View Full Version : Orman Yangınları
İçimiz yanıyor denirdi genellikle; önceleri bir orman yangını haberi verilirken. Şimdi artık yanan ormanlar gibi içimizde de yanacak bir yer kalmadı galiba. Artık genel olarak içimiz yanmıyor mu ne ?
Yaz gelince kabusum, karabasanım haline dönen orman yangınları, bu yaz da yine yaşamımı alt üst etti. İnanın psikolojim bozuluyor.Günlerdir Ayvalık yangınının olumsuz etkisini üzerimden atamadan, İzmir'imin göbeğinde Pınarbaşı sırtları da yanınca kahroldum. Kahroldum... Bütün gün iş yerimde başımın üstünden geçen, yangın söndürme helikopteri Pınarbaşı'na su taşırken, benim yüreğimden kanımı çekip götürüyormuşcasına içim eriyip gidiyordu. İnanın duygularımı yazmakta çok zorlanıyorum. Çocukluğunuzdan gençliğinize, daha sonraları erişkin bir insan olduğunuzda çocuklarınızla birlikte taşını toprağını her çalı dibini ezbere bildiğiniz bir yerin cayır cayır yanması... Anlatamıyorum. Anlatamıyorum yaşadıklarımı. Söylermisiniz arkadaşlar; bu olayın soykırımdan, savaşlarda öldürülen masum, hiç günahı olmayan çocukların hunharca öldürülmesinden bir farkı var mı?
Öff yaa... Öff yaa ne zaman bitecek? Ne zaman duracak bu katliam, bu insanlık dramı?
Bu kadar karamsar olduğum konulardan, akıl-mantık-kararlılık ve de hepsinden önemlisi birşeylere yarıyabileceğim inancı ile sıyrılıyorum. Gerçekten çok üzücü olan bu tür olaylar insanın psikolojisini bozuyor ve davranışları etkileniyor bundan.
Şimdi yine süreç işlemeye başladı. Birşeyler yapmam lazım dedim ve hemen dostlarımın arasına daldım.
İsmi AĞAÇ, Konusu AĞAÇ, Uzmanlığı AĞAÇ, sevgisi, aşkı herşeyi AĞAÇ olan sevgili dostlarım beni en iyi anlayacak olanlar sizlersiniz diye düşündüm...
Aradım bulamadım. Belki farklı yerlerdedir diye düşündüm ama yine de öyle bile olsa sitemizde ORMAN YANGINLARI ile ilgili bir bölüm bulamadım. Eminim ki; duyarsızlıktan değildir de onlar da benim gibi düşünüyorlardır dedim. Canları acıyordur. Dile getirmekte zorlanıyorlardır acılarını dedim kendime. Zira ateş düştüğü yeri yakıyor. 5000 üzerinde üyesi olan bir grupta orman yangınlarını engellemek. bu savaşı kazanmak için neler yapılmaz değil mi?
Onurunu kurtarıp tüm dünyaya haklılığını haykıran, özgürlük, bağımsızlık mücadelesinde örnek olan ulusun çocukları olarak bizler nice savaşlar kazandık da unuttuk(!) bile. Bunu mu kazanamayacağız.
Yardım istiyorum dostlarım; yalnız olmak istemiyorum artık. Mücadele için birlik olmak, çok olmak ORMAN gibi olmak istiyorum.
Bu mücadele için fikirlerinizi, katkılarınızı, gerektiğinde emeğimizi ve alın terimizi dökmemizi istiyorum. Şayet bir gün bu çağrı çığ gibi büyürse işte o zaman ben de söz veriyorum ismimin başındaki Yalnız ifadesini kaldırıp ÇINAR olarak yazacağım İsmimi ÇINAR olarak kullanacağım.
AKUT da bir fikre inanan üç-beş kişi ile kuruldu. Şimdi tüm dünyaya yetişmeye çalışıyorlar...
Hepinizi sevgi ile kucaklıyorum
Hoşçakalın..
Konuya buradan devam edelim...
Konunu başını okumak isteyenler buraya bakabilir... (http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=596&page=8)
"AKUT da bir fikre inanan üç-beş kişi ile kuruldu.
