View Full Version : Fındık sorunu
50 bin fındık üreticisi bugün meydana iniyor
30 Temmuz 2006 Pazar
RADİKAL - ANKARA - Fındık üreticisi, Ordu'da düşük fiyatlar nedeniyle yuhaladığı Başbakan Tayyip Erdoğan'ı bugün de Ordu'dan uyaracak. Giresun Ziraat Odası Başkanı Özer Akbaşlı, 150 bin kişinin toplanmasının hedeflendiğini söyledi. Akbaşlı, "Hükümet yine de sesimizi duymazsa eylülde Ankara'ya yürüyeceğiz" dedi. Başbakan Erdoğan'ın Ordu'da Fiskobirlik'i suçlayarak, fındık üreticilerine 'Başınızın çaresine bakın' mesajı vermesinin ardından üreticiler miting kararı aldı.
"Fındığın 3.5 YTL maliyeti var. Piyasada 2 YTL'ye işlem görmesi bizi kahrediyor. Çikolatanın içinde fındık 16.5 YTL satılıyor" diye konuşan Akbaşlı, fındık polemiğinin 'baş kahramanı' Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Cüneyd Zapsu ile ilgili olarak şöyle konuştu:
"Zapsu, 'Başbaka'nın veri koordinatörüyüm, fındığı da en iyi ben biliyorum' dedi. Zapsu'nun yürüttüğü politikanın yanlışlığı fiyatlarda ortaya çıkıyor. Türkiye'ye fındıktan bu yıl 2 milyar dolar geldi. Bir dahaki sene böyle giderse 500 milyon dolar gelecek." Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı ise, Ekonomi Muhabirleri Derneği ile yaptığı sohbet toplantısında, Fiskobirlik'e Destekleme Fiyat İstikrar Fonu'ndan para aktarılmasının mümkün olmadığını söyledi.
Radikal (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=194329&tarih=30/07/2006)
Türkiye’nin dünya fındık üretimi ile ihracatında yüzde 75 payı bulunmaktadır. 2004 yılının Nisan ayında yaşanan ağır soğuk ve don Doğu Karadeniz’deki fındıkları da etkiledi. Doğu Karadeniz’deki fındık üreticilerinin zararı yüzde 70 civarındaydı. Zararın bölgede parasal boyutu 1 katrilyonu aştığı söylendi. FİSKOBİRLİK fındık fiyatlarını 2003 yılına göre yüzde 110 artışla açıkladı. Bilindiği gibi 2003 yılında fındık fiyatları 2 milyon 500 bin lira olarak belirlenmişti. FİSKOBİRLİK 2004 yılında Giresun kalite fındığın fiyatını ise 5 milyon 250 bin lira olarak açıkladı. Açıklanan bu fiyata ihracatçılar tepki gösterdiler. Gerekçe olarak da alıcıların önce İtalya, Azerbaycan ve Gürcistan’a yöneleceği iddiasında bulundular ama ihracatçıların dedikleri olmadı.
Giresun kalite fındığına göre daha fazla üretimi yapılan Levant kalite fındık için 5 milyon 50 bin lira brüt fiyat açıklandı. Brüt fiyatların yüzde 11,6 yasal kesintileri düştükten sonra fiyat net olarak 4 milyon 642 bin lira oluyor. Zaten fındık ilk başlarda en fazla 4 milyon 550 bin liradan işlem gördü. Piyasada oluşan fiyata bakıldığında FİSKOBİRLİK’in aslında piyasada işleyen fiyatı açıkladığı da görülüyordu. FİSKOBİRLİK Genel Müdürü Cemal Öztürk 2004 yılında, zaten fiyatın böyle olduğunu yüksek olmadığını yaptığı basın açıklamasıyla belirterek Birlik olarak açıkladıkları fiyatı savundu.
Çiftçi Örgütü Fındık-Sen: AKP Hükümeti Varolan Sorunu Algılayamamıştır
2090 Sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Yasası kapsamında zararların karşılanması için hasar tespit çalışmaları yapılmıştır. Bölge’deki tarım örgütlerinin zarar miktarını 1 katrilyon olarak açıklar ve beklerken hükümetin ayırdığı miktar arasında anlaşılmaz uçurumlar vardı.
Bu konuda Fındık Üreticileri Sendikası (FINDIK SEN) Başkanı Kutsi Yaşar’ın açıklaması şöyleydi:” AKP Hükümeti geçen günlerde 74 ilde don afetinden mağdur olan üreticilerden 135.000’ine bayramdan önce verilmek üzere 50 trilyonluk kaynak aktardığını ifade etmiştir. Bu kaynağın 24,5 trilyonluk payı Doğu Karadeniz’deki 71 bin fındık üreticisine dönüm başına 14,5 milyon olarak dağıtılacaktır. Bu parayla ancak ve ancak harçlık yapılır. Esasında AKP Hükümeti de bu paraya bayram harçlığı demiştir. 2,5 milyon fındık üreticisinden yaklaşık yarısının don afetinden mağdur olduğu gerçeği karşısında Doğu Karadeniz’deki fındık üreticilerinden sadece 71 binine göz boyar gibi harçlık dağıtmak varolan sorunu algılayamamaktan gelmektedir. AKP Hükümeti yaşanan bu don olayını bir don olayı olarak algılamamış ve buna yönelik tedbirler açısından bir çalışma yürütmemiştir. Üreticiler kendi kaderine terk edilmiştir. Üreticilerin bankalara ve tarım Kredi Kuruluşlarına olan borçları dahi ertelenmemiş, üretime yönelik hiçbir tedbir dillendirilmemiştir. Göç ve Yoksullukla karşı karşıya kalan üreticiler bir çıkmaz içerisindedir.” Diye taraflar açısından durumun fotoğrafını çekmiştir.
2004 yılında yaşanan don afeti sonrasında gerçekleşen düşük rekolte (yıllık ürün) sonrası fındık referans fiyatı FİSKOBİRLİK tarafından 5, 250.000 TL/kg olarak açıklanmış ve 8.000.000 TL’ye kadar alıcı bulmuştu. Dolayısıyla 2005 yılında FİSKOBİRLİK tarafından açıklanan fiyatlar yüksek değil, piyasa koşullarında oluşmuş fiyatların altında belirlenmiştir, denilebilir.
2004 yılında yaşanan don afetinin yarattığı yaraları sarmak için FİSKOBİRLİK Giresun kalite fındığa brüt 7.450.000 TL/kg, diğer fındıklara brüt 7.050.000 TL/kg fiyat açıklandı.
İlk birkaç gün FİSKOBİRLİK tarafından peşin alımlar yapılmış, daha sonra kısa süreli vadeler verilmeye başlanmış üretici ürününü satmak için yavaş yavaş yüzünü tüccara çevirmiştir.
2005 yılı fındık fiyatları olması gerekene yakın açıklandı ama piyasayı düzenleyebilecek olan FİSKOBİRLİK yeterli alım yapacak gücü olmadığı için üretici piyasada tüccarın eline düşmüş, onlar da, fiyatları istedikleri gibi belirlemişlerdir.
Bundan sonra fındık üreticisi için zor günler başlamıştır.
AKP FİSKOBİRLİK Seçimlerinde Taraf Olmuştur
FİSKOBİRLİK’in içinde olduğu zor durumdan kurtarmak için FİSKOBİRLİK yönetimi ve hükümet ortak düşünüp çare üretmesi gerekirken hükümet, FİSKOBİRLİK’in zora düşmesinden yararlanma yoluna gitmiş ve FİSKOBİRLİK genel kurulunda yandaşları aracılığıyla mevcut yönetime karşı çıkarılan listeden yana taraf olmuş. Genel kurulda AKP’li milletvekilleri “bizim listemizi seçerseniz paranız hazır” diye propaganda yaptıkları basında boy boy yer almıştır.
Başbakan Suç İşlemiştir
FİSKOBİRLİK genel kurulunda hükümete yandaş liste kazanamayınca da, Başbakan Karadeniz’e her gelişinde yazılı basın mensupları ve kameraların karşısında fındık üreticilerine eleştiri ve öfke saçmıştır. Üreticilerin ve üretici örgütlerinin olmadığı ortamlarda kameraların karşısında tek yanlı eleştiri ve öfkeler saçan Başbakan FİSKOBİRLİK’i hedef tahtası yapmıştır. Başbakanın bu tutumundan Birliğe destek eli uzatmayacağını anlayan ihracatçı ve tüccar cesaretlenmiş, onlar da üreticinin alınteri fındığının fiyatını 5,5 milyondan 2 milyon liraya kadar geriye çekmişlerdir. Başbakanın neden olduğu bu fiyat düşürme ile Türk Ceza Yasası’nın 237. maddesine göre suç işlemiştir.
Üreticiden köşe bucak kaçarken Ordu’da fındık üreticisine yakalanan Başbakana, “paramız ne olacak?” diye soran üreticiye Başbakan: “FİSKOBİRLİK’e git, oradan al” diyebilmiştir. Aslında Başbakan buradan şu mesajı vermiştir. Benim desteklediğim listeye oy vermediniz, para istiyorsunuz gidin seçtiğiniz FİSKOBİRLİK yönetimi versin demeye getirmiştir.
Arkasından mısır konusunda gümrükleri indirip “birilerine” haksız kazanç sağlayan hükümetleri değilmiş gibi adalet dağıtıcı pozisyona bürünebilmiş “tüyü yetmemiş yetimin hakkını yedirtmem!” diye sözler bile söyleyebilmiştir.
Başbakan, 18 Haziran’da Giresun’da yaptığı konuşmasında “FİSKOBİRLİK’in 1,5 katrilyon liralık borcuna çizik attıklarını söylemiş, 20 gün sonra Ordu’da bu kez “FİSKOBİRLİK’in 2 katrilyonuna çizik attıkları” masalını okumuştur.
Biz çiftçiler de, “atın, sizin için atış serbest Başbakan” diyoruz. Ama bu ülkede Türk Ceza yasası’nın 237’nci maddesi de var, bunu uygulayacak savcılar da.
FİSKOBİRLİK: Borcumuz Yok!
Borçlar konusunda “borçlu” FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem:
“Başbakanımız sağ olsun, olayları çok değişik anlatıyor. Aslı şudur:1964’te devlet bütün destekleme kapsamına aldı. Fındık da bize verildi. 2000’e kadar bu devam etti, fındık alım-satımları Bakanlar kurulu kararlarıyla yapıldı. Ama onların bedelleri birliğe ödenmedi. Öyle olunca da görev zararları oluştu. 1.5.2000’de Dünya Bankası’nın isteği ile çıkarılan Birliklerin yeniden Yapılandırılması Yasası uyarınca, o tarihe kadar birliklerin bütün görev zararlarının Hazine’ce üstlenilerek tasfiye edileceği, birliklerin bu tarihten sonra kendilerini idame edeceği hükme bağlandı. Ancak birliklerin kredi alabilecekleri DFİF oluşturuldu. Biz DFİF’ten 2000’de 99, 2001’de 153 trilyon kredi kullandık. Son 3 yıldır, kendi yağımızla kavrulduğumuz için kredi kullanmıyorduk. Fona olan borcumuzun tamamını ödediğimiz gibi, Hazine’nin yanlış mahsuplaşması nedeniyle 53,4 milyon YTL’lik fazla ödeme yaptık. Şimdi o paramızı almak için mücadele ediyoruz. Kredi borcumuzu ödediğimiz için şu anda DFİF’ten yeni kredi almaya hak kazanan tek birlik biziz. Ama ‘bilinmez bir nedenle’ alamadık, bankaların kredi vermesi de engellendi” diyor. Cumhuriyet Gazetesi; 12.07.2006
FİSKOBİRLİK’in Bankalardan Kredi Alması Engelleniyor!
Evet, özet olarak; FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem borcumuz yok, DFİF’ten kredi almaya hak kazanan tek Birliğiz, ama kredi alamıyoruz, engelleniyoruz, diyor.
FİSKOBİRLİK’in bankalardan kredi alımlarında engelleyenin Cüneyt ZAPSU olduğu basında yer aldı. Cüneyt Zapsu Türkiye’nin önde gelen fındık ihracatçısıdır. Cüneyt Zapsu FİSKOBİRLİK ile fındık üreticilerine öfke saçarak, fındık fiyatlarının düşmesine neden olan Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın danışmanıdır. Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Cüneyt Zapsu, ABD’de bir toplantıda “Erdoğan’ı devirmek yerine onu kullanın “ sözleri nedeniyle “Başbakan’a hakaret ettiği ve Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağıladığı” gerekçesiyle hakkında soruşturma açılmış, kişidir.
FİSKOBİRLİK kredi alamayınca piyasaya girip mal alamıyor, meydan çok az sayıdaki ihracatçı ile tüccara kalıyor. Fiyatı onlar belirliyor, ne zaman, ne miktar fındık alınacağına ve ödemelerin nasıl, ne zaman yapılacağına ihracatçılar ile tüccarlar karar veriyor. Başbakan’da her fırsatta FİSKOBİRLİK ile FİSKOBİRLİK devrede olmadığı için malını maliyetlerin çok altında satmak zorunda kalan fındık üreticisine yükleniyor.
Evet, çiftçi örgütü FİSKOBİRLİK tehdit altındadır. Çiftçilerin fındık üretimden pazarlamaya zinciri olan FİSKOBİRLİK işlevsiz kılınmak isteniyor.
Fındık üreticilerinin geçmişinde mücadele geleneği vardır. Kendilerine yapılanları yanıtsız bırakmamıştır. 1980 öncesinde fındıkçılara “fındık dağ meyvesidir” diyerek hafife alan dönemin Başbakanı Demirel’e fındık üreticileri köylerinden inerek kent merkezinde yaptıkları anlamlı bir mitingle yanıt vermişlerdir.
Çiftçi Sendikaları olarak diyoruz ki;
Kooperatifler çiftçilerin şirketlere alternatif olarak kurdukları ve örgütlendikleri örgütleridir. FİSKOBİRLİK kooperatifler birliğidir ve sahibi de çiftçilerdir. Fındık üreticilerinin üretimden pazarlamaya olan zinciridir. AKP Hükümeti bu zincirin halkalarını kırmaya, meydanı boşaltıp fındık üreticilerini şirketlere altın tepside sunmaktan vazgeçmelidir.
AKP, FİSKOBİRLİK’ten elini çekmelidir. AB ve ABD’de olduğu gibi kooperatif yönetimlerine müdahale etmeyerek yalnız destekleme görevini yapmakla kendini yükümlü görmelidir.
FİSKOBİRLİK’e fındığını teslim eden ve parasını alamayan üreticilere, fındık parası karşılığı faizsiz kredi vermelidir.
Çiftçilerin örgütlenmesinin önünde engel oluşturan iç hukuk düzenlemelerini acilen yapıp, çiftçilerin örgütlenmelerinin önünü açmalıdır.
Abdullah AYSU
Çiftçi Sendikaları
Konfederasyonlaşma
Platform Sözcüsü
Rekolteyi konsey belirleyecek, Fiskobirlik depocu olacak
Önceki gün yapılan toplantıda rekolte belirleme hakkı, Başbakan Erdoğan ile polemiğe giren Fiskobirlik'ten alınarak, konsey kurulana kadar çalışma grubuna bırakıldı. Sorunlara çözüm bulunması için TOBB bünyesinde oluşturulan çalışma grubunun genişletilmesi kararı alındı.
Fındık zirvesinden sonra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, alınan kararlar özetle şöyle sıralandı:
*Lisanslı depoculuk konusunda faaliyet gösterecek şirket kurulacak.
*Fındık ürün yönetmeliğinin çalışmaları tamamlanacak. *Lisanslı depoculuk faaliyetlerinde Fiskobirlik depolarının kullanılmasıyla uygulamaya geçilecek.
*2006-2007 sezonu rekoltesi 650 bin ton olarak ilan edilecek. *Dünya piyasaların ve iç tüketimde yaşanan gelişmeler nedeniyle büyük miktarda arz fazlası sorunu oluşmayacak.
*Tarım Kanunu ile kurulması öngörülen ürün konseylerinin fındık ürününde bir an önce kurulması için çalışmalara başlanacak.
*Gelecek yıllara yönelik olarak arz fazlası sorununun çözümü için fon oluşturulacak.
Türkiye'nin fındıktaki liderliği tehlikede
Fiskobirlik'e sattığı ürünün parasını 10 aydır alamadığı için zor duruma düşen fındık üreticileri, 'dünya üretiminin yüzde 80'ini gerçekleştirme' unvanini kaybetme tehlikesiyle karş karşıya. Dev çikolata üreticileri, Türkiye'nin pazardaki liderligine alternatif oluşturmak için başka ülkelerde dikim yaptiriyor. Gürcistan ve Azerbaycan'da dikim çalişmalarinda son aşamaya gelindigi ve bu sezon ürün alinacagi belirtiliyor. Mevsim degişikligi sebebiyle avantajli konumdaki Arjantin'de dikime iki yil önce başlandi. Karadeniz'e sahili bulunan Romanya ve Bulgaristan'da prim yaptigini gören çiftçiler de bahçelerine findik dikiyor.
Türkiye'de başta Ordu ve Giresun olmak üzere Kazadeniz Bölgesi'nde üretilen fındığın önemli bir kısmı Avrupa'daki çikolata üreticisi büyük gruplara satılıyor. Fiyat konusunda bir istikrarı olmaması ve geçen yıl kentel (100 kilo) fiyatının bin 200 dolara çıkması sebebiyle, üreticiler kendilerine alternatif pazar aramaya başladı. İtalyan çikolata devi Feroro'nun Türkiye ile aynı iklim özelliklerine sahip ülkelere üretim yaptırdığı öğrenildi.
Üretim Türkiye'de, borsa Hamburg'da
Dünyanın fındık lideri Türkiye olmasına rağmen fındık borsası Almanya'nın Hamburg kentinde. Almanya hiç fındık üretimi yapmamasına rağmen dünya fındık ihracatının yüzde 10'unu gerçekleştiriyor. Bunu da findik üreticisi ülkelerden alarak yapiyor. Findik ihraç eden ülkeler siralamasinda Türkiye ve Italya'dan sonra üçüncü sırada yer alıyor. Dünya fındık piyasasına hiç üretim yapmadığı halde Almanya'nın hakim olduğunu belirten Türk üreticiler, 1970 yılında kaptırdığı fındık borsasını kurarak sektörde söz sahibi olmak istiyor.
ortadogugazetesi (http://www.ortadogugazetesi.net/habergoster.asp?id=1741)
Fındık üzerine diğer yazılar:
Prof. Dr. AYDIN AYAYDIN Sabah
Fındıkta kavga var (http://www.sabah.com.tr/2006/07/14/yaz1356-30-101.html)
14 Temmuz 2006 Cumahttp://www.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gif
Bir taraftan fındık üreticileri ve Fiskobirlik, öte yandan fındık tüccarları arasında başlayan tartışmaya Başbakan Erdoğan'ın da katılması ile 'fındık' ülkenin bir...devamı (http://www.sabah.com.tr/2006/07/14/yaz1356-30-101.html)
'Fındıkta son 30 yıla bakarsanız bugünkü fiyatlar normaldir' (http://www.sabah.com.tr/2006/07/15/yaz1356-30-109.html)
15 Temmuz 2006 Cumartesihttp://www.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gif
Karadeniz insanının çay dışındaki tek gelir kaynağı olan ' fındık' ta üreticiler, Fiskobirlik, toptancılar ve AK Parti iktidarı arasında başlayan tartışmaların iç yüzünü dün sizlerle...devamı (http://www.sabah.com.tr/2006/07/15/yaz1356-30-109.html)
Fındık Türkiye'nin petrolü olabilir mi? (http://www.sabah.com.tr/2006/07/18/yaz1356-30-102.html)
18 Temmuz 2006 Salıhttp://www.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gif
Geçen hafta ülke gündemine Başbakan Erdoğan'ın Giresun gezisi ile giren 'fındık' üretimi, ihracatı ve fiyatı ile ilgili yapılan spekülasyonları Fiskobirlik ve Cüneyd Zapsu cephesinden...devamı (http://www.sabah.com.tr/2006/07/18/yaz1356-30-102.html)http://www.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gifhttp://www.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gif
Fındıkta tartışma devam edecek (http://www.sabah.com.tr/2006/07/20/yaz1356-30-123.html)
20 Temmuz 2006 Perşembe
http://www.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gifDünya fındık tüketiminin yüzde 75'ini 600 bin ton rekolte ile tek başına sağlayan...devamı (http://www.sabah.com.tr/2006/07/20/yaz1356-30-123.html)http://www.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gifhttp://www.sabah.com.tr/i/1_pix_trans.gif
Can Dündar (http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=3294)
METİN IŞIK Tercüman (http://www.tercuman.com.tr/v1/yazaryazi.asp?id=9)
Funda Özkan Radikal (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=193048)
vs vs...
FINDIKÇIDAN HÜKÜMETE: KİMDEN YANASINIZ?
Ordu'daki fındık mitinginde hükümeti 100 bin kişi önünde eleştiren TZOB Başkanı Bayraktar, 'Başbakan kimden yana? Avrupalı alıcılar mı, yoksa biz mi?' dedi
http://www.milliyet.com.tr/2006/07/31/ekonomi/resim/aeko.jpg
Serkan Arman
Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin (TZOB) öncülüğünde gerçekleştirilen 'Karadeniz Fındık Mitingi'nde hükümet ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Cüneyd Zapsu, fındık üreticilerinin yoğun eleştirisine hedef oldu. Zaman zaman gerginliklerin de yaşandığı mitingde fındık üreticileri, hükümet ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine sloganlar atarken, 'Başbakan istifa', 'Fındık kurdu Zapsu' yazılı pankartları taşındı.
100 bin kişi katıldı
Ordu'da düzenlenen Karadeniz Fındık Mitingi'ne 40 ilden gelen yaklaşık 100 bin kişi katıldı. Ziraat odaları öncülüğünde çeşitli meslek odaları, bazı sivil toplum kuruluşları ve üreticiler tarafından düzenlenen mitingde çıkan olaylar öncesinde konuşan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındıkta bu yıl görülen fiyat düşüşünün cumhuriyet tarihinde yaşanmadığını söyledi.
Maliyeti 3.5 YTL olan fındığın fiyatının 2 YTL'nin altına düştüğünü kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: "Sayın Başbakan kimden yana olduğunu açıklamalıdır. Fındığın fiyatını düşürmeye çalışan Avrupalı alıcılar ve onların Türkiye'deki işbirlikçilerinden yana mıdır? Bizden yana mıdır?"
Konuşmasında Cüneyd Zapsu'ya da yüklenen Bayraktar, şunları söyledi: "Devletin dış politikasını yöneten bakanı tanıyor musunuz? Devletin dış politikasını, ekonomi polikitasını ve fındık politikasını yönettiği ifade edilen, Başbakan danışmanı olan fındık tüccarını tanıyor musunuz?
Cüneyd Zapsu'yu ülkeyi idare eden bakanlardan daha iyi tanıyorsunuz. Fındık tüccarı olan bu zat, yani Cüneyd Zapsu haddini aşmış ve 4 milyon çiftçinin temsilcisi beni, üreticinin hakkını savunduğum için mahkemeye vermiştir. Zapsu, 'bugünkü fiyatların normal olduğunu' ileri sürüyor. Fındık üreticisini 2004 yılında don vurdu. Şimdi de Zapsu vuruyor."
Sezon başında 7.4 YTL olarak açıklanan fındık fiyatının 2 YTL'ye kadar düştüğü bir ortamda yapılan miting sonrası Ordu - Samsun karayolunu bir süre trafiğe kapatan protestoculara, polis müdahale etti.
http://www.milliyet.com.tr/2006/07/31/ekonomi/resim/aeko1.jpg
Fiskobirlik'e tepki
Mitingde elinde 50 bin ton fındık bulunan ve üreticiye borcunu ödeyemeyen Fiskobirlik de eleştirilerden nasibini aldı. Başbakan Erdoğan'ın üreticiye borcunu ödeyemeyen ve marketçilik, inşaat ve gayrimenkul gibi alanlarla ilgilenmesi nedeniyle eleştiriye uğrayan Fiskobirlik yönetimi ile girdiği polemiğe paralel olarak fındık fiyatları iki hafta içinde 4.5 YTL'den 2.5 YTL'ye düşmüştü.
Başbakan'ın Giresun ve Ordu konuşmalarında fındık üreticisine de sert eleştiriler yöneltmesi sonucu bölgede sinirler gerilmişti.
2006 yılı rekoltesini 650 bin ton olarak belirleyen Türkiye'nin bu rakamı aşabileceği ve arz fazlası fındığın ne yapılacağı da tartışma konusu.
Karayolunu tam 8 saat kapattılar
http://www.milliyet.com.tr/2006/07/31/ekonomi/resim/aeko2.jpg
ORDU DHA
Mitingin ardından binlerce gösterici, saat 14.00 civarında Ordu-Samsun karayolunda toplanarak ulaşımı engelledi. Bölgeye çok sayıda polis ekibi sevk edilirken, Giresun İl Jandarma Komutanlığı'ndan da 100 komando ve Robocob, Ordu'ya geldi. Ordu İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Nevzat Yıldız, polis panzerinin üzerine çıkarak yolu açmaları için kalabalığa seslendi. Ancak göstericiler eylemlerini sürdürmekte ısrar ettiler.
Karayolunun her iki kesiminde 20'şer kilometrelik araç kuyrukları oluşurken, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Güney de eylem alanına geldi. Saat 22.00 sıralarında eyleminin sona erdirilmesi için göstericilere 10 dakika süre veren Güney, "Aranızdan 3-5 temsilci seçin, sonra yolu açın. Ben bizzat Başbakan veya İçişleri Bakanı ile seçtiğiniz temsilcileri telefonla görüştüreceğim" dedi. Tuğgeneral Güney'in verdiği süre dolunca gruba müdahale emri verildi. Güvenlik güçleri cop ve biber gazı ile gruba müdahale etti. Aralarında polislerin de bulunduğu çok sayıda kişi yaralandı. 1 başkomiser ile 49 eylemci hastaneye kaldırıldı. 21 eylemci gözaltına alındı. Arbede sırasında, görev yapan gazeteciler de atılan taşlarla hafif şekilde yaralandı.
MİTİNGDEN İZLENİMLER
Mitinge, hükümet komiserine göre 100 bin kişiye yakın katılım oldu. 80 bine yakın kişi Cumhuriyet Meydanı'nı doldururken, 20 bin kişinin de alana giremediği öğrenildi.
Vatandaşlar, Cüneyd Zapsu'yu temsil ettiği belirtilen bir kuklayı ateşe verdi. Miting meydanında boynunda bir ilmekle elektrik direğine asılı duran kuklanın elinde bir fındık çuvalı bulunuyor ve sırtında 'Türk fındığını çalarken yakalandı' yazıyordu. Kuklanın göğsünde ise 'Fındık kurdu' ve Zapsu'nun soyadına benzetilen esprili Latincesi Zatulus vardı.
Vatandaşların büyük kısmının meydana pankart ve afişlerle geldiği görüldü. Bunlar arasında 'Fındık koşnili (kurdu) Zapsu', 'Zapsu nereye akıyor?', 'Fiskobirlik bak işine, market senin neyine', 'Yine gelir seçim ayı, iyi düşün Tayyip Dayı', 'Tayyip Bey başvekil, çiftçi aç - sefil' yazılı pankartlar en dikkat çekici olanlardı.
Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/07/31/ekonomi/aeko.html)
Fındık üreticisi için bu yıl kayıp
Bu yıl fındık üreticisi için kaybolmuş bir yıldır. Artık hükümet de bir şey yapamaz, Fiskobirlik de...
Sondan başlayarak anlatayım. Gerçekleri anlatacağımdan üreticiler üzülecek ama ne yapayım... Gerçekler bekleyişlere çok ters düşmüş durumda...
Üreticinin fındığını istediği fiyata satma şansı yok. Fiyatı talep belirliyor.
Bizim fındığın tüketicisi Avrupa'nın çikolatacıları, pastacıları. Son on yıldır her yıl ortalama 220 bin ton iç fındık ihraç ediyoruz. İçeride de yaklaşık 30 ton dolayında iç fındık tüketiyoruz.
2 kg kabuklu fındıktan 1 kg iç fındık elde ediliyor. Demek ki, kabuklu fındık talebi yılda 500 bin ton dolayında.
2001'de 705 bin ton, 2002'de 600 bin, 2003'de 480 bin, 2004'de 350 bin, 2005'de 522 bin ton kabuklu fındık üretildi. Bu yılın üretim tahmini 643 bin ton.
Bizde fındık üretimi 250 bin ton iç fındık talebini karşılayacak miktar olan 500 bin ton kabuklu fındık miktarını aştığında, o yılın fındığı başa bela olur. Depolarda kalır. Ya yakılır, ya yağ haline getirilir.
Eskiden bu satılamayan fındıkları Fiskobirlik satın alır, her yıl 100 milyon dolar dolayında zarar eder, zararı da devlet karşılardı. 2003 yılından bu yana Fiskobirlik "özerk" hale geldi. Artık devlet Fiskobirlik'e ne para veriyor ne zararını karşılıyor.
2003 yılında don oldu. 2003 ve 2004 yıllarında kabuklu fındık üretim rakamı 500 bin tonun altına düştü. İşte bu nedenle ihracat fiyatları arttı. 2002 yılında fındığın tonunun ortalama ihraç fiyatı 2.290 dolar iken, 2003 yılında 3.750 dolar, 2004 yılında 10.490 dolar oldu. 2005 ürünü fındıklar 6.000 dolardan alıcı buldu.
Her yıl yaklaşıl 450 bin ton kabuklu fındığın içini ithal eden Avrupalı alıcı, Türkiye'deki üretim miktarını bizden iyi izliyor. 2006 yılında 700 bin tona yakın kabuklu fındık üretildiğini gören yabancı alıcı biliyor ki, bunun sadece 500 bin tonuna talep olacak. (İç fındık olarak 220 bin ton dış talep, 30 bin ton iç talep). Kalan 200 bin ton kabuklu (100 bin ton iç) fındık elde kalacak.
İşte bu ürün bolluğu nedeniyle alıcılar fiyat düşürdü. Alıcı biliyor ki satıcı (elinde fındık kalmasın diye) fiyat ne olursa olsun satmaya mecbur.
Şu günlerde, iç fındık ürününün eylülde teslimi vaadiyle, Avrupalı alıcı tonu 3.500 dolardan mal topluyor. Tehlike, bu fiyatın 3.000 dolara kadar gerilemesi.
Avrupalı alıcıya tonu 3.500 dolardan mal ihraç eden tüccarın, fındık üreticisine kabuklu fındık için kilo başına 2.20 YTL ödemesi gerekiyor. (Hesap şöyle: Kabuklu fındık 2.20/İç fındık 4.40= Ton başı iç fındık ödemesi 3.000 dolar + 200 dolar nakliye = 3.200 dolar ). Tüccar kabuklu fındığa 2.20'den fazla öderse ihracat yapamaz.
Peşin alımlarda ,Giresun fındığı 2.70 YTL. Düzce ve Trabzon fındığı 2.20 YTL.
İyi de Fiskobirlik'in kilo başı 7.45 YTL fiyatı nereden çıktı? 2003'de don nedeniyle fındık üretimi düştüğünde, fındık fiyatları anormal yükseldiğinde Fiskobirlik depolarındaki fındığı satarak 200 milyon dolar gelir sağladı. Bununla eski borçlarını ödedi. Kasasında 100 milyon dolar nakit kaldı. 2005'de ürünün gene az olacağı ve fiyatların yüksek kalacağı bekleyişiyle kilosu 7.45 YTL'den fındık topladı. Ancak parası yetmedi. Yüksek fiyatla topladığı fındıklar depoda kaldı. Çiftçiye 100 bin milyon dolar geçen yıldan borcu var.
Fındık üreticisi (1) Fiskobirlik'in 2005 ürününden borcu olan 100 milyon doları ödemesini, (2) 2006 yılı ürününü de 7.45 YTL'den satın almasını, bunun için hükümetin Fiskobirlik'e desteğini bekliyor.
Bu bekleyişin gerçekleşmesine imkân yok. Üretici için bu yıl kayıp bir yıldır.
Güngör Uras / Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/07/31/yazar/uras.html)
Sıra onlara gelince...
FINDIK üreticisi nihayet patladı... O nedenle lafın başında söyleyelim:
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı, yaşamını fındığa bağlayan 400 bin aile ile onların fındığını olabildiğince ucuza kapatıp Avrupa’daki alıcılara satan Cüneyd Zapsu arasında bir tercih yaptı ve Zapsu’yu seçti.
Bakalım sıra fındık üreticisine gelince onlar kimi seçecek?
Neden söz ettiğimizi bilmeyenlere özetleyelim:
Önceki gün Ordu’da Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin, fındık üreticilerinin sesini hükümete duyurmak amacıyla düzenlediği bir miting vardı.
Gazeteler mitinge katılanların sayısı hakkında 80 bin, 100 bin gibi rakamlar verdi ama olayı bizzat izleyen tarafsız gözlemciler, "O rakamlar abartılı ancak bu miting Ordu’nun gördüğü en büyük mitingdi" diyorlar. Bir de Emniyet ile Jandarma’nın mitingi en iyi şekilde götürdüğünü söylüyorlar.
Demek ki fındık üreticisinin gerçekten "canına tak demiş".
Öyle olması da normal... Çünkü geçen yıl sezon başında (eylülde) Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ne(Fiskobirlik) fındığın kilosunu en az (brüt) 6.90 YTL, en çok (brüt) 7.45 YTL’den satan üretici, 18 Haziran 2006 tarihinden yani Başbakan Tayyip Erdoğan, Giresun’a gidip de "Fındıkla ilgilenmiyoruz. Fiskobirlik’in borcu bizi ilgilendirmiyor" dediği günden itibaren 2.50 YTL’den satamaz oldu.
Başbakan Erdoğan daha sonra Ordu’da yine Fiskobirlik’eçatıp;
"Biz stokçunun (Fiskobirlik’in) yanında değiliz" cümlesini sarf ettikten sonra fiyat daha da aşağı düştü.
Aslında Tayyip Erdoğan da fındık üreticisinin bu sözlere tepki duyacağını bilir. Ama belli ki üreticiye bu kadar kızgınlık duymasının bir nedeni var.
O nedeni arayınca Ocak 2006’da yapılan Fiskobirlik Yönetim Kurulu seçiminde AKP’nin önerdiği adayların seçilemeyişini görüyorsunuz.
Belli ki Erdoğan bu seçimi kadrolaşma açısından çok önemsemiş. Nitekim AKP Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ı o sırada Giresun’a göndermiş. O da üreticilere aynen;
"(Bizim istemediklerimizi) seçseniz bile (TBMM’nin) Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu’nda, orada olmazsa Meclis Araştırma Komisyonu kurmak suretiyle (orada) bu işin (Fiskobirlik’in) peşinde olacağız" demiş.
Giresun AKP Milletvekili Nurettin Canikli de, 4 Ocak 2006 günü Giresun TEMPO TV’de, kendi önerdikleri isimler Fiskobirlik yönetimine seçilirse "(...) Önlerinin açılması için, kredi imkánlarının sağlanması için aklınıza gelen bütün alanlarda her türlü desteği sağlayabileceğiz. Bu bizim sözümüzdür. (AKP’nin istediği) Yönetimin kredi bulma konusunda bir sıkıntı olmayacağını biz düşünüyoruz. Bunu çok net olarak ifade ediyoruz" demiş.
İlginç olan şu ki bir tek Cüneyd Zapsu bu konuşmalardan önce, tam aksini yani Fiskobirlik’inkredi alamayacağını söylemiş:
"Alınacak kredi ile zarar finanse edilecek ve inandırıcı bir iş planı yoksa, (Fiskobirlik’e) tefeciler dışında kimsenin kredi vermeyeceğinin herkes tarafından bilinmesi gerekir" demiş. (28 Aralık 2005 Giresun Haber Gzt.)
Tayyip Erdoğan da zaten başka bir şey söylemiyor.
Oktay EKŞİ / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4847541.asp?yazarid=1&gid=61)
Dağıtmayınca gitti
Emniyet Müdürü Güler, Ordu'daki fındık mitingini, AKP'li Eyüp Fatsa'nın 'uyarısı'na rağmen dağıtmayınca merkeze alındı.
Ordu'daki100 bin kişilik olaylı fındık mitinginin faturası Emniyet Müdürü Rıdvan Güler'e çıktı. Güler, dün akşam İçişleri Bakanlığı'nın Ordu Valiliği'ne gönderdiği faksla görevinden alındı. Güler'in görevden alınmasında, AK Parti Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa ile tartışmasının etkili olduğu iddia edildi. Fatsa, yol kapama eylemi sırasında Güler'i cep telefonundan arayarak müdahale etmesini istemişti.
Fatura, eylemi dağıtmayan müdüre çıktı
Ordu, önceki akşamki olaylı mitingin ardından normale dönerken, olayların faturası Emniyet Müdürü Rıdvan Güler'e çıktı. Yol kapama eylemi sırasında kendisini cep telefonuyla arayarak kalabalığa müdahale etmesini isteyen Ak Parti Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa ve Ordu Valisi Sait Vakkas Gözlügöl'e tartışan Güler merkeze alındı. Polis Başmüfettişiyken Ordu Emniyet Müdürlüğü'ne vekaleten getirilen Rıdvan Güler'in, Emniyet Genel Müdürlüğünün teklifi ve İçişleri Bakanlığı'nın onayıyla merkeze alındığı belirtildi. Ordu'da yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı mitingin ardından 30 bin kişilik bir grubun Ordu-Samsun Karayolu'nu trafiğe kapatmasıyla başlayan olaylarda, Emniyet Müdürü Rıdvan Güler eylemcilerin yanına gelerek dağılmaları için ikna etmek istedi. Eylemcilerle konuşan ve kalabalığın ikna edilemeyeceğini anlayan Güler, müdahaleden vazgeçti.
FAKSLA GÖREVDEN ALINDI
Saatler ilerlerken Ordu Valisi Sait Vakkas Gözlügöl, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun talimatıyla Güler'i arayarak eylemcilere müdahale edilerek yolun açılmasını söyledi. Güler ise kalabalığın fazla olduğunu müdahale edemeyeceklerini söyledi. Vali Gözlügöl ısrar edince de telefonu kapattı. Valinin ardından Güler'i bu defa AK Parti Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa aradı ve yolun hemen açılmasını istedi. Güler, aynı cevabı Fatsa'ya da vererek yine telefonu kapattı. Emniyet Müdürü Güler, bu olayların ardından, İçişleri Bakanlığı'ndan dün saat 20.00'da Ordu Valiliği'ne gönderilen faksla "Olaylara zamanında müdahale etmediği, halkı galeyana getirdiği ve müdahale sırasında eylemle ilgisi olmayan sahilde gezen vatandaşlarında coplanmasına neden olduğu" gerekçesiyle merkeze alındı.
Hanefi CEYLAN - İlhan DEMİRCİOĞLU / Sabah (http://www.sabah.com.tr/eko108.html)
Benim düşüncelerin diğer insanlardan biraz farklı galiba o yüzden paylaşmak istiyorum.
Acaba Hükümet fındık üreticisini desteklemek zorunda mıdır? bence hayır
Eğer desteklerse Diyarbakır'daki karpuz üreticisi de karpuza destek isterse hata mı eder?
Peki güney sahillerindeki Turunçgil üreticileri?
Peki çay üreticileri?
Peki tütün?
Bir gün çıkıp da Mersinin Silifke ilçesindeki Çilek üreticileri de destek isterlerse ne diyeceğiz onlara? desteklemek zorunda mı devlet bunları?
bence hayır
Peki, Benim verdiğim vergilerle birsürü fındığı normal fiyatının üzerinden alıp da depolamak akıl karı mı? bence hayır
Benim verdiğim vergilerle ne diye ihtiyaçtan fazla fındık alınıp da depolansın ki? Sonra Fındıııık, iyi gelir aga nigi naga nigi diye reklam yaparlar stoklar tükensin diye.
Herkes başının çaresine bakmalı. Fındık üreticileri kendi aralarında Kooperatif kursunlar, doğrudan büyük firmalara satsınlar **** ihraç etsinler. Neden Fiskobirlik diye bir kuruma ihtiyaç duysunlar ki? Kendileri pek ala yapabilirler bence, **** yapmalılar.
Dünyadaki gelişmiş tarım modellerinde bu var. Kooperatifleşme. Birlikte hareket etme. Tabi yol kesip, slogan atarken değil fındığı satarken birlikte olmaları önemli.
Canları yanmış bunu anlıyorum. sonuçta ekmek parası. Fiskobirlik 11 aydır ödeme yapmıyormuş. Bir de 7 küsür ytl fiyat biçmiş ama fiyatı 2 ytl'ye kadar indirmiş.
Amaaaaa, 9 saat boyunca yol kesmeleri beni çileden çıkarttı. Emniyet müdürü gerçekten çok cılız davrandı. sağı solu, benim ülkemin polisini askerini taşladılar, yoldan geçmek isteyen kamyon ve tır şoförlerini taşladılar, etrafa çok zarar verdiler. Umarım bir an önce sorun çözülür. Ve devlet çiftçilik yapmaz artık. Hiç bir ürüne destek vermez. Devlet her yıl ihtiyaçtan çok fazla çay, tütün, fındık, buğday, şekerpancarı vs almak zorunda mı? Bence HAYIR...
Fındık üreticileri kendi aralarında Kooperatif kursunlar, doğrudan büyük firmalara satsınlar ya da ihraç etsinler. Neden Fiskobirlik diye bir kuruma ihtiyaç duysunlar ki? Kendileri pek ala yapabilirler bence, ya da yapmalılar.
Cumhuriyetimizin ilanından sonra Büyük Önder Atatürk’ün “Belli başlı ürünlerimizi ilgilendiren birlikler kurulmalıdır.” Sözüyle toplanan 1. Ulusal Fındık Kongresi sonrasında, 1938 yılında Fiskobirlik (Fındık tarım satış kooperatifleri birliği) kuruldu.
Fiskobirlik, ortaklarının ürünlerine sürekli satış olanağı ve pazarlar yaratmak, piyasaya istikrar getirmek, fındığın yurtiçi ve yurtdışı pazarlarını en iyi biçimde değerlendirmek, üretimini kontrollü ve bilimsel yöntemlerle geliştirmek, üretim araçları sağlamak, standartlara uygun, yüksek kaliteli ürün teslimini teşvik etmek, fındığın ülke içerisinde tüketimini özendirme, fındık ihracatını artırmak, bu amaçla ürün çeşitlendirme ve geliştirme projeleri üretmek üzere kurulmuştur.
http://www.fiskobirlik.org.tr/kurulus.htm
Konuyla ilgili yazıları ararken çok ilginç bir sayfaya rastladım.
Milliyet gazetesinde 29 Aralık 2005 / Perşembe tarihli bir yazı... Önce yazıyı okudum sonra tarihi rastlantı gördüm.
http://www.milliyet.com/2005/12/29/ekonomi/aeko.html
Güncel bir yazı gibi :)
Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem de yazılı açıklamada, Kamil Yavuz'un açıklamalarını "sektör açısından talihsizlik" olarak nitelendirerek şunları söyledi:
"Sezon başında ilk 3 haftada serbest piyasa fiyatları birliğimiz fiyatları ile aynı düzeyde giderken İstanbul'da toplanan bazı ihracatçılar, fiyatların düşürülmesi için karar almadılar mı?
Bu toplantıda 'Fiskobirlik'e kredi verilmeyecek. Rahat olun' diyen oldu mu, olduysa kimdir? 'Yapı Kredi, Fiskobirlik'e haciz başlattı' diye bunu Reuters Haber Ajansı ile dünyaya ulaştıran kimlerdir? Birilerinin evinde toplanıp Fatih Altaylı'ya 'Fiskobirlik batıyor' diye kimler yazdırdı? Fiskobirlik'in bağlantı yaptığı şirkete, daha ucuz fındık teklif edenler kimlerdi?"
Fatih Altaylı'nın yazısını da buldum
7 Ekim 2005
Tarih tekerrür ediyor gibi... 2006'da yine aynı şeyler konuşuluyor...
İş bilmezlik batırıyor
[/URL][URL="http://www.sabah.com.tr/2005/10/07/yaz1437-40-121.html#"] (http://www.sabah.com.tr/2005/10/07/yaz1437-40-121.html#)Dünyadaki en büyük fındık üreticisi Türkiye. Hatta tek üretici diyebiliriz. Bu nedenle de fındık fiyatını Türkiye'nin üretimi belirliyor.
Ancak yine de, bu fiyatın makul ve dünya fındık tüketicilerince kabul edilebilir olması gerekiyor.
Türkiye'nin bu yıl fındık üretimi 510 bin ton düzeyinde. Dünyanın fındık ihtiyacı ise 450 bin ton civarında.
Fındıkta "devlet" alım yapmadığı için baş fiyat uygulaması yok.
Ancak Fiskobirlik, sektördeki en büyük alıcı ve kendince bir fiyat veriyor.
Fiskobirlik bu yıl fındığa yaklaşık 5 dolar civarında bir fiyat verdi. Bu fiyat geçen yılın hayli üzerinde.
Fiskobirlik'in bu kafayla "batmaması" imkansız.
Çünkü alımlar "yüzde 50 randımana" göre yapılıyor. Yani iç fındığın kilosu aslında "10 dolara" geliyor.
Çiğ standart fındığın dünya fiyatı ise 8.85 dolar.
Yani daha çiftçiden alırken Fiskobirlik 1.15 dolar zarar yazıyor.
Aynı fındığa tüccar 4 dolar veriyor. Yani iç fındığın kilosu tüccara 8 dolara mal oluyor. Tüccar az da olsa kazanıyor çünkü kilo başına yüzde 2 oranında da kesinti yapıyor ama "Fiskobirlik" batıyor.
Bu arada Fiskobirlik bu kadar yüksek fiyat verince, bazı uyanık tüccarlar, malı dünyaya değil, götürüp doğrudan Fiskobirlik'e satıyorlar. Yani fındık bölge dışına çıkmadan kiloda 2 dolar kar bırakıyor.
Ortada hem müthiş bir "iş bilmezlik" hem de "vurgun" ortamı var. Ve en büyük sorun "Fiskobirlik'in, aldığı fındığın parasını ödeyecek gücü yok."
Yapılan ilk alımlarla kasadaki para "tükendi."
Şimdi köylü sırada. Ama kasa tamtakır.
Olacak olan şu, Fiskobirlik yakında Hazine'nin kapısını çalacak ve "para" diye ağlayacak.
IMF baskısı altındaki Hazine'nin, "iş bilmezlik" sonucu ortaya çıkan bu faturayı ödemesi mümkün değil.
Küçücük fındıktan dağ gibi bir sorun çıkacak.
Acaba şu Fiskobirlik'in kulağını çekecek birileri yok mu?
Sabah (http://www.sabah.com.tr/2005/10/07/yaz1437-40-121.html)
Mine Pakkaner
01-08-2006, 21:01
Benim düşüncelerin diğer insanlardan biraz farklı galiba o yüzden paylaşmak istiyorum.
Acaba Hükümet fındık üreticisini desteklemek zorunda mıdır? bence hayır
Eğer desteklerse Diyarbakır'daki karpuz üreticisi de karpuza destek isterse hata mı eder?
Peki güney sahillerindeki Turunçgil üreticileri?
Peki çay üreticileri?
Peki tütün?
Bir gün çıkıp da Mersinin Silifke ilçesindeki Çilek üreticileri de destek isterlerse ne diyeceğiz onlara? desteklemek zorunda mı devlet bunları?
bence hayır
Peki, Benim verdiğim vergilerle birsürü fındığı normal fiyatının üzerinden alıp da depolamak akıl karı mı? bence hayır
Benim verdiğim vergilerle ne diye ihtiyaçtan fazla fındık alınıp da depolansın ki? Sonra Fındıııık, iyi gelir aga nigi naga nigi diye reklam yaparlar stoklar tükensin diye.
Herkes başının çaresine bakmalı. Fındık üreticileri kendi aralarında Kooperatif kursunlar, doğrudan büyük firmalara satsınlar **** ihraç etsinler. Neden Fiskobirlik diye bir kuruma ihtiyaç duysunlar ki? Kendileri pek ala yapabilirler bence, **** yapmalılar.
Dünyadaki gelişmiş tarım modellerinde bu var. Kooperatifleşme. Birlikte hareket etme. Tabi yol kesip, slogan atarken değil fındığı satarken birlikte olmaları önemli.
...
Fiskobirlik zaten Fındık Satış Kooperatifleri Birliği. Üyeleri de çiftçiler. Çiftçilerin oluşturduğu fındık satış kooperatiflerinin birliği. Sorun kötü yönetim, sorun dışarıdan atamalar ,hesapsızlık, kitapsızlık. Atatürk'ün isteği ile satış kooperatifleri birlikleri kurulmaya başlamıştır.Tariş,Fiskobirlik,Pankobirlik,Trakyabi rlik,Çukobirlik gibi birlikler buna örnek.
Destekleme konusuna gelince bütün Dünya'da devletler tarımı destekler. Bizde de desteklenmesi gerekir ki çiftçi bezmesin, güçlü olsun ve en önemlisi vazgeçmesin. Çiftçisini en fazla destekleyen ülkelerin başında ABD, Avrupa ülkeleri, hatta Çin gelmekte. (Çin son 10 yıldır Dünya tarımsal ürün ticaretini ele geçirmek üzere, hatta üretimi zaten ele geçirdi.) Bu konuda Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Prof.Dr.Kamil Okyay Sındır'ın bir makalesini ekliyorum.
Tarıma Destek mi Köstek mi?
Prof.Dr.Kamil Okyay SINDIR
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı
ksindir@gmail.com
Anayasa’mızın “Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması” başlıklı 45’inci maddesi der ki;
“Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır. Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır”.
Peki bu madde günümüzde geçerliliğini koruyor mu ?
Bilindiği gibi tarıma verilen desteklerin en temel nedenleri, anayasamızda da devletin görevi olarak tanımlanmış bulunan; tarımda istikrarı sağlamak ve korumak, tarımsal üretim planlaması yapabilmek, toplumun gıda ihtiyacını güvence altına almak, tarımsal üretimi kolaylaştırmak, üretimde verimlilik artışı sağlamak, çiftçinin sosyal refah düzeyini yükseltmek ve sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını sağlamak, başta sanayi olmak üzere tarıma dayalı diğer sektörlerin de sürdürülebilirliğini sağlayacak tarımsal üretim arzını garantilemek, uluslararası piyasalarda tarım ürünlerimizin rekabet üstünlüğünü sağlamak, toplumun sağlıklı ve kaliteli ürünler ile gıda güvenliğini sağlamak ve bunların yanısıra çevre sağlığı ve doğal dengeyi korumak.
Tüm bunlar ise ancak doğru ve sürdürülebilir bir tarım politikası ile hayata geçirilebilir.
