere yer gösterip, organize ederek, tarıma ihalelerle teşvik etmesini, istatistiklerle üretim potansiyelini ve fiyatlandırmayı kontrol dahilinde tutmasını, ve sıkı denetlenmesini talep ediyorum..
Tarım bakanlığı ve tarım birlikleri ne yapıyor, çıksın bize anlatsın, bu ülkeninin GDO lu ürünlere ihtiyacı yok..bu kadar...
GDO’yu tartışalım ama böyle değil
GEÇEN pazar günü bu köşede yayınlanan “GDO in mi, cin mi? Yasak mı? Değil mi?” başlıklı yazının sonunda söylediğim gibi GDO’ları tartışılmanın zamanı gelmişti.
Bir haftadır gazetelerde çıkan yazıları okuyorum.
Televizyonlardaki tartışmaları izliyorum.
Üzgünüm ama bilgisizlik diz boyu.
Bu konularla yakından uzaktan ilgisi olmayan bir profesör gazetedeki köşesinde hâlâ GDO’lu meyve-sebzelerden söz ediyor.
Ekranlara hâlâ domates, biber, salatalık görüntüleri düşüyor.
GDO’lu ürün derken sadece ve sadece dört ürünün yani mısır, soya, pamuk ve kanolanın söz konusu olduğu unutuluyor.
Gila BENMAYOR
Hürriyet
Yazının devamı (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12887674.asp?yazarid=20&gid=61)
Bilgisizlik ve karışıklık gerçekten diz boyu.
Madem "GDO’lu ürün derken sadece ve sadece dört ürünün yani mısır, soya, pamuk ve kanolanın söz konusu" öyleyse bu liste niye?
113251
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI KORUMA VE KONTROL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ,
GDO ANALİZİ YAPILACAK OLAN ÜRÜNLER
MISIR
SOYA
KOLZA (KANOLA)
PATATES
PAMUK ÜRÜNLERİ
ÇELTİK-PİRİNÇ
BUĞDAY
AYÇİÇEĞİ
NOHUT
MERCİMEK
TATLI PATATES
MANYOK
MUZ
ELMA
PAPAYA
RADİKA (KARAHİNDİBA
BALKABAĞI
ERİK
DOMATES
ŞEKER KAMIŞI
BEBE HAVUCU
TATLI BİBER
ŞEKER PANCARI
YONCA
MARUL
SAKIZ KABAĞI
BAKTERİ VEYA MAYA KÜLTÜRLERİ VEYA BUNLARDAN ELDE EDİLEN ÜRÜNLER
Galiba yasa onaylanmış ve artık ürünlerin üzerinde de gdo lu veya gdo suz yazmıcakmış. Allah bilir artık bize ne yedirecekler. Tehlike çok büyüyecek gibi.
Birde bunun yanında israil fidesi sorunu var o da büyük tehlikeli. Artık kime güvenip tohum veya fide alınacak belli değil.
Ozgur_Oner
08-11-2009, 14:31
Etiketlemenin dünyada kabul gören yasal tanımlaması bu imiş...
Dünyada uygulama:
GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR VE ÜRÜNLERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ, İHRACATI, KONTROL VE DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİK (http://www.agaclar.net/?t=17975&id=showthread)
Anlamadığım bir bölüm var...
GDO lu Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi ve Depolanması, İhracatı, Etiketlenmesi,
İzleme ve İzlenebilirlik, Denetim ve Kontrolü
İthalat
MADDE 11 –
(1) Komite tarafından değerlendirilmesi yapılarak Karar belgesinde ithalatı uygun görülmüş GDO ve ürünlerinin ithalatında aşağıdaki hususlar dikkate alınır:
a) GDO ve ürünlerinin üretildiği ülkenin yetkili otoritesinden parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır.
b) Ürünün üretildiği ülke dışında başka bir ülkeden yüklenmesi durumunda üretici ülkenin vermiş olduğu belgeyle beraber yüklendiği ülkenin yetkili otoritesince düzenlenmiş, parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır.
c) Bakanlık, kontrol ve denetim amaçlı analizler yapabilir.
ç) Yapılacak analizlerin sıklığı, risk esasına göre Bakanlıkça belirlenir.
(2) GDO riski taşıyan ancak, GDO suz ürün olduğu taahhüt edilen ürünlerin ithalatında aşağıdaki esaslar uygulanır:
a) İthalatta, GDO riski taşıması nedeniyle analize tabi tutulacak ürünler ve bunların sıklıkları Bakanlık onayı ile belirlenir. Gerektiğinde yine Bakanlık onayı ile güncellenir.
b) Belirlenen analiz sıklıklarına göre ürünlerin analizi yaptırılır. Analiz sonucunun uygun olması durumunda söz konusu ürünlerin ülkeye girişine izin verilir.
c) Yapılan analiz sonucunda GDO lu olduğu tespit edilen ürünün ülkeye girişine izin verilmez. Söz konusu ithalatçı ve ihracatçı firma ve ülke risk listesine alınır.
(3) Tespit ve kontrol işlemleri için istenecek her türlü analiz yöntemi ve analizlerde kullanılan özel ürünler de dâhil, bilgi, belge, ürün ve malzemeyi temin etmekle ithalatçı yükümlüdür.
Kontrol için gereken her şeyi ithalatçı mı temin etmek zorunda? Analiz yöntemine varıncaya kadar... Analiz için fazladan bir ücret istenebilir ama sağlanmasını istemek sağlıklı olur mu?
Ben köylüyüm sadece kendi özümüze dönelim diyorum tüm denenen şeyler ülkemizde deneniyor. Örneğin mısır 40 günlük mısır tarih oldu, şeker pancarı kotalı herkes köyüne geri dönsün eksin biçsin üretsin eksin biçsin ürettin tekrar eski sağlığımıza dönelim.
Remzi Sarıoğlu
09-11-2009, 12:01
GDO açılımı ile Anadolu'da ne Türk kalır ne Kürt!
Hani Tayyip Erdoğan, Anadolu Kartalı tatbikatından İsrail’in çıkarılmasıyla ilgili olarak, “Ben halkımın taleplerini bir kenara koyamam” diyordu ya; herhalde aynı sebepten olsa gerek, AKP iktidarı genetik yapısı değiştirilmiş gıda ve yemlerin ithalatı ile ilgili bir yönetmelik çıkardı.
Yönetmelik bir hile ve aldatma cümlesi ile başlıyor!
Deniliyor ki, “Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO’lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO’ya ilişkin ek bir belge aranmaz.”
Yani “Bu yönetmeliğe uygun olmak kaydıyla serbesttir” diyor. Üstelik ek bir belge de aranmayacağını öngörüyor!
Hemen ardından şöyle deniliyor:
“İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO’lu gıda veya yemin, çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır.”
Demek, bütün inisiyatif bu işin ticaretini yapanlara veriliyor.
Yönetmelik “GDO’lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.
İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır” diyerek, bu ürünlerin aslında ne kadar zararlı olduğunu tescil ediyor ama, kontrolü ithalatçıya veriyor!
Bir garip hüküm daha var:
“GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.”
Allah Allah. Neden bulunmayacakmış? GDO’lu ürün, normal ürünlere karışsın, millet haberi olmadan alsın yesin diye, öyle mi? Yönetmelik bunun için mi çıkarıldı?
* * *
İnsan sağlığına zararlı bu ürünleri tamamen yasaklamak gerekirken Tayyip Erdoğan hükümetinin uğraştığı işe bakın?
Yönetmeliğin bir yerinde “Türkiye flora ve faunası için potansiyel bir tehlike oluşturmasını engellemek üzere GDO’nun Türkiye’de yakın akraba ve yabanileri olan türlere ait olmadığını gösterir bilgi ve belgeler istenebilir” diye bir hüküm de var.
Yani hükümet, GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye sokulmasının, ülkenin flora ve faunasını yok edeceğini bile bile bunlara izin veriyor!
Yönetmeliğin tamamı, aslında bir soykırım şebekesi olan GDO’lu ürünler üreten firmalara nasıl izin verileceğini düzenliyor.
* * *
Peki bu GDO’lu ürünleri halk mı istedi?
Şimdi Erdoğan, “Halkım, yüzde 47 oy oranı ile bana yetki verdi. Ben halkımın taleplerini bir kenara koyamam” dese haklıdır!
Fakat Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer,
“Sayın Başbakan ya üç çocuk yapın demekten vazgeçmeli ya da GDO’dan. GDO ile doğal yapının bozulması, bitkiler ve insanların kısırlaştırılması anlamına gelir. Başbakan son 50 yılın kısırlık haritasını incelemeli. Üç çocuk yapın demekle üç çocuk yapılmaz. Erkeklerde çocuk yapacak sperm yok. Domuz aşısıyla bu daha da azalacak. GDO’lu ürünlerin hukuk zeminine alınmasıyla Türkiye 2030’ları bile göremez” diyor.
Demek ki halkımız böyle istedi!
Hükümet, Siyonistlerin ilâç şirketlerine Anadolu’da tek bir Türk veya Kürt bırakmamanın yolunu açmış, biz hâlâ Türk-Kürt tartışmaları ile oyalanıyoruz!
Varlığın tehlikede ey millet, varlığın!
Bu ülkede olanlara akıl erdirmek mümkün değil.Neden GDO lu ürün almak zorunda bu ülke.?Tarım ülkesiyiz biz.Bu kadar verimli topraklar nerede var?Çiftçiyi yoksullaştırın, daha çok hasat alsın diye birsene ürün veren tohumlardan alsın.Kimyasal ilaçları alsın,seneye yine bu tohumlardan alsın.Nerede bizim orjinal tohumlarımız Amerika'da 3-5 zenginin kurduğu şirketin buzdağının altına gömdükleri kutuda.Bunun sebebinide dünyanın başına birhal gelirse(nükleersavaş,göktaşı çarpması) bu tohumlarla yeniden hayat kurulacak.Bu şirketle çiftçimize hibrit tohumları satan şirket aynı.Bunun yorumunu size bırakıyorum.
Dışarıdan bu tohumları almak için ödediğimiz parayı, çiftçimize tarımımıza yatırsak ne olurdu.Hayvancılığımızda aynı, bütün yemler GDO lu.
GDO lu ürün yemek istemiyorum.Çocuğumada yedirtmek istemiyorum.Ne acı ki bunu seçme hakkım bile yok.Etiketlere yazılmayacakmış.Bu konunun üzerinde durmalıyız, birşeyler yapmalıyız.Tek tek olmaktansa birlikte olmak sesimizi daha çok duyurur diye düşünüyorum.Ben şahsım adına birçok kampanyaya katıldım.
Şöyle bir önerim olacak; nette sayfa açıp imza toplayalım ve gönderelim.Biryerlerden başlayalım.Ne kadar çok GDO ya hayır sözü çıkarsa, o kadar bu ürünlerin ülkeye girmesi zorlaşır.Sesimizi duyuralım.
acemifüsun
09-11-2009, 19:38
Şu anda Habertürkte GDO tartışılıyor, değerli Pr.Kenan Demirkol da konuklar arasında.
mutlutolga
09-11-2009, 20:27
kesinlikle GDO ya hayır ama gdo tartışmaları yapılırken bile basınımız saolsun yerli malı ürünleri göstermekten çekinmiyor bilgisiz gazeteciliğe hayır halkı panikletmeden doğrucu ve bilimsel yaklaşımlar lütfen
GDO dan sonra birtakım rantlar doğacaktır.Halkımız bilinçlenmeli ve çocuklarımızın ne derece tehlike altına girdiğinin farkına varmalı.Yediğimiz içtiğimiz herşeyle bizi kansere gen bozukluklarına itiyorlar.
Oğuz Karsan
10-11-2009, 11:10
Merhaba.
GDO tartışması her kanalda yayınlandı, bütün yetkili ve yetkisizler konuştu.
Çıkan sonuç : Geçmiş yıllarda, Ülkemize birtakım ne idüğü belirsiz tohum ve gıdalar girdi. Bakanlık üzerindeki baskıyı azaltacak düzenlemeyi yaparken, GDO'ya çanak tutacak ve yaygınlaştıracak düzenlemeleri getirdi. Toplam 3 laboratuvar ile bütün ülkeyi kontrol etmenin imkansızlığı ortada.
Yasaklayıcı bir ifadenin bulunmaması Yönetmeliğin, Önümüzdeki yıllarda da GDO'lu gıda ve tohumların ülkemize gireceğini peşinen kabul edilerek hazırlandığı ortada.
Etiketlerde içinde olmayan maddenin yazılması gibi bir uygulama olmaz deniyor. Bu da gerçeği yansıtmıyor. Yıllardır " ....mamulun içinde domuz yağı yoktur" ifadesi içeren etiketler kullanılıyor. Madem yok neden etikete yazılıyor.
Demek ki, bir gıdanın içinde domuz yağı bulunup bulunmaması, GDO'lu olup olmamasından daha önemli. Açıklamalar komik, yetersiz ve aldatıcı.
Saygılar
karinca70
10-11-2009, 22:15
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu'nun hazırladığı broşür:
10 SORUDA GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR
1 - Çiftçilerin hasattan tohumunu ayırma hakkı ihlal ediliyor mu?
Bilindiği gibi biz köylüler geleneksel (bilge) köylü tarımcılığında yeniden ekilmek üzere ürettiğimiz ürünümüzden tohumluğumuzu ayırabiliyor ve saklayabiliyorduk. Bu amaçla Tarım Bakanlığı tarafından köylerde kurulmuş olan selektör dairelerinde, ürünümüzden ayırdığımız tohumlukları yabani tohumlardan ayırıyor, yeterli irilikte ve olgunlukta olanları seçiyor, kullanıyorduk. Üretimimizi bu şekilde ayırdığımız tohumluğumuzla özgür bir biçimde sürdürüyorduk. Tarımı ve çiftçiyi var eden, tarımsal üretimin günümüze kadar sürmesini sağlayan bu bitki üretme hakkımız ilkönce selektör dairelerinin kapatılması, daha sonra da dışarıdan tohum alımının serbest bırakılmasıyla budanmaya başlandı.
Ardından milyarlarca çiftçiye ait olan bitki üretme hakkı şimdilerde sayıları 10’u bulmayan tohum şirketlerine tohumları patentleme izni verilerek elimizden alınıyor. Biz çiftçilerin ürettiğimiz ürünümüzden tohumluğumuzu ayırma hakkımız elimizden alınıyor.
Aslında genetiği değiştirilmiş tohumlarla üretim yapan ülkelerin çiftçileri genetiği ile oynanmamış tohumlarla üretim yapmak istiyor. Kanada’da genetiği değiştirilmiş tohumla üretim yapan 1.566 çiftçi arasında yapılan bir araştırma bu durumu kanıtlıyor. Araştırmada 1.566 çiftçinin % 83’ü genetiği ile oynanmış tohum kullanmaya karşı olduğunu ve üretimde kullanmak istemediğini belirtmiştir. Kanadalı çiftçiler genetiği değiştirilmiş tohumla üretime karşı olma gerekçelerini;
a. Kazançlarının düştüğü,
b. Gıda arzının şirketlere geçtiği,
c. Doğal bitkilerin ve ürünlerin risk altına girdiği,
d. Piyasa kaybına uğradıkları şeklinde belirtmişlerdir.
Kanada örneğinde olduğu gibi biz Türkiyeli çiftçilere zarar ettirecek, sadece şirketlere bizim sırtımızdan kazandıracak genetiği değiştirilmiş tohumla üretim yapmak istemiyoruz.
2- Canlıya Sahip Olmak Mümkün müdür, Bu Mümkün Olmalı mıdır?
İnsanoğlunun tarıma başladığı ilk yıllarda buğday yabancı bir ottu. Olgunlaştığı zaman başakları çatlar, tohumları da toprağa saçılırdı. Buğdayın doğadaki devamlılığını sağlayan buydu. Ancak bu durum tohumun toplanarak üretim yapılmasına olanak vermiyordu. Kadın çiftçiler önce bu başaklar arasında tohumlarını saçmayanları seçmek suretiyle üretime başladılar. Yani doğada, tohumluğunu ekme, seçtiği tohumu tarlaya saçma yöntemiyle ıslah çalışmaları yapmaya başladılar ve böyle yapageldiler.
Ekseriyetle kadınlar bu, ıslah ve geliştirme çalışmalarını laboratuarlarda değil, doğanın bağrında uygulamalı olarak yaptılar. Bu süreç ve üretim tarzı on binlerce yıldır sürmektedir. Buğday, arpa, çeltik ve daha birçok bitki kadın çiftçilerin binlerce yıldır sürdürdüğü ıslah çalışmaları ve bilgeliğiyle bugüne kadar geldi. Bu, ürün çeşitliliğini hem artırdı hem de devamlılığımı sağladı.
Bu gerçeklere rağmen şirketler bugün kendilerini yeniliklerin ve fikri mülkiyetin tek kaynağı olarak görmekte ve anlatmakta sakınca görmüyorlar.
Şirketler, aslında bir bitkiyi doğal yaşam alanı olan ortamdan alarak bitkinin genleriyle laboratuar ortamlarında oynuyorlar. Sonra da genini değiştirdikleri bitki için patent alıyorlar. Patentini aldığı “bitkinin sahibi benim” diyerek o canlının sahibi oluyorlar. Yani bir tür gen korsanlığı, “hırsızlığı” yapıyorlar. Oysa genleri ile oynadıkları bu canlı(lar) yüzyıllardır zaten doğada yaşaya gelmektedir.
Ayrıca eğer şirketler istemezlerse bu bitkilerin ürününden insanlar ve hayvanlar da yararlanamayacak. Neden? Şirketlere patent yoluyla canlıya sahip olma hakkı tanındığı için!
3- Genetiği Değiştirilmiş Tohumlar İlaç Kullanımını Azaltır, İlaç Fiyatını Düşürür mü?
Şirketler ürettikleri kimyasallarla topraklarımızı ve sularımızı önce kirlettiler. Şimdi de “doğa kirlendi, toprak, su, insanlar ve diğer tüm canlılar tehlike altındadır” diyor, genetiği değiştirilmiş tohum kullanmamız gerektiğini empoze ediyorlar. Böylece daha az ilaç kullanmış olacağımızı, felaketlerin de önünü alacağımızı propaganda ediyorlar. Ancak gerçekler tohum ilaç ve gıda şirketlerinin söylediği gibi değildir.
Kanıtlar:
a) Ekilebilir tarım arazilerinin %74’ünde soya, mısır ve pamuk yetiştiren Arjantin’de, 1996 yılında 13,9 milyon litre glyphosate kullanılmış. 2008 yılına gelindiğinde Arjantin’de ilaç kullanım miktarı 200 milyon litreye ulaşmış. 1996 yılından 2008’e GDO’lu soya ekim alanı 5 kat, yabancı ot ilacı gloyphosate kullanımı 14 kat artmıştır. Bu nedenle genetiği değiştirilmiş tohumla ürün yetiştirilmesi, kullanımı ve satışının ülkemiz genelinde yasak olarak kalması önemlidir.
b) Peki, genetiği değiştirilmiş tohumlar ve kullanılan ilaçlar ucuz mudur, bir de buna bakalım isterseniz. Şirketler bir kez genetiği değiştirilmiş tohumla üretimi yaygınlaştırdıktan sonra çiftçiler, tohum şirketinin tohumuna, üretim modeline ve fiyat belirlemesine teslim olur. Her yıl tohumu daha yüksek fiyatla almak zorunda kalır. Yani elini bir kez veren çiftçi bir daha kolunu tohum şirketlerinden kurtaramaz.
Örnekler:
• ABD’deki genetiği değiştirilmiş tohumların başını çeken soya tohumunun ortalama fiyatı 2006-2008 yılları arası iki yıllık süreçte % 50’den daha fazla arttı.
• Roundup herbisitin perakende fiyatı Aralık 2006’dan Haziran 2008’e iki yıldan daha az bir sürede % 134 artış gösterdi.
Biz çiftçiler biliyoruz ki, doğal denge korunabildiği oranda daha az, doğanın bozulduğu oranda daha fazla girdi (ilaç, gübre v.s.) kullanmak zorunda kalırız. Demek ki, genetiği değiştirilmiş tohumlarla üretim yapıldığında hem ilaç kullanımı hem de ilaç fiyatı sürekli artıyor. Yani ilaç ve ecza şirketleri zenginleşiyor, çiftçiler yoksullaşıyor!
4- GDO Verimliliği Arttır mı?
Şirketler, genetiği değiştirilmiş ürünler “açlığa çare, çiftçiye bol kazanç getirir” diyorlar. Bu kocaman bir kuyruklu yalandır!
Kanıtlar:
4.1 ABD üniversiteleri tarafından yapılan testlerde genetiği değiştirilmiş soyanın diğer soyalara göre % 5,3 daha az verimli olduğu tespit edilmiştir. Nebraska Üniversitesi agroministlerinin (bitki bilimcilerinin) 2001 yılında yaptıkları çalışmalarda da veriler aynı sonuç elde edilmiştir. Kansas Devlet Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalarda ise genetiği değiştirilmiş soyanın verimliliğinin % 9 oranında daha düşük olduğu sonucuna varılmıştır.
4.2 ABD’de pamuk ekim alanlarının % 86’sında genetiği değiştirilmiş pamuk ekimi yapılmaktadır. ABD’de genetiği değiştirilmiş tohumla üretilen pamuğun verimi ise 933 kg/ha civarındadır. Çin’de pamuk ekim alanlarının % 68’i, Hindistan’da % 76’sı, Arjantin’de % 95’i genetiği değiştirilmiş tohumlarla yapılmaktadır. Çin’de verim 1.313 kg/ha., Hindistan’da 553 kg/ ha, Arjantin’de 483 kg/ha’dır.
Türkiye’de ise genetiği değiştirilmemiş tohumlarla yapılan pamuk üretimindeki verimlilik hektara 1.334 kg/ha’dır. Dünya pamuk verim ortalaması ise 775kg/ha’dır.
4.3 Genetiği değiştirilmiş Roundup Ready’li kanola mahsulünde % 40 oranında artış iddialarına karşı Avustralya, “yapılan denemeler bizim ulusal ortalamamızın % 17 altında olmuştur” diye açıklamalarda bulunmuştur. Bu sonuçlardan da anlaşılacağı gibi genetiği değiştirilmiş tohumlarla yapılacak üretim, verimliliği arttırmayacağı ve biz çiftçilere kazandırmayacağı gibi açlığa da çare olmayacaktır.
5- Genetiği Değiştirilmiş Tohumlar Yoksulluğa Çare midir?
Genetiği Değiştirilmiş Tohumlar üreten şirketlerin bir başka propagandası “genetiği değiştirilmiş tohumlar yoksulluğa çaredir” söylemidir. Bu da doğru değildir!
Kanıtlar:
Paraguay, genetiği değiştirilmiş soya ekim alanı bakımından dünyada yedinci sıradadır.
Fakat Paraguay köylülerinin % 40’ı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Güney Afrika’da 2000 yılından bu yana genetiği değiştirilmiş pamuk eken çiftçi sayısında 4 kata yakın bir azalma görülmüştür. Arjantin’in bitkisel üretiminin%75’igenetiği değiştirilmiş tohumlarla gerçekleşmektedir.
Arjantin, 1970’lerde Latin Amerika’nın refah düzeyi en yüksek, fakirlik oranı % 5 olan
bir ülkesiydi. Genetik tohumla üretimi artan Arjantin 2002’lere geldiğinde fakirlik oranı % 51 ‘e yükselmiştir.
Genetiği değiştirilmiş tohumla üretim öncesinde Arjantinli çiftçiler ve tüketiciler zor zamanlarda kendi yiyeceklerini kendileri ekerek/üreterek karınlarını doyurabilmişti.
Ancak genetiği değiştirilmiş tohumla üretimin yaygınlaşmasından sonra kendilerine ait yerel tohumları, yerel tohumla üretim yapma bilgilerini ve araçlarını yitirdiklerinden dolayı bu mümkün olmamıştır.
Hint tarımına genetiği değiştirilmiş tohum şirketleri egemen olmaya başladığından bu yana artık çiftçilerin hangi ürünleri yetiştireceğine şirketler karar veriyorlar. Şirketlerin burada uyguladığı sömürü sistemi dayanılmaz bir hal almış durumda. Hindistan’da genetiği değiştirilmiş tohumlarla pamuk yetiştiren çiftçilerden ipoteğini ödeyemeyen çiftçiler canlarına kıymaya başladılar. Hindistan’da 1997-2007 arasında intihar eden çiftçilerin sayısı İçişleri Bakanlığı verilerine göre 182 bin 936. 2008 rakamlarının 16 bine yaklaştığı belirtiliyor. Sadece 2009’da hayatına son veren çiftçi sayısı 2000’i geçmiş.
Büyük tarım ve ilaç tekelleri ürün ve pazar denetimini ele geçirdiği oranda yoksullaşmanın oranı da artıyor. Tarımsal üretim endüstrileştikçe, kimyasal kullanımı artıyor. Genetiği değiştirilmiş tohum kullanıldıkça önce toprak yoksullaşıyor, ardından da çiftçiler. Çiftçiler ya canlarına kıymak zorunda bırakılıyor, ya da kendi toprakları üzerinde köle durumuna düşürülüyor.
6- Genetiği değiştirilmiş tohum üretimi toprağa zarar verir mi?
Toprak üretimin beşiğidir. Tohum iyi bir toprak ile buluştuğunda sağlıklı gelişebilir. Ancak tohumumuzu saçacağımız toprak özelliğini kaybetmişse normal tarımsal yöntemlerle ürün yetiştiremeyiz. Bilindiği gibi bir hektar toprağın içerisinde 2 tondan fazla canlı yaşamaktadır. Bu canlıların sürdürdüğü yaşam ve faaliyet topraktaki ham gıdaları parçalar, bitkilerin alabileceği besin şekline dönüştürür. Toprağı dönüştüren canlılar, fareler, solucanlar, böcekler ve diğer canlılar ile faydalı mikroorganizmalardır. Bu canlıların dönüştürdüğü besinleri alabilen bitkiler gelişir ve bize ürün verirler. Biz de bu ürünleri satarak geçimimizi, tüketerek de yaşamımızı sürdürürüz.
Ancak bitkiye verdiğimiz ilaç, toprağa saçtığımız sentetik gübre, toprakta dönüştürücü görev gören bu canlıları zehirler ve öldürür. Bitkiler için gıda hazırlama faaliyeti toprakta yavaşlar ve toprak bitki besini açısından yoksullaşır. Bitkiyi besleyemez olur. Kimyasal girdilerin yanında genetiği değiştirilmiş tohumların da toprağın yapısını bozduğu belirlenmiştir.
Şöyle ki; Bacillusthurigiensisin (Bt)toksinleri genetiği değiştirilmiş ürünlerin örneğin mısırın içinde % 25 oranında bulunmaktadır. Bunlar toprağı zehirler. Bitki artıklarını parçalamaya kalkan toprak canlıları (mikro organizmalar dahil) bu bitkileri ısırınca zehirden etkilenir. Bu yolla toprak içinde yaşayan canlılar da zarar görür. Topraktaki canlıların zarar görmesiyle verimlilik düşer.
Bu nedenle, dikkat! GDO’lu tohumlar topraklarımız ve dünyamıza bırakılmış birer saatli bombadır!
7- Genetiği Değiştirilmiş Tohumlar Biyolojik çeşitliliğe Zarar Verir mi?
Bizler, arı olmazsa ağaçlarımızın ve sebzelerimizin meyveye yatmayacağını, solucanlar olmazsa toprağın bitkilerimizin büyüyüp serpilmesi ve ürün vermesi için gerekli besini sağlayamayacağını, fareler olmazsa toprağın havalanamayacağını, yılan olmazsa her tarafı farelerin basacağını, leylekler olmazsa yılanların ve buğdaya zararlı haşerelerin daha da çoğalacağını v.s. bilir ve bu sonsuz zincirin tüm halkalarını sayabiliriz. Kısacası doğadaki her canlının yaşamı bir başka canlının yaşamı için, hepsinin varlığının da doğanın varlığının sürmesi için gerekli olduğuna inanırız. İşte biz çiftçiler yaşamı öyle anlarız. Ama bizim yaşam dediğimiz şeyi şirketler yaşam olarak görmüyor. “Bu çeşitlerin patentini alayım, ele geçireyim benim şirketimin malı olsun. Yalnız benim şirketimin sermayesi olsun, ondan yalnız ben kazanç elde edeyim” istiyor.
7.1. Genetiği değiştirilmiş tohumlar tarlada durduğu gibi durmuyor!
Bitkilerin üremesini sağlayan polenler sınır tanımaz. Polenler tarladaki bitkinin üzerinde durduğu gibi durmaz. Bütün bitkilere ulaşır, soyunu sürdürmek için genetiği değiştirilmiş tohumlarla yetişen bitkilerin polenleri de rüzgâr, arı veya diğer böcekler yoluyla başka bitkilere bulaşır. Normal organik yetiştirilen bitkiler ile kimyasallarla üretilen bitkilerin yanında yabani akrabalarına da bulaşır. Onu çeşit olarak ortadan kaldırır. Kendisine benzetir. Geçtiğimiz yıllara kadar kültür bitkilerinden yabani akrabalarına gen kaçışının mümkün olmadığını söyleyenler, 2007’de İngiltere’de genetiği değiştirilmiş kolzadan yabani akrabası olan Yabani Hardal’a gen geçişinin ispatlanması karşısında şaşırıp kaldılar. Görüldüğü gibi genetiği değiştirilmiş tohumlarla üretim sonucunda yerli gen kaynakları zaman içinde azalır. Sadece şirketlerin patent yoluyla ele geçirdikleri çeşitlere muhtaç kalabiliriz. Şirketler bu yolla çiftçiler ile birlikte hem tüketicileri sömürür hem de biz çiftçileri kendilerine bağımlı kılıp köleleştirirler!
7.2. Genetiği değiştirilmiş tohumlara konulan ilaçlar yararlı canlıları da yok ediyor!
Genetiği değiştirilmiş tohum ile yapılan üretimin sonucunda azalan sadece bitki türü olmaz. Tohumun içine konulan ilaç kurtçukları, böcekleri ve kuşları da öldürür. Mısırdaki Bt genleri sadece kurtçukları öldürmez, koçan kurtlarının yanı sıra başka yararlı böcekleri de öldürür. Zarar gören kuşlar ve böceklerin doğada yerine getirmesi gereken görevleri de aksamış olur. Böylece bütün canlıların yaşadığı doğa zarar görür.
7.3. Genetiği değiştirilmiş tohumla üretim biyolojik çeşitliliği azaltıyor!
Biyolojik çeşitlilik tarımsal verimin yüksek olmasında etkili ve bir yere bağımlı olmadan üretimini devam ettirebilmesi için gereklidir. Türkiye biyolojik çeşitlilik konusunda zengin bir ülkedir. Biyolojik çeşitlilik açısından Avrupa’daki tüm ülkelerin biyolojik çeşitliliğinin üçte ikisinden daha fazla türe tek başımıza sahibiz. Türkiye’nin endemik tür (yalnız Türkiye’de yetişebilen tür) çeşitliliği 3000’in (3 bin) üzerinde. Ancak genetiği değiştirilmiş tohumlarla üretim biyolojik çeşitliliği hem azaltır hem de üretimin devamlılığını genetiği değiştirilmiş tohum şirketlerine bağımlı kılar.
7.4. Genetiği değiştirilmiş tohumla üretim daha fazla ilaç, gübre ve petrol gerektiriyor!
Geniş alanlarda az çeşitle yapılan üretim daha fazla makine, dolayısıyla daha fazla petrol, daha fazla ilaç ve kimyasal gübre kullanmayı gerektirir. Bu da ülkeyi baştan başa yeşil çöl haline getirmekten başka bir işe yaramaz. Bu arada mono (tek çeşit ürün) ekiminin yaygınlaşması geleneksel ürün çeşitlerinin ortadan kalkmasına, yok olmasına neden olur.
7.5. Genetiği değiştirilmiş tohumla üretim tarımda istihdamı azaltıyor!
Şirketler kendi kârları için biyolojik çeşitliliği yok edecek olan mono kültüre (tek ürün ekimine) dayalı üretime zorluyorlar. Mono kültür üretimde fazla işgücü kullanılmadığı için çiftçiler toprağından işinden olur, işçileşir. Bütün bu topraksızlaşan ve işsiz kır işçilerine dönüşen çiftçiler ne olacak? Bu üretimin ve çiftçiliğin devamlılığı açısından önemli bir risk değil midir?
Bu faktörler gözetilmezse, genetiği değiştirilmiş organizmalar orta dönemde tarımsal ve toplumsal bir cinayete dönüşecektir. Genetiği değiştirilmiş tohumla üretim tarzında çiftçiler toprağa bağımlı köle olacaktır. Tüketiciler seçeneksiz, önlerine konulan sağlıksız gıdaları tüketmeye mahkûm edilecektir. Doğa ise onarılamaz yaralar alacaktır. Bu nedenle bir kez daha diyoruz: Dikkat! GDO’lu tohumlar topraklarımız ve dünyamıza bırakılmış birer saatli bombadır!
8- Gen Mühendisliği Hayvan Yetiştiriciliğinde Sağlıklı ve Başarılı Olmuş mudur?
Sadece bitkisel üretimde değil hayvan yetiştiriciliğinde kullanılan ve genetik yöntemlerle elde edilen hormonlar felaketlere neden oluyor.
Şöyle ki: Gen mühendisliği yöntemleriyle üretilen BST veya bovin büyüme hormonu (BGH) hayvan yetiştiriciliğinde tüketiliyor.
Kısa sürede bol paraya kavuşmayı arzulayan besiciler, hayvanlara aşırı kilo aldıran, yasa dışı ilaçlara yönelir. Hormon vazifesi gören Ralgro ve Synovex isimli ilaçlar, kiloyu yüzde 15-20 arası arttırıyor. Ancak hormonlu eti yiyen kişilerin hormonal yapısı bozuluyor. Hormonlu et kısırlık, cinsel güç kaybı ve kalp hastalıklarına sebep oluyor. Prof. Dr. İrfan Erol, ilaçların hayvanın etinde bırakacağı kalıntı ile insanlara geçebileceğine dikkat çekiyor. Erol; “hormon çocukların erken buluğ çağına ulaşması, dişilik hormonu alan erkek çocuklarda göğüslerin büyümesi gibi etkiler gösteriyor. Erkek ve kadınlarda karşı cinse benzer fizyolojik değişiklikler görülebiliyor” diyor.19 Ayrıca bu yolla prostat ve meme kanserine davetiye çıkarmış oluyoruz. Adı geçen ilaçlar bu nedenle 17 yıl önce Avrupa’da yasaklanmıştır. Dişilik hormonu östrojen içeren Ralgro ve Synovex, ithalatı, imalatı ve kullanılması 1992 yılında yasaklanmasına karşın çok kolay bulunabiliyor.
9-Gıda kriziyle genetik tohum üreticilerinin ilişkisi var mıdır?
Tarımsal ürünler artık gıda şirketleri tarafından dünya borsalarında alınıp satılıyor. Gelecek üç yılın temel besin maddelerinin gıda şirketleritarafından dünya borsalarındaki işlemlerle satın alındığı söyleniyor. Tohuma sahip olup üretime yön veren aynı şirketler borsa yoluyla besin maddelerinin de sahibi olmuş oluyor.
Borsada tarımsal ürünleri ucuza alan bu şirketler satışta pahalı satıyorlar. Yoksullar bu yüksek fiyatlı gıdaları alamıyor. Dünyada herkese yetecek ve artacak kadar gıda varken insanlar açlıktan yaşamlarını kaybedebiliyor. Sonra da “dünyada gıda krizi var” deniliyor. Gıda krizinin bir başka etkeninin agro-yakıt (bitkisel yakıt) olduğu belirtiliyor. Enerjiyi kontrol altına almak isteyen şirketler tarımı enerji kaynağı olarak görüyor, o amaç doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. Başka bir deyişle şirketler, tarımı “gaz istasyonu” haline getirmek istiyor. Geniş alanlarda enerji elde etmeye yönelik yapılan üretimde genetiği değiştirilmiş tohumların kullanıldığı biliniyor. Bu yanıyla da genetiği değiştirilmiş tohumların gıda kıtlığının nedeni olduğu, gıda fiyatlarının artmasında etkili olduğu ortadadır.
10- Genetiği Değiştirilmiş Ürünler Sağlıklı mıdır?
Genetiği değiştirilmiş soyanın insanlarda alerji oluşturduğu kesinleşmiştir. Genetiği değiştirilmiş patatesleri yiyen farelerin bağışıklık sisteminin ciddi biçimde bozulduğu da tespit edilmiştir. Bitkilere aktarılan genlerin çoğunluğu bakteri ve virüs kökenlidir. Gen aktarımı sırasında genetiği değiştirilmiş bitkilerin seçilebilmesi için antibiyotik dayanım izleme genleri kullanılmaktadır. Antibiyotik dayanım izleme genleri insan ve hayvan bünyesindeki bakterilere yatay olarak geçer.
Bu da insan ve hayvan bünyesindeki genleri antibiyotiğe dayanıklı hale dönüştürür. Bu dönüşüm sağlık açısından büyük risk oluşturur ve bağışıklık sistemini çökertir. Kısacası, GDO’lu ürünlerden işlenmiş gıda ürünlerinin sofralarımıza ulaşması, halkımızı daha da ağırlaşan alerjik reaksiyon, antibiyotik dayanıklılık, toksik etki, artan doğum anormalleri ve kısırlık gibi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bırakacaktır.
Kanıtlar:
İskoçya Rowett Enstitüsü’nden Dr. Arpad Pusztai’ın genetiği değiştirilmiş patates ile beslediği farelerin tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışıklık sistemlerinde çökme, kan yapılarında bozulma ve mide çeperlerinde kalınlaşma görüldü.
Rus Bilim İnsanı İrina Ermakova’nın genetiği değiştirilmiş soyayla beslediği farelerin yavrularının % 55,6’sı doğumdan üç hafta sonra öldü. Normal soyayla beslediği yavruların ise sadece % 6,8’i öldü. Genetiği değiştirilmiş soyayla beslediği fare yavrularının % 36’sının normal doğum ağırlığının altında doğduğu belirlendi. Bu deneme üç kez tekrarlanıp aynı sonuçlara ulaşılınca, Ekim 2005’te bilimsel bir panelde kamuoyu ile paylaşıldı.
Avusturya Tarım ve Sağlık Bakanlığı’nın finansmanıyla Viyana Üniversitesi’nce
2008 yılında yapılan bir çalışmada, genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenen farelerin 3-4 nesil sonra üreme yeteneklerini kaybettikleri belirlendi.