Şimdi tüm dünyaya yetişmeye çalışıyorlar..."
Yalnız Çınar hayalinizde bile olsa
bir projeniz var mı?
Plumbago
21-07-2006, 09:19
Aslında fikirlerin burada üretilmesi lazım. Ormanlar konusunda elimizden neler gelir neler yapabiliriz?? Bu konuda uzman arkadaşların bizleri yönlendirmesi gerekiyor tabii ki. En azından bilgi anlamında.
durustsahtekar
21-07-2006, 20:03
rkadaşlar gercektende dogru yolda atılmıs bir adım.
skisi gibi aktif olamıyorum site içinde.ancak elimden gelebilecek bişeyler warsa yapmaya hazırım.
bu aradabaslık konusunda belırtmek ıstedıgım bısey daha war hiç içime sinmedi.daha doğrusu girdiğimde içimi sıkacak bir izlenim yaratıyor.(benım fıkrım) daha akıllıca bır baslık altında sunabılırız.
yalnız çınar bır yerden balamak gerektıgını soylemıssın.sanırım bu konudada daha onerılerın wardır.en azından bırazda kafa yormussundur.bu sebeple yapabılecegımıs seylerı sunarsan sevınırız.en azından baska fıkırlerle daha dogrusunu bulabılırız.
ben şöyle düşündüm.
yangın başladıktan sonra nerdeyse yapacak şey kalmıyor.yangınla mücadele kurumları ve o sırada orada olan gönüllüler dışında.
yangınlar neden ,nasıl ve ne zaman çıkıyor konusunda araştırma yaparak
başlamadan önce alınması gereken önlemleri konuşup bu yönde çalışabiliriz.
tanıtım eğitim projeleri oluşturabiliriz.
arkadaşlar bence seçiceğimiz adımda toplumu bilinçlendirme konusu gibi bir şeylerde olmalı belki bu dediğim önemsiz gibi görülebilir ama bu yangınların çoğu arabadan atılan sigara izmariti,küçük cam parçaları gibi ufak görülen nesnelerden çıkıyor.
acaba bunlar için ne yapabiliriz?
chewbacca'nın bu fotoğrafı ne çok şey anlatıyor...
sanki ufacık bir kır bitkisi korku ile yangını seyrediyor
belki bir daha ki fotoğraf yarışmalarında "orman yangınları-öncesi sonrası" konu olabilir
görmek farkındalıklarımızı arttırıyor
http://www.tunckutlu.com/gf/image/23072006.jpg
nationel georaphic dergisi alıntı:
Orman yangınlarına ilişkin istatistlikler Orman Kanunu'nun kabul edildiği 1937'de başlıyor. O tarihten günümüze 74.294 orman yangını çıktı ve 1.630.046 hektar alan yandı. Sadece 2003 yılında 1978 yangın yaşadık ve 6246 hektar -Büyükada yüzölçümünün 12 katı- ormanlık alanımızı yitirdik.
radikal gazetesi alıntı:
Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, 2003'te çok sayıda orman yangını çıktığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını ileri sürdü. Kahveci, "Orman yangınları ile 2B yasası arasında bağ kurmak isteyenlerin çabası nedeniyle kamuoyunda, yangınlarda artış varmış gibi algılanıyor" dedi.
2003 yılı ocak ayından 13 Ağustos'a kadar 1183 yangın çıktığını, bu yangınlarda 2 bin 508 hektar alanın yandığını kaydeden Kahveci, şu bilgileri verdi: "Aynı dönemde, 2002'de 985 yangında 5 bin 586 hektar, 2001'de 1460 yangında 4 bin 562 hektar, 2000 yılında 1291 yangında 21 bin 544 hektar alan yandı."
atla dergis alıntı:
WWF-Türkiye Genel Müdürü Dr. Filiz Demirayak
“Ormanlar, tarihin hiçbir döneminde, son yüzyıl içinde olduğu gibi bir tahribat yaşamadı. Aşırı yapılaşma, odun üretimi, yangınlar ve tarım alanı açma gibi. Bunun da tek sorumlusu insanoğludur. Orman yangınları, bitkiler ve diğer tüm canlıların ölümüne neden oluyor. İstatistiklere göre, orman yangınları tümüyle insan kaynaklıdır” diye konuştu. Demirayak, ormanların tarihin hiçbir döneminde, son yüzyılda olduğu kadar tahrip edilmediğini söyledi.