“Tarım sektörünün ve kırsal alanın, kalkınma plân ve stratejileri doğrultusunda geliştirilmesi ve desteklenmesi için gerekli politikaların tespit edilmesi ve düzenlemelerin yapılması” amacıyla 18 Nisan 2006 tarihinde 5488 sayılı “Tarım Kanunu” kabul edildi.
Kanun ile; destekleme programlarının esaslarını ve araçlarını tespit ederek, bunların bütçe ödenek ihtiyaçlarını belirlemek, ilgili kuruluşlara teklif etmek; değişen ulusal ve uluslararası koşullara göre destekleme programlarında yapılacak düzenlemeleri belirlemek; desteklerle ilgili gerekli mevzuat düzenlemelerini izlemek ve değerlendirmek ve; kamu kurum ve kuruluşlarınca uygulanan destekleme programlarında kuruluşlar arası koordinasyonu sağlamak üzere “Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu” oluşturuldu. Ancak, salt çoğunluk ile karar verebilecek olan bu Kurul’un 9 üyesinden sadece 3’ü tarımsal nitelikli kurumlardan.
Yasal mevzuatın olması tek başına yeterli değildir hatta pek önemi de yoktur. Önemli olan bu mevzuatın yaşama geçirilebilmesidir. IMF’ye verilen niyet mektupları ve Dünya Bankası’ndan alınan krediler karşılığında uygulamaya konulan programlar sonucunda tarımsal desteklemelerimiz gerek miktar gerekse çeşitlilik anlamında önemli ölçüde kısıtlanmıştır.
Halihazırda, GSMH’ya, yani ülke ekonomisine, %14.5 katkıda bulunan tarım sektörümüze destekleme olarak aktarılan kaynak miktarı GSMH’nın ancak %0.7’si kadardır. Diğer bir ifadeyle tarımsal gelirimizin ancak % 5’i destek olarak geri dönmektedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) raporuna göre bu oran Avrupa Birliği ortalamasında %32’dir. Yani ülkemizdeki uygulamanın yaklaşık 6-7 katı.
Tablo gayet net ve açık, hem de OECD kaynaklarından. Peki ya biz ne yapıyoruz? Tarım Kanunu ile tarıma ayrılan destekleme miktarını GSMH’nın en az %1’i olacak şekilde garanti altına alıyoruz. Oysa bu oran en az 3-4 kat artırılmalı ve Kanunla da öngörülen destekleme çeşitliliği, ki girdi destekleri de buna dahil, en kısa zamanda uygulanmalı.
Evet, işimiz oldukça zor, zira aşılması gereken bir engel var; IMF. Bir yanda devletimizin anayasal sorumluluklarının gereğini yerine getirme görevi, diğer yanda Demokles’in kılıcı gibi tepemizde duran IMF ve AB’nin dayattığı politikalar... Yani bir yanda destek, diğer yanda köstek...
KOOP. ADI ORTAK SAYISI
KARASU 6.377
ADAPAZARI 5.316
KOCAALİ 6.688
ORTAKÖY 2.954
UĞURLU 1.777
HENDEK 5.665
AKYAZI 4.985
AKÇAKOCA 7.293
ALAPLI 4.384
DÜZCE 5.324
KONURALP 3.357
YIĞILCA 2.748
GÜMÜŞOVA 2.180
CUMAYERİ 5.146
ÇİLİMLİ 2.557
GÖLYAKA 2.356
ORMANLI 2.004
BARTIN 1.592
ÇARŞAMBA 8.029
TERME 6.203
ÜNYE 11.862
FATSA 11.401
ÇAMAŞ 1.834
KUMRU 2.350
KORGAN 1.997
PERŞEMBE 6.006
ULUBEY 4.544
GÖLKÖY 4.899
ORDU 12.786
PİRAZİZ 3.403
BULANCAK 6.995
GİRESUN 8.466
DERELİ 1.765
KEŞAP 3.611
ESPİYE 4.565
TİREBOLU 6.848
GÖRELE 5.005
EYNESİL 1.809
BEŞİKDÜZÜ 3.466
VAKFIKEBİR 4.229
DERECİK 2.259
AKÇAABAT 46
TRABZON 14.064
MAÇKA 2.113
YOMRA 3.950
ARSİN 4.568
ARAKLI 4.837
SÜRMENE 3.318
FINDIKLI 1.809
BORÇKA 2.080
Fiskobirlik E.F.İ.T. A.Ş.
FİSKOMAR A.Ş.
ANKARA ŞUBE
FKB SİG.ARA.LTD.ŞTİ.
ORDU YAĞ SAN.TİC.A.Ş.
Toplam Ortak Sayısı 233.820
evet haklısınız bu kadar kooperatifin birleşmesi ile oluşmuş. Ancak benim kastettiğim kooperatif terimi bu kadar büyük ve siyasetin oyuncağı kurumlar değil. Çok büyük olunca haliyle hortumu, istismarı ve siyaset eli de çok oluyor.
akşam gazetesinin internet sitesinden bir alıntı:
220 bin ortağıyla dünya kuruyemiş ve fındık sektörlerinin en büyük kuruluşlarının başında yer alan ve merkezi Giresun'da bulunan Fiskobirlik, Atatürk'ün talimatıyla kurulduğu 1938 yılından bugüne kadar olan 63 yıllık tarihinde 44 genel müdür gördü. Seçimle işbaşına gelen hükümetlerin siyasi tercihlerini sık sık kullandığı Fiskobirlik, böylece bir rekora imza attı.
FİSKOBİRLİK'in kurulduğu 1938 yılında ilk genel müdürü olan Hüsnü Akyol, sadece 7 ay görev yapabilmişti. Tek parti döneminde 6 yılda 9 genel müdür değiştiren Fiskobirlik, DP iktidarı süresince 10 yılda 8 genel müdür gördü. Bundan sonraki süreçte sürekli siyasi odakların etkili olduğu Fiskobirlik'te sık sık genel müdür atamaları yapıldı.
Mine Pakkaner
01-08-2006, 21:53
Siyasetin el atması, istismar ve kötü yönetim kooperatifleri ve amacına uygun işlerse muhteşem bir yapı olan kooperatif birliklerininin imajını zedelememeli.
Kötü ve tepeden inme yönetimlerin faturasını her zaman olduğu gibi çiftçi ve kooperatifçilik ödememeli.
Tek tek çiftçiler ününleri konusunda yeterince söz sahibi olamadıkları için kooperatif kurmuyorlar mı? Sizin de öneriniz bu yönde...
Peki kooperatifler birleşince daha büyük bir güç oluşturmazlar mı? Oluştururlar...
Sorunu Akşam gazetesinden siz alıntılamışsınız:
220 bin ortağıyla dünya kuruyemiş ve fındık sektörlerinin en büyük kuruluşlarının başında yer alan ve merkezi Giresun'da bulunan Fiskobirlik, Atatürk'ün talimatıyla kurulduğu 1938 yılından bugüne kadar olan 63 yıllık tarihinde 44 genel müdür gördü. Seçimle işbaşına gelen hükümetlerin siyasi tercihlerini sık sık kullandığı Fiskobirlik, böylece bir rekora imza attı.
Haklısınız sözlerim çelişiyor gibi görünüyor. Aslında benim kafamda canlandırdığım ve söylemek istediğim şey, genel müdürünü hükümetin atadığı kooperatifler birliğinden ziyade, serbest piyasanın hakim olduğu, fiyatın arz talep eğrisine göre belirlendiği bir ortam. Bu ortamda birçok kooperatif olabilir. Ancak fiyat arz ve talep doğrultusunda belirlenir. Hiç kimse ihtiyaçtan fazla olan ürünü alıp da stok yapmak zorunda değil. TEKEL de bir zamanlar ihtiyaçtan fazla olup ta sırf üreticiye destek olsun diye fazladan yaprak tütün alır depolar ve eskiyince yakarak imha ederdi.
Düşüncelerim biraz farklı ve uçuk olabilir. Zaten pek çok kişiden farklı olduğu için paylaşmak istemiştim. Ama doğru ama yanlış...
BASIN AÇIKLAMASI
FINDIK PİYASASI VE FİSKOBİRLİK
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Fiskobirlik arasında beklenen
protokol imzalandı. Onay için Hazineye gönderildi. Hazineden sorumlu
Devlet Bakanı sayın Ali BABACAN ile görüşüldü ve mutabakat sağlandı.
Kısa zamanda gerekli işlem ikbal edilecektir. Böylece Fiskobirliğin özel
bankalardan kredi alması engeli kaldırılmış olacaktır. Konu ile ilgili sayın
Ali COŞKUN beyin açıklaması aşağıdadır.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
SAYIN ALİ COŞKUN’DAN
FINDIK PİYASASI VE FİSKOBİRLİK AÇIKLAMASI
Fındık, çiftçilik faaliyetlerinin yanında işlenmesi ve pazarlanmasına
ilişkin diğer hizmetlerin oluşturduğu istihdamla ülkemiz ve Karadeniz
Bölgesi nüfusunun önemli bir bölümünün geçimini sağlayan tarım
ürünümüzdür.
Dünya kabuklu fındık rekoltesinin %75’i ülkemizde üretilmektedir
ki, bu da dünya iç fındık talebinin tamamını karşılayacak seviyeyi ifade
etmektedir. Bu ürün, 2004/2005 ihracat sezonunda ülkemize bir buçuk
milyar dolar döviz sağlanmış ve 2005/2006 üretim dönemi için Ekim ayının
ilk haftası itibariyle 500 milyon doları aşan ihracat gerçekleştirilmiştir.
Genel ekonomi politikamız gereği hedefimiz; Birlikleri yeniden
yapılandırarak, Hazineye yük olmaktan çıkarmak, serbest pazar
şartlarında daha verimli ve karlı bir yönetime kavuşturmaktır.
Fındık sektörünün piyasa mekanizmasına işlerlik kazandırarak,
Birliğin ekonomik etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde faaliyetlerini
sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak sektörün geleceği açısından önem
taşımaktadır
4572 sayılı “Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında
Kanun” ile Kooperatif ve Birliklerin hukuki yapısı yeniden düzenlenmiş,
bu çerçevede yeniden yapılandırma çalışmalarında kaydettikleri gelişme
dikkate alınarak Fiskobirlik dışındaki sekiz birliğin 749 Trilyon TL
tutarındaki borcu daha önce silinmişti.
Karadeniz bölgesinde çok geniş bir alanda faaliyet gösteren ve
yaklaşık 250 bin üretici ortağı ve 50 kooperatifi bünyesinde örgütleyen
ve yeniden yapılandırma sürecinde bulunan Fiskobirlik’in, sağlıklı bir mali
yapıya kavuşması, fındık ürününün ticareti ve piyasaları üzerinde etkin bir
aktör olarak yer alabilmesini önemli görmekteyiz.
Fiskobirlik’e Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) Gider
Hesabı’ndan kredi kullandırılarak ve Birliğin mali yapısı üzerinde olumsuz
bir etki yaratan personel tazminatları karşılanarak, Birliğin yeniden
yapılandırma süreci desteklenmiştir. Bu itibarla, yeniden yapılandırma
çalışmalarında kaydettiği aşama dikkate alınarak, Fiskobirlik ile Yeniden
Yapılandırma Kurulu arasında Birliğin yeniden yapılandırma programı
dışına çıkartılmasına yönelik bir Protokol imzalanmıştır.
Gelinen noktada Fiskobirlik’in yeniden yapılandırma
çalışmalarında kaydettiği aşama da dikkate alınarak ; Birlikle Yeniden
Yapılandırma Kurulu arasında imzalanan protokol ile Fiskobirliğin mali
yapısının kuvvetlendirilmesine yönelik nihai tedbirler hayata
geçirilmektedir.
Bu çerçevede;
a) Fiskobirlik’in DFİF Gider Hesabı’na olan borçlarının 4572
sayılı Kanun ve ilgili yılların Bakanlar Kurulu Kararları uyarınca
terkin ve mahsup edilmesine yönelik süreç başlatılmıştır. Bu işlem
sonucunda Birliğin 1999-2001 yılı ürünü fındıklarının satılması ve
yağlığa ayrılması sonucunda karşılaştığı zararlar Birliğin borçlarına
mahsup edilmekte ve Birliğin 94,5 milyon YTL tutarındaki bakiye
borcu terkin edilmektedir.
b) Birliğin özel bankalara olan bakiye borçlarının
üstlenilmesine yönelik süreç de tamamlanma aşamasına gelmiştir.
Bu konudaki hukuki süreç 4572 sayılı Kanun hükümlerine uygun bir
biçimde ivedilikle tamamlanacaktır.
Bu işlemler neticesinde, Fiskobirlik sürdürülebilir mali yapısı ile
yeniden yapılandırılmasını tamamlamış bir Birlik haline gelmektedir.
Alınan bu tedbirlerin Sonucu olarak;
1- Birliğin öz sermaye yapısı güçlendirilerek üreticilerin ürünlerinin
daha iyi şartlarda değerlendirilmesini sağlayacak şekilde yeniden
yapılandırılmış, devlete yük olmadan etkinliğini sürdürmesi sağlanmıştır.
Bu sayede, yeniden yapılandırma döneminde olduğu gibi
2005/2006 ürün dönemi için de devlet fiyatlara müdahale etmemiş ve
eskiden olduğu gibi Hazine adına fındık alımı yapılmamıştır. Sonuçta bir
çok spekülatif söylentilere rağmen, sürdürülen ciddi politikalarla yılların
kötü alışkanlıklarından uzak, yeni bir anlayışla fındık piyasası
oluşturulmuştur.
2- Birliğin ürün alım faaliyetlerini daha çok kendi kaynaklarıyla
gerçekleştirme imkanları geliştirilmiştir. Alınan yeniden yapılandırma
tedbirleri sonucunda kamu kaynaklarına mali yönden bağımlılığı ortadan
kaldırılarak öz sermaye yapısı güçlendirilmiş ve piyasadan kredi temin
edebilecek bir mali yapıya kavuşturulmuştur.
Nitekim, Birlik 2005/2006 ürün döneminde şu ana kadar yaklaşık
50 bin ton kabuklu fındık alarak üreticilere 120.000.000 YTL ödeme
yapmış, kalan 230.000.000 YTL tutarındaki üretici alacağını da kendi
imkanlarıyla gerçekleştirecektir.
3- Birlik piyasadan istikrarın sağlanmasını temin edecek miktarda
ürün satın almış, üretici ve ihraç fiyatlarının düşmesi önlenmiştir.
Sonuçta üretici ve ihracatçı belli bir denge içinde korunarak
memnun edilmiş, ülkemiz ekonomisi kazançlı çıkmıştır.
Arzumuz ve hedefimiz ise; dünya fındık rekoltesinin %75’ini üreten
ülkemizin bu ürünün en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlayacak piyasa
mekanizmalarına işlerlik kazandırmaktır. Bu çerçevede, Bakanlığımızca
yasal altyapısı oluşturulan Lisanslı Depoculuk ve Ürün İhtisas Borsaları
ile Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsalarında fındık ürününün işlem
görmesini sağlamak, böylece ülkemizin fındığın fiyat, stoklama,
pazarlama ve dağıtımı üzerinde etkin bir rol oynamasını sağlamaktır.
Kaynak : asimaykan.com (http://www.asimaykan.com/02_12_2005_BASIN%20A%C3%87IKLAMASI%20_Fiskobirlik_ .pdf)
FİSKOBİRLİK YÖNETİM KURULU BASIN TOPLANTISI
GİRESUN :21.6.2006
Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) Yönetim Kurulu olarak 20.06.2006 tarihinde toplanıp; 2005 yılı ürünü fındık alımları, ortaklara kalan borçların ödenmesi ve sektörde yaşanan son gelişmeler ile Sayın Başbakanımızın 18.6.2006 tarihinde Giresun’da yaptığı açıklamaları değerlendirerek, kamuoyunu bilgilendirmek üzere siz değerli basın mensuplarını davet etmiş bulunuyoruz.
2005 yılı ürünü kabuklu fındık alım fiyatı, Türkiye ve dünya rekoltelerinin yanı sıra alternatif ürünlerin hacmi, geçen sezonun serbest piyasa fiyatı dikkate alınarak tespit edilmiştir. 15 Ağustos 2005 tarihinde 50 kooperatif başkanımızın katılımı ile Levant Kalite Fındığa 6.34 YTL, Giresun Kalite Fındığa 6.70 YTL. net fiyat tespit edilmiştir.
Fiyatın ilanından sonra köy köy dolaşarak, “bu fiyatı biz verdik” diyen iktidar partisi milletvekilleri değil midir?
Birliğimizce 2005 yılı ürününden 51 bin ton fındık alımı yapılmış, ürün bedelinin 197 Milyon YTL’si Birliğimiz kaynaklarından, 23 Milyon YTL Tarım Kredi kaynaklarından ödenmiş olup, şuanda ortaklarımıza 135 Milyon YTL borç bulunmaktadır.
Sezon öncesi, Birliğimizin ve iştiraklerimizin sahip olduğu toplam kaynak 210 Milyon Yeni Türk Lirası dolayındaydı. Ürün alımlarına başlamadan önce Mayıs 2005 tarihinde yayınlanan Destekleme Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kararnamesinin birliklere tanıdığı olanaklarla 200 Milyon Yeni Türk Lirası kredi kullanacağımız dikkate alınarak, ürün bedellerini peşin ödemek kaydıyla 26 Ağustos 2005 tarihinde alımlara başlanmıştır.
19 Ağustos, 15 Eylül ve 14 Aralık 2005 tarihlerinde Birliğimizce 23.05.2005 tarih 2005/8839 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden yayınlanan Kararname doğrultusunda DFİF’ten ürün alım kredisi talep edilmiştir. Bu yazılarımıza cevap dahi verilmemiştir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının açıklamasına göre 2005 yılında 7 birliğe toplam 277.5 trilyon lira DFİF kredisi sağlanmıştır. Ancak bu kredisinden Birliğimiz, dolayısıyla fındık üreticisi yararlanamamıştır.
4572 sayılı yasa gereği DFİF’e borçlarını ödemeyen, kredi almaması gereken birliklere kredi verilirken, yine yasa gereği borçsuz olan kredi almaya en uygun durumdaki Birliğimize kredi verilmeyerek , bugünkü olumsuz ortam oluşmuştur.
Özel finans kuruluşları ve bankalarla yapılan kredi görüşmeleri de oluşan bu olumsuz hava nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.
Fındıkta yaşanan bu gelişmeler sonunda Sayın Başbakanın Giresun ziyareti sektör açısından büyük önem kazanmıştır. Özellikle üretici kesimi, üreticinin örgütü olan Fiskobirlik ve sektörün diğer tarafları Sayın Başbakanın fındık konusundaki tutumuna odaklanmıştı.
Hepinizin malum olduğu gibi Sayın Başbakanın fındık ve Birliğimizle ilgili değerlendirmeleri özellikle üreticiler açısından hayal kırıklığı yaratmıştır.
Bilindiği üzere 16 Haziran 2000 tarihinde yürürlüğe giren 4572 sayılı Yasa ile tüm birlikler özerk bir yapıya kavuşturulması amaçlanmıştır.
4572 Sayılı Yasanın en önemli maddesi olan Geçici 1/E maddesinde,”Birliklerin 1.5.2000 tarihi itibariyle mevcut özel bünye faaliyetleri ile ilgili borçları, borçların ödenmesine kadar geçecek süre içinde bu borçlardan doğan faiz ve gecikme zammı gibi fer’i borçları ile personel kadrolarında yapılacak düzenlemeler için gerekli tazminat tutarı Yeniden Yapılandırma Kurulunun önerileri dikkate alınarak Hazinece üstlenilip tasfiye olunur...” denilmektedir.
Yasanın Geçici 1/E maddesi hükmü doğrultusunda ilk olarak 1989 yılında Garanti Bankasından kullanılan kredi ile 1998 yılında Vakıfbank’tan kullanılan kredi bakiyeleri Hazine Müsteşarlığı ile Garanti Bankası ve Vakıfbank arasında varılan mutabakatlar sonucunda bu Bankaların Birliğimizden olan alacakları, sırasıyla 21.12.2000 ve 15.03.2001 tarihlerinde Hazine Müsteşarlığınca üstlenilip tasfiye olunmuştur.
1996-1997-1998-1999 yılları ile 2000-2001 yıllarına ait Kararnameler doğrultusunda, Hazine Kontrolörleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin 06.05.2005 tarihinde Birliğimizde yaptığı incelemeler sonucunda, Yasanın yürürlük süresi olan 01.05.2000 öncesinden DFİF’e yaklaşık 147.9 trilyon borç kalırken, 01.05.2000 sonrasından yaklaşık 53.4 trilyon TL Birliğimizin alacağı çıktığı tespit edilmiştir. Alacağımız tüm girişimlere rağmen ödenmemiştir.
Birliğimiz 4572 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra 2000 yılı ürünü finansmanında kullanılmak üzere 99 trilyon TL, ve 2001 yılı ürünü finansmanında kullanılmak üzere de 63 trilyon TL DFİF kredisi kullanmış ve bunları faizleri ile birlikte 2004 yılında 235 trilyon TL olarak geri ödemiş olup, 01.05.2000 sonrası DFİF kredilerinden borcumuz kalmamıştır.
Yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki süreç, doğal olarak birliklerin 2000 öncesi borçlarının tasfiyesini gerektiriyordu. Devlet destekleme alımları tatbikatı döneminde oluşan zararlar, özerkleşme öncesi döneme ait olup, 4572 sayılı yasa gereği, 2000 yılında Hazine tarafından üstlenilmiştir. Bu borç özerk yapıdaki Fiskobirlik’in değil, hükümetlerin taban fiyat ilan ettiği döneme aittir. Hükümetlerin diğer tarım ürünlerine olduğu gibi fındığa yaptığı desteklerden oluşan görev zararlarıdır. Tüm birliklerin aynı döneme ait borçları yıllar önce silinmiştir. Birliğimizin borçlarının silinmesi, daha önceki hükümetler zamanında çıkarılan kanun ve kararnamelerin hukuksal bir sonucudur.
Yasa çerçevesinde yapılan bu hukuksal uygulamayı “hortumlama” olarak algılamak ve kamuoyuna sunmak hukuken de vicdanen de kabul edilir değildir. Borçları olduğu halde diğer birliklere kullandırılan DFİF kredisi, alacaklı konumundaki Fiskobirlik’e neden kullandırılmamıştır? Sayın Başbakan’dan bunu halka anlatmasını beklerdik.
Fındık üreticisi ve Fiskobirlik hiçbir zaman “hortumcu” olmamış, bilakis “hortumcularla” mücadele etmiştir. 70 yıllık tarihimizde fındık üreticisine ve Fiskobirlik’e böyle bir çamur atılmamıştır. Bu değerlendirmeyi şiddetle reddediyoruz.
Bakınız, 2001 yılı ürünü ile ilgili 31.5.2005 tarih ve 2004/7411 sayılı Kararnamenin 5. maddesinin son paragrafında “Fiskobirlik 1/5/2000 tarihinden sonra kullandığı DFİF kredilerinin tümünü geri ödemeden, DFİF kaynaklı yeni kredi kullanamaz” hükmü yer almaktadır.
“Fiskobirlik’in 1.5 katrilyon borcuna çizik attık “ yaklaşımı ve “İstesek tüm mal varlığına el koyabilirdik” ifadeleri hukuken doğru değildir. Yönetimimiz yaşanan sorunları tespit ederek, çözüm için bölge Milletvekilleri, Bakanlar ve Sayın Başbakanımızla giderek engellerin aşılmasını için destek istenmiştir. Yasal olmayan bir talebimiz olmadığı gibi bu görüşmenin sanki “hibe bir para talebi gibi” yansıtılması da yanlıştır. Cevaplanması gereken diğer tarım ürünlerine verilen yasal kredi desteğinin bu ülkeye 2 milyar dolara yakın gelir getiren fındığa neden verilmediğidir.
Özellikle son 6 yıl devletin fındığa hiçbir kaynak sağlamadan, yaklaşık 6 milyar $ gelir elde ettiği ortadadır.
Sayın Başbakanın;“Delege orada bir yönetim oluşturuyor. Bu yönetim maalesef farklı anlayışla, farklı mantıkla faturayı hükümetimize kesmeye kalkıyor… Sen geleceksin, bir fiyat açıklayacaksın, ondan sonra bu açıkladığın fiyatın altında kalacaksın…” yaklaşımı partisine ait Milletvekillerinin 5 Ocak’ ta yapılan Birliğimizin Olağan Genel Kurul’unda kurdukları baskıya rağmen secimi bizim kazanmamızın bir hazımsızlığı olarak değerlendirildiği görülmektedir. Seçim öncesi iktidar Milletvekillerinin destekledikleri listenin kazanması durumunda “ kredi meselesi hemen çözülür” ifadelerini hatırlatmak isteriz.
Gereksiz yatırımlara kaynak aktardığımız konusu istismar edilmektedir. 2003 yılından sonra yeni bir yatırım yapılmamış, mevcut yatırımlar tamamlanarak bölge ekonomisine, ülke ekonomisine ve birliğimize önemli bir güç katmışlardır. Teşvik kapsamındaki bölgemizde kiralık olarak verdiğimiz gayrimenkullerimizde 700 kişi istihdam edilmektedir.
İktidar partimize mensup bölge Milletvekillerinin ve son olarak Sayın Başbakanımızın Yönetim Kurul’umuza takındığı demokrasi acısından hiç hoş olmayan bu yaklaşımlar, üreticimize büyük bedellere mal olurken, üreticinin örgütünü güçsüz kılmaya, köşeye sıkıştırmaya çalışanlara cesaret ve güç vermiştir. Bu olumsuz gelişmeler ve antidemokratik yaklaşımlar sadece 2005 yılı ürününde fındık üreticisinin 500 trilyon az para kazanmasına ve ülkemize fındıktan 500 milyon dolar gelir kaybına neden olmuştur.
Sayın Başbakanın olumsuz konuşması sadece Birliğimiz depolarındaki 51 bin ton fındığın değerini 35 trilyon lira düşürmüştür.
2003 yılında 5 Bakan’ımızın Ankara’da yaptıkları toplantı sonunda, fındık fiyatının brüt 2 milyon lira olması yönündeki karara karşılık Yönetim Kurulumuzun 2.5 milyon lira fiyat ilan etmesi anlaşılıyor ki bazı kesimleri rahatsız etmiştir.
Fiskobirlik Yönetimi ne yapmıştır?
2001 yılı öncesi 1 dolar olan fındık fiyatlarını 4 dolarlara, Cumhuriyet tarihinde milyar doları hiç aşmamış fındık ihracat gelirini 2 milyar dolarlara taşımıştır. 1964-2000 yılları arasında, 36 yılda Türkiye’nin toplam fındık ihracat geliri 13.5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Özerkleşme sonrası 2001-2006 yılları arasında fındık gelirinden ülkemiz hazinesine 6 milyar doları aşkın gelir sağlanmıştır. Bu tablo, Karadeniz’in fedakâr insanlarının gurur tablosudur. Yönetim Kurulumuzun doğru fındık politikasının tescilidir.
2003-2004 ürün yıllarında ürün alım bedeli ödemelerinde Birliğimiz hiçbir kredi kullanmamış, kendi kaynaklarından ödeme yapmıştır. Ayrıca yıl sonunda ortaklarına kar payı dağıtmıştır. 2005 yılında diğer tarım ürünlerine ve birliklerine sağlanan yasal destek Birliğimize de sağlanabilseydi, Karadeniz insanını gelecek endişesi taşımaz, Başbakanını da endişe ile değil coşkuyla karşılardı. Sayın Başbakanın anlamakta güçlük çekilen Giresun konuşmasından sonra fındık piyasası adeta şoka girmiş, fiyatlarda sert bir düşüş oluşmuştur. Politikacının görevi topluma umutsuzluk değil, çözüm üretmek ve moral kazandırmaktır.
Fındık üreticisinin talep ettiği krediyi “Tüyü bitmemiş yetim hakkı” olarak ifade etmek kabul edilir değildir. Fındık geliri bu ülkenin kalkınmasına tarih boyunca kaynak olmuştur. Bu gün ise fındık üreticisinin tüyü bitmemiş yetiminin hakkı verilmemektedir.
Tüm Karadeniz halkını bu çıkmaz politika karşısında duyarlı olmaya çağırıyorum. Karadeniz’in fındıktan başka dayanağı yoktur. Üreticimiz kimin kimden yana olduğunu iyi değerlendirmelidir. Fiskobirlik’i devreden çıkarmak, dikensiz gül bahçesi hayal edenlere karşı, güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bütün bu yapılanların altında, yeniden fındık fiyatlarını 1 dolarlar seviyesine çekme planları yatmaktadır. Bu yılın fiyatı 2006 ‘nın fındık fiyatında önemli bir gösterge olacaktır.
Sayın Başbakanın yanlış bilgilendiği ve kullandığı ifadelerin bundan kaynaklandığına inanmak istiyoruz. Yanlışı da düzeltmek için var gücümüzle çalışacağız. Kendileri ilgili bakanlar ile görüşmemizi tavsiye etmişlerdir. Bu yaklaşımı önemsiyor, en kısa zamanda harekete geçeceğimizi duyuruyoruz.
Tüm bu olumsuzluklar, kuşatmalar karşısında yılmadık, pes etmedik, etmeyeceğiz. Geleceğimiz için mücadeleye devam etmek zorundayız. Çünkü bizim fındıktan başka yaşamımızı sürdürecek başka dayanağımız yok. Üreticinin hakkını alana kadar mücadele edeceğiz.
Fındık üreticisi sadaka değil, onurla ürettiği fındığın değerini istemektedir. Hiç kimseden ve hiç bir çevreden hakkımız olmayanı talep etmiyoruz. Kimseye yedirecek fındığımızın olmadığını da vurgulamak istiyoruz.
Hepinize selam ve saygılar sunuyoruz.
Yönetim Kurulu Adına
A.Salih ERDEM
Başkan
Fiskobirlik (http://www.fiskobirlik.org.tr/b_d_2006.htm)
Fiskobirlik’e suç duyurusu ve olağanüstü kongre baskını
HÜKÜMET Ordu’da 100 bin kişiyi meydanlara döken fındık sorununun çözümünü Fiskobirlik yönetimini devirmekte buldu. Fiskobirlik, "kötü yönetim" gerekçesiyle olağanüstü kongreye götürülüyor. Sanayi Bakanlığı müfettişleri de, "usulsüz harcamalar" nedeniyle birlik yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunacak.
KARADENİZ’de üreticiyi ayağa kaldıran "fındık krizi"nde hükümetin şimşeklerini üzerine çeken Fiskobirlik yönetimini devirmek için düğmeye basıldı. Fiskobirlik, "kötü yönetim" gerekçesiyle olağanüstü kongreye götürülüyor. Sanayi Bakanlığı Müfettişleri de, "usulsüz harcamalar" nedeniyle birlik yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunacak. Fiskobirlik ve fındık krizi, Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında önceki gün yapılan Bakanlar Kurulu’nda da ağırlıklı gündem oluşturdu. Yeni mahsül alımına ilişkin politikaların belirlenmesi için Erdoğan başkanlığında altı bakanın yer aldığı bir komisyon oluşturuldu. Komisyon, Sanayi Bakanı Ali Coşkun’un gündeme getirdiği devleti aradan çıkarmayı hedefleyen "Fındık Borsası" ve "lisanslı depoculuk" projesini masaya yatırdı.
SUÇ DUYURUSU:
Sanayi Bakanı Ali Coşkun, bakanlık müfetişlerinin Fiskobirlik’teki denetimlerine ilişkin Hürriyet’e şu bilgileri aktardı: "Usulsüz harcamalar var, yemek faturaları gibi. Eski Genel Müdürle ilgili mevzuata, anlaşmalara aykırı ödemeler var. Muhasebe defterleri gününde ve muntazam tutulmamış, usul hataları var. Bunlardan dolayı müfettiş resen suç duyurusunda bulunuyor. Ayrıca işletememe, başarısız yönetim nedeniyle yüksek alıma başlayıp, yüksek alım uyguladıkları adamlara adeta birlikten kaynak transfer edilmesi, bunun sonucunda da sermayeyi bitirip, kurumun hacze sokulması nedeniyle de müfettişler olağanüstü genel kurula götürüyorlar. Müfettişler bunu birliğe tebliği edecek, eğer belli günde olağanüstü kongreye gitmezlerse o zaman mahkeme karaRıyla gidecekler."
MALLARI SATIP ÖDESİNLER:
Coşkun, "Basiretli bir yönetim işi toparlar. Çünkü malvarlıkları var. 51 bin ton fındık var. Bunu 7 milyondan almışlar şimdi 2,5-3 milyona düşmüş. Zarar ederiz diye tutuyorlar. Zararın neresinden dönülse kardır. Ya da ufak ufak satabilirler. Fındık fiyatı hep bu seviyede kalmaz, biraz yükselince satıp toparlayacak. Ya da gayrimenkulleri var. Birlikçiliği bırakmışlar süpermarketçilikle uğraşıyorlar, fabrikaları, tesisleri, depoları var, bunlardan satıp borçlarını ödemeleri lazım. Bunların fındık borcuyla hükümetin ilgisi yok, istismar ediyorlar" dedi.
ÇÖZÜM ABD MODELİ
Kendi modelinin, tarım ürünlerini sağlıklı bir yapıya kavuşturup, hükümetin boynundan düşürecek, lisanslı depoculuk olduğunu belirten Ali Coşkun, "Yasası çıktı, yönetmelikleri hazırlandı. Bu sistemi kurup ABD’deki gibi serbest piyasa koşullarında halletmek gerekiyor. Ama bu sisteme yanaşmayanlar var, devlete sırtımı dayayıp, alırım diye düşünülüyor. Devlet nereden verecek? Fındık yemeyen adamın ödediği paradan sana avanta mı sağlayacak? Arkada incirci, üzümcü, kabakçı var, bekliyor" dedi.
Turan YILMAZ / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4852410.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1)
Fiskobirlik olmadan olmaz!
Fiskobirlik depolarında 2005 ürünü 50 bin ton fındık var. Geçen yıl Fiskobirlik yanlış ürün tahmini yaparak yüksek fiyatla fındık aldı. Fındık elinde kaldı. Bu fındığın parasını üreticiye ödeyemedi. Geçen yılın fındığından üreticiye 100 milyon dolar borcu var.
Fiskobirlik bu borcu ödeyemeden bu yıl fındık alacak durumda değil.
Bu yıl kabuklu fındık üretiminin 700 bin tona yaklaşacağı tahmin ediliyor. Halbuki 500 bin ton kabuklu fındık talebi var. (Hatırlatma: 2 kg kabuklu fındıktan 1 kg iç fındık çıkıyor. İhracat imkânı 220 bin ton, iç piyasa tüketimi 30 bin ton iç fındık. Bu nedenle 500 bin ton kabuklu fındığın üzerindeki fındık elde kalacak.)
Bu yıl fındığın elde kalmaması, şimdilerde 2.20 YTL dolayında dolanan kabuklu fiyatının 3.0 YTL'nin üzerine çıkabilmesi için Fiskobirlik'in 200 bin ton kabuklu fındık satın almak için piyasaya girmesi zorunlu.
Fiskobirlik'in 200 bin ton kabuklu fındığın kilosuna ortalama 3.0 YTL ödeyebilmesi (ve de bu kadar fındığı depolarda saklayabilmesi) için 600 milyon YTL'ye (yaklaşık 400 bin dolara) ihtiyacı var.
Fiskobirlik güçsüz kaldı
Fiskobirlik'e, geçen yıl stoka attığı fındıkların borcunu ödemesi için 100 milyon doları, artı bu yıl depolarına fındık istif etmesi için 400 milyon doları, toplam 500 milyon doları hiçbir banka vermez. Sadece hükümet verebilir. Hükümete de IMF verdirmez.
Fındık sorunu Fiskobirlik'siz çözülemez. Fiskobirlik'in görev ve sorumluluğunu TMO yapamaz.
Her tarım ürününde ve de özellikle fındıkta ürünün bol olduğu, arzın talebi aştığı dönemlerde, fazla ürünü piyasadan çekmek için destekleme alımı zorunludur. Bu olmazsa, ürün fiyatı gerçek fiyatın altına düşer. Üretici ezilir. Çünkü üreticiyle alıcılar arasında bilgi ve finansman asimetrisi vardır. Alıcılar kolaylıkla anlaşarak finansman gücü zayıf çiftçinin malını ucuz fiyatla satın alır.
Fındık, İzmit'ten Rize'ye, Türkiye'de çok ailenin geçim kaynağıdır. Fındık Türkiye'nin dünya pazarında hâkimiyeti elinde bulundurduğu tek üründür. Fındık ve çay Karadeniz'in dik yamaçlarının tek ürünüdür.
Fiskobirlik 1938 yılında kuruldu. 50 fındık satış kooperatifinin birliğidir. 1938 yılından bu yana doğru-yanlış fındık üretiminin, alım-satımının ihracatının içinde oldu. 200 bin ton kabuklu depolama kapasitesi var.
Fındıkta destek zorunlu
Depolarında 150 bin ton boş kapasite var. Bugüne kadar politikacıların, yöneticilerin hatalarının faturası Fiskobirlik'e çıktı. Bu demek değil ki, Fiskobirlik'siz bu işler olur. Fiskobirlik yerine TMO veya bir başka kuruluş destekleme yapamaz. Bizim ülkede "lisanslı depoculuk" kısa sürede işlemez. (Bunun ne olduğunu çok kimse bilmiyor. Bir başka yazıda anlatırım.)
Bizde destekleme için yapılan ödemeler kayıp gibi değerlendirilir. Halbuki, "Verilen nedir, alınan nedir?" ona bakmak gerekir. Eğer destekleme alımıyla piyasadan çekilen ve depolanan fındık sayesinde iç fındığın tonunun ihraç fiyatı 3 bin dolardan 6 bin dolara yükselmişse, bu, toplam ihracat gelirinin 660 milyon dolardan 1.3 milyar dolara yükselmesi anlamına gelir.
Depolanan fındığın bir kısmı denize dökülse bile, sonuçta (verilen ile alınan karşılaştırıldığında) hem üreticinin, hem ülke ekonomisinin kazançlı çıktığı görülür. (Hatırlayınız: Kakao ürünü bol olduğunda, hükümetler parasını vererek ürünü tarlada yaktırıyor. Böylece ihraç fiyatının düşmemesini sağlıyor.)
Güngör Uras / Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/02/yazar/uras.html)
Telefondaki milletvekili önce yalanladı, sonra kabul etti
SAAT: 16.43
Müdüre telefon eden ben değildim
AKP Ordu milletvekili Enver Yılmaz, Ordu’daki olaylı fındık mitingi sonrası açığa alınan Emniyet Müdür Vekili Rıdvan Güler ile olaylar sırasında telefonla görüşen kişinin kendisi olmadığını belirtti. Yılmaz, ayrıca bu konuda hiç bir basın kuruluşuna açıklamada bulunmadığını kaydetti. Yılmaz, haberin tekzibi için ilgili haber ajansına bir yazı gönderdiğini bildirdi.
SAAT: 18.14
Olaylar sırasında müdürü ben aradım
Enver Yılmaz, görevden alınan Emniyet Müdürü Rıdvan Güler’le olaylar sırasında görüştüğünü söyledi. Yılmaz, "Sayın Valinin talimatı doğrultusunda yolun neden açılmadığını sordum. Emniyet Müdürü Güler de kendisinin yolu açamayacağını ifade ederek (siz gelin açın) şeklinde bana cevap verdi" dedi. Yılmaz, "Görevini yapmayanlara karşı siyasi ve vicdanı görevimi yaptım" dedi.
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4853960.asp?gid=69&srid=3041&oid=1&l=1)
İktidarın polisi...
GÖREVİNİ başarılı bir şekilde yaptığı ve yasaları doğru uyguladığı için mağdur edilen kamu görevlilerinin son örneği olarak karşımızda Ordu Emniyet Müdür Vekili Rıdvan Güler var.
Güler, Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner’in talebi üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından "merkeze", bir diğer deyişle "kızağa" alındı.
Çünkü Güler, 30 Temmuz 2006 Pazar günü Ordu’da, fındık üreticisinin sesini duyurmak amacıyla düzenlenen mitinge katılanlara karşı "zor" kullanmadı.
Oysa bilinen o ki, Ordu’nun iktidar partilimilletvekillerinden özellikle biri, Güler’e Ankara’dan talimat veriyor, "zor kullanılarak halkın dağıtılmasını ve mitingciler tarafından trafiğe kapatılan Samsun-Giresun karayolunun açılmasını" emrediyordu.
Güler bu emri (!) dinlemedi. Yolun şehir merkezindeki kısmı 8-9 saat kapalı kaldı. Ama güvenlik güçleri acil durumlar için hem şehir içindeki arka yolları, hem de Fatsa-Gürgentepe-Ordu yolunu açık tuttular. Gerçi ulaşım sorunu yaşandı ama güvenlik güçleri ile halk arasında çıkabilecek bir arbede bu sayede önlendi. Kan akmasına fırsat verilmedi. Nitekim olayı bizzat yaşayan Ordulularla başta Ordu Gazeteciler Derneği olmak üzere çeşitli meslek kuruluşlarının güvenlik güçlerine teşekkür etmek gereğini duymaları, kimin doğru yaptığını ortaya koydu.
Aslında "güvenlik gücü" deyince miting sırasında görev yapan polisten ayrı olarak Jandarma’yıda dikkate almak lazım. Nitekim sadece Ordu’daki Alay Komutanı Kıdemli Albay Nevzat Yıldız’dan ayrı olarak Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Güney de Ordu’daki mitingde görev yaptılar. Bu görev sırasında onlarla Emniyet Müdürü Güler arasında belli ki bir görüş farkı olmadı.
O halde uygulanan önlemler, Güler’in görevden alınmasını gerektirecek şekilde hatalı ise Jandarma komutanlarına neden kimse bir şey demiyor?
Yok uygulananlar yerindeyse Güler’in görevden alınması nasıl açıklanıyor?
Görüldüğü gibi ortada çuvala sığmayan bir mızrak var. O da yeni bir mızrak değil... Adını koyalım:
Polis bu ülkede -öteden beri- sadece káğıt üstünde "devletin polisi"dir. Aslında o "hükümetin" hatta "iktidar partisinin" polisidir. Çünkü amirleri ondan kanuna değil, iktidardakilere hizmet etmesini ister. İktidara hizmet etmezse cezalandırır.
Nitekim Gökhan Aydıner’in son olarak Rıdvan Güler’e yaptığı da "iktidar partisi milletvekilinin talimatını dinlemediği için" cezalandırmaktan ibarettir.
Demek ki sorunu iktidar partisi mensuplarını ıslah ederek değil, polisi kanundan başka hiçbir gücün yönlendirmesine izin vermeyen -bir bakıma Silahlı Kuvvetler gibi- bir konuma kavuşarak çözmek mümkün olur. Aksi halde, "beni de yerimden alırlar" korkusu içinde görev yapan polisten ancak bugünkü kadar görev beklenebilir. O da bazen böyle başarıyı cezalandırmakla sonuçlanır.
Oktay EKŞİ / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4853329.asp?yazarid=1&gid=61)
Fındık üreticisi gerçeği gördü
Fındık Karadeniz'e Çin'den gelmiştir. Kadim Çinlilerin kutsal saydığı beş üründen biridir. 2 bin yıl evvel Çin pazarlarında şekerle karıştırılıp satıldığını biliyoruz. Bu terkip, yani fındıkla şekerin bu dostluğu hâlâ bozulmuş değildir. Fındık Karadenizli için de kutsal bir üründür. Son yıllara kadar, Giresun Limanı'ndan ilk parti malın ihraç edildiği gün, bütün Karadeniz'de 'Fındık Bayramı' olarak kutlanırdı.
Hal böyleyken, fındığın her hasat döneminin bir karabasana dönüştürülmesi, ancak Türkiye'ye mahsus bir garabettir, bir cehalettir, bir hıyanettir. Kullandığım ifadelerin keskin olduğunun farkındayım ama, kendi kendimize şu soruyu sormalıyız:
Nasıl olur da bir ülke, üretim ve pazar tekeline sahip olduğu, böylesine alternatifsiz bir ürünü, tatminkâr bir fiyatla pazarlayamaz? Nasıl olur da bir ülke, bu kadar avantajlı olduğu bir üründe bile, her seferinde alıcıların oyununa gelir ve milyarlarca dolar zarar eder?
Yıllardan beri usanmadan tekrarlanan yalanlar karşısında bu ülkeyi yönetenler nasıl olur da bir türlü uyanamazlar?
Avrupalı ucuza kapatmak istiyor
40 yıldan fazla bir süredir her kampanya döneminde Avrupalı ithalatçı sanayiciler ve onların Türkiye'deki mümessilleri tarafından ısrarla dile getirilen iddiaların asıl amacı, psikolojik üstünlüğü ele geçirerek Türk üreticisinin ve karar mercilerinin direncini kırmak ve Türk fındığını ucuz fiyattan kapatmaktır.
Buna karşılık, ihracatçılarımız yapısal ve moral açıdan yetersizdir. Ne dünya pazarlarına açılacak bilgi ve finans birikimleri, ne de fındığın gerçek değerini oluşturacak moral güçleri vardır. Belli sayıdaki Avrupalı sanayici ithalatçının talebi doğrultusunda Türkiye'den mal temin edecek Avrupa'ya servis yaparlar. Başka bir ifadeyle, Türkiye fındık ihraç etmez, Avrupalı istediği fiyattan ihtiyacı kadar fındığı Türkiye'den temin eder.
Bu 'gâvurun ekmeğini yiyen' temsilci ve distribütörlerin nabzına göre şerbet vermeyi marifet sayan yöneticiler bir gerçeği göz ardı ediyor. Fındık herhangi bir ticari ürün değildir. 6 milyon insanın kaderi doğrudan veya dolaylı fındığa bağlıdır. Bütün bir Karadeniz havalisinin sosyo ekonomik ve hatta kültürel yapısı, yaşam tarzı fındık üzerine kuruludur.
Biz, fındık üreticisinin, Avrupalı ithalatçıya ezdirilmesinin neden olacağı sosyal patlamalar konusunda herkesi uyardık. Karadeniz kıyılarını vuracak 'sosyal tsunami'ye dikkat çektik.
Üretici artık oyunun farkında
Ordu'daki mitinge 100 bin insanın katılmasının anlamı budur. Bu miting, fındık üreticisinin hak arayışı hareketinin başlangıcıdır. Şayet mahsul çıkmadan soruna bir çare bulunamazsa, iş Ordu'yla sınırlı kalmaz, bu 100 bin kişi Ankara'ya dayanır, ben de başlarında olurum.
Üretici, kendi emeği, alın teri ve çoluk çocuğunun rızkı üzerinde oynanan oyunun artık farkındadır. Kimse yalanlarla bu halkı aldatamaz. Halk, kimlerin üç kuruşluk kişisel menfaatları uğruna, fındık üreticisinin milyarlarca dolarını yabancılara peşkeş çektiğini artık bilmektedir.
Bu yılki tepkinin büyüklüğünün ana sebeplerinden birisi işte bu uyanıştır.
Hiç kimse bu hareketi basit bir 'Ben de isterim' hareketi zannetmesin. Karadenizli bu yıl ne yaptığının, ne yapmak istediğinin farkındadır.
Bu yıl Türkiye bir mevzi ele geçirmiştir.
Bu, önemli bir kazanımdır. Geçtiğimiz yıl, rekolte düşüklüğü sebebiyle oluşan fiyatlar Türkiye'ye de Karadenizliye de bir şey göstermiştir.
Karadenizli, arzı kontrol edebildiği takdirde, fındığı 7-8 liraya satabileceğini görmüştür.
Türkiye, 10 dolara fındık ihraç edebileceğini, 2 milyar doların üzerinde döviz girdisi sağlayabileceğini görmüştür.
Karadenizli bir hususun daha farkındadır ve başta bu ülkeyi yönetenler olmak üzere herkes de bu gerçeği görmelidir ki, bu yılki fındık mücadelesi bundan sonraki 20-30 yılın fındık fiyatlarını belirleyecektir. Bu mücadelenin başarısına göre, bundan böyle fındık fiyatı denince ya 10 dolar akla gelecek ya da iki dolar akla gelecektir.
Bundan böyle, fındık ihracatı denince ya 500 milyon dolar düşünülecek ya da 2.5 milyar dolar düşünülecektir.
Bu mücadele başarısız olur; Türkiye'yi yönetenler uyanmaz, üretici yabancı sömürüsüne yenilir ve fındık 2-3 dolar seviyesine düşerse, önümüzdeki 10 yıl içinde, Karadeniz'den 1 ile 2 milyon arasındaki insan açlık ve yoksulluk sebebiyle İstanbul'un varoşlarına yığılacaktır. Bırakınız başka göç edecek sorunları, böyle bir kitlenin yaratacağı asayiş sorunlarını aşmak için milyarlarca dolar kâfi gelmeyecektir.
Bu yılın geçmiş yıllardan bir farkı da, Başbakan'ın ithalatçı sanayicilerin Türkiye temsilcisi ağzıyla konuşmuş olmasıdır. Başbakan açısından bir talihsizliktir ve oluşan tepki biraz da bundandır.
Üstüne farz olan olmayan, ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz, her önüne gelen Karadeniz havalisinin kaderiyle oynamaktadır. Sayın TOBB Başkanı, adeta alıcıların sözcülüğünü yaparcasına "Fiyatlarımız yüksek olursa komşularımız fındık eker" diyor. Ben bu iddianın nasıl bir cehalet eseri olduğunu ve 40 seneyi aşkın bir süredir hayâsızca tekrarlayıp durduğum, çeşitli defalar dile getirdim ve bu yalanları rakamlarla çürüttüm. Sayın TOBB Başkanı'na bir tek sözüm var: Siz bu kafayla Kayseri'ye bile fındık eker hatta kim bilir altı ay sonra hasat bile yaparsınız.
Ordu mitinginde şöyle de bir mesaj daha vardı: Fındığı rakı masasında tanıyan uzmanlar fındıktan ellerini çeksinler.
Lokman Kondakçı
Eski Fındık İharacatçıları Birliği Başkanı
Radikal (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=194596)
Üretici, ‘birlik’ ile hükümetin arasında kaldı (http://www.agaclar.net/forum/)
Son bir haftadır fındık fiyatlarının düşüklüğü sebebiyle hükümet protesto ediliyor, üreticiye daha fazla destek verilmesi isteniyor.
Hükümet ise konunun muhatabının özerk bir kuruluş olan sektörün en büyük oyuncusu Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) olduğunu belirterek, çözüm için orayı adres gösteriyor. Zaman, yıllık 2 milyar doları bulan ihracat ve ağırlıklı olarak Karadeniz Bölgesi'nde sağladığı istihdam dolayısıyla önemli tarım ürünlerinin başında yer alan fındığı masaya yatırdı, konunun temelinde yatan problemleri taraflarıyla görüştü.