Caen Üniversitesi’ndeki CRIIGEN’den Prof. Seralini’nin Grubu: Rounduop herbisid seksüel hormonları bozuyor. Caen Universitesi’deki CRIIGEN’den Prof. Seralini’nin grubu, Dijon Universitesi’nden Prof. Chagnon’un grubuyla beraber, yeni doğan bebeklerin göbek bağı hücrelerinde çok az derecede Roundup toksini olduğunu gösterdikten sonra yeni bulgularını açıkladı. Örneğin Birleşik Devletlerde GDOlu gıdalarda izin verilen Roundup kalıntısından (çok az) 800 kez az olan herbisid erkekleşme hormonu androjenin hareketini engelliyor.
KAYNAKLAR:
1 Doktor Stephane McLachlan ve Rene Van Aker, doktor Lan Mauro; Çevre Bilimleri ve Kirlenmesi Araştırma Dergisi
2 Douthwaite, B. (2002) Enabiling ınnovation-a Practical Guide to Understanding and Fostering Technological Change, Zeed Boks, London. Aktaran: Tayfun Özkaya; “Türkiye Tohumculuğu ve İşletmelerinin Tasfiyesi” s. 255. Mülkiye Dergisi, Bahar 2009/262
3 Kaynak: ABD Tarım Bakanlığı Raporları-2006 Aktaran: Ahmet Atalık
4 Veriler; Friends of the Earth Europe (FOEE), Who Benefits from GM Crops, issue 1 16, February 2009’dan derlenmiştir.
5 Veriler: Ahmet Atalık; “Sofralarımızdaki Tehlikeye Dikkat! ‘GDO’lar’, makalesinden derlenmiştir.
6 Kaynak: USDA Foreign Agricultural Services www.gmo-compass.org
7 http://www.non-gm-farmers.com Kasım 2004
8 Veriler: Ahmet Atalık; “Sofralarımızdaki Tehlikeye Dikkat! ‘GDO’lar”, makalesinden derlenmiştir.
9 F.William Engdahl; “Ölüm Tohumları”, s. 195
10 F.Wıllıam Engdahl; “Ölüm Tohumları”, s. 192
11 Bilgiler: “Gıda soykırımdır”, http://www.gidahareketi.org/GdO-Soykirimdir--64-haberi.aspx derlenmiştir.
12 Bu bilgi, F. William Engdahl; “Ölüm Tohumları”, s. 246’dan alınmıştır.
13 Yapılan denemeler genetiği değiştirilmiş mısırın polenlerini rüzgârın 35 km mesafeye kadar taşıdığı belirlenmiştir. Arıların ise bir seferde 5 km uzağagidebildiği bilinmektedir.
14 Arca Atay; “GDO’ların Tarımsal Etkileri” Genetik Yıkıma Karşı Ekolojik Devrim, Ekoloji Kolektifi Broşürü, 2009
15 Prof. Dr. İrfan Erol; Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojileri Bölüm Başkanı
16 Ali Rıza Karasu, Murat Yüksel; “Kurbanlık hayvanları hormon ilacıyla besliyorlar” Zaman Gazetesi, 17 Kasım 2007 20 Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Suçlar Büro Amirliği ekipleri Ankara’da bir çiftlikte büyükbaş hayvanlara Ralgro ve Synovex adlı ilaçları suçüstü yakalandı. Yapılan aramalarda 750 doz Synovex ve Ralgro marka ilaçlar ve bu ilaçların enjeksiyonunda kullanılan 6 adet aparat ele geçirildi. Zanlılar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Zaman Gazetesi-13 Kasım 2007
17 Kaynak: Press Release CRIIGEN - July 2nd 2009*
karinca70
10-11-2009, 22:22
Kemal Özer - İnsanlık üzerine oynanan kumar
www.gidahareketi.org
Yorum Ekle Domuz gribi ve GDO tartışmalarında gelinen nokta oldukça sevindirici. Çünkü toplum tedirgin! Kimilerine göre bu tedirginlik iyi değil. Kesinlikle yanılıyorlar! Bir toplum, tedirgin olmuş ve bir konuda endişe taşıyorsa artık o toplum kolay kolay aldatılamaz.
Domuz gribi ve GDO tartışmalarında gelinen nokta oldukça sevindirici. Çünkü toplum tedirgin!
Kimilerine göre bu tedirginlik iyi değil. Kesinlikle yanılıyorlar!
Bir toplum, tedirgin olmuş ve bir konuda endişe taşıyorsa artık o toplum kolay kolay aldatılamaz.
Domuz gribi konusunda oluşan direnç ve endişe iyi bir başlangıçtı. Ardından gelen GDO konusundaki önemli duyarlılık, ümit verici boyutlara ulaştı.
Ancak kaygı verici olan; nasıl bir tanımlama yapacağımdan emin olamadığım kimilerine göre ‘İslamcı’, kimilerine göre ‘muhafazakâr’, kimilerini ‘yandaş’ basın yayın organlarının çoğunun bu iki konuda kelimenin tam manasıyla haktan yana tavır alamamaları. Hatta Star Gazetesi 'GDO karşıtlarının arkasında dev lobiler çıktı' diyecek kadar ölçüyü kaçırdı. Bu mesnetsiz açık bir iftiradır ve Star'ı bu iddiayı ispata davet ederken edemediği takdirde "bu leke"nin bize yapışmayacağını bilmeli.
Yayın organları alamadı da yazarları aldı mı? Küçük istisna hariç bekli de onlarında ya istemeye istemeye cümleler boğazlarına dizildi ya da bu hassas konulardan ne kadar uzakta yaşadıklarını gösterdiler. Akif Beki gibi birkaç kişi ise insanlık üzerine oynanan kumarı eleştirenleri ‘komplocu’ olarak etiketlemeyi tercih etti.
Kimse kızmasın ama gerçek bu.
Yeni Şafak’tan Salih Tuna, İbrahim Karagül, Sabah’tan Nazlı Ilıcak gibi birkaç istisna hariç hepsi görmedik, duymadık, bilmiyoruzu oynamaya devam ediyorlar.
Bu camianın basın yayın organlarında çalışan tüm muhabir, programcı ve sunucuları hassasiyetlerini ve içlerindeki acıyı birebir görüştüklerimde müşahede etme imkânımız oldu. Sayfalara yansıyan domuz gribi yandaşlığı ile bu çaresizliği yana yana görmek ise bizim kadar onlar için de acı vericiydi.
İnanç özgürlüğünü savunan ve emperyalist güçlerin projelerin konusunda uyanık ve ihtiyatlı olması gereken bu çevrelerin, siyasi iradenin ağzından çıkan her şeyi vahyi savunur gibi sayfalarına taşımaları, kabul edilebilir bir durum olamaz.
Bu çevrelerin tüketim ve özellikle de helâl tüketim konusunda daha hassas olmaları gerekmez miydi?
Bilmiyoruz, bilmiyorduk gibi mazeretleri olabilir mi? Kimse kusura bakmasın ama hepsi her şeyi bal gibi biliyor!
Ortada bir yönetmelik var. Türkçe bir yazıyı okumasını bilen herkes, bu yönetmeliği okuyunca ne kadar alelade ve sakıncalı olduğunu görebilir. Böyle olduğunu görmek isteyenler gördü ve görmeye devam ediyor! Tarım Bakanı’nın gerçekleri çarpıtarak verdiği demeçleri sayfalarına taşımak GDO projenin birer parçası olmak olduğunu anladıkların da ne yazık ki iş işten geçmiş olacak.
Hılful Fudul yeminini yapanlar ve nasıl yemin etmişlerdi hatırlayalım: “Allah’a yemin olsun ki, Mekke şehrinde (dünyada) birine haksızlık ve zulüm yapıldığı zaman hepimiz, o kimse ister iyi, ister kötü, ister bizden, ister yabancı olsun; kendisine hakkı verilinceye kadar tek bir el gibi hareket edeceğiz. Denizlerin bir kıl parçasını ıslatacak suyu bulundukça, Hıra ve Cebir Dağları yerinde kaldıkça ve üzerinde dağ tekeleri otladıkça bu yemine aykırı davranmayacağız ve birbirimize maddi yardımda bulunacağız.”
Bu yenimi edenler arasında bulunan Peygamber s.a.v’in ümmeti olan bizler, bu yeminin muhatabı mıyız değil miyiz? Herkes kendine sormalı ve yandaşlığını buna göre belirlemeli.
Söz konusu çevreler itiraf etmeliler ki bu konuda da geçer not alamamışlardır. Salih Tuna üstadımızın “Mademki hakikat müminin yitik malıdır; Ertuğrul Bey'ciğimin dilinden de gelse, yüzümüzü ekşitemeyiz ona. Yalçın Bayer'ler, Yılmaz Özdil'ler de şiddetle karşı çıkıyorlar diye sessiz kalamayız” cümlelerin olup biteni çok güzel özetliyor!
Bir diğer taraf içinde benzer bir sorun var. Görüyoruz ki bazı çevrelerin domuz gribi aşısına da GDO belasına karşıtlıkları da sadece Ak Parti’ye muhalefet etme arzusu ve kininden kaynaklanıyor.
Biz, ne domuz gribi skandalı konusunda ne de GDO faciasında bunların yaptığı gibi bir açmazın içinde olamayız!
Bizim karşıtlığımız, haksızlık karşısında ‘susan şeytan olmamak’. Hiç kimsenin şüphesi olmamasın ki bu konuları arka planını hem Sağlık Bakanı’ndan hem Tarım Bakanı’ndan hem de Star Gazetesi’nden daha iyi biliyoruz. Onlardaki en basit ifadesiyle tasanüd…
‘Aşı aşı’ diye bağıranlar ile ‘GDO yandaşları’ gibi ne ilaççılardan ne de tohumculardan besleniyoruz. Ne var ki aşı üretenle tohum satan aynı firmalar… Onlar petrolün de, silahında, katkı maddelerinin de, gübrenin de, hormonun da, yemin de, tavuğun da, ineğin de sahibi.
Derdimiz insanlık sevdası, hesap günü kaygısı ve ahlaki sorumluluklarımız! Ne iktidarla göbek bağımız var ne de muhalefetle. Amacımız, kimileri gibi ne iktidarı aşağılamak, ne de çıkarımız için alkışlamak! İktidarda ve muhalefette kim olursa olsun sadece ve sadece hakkı haykırmak!
Aşıların da GDO Yönetmeliği’nin de bir komplo olduğunu biliyoruz. Aşı konusunda yükselen toplumsal tepkiden güç alan Sayın Başbakan dünyanın gözü önünde bakanını azarladı. Geç kalınmış bir tepki olsa da örneği zor görülecek alkışladığımız bir çıkıştı bu.
GDO konusunda da kendinin yanlış bilgilendirildiğinden hiç endişe duymuyoruz. Bunun en büyük delili, ‘GDO’yu yasakladık’ dedikten sonra konuyu enine boyuna incelemeleri için müşavirlerini görevlendirmesidir ki bizimle de konuyu müşavere etmişlerdir. Bu görüşmenin de hiçbir ön yargı içinde olmadan yapılması da sevindirici bir durum ki kendilerini bu nedenle bir kez daha alkışlıyoruz.
Bu vesileyle elimizdeki tüm bilgi ve belgeleri zat-ı âlilerini sunulmak üzere en kısa sürede ulaştıracağız.
Sağlık Bakan’ın aşı konusundaki hatalar zinciri azalma eğiliminde. Tümüyle bir ‘u dönüşü’ nefse zor gelir. Ama “İngiltere Toplum Bilimi Enstitüsü (ISIS) tarafından hazırlanarak İngiltere Sağlık Ofisi Başkanı Liam Donaldson ve ABD Gıda ve İlaç Yönetimi Başkanlığı’na ileten Raporu”ndan sonra zorda olsa Bakandan beklenen yanlış aşı ısrarından vazgeçmesi. Zannediyorum ki küresel güçlerin baskısına karşı henüz diri olan iman ve vicdan ile yükselen toplumsal baskı bunu sağlayabilir.
Tarım Bakanı içinde aynı duyguları paylaşmakla birlikte GDO meselesinde ülkesini seven, dindar, milliyetçi ve solcu çevrelerin iftiralara aldırmadan seviyeli tepki göstermeye devam etmeleri gerekiyor.
Oluşan atmosfer bunun için yeterli. Doğrusunu söylemeliyim ki Deniz Baykal’dan bu konuda bu tepkiyi beklemiyordum. Belki sussaydı daha mı iyi olurdu demekten de kendimi alamıyorum.
Devlet Bahçeli ise yine sükûtu hayale uğrattı. Üstelik partisinin büyük kongresi öncesinde bunu yapması daha uygunken derin uykusuna anlam vermek zor. Bir bölgecilik partisi DTP’den zaten hiç ümidim yok. Bu konuda bizimle iletişime geçen ve müşavere eden SP, DSP ve BBP’den daha yüksek bir ses ve eylem bekliyoruz. Bu ve diğer partilerin liderleri bu konuda içi dolu çalışmalar yapmalılar.
GDO ve dolayısıyla tohum meselesi -bu mümkün değil ama- GDO’nun zararsızlığı ispatlansa bile bunun bir özgürlük ve bağımsızlık meselesi olduğu gerçeğinden hareketle; yandaşı yandaş olmayanı, dindar olanı olmayanı, Türkçüsü Kürtçüsü, askeri sivili herkesin ses vermesi ve karşı durması insanî sorumluluk!
Ümit varız ve Başbakanın GDO’yu bu ülkeden tümüyle yasaklayacağına inancımız tam. Hatta bununla da yetinmeyerek Türkiye’yi dünya da tüm çevrelerin alkışlamasını ve hayran kalmasını sağlayacak bir mücadelenin içine girip, GDO’nun tüm dünya’da yasaklanması için gayret göstermesini de arzuluyoruz. Bugün, insanlığa GDO’nun yasaklanmasından daha büyük bir armağanı kimse veremez.
Çünkü GDO demek;
sayısız hastalık demek,
kölelik demek,
insanlığın ortak mülkü tohumları birkaç kürsel gücün insafına terk etmek demek,
bağımsızlığından vazgeçmek demek,
kısırlaştırılmayı kabul etmek demek,
bitkilerin ve hayvanların bedduasını almak demek,
dünyayı yaşanamaz bir yer haline getirmek demek,
her mideyi misket bombası ile doldurmak demek,
beden ve ruh sağlığından vazgeçmek demek,
insan ve hayvanlarda yamyamlaşma belirtileri demek,
kötülük ve belâ demek,
zulüm ve haksızlık demek,
bağımlılık demek,
dedelerimizden aldığımız emanete ihanet demek!
Hatta hatta şeytani bir eyleme ortak olmak demek!
Bu konuda en büyük sorumluluk, hiç kuşkusuz helâl nimet tüketme ve bunun fıkhını öğrenmek gibi imanı sorumlulukları olan ‘yandaş İslamcı, muhafazakâr’ tanımına sığmayan Müslümanlarındır!
Bunu yapmazlarsa o belâ gelir ve onları da bulur. Kurunun yanında yaşı da yakar. Vebali de onların olur!
karinca70
10-11-2009, 22:31
Kemal Özer - BAŞBAKAN TARIM BAKANINA SORMALI
www.gidahareketi.org
Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) konusundaki tartışmalar vatandaşın bilinçlenmesini sağladı. Başbakanın gerekeni yapması zorunluluğuna işaret eden Sağlık Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer, Başbakanın Tarım Bakanı Mehdi Eker’e “Bu nasıl yönetmelik, yasakladık diyorsunuz ama yasaklamak için bu kadar kapsamlı bir yönetmelik mi olur?” demesini beklediklerini vurguladı.
GDO’NUN TAŞERONLUĞUNU YAPANLAR VAR
Bazı kesimlerin GDO’ya karşı olanları itham etmesi noktasındaki gelişmelere de değinen Kemal Özer, “İtham edenlerin yaptığı, taşeronluk ve cehaletlerinden kaynaklanan yağcılıktır. Yandaş görünme çabasıdır. Bunların bir kısmı GDO’cuların danışmanı ve bu işten nemalanan çevreler. Bunların bir kısmı gerçeği bildiği halde örtmek için çalışıyor bir kısmı gerçekten bile habersiz” ifadelerini kullandı. Özer, vatandaşlara soya lesitini içeren gıdalardan uzak durmasını tavsiye etti.
GDO TARTIŞMADI BİLİNÇLENDİRDİ
GDO konusundaki tedirginliğe rağmen halkın bilinçlendiğini, Tarım Bakanlığının ise ciddi zihin karışıklığına neden olduğuna işaret eden Kemal Özer, halkı GDO’suz ürün kullanmaya çağırdı,
GDO ile ilgili gelinen son noktayı gazetemize değerlendiren Sağlık Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer, Tarım Bakanı ve Bakanlık yetkililerinin ‘GDO’yu yasakladık’ şeklinde gerçeği yansıtmayan beyan ve bu beyanlarını desteklemek için yaptıkları açıklamalar ciddi bir zihin karmaşası ve bilgi kirliliğine neden olduğunu açıkladı. Bakanlığın gelecek eleştiriler için kendisini hazırlamadığı, yani hazırlıksız yakalandığı için panik durumunda ciddi hatalar yaptığına işaret eden Kemal Özer, “Buna seviniyor olmakla birlikte toplumda ciddi bir anlam kayması oluşmasına neden olmakta. Ancak her şeye rağmen GDO’nun olumsuzluğunun artık büyük bir kabul görmesi sevindiricidir. Bu toplumsal bir bilinç oluşmasına katkı sağlıyor” dedi.
BAŞBAKAN, TARIM BAKANINA HESAP SORMALI
GDO ile ilgili gündemdeki tartışmaların halkı tedirgin etmesini gayet normal bir durum olarak değerlendiren Kemal Özer, “Tedirginlik iyidir ama bu tedirginliğin bir bilince ve tepkiye dönüşmesi gerekiyor. Ok yaydan çıkmıştır ve elbirliği ile hedefe varmasını sağlamalıyız” diye konuştu. Başbakanın domuz gribinde olduğu gibi bu konuda da gerekeni yapması gerektiğine işaret eden Kemal Özer, Başbakanın Tarım bakanına, “Bu nasıl yönetmelik yasakladık diyorsunuz ama yasaklamak için bu kadar kapsamlı bir yönetmelik mi olur. Yasaksa kurula ne gerek var. Yasaksa laboratuarlarda analiz yapar yanlış yabanı cezalandırırsınız. Madem GDO’yu yasakladık diyorsunuz bu yönetmelikte nende yüzde 0,9’un altındaki GDO’lu ürünleri GDO’suz kabul ettiniz. Neden çocuklar için yasak istisnası koydunuz diğerleri için koymadınız. Hatta madem GDO’yu yasaklamak istiyorsunuz hala neden dünyanın en büyük GDO’cusu Montasto ile ortak deneyler yapmaktasınız? Halk bana soruyor bende cevap veremiyorum” demesini beklediklerini vurguladı.
TAŞERONLUK YAPANLAR VAR
Bazı kesimlerin GDO’ya karşı olanları itham etmesi noktasındaki gelişmelere de değinen Kemal Özer, “İtham edenlerin yaptığı, taşeronluk ve cehaletlerinden kaynaklanan yağcılıktır. Yandaş görünme çabasıdır. Bunların bir kısmı GDO’cuların danışmanı ve bu işten nemalanan çevreler. Bunların bir kısmı gerçeği bildiği halde örtmek için çalışıyor bir kısmı gerçekten bile habersiz” ifadelerini kullandı.
VATANDAŞ GDO’SUZ ÜRÜNLERE YÖNELMELİ
Son olarak tedirgin olan vatandaşın yapması gerekenleri anlatan Kemal Özer, şöyle devam etti:
“Bugün, sızma zeytinyağı dışındaki tüm yağlar GDO içerir. Kanola, mısır, pamuk yağı gibi yağlardan kesinlikle uzak durmalılar.
Soya lesitini içeren tüm gıdaları tüketmemeliler.
Süt mısır diye satılan mısırları asla almamalılar.
Mevsimsiz sebze meyve yememeliler.
Tavuk ürünlerinden sakınmalılar.
Gazlı içeceklerin hiçbirini tüketmemeliler.
Light ya da şekersiz denilen ürünleri asla kullanmamalılar.
Mısır şurubu ile üretilen tüm ürünlerden sakınmalılar.
Bir ürünün içeriğini ve katkılarını mutlaka kontrol etmeliler.
Burada önemli olan iki şey var. Birincisi tüketici arz edilen ürünleri tüketme alışkanlığından vazgeçmeli. Bunun yerine kendi talebini oluşturmalı. Bu nedenle GDO’suz ürünleri tüketmez GDO’suz ürünlere yönelir isek üretici bunu asla göz ardı edemez. İkinci olarak ise siyasi iradeye baskı uygulamak. GDO yasaklamak istiyorlarsa bu tür sorunlu yönetmeliklerle değil açık açık yapmalılar. Bunu talep etmeliyiz. Bizim geleceğimiz ve sağlığımız tartışma konusu olmaz ve bu durum birkaç bürokratın insafına terk edilemez.”
ZİRAAT MÜHENDİSLERİ GDO’YA KARŞIYIZ
Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Hasan Hüseyin Motuk, GDO tartışmaları nedeniyle, hiç bir şekilde GDO'lu sebze meyve üretmeyen yerli üreticinin zarar görmeye başladığını söyledi.
Motuk yaptığı açıklamada, genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO), bir canlının gen dizilimine çoğunlukla verimi artırmak amacıyla müdahale edilerek oluşturulan yeni organizmalar olduğunu belirtti.
GDO'lu ürünlerin daha ucuz maliyetle daha yüksek fayda sağlamasına karşın, sakıncaları konusunda henüz yeterli bilimsel bilgiye sahip olunmadığını anlatan Motuk, ''Ancak pek çok bilim adamı ve ziraat mühendisi, bu GDO'ların büyük sakıncaları olduğu görüşünde. Biz de oda olarak GDO'lu ürünlere Türkiye'nin ihtiyacı olmadığını, ülkemize girişlerinin tümüyle yasaklanması gerektiği düşüncesindeyiz'' dedi.
Genetik değişikliğe uğramış tohumlara, böceklerin ve virüslerin sebep olduğu hastalıklar ile yabani ot öldürücülerine karşı direnç sağlayacak özelliklerin kazandırıldığını ifade eden Motuk, şunları kaydetti:
''Oysa Türkiye'de şu an üretilen, hatta domuz gribi salgını nedeniyle bolca tüketilmesi gereken sebze ve meyveler, haksız yere kötülenmeye başlandı. GDO tartışmalarının başladığı günlerde semt pazarları yarı yarıya boşaldı. Yaşanan GDO tartışmaları nedeniyle, günahsız yerli üretici büyük zarar görmeye başladı. Genetiği değiştirilmiş ürünle ebter (üründen tohum alınamayan) tohumlu ürünleri vatandaş bu bilgi kirliliğinde birbirine karıştırıyor. Bunun tam aksi Türkiye'de yetiştirilen hiç bir sebze ve meyvede GDO yoktur. Zaten ürünlerimizde GDO olsa, bu konuda çok hassas olan AB pazarına bir kilogram ürün ihraç edemeyiz.''
GDO'LU ÜRÜNLER HANGİLERİ?
Türkiye'ye girişi daha önce yasak olmasına rağmen GDO'lu mısır, soya, kanola, papaya, pamuk ve kolzanın ülkeye yaklaşık 8 yıldır giren ürünler olduğunu belirten Motuk, şöyle devam etti:
''GDO'lu mısır, nişasta yapımında, çocuk maması ve nişasta bazlı şeker yapımında kullanılıyor. Soyadan ise pek çok süt ve süt ürünü üretilebiliyor. Yani mısır ve soya kullanılarak üretildiğinden şüphelenilen işlenmiş ürünler tercih edilmemelidir. Ayrıca ülkemizdeki yüzde 100 buğdaydan üretilmiş makarna, kuskus, pirinç, arpa ve yulafta hiç bir şekilde GDO yoktur. Buna karşın, etikette açıklanmadığı takdirde mısır, soya yağı, pamuk tohumu ve kanola yağı büyük ihtimalle GDO içerir. Saf zeytin, hindistancevizi, susam, ayçiçeği, badem, üzüm çekirdeği ve yer fıstığı yağı tercih edilmelidir ve mısır şurubu değil, kamış şekeriyle üretilmiş reçel, tatlı ve jöleyi satın alın.
karinca70
10-11-2009, 22:34
Mine G. Kırıkkanat: GDO çocukları!
Bir zamanlar, bizim sert Anadolu buğdayımız vardı. Ekmeklerimiz bugün ancak Avrupa’daki ekmeklerde bulabildiğimiz tok lezzette ve francalamız, Fransız bagetinin çıtır tadındaydı.Son yıllarda değerini anlayıp “al dente” pişirmesini nihayet öğrendiğimiz İtalyan makarnalarının en iyisi sert buğdaydan üretilir. Ama tam da biz makarnanın tadına vardığımız sırada kayboldu, tarihe gömüldü sert Anadolu buğdayı ve “al dente” pişirilecek diri makarnayı artık üretemiyor Türkiye...
Yerine, sünger gibi ekmekler, kaynar suya atılır atılmaz ölmüş solucana dönen makarnalar, toz kıvamında, yoğunluksuz un veren ve zaten “tohumluk” vermeyen, dolayısıyla bir ekimden ötekine soyunu sürdüremeyen, çiftçiyi her yıl yeniden çokuluslu şirketlerin geliştirdiği tohumlar almak zorunda bırakan buğday cinsi ekiliyor Anadolu’ya...
Bu çokuluslu şirketlerin en büyükleri, Monsanto, Cargill, Bung, DuPont, Syngenta ve Bayer adlarını taşıyor ve adlarından tahmin edebileceğiniz gibi, bazıları kimya ve ilaç sanayii devleri.
***
Bir zamanlar, bizim içi sapsarı, sulu, lezzetli ve kütür kütür patateslerimiz vardı. Etli patatesin patatesi dağılmaz, haşlanmışı boğaza tıkanmaz, kızartması yumuşayıp bayılmazdı. Halen Fransa’da tam 12 çeşit patates ve birbirinden şiirsel adları var: Re Adası, Bonnotte, Ratte, Charlotte, Juliette, Pompadour, Chérie, Fontenay Güzeli, Amandine, Vitelotte, Roseval, Auvergne Mavisi.
Oysa bugün Türkiye’ye taze diye küçüğünü, olgun diye büyüğünü yedirdikleri TEK çeşit patates, beyaz, unlu, tatsız ve dolayısıyla en adisi, isimsiz olanı...
Kelle gibi Bursa şeftalilerimiz küçüldü, birbirinden lezzetli elma çeşitlerimiz üçe indi, zaten çoğu da ithal, biberlerimiz azmanlaştı, çekirdekli ve mis kokulu yerli muzu ara ki bulasın, domatesler tatsızlaştı, dantel gibi maydanozlar kereviz sapına döndü, zaten kereviz sapı da çalıya benzedi, etlere su şırınga ediliyor ki yumuşacık olsun, siz de dinlendirilmiş et yediğinizi sanarak et parasına suyla beslenin... Gıda emperyalizmine teslim olan devlet, gıda kodeksini değiştirdi, yoğurt üretimindeki yüzde 12 katı madde koşulunu kaldırdı, artık sulandırılmış sulu süte ithal süt tozuyla üretiliyor yoğurtlar. Türkiye, yoğurdun geleneksel tadını da böylece kaybetti. Hatta ağzı batılı taama alışanlar, “diyet” diye satılan bazı çeşitlerin domuz etinden elde edilen “ithal jelatin” katılarak sertleştirildiğini bilmeden, bu sütü bozuk ürünleri yağsız yoğurt diye yiyorlar...
***
Türkiye’deki GDO tartışmalarını ibretle izliyor ve merak ediyorum: Ülkemizdeki istisnasız tüm mısır, soya fasulyesi üretiminin GDO ve “tohumluk vermeyen” topyekûn tohumların hem de yıllardan beri genetiği değiştirilmiş organizmalar olduğunu bu tartışmadan önce kaç kişi biliyordu, acaba?
Yukarda saydığım GDO olmayan soysuzlaştırılmış sebze ve meyveler de yine insan eliyle laboratuarlarda yaratılmış “hibrid”ler zaten...
Ülkemizde yerli tohumculuk bitirildi, geleneksel tarım bitirildi, hayvancılık bitirildi, sütçülük bitirildi, milyonlarca kişi işsiz kaldı, kentlere yığıldı, dünya kadar işlenmemiş toprak, istihdam yaratacak toprağa bağlı üretim sektörleri çökertilirken... En az alanda, en az insan gücüyle, en çok ürünü veren, dolayısıyla yoğun kimyasal ilaç ve gübre kullanımıyla toprağı ve tabii ürünü zehirleyen entansif tarım, gerek büyük, gerek küçük baş hayvanları “işkence” altında yetiştiren, dolayısıyla (özellikle tavuklarda) acı birikimi toksinlerin tüketilen etle birlikte insan vücuduna geçmesinin baş sorumlusu, sanayi hayvancılığı pompalandı. Bu entansif tarım ve hayvancılık politikasının sonuçlarını, kanser ve alerji hastalıklarının hızla artışında, giderek daha çok çocuğun neredeyse kanserle birlikte doğuşunda görüyoruz...
Hepsi Batılı, ama hemen hepsi Amerikan ağırlıklı çokuluslu şirketler, özellikle tohumculuk alanında gelişmekte olan ülkelerin önce “tahıl” üretimini ele geçiriyorlar. Türkiye yönetmeliği beklemedi, çoktan teslim oldu GDO çocuklarına...
GDO çocuklarının, tahıl ambarı ülkemize neler ettiği, gelecek hafta bu sütunda.
karinca70
10-11-2009, 22:36
Nazlı Ilıcak - Ya GDO kısırlık yaratıyorsa!..
Sizce halkı, ıslak imzalı belge mi ilgilendirir, yoksa, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ve ürünleri mi? Doğrusu, Twitter'da bir arkadaş (Yüksekökçeler) uyarana kadar, 26 Ekim'de Resmi Gazete'de yayımlanan GDO yönetmeliğinden haberdar değildim. Ziraat Mühendisleri Odası ve tüketici dernekleri kıyameti koparıyor; muhalefet ayağa kalktı ama, Türkiye'nin gündeminde farklı konular var. Dün, grup toplantısında Tayyip Erdoğan da meseleye eğildi; yeni çıkan yönetmelikle, GDO ve ürünlerinin ithalatına AB standardında bir düzenleme getirildiğini söyledi.
Hadise çok teknik ve ben de, bu hususta uzman değilim. Fakat, dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de endişeler varsa, bu durum, birkaç kelime ile, ya da başbakanın verdiği bir teminatla kolay kolay geçiştirilemez, giderilemez. Yönetmeliği okudum. Gerçekten de, yönetmelik, GDO'lu ürünlerin ithalatının daha serbest bir biçimde yapılmasına yönelik değil; sadece, ithalatın şartlarını belirleyen bir düzenleme getiriyor. Zaten, Türkiye pazarında GDO'lu ürünler satılıyor. Özellikle 4 ana üründe, pamuk, soya, kanola ve mısırda GDO var.
Bugün, mısırdan ve soyadan üretilen ve GDO içeren 800 çeşit ürünün tüketicinin sofrasında olduğu belirtiliyor: Bisküvi, kraker, puding, bitkisel yağ, bebek maması, çikolata, gofret gibi. Yönetmelikle, var olan ithalat denetim altına alınıyor. Ama, tüketiciler, bir yasa çıkarılmadan ve yeterince kamuoyunda tartışılmadan, hükûmetin yönetmelikle düzenleme yapmasına karşı. Halkın, kendisini doğrudan ilgilendiren, belki de sağlığını tehdit eden bir konuda, daha iyi aydınlatılması gerekmez miydi?
Anladığım kadarıyla, GDO'lu gıda ya da yemin avantajı, zor bozulması; bir başka ifadeyle, daha dayanıklı olması. Buna mukabil, insan sağlığına, az ya da çok zarar veriyor olmalı ki, yönetmelik, GDO'lu ürünlerin bebek mamalarında ve bebeklerle küçük çocukların ek besinlerinde kullanılmasını engelliyor.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin Başkanı Kemal Özer, haklı olarak soruyor: "GDO ürünleriyle beslenecek bir hamile kadın, ister istemez bebeğine de zararları aktarmış olmayacak mı?"
Öte yandan, yönetmelik, söz konusu gıdanın, "Ancak % 0.9 oranında ya da daha fazla Genetiği Değiştirilmiş Organizma içermesi halinde, 'GDO'lu' kabul edileceğini" belirtiyor. GDO'suz ürünlerin etiketinde ise, "GDO'suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz" diyor. Meselâ neden etikete GDO'suz yazılmasına karşı çıkılıyor? Bunu anlayamadım.
Şu husus da çok önemli: Son 6 ayda, 30'a yakın ülkenin GDO'yu yasakladığı ileri sürülüyor. Ve bu ülkeler, bizden ürün alırken, GDO'suz olmasına özen gösteriyor. Bugüne kadar, önce de belirttiğim gibi, GDO'lu ürün ithal ediliyordu ama, "Yönetmelikle, ithalatı düzenliyoruz" derken, GDO'ya da yasal bir zemin kazandırılmış oldu. Bu yüzden, Türk ihracatçıların GDO'yu yasaklayan ülkelerde işlerinin zorlaşacağı ileri sürülüyor.
Kim haklı, kim değil...
GDO ne derecede zararlı? Gerçekten kısırlık yaratıyor mu? Bunları bilemeyeceğiz ama, en az ıslak belge kadar kamuoyunda tartışılması gerektiğine inananlardanız. Özellikle, kısırlık konusu...
Her aileden 3 çocuk isteyen Erdoğan, kısırlık tehlikesine inanırsa, bir bakarsınız, GDO'lu ürün ithalatını Türkiye'de yasaklayabilir de.
GDO nedir?
Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi, ya da ona, kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara, "Genetiği Değiştirilmiş Organizma", kısaca GDO deniliyor.
Bir canlıdan diğerine gen aktarımı, bir çeşit kesme, yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup, genetik mühendisleri tarafından uygulanıyor. Aktarılan gen, önce bulunduğu canlının DNA'sından kesilerek çıkarılıyor, sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile, bu gen, DNA molekülüne yapıştırılıyor. GDO'lar, karşımıza, kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi gıdalar şeklinde çıkıyor.
Sağlık açısından doğan riskleri, uzmanlar, şu şekilde sıralıyor: Antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşması, yani, antibiyotiğin etkisinin düşmesi; toksik veya alerjik tesir yaratması; bağışıklık sisteminde bozukluk doğurması; hatta kısırlık.
karinca70
10-11-2009, 22:37
Metin Münir - Eker, ‘Ben almayayım, siz buyurun’ diyor
Başbakan “Domuz gribi aşısı olmam” diyor. Tarım Bakanı Mehdi Eker de “Ben genetiği değiştirilmiş gıda yemem” diyor. Ama Başbakan’ın Sağlık Bakanı 40 küsur milyon adet domuz gribi aşısı ithal ediyor.Eker de genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren yem ve gıda etmeyi serbest bırakan yönetmelik çıkarıyor.
Bu yönetmeliklele ilgili bir tek şey bilmesi yeter.
Türkiye artık resmen genetiği değiştirilmiş ürün ithal edip halkının sofrasına koyan ülkelerden biri oldu.
Eskiden bu ithalat kontrolsüz yapılıyordu ve farkında olmadan genetiği değiştirilmiş ürün içeren gıdalar yiyordunuz. Şimdi aynı ithalat kontrollü ve büyük bir olasılıkla daha büyük miktarda yapılacak.
Gerisi ayrıntı.
Eker bunu açıkca söyleyeceğine GDO ithalatı yasaklanmış gibi bir izlenim yaratmaya çalışıyor.
Yok, aslında bu yönetmelik ithalatı serbest bırakmıyormuş da kontrol altına alıp kısıtlıyormuş. Yok, riskli GDO’lar ithal edilmeyecekmiş. Yok, komiteler kurulacakmış. Yok, bebek mamalarına konmayacakmış.
Test yapacak donanım yok
İthalatın kontrollü yapılacak olması ithalat yapılmayacağı veya bu ithalatın zor olacağı anlamına gelmez. Sözde riski belirlemek için kurulacak komiteler bağımsız olmayacak. Bütün üyeleri bakanlık tarafından belirlenecek ve bakanlığın emrinde çalışacak. Kararları “bakanlık onayından sonra” yürürlüğe girecek.
Ayrıca Türkiye’de gümrüklerde gerekli GDO testlerini yapacak donanım yoktur. Gene ayrıca biliyoruz ki TC’de paranın açmayacağı (veya kapamayacağı) yoktur.
Ama bütün bunlardan daha önemli olan şey GDO konusunda risk belirlemesi yapmanın imkânsız olmasıdır.
GDO’ların zararlı olup olmadıkları konusunda bilim adamları arasında dünya çapında derin bir fikir ayrılığı var. Dolayısıyla kapıyı açmak bilimsel bir karar değildir. Siyasi bir karardır.
Göz boyamaya çalışıyorlar
GDO’lu mamullerin bebek mamalarında falan kullanılmasının yasaklanması bir göz boyamadan ibarettir. Bebek ana sütüyle beslenir. Eğer ana GDO’lu gıda alıyorsa bebek bunu süt aracılığıyla zaten alacak.
GDO’lu yem ithali de serbest olacağına göre, hayvanların alacağı yem aracılığıyla da bütün et ve sütlerde bulunacak.
Eker o kadar şaşkın ki dakikalarca GDO’ları ve yönetmenliği savunduktan sonra Haber Türk spikerine “Ben genetiği değiştirilmiş gıda yemem” dedi.
O zaman halk niye yesin, beyefendi? Önünüzden ittiğiniz tabağı halkın masasına koymaya utanmıyor musunuz?
karinca70
10-11-2009, 22:38
Salih Tuna Ölçek - Sayın Bakan susalım da ölelim mi?
Futbol amigoluk kaldırır, “siyaset” kaldıramaz. Zira amigoluk siyaseti, düşünceyi çürüten bir şey! 12 Eylül öncesini yaşayanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacakdır. Herkes birbirini kulaklarıyla değil duvara yazı yazdığı fırçalarla yahut belindeki silahlarla dinliyordu. Akıbeti gördük.
Yahya Kemal üstadımız böylesi “dinlemeler” için “Birbirini dilleriyle dinliyorlar” derdi.
Facia, dille dinlemekle başlar zaten!
Cemil Meriç rahmetli, “Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar” darbımeselini naklettikten sonra celallenir “Bu Ülke”de.
“Hangi barika-i hakikat?” diye sorar. “Zekalar birbiriyle savaşmaz. Kinlerin, peşin hükümlerin, gizli çıkarların savaşı. Ve her mübâriz kendi cephesinde muzaffer…”
En güzeli Ku'ân'ın buyruğu: Bütün sözleri dinleyip en doğrusuna uymak…
Bu “doğruyu” tebliğ etmek de, hakikati birlikte aramayı teklif etmekten başka bir şey değil…
Hulasa, kimin dilinde dillenirse dillensin, kimin elinden gelirse gelsin, hakikat hakikattir.