Hava kirliliğinin de ormanlara önemli zarar verdiğini belirten Demirayak, Muğla Yatağan’da kurulan termik santralin yarattığı kirliliğin çevredeki ormanları kuruttuğunu anımsattı.
ORMANLARI TAHRİP EDEN KONUTLARI ALMAYIN
Demirayak, ormanların kurtarılması için tüketicilerin kendi başlarına yapabilecekleri şöyle sıralıyor:
-Mobilya alırken dayanıklı ve uzun ömürlü ürünleri seçin. Gerçekten gerekmedikçe mobilyalarınızı değiştirmeyin.
-Ormanlara yakın arazilerde anız yakmayın, yakanları uyarın. Ağaçlandırma çalışmalarında yöreye özgü ağaç türlerinin kullanılmasına özen gösterin. Bölgeye özgü ağaç türlerini tanıyın.
-Kağıtları çift taraflı kullanın, kağıt israfından kaçının. Enerji tasarrufuna özen göstererek ormanlar üzerindeki baskıyı azaltmaya yardım edin.
-Tatil için çadır, kamp veya yöresel konaklama gibi doğa üzerinde etkisi az olan konaklama biçimlerini yeğleyerek yapılaşma eğiliminin tersine çevrilmesine katkıda bulunun.
-Ormanlardan açılan alanlarda yapılan konutları satın almayın. Yasa dışı konutları satın almak, orman tahribatına göz yummaktır.
belki bir daha ki fotoğraf yarışmalarında "orman yangınları-öncesi sonrası" konu olabilir
bu konudaki bir yarışmaya katılımın az olmasını dilerim :)
durustsahtekar
26-07-2006, 20:27
bu arada ısım olarak kaybolan klorofıl(misal) desek.sadece benım fıkrım.baska fıkırlerıde beklerım.
Yalnız Çınar
27-07-2006, 00:33
Bir düşünce;
Tim kuruyoruz başlığı altında,ORKATİM ekibi oluşturulabilinir mi?
ORKA TİM açılımı '' Ormanları Kazanacağız Timi'' olabilir mi?
__________________
Okunma ihtimali zayıf olabilir düşüncesi ile İzmir Ekibine yazdığım bu öneriyi buraya taşıyorum. Düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.
Yalnız Çınar
27-07-2006, 00:35
Sevgili Firdevs;
Kabul ediyorum söylediklerini ama açılımını yazmıştım öncesinde. Ben de yazdıktan sonra şöyle bir düşündüm dediklerini ama sonra denizle ORKATİM i birleştirince sevimli bir balina nın çok güzel simge olacağını düşündüm. Biliyorsun balinalar da en az ormanlar kadar korunmaya muhtaç. Biri diğerinin halinden anlar diyorum ben.__________________
Aynı yazının devamında firdevs hanıma neden ORKA diye yazmıştım
Yalnız Çınar
27-07-2006, 00:42
Bir de nedense balinalar bana özgürlük hissini çok yoğun yaşatıyor. ORKA da özgürlük, mücadele, başarı simgesi gibi birşey benim için.
ORKAnın, ormanlar için okyanuslardan gelen bir kurtarıcıyı simgeleyeceğini düşünüyorum.
Yalnız Çınar
27-07-2006, 00:50
Aslında isim nasıl olsa bulunacaktır.Gerçekte yapmamız gereken, sitedeki hukukçu arkadaşlar, orman mühendisi arkadaşlar ve de bizim gibi gönüllülerle, projeyi oluşturup hukuki temellere dayandırmak, dernek, vakıf, federasyon adı veya statüsü ne olacaksa aktif bir sivil toplum örgüt oluşturmamız.
Hukukçu arkadaşlar diyorum zira böyle bir kuruluşun amaçları doğrultusunda tüzüğünün hazırlanması gerekiyor.