Ortaya çıkan tabloya göre Fiskobirlik'te aslında çok bilindik bir hikaye yaşanıyor. Uzun yıllar yüksek fiyattan aldığı fındığı, düşük fiyata sattığı için aldığı kredileri geri ödeyemeyen birlik, varlığını hep yeni desteklerle sürdürdü. Uluslararası Para Fonu'yla yürütülen ekonomik program çerçevesinde 2003 yılında birlik ve kooperatiflere aktarılan destekler kesildi. Yıllardır devletten aldığı kaynakla ayakta duran birlik Hazine'den para alamayınca krize girdi. Çözüm olarak hükümet, 2005 sonunda bütçe imkanları çerçevesinde 1,9 milyar YTL’lik borcu Hazine'ye devretti. Ancak ‘özerk' birlik, sezon başında fiyatların 4-5 YTL aralığında seyredeceği konuşulurken açıkladığı 7,5 YTL'lik ‘yüksek' alım fiyatından depolarını doldurdu. Fiyatlar 2-3 YTL'ye düşünce tekrar zarar etti. Bankalardan ‘kötü geçmişi' yüzünden kredi alamayan birlik, üreticinin fındık parasını 11 aydır veremiyor.
Dünyadaki kabuklu fındık rekoltesinin yüzde 75'i Türkiye'de üretiliyor. Bu, bütün ülkelerin ‘iç fındık' talebini karşılayacak miktarı oluşturuyor. Bu bakımdan söz konusu ürün, dış ticaret bakımından da çok büyük anlam taşıyor. Fiskobirlik, fındık üretiminin kontrollü ve bilimsel yöntemlerle geliştirilmesi, piyasada istikrarı sağlama gibi amaçlarla 1938 yılında kuruldu. Şimdi 50 kooperatif çatısı altında 233 bin 820 ortağa sahip. Bir dönem amacına uygun faaliyet gösteren birliğin bütçesi, siyasi rant sağlamak için açıklanan yüksek alım fiyatları yüzünden bozuldu. O zamandan beri devlet teşvikiyle ayakta kalan birliğin depolarında kalan fındık, dönem dönem devlet tarafından satın alınarak asker ve öğrenciye dağıtıldı. Yaşanan krizden Fiskobirlik'i sorumlu tutanlar, yönetimin basiretsiz davrandığını öne sürüyor. Kabinenin Karadenizli bakanlarından Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak, sorunun kötü işletmeciliğinden kaynaklandığını vurguluyor. 5,5 YTL'lik fındığı Fiskobirlik'in 7,5 YTL'ye aldığını vurgulayan Özak’a göre ‘mesele, birliğin meselesidir’. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker de fındık fiyatlarının, hükümetin dışında ve hiçbir ilişki kurulmadan ve sorulmadan ilan edildiğini belirtiyor.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, "Artık kamu kaynaklarından borçlanma dönemi bitti, kendi ayakları üzerinde durması gerekiyor. Borç onların sorunu. Borcu varsa malı da var." diye konuşuyor. AK Parti Ordu Milletvekili Cemal Uysal, birliğin depolarındaki 51 ton stokun piyasa üzerinde baskı oluşturduğunu ve fiyatların düşmesinde büyük rol oynadığını ifade ediyor. Uysal, piyasa oyuncularının, birliğin deposundaki ürünü 3 yeni lira zararla satamayacağını bildiğini belirterek, "Eğer satarsa, 150 milyon YTL gibi bir rakam yapar ki bunun karşılanması imkansız. Burada tek sorumlu Fiskobirlik." değerlendirmesinde bulunuyor.
Devletten aldığı kaynak kesilen birlik, ödemeler için bankalardan kredi de kullanamıyor. Bankaların Fiskobirlik'e soğuk bakmasının altında yatan sebeplerin başında Pamukbank olayı geliyor. Mali yapısı bozulduğu gerekçesiyle Haziran 2002'de el konulan Pamukbank'ın yönetimi, 1989'da kredi verdiği Fiskobirlik'ten alacağının faiziyle birlikte 414 milyon doları bulduğunu öne sürmüştü. Üreticinin parasını alabilmesi için Fiskobirlik yönetimiyle birlikte partilerinin Düzce Milletvekili Yaşar Yakış başkanlığında bütün bankaları gezdiklerini anlatan Uysal, "Ancak kimse tarihi boyunca aldığı hiçbir krediyi ödememiş bir kuruluşa para vermek istemiyor." tespitini dile getiriyor. Sezon başında arkadaşlarıyla birlikte yönetimi ‘yüksek fiyat' konusunda ikaz ettiklerini belirten AK Parti Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen, "Bankalar niye herkese kredi veriyor da onlara vermiyor? Bu işleri idare edemeyecek bir yönetime bankalar kredi vermez." diyor.
‘Fiyatı bağımsız kuruluş belirlesin’
Fındık Üreticileri Sendikası Genel Başkanı Kutsi Yaşar’a göre üretici Fiskobirlik'le hükümet arasında sıkışıp kaldı. Hükümet, birlik yönetimini devirmek için üreticiyi cezalandırıyor. Fiyatların dibe vurmasından ise Fiskobirlik sorumlu. Yaşar, “Hükümet her şeye rağmen fındığa sahip çıkmalı.” çağrısında bulunuyor. Piyasada halen 80 bin ton fındık stoku bulunduğunu, fındık fiyatlarının düşmesi nedeniyle birliğin borcunu ödeyemez hale geldiğini anlatan Fatsa Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Koç da birlik yönetimine talip olduklarını açıkladı. Koç, "Fiskobirlik yöneticileri, yönetimi bize devretsinler. Bu sorunu biz çözeriz.” iddiasında bulunuyor.
Fiskobirlik'i ocak ayından itibaren satış yapması konusunda uyardıklarını kaydeden Koç, 135 milyon YTL’lik borca karşılık birliğin elinde 125 milyon YTL’lik ürün bulunduğunu öne sürüyor. Fiyatın belirlenmesinde Fiskobirlik'in tek otorite olmasının, sorunun en önemli kaynağı olduğunu savunan Ordu Ticaret Borsası Başkanı Nejdet Gürsoy ise şu teklifte bulunuyor: "Fiskobirlik fiyatı belirleyen kuruluş olmaktan çıkarılmalı. Fiyatı bağımsız bir kurul tespit etmeli." Türkiye'nin yıllık fındık ihracatı 500 bin ton civarında gerçekleşiyor. 2006 rekoltesinin 650 bin tonu bulacağı hesaplanıyor.
‘Bizi devre dışı bırakmak istiyorlar’
Yeni sezonun açılmasına günler kala geçen dönemden kalan 140 milyon YTL'lik borcunu ödeyecek kaynak bulamayan Fiskobirlik yönetimi ise hükümeti kendilerine karşı acımasız davranmakla itham ediyor. Birlik başkanı Salih Erdem, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yanlış bilgilendirilip yönlendirildiğine inanıyor. Hedefin Fiskobirlik'i devreden çıkarmak olduğunu öne süren Erdem, "Üreticiye borcumuzu ödemek için elimizden geleni yapıyoruz. Ama her defasında engelleniyoruz." iddiasında bulunuyor. Erdem, bir de özeleştiri yapıyor: "2005'te paramız bittiğinde piyasadan çekilip alıma devam etmeseydik daha iyi olabilirdi." Erdem’e göre bütün sorunların fındık üreticilerinin ancak yüzde 20’sinin ortağı olduğu Fiskobirlik ile ilişkilendirilmesi yanlış. İlgili kişi ve kuruluşlar birlikte hareket etmeli, ülke ve üretici menfaatlerine yönelik orta ve uzun vadeli bir Milli Fındık Politikası oluşturulmalı.
Fındığı lisanslı depoya bırakan kredi alabilsin
Fındık konusunda yaşanan gelişmelere tüccar ve sanayicinin çatı örgütü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) de dahil oldu. Nihaî çözümün, lisanslı depoculuk kurulmasıyla gerçekleşeceğini dile getiren Birlik Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu şunları ifade ediyor: "Lisanslı depoculuğu kimseyi ortadan kaldırmak için önermiyoruz. Bu, tamamıyla insanların fındığını depolayabilecekleri bir enstrüman. Fındığını depoya bırakan kişi karşılığında aldığı evrakla ister kredi alsın, ister satsın, ihtiyacı olan kişi gitsin depodan alsın." Birlik yönetiminin fındık sorununun çözümü için oluşturulan çalışma grubunun başkanı TOBB Başkan Yardımcısı ve Ankara Ticaret Borsası Başkanı Faik Yavuz da konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Fiskobirlik yanlış yapsa bile hükümet 'ben karışmam' diyemez. Önce 147 milyon YTL'lik kredi için mekanizma bulunmalı. Üretici buğdayda olduğu gibi malını depoya verip sertifikasını alırsa, bankacılar kredi için yarışır. Yıl, henüz kaybedilmiş değil. 15 gün var." ifadelerini kullanıyor.
'Zararına satış' ihalesi ilgi görmedi
Borcunu ödemek için 'zararına satış' ihalelerine çıkan Fiskobirlik, bundan sonuç alamadı. 7 YTL'den alınan 2005 ürünü 10 bin ton fındık 6,50 YTL'den satışa sunuldu. Ancak serbest piyasada fındık 4,50-5 YTL olduğu için ihaleler sonuçsuz kaldı. Birliğin depolarında 2005 ürünü 51 bin ton dolayında fındık bulunuyor.
Fiskobirlik raporu: Giresun'daki müdür yardımcısına Ordu'da lojman
Fındık krizinin odağındaki Fiskobirlik yönetiminin icraatlarını inceleyen kurumun kendi müfettişleri, çeşitli usulsüzlüklere rastladı. Giresun'da görev yapan genel müdür yardımcısı için Ordu'da lojman kiralandığı ve makam aracının günde 4 kez Ordu-Giresun arasında gidip geldiği belirtilen raporda, birliğin satış zinciri Fiskomar'ların inşaatlarının belli firmalara ihalesiz verildiği, 13 yönetici için 148 bin YTL misafir ağırlama gideri yapıldığı, 3 bin YTL'ye varan yemek faturalarının kuruma ödetildiği gibi bazı iddialar da yer aldı. Fiskobirlik Denetim Kurulu tarafından kaleme alınan rapora göre yönetim kurulu üyeleri, birlik çıkarlarıyla ilişkili olmadığı halde, giderleri kurumdan karşılanmak üzere ‘takım halinde' bütün yurtdışı, kongre, fuar açılış ve benzeri organizasyonlara katıldı. Sürekli zarar eden Fiskomar'larda işin ehli olmayan birlik yöneticilerinin yakınları istihdam edildi.
Önceki gün yaplan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, birlik hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulacağını dile getirmişti. Çiçek'in işaret ettiği Fiskobirlik'le ilgili iddialar, Denetim Kurulu raporlarında ayrıntısıyla yer alıyor. Bu iddiaların başında, birlik yöneticilerinin şahsi harcamalarını kuruma fatura etmeleri geliyor. Konu raporda, "Yemek ve içki bedellerinin yönetim kurulu temsil harcaması adı altında muhasebeleştirildiği, il içi ve dışı tüm davet, açılış, nişan ve düğün törenlerine ayrı ayrı gönderilen çiçek bedellerinin temsil giderlerinden karşılandığı görülmüştür." cümleleriyle anlatılıyor. Yöneticilerin makam araçlarını özel işlerinde kullandığı, bu nedenle kuruma yüksek faturalar ödetildiği iddia edilen rapora göre Fiskobirlik'teki israf ve aşırı harcamaları ortaya koyan en çarpıcı örnek, Genel Müdür Yardımcısı Levent Ağca'ya Ordu'da lojman kiralanması. Giresun'da görev yapan Ağca, bu yüzden her gün 45 kilometrelik Ordu-Giresun arasında sefer yapıyor. Ağca'nın şoförü ise Giresun'da ikamet ediyor. Her sabah genel müdür yardımcısını almak için Giresun'dan Ordu'ya gelen araç, akşam ise yeniden Giresun'a dönüyor. Her gün Giresun-Ordu arasında dört kez gidip gelen araç 180 kilometre yol yaparken şoföre de harcırah ve fazla mesai ücreti ödeniyor.
Denetim Kurulu raporunda, Fiskomar'ların toplam tutarı 15 milyon YTL'yi bulan inşaatlarının belli firmalara ihalesiz verildiği belirtilerek şu tespitte bulunuyor: "Düzce Alışveriş Merkezi inşaatında 5.234.808.164.542 TL (yaklaşık 5,2 milyon YTL), Ordu Alışveriş Merkezi inşaatında 2.859.171.289.990 TL (yaklaşık 2,9 milyon YTL), Trabzon Alışveriş Merkezi inşaatında 6.910.351.017.605 TL (yaklaşık 6,9 milyon YTL) tutarındaki işin doğrudan temin yöntemine göre verildiği tespit edilmiş olup miktarlar dikkate alındığında doğrudan temin usulünün asıl amacından uzaklaşılarak Yapım İşleri Yönetmeliği’nin 1. maddesindeki açıklık ve rekabet prensiplerine tamamen aykırı olarak bazı firmalara iş yaratma ya da işin tamamının ihaleye katılma yeterlilik kurallarını devreye sokmaksızın söz konusu firmalara verilmesini sağlamak için kullanıldığı görülmüş olup bu şekilde işlem yapılmasının nedenleri açıklanmalıdır."
İsa Yazar, Ahmet Dinç, Ankara / Zaman (http://www.zaman.com.tr/?bl=ekonomi&alt=&trh=20060802&hn=320897)
alıntı tuşunu tıklayınca yazıyı almadı ben de bu şekilde kopyala yapıştır yaptım:
Malina'nın Turan YILMAZ / Hürriyet'ten alıntı yaptığı yazıdan alıntıdır:
ÇÖZÜM ABD MODELİ
Kendi modelinin, tarım ürünlerini sağlıklı bir yapıya kavuşturup, hükümetin boynundan düşürecek, lisanslı depoculuk olduğunu belirten Ali Coşkun, "Yasası çıktı, yönetmelikleri hazırlandı. Bu sistemi kurup ABD’deki gibi serbest piyasa koşullarında halletmek gerekiyor. Ama bu sisteme yanaşmayanlar var, devlete sırtımı dayayıp, alırım diye düşünülüyor. Devlet nereden verecek? Fındık yemeyen adamın ödediği paradan sana avanta mı sağlayacak? Arkada incirci, üzümcü, kabakçı var, bekliyor" dedi.
işte ben de bunu söylemek istiyordum tam olarak. Ali Coşkun hislerime tercüman olmuş...
Peki buna yorumun ne?
Nasıl olur da bir ülke, üretim ve pazar tekeline sahip olduğu, böylesine alternatifsiz bir ürünü, tatminkâr bir fiyatla pazarlayamaz?
40 yıldan fazla bir süredir her kampanya döneminde Avrupalı ithalatçı sanayiciler ve onların Türkiye'deki mümessilleri tarafından ısrarla dile getirilen iddiaların asıl amacı, psikolojik üstünlüğü ele geçirerek Türk üreticisinin ve karar mercilerinin direncini kırmak ve Türk fındığını ucuz fiyattan kapatmaktır.
Buna karşılık, ihracatçılarımız yapısal ve moral açıdan yetersizdir. Ne dünya pazarlarına açılacak bilgi ve finans birikimleri, ne de fındığın gerçek değerini oluşturacak moral güçleri vardır. Belli sayıdaki Avrupalı sanayici ithalatçının talebi doğrultusunda Türkiye'den mal temin edecek Avrupa'ya servis yaparlar. Başka bir ifadeyle, Türkiye fındık ihraç etmez, Avrupalı istediği fiyattan ihtiyacı kadar fındığı Türkiye'den temin eder.
Mine Pakkaner
02-08-2006, 17:02
"devlete sırtımı dayayıp, alırım "
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun bu sözleri söylemiş de sırtını devlete dadayıp oh diyen çiftçiler nerede onu göstermemiş. Bu yıl meslekte 22 senem bitiyor, ben daha aldığı desteklerle rahat yaşayan değil,geçinen çiftçi görmedim. Bunları siyasetçilerin masa başı sözleri olarak görüyorum.
Tabii çiftçiler dışında sırtını devlete dayayıp geçinen çok insan var.Bankamatik memurları, şişirilmiş kadrolar, danışmanlar ordusu vs. Birlikte saymaya kalksak sayfalar doldururuz.
fmt 79 bu arada bakanın tavsiye ettiği lisanslı depoculuk sistemini de malumunuz hala oturmadı, hayata geçemedi. Bu sistem bir çeşit ürün borsasıdır.Hayata geçse de bizim koşullarımızda bütün düzenlemeler yapılmadan daha çok tüccarı ilgilendirecektir. Çiftçiyi değil.
Çiftçi bireysel olarak değil ancak kooperatifleşerek hareket ederse bu sistemde yer alabilir. ABD de lisanslı depolar kooperatif yapılaşmalardır.Bu arada ABD de çok yaygın olan lisanslı depoculuk da devlet tarafından desteklenmektedir, önemli vergi vs. destekleri bulunmakta.
Siyasetçilerin söylemlerinden çiftçi sırtını devlete dayamasın, tüccar dayayabilir, ihracatçı dayayabilir anlamını çıkarmaktan bunca sene artık bezdik. Çiftçiye serbest piyasa koşullarında hareket etmek için kurdukları kooperatif birliklerinde bile hayat hakkı tanımayanlar bu sistemi çökünce yenilerini mi önümüze getiriyorlar acaba?
Bu arada bakanın bahsettiği lisanslı depoculuk sistemine ilişkin Ziraat Mühendisleri Odası Genel başkanı Gökhan Günaydın'ın görüşlerini aşağıdaki linkte bulabilir.
http://www.zmo.org.tr/odamiz/odagorusleri.php?kod=1244
Bizde tarım sektöründe çalışan insanların kendilerinde hak olarak gördükleri bir konu vardır.Devlet her koşulda bizi karşılıksız olarak sonsuza kadar desteklemeli.Ne üretirsek veya üretemezsek devlet bunları bizden satın almalı.Bugüne kadar da devlet bu kesimi korumuştur,çünkü Türkiye’de nüfusun yaklaşık olarak %40’ı bu kesimdedir.Politikacılar için bulunmaz bir popülizm alanı.Köylüye yatırım yapıp tarım ürünleri fiyatlarını serbest Pazar koşullarında değil de seçim meydanlarında adeta açık artırma usulü ile belirlediniz mi oyların büyük bir çoğunluğunu garantilediniz demektir.Kim tütüne kaç lira verirse ben beş bin lira fazlasını vereceğim diyen politikacılar bu ülkede iktidara geldiler.Dünyanın en borçlu devletlerinden biri olan Türkiye’nin bu paraları hangi fondan ve nasıl vereceğini sormak iki kesiminde aklına gelmemişti.
Bu konunun bir de verimlilik yanı var;
Başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere bütün ülkelerde ki hükümetler tarımı desteklemektedir ve bu desteği vermekte de çok haklı nedenleri vardır ama bu destekleme verimliğin artırılması yönündedir.Tarladan kalkan her şeyin devlet tarafından alınması değildir.Tarım Türkiye’de toplam üretimin sadece %12’sini karşılamakta ama çalışan nüfusun %34’ünü barındırmaktadır.Verimsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir sektörde bugüne kadar yapılan destekleme ile nelerin başarıldığı bence yeniden düşünülmelidir.
Ayrıca Türkiye’nin bir tarım politikası hatta tarım devleti mi sanayi devleti mi olacağı henüz belli değildir.Desteklemenin hangi ürünlere neye göre yapıldığı da belli değildir.Fındık desteklenirken kayısının desteklenmemesinin nedeni nedir?Dünya kuru kayısı ihtiyacının %80’i ülkemizden karşılanmaktadır ve don bu ürüne çok büyük zarar vermektedir.
Destekleme olduğu zaman tütün eken Malatyalı çiftçiler destekleme kaldırıldığı zaman tütünü tarlalarına bir daha sokmadılar.Devletin adete yakmak için aldığı bu tütünün parası bizden dolaylı olarak ta o çiftçilerin cebinden çıkmadı mı? Ben bu bağlamda fmt79’un fikirlerine tamamen katılıyorum.Tarımda çalışan insanları,Allah vermezse Devlet verir zihniyetinden kurtarmalıyız.
Son Söz:Fiyat Pazarda belirlenir.
Mine Pakkaner
02-08-2006, 18:02
Allah vermezse devlet ne vermektedir Vifer? Kime ne kadar vermektedir?
Ülkemiz tarımının yapısı ışığında, ne neden desteklenir ? Destek deyince niye hep herkesin aklına ürünün satın alınması geliyor.
Çiftçimizin,köylümüzün halkın gözünde ne acaip bir yer edinmesine sebep olmuş bu politikacılar ve yanlış politikaları...
Ayrıca Türkiye’nin bir tarım politikası hatta tarım devleti mi sanayi devleti mi olacağı henüz belli değildir.Desteklemenin hangi ürünlere neye göre yapıldığı da belli değildir.
Peki, bunu saptamak çiftçinin görevi mi, yoksa devletin mi? :)
10 çocuklu bir aile olduğunuzu düşünün, En küçük 2 tane dışında herkes çalışıyor. Eğer evin annesi olarak siz "akşama ekmek lazım" demekle yetinirseniz, herkes elinde ekmekle döner. Tabii her biri, tüm ev halkına yetecek kadar almıştır, onca ekmeği ne yapacağınızı şaşırırsınız.
Kel alaka gibi görünen bu örneği şunun için veriyorum. Çok miktarda üretilen tütün fındık gibi ürünlerde, bireyler ayrı ayrı, ne kadar ekim yapacaklarını bilemez. Çünkü "bütünü görmek" devletin işidir.
Ülke çıkarına uygun olarak yaptığı hesaplar doğrultusunda üreticileri bilgilendirmesi ve yönlendirmesi gerekir.
Devlet üreticiyi ****** desteklemeli. Mesela; matoza, tarımsal ilaçlara, gübreye, sera malzemelerine, sulama alet ve ekipmanlarına, hatta elektriğe bile destek verebilir. Bir üreticinin 50 da tarlası varsa ona göre aldığı mazota bir miktar para yardımı yapabilir. Bu gayet normal. Olması gereken bu. Üretici olmazsa tüketiciler de olmayacaktır.
Ancak, devlet kesinlikle sırf üreticiye destek olsun diye tarım ürünlerini alıp depolamamalıdır. Zaten bundan sonra fındığı Fiskobirlik alacak. Paraları onlar ödeyecek. Bir an önce de siyaset elini çekmeli bu kuruluşlardan. Genel müdürlerini kendileri seçmeliler. Tamamen bağımsız ve serbest piyasa işlemeli artık.
Emniyet müdürünün görevden alınmasına gelince;
Başbakanın sözleri aynen şöyle; Haber 7'den alıntı (http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=175814)
"Bir vali emniyet müdürüne talimat verecek, emniyet müdürü de buna rest çekecek. Ve emniyet müdürü orada görevine devam edecek. Olur mu böyle şey. Yolun açılması talimatını veren bizzat benim. Aradım. trafik açılacak dedim. 9 saat vatandaşı orada mahkum etmeye kimin hakkı var. vali bey talimat verdiyse müdür yapacak. biber gazı sıkılacaksa o zaman sıkılacak. "Gücün yetiyorsa gel yap" demekle olur mu? Halkın güvenliğini sağlamakla mükellefim. Gösterilerde iki kişi hayatını kaybetti. Olaya zamanında müdahale edilmedi. Yapılması gereken yapıldı ve emniyet müdür vekili görevden alındı."
Gayet normal. Bir gurup çıkıp yolu kapatacak, 9 saat boyunca her yeri taşlayacaklar, yolda ambulanslar kalıp 2 insan sırf hastaneye yetişemediği için ölecek, sen de yolu açacak gücüm yok diyeceksin, Valiye rest çekeceksin. Eğer açamıyorsan yolu koltuğu devredeceksin bu kadar basit. Yok mu yeterince polis? o zaman Jandarma da mı yok? Yardım isteyip 1000 tane asker dikemedin mi? o zaman güle güle emniyet müdürü...
Yok mu yeterince polis? o zaman Jandarma da mı yok? Yardım isteyip 1000 tane asker dikemedin mi?
Kuvvet uygulamadan bunun çözümü var mı? Yani 80-100 bin kişinin karşısına, 1000 tane asker gelip, sadece dikilmeyecek değil mi? Senin aklına gelen emniyet müdürünün aklına gelmemiş midir?
Onlarca kişinin ölüp, yüzlerce kişinin yaralanmasını istememiş olabileceği düşünmüyor musun?
Halkın güvenliğini sağlamakla mükellefim.
Peki oradaki halk değil mi?
****** halktır. Ancak halk bir noktadan sonra başka bir sıfata bürünür. Mesela polise taş atınca, yolu kapatınca, kamyon şoförlerini dövünce, vesaire eylemlerde bulununca "Suçlu" sıfatına bürünür. Suçlu ile nasıl mücadele edileceği kanun ve yönetmeliklerle sabittir.
Orada "Suçlu" ile mücedele etmesi gereken de önce vali sonra emniyet müdürüdür. Yani Vali talimat verir Emniyet Müdürü uygular. Uygulayıcı hislerine kapılıp da görevini yapmıyorsa görevden alınır...
Güzel arkadaşım, bunu orada bulunanların tümü yapsa, taş üstünde taş kalmazdı. Az insan toplanmamış...
Demek arada taşkın kişiler varmış, buna lafımız yok. Ama o durumda kim taşkın kim değil nasıl ayıracaksın. Tümünü karşına almak gerekiyor. Bu sence doğru mu?
Diyelim doğru ve sen emniyet müdürüsün mesela; bibergazı, silah, Allah ne verdiyse oradaki insanları dağıtmaya çalıştın. Bir senaryo yazsana durum nasıl olurdu.
Ben başlayayım:
1. Yol 9 saat kapalı kalmazdı
Sen devam et :)
Bu arada, bizim yaptığımız Türkiyede gündemde olan bir sorunu anlamaya çalışmak... Fikir belirtmek...
Bu sınırların aşılmaması gerek.
Haber vereyim de :)
Ürün fazlasının nedenlerini buldukça toplayalım, hepsi doğru olmayabilir, sonra üzerinde konuşuruz...
Bu arada fındıkta sorunların büyük bölümü, arz fazlasından kaynaklanıyor. Üretimin yüksek olduğu “var yıllarında”, ortalama- 150 200 bin ton arz fazlası ortaya çıkıyor.
Fındık alanlarının sınırlandırılarak arzın dengelenmesi amacıyla 1983 yılında çıkarılan 2844 sayılı yasa ve buna bağlı mevzuat uyarınca, Artvin, Bartın, Düzce, Giresun, Kocaeli, Kastamonu, Ordu, Rize, Sakarya, Sinop, Sakarya, Trabzon ve Zonguldak illerinin bazı ilçelerinde 0-750 m. rakım arasında yüzde 6 dan daha yüksek eğimli 3'üncü sınıf ve daha yukarı sınıf arazilerde fındık üretimine izin veriliyor.
Çarşamba, Terme, Bafra, Düzce ve Sakarya ovaları birinci sınıf tarım arazileri olması nedeniyle fındık üretimine izin verilmemesine rağmen buralarda da fındık yetiştiriliyor.
retim fazlası olan fındık alanlarının azaltılması ve azaltılan bu alanlarda üretim açığı olan yağlı tohumlu bitkiler ve yem bitkileri ekiminin yaygınlaştırılması amacıyla, Artvin, Bartın, Giresun, Düzce, Kastamonu, Kocaeli, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Trabzon ve Zonguldak olmak üzere 13 ilde alternatif ürün projesi yürütülüyor.
Proje uyarınca, birinci ve ikinci sınıf tarım arazileri ile yüzde 6'dan daha az eğimli üçüncü sınıf tarım arazileri ve rakımı 750 metrenin altında kalan arazilerde, yani düz ve verimli arazilerde alternatif tarım ürünlerinin yetiştirilmesi halinde, dekar başına 200 dolar ödeme yapılıyor. Ancak fındık tarımının diğer tarım ürünlerine göre daha kolay olması, özellikle göç edilen köylerde tarım yapacak yaşta insanların olmaması nedeniyle, alternatif tarım projesi fazla ilgi görmüyor.
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4856060.asp?gid=69&srid=3048&oid=1&l=1)
bonsaisever
02-08-2006, 22:29
Orada "Suçlu" ile mücedele etmesi gereken de önce vali sonra emniyet müdürüdür. Yani Vali talimat verir Emniyet Müdürü uygular. Uygulayıcı hislerine kapılıp da görevini yapmıyorsa görevden alınır...
Onlar sizce suçlu mu? Yoksa hak arıyan insanlar mı?
(kişiye değil genele soruyorum)
Toplumsal olaylarda insanlar sürü psikolojisini güderler.
Olay yasadaşı bir örgütün mitingi değil, kaldı ki öyle bile olsa mümkün olduğu kadar ikna yöntemi ile olay bastırılmaya çalışılmalı.
Yoksa 80-100 bin kişilik bir gösteri gurubunun karşısına kılıçlı kalkanlı ne kadar görevli dikersen dik vahim sonuçlar alırsın.
Orada ortaya çıkacak vahim sonuçlar karşısında da kimse çıkıp "Ben onları dağıtın dedim" diyemez ve olay yine Emniyet Müdürünün başına patlar.
Öyle veya böyle o müdür oradan gönderilecekti
Bence en güzel işi çıkardı :)
Son Söz:Fiyat Pazarda belirlenir.
Başbakanımız bile sizinle aynı fikirde değil :)
Başbakan Erdoğan, yeni dönemde fiyat istikrarını koruyacaklarını söyledi ve "İstikrarı bozmayacağız. Başıboş olmadığını gösteririz. Tüccar 'Ben istediğimi alırım' düşüncesine girmemeli" dedi.
Sabah (http://www.sabah.com.tr/eko105.html)
Sayın Başbakanımız politikacı ben değilim bir kaç yıl sonra ben o adamlardan oy istemeyeceğim.
Fiskobirlik öyküsü...
Altın çağ
Fiskobirlik, 1938 yılında kuruldu. Fındık üreticilerine pazar yaratabilmek amacıyla yola çıkılmıştı... 50 kooperatif çatısı altında örgütlenen Fiskobirlik, 1964 yılına kadar altın çağını yaşadı. Özerkti, borcu yoktu.
Gün oldu devran döndü...
Politikacı, 'altın yumurtlayan tavuk' olarak gördüğü 18 birliğe el attı.
1964 yılında dönemin iktidar partisi, 'tarım ürünlerini destekleme politikasıyla' birlikleri denetlemeye ve kontrol etmeye başladı. Üreticiyi oy deposu olarak kullandı. Açıkçası, 'politikacının fendi, üretici kooperatiflerini yendi.' 30 yıl süren saadet zinciri kırıldı. Türkiye, 'kara deliklerle' tanıştı.
Oyun, "5 Nisan kararları'na kadar" sürdü. Tansu Çiller hükümeti, 1995 yılında ilk neşteri attı. Ama birliklerin kartopu gibi büyüyen kara deliğine çeşitli fonlardan kaynak aktarımı da sürdü. Fiskobirlik'te de sorunlar aynıydı.
Büyük devrim
1999 yılına gelindiğinde deniz bitmişti...
Türkiye, Dünya Bankası'nın gözetiminde "Birlikler" politikasını değiştirdi. 2000 yılında uygulamaya soktuğu 4572 Sayılı Yasa ile bir devrim yaptı.
Artık birlikler özerkti.
Taban fiyat uygulaması çöpe atılmıştı. Birliklerden politikacının "oy sopası" alınmıştı.
Üstelik 4572 Sayılı Birlikler Yasasının geçici 1-e maddesi;
'1 Mayıs 2000 tarihi itibariyle birliklerin özel faaliyetlerinden doğan borçları ve faizi, Yeniden Yapılandırma Kurulu'nun önerileri dikkate alınarak Hazine'ce üstlenilir" diyordu.
Gerçekten de 8 birliğin borcu silindi. Fiskobirlik'in borcu da aynı kapsamda silindi. Birliğin bugün 3 iştirakı var. Gayrimenkul portföyünün değeri ise 1.5 milyar YTL.
İnanın bize, Fiskobirlik olayı "ekonomik değil, tamamen politik."
Ancak sorun büyük. Çünkü politikacı değişmiyor.
Meliha Okur / Sabah (http://www.sabah.com.tr/2006/07/11/yaz1435-30-105.html)
Sayın Başbakanımız politikacı ben değilim bir kaç yıl sonra ben o adamlardan oy istemeyeceğim.
Haklısın vifer... Sonunda oy lazım...
Radikalden Murat Yetkin (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=194736) de seninle benzer tespitte bulunmuş:
... Fındık konusu Başbakan'ın canını fena halde sıkmış durumda. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu dururken valiyi bizzat araması, eylemcilerin bir an önce dağıtılması için askeri birliklere talimat vermesi, hep bu konunun nasıl Erdoğan'ın canını yaktığını gösteriyor. Şu anda Türkiye'nin en etkili muhalefet odakları arasında rahatlıkla ilk sıralarda sayılabilecek olan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) daha önce Manisa'da olduğu gibi Ordu'da da 80 bin civarında protestocuyu bir araya toplayarak hükümetin en büyük zaaflarından birine ayna tutuyor: Tarım üreticisindeki sıkıntı gizlenemez boyutta. Erdoğan, kendisini hükümete taşıyan kesimler arasında olan tarım üreticileri üzerindeki kontrolünü yitirme endişesinde. ...
Keşke bütün Türkiye fındık üreticisi olsaydı da 70 milyon(%25 çık)52,5 milyon toplanıp
şu hükümeti gönderebilseydik
:)
Fındık sorununda kalırsak sevinirim :) Malum genel politika amaçlı konuşmuyoruz :)
sustum ama hayellerim devam ediyor
Ben sorunu sadece fındık üreticileri ve onların ailesini ilgilendiren bir geçim sorunu olarak görmek yanlısı değilim. Bence bu bir sistem sorunudur ve bunun birkaç ayağı vardır.
Türkiye’de öncelikle bir tarım nüfusu sorunu vardır .gelişmiş hiçbir ülkede toplam nüfusun yarısı tarım kesiminde bulunmuyor.Cumhuriyet kurulduğunda tarım konusunda gerekli reformlar yapılamadı (burada bahsettiğim sosyal reform) cumhuriyet idaresi köylü kesimine hiç dokunmadı çünkü yerlerinden kaldırdığı zaman onları yerleştirecek alt yapıyı kuramadı yani tarım işçisi olarak çalışan kişileri sanayi işçisi olarak istihdam edemedi.
Destekleme açısından bakılınca 1932’de yıllarda sadece buğday ürünü desteklenirken 1938-1944 yılları arasında diğer tahıl ürünleri ve bazı sanayi ürünleri eklenmiş,1961 yılında dokuza,1970 yılında otuza 1980 yılında on yediye,1992de yirmi altıya 1994 yılında hububat,şeker pancarı ve tütünle sınırlandırılmıştır. Yani çok partili siyasi döneme geçildikten sonra köylü siyasetin aktif ve belirleyici bir üyesi olmuştur.Desteklenen ürünler
Avrupa Birliği’nde, halihazırda,13 üründe uygulanmaktadır. (buğday, mısır, arpa, yulaf, çavdar, kolza tohumu ayçiçeği, soya, kuru bakliyat, fasulye, tütün ve et)
Tarım reformu yıllarca bütün hükümetlerin programlarında ilk sırayı almış ancak her defasında fare doğurmuştur. Bu reformlardaki amaç tarım kesiminin kayıtsız desteklenmesi olmamalıdır çünkü en büyük sorun tarımda verimliliktir.tarım nüfusunun toplam üretime katkısı sadece %13’tür.Bu nüfusla kıyaslandığında çok düşük bir orandır ve bu verimlilikle rekabet edebilme ihtimaliniz yoktur.
Kısacası siyasi popülizm ve bizim buna müsait olan yapımız bu modeli değiştirmek yerine günü kurtarmaya yönelik politikalar üretti.
Desteklemede üretim ile desteği birbirinden ayırmak lazımdır. Çünkü çiftçiler arz talep dengesine bakmadan desteklenen ürüne doğru kaymaktadırlar bu da arz fazlası olusturmaktadır.Destekleme ürünün satın alınması ya da taban fiyat verilmesi şeklinde değil doğrudan gelir desteklemesi şeklinde yapılmalıdır.zaten Türkiye’de de bu yönde çalışmalar vardır.Dünya bankasından sağlanan kredilerle dekar başına ödeme yapılmaktadır ayrıca mazot desteği de verilmektedir.(Gerçi köyün yüzölçümünden daha fazla alan bildirerek devleti tokatlayan saf köylülerimiz çıktı ama )
Devlet çiftçiyi alternatif ürünlere yöneltmeli söküm bedeli gibi kayıpları karşılanmalıdır,hem böylece yan sanayi kolları gelişecek ve istihdam artacaktır.
Allah vermezse devlet ne vermektedir Vifer? Kime ne kadar vermektedir?
Sadece bir ürünü örnek vereceğim Mine Hanım;
Türkiye, dünya şark tipi (oriental) tütün üretiminde %42’lik payıyla birinci
sırada yeralmaktadır. Tütün ülkemiz için önemli bir ihraç ürünüdür.
Ancak, yapılan ihracat ve ülke tüketim ihtiyacı dikkate alındığında; 180 bin
ton üretilmesi yeterli iken bizim üretim miktarımız, 1998 yılında 285 bin ton,
1999 yılında 260 bin ton ve 2000 yılında 210 bin ton düzeyinde gerçekleşmiştir.
Tekel bu üretimin yaklaşık %70’ini almaktadır. Oysa, Tekel’in kendisine ait 7 sigara fabrikası için yaptığı alımların (“idare alımları” olarak
adlandırılmaktadır) miktarı ortalama 50 bin ton düzeyindedir.
Bilindiği üzere, destekleme alımları için görev zararı doğmaktadır ve bu
meblağ 2000 yılı sonu itibariyle 1.5 Katrilyon TL’na ulaşmıştır. Tütün stokları
ise 500 tonun üzerinde olup, sözkonusu stok miktarı ülkenin altı yıllık iç
tüketim ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Hem görev zararı yükü hem de
stoklar sürdürülemez boyutlara ulaşmıştır.
Yapılan hesaplamalar 1995 – 2000 döneminde; kamunun, harcadığı her 1
dolar için 4 .7 dolar maliyet üstlendiğini göstermektedir.
Sadece tütün için devletin verdiği rakam.İşte biz bu yüzden dünyanın en pahalı şekerini yiyor,en pahalı benzinini kullanıyor,en pahalı konuşmasını yapıyoruz.yani devlet bir kesime verdiğini bütün kesimlerden fazlasıyla alıyor.
Son Söz:Çiftçinin tüccarın elinden kurtarılması destekleme alımı ile olmaz.
Mine Pakkaner
03-08-2006, 16:31
Vifer tütün ülkemiz üretiminin çok düşük bir kısmıdır. Tütündeki ihtiyaç fazlası üretim de, ellerde değerlenmeyen stoklar da tamamen yanlış politikaların sonucudur.
Tarım nüfusu ise malumunuz hızla azalmakta, zaten şehire hızlı göç ile bundaki azalmayı takip edebilirsiniz. Ne yapacak adamlar, aç bilaç memlekette mi oturacak?
Köyünde okul yok çoçuğu taşımalı eğitimle kasabaya gider, araziler o kadar küçük ki, mirasla parçalana parçalana ürünü karın bile doyurmayacak büyüklüğe gelmiş. devlet verdiği desteklerde belirli bir metraj şartı aradığı için bundan yaralanamayan çiftçi çok. 10 dönümden az olmayacak diyor devlet, adamın 3-4 dönümü var.
Peki toprak reformu çalışmaları başlatılabilmiş mi hayır,
Ülkenin tarım politikası ortaya konmuş mu, hayır,
Artık kendi üretimimiz olan pirinç, buğday, mercimeği yiyor muyuz hayır vs.
Çiftçi bireysel olarak nasıl arz talep dengesine baksın? ( Bu nedenle satış kooperatifleri ve birlikler kuruldu ama onu da siyasi idare bırakmadı). Bu ülkedeki en düşük eğitim seviyesi hangi gruptadır? Çiftçi elbette hangi üründe destekleme alımı varsa ona yönelecektir.Destekleme alımı yapamaya kalkıp fiyat açıklayan devlet değil midir? Devlet destekleme alımı yapsın çiftçi suçlu olsun. Çok enteresan bir bakış.
Tüccar çiftçiyi o kadar çok kandırdı ki şimdiye kadar, üretici perperişan. Tohurdan satsuma mandarini, kiraz vişne satan ve 2-3 yıldır hala parasını tüccardan alamayan küçük çiftçi var.
Bizim ülkemizin tarımsal yapısını analiz etmek gerek önce.
Devletin bir kesime verdiği yüzünden herkesimin madur olduğunu söylerken, verilen kesimin tarım olduğunu belirtmeniz de ayrı konu.Maaşallah tarım kesimi ala ala bu ülkede en büyük sektör olmuş.
Tarım sektörünün GSYİH içerisinde yüzde 14,1lik payı 2005 yılında yüzde 10,3’e gerilemiş. Yeni kalkınma planında bu daha da düşüyor.Devletin tarıma ayırdığı para bütçesinin % 7 si civarı.
Devlet çiftçiyi tüccar eline bırakmayacak ama kurduğu birliklere de her dakika müdahale edecek. Üstelik de bütün bunlardan en yarar sağlayan çiftçi olacak, destekleme alımı var ya...
Sadece tütün için devletin verdiği rakam. İşte biz bu yüzden dünyanın en pahalı şekerini yiyor, en pahalı benzinini kullanıyor,en pahalı konuşmasını yapıyoruz. yani devlet bir kesime verdiğini bütün kesimlerden fazlasıyla alıyor.
Demek yanlış biliyormuşum. Her ürüne eklenen dolaylı vergiler yüzünden değil miydi bu durum? :)
Hani, vergi sistemimizin adaletsiz ve çarpık yapısı yüzünden, tüm hükümetlerin en gözde finansman aracı olan dolaylı vergiler...
Devlet bir kesime verdiğini bütün kesimlerden mi alıyor yoksa vergi olarak alamadıklarını, gelir düzeyine bakmaksızın tüm kesimlerden mi topluyor?
Fındık için TMO’dan teşvik primi geliyor
Hükümet, Karadeniz’i ayağa kaldıran fındık krizine çözmek için sürpriz adımlar atmaya hazırlanıyor.
Fındığa da buğdaydaki gibi "teşvik primi" seçeneği getirilmesi değerlendirilirken, fındıktaki "fiyat başıboşluğunun" önüne geçmek amacıyla da Fiskobirlik’i "by-pass" edip Toprak Malzeme Ofisi’ni (TMO) devreye sokacak bir formül üzerinde duruluyor. Başbakan Tayyip Erdoğan da Bakanlar Kurulu’nda kendi başkanlığında oluşturduğu "fındık komisyonu"na, "fındıkta fiyat başıboşluğuna izin verilemez, fiyat istikrarı sağlanmalı" talimatını verdi.
Erdoğan’ın dışında 6 bakandan oluşan komisyonda, yeni mahsul fındık alımında da bu yılki sorunların yaşanmaması amacıyla, son krizin faturasının kesildiği Fiskobirlik’i devre dışına çıkaracak bir formül üzerinde durulmaya başlandı. Bunun için de TMO’nun devreye sokulması planlanıyor.
Komisyonda, fındığa, buğdayda olduğu gibi "teşvik primi" getirilmesi seçeneği üzerinde de duruluyor. Komisyon üyesi bir Bakan, "Teşvik primi konusunu değerlendiriyoruz" dedi. Yeni mahsul fındık alımında uygulanmak üzere geliştirilen bu planlar üzerinde son sözü Erdoğan’ın söyleyeceği belirtilirken, Erdoğan’ın onay vereceği formülün de pazartesi günü yapılacak Bakanlar Kurulu’ndan sonra ilan edilmesi hedefleniyor.
Turan YILMAZ/Hürriyet
(http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4865405.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1)
Yanlış bilgi... Yanlış sonuç...
GÜNAH bizden gitti; çünkü Başbakan Tayyip Erdoğan eğer Malezya’ya yaptığı gezi öncesinde dönüp Ordu’da yapılan "fındık mitingi" konusunda yanlış bilgilere dayalı şeyler söylemeseydi, tekrar fındık mitingi konusuna değinmeye hiç niyetimiz yoktu.
Sayın Başbakan kamuoyuna yanlış bilgiler veriyor ve kanaatlerini de o yanlış bilgilere dayandırdığı için yanlış sonuçlara ulaşıyor.
Başbakan Erdoğan, bazı muhabirlere göre 80-100 bin (resmi tahminlere göre 40-50 bin) kişinin katıldığı mitinge "kuvvet kullanılarak müdahale edilmesi" emrini kendisinin verdiğini söylüyor. Olayı aynen şöyle anlatıyor:
"Bir Vali, Emniyet Müdürü’ne talimat verecek ve Vali’nin verdiği talimata tamamen ters bir cevapla (Emniyet Müdürü) rest çekecek. Ve bu Emniyet Müdürü orada duracak."
Mitinge katılanlardan 10-12 bin kişilik bir grubun Samsun-Giresun yolunu trafiğe kapatması nedeniyle, hem kendisinin hem de Ordu Valisi Dr. Said Vakkas Gözlügül’ün "bu yolun zor kullanılarak açılması" yolunda talimat verdiğini, ancak Ordu Emniyet Müdürü Rıdvan Güler’in bunu dinlemediğini söylüyor.
Oysa dünkü Anadolu Ajansı bültenlerinde Vali Gözlügöl’ün açıklaması var. "Güvenlik gücü amirlerimizle benim aramda nezaketi aşan bir diyalog yaşanmamıştır" diyor.
Demek ki ne bir "ters cevap" olmuş, ne de bir "rest çekme" durumu yaşanmış. Başbakan devam ediyor:
"Bir taraftan otobüs kuyrukları Akçaabat’ta, diğer taraftan Samsun’da. Ben verdim talimatı, bizzat aradım. Bu yol trafiğe açılacak dedim. Bu esnada hastaneye yetiştirilemediği için iki kişi öldü. Neden? Trafik kapalıydı. Bunun sorumlusu olmayacak mı?"
Bir defa kuyruk o kadar uzun değil... Ama zaten yolun kapatılmasını savunan yok. Bu eylemin suç olduğu zaten orada yolu kesenlere de bildirilmiş. Nitekim akşam saat 21.30’da, yani topluluk yaklaşık 2000-2500 kişiye düşünce polis müdahale edip yolu açmış.
Kaldı ki "hastaneye yetiştirilemediği için ölen" tek kişi yok. O gün Ordu civarında denize girip boğularak ölen 2-3 kişi olmuş. O kadar.
Yaklaşık 50 bin kişiye müdahale etmesi istenen polis sayısını araştırdık. Ordu dışından gelen takviye güçle birlikte toplum sayı 454 imiş. Alınan istihbarat ve olağan önlemler nedeniyle -bir saldırıya uğramalarını engellemek için- bunların 300 kadarını Vilayet, AKP il binası; BİM mağazası; Fiskobirlik dahil hassas noktaları korumak için görevlendirmek gerekmiş.
Başbakan, "Kadınları, çocukları öne sürdüler" demiş. Oysa bu hiç olmamış.
Olayı yaşayanlar diyor ki, "O kadar polisle halka karşı zor kullanılsaydı, Ordu’dan kaç ölü çıkardı, ne kadar işyeri tahrip ve yağma edilir, kaç noktada yangın çıkardı, düşünmek bile istemiyoruz".
Olayın bilançosunu sorduk... O akşam, karayolunun açılması için yapılan müdahale sırasında 16 polis memuru ile 24 sivil hafif yaralanmış. Bir adet TIR kamyonunun camı kırılmış. Onun bedeli olan 1300 küsur YTL’yi de mitinge katılanlar toplayıp sürücüye vermiş. Toplam 38 kişi gözaltına alınmış. Savcı hepsini dinlemiş, sonra serbest bırakmış.
Oktay EKŞİ / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4866255.asp?yazarid=1&gid=61)
Neyi tartıştığınız anladım geniş kapsamlı bir açıklama yapamayacağım ama
ailem ordunun perşembe ilçesinde fındık üreticisi Koca bir yıl büyük emeklerle
bakılıp büyütülen ve daha büyük bir emekle toplanan fındığın üretici için bir gelir kaynağı olmadığını ama bunu pazarlayanlar için büyük bir gelir kaynağı olduğunu biliyorum.
Güzel ülkemde doğru gitmeyen her şey düzeltilmeye çalışılıyor ama olmuyor galiba .
;) Sadece düşüncem
Bu sorunun tek ekonomik çözümü, fındık arzını en yüksek fiyatın oluştuğu noktada sabitlemeye çalışmaktır. Bu da iki şekilde olabilir ve her ikisinin de yapılması aya gitmekten kolaydır: Fındık ekim sahalarını kısıtlamak, belli bölgelerin dışında fındık ekimini yasaklamak. Yasakla eşzamanlı olarak depo inşa edip arz fazlasını üretimin düşük olduğu yıllarda pazarlamak üzere saklamak.
Fındık iklim koşullarının uygun olduğu bölgelerde çok kolay büyüyen bir bitkidir. Çok az bakım ister. Doğu Karadeniz platoları için idealdir çünkü buralardaki üçüncü sınıf tarım arazilerinde para getiren başka ürün ekmek şansı çok azdır. Ama fındık rekoltesinin sadece % 40-45'i bu bölgelerden elde ediliyor.
Geri kalan, Akçakoca'ya ve hatta Düzce'ye kadar uzayan bir hat üzerinde, birinci sınıf tarımın yapılabileceği verimli ovalardan çıkıyor. Buralarda fındık yerine daha fazla gelir getirecek başka ürün ikame etmek pekâlâ mümkündür. Ama fındıkçılık ova çiftçilerinin neredeyse tamamının ikinci işidir. Bunlar biri ilaçlama, diğeri hasat mevsiminde olmak üzere yılda iki defa tarlalarına giderler, geriye kalan zamanlarda şehir ve kasabalardaki esas işleriyle uğraşırlar.
Hükümet para teklif etti
Ovalardaki, özellikle birinci sınıf tarım arazilerinde, fındık üretiminin durması şarttır. Nitekim hükümet buralarda fındıkları söküp başka tarımsal alanlara geçmeleri için üreticilere toptan para teklif etti. Ama son derece az bir talep geldi. Çünkü, dediğim gibi, buralarda fındık ekimi ikinci iştir. Toprakta yaşamayan çiftçinin bakım istemeyen fındığın yerine koyacak ikinci bir ürünü yoktur.
Çözüm, afyon ve tütünde olduğu gibi, belli alanların dışında fındık plantasyonlarına sınırlamalar getirmek, yasaklamaktır.