Ve, madem ki hakikat müminin yitik malıdır; Ertuğrul Bey'ciğimin dilinden de gelse, yüzümüzü ekşitemeyiz ona.
Tıpkı dostumuzun elinden gelen ve sadece “muarızlarımıza” zeval verecek olan haksızlığa “eyvallah” diyemeyeceğimiz gibi.
Hakikate zerre miskali hürmeti olan hiç kimse haksızlık karşısında susamaz çünkü.
Dostlarımızın “muarızlarımıza” yaptığı haksızlıkta hakikat vehmetmek ise, hakikate en büyük hürmetsizliktir…
Son zamanlarda hakikat karşısında saygısızlık sürgit devam ediyor.
Bir taraf “demokratikleşme”den bahsedince, öteki taraf “Bunun altında 'yandaşlık' var…” yollu bir tavır alıyor!
Bir taraf herhangi bir şekilde “muhalefet” edince, diğer taraf “Bu işte mutlaka bir Ergenekon yeniği var…” demeye getiriyor.
Maalesef topluma da sirayet etti bu rahatsızlık!
Habertürk yazarı Balçiçek Pamir'in geçenlerde dile getirdiği İzmir özelindeki fecaat manzaraları bunun göstergesi.
Birbirine, alışveriş edemeyecek kadar husumet duyan bu insanların vebali kimin?
Sonuç itibariyle, hakikate saygısızlığın bedeli değil mi bu?
İktidar da muhalefet de konjonktüreldir. Hakikat karşısındaki tavrımızdır kalıcı olan.
Demem o ki; hayati önemi haiz olan, hakkaniyetli olmaktır. Bunu kaybettik mi, her şeyi kaybederiz!
Hal ve hareketlerine, “Ama onlar da aynısını yapıyor…” gibilerinden mazeret uyduranlar, son tahlilde, “onlar” tesmiye ettiklerinin “fiillerine” meşruiyet kazandırmaktan öteye geçemez.
Uzun lafın kısası: Bizden sadır olan tüm hakikatlere saldıran “ehl-i tezvirat”tan da gelse hakikat, başımızın tacıdır.
Mesela, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) hakkındaki kararına (ilgili sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra) Yalçın Bayer'ler, Yılmaz Özdil'ler de şiddetle karşı çıkıyorlar diye sessiz kalamayız.
Hakikat bu adamların kalemine “düştüğü” için, mevzua her zamankinden daha dikkat ve rikkatle eğilebiliriz en fazla.
Ama asla ve kat'a kulaklarımızı tıkayamayız.
Çünkü hepimizi öldüren, dahası, insan nesline kasteden GDO'ya karşı çıkmak mecburiyetindeyiz.
Üstelik…
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı değerli dostum Kemal Özer de mezkur karara isyan ediyor.
GDO insanların midelerini misket bombasıyla doldurmaktır, diyor Kemal. “GDO ile beslenen insanların DNA'ları değiştirilir ve vücutlarının savunma sistemleri zayıflatılarak her türlü hastalık ve sinyalle kontrol edilebilir hale getirilirler…”
Daha neler söylüyor, neler!
GDO'nun bir “kıyamet projesi” olduğunu, Henry Kissenger'in “Yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin” sözünü de aktararak öyle bir anlatıyor ki, dinleseniz küçük dilinizi yutarsınız!
Bunları söyleyen herhangi biri değil; ömrünü gıda sağlığına vakfeden bir aydın.
Rahmetli Hasan Nail Canat'la tiyatro yaptığımız seksenli yılların ortasından itibaren aktivist ve inançlı bir dava adamı olarak tanırım Kemal'i; boş konuşmaz.
Ne demiştik?
Hakikate zerre miskali hürmeti olan hiç kimse haksızlık karşısında susamaz, demiştik değil mi?
O halde, Yunus'umuzun “Ya ben öleyim mi söylemeyince” sözünden mülhem söyleyelim:
Sayın Bakan, susalım da ölelim mi?
ayferaksit
11-11-2009, 11:25
GDO yönetmeliği 'aynen' yasaya taşınıyor
11.11.2009 | Hacer Boyacıoğlu | Haber
Genetiği değiştirilmiş organizmalarla (GDO) ilgili düzenlemenin
yönetmelikle yapılmasına dönük eleştiriler Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı'nı harekete geçirdi. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker,
yönetmelikteki düzenlemeleri kanuna taşıyacaklarını açıkladı.
"Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı"nın bakanlar kurulunda olduğunu
ve imzaların kısa sürede tamamlanacağını belirten Eker, "Yönetmelikten
çok da farklı olmayacak. Orada (yönetmelikte) konulan düzenlemeleri
kanunlaştıracağız" diye konuştu. Eker, "Bu üründe GDO yoktur" yönünde
ürünlere ibare konulabilmesi konusunu ise daha sonra
değerlendireceklerini belirtti.
Eker, GDO'lu ürünlerle ilgili tartışmalara Meclis'teki bütçe
görüşmeleri sırasında açıklık getirdi. GDO'lu ürünlerle ilgili
düzenlemelerin yönetmelikle yapılmasına dönük eleştirilere karşın
Eker, konuyla ilgili yasa tasarısının bakanlar kurulunda bulunduğunu
ve 1-2 eksik imza bulunduğunu belirtti. Yasa taslağıyla Türkiye'ye
getirilmek istenen GDO'nun bulunduğu ülkede 3 yıldır kullanılıyor
olması, söz konusu genin Türkiye'de akrabalarının bulunmaması gibi
koşulları arayacaklarını belirten Eker, başka koşulların da dikkate
alınacağını belirtti. Buna göre Türkiye'ye getirilmek istenen GDO'nun
insan, çevre, hayvan sağlığı ve sosyo-ekonomik duruma olan etkileri de
gözden geçirilecek ve tüm bu koşulları sağlıyorsa Türkiye'ye girişine
izin verilecek. Söz konusu izinleri takip etmesi için yönetmelikte
düzenlendiği gibi uzmanlardan oluşan 11 kişilik bir heyet kurulacak.
Etiketine daha sonra bakılır
Türkiye'de firmaların isteği üzerine bakanlıktan verilen izinle
bazı ürünlerin üzerine "domuz yağı yoktur" yazısının eklendiğini
belirten Eker, aynı uygulamanın GDO'lu ürünler için uygulanması
konusuna ise daha sonra bakılabileceğini belirtti. Türkiye'de ürün
etiketlerinde "Bu ürün GDO'ludur" denmesi durumunda tersinin de
yazılabileceğini kaydeden Eker, bunun daha sonra ele alınabilecek bir
konu olduğunu vurguladı. Eker, daha sonra Referans'ın sorularını
yanıtlarken GDO'lu ürünlerle ilgili hazırlanan yasa taslağının
yönetmelikle aynı düzenlemeleri içerdiğini belirtti. Medyada konuyla
ilgili tartışmaların ise gerçekten uzak ve üreticiye zarar verdiğini
ileri süren Eker, "Biz bu konunun kontrol altına alınması için
birtakım kurallar ve müeyyideler getiriyoruz" diye konuştu.
Bakan Eker, tohumu, bu konunun dışında tuttuklarını, üretimin
olmayacağını bildirerek "Üretimle ilgili hassasiyetimiz, biyo
çeşitlilik konusundadır. Biz, çok ağır şartlar, kriterler getiriyoruz.
Prensip olarak, Türkiye'de bu üretimin yapılmasının doğru olmadığını
düşünüyoruz. Bizim biyo çeşitliliğimiz ve imkânlarımız, tarımı
standart metotlarla geliştirmek için yeterli" diye konuştu.
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=132463&KOS_KOD=5
Tebrikler Karınca70
Konuyu çok güzel toparlamışsınız.
GDO deyimini 1 hafta önce falan duymuştum.
Hemen evimin ihtiyacı olan sebzeleri üretmeye karar verdim
Sizde tohum bulunuyormuş. GDO suz hangi sebze tohumları var elinizde?
Çocuğum denek değildir, gerçek gıdayla beslenmek hakkıdır!
Anneler! 26 Ekim Pazartesi günü 27388 sayılı Resmi Gazete'de sizi, ailenizi, çocuklarınızı çok yakından etkileyecek bir yönetmelik yayımlandı... Dünya dünya olalı beri mısırın püskülüne konan kelebeği, artık 'konmamaya' ikna etmek üzere mısırın genetiğine işlenen bir kimyasal, yıkamakla çıkmaz, biliyorum; çünkü kızımın gözlerinin yeşili gibi, o kimyasal da, tümüyle mısırın kodlarında artık. Üzerinde ya da etrafında değil. İçinde.
Kelebek konarsa mısırın püskülüne ve yumurtalarını bırakırsa eğer, ürünün bir kısmı zarar görür, doğru. Ama, o mısırı kızım yediğinde, içine işlenen, yıkamakla temizleyemeyeceğim, haşladığımda gitmeyecek o kimyasal, kızıma ne yapar... Asıl onu merak ediyorum ben. Diyorlar ki "üreticisi, eğer, GDO'lu ürünün zarar verdiğini fark ederse, ürününü piyasadan çeker!"
Diyorum ki, "benim kızım denek değil!"
Anneler! 26 Ekim Pazartesi günü 27388 sayılı Resmi Gazete'de sizi, ailenizi, çocuklarınızı çok yakından etkileyecek bir yönetmelik yayımlandı:
"Tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile bunları içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları kapsayan Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelik"!
Şu andan itibaren market raflarına uzanıp da aldığınız herhangi bir ürün, çocukluğunuzda yediğiniz, yemeye alıştığınız gıda olmayacak. Çocuklarımıza "çocukken yediğimiz"i yedirme hakkımız, elimizden alındı. "Yerine koyduğumuz"sa, çocuklarımıza yüksek ihtimal daha fazla sağlık problemi olarak dönecek. Yeni doğanlarımızda daha fazla otizm göreceğiz. Yeni doğanlarımızın daha çoğu yaşamayacak.
Çocuklarımızın çocuklarını görebilme ihtimalimiz, annelerimizinkinden daha düşük olacak...
Aldığınız her ürünün etiketini okuyun. Her içeriği sorgulayın. Endüstriyel, hazır, paketlenmiş gıdalardan uzak durun. Organik ürün tercih edin. Sertifikasyon sistemi mükemmel olmasa da, bu ürünler diğerlerinden pahalı görünse de gözünüze, düşünün ki gerçek gıdayı tanımlamanın henüz başka bir yolu yok. Gerçek gıda tüketin. Gerçek gıda tüketmemek çok daha pahalı, unutmayın. Çocuğunuza ne yedirdiğinizi ve neden diğerini yedirmediğinizi anlatın. Anlatın ki, o da kendini koruyabilsin.
Ve unutmayın: bugünün dünyası kazanç odaklı!
Cebinizdeki o binbir güçlükle kazandığınız paranın alım gücüne son kuruşuna kadar güvenin. Onu gerçek gıdaya yatırın. Düşünün ki raflardaki onca yapay ürün, onca niteliği düşük gıda siz satın almadığınızda karlılığını yitirecek. Düşünün ki, gıdaymış gibi yapan onlarca kavanoz, kutu ve şişe siz satın almadığınızda üretenlerine birer zarar olarak geri dönecek. Ve hayal edin, bir gün, eğer, çokuluslu şirketler fark ederlerse ki tüketici gerçek gıdaya yöneliyor, kimbilir, belki üretimlerini gözden bile geçirirler.
Gerçek gıdaya eşit erişim hakkı çocuklarımızın en temel hakkıdır!
Bu yönetmelik bizi kollayan bir yönetmelik değil.
Bu yönetmelik çokuluslu şirketlere toprağımızı, tohumumuzu sömürme yolu açan bir kapı.
Vatandaşını ticaretin, gerçek gıdayı GDO'nun önüne koyan bir yönetim arzuluyoruz.
Biz GDO'lu gıdaların yönetilmesini değil, yasaklanmasını istiyoruz.
Yönetmeliği kaleme alan ve altını imzalayanlara bir çift sözümüz var: "Oğul sadıklığın bu muydu? Valla kurda yedirdin beni!"
ayferaksit
13-11-2009, 10:20
Siz de;
* GDO'lu ürünlerin insan sağlığı üzerindeki orta ve uzun vadeli sonuçlarının öngörülmesinin olanaksız olduğunu mu düşünüyorsunuz?
* Yapılacağı söylenen laboratuvar testlerinin uzun vadeli etkileri tespit edemeyeceğinden kuşku mu duyuyorsunuz?
* Marketlerden alacağınız, kendinize, çocuğunuza, annenize, babanıza yedireceğiniz gıdaların, GDO içerip içermeyeceğinden emin olamayacağınızı mı, yapılması vaat edilen laboratuvar testlerinin de yanılma payı olacağını mı düşünüyorsunuz?
* GDO'lu gıda üretiminin (diğer biyoteknolojik ürünlerin üretimi gibi) insan sağlığından çok, büyük gıda tekellerinin kârlarını ön planda tutacağından mı kuşkulusunuz?
* GDO'lu ürünlerin büyük çoğunlukla kısır tohumlar olduğunu, bunları kullanan çiftçilerin her yıl yeniden tohum almak yoluyla tohum şirketlerine bağımlı hale geldiğini, bu süreçte yerel çeşitlerin de giderek yok olduğunu mu öğrendiniz? Bu tür süreçlerin geçtiğimiz yıllarda Hindistan'da, bir yandan onlarca pirinç çeşidinin tamamen kaybolmasına, diğer yandan çok sayıda çiftçinin intiharına sebep olduğunu mu duydunuz?
* GDO'lu ve diğer ticari tohumların, tarımda zaten var olan büyük sermaye egemenliğini güçlendireceğini, küçük ölçekli ve zengin biyoçeşitlilik içeren geleneksel çiftçiliği yok edeceğini mi düşünüyorsunuz?
* GDO'lu sebze ve meyvelerden doğal alanlara ve diğer tarım bitkilerine gen kaçışı olduğunu, bunun hem ekolojik denge için, hem de geleneksel sebze/meyve çeşitleri için önemli bir tehdit oluşturduğunu mu öğrendiniz?
* Biyoteknoloji ürünü ticari tohumların, yerel şartlara uyum sağlamış doğal ebeveynlerine göre daha gürbüz olmakla birlikte daha zayıf bünyeli olduğunu, bu nedenle toprağa daha fazla müdahale gerektireceğini (böcek ve ot ilaçları, yapay gübreler, derin sürüm, vs.) mi öğrendiniz?
* 'Şu anda sadece belirli ürünlerde var' denilen genetik müdahalenin, toplumsal tüketim alışkanlıkları ve politik irade değişmediği takdirde, 5-10 yıl sonra hemen her üründe karşımıza çıkacağından mı kaygılısınız?
* 'Organik ürün' sektörünün büyümesinin belirli olumlu etkileri olsa da, biyoçeşitlilik, sağlıklı gıdaya erişim ve doğa-dostu tarım konularında gerçek bir çözüm getireceğinden kuşkulu musunuz?
O halde, yapabileceğiniz şeyler var!
Elbette birçok kişi zaten çok önemli şeyler yapıyor. Kimileri kendilerini ve çevrelerini bilgilendiriyor: Endüstriyel gıdaların (marketlerden edindiğimiz bitkisel ve hayvansal ürünlerin çoğu) insan sağlığına olası zararları, bunların üretiminin doğada yarattığı tahribat ve sürecin toplumsal boyutu hakkında, korkutucu ama gerçek bilgiler içeren iletileri paylaşmaya devam ediyoruz. Bir grup insan yıllardır bu konuda farkındalık oluşturmak için uğraşıyor, toplantılar, seminerler düzenliyor, politik düzlemde çalışmalar yapıyor.
Bunların hepsi gerekli, ancak yeterli değil! Gerçek değişim ancak yaşam pratiklerimizi değiştirmemizle mümkün olacaktır. Bizler endüstriyel ürünleri (artık büyük çoğunlukla 'sahte' gıdaları) satın alıp tüketmeye devam ettiğimiz sürece, korkunç bilgiler içeren iletilerimizle zihinlerimizi ve enerjimizi boşuna tüketmiş olacağız! Sahte (ve kimi zaman, zehirli) gıdaları yemeye, yedirmeye de devam edeceğiz!
Sahte gıdalara olan bağımlılığımızı belki hemen ortadan kaldıramayız,
ancak bir yerden başlayabiliriz:
* Doğal ürünlerin önünüze gelmesini beklemeyin. Bunları aktif bir şekilde arayın, bulun ve edinin. Siz talep etmedikçe, erişmek için mücadele etmedikçe kimse doğal gıdaları önünüze getirip sunmayacaktır.
* Elinizden geldiğince kendi gıdalarınızı üretin. Bir pencere önü, bir balkon, hele de bir bahçe, küçük ölçekte de olsa ailenizin ihtiyacını karşılayacak kadar yiyecek üretmenize olanak verecektir.
* Evde yapabileceğiniz yiyeceklerin hazırlarından mümkün olduğunca kaçının. Un, şeker, pekmez, yağ, vs. gibi temel malzemelerin mümkün olduğunca doğal ve sağlıklı olanlarını tercih edin.
* Yerel düzeyde doğal/organik üretim yapan çiftçi ve kooperatiflerden ürün temin edin. Mümkünse sezon aboneliğine geçin (Örneğin Ankara'da Güneşköy Kooperatifinin haftalık sebze kutusu uygulaması: www.guneskoy.org.tr)
* Aracısız doğal ürün organizasyonlarına katılın ve etkin rol alın. Örneğin Ankara'daki Doğal Besin, Bilinçli, Beslenme grubu (http://groups.google.com.tr/group/dogal-bilincli-beslenme). Mutfak girdilerininizi olabildiğince bu tür organizasyonlardan sağlayın. Böylece güvenilir çiftçilerden toplu siparişler yapabilir, gerektiğinde çiftliklere ziyaretler gerçekletirebilirsiniz. Hem siz sağlıklı beslenmiş, hem de doğa dostu tarım uygulamalarını desteklemiş olursunuz.
* Doğal (organik, ekolojik ya da güvenilir) ürünlere erişimde belirli bir maliyet artışını göze alın. Önceliklerinizi belirleyin ve bazılarını değiştirmeye hazır olun.
Ceyhan Temürcü
İmece Evi bir Ekolojik Köy Girişimidir.
Bu girişimde bir yandan Kazdağında kurulu “Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Çiftliği” adlı bir çiftlik,eko-kamp işletmesi,
Fikir topluluğunu organize eden bir Dernek (İmece Ekoköyü Derneği) ve
Hem yaşam hemde ekonomik ortaklığın kurumsal yapısı olan İmece Kooperatifi Girişimidir. www.imeceevi.com ve org uzantılı sitemizden gelişmeleri takip edeceğiniz gibi bizzat mutfağa girip yemeğin hazırlanamsına katılmak için
iletişim grubumuza üye olabilirsiniz.
İmeceden haberdar olmak için imeceevi-subscribe@yahoogroups.com
Çalışma ve tartışmalara katılmak için ise
imeceiletisim-subscribe@yahoogroups.com adresine boş bir e-posta gönderin.
Sonra Yahoo dan gelecek postayı yanıtla diyerek geri gönderin.Artık üyesin.
**********************
yazı karakterlerinde sorun yaşıyorsan hemen mesajı okuduğun pencerenin üstteki menüsüne gidip sırayla önce "biçim" sonra onun içindende "kodlama"yı seç. kodlamayı açınca orada pek çok dil seçeneği göreceksin.Önce türkçeleri seç.Düzelmiyorsa unicode leri seç. İkisindede düzelmiyorsa www.turkcekarakter.com sitesine götürüp yapıştır bozuk yazıları... birde orada dene ?! ::-)
Telefon ve Adres bilgileri
+90286-7526043
+90533-2168359
+90552-4142363
www.imeceevi.org
www.imeceevi.com
imeceevi@gmail.com
Arıklı sahili,Küçükkuyu-Assos yolu 5.km.
Kuzey Ege-Kazdağı-Çanakkale-Türkiye-Dünya
AV.HİLAL KÜEY
AV.LATİF KÜEY
858 sok. Çakıroğlu işhanı
No:2/606 konak-izmir
tel:4461340
tel/fax: 4848305
1- Mesele bililmsel olarak çözüleceğine göre konuya bilimsel yaklaşılmalı yoksa söylenenlerin hiçbir değeri olmayacağı için bir sonuca da varmak mümkün olmayacaktır.
2- Bu konuda duyarlı meslek odalarımızın olduğuna inanıyorum bence konu ziraat mühendisleri odasını gıda mühendisleri odasını ilgilendirdiği kadar kimyacıları ve doktorları da ilgilendiemektedir. Bilgim dahilinde olan bir tek Sağlık Sen. Sendikasının Bursa şubesinin şu anda açılmış olan bir davası mevcuttur. açılmış olan başka davalar varsa arkadaşların bilgilendirmesini bekliyorum.
3- Bu dilekçe herkes tarafından kullanılabilir.
4- Bir çok dava açılması kamuoyu baskısı yönünden yararlı olur.
5- Dünyada hiçbir ülke bu ürünler G.D.O.suzdur etiketinin yapıştırılmasını yasaklamamıştır. bu konuda tek ülke olma başarısı bize aittir.
6-Bu dilekçe çoğaltılmaya muhtaç olduğundan katkılarınızı bekliyorum
7- aynı dilekçede fazla imza olması yargılama giderlerine katkı olacağından dayanışmayı kuvvetlendirecektir.
DANIŞTAY ( ) DAİRESİ BAŞKANLIĞINA
Sunulmak Üzere
İZMİR NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
YÜRÜTMEYİ DURDURMA İSTEMLİDİR
(Zorunlu değil)
DAVACI :
DAVALI : Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
KONU : Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının 26 Ekim 2009 tarihli, 27388
sayılı Genetiği Değiştirilmiş tohumlar hakkındaki yönetmeliğin
öncelikle yürütmeyi durdurma kararı verilerek iptali talebidir.
OLAYLAR :
1- Genetiği Değitiştirilmiş tohumlar (kısaca G.D.O) nedir?
2- Bu G.D.O. ların toplum sağlığına zararları nedir?
3- Tarım Köy İşleri Bakanlığı Ekim ayında yaptığı açıklamada
Yaşam için gıda zorunluluktur. Sağlıksız gıdalar yaşama hakkını yok eder, sağlıksız gıdaların oluşmasının temeli genetiği değiştirilmiş tohumdur. Sağlıklı beslenme en temel insani hak olduğu gibi başta uluslararası sözleşmeler.
Yönetmeliğin 2.maddesi Kapsam başlığını taşımaktadır. Bu maddenin b fıkrası “Sağlık Bakanlığınca ruhsat ve izin verilen ürünleri kapsamaz” saptamasını yaparak bazı ürünleri kapsam dışı bırakmaktadır. Davalı Bakanlığın savunduğu görüş G.D.O.lu ürünlerin bu yönetmeliğe göre satışının engellendiği doğrultusundadır. Meseleye bu açıdan yaklaşırsak yukarıdaki fıkrada belirtilen kapsam dışı kalıp Sağlık Bakanlığının izin vereceği G.D.O. lu ürünlerin ithalatını ve satışını bu yönetmelik ile engellenmesi mümkün değildir.
Yönetmeliğin ikinci bölümünün 5.maddesi Genel Hükümler başlığını taşımaktadır. 1.bendinde “bu yönetmelik hükümlerine aykırı olan G.D.O.lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarecilerince bu yönetmelik kapsamındaki ürünleri için G.D.O.ya ilişkin ek belge aranmaz” saptamasını yapmaktadır. Bu durumda önce yasak konuluyor sonra bu yasak pratikte işlemez hale getiriliyor. Soruyoruz Gümrük İdareleri ürünün G.D.O.lu olduğuna dair bir belge aramadan ve G.D.O.lu ürünlerin girişini nasıl engelleyecek.
5.maddenin 5.bendleri G.D.O.lu ürünlerin ithaline açıkça izin vermektedir.
Şöyle ki;
“5.bend Bakanlık G.D.O.lu gıda ve yemlerin ithalat ve ihracat kapılarıyla ilgili gerektiğinde düzenle yapabilir” saptamasını yapmaktadır. Davalı Bakanlık G.D.O.lu ürünlerin ithalat ve ihracatını yasakladığını savunmaktadır.
Soruyoruz ithalatı ve ihracatı yasak olan gıda ve yemlerin ihracat ve ithalat kapıları ne demektir?
6.bend “ gıda ve yem, G.D.O.lardan biri **** bir kaçını toplam en az %9 oranında içeriyor, ise G.D.O.lu olarak kabul edilir.” Yani 8.99 oranın G.D.O. lu gıda ve yemler G.D.O.lu kabul edilir. Neden %5 veya %15 değil bilimsel olarak G.D.O.nun belli bir oranı belli bir oranı Zarasız belli bir oranı zararlıdır tezini savunmak bilim dışı bir davranıştır. BİLİM ANLAMINDA ALINTI ZARARLARINI İNCELE YAZ,
8.bend “G.D.O.suz ürünlerin etiketlerinde ürünün G.D.O.suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz” saptamasını yapmaktadır. Hukuken mefhumi mualifinden anlaşılacağı üzere G.D.O.ludur etiketi konulup konulmayacağına dair tam bir yasal boşluk bırakılmıştır. Soruyoruz G.D.O.suz üründür etiketinden neden korkulur? Vatandaş aldığı ürünün G.D.O.lu olmadığını bilme hakkına sahip değimlidir? İnsan haklarının en başında olmazsa olmaz olarak yaşam hakkı gelir. Yaşam hakkında sağlıklı beslenme olmadan var olamaz bir yönetmelik nasıl oluyor da bu alınıyor.
6.maddenin başlığı izin koşullarıdır. Detaya girmeye hiç gerek yok, çünkü bu başlık davalı bakanlıkça yasaklandığı savunulan G.D.O.lu gıda ve yemlerin izin koşullarını düzenlemektedir.
Yönetmelik diğer tüm maddelerde ithalat ve ihracatına izin vermiş olduğu G.D.O.lu gıda ve yemlerin izin alma şartlarını ve denetimlerine dair saptama yapmaktadır.
Bilimsel zararları ORAN İNCELE ALINTI KOY Sn AYFER TTEKİN, Sn. TARKAN Y., Sn. MALİNA., Sn.REMZİ SARIOĞLOU, KARINCA70, Sn. TUAN A, YENİÇERİ 09, SN OĞUZ KURSAN, SN CELAL SUNGUR VE konuya bilimsel yaklaşan diğer arkadaşların izni olduğu taktirde dilekçeye alıntılar yapılacaktır. sonuç olarak soruyoruz G.D.O.lu ürünlerin ithalat ve ihracatı vatandaşımızın yoksa başka güçlerin mi yararınadır?
HUKUKSAL DELİLLER :İlgili yasal düzenlemeler
MADDİ DELLER : Her türlü delil (dava açmak isteyen arkadaşlar
bildirdiği taktirde açıklama yapılacaktır)
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda açıkladığımız nedenlerden
dolayı;
1-Davalı Tarım Köyişleri Bakanlığının 26 Ekim 2009 tarih 27388 sayılı yönetmeliği hakkında yürütmeyi durdurma;
2-Davalı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 26 Ekim 2009 tarih 27388 sayılı yönetmeliğinin iptaline yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini arz ve tlep ederiz.
Davacılar Vekili
Av. Latif Küey
MeyveliTepe
13-11-2009, 16:46
Yönetmelik iptal edilirse ve yerine hemen yenisi konmazsa bu sefer de ne kadar GDO'lu ürün varsa içeri girmez mi?
GDU'lu ürün ithalatçıları da bir şekide yönetmeliği durdurmaya çalışıyorlar.
Bence olması gereken yönetmeliğin iptali ya da yürürlükten kaldırılması değil, düzeltilmesinin sağlanması.
Yönetmelik iptal edilirse ve yerine hemen yenisi konmazsa bu sefer de ne kadar GDO'lu ürün varsa içeri girmez mi?
GDU'lu ürün ithalatçıları da bir şekide yönetmeliği durdurmaya çalışıyorlar.
Bence olması gereken yönetmeliğin iptali ya da yürürlükten kaldırılması değil, düzeltilmesinin sağlanması.
Mantıken haklısınız ancak hukuken dava açılacaksa konusu "bunu değiştirin" olamaz. Mahkeme yönetmeliği değiştiremeyeceğinden önce iptal sağlanır.
Düzeltilmesi yetkili bakanlığın görevidir. Mahkemeler onların yerine geçip onlara ait işleri yapamazlar. Bildiğiniz güçler ayrılığı.
gece
MeyveliTepe
14-11-2009, 18:36
Evet, onun için de yürütmenn durdurulması davası açılmasını son derece sakıncalı bulduğumu söylemeliyim. Zaten GDO'lu ürün ithalatçılarının da yapmaya çalıştığı şey budur. GDO'lu mısır ürünü getirmeye çalışanlarla, GDO'yu tümden yok etmek isteyenler aynı paralele düşer ve pratik olarak ithalatçılara hizmet etmiş olurlar.
Yapılması gereken dava açmak değil, yönetmeliği çıkaranlara baskı yaparak, yönetmeliğin düzeltilmesinin sağlanması olmalı. En azından firmalar binde dokuz'un arkasına saklanabilmekten çıkarılmalıdır.
bahtiyar02
14-11-2009, 20:23
Evet, onun için de yürütmenn durdurulması davası açılmasını son derece sakıncalı bulduğumu söylemeliyim. Zaten GDO'lu ürün ithalatçılarının da yapmaya çalıştığı şey budur. GDO'lu mısır ürünü getirmeye çalışanlarla, GDO'yu tümden yok etmek isteyenler aynı paralele düşer ve pratik olarak ithalatçılara hizmet etmiş olurlar.
Yapılması gereken dava açmak değil, yönetmeliği çıkaranlara baskı yaparak, yönetmeliğin düzeltilmesinin sağlanması olmalı. En azından firmalar binde dokuz'un arkasına saklanabilmekten çıkarılmalıdır.
Sevgili dostum; Bizler hep bananeciyiz olmuş gibiyiz ve "bana dokanmayan yılan bin yaşasın " düşüncesine uyanlardan olmuşuz. Basında bir kereye mahsus anlatıldı ve bitti. O ysa çok basit bir olayı günlerce gündemde tutabiliyorlar.
saygılar
Son günlerde basında yer alan Cargill yazılarından
Raflardaki ürünlerin yüzde 60'ında varız
Türkiye'de raflarda yer alan gıda ürünlerinin yüzde 60'ında Cargill ürünlerinin kullanıldığını söyleyen Sayınataç, "Gazlı içeceklerden çikolataya, meyve suyundan şekerlemelere, cipsten pastalara kadar birçok üründe Cargill imzası bulunuyor. Cargill ürünleri sadece şekere bağlı değil; yağlarda, kakaolarda da yer alıyor.
Türkiye'de yerli mısır işliyoruz
Toplantı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sayınataç, son dönemde kamuoyunda sıkça tartışılan genetiği değiştirilmiş organizmalarla (GDO) ilgili açıklamalarda bulundu. Her ülkenin gıda ve tarım politikalarının farklı olduğunu ve bu ölçüde GDO'lu ürünlere bakışın da ülkeden ülkeye değiştiğine işaret eden Sayınataç, "Cargill, dünya genelindeki gıdacılar için hammadde üretimi yapıyor. Bu ürünler içerisinde organik olan da GDO'lu olan da bulunuyor. Biz Cargill olarak bu ürünlerimizi müşteriler talep ederse gönderiyoruz.
Cargill bulunduğu ülkelerin kurallarına uymakla mükellef uluslararası bir firma. Biz bütün ülkelerin yasalarına ve kanunlarına uygun hareket ediyoruz. GDO'lu ürün o ülkede yasaksa tabii ki getirmiyoruz. Örneğin biz Cargill olarak Türkiye GDO'lu ürüne sıcak bakmadığı için glikoz, fruktoz üretimini Türkiye'den aldığımız yerli mısırla yapıyoruz" dedi.
14.11.2009
Özgül Öztürk
Yazının tamamı için:
Referans Gazetesi (http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=132667&KTG_KOD=157)
Mart 2009 tarihli başka bir yazıya rastladım. Kaynak yine Referans Gazetesi...
Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chavez, ABD'li gıda devi Cargill'in pirinç işleme fabrikasını devletleştirme talimatı verdi.
Chavez, Portuguesa'deki Cargill'in işleme fabrikasının, belirlenen fiyatı paketlere basmadan dağıtarak Venezuella yasalarını ihlal etmekle suçluyor.
Yazının tamamı için:
Referans Gazetesi (http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=118246&KTG_KOD=493)
Tüketicinin Erkan Abisi yazmış:
Krizde 3.3 milyar dolar kâr etti
CARGILL’in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Kurumsal İlişkiler Direktörü Ruth Rowling, global krizden her kuruluş gibi kendilerinin de etkilendiğini söyledi. Rowling, 116 milyar dolarlık ciroya sahip olan Cargill’in 2009 yılının ilk yarısında 3.3 milyar dolar kâr elde ettiğini ancak bu rakamın Cargill için tatmin edici olmadığının da altını çizdi. Rowling, şöyle konuştu: “Krizden her firma gibi bizde etkilendik. Hatta 2008 yılının son 6 ayını çok iyi geçirmemize rağmen, sonraki 6 ayda kârlılığımız aşağı indi. 4 milyar dolardan 3.3 milyar dolara geriledi. Bu bizim için yeterli değil. Ama yine de diğer firmalara nazaran krizden daha az etkilendik. Gelecek yılı da karla kapatmayı hedefliyoruz.”
60 ülkede yatırımı 155 bin çalışanı var
150 yıllık bir geçmişe sahip olan Cargill, 60’tan fazla ülkede yatırımı ve 155 bini aşan çalışanıyla dünyanın en büyük tarım ve gıda şirketleri arasında yer alıyor.
Türkiye’de 1960’lardan bu yana gıda, hububat ve risk yönetimi olmak üzere 3 ana iş kolunda 300 çalışanı ile faaliyetini sürdürüyor.
Cargill Gıda Türkiye’nin, İstanbul-Pendik ve Bursa-Orhangazi’de fabrikaları yer alıyor.
Ayrıca, Ülker Grubu’nun yönetiminde olan Pendik Nişasta’da da yüzde 50 ortaklığı bulunuyor.
550 milyon TL’ye posasını çıkarıyor
NİŞASTA ve nişasta bazlı tatlandırıcı sektöründa yılda kullanılan mısır miktarı, 750 bin tonu buluyor. Sektör, kullandığı mısırın, yağından özüne, posasına kadar tüm unsurlarından yararlanıyor. Bunun sonucunda, yılda 350 milyon TL’lik 350 bin ton glikoz ve fritozdan oluşan tatlandırıcı üretimi gerçekleştiriliyor. Yine yılda toplam bedeli 70 milyon üretilen 120-130 bin ton nişasta, artanından da
130 milyon TL’lik 200 bin ton yem, yağ gibi yan ürünlerin üretimi gerçekleştiriyor. Toplam pazar, 550 milyon TL’yi buluyor.
Yerli mısır kullanılıyor
TÜRKİYE’de kakao, aroma ve kıvam verici ürünlere yönelik pazarların hızla büyüdüğüne dikkat çeken Mustafa Sayınataç, Cargill’in Türkiye’deki yatırımlarını bu alanlara kaydırabilmesi için pazarın daha da büyümesi gerektiğinin altını çiziyor.
Nişasta ve nişasta bazlı tatlandırıcı üretiminde kullanılan mısırın 2002 yılından bu yana Türkiye’den temin etme zorunluluğu getirildiğini de söyleyen Sayınataç, “Yılda iki ürün alınmaya başlanmasıyla birlikte mısır üretimi 4 milyon tona ulaştı. Üretilen bu mısırın da dörtte biri nişasta ve nişasta bazlı tatlandırıcı üretiminde kullanılıyor. İthal mısır kullanımına izin verilmediği için sektör, Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) tartışmalarından da uzak kalıyor” dedi.
GDO’lu mısırı TMO da ithal etti
MUSTAFA Sayınataç, GDO ürünlerin yıllardır Türkiye’ye gelmekte olduğunu, hatta Tarım Bakanlığı’nın da TMO aracılığıyla 3 yıl öncesine kadar GDO’lu mısır ithalatını yaptığını söyledi. Her ülkenin gıda ve tarım politikalarının faklı olduğuna dikkat çeken Sayınataç, “Cargill bulunduğu ülkelerin kurallarına uyuyor. Yasalara uygun hareket ediyoruz” dedi.
15 Kasım 2009
Erkan Çelebi
Yazının tamamı için:
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12950428.asp?yazarid=18&gid=61)
Anlamadıklarım konusunda yardımcı olur musunuz?
Nişasta ve nişasta bazlı tatlandırıcı üretiminde kullanılan mısırın 2002 yılından bu yana Türkiye’den temin etme zorunluluğu getirildiğini de söyleyen Sayınataç,
Sayınataç, GDO ürünlerin yıllardır Türkiye’ye gelmekte olduğunu, hatta Tarım Bakanlığı’nın da TMO aracılığıyla 3 yıl öncesine kadar GDO’lu mısır ithalatını yaptığını söyledi.
Yani TMO kanunlara uymuyormuş anlamı mı çıkarmamız gerekiyor?
Yoksa, TMO mısırı getiriyor ama bunun nişasta ve nişasta bazlı tatlandırıcı üretiminde kullanılmamasını denetliyor anlamını mı?
karinca70
15-11-2009, 17:32
Vatan gazetesinin konuyla ilgili haberi soyle:
İlk 20'sinin 8'inden GDO çıktı
20 numuneden 8'i GDO'lu çıktı gıda ithalatçıları Başbakan'a gitti
Özlem ERMİŞ BEYHAN / VATAN
Gıdada GDO denetimi için alınan numunelerin ilk 20'sinin 8'inden GDO çıkmasıyla ithalatta tam bir kaos yaşanıyor. Ağırlığı Cargill'in olmak üzere birkaç firmanın toplam 300 bin ton gıda ürünü limanlarda kaldı. Sektör temsilcileri yönetmeliğe geçiş için ek süre talep etmek üzere dün akşam YASED resepsiyonu'nda Başbakan Erdoğan ile buluştu
Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) içeren gıda ürünleri ithalatı yönetmeliği sonrası malları gümrüklerde kalan gıda ithalatçıları, dün akşam son çare olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a gitti. İthalatçılar dün akşam yapılan geleneksel YASED Ankara Resepsiyonu'nda Erdoğan'a yönetmelikte ek süre taleplerini iletti.
Yabancı Sermaye Derneği'nin (YASED) toplantısında gıda ithalatçıları Başbakan'a GDO yönetmeliği ile ilgili yaşadıkları sorunları aktararak, bu sorunların aşılabilmesi için 6 aylık bir geçiş süresinin getirilmesini gündeme getirdi.