Ben öncelikle kurucu grubun oluşturulmasını öneriyorum.
Aslında isim nasıl olsa bulunacaktır. Gerçekte yapmamız gereken, sitedeki hukukçu arkadaşlar, orman mühendisi arkadaşlar ve de bizim gibi gönüllülerle, projeyi oluşturup hukuki temellere dayandırmak, dernek, vakıf, federasyon adı veya statüsü ne olacaksa aktif bir sivil toplum örgüt oluşturmamız.
Hukukçu arkadaşlar diyorum zira böyle bir kuruluşun amaçları doğrultusunda tüzüğünün hazırlanması gerekiyor.
Ben öncelikle kurucu grubun oluşturulmasını öneriyorum.
Bence şu an yapılacak en önemli, olmazsa olmaz şey, kırmızı renkle vurguladığım bölümü halletmek.
Elimizde hiç bir proje olmadan bunun hukuki dayanağını araştıramayız, bir sivil toplum örgütü kuramayız. Bu yüzden kurucu bir gruba da gerek yok, tüzüğe de...
Yapamayız derken, yapılamayacağını söylemiyorum, yapılır tabii ama sonra ne olur bilmem, STK sayısı bir tane daha artmış olur.
İlk aşama atlanıyor gibi görünüyor.
Orman yangınlarını engellemek için neler yapmak gerekir? konusunda öncelikle şunları yapmalı ve önümüzü görmeliyiz:
herkes kendi fikirlerini,
araştırmalarından çıkan sonuçları,
koşulları uygunsa, konu ile ilgili sorumlu kişilerden aldıkları bilgileri,
konuyla ilgili kanunlardan alıntıları,
kabul edilmemiş kanun tekliflerini
konu ile ilgili gazete haberlerini,
orman yangınlarının çıkış nedenlerini,
çıkar gruplarını ve işbirlikçilerinin profilini
yabancı dil bilenler dünyadaki uygulamaları
yazmalı... Kim hangi konuda araştırma yapacak burada belirtmeli. Ortak çalışmak isteyenler guruplarını oluşturmalı...Tabandan yükselen çözümün parçası olmak böyle olur. agaclar.net, örgütsüz sivil toplumun sorunlarını dile getirmesini önemsiyor. İşe yarayacağı varsayılan çözümler örgütlü sivil toplum gruplarına (STK) iletilebilir, gerekirse bir sivil toplum örgütü kurmak ancak o zaman düşünülebilir.
Yoksa sadece üst başlığı bulup, bunun kurucu gurup üyeleriyle çözümünü sağlamaya çalışmak yetersiz bir çaba olur.
Yalnız Çınar
27-07-2006, 11:34
Malina sana sonuna kadar katılıyorum. Sonuçsuz başlanan işler sonunda yarım kalmış işler çöplüğü oluyor. Hayatımızı açmaza iten kargaşa da her zaman başlanmış bitirilmemiş veya eksik yapılmış işlerin neticesidir diye düşünüyorum.
Listelemiş olduğun başlıklardan daha üretilecektir inanıyorum ancak şimdi ilk adımda bunları araştırıp raporlamak bile yol almak demektir.
Ben imkanlarım nisbetinde sorumlu kişilerden bilgiler derlemeye çalışacağım. Bu arada bende oluşan fikirleri aktarmaya devam edeceğim.
Görüşmek üzere, hoşçakalın
Yalnız Çınar
27-07-2006, 12:30
Orjinal mesaj sahibi dağdelen;
Merhabalar herkese siteye yeni abone oldum.
Muğla ili Dalaman ilçesi kızılkaya köyüne bağlı bayramdağı ve tepe arkası mahalleleri arasında kalan ve yaklaşık 10 yıl önce bir yangın geçiren bir yerde bir harfiyat firması tarafından taşocağı acılmak üzere ruhsat alındıgını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız.
Söz konusu yer 2 mahalle arasında yüksek bir tepe ve bu tepede yangından sonra yeniden yeşerme çabası içinde olan bir yerdir güneyindeki mahalleye sadece 600-700 metre kuzeyindeki mahalleyedeen fazla 1500 m mesafede bir yerdir . Ayrıca bu mahallelerin her ikisinde binlerce adet tapulu arazilerde zeytin agacları bulunmaktadır.