Metin Münir (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/04/yazar/munir.html) (Milliyet)
Soho, merhaba;
Doğrudan bilen biri olarak size sorayım. Kimi yazılarda fındıkçılığın zor ve emek yoğun bir iş olduğu yazılırken kimi yerlerde de böyle deniyor. Hangisi doğru?
Bizim için baştan sonra geçen aşamaları yazar mısınız?
Türkiye’de tarım sektörünün başlıca iki sorunu vardır.Bunlar verimlilik ve tarımla uğraşan kesimin genel nüfusa oranıdır.Bugün ki haliyle yapılan desteklemede bu sorunları tetikleyen en önemli faktördür.Rakamlar üzerinden konuşursak 1988 yılında tarım Türkiye’de üretimin %17,9’unu istihdamın ise %46,5’i kapsıyor on yıl sonra ise üretimdeki pay %15 istihdamdaki pay ise %42,3 olarak değişmiş 2000 yılında ise tarım sektörünün GSMH içindeki payı %16 2003 yılında %12,2004 yılında ise %10 dolaylarındadır.Karşılaştırma bakımından bazı ülkelerdeki oranlar şöyledir.(2001 yılı baz alınarak)ABD’de tarım nüfusunun toplam nüfusa oranı %2,4 GSMH’da tarımın payı %1,7,istihdamda tarımın payı %2,1,Avrupa birliği ülkelerinde tarım nüfusunun toplam nüfusa oranı %4,9 GSMH’da tarımın payı %1,9’,İstihdamda tarımın payı 4,1dir. 1988 yılında tarım nüfusu 22 milyon iken 2001 yılında 20,3 milyona inmiştir.Yani sizin bahsettiğiniz kadar hızlı bir düşüş yok.Zaten olması da teknik olarak imkansızdır.
Verimliliğe gelince rakamlar daha çarpıcı
Tütünden başlarsak tütün üretiminde dünyada 5.sıradayız ama üretimdeki payı 2.5’tir.Dünya sebze üretiminde 4.sıradayız ancak üretimdeki payımız %2,7’dir.
Buğday da verimlilikte dünya 69’uncusuyuz destekleme alımı yaptığımız şeker pancarın da verimlilikte dünya 25’incisiyiz.
Tarımsal Verimlilik(1998-2000/Dünya bankası verileri)
Ülkeler Hububat verimi (kg/da) Tarım sektöründe Çalışanların katma değeri (Kişi/$)
Türkiye 229 1,858
Danimarka 612 52,809
Japonya 597 30,620
Arjantin 345 9,983
Macaristan 450 4,860
Özbekistan 259 1,621
Türkiye için acıklı bir durum .Demek ki hamasetle bu sorunlar çözülmüyor.
Buradaki rakamlar çok kabaca ülkemizin tarımsal yapısını analiz ediyor aslında düşük verimlilik ve düşük gelir ne yazık ki.
Sorun sistemin sorunudur,bu sorun giderilmedikçe geçmişte mercimekte yaşanılanlar,bugün fındıkta yaşanır,gelecekte başka bir üründe bugüne kadar yapılan yanlış desteklemelerin bizi getirdiği nokta burasıdır artık bu yanlışta ısrar etmenin anlamı da yoktur. Yapılması gerekenler bence;
Devlet doğrudan gelir desteğine devam etmelidir,çiftçi ektiği kadar alanın parasını nakit olarak almalıdır.
Mal alımı şeklindeki uygulamadan vazgeçilmelidir bu zaten tembel olan çiftçiyi daha da tembelleştirmektedir.
Ürünleri saklayacak depolar yapılmasına destek verilmeli ürünlerin mevsiminden sonra satılmasına olanak sağlanmalı
Alternatif ürünlere yönlendirilmeli bu arada oluşacak üretim kaybı karşılanmalıdır.
Çiftçi dış dünya ile rekabet edebilecek düzeye getirilmelidir,verim mutlaka yükseltilmelidir.
Son Söz:Devir balığı değil oltayı ele alma devridir.
Malina Vergide en büyük kaçak tarım sektöründedir.Karşılığı olmadan bol keseden verilen desteklerin sonucudur dolaylı vergiler.Bunu da devlet bütün kesimlerden topluyor.
Son Söz:Kör tutuğunu öper.
Bizde tarım sektöründe çalışan insanların kendilerinde hak olarak gördükleri bir konu vardır. Devlet her koşulda bizi karşılıksız olarak sonsuza kadar desteklemeli. Ne üretirsek veya üretemezsek devlet bunları bizden satın almalı.Bugüne kadar da devlet bu kesimi korumuştur
Noktasından,
Sorun sistemin sorunudur,bu sorun giderilmedikçe geçmişte mercimekte yaşanılanlar,bugün fındıkta yaşanır,gelecekte başka bir üründe bugüne kadar yapılan yanlış desteklemelerin bizi getirdiği nokta burasıdır artık bu yanlışta ısrar etmenin anlamı da yoktur. Yapılması gerekenler bence;
Devlet doğrudan gelir desteğine devam etmelidir,çiftçi ektiği kadar alanın parasını nakit olarak almalıdır.
Mal alımı şeklindeki uygulamadan vazgeçilmelidir bu zaten tembel olan çiftçiyi daha da tembelleştirmektedir.
Ürünleri saklayacak depolar yapılmasına destek verilmeli ürünlerin mevsiminden sonra satılmasına olanak sağlanmalı
Alternatif ürünlere yönlendirilmeli bu arada oluşacak üretim kaybı karşılanmalıdır.
Çiftçi dış dünya ile rekabet edebilecek düzeye getirilmelidir,verim mutlaka yükseltilmelidir.
noktasına gelmeniz güzel :)
Malina ben her zaman bu noktadaydım.İlk yazımda da devlet ürün alımı şeklindeki desteklemeyi kaldırmalı diyordum son yazımda da 'Mal alımı şeklindeki uygulamadan vazgeçilmelidir.Bu zaten tembel olan çiftçiyi daha da tembelleştirmektedir'diyorum.Ben bu konunun biraz teknik olarak irdelenmesinden yanayım.(fındıkçıya,pancarcıya endekslenmeden)İlerde bir gün köylülük ve kentleşme üzerine bir konu açılırsa orada daha farklı açılımlar getirebiliriz hep beraber.Ayrıca Mine hanım neredeyse beni çiftçi düşmanı ilan edecek. :))
Düşündüklerini iyi ifade edememek gibi bir sorunun olduğunu kabul etmelisin.
"Bizde tarım sektöründe çalışan insanların kendilerinde hak olarak gördükleri bir konu vardır. Devlet her koşulda bizi karşılıksız olarak sonsuza kadar desteklemeli. Ne üretirsek veya üretemezsek devlet bunları bizden satın almalı. Bugüne kadar da devlet bu kesimi korumuştur" cümlesini başkası yazsa da sen okusan ne anlardın?
Bu bir sistem sorunu dendiğini mi? :)
Sevgili Malina;
Bu gazel değil ki içinden bir beyti seçip alalım ve ona göre yorum yapalım bu bir düz yazı. Düz yazılar bütünlük arz eder. içinden cımbızla bir cümle veya paragraf seçip yazan kişi hakkında hüküm verilemez bırakın hüküm vermeyi yazı hakkında yorum bile yapılamaz.
Bu paragrafı başkası yazsa sen ne anlardın? Diyorsunuz.Ben kişileri yazılarındaki bir paragrafa göre değil yazısının tümünü okuyarak anlamaya çalışırdım,eğer varsa diğer yazılarını da okuyarak bir hükme varırdım.Bu yazıları başkası yazmış olsa benim çıkaracağım sonuç bu şekilde destekleme ile (Hangi kesim olursa olsun) hiç bir yere varılamayacağı ve verimliliğin mutlaka artırılması gerektiğidir.
Peki sizce nasıl bir destekleme programı uygulanmalıdır ?Bu konuda sizin de fikirlerinizi öğrenmek isterim.
Son Söz:Arka kapak okuru olmayalım.
Hatırla diye bir bölümü alıntıladım, yoksa tümünü de alsam dediğin aynıydı... Demogoji yapma yani...
Soruna gelince; ben haddimi bilirim.
Bunlar benim bilgi alanım dışında konular. Kahve muhabbeti yaparken vatan kurtarmaya kalkanlardan değilim. Bu bölümü güncel tutmaktaki amacım, daha çok kişinin konu üzerinde düşünmesini sağlamaya yönelikti. Tabii zaman için değişen söylemlere dair bir arşiv tutma fikri de her zaman caziptir :)
Yalnız Çınar
05-08-2006, 12:29
Selam arkadaşlar;
Fındık üreticilerinin sorunlarının tartışılacağı düşüncesi ile açılan başlık altında görüyoruz ki; ucundan tutulan her sorun ayrı bir yumağa doğru dolanıyor. Dolanıyor diyorum zira gerçekten sorunlar yumağı haline gelmiş olan güzel yurdum çözümlerden ziyada çözümsüzlüklere uzanıyor.
Malina öncelikle sana çok teşekkür ediyorum. Böylesine güzel, hassas ve de güncel bir konuyu foruma taşıdığın için.
Birkaç gündür forumu çok sıcak takip ediyorum. Bugün de baştan sona tekrar okudum. Alıntıları ile, yürütülen fikirlerle, ortaya atılan farklı düşüncelerle harika gidiyor. Zaman zaman hissedilen küçük gerilmeler de konuyu tartışmanın yararlı olduğunun bir göstergesi. Demek ki; farklı fikirler var ve tartışılıyor.
Her düşünce sahibine özgün, ona ait, tamamı ile fikri ortaya koyan şahsın ürünüdür. İfade de sadece fikir sahibini bağlar. Foruma taşınan köşe yazarlarının fikirleri de onları bağlar. Hissettiğim şu her hangi bir gazetede yazan şahsın fikri sanki daha fazla önemsenmeliymiş gibi ön kabul ve şartlanma var. Senelerce gazetelerde yazmış olan politika yazarlarının, bazılarının zaman zaman ülke yönetiminde bulunanlara göre fikirlerinde sapmalar, söylemlerinde vıcık vıcık kaygan yağlı ifadelere rastlamamız olağan değil mi? Olmuyor mu böyle şeyler. Bu tarz insanların yazdıklarının güncel politik konularda da yüzer gezer olduğunu çok müşehade ettik. Fındık üreticileri gündemdeyken de bunları gözlemledik. Ortaya çözüm olacak fikirler koyacakları yerde şu şöyle demiş, bu böyle demiş ifadeleri, sorunları alevlendirmekten başka işe yaramıyor. Üstelik ortada toplumsal bir hareketlenme varken herkes bu konuda sorumluluğunu çok hassas ölçeklerle tartıp boş boğazlık yapmadan, germeden, yalakalık yapmadan, varsa düşüncesini ortaya koymalı. Başkaları da düşüncesine ters bile olsa tamamını dikkatle incelemeli, varsa içinden yararlı olanları birlikte sahiplenmek adına destek olmalı.
İfadelerimin sonucu olarak şunu söyleyebilirim. Gündeme taşınan bir konu, foruma katılanların kendi fikirlerinden ziyade, başkalarının bu konuda söylediklerini foruma taşıyarak, adeta aynen katılıyorum dermişcesine zaman zaman altına kendi fikri olarak hiç bir açıklama yapmadan olduğu gibi yapıştırmış. buna karşı fikir üretenleri de anlamaya çalışmadığını görüyorum. Tebrik ediyorum VİFER, tebrik ediyorum MİNE Hanım, tebrik ediyorum MALİNA,tebrik ediyorum fmt79, ne mutlu size tartışacak fikirleriniz var ve ortaya koyup savunuyorsunuz.
Ancak tartışma ile kalmayıp, tartışma sonucunu asgari müştereklerde de olsa birleştirip çözüme doğru fikir ayrılıkları olsa bile birlikte hareket etme olgunluğu yakalanmalı.
Böylesine güzel tartışma platformlarının devamını diliyorum. Hatta kıran kırana...
(Asla fikre saygı çerçevesini aşmadan)
Yalnız Çınar
05-08-2006, 12:31
Özür dilerim, tartışmanın güzelliğine dalınca konu ile ilgili düşüncelerimi belirtmeden kapattım yazımı ancak, bu konu üzerine düşündüklerimi daha sonra yazacağım.
Sevgili Malina;
Bu gazel değil ki içinden bir beyti seçip alalım ve ona göre yorum yapalım bu bir düz yazı. Düz yazılar bütünlük arz eder. içinden cımbızla bir cümle veya paragraf seçip yazan kişi hakkında hüküm verilemez bırakın hüküm vermeyi yazı hakkında yorum bile yapılamaz.
Sayın Vifer,
çok doğru yazmışsınız. Benzer bir şekilde bir kişinin
tek bir yazısına bakılarak da genele dair yorum
yapmak doğru değildir.
Buna göre başından itibaren yazdıklarınızı tekrar okumanızı
öneririm. Ayrıca Fmt79'un da yazdıklarını tekrar okumanızı
öneriririm çünkü bir yazınızda düşüncelerine
tamamen katıldığınızı belirtmişsiniz.
Şu ana kadar sadece izlemekle yetindim. Burada önemli olan
baskın çıkıp ille de haklı olmak, mat olmamak kaygısı olmamalı.
Ne yazık ki böyle bir noktaya gelindiğini görüyorum.
Burada bu konuların konuşulma amacını Malina baştan
itibaren net çizdi. Dışına çıkmayı hiç istemem ama
size bir sorum var ki keşke daha o zaman sorsaydım.
"Benim polisime, benim askerime, kamyon şöförüm" e
taş atan insanlar hangi milletten? Olaylarda görev yapan
Emniyet Müdürü hangi milletten? Bu konuyla ilgili
konuşmaları hatırlayın derim.
Oradan bu noktaya gelinmesi mutluluk verici.
Merhaba Arsakay ;
Ne yazdığımı çok iyi bildiğim için kendi yazılarımı tekrar okumadım ama önerin üzerine sayın fmt79’un yazılarını tekrar okudum.Sayın fmt79 yazılarında ağırlıkla iki konu üzerinde duruyor.İlki destekleme ve kooperatifçilik diğeri ise yapılan eylemler.Zaten kendisi de 02.08.2006 saat:22.19 tarihli yazısında desteklemenin nasıl olması hakkında fikrini belirttikten sonra ‘ Emniyet müdürünün görevden alınmasına gelince;’ diye ayrı bir paragraf açıyor.
siz eğer benim yazılarımı dikkatli şekilde okuduysanız yapılan eylem konusunda tek satır yazmadığımı fark etmiş olmanız lazım bu yüzden sorduğunuz sorunun muhatabı ben değilim.Ben fmt79’un 01.08.2006 saat 19:03 tarihinde yazdığı yazıya 02.08.2006 saat 18:12 ‘de yazdığım yazıda ‘ ben bu bağlamda fmt79’un sözlerine katılıyorum diye yazdım.
Sayın fmt79’UN 01.08.2006 saat:19:03’de yazdığı yazı incelenirse yazısının son kısmında o da sadece 4 satır ile orada yapılan yol kesme eyleminden bahsediyor.
Hayatımın hiçbir döneminde şah **** mat olmak gibi bir kaygım olmadı biz burada sadece fikirlerimizi yazıyoruz bunun için kimsenin (en azından benim) farklı çıkarlar peşinde olduğunu sanmıyorum.Bu yüzden kaygılanmayınız.
Sevgili Malina’nın çizdiği çizgiyi ve sitenin sınırlarını çok iyi biliyorum ve bu çizginin dışına ne bu konuda ne de kavaklar konusunda çıkmadım.
Ben hala bu konunun teknik düzeyde politikaya bulaştırılmadan yazılması ve tartışılması taraftarıyım.
Siz de bu konudaki fikirlerinizi yazarsanız sanırım tartışmamıza farklı bir getirebiliriz.
"Bireylerin ya da grupların duygularını okşayarak, onları aldatarak, kendi yanına çekmek" olarak tanımlanıyor. Sözlükte.
Demagoji yapan kişi kendi fikirlerini savunmaz sadece halkın hoşuna gidecek halkı kendi tarafına çekecek fikirlere prim verir onları anlatır onları yazar.O yüzden hiçbir politikacı gecekondu yaptırmayacağım,destekleme vermeyeceğim,maaşlara zam yapmayacağım diye vaat’te bulunmaz.Bulunursa da seçilemez.Onun için meydanlarda yanlışlığı biline biline fındığa,tütüne,pancara bol keseden paralar vaat edilir. Bu yüzden ben demagoji yapmıyorum.
Sevgili Malina bir de benim yazımdan neler anladığını yazabilirsen daha verimli bir şekilde tartışabiliriz.
Son Söz: İnsanlar duymak istediklerini söyleyenin yanında toplanırlar.
biz burada sadece fikirlerimizi yazıyoruz bunun için kimsenin (en azından benim) farklı çıkarlar peşinde olduğunu sanmıyorum.Bu yüzden kaygılanmayınız.
Bundan kaygı duymuyorum. Şüphelenmedim bile.
Ben hala bu konunun teknik düzeyde politikaya bulaştırılmadan yazılması ve tartışılması taraftarıyım.
Bu konunun politikanın dışarıda tutularak tartışılması
ne kadara mümkün bilemiyorum. Bu konuyu kimlerin
bu hale getirdiği malum.
Ben de konunun uzmanı değilim. Okuduklarıma ve
gözlemlerime göre yorum yapabilirim.
Fındık konusu dışında size Trakya'dan
üzüm örneğini vermek istiyorum.
Ben buraya 2004 yılında geldim.
Hiç görmediğim akrabalarımla da aynı yıl tanışmış oldum.
Bu akrabalarımdan birisi yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapıyor.
2004 yılında bürosunda bir konuşmaya tanık oldum.
Hakkında çıkan bir yazıdan dolayı açıklama yapmak üzere büroya
gelen kişi özelleştirilen TEKEL fabrikasının eski müdürü olan ama
özelleştirme sonrasında da müdürlüğe devam eden kişiydi.
Eleştiri konusu sözkonusu yılda özelleşen fabrikanın üreticinin
elindeki üzümü almaması veya çok ucuza almasıydı.
Kısacası üreticinin malı elinde kalmıştı.
Çok kısa söylediklerini aktarıyorum.
"Bugün Trakya bölgesindeki bağların %60'ı
ekonomik ömrünü doldurmuş durumda.
Ben fabrika özelleştirilmeden önce son 5 yıl boyunca
üreticiye bağlarını gençleştirmelerini, özelleştirme sonrası
özel sektörün devlet gibi kalitesiz üzümü almayacağını,
ürünlerinin ellerinde kalacağını söyledim ama yapmadılar.
Bu yıl sadece ispirto yapmak üzere kalitesiz üzüm
alınmasını sağladım ama seneye bu kadar da alım yapılmayacak."
Trakya en zengin bölgelerimizden birisi. Şimdilik tabi!
Bağcılık ve şarap imalatı geçim kaynağı. Peki neler oluyor?
Bağlarını yenilemeyenlerin üzümleri ellerinde kalıyor
dolayısı ile ekonomik durumları git gide bozuluyor.
Sonra birileri de gelip bu arazileri ucuza satın alıyor ve
bağcılık ve şarap üretimi yavaş yavaş el değiştiriyor.
Bir yandan da nüfus artışına paralel olarak
birçok bölgede olduğu gibi araziler bölünüyor,
karın doyurmaycak kadar küçülüyor.
Gerisini biliyorsunuz.
Diyeceksiniz ki "Ben de bunu söylüyorum zaten".
Doğru ama siz bir taraftan da
köylüyü hem tembellikle itham ediyor,
hem de felsefe yapmasını bekliyorsunuz.
Bak adam 5 yıl söylemiş de
neden bağlarını gençleştirmemişler diyerek
yıllarca süren hatalı politikaların sorumluluğunu
insanımızın üzerine yıkmak gerçekten büyük haksızlık.
arkadaş sohbetlerinde kullandığımız hepimizin bildiği bir espri var"seni anladım ama yanlış anladım"
belki bunu biraz değiştirerek kullanabiliriz"seni bilgilendireceğim ,ama yanlış bilgilendireceğim"
protesto gösterisinin neden yapıldığını yolda ölen insanlar ve emniyet müdürünün tavrı gölgede bıraktı...aslında iki olayda yokmuş.
zamanın başbakanı Mesut Yılmaz fındık ekim alanlarının genişletilmesine izin verdiğinde eleştirilmiştide neye yaramıştı.
binlerce insan yola döküldüyse canı acıdığı içindir.
devletin asli görevi,halkın refahını sağlayacak politikalar üretmektir.
bunu yapacak olan hükümetlerin koltuklarında kalmasını sağlamak değildir.
Şimdi kendimize bakıyorum.Sivil bir hareketiz.herhangi bir örgüt olmasakta.fikirlerimizi ağaçlar çerçevesinde tartışıyoruz.kızıyoruz seviniyoruz bilgilerimizi aktarıyoruz.sorup öğreniyoruz.
aslına bakarsanız hiç bir konuda aynı görüşte olmamızda gerekmiyor.
zaten bunada demokrasi deniyor.
mecbur olduğumuz bir kaç şey var .aykırı görüşlere tahammül etmek.
başkasının söyledikleri doğruysa kabul edebilmek için açık fikirli olmak.
belkide en az yaptığımız şey ,öğrenmek için araştırmak.
insanın canını yakan şey şu ki,bu kadar sözden sonra yollara dökülenlerle bizim aynı kişiler olmamız ve onlarında derdinin çözülmemesi..
Yalnız Çınar
05-08-2006, 18:07
Orjinal mesaj sahibi vifer.
Malina Vergide en büyük kaçak tarım sektöründedir.Karşılığı olmadan bol keseden verilen desteklerin sonucudur dolaylı vergiler.Bunu da devlet bütün kesimlerden topluyor.
Son Söz:Kör tutuğunu öper.
Tartışma Fındık Sorunu tartışması ekseninden kaymış görünüyor.Kanımca bu tür sorunları özellikleri içinde tartışamamak sadece bu forumdaki bizlerin sorunu değil. Göründüğü üzere sorumlular, yetkililer, bu işi takip ediyorum gailesinde olanlar eğer soruna çözüm getirmek üzere tartışıyor olsalardı olayları bu boyuta taşıyıp, daha büyük açmaza taşımazlardı. Neredeyse biraz daha sağduyudan uzak davranılsa, toplumsal infial oluşacak, telafisi imkansız zararlar verilebilecekti. Neden olarak, hak aramanın, sorunu çözmeye çalışmanın, gereksiz fikirlerin ortaya atılması, çözüme ulaşma çalışmaları yapılacağı yerde birilerinin birilerine taraf olma gayretleri yüzünden konunun ekseninden sapmış olduğu göz önüne asla alınmayacaktı. Fındık üreticilerinin hak arama platformu olacağı yerde neredeyse, toplumsal suçlu olacakları bir boyuta taşınacaktı. Ayrıca gözden kaçan diğer bir husus da hak arama yürüyüşü önce protestoya ardından hükümet sorunu haline dönüştürüldü.Bizler bunu her zaman yapıyoruz. Sadece bu yönetimle alakalı bir şey değil. Önceki dönemlerde de buna benzer çok olaylar yaşandı. Olaylar saptırılıp adeta hak arayanlar haksız duruma dönüştürüldü.
Tartışmanın sapması ile alakalı olarak yukarıda vifer'in mesajından bir alıntı yaptım. Fındık üreticilerinin sorunu tarım alanında vergi kaçağı meselesine dönüştü. Vifer söylediğinde haksız demek istemiyorum burada. Asıl olan yapıcı olunacaksa, konunun kendi ekseninde tartışılmasıdır.
Vergi kaçağının büyük bir kesiminin tarım alanında olması gerçeği de ayrıca doğru bir tespittir. Son nokta itibarı ile semt pazarlarında satılan hiçbir ürünün belge karşılığı satılmaması bunun en net ifadesidir. Ancak bu konu başka bir tartışma konusudur.
Esenlikler diliyorum.
şimdi haberlerde fındık sorununun başka bir yönü anlatıldı..
sefalet içinde fındık toplamaya gelenler.
bir tuvalet bile olmadan para kazanmak için çektikleri acı anlatıldı..
fındık kendiliğinden sorunlarımızın hepsinin aynası gibi
yine fındık konusunda skytürk televizyonunda birtartışma var şu anda..
Dün akşam Sykturk deki fındık tartışması çok konuyu aydınlatacak nitelikteydi.Pazartesiden sonra bu konudaki programlarına devam edeceklerini söylediler.
eski fındık ihracatçıları birliği başkanı Lokman Kondakçı konuştu.
Fındık satışları başlamadan önce sezonluk satış anlaşmaları yapılıp fiat belirlendiğini,sonrada üreticinin bu fiatın altında kalması için her yolun denendiğini anlattı.
son otuz yılın fiatları ve satışları hakkında bilgi verdi.fiat ne olursa olsun satış rakamları yaklaşık hep aynı.
başka ülkelerin Türkiye ye alterrnatif olmasının neden mümkün olamayacağını anlattı.
Hükümetlerin ve Fiskobirliğin hangi konullarda nasıl hatalar yaptığından sözetti.
beni en çok şaşırtan Celal Bayar dan sözettiği bölüm oldu.
Bayar İktisat Vekiliyken bu konuda çok kapsamlı bir çalışma yapmış.bugün yaşanan sorunların o günlerde de yaşandığını gördüm.
şöyle bir örnek verdi."petrol 20 dolar civarındaydı şimdi 70 dolar civarı.
kimse diyormu pahalıya satıyorsunuz,Türkiye fındığın fiatına ne derse herkes ona uymak zorundadır."bunun gerçekleştiği yıllarla ilgili örnekler haklı olduğunu gösteriyor.
7 Ağustos Pazartesi Saat 21.00
SkyTürk TV
Fındık sorunu üzerine konuşmalar...
Hükümetten fındığa destek kararı
AK Parti Milletvekili Nurettin Canikli, hükümetin 2006 yılında fındığı doğrudan destekleme kararı aldığını söyledi. Canikli, “Bu yıl üreticimiz desteklenecek ve mağur edilmeyecektir” dedi.
http://www.ntvmsnbc.com/i/blank.gif
NTV-MSNBC
Güncelleme: 13:07 TSİ 06 Ağustos 2006 Pazar
ANKARA - Adalet ve Kalkınma Partisi Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, bölge milletvekili olarak FİSKOBİRLİK’i eleştirmelerine rağmen, 6 Ocak’ta yapılan Olağan Genel Kurul’a kadar birliği ve yönetimini desteklediklerini söyledi.
FİSKOBİRLİK’in görmezden gelmediklerini belirten Canikli, bankaların birliğe kredi sağlamaya sıcak bakmadığını kaydetti. Canikli, Ordu’daki olaylı fındık mitingininin üreticilerle hükümeti karşı karşıya getirmek amacıyla düzenlediğini öne sürerek, “Ölçülü ve dengeli davranılmış olsa bu sorun daha önce rahatlıkla çözülebilirdi” dedi.
Hükümetin 2006 yılı ürünü fındığı doğrudan destekleme kararı aldığını kaydeden Canikli, ayrıntıların önümüzdeki günlerde açıklanacağını söyledi.
http://www.ntvmsnbc.com/news/381617.asp
Fındık kararnamesi çıkıyor
07.12.2002 14:41 - Bu haber 197 kişi tarafından okundu
GİRESUN (İHA) - Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkan Yardımcısı ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, yeni fındık kararnamesinin pazartesi günü Bakanlar Kurulu tarafından imzalanarak yürürlüğe gireceğini açıkladı.
Canikli, partisinin il binasında düzenlediği basın toplantısında fındık kararnamesinin tüm yönleriyle hazır olduğunu, Bayram tatili nedeniyle kararnamenin çıkış tarihinin tatil sonrasına bırakıldığını söyledi. Seçim meydanlarında fındık üreticilerine fiyatın 2 milyon lira olacağı sözünün yerine getirilmesi için harıl harıl çalıştıklarını ve hazırladıkları kararname ile de bunu başardıklarını kaydeden Canikli, "Hazırladığımız kararnameye göre, fındığa devlet desteği önümüzdeki yılda da devam edecek. Ürün teslim beyannamesi verme süreleri uzatılacak. Ürün teslim etme sınırlamaları kaldırılacak. Taban fiyatları fındık pazara indirilmeden, daha hasat başlamadan mayıs-haziran aylarında belirlenecek. Biz Türk fındığında istikrarı yakalamayı hedefliyoruz" dedi.
"ÜRETİCİMİZE VERDİĞİMİZ SÖZÜ YERİNE GETİRECEĞİZ"
Daha önce Ramazan Bayram öncesinde kararnamenin çıkacağını açıkladıklarını ancak bazı pürüzler nedeniyle bunu başaramadıklarını belirten Canikli şöyle konuştu:
"Üreticimizin yüzünü güldürmek ve meydanlarda verdiğimiz sözü yerine getirmek amacıyla yeni bir fındık kararnamesi için çalışma başlatmıştık. Kararname geçtiğimiz hafta içerisinde tüm yönleriyle tamamlandı. Bakanlar Kurulu'nun imzasına sunulmuştu. Ancak hiç beklemediğimiz ekonomik ve ihracat yönlerinden bazı teknik sorunlar ortaya çıktı. Yoğun çalışmalarımız sonucunda da bu aksaklıkları giderdik. Ancak araya Bayram tatili girmesi nedeniyle kararnameyi Bakanlar Kurulu'na imzalatamadık. Üreticimize kararnamenin çıkmasıyla bayram hediyesi vermek istedik, ancak bu mümkün olmadı. Kendilerinden özür diliyoruz. Bayram sonu ilk iş günü olan pazartesi günü Bakanlar Kurulu tarafından kararname imzalanarak yürürlüğü girecek. Böylelikle hem üreticimize verdiğimiz sözü yerine getirmiş olacağız, hem de üreticinin yüzü gülmüş olacaktır."
"57 HÜKÜMET ANLAYAMADIĞIMIZ BİR FINDIK POLİTİKASI İZLEMİŞ"
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, 57. hükümetin istikrarlı fındık fiyatı politikası yapmaması nedeniyle Türkiye'nin 100 milyon dolar ihracat kaybı bulunduğunu ileri sürerek, "57. Hükümet fındık ihracatında özellikle bu sezon anlayamadığımız bir politika izlemiş. Türkiye'nin ihraç ettiği tarım ürünlerinden en büyük geliri teşkil eden fındıkta büyük zararlara uğramış durumdayız. Bugüne kadar yaklaşık 150 bin ton fındık ihraç eden Türkiye, bundan 300 milyon dolar gelir elde edilmiş durumda. Ancak bakıldığında bu rakamın çok düşük olduğunu görüyoruz. Fındığın dış piyasada kentali 170 dolara satılırken, aslında bu rakamın iyi bir fiyat politikası izlenmesi durumunda 220 dolar seviyelerinde olması gerekiyordu. Yani ülke olarak bugün bir kental fındıkta 60 dolar kaybımız bulunuyor. Bu kaybı hesap ettiğimiz de ise 100 milyon dolar gibi korkunç bir rakam ortaya çıkmaktadır. Yani Türkiye olarak maalesef bu para elimizden uçup gitti. AK Parti olarak buna 'dur' diyeceğiz" diye konuştu.
Canikli, fındık alım fiyatının 2 milyon lira olarak tespit edilmesinin ardından kısa adı Fiskobirlik olan Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği'nde yeniden yapılanma için düğmeye basılacağını belirtti.
mynet (http://64.233.161.104/search?q=cache:1uggwtzRgD0J:haber.mynet.com/detail_news/%3Ftype%3DPolitics%26id%3DA0041CBA%26date%3D08Aral ik2002+f%C4%B1nd%C4%B1k+%22Nurettin+Canikli%22&hl=tr&gl=tr&ct=clnk&cd=7)
Bu haberlerin ilki, Maliye kökenli eski bir bürokrat olan, buna karşılık sürekli mali disiplinden yakınıp, harcamaları artırma talepleriyle bildiğimiz AKP Giresun milletvekili Nurettin Canikli’nin bir demecine dayanıyor. Canikli, bölge milletvekili olarak Fiskobirlik’i eleştirmelerine rağmen, 6 Ocak’ta yapılan Olağan Genel Kurula kadar birliği ve yönetimini desteklediklerini söylemiş.
Fiskobirlik’i görmemezlikten gelmediklerini, bankaların birliğe kredi sağlamaya sıcak bakmadığını kaydeden Canikli, Ordu’daki olaylı fındık mitinginin üreticilerle hükümeti karşı karşıya getirmek amacıyla düzenlendiğini öne sürüp, "Ölçülü ve dengeli davranılmış olsa bu sorun daha önce rahatlıkla çözülebilirdi" demiş.
Canikli ölçülü ve dengeli davranmayan tarafı, herhalde hükümet değil, miting yapan karşı taraf olarak kastetmiştir. Buradan yola çıkarak Canikli’nin "Başbakan’ı kızdırdınız bakın böyle oldu" demeye çalıştığını tahmin ediyoruz.
Canikli’nin demecindeki asıl tehlikeli noktaya ise şimdi geliyoruz. AKP milletvekili, "Hükümetin 2006 yılı ürünü fındığı doğrudan destekleme kararı aldığını" kaydetmiş ve ayrıntıların önümüzdeki günlerde açıklanacağını söylemiş.
Yani felaket göstere göstere geliyorum diyor...
Bilindiği gibi ekonomik programla birlikte destekleme alım kapsamı daraltılmış, fındıkta sübvansiyona son verilmiş, Fiskobirlik düzenleyici role çekilmiş, alım sahalarının daraltılması öngörülmüş, mümkün olduğunca piyasa oluşumuna imkan verilmişti. Birkaç yıl gayet iyi işleyen sistem, hem hükümet hem de Fiskobirlik’in hatalarıyla dinamitlendi. Şimdi hükümet, kalıcı ve düzenleyici bir sisteme geçmek yerine, eski ucuz ve popülist yönteme geri dönerse vay halimize. Canikli’nin dediği gibi fındıkta destekleme yeniden başlarsa bu sübvansiyonun yeniden başlaması demek. Bir de Fiskobirlik’e kızıldı diye TMO gibi kurumlarla alım yapılırsa, hem bu kurumun borçları öylece kalmış hem de sübvansiyon kat be kat artmış olacak. TMO’nun durumu zaten belli, Hazine’den aldığı kredi orada duruyor.
Erdal SAĞLAM / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4880380.asp?yazarid=8)
Tarih tekerrürden ibaret...
Şimdi burada tarım işletmelerine ne gözle baktığımız önemli eğer bu işletmeleri gelir getiren bir işletme olarak görüyorsak gerekli yatırımları yapmak zorundayız. Nasıl ki bir arabanın traktörüm yıllık bakımını yapıyorsak bu işletmelere de gerekli olan yatırımları yapmak zorundayız. Eğer birisi çıkıp beş yıl boyunca bağlarını gençleştirmelerini söylüyor ve de bu yapılmıyorsa kendi düşen ağlamaz demek zorundayız. Buna karınlarını doyuramayan adamlar nasıl bağlarını yenileyecek diyeceksiniz ama hiçbir şey yapamıyorlarsa toplanıp her yıl birinin bağını yenileselerdi yine bu duruma düşmezlerdi.
Meşhur bir fıkra vardır;Cinin biri köylünün birine gelip dile benden ne dilersen ama ne istersen komşuna iki katını vereceğim demiş. Bizim köylü düşünmeye başlamış traktör istesem komşumun iki tane olacak, tarla istesem komşumun iki tarlası olacak bakmış işin içinden çıkamıyor en iyisi sen benim tek gözümü al demiş. İşte size köylü felsefesi.
Ayrıca burada gözden kaçan veya üzerinde durulmayan bir nokta var.Ortada kalitesiz bir ürün var ve özel sektör rica minnet ispirto yapmak için alıyor bu ürünü ya tekel özelleşmeseydi bu kalitesiz üzümler şarap,şıra,üzüm suyu vb. şekilde üretilecek ve halkın tüketimine sunulacaktı.Ben sırf bir kesim mutlu olsun diye ispirto bile olamayacak ürünleri tüketmek zorunda değilim.Bu resmen halk sağlığı ile oynamaktır.
Türkiye’nin kuru üzüm ihracındaki en büyük handikabı pisliğidir.Yani biz bu üzümleri temiz koşullarda kurutamadığımız için ihraç edemiyoruz.ama bu üzümler iç piyasada tüketime sunuluyor sadece üzüm değil Avrupalı’nın almadığı sebze ve meyveler Türkiye’de tüketime rahatlıkla sunuluyor.Peki bu ülke vatandaşlarının bir Alman,Bir İngiliz,bir Amerikan vatandaşından neyi eksik.Belli bir kesimin ürettiği ürünleri artık devlet olmuyor diye ağlayanlar acaba bunu düşünüp üzülüyorlar mı?
Türkiye’de üretilen üzümün sadece %3’lük kısmı şaraplık olarak kullanılıyor,gerisi yaş ve kuru üzüm olarak tüketiliyor.Üzümün anavatanında bulunan ülkemiz şaraplık üzüm üretemiyor.Bu çok teknik bir iştir ve teknikle köylümüzün arası hiç yoktur.Bu yüzden bizde üretilen şarapların çoğu köpek öldüren olarak adlandırılıyor.Bahsettiğiniz araziler el değiştirdiği için Gülor gibi Sarafin gibi nispeten kaliteli şaraplar tüketiyoruz.
Diğer taraftan eğer biz bu tarım işletmelerini kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) olarak görüyorsak burada çalışanların Mine hanımın bahsettiği bankamatik memurlarından hiçbir farkı yoktur.
Maalesef Türkiye’de tarım işletmelerine iktisadi gözle değil de siyasi gözle bakılıyor.bu yüzden de ilerleme sağlanamıyor.Artık bizde tarıma dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinin baktığı gibi piyasa ekonomisi gözü ile bakmak durumundayız.Artık küreselleşen dünyada hiçbir sektör korunma duvarının arkasına sığınamayacak,pazarlarını dünyanın diğer üreticilerine kapatamayacak.Bu yüzden bizde artık kaynaklarımızı daha verimli bir şekilde kullanmak zorunda kalacağız.
Bunun için bizim yapmamız gereken en öncelikli iş ekonominin kurallarını uygulamamızdır yani verimlilik ve maliyet arasındaki ilişkiyi düzeltmemiz üzerinde konuşmamız gerekiyor.Dünya artık büyük bir pazara doğru gidiyor,kim hangi ürünü daha kaliteli ve ucuza üretiyorsa dünyanın her yerinde satar üretemiyorsa da bizim gibi ağlar.
Nüfusumuzun %34’ü tarım sektöründe ve bu nüfusun GSMH’ya katkısı sadece %13 bu acı gerçeği mutlaka değiştirmemiz gerekiyor.
Bu kesimin hala yol ve su sorunlarını çözememişiz,arazilerin bölünerek küçülmesini önleyecek bir yasamız yok,eğitim ve sağlıkta en kötü hizmeti alıyorlar.Türkiye’de tarımla uğraşan insanlar sadece oy olarak görülüyor,sosyal hayata hiçbir katkıları yok onlarda zaten bu durumu kanıksamışlar.Kim kendilerine daha çok ulufe dağıtırsa onun tarafına geçiyorlar.
Cumhuriyet döneminin en büyük başarısızlığı bu kitleyi şehre çekip tarım işçisi sınıfından sanayi işçisi sınıfına atlatamamış olmasıdır.Bu olayı İngiltere 19.yy’da yaptı ve bugün İngiltere’de köylü nüfusu %1’in altında .ABD’de 4 milyon civarında bizde ise aileleriyle beraber 30 milyon civarında.
İşte devlet bunları düzeltmeli.
Son Söz:Ürün alımı şeklinde destekleme yaparak bu insanları yoksulluk ve sefaletten kurtaramayız.
Merhaba Yalnız çınar,vergi konusuna Malina'nın 03.08.2006 saat 18:22'de yazdığı yazı yüzünden değimdim.
Yalnız Çınar
07-08-2006, 14:20
Selamlar Vifer;
Müthişsin, hiçbir şey gözünden kaçmıyor. Fındık Sorununa yazdıklarının nerdeyse tamamına katılıyorum. Tarım politikaları, birlikler konusunda yine de benden daha insaflısın bazı konularda. Devletin hataları yüzünden köylünün sıkıntılarını dile getirebilme konusunda tevazu gösteriyorsun. Ben zaman zaman daha katı oldum bazı eleştirilerimde ancak bu birşey değiştirmiyor.
Bazı yaşam tarzları artık yoz bir kültür olmuş yurdumda.
Katılırsınız katılmazsınız bilemem ama, yaşadığım için biliyorum. Katledilen üretimsiz zamanlar ve bu zamanlarda edinilen kötü alışkanlıklar (Kumar-alkol-uyuşturucu gibi) sarmış bu yoz kültürü.Yaşayanların sayısı da azımsanmayacak ölçüde.
Doğrudan devlet desteğine, ürün alım desteğine sonuna kadar ben de karşıyım
Cumhuriyet tarihmiz boyunca bu tür desteklerin yarar yerine zarar getirdiğini ve hiç birişe yaramadığını gördük. Kesinlikle devletten birşey beklememek gerekiyor. Yapılacaklar artık bu dönemden sonra çiftçiyi daha profesyonelleştirmek olacaktır. Bu bağlamda eğitimli kadrolara ihtiyaç vardır, ekip biçen köylümüz ifadelerini terminolojiden çıkarıp zırai işletmeler, tarım işletmeleri organizasyonları oluşturmak lazım. Birliklere karşı değilim. Birliklerin siyasallaşmasına ve de çıkar amaçlı kullanılmasına karşıyım. Sadece zırai birliklerden bahsetmiyorum. Meslek kuruluşlarının çoğunda bu ne yazık ki böyle.
En az bir siyasi parti kadar siyasetin içinde yer alma gayretlerini anlamakta zorluk çekiyorum. Hatta inanamadığım, inanmakta zorluk çektiğim bazıları var ki; onlar mecliste grubu olan siyasi partilerden bile daha aktifler.
Düşüncelerini açıkça ortaya koyduğun için teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. Hoşçakalın
Bu kesimin hala yol ve su sorunlarını çözememişiz,arazilerin bölünerek küçülmesini önleyecek bir yasamız yok,eğitim ve sağlıkta en kötü hizmeti alıyorlar.Türkiye’de tarımla uğraşan insanlar sadece oy olarak görülüyor,sosyal hayata hiçbir katkıları yok onlarda zaten bu durumu kanıksamışlar.Kim kendilerine daha çok ulufe dağıtırsa onun tarafına geçiyorlar.
Cumhuriyet döneminin en büyük başarısızlığı bu kitleyi şehre çekip tarım işçisi sınıfından sanayi işçisi sınıfına atlatamamış olmasıdır.Bu olayı İngiltere 19.yy’da yaptı ve bugün İngiltere’de köylü nüfusu %1’in altında .ABD’de 4 milyon civarında bizde ise aileleriyle beraber 30 milyon civarında.
İşte devlet bunları düzeltmeli.
Yaptığınız tespitler son derece doğru Vifer.
Durumu açıkça koymuşsunuz ve kimin ne
yapması gerektiğini söylemişsiniz.
Benim asıl şaşırdığım bu güne kadar
devletinin yapması gerekenleri yapmadığı
köylüyü zaaflarından ötürü suçlamanız.
Elbette kim kendisi himaye edeceğini söylerse onun
tarafına geçiyor köylü. Bu güne kadar kimse
onlara ülkenin menfaati ve kendilerinin kalıcı refahı
için yapılması gerekenleri anlattı mı? Yaptı mı?
Sözler tutuldu mu? Hayır.
Ne yapsınlar, günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Bakın fındık konusuna oy kaygısıyla
yeniden sübvansiyon...
(Üzüm konusunu araya sokan benim ama
benzer yönleri çok.)
Arsakay, şimdi aynı şeyi ben yazacaktım :)
Viferi anlamak mümkün değil; sorun, sistem sorunu mu, bireysel mi? Aynı yazı içinde ikisini birden savunmak... :)
Memet bu okadar kolay değil günümüz ekonomisinde çeşitli anlaşmalara imza atıyoruz. İnsanlar fındık yemeden durabilir ama petrolsüz duramazlar.
İnsan malzemesi sevgili malina.Sistemde bu insanlara prim veriyor ikisini birbirinden ayıramayız.
Bu çocuk tembel, hiç ders çalışmıyor, notları berbat, serserinin teki !
11 kişi tek odada yaşıyor, ders kitabı yok, karnı aç !
Aynen böyle sizin yazdığınız da. Neden ve sonucu birbirine bağlama konusunda bir sorun var...
Sistem esastır!
Bunu gözden kaçırıyorsunuz.
Yapma Arsakay ülkenin menfaatlerinin ne olduğu 2001 yılından beri anlatılıyor bunu artık kaf dağının ardındaki sağır sultan bile duydu.Yıllardır aynı şekilde destekleniyor ve hep geriye doğru gidiyorsanız biryerde hata vardır deyip durumu sorgulamanız lazım ama siz hep size söylenene inanıyorsanız kimse size acımaz.Kendi menfaatlerini düşündükleri için elde ettikleri ayrıcalıklarının sürmesini istiyorlar.Üzüm konusunda haklısın aslında ürettiğimiz bütün tarım ürünlerinde aynı sorun var,bir iki aya kadar tahıl yüzünden bu tartışmalar yaşanacak ,eylül ekim gibi pancar yüzünden.
Çiftçilikle köylülük arasındaki ince çizgiyi anlayan ender kişilerden birisin.Bu günümüzde kolay rastlanılan bir özellik değil.hoşcakal.
Ben bu anlama gelecek bir şey yazmadım.Bu durumun nedenlerini ve nasıl çözülebileceğini sanırım çok açık olarak ortaya koydum.
Son Söz:Çocuk fakirin eğlencesi değildir.
Sistem esas değildir günümüz koşullarına göre değişir.
Sistem esas değildir günümüz koşullarına göre değişir.
Bu güne kadar kendi inandığı sistemin en doğru olduğunu
ve hatta kesin doğru olduğunu söyleyen
çok insanla karşılaştım ama
bunu söyleyen ilk defa sizi görüyorum.
Tabi bunu şuana kadar ki konumuzla bağlantılı olarak
söyledim. Yoksa mutlak doğru bir sistem olduğuna
ben de inanmıyorum. Zamana göre değişim gerekir ama
önce bir sistem kurulması şarttır.
Neyse, hala hayret içindeyim ...
Yaptığım tespitlere siz de katıldığınızı belirtmiştiniz.Sistem çok farklı bir konu kısaca değinilip geçilemez.Üzerinde durup iyice irdelemek lazım ama konumuz dışı.
Niye hayret ettiğinizi anlamadım.Sevgiler
Sistem esas değildir, günümüz koşullarına göre değişir.
Sistemsizlik de bir sistemdir.
Sistem esastır yerine, sistem belirleyicidir yazsam daha net olabilirdi...
...sistem belirleyicidir ...
Elbette!
Bireysel olarak olabilir ama devlet idaresini sistemsizliği kaldırmaz.
Son Söz: Kötü örnek örnek teşkil etmez.
Memet bu okadar kolay değil günümüz ekonomisinde çeşitli anlaşmalara imza atıyoruz. İnsanlar fındık yemeden durabilir ama petrolsüz duramazlar.
bakın,sözünü ettiğim tv programında bey petrol örneğini veren kişiydi, tam olarak sizin sözünüzün tersini söyledi.fındığı çerez olarak görmeyin çikolata nın temel maddesi.her ne olursa olsun kullanılması kaçınılmaz bir malzeme yerine değiştirilebilecek alternatifi yok,Türkiye bu konuda ne fiat verirse onu kabul ettirecek konumda,aynı petolün durumu gibi..
Peki o zaman bu ülkeler niye petrolün varilini 500$ yapmıyorlar.Tek üretici onlar olduğuna göre.
Bu konuda bir Nasreddin Hoca fıkrası var.
Hani eşeğinin yemini azaltmış, azaltmış, azaltmış da...
:))
.
bu akşam 21 de skyturk de fındık tartışması olacak
güzel bir soru...
aslında cevabı da ortada.petrolün varil fiatı 20 dolarlar civarındaydı.
şimdi hiç bir ekonomik neden yokken 70 dolara satılıyor.kısa bir zamanda arttı fiatlar kimsede karşı çıkmış değil.canları istediği kadar arttırdılar fiatları.
elli dolar fark aslında maliyet artışı olmadadığı halde gerçekleşti.
Geçen sene fındığı on dolara sattık. bu sene iki dolar indirdik.
bizde işi tersinden yapan birileri yokmu sizce.
500 dolar fiatı sanırım bir espri olarak söylediniz.fiat artışlarının belirli bir yere kadar artıp orda durağanlaşmasını etkileyen birden fazla ekonomik etken var.
talebin azalması gibi.Biz fiatı ne yaparsak yapalım 230 bin ton fındık hersene satıyoruz dışarı.bu sene problemin kaynağı arz fazlası fındık olması elimizde
Harun Gümrükçü "Karadeniz kökenli" bir siyaset bilimcisi.
Hamburg Üniversitesi' ndeydi.
Şimdi Antalya-Akdeniz Üniversitesi' nde.
Ama bir ayağı hala Hamburg' da.
Oradaki "Avrupa-Türkiye Araştırmaları Enstitüsü" nün direktörü.
Harun Hoca'dan ricada bulunduk.
"Bizim için bir araştırma" yaptı.
Konusu "fındık."
Harun Gümrükçü "olayı" araştırırken, bir "bilgiye" ulaşmış:
-Aralık 2005'te Hamburg'da dünyanın en büyük 7 fındık tüccarı bir araya gelmişler... Ve karar almışlar: Fındığın fiyatını düşürelim.
Fiyatı düşürülecek fındık "elbette Türk fındığı."
"Hamburg toplantısına" katılanlar içinde "Türk fındık tüccarları" da var.
Harun Hoca'nın araştırmasından:
*AB, fındığa yüzde 3 gümrük koymuş... Türkiye, bunun kaldırılması için hiçbir girişimde bulunmuyor.
*Dünyanın en büyük fındık üreticisi Türkiye... Ama fındık piyasası Hamburg'da oluşuyor.
*Türkiye'nin, fındık borsasını Hamburg'dan Giresun'a çekme konusunda hiçbir gayreti yok.
Yavuz Donat / Sabah (http://www.sabah.com.tr/2006/08/07/yaz27-50-101.html)
Ben SKYTÜRK'deki programı seyredemedim.
Kısaca özetleyen olursa sevinirim.
İyi geceler.
Dünkü programda anlatılanları ve
bugün yapılan toplantıda alınan kararları
birisi özetlerse sevinirim.
Burada SKYTÜRK yok, haberleri de izleyemedim.