Yediklerimiz ne olacak?
Dün GDO analizinden gelen ilk 20 numuneden 8'inde GDO çıkması, "Yıllardır GDO'lu ürünleri tüketiyoruz" savının ne kadar gerçek olduğunu kanıtlamış oldu. Uzmanlar, "Madem bizim ülkemiz GDO'lu ürünlerin pazarı olmuş, neden bu yönetmelik daha önce çıkarılmadı, yediğimiz GDO'lu mısırların bedelini kim ödeyecek?" diye sorarken, şimdi GDO'da yeni bir pazarlığın masada olduğu iddia ediliyor. Bu iddiaya göre başta Cargill olmak üzere birkaç dev firmanın toplam 300 bin tonluk malı limanlarda bekliyor. Cargill'in ithal edilen bu yüklü miktarda malın Türkiye'ye sokulabilmesi için Ankara'da yoğun bir pazarlık süreci yürüttüğü belirtiliyor. Ancak konuya yakın kaynaklar, "Tarım Bakanı Mehdi Eker, '1 gram bile GDO'lu ürünü sınırlardan sokmam' diyerek tüm kapıları kapattı, bundan sonra GDO'lu ürünleri ülkeye sokmanın faturası ağır olur, buna nasıl bir formül bulacaklar diye bekliyoruz" diyor.
karinca70
15-11-2009, 17:32
Süleyman Demir (Bugün) - Türkiye GDO istilası altında!
Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, "Bir tohum bir firmanın tescilindeyse, o tohumla mutlaka oynanmış demektir. Günümüzde maalesef, bir firmanın tesciline girmemiş tek bir tohum dahi yok" diyerek, Türkiye ve dünyanın GDO'lu ürünlerin istilasında olduğunu söyledi.
Bugün / Süleyman DEMİR
Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer Türkiye ve dünyanın GDO'lu ürünlerin istilasında olduğunu söyledi.
Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, "Bir tohum bir firmanın tescilindeyse, o tohumla mutlaka oynanmış demektir. Günümüzde maalesef, bir firmanın tesciline girmemiş tek bir tohum dahi yok" diyerek, Türkiye ve dünyanın GDO'lu ürünlerin istilasında olduğunu söyledi.
SOFRAMIZI NASIL ETKİLİYOR?
Tarım Bakanlığı'nın Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) içeren ürünlere yönelik yaptığı yönetmelik değişikliğiyle birlikte genetiği değiştirilmiş ürünler bir kez daha Türkiye'nin ana gündemine oturdu. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin soframızdaki yerinin ne olduğu, sağlığımızı ne oranda etkilediği bu yönetmelikle bir kez daha tartışılır oldu, ancak bu alanla ilgili korkunç gerçekleri, bu alana yıllarını veren Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer gözler önüne serdi. Daha söze başlarken "Tükettiğimiz ürünlerin neredeyse yüzde 95'i GDO'lu ürünlerdir" diyen Özer, genetiğiyle oynanmış ürünlerin illa yamru yumru olmasının beklenmemesi gerektiğini kaydetti.
Ürünlerin sadece meyve ve sebzenin kendisi olarak Türkiye'ye girmediğini, çoğu kez tohum olarak geldiğini kaydeden Kemal Özer, bahçesine domates eken bir doğa tutkununun dahi GDO'lu ürün ektiğinin farkına varamadığını kaydetti. Özer, bu korkunç gerçeği şöyle açıkladı: "Doğal yapısı değiştirilmemiş hiçbir tohum, bir firmanın tesciline, tekeline giremez. Girmişse eğer, mutlaka o tohumun genetiğiyle oynanmış demektir. Bir tohumun yapısıyla oynayarak, yeni bir ürün elde ettiğinin tescilini yaparak o tohumu kendi uhdene alabilirsin. Ancak yapılan araştırmalara göre, herhangi bir firmanın tesciline girmemiş tohum hemen hemen yok gibi. Tohumcudan satın aldığınız ve sağlıklı beslenmek için bahçenize ektiğiniz tohum bile kesin GDO'ludur. İsrail, Hollanda tohumu dediğimiz ürünler GDO'ludur."
İkinci kez ürün vermiyorsa GDO’ludur
Tohumların GDO'lu olup olmadığını tescil etmenin yolunun ikinci ürün verip vermemesi olduğunu kaydeden Özer, "Ektiğiniz bir ürünün çekirdeği yoksa, kesinlikle genetiğiyle oynanmış demektir. Tohumu varsa ve bunu saklayıp ikinci kez tekrar ektiğiniz zaman olmuyorsa, kesinlikle GDO'ludur. Maalesef evimizin bahçesine ektiğimiz kabak, domates, biber bile GDO'lu. Çünkü bunların tohumu mutlaka bir firmanın tesciline girmiştir" dedi.
SUÇLU FiRMALARI şimdi biz bulacağız
Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, şu ana kadar bu ürünleri tüketenlerin rahatsız olması durumunda üretici veya ithalatçı firmaların sorumlu olduğunu ancak yönetmelik değişikliği sonrasında bu sorumluluğun tüketiciye geçtiğini belirtti. Özer, "Dağdaki çoban bile böyle bir ürün tüketir ve rahatsız olursa, firmaya dava açamayacak. Bu tohum firmalarının aynı zamanda dünyanın dev ilaç, petrol ve yem firmaları olduğunu kaydeden Özer, "Hükümetin uyaralım ve yanında bulunarak, dev firmalarına karşı dik durmasını sağlayalım" dedi.
karinca70
15-11-2009, 17:33
http://www.gidahareketi.org/Bu-Duzen-Nasil-Yikilir--227-yazisi.aspx adresinden alıntıdır:
Kemal Özer - Bu düzen nasıl yıkılır?
Bu düzeni yıkmanın zor olmadığını ve yıkabilecek gücün bizde olduğunu elbette sizde biliyorsunuz. Fakat bazılarımız bu düzeni yıkmak için çabalarken bazılarımızın da düzenin hamiliğini yapması işleri zorlaştırıyor.
Bu düzeni yıkmak için değişime razı olmak şart. Girdiğimiz gibi çıkamadığımız düzenin okullarında enjekte edilen tek tiplilik, sessizlik, siniklik, siliklik, bananecilik gibi sayısız virüsünden kurtulmak gerekiyor. Bunun içinse gerekli olan şey, ‘aşı’!
Aşı dediysek hemen gidip uluslararası ünlü aşı propagandisti Recep Akdağ’ın aşılarından söz ediyor değiliz. Sözünü ettiğimiz aşı, o aşının da panzeri.
Bu aşı da bedel, aşı olmakta değil olmamakta. Üstelik bunu için ne bir doktor lazım ne de bir enjektör. Ne bir ilaç gerekli ne de zararlı bir etkisi var. Bekle gör gibi bir süreçte gerekmiyor.
Bu çarpık düzeni yıkmak hem şart, hem de elimizde. Bu düzeni yıkmak için acele etmez isek hızla yükselen tehlikesi bizleri acınası bir hayatın içine doğru sürükleyecek paletleri arasında doğrayacak.
Bu tehlikeli düzeni yıkmak için ne tanka, ne topa, ne misket bombalarına, ne de başka kirli silah gerekiyor.
Tarifi kolay, kullanımı basit bir reçetesi,
hazmı kolay bir menüsü,
faturası hafif bir bedeli var.
Neticesinden rahatsız olacaklar, az uz güçler değildir elbette. Ama bunlar arasında Genelkurmay olmayacak!
Neticesinde sizi ne sevgili Hasan Karakaya ‘İsrail aşığı’ ilan eder, ne de bir takım ‘yandaş medya’ tarafından kirletilmek istenirsiniz.
Bu işte kızsa kızsa, bazı aklıselim olmayan akademisyen ve bürokrat ile birkaç patent sahibi ve bazı işbirlikçileri kızar. Onlarında işin tuzu biberidir tadını çıkarmak için katlanmak gerek.
Bu düzeni yıkmak için gerekli olan en önemli kilometre taşı, size bu düzenin dayattığı model ve isteklerden kurtulmayı istemek…
Evet, sadece inanmak ve istemek…
Diğer gerekli malzemeyi biz sağlarız.
Alsında buna bile gerek yok. Biz size sadece bir yol haritası verelim, inanıyoruz ki siz bu düzeni mum ışığında bile yıkarsınız!
Sizi temin ederiz ki genelkurmayımsı güçler sitesine bildiri koymaya bile vakit bulamadan iktidarı ele geçirirsiniz. Sefasını sürmekse becerinize kalmış bir şey…
Aslında bu düzeni yıkacak reçetenin ne olduğunu herkes çok iyi biliyor. ‘Bize bir şey olmaz’, ‘atın ölümü arpadan olsun’ şeklindeki bayağı düşüncelerden kurtulmak gerekiyor.
Bu bedbaht düzenin dayattığı modelden kurtulmak hem bizim hem de insanlığın hayrına yapılabilecek en iyi eylem olduğuna inancınız tamsa bunu yapabileceğinizden şüpheniz olmasın.
Bu düzeni ki, tüm canlılara dünya dar eden yıkılası bir sistemdir.
Ondan hayır beklemek şeytandan hayır beklemekten daha kötü…
O, hayır değil şer, o yararlı değil zararlı bir düzendir ki; yıkmak mı yıkmamak diye iki yol yok önümüzde.
Bu yıkımda rol almayan gençler, gelecek hayallerinden evliler çocuk beklentilerinden, orta yaşlılar torun sevgisinden ve sağlıklı bir yaşlılık hayalinden vazgeçmeye mecburlar.
Tek yol ‘devrim’! Yani bu düzeni yıkmak!
Bunları yetişebilen belki de son nesil bizlerdik ama bu devrim hayali için, cop yemeyi göze alma, parmaklılar ardında beklemeye, korsan duvar yazıları yazmaya, gecenin bir yarısında bildiri dağıtmaya da gerek yok.
Global Devlerin Oyunu olan ve geleceğimizi kontrol etmek, bağımsızlığımızı sona erdirmek kısaca, yaşamımız verecekleri bir karara bağlı olan bu silah, şimdi yediden yetmişe hepimizin midesinde.
Yeni doğan bir bebek, bu çirkef düzenin paryası olarak doğuyor.
Bunun için ilk adım olarak hem bu ülkede ki düzenin hem de küresel düzenin zihnimize ilmek ilmek dokuduğu zararlı hasletlerden kurtulmayı hedef olarak koymalı herkes.
Sonra gıda ürünlerinin etiketini okumaya başlamalı. Bilmediğimiz bir içerik görünce onun ne olduğunu öğreninceye kadar o ürünü tüketmekten vazgeçmeli. Onun zararsızlığından emin olamadan bir daha tüketmemeli.
En önemlisi pazara arz edilip ardından reklâm edilerek tükettirilen ne kadar ürün varsa bir bir uzak durmalı.
Arz edilen ürünleri tüketme alışkanlığından vazgeçmediğimiz müddetçe bu ‘lağım düzeni’ aynen devam eder. Kendi talebini oluşturmak ve üreticilerin talebimize yönelik üretim yani arzlar yapmalarını sağlamak demektir ki; işte çözüm budur. Bu serbest piyasa ekonomisi denilen emperyalist düzende insanlar mideleri üzerinden yönetilmekteler.
Bu düzenden rahatsız olmayan birileri varsa bilin ki onlar fıtratları bozulmuş yaratıklardır. Bu tüketmeme gücümüzü devreye sokarsak üretici bunu asla göz ardı edemez.
Çünkü sizi şekillendiren mideniz. Midemize gireni bilmiyorsak geleceğimizden emin olmamız söz konusu olamaz.
Peki, ne yapmalı? diyorsanız yağ alışkanlıklarını değiştirerek başlayabilirsiniz. Sızma Zeytinyağı dışındaki tüm yağların GDO içerdiğini bilerek bu yağlardan uzaklaşabiliriz. ‘Soya lesitini’ içeren tüm gıdaları satın almayarak devam edebiliriz.
Mevsimsiz sebze meyve yemeyerek sağlıklı yaşanabileceğini hazır içeceklerin şerrinden korunmak gerektiğini, şekersiz denilen ürünlerin GDO’lu tatlandırıcılar içerdiğini, mısır şuruplu ürünlerden sakınmamız gerektiğini bilerek ve buna uygun tüketerek başlayabiliriz.
Bu düzen böyle yıkılır. Başka yolu yok!
karinca70
15-11-2009, 17:34
http://www.gidahareketi.org/Gdo-da-Bizi-Kim-Dovuyor--226-yazisi.aspx adresinden alıntıdır:
Prof Tayfun Özkaya - GDO'da bizi kim dövüyor?
Boksörler ringde dövüşüyor. Daha birinci raunda birisi çok sert yumruklar alıyor. Raunt sonunda antrenörü “çok iyiydin, rakibin sana dokunamadı bile” diyor. İkinci raunda da bizimki epey dayak yiyor. Antrenör gene “çok iyiydin” gibi laflar ediyor. Üçüncü raunda da aynı şeyler olunca, boksörümüz “dikkat et, bu hakem beni fena halde dövüyor” diyor.
GDO konusu da bu fıkraya benzemeye başladı.
Tarım Bakanımız Sayın Eker, kendisinin de bir ürünün doğal yapısının bozulmasına karşı olduğunu belirterek "Ben de bilerek GDO'lu ürün yemem. Tabiata bu manadaki müdahaleye karşıyım." diye konuşuyor.
20 Ekim’de AKP Kadın Kolları için Ankara’da bir toplantı organize ediliyor. Toplantıda Sayın Emine Erdoğan “GDO’ların büyük bir tehdit olduğunu” söylüyor, insan sağlığına verdiği zararları anlatıyor.
AKP Grup Toplantısında 3 Kasımda Sayın Tayyip Erdoğan: “Bu son dönemde yine genleriyle oynanan gıda ürünleri noktasında Gıda Tarım Bakanlığımızın yayınladığı bir yönetmelik var. Şimdi medya bu konuyla ilgili maalesef Bakanımızın veya Bakanlığımızın yayınladığının tam aksine, bunu teşvik ettiği manasına köşe yazıları, haberler yapıyor. Tam aksine bu yönetmelik bunu teşvik eden değil, engelleyen, durduran bir yönetmeliktir” diyor.
Gene Radikal Gazetesindeki bir habere göre Sayın Tayyip Erdoğan partisinin Merkez Yürütme Kurulu Toplantısı’nda “Bu ürünler zararlı olsa Amerika’da serbest olur mu” diye soran bir partiliye “ABD’de görmedin mi herkes obez, şöyle delikanlı biri var mı...” demiş.
Bu haberlerden anladığımıza göre GDO’ya bütün yöneticilerimiz karşıdır. Ancak İstanbul Ziraat Mühendisleri Odası başkanımız Ahmet Atalık’ın da dediği gibi 26 Ekimde yayınlanan yönetmelik GDO’ların ve ürünlerinin ithalatını, işlenmesini ve ihracatını düzenleyen kuralları içermektedir. Tarım Bakanlığı yetkilileri bu yönetmeliğin GDO’ların ülkemize girişini kesinlikle önleyeceği konusunda ithalat başlıklı 11 maddesini örnek vermekte ve 2. bendinin (c) fıkrasını kamuoyuyla paylaşmakta, kamuoyunu yanlış bilgilendirmektedirler. Bu fıkraya göre sınırlarımıza gelen gıda veya tarım ürünü “GDO’suz” diye beyan edilir ancak “GDO’lu” çıkarsa bunların girişine izin verilmeyecek. Yani yalan beyanda bulunanın ürünü ülkeye sokulmayacak. Oysa aynı maddenin 1. bendinde belirtildiği üzere doğru beyanda bulunur ve ürününüzü kahramanlar gibi “GDO’lu” olduğunu söylerseniz ve ithalatta istenilen belgelerinizi sunarsanız ülkeye sokarsınız.
Yönetmelik hükümlerine göre oluşturulacak “komite” ülkemize girmesine izin verilen GDO’ları tespit edecek. İlginçtir, komite onayı olmayan GDO’lu gıda ve yemler dahi bu genetik materyalleri binde 5’in altında içermeleri halinde ülkemize girebilecekler. Yani, GDO’ları kesinlikle yasakladığı söylenen bu yönetmelik, ülkemize girişine izin verilmeyecek GDO’lara bile açık kapı bırakmaktadır.
Bizi kim dövüyor?
karinca70
15-11-2009, 17:34
http://www.gidahareketi.org/Urkuten-Gdo-Arastirmasi-577-haberi.aspx adresinden alıntıdır:
Ürküten GDO araştırması
ODTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü`nde yüksek lisans eğitimi gören iki öğrenci, Bölüm Başkanı Doç. Dr. Candar Gürakan`ın gözetiminde GDO'lar üzerine tez çalışması yaptı. İki yıl süren çalışmanın sonucunda ortaya çıkan tablo, akademisyenleri şoke etti.
Akşam Gazetesinden Hülya Ünlü'nün haberine göre, ODTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü`nde yüksek lisans eğitimi gören iki öğrenci, Bölüm Başkanı Doç. Dr. Candar Gürakan`ın gözetiminde `Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (transgenik ürünler) üzerine tez çalışması yaptı. İki yıl süren çalışmanın sonucunda ortaya çıkan tablo, akademisyenleri şoke etti. Ankara, Çanakkale, Ayaş, Eskişehir, Isparta, Antalya, Kalkan, Afyon ve Mersin`de üretilen, Belçika, İspanya, Çin ve Amerikaa'dan ithal edilen 28 domates numunesinden 22`sinde antibiyotiğe direnç gösteren bir bakteri geni belirlendi.
DOMATESTE NE İŞİ VAR
Doç. Dr. Candan Gürakan, araştırmaya parasal destek istemek için devlet kurumlarına başvurduklarını ancak, `Türkiye`de GDO yok, boşuna para harcamayın` yanıtı aldıklarını söyledi. Gürakan, `Biz de araştırmayı ODTÜ kaynakları sayesinde yaptık. Ancak böyle sonuçlar alacağımızı biz bile tahmin etmedik. Şoke olduk` dedi.
Ankara`dan 9, Eskişehir, Isparta, Antalya, Ayaş, Çanakkale, Afyon`dan 1`er, Antalya`dan 4, Mersin, İspanya, Belçika, ABD`den 2`şer, Çin`den 1 olmak üzere 28 domates numunesini incelediklerini belirten Candan Gürakan, şunları söyledi:
`28 domates numunesinden 22`sinde bir bakteri geni olan Kanamisin adlı antibiyotiğe direnç gösteren bir gen tespit ettik. Bu durum domateslere gen aktarımının yapıldığının kanıtıdır. Bakteri geninin domateste ne işi var? Bunlar marketlerden toplanan numuneler. Yerli üretim mi bilmiyoruz. Eğer yerli üretimse, GDO'lu tohum sözkonusu demektir.`
MISIRDA DA VAR
Candan Gürakan, Ankara, Isparta, Antalya ve Çanakkale'den alınan beş kurutulmuş mısır numunesinin tümünde de antibiyotiğe direnç geninin yanı sıra mısıra ait olmayan DNA'lara rastlandığını bildirdi. Gürakan, `Bu mısırların Arjantin ve Güney Afrika'dan getirildiğini tespit ettik. Ayrıca Eskişehir, İstanbul ve Ankaraa'dan alınan mısır hayvan yemi üzerinde de araştırma yaptık. Hem gıda olarak tüketilen kuru mısırda hem de hayvan yemi olan mısırda, antibiyotiğe direnç geninin dışında mısır bitkisine ait olmayan DNA bölgeleri bulundu. Mısırda domatesten daha güçlü bir şekilde GDO tespit edildi` dedi. Gürakan, patateste de genetik değişime rastladıklarını bildirdi.
Bakteri geni nedir?
Bitkiye gen transferi yapanlar, antibiyotik genini koymadan gen transferinin tutup tutmadığını kontrol edemiyor. Gen transferinin gerçekleşip gerçekleşmediğini anlamak için antibiyotik geni entegre ediliyor. ODTÜ tarafından yapılan araştırmada da domateste bir antibiyotik olan Kanamisin`e direnç geni tespit edildi. Böcekler mısıra zarar vermesin diye bakteriyel toksin mısırın DNA`sına entegre ediliyor. Prof. Dr. Şeminur Topal, bitkilerdeki herhangi bir genetik yapı değişikliğinin insan organizmasına da aynen taşındığını söyledi. Topal, `GDO`lu yiyeceklerin tüketilmesi sonucunda ileride antibiyotik tedavisine yanıt alınamayabilir` dedi.
`Ne yersen ye hepsinde zehir var`
Tüketici Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Turhan Çakar, yaptıkları bir araştırmada soya etli kıymada, soya tavuk yeminde yüksek miktarda bakteri geni bulduklarını söyledi.
Türketicileri uyaran Turhan Çakar, `Mısır yağı, soya yağı, glikoz şurubu içeren gıdaları almayın. Halkın yiyeceği birşey kalmadı. Halka zehir yediriyorlar` diye konuştu.
Soya bitkisinden 900 çeşit ürün elde edildiğini dile getiren Turhan Çakar, şunları söyledi: `Soya; sucuk, salam, sosis, köfte, pizza, hamburger gibi kırmızı ette, et suyu tabletlerinde, soya eti kıymasında, soya ununda, şiş kebapta, fındık ve fıstık ezmesinde, çikolatalı ürünlerde, pastalarda, süt tozunda, ekmek çeşitlerinde, kozmetik sanayiinde, hazır çorbada, soya yağında ve hayvan yeminde kullanılıyor. Mısır ise glikoz şurubunda kullanılıyor.
Glikoz şurubu ise kola, meyve suyu, gazoz, pasta ve baklavada tatlandırıcı olarak, bebek mamalarında, hazır çorbalarda, mısır özü yağında, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yeminde kullanılıyor.
karinca70
15-11-2009, 17:43
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1162052&AuthorID=57&Date=15.11.2009&b=GDOlu%20gidalari%20yillardir%20yiyoruz&a=Metin%20Munir&ver=95 adresinden alıntıdır:
Metin Münir
GDO'nun izinde - 1
GDO’lu gıdaları yıllardır yiyoruz!
15 Kasım Pazar 2009 Milliyet
GDO’yu böyle ateşli tartışmaya yeni başladık. Oysa yıllardır GDO’lu ürünleri tüketiyoruz... Çünkü Türkiye’de GDO’lu ürün ithali geçen aya kadar kontrolsüzdü. Hükümetler ithalatı başıboş bıraktı. Yasal boşluklardan dolayı en geri Afrika ülkesinde bile ender görülen bir laçkalıkla halka yıllarca GDO’lu gıdalar yedirildi!
ABD’de ilk ekildiği 1996’dan bu yana milyonlarca ton GDO’lu gıda ve hayvan yemi kontrolsüz olarak Türkiye’ye ithal edildi. Bunların çevreye, insan ve hayvan sağlığına etkisi konusunda hiçbir bilgi yok. İthal edilen ürünler arasında bu konuda dünyanın en liberal ülkesi olan ABD’de bile yetkili makamlardan izin almadan ekilen GDO’lar olabilir. Bunlar bebek mamalarına bile girmiş olabilir. Genetiği ile oynanmış pamuktan üretilmiş giysiler giyiyor olabilirsiniz. Genetiği değiştirilmiş tohum bile ithal edilmiş ve ekilmiş olabilir. Ve bunun çevrede, yabani bitkilerde kimsenin farkına varmadığı etkileri bile olabilir. Soframıza gelen beyaz ve kırmızı etlerin büyük bir bölümü GDO’lu yem ile beslenen hayvanlardan elde ediliyor. Yağ, hazır gıda ve meşrubatlar da GDO’lu ürün içeriyor. Hangi markalarda ne kadar kullanılıyor, meçhul!
Bunlar neden oldu?
Çünkü Türkiye’de GDO’lu ürün ithali geçen aya kadar tamamen serbest ve kontrolsüzdü. Hükümetler GDO konusunda duyarlı davranmadı, ithalatı başıboş bıraktı. Yasal boşluklardan dolayı en geri Afrika ülkelerinde bile ender görülen bir laçkalıkla yıllarca halka GDO’lu gıdalar yedirildi.
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği’ne göre her yıl dışarıdan ithal edilen 4 milyon civarında hayvan yeminin yüzde 80’den fazlası GDO’lu. Hayvan Besleme Bilim Derneği geçen sene “ağırlıklı olarak” genetiği değiştirilmiş 1.7 milyon ton mısır ve yan ürünü, 1.6 milyon ton soya ithal edildiğini açıkladı. Bu rakamlar ülkemizde kullanılan hayvan yeminin yaklaşık yüzde 40’nın GDO’lu yemlerden meydana geldiğini gösteriyor.
Hükümet ‘devam’ dedi
Hükümetten bu ürkütücü durumu düzeltmesi beklenirken, Tarım Bakanlığı geçen ay sürpriz bir yönetmenlik yayımlayarak GDO’lu ürünlerin ülkeye girişini meşrulaştırdı. GDO lobicisi Amerikan kuruluşu ISAA’ya göre Türkiye resmen GDO’lu gıda ve yem ithal eden 31’inci ülke oldu. Dünyadaki toplam ülke sayısı yaklaşık 200. Artık bebek mamaları dışında her hazır gıda, meşrubat ve yağda GDO’lu ürün bulunması serbest ve yasal. Yemde de durum aynı...
GDO’lu ürünlere tepki Avrupa’da giderek büyüyor. 11 Eylül 2007 tarihli bu fotoğrafta ise bir eylemci Romanya Tarım Bakanlığı’na asılan, genetiğiyle oynanmış, ölüm meleğini sembolize eden dev bir mısır afişinin önünde görülüyor.
GDO NEDİR?
Kısmen hayvan, kısmen bitki GDO ‘genetiği değiştirilmiş organizma’nın kısaltılmışı. Bitkilerin on binlerce yıldan beri nesilden nesle aktardıkları özellikleri var. Bu özellikleri tayin eden ve bir nesilden diğer nesle doğal yollardan nakleden, DNA denilen kimyevi bileşim. DNA’yı bir formül gibi düşünebilirsiniz. Yeni teknolojiler bu formüllerin doğal olmayan yollardan, insan eliyle değiştirilmesine izin veriyor. Bioteknoloji veya GEN teknolojisi kullanılarak bir canlının bazı genleri alınıp bir bitkiye monte ediliyor.
İlk genetiği değiştirilmiş organizmalar, çiftçinin ürününü hastalıklara karşı korumak amacıyla geliştirildi. Gıda veya yem olarak kullanılan bazı bitkiler, genetik yapıları değiştirilerek, haşerelere ve virüslere karşı daha dayanıklı hale getirildi.
Raf ömrü uzadı
İkinci aşamada raf ömrü daha uzun olan çilek, domates, kabak ve biber gibi ürünler geliştirildi. Halen sayısı 30 olan genetiğiyle oynanmış ürün sayısının 2015’e kadar 120’ye çıkması bekleniyor. Yüzyılın yarısına gelinmeden, genetik mühendislik dünyanın en önemli teknolojisi olacak ve ticari önemi olan bütün ürünlerin genetiği değiştirtilecek. Doğanın yarattığı gıda bitkileri âleminden insanın yarattığı kısmen hayvan kısmen bitki gıda bitkileri âlemine geçeceğiz!..
31
Türkiye resmen GDO’lu gıda ve yem ithal eden 31’inci ülke oldu
ANAVATANI ABD
Sert domates size ne hatırlatıyor?
Gıda bitkilerinin genleriyle oynanması işi ABD’de başladı. Piyasaya çıkan ilk genetiği değiştirilmiş ürün yumuşamayan ve çürümeyen sert domatestir. (Size bir şey hatırlatıyor mu?)
Domateste onun yumuşamasını sağlayan ‘polygalacturonase’ adlı bir enzim var. Transgenetik domates bu enzimin çalışamaz duruma getirilmesiyle sağlandı. Avrupa’da da satılan domatesler, 1994’te piyasaya çıktı ve GDO’lu ürünlerin sembolü haline geldi. Ama beş yıldan kısa bir süre içinde sağlık nedenleriyle piyasadan çekildi.
Pirinç ve buğday sırada
Ekilen ve hâlâ ekilmeye devam edilen ilk genetik mühendislik ürünü tohumlar 1996’dan bu yana ürün veren soya fasulyesi, pamuk ve mısırdır. Ardından pamuk, kabak, papaya, kanola, karanfil çiçeği geldi. Geçen yıl ise ABD’de ilk defa genetiği değiştirilmiş şeker pancarı ekimi başladı (Bizde hükümetlerin dış baskıyla şeker pancarı ekimini öldürdüğünü hatırlayacaksınız). Sırada pirinç ve buğday var. Susuzluğa, sıcağa, tuza dayanıklı tohumlar da geliştiriliyor. ABD’de 2012’ye kadar susuzluğa dayanıklı darı yetiştirilmesi bekleniyor. Genetik mühendisliği diğer gıdalara ve pazarı geniş olan ürünlere (mesela çiçek) de el atacak ve yüzyılın yarısına gelmeden her gıda ürününün genetiği değiştirilmiş çeşitleri bulunacak.
Silah olabilir mi?
Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan bir rapora göre bugün 30 civarında olan GDO cinsi ürünler, altı yıl içinde 120’ye yükselecek. Bioteknoloji yandaşı bir kuruluş olan Amerikan ISAAA’ya göre, 2008 yılında dünya GDO ekiminin yüzde 63 kadarı ABD’de yapıldı (Diğer iki büyük GDO ülkesi ABD’nin nüfuz sahasındaki Brezilya ve Arjantin). Gıda ve Bioteknoloji Pew Girişimi’ne göre, ABD’de ekilen soya fasulyesinin yüzde 85’i, pamuğun yüzde 76’sı ve mısırın yüzde 45’i GDO’lu. Amerikalı çiftçiler ihracat gelirlerinin dörtte birden fazlasını GDOlu ürünlerden elde ediyor.
GDO işinin bir tehlikesi daha var. Dünya gıda ve yem piyasası Amerikalıların eline geçecek ve Washington (Rusya’nın doğalgazı kullandığı gibi) bunları bir silah olarak kullanabilecek.
YARIN: Türkiye GDO’ya mecbur mu? GDO faydalı mı, zararlı mı? Gıdanızın GDO’lu olduğunu nasıl anlarsınız? Ben yer miyim?
karinca70
15-11-2009, 18:03
Vakit Gazetesi 14 Kasım 2009 tarihli gazetenin 4. sayfasından alıntıdır:
Atilla Özdür - Bayram Değil Seyran Değil İken...
aozdur@vakit.com.tr
Kuluçka döneminde en kısa süresinin bir nesil sürebileceği sölenen şu karakteri bozulmuş gıda maddelerinin tüketimiyle bağlantılı insan davranışı ve de metabolik hastalıklarla ilgili tartışmalar, birdenbire gündemi sarıverdi...
Acaba eniştemiz, hasretle ve de şehvetle bizleri niye öpmeye kalkıştı... Gıda maddelerindeki ırza tecavüz bugünün hadisesi miydi..
Yanılmıyor isem, Efendimiz Rasulullah'ın şöyle bir düzenleyici hareketini okuduğumu sanıyorum....Efendimiz, çarşı pazarı teftişe çıkarlar. Aynı malın üç beş yerde birbiriyle pek cüzi farklarla hemen hemen aynı fiyata satılmasına rağmen, bir esnafın bunları diğerlerinin yarı fiyatına yakın sattığını gördüklerinde, sebebini sorarlar.
Aldıkları cevapta sebep, yesin millet formatında halka hizmettir.
Zararına satışla yapılan halka hizmetin geri planında bir şeylerin saklanabileceğini bilen Efendimiz, buna itiraz ederler...Damping silahıyla rakiplerini silip süpürdükten sonra tek kalarak istediği fiyat oyununu oynayabilme ihtimalinden giderek, Hayat Önderimiz, dampingin kaldırılmasını isterler.
Gıda maddelerinin doğal ırzına geçerek halka hizmetin perde gerisi amacı, Efendimizin piyasa denetimindeki keşfettikleri esnafın damping yoluyla halka hizmetindeki sezinlediği amaca tam oturmaktadır...
Karakterini bozdukları tohumları düşük fiyatla ihraç ettikleri ülkelerin kendi yerli, yerli olduğu kadar da ırzına ellenmemiş kız oğlan kız tohumlarını ortalıktan kaldırtmak...
Yirmi yıllık bir zaman bu amacın gerçekleşmesine yetti bile... Akil adamlar bu kalleşliği yıllardır dile getirmekte idiler. Ama Filistinlilerin zamanında para sevdasıyla topraklarını Yahudilere satıp şimdi dövünmeleri gibi, bizim köylümüz de, yabancı tohumun verimliliğini görünce, safiyeti tertemiz tohumlarından vazgeçip elin oruspusuna yanaştı...
Tarımdaki metastas gerçeği, ateşin bacayı sardığında görüldü. Atı alan Üsküdar'ı geçmişti.. Şimdi tedbirler alınıyor kanunlar düzenleniyor ve yönetmelikler yürürlüğe sokuluyor...
Ortalık allak bullak, eniştemiz bizleri niye öpüyor, bilenimiz yok...
*
Biz Türkiyeliler, silahta savunmada büyük ölçüde dışarıya muhtacız. Erbakan olmasaydı muhtaçlığımız daha da büyük olacaktı... Aselsan'ı planlayıp hayata geçiren kişi, her ağzını açıp konuşanın itin kıçına kakalamak istedikleri Erbakan'dan başkası değil..
Bizler ayrıca yumurtada, ette ve sütte de temel üretimi bakımından yabancıya muhtacız... Meralarımız imara açılırken, hayvan yemimizin ana girdisi Amerika'dan gelir.
Şekerde, muhallebide, çarşı pazar reçelinde ve helvasında, hazarda ve seferde ihtiyacımız olan karbonhidratları, vitaminleri ve cümle hayat verici eserlerde elin çiftçisine muhtaç olduğumuz gibi, yağlı tohumları limanlarımıza taşıyan Amerikan gemilerini de dört gözle bekleriz...
Ticarethaneler olarak ticaretimiz, imalathaneler olarak üretimimiz, bankalar olarak sermayemiz, kaza kırım zayiatında dayanağımız olarak sigortalarımız yabancıların kontrol, denetim ve mülkiyetine tescillenmiş. Kısacası Atatürk diliyle, tersanelerimiz işgal altında...
Amma Atatürkçü dil ne çare, bu koyu sisli bulutların ardından hala, irticayı sayıklıyor..
*
Bakanlık bir yönetmelik çıkarır, namusu kirletilmiş oruspu gıdaların içeriye girmesi, görünürde yasaklanır. Bu nesneleri yüklenmiş gemiler de giriş için limanda beklemeye alınır..
Şimdi etin, sütün ve yumurtanın, reçel helva ve baklavanın, mutfaklar ile birlikte mezecilerin de kullanageldikleri nesnelerin ana çekirdeğini teşkil eden hayvan yemini üreten sanayide yavaşlama görülür. Görülmese de, görüldüğü fısıltısı yayılır.
Yem çuvalları raftan indirilip de tezgah altına alındığında, seyreyle sen memleketteki birikim donanmasının, el oğuşturan süvarilerini...
Kara para, kolektif işbirliğini gerektiren bir sınıf hareketi ürünüdür...
*
Hayatı kalendermeşrepliğe vurarak adam sende diyenler için bir sözümüz yok. Amma 'Ne olacak bu memleketin hali' noktasından içinde yaşadığınız, yaşatıldığımız kepazelikler hususunda bilgi sahibi olmak isteyenler için, haddimizi aşan bir tavsiyemiz olacak.
Prof. Hasan Doğruyol'un 'Gıdalardaki Katkı Maddeleri ve Zararları' kitabının, hiç değilse beşli onlu arkadaş grupları olarak okunması...
İsteme merkezleri, 0 224 224 60 21, 0 212 587 02 17 ve 0 212 586 17 58
Sn Meyveli Tepe nin .
''Bence olması gereken yönetmeliğin iptali ya da yürürlükten kaldırılması değil, düzeltilmesinin sağlanması'' görüşü pratikte nasıl başarıya ulaşır bilemiyorum.
Bazı yönetmeliklerin içinde bir veya iki maddenin iptali ile yönetmeligin tamamı düzgün hale gelebilir.Ancak bu yönetmeligin tamamı iptal edilmeden GDO yu yasaklamak mümkün degil.Bu konuda Sn gecenin görüşlerine katılıyorum.
Sn Bahtiyar 2 nin
''Basında bir kereye mahsus anlatıldı ve bitti. O ysa çok basit bir olayı günlerce gündemde tutabiliyor'' Görüşüne katılıtorum
Örnegin ünlü bir kişinin burdan sevgilisi basını meşgül edebiliyor.
Bana göre İmza kampanyası veçeşitli etkinliklerle oluşturulcak baskıyı dikkata alacak bir bakanlık ta yok. Burdan bu tip etkinlikleri küçümsedigim görüşü çıkarılmasın.
Sevgi dolu saygılar
MeyveliTepe
16-11-2009, 11:05
..
Bazı yönetmeliklerin içinde bir veya iki maddenin iptali ile yönetmeligin tamamı düzgün hale gelebilir.Ancak bu yönetmeligin tamamı iptal edilmeden GDO yu yasaklamak mümkün degil.
..
Yönetmeliğin iptali GDO'nun tamamen yasaklanmasını değil, mevcut ve hiç de küçümsenmeyecek kısıtlamanın da kaldırılıp tamamen serbest bırakılması anlamına gelir.
Evet, bazılarının istediği tam olarak bu. Peki ya GDO karşıtları? Bunu mu istiyoruz?
İşin kolayına kaçıp yönetmeliğin iptalini sağlamak, GDO'lu ürün ithalatçılarının arayıp da bulamadığı bir şey.
Bir de şöyle düşünelim. Diyelim ki, danıştay veya başka yetkili bir kurum hızlıca bir yargıya vardı, yönetmeliği iptal etti, ertesi gün resmi gazetede yayınladı. Bir sonraki gün ne olacak? GDO istemeyen bizler mutlu, mesut, memnun olup kendimizi ve ailelerimizi güvende hissedecek miyiz?
GDO'ya gerçekten karşıysak, işin kolayına kaçmadan, sabırlı ve ısrarlı başka bir sürecein içine girmek zorundayız. Evet, bu kesinlikle kolay değil.
Remzi Sarıoğlu
17-11-2009, 09:57
Aldığım bir yazıyı silerle paylaşmak istiyorum.
(
GDO uygulaması ile birlikte GDO'lu ürünler listesinde ilk sırada yer alan soya , mısır, kanolanın bulunması yem sanayicilerini hammadde bulmakta zorlarken, hammaddeye bağlı olarak yapılan fiyat artışının et,süt, yumurta ve diğer hayvansal ürünlere de yansıması da bekleniyor.