Hal böyleyken taşocagı acılabilinir mi ve ayrıca devletin kurumu olan zirai bir kurumun taşocagının mevcut zeytin ağaçlarına olumsuz etki edeceği raporla belirtilmiştir.
taşocagı ruhsatı alınırken yerel idarelerden hiç mi görüş alınmıyor.
Ayrıca taş ocaklarında yapılan kırma işlemi sırasında oluşacak kristalize tozun canlılar tarafından nefes yoluyla vücutlarına alındıgı zaman tedavisi imkansız hastalığa neden oldugu bilindiği halde insan saglıgı hiç mi düşünülmüyor?
Sözkonusu mahalleler su kaynagı bakımından son derece sınırlı imkanlarla hayatlarını idame ettiriryorlar ocakta tonlarca patlayıcı kullanılarak yapılacak patlamalarda kesinlikle zaten cok az olan su kaynakları sarsıntı sonucu yeraltında yolunu değiştirip kaybolmıyacak mı
yıldırımlardan yangın cıktıgı zaman canla basla o yangınları söndüren,ağacları kesmeyip koruyan insanların hiçmi fikri sorulmaz bu şekilde uygulamaların bu insanların üzerinde bu gibi ocak ruhsatlarının verilmesinin olumsuz etki yapacagı hiç mi düşünülmez?
yıllarca korudukları ormanların rant uğruna geri dönüşü olmıyacak şekilde tahrip edilmesi hangi mantıga uygundur. Adı gecen yerlerde yasayan insanların bu güne kadar kayda geçmiş orman kanunlarına muhalefetten hiçbir sicilleri yoktur..
Ben de o mahallede evi ve zeytin agacı bulunan kişilerden biriyim bu ocagın acılmadan yürütmeyi durdurulması için mücadele etmeye karar verdik ..
Olayın hukuki boyutunda bilgisi olan hukukcu arkadaşların yardımlarını bekliyorum.
Bu konuda dava tecrübesi olan avukat arkadaşlar dagdelen48@gmail.com
adresine maill yollarlarsa ve telefonlarını bırakırlarsa görüşebiliriz ..
Daha yeşil daha ormanı bol bir türkiye için bu gibi konulara duyarlı olalım ormanlar bizim değil cocuklarımızında değil yarınlarımızındır lütfen sahip cıkalım
Muğlayı iyi bilirim, yurdumuzun doğallığını sürdürme mücadelesi veren ender yerlerinden biri. Gelin görün ki; buranın da talihsizliği, o canım yeşil örtünün altı zengin maden yatakları ile dolu özellikle mermer türü ocakların çokluğundan bunu net olarak görüyoruz.
Bazı aç gözlü kesimler bu madenler uğruna geleceğimizi tehlikeye düşürecek bu tarz katliamları maalesef sürekli yapıyorlar. Orman yangınları ile mücadele başlığı altına alınacak çok ciddi bir örnek.Burada aslında yangınla mücadeleden önce bu zihniyet ile mücadele etmek gerekiyor.
Dağdelene katılıyor ve bir an önce örnek teşkil etmesi açısından taş ocağı ruhsatının iptaline gitmek için gerekli girişimleri başlatmaları yolunda destek olmalıyız.
Yücel Özlem
01-08-2006, 06:53
-Yalnız Çınar, kardeşim, Orman Yangınları konusundaki ilk mesajlardan bu yana yanılmıyorsam iki yılı aşan bir süre geçmiş. Mücadele konusu BİR FİKİR olarak ortada duruyor. Bu site üyelerinin konuya duyarsız olduklarını düşünmek istemiyorum. Hatta siteyi iki defadan fazla ziyaret eden misafirleri de aynı çerçeve düşünmek mümkündür.
-Şimdi soracaksın nerede bu duyarlı insanlar?