Başbakan Erdoğan'ın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Fındık üreticisini mağdur etmemek için Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından fındık alımı yapılacak. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin alacağı fındık için FİSKOBİRLİK'le işbirliği yaparak depo ve uzmanlar kullanılacak. Hükümetin TMO çözümüne FİSKOBİRLİK başkanı Salih Erdem, "FİSKOBİRLİK devre dışı bırakıldı" yorumunu yaptı. Erdem, fındık fiyatının belli olmasından sonra sağlıklı yorum yapılabileceğini söyledi. Başbakanlık Merkez Binasında yapılan toplantı, yaklaşık 2 saat sürdü. Toplantıya, Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Devlet Bakanları Ali Babacan, Kürşad Tüzmen, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler katıldı.
(habertürk)
Dün fiskobirlik başkanı,Ziraat odaları başkanı,fındık üretimiyle ilgili çok kişi konuştu.
Bugüne kadar yüksek fiat verilirse fındığımızı almazlar gibi bir fikir varmış..
buda geçen sene fındık on dolara kadar çıktığı halde,eldeki fındığın tümü satılınca üreticiler ,"ne oluyor biz bu güne kadar neden bu kadar az paraya sattık "demeye başlamış.
bu sene arz fazlası fındık var oldukça fazla,bu esas sorunu oluşturuyor.bu fındık ne olacak.üreticinin elindemi kalacak.
dışarda az sayıda alıcı var. onlarda fiatları aşağı çekmeye çalışıyor.yurtiçinde onların alıcılığını yapan kişiler var.fındığı iki dolar civarında almaya çalışıyorlar.
Ayrıca odalar birlikler üstünde herzaman bilinen siyasetin etkisi durumu karışıklaştırmış iyice.
Üretici fındık çok olduğu için fiatların düşmesinden ve fındığın elinde kalmasından endişeli.
başbakanın danışmanının adı çok sık geçti konuşmalarda.Fındık ihracatçılığı varmış onunda.
Destekleme alımı,destekleme primi gibi konuları tam anlayamadım.
Üretici geçen seneki fındık alacaklarını alamamış daha.
Fiskobirlikle hükümet arasında ,yönetim seçimleri için gerilim olmuş.
üstü kapalı olarak Danışman beyin "olacakları" önceden söylediği anlatıldı.Ama bu konuda hiç kimse açıkça konuşmamayı tercih etti.
Peki çözüm neymiş diye sorarsanız ben anlayamadım kimin ne çözüm önerdiğini.
bu arada hükümet fındık üretilen bölgelerde %50 oy almış seçimlerde.
Ankara -(AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Eylülün 15'inden sonra fındıkta yeni dönem ürünün piyasaya gireceğini ve piyasaya girdikten sonra fiyatların da oluşacağını söyledi.
Erdoğan, bugün gerçekleştirilen Fındık Komisyonu toplantısına ilişkin, TMO'nun yeni dönemde Tarım Bakanlığı'nın riyasetinde fındık almasına karar verdiklerini söyledi.
Erdoğan, yapılacak bir protokolle de Fiskobirlik'in depolarından ve uzmanlarından da istifade edilerek alımın gerçekleştirileceğini kaydetti.
Erdoğan, bu arada fındık üreticisinin geleceğe yönelik endişelerini de ortadan kaldırmayı hedefleyen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı riyasetinde TMO'nun da içinde olacağı lisanslı fındık depoculuğu başlatmak için acil bir çalışma yapılacağını belirtti.
Bir gazetecinin, ''Arz fazlası fındıkların devlet tarafından alınacağı sonucu mu çıkıyor?'' sorusu üzerine Erdoğan, '' Şu anda arz fazlası olan diye bir şey yok. Fındık alımı yapılacak. Bunun ne kadarını özel sektör, ne kadarını TMO yapacak bunu piyasa şartları belirleyecek'' dedi.
Erdoğan, ''Fiskobirlik'in 2005 borçlarıyla ilgili bir kolaylık getirilecek mi?'' sorusunu ise, ''Ben geçmişi konuşmuyorum, geleceği konuşuyorum'' diye yanıtladı.
Fındık taban alım fiyatının belirlenip belirlenmediğine yönelik soru üzerine Erdoğan, ''Bu fiyatın belirlenmesi için piyasanın oluşması lazım. Onun için Eylülün 15'inden sonra yeni fındık zaten piyasaya girecektir. Piyasaya girdikten sonra bu fiyatlar da oluşur'' karşılığını verdi.
Mynet
İkinize de teşekkürler.
Anladığım kadarıyla bu yıl için üreticinin
sıkıntısı biraz da olsa azalacak ama
FİSKOBİRLİK'in mali sorunları
gündemde bile değil.
evet,yanlız ben fiskobirlik başkanının konuşmasından da problemin nasıl oluştuğunu anlayamadım.
daha önce kredi çekilip alım yapılıyor borçlar ödeniyormuş.
iki sene çok iyi giden satış fiatlarıyla durum iyiymiş.
bankaların kredi vermediklerini söyledi ama gerekçeyi kavrayamadım.
sanırım herkes biraz karnından konuşuyor.
fiskobirliğede kimsenin yardım edeceği yok gibi görünüyor.
daha çok şey mi öğrendik daha çok mu karıştı konu anlayamadım.
Dün geceden aklımda kalanlar:
Önemli olan fındık üreticisi bir ülke olarak (dünya üretiminin yüzde 75'i, dünya ticaretinin yüzde 95'i) "bir duruşa" sahip olmamız. Engellemelere rağmen 2003 yılında Fiskobirlik sayesinde bu başarıldı. O zaman da bu fiyattan alıcı çıkmaz söylemleri vardı. Ama görüldü ki Avrupa ülkeleri yüksek denilen fiyattan da bu ürünü aldı.
Yıllardır yaklaşık aynı miktarlarda ürün satılıyor. Fiyatın yüksek ya da düşük olması satılan miktarı ciddiye alınacak oranda değiştirmiyor.
Sorun alivrecilerden kaynaklanıyor. Alivrecilerin bir bölümü, fındık satın alan alan Avrupalı büyük firmaların görevli elemanları gibi çalışıyor. Bir bölümü kendi başına çalışıyor. Ama hepsi içinde önemli olan olabildiği kadar düşük fiyata almak. Kendi aralarında önceden (kendi kafalarına göre, üretici ve üretici birlikleriyle görüşmeden) tahmini bir fiyat oluşturuyorlar. Bu düşük fiyatı, alım zamanı dayatmaya çalışıyorlar. Ne kadar ucuza alırlarsa o kadar çok kazanacaklar...
Alivrecilerin politikacılarla yakın ilişkileri var...
Bu düşük fiyatın geçerli olması için her yıl benzer oyunlar tezgahlanıyor.
Fındık başka ülkelerden alınır, sizinki elinizde kalır...
Çikolata üreticileri, fındık yerine fıstık, badem ceviz gibi ürün kullanır...
Fiyat ucuz olursa daha çok satarsınız...Yaşanan şey; Avrupalı alıcıları memnun etmek isteyen ve fındık fiyatlarını aşağı çekmek isteyen alivrecilerle, fiyatını yukarı çekmek isteyen fiskobirlik ve ziraat odaları arasındaki kavga...
Fındık da borsa gibi bazı etkenlerle dalgalanmaya hazır bir ürün. Sayın başbakanımızın "gidin paranızı fiskobirlikten alın" söylemi bu yüzden çok büyük önem taşıdı...
Fındık fiyatı açıklandıktan sonra, o sezon bitinceye kadar değişmemeli. Avrupalı alıcılar, özellikle bundan rahatsızlık duyuyor.
Fındık üreticileri, kendileri için haksız kazanç istemiyor. Fiyat belirleme hakkı istiyor.
Ürün fazlası olduğu yıllarda, bu kısmın stoklanması gerekiyor. Satışlardan ayrılacak (toplanacak) bir fonla, fındığın doğrudan kendisinin, kendini stoklayacak parayı sağlayacağı savunuluyor. Ama tüm bunlar tek tek üreticilerin altından kalkacağı şeyler değil. Bu yüzden devletin bir "fındık politikası" oluşturması, üretici ülke olarak bir "duruşa" sahip olması gerekiyor.
Ürün fazlası bahane edilip fiyat düşürülürse, bundan ülke olarak zararlı çıkılacağı söyleniyor.
Fındık sorunu sadece fındık üretenlerin sorunu değil. Toplanması aşamasında Güney ve Doğu Anadoludan gelen ciddi sayıda kişi çalışıyor.
Fiskobirlik için söylenen, inşaat, market işi yapacağına fındıkla ilgilen laflarının inşaat kısmı depremde zarar gören depolarının onarımına dayanıyor. Market (Fiskomar) konusu ise 1995 de başlanmış marketlere dayanıyor, yani yeni birşey değil. 2003'ten sonra açılmış yeni market yok.
Fiskobirliğin kredi alaması konusu sanırım zaman darlığı nedeniyle ayrıntılı konuşulamadı.
Oturuma davet edilen fındık alıcılarından hiç biri katılmadı...
Katılanlar:
Fiskobirlik Başkanı Salih Erdem
Türkiye Ziraat Odaları Birliği başkanı Şemsi Bayraktar
Giresun Ziraat Odası (GZO) Başkanı Özer Akbaşlı
Adını unuttuğum biri daha...
Özer Akbaşlı'nın söylediklerini bu kadar rakamı aklımda tutamadığım için tam aktaramamıştım, bunu internetten buldum, ekliyorum:
Fındık üreticisinin son 3 yıldır genel tarım desteklemelerinin dışında tutulmasına rağmen, fındıktan ülke ekonomisine 4 milyar 235 milyon dolar gelir sağlandığına işaret eden Akbaşlı, "AK Parti hükümeti iş başına geldiğinde, yıllık fındık ihracat gelirimiz 600 milyon dolardı. 2003 yılında dönüm başına 25 YTL ek ödeme hariç, yeni ürün dönemlerinde 1 YTL dahi bir destek ya da kredi ödemesi yapılmadığı halde, fındıktan elde edilen gelir bu zaman dilimi içerisinde 2 milyar 400 milyon dolara ulaşmıştır. Bu rakam çok ciddi ve büyük bir rakamdır. Türkiye ekonomisinin en hassas konusu ve zor günlerinin nedeni ise cari açıktır. 2006 yılının ilk 3 ayında cari açık 8 milyar 600 milyon doları bulurken, yıl sonu tahminlerinin 30 milyar dolar civarında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Cari açığın kapatılmasında 2 milyar dolar katkı sağlayan bu ürüne, Başbakanımız farklı bir gözle bakmak zorundadır. Bu ürüne sahip çıkılmazsa, gelecek dönemde cari açığın 1 milyar 500 milyon dolar daha artacağını söyleyebiliriz. Şayet bugün oluşan ve hemen her gün düşen fındık fiyatları, gelecek dönemde de bu seviyelerden işlem gördüğü takdirde 2006 yılı fındık ihracat rakamlarımız 600 milyon doları aşmayacak ve ülkemiz 1 milyar 500 milyon dolar açık verecektir" şeklinde konuştu.
FİSKOBİRLİK'in 4 yıldır Doğu Karadeniz için kutsal bir ürün olan fındığa sahip çıkmak ve üreticinin emeğinin karşılığını alması için mücadele ettiğini vurgulayan Akbaşlı, "Sadece 2 milyar 400 milyon doların, bölge ekonomisinde harcanmasından dolayı Hazine'ye kazandırılan KDV miktarı 583 milyon YTL'dir. Fındık üreticisinin son 3 yılda, kendisinin desteklemediği halde Hazine'ye 583 trilyon lira ek bir kazanç sağladığı bir gerçektir. Oysa biz üreticiler, 2005 yılı haziran ayında hükümetten hibe değil, geri dönüşü garanti altında olan 200 milyon YTL destek istedik" dedi.
Kaynak (http://www.haberler.com/haber_399099.asp)
yanlız ben fiskobirlik başkanının konuşmasından da problemin nasıl oluştuğunu anlayamadım.
daha önce kredi çekilip alım yapılıyor borçlar ödeniyormuş.
iki sene çok iyi giden satış fiatlarıyla durum iyiymiş.
bankaların kredi vermediklerini söyledi ama gerekçeyi kavrayamadım
Bu konuda kendi sitelerinde yazılanları kopyalıyorum... Dediğin gibi ayrıntılı konuşulmadı...
Fındıkta son 3 yıldır çok büyük bir değişim yaşanıyor. Dünya fındık üretiminin ve ihracatının yüzde 75'ini elinde tutan Türkiye, nihayet fındık politikasında da etkili olmaya başladı. Bu olumlu gelişmeler sonucunda Türkiye'nin fındık ihracatı 500 milyon dolardan 1.5 milyar dolara ulaştı. Yerli sanayide fındığın kullanımı yaygınlaşıyor. 2005-2006 sezonunda 2 milyar dolarlık fındık ihracatı hedefleniyor.
Sektörde devletin, ihracatçının ve üreticinin rolleri eskisine göre daha çok netleşti. Üreticinin kuruluşu olan Fiskobirlik fiyat açıklıyor, piyasayı düzenlemeye çalışıyor. Devlet eskisi gibi fazla müdahale etmeden denetim görevini yerine getirmeye çalışıyor. İhracatçı da oluşan fiyat üzerinden alıcı ile sözleşme yaparak fındık ihraç ediyor. Yıllardır arzulanan yapı buydu.
Ancak, bu yeni yapı birilerini rahatsız ediyor. Eskisi gibi alivre yapamayan, üreticinin fındığını ucuza kapatamayan, ülkenin çıkarını değil kendi çıkarını düşünen bu "mutlu azınlık", olumlu gelişmeleri tersine çevirmek için inanılmaz bir çaba gösteriyor.
Böyle bir dönemde hükümeti ve Ankara bürokrasisini adeta parmaklarında oynatan gizli bir el devreye girerek fındık piyasasını karıştırdıkça karıştırıyor. Piyasanın en önemli aktörlerinden biri olan Fiskobirlik'i devre dışı bırakmak için, kredi yollarını kesmek için inanılmaz bir çaba peşinde.
Çünkü, Fiskobirlik devre dışı kalırsa piyasayı eskiden olduğu gibi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirecekler. Bunun için, yıllarca, "Fiskobirlik özerk olsun" diyenler bugün özerk yapıdaki Fiskobirlik'in varlığına tahammül edemiyorlar.
Fiskobirlik'in yasal hakkı olmasına rağmen, kredi kullanmasını engelleyerek fındık fiyatlarının düşmesi ve daha da önemlisi üreticiyi Fiskobirlik'ten koparmak için çalışıyorlar. Tüm bu gelişmeler Ankara'da bir orta oyunu olarak sahneleniyor ve ne yazık ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti de bu oyunu sadece seyretmekle yetiniyorlar.
Fiskobirlik yöneticileri bu bitmez tükenmez baskıdan kurtulmak için şu günlerde Ankara'da son kozlarını oynuyor. Yeniden Yapılandırma Kurulu ve Sanayi Bakanlığı ile yapılan görüşmeler doğrultusunda bir protokol ile Fiskobirlik yeniden yapılanma sürecinin dışına çıkarılıyor.
Böylece Fiskobirlik'e, Destekleme Fiyat İstikrar Fonu kredilerinin yolu tamamen kapatılıyor.
Fiskobirlik'in yeniden yapılanma sürecinin dışına çıkarılmasının ne anlama geldiğini kavramak için bu sürece kısaca bakmakta yarar var.
Dünya Bankası'nın dayatması ile "Tarımda Yeniden Yapılanma Projesi"nin bir parçası olan 4572 sayılı "Tarım Satış Kooperatif ve Birliklerinin Yeniden Yapılandırılması Yasası" 16 Haziran 2000'de yürürlüğe girdi.
Bu yasanın temel amacı, birliklerin 4 yıllık bir dönemde yeniden yapılandırılarak özerk bir yapıya kavuşturulmasıydı. Yasa ile birliklere mali destek yapılması yasaklandı. Bunun karşılığında da birliklerin 31.5.2000 öncesindeki tüm borçları Hazine tarafından üstlenilerek silinmesi yine yasa maddesi olarak kabul edildi. Geçiş dönemi olarak kabul edilen 4 yıllık yeniden yapılanma sürecinde birliklerin, ürün alımında kullanması için Destekleme Fiyat İstikrar Fonu gider hesabı oluşturuldu ve buraya 250 trilyon liralık bir kaynak konuldu. Birlikler bu fondan faizle para kullanarak ürün alacak, ürünü sattıktan sonra borcunu faizi ile birlikte ödeyecek ve tekrar kredi kullanacak bir sistem oluşturuldu.
Ancak, bu yasa çıktıktan sonra daha ilk yıl delindi. O dönemin hükümeti tarafından çıkarılan özel bir kararname ile son kez Hazine adına fındık alması için Fiskobirlik görevlendirildi.
Böylece 2001 yılında Fiskobirlik, Hazine adına yine Hazine'nin parasıyla fındık aldı.
Ülke genelinde faaliyet gösteren 17 birlik için yeniden yapılandırma sürecini yönlendirecek, yönetecek bir Yeniden Yapılandırma Kurulu oluşturuldu. Yeniden Yapılanma Kurulu'nun önerisi ve Hazine'nin onayı ile Destekleme Fiyat İstikrar Fonu'ndan birliklere kredi kullandırılmaya başlandı. Bu krediden bugüne kadar Fiskobirlik hiç yararlandırılmadı. Ayrıca, bugüne kadar 7 birliğin 749 trilyon tutarındaki 31.5.2000 öncesi borçları silindi. Ancak Fiskobirlik'in borcu silinmedi.
Fiskobirlik'in borcu silinmediği gibi 2001 ürünü fındık alımı için Hazine'nin parası ile fındık alan Fiskobirlik, geçen yıl bu fındığı sattı ve Hazine'ye aldığı parayı, faizini ödedi ve 54 trilyon lira da fazladan ödeme yaptı. Hazine, fazladan ödenen 54 trilyon lirayı Fiskobirlik'e geri ödemek yerine, 2000 öncesinde kullandığı ve yasaya göre silinmesi gereken 147 trilyon liralık borca saydığını ve 93 trilyon lira daha para ödemesini talep etti.
Yasa gereği diğer birliklerin 2000 yılı öncesi borçları silinirken Fiskobirlik'in borcunun da silinmesi gerekirdi. Bu borç Fiskobirlik'in bilançosunda yer aldığı için ticari bankalar da kredi vermiyor.
Son 3 yıldır özerk bir yönetim anlayışına sahip Fiskobirlik yöneticileri cezalandırılıyor.
Neden cezalandırılıyor?
Son 3 yılda uyguladıkları fiyat politikası ile fındık fiyatını yükselttikleri için, üreticinin alın terinin karşılığını verdikleri için cezalandırılıyor.
Türkiye'nin fındık ihracatını 500 milyon dolardan 1.5 milyar dolara çıkardıkları için cezalandırılıyor.
Fındıkta alivre dönemini bitirdikleri için cezalandırılıyor.
Siyaseti Fiskobirlik'e sokmadıkları için cezalandırılıyor.
Bu yöneticiler bugün var, yarın yok. Bu nedenle aslında cezalandırılan Fiskobirlik yönetimi değil, fındık üreticisi, gerçek ihracatçı, sanayici ve Karadeniz halkıdır.
Fiskobirlik.org.tr (http://www.fiskobirlik.org.tr/y.y.fisko.htm)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) Yönetim Kurulu üyelerini
5 Nisan saat 15:00 ‘da kabul etti.
Görüşme yaklaşık 1.5 saat sürdü.
Fındık ihracatında son 3 yılda iyi bir noktaya gelindiğini belirten Fiskobirlik yetkilileri, 2002 yılında 2 dolar olan ihracat fiyatının son 3 yılda ortalama 7-8 dolar seviyelerine tırmandığını belirtti.
2003 yılında fındık ihracatının 917 milyon dolar,
2004'te ise 1 milyar 554 milyon dolar
içinde bulunulan sezonun 31. haftasında ise 1 milyar 457 milyon dolar olarak gerçekleştiğini kaydetti.
Fiskobirlik yetkilileri ayrıca, fındık üreticilerinin alacaklarının ödenmesi için kredi çekmek istediklerini belirterek, bu konuda Başbakan Erdoğan'dan yardım istedi.
Fiskobirlik Yönetim Kurulu Üyeleri içinde bulunduğumuz dönemin sorunları ve çözüm önerileri ile fındıkla ilgili uzun vadede yapılması gerekenleri içeren kapsamlı bir raporu Başbakan Erdoğan’a takdim ettiler.
-------------
500 Büyük Firma sıralamasında Fiskobirliğin yeri:
2004 yılı Sıra No 150
2005 yılı Sıra No 77
veeee... 8 Ağustos 2006
Fındığa çözüm
Başbakanlık, fındık üreticisinin mağdur edilmemesi amacıyla Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından fındık alımı yapılmasının kararlaştırıldığını bildirdi.
Ne fiyat belli, ne de miktar...
Fiskobirlik depo ve uzmanlarından yararlanılacak...
Üzülüyorum, üzülüyorum, üzülüyorum,...
Aklıma takılan birşey var. yanlışım yoksa en son fındık alımında fiyatlar 2 ytl'ye kadar düşmüş. Peki bir ürün nasıl oluyor da katma değer ile 10 katı fiyata çıkıyor. Ben bakkaldan işlenmiş fındık almaya kalksam 20 ytl ödüyorum. Hangi ürün katma değer ile 10 katına çıkar ki? bunun nedenini bilen var mı acaba?
Bu sorunu başka başlık altında tartışmak gerek, çünkü şu an tartışılan konuyla, cümle içinde "fındık" kelimesinin geçmesinden başka ilgisi yok.
Erdoğan'ın fındık zirvesinden önce, üreticilerin Ordu'da maketini yaktığı danışmanı Cüneyd Zapsu ile evinde iki saat görüşmesi dikkat çekti.
Zapsu ile Keçiören'deki evinde 2 saate yakın süren bir görüşme yapan Erdoğan, Başbakanlık'ta saat 13.00'te başlayan zirve öncesinde Zapsu ile durum değerlendirmesinde bulundu. Görüşmede özellikle Fiskobirlik yönetiminin hatalarının değerlendirildiği öğrenildi.
Zapsu'nun görüşme sonrasında Erdoğan'dan sonra evden çıkması dikkat çekti.
Hükümetin, fındıkla ilgili olarak aldığı kararda, Fiskobirlik yönetimini 'devre dışı' bırakma amacına odaklandığı anlaşılıyor. Karara göre fazla fındığı TMO alacak...
Bu, oldukça pahalı bir yol seçilmiş olduğunu gösteriyor. Çünkü, milyar dolarlık mal varlığı dolayısıyla teminat sıkıntısı olmayan Fiskobirlik'in kredi alması eğer engellenmeseydi, sonuçta arz fazlası fındığı almanın mali yükü özerk bir kuruluş olan Fiskobirlik'in omuzunda kalacaktı.
Şimdi bu mali yük doğrudan doğruya bir kamu kuruluşu olan TMO'nun (dolayısıyla devletin) sırtında olacak. Ne kadarlık bir yük söz konusu?.. Bazı hesaplamalara göre yaklaşık 500 milyon dolar...
Bu para, hükümetin, yönetimini ele geçirmek için de büyük çaba harcağıdı kooperatifi köşeye sıkıştırma, fındık üreticisi ile karşı karşıya getirme stratejisinin faturası olarak Hazine tarafından ödenecek. İlân edilen kararın üreticiye dönük mesajı ise şöyle: Sizi Fiskobirlik perişan etti, hükümet kurtarıyor!..
Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/09/ekonomi/aeko.html)
Metin Münir (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/04/yazar/munir.html) (Milliyet)
Soho, merhaba;
Doğrudan bilen biri olarak size sorayım. Kimi yazılarda fındıkçılığın zor ve emek yoğun bir iş olduğu yazılırken kimi yerlerde de böyle deniyor. Hangisi doğru?
Bizim için baştan sonra geçen aşamaları yazar mısınız?
Bir gazetenin bürosunda oturup "fındık kolay büyür" demek bence üreticiye hakarettir , bence
Hangi ürün kolay büyür, bakmazsanız gübrelemezseniz hangi ürün verim verir. Bunlar bence yanlış düşünceler. Fındık gübre ister , dallarını budamak zorundasınız ki kökü güneş alsın ve büyüsün, ilaçlamanız gerekir ki böceklenmesin ve içi boşalmasın. Karadeniz bölgesinin coğrafi yapısını hepimiz bilmekteyiz bu ürün toplanırken ve de tüm bu bakım işlemleri yapılırken bu coğrafayaya kafa tutmak zorundasınız. Tam büyüme aşamasında da hava koşullarının uygun geçmesini beklersiniz. Geçen yıl dallarda yemyeşil olan fındık
nisan ayında bir donla karalara büründü . Bu da doğanın insana oynadığı en büyük oyundu biz hiçbir bahçemizden ürün alamadık yani bir yılımız boşa geçti masrafları bile ödeyemedik. Ve toplanması buğday değilki traktör le biçesiniz tek tek dalından insan eliyle toplanıyor kurutuluyor ve patos dediğimiz makinalara verilip bir daha kurutuluyur en son olarak da kilosu 2 ytl den satılıyor.Bu çok komik bir rakam orduda dalından topladığım fındığın ankarada
kuruyemişçide kilosunun 17 ytl olduğunu görüncede daha da bir kızıyor insan.
Şimdi şu konuya gelmek istiyorum . Fındık üretim alanlarının kısıtlanması konusuna. Bu haşhaş değilki bunun alanını kısıtlayasın. :mad: Allah aşkına zaten köylünün canına tak ettirdiler tarım konusunu bitirdiler. Bakın ben istanbul yolunda oturuyorum 9 yıldır burdayım ve daha önce bu yoldan giderken yol kenarların da buğday başaklarının olduğu uzun tarlalar vardı ama şimdi köylü fiyattı, gübreydi derken o kadar bıktı ki artık o tarlalarda büyük fabrika inşaatları **** konut inşaatları başladı, :( oysa başakların rüzgarla dalgalanmasını izlemeyi isterdim. Şimdi konuyu şuraya getirmek istiyorum.
Fındık üretiminde bu alanları söküp bunların yerine hangi tarım ürününü ekecekler? **** üreticiye ne diyecekler bu fikir nasıl bir fikirdir ya. Dünyada yenen her üç çikolatanın ikisinde bizim fındığımız var . Bunun bilincinde olmak gerek her ülke elindeki en iyi ürünü ön plana çıkarırken biz en arka plana atmaktayız . Bir yerlerde yanlışlıklar yapılıyor monitör karşısında oturup ahkam kesmek kolaydır ama bakış açısını değiştirmek gerekir. Her yıl fındık zamanı aynı tartışmayı yaparlar ama herkes konuşur yine olan olur.
Benden bu kadar , umarım konununun kapsamını aşmamışımdır.
Açıklamaların için teşekkürler...
Fındığın Çözüm Önerileri
* Türkiye’de, 395.000 çiftçi ailesi olmak üzere, toplam iki milyon kişi fındık üretimi ile ilgilenmektedir.
* Fındığın Doğu Karadeniz bölgesi halkının önemli bir kısmının hemen hemen tek geçim kaynağı olması nedeni ile sosyal boyutu da oldukça önemlidir.
* Türkiye dünya fındık üretiminde kalite ve üretim miktarı itibarı ile monopol durumdadır.
* Ülkemizde fındık üretimi miktarı, periyodisite (alternans) nedeniyle, yıldan yıla değişmekle birlikte, artan bir seyir izlemektedir.
* Türkiye fındık üretiminin son beş yıl ortalaması 534 000 tondur. Buradan fındığın ortalama veriminin son beş yıl itibarı ile 110 Kg./da olduğu görülmektedir.
* Türkiye, dünya fındık ihracatının yıllar itibariyle değişmekle birlikte yaklaşık %70-80’ini karşılamakta ve 50’nin üzerinde ülkeye fındık ihraç etmektedir.
* Fındık fiyatları son yılların en yüksek fiyatı olan 1 Kg kabuklu fındık 5 ABD Doları seviyelerine çıkmıştır.
* Bugüne kadar sadece kabuklu ve iç fındık ihraç eden ülkemiz, fındık sanayinin gelişmesi sonucu işlenmiş fındık ihracatına ağırlık vermeye başlamış ve bu oran toplam ihracatın yaklaşık % 8’e ulaşmıştır.
* 2004 yılı fındık ihracatının 1.5 Milyar Dolar olarak gerçekleşmesi sevindirici olmakta ve bu oranın ürün çeşitlendirilmesi ile birlikte 2 Milyar Dolar miktarına çıkması beklenmektedir.
FINDIĞIN SORUNLARINA, ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ, SİZLERE 4 ANA BAŞLIK ALTINDA SUNACAĞIM
1- Fındık yetiştiriciliği ve teknik uygulamalar,
2- Üretim politikaları ve desteklemeler,
3- Sanayi yönüyle sektörün gelişimi ve örgütlenme,
4- Ticaret, pazarlama ve yeni açılımlar
• Ülkemiz fındık üretiminde en büyük sorun olan verim ve kalite düşüklüğünün ortadan kaldırılması için mevcut fındıklıkların gençleştirilmesi, yeni tesislerde tek dal dikim sistemine geçilmesi gerekmektedir. Tesis gençleştirmesine mutlaka destek sağlanmalıdır.
• Yenileme yapılacak bahçelerde kullanılacak fidanların, sertifikalı olma şartı aranmalıdır. Bu nedenle Fındık Araştırma Enstitüsü ve Tarım İl Müdürlüklerince fidanlıklar oluşturularak, bahçe yenilemelerinde buralardan sağlanacak sertifikalı fidanlar kullanılmalıdır.
• Doğu Karadeniz bölgesinde fındığa alternatif yeni ürünlerin teşvik edilmesi yerine, fındıkla beraber ürün desenini çeşitlendirilerek ilave gelir getirecek yeni ürünlere yönlendirilmelidir.
• Uygulamada gübreleme, sulama, budama, ilaçlama, hasat ve hasat sonrası gibi kültürel tedbirlerin tekniğine uygun bilinçli bir şekilde yapılması için çiftçi eğitim ve yayım çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Özellikle erken hasadın engellenmesi yönünde yaptırımlar sağlanmalıdır.
• Organik tarım ve iyi tarım uygulamaları çerçevesinde fındık yetiştiriciliği özendirilmelidir. Bu konuda gerek DGD pirimleri, gerekse kredi faizleri, organik tarım yapanlar için teşvik edici miktarlardadır. Bunların tanıtımına önem verilmelidir.
• Üretim maliyetinin düşürülmesi ve harman işleminin kısaltılması için makineli hasat ve kurutmaya yer verilmelidir. Bu konuda araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılması için altyapı desteği sağlanmalıdır. Özel fındık sanayi sektörü de bu desteklerden faydalanmalıdır.
• Piyasaya fındığın arzını düzenli hale getirmek, fiyat istikrarını sağlamak, üreticiyi korumak, biyolojik kirliliği önlemek ve insan sağlığını korumak amacıyla, (özellikle aflatoksin sorununu minimize etmek için) çiftçiye yönelik bölgesel fındık depolarının kurulması sağlanmalıdır. ( FKB depoları bu anlamda kulanılabilinir)
• Fındık Danışma Kurulu şeklinde olan çalışmaların, daha organize hale getirilerek Ulusal Fındık Konseyine dönüştürülmesi için Bakanlıkça yürütülen mevzuat çalışmaları hızlandırılarak en kısa sürede sonuçlandırılmalıdır.
• Fındık sektöründe Ar-Ge çalışmalarında önemli rol üstlenen dünyanın tek Fındık Araştırma Enstitüsünün, mali ve teknik yönden kapasitesi artırılmalı ve gerekli destek verilmelidir. (17 Aralık 2005 tarihinde bununla ilgili, Doğu Karadeniz Ziraat Odası Başkanları Giresun da toplanarak, konuyu ilgili ve yetkili yerlere, 300 dosya ile bildirmiştir.)
• 2844 sayılı “Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanun” çerçevesinde, fındık üretimine izin verilen alanlarda fındık yetiştiriciliği yapan üreticiler desteklenmelidir.
• 2001/3267 sayılı “Fındık Alanlarının Tespitine Dair” Kararnamede gerekli revizyonlar yapılarak izin verilen, fındık alanlarında rakım sınırlaması yeniden gözden geçirilmeli, fındık alanlarının net bir şekilde belirlenmesi için uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemlerinden de yararlanılmalıdır.
• Üretim alanı, üretim miktarı, tüketim, piyasa fiyatı, iç - dış alım, iç - dış satım ve stoklar gibi güncel bilgilerde şeffaf bir veri tabanı oluşturulmalıdır.
• Tarım ve Köyişleri Bakanlığı koordinatörlüğünde Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Fiskobirlik, İhracaatcı Birlikleri, Üniversiteler ve ilgili diğer kuruluşların katılımıyla rekolte ve maliyet hesapları Devlet İstatistik Enstitüsü, ürün tahmin formlarına uygun olarak hazırlanmalı ve tek elden açıklanmalıdır.
• Pazara odaklı üretim ve ürün çeşitlendirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilerek, işlenmiş ürün ihracatını artırmaya yönelik bölgesel bazda, sektörel destekleme araçları geliştirilmelidir.
• Fındık sektörünün bileşenleri olan üretici, tüccar, sanayici, ihracatçı ve tüketiciler ile kamunun hakemliği ve katılımı ile ulusal fındık politikası belirlenmeli, sürekli ve tavizsiz uygulanmalıdır.
• Tanıtım ve yeni pazarların geliştirilmesi konusunda, Fındık Tanıtım Grubu çalışmaları güçlendirilmeli, halen ülkemizden kısıtlı olarak ihracat yapılan Uzakdoğu ve İskandinav ülkeleri, G. Amerika ve Afrika gibi bölgelerde koordineli tanıtım faaliyetleri sürdürülmelidir. Ayrıca milli düzeyde iştirak sağlanan uluslararası gıda ihtisas fuarlarına fındık sektörü olarak çok daha güçlü ve ses getirecek boyutta katılım sağlanmalı, yurt içi ve dışı yoğun lobi, bilgilendirme ve promosyon faaliyetleri yapılmalıdır.
• Fındık İhtisas Borsası’nın (FİB); Salon satışı - Elektronik ürün senedi - E-ticaret - Vadeli işlemleri ve Lisanslı depoculuğu kapsayacak şekilde mutlak suretle kurulmalıdır.
• Ülkemizdeki fındık işleme tesislerinde farklılaşmaya gidilmeli, kapasite kullanım oranları artırılmalı, zayıf yapılı küçük aile şirketleri yerine, ortaklı kobiler desteklenerek kurumlaşma sağlanmalı ve işlenmiş ürünlerde Türk fındığını öne çıkararak markalaşma yoluna gidilmelidir.
• Yaklaşık 200 dekarlık modern bir fındık plantasyonu içerisinde, fındıkla ilgili bütün tesislerin inşa edileceği ve ticari-kültürel faaliyetlerin en iyi şekilde yürütüleceği bir “DÜNYA FINDIK TİCARET, FUAR, SERGİ ve KÜLTÜR KOMPLEKSİ” Doğu Karadeniz’de kurulmalıdır.
SONUÇ OLARAK
Sizlere sunduğum bu bilgiler ve çözüm önerileri doğrultusunda; Tarım Strateji Belgesine uygun şekilde fındık üretiminin geliştirilmesi, kalitesinin artırılması, ürün çeşitliliğinin sağlanması, pazar imkanlarının geliştirilmesi, sektöre gerekli desteğin sağlanması, Ar-Ge çalışmalarına hız verilmesi, yeni mevzuat düzenlemelerinin yapılması hedeflenerek, ileriye yönelik projeksiyonlar belirlenerek, Ulusal Fındık Politikası oluşturulmalıdır.
GİRESUN ZİRAAT ODASI
Özer AKBAŞLI (http://www.dizaynci.com/duyuru/baskandan/index.php) Başkan
Herkes bu konuda bir araştırma yapıyor ve bunlar sadece dosyalar arasında kalıyor aslında. Yani kimsenin köylünün yanına gidip bakın bu böyle daha iyi olur diyen **** bu projeleri destekleyelim ve daha ileri gidelim diyen yok.
Bu problem çözülmez kısa bir süre ortalık süt liman olur gelecek yıl temmuzda herşey baştan başlar . Bu böyle gelmiş böylede gider.
Benim kuruyemiş olarak tüketme dışında fındıkla bağlantım yoktu :)
Bu vesile ile okudukça olayın arka planını anlamaya başladım. Benim gibiler için kolaylık olsun diye de farklı görüşleri bir araya toplamaya çalışıyorum.
"Genel resim", belli oldu sayılır...
www.giresunziraatodasi.org.tr (http://www.giresunziraatodasi.org.tr) 'de Fındık Mitingi fotoğraflarını görünce, geçmiş olay olmasına rağmen, ikisini buraya koymaya karar verdim. Gazetelerde net fotoğraflar görememiştim...
3071
3072
Hükümetin son açıklamasına farklı tarafların tepkileri:
Üretici fiyat konusunda direnirken Ordu Ticaret Borsası Başkanı ve aynı zamanda Türkiye'nin en büyük fındık ihracatçılarından biri olan Gürsoy Gıda'nın sahibi Nejdet Gürsoy, "Komisyondan çıkan sonuç bizim için gayet olumlu olmuştur. Hükümet 2006 yılı fındığını alacağını resmen söylemiştir. Önümüzdeki günlerde fiyat şekillenecektir" dedi. Bu rakamın fındığın maliyet fiyatı olarak gösterilen 3-3.5 YTL'nin altında olmayacağını savunan Gürsoy, yeni mahsül fındığın bu ayın 20'sinde piyasaya geleceğini kaydetti.
kaynak (http://www.sabah.com.tr/eko112.html)
Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem, kendilerinin görüşü alınmadan, "TMO alım için Fiskobirlik depolarını ve elemanlarını kullanır' şeklindeki açıklamanın etik olmadığını ifade ederek, "Bize danışmadan böyle bir karar açıklıyorlar. Bu bizi by-pass etmektir. Biz üreticiyi tatmin eden bir fiyatı görmeden depolarımızı ardına kadar açmak istemiyoruz" dedi.
kaynak (http://www.sabah.com.tr/eko113.html)
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, fındıkta fiyat sorununun çözümü için "devlet adına alım yapılması" kararını makul karşıladıklarını belirtirken, "Ancak 15 Eylül'e kadar alım yapılmazsa, bu oyun devam eder. Alivrecilerin bu oyununu bozmak için ziraat odaları olarak ne gerekiyorsa yapacağız. Ürün sevkini yavaşlatacağız" dedi. Alım fiyatının, 6-6,5 YTL'den az olmaması gerektiğin vurgulayan Bayraktar, "Fiyatlar 15 Eylülde 1 YTL'ye inerse bu seviyeden mi alınacak" diye konuştu.
kaynak (http://www.sabah.com.tr/eko114.html)
vifer'in 2 gün dinlenecek. Umarım bu arada, anlatacağı fıkralara dikkat etmesi gerektiğini düşünme fırsatı bulur.
Fındık kurtları yine iş başında
Avrupalı alıcılarla düşük fiyat bağlantısı yapan tüccar lobisi, gazetecileri kullanarak fındık fiyatını düşürmeye çalışıyor
08.10.2005
Fındık fiyatlarını düşürme lobisi hareketlendi. Kendilerine kullanacak gazete de buldular: Sabah...
Yazık.
Sabah gazetesi ki, 2003 yılında (benim de içinde yer aldığım ekonomi servisi kanalıyla) yürüttüğü kampanya ile findik fiyatlarının tarihi seviyelere çıkmasına destek verdi ve Türkiye'nin milyarlarca dolar döviz kazanmasına yol açtı. (Abarttığımı sananlar findik üreticileri ve meslek örgütleriyle konuşabilir.) Dün, köşe yazarı Fatih Altaylı'nın yazısını Sabah'ın birinci sayfasına koyanlar, ne yazık ki (bilmeden olduğuna eminim) fındık fiyatlarını düşürme lobisine destek verdiler!
Dersimiz fındık!
Bu hızlı girişten sonra, findik olayını biraz deşelim... Kendimiz soralım, kendimiz yanıtlayalım.
* Fındıkta dünya piyasalannı kim belirler?
Türkiye...
* Neden?
Dünya üretiminin yüzde 75'i Karadeniz bölgesinde gerçekleşir.
* "Teorik olarak fiyatı Türkiye'nin belirlemesi lazım" denebilir mi?
Teorik olarak evet..
* Pratikte kim belirler?
Rekolteye bağlı olmakla birlikte, Avrupalı alıcılar, onların Türkiye'deki uzantıları olan büyük tüccarlar fiyatı belirler. Hükümetler ise "ihracatçı kimliğini kullanan tüccarların" ve onların etkilediği "gazetecilerin" etkisinde kalarak, Türkiye'nin aleyhine karar verirler. Yalanlarla insanları kandırırlar. En büyük yalan fiyat yükseldiğinde çikolata üreticilerinin bademe, findik üretiminin de başka ülkelere kayacağıdır...
* Fiyat belirleme sistemi nasıl işler?
Avrupalı alıcı, Türk tüccarla bir sene öncesinden findik fiyatı konusunda anlaşır ve kapora verir. Örneğin kentali (100 kilo) 300 dolardan anlaştıklarını farz edin. Bu işleme "alivre" denir. Alivreci tüccarlar genelde fiyatın beklenmedik artışından zarar eder. Fiyatın düşmesini tercih ederler. Örnekten gidersek, alivreci, fiyat (kentali) 330 dolara çıktığında zarar, 250 dolara indiğinde büyük kâr eder.
* Alivreci olarak tanınan kişiler kimdir?
Genelde ihracatçı olarak gözükürler. Örneğin Cüneyd Zapsu, Türk fındığının en büyük alıcısı olan Nutella'nın bir dönem temsilcisiydi. Nutella'nın fındık alım şirketi Ferrero'nun Türkiye temsilciliğini yapanları yakından tanımaz olur mu? Kenan Oltan var... Mustafa Poyraz var...
* Başka?
İstanbul Fındık İhracatçılar Birliği Başkanı Ufuk Özongun'u unutmamak lazım. Kendisi en büyük findik ihracatçısı Progıda'nın yüzde 30 ortağıdır.
* Diğer ortağı kim?
Diğer ortak, Hamburg merkezli Pisani and Rickertsen GmbH.
* Alivreciler kötü insanlar mı?
Elbette değil. Ancak onların para kazanması düşük fiyata bağlıdır.
* Onlar fiyatın yükselmeyeceğine inanarak ticaret yapıyor. Başkaları fiyat yükselecek diyorlarsa, fındık toplasın, para kazansınlar...
Pratikte hiçbir işe yaramaz. Konuştuğumuz rakamlar çok büyük. Hiçbir tüccar peşin 200-300 trilyon lira harcayarak findik toplayamaz. Bu nedenle Fiskobirlik'in fiyat politikası önemlidir ve vazgeçilemez. Fiskobirlik fiyati belirleme gücünü elinde tuttuğu sürece, dünya findik fiyatını Türkiye belirler.
* Fiskobirlik de parası kadar konuşsun. Zarar etmesin denilemez mi?
Hayır denilemez. Fındık Türkiye'nin en büyük katma değerli (hatta sıfır ithal girdisi olan) ürünüdür. Çikolatanın vazgeçilmez katkı maddesidir. Fındık fiyatının yüksek seviyelerde tutulması, Karadeniz insanına daha çok kaynak aktarımıdır. Türkiye'nin döviz açığına ciddi katkıdır. Fiskobirlik zarar etmesin demek, bunlardan vazgeçmek anlamına gelir. Üstüne üstlük, Fiskobirlik siyasilerin oyuncağı yapıldığı için zarar etmiştir.
Siyasilerin findık dikim alanını sorumsuzca büyütmesi yüzünden fiyatlar da istikrara kavuşmamıştır. Bu üreticinin suçu değildir. Üstelik şu anda böyle bir durum yoktur ve dünya findik tüketimi artmaktadır.
Zapsu niye yanılttı?
Sabah gazetesinde çalışırken, 2003 yılı fındık alım sezonu öncesinde bir kampanyaya başlamıştık. (Fındığın yüzde 80'i Eylül ve Ekim aylarında pazara iner. O tarihlerde Fiskobirlik fiyatı ile pazardaki fiyatı arasında Fiskobirlik aleyhine yüzde 20 fark oluşur. Altaylı'nın iddia ettiği gibi Fiskobirlik'ten daha ucuz fiyata mal alan tüccar, malı Fiskobirlik'e değil, Avrupalı'ya satar.)
Fındığın yok yılı olmasına rağmen, tüccar fındığı bir sene öncesinde olduğu gibi kentali 226 dolardan satın almak istiyordu. Devreye biz girdik. DYP girdi. AKP'den Nurettin Canikli gibi sağduyu sahibi insanlar girdi. Turgay Ciner ikna oldu ve sevgili Savaş Ay, A Takımı'nı Giresun'da yaptı. Ay iyi hatırlayacak, fındık tüccarları ne diyordu o gün, "Aman fiyatlar artmasın. Avrupalı mal almaz."
Sadece onlar mı? Elbette değil. Hükümetin fındık politikasını belirleyen Zapsu, Sabah'ın bu kampanyasından rahatsız olmuştu ve ekonomi müdürlerini Conrad Otel'e çağırdı. Hürriyet'ten Vahap Munyar, Milliyet'ten Murat Sabuncu, Vatan'dan Ercan İnan ve Radikal'den Ruhi Sanyer ve pek çok kişi oradaydı.
Cüneyd Zapsu, fındık konusunda ne kadar uzman olduğunu anlattıktan sonra, "Aman fiyat yükselmesin, üretim başka ülkelere kayar. Bu çikolata üreticilerini iyi tanırım, çikolatalarına badem koyarlar" iddiasında bulundu.
O gün fındığın fiyatı 300 dolardı, sonra 400 oldu, 500 oldu, 800 oldu ve şimdi 1000 dolara yaklaştı. Fındık ihracatı düşmedi.
İki şey oldu. Birincisi alivreciler zarar etti, Zapsu ve arkadaşlarının iddiaları çürük çıktı. Ama Zapsu, hükümetin bu kez, Fiskobirlik'in elindeki geçmiş yıl rekoltesini çok düşük fiyata satmak için kararname çıkarmasını sağladı. Unutulmuştur ama AKP'li Canikli, bu kararı "Yarın bu yüzden Ali Babacan Yüce Divan'lık olacak" diye yorumlamıştı.
Başka ne oldu?
Türkiye ilk kez daha az fındıkla, tarihinin en büyük döviz girdisini elde etti.
"Şimdi Fiskobirlik, düşük fiyatla alım yapsın" diyenler, Fiskobirlik yönetiminin kulağının çekilmesini isteyenler yine aynı oyunun parçası oldular. Fiskobirlik fiyatı düşürdüğünde, piyasadaki fiyat daha da diplere inecek.
Bu yetmedi. Bazıları, "Fiskobirlik'in parası bitti, haciz gelecek" diye spekülasyonlar yaparak, üreticinin kafasını karıştırıp, pazarda daha düşük fiyatla alım yapma fırsatı kolluyorlar. Bunlar her yıl yapılan oyunlar. Benim üzüldüğüm eski gazetem Sabah'ın Altaylı kanalıyla buna alet edilmesi...
Erdem: Fındık artık gerçek değerinden işlem görecek
Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem, fındığın önümüzdeki günlerde gerçek değeri üzerinden piyasada işlem görmeye başlayacağım söyledi. Erdem, Sabah gazetesinde yer alan birlik hakkında "îş bilmezlik batırıyor" başlıklı köşe yazısındaki iddiaların gerçeği yansıtmadığını
belirtti. Ürün alımları için yapılan kredi bağlantılarının bozulmaya ve fındık fiyatının düşürülmeye çalışıldığını savunan Erdem, şöyle devam etti:
"Yazıda yer alan rekolte, dünya fiyatı ve Fiskobirlik fiyatı tamamen yanlıştır. Dünya fındık tüketiminin 450 bin ton dolayında olduğundan bahsediliyor. Halbuki son 5 yılın ortalamasına göre dünya fındık tüketimi 700 bin ton seviyesindedir. 2005 ürünü fındığın üçte ikisi pazara inmiştir. Geriye kalan miktar oldukça yetersizdir. Rakamlar açık ve net ortadadır. Bu yıl ihraç etmeye fındık bulamayacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar, fındık önümüzdeki günlerde gerçek değeri üzerinden işlem görmeye başlayacaktır."
Erdem, Fiskobirlik'in dünyanın en büyük fındık kuruluşu olduğunu ve izledikleri doğru politikalarla Türk fındığı ve üreticisinin teminatı olduklarını kaydederek, "Birliğin ve üreticinin hakkını sonuna kadar korumaya kararlıyız" diye konuştu.
(http://www.vatanim.com.tr/root.vatan?exec=haberdetay&tarih=08.10.2005&Newsid=61961&Categoryid=2)
Haber: Yavuz SEMERCİ / Vatan (http://www.vatanim.com.tr/root.vatan?exec=haberdetay&tarih=08.10.2005&Newsid=61961&Categoryid=2)
Perşembe saat 17, Cüneyt Zapsu CNNTURK de yayına çıkacak fındık konusu konuşulacak..
miş / muş
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) 74 yıllık tarihinde ilk kez fındık alacakmış
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "Fındığı TMO alacak" demesi, TMO’nun bugünden yarına fındık alabileceği anlamına gelmiyormuş
Bu görevi yerine getirebilmesi için; hukuki, siyasi ve bürokratik değişiklik kararları alması gerekiyormuş
Ana Statüsü "hububat" üzerine olan TMO’nun, "amaç ve faaliyet konuları" başlıklı 4. maddesine "fındık"ı eklenecekmiş
4. Madde: "yurtta hububat fiyatlarının üreticiler yönünden normalin altına düşmesini ve tüketici aleyhine anormal derecede yükselmesini önlemek, bu ürünlerin piyasasını düzenleyici tedbirler almak"
Erdoğan’ın, "fındığı TMO alacak" açıklaması hukuken sadece bir niyet beyanıymış
Önce, Bakanlar Kurulu kararı çıkarılması zorunluymuş
Ana Statü değiştirildikten ve Bakanlar Kurulu kararı çıkarıldıktan sonra, TMO Yönetim Kurulu’nun da fındık alımıyla ilgili özel bir karar alması gerekiyormuş
TMO’nun kaç ton ve hangi fiyattan fındık satın alacağı ancak bu kararla şekillenecekmiş
TMO, kendisi için yepyeni bir alan olan fındıkta alım yapma konusunda, gerekli finansman paketini net olarak görmeden, Hazine’den bu alıma ne kadar kaynak ayrılacağını bilmeden alım planlaması yapmak niyetinde değilmiş
Hukuki aşamalar tamamlandıktan sonra alım aşamasına gelindiğinde, TMO açısından fiyatı üç unsur belirleyecekmiş:
üreticilerin beklentileri,
o güne kadar piyasada oluşan fiyat
dünya fındık fiyatlarıKaynak (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4897101.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1)
Fındıkta son perde...
MADEM bu noktaya gelecektiniz... Onbinlerce fındık üreticisini neden ayağa kaldırdınız? Milyonlarca insanı üzdünüz...
Bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında oluşturulan bir kurul, bilindiği gibi bu yıl devletin fındık alımı yapmasını ve bu görevin Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) verilmesini karara bağladı.
Haberin iyi tarafı, yılbaşından beri fındık üreticisine ve onu korumakla görevli Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ne(Fiskobirlik) dargın olan hükümetin bu yanlıştan dönmüş olması.
Dargınlığın nedeni de Fiskobirlik yönetiminin bugünkü iktidarın istediği isimlerden oluşmaması, yani kendi adaylarının seçimi kazanamaması idi.
Meselenin o tarafını artık bırakalım. Çünkü 12 Eylül’de Fiskobirlik yönetimi yeniden seçilecek. Belki o zaman hükümetin yüzü güler.
Bugünkü mesele TMO’nun bu görevi nasıl yapacağı ve bunun üreticiyi koruma yönünden alınan kararın anlamının ne olduğu?
Anlaşılan o ki görevi fiilen TMO değil, Fiskobirlik yapacak. Çünkü TMO’nun bu konuda ne deneyimi, ne yetişmiş elemanı, ne örgütü, ne deposu, ne de gerekli ekipmanı var. O nedenle TMO ile Fiskobirlik bir protokol imzalayacak. Herhalde belirli bir ücret karşılığında Fiskobirlik tüm bu işleri yapmayı üstlenecek.
Demek ki burada ayrı -ve yeni- bir masraf kapısı açılacak. Oysa hükümet Fiskobirlik’esahip çıksaydı buna gerek olmayacaktı.
Hükümet, TMO’nun bu görevi yapması için ona para bulacak. Ancak bütçede buna ayrılacak para yok. Uluslararası Para Fonu öyle karşılıksız harcamaya izin vermiyor. O zaman geriye kredi bulmak kalıyor.
Yerli bankaların Fiskobirlik’evermediğini TMO’ya vermesi, "hükümet baskısı yüzünden bize kredi verilmedi" diyen Fiskobirlik’ihaklı duruma getirir. O nedenle tek çare yurtdışındaki bankalardan kredi almaya kalıyor.
O zaman da "hükümet bunu yapabiliyor idiyse, daha önce neden yapmadı?" sorusu yanıtsız kalıyor.
Bir başka nokta da şu:
Geçen yıl Fiskobirlik (sonra çok eleştirilen) yüksek fiyatı 22 Ağustos tarihinde açıklamıştı. Oysa hükümet önceki gün "TMO’nun alımlara 15 Eylül tarihinde" yani piyasa açıldıktan yaklaşık 1 ay sonra başlamasını kararlaştırdı.
Yıllardan beri Fiskobirlik’insezonun daha başında fiyat açıklamasının nedeni, üreticinin elindeki malı tüccarın istediği kadar düşük fiyattan satmak zorunda kalmasını önlemekti. Oysa şimdi alınan karar, bunun tam aksini amaçlamış olmadı mı? Nitekim konunun uzmanları, "Yeni mahsul fındığın yaklaşık yüzde 40’ı o tarihe kadar zaten piyasaya sürülmüş olur" diyor.
Görüldüğü gibi iktidardakiler fındık üreticisine sırtlarını dönme şansı olmadığını anladılar.
Bir de doğru yerden bilgi almayı öğrenirlerse sağlıklı sonuca ulaşabilirler. Lakin onun için kimin kendi çıkarı için konuştuğunu, kimin genel çıkarları koruduğunu anlayacak kadar sabırlı ve dikkatli olmaları gerekiyor.
Oktay EKŞİ / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4898456.asp?yazarid=1&gid=61)
akşamüstü CNNTURK ü izleyen oldumu? ben işe dalıp unuttum.
Sitede böyle sayfa yok (http://www.tzob.org.tr//tzob/tzob_basin_bulteni/tzob_basinbulteni_16_07_2004_1.htm) ama google sağolsun, belleğinde saklıyor :)
Artık niye yok, o da başka bir tartışma konusu :)
BASIN TOPLANTISI
16 Temmuz 2004
Hükümet, 5 Haziran 2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2004-2005 Dönemi Hububat Ürünü Alımı ve Satımı Hakkında Bakanlar Kurulu Kararıyla, fiyatların TMO tarafından belirlenmesini, alımların borsalarda yapılmasını, sadece borsa bulunmayan veya yeterli olmayan yerlerde alımın TMO işyerlerinde yapılamasını öngörmüştür.
TMO’nun önemli sayıda alım merkezini kapatması, hububat üretiminde önemli olan bir çok yerde alımları borsalardan yapması hububat üreticilerimizi zor durumda bırakmıştır. Bu durumda üreticiler ürünlerini sanayiciye, tüccara satmak zorunda kalmıştır...
Kaynak (http://64.233.187.104/search?q=cache:9dwOm3ZjKQgJ:www.tzob.org.tr//tzob/tzob_basin_bulteni/tzob_basinbulteni_16_07_2004_1.htm+%22%C5%9Eemsi+B ayraktar%22+TMO&hl=tr&gl=tr&ct=clnk&cd=2)
fındık tartışması tekrarlanıyor CNNTURK de yazık....
boş laftan başka şey konuşulmuyor...
bugüne kadar yapılan tartışmalar içinde en boş olanı.
Zapsu hiç bir şey söylemedi.
Daha öne tartışmalarda çok eleştirilen fiatı arttırırsak başka ürünlere başka ülkelere yönelirler tezini savundu.
şimdi çözüm önerileri konuşulacak ama yazacak bir şey çıkmayacağını düşünüyorum
Hürriyet'ten Vahap Munyar, Sabah'tan Yavuz Semerci, Akşam'dan Deniz gökçe ve Zapsu...
Fındık fiyatı arttıkça şikayet eden yok da, fındık fiyatı düşünce bol şikayet ve medya desteği var.
Deniz Gökçe (http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=49106,10,12) / Akşam
Allahı var, bu kadar sansasyonel laflar etmedi ama epey yaklaştı :)
Havanda su dövmek lafının bile yetmediği bir oturumdu... :)
Deniz Gökçe nin oraya ne yapmaya çıktığını anlayan varsa beri gelsin.
fiskobirliğin silinen borcu dedi başka şey demedi...
birlik kötüde hükümet iyilik yapmış gibisinden....
Zapsuya bir destekçi gerekiyor diye onu seçmişlerdir ama konuyu çok kötü yerlerden tutunca, bir ara Zapsu bile ona kötü kötü baktı :)
Zapsu'un dediklerinden aklımda kalan hoş bir bölüm :)
Dünyada başka fındık üreticileri de var, onları görmezden gelmeyin. Bizim ürünümüz hepsinden kaliteli ama sonunda bu bir ticaret... Ürünlerini satmak için, biz 1000 desek onlar 999 diyecek, biz 10 desek onlar 9 diyecek.
Buraya kadar iyi de devamında söylediklerini buna bağlayınca hoş oldu.
Rekabet için alıcının verebileceği fiyatı kestirmemiz gerekir, çok yüksek verirsek olmaz, fiyatları makul seviyede tutmalıyız
İyi de nasıl olsa bizim verdiğimizden 1 aşağı fiyat vereceklerse bizim fiyat indirmemiz ne işe yarar?
Nasıl olsa bu tabloya bakınca, Türkiye'den sadece eksik kalacak miktar kadar alım yapılacak sonucu çıkıyor. Ürün kalitesi ne oldu?
bu konuda eski ihracatçılar birliği başkanının en açık konuştuğunu düşünüyorum.
fiskobirlik başkanından daha net konuştu.
geri kalan ülkelerin hiç biri bizle rekabet edemez dedi
hem kalite hem miktar olarak.
toplama işçilik maliyetini bile anlattı.
Zapsunun sürekli söylediği,bademli sütlü fıstıklı çikolata yaparlar sözlerini daha önce değerlendirip ciddi sözler değil bunlar çikolatanın ana maddesi fındıktır dedi.
düşünün yüz kilo fındık gerek size, yetmişbeş kilosu bende..diyorsunuzki gidip başka yerden alırım.buyrun alın neresi orası..
başka yer yok..aynı kalitede fındık başka yerde yetişmiyor.
Allah insanlara düşünmesi için akıl ve düşündüklerini ifade edebilmesi içinde dil vermiştir.Hiç kimse Allah’ın insanlara verdiği bu hakkı elinden alamaz.. İnsanlarla aynı fikirde olmamanız size de bu hakkı vermez.
Şuna emin olunuz ki bana verdiğiniz bu zorunlu izin benim düşüncelerim üzerinde en ufak bir değişiklik yapmayacak.Ben yine bildiklerimi söyleyeceğim.Çünkü bu zorunlu izinler insanların düşüncelerini değiştirmeye yarasaydı bugün Nazım ve Necip Fazıl’ı kimse tanımazdı ama onları zorunlu izine gönderenlerin adını bugün kimse anmıyor.
Ve Memet; Ben bu sitede yazışan insanları samimi dost meclisinin bir üyesi olarak gördüğüm için bu kadar rahat yazabildim.
Ve Arsakay;Size de naçizane bir kitap önereceğim.Sayın Murat BARDAKÇI’nın yazdığı Osmanlıda Seks.Orada gerçek Nasrettin Hoca fıkralarını bulacaksınız ve göreceksiniz ki Nasrettin Hoca sadece kazanları doğurtmuyor.Benim anlattığımın orada yazılanlar yanında esamesi bile okunmaz.
Ve Mine Hanım;Sorduğum bütün sorulara verdiğiniz içten cevaplar için teşekkürler.Bana ziraat mühendislerinin sandığım kadar boş insanlar olmadığını gösterdiğiniz için bir daha teşekkürler.
Ve Sevgili Malina; Senden son bir isteğim var. Düşüncelerimi özgürce ifade edemeyeceğimi anladığım bu siteden üyeliğimi iptal etmenizi rica ediyorum.
Allah akıl fikir ihsan ederken edebinizi takınmayı unutun dememiştir sanırım.
Necip fazılın uluorta belden aşağı fıkralar anlattığınada tanık olmadım.
Mine hanıma övgüdemi bulundunuz ,ziraatçılara hakaretmi ettiniz.
nasretin hocanın fıkralarını biliyoruzda fındık sorununu konuşurken kimsenin aklına belden aşağı fıkralarla konuyu seviyesizleştirmek gelmiyor.
bugüne kadar fikirlerini açıklamakta sakınca çeken olduğunu sanmıyorum.
ama seviyeyi düşürenlerin de sitede barınacaklarını sanmıyorum.
tartışma adabı diye birşeyi öğrenmek için başkalarını okumuyorsanızda Necip Fazıl ı bir daha okuyun(üstadında tartışma adabı saldırgandır ya..)en azından bir fikriniz olur
Bazı söyleyeceklerim Memet'lr benzer olacak ama
zorunluluk duyduğum için yazıyorum.
Sauın Vifer,
Allah insanlara düşünmesi için akıl ve düşündüklerini ifade edebilmesi içinde dil vermiştir.Hiç kimse Allah’ın insanlara verdiği bu hakkı elinden alamaz.. İnsanlarla aynı fikirde olmamanız size de bu hakkı vermez.
Şuna emin olunuz ki bana verdiğiniz bu zorunlu izin benim düşüncelerim üzerinde en ufak bir değişiklik yapmayacak.Ben yine bildiklerimi söyleyeceğim.Çünkü bu zorunlu izinler insanların düşüncelerini değiştirmeye yarasaydı bugün Nazım ve Necip Fazıl’ı kimse tanımazdı ama onları zorunlu izine gönderenlerin adını bugün kimse anmıyor.
diyorsunuz.
Burada eleştirilen düşünceleriniz değil üslubunuzdur.
Bu sitede kaçıncı defa yazdığımı ben bile unuttum, bir defa daha
yazıyorum. Ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz çok ama çok
önemlidir. Belden aşağı bir fıkrayla gündemin en önemli sorunlarından
birisine gönderme yapıp (ki gönderme de bana göre hatalı) kendinizi
Nazım ve Necip Fazıl ile karşılaştırabilmeniz çok şaşırtıcı.
Ve Arsakay;Size de naçizane bir kitap önereceğim.Sayın Murat BARDAKÇI’nın yazdığı Osmanlıda Seks.Orada gerçek Nasrettin Hoca fıkralarını bulacaksınız ve göreceksiniz ki Nasrettin Hoca sadece kazanları doğurtmuyor.Benim anlattığımın orada yazılanlar yanında esamesi bile okunmaz.
diyorsunuz. Tartışmamızla yakından veya uzaktan ne ilgisi var?
Eğer bu sitede sözünü ettiğiniz fıkraları yazan ve bizim
gözyumduğumuz birisi olsaydı karşılaştırma yapma ve
kendinizi savunma hakkınız olurdu.
Bu site ne fıkra sitesi ne de cinsel bilgiler sitesi.
Nasrettin Hoca hakklında da tartışmıyoruz. Ayrıca emin olun
o fıkrayı Nasreddin Hoca gelip anlatsaydı aynı tavrı sergilerdik.
Her sözün, her tavrın bir yeri var. Bunu daha öğrenmediniz mi?
Her önüne gelen benzeri fıkralarla düşüncelerini ifade etmek isterse
buna düşünce özgürlüğü mü diyeceğiz?
Ve Mine Hanım;Sorduğum bütün sorulara verdiğiniz içten cevaplar için teşekkürler.Bana ziraat mühendislerinin sandığım kadar boş insanlar olmadığını gösterdiğiniz için bir daha teşekkürler.
Hakikaten övüyor musunuz,
hakaret mi ediyorsunuz belli değil.
Ve Sevgili Malina; Senden son bir isteğim var. Düşüncelerimi özgürce ifade edemeyeceğimi anladığım bu siteden üyeliğimi iptal etmenizi rica ediyorum.
Ajitasyon! Kimseden üye aidatı almıyoruz ki ...
Hükümet fındık fiyatı için 5 YTL düşünüyor
Karadeniz’i ayağa kaldıran "fındık krizi"nde çözüm için sona gelindi. Bu hafta, TMO’nun fındık alımıyla görevlendirilmesine ilişkin kararnamenin Köşk’ün onayına sunulup, ardından da Karadenizlinin sabırsızlıkla beklediği yeni mahsul fındık fiyatının açıklanması bekleniyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önceki gün fındık üreticisi illerin milletvekilleriyle "fındık zirvesi" yaptığı AKP’nin kulislerinde ise hükümetin kafasından 5 YTL civarında bir fiyat geçtiği konuşuluyor.
TMO HAREKETE GEÇTİ:
Hürriyet’in edindiği bilgiye göre, hükümet bu konuda ilk adımı, TMO’nun fındık alımıyla görevlendirilmesine ilişkin kararnamenin eksik imzalarını yarınki Bakanlar Kurulu’nda tamamlayarak onay için Çankaya Köşkü’ne göndererek atacak. Köşk’ün onayını beklemeden harekete geçen TMO ise fındık alımında kullanacağı depolar ile eksperler konusunda yarın Fiskobirlik ile masaya oturacak. Satın alacağı fındık konusunda ne eksperi, ne de aldığı fındığı koyabileceği yeterince deposu bulunan TMO, bir sözleşme imzalayarak fındık alımında Fiskobirlik’in olanaklarından yararlanmak istiyor.
FİSKOBİRLİK’İN YANITI:
Fiskobirlik’in eksper ve depolarının kullanımı konusunda olumsuz bir yaklaşım sergilemesi halinde TMO’nun hem piyasadan eksper bulma yoluna gideceği, hem de kendi depo olanaklarını sonuna kadar zorlayıp, ayrıca özel depo kiralama yoluna gideceği bildirildi. AKP çevrelerinde, kararnamenin Köşk’te bir engelle karşılaşacağına ihtimal verilmezken, asıl zorluğun fındık alımı konusunda herhangi bir deneyimi olmayan TMO’nun özellikle eksper ve depo konusunda Fiskobirlik’ten olumsuz yanıt alması halinde yaşanabileceği konuşuluyor.
BEKLENEN FİYAT 5 YTL:
Fındık kararnamesinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanmasının ardından ise hükümetin, Karadenizlilerin sabırsızlıkla beklediği fındık fiyatını açıklaması bekleniyor. AKP kulislerinde, TMO’nun yeni mahsul alımı için 5 YTL civarında bir fiyat açıklayabileceğinden söz ediliyor. AKP kaynaklarının bu konudaki değerlendirmeleri şöyle: "Fiskobirlik’in geçen yıl verdiği 7 YTL civarındaki rakamın gerçekçi olmadığı konusunda herkes aynı fikirde. Ancak, 3.5-4 YTL civarında bir rakamın da çok gerçekçi olmadığı, oluşacak böyle bir fiyatın halkta tepki yaratabileceği, bölge milletvekillerimizce de bize aktarılıyor. O halde hem bütçe dengelerini sarsmayacak, hem piyasa koşullarını zorlamayacak, hem de üreticiyi mümkün olduğunca koruyacak bir fiyatın oluşması gerekiyor. Bize göre bu da, 4 YTL’nin üzerinde ancak 6 YTL’nin altında bir rakam. 5 YTL civarında bir fiyat açıklanabileceğini tahmin ediyoruz."
Turan YILMAZ/ANKARA
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4985441.asp?m=1&gid=69&srid=3050&oid=2)
TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu ile Fiskobirlik Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem başkanlığındaki heyetlerin üç saati aşkın bir süre alan görüşmelerinin ardından prensip anlaşmasına varıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin yapacağı fındık alımında Fiskobirlik'in depolarının kullanılması için iki taraf el sıkıştı. Teknik düzeyde çalışmalar başlarken, yarın yapılacak toplantıda protokol son şeklini alacak.
Prensipte anlaştıklarını bildiren Fiskobirlik Başkanı Erdem, teknik heyetlerin ayrıntılar üzerinde çalışmaya başladığını belirterek, bu noktadan sonra hiçbir sorun yaşanmayacağını kaydetti.
kaynak (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=4993465&p=2)
Fiskobirlik depolarının kiralanması konusundaki görüşmelerin olumlu sonuçlanmadığını, son bir aydır en kötü ihtimali dikkate alarak çalışma yaptıklarını belirten Tarım Bakanı Eker, şu bilgiyi verdi:
"Gerek özel sektörden gerekse kamu kuruluşlarının imkanlarından yararlanarak 100 bin ton kapasiteli depo kiraladık. 185 fındık eksperini eğittik.
Kaynak (http://www.sabah.com.tr/eko129.html)
Fiskobirlik ile niye anlaşma iptal edildi takip eden var mı?
Ben bu konuda herhangi bir haber yayınlandığını farketmedim. En son haber anlaştıkları şeklindeydi..
bardacık
06-09-2006, 11:08
fiyat 4 YTL olarak açıklandı
Düşünüyorumda..
üreticilerin tepkisi fiatı etkiledi..
daha sistematik olabilseydi çabaları fiatı daha yukarı çekebilirlerdi sanki.
ilk fiat 2.5 dolar civarında konuşuluyordu.
Giresun kalite 50 randıman fındığın alım fiyatını kiloda 4 YTL olarak açıkladı.
Bu en kaliteli fındık değil mi?
Serbest piyasa fiyatları (http://www.fiskobirlik.org.tr/serpifiy.htm)
ben yazımı geri çeksem daha iyi..nerdeyse hiç fark yok..
Hükümet bildiğini okudu..
Tarım Bakanı Mehdi Eker, düzenlediği basın toplantısında, TMO’nun fındık alımı konusunda görevlendirilmesinin ardından öncelikle fındık üreticilerinin ortağı olduğu ve fındık piyasasında tecrübeli olan Fiskobirlik’le işbirliği içerisinde fındık alımlarının yapılmasının düşünüldüğünü, ancak bunun sonuçlandırılamadığını anlattı.
Eker, Fiskobirlikle teknik ayrıntıların görüşülüp, mutabakata varıldığını ancak, Fiskobirlik yönetiminin gerekçe göstermeksizin protokolün imzalanacağı toplantıya katılmadığını savundu.
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/5038741.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1)
Fiskobirlik ile TMO kirada anlaşamadı...
Fındık alımları sırasında Fiskobirlik'in depolarını kullanmak isteyen Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO), depo kirası konusunda anlaşamadığı öğrenildi.
Alınan bilgiye göre, Fiskobirlik'in yıllık 20 milyon YTL kira isteğine karşılık, TMO 1,6 milyon YTL önerdi.
28 ve 29 Ağustos'ta Ankara'da, TMO ve Fiskobirlik yöneticileri arasında yapılan görüşmeden sonra, TMO, depo kiraları ve diğer teknik ayrıntılar konusundaki teklifini 4 Eylül'de Fiskobirlik'e iletti.
TMO'dan Fiskobirlik'e gönderilen yazıda, ''Fındık alımı konusundaki görevimizi yerine getirrken fındık piyasasındaki tecrübelerinizden istifade etmek ve kuruluşunuza ait depo, çuval ve eksperlerinizden yararlanmak istiyoruz'' denilirken, belirlenen alım yerlerindeki depoların metrekare/ay ve kg/yıl üzerinden kira ücretlerinin, stoklardaki jüt çuvallarının satış ve kira ücrtlerinin, eksperlerin aylık bürüt ücretlerinin bildirilmesi istendi.
Fiskobirlik ise 5 Eylül'de TMO'ya gönderdiği yanıtta, 1 yıllık sözleşme yapılması şartıyla, her kg için yıllık net 0,050 YTL/kg+KDV (50 bin TL/kg)ücret karşılığında Artvin, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Zonguldak, Sakarya ve Düzce'deki depoların kullanılabileceğini bildirdi. Çuval stoklarının yeterli olmaması nedeniyle çuval satılması veya kiralanmasının mümkün olmadığı belirtilirken, Fiskobirlik'te çalışan bir eksperin yaklaşık giydirilmiş üçretinin 1,904 YTL olduğu kaydedildi.
ALIM FİYATINA BAĞLI ÜCRETSİZ HİZMET TEKLİFİ
Fiskobirlik ayrıca, ''alım işleminin ve depolama hizmetlerinin Fiskobirlik tarafından yapılması halinde, kiralar dahil 24 milyon YTL'ye bu işleri yapabileceği'' ya da ''alım fiyatının 5 YTL'den az olmamak kaydıyla açıklanması durumunda, tüm hizmetlerin ücret talep edilmeden yerine getirileceği'' yönünde iki ayrı teklifini de aynı yazıda iletti.
Fiskobirlik yetkilileri, bu teklif üzerine yapılan görüşmelerde, TMO'nun, ''toplam 1,6 milyon YTL kira bedeli önerdiğini, ayrıca kredi bulma karşılığında 9 ay süreyle ürün satmama şartını'' dile getirdiğini belirtirken, bu talepler uygun bulunmadığı için protokolün imzalanmadığını söylediler.
Fatma Orhan / AA
Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/09/06/son/soneko28.asp)
4 YTL az geldi, çiftçi fındık eylemine çıkıyor
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Giresun kalite 50 randıman kabuklu tombul fındığın alım fiyatını kiloda 4 YTL olarak açıkladı. Hükümetin belirlediği fiyatı beğenmeyen fındık üreticileri ve çiftçi örgütleri yeniden eylem yapmak için hazırlık yapıyor.
FINDIK üreticisi, hükümetin açıkladığı 4 YTL’lik taban fiyatı beğenmedi. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Giresun kalite 50 randıman kabuklu tombul fındığın alım fiyatını kiloda 4 YTL olarak açıkladı. Bunun üzerine, çiftçi örgütleri tekrar eylem hazırlığına başladı. Dün bakanlıkta basın toplantısı yapan Eker, Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) gerçekleştireceği alımlara, 50 merkezde, 11 Eylül Pazartesi gününden itibaren başlanacağını bildirdi. Bakan, ürün bedellerinin yarısının peşin, yarısının ise 15 gün içinde ödeneceğini söyledi ve 4 YTL olarak belirlenen fiyatın, Fiskobirlik’in 4.3 ile 4.6 YTL arasındaki fiyatına denk geldiğini ifade etti. Eker, "Çünkü Fiskobirlik alımlarını yüzde 11-16 arasında kesintiler yoluyla yapıyordu" dedi. Bu kesintileri üçte iki oranında azalttıklarını ve toplam yüzde 5.1 zorunlu kesinti yapacaklarını belirten Eker, kesintilerin ise Bağ-Kur, stopaj, borsa tescil ve çok düşük bir miktarda hizmet bedelinden oluştuğunu kaydetti.
IMF İLE SORUN YOK: Eker, TMO tarafından yapılacak fındık alımlarında, gerek üretici gerekse alım miktarı açısından bir limit uygulanmayacağını belirterek, "Müdahale alımı yapıyoruz. TMO’nun, alımın finansmanı için varlığa dayalı kredi sistemi ile çok uygun koşullarda kredi bulundu. Dolayısıyla alımların Hazine’ye herhangi bir yükü olmayacak. Bu işin Hazine ve IMF ile hiçbir alakası yok" dedi. TMO’nun görevlendirilmesinden sonra Fiskobirlik ile depoların, elemanların ve araç-gereçlerin kullanılması konusunda yapılan görüşmelerde, Fiskobirlik’e borcunu ödemek için kredi sağlanması ve zorunlu olduğu fındığı alabilmesi için de birçok kolaylık sağlandığını anlatan Bakan Eker, buna rağmen Fiskobirlik yönetiminin protokolü imzalamadığını söyledi. Eker, "Bundan sonra 2005 ürünü fındığın borcunun ödenmesi konusunda yapabileceğimiz bir şey yok. Artık mal varlıkları ile öderler" dedi.
RANDEVULU ALIM SİSTEMİ: Mehdi Eker, TMO’nun 11 Eylül’den itibaren randevu vererek alıma geçeceğini, çiftçi kayıt sistemi (ÇKS) belgesi olan üreticiden limitsiz alım yapacağını, ürün bedellerinin yarısı peşin olmak üzere 15 gün içinde ve doğrudan, üreticilerin anlaşma sağlanan 5 bankada açılan hesaplarına aktarılacağını bildirdi. Belirli merkezlerde emanet usulü ile de alım yapılacağını, emanete bırakılan ürün için depoların ücretsiz kullandırılacağını, ayrıca üreticiye ürün bedelinin yüzde 25’ine kadar avans kullandırılacağını açıklayan Eker, üründe rutubet ve randımanın da ölçme cihazları ile tespit edileceğini kaydetti.
*** FINDIK HATTI: Eker, fındık üreticilerinin sorularına yanıt vermek üzere TMO’nun 6 hatlı *** Fındık hattı da kurduğunu, üreticilerin 0312 4163410 numaralı hattan ilgililere ulaşabileceklerini bildirdi.
HÜRRİYET (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/5041255.asp?gid=52)
TZOB: Koyacağımız tepkiyi tartışıyoruz
TÜRKİYE Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar, "Hükümet, ’ürticiyi memnun edeceğiz’ dedi ama sözünde durmadı" dedi. Bayraktar şöyle konuştu: "Açıklanan 4 YTL fiyat, 50 randımanlı Giresun fındığı içindir. Bu, Türkiye’de üretilen fındığın sadece yüzde 20’sidir ve diğer fındıklar için 3.80 YTL ila 3.60 YTL fiyat uygulanacaktır. Çünkü bu sene iklim koşulları kötüydü ve randıman düşük. Fındığın büyük bölümü 40 randımandır. Bu fiyat sadece Avrupalı alıcıları ve onların içerdeki bağlantılı kartellerini memnun eder. Hükümet onları memnun etti ama ülkemiz ve çiftçimiz kaybedecek. Karadeniz yeniden kaynamaya başladı. Oda başkanlarımızla konuşuyoruz ve nasıl bir tepki koyacağımızı açıklayacağız. Fındık üreticilerinin sadece yarısı Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı. Dolayısıyla kayıtlı olmayanlar fındığını TMO’ya satamayacak."
Çiftçinin maliyetini bile karşılayamaz
SAMSUN Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Yetkin Karamollaoğlu, 4 YTL’lik fiyatın, üreticinin beklentisinin altında olduğunu söyledi. Bu durumunun üreticiyi mağdur edeceğini savunan Karamollaoğlu, şunları kaydetti: "Tüccarın dediği oldu. Açıklanan fiyat, beklentimizin çok altındadır. Kesintiler de çıktıktan sonra üreticinin eline 365 YKr dolayında bir para geçecek. Bu ise fındığın üreticiye maliyetini bile karşılamaz. Bu fiyata hiç bir üretici fındık satmaz."
Fiskobirlik: Üretici gözden çıkarıldı
FİSKOBİRLİK yöneticileri Tarım Bakanı Mehdi Eker’i Türkiye’de fındık üretiminin yüzde 80’ini oluşturan lavent kalite fındığın fiyatını açıklamamakla eleştirdi. Fiskobirlik Başkanı Salih Erdem, Eker’in Giresun kalite fındığın fiyatını açıklarken, lavent kalite fındığın fiyatını açıklamadığını söyledi. Erdem, Fiskobirliğin kesintisinin yüzde 16 düzeyinde olduğu yönündeki açıklamalarının ise gerçek olmadığını söyledi. Erdem, bu yıl 7-7.5 YTL’den fındık satan üreticinin yüzde 5’lik kesintiyle Giresun fındığı net 3.8 YTL’den satacağını, lavent kalitede ise bu fiyatın daha düşük olacağını kaydetti. Erdem, "Hayırlı olsun diyelim, ama üretici demek ki gözden çıkarılmış" dedi
TMO ile Fiskobirlik kirada anlaşamadı
FINDIK alımları sırasında Fiskobirlik’in depolarını kullanmak isteyen Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO), depo kirası konusunda anlaşamadığı öğrenildi. Fiskobirlik’in yıllık 20 milyon YTL kira isteğine karşılık, TMO 1.6 milyon YTL önerdi. 28 ve 29 Ağustos’ta Ankara’da, yapılan görüşmeden sonra, TMO, depo kiraları ve diğer teknik ayrıntılar konusundaki teklifini 4 Eylül’de Fiskobirlik’e iletti. TMO’dan Fiskobirlik’e gönderilen yazıda, "Fındık alımı konusundaki görevimizi yerine getirrken fındık piyasasındaki tecrübelerinizden istifade etmek ve kuruluşunuza ait depo, çuval ve eksperlerinizden yararlanmak istiyoruz" denilirken, belirlenen alım yerlerindeki depoların metrekare/ay ve kg/yıl üzerinden kira ücretlerinin, stoklardaki jüt çuvallarının satış ve kira ücrtlerinin, eksperlerin aylık bürüt ücretlerinin bildirilmesi istendi. Fiskobirlik ise 5 Eylül’de TMO’ya gönderdiği yanıtta, 1 yıllık sözleşme yapılması şartıyla, her kg için yıllık net 0.050 YTL/kg+KDV (50 bin TL/kg)ücret karşılığında Artvin, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Zonguldak, Sakarya ve Düzce’deki depoların kullanılabileceğini bildirdi.
HÜRRİYET (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/)
Tarihe bakılırsa bu yeni bir haber, sağrada 3 aydır üretimin durduğundan haberim yoktu. Bu haber konusunda başka bilgileri olan var mı?
FİSKOBİRLİK - Sağra El Elelehttp://www.karadenizbirlik.com/v1/images/s.gif
3 Ağustos 2006 01:41 · Giresunhttp://www.karadenizbirlik.com/v1/images/s.gif
FİSKOBİRLİK bünyesindeki Çotanak adlı fındık yağı üreten Ordu Yağ Sanayi A.Ş. ile Sağra, stratejik işbirliği yaparak önümüzdeki günlerde üretimi yeniden başlatma kararı aldı.
Türkiye'nin en büyük ve ilk işlenmiş fındık üretim tesisi olan fındıklı çikolata “Tadelle” ile adını dünyaya duyuran Sağra'nın 3 aydır susan makinelerinin, önümüzdeki günlerde yeniden çalışacağı bildirildi.
Karadeniz Bölgesi'nin en önemli tarım ürünü fındığın yemeklik rafine vinterize yağını üretime kazandırarak “Çotanak” markası adı altında piyasaya giren ve sektöründe önemli bir yer edinen Ordu Yağ Sanayi A.Ş ile Sağra, stratejik işbirliği yaparak kar ortaklığı anlaşması yaptı. Ordu Yağ Sanayi A.Ş. Genel Müdürü Yaşar Pamuk, Sağra'nın pörtföyünde 50'yi aşkın ülkeye ihracat ve 200'ü aşkın special mağazası bulunduğunu belirterek, “Sağra ile ortaklık değil stratejik bir işbirliği yaptık. Sağra, Ordu ve Türkiye ekonomisi için 700-800 kişiye istihdam sağlayan önemli bir kurumdur. Şu anda ekonomik sıkıntıların üst seviyede yaşandığı bir ilde 700-800 kişinin işsiz kalmasına gönlümüz razı olmadı.
Bir anlaşma yaparak Sağra fabrikasının çalışması için Ordu Soya A.Ş'nin ve FİSKOBİRLİK'in hem ekonomik gücü hem prestijiyle bir iş ortaklığı yaptık. Varılan anlaşmaya göre her iki kurumun pazarlama ağı birleştiriliyor. Her iki kurumun pazarlama ağı içerisinde bütün mamulleri satılacak.
Biz Sağra'yı ilk etapta maddi yönden destekleyeceğiz. Tüm işçilerin maaşını vereceğiz. Yani tam anlamıyla kar ortaklığına dayanan stratejik bir işbirliği yapıyoruz. Bu durumda her iki kurumda para kazanacak. Gerçi biz de para kazanacağız, ama bizim felsefemiz para kazanmaktan ziyade oradaki insanların işlerine devam etmesini sağlamak. Sağra ile ilgili devreye girmemiz öncelikle sosyal, sonra ekonomiktir" dedi.
Ordu'nun Akçatepe mevkiindeki fabrikasında ürettiği ürünlerini 50'yi aşkın ülkeye ihraç eden ve Türkiye genelinde bulunan 250 special mağazasıyla çikolata sektöründe önemli bir paya sahip olan Sağra'nın makineleri bağlı bulunduğu Bayındır Holding'de yaşanan ekonomik kriz sonucunda 3 ay önce durdurulmuştu.
2006 yılı başından bu yana maaş alamayan yüzlerce işçi ise 3 aydır fabrikalarına gidemedikleri gibi hayatlarını borç içinde sürdürdü. Yine yüzlerce işçi fatura ve kredi kartı borçlarını ödeyemedikleri için icralık oldu.
Kaynak: Giresun Gündem
http://www.karadenizbirlik.com/v1/haber.php?id=2028
Benim merak ettiğim bir konu ise
Üretici fındığı satmıyorum diyebilirmi?
1986 yılında Çenobil faciasından sonra avrupa ülkeleri ülkemizden fındık ithalatını durdurmuştu.
O findıkları ne yapmıştık?
Benim merak ettiğim bir konu ise
Üretici fındığı satmıyorum diyebilirmi?
İsterlerse fındıklarını kolye yapıp boyunlarına asarlar!
Mal onların.
Buradan biryere varılamaz Eskimo.
Hepsinin ailesi, çocukları var.
televizyona çıkıp, radrasyonlu çayın zararsız olduğunu söyleyen bey yaşıyor o açıklayabilir ne yaptıklarını...
Sorularım çocukça ama 1986 yılında ihraç etmediysek şimdi niye olmasın diye düşünmüştüm de :))
''FİKOBİRLİK ve sağra el ele''
Haberi bana bu ihtimali çağrıştırdı.
Acaba ''fındığın çoğunu bu fiyata,iç piyasaya satarız daha iyi'' diyebilirlermi?
bardacık
07-09-2006, 21:22
1986 yılında Çenobil faciasından sonra avrupa ülkeleri ülkemizden fındık ithalatını durdurmuştu.
O findıkları ne yapmıştık?
Ben ilkokula gidiyordum. Sınıfta dağıtıldığını hatırlıyorum.
(Reşat Nuri Güntekin ilkokulu-İzmir)
Mantıklı çözümler varmış ve bunu en iyi özetleyenlerden biri İsmet Berkan
Fiskobirlik, sezon başında fındık rekoltesini yanlış hesapladı ve ardından da fındığa kilo başına 7 lira gibi bir fiyat açıkladı. Ancak bir süre sonra bu Fiskobirlik'in üreticideki fındıkları alabilmek için yeterli parasının olmadığı ortaya çıktı, birlik alım yapamadı.
Birliğin fındık üreticisine para verebilmek için bankalardan kredi alma girişimleri de sonuçsuz kalınca fındık fiyatları piyasada hızla düşmeye başladı.
Bu durumdan haklı olarak şikâyetçi olan fındık üreticisi bir miting sırasında şikâyetini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a anlatmak istedi, Başbakan fındıkçıyla tartıştı.
İşte o andan itibaren, zaten bir süredir hükümete ve Başbakan'ın danışmanı Cüneyt Zapsu'ya yöneltilmekte olan öfke iyice hükümetin üzerine kaldı, kimse Fiskobirlik'in beceriksizliğini ve yanlış yönetimini konuşmaz oldu.
Bu arada Ordu'da düzenlenen fındık mitingine 100 binden fazla kişinin katılması, hükümete yönelik tepkinin daha da artmasıyla birlikte hükümet ilk yanlışını yaptı, üreticinin elindeki fındık için devlet kontrolündeki Toprak Mahsulleri Ofisi'nin düzenleme alımı yapacağını açıkladı.
Geçen gün de Tarım Bakanı Mehdi Eker, TMO'nun yüksek kaliteli fındığa verdiği fiyatı açıkladı: 4 lira.
Bu fiyat hayal kırıklığı yarattı. Zaten böyle olması bekleniyordu.
Yani hükümet daha yüksek, diyelim 6 lira gibi bir fiyat açıklamaya kalksa Uluslararası Para Fonu ile arası açılacak, içeride piyasalar programa yeniden şüpheyle yaklaşmaya başlayacaktı. 4 lira açıkladı, üreticiyle arası açıldı bu kez.
İşte tam da bu nedenle özellikle tarımsal alımlarda fiyatların siyaseten belirlenmesi sakıncalı. Oysa siyaset bu işten gerçekten uzakta durabilse bugün olduğu kadar yara almayacaktı.
Bence hükümetin yapması gereken, her aşamada fındık üreticisini bilgilendirerek Fiskobirlik'e para aktarmaktı. Çünkü birliğin devletten ciddi bir alacağı var. Bu paranın ödemesini hızlandırsalar, fındık üreticisi ile Fiskobirlik'i baş başa bıraksalar bu sorun kendi mecrası içinde kalırdı.
İsmet Berkan / Radikal (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=198093)
Bence hükümetin yapması gereken, her aşamada fındık üreticisini bilgilendirerek Fiskobirlik'e para aktarmaktı.
Yok ya, olur başka işimiz yok para aktaralım. Benim daha elektriği, suyu olmayan köyüm var güzel ülkemde. Daha geçen aylarda Fiskobirliğin bankalara olan 4 trilyon borcunu sildi hükümet. Daha ne yapalım. Vatandaş çıkmış bugün de tekelcilikten bahsetmiş;
FİSKOBİRLİK'i tekelciler devreden çıkarmak istedi
FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem, "İktidar ve fındık tekelcileri FİSKOBİRLİK'i devreden çıkararak dikensiz gül bahçesi yaratmak istediler'' dedi.
12 Eylül 2006 12:40
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=184807
Yahu bunlar işi beceremediler, yüzbinler sokağa döküldü hükümet bize yardım et diye çığlık çığlığa sloganlar attılar. Bir yıldır paralarını alamayan üreticiler vardı ortada. Hükümet de yardım etmek için TMO'yu görevlendirdi. Fiyatın yarısı peşin diğer yarısı 15 gün sonra. Oh ne güzel peşin para. Şimdi bu Fiskobirlik yöneticileri nasıl oluyor da konuşabiliyorlar anlamıyorum. Hatta bunların insan içine çıkmamaları lazım uzun bir süre. Utanma duygusu olan insanlar böyle yaparlar en azından...
Fiskobirlik öyküsü...
Altın çağ
Fiskobirlik, 1938 yılında kuruldu. Fındık üreticilerine pazar yaratabilmek amacıyla yola çıkılmıştı... 50 kooperatif çatısı altında örgütlenen Fiskobirlik, 1964 yılına kadar altın çağını yaşadı. Özerkti, borcu yoktu.
Gün oldu devran döndü...
Politikacı, 'altın yumurtlayan tavuk' olarak gördüğü 18 birliğe el attı.
1964 yılında dönemin iktidar partisi, 'tarım ürünlerini destekleme politikasıyla' birlikleri denetlemeye ve kontrol etmeye başladı. Üreticiyi oy deposu olarak kullandı. Açıkçası, 'politikacının fendi, üretici kooperatiflerini yendi.' 30 yıl süren saadet zinciri kırıldı. Türkiye, 'kara deliklerle' tanıştı.
Oyun, "5 Nisan kararları'na kadar" sürdü. Tansu Çiller hükümeti, 1995 yılında ilk neşteri attı. Ama birliklerin kartopu gibi büyüyen kara deliğine çeşitli fonlardan kaynak aktarımı da sürdü. Fiskobirlik'te de sorunlar aynıydı.
Büyük devrim
1999 yılına gelindiğinde deniz bitmişti...
Türkiye, Dünya Bankası'nın gözetiminde "Birlikler" politikasını değiştirdi. 2000 yılında uygulamaya soktuğu 4572 Sayılı Yasa ile bir devrim yaptı.
Artık birlikler özerkti.
Taban fiyat uygulaması çöpe atılmıştı. Birliklerden politikacının "oy sopası" alınmıştı.
Üstelik 4572 Sayılı Birlikler Yasasının geçici 1-e maddesi;
'1 Mayıs 2000 tarihi itibariyle birliklerin özel faaliyetlerinden doğan borçları ve faizi, Yeniden Yapılandırma Kurulu'nun önerileri dikkate alınarak Hazine'ce üstlenilir" diyordu.
Gerçekten de 8 birliğin borcu silindi. Fiskobirlik'in borcu da aynı kapsamda silindi. Birliğin bugün 3 iştirakı var. Gayrimenkul portföyünün değeri ise 1.5 milyar YTL.
Yazıyı önceki sayfalarda alıntılamıştım. Burada sözü edilenden başka borcunun daha mı silindiğini söylüyorsunuz?
Tabi elimde belge yok. Kanun da yok. Ancak başbakanın ağzından söylüyorum. "Fiskobirlik bankalara 4 trilyon borcu olduğu için hiçbir banka kredi vermeye yanaşmıyordu. Biz de 4 trilyonluk bu borcu sildik" dedi. Gerçi bir kez mimlenince hiçbir banka yine de kredi vermeye yanaşmadı...
Konuyla ilgili bir yazı...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan alışkanlık haline getirdi. Karadeniz Bölgesi'ne ayak basar basmaz Fiskobirlik'i ve fındık üreticilerini acımasızca eleştiriyor.
Geçen pazar günü katıldığı AKP Giresun İl Kongresi'nde yine Fiskobirlik ve fındık üreticilerine öfke saçtı.
Başbakan'ın yerden yere vurduğu fındık üreticileri Türkiye'nin yaklaşık 6 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatının üçte birini yani 2 milyar dolarını tek başlarına gerçekleştiriyor. Üstelik bu ihracatta tek bir dolar ithal girdisi yok.
Başka bir ülkede olsa bunu başaran üreticiler baş tacı yapılır.
Fakat Başbakan, fındık üreticisine teşekkür edeceğine her fırsatta eleştiriyor, hakaret ediyor.
Çok eskilere gitmeye gerek yok. Başbakan bu yılın başında hem de Kurban Bayramı'nda Trabzon'daki konuşmasında üreticinin en büyük örgütü olan Fiskobirlik'i çok sert bir dille eleştirdikten sonra şöyle demişti: "Ne yazık ki, yüzlerce trilyon borcu var ve son yıl bu borç 94 trilyona indi. Baktık ki, birçok söylenti ve dedikodu yayıyorlar. Hazine olarak bu üstlenildi ve çizik atıldı." (Hürriyet-14.1.2006)
Daha sonra birçok kez Fiskobirlik ve fındık üreticilerini eleştiren, fırçalayan Başbakan Erdoğan,geçen pazar günü yaptığı konuşmada bu kez borçların silinmesini bakın nasıl anlattı: "Biz göreve geldiğimiz ana kadar devlete olan borcu 1.5 katrilyon. Bakınız bu parayı kimse konuşmuyor. Bunun 300 trilyonu bankalara ait. Biz göreve geldik bir anlaşma yaptık. Ve bu 1.5 katrilyon liraya çizgiyi çektik. Fiskobirlik'i devlete borçlu olmaktan kurtardık. Bu parayla bütün mal varlığına el koyabilirdik ama koymadık."
Başbakan bir yandan fırça atıyor, diğer tarafta borçlara çizik atıyor. Fakat her çizikte bir karalama, bir yanıltma var.
Fiskobirlik'in borcunun neden ve nasıl silindiğini anlayabilmek için öncelikle Dünya Bankası'nın dayatması ile 16 Haziran 2000'de yürürlüğe giren Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 4572 Sayılı Yasa'yı çok iyi bilmek gerekiyor.
Bunu bilmezseniz Başbakan gibi her şeyi birbirine karıştırırsınız.
Birliklerin yeniden yapılanmasını öngören bu yasanın geçici 1/E maddesi şöyle der: "Birliklerin 1.5.2000 tarihi itibariyle mevcut özel bünye faaliyetleri ile ilgili borçları, borçların ödenmesine kadar geçecek süre içinde bu borçlardan doğan faiz ve gecikme zammı gibi fer'i borçları ile personel kadrolarında yapılacak düzenlemeler için gerekli tazminat tutarı Yeniden Yapılandırma Kurulu'nun önerileri dikkate alınarak Hazine'ce üstlenilip tasfiye olunur."
Açıklamalarından öyle anlaşılıyor ki, Sayın Başbakan bu yasayı bilmiyor. Çünkü bu yasa kapsamında bugüne kadar 7 Tarım Satış Kooperatifleri Birliği'nin 694 trilyon liralık borcu silindi.
Fakat aynı yasa maddesi Fiskobirlik'e farklı bir biçimde uygulandı. Fiskobirlik'in 2000 öncesi ile 2000 sonrası borçları birlikte değerlendirilerek mahsuplaşmaya gidildi.
Hazine Kontrolörleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın müfettişlerinin 6.5.2005 tarihinde Fiskobirlik'te yaptıkları incelemeler sonucunda Fiskobirlik'in 1.5.2000 öncesine ait 147.9 trilyon lira borcu olduğu, buna karşılık 1.5.2000 sonrasından ise Hazine'den 53.4 trilyon lira alacağı olduğu tespit edildi.
Yapılan mahsuplaşma sonucunda Hazine'ye 94.5 trilyon lira borcu kaldı. Yasa gereği bu borç silindi. Başbakan'ın 13 Ocak'taki konuşmasında "çizik attık" dediği borç bu.
Fiskobirlik'in bankalara olan borcuna gelince... Devlet tarafından fındık alımları ile görevlendirilen Fiskobirlik'e 1989 yılında Garanti Bankası'ndan kullandırılan kredi 21.12.2000 ve 1998'de Vakıfbank'tan kullandırılan kredi ise 15.3.2001 tarihinde varılan anlaşma doğrultusunda Hazine tarafından üstlenilerek tasfiye edildi. Bu iki bankanın borcu tasfiye edildiğinde AKP iktidarda değildi.
Bu nedenle Başbakan'ın "1.5 katrilyon liraya çizik çektik" sözü gerçeği yansıtmıyor.
AKP döneminde tasfiye edilen borç Pamukbank ve Yapı Kredi Bankası borçlarıdır. Bu borçların toplamı ise, 28.5 trilyon liradır.
Hazine ile Yapı Kredi Bankası arasındaki anlaşmazlık nedeniyle Yapı Kredi Bankası kağıt üzerinde yürüttüğü olağanüstü faiz ile bu borcu 600 trilyon lira olarak talep etti. Bu Fiskobirlik'in değil, Hazine ile Yapı Kredi Bankası arasındaki bir anlaşmazlık. Bunun faturasını Fiskobirlik ve fındık üreticisine kesmek haksızlıktan öte insafsızlık olur.
Bu arada Başbakan pazar günkü konuşmasında Fiskobirlik'e para vermeye yetkileri olmadığını söyledi. Bu konuda da Başbakan'ın yanlış bilgilendirildiği anlaşılıyor.
Çünkü, sadece bu yıl Destekleme Fiyat İstikrar Fonu'ndan Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri'ne 300 trilyon liradan fazla kredi verildi. Fakat Fiskobirlik'in kredi talebi geri çevrildi. Kredi verilen birliklerin durumu Fiskobirlik'ten farklı değil.
Kaldı ki, bu yılın başında yapılan Fiskobirlik'in genel kurul toplantısından önce AKP milletvekilleri "bizim listemizi seçin, paranız hazır" demişlerdi.
Yoksa, Fiskobirlik'in genel kurul delegeleri AKP'nin listesini seçmeyerek para verme yetkisini hükümetten almış mı oldular?
Özetle, Başbakan'ın fındık konusundaki açıklamaları yanlışlıklar ve çelişkilerle dolu.
TARIM DÜNYASINDAN / Ali Ekber Yıldırım
Dünya Gazetesi (http://www.dunyagazetesi.com.tr/news_display.asp?upsale_id=267640)
TMO yetkilileri, finansman sorunu da bulunmadığını, 150 milyon dolarlık kredi sağlandığını, gerekirse kredi tutarının 400 milyon dolara çıkarılabilceğini ifade ediyorlar.
Alımın finansmanı için varlığa dayalı kredi sistemi ile (fındık teminat gösterilerek) Hazine garantisi olmadan kredi alındığı için, alımların Hazineye herhangi bir yükünün olmadığını belirtiliyor.
Bu nedenle Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, ''Bu işin Hazine ile IMF ile hiç bir alakası yok'' ifadesini kullanıyor.
Sabah (http://66.102.9.104/search?q=cache:7RVs2elyDO8J:www.sabah.com.tr/eko100.html+TMO+banka+kredi+f%C4%B1nd%C4%B1k&hl=tr&gl=tr&ct=clnk&cd=2)
Soru:
Fiskobirlik’e kredi verilmemesi için bankaları etkilediğiniz iddiası var. Bu iddiayı güçlendirecek bir açıklamanız oldu. 27.12.2005 tarihli basın açıklamanızda “ Alınacak kredi ile zarar finanse edilecekse ve inandırıcı iş planı yoksa tefeciler dışında kimsenin kredi vermeyeceğinin herkes tarafından bilinmesi gerekir” dediniz. Fiskobirlik nasıl bir iş planı ile kredi kullanabilir? Ayrıca bu açıklama ile bankaların yöneticilerini kararlarını olumsuz etkilediğinizi düşünüyor musunuz?