Yaklaşık 5 yıldan beri gündemde olan ve birkaç kez değişime uğrayan Biyogüvenlik Yasa Tasarısı’nın yasalaşması beklenirken 26 Ekim 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” hem kafaları hem de piyasaları karıştırdı.
Bir çok sektörü olumsuz etkileyen yönetmelik, bazı tarım ürünlerinde tüketimi ve buna bağlı olarak fiyatı düşürürken, özellikle yem üretiminde kullanılan ithal hammaddelerin fiyatını kısa zamanda yüzde 50 oranında artmasına neden oldu. Yem sektörü adeta kilitlendi. Yakın zamanda üretimin durması ve buna bağlı olarak özellikle hayvancılık sektörünün çok büyük bir darbe ile karşı karşıya kalması bekleniyor.
YASA YERİNE YÖNETMELİK
Biyogüvenlik Yasa Tasarısı ile ilgili çalışmalar 5 yıldan beri devam ediyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yasa tasarısı için bir çok kurumdan, odalardan, meslek kuruluşlarından, bilim insanlarından görüşler aldı. Bu görüşler doğrultusunda hazırlanan yasa tasarısı, 2005’ten beri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülerek kabul edilmesi bekleniyor. Biyogüvenlik Yasası’nın çıkması beklenirken, yönetmelik çıktı.
Her kesin şikayetçi olduğu ve eksik bulduğu yönetmelik ile ilgili hiç kimsenin görüşünün alınmaması dikkat çekiyor. Ziraat Mühendisleri Odası, Türkiye Yem Üreticileri Birliği ve daha bir çok kurum bu yönetmeliği Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra öğrendi. Çok daha önemlisi, Amerika’ya yaptıkları gezi ile gündeme gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarım Komisyonu’nun üye milletvekilleri de bu yönetmelikten habersiz olduklarını söylüyor. Geçen hafta Ayvalık’ta Zeytin Hasat Şenliği’nde görüştüğümüz Komisyon Üyesi Bitkisel yağ Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Balıkesir Milletvekili Edip Uğur bu bilgiyi doğruladı.
Yönetmeliğin çıkarılması sürecinin büyük bir gizlilik içerisinde tutulması, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında birkaç bürokrat dışında kimsenin haberdar olmaması dikkat çekiyor. Çıkarılan yönetmelikle ilgili yorumlar da çok farklı. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, her fırsatta yönetmelikle GDO’lu ürünlerin ithalatına izin verilmediğini, aksine bu ürünlerin ithalatının önünün kesildiğini söylüyor. Oysa çıkarılan yönetmelik, GDO’lu ürünlerin ,ithalatını, işlenmesini, depolanmasını, satışını öngörüyor.
YEMDE HAMMADDE FİYATI YÜZDE 50 ARTTI
GDO ile ilgili tartışma sürerken, özellikle yem sektörü, yaş meyve ve sebze sektörü ciddi sıkıntı yaşıyor. Yem sektörünün hammaddesi olan ürünlerde yüzde 50’ye varan oranlarda fiyat artışı oldu. GDO yönetmeliğinin yayınlandığı 26 Ekim’de tonu 550 dolar olan soya küspesi 800 dolara, kanola küspesi 230 dolardan 320 dolara, ayçiçeği küspesi 260 dolardan 330 dolara ve yerli ayçiçeği küspesinin kilosu ise 210 liradan 260 liraya çıktı. Fiyat artışına rağmen hammadde bulmak zor. Hammadde taşıyan çok sayıda gemi Türkiye’ye giriş için GDO analiz sonuçlarını beklerken, bazı gemiler başka ülkelere yönlendirildi. Analiz için sadece 3 laboratuar hizmet verirken, analiz için başvuranlara bir ay, 40 gün sonraya randevu veriliyor.
En büyük hammadde ithalatçısı olan Nobel, Bunge gibi dev firmalar Türkiye’ye ithal edecekleri ürünleri başka ülkelere yönlendirmeye başladı. Yönetmelikte ciddi bir değişiklik olmazsa önümüzdeki günlerde hammadde sıkıntısı daha büyük boyutlara ulaşması bekleniyor.
Hammadde fiyat artışına bağlı olarak yem üreticileri de yemin fiyatını yüzde 5 ile 15 arasında artırdı.Yem fiyatlarındaki bu artış et,süt, tavuk, yumurta ve bir çok ürüne yansıyacak. Bakanlığın kimseye sormadan ve etkilerini hesaplamadan radikal bir kararla çıkardığı yönetmeliğin faturasını büyük ölçüde tüketici ödeyecek.
YEM SANAYİCİLERİNDEN BAKANLIĞA YAZILI BAŞVURU
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği, sektörün yaşadığı sıkıntıları 3 Kasım’da bir yazı ile Tarım Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’ e iletti. Bakana gönderilen yazıda yem sanayi, hayvancılık ve tüm gıda sektörünü doğrudan ilgilendiren yönetmelikle ilgili yaşanan sorunlar konusunda şu görüşlere yer verildi:
“Öncelikle bu çok önemli yönetmelik üniversiteler, ilgili bakanlıklar, sivil toplum kuruluşları ve sanayicilerle paylaşılmamıştır. Söz konusu yönetmeliğin üretimi, tüketimi ve ticareti ciddi biçimde etkileyeceğini düşünürsek bizim de görüşlerimizi bildirebileceğimiz bir süre olmalıdır. Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü hemen hemen her konuda hazırlanan yönetmelik taslaklarını web sitesinde yayınlarken, bu yönetmelik farklı işlem görmüş ve bizlerle paylaşılmamıştır.
Bizler yem sektörü olarak; Avrupa Birliği’nin konu ile ilgili müktesebatının ülkemizde de uygulanmasını ve bu yönde karar alınmasını talep ediyoruz.
Halen yem sektörü mensupları GDO konusunda yeterince bilgilendirilmemiş, eşik değer, vb. konular tam anlamı ile bilinmemektedir. Yönetmelik ile ilgili muhataplarca gerekli hazırlıkların yapılabilmesi ve sorunsuz uygulanabilmesi için mutlaka geçiş süreci tanınmalıdır. Nitekim; AB’nde konuyla ilgili müktesebat (1829/2003 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Yönetmeliği) 22 Eylül 2003 tarihinde yayınlamıştır. Bu yönetmelikte; “Bu yönetmelik Avrupa Birliği Resmi Gazetesinde yayınlanmasını takiben 20. günde yürürlüğe girer. Bu yönetmelik yayınlandığı tarihten 6 ay sonra uygulamaya koyulur. Bu yönetmelik tüm üye ülkeleri, bütünüyle ve direk uygulanabilirliği ile bağlamaktadır” denilmektedir.
Gelişmiş ülkelerin yer aldığı AB gibi konuyla ilgili altyapısı tamamlamış bir toplulukta bile 6 ay geçiş süreci verilmişken, konuyla ilgili hiçbir altyapısı olmayan ülkemizde ise yönetmelik yayınlandığı tarih itibariyle yürürlüğe girmiştir. Bu durum büyük sıkıntıları beraberinde getirerek, ticarette ve üretimde tıkanmalara sebep olmuştur. Bu nedenledir ki talebimiz, anılan yönetmeliğin uygulanmasında en az bir yıllık bir geçiş süresinin tanınmasıdır.”
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği’nin Bakan’a yazdığı yazıda yaşanan sorunlar özetle şöyle:
GDO BELGESİ ALINAMIYOR
Yönetmelik ile ilgili en büyük problemlerden birisi de; 11. Maddedeki ihracatçı ülkenin resmi makamından talep edilen ve GDO içeriğinden bahsetmesi istenen belgedir. Bu konu, ihracatçı ülkelerin yetkili mercileri ile görüşülmüş ve yönetmelikte talep edilen belgenin hiç bir resmi makam tarafından verilemeyeceği öğrenilmiştir.
Dolayısıyla, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği bugünden sonra; Arjantin, Brezilya ve ABD menşeli GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye ithalatı tamamen durma noktasına gelecektir. Kullandığımız ürünlerden öncelikle soya, soya küspesi bu uygulamadan olumsuz etkilenecektir. Soya ve ürünlerinin yerine ikame edilecek başka bir hammaddenin olmadığı düşünüldüğünde, oluşacak darboğazlar kaosa yol açacaktır.
İZİN VERİLEN GDO ÇEŞİDİ VE İZİN VERECEK KOMİTE BELLİ DEĞİL
Yönetmeliğin yayınlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girmesi nedeniyle; yem üretiminde etiketleme yürürlüğe girmiş sayılmaktadır. Yönetmeliğin 15.maddenin 1.fıkrasında; “Yem ve yemlik madde olarak kullanımına izin verilen GDO’lu yemlerin yüzde 0,9’un üzerinde GDO içermesi halinde” ibaresine yer verilmektedir. Ancak; ne izin verilen GDO çeşitleri ile oranları ve ne de izin verecek komite henüz belirlenmemiştir.
STOKTAKİ VE YOLDAKİ ÜRÜNLER NASIL ETKİLENECEK?
Bugüne kadar ithaline izin verilen ve ithal edilen, halen depolarda ve nakliyat halindeki GDO’lu ürünlerin GDO oranları bilinmemektedir. Anılan hammaddelerimizi dökme olarak satın aldığımız gerek ithalatçı ve gerekse aracı kurumlardan etiket bilgilerini içeren belge alınmamıştır. Bu durum karşısında yem işletmelerinin etiketlerine GDO’yu nasıl yansıtacakları konusunda tereddütleri bulunmaktadır. Konunun açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır.
KAYIT SİSTEMİ NASIL OLUŞTURULACAK?
Yönetmeliğin 15.maddenin 1.fıkrasının ç bendinde belirtilen “sağlık beyanlarının etiket üzerinde bulundurulması zorunludur” ibaresinde sağlık beyanı konusu açıklığa kavuşturulmalıdır. 16.madde “izleme ve izlenebilirlik” başlığında verilen kayıt tutulmasını bugün itibariyle yürürlüğe koymak imkan dahilinde değildir. Bu konu uzun bir hazırlık sürecinden geçildikten sonra pratiğe dökülmesi gerekir.
AB KRİTERLERİ GETİRİLMELİ
AB mevzuatı risk değerlendirmesinin belirli bir süre içerisinde bitirilmesi gerektiği ile ilgili bir zaman kısıtlaması koymuştur. Buna göre başvuru Risk Değerlendirme Otoritesine 14 gün içinde iletilir ve Otorite 6 ay içinde değerlendirmeyi tamamlar ve devlet yetkilileri de 3 ay içinde bu başvuruya izin verilip verilmeyeceği ile ilgili kararını yayınlar. AB’ye uyumlu olması için bu hususların da yönetmeliğe eklenmesi gerekmektedir.
Yönetmelik her tür GDO’nun detaylı olarak isminin resmi sertifikada yazılmasını talep etmektedir. Örneğin, “Roundup Ready soya” gibi. AB’nde GDO’lu ürünlerin ticaretinde takip ettiği prosedüre bakıldığında, ihracatçıların faturalarında “GDO İçerebilir” ifadesi yeterli kabul edilmektedir. Bu uygulamanın ülkemiz için de benimsenmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz.
YEM FABRİKALARI YÖNETMELİĞİNE UYGUN DEĞİL
Yönetmelikte yem fabrikalarındaki hatların ayrı kullanılması veya temizlenmesi ifadesi geçmektedir. Türkiye’de faaliyette bulunan yem fabrikalarının yüzde 90’ında zaten tek hat mevcut olduğu dikkate alınmalıdır.
ALTYAPI HAZIR DEĞİL
Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle artacak analiz ihtiyacını Bakanlığımız laboratuarlarının makul sürede ve hızda karşılayabilmesi için gerekli altyapı ve eleman ihtiyacının temin edilmesi gereklidir. Ayrıca; Yönetmelikte GDO analizi yapacak olan referans laboratuarlardan da bahsedilmemektedir.
YERLİ ÜRETİM ARTIRILMALI
GDO’lu ürünlerle ilgili yapılan tartışmayı endişeyle izleyen çiftçiler, sorunun çözümü için yerli üretimin artırılmasını istiyor. Ege Çiftçiler Derneği Başkanı Hulusi Tanman, uygulanan yanlış politikalarla tarımda dışa bağımlılığın arttığını belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’de üretim yapılamaz hale gelince dışa bağımlı oluyorsunuz. Şimdi yerli üretim yoksa ne yapacaksınız.Hayvanlarınızı neyle besleyeceksiniz. İthalata mecbursunuz. İthal ettiğiniz ürünün büyük bölümü de GDO’lu. Bu ürünler her alanda kullanılıyor.
Ayrıca tohumda dışa bağımlıyız. İthal edilen ve bizim ektiğimiz tıohumların da GDO’lu olup olmadığını bilmiyoruz. Pamukta Türkiye’nin verimliliği yüksek,GDO’lu olmasına gerek yok. Fakat ithalatla bizi boğdular. Biz pamuk üretemez duruma geldik. Ben pamuk ekmiyorum. Hayvancılığa başladım. Fakat yaşanan yönetmelik krizi ile hayvanımızı besleyecek yem bulamaz hale geldik. Fiyatlar artıyor. Biz bunu sütümüze yansıtabilecek miyiz. Yansıtamazsak bundan da zarar edeceğiz. Yönetmeliğin mutlaka revize edilmesi gerekir.”
Adana Çiftçiler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Oana Çorat ise, GDO yönetmeliğinin özellikle yaş sebze ve meyve üreticilerine çok büyük zarar verdiğini belirterek, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini istedi. Yıllardır GDO’lu ürünler nedeniyle haksız rekabetle karşı karşıya kaldıklarını belirten Çorat, görüşlerini şöyle açıkladı: “
Bizim GDO’lu ürün ekmemiz yasak. Ama, Türkiye’ye bu ürünler giriyor. Çıkarılan yönetmelikle ithalatın kontrol altına alınması isteniyor. Bugünkü yapıda bu ürünlerin ülkeye girmesinin yasaklanması çok zor. Ancak, ithal edilen ürün kadar içerde üretim olursa ithalata ihtiyaç kalmaz. Devlet destek vererek mısır,soya,kanola üretimini artırırsa bu sorun çözülür. Fakat devlet içerde üretimi desteklemez ve GDO’lu ürünlerin ithalatına izin verecekse bizde çiftçiler olarak GDO’lu tohum ekerek rekabet etmek istiyoruz. Bizim için iki seçenek var. Ya GDO’lu ürünler ülkeye sokulmasın, verilecek desteklerle bu ürünler Türkiye’de üretilsin veya GDOlu ürünler serbestçe girecekse bize de GDO’lu tohum kullanma izni verilsin.”
TÜRKİYE'YE GDO'LU ÜRÜNLER GİRİYOR
Türkiye’ye giren soya ve mısırın GDO’lu olma ihtimali çok yüksek. Sanayiciler, Türkiye’ye ithal edilen soya fasulyesi ve soya küspesinin GDO’lu olma ihtimalini şöyle değerlendiriyor. ABD’de üretilen soyanın yüzde 92’si, Arjantin’de yüzde 99’u, Brezilya’da yüzde 65’i GDO’lu. Bu veriler ışığında ithal edilen soya fasulyesi ve soya küspesinde GDO olmadığını iddia etmek mümkün değil.
Mısırda ise ABD’de üretimin yüzde 40’ı, Arjantin’den yüzde 35’i ve Kanada’da yüzde 30’unun GDO’lu olma ihtimali çok yüksek.
Türkiye’nin toplam kayıtlı yem üretiminin yüzde 25’i ithal soya ve mısır.Bu ürünlerin yüzde 90’ı ABD, Arjantin ve Brezilya’dan ithal ediliyor. Bu nedenle GDO’suz olması mümkün değil.
Türkiye’nin 5 yıllık soya, pamuk ve mısır ithalatı*
SOYA MISIR PAMUK
YIL Miktar Değer Miktar Değer Miktar Değer
2004 681.964 226.828 1.049.744 190.447 585.108 836.428
2005 1.154.504 328.533 211.122 46.642 775.512 908.201
2006 1.016.907 264.797 30.579 12.702 753.715 969.759
2007 1.230.908 409.656 1.128.456 269.337 946.213 1.277.700
2008 1.239.069 647.900 1.151.406 381.938 613.435 1.000.136
*miktar ton, değer 1000 dolar olarak verilmiştir
Kaynak: TÜİK ve Dış Ticaret Müsteşarlığı
Yemde hammadde fiyat artışı(ton/dolar)
26 Ekim 2009 11 Kasım 2009
Soya küspesi 550 800
Kanola küspesi 230 320
Ayçiçeği küspesi 260 330
Yerli ayçiçeği küspesi* 210 260
* Ton/TL
Türkiye- AB Yem sektörü karşılaştırması(milyon ton)
AB Türkiye
Kaba yem ihtiyacı 500 30
Kaba yem üretimi 150 10
Yem hammaddesi ithalatı 50 3.5
İthalat hammaddenin GDO’lu olma ihtimali 40 2.5
GDO’lu soya ithalatı(tahmini) 28 1.6
GDO’lu mısır ithalatı(tahmini) 6 1.0
Karma yemde GDO’lu hammadde oranı(%) 30 25
Kaynak: Türkiye yem Sanayicileri Birliği
GDO ekim alanları (milyon hektar)
Yıl Ekim alanı
1996 1,7
2000 44,2
2005 90
2006 102
2007 114,3
2008 125
Kaynak: ISAAA
Ülkelere göre 2008 yılı GDO ekim alanları ve ekilen ürünler
Ülke Ekim Alanı * Ekilen ürünler
ABD 62,5 soya,mısır, pamuk, kanola, balkabağı, papaya, kaba yonca, şeker pancarı
Arjantin 21 soya, mısır, pamuk
Brezilya 15,8 soya, mısır, pamuk
Hindistan 7,6 pamuk
Kanada 7,6 kanola, mısır, soya, şeker pancarı
Çin 3,8 pamuk, domates, kavak, petunya, papaya,çarliston biber
Paraguay 2,7 soya
G. Afrika 1,8 mısır, soya, pamuk
Uruguay 0,7 soya, mısır
Bolivya 0,6 soya
Filipinler 0,4 mısır
Avustralya 0,2 pamuk, kanola, karanfil
Meksika 0,1 pamuk, soya
İspanya 0,1 mısır
Şili <0,1 mısır, soya, kanola
Kolombiya <0,1 pamuk, karanfil
Honduras <0,1 mısır
Burkina Faso <0,1 pamuk
Çek Cum. <0,1 mısır
Romanya <0,1 mısır
Portekiz <0,1 mısır
Almanya <0,1 mısır
Polonya <0,1 mısır
Slovakya <0,1 mısır
Mısır <0,1 mısır)
MeyveliTepe
17-11-2009, 12:48
..
Dolayısıyla, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği bugünden sonra; Arjantin, Brezilya ve ABD menşeli GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye ithalatı tamamen durma noktasına gelecektir. Kullandığımız ürünlerden öncelikle soya, soya küspesi bu uygulamadan olumsuz etkilenecektir. Soya ve ürünlerinin yerine ikame edilecek başka bir hammaddenin olmadığı düşünüldüğünde, oluşacak darboğazlar kaosa yol açacaktır.
İZİN VERİLEN GDO ÇEŞİDİ VE İZİN VERECEK KOMİTE BELLİ DEĞİL
..Evet, amacı başka bile olsa benim de söylemeye çalıştığım budur. Bu yazının orijini kimdir bilmiyorum ama, yönetmeliğin devreye girmesiyle GDO'lu ürün ithalatının engellenmiş olmasından çok rahatsız olanlar kaleme almış olmalı. Biraz kafasını gözünü yarmak gibi oldu ama neticede daha fazla GDO'lu ürün ülkeye giremiyor. Yetersiz bile olsa yönetmeliğin işlediğini yadsımamak gerekir. ne kadar az GDO o kadar iyi.
Yönetmelik her tür GDO’nun detaylı olarak isminin resmi sertifikada yazılmasını talep etmektedir. Örneğin, “Roundup Ready soya” gibi. AB’nde GDO’lu ürünlerin ticaretinde takip ettiği prosedüre bakıldığında, ihracatçıların faturalarında “GDO İçerebilir” ifadesi yeterli kabul edilmektedir. Bu uygulamanın ülkemiz için de benimsenmesinin uygun olacağı kanaatindeyiz.Bizdeki uygulama GDO'lu ürün girişini biraz daha zorlaştırıyormuş. Hiç yoktan bu da bir şey.
... Ayrıca tohumda dışa bağımlıyız. İthal edilen ve bizim ektiğimiz tıohumların da GDO’lu olup olmadığını bilmiyoruz. Pamukta Türkiye’nin verimliliği yüksek,GDO’lu olmasına gerek yok. Fakat ithalatla bizi boğdular. Biz pamuk üretemez duruma geldik. Ben pamuk ekmiyorum. Hayvancılığa başladım. Fakat yaşanan yönetmelik krizi ile hayvanımızı besleyecek yem bulamaz hale geldik. Fiyatlar artıyor. Biz bunu sütümüze yansıtabilecek miyiz. Yansıtamazsak bundan da zarar edeceğiz. Yönetmeliğin mutlaka revize edilmesi gerekir...Bu taleple kastedilen yönetmeliğin GDO'lu ürünlerin girişini kolaylaştıracak şekilde revize edilmesi isteniyor. Bu da başka bir açıdan revizyon talebi olsa gerek.
Yazıda bir geçiş dönemi olsaydı vb. sızlanmalar var. Bu sızlanmaların elbette doğru tarafları var. Hızla alternatif GDO'suz kaynakların bulunması lazım. Sıkıntılar fiyatlara da yansıyabilir. Ancak geçiş dönemi bir süre daha göz göre göre GDO'lu ürünlere izin vermek olurdu.
Bana kalırsa şimdi raftaki, stoktaki ürünlere yönelmek gerekir. Bunların da GDO'lularını tesbit etmek ve ayırmak zamanı :)
Eskiden yerli malı haftası olurdu artık herşey mazide kaldı yerli malı bırakmadılar.Market raflarında sunulan ithal ürünlerdeki GDO tehlikesi ve Mcdonalds KFC vs restorantların sunduğu yiyecekler GDO içermiyor o hayvanlar doğalmı besleniyor.Amerika GDO lu üretimin başında geliyor ve insanlar çoğunlukla yiyecek alerjisi hormon hastalıkları ve kanserle karşı karşıya yani bizim gelecekteki halimiz.Çocuklar ergenliğe erken başlıyor mesela 5-6 yaşlarında çeşitli hormon hastalıkları ve obeziteyle karşı karşıya kalıyor.Ülkemiz tarım ülkesi fakat çifçimize kan ağlatıp çiftçilikten soğutuyorlar.Örneğin Zencefil üretimi o kadar kolay olan birşey fakat tonlarca ithal ediyoruz.Tarım bakanlığı birşeyler yapmalı.Çocuklarımızın geleceği satılıyor
Selahattin Yılmaz
18-11-2009, 23:50
GDO’lu diyet tarifleri
114705
Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.
Şöyle...
*
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
*
Ne verirlerse...
Onu yiyeceksiniz.
*
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.
*
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
*
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? İstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
*
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
*
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
*
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?
*
Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.
*
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
*
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!
*
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
*
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.
Yılmaz ÖZDİL
Hürriyet
Kaynak (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12872471.asp)
Yönetmeliğin iptali GDO'nun tamamen yasaklanmasını değil, mevcut ve hiç de küçümsenmeyecek kısıtlamanın da kaldırılıp tamamen serbest bırakılması anlamına gelir.
Evet, bazılarının istediği tam olarak bu. Peki ya GDO karşıtları? Bunu mu istiyoruz?
İşin kolayına kaçıp yönetmeliğin iptalini sağlamak, GDO'lu ürün ithalatçılarının arayıp da bulamadığı bir şey.
Bir de şöyle düşünelim. Diyelim ki, danıştay veya başka yetkili bir kurum hızlıca bir yargıya vardı, yönetmeliği iptal etti, ertesi gün resmi gazetede yayınladı. Bir sonraki gün ne olacak? GDO istemeyen bizler mutlu, mesut, memnun olup kendimizi ve ailelerimizi güvende hissedecek miyiz?
GDO'ya gerçekten karşıysak, işin kolayına kaçmadan, sabırlı ve ısrarlı başka bir sürecein içine girmek zorundayız. Evet, bu kesinlikle kolay değil.
Sn.meyveli tepe ciddi önerilerinizi bekliyorum.Konuyla ilgili düşünceleriniz elbette vardır.
sevgi dolu saygılar
yesimcim
20-11-2009, 09:52
Merhabalar
Yönetmelikte yapılan değişiklikler bugün resmi gazatede yayınlandı!Yeterli mi???Asla.Biz GDO'ların yönetilmesini değil tamamen yasaklanmasını istiyoruz.GDO suz bir biyo güvenlik yasası bekliyoruz.
Aramıza katılıp desteklemek isterseniz http://apps.facebook.com/causes/389154
Sevgiyle kalın
Yeşim Güriş
http://rega.basbakanlik.gov.tr/main.aspx?home=http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2009/11/20091120.htm&main=http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2009/11/20091120.htm
20 Kasım 2009 CUMA
Resmî Gazete
Sayı : 27412
YÖNETMELİK
Tarım ve Köyişleri Bakanlığından:
GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR
VE ÜRÜNLERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ, İHRACATI, KONTROL VE
DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 26/10/2009 tarihli ve 27388 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
“(1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak, GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili ve ihracatı yasaktır. GDO lu gıda ve yemlerin transit geçişine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir. Gümrük idarelerince, bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“(1) Bakanlık tarafından GDO ile ilgili bilimsel ve teknik verileri araştıracak, yorumlayacak ve görüş oluşturacak, görev süreleri iki yıl olan uzmanlar listesi teşkil ettirilir. Uzmanlar listesi üniversiteler, TÜBİTAK ve araştırma kuruluşlarında görevli konu ile ilgili uzman veya öğretim üyelerinden oluşturulur. Her bir başvuru için, uzmanlar listesinde bulunanlar arasından, Bakanlıkça seçilecek on bir üyeden oluşan yeni bir komite teşkil ettirilir.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (b) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
“a) İthalatçı firmadan, GDO ve ürünlerinin üretildiği veya yüklendiği ülke yetkilileri tarafından düzenlenmiş ürünün miktarı ve aktarılan geni belirten belge veya uluslararası akredite bir laboratuvardan alınmış analiz raporu istenir.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Yönetmelik hükümlerine göre izin verilen GDO lu gıdaların, 16/11/1997 tarihli ve 23172 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde yer alan gerekliliklere ilave olarak aşağıdaki hususlar çerçevesinde etiketlenmesi zorunludur.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 15 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Yönetmelik hükümlerine göre, yem veya yemlik madde olarak kullanımına izin verilen GDO lu yemlerin, yem mevzuatında yer alan etiket gerekliliklerine ilave olarak aşağıdaki şekilde etiketlenmesi zorunludur.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE – (1) 26/10/2009 tarihinden önce kontrol belgesi alınmış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin Avrupa Birliğinin kabul ettiği kriterlere uygun olması koşulu ile, bu Yönetmeliğin 6 ncı, 9 uncu ve 11 inci madde hükümleri 1/3/2010 tarihinden itibaren uygulanır.”
MADDE 7 – Bu Yönetmelik 26/10/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete’nin
Tarihi
Sayısı
26/10/2009
27338
MeyveliTepe
20-11-2009, 10:10
Bana kalırsa şimdi raftaki, stoktaki ürünlere yönelmek gerekir. Bunların da GDO'lularını tesbit etmek ve ayırmak zamanı :)
Buradan başlayalım isterseniz.
Remzi Sarıoğlu
20-11-2009, 10:29
Bir mail aldım. Biraz da geçiktim ama yine de sizlerle paylaşmak istedim.
--- GDO' dan önce başka bir sürü sorunumuz var
GDO hakkında bilgi ve değerlerinden bazıları
Değerli dostlar,
Ben inşaat mühendisi olmakla birlikte yaklaşık 18 yıldır yemek
sektöründeyim. Yemek Sanayici ve İş adamları Derneği başkan yardımcısı,
Ankara Sanayi Odası gıda komite üyesiyim. Bu sürede öğrendiklerimi yazmaya
sayfalar yetmez. Ancak birkaç bilgi aktarırsam ne demek istediğim daha iyi
anlaşılır. "Soya Kıyması" adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir.
25 Kg torbalarda kg fiyatı 1,5 Tl civarındadır. Kullanırken ılık suyla
ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer. yani kullanım fiyatı kg da 50 krş
tan aşağı olur. Gerçek etin 20 tl/kg olduğu yerde tabii ki bunu önce sermaye
kullanır. maret, pınar vs gibi hazır tıp annemin köftesi gibi köftelerin
tamamı soya katkılıdır. şirin gözükmesi içinde mix kıyma, soya proteini vs.
gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır. yani et diye soya
küspesi satıp, annemin köftesi gibi aynen diye reklam yapıyorlar.
BİTMEDİ: bu soya zımbırtısı granül veya toz halinde , beyaz , açık kahve,
koyu kahve , kırmızı, yeşil renkleri vardır. tadı nötüre yakındır. cevizle
karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye , unla karışıp ekmeğe, keke vs.
ye giriyor.
- Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi , normal kuşbaşı etten ucuz.
bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor ete ,
böylece fiyatı ucuzluyor. ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker, tansiyon vs ,
rejimlerinize zarar verir mi bilmiyorsunuz. yemeğe tuz atmıyorsunuz, ama
başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. yemek şirketinizin et giriş faturalarında
"mix kıyma" ve " marine kuşbaşı " var mı, bir kontrol edin bakalım.
- PEYNİR ALTI SUYU TOZU: Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak
plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. nerede
kullanılıyor? peynirli çizi de peynir mi var zannediyorsunuz. tüm bisküvi ve
kek sektörünün birinci sınıf dolgu maddesi. kg fiyatı 50 krş gibi
bişeydi.yediğiniz bisküvi, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir okuyun
bakalım içinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem malzeme var. bir
top keki toptancısı 15 krş a satıyor. anam-babam usulü un,yumurta ve yağ ile
yapsanız 30 krş malzeme maliyeti var, ambalaj, üretici karı, nakliye ve
toptancı karı vs eklenince nasıl o fiyata satılabiliyor? çünkü kek değil kek
benzeri kimyasal bir şey alıp yiyoruz. paketin üzerini okuyun anlarsınız.
- bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor.
- pul biberin, karabiberin, kimyonun vs ektractı var, kilosu 5 tl ye satılan
sucuklarda gerçek baharat mı var sanki. bazılarında zaten sucuk benzeri ürün
yazıyor.
- bir danadan 25-30 kg sinir çıkıyor . -40 derecede dondurup öğütüyor sinir
unu yapıyor sosise basıyorlar. şarküteri ürünlerine dikkatli bakın. %100
dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte.
- tavukların boyun , taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her
yeri kemikleriyle öğütülerek "mekanik kıyma " isimli bişi yapılıyor. tüm
tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma
yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız. bütün bu işler T.C.Tarım ve köy
İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor. Tamamen ve her yönüyle gıda terörünün
cenneti olan yurdumuzda izinle bunlar yapılırken siz varın kaçak yapılanları
düşünün,
Bütün ekmeğe tavuk döner 2 tl , yarısı işkembe, ööööffffffffffff, sıkıldım
gene, GDO ne ki o daha yeni fark edildi, devede kulak bile değil. bugünkü
hürriyette yılmaz özdil'i okuyun oda iyi dokundurmuş. Bunlar işin yemek
faslı, daha gıda ambalajları var, koruyucular var vs. kıyamet kopuyor da
bizim gıda mühendislerimizin sesi soluğu yok ortada, bir garip yemekçi
inşaat mühendisi çarşı pazardan topladığı bilgileri ortalığa döküyor.
sevgiyle kalın,
Serdar Erler CE85,
www.aysegulerlercat ering.com
info@aysegulerlerca tering.com
GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR
VE ÜRÜNLERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ, İHRACATI, KONTROL VE
DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 –26/10/2009 tarihli ve 27388 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.
“(1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak, GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili ve ihracatı yasaktır. GDO lu gıda ve yemlerin transit geçişine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir. Gümrük idarelerince, bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz.”
MADDE 2 –Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“(1) Bakanlık tarafından GDO ile ilgili bilimsel ve teknik verileri araştıracak, yorumlayacak ve görüş oluşturacak, görev süreleri iki yıl olan uzmanlar listesi teşkil ettirilir. Uzmanlar listesi üniversiteler, TÜBİTAK ve araştırma kuruluşlarında görevli konu ile ilgili uzman veya öğretim üyelerinden oluşturulur. Her bir başvuru için, uzmanlar listesinde bulunanlar arasından, Bakanlıkça seçilecek on bir üyeden oluşan yeni bir komite teşkil ettirilir.”
MADDE 3 –Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (b) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
“a) İthalatçı firmadan, GDO ve ürünlerinin üretildiği veya yüklendiği ülke yetkilileri tarafından düzenlenmiş ürünün miktarı ve aktarılan geni belirten belge veya uluslararası akredite bir laboratuvardan alınmış analiz raporu istenir.”
MADDE 4 –Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Yönetmelik hükümlerine göre izin verilen GDO lu gıdaların, 16/11/1997 tarihli ve 23172 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde yer alan gerekliliklere ilave olarak aşağıdaki hususlar çerçevesinde etiketlenmesi zorunludur.”
MADDE 5 –Aynı Yönetmeliğin 15 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Bu Yönetmelik hükümlerine göre, yem veya yemlik madde olarak kullanımına izin verilen GDO lu yemlerin, yem mevzuatında yer alan etiket gerekliliklerine ilave olarak aşağıdaki şekilde etiketlenmesi zorunludur.”
MADDE 6 –Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 1 –(1) 26/10/2009 tarihinden önce kontrol belgesi alınmış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin Avrupa Birliğinin kabul ettiği kriterlere uygun olması koşulu ile, bu Yönetmeliğin 6 ncı, 9 uncu ve 11 inci madde hükümleri 1/3/2010 tarihinden itibaren uygulanır.”
MADDE 7 –Bu Yönetmelik 26/10/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 8 –Bu Yönetmelik hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı yürütür.
20 Kasım 2009 CUMA / Sayı : 27412
Resmi Gazete
MADDE 5 –(1) Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz. (Değiştirildi)
Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak, GDO lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili ve ihracatı yasaktır. GDO lu gıda ve yemlerin transit geçişine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir. Gümrük idarelerince, bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO ya ilişkin ek bir belge aranmaz.
(6) Gıda veya yem, GDO lardan biri ya da birkaçını toplamda en az % 0,9 oranında içeriyor ise, GDO lu olarak kabul edilir. (Kaldırıldı)
(7) Gıda veya yemin % 0,5 ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmez. (Kaldırıldı)
(8) GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz. (Kaldırıldı)
MADDE 7 –(1) Bakanlık tarafından GDO ile ilgili bilimsel ve teknik verileri araştıracak, yorumlayacak ve görüş oluşturacak, görev süreleri iki yıl olan uzmanlar listesi teşkil edilir. Uzmanlar listesi, Bakanlık TAGEM, TÜGEM, KKGM birimlerinden temsilciler ile üniversiteler, TÜBİTAK ve araştırma enstitülerinde görevli konu ile ilgili uzman veya öğretim üyelerinden oluşur. Uzmanlar listesinden Bakanlık tarafından belirlenecek on bir üyeden oluşacak bir komite her bir başvuru için ayrıca oluşturulur. (Değiştirildi)
Bakanlık tarafından GDO ile ilgili bilimsel ve teknik verileri araştıracak, yorumlayacak ve görüş oluşturacak, görev süreleri iki yıl olan uzmanlar listesi teşkil ettirilir. Uzmanlar listesi üniversiteler, TÜBİTAK ve araştırma kuruluşlarında görevli konu ile ilgili uzman veya öğretim üyelerinden oluşturulur. Her bir başvuru için, uzmanlar listesinde bulunanlar arasından, Bakanlıkça seçilecek on bir üyeden oluşan yeni bir komite teşkil ettirilir.
MADDE 11 –(1) Komite tarafından değerlendirilmesi yapılarak Karar belgesinde ithalatı uygun görülmüş GDO ve ürünlerinin ithalatında aşağıdaki hususlar dikkate alınır:
a) GDO ve ürünlerinin üretildiği ülkenin yetkili otoritesinden parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır. (Değiştirildi)
İthalatçı firmadan, GDO ve ürünlerinin üretildiği veya yüklendiği ülke yetkilileri tarafından düzenlenmiş ürünün miktarı ve aktarılan geni belirten belge veya uluslararası akredite bir laboratuvardan alınmış analiz raporu istenir
b) Ürünün üretildiği ülke dışında başka bir ülkeden yüklenmesi durumunda üretici ülkenin vermiş olduğu belgeyle beraber yüklendiği ülkenin yetkili otoritesince düzenlenmiş, parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır. (Kaldırıldı)
MADDE 14 –(1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre izin verilen GDO lu gıdaların % 0,9 un üzerinde GDO içermesi hâlinde, 16/11/1997 tarihli ve 23172 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde yer alan gerekliliklere ilave olarak aşağıdaki hususlar çerçevesinde etiketlenmeleri zorunludur. (Değiştirildi)
Bu Yönetmelik hükümlerine göre izin verilen GDO lu gıdaların,16/11/1997 tarihli ve 23172 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde yer alan gerekliliklere ilave olarak aşağıdaki hususlar çerçevesinde etiketlenmeleri zorunludur.
MADDE 15 –(1) Bu Yönetmelik hükümlerine göre, yem veya yemlik madde olarak kullanımına izin verilen GDO lu yemlerin % 0,9 un üzerinde GDO içermesi hâlinde, yem mevzuatında yer alan etiket gerekliliklerine ilave olarak aşağıdaki şekilde etiketlenmesi zorunludur. (Değiştirildi)
Bu Yönetmelik hükümlerine göre, yem veya yemlik madde olarak kullanımına izin verilen GDO lu yemlerin, yem mevzuatında yer alan etiket gerekliliklerine ilave olarak aşağıdaki şekilde etiketlenmesi zorunludur.
GEÇİCİ MADDE 1 –(1) 26/10/2009 tarihinden önce kontrol belgesi alınmış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin Avrupa Birliğinin kabul ettiği kriterlere uygun olması koşulu ile, bu Yönetmeliğin 6 ncı, 9 uncu ve 11 inci madde hükümleri 1/3/2010 tarihinden itibaren uygulanır.
erdemsims
21-11-2009, 16:21
Yazılanları okudukça araştırdıkça nasılda kalitesiz yaşamadığımızı bir kez daha fark ediyorum. Yediğimiz her şeyi sorgular içeriğine bakar konuma geldik. Çocuklarımıza,gelecek nesillere organik ürünler yerine GDO'lu gıdalar bırakacak olmakta ayrı bir sıkıntı unsuru. Bir şekilde önüne geçmeliyiz engellemeye çalışmalıyız diye düşünüyorum. Aksi halde bizi hiçte iyi olmayan sonlar bekliyor.