-Bizim insanlarımız sabah kalktıklarında kapılarının önünü kazılmış gördüklerinde tepkilrini ''cık cık'' diyrek dile getirmekle yetinebiliyor.Ancak Bu siteye üye olarak taraflarını belilremiş olan arkdaşların olayın somutaşıp boyutlarının belirlenmesi halinde katkıda bulabileceklerini umuyorum. Bir problemin çözümünde işlemlerin adım adım yapıldığı gibi işin kısımlara bölünmesinin konunun kavranabimesi,katkıların ortaya konulması, mücadelenin başarılması açısından faydalı olabileceğini düşünüyorum.
-Bu drumda yapılacak mücadeleyi kısımlara ayırarak işe başlamayı teklif ediyorum.
-Örgütlenmek,
-Bilglenmek,bilgilendirmek, kamuoyu oluşturmak;
-Hukuki mücadele,mevcut yasaların uyglamasını takip etmek,aksaklıkları ortaya koyarak giderilmesi yönünde çaba gayret göstermek, gerekli yasal düzenlemeler konusunda çalışmalar yapmak;
-Fiziki mücadele, Önleyci tedbiler, yangın ihbarı, kurtarma-söndürme-soğutma, hasarlı alanların sağaltılması
-Haddimi aşıp çamları devirdi isem yüreğimin yangınındandır. Affola.
-Yalnız Çınar kardeşim Orman Yangınları konusundaki ilk mesajlardan bu yana yanılmıyorsam iki yılı aşan bir süre geçmiş.
http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=31766&postcount=212
20 Temmuz 2006
Henüz 10 gün kadar önce gündeme geldi diye biliyorum iki yılı aşan süreyi nereden çıkardınız?
Bazı temel şeyleri unutmamak gerek. Yapılabilecekler üzerine yoğunlaşamalıyız.
Sınırlarımızı aşarsak hiçbir yere varamayız.
Benim önerim, "cahillikten kaynaklanan nedenlerle orman yangınlarına sebep olma" üzerinde yoğunlaşalım. Neler yapılabilir konusuna çözümler üretelim.
Bir yandan da çıkar amaçlı orman yangınları konusunda gazeleri tarayıp arşiv oluşturalım.
Orman yangını nedenleri listesi: 1. Sönmemiş sigarayı ormanlık alanda atma
Sigara için çözüm önerileri 1:
Sigara paketlerinin üzerine şu tür yazılar var:
Sigara
içmek
öldürür
Çocukları
koruyun:
Dumanınızı
onlara
solutmayın
Bunlara, sigarayı söndürmeden atmayın içerikli yazılar eklenmesi önerilebilir.
Üç kardeş orman yaktı
SAKARYA’nın Taraklı İlçesi’nde, önceki akşam çıkan yangın 40 hektarı aşan çam ormanının yanmasına neden oldu. Yangına, evlerinin yakınındaki tarlada bulunan anızları yaktığı belirtilen 7-10 yaşındaki 3 kardeşin neden olduğu öne sürüldü. Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerinin yanı sıra askeri birlikler ve köylülerin de söndürme çalışmalarına katıldığı yangına, uçaklar da müdahale etti. Jandarma, Y.B., Y.B. ve S.B. adlı çocukların ifadesini aldı.
Hürriyet 01.08.06
Eğer bu çocuklar başka amaçlar için kullanılmamışsa "cahillikten kaynaklanan nedenlerle orman yangınlarına sebep olma" ya örnek olabilir sanırım.
Yücel Özlem
01-08-2006, 20:10
http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=31766&postcount=212
20 Temmuz 2006
Henüz 10 gün kadar önce gündeme geldi diye biliyorum iki yılı aşan süreyi nereden çıkardınız?
-Özür dilerim.Tarih tespit ederken hata yapmışım. ''İKİ YIL'' bölümdeki ilk mesajın tarihi yerine mesaj sahibinin giriş tarihini almak gafletimden çıktı sanırım.
-Galerideki ''imdat'' adlı fotoğrafı görünce sitede konu ile ilgili neler var diye araştırırken, bölümü bulunca heyecanlanmış olmalıyım.