Ali Ekber Yıldırım / Dünya
Cevap:
Fiskobirlik’in zamanında yapması gerekeni bana danıştıklarında açıkça kendilerine de söyledim, bahsettiğiniz açıklamada da söyledim. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir bankaya gidip para istediğinizde bu parayla ne yapacağınızı dolayısıyla geri ödemeyi ne zaman ve nasıl yapabileceğinizi anlatmanız gerekir. Bunu yapmak istemediğiniz taktirde sadece bir tefeciden para alabilirsiniz. Çünkü tefeci için sizin ne yapacağınız önemli değildir, Tefeci size hem yüksek faizi fatura eder, hem de vakti geldiğinde acımasızca garantilerinizi nakite çevirir. O tefeci sadece garantiye bakar.
Fiskobirlik, “şu kadar parayla şunu yapacağız, netice olarak şu kadar kazanıp şu şekilde ödeyeceğiz demesi gerekir” dedim. Bugün de aynı şeyi söylüyorum. Merak etmeyiniz, bugünün Türkiyesi’nde hiç bir banka yöneticisi sadece Cuneyd Zapsu’nun lafı ile hareket etmez, kaldı ki söylediğim özel ve bilinmeyen bir şey değil. Bir sürü yerli ve yabancı özel banka kredi verecek sağlam müşteri ararken,
FKB’nin kredi alamamasına sebep bir tek inandırıcı bir iş planını vermemesine bağlıyorum.
Bankalar para verip karşılığında yine para almak isterler. Gayrimenkul veya fındık değil.
Cüneyd Zapsu
Kaynak (http://66.102.9.104/search?q=cache:UZW7eZAlwXEJ:www.f27.parsimony.net/forum67623/messages/21797.htm+%22Ali+Ekber+Y%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m%22&hl=tr&gl=tr&ct=clnk&cd=9)
TMO fındığı teminat gösterip kredi alabiliyorsa Fiskobirlik neden alamadı?
ZAPSU'NUN FINDIK SORULARINA VERDİĞİ CEVAPLAR
Başbakanın Danışmanı Cüneyd Zapsu bundan bir süre önce gazetecileri mail atarak, kendisiyle ilgili bütün soruları mail yoluyla iletmelerini ve bunların hepsini tek tek yanıtlayacağını belirtti. Sorular gitti ve Cüneyd Zapsu bugün soruları yine mail yoluyla cevap verdi.
--------------------------------------------------------------------------------
Zapsu'ya toplam 177 soru yöneltildi. Cüneyd Zapsu bu soruları verdiği cevapları 377 gazateciye mail attı. işte o cevapların ilk bölümü. Konu Başlığı: FINDIK
1. Fındık pazarında ne kadar bir paya sahipsiniz? AKP iktidarı sonrasında pazardaki payınızda artış veya azalma oldu mu? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
İddia edildiği gibi, fındık pazarında bir paya sahip değilim. AK Parti’nin 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulmasından sonra, işle gereğince ilgilenemedigim için, tüm ortaklıklarımda olduğu gibi ortağı bulunduğum fındık entegre tesisini de 22.09.2002 tarihinde ağabeyime devrettim. Bu tesis 80’li, 90’lı yıllarda Türkiye’nin fındık ihracatında yaklaşık %15’e yakın paya sahip iken geçtiğimiz seneler ihracattaki payı sadece %2’lerde kalmıştır.
2. Fındık piyasasını tümüyle sizin yönlendirdiğiniz söyleniyor bu doğru mu? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Ben 1970’lerin ortalarından beri, yani 30 yıla yakın bir zaman fındık sektöründe her kademede çalıştım, bu sektörün daha da gelişmesi ve ilerlemesi için çaba gösterdim. İhracatçılar Birliği Başkanlığı, Fındık Tanıtım Grubu, Dünya Fındık Konseyi’nden sonra 2002’den beri INC- Uluslararası Kabuklu Yemiş ve Kuru Meyve Konseyi Başkanlığını yürütüyorum. Tabii ki bu tecrübemden ve bu alanla ilgili birikimimden dolayı hem hükümet, hem partimden bana bu konuda danışmak isteyenlere elimden geldiğince yardımcı oluyor, fikrimi söylüyorum. Ancak görüşlerime katılıp katılmamaları kendi takdirlerindedir. Kısacası sorunuza cevabım hayırdır.
( INC – Uluslar arası Kabuklı Yemiş ve Kuru Meyve Konseyi hakkında detay için bkz. Madde 29 )
3. Fiskobirlik’in ihtiyacı olan krediyi özel bankalardan ve devlet bankalardan almasını engellediğiniz belirtiliyor. Bu iddiaların doğruluk payı nedir? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Fiskobirlik’in bankalardan kredi almasını engellemem söz konusu bile olamaz. Bu iddiada bulunanlara dava açtım, hala da açmaktayım. “Ben size hizmet etmek istiyorum Zapsu ise beni dava etti” diyerek beni toplanan halka şikayet eden TZOB Başkanı Sayın Şemsi Bayraktar’ı da bu yüzden dava ettim. Bundan sonra da hakkımda yanıltıcı iddialarla üçüncü şahısları yanlış bilgilendiren ve yalan iddiaları ile halkı şahsıma karşı kışkırtan kişilere karşı dava açmaya devam edeceğim.
Kaldı ki hangi banka kredibilitesi olan bir kuruluşun kredi başvurusunu Cuneyd Zapsu istiyor diye ret eder? İçinde bulunduğumuz şartlarda bankalar kredi verecek sağlam, düzgün müşteri ararken, hele faizlerin bu denli düştüğü bir ortamda kamu bankalarına ilaveten diğer özel ve yabancı bankaların da bir şahsın sözü veya yönlendirmesi ile kredi vermekten vazgeçtiğini düşünmek ne derecede inandırıcı olabilir?
İşin aslı ise şudur:
Sizin herhangi bir projeniz, bir iş planınız yoksa hiçbir banka size kredi vermez. Bankalar parayı kiraya verir ve tekrar para ister; yoksa para verip karşısındaki zamanında ödeyemediği için fındık veya gayrimenkul almak istemez. Eğer buna rağmen kredi vermeyi kabul ediyorsa, o zaman zaten bu banka değil, tefecidir.
FKB bana danıştığı zaman öncelikle kendilerine iş planı yapmalarını söylemiştim. Şayet bu yapılsaydı büyük ihtimalle istedikleri krediyi alabilirlerdi. İş planı “ben şu fiyattan alacağım, şunu yapıp şu fiyattan satacağım demektir. Fakat bu yapılmamışsa, o zaman kredi ile zararın finanse edilme veye spekülasyon yapılma ihtimalleri söz konusu olur ve bu da kredi bulunmasını elbette zora sokar.
Bunu anlamak istemeyenler başarısızlıklarını örtmek için herhalde böyle çirkin bir dedikodu çıkarıp belki sonunda kendileri bile inanmışlardır.
4. Fındık fiyatının belirlendiği toplantılara hiçbir resmi sıfatınız olmadan nasıl katılıyorsunuz? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Yukarıda belirttiğim gibi, benim bu sektördeki geçmişim 30 yılı aşmaktadır. Deneyimlerim ve birikimlerimden kim faydalanmak isterse ona elimden geldiğince yardımcı olmaya hazırım. Bu sebeple de partimden ve hükümet üyelerimizden bana danışmak isteyenlerle de düşüncelerimi paylaşırım Halen bugün INC Başkanı sıfatı ile dünyanın her köşesinde kuru meyve ve kabuklu yemiş toplantılarına konuşmacı olarak davet edilmekteyim. Şayet fındık meselesinin konuşulduğu toplantılara davet ediliyorsam bundandır.
Ancak “fındık fiyatının belirlendiği toplantılar” diye sorarsanız ortada ciddi bir bilgi eksikliği var demektir. Zira AK Parti hükümeti yakında 4. senesini bitirecek ve bugüne kadar “Fındık Fiyatı” hükümetçe belirlenmemiştir. Son senelerde hükümetin fındık fiyatları ile hiç bir ilgisi olmamıştır, FKB’nin alım fiyatları mevzu bahisse bunu FKB kendi kararı olarak tespit edip açıklamıştır. İlk defa bu sezon Sayın Başbakan’ın direktifi ile Tarım Bakanlığı fındık çifçisini mağdur etmemek için arz fazlasını piyasadan çekecektir. Bunun fiyatının ise Eylül ayında tespit edileceğini söylemiştir.
“Resmi sıfatım” meselesini de ayrı cevaplamam gerekiyor: Sayın Başbakanımızın belirttiği üzere ben kendisinin Genel Baskani oldugu AK Parti’ye bağlı çalışan özel asistanı, veri koordinatörü ve müşaviriyim.
5. Fındık fiyatının 2 YTL’ye düşmesinden vicdan azabı duyuyor musunuz? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Bu sorunun muhatabı olmadığım için vicdan azabı duymam söz konusu bile olamaz. Bu soru maalesef önyargılı bir anlayışı yansıtmaktadır. Lütfen şunları hatırlayın.
FKB, hükümetle hiç bir bağı kalmadıktan, tüm borçları silindikten ve kendi imkanlarına sahip bir bağımsız kuruluş halini aldıktan sonra hükümetten –haklı olarak- kimseye sorup danışmadan, sezon başında “ tüm rekolteyi alacağım” diyerek 7YTL’lik bir fiyat açıkladı ve 52 bin ton piyasadan çekti. Ancak yarısının parasını ödeyemeyince önce kredi arama yoluna gitti. Bunda da başarılı olamadı. Ayrıca mahsül tahmininde de yanıldığını, satarsa büyük zarar edeceğini gördü. Bunun üzerine zararı göğüsleyip üreticinin parasını vereceğine, hükümeti ve bilhassa, Cuneyd Zapsu’yu günah keçisi yapıp kendi hatasını örtbas etmeye çalıştı.
Dolayısıyla vicdan azabı duyması gerekenlere, çiftçimizi köylümüzü zor durumda bırakanlara, onları yanıltanlara ve aldatanlara sorun lütfen bu soruyu, bana değil.
FKB 600 bin tona yakın çıkan 2005 mahsulünü yanlış bir şekilde 480 bin ton olarak tahmin etmiştir (ki Odalara kalsa bu 450 bin ton deniyordu). Hesabını DA bu yanlışa göre yapmıştır. Mahsul fazla çıkıp fiyat düşünce bunda ne hakla başkasında suç aranabilir ? 2006 mahsulünün 700 bin tonlardan fazla çıkmış olmasından da (ki fiyatın bu kadar düşmesinin asıl sebebi budur) ben mi sorumluyum?
FKB yöneticileri bu sezon içinde Başkani, Başkan Vekili ve diğer yöneticileri ile bana defalarca müracaat etmişlerdir. Her seferinde onlara bildiğim ve doğru olduğuna inandığım yolu gösterdim. Her görüşmede de yanımda şahitler olmuştur. Geçen Kasım ayından, son olarak Mayıs ayına kadar ellerinde her zaman mallarını satıp borçlarını ödeme imkanı vardı, ama onlar bu fırsatı kullanmadılar. Gerçeği de bildikleri halde, yanlış değerlendirme ve kararlarının sonucunu bana fatura etmeye çalışmışlar, kuklamın yakılmasına göz yummaktan da öte bu harekete çanak tutmuşlardır.
Evet birilerinin vicdan azabı duyması gerekir, bunların kim olduğu da çok açık!
6. Fındık fiyatları düşmeye başladıktan sonra stoklarınızdaki fındık miktarında ne kadar artış oldu? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Ben 22 Eylül 2002 tarihinde ortaklığımı devrettiğimden bu yana sorunuzun muhatabı olamam. Şayet “Ya ailesi? Ya ağabeyi? diye sorarsanız, onların da pazar paylarının %2 civarı olduğunu bir başka soru münasebetiyle belirtmiştim. (Bu arada sorunuzun ekonomik mantığını da anlamış değilim, çünkü fiyat düşerken mal alınmaz, mal satılır, yoksa siz aksini mi biliyorsunuz?)
7. Fındıkçının sizin üzerinden AKP’ye bunca yüklenmesine rağmen Başbakan Erdoğan sizi neden, hangi özelliğinizden dolayı yanında tutuyor? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Öncelikle şu açıklığa kavuşturulmalı: “Fındıkçının” diyorsunuz. Fındıkçı kimdir? Tamamen siyasete bulaşmış odalar mı? Tamamen siyasete bulaşmış kooperatifler mi? Siyasiler mi? Yoksa yanlış ve yanıltıcı beyanlarla galeyana getirilmeye çalışılan fındık çiftçisini mi kastediyorsunuz ? Eğer bu son kesimi kastediyorsanız onları ayrı olarak değerlendirmeliyiz; Çünkü onlar, kendilerini savunduklarını iddia edenler tarafından mağdur edilenlerdir. Onların sıkıntılarını, problemlerini ,sorunlarını çözme gayretlerime rağmen, siz de biliyorsunuz ki sezon başından beri yalan haberlerin yayılması ile günah keçisi haline getirildim.
Tabii ki benim üzerimden AK Parti’ye hatta doğrudan Sayın Başbakan’a yüklenilmekte. Medyayı biraz objektif bir gözle izlerseniz bunun sadece fındıkla değil birçok konuyla yapılmak istendiğini görürsünüz. Bunlara rağmen Başbakan beni hangi özelliğimden dolayı tutuyor diye merak ederseniz lütfen kendisine sorun, bunu benim cevaplama imkanım yoktur. Ama sualinizin arkasında “sizin ne özelliğiniz var?” diye bir başka soru yatıyorsa aşağıda bir başka vesileyle bunu da cevaplayacağım.
8. 30 Ağustos'ta Ordu'da düzenlenen ve hükümet komiserinin belirlemesine göre 80 bin kişinin katıldığı fındık mitinginde hükümetin yanı sıra şahsınıza yönelik protestolar eylemin odağında yer aldı. Sizin de fındık tüccarlığı yaptığınız dikkate alındığında üreticilerin bu tepkilerini haklı buldunuz mu, size yönelik -maket yakma, dövizler ve sloganlar- protestoları nasıl değerlendirdiniz? Bir fındık tüccarı olarak şu an Türkiye'de fındığa verilen ücreti siz yeterli buluyor musunuz, yoksa siz de düşük olduğu konusunda üreticilerle hem fikir misiniz? ( Fırat Kozok / Cumhuriyet )
Önce izninizle sorunuzun içindeki birkaç tane yanlış bilgiyi hemen düzeltmek isterim:
Mitinge, İçişleri Bakanlığı’nın verdiği rakamlara göre 30 bin kadar kişi katılmıştır.
Benim 4 senedir fındık ticareti yapmadığımı bircok kere açıklamış bulunmaktayım. Lütfen diğer sorulardaki bu konu ile ilgili cevabıma bakınız.
Bu düzeltmelerden sonra Ordu mitingi hakkındaki düşünceme gelmek istiyorum:
Bırakın 80 bini, 30 bini, 1 kişinin bile beni hedef alıp bana lanet okuması beni yaralar. Oradaki vatandaşlara sorular yöneltildi ve kendilerinin tamamen yanlış bilgilendirildiğini, “suçlu Cuneyd Zapsu” söylemi dışında “niye?” sorusuna cevap verilemediği görüldü. Tabii ki çok üzüldüm, üzülmekten de öte... Çünkü ben bazı eski siyasiler gibi hakkımda söylenenlerin bir kulağımdan girip diğerinden çıkabileceği kadar vurdumduymaz biri değilim. Bu kadar sene fındık ile sadece ticaretini yaparak değil, tüm kesimlerin hakkını korumak için AB ile, ABD ile mücadele eden biri olarak FKB’ nin hatası yüzünden bütün kamuoyu önünde günah keçisi ilan edilmek, bana tabii ki çok acı verdi. Bir fındık tüccarı olarak değil, ancak sektörün içinden gelen ve uzun yıllar bu işle uğraşmış bir kişi olarak fiyat konusundaki fikirlerim ise şöyle:
Öncelikle Doğu Karadeniz’de yüksek bölgelerde üretilen fındığın maliyeti ile Batı bölgelerimizde daha çok düz yerlerde taban arazilerde yetişen fındığı aynı kefeye koymamalısınız. İkisi arasında çok büyük bir maliyet farkı vardır. Batıya verilen makul fiyat, Doğu Karadeniz’de, fındığın monokültür olduğu bölgelerde asgari bile olmamaktadır. Bu sebeple fındık konusunda fiyat hakkında konuşurken bunu mutlaka Doğu ve Batı Karadeniz olarak değerlendirmek ve bölge koşullarına göre tespitte bulunmak gerekir.
Dağlık bölgenin maliyeti düz bölgeye verilmeye devam edilirse, düz bölgelerde her yer, her yıl daha da fazla fındık dolar. Bu durum ise başka hiç bir alternatifi olmayan doğu bölgesi üreticisi aleyhine gittikçe büyüyen bir sorun olur. Bu gerçekler görülürse sorunların sadece fiyatla çözülemeyecek bir yapıda olduğu anlaşılır.
9. Sizin bu konu hakkındaki mütalaanız nedir? Yani sorunun temelinde ne yatıyor? Sorumluları sizce kimler? ( H.Avni Uz / Vatan )
Sorunun temelinde öncelikle bizim arz-talep konusunu göz ardı etmiş olmamızın yattığına inanıyorum. Benim her türlü iktisadi konuda inanmış olduğum temel bir kural vardır: Arz ve talep dengesi.
Türkiye’de düz arazilerde fındığın çok karlı bir ürün olmasından dolayı son 30 yıldır ekim alanlarında %100’e yakın çok büyük bir artış vardır. Bu artışın çok fazla olması elimizde arz fazlası kalmasına yol açmıştır.
Diğer taraftan bu seneye spesifik olarak baktığımızda, FKB geçen sene rekolteyi yaklaşık 120 bin eksik olarak 480 bin ton olarak tahmin etmiş ve bu sebeple yüksek bir alım fiyatı ilan etmiştir Bu yanlışı gördükten sonra geri dönmemişler, “zararın neresinden dönersek kar” dememişlerdir. Son hataları ise yanlışlarını fark ettikten sonra, “gelin çözüm bulalım” diyeceklerine, önce bende sonra hükümette suç aramaya kalkışmalarıdır. Belli birkaç yönetim hatasından kaynaklanan sorunlar bu kadar büyük sonuçlara yol açmıştır.
10. Özellikle bu yıl ve bundan sonraki yıllar açısından sorunun çözümü nasıl sağlanır? ( H.Avni Uz / Vatan )
Sorunun çözümü öncelikle lisanslı depoculuk, ürün borsaları ve sözleşmeli tarım gibi modern tarım yöntemlerinde yatmaktadır. Bu konuda hükümetimiz çeşitli çalışmalar başlatmıştır. Şu anda bu projeler hayata geçme aşamasındadır. Netice olarak ürün desteklenmemeli, üretici desteklenmelidir. Aksi taktirde piyasalara suni bir müdahale mevzu bahis olur ve istikrar sağlanamaz. Bu sene ise öncelikle ortada olan sorunun ivedilikle halledilmesi gerekmektedir.
Orta vadede öncelikle taban alanlarındaki mevcut ekim yasağını hakikaten geçerli kılmamız gerekmektedir. Bunun dışında Fındık Tanıtım Grubu aracılığıyla Türkiye dahil tüm dünyada fındık tüketimini artıracak pazarlama faaliyetlerinde bulunmamız gerekmektedir. Türkiye’yi yakında bir milyon tona yakın fındık üretimi beklemektedir. Bunun için tanıtım faaliyetleri büyük önem taşımaktadır. DFIF’in ( Destekleme Fiyat İstikrar Fonu ) tamamının bu sebeple tanıtım ve pazarlama faaliyetleri için Fındık Tanıtım Grubu’na verilmesi gerekmektedir.
Uzun vadede fındığın katma değerinin de yörede kalması için o bölgelere çikolata fabrikaları kurulmasını teşvik etmemiz gerekmektedir. Türk tüketicisi için de çikolata artık lüks bir ürün olmamalıdır.
Bu hususlara dikkat edilirse hem fındığın katma değeri yörede kalır, hem de yöre halkı için değişik geçim kaynağı alternatifleri çıkarılır, göç önlenir.
11. Fiskobirlik'in aldığı olağanüstü genel kurul kararından ne çıkar? Yönetim değişir mi? ( H.Avni Uz / Vatan )
Fiskobirlik özerk bir kuruluştur, Genel Kurul öncesi bu konuda herhangi bir yorum yapmanın doğru olmayacağına inanıyorum.
12. Konunun genelinde şahsınıza yönelik çeşitli ithamlar da mevcut. (Düşük ihraç rakamı telaffuz/telkin ettiğiniz, ihracatçılara, haliyle de yabancı alıcı şirketlere avantaj sağlanmasına yönelik tutum sergilediğiniz, Fiskobirlik' in kredi kanallarını engellediğiniz gibi konularda) Bu ithamlara karşı neler söylersiniz? ( H.Avni Uz / Vatan )
Bu soru sanırım sayın Ayaydın’ın köşe yazısı ile ilişkili. Öncelikle hep hatırlattığım bir hususu yine dile getirmek durumundayım: Yüksek ne demek? Düşük ne demek? Kime göre? Neye göre? Sayın. Aydın beyle telefon görüşmemde bazılarına göre düşük sayılan bir ihraç birim fiyatı telaffuz ettiğim doğrudur. Ancak telkin diye bir şey söz konusu olamaz. Sebebi ise çok açık:
Son 30 sene içinde ortalama ürün 300 bin ton olmuş ve ortalama ihraç birim fiyatı 3 usd/kg dan düşük gerçekleşmiştir. 2003 sezonuna kadar da bu bu şekilde devam etmiştir, sadece son 3 sene, o da üst üste arz çok düşük olduğundan ( bir sene rekolte düşükken ertesi sene ise don olmuş) tabii olarak fiyat, tarihinde hiç olmadığı kadar, 8-9 USD’lere çıkmıştır . Şimdi ise rekor bir üretim var, 700 bin tonlardan fazla deniyor. Bu rakam doğru ise ve herhangi bir şekilde piyasalara müdahale edilmezse, 3,60 usd ihraç birim fiyatları bırakın normali, fevkalede iyidir. Yoksa bizim memleketimizde iktisadın arz talep kuralları çalışmıyor mu? Tuhaf olanı bunu garipseyen, ekonomide herşeyin global arz talebe bağlı olduğunu bilmeyen, daha doğrusu bilmek istemeyen, hala dünyada “tekelciliğin” olduğunu sanan zihniyetteki kişilerin olmasıdır. Siyasi olarak bunun üzerinden prim yapmak isteyenler olabilir, bunu anlayabilirim, mantığı var, ama iktisat sayfalarında nasıl olur da bu yer bulur, işte bunu anlayabilmiş değilim. Ama hükümet bedelini ödemeye hazırsa ve piyasaya müdahale gelip arz fazlası piyasadan çekilip satılmazsa, o zaman piyasa tabii ki kendine göre daha yüksek bir seviye bulacaktır.
Fiskobirlik kredi konusundaki cevabım için bkz. Madde 3
13. Hükümetin bu konuda yaklaşımı ve izlediği/izleyeceği politika size göre ne olmalı? ( H.Avni Uz / Vatan )
Bu konuda hükümet üyesi olmadığım için benim birşey söylemem uygun olmaz. Ancak AK Parti’nin programında ürün değil üreticinin destekleneceği açıkça yazmaktadır. Bu nedenle hükümet lisanslı depoculuk, ürün borsaları ve sözleşmeli tarım gibi modern tarım yöntemlerinin uygulanması çalışmaları içindedir. Bence piyasalara doğrudan müdahil olunmamalı, üreticimize direk destek sağlanmalı ve onlara alternatifler sunulmalıdır.
14. Üreticinin mağduriyeti çözüm bulacak mı? Bu konuda gözlemleriniz/öngörüleriniz nedir? (Bu soruya yanıtınız sanırım okurlarımız açısından hükümete çok yakın bir isim olmanız nedeniyle hayli ilgi çekecektir diye düşünüyorum)
Belki cevabım ilgi çekebilir, ancak“mağduriyet”ten ne anlaşıldığının açıklanması gerekir : 1kg findigin maliyeti acaba hakikaten 3,5 ytl midir? Bu rakam tamamen siyasallaşmış, bir kg dahi fındık alıp işleyip satmamış bir kurum başkanına göre söylenmiş bir rakam mıdır? Yoksa maliyet İhracatcı Birliklerinin çıkardığı 1,5 ytl midir? (Bilgi için Roma/İtalya findık maliyeti 1,80 ytl dir). Şimdi mağduriyet konusuna dönelim. :
Türkiye’de tarım sektöründe ortalama kar marjina bir bakın lütfen. Son 30 sene içerisinde fındığın ekim alanı batı bölgelerimizde %100 ’den fazla artmıştır. Aynı zaman zarfında bu bölgedeki çiftciye fındık getirisi kiloda takribi 1 ytl’dir. 1 ytl alan çiftçi, bu 30 senede mesela batı bölgelerinde (Adapazarı, Düzce, Akçakoca, Bolu vs) 1974’ te 80 bin hektar dikim alanı olan fındığa bir 87 bin hektar daha eklemiştir ( Mesala toprağındaki mısırı sökerek.) Bu bölgelerde mağduriyetten bahsedilemez. Eğer bahsedilirse o zaman Türkiye’deki diğer milyonlarca çiftçimizin ahı alınır.
Buna karşın, yüksek bölgelerin fındık çiftçisinin başka hiç bir alternatifi yoktur. Bu bölgelerde fındık monokültürdür, başka hiç bir şey yapamazlar. Zaten bu bölgelerde ekim alanını da arttıramazsınız. Nitekim 1974’ te fındık ekim alanı 99 bin hektar olan bölge, 2004 yılında 102 bin hektar olarak gözükmekte, yani neredeyse hiç artmamıştır. Bu bölgelerde ise 3,5 YTL dahi yetmeyebilir, burası hakikaten “mağdur” dur.
Benim düşünceme göre bulunacak bir sistem dahilinde bu bölgelerimizdeki çiftçimize doğrudan destek verilmesi gereklidir. Aksini yaparsak, mesela 1,5 YTL verirseniz batı “mağdur olmaz” ama doğu perişan olur. 3,5 YTL verirseniz doğu ancak nefes alır; fakat bu sefer batı çok daha fazla eker, ertesi yıl ürün daha da fazla olur ve neticede de problem katlanarak büyür, tekrar önünüze gelir. Ziraat Odalarının siyaseti bırakıp, bu probleme eğilmelerini ve çözüm üretilmesinde yardımcı olmalarını dilerim.
15. Fındık piyasasına müdahale ettiğiniz ve kendi çıkarlarınıza kararlar aldığınız iddialarına ne diyorsunuz? ( Dilek Yaraş / İnternethaber )
Fındık piyasasına müdahele ettiğim ve kendi çıkarlarım için kararlar aldığım iddiaları tamamen gerçek dışıdır. Bu konuya daha önceki sorularda cevap verdim.
16. Türkiye’deki fındık fiyatlarının belirlenmesi konusunda spekülasyon yaptığınız ve fiyatların düşmesine neden olarak üreticiyi zarara uğrattığınız yönünde suçlamalar ile karşılaştınız. Sizin bunu aksini iddia eden yanıtlarınız oldu. Fakat iddialar her yıl yeniden yeniden tekrarlanıyor. Fındık ticaretindeki aktiviteniz nedir? ( Hülya Güler / Ekonomist )
Bu konu ile ilgili cevaplarım için bkz. Madde 1 ve Madde 2
1987 – 2001 yılları arasında, son 7 sene başkan olarak İhracatçılar Birliği’nde görev aldım. 1997’de Fındık Tanıtım Grubu’nu kurdum. Yine 1997’de New Jersey’de Dünya Fındık Konseyi’nin kurucu eş başkanlığını yaptım. 1997’de yönetim kuruluna girdiğim INC’nin 2002 senesinde halen sürdürmekte olduğum başkanlık görevine seçildim. Fakat 30 senelik fındık geçmişimden ve INC Başkanlığımdan dolayı fındık sektörüyle ilişkim elbette sürmektedir. Ancak 2002 itibariyle herhangi bir ticari aktivitem bulunmamaktadır .
17. Fındıkta yılda ne kadarlık bir dış ticarete aracılık ediyorsunuz? ( Hülya Güler / Ekonomist )
Daha önceki sorularda değindiğim üzere, fındık piyasasında herhangi bir ticari aktivitem bulunmamaktadır, buna aracılık yapmama da dahildir.
Bu tip iddalar ciddiye alınması için delilleriyle ortaya konulmalı; aksi taktirde iftira edilmiş olmaz mı? Kaldı ki fındık ticaretiyle uğraşacaksam niye aracılık yapayım? Fındık işiyle ilgilenen eski şirketim ile ticarete devam ederdim. Bunda da hukuka aykırılık bulunmazdı.
18. Bazı ticari ilişkileriniz kamuoyunu oldukça meşgul ediyor. Fındık fiyatları konusunda üzerinizde önemli soru işaretleri var. Uluslararası fındık ticaretini yürütmeniz, gerçekten fındık fiyatlarını etkiliyor mu? Alivre satış bağlantısı yapıp, fındık fiyatının düşük olması için çaba gösterdiğiniz iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz? ( Bülent Sarıoğlu / Milliyet )
AK Parti’nin 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruluşundan sonra fındık işleme fabrikamı zaman ayıramadığım için ,22.09.2002 tarihinde ağabeyime devrettim. Bu tarih itibarıyla da fındık ticaretindeki aktivitem sona ermiştir. Uluslararası fındık ticareti yürüttüğüm gerçeği yansıtmayan bir iddiadır. Alivre satış yaptığıma, fiyatların düşük olması için uğraştığıma dair iddialar gerçekle bağdaşmayan, yanlış ve yanıltıcı ithamlardır.
19. Fiskobirlik ile hükümet yetkilileri arasındaki tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tartışmada tarafların haklılık derecesi sizce nedir? ( Bülent Sarıoğlu / Milliyet )
Bu tartışmaya geçtiğimiz sene itibariyle baktığımızda FKB’nin yapmış olduğu üç ciddi yanlış dikkati çekmektedir :
FKB geçen sene rekolteyi yaklaşık 120 bin ton eksik tahmin etmiştir. 600 bin yerine 480 bin tonluk tahmin sebebiyle piyasada arz noksanı olacağını sanıp yüksek bir alım fiyatı söylenmiştir.
Bu yanlışı piyasa açıldıktan hemen sonra, kasım ayında gördükten sonra geri dönmeleri gerekirken bunu yapmamışlar, “zararın neresinden dönersek kardır” dememişlerdir.
Son hataları ise yanlışlarını fark ettikten sonra, çözüm arayacaklarına, suçu hükümette aramaya kalkmalardır. Belli birkaç yönetim hatasından kaynaklanan sorunlar bu kadar büyük sonuçlara yol açmıştır.
Hükümetin bu tartışmada herhangi bir hatasını görmüyorum, çünkü bu fiyatın açıklamasını hükümet yapmamıştır. Finansmanına zaten karışmamıştır. Malı alan da, kararı veren de, vaktinde satmayan da ( ki FKB isteseydi elindeki malın bir kısmını satıp üreticiye ödeyemediği borcunu ödeyebilecek durumdaydı, şu anda hepsini satsa bile yetmez) FKB’ nin kendisidir. Netice olarak tipik bir yönetim hatası ile karşı karşıyayız.
Hükümetin hatası ise belki şurada olmuş olabilir: Çiftçimize en baştan “Dikkatli olun, FKB hükümet demek değil, artık özerktir, buna mal vermekle normal bir tacire mal vermek arasında hiç bir risk farkı yoktur” demesi gerekebilirdi. Böylece çiftçi FKB’yi devlet sanmaz, “Ürünümün karşılığı nasıl olsa ödenir?” düşüncesine kapılmazdı.
20. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ordu'da Fiskobirlik'le ilgili eleştirileriyle gündeme gelen 'fındık sorunu'nda ilk akla gelen kişi siz oldunuz. Bazı Fiskobirlik yöneticileri ve üreticilerin tepkisi size yöneldi. Şu anda fındık sektörüyle ilişkiniz ulusal ve uluslararası düzeyde ne durumda? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Bu konu ile ilgili cevaplarım için bkz. Madde 1 ve Madde 18
21. Fındık fiyatlarındaki düşüşte sizin etkili olduğunuz iddia ediliyor. Başta siz olmak üzere ihracatçı firmaların daha iyi kar edebilmesi için fiyatların düşük tutulduğu iddiaları sadece CHP'li milletvekillerinden değil, yöre çiftçisinden de geliyor. Bu doğru mu, değilse işin aslı nedir? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Bu konu ile ilgili cevaplarım için bkz. Madde 2 ve Madde 6
22. Dünya çikolata sanayi fındıktan vazgeçmeye mi başladı? Yani içsel nedenlerin dışında global ne tür sorunlar var? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Hayır. Ancak sanayiciler zincir marketlere karşı hammaddelerindeki artıştan dolayı zam yapmaları gerekirken - fındık fiyatının yaklaşık %400 arttığı bir pazardan söz ediyoruz - aksine iskontolar vermek zorunda kaldılar. Firmalar artık AR-GE’ lerine fındık dışında farklı alternatif hammaddelerle ürünler yaptırmaktadırlar. Bu AR-GE çalışmasının tamamlanıp, çıkan prototipin deneme bölgelerinde satılması vs 3-4 senelik bir zaman almaktadır. Bu da demektir ki, önümüzdeki dönemde fındıklı ürün sayısında azalma olabilecektir. Dünyada çikolata pazarı giderek büyümektedir, ancak fındıklı çikolatanın payını bu pastada arttırmamız şarttır. Normalde fındıktan 3-4 kat daha pahalı olan cashew için Vietnam çok ucuz fiyatlarla devreye girmiştir. Şu anda Vietnam Cashew’sının kilosu 4 usd’den satılmaktadır ve büyük çikolata firmaları cashew’li ürünler yapmaları için desteklenmektedirler.
23. Fındık sorununda Fiskobirlik'in sorumluluk payı nedir? Geçmiş dönemlerde görev zararı yüklenen birliğin 1.5 katrilyon lira borcu silindi. Fakat hala yüksek miktarda borcu bulunuyor ve çiftçiye ödeme yapamıyor. Fiskobirlik bu kadar borcun altından nasıl kalkacak? Mevcut yönetimin stratejik hataları nedir? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Öncelikle şunu belirtelim : FKB’nin silinen borcu 1,5 katrilyondan daha fazla bir rakamdır. Enflasyona göre güncellenmemiş tutar toplam 1 milyar 889 milyon YTL’dir. Demek ki bunu güncellersek çok daha büyük bir rakamla karşılaşacağız.
FKB’nin bu borcun altından kalkması için kendisine ait aktifleri ve gayrimenkullerini satması gerekir. Bunun dışında ellerinde kalan malın da satılması neticesinde kendi bünyesini tekrar sağlamlaştırabilirler.
Fiskobirlik hakkında düşüncelerim için bkz.madde 19
24. Fiskobirlik yönetimi seçimlerinde sizin desteklediğiniz aday var mıydı? Mevcut yönetim, seçimlerle ilgili niye sizin adayınızdan söz ediyor? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Hayır. Üstelik hiç bir şekilde bir kooperatifin yönetimine siyasiler tarafından “aday” önerilmesini doğru bulmuyorum. Bunu geçen FKB seçiminde de açık açık belirttim. FKB yönetimi de bu konudaki tavrımı çok iyi bilmektedir. Aksi duyulmuşsa açıklanmasını rica ederim.
25. Fiskobirlik'in kamu bankalarından kredi alamayışının nedeni olarak gösteriliyorsunuz. Bu doğru mu? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Bu konudaki cevabım için bkz. Madde 3
26. Sizce Başbakan, Fiskobirlik'e neden bu kadar kızgın? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Başbakan’ın FKB’ye herhangi bir şahsi kızgınlığı olması bence söz konusu olamaz. Bu sadece, üreticiyi yanlış bilgilerle yanıltarak, bütün bir sezon boyunca kendi yapmış olduğu üç temel hata sonrasında halen bu sorumluluğu üstlenmeyerek suçu hükümete atmak isteyen ve kendi dışında günah keçileri arayan FKB’ye yönelik bir tepkidir. Çünkü burada mağdur olan, parasını alamamış olan üreticidir. Sayın Başbakan’ın bu mağduriyet karşısında tepki göstermesi çok doğaldır.
27. Fındık sorunu nasıl çözülür? Yol haritası ne olmalı? İhracatçı, üretici, Fiskobirlik, hükümet neler yapmalı? ( Sedat Sahmay / Radikal )
Bu sorunun cevabı için bkz. Madde 10
28. Son günlerde BİM nedeniyle Ordu’daki olaylarda adınız miting alanlarına taşındı. Bu sizi rahatsız ediyor olmalı…? Kendinizi haksızlığa uğramış olarak mı görüyorsunuz? Bu durumu siyasetin bir cilvesi olarak mı değerlendiriyorsunuz? Bu konuda özellikle altını çizmek istediğiniz noktalar neler? Neler oluyor sizin değerlendirmeleriniz neler? ( Gülçin Tahiroğlu / Platin )
Ordu’da düzenlenen miting beni tahmin edemeyeceğiniz kadar üzdü. Bu kadar sene fındık ile uğraşan her insanın, her kesimin refahını artırmak için çalıştıktan sonra başkalarının hataları yüzünden günah keçisi ilan edilmek bana çok acı verdi. Düşünsenize 2002’de de ben Tayyip Bey’in yanındaydım, aynı vazifedeydim. 2003’ten 2004’e fiyat iki misli arttı, 2004’ten 2005’e bir iki misli daha, 2005’te de aynı yükseklikte kaldı, yani 3 sene artışta kimse bana birşey demezken bu sefer arz fazlasından dolayı fiyat düşünce Cuneyd Zapsu suçlu oldu... Bariz yönetim hataları yüzünden, bir kurumun aldığı yanlış kararların örtbas edilebilmesi için günah keçisi olarak seçildim. Haksızlığa uğramaktan da öte çok kırıldım. 1996 senesinde şirketim için bir broşür hazırlatmıştım ve kapağına bir Türk köylü kadının resmini koymuştum, “Bu insanlar için fındık olmazsa olmaz bu insanlara destek olmamız lazım” diyerek. Kooperatif yönetmeyi beceremedi, Fakat kabul edelimki, suçlarını başka yöne yöneltmede becerikli davrandı.
Detaylı bilgi için bkz. Madde 19
29. Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığından önce ve sonra danışmanlığını üstlenirken, fındık konusuna bir şekilde müdahil olmayı sürdürmenin, bugün baktığında doğru olduğuna inanıyor musun? İki yıl önce bir konuşmamızda, 'kardeşime devrettim' dediğini hatırlıyorum. Ancak bir yandan Kabuklu Yemişler yöneticiliğin devam ediyor muydu? Fındık üreticisi ülkenin yönetimine danışmanlık verirken, fiyatını belirleyen kuruluşun yönetiminde rol almak çıkar çatışması, conflict of interest sayılır mı? ( Murat Yetkin / Radikal )
“Fındık konusuna müdahil olmak demekle” Tayyip Bey’e bu konuda bildiklerimi aktarmaksa, evet yaptığımın doğru olduğuna inanıyorum. 30 seneye yakın bu işi yaptıysanız, sektörde çiftçisinden çikolata üreticisine ve onun müşterisi dünya süpermarketlerine kadar bilip tanıyorsanız, arz-talebin tüm yan oyuncularını biliyorsanız, tabii ki bu birikiminizi ve düşüncelerinizi ülkenizin yetkili kurumları ve kişileriyle paylaşmanız gerekiyor demektir.
Detaylı bilgi için bkz. Madde 1,Madde 2 ve Madde 4
INC’nin fiyat belirleyen bir kuruluş olmadığını da bildirmek isterim. Ltf www.treenuts.org’ (http://www.treenuts.org’) a bir girin. Bu INC’nin portalıdır. INC sadece fındık değil, dokuz adet kabuklu yemiş ve 5 adet kuru meyveyi bünyesinde barındıran, dünyada 42 ülkeden 500’ün üzerinde üyesi olan, fiyatla alakası olmayan, daha çok bir üretici birliğidir. Kabuklu yemiş ve kuru meyve konusunda sağlık, besin araştırmaları, kalite standartları, gıda güvenliği, devletlerin standartları konusunda çalışmalar yapmaktadır. Bu sebeple bu Konsey’i “fiyat kırmak” amacıyla kullandığım iddiası gerçeği yansıtmamaktadır.
30. Başbakan'ın yakınında olmanıza karşılık, Dünya Fındık Konseyi Başkanı olmanıza karşılık, fındık üreticisini memnun edememeniz sizin de başarısızlığınız değil mi? ( Serpil Yılmaz / Milliyet )
Bir bakıma evet. Demek ki kendimi yeterince iyi anlatamamışım geçtiğimiz dört sene içerisinde. Benim hayatım fındıkla geçti, 30 yıl bu işin her türlü kadamesinde, her türlü alanında çalıştım. Dünyada Çin’den Kaliforniya’ya, Finlandiya’nın en kuzeyinden, Güney Afrika’ya gezmediğim hiçbir çikolata fabrikası kalmadı. Bu birikimlerimi tabii ki burada anlatmak, paylaşmak istiyorum. Benim istediğim Türk üreticisinin fındık ile hakettiği yere gelmesi. Ancak iktisat kuralları işlemeye devam ediyor. Birinin Türk fındık köylüsünü, üreticisini uyarması gerekiyor. Artık sadece kendi ülkemize bakamayız; dünyanın geri kalanında da neler olduğuna bakmak mecburiyetindeyiz. Ancak bir noktayı da unutmayalım: Ben karar mercii değilim. Ben kendi deneyimlerimi ve düşündüklerimi anlatmakla görevliyim. Bundan sonrası karar merciilerinin takdiridir.
Bir düzeltme de yapayım : INC Dünya Fındık Konseyi değildir. Uluslararası Kabuklu Yemiş ve Kuru Meyve Konseyidir. INC. için bkz. Madde 29
31. Güneydoğu kökenli bir işadamı olarak Karadeniz ve Marmara bölgesinde üretilen fındık ticaretine ilginiz nereden kaynaklandı? ( Sezai Matur / Sakarya Yenihaber )
Bir kere ailemin sadece bir tarafı Güneydoğuludur. Anne tarafim ise Rumeli göçmenidir. Ama haklısınız, Karadenizli degilim.
Almanya-Münih’de öğrenci iken Almanya’ya fındık ithalatına başladım. O zamanlar fındık Almanya’ya çuvallarla kabuklu olarak ihraç ediliyordu (halen maalesef Türk fındığının %70’i böyle ihraç edilmektedir ). Ben işlenmiş olarak almaya başladım. Daha sonra babam Türkiye’ye dönmemiz için ısrar ettiğinde başlamış olduğum ve öğrendiğim işi yapmaya devam ettim. 1985’de fındık işleme tesisi kurdum ve bu iş 2002 senesinde görevimi bırakana kadar devam etti.
32. Fiskobirliğe kredi verilmemesinin arkasında sizin olduğunuz iddiaları fiskobirliğin market açtığı ve kaynaklarını bu tür yatırımlara yönelttiği iddiaları nın altında Fiskomarların bim mağazalarına müsteri acısndan zarar vermesinden dolayı ortaya atılmış iddialar olduğu söylentilerinden sizlere zaar vermek insanları sizlere cephe aldırılması açısndan ortaya atılmış iddilar olduğuna ınanmak istiyorum.
lütfen üreticisinden esnafına tum karadenizli zor durumda bu konuda dünya kabuklu yıyecekler bırlığı başkanı olarak bır onlem alırsanız hakkınızdakı yum olumsuzlukları bır anda sılmış bu halkın kalbınde taht kazanmış olursunuz dıye duşunuyorum ( İsminin açıklanmasını uygun görmedi ).
Fiskobirlik kredi konusu ile ilgili iddialar için bkz. Madde 3
BİM ile uzun senelerdir ticari bir ilişki içinde bulunmadığım bütün resmi kayıtlarla sabittir. O halde BİM’e rakip herhangi bir firma dolayısıyla zarara uğramam nasıl söz konusu olabilir?
BİM ile ilgili daha detaylı bilgi için Bkz. Madde 38
Ayrıca, ticari bir mantıkla konuya eğilirsek, BİM gibi 1300’ün üstünde mağazası ile tüm Türkiye’ye yayılmış bir market zincirinin, FİSKOMAR gibi piyasada hiç bir şekilde kendisine rakip teşkil etmeyecek ufaklıkta bir marketler gurubu ile ilgili strateji geliştireceğini ve bu işe enerji tüketeceğini tahayyül edemiyorum. Ancak daha evvelde izah ettiğim gibi konunun benim şahsımla hiç bir alakası yoktur.
INC – Uluslar arası Kabuklı Yemiş ve Kuru Meyve Konseyi hakkında detay için bkz. Madde 29
Sorunun çözümü ile ilgili düşüncelerim için bkz. Madde 10
33. Fındık sektörüne ne zaman girdiniz ve ilk ihracatınız ne zaman başladı? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Yanlış hatırlamıyorsam, 1978 yılında Almanya’da yaşarken, Almanya’ya Balin Şekerleme’den ithalat yapıp, direk Alman çikolatacılara satarak başlamıştım.
34. Fındık veya fındık mamülleri ihracatınız ne kadardır? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
22.09.2002 itibariyle şahsımın herhangi bir fındık veya fındık mamülü ihracatı veya aracılığı bulunmamaktadır.
35. Fındık sektöründen çekildiğinizi söylediniz. Balsu fındık ile bir ilişkiniz var mı? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Hayır, ne yöneticisiyim, ne de dediğim tarihten beri hissedarıyım.
36. Fındık ihracatçısı Ali Haydar Gören ile iş ortaklığınız var mı? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Ali Haydar Bey’in rahmetli babası Fehmi Gören’i çok iyi tanırdım ve şirketinden fındık alırdık. Ancak ne rahmetli Fehmi Bey ile ne de oğlu Ali Haydar Bey ile hiçbir yerde ortaklığım ne eskiden - yani 2002’den önce, ne de yeni mevcut değildir.
37. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan fındık konusundaki konuşmalarını siz mi hazırlıyorsunuz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Hayır, Sayın Başbakan’ın fındık konusundaki konuşmalarına hazırlamak bir yana, kesinlikle karışmıyorum.
38. ATV’de Fatih Altaylı ile yaptığınız röportajda “fındık konusunda Başbakan elbette bana danışacak” demiştiniz.Bu danışmanın boyutu nedir? Sizin görüşlerinizi mi yansıtıyor? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Sayın Ali Ekber Bey, kendinizi benim yerime koyun: 30 seneye yakın bir sektörde çalışmışsınız, emek vermişsiniz, yatırım yapmışsınız, bu sektörde gelinebilecek en üst yerlere gelmişsiniz, tüm dünya fikir ve tecrübelerinizden istifade etmekte. Ayrıca vazifeniz de Sayın Başbakan’a bilgi ve tecrübelerinizi iletmek, bu yurtdışındaki herhangi bir siyasi veya ekonomik bir mesele de olabilir, ya da 30 senedir içinde bulunduğunuz bir sektörle alakalı olabilir. Sayın Başbakan herkesi dinlediği gibi beni de dinler, ancak kararını kendi verir, takdir kendinindir.
39. Fındık ihracatçısı olarak kendi çıkarlarınız doğrultusunda hükümeti ve başbakanı yönlendirdiğiniz doğrumu? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Fındık ihracatçısı olmadığımı zaten belirttiğim için, çıkarım da mevzu bahis olamaz.
40. Fiskobirlik’e kredi verilmemesi için bankaları etkilediğiniz iddiası var. Bu iddiayı güçlendirecek bir açıklamanız oldu.27.12.2005 tarihli basın açıklamanızda “ Alınacak kredi ile zarar finanse edilecekse ve inandırıcı iş planı yoksa tefeciler dışında kimsenin kredi vermeyeceğinin herkes tarafından bilinmesi gerekir” dediniz.Fiskobirlik nasıl bir iş planı ile kredi kullanabilir? Ayrıca bu açıklama ile bankaların yöneticilerini kararlarını olumsuz etkilediğinizi düşünüyor musunuz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Fiskobirlik’in zamanında yapması gerekeni bana danıştıklarında açıkça kendilerine de söyledim, bahsettiğiniz açıklamada da söyledim. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir bankaya gidip para istediğinizde bu parayla ne yapacağınızı dolayısıyla geri ödemeyi ne zaman ve nasıl yapabileceğinizi anlatmanız gerekir. Bunu yapmak istemediğiniz taktirde sadece bir tefeciden para alabilirsiniz. Çünkü tefeci için sizin ne yapacağınız önemli değildir, Tefeci size hem yüksek faizi fatura eder, hem de vakti geldiğinde acımasızca garantilerinizi nakite çevirir. O tefeci sadece garantiye bakar. Fiskobirlik, “şu kadar parayla şunu yapacağız, netice olarak şu kadar kazanıp şu şekilde ödeyeceğiz demesi gerekir” dedim. Bugün de aynı şeyi söylüyorum. Merak etmeyiniz, bugünün Türkiyesi’nde hiç bir banka yöneticisi sadece Cuneyd Zapsu’nun lafı ile hareket etmez, kaldı ki söylediğim özel ve bilinmeyen bir şey değil. Bir sürü yerli ve yabancı özel banka kredi verecek sağlam müşteri ararken, FKB’nin kredi alamamasına sebep bir tek inandırıcı bir iş planını vermemesine bağlıyorum. Bankalar para verip karşılığında yine para almak isterler. Gayrimenkul veya fındık değil.
41. Çok az konuşuyorsunuz, fakat konuştuğunuzda hep “adalet önünde hesaplaşacağım” diyorsunuz.Fındık konusunda bugüne kadar kimleri mahkemeye verdiniz? Mahkemelerin sonucu ne oldu? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Bu konuda açılmış davaların hemen hemen tümü sürmektedir. Yargıya intikal etmiş ve yargılama msüreci devam eden bir konuda konuşup açıklama yapmak adetim değil ve zaten etik de değildir. Ancak davalar kesin sonuca bağlandığında gereken açıklamayı yapacağım.
42. Sizin açıklamalarınızdan işlerinizi ağabeyinizin yürüttüğünü söylüyorsunuz. Ağabeyinizin fındık ve fındık mamülleri ihracatı ne kadardır? Yaptığınız çalışmalar,fındık konusundaki çabalarınız ağabeyinizin işini kolaylaştıracak nitelikte midir? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Daha önce başka sorularda da cevaplandırdığım gibi, Türkiye ihracatının 1980-90’larında %15’e varan payımız son senelerde %2’lere kadar düşmüştür. Fındık konusundaki “çabalarım” ile bu işin alakası yoktur. Ağabeyimin asıl işi bambaşkadır. Şimdilik hedefi mevcut tesisin ayakta durmasını sağlamaktadır. İleride belki başka ortak da alabilir.