Ozgur_Oner
23-11-2009, 11:47
...
Yapılan değişikliğin asıl amacı geçici madde hükmünde gizlidir. Diğer değişikliklerin, bu ana amacı gizleyici bir nitelik taşıdığı açıktır. Buna göre, 26 Ekim 2009 tarihinden önce kontrol belgesi almış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin Avrupa Birliği‘nin kabul ettiği kriterlere uygun olması koşuluyla, Yönetmeliğin;
•· "İzin koşulları" başlıklı 6 ıncı maddesi,
•· "Başvuru koşulları" başlıklı 9 uncu maddesi,
•· "İthalat" başlıklı 11 inci maddesi
1 Mart 2010 tarihine kadar uygulanmayacaktır.
Bu madde, 1 Mart 2010 tarihine kadar, her türlü GDO‘lu ürünün, 1998 yılından bu yana olduğu gibi, hiçbir kontrole tabi olmadan, ülkeye serbestçe girmesinin yolunu açmaktadır.
Bir ön koşul niteliğinde öne sürülen "Avrupa Birliği kriterleri" hükmünün, hiçbir geçerliliği yoktur. Laboratuar analizinin yapılmayacağı bir ortamda, şirket beyanına bağlı olarak GDO‘lu ürünleri AB kriterine uygun veya değil olarak ayrılması ve buna göre yurtiçi edilmesinin bir anlamı olmayacağı ortadadır.
...
(Ziraat Mühendisleri Odası 20.11.2009 tarihli basın toplantısından)
26 Ekim 2009 tarih, 27388 sayılı yönetmelik:
http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2009/10/20091026-4.htm
20 Kasım 2009 tarih, 27412 sayılı yönetmelik:
http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2009/11/20091120-12.htm
Oğuz Karsan
26-11-2009, 15:18
Merhaba.
GDO belasının da diğer belalar gibi sadece para kazanmaya yönelmiş çok uluslu firmaların ürünü oduğunu biliyoruz.
Emperyalist ülkeler ile menfaatleri örtüştüğü için mi yoksa emperyalist ülkeler tarafından rakip ülkeleri zayıf düşürmekte kullanıldığı için mi bilinmez, bu ikili gelişmekte olan her ülkede menfaatlerini birleştirerek operasyon yaparlar.
Kullandıkları yöntemleri devamlı geliştirdiklerinden, operasyon yapacakları her ülkede yandaş veya iç hain bulabiliyorlar. Yoksa hangi insan vatanını kaosa sürükleyeceği belli olan kanunlara peşinen imza atar?
Profesyonelce satır aralarına serpiştirilen ve küçük yanlışlıklar gibi görünen detyaylar ise tam bir satli bomba. Henüz önemini kavrayamadığımız ifadeler de ileriki günlerde GDO'lu besinlerin ve tohumlarının ülkemize girişini kolaylaştırmak için şimdiden hazırlanmış tuzaklar.
Hepimiz biliriz ki yılanın dişleri içeriye doğru kavislidir. Bu, avlarını boğazına doğru itmekte yardımcı olur. Av bir kere yakalandı mı asla kurtuluşu olmaz. Her çırpınış avı daha içeriye iter. Henüz dişleri tam geçirememişken belki kurtulabiliriz. Ama bir ısırılırsak geri dönüşümüz asla olmayacaktır.
Saygılar.
MeyveliTepe
03-12-2009, 17:04
Önce ilk yönetmelik değişti. Buna göre bir kaç ay daha GDO'lu ürünlerin ülkeye girmesi serbest kaldı. Şimdi de Danıştay 11.ci (ithalat ile ilgili) ve 20.ci (yönetmeliğin tümünün yürürlüğe girmesiyle ilgili) maddeleri için durdurma kararı verdi. Bu maddelerin yürürülükten kalkması ile GDO'lu ürünlerin ülkeye girişini kısıtlayacak herhangi bir mekanizma kalmadı.
Benim yorumum, GDO lobisi kazandı. Artık, sınırsız, süresiz, öyle ya da böyle etiketsiz her şey GDO'lu olabilir.
Başka yorum var mıdır?
yok Meyvelitepe, ne yazıkki yok ve buna sebep de ( yine ne yazık ki ) bizler, bilinçsiz şekilde anlamadan, dinlemeden sadece karşı çıkan bizler sebep olduk. Her zaman dendiği gibi akılsız dostun olacağına akıllı düşmanın olsun.
GDO hakkında önemli bilgiler.
Ülkelerarası akademik çevrelerde GM ve GMO kullanılmaktadır.
Genetically Modified Organism teriminin Türkçe'ye çevrilmişi GDO yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar'dır.
GDO terim yerine Transgenetik terimi akademik çevre tarafından sıkça kullanılmaktadır.
Organizma kendisine özgü olmayan bir gen yapay yollar ile bünyesine dahil kılınmışsa, o organizma üreme ve çoğalma yeteneğini halen korumakta ise Genetiği Değiştirilmiş olarak kabul edilir.
Sanılanın aksine Hybrid Tohumlar Genetiği Değiştirilmiş Organizma olarak sınıflandırılmamaktadırlar.
1980 li yıllardan itibaren bitki ve hayvanların genleri Deoksiribo Nükleik Asitlerinden yani DNA larından ayrılarak başka organizmalara enjekte edilmeye başlandı. Bu bilimin ilerlemesi olarak algılanıyordu.
Yapılan araştırmalara 790 adet GDO lu ürün tüketime sunulmuş haldedir.
Denetim olmadığından dolayı Türkiye'de ne miktarda GDO lu üretim ve tüketim yapıldığı belirlenemiyor.
Türkiye yıllık şeker ihtiyacının büyük bölümünü dış ülkelerden ithal etmektedir. Şeker üretimi ise bildiğimiz gibi şeker pancarı ve mısır ile yapılmaktadır. Dünyada GDO nun en yaygın olarak yapıldığı ülkeler ise Amerika ve Arjantin, ve şimdi sıkı durun!
Türkiye mısır ithalinin büyük kısmını Amerika'dan sağlamakta
kaynak (http://gdonedir.blogspot.com)
MeyveliTepe
03-12-2009, 19:16
Bir de şöyle düşünelim. Diyelim ki, danıştay veya başka yetkili bir kurum hızlıca bir yargıya vardı, yönetmeliği iptal etti, ertesi gün resmi gazetede yayınladı. Bir sonraki gün ne olacak? GDO istemeyen bizler mutlu, mesut, memnun olup kendimizi ve ailelerimizi güvende hissedecek miyiz?16 Kasım günü böyle yazmışım. Danıştaya davayı açan kimdi, neyi savunuyordu bilmiyorum. Karşı çıkmak adına en çok sesi çıkanlar GDO karşıtlarıydı. Bu davayı da en çok GDO karşıtları desteklediler. Belki davayı açanlar da GDO karşıtıydı, ya da kendilerini öyle sanıyorlardı. İşin ilginç tarafı, ağaçlar.net başlıklarında okuyup yazanların da çoğunlukla GDO karşıtı olduklarını var sayarsak, gözlemlediğim kadarıyla ilk çıkan yönetmeliğe karşı yoğun bir tepki vardı.
Bir anlamda sosyal bir durumla karşı karşıyayız. Bakanlık, bir şekilde bir yönetmelik çıkardı. Pek çok eksiğine rağmen bu yönetmelik GDO'lu ürün girişini ciddi bir şekilde engelliyordu. GDO'lu ürün girişinin gerektirdiği şartlar, gerek şartların ağırlığından gerek devlet kurumlarının henüz buna göre organize olmamış olmasından pratik olarak GDO'lu ürün girişini engelliyordu. GDO karşıtları öyle karşı çıktılar ki, GDO ithalatçıları ve taraftarlarının hiç bir şey yapmasına lüzum kalmadı. Önce yönetmelik değişti. Değişimi yorumlamakta güçlük çekiyordum. Etiket vs. derken 2010'un filan tarihine kadar her şey serbest kaldı. Şimdi de Danıştay eliyle tümden serbest. Bir daha yasa ya da yönetmelik çıkacağını sanmam. Çıkarsa da ülkedeki tüm GDO depoları dolduktan sonra çıkar. Zaten pek çok çiftçimiz de GDO'lu tohum meraklısı çıktı. Bu tohumlar bir kere girdikten sonra zaten tüm tarım alanları kontamine olacak.
Ne diyeyim. Allah akıl fikir versin. Aklıma çok şey geliyor da burada yazmam uygun kaçmayacak.
Sayın MeyveliTepe, durumu çok iyi özetlemişsiniz.
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmaktır bu.
İnşallah, TBMM Kanun çıkarıp bu vahim durumu giderir.
ayferaksit
07-12-2009, 10:51
DANIŞTAY'IN GDO YÖNETMELİĞİ İLE İLGİLİ DURDURMA KARARLARI
Danıştay'ın, GDO Yönetmeliği ile ilgili son kararları:
E:2009/14562
ÖZET: Gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerin ithalatı, izlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi konularındaki düzenlemenin yasa ile yapılabileceği hk.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2009/14562
Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen:
Davalı : Tarım ve Köyişleri Bakanlığı - ANKARA
Davanın Özeti : 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin iptali ve öncelikle 11. ve 20. maddelerinin yürütülmesinin durdurulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi :Dava, 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin iptali ve öncelikle 11. ve 20. maddelerinin yürütülmesinin durdurulması istemiyle açılmıştır.
Gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi konularında, dava konusu yönetmelikte kapsamı ve içeriği belirtilen şekilde, mevzuatımızda ilk defa ayrıntılı düzenlemerin yapılması, öncelikle bu konuda yasa çıkartılarak, esaslarının belirlenip çerçevesinin çizilmesini gerektirmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin 3.maddesinde "dayanak" olarak belirtilen çeşitli yasalarda davalı idareye yetki veren hükümler; esasları belirlenmeden ve çerçevesi çizilmeden genel ifadelerle ve bazı alanlarda da sınırlı düzenleme yapma yetkisi verdiği, bu hükümlerin ; davalı idareye, GDO lu ürünlere ilişkin olarak, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili temel ilkeler, esaslar, yasaklar ve yaptırımlar koyup, kurullar oluşturarak, onlara görev ve yetkiler verecek şekilde kapsamlı düzenlemeleri mevzuatımızda ilk defa yapmasına, dolayısıyla dava konusu yönetmeliğe yeterli hukuki dayanağı oluşturmamaktadır.
Belirtilen nedenle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde yürütmenin durdurulması için aranılan koşulların gerçekleştiği anlaşıldığından; yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 27. maddesi uyarınca yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesi için davalı idarenin savunmasının alınması; bununla birlikte davanın durumuna, uyuşmazlığın niteliğine ve davacı tarafından ortaya konulan savlara göre Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinin, aynı maddenin 5., 6. ve 7. fıkralarının, 14. maddesinin 1. fıkrası ile 15. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "... %0,9'un üzerinde GDO içermesi halinde ..." tümcelerinin yürütmesinin, davalı idarenin savunması alındıktan sonra yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilinceye kadar, durdurulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren, 2575 sayılı Danıştay Kanununun Ek 1. maddesi uyarınca, Danıştay Onuncu ve Onüçüncü Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca, gereği görüşüldü :
Dava, 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin iptali ve öncelikle 11. ve 20. maddelerinin yürütülmesinin durdurulması istemiyle açılmıştır.
Anayasanın; 56.maddesinde, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla faaliyette bulunacağı öngörülmüş, 172.maddesinde de, Devletin, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alacağı hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 124. maddesinde ise, "Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler." hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin 1. maddesinde, yönetmeliğin, insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması için genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları belirlemek amacıyla çıkartıldığı belirtilmektedir.
Anılan Yönetmeliğin; 2.maddesinde, kapsamı ve istisnası; 3. maddesinde, bu Yönetmeliğin; 18/4/2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanunu'nun 10 uncu maddesi, 7/8/1991 tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 29/5/1973 tarihli ve 1734 sayılı Yem Kanunu ile 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanmasına Dair Kanuna dayanılarak hazırlandığı; 4.maddesinde, yönetmelikte geçen tanımlar; 5.maddesinde, genel hükümler, zorunluluklar ve yasaklar; 6.maddesinde, izin koşulları; 7.maddesinde, "komite" nin oluşturulması; 8.maddesinde, komitenin görev ve yetkileri; 9. maddesinde, GDO lu ürünün komite tarafından değerlendirilmesi amacıyla gen sahibi tarafından yapılacak başvuru; 10.maddesinde, maddede belirtilen konularda çalışmalar yapmak üzere çalışma grupları kurulabilmesi; 11. maddesinde, GDO lu ürünün ithalatı; 12.maddesinde, GDO lu ürünlerin işlenmesi ve depolanması; 13.maddesinde, GDO lu ürünün ihracatı; 14.ve 15. maddelerinde, GDO lu gıdaların ve yemlerin etiketlenmesi; 16.maddesinde, GDO lu ürünlerin ithal veya ihracından son tüketiciye ulaşana kadar izlenmesi; 17.maddesinde, denetim ve kontrol; 19.maddesinde, bu yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında uygulanacak idari yaptırımlar düzenlenmiş olup; 20.maddesinde, bu yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği öngörülmüştür.
20.11.2009 tarih ve 27412 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle, 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan dava konusu Yonetmeliğin; 5. maddesinin 1.fıkrası, 7.maddesinin 1.fıkrası, 11.maddesinin 1/a fıkrası ve 15.maddesinin 1.fıkrası değiştirilmiş, 5.maddesinin 6.,7.,8.fıkraları ile 11.maddesinin 1/b fıkrası yürürlükten kaldırılmış, ayrıca yönetmeliğe bir geçici madde eklenmiştir. Öte yandan, değişikliğe ilişkin bu yönetmeliğin 26.10.2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girdiği belirtilmiş ve Yönetmeliğin genel esaslarıyla varlığı devam ettirilmiştir.
Bakılan uyuşmazlıkta, davalı idarenin, yukarıda sözü edilen alanı, dayanağı olarak gösterilen mevzuat esas alınarak ve yönetmelikle düzenleyip düzenleyemeyeceğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda aktarıldığı üzere, dava konusu Yönetmeliğin 3.maddesinde, Yönetmeliğe dayanak olarak gösterilen düzenlemelerden sadece 5488 sayılı Tarım Kanunu'nda dayanak yasa maddesinin 10.madde olduğunun belirtildiği, diğer dördünde ise, açıkça dayanılan maddeler belirtilmeyerek, Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin adlarının sayılmasıyla yetinilmiş bulunmaktadır. Anılan düzenlemelerde; konunun çerçevesi çizilmeden, genel kavramlara yer verildiği ve bu haliyle dava konusu Yönetmeliğin ancak belli kısımlarına dayanak oluşturabilecekleri anlaşıldığından; idarece, yukarıda belirtilen kapsamda, ayrıntılı olarak ve mevzuatımızda ilk defa ortaya konulan düzenlemelerin (yönetmeliklerin) yapılabilmesi için yeterli dayanağı oluşturamayacakları sonucuna varılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin, bir çok kararında olduğu gibi, 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun' un bazı maddelerinin Anayasaya aykırılık iddiasının incelendiği 8.1.2009 tarih ve E:2004/69 K:2009/6 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8. maddesinde, yürütme yetki ve görevinin Anayasa’ya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği, buna göre, yürütmenin düzenleme yetkisinin, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetki olduğu, Anayasa’da öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemeyeceği ve yasada açıkça esasları belirlenmeden, çerçevesi çizilmeden, Bakanlığa Yönetmelikle alt düzenlemeler yapması konusunda çok geniş yetkiler verilmesinin yasama yetkisinin devri niteliği taşıyacağı tartışmasızdır.
Bu durumda, gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi konularında, yukarıda kapsamı ve içeriği belirtilen şekilde, öncelikle bu konuda yasa çıkartılarak, esaslarının belirlenip çerçevesinin net olarak çizilmesini gerektirmektedir.
Bu itibarla, çeşitli yasalarda yer alan, esas belirlemeyen ve çerçeve çizmeyen genel ifadeler ile bazı alanlarda sınırlı düzenleme yapma yetkisi veren, konuyla ilgili hükümler ; davalı idareye, GDO lu ürünlere ilişkin olarak, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili temel ilkeler, esaslar, yasaklar ve yaptırımlar koyup, daha önce hiçbir yasada düzenlenmemiş olan "komite" adlı kurul ile çalışma grupları oluşturarak, onlara görev ve yetkiler verecek şekilde kapsamlı düzenlemeleri ilk defa yapmasına ve dolayısıyla da dava konusu yönetmeliğe yeterli hukuki dayanağı oluşturmamaktadır.
Nitekim, dava konusu yönetmelikle düzenlenen konulara ilişkin olarak, ülkemizde çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı ile bitki, hayvan ve insan sağlığı ve yaşamının korunması için 4898 sayılı Kanunla onaylanan Cartagena Biyogüvenlik Protokolü de dikkate alınarak, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünler ile ilgili faaliyetleri düzenlemek, denetlemek, izlemek üzere biyogüvenlik sistemini kurmak, geliştirmek ve uygulanmasını sağlamak amacıyla, araştırma ve geliştirme, muamele, kullanım, taşıma, ithalat ve ihracatı da kapsayan ticari işlemler de dahil olmak üzere GDO ve ürünlerini içeren faaliyetler, bu faaliyetlerle ilgili gerçek kişiler ile kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine dair hükümleri kapsar şeklinde davalı idarece çalışmaları yapılan, "Ulusal Biyogüvenlik Kanun Taslağı" nın Bakanlar Kuruluna sunulduğu yolundaki, davalı idarenin resmi internet sitesinde haber olarak yer alan bilgiler de, dava konusu yönetmelikle düzenlenen konuların tamamıyla bu konuda çıkartılacak bir yasa ile düzenlenmesi gerektiğinin bir diğer göstergesidir.
Bu haliyle, dava konusu yönetmeliğin yasal dayanağı olarak, Kanunların ad ve numaralarının sayılması suretiyle gösterilen mevzuatın; Yönetmeliğin düzenlediği konuların, çevre, insan ve toplum sağlığı gibi temel hususları ilgilendirdiği dikkate alındığında, yönetmeliğin yasal dayanağı olarak kabulüne olanak bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde yürütmenin durdurulması için aranılan koşulların gerçekleştiği anlaşıldığından; 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin 11. ve 20. maddelerinin yürütülmesinin durdurulmasına, 20.11.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2009/14646
Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen: Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği
Vekili :Av.
Davalı : Tarım ve Köyişleri Bakanlığı - ANKARA
Davanın Özeti : 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istenilmektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi :Dava, 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle açılmıştır.
Gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi konularında, dava konusu yönetmelikte kapsamı ve içeriği belirtilen şekilde, mevzuatımızda ilk defa ayrıntılı düzenlemerin yapılması, öncelikle bu konuda yasa çıkartılarak, esaslarının belirlenip çerçevesinin çizilmesini gerektirmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin 3.maddesinde "dayanak" olarak belirtilen çeşitli yasalarda davalı idareye yetki veren hükümler; esasları belirlenmeden ve çerçevesi çizilmeden genel ifadelerle ve bazı alanlarda da sınırlı düzenleme yapma yetkisi verdiği, bu hükümlerin ; davalı idareye, GDO lu ürünlere ilişkin olarak, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili temel ilkeler, esaslar, yasaklar ve yaptırımlar koyup, kurullar oluşturarak, onlara görev ve yetkiler verecek şekilde kapsamlı düzenlemeleri mevzuatımızda ilk defa yapmasına, dolayısıyla dava konusu yönetmeliğe yeterli hukuki dayanağı oluşturmamaktadır.
Belirtilen nedenle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde yürütmenin durdurulması için aranılan koşulların gerçekleştiği anlaşıldığından; yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 27. maddesi uyarınca yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesi için davalı idarenin savunmasının alınması; bununla birlikte davanın durumuna, uyuşmazlığın niteliğine ve davacı tarafından ortaya konulan savlara göre Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinin, aynı maddenin 5., 6. ve 7. fıkralarının, 14. maddesinin 1. fıkrası ile 15. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "... %0,9'un üzerinde GDO içermesi halinde ..." tümcelerinin yürütmesinin, davalı idarenin savunması alındıktan sonra yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilinceye kadar, durdurulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren, 2575 sayılı Danıştay Kanununun Ek 1. maddesi uyarınca, Danıştay Onuncu ve Onüçüncü Dairelerinden oluşan Müşterek Kurulca, gereği görüşüldü :
Dava, 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle açılmıştır.
Anayasanın; 56.maddesinde, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla faaliyette bulunacağı öngörülmüş, 172.maddesinde de, Devletin, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alacağı hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 124. maddesinde ise, "Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler." hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin 1. maddesinde, yönetmeliğin, insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunması için genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili usul ve esasları belirlemek amacıyla çıkartıldığı belirtilmektedir.
Anılan Yönetmeliğin; 2.maddesinde, kapsamı ve istisnası; 3. maddesinde, bu Yönetmeliğin; 18/4/2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanunu'nun 10 uncu maddesi, 7/8/1991 tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 29/5/1973 tarihli ve 1734 sayılı Yem Kanunu ile 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanmasına Dair Kanuna dayanılarak hazırlandığı; 4.maddesinde, yönetmelikte geçen tanımlar; 5.maddesinde, genel hükümler, zorunluluklar ve yasaklar; 6.maddesinde, izin koşulları; 7.maddesinde, "komite" nin oluşturulması; 8.maddesinde, komitenin görev ve yetkileri; 9. maddesinde, GDO lu ürünün komite tarafından değerlendirilmesi amacıyla gen sahibi tarafından yapılacak başvuru; 10.maddesinde, maddede belirtilen konularda çalışmalar yapmak üzere çalışma grupları kurulabilmesi; 11. maddesinde, GDO lu ürünün ithalatı; 12.maddesinde, GDO lu ürünlerin işlenmesi ve depolanması; 13.maddesinde, GDO lu ürünün ihracatı; 14.ve 15. maddelerinde, GDO lu gıdaların ve yemlerin etiketlenmesi; 16.maddesinde, GDO lu ürünlerin ithal veya ihracından son tüketiciye ulaşana kadar izlenmesi; 17.maddesinde, denetim ve kontrol; 19.maddesinde, bu yönetmelik hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında uygulanacak idari yaptırımlar düzenlenmiş olup; 20.maddesinde, bu yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği öngörülmüştür.
20.11.2009 tarih ve 27412 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle, 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan dava konusu Yonetmeliğin; 5. maddesinin 1.fıkrası, 7.maddesinin 1.fıkrası, 11.maddesinin 1/a fıkrası ve 15.maddesinin 1.fıkrası değiştirilmiş, 5.maddesinin 6.,7.,8.fıkraları ile 11.maddesinin 1/b fıkrası yürürlükten kaldırılmış, ayrıca yönetmeliğe bir geçici madde eklenmiştir. Öte yandan, değişikliğe ilişkin bu yönetmeliğin 26.10.2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girdiği belirtilmiş ve Yönetmeliğin genel esaslarıyla varlığı devam ettirilmiştir.
Bakılan uyuşmazlıkta, davalı idarenin, yukarıda sözü edilen alanı, dayanağı olarak gösterilen mevzuat esas alınarak ve yönetmelikle düzenleyip düzenleyemeyeceğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda aktarıldığı üzere, dava konusu Yönetmeliğin 3.maddesinde, Yönetmeliğe dayanak olarak gösterilen düzenlemelerden sadece 5488 sayılı Tarım Kanunu'nda dayanak yasa maddesinin 10.madde olduğunun belirtildiği, diğer dördünde ise, açıkça dayanılan maddeler belirtilmeyerek, Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin adlarının sayılmasıyla yetinilmiş bulunmaktadır. Anılan düzenlemelerde; konunun çerçevesi çizilmeden, genel kavramlara yer verildiği ve bu haliyle dava konusu Yönetmeliğin ancak belli kısımlarına dayanak oluşturabilecekleri anlaşıldığından; idarece, yukarıda belirtilen kapsamda, ayrıntılı olarak ve mevzuatımızda ilk defa ortaya konulan düzenlemelerin (yönetmeliklerin) yapılabilmesi için yeterli dayanağı oluşturamayacakları sonucuna varılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin, bir çok kararında olduğu gibi, 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun' un bazı maddelerinin Anayasaya aykırılık iddiasının incelendiği 8.1.2009 tarih ve E:2004/69 K:2009/6 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8. maddesinde, yürütme yetki ve görevinin Anayasa’ya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği, buna göre, yürütmenin düzenleme yetkisinin, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetki olduğu, Anayasa’da öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemeyeceği ve yasada açıkça esasları belirlenmeden, çerçevesi çizilmeden, Bakanlığa Yönetmelikle alt düzenlemeler yapması konusunda çok geniş yetkiler verilmesinin yasama yetkisinin devri niteliği taşıyacağı tartışmasızdır.
Bu durumda, gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi konularında, yukarıda kapsamı ve içeriği belirtilen şekilde, öncelikle bu konuda yasa çıkartılarak, esaslarının belirlenip çerçevesinin net olarak çizilmesini gerektirmektedir.
Bu itibarla, çeşitli yasalarda yer alan, esas belirlemeyen ve çerçeve çizmeyen genel ifadeler ile bazı alanlarda sınırlı düzenleme yapma yetkisi veren, konuyla ilgili hükümler ; davalı idareye, GDO lu ürünlere ilişkin olarak, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetim ile ilgili temel ilkeler, esaslar, yasaklar ve yaptırımlar koyup, daha önce hiçbir yasada düzenlenmemiş olan "komite" adlı kurul ile çalışma grupları oluşturarak, onlara görev ve yetkiler verecek şekilde kapsamlı düzenlemeleri ilk defa yapmasına ve dolayısıyla da dava konusu yönetmeliğe yeterli hukuki dayanağı oluşturmamaktadır.
Nitekim, dava konusu yönetmelikle düzenlenen konulara ilişkin olarak, ülkemizde çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı ile bitki, hayvan ve insan sağlığı ve yaşamının korunması için 4898 sayılı Kanunla onaylanan Cartagena Biyogüvenlik Protokolü de dikkate alınarak, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünler ile ilgili faaliyetleri düzenlemek, denetlemek, izlemek üzere biyogüvenlik sistemini kurmak, geliştirmek ve uygulanmasını sağlamak amacıyla, araştırma ve geliştirme, muamele, kullanım, taşıma, ithalat ve ihracatı da kapsayan ticari işlemler de dahil olmak üzere GDO ve ürünlerini içeren faaliyetler, bu faaliyetlerle ilgili gerçek kişiler ile kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine dair hükümleri kapsar şeklinde davalı idarece çalışmaları yapılan, "Ulusal Biyogüvenlik Kanun Taslağı" nın Bakanlar Kuruluna sunulduğu yolundaki, davalı idarenin resmi internet sitesinde haber olarak yer alan bilgiler de, dava konusu yönetmelikle düzenlenen konuların tamamıyla bu konuda çıkartılacak bir yasa ile düzenlenmesi gerektiğinin bir diğer göstergesidir.
Bu haliyle, dava konusu yönetmeliğin yasal dayanağı olarak, Kanunların ad ve numaralarının sayılması suretiyle gösterilen mevzuatın; Yönetmeliğin düzenlediği konuların, çevre, insan ve toplum sağlığı gibi temel hususları ilgilendirdiği dikkate alındığında, yönetmeliğin yasal dayanağı olarak kabulüne olanak bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde yürütmenin durdurulması için aranılan koşulların gerçekleştiği anlaşıldığından; 26.10.2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Gıda Ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol Ve Denetimine Dair Yönetmeliğin yürütülmesinin durdurulmasına, 20.11.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Referans Gazetesi'nde Danıştay'a bu konuda başvuruda bulunan avukat Gonca Eren ile ilgili haber:
"Danıştay'da Bakanlığı dize getiren genç avukat"
AZLIK OYU : Aynı istemle açılmış olan 2009/14646 esas sayılı dosyada, 20.11.2009 tarih ve E:2009/14646 sayılı kararla, dava konusu Yönetmeliğin yürütmesinin durdurulmasına karar verildiğinden; bu dosyadaki aynı istem hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.
http://pembedomates.blogspot.com/2009/12/danistayin-gdo-yonetmeligi-ile-ilgili.html
MeyveliTepe
07-12-2009, 13:51
Alıntılar bir önceki mesajda adı geçen referans gazetesinden (http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=133600).
26 Ekim'de yayımlanan yönetmeliğin bakanlığın savunduğu gibi GDO'lu ürünleri yasaklamadığını tam tersine üretim ve ithalatına izin verdiğini düşünen Gonca Eren, zaman kaybetmeden Danıştay'ın kapısını çaldı. Mesleği avukatlık olan Ankaralı Eren'in itirazının en önemli dayanağı ise yönetmeliğin bağlı olduğu bir yasanın olmamasıydı. "Bu hukuki açıdan büyük eksiklikti. Bakan bey bu konuda yanıldı" diyen Gonca Eren'i Danıştay da haklı buldu.
Davayı açan genç avukat GDO karşıtıymış. En azından öyle söylemiş. Sanki GDO evvelden yasakmış da yönetmelik serbest bırakmış gibi hemen davayı açmış ve Danıştay da kararında "Türk Milleti Adına" başlığının altında yönetmeliği durdurmuş. Artık avukatın beklentisi meclisin GDO'yu tümden yasaklayacak yasayı çıkartmasıymış (!) Yasayı beğenmezse ona karşı da dava açarmış (bir gün bir yasa çıkarsa ona karşı da dava açacağından hiç kuşkum yok).
Danıştay'ın kararını olumlu karşılayan Eren, "Bakanlık eğer bu kez GDO'lu ürünleri yasa ile getirmeye kalkarsa yine itiraz edeceğim. Yasayı da iptal ettireceğim. Çünkü anayasa bana bu hakkı veriyor. Vatandaş olarak isteğim GDO'yu tamamen yasaklayan yasanın çıkarılması" diyor.
GDO'lu ürünleri yasa ile getirmeye ne hacet olabilir ki? Hazır yönetmelik de ortadan kalkmışken.
"Bu itirazı avukat kimliğimle değil sade vatandaş olarak yaptım. Sonuçtan da memnunum. Toplum ve çevre sağlığını etkileyecek önemli bir yanlışı engellemiş oldum" diyen Eren, itiraz sürecinin arkasında ne bir dernek ne bir şirket ne de başka bağlantı olduğunu söylüyor.
Sn.Avukat sonuçtan çok memnun kalmış. Aslında kendisinden çok daha fazla memnun olanlar da var. Bu sn.avukata ömür boyu maaş bağlamaya hazır olduklarına neredeyse eminim.
Danıştay'a itirazının tamamen kişisel duyarlılıktan kaynaklandığını belirten Gonca Eren "Sağlıklı beslenmeye özen gösteren bir ailede büyüdüm. Bu konudaki titizliğimin temelinde biraz da ailem var.
Bundan sonra kendisine sağlıklı günler dilemekten başka yapacak bir şey yok.
Danıştay'ın GDO Yönetmeliğinin bazı maddelerinin yürütmesini durdurması ile ilgili olarak, 4 Aralık 2009 Cuma günü ODA‘mızda bir basın toplantısı düzenlendi.
Danıştay 10 ve 13 üncü Daireleri Müşterek Heyeti‘nin, 26 Ekim 2009 tarihli Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik‘in 11 inci ve 20 inci maddelerinin yürütmesini durdurması ile ilgili olarak, 4 Aralık 2009 Cuma günü ODA‘mızda bir basın toplantısı düzenlendi.
Toplantıda, basın açıklaması metni GDO‘ya Hayır Platformu adına ODA Başkanımız Dr. Gökhan GÜNAYDIN tarafından okundu.
- BASIN TOPLANTISI -
GDO YÖNETMELİĞİNİN YÜRÜRLÜĞÜ DURDURULDU !..
Ortaya çıkan hukuki boşluk korkutucudur, derhal bir yasal düzenleme gereklidir.
4 Aralık 2009
Danıştay 10 ve 13 üncü Daireleri Müşterek Heyeti, 26 Ekim 2009 tarihli Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik‘in 11 inci ve 20 inci maddelerinin yürütmesini durdurmuştur. 20 inci maddenin yürürlük maddesi olması nedeniyle, böylelikle, nihai karar verilene kadar tüm Yönetmeliğin yürürlüğü durdurulmuştur.
Danıştay Kararı‘nda, temel olarak, Ulusal Biyogüvenlik Yasası çıkarılmadan, ilgili alanın Yönetmelik ile düzenlenilmesinin yasama yetkisinin devri niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Böylece, Danıştay, zımnen, ilgili Yönetmelik düzenlemesinin Anayasa‘ya aykırı olduğunu ifade etmektedir.
Bu durum, ODA‘mızın başlangıçtan bu yana ortaya koyduğu görüşlerin haklılığını bir kez daha teyit etmiştir. Bilindiği üzere Ziraat Mühendisleri ODASI, Biyogüvenlik Yasası çıkartılmadan GDO‘lu ürünlerin ticaretinin düzenlenmesinin hukuka aykırı olduğunu sürekli olarak ifade edegelmiştir.
Bunun yanında, Danıştay‘ın ilgili dairelerinin ilgili kararıyla, Yönetmeliğin "İthalat" başlıklı 11 inci maddesinin de yürütmesi durdurulmuştur. Ancak sözkonusu madde hükmü, zaten uygulamada değildir. Şöyle ki;
26 Ekim 2009 tarihli Yönetmelik, yayımından itibaren bir ay geçmeden, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, 20 Kasım 2009 tarihinde değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik ile Yönetmeliğin içlerinde 11 inci maddenin de bulunduğu üç madde hükmünün uygulanması, 1 Mart 2010 tarihine kadar ertelenmiştir.
Dolayısıyla, ilgili Danıştay Kararı‘yla, 1 Mart 2010 tarihine kadar uygulamada olmayan "ithalat" başlıklı 11 inci madde hükmünün yürürlüğü durdurulmuş bulunmaktadır.
26 Ekim 2009 tarihli Yönetmelik, 20 Kasım 2009 tarihli Yönetmelik değişikliği ve sözü edilen Danıştay Kararı birlikte değerlendirildiğinde, ortaya çıkan hukuki sonuç şöyle özetlenebilir;
•· Danıştay‘ın ilgili Daireleri nihai karar (iptal isteminin kabulü veya reddi) verene dek, 26 Ekim 2009 tarihli Yönetmelik yürürlükte değildir.
•· Ana Yönetmeliğin yürürlüğü olmadığı için, 20 Kasım 2009 tarihli değişiklikler de yürürlükte değildir.
•· Bu çerçeve içinde, günümüz itibariyle, GDO‘lu ürünlerin ithalatını düzenleyen hiçbir genel düzenleyici işlem bulunmadığından, GDO‘lu ürünler ülkeye serbestçe girebilmektedirler. Asıl olarak, 20 Kasım 2009 tarihli Yönetmelik değişikliğinden bu yana hukuki ve fiili durum bu yöndedir.
•· Verdiği ara kararla, ilgili Yönetmeliğin dayanağının olmadığını ifade eden ve bu düzenlemeyi, haklı olarak, "yasama yetkisi devri" ifadesiyle niteleyen Danıştay‘ın, nihai kararıyla Yönetmeliği iptal etmesi olasılığı yüksek olarak değerlendirilmektedir.
Bu durum, ülkemizde tüketici ve halk sağlığının ciddi ve açık bir risk ile karşı karşıya bulunduğunu ortaya koymaktadır. Tüm ısrarlı taleplerimize karşın, yıllardır doğru içerikli bir Ulusal Biyogüvenlik Yasa‘sını, görüşülmek üzere TBMM‘ne sevk etmeyen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ortaya çıkan kaosun baş sorumlusudur.
Bu bağlamda, halkımızın ve gelecek nesillerin sağlığı ve ülke ekonomisi açısından yaşamsal önem taşıyan bu konuda,
•· Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı, derhal ve geniş katılımlı toplantılar yaparak Ulusal Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Taslağı‘na doğru bir içerik vermeye,
•· Bakanlar Kurulu‘nu, ilgili düzenlemeyi ivedilikle TBMM‘ne sevk etmeye,
•· TBMM‘de bulunan tüm parti ve milletvekillerini, halkımızın büyük duyarlılık içinde bulunduğu konuda doğru ve hızlı bir tutum alarak, halk sağlığını ve tüketici istemlerini karşılayan bir Ulusal Biyogüvenlik Yasası çıkarmaya davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Dr. Gökhan GÜNAYDIN
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı
KAYNAK : http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=12534&tipi=2&sube=0
Bu konuyu basından ve meslek örgütlerinin açıklamalarından takip etmeye çalışan biri olarak çıkardığım sonuçları şu şekilde özetlemek istiyorum:
-Tüm dünyada ilk kez 1994 yılında ticari olarak piyasaya sürülen GDO‘lu ürünler, 1998 yılından bu yana, hiçbir denetime tabii tutulmadan Türkiye‘ye giriyor.
-GDO‘lar konusunda 10 yıla ulaşan bir zaman dilimi boyunca kamuoyunu aydınlatma çabası içinde olan meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, tüketici tüketici kuruluşları, çevreci kuruluşlar ve bilim insanları var ki bunların büyük bir kısmı GDOya hayır platformu adı altında birleştiler.
- Onlar 10 yıldır bu konuda kamuoyunu uyardılar ve GDOyu yasaklayan bir yasa çıkarılması konusunda açıklamalar yaptılar, imza kampanyaları düzenlediler vs..
- Bu konunun TBMM ye taşınıp tartışılması ve meslek örgütlerinden fikirler alınması gerekirken, bir yasa çıkarmak yerine 26 Ekim 2009 da bir yönetmelik çıkardılar. Bu yönetmelik de bu konuyu gündeme taşıdı ve günlerce tartışıldı. Hükümet yönetmeliğin GDO ya yasak getirdiğini savunurken , GDO ya karşı olan grup yasak değil bu yönetmelik kontrollü geçiş sağladığı fikrini savundu. .Yapılması gereken bir yasa çıkarıp bunu tamamen engellemektir dediler.
-Yönetmelikte belli başlı ne vardı : * AB deki gibi %0,9 limiti koyuldu bu limite kadar olanlar GDO suz , bunun üzeri GDO ludur .* GDOlu ürünlere etiket yapıştırılacak ama GDO suz olanlar bunu etikete yazamıyacaklar .* Bir bilimsel komisyon kurulacak GDOların tehlikesiz olanlarına o komisyon karar verip ona göre geçişi sağlanacaktır .*Bebek mamalarında GDOlu ürün kullanılmayacak ve* antibiyotik direnci geliştiren GDO lar ülkeye girmeyecek. ( Yani GDOların ülkeye girişleri belli şartlara bağlanmış , kontrollü bir geçiş var)
- Yönetmelik anayasaya uygun olmadığından, çünkü bir kanuna dayanması gerekiyordu, dava açıldı.
- Yönetmeliğe itirazların olması üzerine 20 Kasım 2009 da yönetmelik değiştirildi. Ne değişiklikler oldu:
Şu maddeler de kaldırıldı
5. madde:
(6) Gıda veya yem, GDO lardan biri ya da birkaçını toplamda en az % 0,9 oranında içeriyor ise, GDO lu olarak kabul edilir.
(7) Gıda veya yemin % 0,5 ten fazla izin verilmeyen GDO içermesi halinde ithalatına, işlenmesine, nakline, dağıtımına ve satışına izin verilmez.
(8) GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.
Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi değiştirilmiş (b) bendi yürürlükten kaldırılmıştır:
MADDE 11 – (1) Komite tarafından değerlendirilmesi yapılarak Karar belgesinde ithalatı uygun görülmüş GDO ve ürünlerinin ithalatında aşağıdaki hususlar dikkate alınır:
Değiştirilen (a) bendi
a) GDO ve ürünlerinin üretildiği ülkenin yetkili otoritesinden parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır.
Kaldırılan (b) bendi
b) Ürünün üretildiği ülke dışında başka bir ülkeden yüklenmesi durumunda üretici ülkenin vermiş olduğu belgeyle beraber yüklendiği ülkenin yetkili otoritesince düzenlenmiş, parti numarası, miktarı ve GDO çeşidini belirten belge aranır
(a) bendi şu şekilde değiştirildi:
a) İthalatçı firmadan, GDO ve ürünlerinin üretildiği veya yüklendiği ülke yetkilileri tarafından düzenlenmiş ürünün miktarı ve aktarılan geni belirten belge veya uluslararası akredite bir laboratuvardan alınmış analiz raporu istenir
Ayrıca bilimsel komisyon özerk hale getirildi .
Bunlar eskisine göre daha ilerleme kaydediyordu fakat buna bir geçici madde eklendi :
“GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 26/10/2009 tarihinden önce kontrol belgesi alınmış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin Avrupa Birliğinin kabul ettiği kriterlere uygun olması koşulu ile, bu Yönetmeliğin 6 ncı, 9 uncu ve 11 inci madde hükümleri 1/3/2010 tarihinden itibaren uygulanır
6. ve 9. maddeler ne idi:
MADDE 6 – (1) Her bir GDO için, bilimsel esaslara göre değiştirilmiş gen ya da genler esas alınarak bir defaya mahsus olmak üzere Komiteler tarafından risk değerlendirmesi yapılır.
(2) Her bir risk değerlendirmesinin sonucuna göre GDO lu gıda veya yemin çevre, insan veya hayvan sağlığı ile diğer inceleme konularında herhangi bir olumsuzluğun tespit edilmediğine dair bir karar belgesi hazırlanır. Karar belgesi en az aşağıdaki hususları içerir:
MADDE 9 – (1) GDO lu ürünün Komite tarafından ilk değerlendirilmesinin yapılması amacıyla gen sahibi, aşağıdaki bilgi ve belgelerle Bakanlığa başvuruda bulunmak zorundadır.
Yani bu geçici madde ile ilk yönetmelikten önce ithalat için başvurulmuş GDO lu ürünlerin 1 Mart 2010 na kadar risk değerlendirilmesi yapılmadan ülkeye girmesine müsade ediyor.
Yönetmelik çıkarıldığında bu ürünleri kontrol edebilecek 3 laboratuvar vardı Türkiye de.Yönetmelikten sonra yönetemeliğe göre kontrol yapacak laboratuvarların eksikliği farkedildi ve 4 laboratuvar daha kurulması için talimat verildi.
Son durumda ise danıştayın bu kararıyla ne 1. ne de 2. yönetmelik uygulanmayacak yine bir boşluk oluştu.
Şu sonuca gelmek istiyorum.
Bütün uyarılara rağmen GDO konusu senelerdir ihmal edilmiş bir konudur.
Şu anda yapılan yönetmeliklerle ise 'eskiden hiç düzenleme yoktu şimdi biz bu şekilde hiç olmazsa kontrol altına aldık ' denilmeye çalışılmaktadır.Oysaki bu yönetmelikler de tam bir yasaklama getirmemektedir. Bunun yerine bu kadar hassas bir konuyu ,TBMM ye getirip tartışılmasını ve GDO yu tamamen engelleyen bir yasanın çıkarılmasını sağlamak neden bu kadar zor?
Acil çözüm içinürettklerini iddia ediyorlarsa 7 yıldır neden bu yasa çıkarılmamış ve ertelenmiştir hala da yönetmeliklerle savuşturulmaya çalışılmaktadır.
Şu anda acilen yapılması gereken hemen bu konunun TBMM ye taşınması ve GDO yu tamamen engelleyen bir yasa çıkarılmasıdır. Bu meselenin kökten çözümü budur. Ve bu ürünlerin ülkeye girmesini engellemek için de yeterli sayıda labaoratuvar oluşturulup çok güçlü bir kontrol / denetim sistemi kurulmalıdır. Aynı şekilde ülke içinde GDOlu üretim her ne kadar yapılmıyor GDO lu tohum girmiyor densede bunu denetleyen sıkı bir sisteme ihtiyaç olduğu kesindir.
MeyveliTepe
07-12-2009, 15:45
Ortada hiç bir yasa ve kısıtlama yokken yönetmeliğin var olması (özellikle ertelemesiz halinin), yeni bir yasa çıkmasına engel değildi. Yani yasa yok, yönetmeliğe de lüzum yok yaklaşımı eski kontrolsüz durumu getirir, ki, durum aynen böyledir.
Yeni bir yasa çıkar mı? Ne zaman çıkar? Nasıl çıkar? tamamen meçhul. Aylar, yıllar alabilir. O zamana kadar da GDO'lu ürünler girmeye devam eder. Dahası, bazı çiftçi birliklerinin istediği gibi GDO'lu tohumlar da girer. Ondan sonra çıkacak yasanın zaten faydası yok, zira çapraz tozlaşma ile GDO'lu tohumlar memleketin tamamını kontamine etmiş olur.
Evet yasanın çıkarılmasına bir engel yok, şimdiye kadar da yoktu. Yasanın çıkmasına aylar yıllar sürdürecek bir durum da yok. Bu yasanın çıkması uzun süredir bekleniyordu ama onun yerine yönetmelik çıkarıldı. Ve şu andaki yönetmelikte zaten Mart 2010 a kadar izin veriyor geçişe.. Bu ülkede bir gecede ne yasalar çıktı. Uzaması için hiçbir sebep yok..
MeyveliTepe
07-12-2009, 15:59
Uzaması için bir sebep olmaması malesef gerekli bir yasanın çıkması için yeterli olmuyor.
GDO karşıtı olup da az da olsa konuyu gündemde tutacak, GDO'lu ürün girişini zorlaştıracak yönetmeliğin iptali için uğraş verenlerin bir planı olmalı.
Evet planları, bir an önce yasanın çıkarılmasını sağlamak.
MeyveliTepe
07-12-2009, 16:05
Evet planları, bir an önce yasanın çıkarılmasını sağlamak.
Çıkarsınlar o zaman :) Sadece yönetmelik dava edip, bir şekilde yasanın çıkarılmasını sağlayamıyorlar ise GDO'lu ürün ithalatçılarıyla gizli işbirliği içinde olduklarını düşünmeden edemiyorum.
Ben de aynı şeyi yasayı çıkarmakta direnenler için düşünmeden edemiyorum :)... Bir boşluk doğdu şu anda, bu konuda neler olacağını bekleyip göreceğiz..
MeyveliTepe
07-12-2009, 16:14
Netice şu ki, GDO severler ile GDO karşıtları, GDO severler lehine pratik ve süresiz olarak iş birliği yapmış oldular.
karinca70
13-12-2009, 20:12
GDO yönetmeliğini iptal ettiren davayı açan Gıda Hareketi'dir (www.gidahareketi.org).
Gıda Hareketi GDO ve Domuz Gribi aşısına karşı etkili bir kampanya düzenlemektedir. Başbakan'ı Domuz Gribi aşısı olmaktan vazgeçiren Gıda Hareketi'nden Kemal Özer'in danışmanlarıyla olan toplantısıdır.
Yasa olmadan yönetmelik, yönetmelik olmadan yasa bir işe yaramazdı zaten...
MeyveliTepe
13-12-2009, 20:26
Evet. Bu hareket yönetmeliğin yürürlükten kalkması başarısının(!) kendilerine ait olduğunu idda etmiş. GDO'lar hakkında da tek pratik girişimleri de bu olmuş anlaşılan. Yönetmelik kalkıp eskisi gibi GDO kavramının var olmadığı duruma dönünce de rahatlayıp amaçlarına ulaşmış olmalılar ki, konuyu kendi açılarından kapatmış görünüyorlar.
Ziraat Mühendisleri odasının sayfasından alıntı:
ULUSAL BİYOGÜVENLİK KANUNU TASARISI TOPLANTISI
Yayına Giriş Tarihi: 11.12.2009 Güncellenme Zamanı: 12.12.2009 13:07:13 Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Toplantıya ODA Başkanımız Dr. Gökhan GÜNAYDIN ve Yönetim Kurulu Yazman Üyemiz Fatih TAŞDÖĞEN katılarak, görüşlerimizi aktardılar.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nda 11 Aralık 2009 Cuma günü Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı ile ilgili olarak düzenlenen toplantıya, ODA Başkanımız Dr. Gökhan GÜNAYDIN ve Yönetim Kurulu Yazman Üyemiz Fatih TAŞDÖĞEN katılarak, görüşlerimizi aktardılar. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşarı Vedat MİRMAHMUTOĞULLARI Başkanlığında yapılan toplantıda, Müsteşar Yardımcısı Nihat PAKDİL, Koruma ve Kontrol Genel Müdürü Muzaffer AYDEMİR, Genel Müdür Yardımcısı Ahmet ARSLAN ve ilgili daire başkanları, TAGEM Genel Müdürü Masum BURAK ve ilgili daire başkanları, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanı Dr. Mustafa İMİR, I. Hukuk Müşaviri Celal SUMAYTAOĞLU ile Gıda Mühendisleri Odası, TÜDEF, Veteriner Hekimleri Birliği, TÜSİAD, TOBB, SET-BİR, BESD-BİR, Türkiyem-BİR, Yumurta Üreticileri Derneği, Su Ürünleri Üreticileri Derneği, TÜGİDER, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu ve bazı öğretim üyeleri yer aldı
http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=12596&tipi=2&sube=0
GDO'lu ürün üretenlere hapis
Türkiye gündemini uzunca süre meşgul eden GDO'lu ürünlere ilişkin yasal düzenleme Meclis Başkanlığı'na sunuldu
GDO ve ürünlerine yönelik maddeleri içeren Biyogüvenlik Kanunu Tasarısı ülke içerisinde üretim yapılmasını yasaklıyor. Zaman gazetesinin haberine göre, GDO ve ürünlerinin transit geçişinde her bir geçiş için bakanlıktan izin alınmasının zorunlu hale getirildiği düzenlemeye göre genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanları çevreye serbest bırakan veya üretenlere 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilecek. Bin 500 günden 2 bin 500 güne kadar adli para cezası kesilecek. GDO'lu ürünlerin üretimi nedeniyle zarar meydana gelmesi halinde ise verilecek hapis cezası yedi yıldan ve adli para cezası da iki bin günden az olmayacak. Bu tür zararların tazmin edilmesini talep hakkı, zarar görenin, zarardan veya zarar vereni öğrenmesinden itibaren 2 yıl ve zararı doğuran olayın meydana gelmesinden itibaren 20 yıl sonra düşecek. Bu ürünlerin Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında düzenlenen suçlara konu olması halinde, söz konusu kanunda öngörülen cezalar iki katına kadar artırılarak uygulanacak.
Biyogüvenlik Kurulu'nda biri üniversite diğeri meslek örgütünden olmak üzere iki temsilcinin bulunması zorunlu olacak. 3 yıllık süre için, ilgili bakanlar tarafından belirlenen toplam 9 üyeden oluşacak Kurul'un başkanı, bakan tarafından belirlenecek. Tasarıya göre, GDO ve ürünleri ile ilgili faaliyetlerde bulunanlar, izin almış olsalar dahi, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanmasına karşı oluşan zararlardan sorumlu olacak. Sorumluluk, zarar oluşmasa dahi geçerli olacak. GDO ve ürünlerini piyasaya süren, ticari olarak işleyen, dağıtan ve pazarlayanlar meydana gelebilecek zararlar ve bunlara ilişkin sorumluluklar hakkında birbirlerini bilgilendirmek zorunda olacak.
200 bin liraya kadar para cezası
GDO ve ürünlerinin kurul tarafından piyasaya sürme kapsamında belirlenen amaç ve alan dışında kullanılmasıyla, ithalatı ve ülke içinde dağıtımı sonucunda bir zarar meydana gelmesi halinde verilecek hapis cezası 5 yıldan, adli para cezası bin 500 günden az olamayacak. GDO ve ürünlerini kurul kararlarına aykırı olarak kullananlara veya kullandıranlara 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası, 500 günden bin güne kadar adli para cezası verilecek. Kurul kararlarına aykırı olarak kullanım sonucunda bir zarar meydana gelmesi halinde verilecek hapis cezası 3 yıldan ve adli para cezası 750 günden az olamayacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na yapılacak başvurularda gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası alacak. Bazı fiillerin tüzel kişinin faaliyeti kapsamında işlenmesi durumunda tüzel kişiye fiilin ağırlığına göre yüz bin liradan iki yüz bin TL'ye kadar idari para cezası verilecek.
Tarım Bakanlığı Danıştay'ın GDO kararına itiraz etti
Danıştay 10. ve 13. daireleri müşterek heyetinin GDO'lu ürünlerle ilgili yönetmeliğin bazı maddelerin yürütmesinin durdurulmasına yönelik kararına Tarım Bakanlığı'ndan itiraz geldi. Mahkemenin karar için dün İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na başvuruda bulunuldu. Edinilen bilgilere göre 18 sayfadan oluşan gerekçede kararın hukuka uygun olmadığı vurgulandı. Bir vatandaş, 26 Ekim 2009 tarihli "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik"in iptali ve öncelikle 11. ve 20. maddelerinin yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açmıştı.
17 Aralık 2009 Perşembe
http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/194042-GDOlu-urun-uretenlere-hapis.aspx
Kaynağın tam adresini yazıyoruz.
http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/194042-GDOlu-urun-uretenlere-hapis.aspx
ya da, böyle...
Haberturk (http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/194042-GDOlu-urun-uretenlere-hapis.aspx)
Ürün yönetmeliği iptal edildi GDO'ya eşik değer geliyor
Genetiğiyle oynanmış gıda ürününe eşik değer By-pass'ı geldi. Hükümetin Meclis'e gönderdiği 'Biyogüvenlik Yasa Tasarısı'na göre belli bir eşik değeri aşan ürünler GDO'lu olarak kabul edilip etiketlenecek. Eşiğin altındaki üründe 'GDO'ludur' ibaresi yer almayacak
HÜKÜMET, GDO Yönetmeliği'nin Danıştay tarafından iptal edilmesi üzerine B Planı'nı yürürlüğe soktu. Biyogüvenlik Yasa tasarısı, TBMM'ye sevk edilerek, bu alana ilişkin yeni kurallar getirildi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı iptal edilen GDO Yönetmeliği'nde, 'eşik değer' tanımına yer vermiyordu. Bir ürünün GDO'lu sayılması için içeriğinde hangi oranda GDO'lu katkı maddesinin yer alması gerektiğini ortaya koyan 'eşik değer', yönetmelikte tanımlanmamıştı.
Bakanlık, bu durumu överek, 'GDO'da eşik değer, yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda AB tarafından yüzde 0.9 olarak kabul edilmiştir. Ülkemizde yapılan yönetmelik değişikliği ile GDO'lu ürünler için tüm eşik değerler kaldırılmış, bir üründe yüzde 0.1 oranında GDO tespit edilse dahi, o ürünün GDO'lu olduğunun belirtilmesi zorunluluğu getirilmiştir' diyordu.
Oysa hazırlanan yasa tasarısında bir ürünün GDO'lu sayılması için 'eşik değer' aranacağı belirtilerek, iptal edilen yönetmeliğin daha gerisinde kalan bir düzenlemeye gidildi. Üstelik GDO'daki eşik değerin ne olacağı da belirtilmeyerek, bunu saptama yetkisi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na verildi. Tasarıda, 'GDO ve ürünlerinin özelliklerine göre eşik değeri belirlemek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın yetkisindedir' ifadesi bulunuyor.
Her bir GDO'lu ürün kayıt altına alınacak
Tasarıda GDO'lu ürünlerin ülkeye girişi ve dolaşımının izlenmesi için beyanda bulunma ve etiketleme zorunluluğu getirildi.
Her bir GDO ve ürününe ayırt edici kimlik verilerek kayıt altına alınacak.
Herhangi bir ürünün Bakanlık tarafından belirlenen eşik değerin üzerinde GDO ve ürünlerini içermesi halinde; etikette, GDO içerdiğinin açıkça belirtilmesi zorunlu olacak.
İlgililer, GDO ve ürünleriyle ilgili olarak yeni bir risk ya da risk şüphesini öğrendiği takdirde durumu derhal Bakanlığa rapor edip tedbir alacak.
Ebru ÇEKİÇ
Akşam (http://www.aksam.com.tr/2009/12/17/haber/ekonomi/4550/urun_yonetmeligi_iptal_edildi_gdo_ya_esik_deger_ge liyor.html)
GDO’lar Konusunda Bilgi Kirliligini Kim Yaratıyor?
17 Aralık 2009
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan “Sorularla GDO Gerçeği” isimli broşürün yaklaşık 5 milyon kişiye internet yoluyla gönderilmesine devam ediliyor. Broşürün amacı kamuoyunda oluşan bilgi kirliliğinin giderilmesi! Ancak, broşür incelendiğinde bilgi kirliliğinin artarak devam ettiği görülmektedir.
Broşürde Bakanın hitap bölümünde, 26 Ekim 2009 tarihli GDO Yönetmeliğinin yürütmesini Danıştay’ın 3 Aralık 2009 tarihinde durdurması konusu da bilgi kirliliğinden etkilenmiş olabileceği ile ilişkilendirilmektedir. Son derece yersiz bu saptama ile kamuoyunun kafası bir kez daha karıştırılmaya çalışılmaktadır!
Yönetmeliğin yayımlandığı ilk günden itibaren GDO’ya Hayır Platformu öncelikle Biyogüvenlik Yasası’nın çıkması gerektiğini, yönetmeliğin “dayanak” kısmında yer alan hiçbir yasanın dayanak oluşturmayacağını, bu kısımda yer alan iki yasanın GDO tarımı daha yeryüzünde başlamadan önce çıkmış olduğunu, dayanakta yer alan yasaların GDO’lar konusunda herhangi bir düzenlemeyi içermediklerini belirtmiştir. Danıştay son derece haklı olarak yasa ile düzenlenmesi gereken bir alanın yönetmelikle düzenlenmeye çalışılmasının Anayasa’ya aykırılık içerdiğini belirtmiştir.
Bakanlık, bu durum karşısındaki savunmasını broşürde, Biyogüvenlik Yasası çıkarılıncaya kadar oluşacak boşluğu yönetmelik ile doldurmak şeklinde açıklamaktadır. Platformumuzun bileşeni TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 1998’den beri, GDO’ya Hayır Platformu kurulduğu 2004’ten beri ülkemize GDO’ların girdiğini, bunun önlenebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini AKP hükümetinden istemektedir. 2010 yılına gireceğimiz bu güne kadar herhangi bir adım atmadan konunun alelacele bir yönetmelikle ve son derece eksik bir şekilde düzenlenmeye çalışılmasını hiçbir şekilde doğru ve inandırıcı bulmuyoruz.
Broşürde GDO’lar, “Klasik melezleme yöntemleri ile gen değişimi mümkün olmayan türler arasında, biyolojik metotlarla gen transferi yapılan organizmalara denir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımlama AB’nin 2001/18 EC Direktif’inde “İnsan hariç olmak üzere, genetik materyali doğal yolla gerçekleşemeyecek şekilde değiştirilmiş organizmadır.” şeklinde tanımlanmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta GDO’lardaki gen değişimini doğanın yapmadığı, ancak laboratuarlarda ileri teknolojiler kullanılarak gerçekleşebildiğidir. Melezlemeyi doğa da yapabilmekte aynı türler birbirini dölleyebilmektedir. İleri teknolojiler kullanılarak yapılan aktarımlarda ise bir toprak bakterisinin geni tohuma aktarılarak bitki yabancı ot ilaçlarına dayanıklılık kazanmakta ya da topraktaki bir bakterinin zehir üreten geni tohuma aktarılarak bitki tüm dokularında bu zehiri üreterek haşerelere karşı direnç göstermektedir. Doğa hiçbir zaman o bakterinin genini o bitkiye aktarmamaktadır.
Bilgi kirliliğini önlemek amacıyla hazırlanmış broşürde İspanya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Portekiz, Polonya, Almanya ve Slovakya’da GDO’lu mısır yetiştirildiği bilgisi yer almaktadır. Bu ülkelerden Almanya Nisan 2009 itibarıyla GDO’lu mısır üretimini yasaklamış olup listeden çıkarılmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekirse, tüm Avrupa’da (sadece birkaç AB ülkesinde GDO’lu tohumla üretim yapılmaktadır) 2005 yılında 165 bin hektar olan GDO ekim alanı 2008 yılında 107 bin hektara gerilemiştir. Avrupa halkının %71’i GDO’lu gıdalar tüketmek istememektedir.
Danıştay’ın durdurduğu yönetmelikle ilgili olarak AB mevzuatı ile uyumlu olduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda gıdanın içindeki GDO oranının binde 1 bile olsa halkın ne yediğini bilme hakkı çerçevesinde bu oranın belirtileceği ön plana çıkarılmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından ilk çıkarılan 26 Ekim 2009 tarihli yönetmelikte böyle bir uygulamaya yer verilmezken, binde dokuzun altı etiketlenmeye bile gerek görülmezken, olmayan şeyi yazmanın bilgi kirliliğine yol açacağı belirtilirken, GDO’ya Hayır Platformu’nun vatandaşın bilme hakkı olduğu, AB’de değil binde 9 milyarda 9 oranında GDO bulunsa bile gıdanın GDO’lu olarak etiketlendiği, GDO içermeyen ürünlerin ise GDO’suz diye etiketlendiği (ilk yönetmelikte GDO’suz yazmak yasaktı) konularında yaptığı kamuoyu bilgilendirmelerinin 20 Kasım 2009 tarihli yönetmelik değişikliğine yansıdığı görülmektedir. Platformumuzun başarısının Bakanlığın övünç kaynağını oluşturduğunu görmek bizleri de sevindirmektedir.
Bakanlığın sürekli GDO mevzuatımızın AB mevzuatı ile uyumlu olduğundan bahisle binde 9 eşik değer üzerinden örnek vermesi konusunda da bazı yanılgılar bulunmaktadır. Gerek gıda gerekse yemde GDO’suz üretim yapan üreticinin ürününe kazara bir GDO bulaşması söz konusu ise ya da teknik bir nedenle bulaşma olmuş ise üreticiyi korumak amacıyla binde 9 eşik değer uygulaması yapılmaktadır. AB ülkelerinde içinde GDO kullanılan gıdalar oranına bakılmaksızın doğrudan “GDO’ludur” şeklinde etiketlenmektedir. Bu yönüyle yönetmelikteki binde 9 uygulama mantığı ve halka anlatılış şekli AB ile uyum sağlamamaktadır. Uyarılarımızın sadece bir kısmı 20 Kasım 2009 tarihli yönetmelik değişikliğinde yer almıştır.
Bakanlık broşüründe GDO’ların yemler vasıtasıyla hayvanların etine, sütüne ve yumurtasına geçmediği, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) bilimsel araştırma sonuçlarının da bu doğrultuda çıktığı için bu tür hayvansal ürünlere GDO etiketi konmadığı belirtilmektedir. EFSA’nın güvenilirliği ve doğruluğu bizzat AB ülkelerinin birçoğunda tartışılırken, bu kurumun görüşlerinin ve yeterince araştırma yapılmamış olan bu yaşamsal konunun doğru kabul edilip bu broşüre eklenmesini Bakanlığın büyük bir sorumluluk altına girmesi şeklinde yorumluyoruz.
Broşürde Bakanlığın bir diğer övünç kaynağı olarak antibiyotik direnç genli GDO’ların da yasaklandığının gösterilmesi de GDO’ya Hayır Platformumuzun 5 yıldır bu konudaki ısrarından kaynaklanmaktadır.
GDO’ya Hayır Platformu geçmişte olduğu gibi gelecekte de GDO konusunda halkımızın, çiftçimizin ve doğanın korunmasından yana mücadelesini bilgiye dayalı bir şekilde devam ettirecektir.
Kamuoyuna saygıyla sunarız.
GDO’YA HAYIR PLATFORMU
Kaynak: http://www.gdoyahayir.org/node/154
GÜNAYDIN: ORAN VE ETİKETLEME EKSİK
Yayına Giriş Tarihi: 17.12.2009 Güncellenme Zamanı: 18.12.2009 16:04:39
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Gökhan Günaydın, genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO) ürünlerle ilgili yönetmeliğin Danıştay tarafından yürürlüğünün durdurulmasının ardından Biyogüvenlik Yasa Tasarısı‘nın TBMM‘ye sevk edilmesini "çok olumlu ve doğru bir gelişme" olarak değerlendirdi. Günaydın, tasarının genel olarak AB düzenlemelerine uygun olduğunu belirtirken, "GDO oranı" ve "etiketleme" ile ilgili düzenlemenin tasarıda yer almamasını "önemli bir eksiklik" olarak nitelendirdi. ZMO Başkanı Günaydın, Biyogüvenlik Kurulu‘nun gerçekten bağımsız çalışabilmesi için "devlet memuru ağırlığından kurtarılması gerektiğini" vurguladı ve araştırma amaçlı GDO üretiminin mutlaka kamunun öncülüğünde ve gözetiminde yapılması gerektiğini kaydetti.
Tasarıda AB‘ye ve Cartagena‘ya uyum açısından fazla sorun görünmediğini belirten Günaydın, AB‘de bir ürünün GDO‘lu sayılabilmesi için gerekli oranın ‘GDO oranının‘ direktiflerle belirlendiğini, bunun da yasa niteliğinde olduğunu hatırlatarak, tasarıda GDO oranına yer verilmemesini "önemli bir eksiklik" olarak nitelendirdi. Ayrıca, etiketleme kurallarına ilişkin düzenlemelerin de tasarıda yer alması gerektiğini anlatan Günaydın, "Bu konuların Bakanlığın çıkaracağı yönetmeliğe bırakılmasının halk sağlığı açısından garanti edici bir güvenlik sağlayamayacağını" öne sürdü. Cartagena açısından da bir sorun görünmediğini kaydeden ZMO Başkanı Günaydın, "Genel olarak bir-iki düzeltme ile doğru kapsamlı bir tasarı olarak nitelendirilebilir. Umarım TBMM‘de tersi yönde müdahaleler yapılmadan kısa sürede çıkarılır" dedi
http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=12669&tipi=24&sube=0
http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/196109-GDO-yonetmeligi.aspx
karinca70
25-12-2009, 23:16
Evet. Bu hareket yönetmeliğin yürürlükten kalkması başarısının(!) kendilerine ait olduğunu idda etmiş. GDO'lar hakkında da tek pratik girişimleri de bu olmuş anlaşılan. Yönetmelik kalkıp eskisi gibi GDO kavramının var olmadığı duruma dönünce de rahatlayıp amaçlarına ulaşmış olmalılar ki, konuyu kendi açılarından kapatmış görünüyorlar.
İlgili hareket, sadece GDO'ya karşı değil; genel olarak sağlıksız gıda ve domuz gribinin de karşısında. Başbakanın domuz gribi aşısı olmasını önlemesi dolayısiyle tüm Türkiye'nin aşı olmasını engellemek gibi inanılmaz büyük bir etkisi olduğu için bazı amaçlarına ulaştıkları kesin. Ayrıca hareket seminerler düzenleyerek GDOya karşı sağ kanattan akın düzenlediğini de görmezden gelmemek gerekiyor.
GDO'lu ürünlere ilişkin tasarı Meclis'teyken ilgili yönetmelikte üçüncü kez değişiklik yapıldı. GDO'lu ürünlerin ithalatında uygulanacak istisnaların sınırı genişletildi. Buna göre 1 Mart 2010'a kadar GDO'lu ürünleri içeren bebek mamaları ithal edilebilecek. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ise AB kriterlerine uygun olmayan hiçbir ürünün ithalatına izin verilmeyeceğini açıkladı.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın, Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik'te yaptığı değişiklik, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Değişiklik ile 26 Ekim 2009'da yayımlanan yönetmelikte, 20 Kasım 2009'da yapılan değişiklik ile daha önce kontrol belgesi alanlara ithalatta bazı kolaylıklar sağlanmasına yönelik uygulamanın kapsamı genişletildi.
Yönetmelikte, 20 Kasım'da yapılan değişiklik ile AB kriterlerine uygun olması halinde 26 Ekim 2009'dan önce kontrol belgesi alınan ürünlerin ithalatında, 1 Mart 2010'a kadar bazı kontrollerin yapılmaması ve izinlerin alınmaması öngörülüyordu.
Bugün yapılan değişiklik ile 26 Ekim 2009'dan önce kontrol belgesi alınan ürünlerin ithalatında, yönetmeliğin 5. maddesinde yer alan "genel hükümler"in de 1 Mart 2010'a kadar uygulanmaması istisnası getirildi.
Yönetmeliğin 5. maddesinde, "GDO'lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır" ve "insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır" hükümleri de bulunuyor.
Buna göre, AB kriterlerine uygun olmak şartı ile 26 Ekim 2009'dan önce kontrol belgesi alınan ürünlerin 1 Mart 2010'a kadar ithalatında, "GDO'lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır" ve "insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır" hükümleri uygulanmayacak.
İthalatta 1 Mart 2010'a kadar uygulanmaması öngörülen yönetmeliğin 5. maddesinde şu hükümler yer alıyor:
* Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak, GDO'lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili ve ihracatı yasaktır.
* GDO'lu gıda ve yemlerin transit geçişine ilişkin usul ve esaslar bakanlıkça belirlenir.
* Gümrük idarelerince, bu yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO'ya ilişkin ek bir belge aranmaz.
* İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO'lu gıda veya yemin, çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi piyasadan geri çekmek zorundadır.
* GDO'lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.
* İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır.
* Bakanlık, GDO'lu gıda ve yemlerin ithalat ve ihracat kapılarıyla ilgili gerektiğinde düzenleme yapabilir.
Yönetmelikte, kasım ayında yapılan değişiklikle, 26 Ekim'den önce kontrol belgesi alınmış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin AB'nin kabul ettiği kriterlere uygun olması koşulu ile yönetmeliğin "ithalatta izin koşullarını" düzenleyen 6'ncı, "başvuruda sunulacak belgeleri" düzenleyen 9'uncu ve "ithalatta sunulacak analiz belgelerini" düzenleyen 11'inci maddelerin 1 Mart 2010'a kadar uygulanmamasına ilişkin istisna sağlanmıştı.
Söz konusu istisnaların, ithalatta yaşanan sorunlar nedeniyle özellikle yem sanayicilerini rahatlatmak, hammadde fiyatlarındaki artışı önlemek ve kazanılmış hakları korumak amacıyla getirildiği belirtilmişti.
Tarım Bakanlığı'ndan açıklama
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin" bugün bazı maddelerinde değişikliğe gidildiğini ancak AB kriterlerine uygun olmayan hiçbir ürünün ithalatına izin verilmeyeceğini açıkladı.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, 26 Ekim 2009 tarihinde "Gıda ve yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliğin" yürürlüğe girdiği hatırlatıldı.
Söz konusu yönetmeliğin yayınlanmasından itibaren basında, sivil toplum örgütlerinde ve bilim çevrelerinde tartışmalar yaşandığı, yönetmeliğin bazı maddelerinin net olarak anlaşılamadığının görülmesi üzerine, 20 Kasım 2009 tarihinde bazı maddelerde değişiğe gidildiği kaydedildi.
Ancak bu konuda çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla şahıslar tarafından açılan davalar sonucunda, Danıştay tarafından söz konusu yönetmeliğin yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği belirtilen açıklamada, Bakanlığın Danıştayın vermiş olduğu karara itiraz ettiği ve bu itirazın da Danıştay tarafından kabul edildiği kaydedildi.
Açıklamada şöyle denildi: "Bu süreç sonunda ortaya çıkan fiili durumun zaruri kılması nedeniyle 20 Ocak 2010 tarihinde son değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle ortaya çıkan hukuki duruma uyum sağlanması amaçlanmaktadır. Yine AB kriterlerine uygun olmayan hiçbir ürünün ithalatına izin verilmeyecektir.
Ürünlerin ithalinde Bakanlık tarafından gerekli kontrol ve denetimlerin yapılmasına devam edilmekte olup, etiketlemeye ilişkin hususlar da dahil yönetmeliğin diğer kuralları aynen uygulanmaktadır ve uygulanacaktır. Gıda güvenliği konusunda en yetkin ve en yaygın teşkilata sahip olan Bakanlığımız, her zaman olduğu gibi bundan sonra da etkin denetimleriyle vatandaşlarımızın sağlıklı gıda hakkının korunmasının sonuna kadar takipçisi olacaktır."
Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Meclis gündeminde
Bu arada GDO içeren ürünlerin ülkeye girişini denetim altına almayı hedefleyen Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Meclis gündeminde.
Tarım Komisyonu'nda tartışılan tasarı üzerinde daha ayrıntılı çalışma yapılması için alt komisyona sevk edildi.
Muhalefet ve iktidar milletvekillerinin yanı sıra sivil toplum kuruluşları da tasarının bir an önce çıkması konusunda birleşti, ancak yine de itirazlar var.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Türkiye'nin GDO'lu ürünlere ihtiyatla yaklaşan ülkeler arasında olduğunu söyledi.
Tasarının GDO'lu ürün üretimine izin vermediğini ve ithalatın denetim altına alındığını belirten Eker, "Risk taşıyan hiçbir ürünün kullanılmasına izin verilmeyecek" dedi.
Ancak GDO'lu üretimin yasaklanmasından memnun olanlar yanında, ithalata karşı çiftçinin rekabet edebilmesi için Tarım Bakanlığı'nın gözetiminde GDO'lu üretim yapılmasını isteyenler de var.
Meslek örgütlerinden, özellikle de tasarıyla getirilen cezalara da itiraz geldi.
Tasarı, kanuna aykırı davranarak GDO kullanan ya da kullandıranlara 2 yıla kadar hapis ve para cezası getiriyor. Ancak başta tohumculuk ve yem sanayi olmak üzere çeşitli örgütler bu cezaların çok ağır olduğu görüşünde.
Tohumculuk sektörü temsilcileri, "ürünlere istemeden bulaşma olduğunda bile doğrudan hapis gösteriliyor. Cezalar gevşetilsin" talebinde bulundu.
Ayrıca GDO'lu ürünler için bir eşik değer tanımlanması isteniyor.
cnnturk.com (http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/01/20/gdoda.yonetmelik.yine.degisti/560125.0/index.html)
21.01.2010
ÜÇ AYDA ÜÇ DÜZENLEME, İKİ YARGI KARARI !..
GDO‘LARIN ENGELLENEMEYEN YÜKSELİŞİ (!)
21 Ocak 2010
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2009 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" te, 20 Kasım 2009 tarihinde yaptığı değişiklikten sonra, 20 Ocak 2010 tarihinde ikinci değişikliği de yapmıştır.
Dikkat çekici olan, üç ay içinde yapılan üç düzenleme ve değişikliğin kendi içinde çelişkilerle dolu olması ve değişikliklerin üretici ve tüketici niteliğindeki milyonlarca yurttaşımızın aleyhine, ticaretin ve rantın lehine bir yönelim izlemesidir...
Bilindiği üzere, 20 Kasım 2009 tarihli değişiklikle, 26 Ekim tarihli Yönetmeliğin kamuoyunda yoğun eleştiri konusu olan hükümlerinde beş maddelik olumlu düzenleme yapılmış; ancak geçici birinci madde hükmü ile 26 Ekim 2009 tarihinden önce kontrol belgesi almış ürünlerin, asıl Yönetmeliğin izin - başvuru ve ithalat başlıklı düzenlemelerinden 1 Mart 2010 tarihine kadar muaf olmaları sağlanmıştı.
21 Kasım 2009 tarihinde yaptığımız Basın Toplantısı‘nda sormuştuk: 26 Ekim 2009 tarihinden önce kontrol belgesi almış ürün miktarı kaç tondur, bunların ürün dağılımı nasıldır ve ithalatçıları kimlerdir? Kamuoyunun merak ettiği bu sorular, bugüne dek yanıtlanmış değildir. Üstelik, Türkiye‘ye bir gram GDO‘lu ürün girerse istifa ederim diyenler koltuklarında oturmaya devam etmektedirler...
Ancak anlaşılan GDO ticareti yapanların talepleri karşılanmış değildir ki; Bakanlık çok daha geniş ve esnek bir düzenlemeyi, Biyogüvenlik Yasa Tasarısı TBMM‘de görüşülmekte iken yapmaktan çekinmemiştir.
Sözü edilen düzenleme ile getirilen geçici madde hükmü ile bu kez 20 Ocak 2010 tarihinden önce kontrol belgesi almış ürünlerin, asıl Yönetmeliğin genel hükümler - izin - başvuru ve ithalat başlıklı düzenlemelerinden, 1 Mart 2010 tarihine kadar muaf olmaları sağlanmıştır.
Böylece, bir taraftan 26 Ekim - 20 Ocak 2010 tarihleri arasında kontrol belgesi almış ithalatçılar kollanmakta; diğer taraftan daha evvel yasaklanmış olan antibiyotiğe dirençli GDO‘ların ülkeye girişi, GDO‘lu ürünlerin bebek mamalarında kullanımı serbest bırakıldığı gibi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu Yönetmelikte yer almayan hususlarda her türlü düzenleme yapma ve tedbir alma yetkisini de ortadan kaldırmakta sakınca görmemektedir. Bundan da öte, asıl Yönetmeliğin 20 Kasım 2009 tarihli Yönetmelikle değiştirilen 5, 11 ve 15 inci madde hükümleri de böylelikle 1 Mart 2010 tarihine kadar by pass edilmiş olmaktadır.