43. Siz sürekli olarak “fındığı işleyerek satmamız gerektiğini savunuyorsunuz. Yıllarca fındık konusundaki kuruluşlarda en üst seviyede görev yaptınız. Türkiye’de çikolata üretecek bir tesis kurulmasına öncülük yapmayı düşünmediniz mi? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Haklısınız, dünyada tanıdığım her çikolata, şekerleme ve kuruyemiş sanayicisine Türkiye’de yatırım yapmasını söyledim, ancak son yıllara kadar çikolata yurdumuzda ne yazıkki bir lüks tüketim malı olarak görüldüğünden kişi başına tüketimi de çok düşük olmuştur. Son bir-iki senede güzel bir artış gözüktüğünden önümüzdeki yıllarda yeni tesislerin kurulacağını ümid ediyorum. Bu tesislerin de her ne kadar lojistik açısından sıkıntılı bile olsa önemli bir hammaddeye yakınlığı açısından Karadeniz’de olmasını hep birlikte sağlamamız gerekir.
44. Açıklamalarınızda hep “ürün değil,üreticiyi desteklemek” gerektiğini söylüyorsunuz. Bu modeli biraz açar mısınız üretici nasıl desteklenecek? Karşılıksız para mı verilecek? Hangi üreticiye ne kadar verilecek ve bu nasıl tespit edilecek? Bunu hükümete ve sayın Başbakana neden önermiyorsunuz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
AK Parti programının tarım bölümünde zaten bu dediklerim yazmaktadır. Bu sadece benim değil, parti programında olduğu için tabii ki Sayın Başbakan’ın da düşüncesidir. Yıllarca hükümetler Fiskobirlik kanalı ile arz fazlasını çektirip, hazineler zararları üstlenmedi mi? Yani “karşılıksız para” ödenmedi mi? Biz bunun modern tarım gereğinin yapılarak monokültür olan Doğu Karadeniz’de fındık üreticisinin desteklenmesi, buna mukabil diğer yörelerin desteklenmemesi ve/veya ürün değiştirme karşılığında desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
45. Fındık ihracatındaki tekelleşme eğilimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Küçük ihracatçıların piyasadan çekilmesi sektörü nasıl etkiler? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Fındık ihracatında tekelleşmenin nedeni bence fiyat istikrarsızlığıdır. Şöyle ki, ihracat bağlantısı yapıp da, kontratlarını tutabilmek için 2003 ile 2006 arasındaki 3 sezon içinde %400 fiyat artmıştır. Genelde ihracat brüt %3-4 marjlarla yapılırken tabii ki küçük ihracatçılar bu zararları kaldıramadılar ve piyasadan çekilmek durumunda kaldılar. Ne zaman fiyatlar daha istikrarlı olur, yani bir sezondan diğer sezona hatta aynı sezon içerisinde çok büyük artış veya azalış önlenebilir, o zaman tekelleşme de azalacaktır.
46. Ak Parti’nin fındık politikasını siz mi belirliyorsunuz? Yoksa sadece Başbakanı mı bilgilendiriyorsunuz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Sorunuzun cevabı için bkz. Madde 37, Madde 38 ve Madde 39
47. Nutella ile veya Ferrero ile iş ortaklığınız veya müşteri ilişkisi bazında da olsa bir işbirliğiniz var mı? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Daha önce de söylediğim gibi hiçbir kimse ile, hiçbir işte ortaklığım, mal alıcı veya satıcı ilişkim yoktur. Değil söz konusu marka veya şirketle, başka kimse ile de bu ilişkiler içinde değilim.
48. Fındıktan çekildiğinizi söylüyorsunuz fakat sektörü etkileyecek açıklamalar hep sizden geliyor. Son olarak Sayın Aydın Ayaydın’a açıklamalarda bulundunuz. Piyasayı gerçekten yönlendirdiğinize inanıyor musunuz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Eğer sektörü etki edecek, yönlendirebilecek bir imkanım olsaydı, yapabileceğimden emin olabilirisiniz. Çünkü şu andaki gelişmeler sektör ve de çiftçimiz için iyi değildir. Sayın Aydın Ayaydın’a 700 bin tonlardan fazla ürün varken 3,60 USD ihracatın iyi bir fiyat olduğunu söyledim. Hakikaten de hükümetin bedelini ödeyip, arz fazlasını çekmediğini düşündüğünüz taktirde herhalde siz de iyi değil belki çok iyi bir fiyat olduğunda hem fikir olursunuz. Arz fazlası çekildiği taktirde tabii ki arz-talep dengesi daha yukarılara çekilecektir.
49. Ak Parti, CHP ve diğer partilerin fındık konusunun bu kadar içinde olmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
AK Parti dahil olmak üzere siyasi partilerin herhangi bir şekilde çiftçinin sırtından siyaset yapmamaları lazım geldiğini düşünüyorum. Hangi parti olursa olsun, kendi partimin de çiftçi kooperatifleri ile ilişkisinin, yardımcı olmaktan başka, olmaması gerekir. Aksi taktirde hiç bir hakiki adım atılamaz, sistem değişikliği yerine, gerçek alt yapı ve sanayii yatırımları yerine siyasetçiler Ağustos aylarında gelir ve sadece fındık fiyatı üzerinden politika yapmaya devam ederler.
50. Fındık fiyatının yüksek olması ihracatçının yararına olduğunu söylüyorsunuz. Fakat fiyatın düşmesi için açıklamalar yapıyorsunuz. Düşük fiyatı savunuyorsunuz. Bu konuda tepki alıyor musunuz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Sevgili Ali Ekber Bey, yüksek, düşük, güzel, çirkin bunlar hep göreceli kavramlardır. “Düşük” fiyatı savunuyorsunuz diyorsunuz, sizce fındık fiyatı ne olmalı? Misalen, 3 USD mı, 13 USD mı yoksa 23 USD mi? Bunun bir sınırı var mıdır? Nerededir? Tekelcilikten bahsediliyor, artık global dünyada tekelcilik kalmamıştır. Bizim ne azami ne de asgari, bizim optimal bir fiyata ihtiyacımız vardır. Fiyat o kadar düşük olacak ki, üreticimiz yine de memnun olacak, ancak o kadar yüksek olacak ki, kendimize Arjantin, Şili, Kafkasya, Ukrayna ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi yeni rakipler çıkarmayacağız. Demin ki yeni rakiplerin üretim imkanlarını, üretim maliyetini çok iyi inceleyip fiyatımızı onların bu ürüne geçmeyecekleri bir noktada tespit etmemiz gerekir. Şundan emin olabilirsiniz ki son 2 seneki fiyat seviyesi bırakın Ukrayna, Kafkasya ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi düşük gelir ülkelerini, İtalya hatta ABD gibi yüksek maliyet ülkelerini dahi kat ve kat aşmıştır. Bu konuyu incelemenizi rica ediyorum. İnceleyin ve ondan sonra fiyatımızın ne olması gerektiğini söyleyin. Ben kendim yurtdışındaki ekim alanlarını gördüm ve hakikaten korktum. Dikkat etmediğimiz taktirde “yorgan gitti, kavga bitti” durumuna gelebiliriz. Eminimki bu görüş açısına durumu incelediğinizde siz de varacaksınız. Tekrar ediyorum ben kendi menfaatimi değil, Türk fındık sektörünü ve dünya pazarının tümüne yetebilecek derecede fındık üreten bir ülke olmuş olan Türkiye’nin geleceğini düşünüyorum.
51. Fındık üretim bölgesine en son ne zaman gittiniz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Siyasete girdiğimden bu yana zamansızlıktan gidemedim, ancak son zamanlarda, hele son aylarda hakkımda yayılan çirkin dedikodu ve iddialardan dolayı şu an gitmem provakasyon olur diye düşünüyorum. Ancak doğru bilgilenmeler gelişip, yöre halkımızın bir kısmındaki yanlış algılama düzelme yönüne gittiği an ilk işim bölgede toplantılara katılmak olacaktır.
52. Fındık konusundan çekildiğinize göre INC’de hangi şirketi temsilen bulunuyorsunuz? ( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
INC Başkanı seçildiğim zaman fındık işleme şirketimizin temsilcisi olarak oradaydım. INC Başkanlığı oldukça zaman alan bir iştir ve orada bulunan kişi zaten herhangi bir şirketi temsilen bulunamaz. INC, 9 kabuklu yemiş ve 5 adet kuru meyveyi temsil etmekte, daha çok istatistik, hükümet standartları, ticari bariyerler, kalite konuları, besi değerleri ve bilimsel araştırmalar ile ilgili bilgi bankası durumundadır. Üstelik daha çok üreticilerin bulunduğu bir birliktir. (Misalen, Amerikan Badem Üretici Kooperatifi, İran Fıstık Kooperatifi’nin murahhas azaları yönetim kurulundadırlar). Yani, bazılarının dediği gibi dünya fındık tüketiciler derneği değildir.
Kaynak (http://www.jurnalturk.com/detay.gur?@=295753&c_id=200)
fiskobirlik'te yönetim değişmiş
Yaşar Pamuk
1960 yılında Ordu Ulubey'de doğdu . 1976-1981 yılları arasında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Lisans bölümünden mezun oldu. Askerliğini yedek subay olarak yaptıktan sonra, 1983 yılında Malatya Arapkir Lisesine Matematik Öğretmeni olarak atandı. 1987 yılında Ordu Merkez Kuylu İlköğretim Okul Müdürü , 1990 yılında Ordu Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okul Müdür baş yardımcısı, 1993 yılında Ordu Anadolu Lisesi Matematik Öğretmeni , 1994 yılında Ordu Fen Lisesi Matematik Öğretmeni ve Müdür baş yardımcısı olarak çalıştı. 1999 Mahalli İdareler seçimlerinde Ulubey‘de Belediye Başkan adayı oldu.
21 Haziran 2000 tarihinde Ordu Fen Lisesi Matematik Öğretmenliğinden istifa ederek Ordu Soya Sanayi A.Ş. Genel Müdürlüğüne getirildi. Evli ikisi erkek birisi kız üç çocuk babası olan Pamuk, en son Ordu Yağ Sanayi A.Ş. Genel Müdürü olarak görev yapıyordu.
50. Fındık fiyatının yüksek olması ihracatçının yararına olduğunu söylüyorsunuz. Fakat fiyatın düşmesi için açıklamalar yapıyorsunuz. Düşük fiyatı savunuyorsunuz. Bu konuda tepki alıyor musunuz?
( Ali Ekber Yıldırım / Dünya )
Cüneyd Zapsu: "Sevgili Ali Ekber Bey, yüksek, düşük, güzel, çirkin bunlar hep göreceli kavramlardır. “Düşük” fiyatı savunuyorsunuz diyorsunuz, sizce fındık fiyatı ne olmalı? Misalen, 3 USD mı, 13 USD mı yoksa 23 USD mi? Bunun bir sınırı var mıdır? Nerededir? Tekelcilikten bahsediliyor, artık global dünyada tekelcilik kalmamıştır. Bizim ne azami ne de asgari, bizim optimal bir fiyata ihtiyacımız vardır. Fiyat o kadar düşük olacak ki, üreticimiz yine de memnun olacak, ancak o kadar yüksek olacak ki, kendimize Arjantin, Şili, Kafkasya, Ukrayna ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi yeni rakipler çıkarmayacağız.
Demin ki yeni rakiplerin üretim imkanlarını, üretim maliyetini çok iyi inceleyip fiyatımızı onların bu ürüne geçmeyecekleri bir noktada tespit etmemiz gerekir. Şundan emin olabilirsiniz ki son 2 seneki fiyat seviyesi bırakın Ukrayna, Kafkasya ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi düşük gelir ülkelerini, İtalya hatta ABD gibi yüksek maliyet ülkelerini dahi kat ve kat aşmıştır.
Bu konuyu incelemenizi rica ediyorum. İnceleyin ve ondan sonra fiyatımızın ne olması gerektiğini söyleyin. Ben kendim yurtdışındaki ekim alanlarını gördüm ve hakikaten korktum.
Dikkat etmediğimiz taktirde “yorgan gitti, kavga bitti” durumuna gelebiliriz. Eminimki bu görüş açısına durumu incelediğinizde siz de varacaksınız. Tekrar ediyorum ben kendi menfaatimi değil, Türk fındık sektörünü ve dünya pazarının tümüne yetebilecek derecede fındık üreten bir ülke olmuş olan Türkiye’nin geleceğini düşünüyorum."
demiş ama gelişmeler ilginç bir yönde olmaya başladı...
İspanya'da Türk fındığına protesto
Mehmet ÇİFTÇİ/MADRİD, (DHA)
Türkiye’de fındık için belirlenen taban fiyatın çok düşük olduğunu düşünen İspanyol fındık üreticileri Türk hükümetini protesto etti. AB yetkililerine de çağrıda bulunan İspanyol üreticiler, fiyatların yukarı çekilmemesi halinde Brüksel’e yürümekle tehdit etti.
İspanya’nın en büyük fındık üretim merkezlerinden Katalonya’nın Reus bölgesi fındık üreticileri Türk hükümetini protesto etti. Karadenizli fındık üreticilerine destek veren İspanyol fındıkçılar, Türk hükümetinin belirlediği fiyat oranının İspanya’daki fındık alımlarını yüzde 50 düşürdüğünü iddia etti.
’KATALAN FINDIK ÜRETİCİLERİNİ BİTİRİYORLAR’
Katalonya fındık üreticileri derneği ’la Unio de Pagesos’ yönetimi yaptığı açıklamada, sene başında kabuklu fındığın kilogram başına 5.25 euro olarak belirlenen fiyatının Türkiye’den gelen haberler yüzünden yüzde 51 düşerek 3.50 euro’ya indiğini belirtti. Türk hükümetinin belirlediği fındık fiyatının Katalan fındık üreticilerinin sonunu hazırladığını savunan dernek yöneticileri Avrupa Komisyonu’nu derhal ’göreve’ çağırdı. İspanyol fındık üreticileri Avrupa Birliği’nden de zararlarının karşılanması için yardım isteyerek, bunun gerçekleşmemesi durumunda gerekirse Brüksel’e kadar yürüyeceklerini açıkladı.
Bundan sonraki tavırlarını Avrupa Konseyi’nin 16 Kasım’da Türkiye’de yapacağı toplantıdan çıkacak sonuca göre belirleyeceklerini kaydeden dernek yöneticileri tüm siyasi partileri de fındık konusunda ortak hareket etmeye çağırdı.
Kaynak (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/5078916.asp?m=1&gid=69&srid=3044&oid=1)
bonsaisever
13-09-2006, 19:47
[B]50. Fındık fiyatının yüksek olması ihracatçının yararına olduğunu söylüyorsunuz. Fakat fiyatın düşmesi için açıklamalar yapıyorsunuz.
"Dikkat etmediğimiz taktirde “yorgan gitti, kavga bitti” durumuna gelebiliriz. Eminimki bu görüş açısına durumu incelediğinizde siz de varacaksınız. Tekrar ediyorum ben kendi menfaatimi değil, Türk fındık sektörünü ve dünya pazarının tümüne yetebilecek derecede fındık üreten bir ülke olmuş olan Türkiye’nin geleceğini düşünüyorum."
İspanya'da Türk fındığına protesto
Mehmet ÇİFTÇİ/MADRİD, (DHA)
Türkiye’de fındık için belirlenen taban fiyatın çok düşük olduğunu düşünen İspanyol fındık üreticileri Türk hükümetini protesto etti. AB yetkililerine de çağrıda bulunan İspanyol üreticiler, fiyatların yukarı çekilmemesi halinde Brüksel’e yürümekle tehdit etti.
Kaynak (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/5078916.asp?m=1&gid=69&srid=3044&oid=1)
Emin ÇÖLAŞAN'ın "Yalçın Nereye Koşuyor" kitabını okudunuz mu?
Anlattığı kişi Yalçın DOĞAN
Türkiyenin en küçük bankeri ve bu konuda hapis yatan iki kişiden biri.
Hapishanede (yanılmıyorsam Eskişehirde yatıyordu) bile rahat durmayıp boncuk
tekelini eline geçiriyor.
İstanbuldan getirttiği boncuklarla önce fiyatları kırıyor ve hapishanede boncuk satışı yapan kişilerin önünü kesiyor.
Satıcı kalmadıktan sonra da fiyatlarla istediği gibi oynuyor.
Boncuk deyip geçmeyin.
Adam hapishanede kazandığı bu paralarla ailesinin geçimini sağlayıp para biriktiriyor ;)
Her nedense bu adam aklıma geldi :D
Tabii bizde bu fiyatlarla üretici kalırsa ;)
TMO'nun çalışmaları sonucu madur olmayan üretici, fındığı artık. 2.50 den satıyor...
TMO ve Fiskobirlik anlaştı, fındık alımında sorun kalmadı
Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Pamuk, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ile "TMO adına fındık alınması, Fiskobirlik depolarının kullandırılması ve depolardaki 2005 yılı ürününün bedelinin ödenmesi için kredi bulunması konusunda anlaşma sağladıklarını açıkladı. Anlaşmaya ilişkin protokol bugün imzalanacak.
BARIŞ SAĞLADIK:
Pazartesi gününden beri Ankara’da, görüşmeler yaptıklarını kaydeden Pamuk, "Fındık üreticisinin sorununun çözümü konusunda barış sağladık. Herkesle kucaklaştık" dedi. Pamuk, şöyle devam etti: "sorunları çözmek için her türlü fedakarlığı yaptık ve sonuçta anlaşmalar sağlandı. Fındık alımı ve satımı konusunda TMO ile birlikte hareket edeceğiz. İnşallah en kısa zamanda 2005 yılı fındığı ile ilgili borçlar ödenme noktasına gelinecek ayrıca 2006 fındığı için gerekenler yapılacak." Önceki yönetim dönemindeki görüşmelerde TMO ile Fiskobirlik’in fındık fiyatları ve kira bedelleri konusunda anlaşamadığının hatırlatılması üzerine Pamuk, şunları söyledi:
RAHATLATMAK GEREKİYOR:
"Onlarla ilgili bir problem yok. Yarın protokol imzalayacağız. Depomuzdaki 2005 yılı fındığı ile ilgili alakalı, TMO bize kredi almamız konusunda kolaylık sağlayacak. Fiyatlar açıklandı. TMO, Karadeniz’in bir gerçeği haline geldi, fındık almaya başladı. Fındık 2,2 YTL’ye kadar düştü. Şu anda TMO’nun ve bizim açıklamalarımızdan sonra 2,8-2,9 YTL’ye yükseldi. Bu artış trendinin devam etmesi, arz fazlası fındığın piyasadan çekilmesine bağlı.
Bu anlamda biz, piyasa fiyatlarının yükselmesi adına, hem Fiskobirlik adına hem de TMO adına alım yapacağız. Depolarımızı TMO’ya açacağız. Asıl gaye fındık fiyatının yükseltilmesi. Bu arada 11 Eylül’de, 13 ildeki 50 alım merkezinde fındık alımlarına başlayan TMO, bugüne kadar 6 bin 628 üreticiden 22 bin 822 ton fındık beyanı aldı ve bu üreticilere randevu verdi. Ofis, 18 Eylül itibariyle alım merkezlerinde 850 üreticiden toplam 2 bin 362 ton fındık alımı yaparken üreticilerin hesaplarına; ürün bedellerinin ilk taksidi olarak 3,5 milyon YTL aktarıldı.
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/5128894.asp?m=1&gid=112&srid=3436&oid=3)
Başbakan Tayyip Erdoğan, Ordu’yu ziyareti sırasında kendisinden fındığa sahip çıkmasını isteyen köylülere "Fındığınızı tüccara vermeyin. TMO, Fiskobirlik’le anlaştı, fındığınızı Fiskobirlik’e verin" yanıtını verdi.
Kaynak (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/5139676.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1)
Allah; eşeğini kaybettirir üzer, sonra buldurur sevindirirmiş :)
Fiskobirlik'ten üreticilere bayram müjdesi...
FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Üyesi Ramis Sungur, FİSKOBİRLİK'e 2005 yılında fındık teslim eden üreticilere, Ramazan Bayramı'ndan önce ödeme yapmayı planladıklarını söyledi.
Sungur, düzenlediği basın toplantısında, TMO ile bir protokol anlaşmasına vardıklarını anımsatarak, ''Varılan anlaşma çerçevesinde, TMO 46 bin ton fındık karşılığı bize kredi verecek'' dedi.
FİSKOBİRLİK olarak 2006 ürünü fındığın ücretini şubat, mayıs, temmuz aylarında ödemeyi planladıklarını ifade eden Sungur, şunları kaydetti:
''Üreticilerimize 2005 ürünü paralarını Ramazan Bayramı'ndan önce ödemeyi düşünüyoruz. Ayrıca üreticilerimiz ihtiyaçları yoksa ellerindeki fındıkları satmasınlar. Şu an pazara inen fındık tamamen üreticilerin ihtiyacından dolayı. Üreticinin gönlü FİSKOBİRLİK'ten yana.'' Sungur, TMO'nun fındık alım işi içinden tek başına çıkamayacağını ileri sürerek, ''TMO'nun fındık alımı konusunda ne alt yapısı, ne depoları ne de elemanları var'' görüşünü savundu.
Kaynak (http://www.milliyet.com.tr/2006/09/25/son/soneko38.asp)
http://finduklutarifler.blogspot.com/
Türk fındığı nasıl kurtulur?
Sonuç
1.
Bana göre “aganigi” yaklaşımı son derece yanlış olmuş ve bütün popülaritesine rağmen Türk Fındığı’nı maalesef kirletmiştir. Eleştirdiğim, bu reklam serisinin temelini oluşturan afrodizyak konumlandırmasıdır. İkincisini değilse bile, ilk reklamı ben de keyifle izlediğimi hatırlıyorum.
2.
Fındığı markalaştırırken, hedef kitlenin değerler sistemi dikkate alınmalı, alt grup ve düşük profil popüler kültür anlayışına teslim olunmamalıdır.
3.
Tüm görüş ayrılıklarına son verecek yöntem, bilimsel yaklaşımdır. Her iletişim faaliyetinin Türk Fındığı’na ne kazandırıp he kaybettirdiğini ölçümlemek bilimsel yöntemlerle mümkündür. Bu araştırmaları yapmak, Türk Fındığı’nın markalaşma yolundaki yönünü tayinde çok yararlı olacak, benim de burada nefes tüketmeme gerek kalmayacaktır.
4.
Türk fındığının ancak sağlam, doğru ve hedef tüketici kitlesinin beklentilerine uygun bir konumlandırmayla istenilen başarıya ulaşacağına inanıyorum.
5.
İletişimde istikrar şarttır. Süreklilik, aynı zamanda harcanan bir önceki iletişim kaynağının boşa gitmemesinin güvenceye alınması, verimliliğin yükseltilmesi açısından da çok önemlidir.
6.
Türk fındığının Amerikan fıstığına göre tek eksiği markalaştırılamamış olmasıdır.
Sorunu, yalnızca taban fiyat, üretici-ihracatçı çekişmeleri, Fiskobirlik seçimleri gibi noktalardan tartışmaya devam edersek, belki de asıl odağı kaybederiz.
Konunun tamamını okumak için:
http://selimtuncer.blogspot.com/2006/09/trk-fnd-nasl-kurtulur.html
Bu sezon TMO 4 YTL'den 60 bin ton fındık aldı. Bu genel üretimin yüzde 9-10 kadar bir miktarı. Fiskobirlik de 5 YTL ile 30 bin ton fındığı deposuna koydu; ama parasını gelecek şubat, mayıs ve temmuzda üç taksitle ödeyeceğini açıkladı. Ayrıca parayı ödeyemezse, malı geri vereceği taahhüdünde bulundu.
Bir yandan depodan fındık satılıyor, üreticinin eline para geçmiyor, aksine Fiskobirlik'ik borcu azalmıyor.Lokman Kondakçı bu tehlikeli tabloya işaret ederken, bir başka uyarıda bulunuyor:
FİSKOBİRLİK, ÜRETİCİNİN MALINI TMO'YA REHNEDİYOR
"Şimdi öğreniyoruz ki, Fiskobirlik 5 YTL'den aldığı ve üreticiye henüz bir kuruş ödemediği fındığını TMO'ya rehnedip oradan avans almaya başlamış.
Ve bu para da, birliğin maaş, vergi ve temsil gideri gibi cari harcamalarda kullanıldı. Bu inanılmaz bir skandaldır. TMO, Fiskobirlik'e bunu sormuyor mu, "Sen bu malın sahibi değilsin, üreticiye niye bu parayı avans olarak ödemiyorsun" diye.
Fiskobirlik'in üç dört ay sonra 100 trilyon üzerinde yeni bir borçla karşılaşacağını ve bunun da hiçbir karşılığı olmayacağını ve gelişmelerin bir banker skandalına dönüşeceğini ileri sürüyor.
Fındıkta fiyat 5 YTL, ama serbest piyasada 2.8 YTL; üretici ağlıyor, Türkiye'nin döviz girdisi azalıyor; Fiskobirlik borç içinde yüzüyor.
Peki sorunun sahibi kim?
Yalçın Bayer / Hürriyet
Yazının tamamı (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/5324966.asp?yazarid=42)
Fiskobirliğin eski yönetiminin hatalı olduğunu söylüyorlardı.
Yeni yönetim buna son vereceğini söylüyordu.
Şimdi durum daha da karmaşıklaştı sanki...
Ya da gazetelere mi böyle yansıyor acaba.
Yine yeşillendi fındık dalları,
Acep ne olacak yarin halleri
Konuyu unutmuştuk, değişen çok bir şey yok gibi...
Fındıkta sıkıntı büyüyor!
Fındıkta yeni sezona 15 gün kaldı. Ortalık toz duman. Hâlâ fiyat belli değil! Rekolte tahmini konusunda ortak bir görüş yok! Rekolteyi kimin açıklayacağı belli değil! Müdahale kuruluşu TMO mu? Fiskobirlik devreye girecek mi?
Geçen hafta Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Ulusal Fındık Konseyi ile bir araya geldi. Eker, açık açık, "Fındık işini kucağımızda bulduk. Bu yıl yine görev verirlerse TMO olarak piyasada olacağız" dedi.
Çarşambanın gelişi perşembeden belli!
Türkiye Ziraat Odaları Birliği, fındıkta bu yıl 728 bin ton rekolte bekliyor. Fiskobirlik, rekolte için 833 bin ton derken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, "798 bin 500 ton" rekolte tahmininde bulunuyor. Acaba bu tahminlerden hangisi doğru çıkacak. Bu tahminlerin tümü kayıtlı dikim alanları üzerinden yapılıyor.
Ancak 100 bin hektar civarında olduğu tahmin edilen kayıtdışı dikim alanları var. Kimse kayıtdışı dikim alanına dönüp bakmıyor!
Peki, fındıkta ne olacak?
TMO'da 300 bin ton stok var. TMO geçen yıl fındığa 5 YTL fiyat vermişti. Bu yıl bu arz fazlası nedeniyle bu fiyat yakalanır mı? Sorun bu. Çünkü yeni ürün satışa çıktı. Alivre satışlarda 2.5 YTL'den işlem görüyor.
Duyurulur...Meliha Okur (http://www.sabah.com.tr/haber,664C0F88A6E64F87B766E73FB4778BBC.html)
Karadeniz’deki fındık üreticisi ‘mutsuz’ ve de ‘umutsuz’
Ben size Karadeniz’deki fındık üreticisinin durumunu anlatayım. Siz yazdıklarımı okuduktan sonra “vicdanınızın sesini dinleyiniz”. Onların yerine kendinizi koyunuz. Ve de karar veriniz.
Efendim, Karadeniz’de özellikle Giresun, Ordu ve Trabzon’un dik eğimli topraklarında fındıktan başka ürün yetişmiyor. Bölgede yaşayan 1 milyon insanın ana geçim kaynağı fındık. Bu bölgelerde aile başına fındıklık büyüklüğü 20 dönüm. Bir dönümden yaklaşık 100 kg kabuklu fındık elde ediliyor. Bu, aile başına yılda 2 bin kg fındık üretimini ifade eder.
Geçen yıl hükümet fındığın kilosuna 5 YTL fiyat biçti. Bu fiyatın rüzgârında, üretici, fındığını tüccara 3.5 YTL dolayında sattı. En babayiğidi 4 YTL’den alıcı buldu.
Destekleme fiyatı önemli
Hükümet 5 YTL fiyat biçmişken, TMO fındık alımı yaparken üretici neden tüccara daha ucuz fındık satıyor? Çünkü, TMO’ya fındık satmak zor, parayı hemen ödemiyor.
Hükümet bu yılın fiyatını açıkladı. TMO fındığın kilosuna 4 YTL ödeyecek. Ama üretici fındığını hemen satmaz, bekletirse yıl sonuna doğru fiyat 5 YTL olacak. Bu yılın ürününü tüccar 2.5-3.0 YTL’den toplamaya başlamıştı. Demek ki, hükümetin açıkladığı fiyattan sonra tüccarın peşin alım fiyatı 3-3.5 YTL olacak. Üretici fındığını daha ucuza tüccara satmamak, 4 YTL de TMO’ya satmak için ne yapacak? Tarım Bakanı onu da açıkladı:
(1) Üretici bir bilgisayar bulacak. İnternet bağlantısı olacak. Üretici internetten TMO sitesine girecek. Randevu alacak. Kendisine 3 vakte kadar randevu verilecek. (2) Randevu günü üretici fındıklarını kamyona yükleyerek TMO’ya teslim edecek. (3) Fındık parası 15 gün sonra bir banka hesabına yatırılacak.
TMO’ya satmak zor
Üretici, güç işleyen bu çarkın içine giremediği için fındığını daha ucuza ama peşin parayla tüccara satmaya mecbur kalıyor. Tüccarın fiyatını da hükümetin açıkladığı fiyat aşağıya çekiyor. Tarım Bakanı diyor ki, (1) Bu yılın fiyatını geçen yılın fiyatının altında açıkladık ama, üreticinin zararı yok. Çünkü bu yıl ürün fazla. Üretici çok satarsa eline geçen yılki kadar para geçer. (2) Fındığın maliyeti kiloda 2 YTL’dir. Açıklanan 4 YTL’lik fiyat iyidir.
Karadeniz’de bir aile ortalama 2.000 kg fındık elde ediyor. Aile bu ürünü 4 YTL’den satsa, eline geçer 8.000 YTL. Bakanın açıklamasına göre, kiloda 2 YTL masraf varsa, üretici ailenin geliri düşer 4.000 YTL’ye. Bölünüz 12’ye: Aylık 335 YTL gelir eder.
Üretici desteklenmiyor
İşte bunun için fındık fiyatı Karadeniz’de geçimi sadece fındığa bağlı aileler için önemli. Üreticisi mutsuz ve umutsuz. Dört kişilik, beş kişilik ailenin aylık geliri işte bu kadar... Bu kadar ama fındığının kilosunu 4.0 YTL’den satarsa bu kadar. Halbuki üreticinin TMO’nun alımını beklemeye takatı yok. Nakit paraya ihtiyacı var. Çünkü borcu var. Ödeyecek.
Başbakan, memur maaşlarındaki ayarlamaları değerlendirirken, “Memuru enflasyona ezdirmeyiz” diyor. Ama üreticinin, hem de memleketlisi üreticinin ürününe geçen yılın altında fiyat veriyor. Üretim girdilerindeki artışı dikkate almıyor.
Tabii ki, fındığın dış piyasadaki fiyatı önemli, tüccarın da para kazanması gerekir, TMO’nun imkânları sınırlı... Ama biz bu ülkede üreticiyi “olduracak” yerde “öldürür” isek, ekonomiyi nasıl ayakta tutabiliriz? Tarımda üretici mutsuz ve umutsuz... Sanayide de öyle... Bu işte bir yanlışlık yok mu?
(Vicdanınızın sesi ne buyuruyor? Yazdıklarım yanlış ise “yanlışsın” deyiniz. Özür dileyeyim.)
Güngör Uras
Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=985130&AuthorID=54&Date=01.09.2008&b=&a=Gungor%20Uras&ver=63)
Doğrunun bir kısmını yazmak, olayı doğru yapmıyor...
Her yıl aynı şeyler... Ülkemizin tarım politikası var diyebilir miyiz?
Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Karadeniz, fındık taban fiyatının arazinin eğimine göre verilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Turan Karadeniz yaptığı açıklamada, tamamen düz arazilerde zahmetsiz bir şekilde hasat edilen fındığın yüzde 80 eğimli bahçelerde toplanan ürünle aynı fiyata satılmasının haksızlık olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Karadeniz, üreticinin hakkını korumak için eğime göre taban fiyat belirlenmesi gerektiğini belirterek, "Taban arazi ile eğimli arazide yetişen fındıkları fiyatı farklı olmalı. Eğim katsayısıyla taban fiyat çarpılarak fındığın esas fiyatlı belirlenmelidir. Çiftçi kayıt sistemlerinde her yörenin ve ilçenin eğim verileri mevcuttur.
Bugün Keşap'ta, Tirebolu'nun yüksek köylerinde yüzde 70-80 eğimli arazilerde fındık hasat ediliyor. Bu bölgenin insanı zor şartlar altında fındığı sırtında taşıyarak harmana getiriyor.
Düzce'de çiftçi düz arazide fındığı traktörle topluyor ve aynı fiyata pazara getiriyor. Böyle bir haksızlık olamaz. Adapazarlı'nın fındığını tüccar ya da TMO fındığını 5 YTL'den alacaksa, eğilimli araziden bin bir zorlukla fındık üreten üreticinin fındığı ise 7.5 YTL'den alınmalı" dedi.
"DÜZ ARAZİDE MISIR YETİŞTİRİLMELİ"
Eğimi arazilerde fındık üreten üreticinin daha fazla zahmet edip daha fazla masraf ettiğini belirten Prof. Dr. Karadeniz, şöyle konuştu:
"Karadeniz Bölgesi'nde eğimli arazilerde fındık üreten çiftçi terörün gelmesini de engelledi. Ormanları korudu, asayişini sağladı. Akçakoca'daki çiftçi hiçbir zahmet etmeden dönümden 300-400 kilo aldı. Fındık milli bir ürün, mutlaka fındık eğim katsayıları alınarak fiyatlandırılmalıdır.
Düz araziler alternatif ürünlerle değerlendirilmeli. Hiç eğimi olmayan bu verimli arazilerde fındık dikilecek en son ürün olmalı. Bu arazilerde mısır, soya, çeltik, sebzelerin her türlüsü olur. Yılda üç kez ürün alınacak araziler. Her yıl değişik ürün üretilebilir. Fındığa tahsis edildiğinde başka bir tarım yapılamaz.
Vatandaşı bu konularda bilgilendirilerek ve eğime göre fiyat politikası belirlenmeli. Böylece gelir adaletsizliğini ortadan kaldırılacak. Bu yöntemle fındık üreticilerin hakkı korunacaktır."
Prof. Dr. Turan Karadeniz
www.turankaradeniz.com (http://www.turankaradeniz.com/news.php?readmore=36)
Google'da "verimli araziye fındık" kelimelerini yazıp aratırken gördüm.
Konu dışı ama buraya ekleyeceğim.
46197
Bakanlık sitesi kontrol eden görevli elemanları yok mu?
Fındık Savaşları 3
Fındıkçılar AK Parti binasını taşladı
Sakarya’nın Kocaali ilçesinde fındık alım fiyatına tepki gösteren bir grup üretici, AK Parti ilçe binasına saldırdı. Protestocu gruba polis biber gazıyla müdahale etti.
http://www.ntvmsnbc.com/news/458271.asp
Fındık üreticileri isyanda
Düzceli fındık üreticileri, hükümetin fındık ürününe vermiş olduğu fiyatı protesto etmek için bahçelerde kullandıkları patpat motorları, traktörler, patoz makineleri ve kamyonlarla D-100 karayolunda eylem düzenledi.
http://www.radyoonbes.com/haberler_detay.php?haber_id=10734
Vatandaşı bu konularda bilgilendirilerek ve eğime göre fiyat politikası belirlenmeli. Böylece gelir adaletsizliğini ortadan kaldırılacak. Bu yöntemle fındık üreticilerin hakkı korunacaktır."
Prof. Dr. Turan Karadeniz
Düz arazide AKP'nin oy oranı %50
Eğimli arazide AKP'nin oy oranı %50
Bu konuda bir adaletsizlik olmadığına göre diğer politikaların ne önemi var?
Gak guk, ne desem bilmem ki :)
İklimsiz
16-06-2009, 23:21
Bugüne kadar doğrudan fındık alarak iç piyasaya üretici lehine müdahil olan devlet, bu yıldan itibaren fındık almayacak. Fındık alımı yerine üreticiye dekar başına destekleme primi verecek olan Tarım Bakanlığı, düz arazilerdeki fındıkların sökülmesi içinde üreticiye 3 yıl boyunca yüksek miktarda teşvik verecek.
Kaynak (Kaynak)
gurbik67
18-06-2009, 17:24
Acaba dünyada fındık üreticisi ikinci ülke kim. eğer AB üyesi bir ülke ise birinciliği o ülkeye verip fındıkta söz sahibi o ülkeyi yapmaktır.
devlet elindeki stok fındığı neden yeterince pazarlamaz ya da pazarlamak istemez. eğer fındık satılamıyorsa, Düzceli fındık fabrikaları aylarca neden Zonguldak yöresinde yana yakıla fındık ararlar.
fındığın verimli arazilere dikildiği belirtilmekte acaba bunu diyenler verimli arazilere konut yapıldığını neden görmezden gelirler .aslında bunun üzerine gidilmeli o halde.
amaç verimli toprak meselesi gibi görülsede bu zihniyetin sahipleri kimlere hizmet eden kişiler olduğuda bilinmektedir. fındığı söküp tarıma kazandırabilirsiniz apartmanları yıkıp tarıma geçemezsiniz.
Neticede karadeniz genelde tarıma çokta elverişli topraklar değil fındıkta zaten dağlık ve engebeli arazilerde dikilidir. buralarda ne traktör nede biçerdöver hareket edebilir.
tarıma elverişli yerde zaten insanimiz kivisini ya da sebzesini bir şekilde dikmektedir. nasıl yer altı madenlerimizi yok yok pahasına veriyorsak verecek artık daha ne kaldı. tarımda Konya ovası olacak şimdide karadeniz ovası.
Evet 40-50 yıldan beri fındık yetiştiren insanların ellerinde Orman vasfı adıyla fındıkları söktürülmekte..Çünkü zilliyetlikten hak taleb edeceklerinden korkan devlet Tapu vermemek için Vatandaşını mağdur etmekte.Orman diye vatandaşının elinden aldıkları arsaları zenginlere peşgeh çekecekler....Uyansın zavallı halkımız toprağına sahip çıksın 50 yıldır ancamı aklına geldi devletin bu fındıkları söktürüyorlar amaç farklı 2B vasfı olan yerler yeniden orman deniyor .........
hamibasoglu
04-11-2009, 09:35
Sen gidip fındık borsasını Almanya'da kurarsan fındığı da bu hale düşürürsün.
Fındığa her zaman talep var.Ama hep söylüyorum ehliyetsiz kurum yöneticileri tarafından yönetilen bir dönemdeyiz.
İspanyol ve İtalyan fındık üreticileri bile Türkiye'nin politikalarından isyan etmiş.
fındıkçı74
25-07-2013, 11:53
Merhabalar öncelikle bu konuyu açmamdaki amaç fındık üreticilerini ve diğer üreticileri bir çatı altında toplamak. malum bu sene bütün istatistlikler, bütün enstitüler ,ziraat odaları, bu ve diğer tarımsal örgütler bu yıl haziran ayında yapılan kozalak sayımında rekoltenin 450 bin ila 480 bin arasında olacağını belirttiler buna ilaven bu sene yaşanan aşırı sıcaklar ve kuraklık fındık rekoltesini dahada düşürmüştür .
zaten para kazanamayan üreticinin tek umudu bu yıl fındığın rekote kaybından da olsa iyi paraya satması Türkiye de fındık üreticisi tüccarlara terkedilmiştir . üretici tüccarın insafına bırakılmıştır bütün bunlar yetmiyormuş gibi fındık hasatına çok az bir zaman kala fındık ihracatçıları birliğinden yazılı açıklama geliyor ve bu yılın fındık rekoltesinin 650 bin ton olduğunu söylüyorlar amaçları üreticiden fındığı ucuza almak ceplerini doldurmak arkadaşlar orta fındık üzerine oyunlar oynanıyor siz siz olun bu oyunlara gelmeyin.
fındıkçı74
25-07-2013, 12:00
Sayın fındık üreticileri siz siz olun sakın EMANETE FINDIK VERMEYİN emanete fındık verip tüccarın ekmeğine yağ sürmeyin .
fındıkçı74
25-07-2013, 12:02
Emanete fındık verirsen sen tüccarın peşinde dolanırsın vermezsen tüccar senin peşinde dolanır .
fındıkçı74
25-07-2013, 12:15
Fındık üzerinde oynanan bu oyunu el birliğiyle bozalım fındığımızı hemen pazara indirmeyelim ihtiyacımız kadar satalım acele etmeyelim ve sakına emanete fındık vermeyelim bazı gurbetçi üreticiler fındığını hemen satıyor aslında acele etmeseler çok güzel para alacaklar .yetiştiriciliği en zor olan tarım fındık tarımıdır kolay değildir %80 eğimlerde fındık tarımı yapmak düz arazide tarımı herkes yapar ama % 70 %80 eğimli arazilerde birtek Karadeniz insanı çalışır bütün bunlara rağmen fındık üreticisi yalnızdır üretici üç beş ihracatçının eline bırakılmıştır her yıl üretici haricinde herkes ceplerini dolduruyor ALLAH fındık üreticisine ve diğer üreticilere kolaylık versin inşallah her üretici ürününü değerinde satar. saygılar selamlar.
fındıkçı74
25-07-2013, 12:27
Merhaba saygıdeğer forum üyeleri sayın fındık üreticileri ve diğer üreticiler fındık üzerinde büyük oyun var 450 bin ton olarak açıklanan 2013 fındık rekoltesi fındık hasatına çok az bir zaman kala fındık ihracatçıları birliği yazılı açıklama yapıyor çıkıp hiçbir tespit yapmada bu yıl fındık rekoltesinin 650 bin ton olacağını söylüyor.amaçları üreticiden fındığı ucuza kapamak sisz siz olun bu oyuna gelmeyin bu sene rekolte 400 bini geçmez aşırı sıcaklar ve kuraklık rekolteyi dahada düşürdü.
fındıkçı74
25-07-2013, 12:32
Sayın fındık üreticileri fındığımıza gereken değeri verelim sakın siz siz olun sakına EMANETE FINDIK VERMEYİN emanete fındık vermek tüccarın ekmeğine yağ sürmektir emanete fındık verirsen sen tüccara yalvarırsın vermessen tüccar sana yalvarır bu oyunu bozmak bizim elimizde emanete fındık vermezsek birde fındığı satmak için acele etmezsek fındık gerçek değerini bulacaktır .
fındıkçı74
25-07-2013, 12:41
FINDIK Üreticileri Sendikası (Fındık SEN) Genel Başkanı Kutsi Yaşar, Ziraat Odaları'nın 2013 fındık rekoltesini 484 bin ton olarak açıklanmasının ardından ihracatçıların 634 bin tonluk rekolte açıklaması yaptığını hatırlattı," Fiyatları düşürmek güdüsü ile hareket ettiklerini görmezden gelmemizi istiyorlar "diyerek üreticileri mücadeleye çağırdı.
Fındık tarımı yapılan illerde oluşturulan komisyonların çotanak sayımına dayalı rekolte çalışmalarını yaparak geçtiğimiz günlerde rekolteyi açıkladıklarını hatırlatan Yaşar, "Ziraat Odaları 484 bin tonluk tahmini rekolte açıklaması yaptı. Ardından ihracatçılardan 643 bin tonluk rekolte tahmini açıklaması geldi. İllerde aynı koordinasyon altında yürütülen tespit komisyonu çalışmalarında her nedense farklı çıktılar yaratıldı. İki açıklama arasında 159 bin tonluk fark oluştu" dedi.
Kutsi Yaşar açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Bu yıl kuraklık özellikle alt ve orta kollarda fındık tarımında olumsuz etkiler yaptı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın ilgili birimleri bu konuda saha çalışmaları yürütüyor. Ziraat Odaları'nın rekolte açıklamalarında kasıtlı ve yanlı olmak ve fiyatları yükseltmek güdüsü ile hareket ettiğini ileri süren ihracatçılar, kasıtlı ve yanlı olarak sürekli fiyatları düşürmek güdüsü ile hareket ettiklerini görmezden gelmemizi istiyorlar.
http://www.stargazete.com/
merhaba
fındık üreticileri hakkında bilinçlendirici bilgiler paylaşmanız çok güzel ve umarım türkiye'de tüm tarım, hayvancılık vb. üreticiler emeklerinin karşılığını alabilsinler. ama sizden ucuz alınan fındık biz tüketicilere pahalı olarak satılmaktadır. acaba tüketicilere de ucuz fındık tüketmeleri için önerileriniz varmı... sevgiler
merhaba
fındık üreticileri hakkında bilinçlendirici bilgiler paylaşmanız çok güzel ve umarım türkiye'de tüm tarım, hayvancılık vb. üreticiler emeklerinin karşılığını alabilsinler. ama sizden ucuz alınan fındık biz tüketicilere pahalı olarak satılmaktadır. acaba tüketicilere de ucuz fındık tüketmeleri için önerileriniz varmı... sevgiler
fındıkçı74
26-07-2013, 10:13
merhaba
fındık üreticileri hakkında bilinçlendirici bilgiler paylaşmanız çok güzel ve umarım türkiye'de tüm tarım, hayvancılık vb. üreticiler emeklerinin karşılığını alabilsinler. ama sizden ucuz alınan fındık biz tüketicilere pahalı olarak satılmaktadır. acaba tüketicilere de ucuz fındık tüketmeleri için önerileriniz varmı... sevgiler
Merhaba Akdenizden fındık için paylaşımlar yapmanız çok güzel marketlerde çok pahalı satılan fındık üreticiden işbirlikçi art niyetli tüccarlar tarafından maalesef yıllardır çok ucuza alınıyor inşallah üreticiler bu oyunlara gelmezler tüketicilerin ucuz fındık yemeleri için önerim ağaçlar net aracılığıyla direk üreticiden fındık almaları ancak bu şekilde olabilir .saygılar selamlar.
fındıkçı74
26-07-2013, 10:17
Merhaba üreticilerden fındık alırsanız ucuza alırsınız saygılar selamlar.
merhaba
sayın fındıkçı74
ülkemizde fındık her yerde üretilmediğine göre biz tüketicilerin farklı bölgedeki üreticilere direkt ulaşması çok zor değilmi. kaldı ki üretici de sanırım perakende yerine toptan satmayı tercih edebilmektedir. elbette ki direkt üreticiden almak ucuz bir yöntem ama herkes bu yönteme ulaşamayacağına göre ben bunun dışında ülke genelinde herkesin fındığı ucuz alabilmesi için önerilerinizi dile getirmenizi rica etmiştim. sanırım konu sizi de aşıyor olabilir. çünkü yıllardır süregelen sistemsel bir düzen var, üreticinin pahalı tüketimi sonuncunda da bu düzenin içinde herkes kar edebilmekte tüketici hariç... sevgiler
misal bu forumda bile ureticiler alisveris bolumunde kaliteli findiklarini satis yoluyla bizlerle paylassa olur bence. cogumuz onca araciya verecegimiz parayi kargo sirketine odemeye haziriz. hicbirimiz en kalitelisinden findik tatmamis olabiliriz.
ayni onerim ceviz, antep fistigi, kuru yemis, zeytin ureticileri icin de gecerli.
boy, cins, yag orani gibi gereken kriterler belirlense, urunler tanitilsa ve satisa sunulsa...
belki boyle perakende satislar ureticilerin ilgisini cekmiyordur ama urunleri begenildikce yillar icinde cok guzel satis ve kar potansiyeli barindirabilir...
fındıkçı74
26-07-2013, 11:03
merhaba
sayın fındıkçı74
ülkemizde fındık her yerde üretilmediğine göre biz tüketicilerin farklı bölgedeki üreticilere direkt ulaşması çok zor değilmi. kaldı ki üretici de sanırım perakende yerine toptan satmayı tercih edebilmektedir. elbette ki direkt üreticiden almak ucuz bir yöntem ama herkes bu yönteme ulaşamayacağına göre ben bunun dışında ülke genelinde herkesin fındığı ucuz alabilmesi için önerilerinizi dile getirmenizi rica etmiştim. sanırım konu sizi de aşıyor olabilir. çünkü yıllardır süregelen sistemsel bir düzen var, üreticinin pahalı tüketimi sonuncunda da bu düzenin içinde herkes kar edebilmekte tüketici hariç... sevgiler
Tüketicilerin ucuz fındık ceviz badem a.fıstığı vs.yemelerini herkes çok ister bu bir kamu meselesi devletin eskiden olduğu gibi fındık üreticisini desteklemesi lazım yani fındığı ürericiden eskiden olduğu gibi(Fiskobirlik) aracılığı ile veyahut başka birlik kurarak üreticiden fındığı devletin alması lazım bu şekilde arz talep dengesi korunabilir fındık devletin tekelinde olursa istediği gibi piyasaya müdahele edebilir sonunda üreticide emeğinin karşılığını alır tüketicide ucuz fındık yer ..saygılarımla...
fındıkçı74
26-07-2013, 11:10
misal bu forumda bile ureticiler alisveris bolumunde kaliteli findiklarini satis yoluyla bizlerle paylassa olur bence. cogumuz onca araciya verecegimiz parayi kargo sirketine odemeye haziriz. hicbirimiz en kalitelisinden findik tatmamis olabiliriz.
ayni onerim ceviz, antep fistigi, kuru yemis, zeytin ureticileri icin de gecerli.
boy, cins, yag orani gibi gereken kriterler belirlense, urunler tanitilsa ve satisa sunulsa...
belki boyle perakende satislar ureticilerin ilgisini cekmiyordur ama urunleri begenildikce yillar icinde cok guzel satis ve kar potansiyeli barindirabilir...
Merhaba güzel düşüncelerin için teşekkürler ağaçlar net üyeleri için belki içimizden bir fındık üreticisi parekende satış yapar inşallah.
athena -asena
26-07-2013, 22:36
misal bu forumda bile ureticiler alisveris bolumunde kaliteli findiklarini satis yoluyla bizlerle paylassa olur bence. cogumuz onca araciya verecegimiz parayi kargo sirketine odemeye haziriz. hicbirimiz en kalitelisinden findik tatmamis olabiliriz.
ayni onerim ceviz, antep fistigi, kuru yemis, zeytin ureticileri icin de gecerli.
boy, cins, yag orani gibi gereken kriterler belirlense, urunler tanitilsa ve satisa sunulsa...
belki boyle perakende satislar ureticilerin ilgisini cekmiyordur ama urunleri begenildikce yillar icinde cok guzel satis ve kar potansiyeli barindirabilir...
Geçen sene dediğiniz gibi satış başlığı açtım ama 1 kilo bile satış yapamadım.
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.