Şimdi bir kez daha soruyoruz: 26 Ekim 2009 tarihinden günümüze kadar kontrol belgesi alınan ürün kaç tondur, bunların ürün dağılımı nasıldır, ithalatçıları kimlerdir? Bakanlık 26 Ekim‘de yurtiçi edilmesine izin vermediği ve 20 Kasım 2009 tarihinde tedbirlerini geliştirme ihtiyacı duyduğu riski büyük GDO‘ların ithalatına, ne olmuştur da izin verme durumunda kalmıştır?
Biyogüvenlik Yasa‘sı çıkmadan alanın Yönetmelikle düzenlenmesi, ardından hızlı ve esnek değişikliklerin gündeme gelmesi, Danıştay dairelerinin bu konuyu yasama yetkisinin devri niteliğinde görerek 20 Kasım 2009 tarihinde yürütmesinin durdurulmasına karar vermesi, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu‘nun Yönetmeliğin maddeleri itibariyle inceleme yapılmadığı gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararını kaldırması, sözü edilen ara kararların tebliğ süreleri, GDO‘lar ile ilgili düzenlemeleri içinden çıkılmaz bir duruma sürüklemiştir.
Doğru içerikli bir Biyogüvenlik Yasası‘nın çıkması, bu konudaki duraksamaları giderir nitelikte olacaktır. Ancak sözü edilen Yasa Tasarısı‘nın gerek içeriği, gerekse TBMM‘deki ele alınış biçimi, bu alandaki kaygılarımızı artırmaktadır.
Biyogüvenlik Yasa Tasarısı 12 Ocak 2010 tarihinde TBMM‘ne ulaşmış, Çevre - Avrupa Birliği - Sağlık ve Adalet olmak üzere dört adet tali Komisyon‘da büyük bir hızla görüşmeleri tamamlanarak, 19 Ocak 2010 tarihinde esas Komisyon olan Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu‘nda görüşmeye açılmıştır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, Tasarı‘nın genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvan üretimini yasaklayan içeriğine katılıyor ve destekliyoruz. Bir gen bankası niteliğinde olan Türkiye‘nin, hem yeni bağımlılık ilişkileri yaratan hem de biyoçeşitliliği ve çevre için zararlı olan GDO‘lu tohumlara kapalı tutulması yararlı ve zorunludur.
Bununla birlikte Tasarı‘nın alerjik reaksiyon, antibiyotiğe dayanıklılık, kan biyokimyasında bozulma, organ hasarı, doğum anomalileri ve kısırlık yaratma riski bulunan GDO‘lu ürünlerin ithalatını serbest bırakması, insan sağlığı açısından kabul edilemez. Bunun yanında GDO‘lu ithalatın sürmesi, üreticimizin üretim kapasitesini kırmaya devam edecektir.
Tasarı‘da, ülkenin biyogüvenliğini sağlamaktan sorumlu olacak Biyogüvenlik Kurulu‘nun Tarım ve Köyişleri Bakanı‘nca 4, Çevre ve Orman Bakanı‘nca 2, Sağlık Bakanı‘nca 1, Sanayi ve Ticaret Bakanı‘nca 1 ve Dış Ticaret Müsteşarlığı‘nca 1 olmak üzere toplam 9 atanmış üyeden oluşması, tüm sistemin en kırılgan noktasını oluşturmaktadır. Bakanlığın kendi çıkarttığı Yönetmeliği delme konusundaki yoğun çaba ve çalışmaları, söylemimizin kanıtı niteliğindedir. Hangi Bakanlık tarafından nasıl seçileceği belli olmayan biçimde, üyelerden en az ikisinin üniversite veya meslek örgütleri temsilcileri arasından seçileceği hükmü, yalnızca kamuoyu tepkisini yatıştırmaya yönelik yararsız bir ifadeden ibarettir. Bu bağlamda, Biyogüvenlik Kurulu‘nun, konu ile çıkar çatışması içinde olmayan bilim insanları ve halkın temsilcileri olan meslek, üretici ve tüketici örgütleri tarafından seçilmesi, kamu yararı odaklı bir çalışma düzeni için zorunlu olarak değerlendirilmektedir.
GDO‘ların insan ve hayvan sağlığı ile çevre ve biyoçeşitliliğimize zarar vermemesi, üretici - tüketici - halk yararına bir Biyogüvenlik Yasası çıkması için, tüm halkımızı, gizli ve açık lobi faaliyetleri konusunda daha fazla duyarlı olmaya, Bakanlık ve TBMM çalışmalarını dikkatle izlemeye davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur...
GDO‘YA HAYIR PLATFORMU
http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=12940&tipi=2&sube=0
Oğuz Karsan
25-01-2010, 11:18
Merhaba.
Elektronik posta yolu ile gelen mektubu paylaşıyorum. Birçok kez yapılan değişiklikler GDO'lu gıdaların ülkemize kesinkes girmesini yasaklamamaktadır. Hatta ülkeye hangi yollardan girebilecekleri belirtilmektedir.
Uyuşturucu ile mücadelede nasıl yetersiz kalıyorsak ki bu bizim esikliğimiz değil bu işi yapanların çok iyi organize olmalarından dolayı önlenememesidir. GDO olayında da sanki biraz geride kalır gibiyiz. Adamlar bu işe bu kadar yatırım yaptıklarına göre demek ki neler kazanamayı ümidediyorlar. Bayağı karlı bir işmiş.
YÖNETMELİK DEFALARCA DEĞİŞTİRİLEREK HALK UYUTULMAYA ÇALIŞILIYOR
YEŞİLLER PARTİSİ TARIM ÇALIŞMA GRUBU
GDO BASIN AÇIKLAMASI (21.01.2010)
YÖNETMELİK DEFALARCA DEĞİŞTİRİLEREK HALK UYUTULMAYA ÇALIŞILIYOR
GDO Yönetmeliği 20 Ocak 2010 tarihinde yeniden değiştirilmiştir. Yapılan değişikliklerin anlamı şudur:
1- 26 Ekim 2009- 20 Ocak 2010 tarihleri arasında kontrol belgesi almış ithalatçılar kollanmaktadır.
2- 20 Kasım 2009 tarihli Yönetmelikle yapılan bazı iyileştirmeler 1 Mart 2010' a kadar geçersiz olacaktır.
3- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Biyogüvenlik Yasa Tasarısı TBMM‘de görüşülmekte iken yetkisini son zerresine kadar kullanmaya çalışmaktadır.
Yani, ülke insanının büyük çoğunluğunun GDO' lu ürün tüketmek istememesine ve GDO' ların yasaklanmasını istemesine rağmen hükümet küresel sermayenin yaptırımlarına boyun eğerek GDO' ların Türkiye' ye girişini yasal kılmaya çalışmaktadır.
Art arda çıkarılan 3 yönetmelik ile konuya tepki duyan vatandaşın kafası karıştırılarak olay unutturulmaya çalışılmaktadır.
Biyogüvenlik Yasa taslağı da mevcut hali ile GDO' ların ülkeye girişine izin vermektedir.
İnsan sağlığına olumlu etkisi olmadığına emin olduğumuz ancak zararlı etkileri hala net olarak bilinmeyen GDO' ların doğa tahribatı yaptıkları açık ve nettir.
İnsan doğayı kaybederse, diğer canlı dostlarının haklarını gasp ederse, geleceğini de yok eder.
Bunun bilinci ile bizler hem genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO), hem de laboratuara sokularak ve genetik mühendisliğinin müdahalesine uğrayarak ışınlanmış, genetiği değiştirilmiş veya hibritleştirilmiş tüm tohumlara ve bu tohumlardan üretilen mahsullere ve bu mahsullerden türetilen gıda ve gıda katkı maddelerine karşıyız. Bizler klasik yöntemlerle ıslah edilmiş veya edilmemiş tohumlar kullanarak üretim yapan tarımsal üreticinin desteklenmesini savunuyor ve tohumumuzun laboratuara sokularak genetik mühendisliğinin müdahalesine uğratılmasına karşı çıkıyoruz.
Bu bağlamda gerek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmeliklerde gerek TBMM‘de görüşülmekte olan Biyogüvenlik Yasa Tasarısının, GDO’ların ülkeye nasıl gireceğini değil, bunların girmesinin nasıl önleneceğini düzenleyerek GDO’ları etkin şekilde ülkeden uzak tutmayı sağlamasını istiyoruz.
Hakan Ozan Erzincanlı
Yeşiller Tarım Çalışma Grubu Koordinatörü
Umarım bu işin ticaretini yapanların menfaat sağlayabileceği düzenlemeler yerine, Milletin sağlığı yararına olan düzenlemeler kısa sürede yapılabilir.
Saygılar
Üniversitelerde moleküler biyoloji ve genetik mühendisliği dallarında hocalık yapmakta olan okurlarımın bana gönderdiği belge ve bilgilere göre, “Türkiye’de Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) hakındaki yasa tasarısına” Meclis Tarım ve Orman Komisyonu’nda “balık-fare-yılan-çıyan yavrusu-sirke sineği türü deney hayvanlarının” üzerinde araştırma yapmak önceden izne bağlandı.
Aslında zora sokuldu.
Pratikte bilim yasaklandı.
***
Bilim adamları üniversitenin moleküler biyoloji ve genetik dalında, biyoloji bölümlerinde, biyoteknoloji departmanlarında, tıp fakülteleri araştırma laboratuvarlarında, genetik bölümlerinde, yüksek teknoloji enstitülerinde (Türkiye’de bu tür araştırma bölümlerinde çalışan yaklaşık 2 bin profesör ve doçent varmış) araştırma yapıyor. Diyelim ki, kan hastalığı olan thalasemiyi, ölümcül hastalık olan fibrozu, kas distrofisini, kansere neden olan yeni mutasyonları araştırıyorlar. Araştırmanın kesintisiz olması gerekir. Bunun için de bütün dünyada yapıldığı gibi genetiği değiştirilmiş canlılar; fare, balık, sinek, solucan ve hatta tek hücreli maya ile, bakteri ile deney yapmak zorundalar.
Tasarıya koymuşlar.
Fare üzerinde deney mi yapacaksın, sineğin genetiğiyle mi oynayacaksın, mantarın genine mi müdahale edeceksin; bunun için TÜBİTAK’a, TÜBA’ya, üniversitenin bilim kuruluna, kürsü başkanına değil Tarım Bakanlığı bürokratına başvuracaksın.
İzni partili bürokrat verecek.
***
Bilim insanları, bana e-posta yoluyla geçtikleri uyarıcı bilgide diyorlar ki; araştırmacı, bir fare, sinek, balık, solucan üzerinde araştırma yapacağı zaman; her deney için önceden Bakanlık’tan izin isteyecek, her izine cevap alması 105 güne kadar çıkabilecek. Bu, araştırmacıya laboratuvarını kapat, araştırmadan vazgeç daha iyi demek değilse nedir? Genetiği değiştirilmiş tarım ürünleri tarlada, bahçede, bostanda, serada ekilip üretileceği ve insana sunulacağı için kontrol altına alınmalarını sağlayacak bir yasa çıkartmak iyi bir girişim. Buna kimsenin itirazı yok fakat bir fareyle, bir balıkla, bir mantarla kapalı ortamda çalışmakta olan bilim adamının ve deney hayvanın kimseye bir zararı yok.
Yasa tasarısı sırıtıyor!
Yasa böyle çıkarsa, biyolojinin en önemli araştırma alanı olan DNA teknolojisi geliştirmeye Türk bilim dünyası kapısını kapatacak fakat Türkiye yabancının geliştirdiği GDO ürünlerine pazarını ardına kadar açacak.
Necati Doğru
Vatan (http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=11.11.2007&Newsid=291422&Categoryid=4&wid=108)
GDO yasası Meclis'ten geçti
Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar olarak bilinen GDO yasası TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.
Kabul edilen maddelere göre, tasarı; bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemeyi, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanmasını amaçlıyor.
Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerle ilgili araştırma, geliştirme, işleme, piyasaya sürme, izleme, kullanma, ithalat, ihracat, nakil, taşıma, saklama, paketleme, etiketleme, depolama ve benzeri faaliyetlere dair hükümleri kapsayan tasarı; veteriner tıbbi ürünlerle Sağlık Bakanlığınca ruhsat veya izin verilen beşeri tıbbi ürünler ve kozmetik ürünleri kapsam dışında bırakıyor.
İnsan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı gözönünde bulundurularak GDO veya ürünlerinin, ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, piyasaya sürülmesiyle genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların kapalı alanda kullanımına, bilimsel esaslara göre yapılacak risk değerlendirmesine göre karar verilecek. Risk değerlendirme sonuçlarına göre, risk oluşturmayacağı belirlenen başvurular için verilen kararın geçerlilik süresi 10 yıl olacak.
Her bir GDO ve ürününün ilk ithalatı için gen sahibi veya ithalatçı, yurt içinde geliştirilen GDO ve ürünü için ise gerçek ve tüzel kişiler tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığına başvuru yapılacak. Başvurularda, başvurunun içeriğine ilişkin bilgiler ile GDO ve ürününün ne amaçla kullanılacağı yazılacak.
GDO ve ürünlerinin; insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmesi, üreticinin, tüketicinin tercih hakkının ortadan kaldırılması, çevrenin ekolojik dengesinin ve ekosistemin bozulmasına neden olması, GDO ve ürünlerinin çevreye yayılma riski olması durumlarında başvurular reddedilecek.
TRANSİT GEÇİŞLER DE İZNE TABİ TUTULACAK
Deneysel amaçlı serbest bırakma veya piyasaya sürme amacıyla ilk defa ithal edilecek GDO ve ürünleri için ithalattan önce, yurt içinde geliştirilenler için ise piyasaya sürülmeden önce Bakanlığa ayrı ayrı başvuru yapılacak.
GDO ve ürünlerinin transit geçişinde her bir geçiş için Bakanlıktan izin alınması zorunlu olacak. Transit geçişler, Bakanlık tarafından verilen yazılı izinde belirtilen koşullara ve Gümrük Kanununa uygun olarak gerçekleştirilecek.
Araştırma yapmaya yetkili kuruluşlar tarafından bilimsel araştırma amacıyla ithal edilecek GDO ve ürünleri için Bakanlıktan izin alınacak.
GDO ve ürünleri ile ilgili yapılan başvurular hakkında, risk ve sosyo-ekonomik değerlendirmeye ilişkin bilimsel raporlar, kurul tarafından, biyogüvenlik bilgi değişim mekanizması vasıtasıyla kamuoyuna açıklanacak. Kurul, nihai değerlendirme raporu ile olumlu kararını toplantı tarihinden itibaren en geç 30 gün içinde bakanlığa sunmak zorunda olacak.
Başvuru sahibi, geçerlilik süresi dolmadan en az 1 yıl önce Bakanlığa müracaat ederek uzatma talep edebilecek. Bu talep kurul tarafından değerlendirilecek ve sonucu başvuru sahibine bildirilmek üzere Bakanlığa gönderilecek. Sonucun 1 yıllık süre içerisinde başvuru sahibine bildirilmemesi durumunda, izin süresi, karar verilinceye kadar uzayacak.
GDO VE ÜRÜNLERİ, BEBEK MAMALARINDA KULLANILMAYACAK
GDO ve ürünlerinin; onay almadan piyasaya sürülmesi, Biyogüvenlik Kurulu kararlarına aykırı olarak kullanılması veya kullandırılması, genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi, GDO ve ürünlerinin kurul tarafından piyasaya sürme kapsamında belirlenen amaç ve alan dışında kullanımı, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasak olacak.
GDO ve ürünlerinin piyasaya sürülmesinden sonra, kararda verilen koşullara uyulup uyulmadığı, insan, hayvan, bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitlilik üzerinde herhangi bir beklenmeyen etkisinin olup olmadığını, bakanlık kontrol edecek ve denetleyecek.
Kararda belirtilen koşulların ihlali veya GDO ve ürünleriyle ilgili olarak herhangi bir riskin ortaya çıkabileceği yönünde yeni bilimsel bilgilerin ortaya çıkması durumunda karar, Kurul tarafından iptal edilebilecek. Kararı iptal edilen GDO ve ürünleri toplatılacak. İnsan, hayvan, bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliğe olumsuz etkisi olduğu tespit edilenler derhal imha edilecek; herhangi bir olumsuz etkisi tespit edilmeyenlerin ise mülkiyeti kamuya geçirilecek.
İzlenebilirliğin sağlanması amacıyla, GDO ve ürünlerinin ülkeye girişi ve dolaşımında, Bakanlığa beyanda bulunulması, gerekli kayıtların tutulması, kararın bir örneğinin bulundurulması ve etiketleme kurallarına uyulması zorunlu olacak. Her bir GDO ve ürününe ayırt edici kimlik verilerek kayıt altına alınacak. Kayıt altına alınan GDO ve ürünlerine ilişkin belgelerin 20 yıl süreyle saklanması zorunlu olacak.
Herhangi bir ürünün, Bakanlık tarafından belirlenen eşik değerin üzerinde GDO ve ürünlerini içermesi halinde; etikette GDO içerdiği açıkça belirtilecek.
Tasarının görüşmeleri 2. bölüm üzerinde sürüyor.
18 Mart 2010
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/14147485.asp?gid=373)
xenkebikec
30-07-2010, 16:08
30.07.2010 tarihli Hürriyet gazetesinin internet sitesinden GDO ile ilgili bir haber.
"GDO'lu 25 ürün Türkiye'de
Daha önce sadece GDO’lu mısır ve soyaya izin veren Bilimsel Komite, aldığı son kararla GDO’lu şekerpancarı, maya, patates, pamuk, bakteri biyokütlesi ve kolzanın da ithalatına izin verdi.
Böylece bugüne kadar Türkiye’ye genetiği değiştirilmiş 9 çeşit mısır, 3 çeşit soya, 3 çeşit kanola, 6 çeşit pamuk, 1 çeşit şekerpancarı, 1 çeşit maya, 1 çeşit patates, 1 çeşit bakteri biyokütlesi olmak üzere toplam 25 çeşit genetiği değiştirilmiş ürün ithalatına izin verildi.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2009’da Resmi Gazete’de yayımlanan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” ile GDO’ lu ürünlerin Türkiye’ye girişinin yasaklanacağı iddia edilmişti.
Bakanlık önce 27 ürünü GDO analizine tabi tutulacağını açıklamış ancak tepkiler üzerine ve yeterli laboratuar altyapısı olmadığı için analize tabi tutulan ürün sayısı 9’a indirilmişti. Bu 9 üründen domates, papaya ve çeltik hariç diğer 6 ürünün ithalatına izin verildi. Analize tabi tutulacak listede yer almayan maya ve bakteri biyokütlesinin de ithal edilmesi dikkat çekiyor."
http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/15452264.asp?gid=373
30.07.2010 tarihli Hürriyet gazetesinin internet sitesinden GDO ile ilgili bir haber.
"GDO'lu 25 ürün Türkiye'de
Daha önce sadece GDO’lu mısır ve soyaya izin veren Bilimsel Komite, aldığı son kararla GDO’lu şekerpancarı, maya, patates, pamuk, bakteri biyokütlesi ve kolzanın da ithalatına izin verdi.
Böylece bugüne kadar Türkiye’ye genetiği değiştirilmiş 9 çeşit mısır, 3 çeşit soya, 3 çeşit kanola, 6 çeşit pamuk, 1 çeşit şekerpancarı, 1 çeşit maya, 1 çeşit patates, 1 çeşit bakteri biyokütlesi olmak üzere toplam 25 çeşit genetiği değiştirilmiş ürün ithalatına izin verildi.
http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/15452264.asp?gid=373
Yukarıdaki listeye göre, istemesek de GDO bizimle olacak. Ne kadar aldığımız ürüne dikkat etsek de çocuklarımız GDO'lu gıda alacak. Hazır gıdalarda bu ürünlerin en azından biri mutlaka vardır (yağında, şekerinde mutlaka vardır). Organik dışında aldığımız günlük sütleri veren inekler bile GDO'lu mısırla besleniyor.
Sakınacak, kaçınacak nokta kalmadı, bence GDO'nun tamamen yasaklanması dışında korunmak mümkün gözükmüyor.
GDO'lu 25 ürün Türkiye'de
Daha önce sadece GDO’lu mısır ve soyaya izin veren Bilimsel Komite, aldığı son kararla GDO’lu şekerpancarı, maya, patates, pamuk, bakteri biyokütlesi ve kolzanın da ithalatına izin verdi.
Böylece bugüne kadar Türkiye’ye genetiği değiştirilmiş 9 çeşit mısır, 3 çeşit soya, 3 çeşit kanola, 6 çeşit pamuk, 1 çeşit şekerpancarı, 1 çeşit maya, 1 çeşit patates, 1 çeşit bakteri biyokütlesi olmak üzere toplam 25 çeşit genetiği değiştirilmiş ürün ithalatına izin verildi.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2009’da Resmi Gazete'de yayımlanan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” ile GDO’ lu ürünlerin Türkiye’ye girişinin yasaklanacağı iddia edilmişti.
Bakanlık önce 27 ürünü GDO analizine tabi tutulacağını açıklamış ancak tepkiler üzerine ve yeterli laboratuar altyapısı olmadığı için analize tabi tutulan ürün sayısı 9’a indirilmişti. Bu 9 üründen domates, papaya ve çeltik hariç diğer 6 ürünün ithalatına izin verildi. Analize tabi tutulacak listede yer almayan maya ve bakteri biyokütlesinin de ithal edilmesi dikkat çekiyor.
GDO'lu pamuğa izin
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın internet sayfasında yayınlanan Bilimsel Komite’nin 3. ve 4. toplantısında alınan kararlara göre (http://www.tarim.gov.tr/Files/duyurular/Tagem_Bilimsel_Komite_Kararlari/03_Bilimsel_Komite_Kararlari.pdf), Türkiye’ye ithalatına izin verilen “genetiği değiştirilmiş MON1445-2 pamuk, MON15985-7 pamuk, MON1445-2 x MON15985-7 melez pamuk çeşitlerinin yem, gıda (rafine yağ) ve pamuk lifi olarak kullanıldığında, mevcut bilgiler ışığında insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı beklenmektedir” görüşüne yer verildi.
Aynı kararda MON531-6 kodlu pamuk, MON531-6XMON1445-2 kodlu pamuk, LLCotton 25 pamuk çeşidi için ise “Yem, gıda(rafine yağ) ve pamuk lifi olarak kullanıldığında herhangi bir risk oluşturmayacağı kanısına varılmıştır” denildi. Bu üç çeşit pamuk için “insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen etki oluşturmayacağı “ ibaresinin yer almaması dikkat çekiyor.
Gen kaçışına önlem talebi
Bilimsel Komite kararlarında genetiği değiştirilmiş kolza (kanola) için gen kaçışı uyarısı yapıldı. Kararda GT 73 kolza,T45 kolza ve MS8 X RF hibrid kolza çeşidi için “yem, gıda (rafine yağ) olarak kullanıldığında mevcut bilgiler ışığında insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı beklenmektedir. Ancak, ülkemizde bu türün yabanileri bulunduğundan gen kaçışının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması önerilmektedir” görüşüne yer verildi.
Uzmanlara göre, genetiği değiştirilmiş organizmaların(GDO) çevre açısından en önemli riski gen kaçışıdır. Bugüne kadar yapılan araştırmalar özellikle kolzadan, şeker pancarından, mısırdan yabani akrabalarına gen geçişi olduğu tespit edildiği biliniyor. Genetiği değiştirilmiş bir ürün üretildiğinde bundan yabani akrabalarına gen geçişi olacağı için genetik kirliliğin olma olasılığı yükseliyor. Bilimsel komitenin kolza için gen kaçışı uyarısı yapması Türkiye’ye ithal edilen kolza çeşitlerinin ekiminin de yapılacağı kuşkusunu doğuruyor.
GDO'lu şekerpancarı
Bilimsel Komite kararı ile ilk kez genetiği değiştirilmiş şekerpancarı ithalatına da izin verildi. Kararda, “H7-1 şeker pancarı çeşidinin yem, gıda olarak kullanıldığında mevcut bilgiler ışığında insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı beklenmektedir” denildi.
Şekerpancarı üretimini kota ile sınırlayan ve üreticileri alternatif ürünlerin üretilmesi için destek veren Türkiye’nin GDO’lu şekerpancarı ithal etmesi dikkat çekiyor.
Fast food patatesi de GDO'lu
İlk kez resmi olarak ithalatına izin verilen genetiği değiştirilmiş amilopektin patates çeşidi fast-food zincirlerinde kızartmalık patates olarak kullanılıyor. Bilimsel Komite, EH92-527-1 patates çeşidinin doğrudan gıda ve yem olarak kullanılmasının uygun olmayacağına karar verirken bu patates çeşidine ait ürünlerin yalnızca endüstri amaçlı (kağıt ve kimya) kullanılabileceği görüşüne vardı.
Listeden çıkarılan maya ve bakteriye izin
Bilimsel Komite kararları arasında en çarpısı olanı ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın geçtiğimiz yıl Kasım ayında analize tabi tuttuğu 27 ürün arasında yer alan ancak daha sonra listeden çıkardığı genetiği değiştirilmiş maya ve bakterinin de ithalatına izin verilmesi oldu. Bilimsel Komite, “genetik olarak değiştirilmiş ve kurutularak öldürülmüş bakteri biyokütlesi PL73’ün yem katkısı olarak kullanıldığında, eldeki bilgiler ışığında insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı beklenmektedir” görüşü ile bu bakterinin ithalatına izin verdi.
“Genetik olarak değiştirilmiş, kontrollü ısı kullanılarak öldürülmüş MT 663/Pmt742 veya Pak729 maya biyokütlesi canlı GDO içermediğinden, yem katkısı olarak kullanıldığında, eldeki bilgiler ışığında insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı beklenmektedir” görüşünün yer aldığı Bilimsel komite kararı ile genetiği değiştirilmiş mayaya da ithalat izni verildi.
Daha önceki kararlarda genetiği değiştirilmiş 3 çeşit soya ve 9 çeşit mısır ithalatına izin verilmişti. Böylece Türkiye’ye bugüne kadar toplamda 25 çeşit GDO’lu ürünün girişine resmen izin verilmiş oldu.
Kararların dili tereddütlü
GDO Bilimsel Komite kararlarında “mevcut bilgiler ışığında”, “insan ve hayvan sağlığı açısından istenmeyen bir etki oluşturmayacağı beklenmektedir” gibi kesin olmayan ifadelerin kullanılması dikkat çekiyor. Uzmanlar, Bilimsel Komite üyelerinin GDO’lu ürünlerin doğuracağı zararlar nedeniyle tüketicilerin hukuki yollara başvurmasından kaçınmak amacıyla kesin olmayan ifadeler kullandığına dikkat çekiyor.
İthal edilen GDO’lu ürün çeşitleri
Ürün / Çeşit sayısı
Mısır 9
Pamuk 6
Soya 3
Kolza(kanola) 3
Şekerpancarı 1
Patates 1
Bakteri 1
Maya 1
Toplam 25
Tarım Bakanlığı’nın GDO analizi yaptığı ürünler
-Mısır,
-Soya
-Kanola
-Pamuk
-Papaya
-Domates
-Şeker Pancarı
-Çeltik-Pirinç
-Patates
Ali Ekber Yıldırım
tarimdunyasi.net (http://www.tarimdunyasi.net/?p=1493)
...............
Uzmanlara göre, genetiği değiştirilmiş organizmaların(GDO) çevre açısından en önemli riski gen kaçışıdır. Bugüne kadar yapılan araştırmalar özellikle kolzadan, şeker pancarından, mısırdan yabani akrabalarına gen geçişi olduğu tespit edildiği biliniyor. Genetiği değiştirilmiş bir ürün üretildiğinde bundan yabani akrabalarına gen geçişi olacağı için genetik kirliliğin olma olasılığı yükseliyor. Bilimsel komitenin kolza için gen kaçışı uyarısı yapması Türkiye’ye ithal edilen kolza çeşitlerinin ekiminin de yapılacağı kuşkusunu doğuruyor.
...................
Fast food patatesi de GDO'lu
İlk kez resmi olarak ithalatına izin verilen genetiği değiştirilmiş amilopektin patates çeşidi fast-food zincirlerinde kızartmalık patates olarak kullanılıyor. Bilimsel Komite, EH92-527-1 patates çeşidinin doğrudan gıda ve yem olarak kullanılmasının uygun olmayacağına karar verirken bu patates çeşidine ait ürünlerin yalnızca endüstri amaçlı (kağıt ve kimya) kullanılabileceği görüşüne vardı.
Bence hepsi korkunç ama bunlar daha da korkunç geldi.
xenkebikec
30-07-2010, 23:10
Aslında satılan ürünlerin ambalajında GDO kullanıldığına ilişkin içindekiler kısmına eklenmesi yasal olarak zorunlu tutulsa en azından ürünü alırken farketme durumu olurdu. Fakat anladığım kadarıyla organik ibaresi taşıyan ürünlerden başka bir tercih durumu kalmamaktadır. GDO uygulamasını şiddetle kınıyor ve hiç birşey yapamamanın üzüntüsünü yaşıyorum.
Aslında satılan ürünlerin ambalajında GDO kullanıldığına ilişkin içindekiler kısmına eklenmesi yasal olarak zorunlu tutulsa en azından ürünü alırken farketme durumu olurdu.
En basitinden kullanılan şeker ve yağa bakınca fikir veriyor. Ambalajı yoksa bile kaç ticari firma tatlandırıcı olarak mısır şurubu yerine şeker pancarı kullanıyordur ki, bence arasak zor buluruz.
Oğuz Karsan
21-03-2011, 10:51
Merhaba.
Bazılarımız inanmak istemese de, yiyecek ve içeceklerimizin hiçbirinden emin olamayız. Bu konuda sadece kendimize güvenebiliriz, tabi bahçemizde birşeyler yetiştirip tüketebilirsek. Kaldı ki onlara bile güvenemeyiz çünkü hangi tohumu kimden alınmış o bile meçhul.
Bazı firmalar birkaç yüz küçük şirket kurup içiçe kendilerini saklamayı başarıyorlar. Denetim elemanları zaten yetersiz. Bazıları sadece kendi çıkarlarını düşünüyor parayı alıp imzayı atıyor. Sonucndan kendi çoluk çocuğunun etkileneceğini düşünecek kapasitesi bile olmayan üst kurul, alt komisyon veya başka heyet ve dernekler artık birçoğu güvenilmez.
Hadi gelin kanuna, kurula ve yiyeceğimize güvenin. Çocuk mamalarının üzerine utanmadan organik yazabiliyorlar, halbuki soya ve mısır bütün yiyeceklerin ortak katalizörü haline geldi. Kalbimize yararlı olduğu sloganı ile pazarlanan yağlar aslında kanserin kendisi.
Yazlıkta unuttuğumuz yağlar bozulmadan bir yıl sonraya kalabiliyor. Üzerlerine sinek ve böcek bile konmuyor. Bu bile bir işaret olabilir ama aldırmıyoruz. Kandırılmış toplumun bireyleri olarak herşeye müstahakız galiba.
Saygılar
Bu (http://www.gercekgundem.com/?c=66024)ve benzeri haberler sahip oldukları önemin aksine, nedense ulusal basının anlı şanlı gazetelerinde hiç yer bulmuyor.
Oğuz Karsan
30-03-2011, 09:08
Merhaba.
Yetkililer sonunda biraz da olsa birşeyler yapalım mı diyerek güvenilemeyen veya sağlıksız gıdalar konusunda tüketiciyi bilgilendirmek amacıyla, Turklab Kalibrasyon ve Deney Laboratuarları Derneği ile Tüketiciler Birliği arasında işbirliği protokolü imzalanmış.
Yaptırımlar konusunda doyurucu açıklama yapılmamış olsa da, en azından harekete geçilmesi için basamak oluşturulmuş.
TURKLAB KALİBRASYON VE DENEY LABARATUVARLARI DERNEĞİ
TÜKETİCİLER BİRLİĞİ DERNEĞİ
İstanbul, 24.03.2011
BASIN AÇIKLAMASI
Laboratuvar Sonuçları Tüketiciye Güven Getiriyor
Gıda, sağlık, çevre ve doğru ölçüm (kalibrasyon) alanlarında yapılacak analiz ve ölçüm çalışmaları ile tüketiciyi doğru bilgilendirmeyi sağlamak, tüketici zararına olan ürünleri örneklemek amacı ile Turklab Kalibrasyon ve Deney Laboratuarları Derneği ile Tüketiciler Birliği arasında işbirliği protokolü imzalanması nedeni ile aşağıdaki açıklama yapılmıştır:
Hızla gelişen üretim teknikleri ve kullanılan hammaddelerin çeşitlenmesi nedeni ile ürünlerin kontrolü ihtiyacı sürekli önem kazanmış; ancak denetimlerin AB normlarına getirilmesi sürecindeki gecikmeler nedeni ile ürünlerde beklenen standardın yakalanamadığı bilinmektedir. Bu gecikmeden dolayı tüketicinin sağlığı olumsuz etkilenmekte ve son yıllardaki artışa rağmen yapılan denetim analiz sayılarında gelişmiş ülkelerdeki seviyenin yakalanamaması, sonuçların kamuoyu ile yeterince paylaşılmaması nedenleri ile tüketicinin şüpheleri her geçen gün artmış; şüpheli bulunan gıda maddelerine karşı panik oluşmasından dolayı uzaklaşan tüketicinin doğru ve yeterli beslenemediği değerlendirilmektedir.
Bugün imzalanan protokol ile birlikte tüketicinin kullandığı gıda, çevre, sağlık ürünleri ve kalibrasyon testleri Tüketiciler Birliği’nin yeteri kadar numune toplama ve analiz talebi ile Turklab üyesi olan ve Türkiye genelinde bulunan 105 laboratuvar tarafından ücretsiz yapılarak tüketicilere bir kanaat oluşturmak için bilgilerine sunulabilecektir.
Düzenlenen protokol ile birlikte birçok üründe analiz çalışmaları hızlı bir şekilde gerçekleştirilecek, sonuçlar marka belirtilmeden yorumlanarak kamuoyu ile paylaşılacaktır. İş birliği protokolümüz gereği laboratuvar sonuçlarına bağlı olarak firma ödüllendirmesi ve/veya tenkit edilmesi yapılmayacaktır. Sağlıksız üretimi yapılan, tüketiciyi yanıltan, sağlık açısından zarara sokan ürünler hakkında tüketici bilgi sahibi edilecek ve eş zamanlı Kamu otoritesi de bilgilendirilecektir. Yapılacak çalışmaların caydırıcı olacağı ve üreticilerin kendilerini kontrol edeceği, tüketicilerinde doğru bilgiye ulaşma hakkı olduğuna inanıyoruz. Bu çalışmadaki nihai hedeflerimizden biriside geleceğin dünyasına yön veren laboratuvarların sağlıklı yaşama hakkımızla birlikte tüm yaşam alanlarımızdaki katkısını topluma anlatmaktır.
TURKLAB KALİBRASYON VE TÜKETİCİLER BİRLİĞİ DERNEĞİ
DENEY LABARATUVARLARI DERNEĞİ
Dr. Ömer GÜZEL Dr. Can DEMİR Nazım KAYA
Yönetim Kurulu Başkanı Genel Sekreter Genel Başkan
Umarım işe yarar.
Saygılar
Mine Pakkaner
21-03-2012, 02:35
-BASIN AÇIKLAMASI-
YARGI GDO İZİNLERİNİ HUKUKA VE MEVZUATA AYKIRI BULDU!..
20.3.2012
Yargı GDO`lara "HAYIR" dedi! Bilimsel Komitenin gıda ve yem amaçlı kullanılması için uygun bulduğu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`nın da "EVET" dediği GDO`lara yargı "DUR" dedi!
26 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik çerçevesinde oluşturulan "Bilimsel Komite" mısır, soya, pamuk, kanola, şeker pancarı, patates ürünleri ile bakteri ve maya biyokütlesinden oluşan GDO`lu toplam 32 çeşide izin vermiş, GDO`ya Hayır Platformu bileşenlerinden TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Ekoloji Kolektifi Derneği ve Tüketici Hakları Derneği de, bu izinlere karşı Ankara 3, 4 ve 6. İdare Mahkemelerinde dava açmıştı.
GDO`lu mısır, pamuk, kanola, şeker pancarı ve patates çeşitleri ile bakteri ve maya biyokütlelerini kapsayan 29 ürün için verilen onayları, Ankara 3. ve 4. İdare Mahkemeleri hukuka ve mevzuata aykırı buldu!
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı savunmasında GDO`larla ilgili tesis edilen işlemlerin hukuka ve mevzuata aykırı olmadığı, GDO`lu ürünlerin AB`de kullanılan ürünler olduğu, bilimsel değerlendirme sonucu bu ürünlere izin verildiğinin altını çizdi.
Bakanlığın savunmasındaki en önemli söylemlerinden biri de AB`de kullanımda olan GDO`lu ürünlerle ilgili olarak şimdiye kadar herhangi bir zararın ortaya çıktığına dair bir bilgi bulunmadığı iddiası olmuştur.
GDO`ya Hayır Platformu, GDO`lu gıda ve yemlerin yol açtığı sağlık sorunlarını bilimsel verilere dayanarak kamuoyuna defalarca açıklamıştır ve açıklamaya devam edecektir. Bakanlığın savunmasında kullandığı dil, bugüne kadar açıkladığımız bilimsel verileri, dolayısıyla insan ve hayvan sağlığını dikkate almadığını göstermektedir.
Ancak Yargı, konuyu çok daha yakından ve titizlikle irdelemiş ve GDO`lu ürünlere verilen izinleri iptal etmiştir.
Yargı kararında, yeterli risk ve sosyoekonomik değerlendirme yapılmadığı, Komite değerlendirmesinde son derece dar kapsamlı ifadelere yer verildiğinin altını çizmiştir. Ayrıca, gen çeşitlerinin risk oluşturmadığı, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliğe herhangi bir zararının bulunmadığı yönünde Bilimsel Komite tarafından alınan kararlarda hukuka ve mevzuata uyarlık tespit edememiştir.
Yargının GDO`lara karşı veriye dayalı olarak gösterdiği hassasiyet son derece önemlidir.
GDO`ya Hayır Platformu bilimsel veriler ışığında insan, hayvan ve çevre sağlığının korunması noktasında çalışmalarını ve mücadelesini devam ettirmektedir.
GDO`YA HAYIR PLATFORMU
Lathspell
07-08-2014, 14:08
http://www.ebay.com/itm/50Pcs-Rare-Colorful-Delicious-Strawberry-Fruit-Seed-8-Colors-Balcony-Plant-FUK-/161320699128?pt=LH_DefaultDomain_2&var=460350350595&hash=item258f7684f8
Merhabalar bunlar doğal olabilir mi?
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.