Tamam, önemli değil :)
Arada olur böyle :)
dagdelen48
03-08-2006, 17:05
Geleceğe bırakabileceğimiz en güzel miraslardan biri kuşkusuz gerek bizlerin yarattığı gerekse kendiliğinden yetişen ağaçlardan oluşan yeşili bol alanlardır.
Ormanları yangından korumanın yegane yolu eğitimdir diyorum.Lise sonuna kadar ormanların önemini anlatabilecek bir ders var mı milli eğitim programlarında bildiğim kadarıyla yok. Sadece fen bilgisi dersinde fotosentez olayı anlatılır oda olmasa ormanın önemini hiç anlayamıyacak çocuklar.
Belki geç kalınmış olunabilir ama bir yerden başlamak geç kalmışlığın yarattığı dezavantajı yok etme yolunda bir başlangıç olacaktır aynı zamanda. Her yıl onlarca orman yangını haberi okuruz ya da dinleriz.Bu yangınların hemen hemen tamamına yakın bir bölümü insan faktörü ön plana cıkmaktadır.
Bazen sahil kesimlerinde inşaat alanı meydana cıksın diye,bazen şu orman yansın da yerine tarla acayım diye bilinçsizce kasıtlı cıkartılan yangınlar bazen tarlalardaki anızı yakamak için yakılan ateşten cıkan yangınlar bazen enerji nakil hatlarından dolayı cıkan yangınlar bazen piknik alanlarında söndürülmeden bırakılan ateşler **** o ateşten sıçrayan kıvılcımdan cıkan yangınlar bazen ormanlık alanda kırılan cam maddelerin birer büyüteç gibi davranıp yangına sebep olmaları hepsi de görüldüğü gibi insanların ihmallerinden oluşuyor.
Peki ilköğretim okullarında çocuklara ormanları sevdirebileceğimiz bir ders konulamaz mı. Bence bu öneriyi milli eğitim bakanlıgına kabul ettirmek ileriye dönük orman yangınlarını önlemekte cok daha etkili olacaktır.Yıldırımlardan dolayı cıkan yangın sayısı toplamda yüzde kaç yer teşkil ediyor ki yangınlarda?
Bu işe gönül vermiş bu konuda eğitim almış bilgili insanlardan her bölgede birer ekip oluşturulup orman köylülerine seminerler verilmelidir. Bu iş için orman bakanlığının bu ekiplerin köylere ulaşabilmesini sağlıyacak ödenek ayırması gerekir.
Kanatimce köylülerimizin çoğunda orman muhafaza memuru korkusu var orman sevgisinden ziyade; ama muhafaza memuruna yakalanma riskini kaybedince yapacagını yapıyor yine insanlar. Bu insanlara orman sevgisi aşılansa köylüler kendi kendilerini otokontrol yoluyla denetliyeceklerdir.
Daha öncede yazdıgım gibi taşocağı açılması için verilen ruhsatın iptali için oldukca güçlü bir kamuoyu oluşturduk kendi sağlığımızı tehdit eden bu taşocagı ruhsatına karşı başlattıgımız mücadele aynı zamanda yok olacak binlerce kızıl cam agacı zeytin agacı ve diğer yeşil bitki örtüsü içindir. Hangi taşocağı ekolojik dengeye zarar vermemiştir ulaşım kolaylıgı var diye olmıyacak yerlere ruhsat verilmesin. Mutlaka taşocaklarıda lazım ama uygun yer seçsinler orman özelliği olmayan bir sürü kayalık dururken gel sen yemyeşil yere ruhsat ver olacak gibi değil.
Bizler sözkonusu ocak için kamuoyuna basın acıklamasında bulunduk olayı medyaya taşıdık ve hukuki süreci başlattık büyük ihtimalle ruhsat iptal olacak ya da gönlümüzden öyle geçtiği için bu şekilde yazıyorum.
Uzun lafın kısası ormanları korumak için çok ama çok çalışmak lazım ve artık geçkalmışlığın verdiği gafletten uyanıp bir ucundan başlama zamanı geldi de geçti bile. Bu konuda oluşturulacak her türlü etkinliğe katılabiliriz...
Esenkalın
dagdelen48
03-08-2006, 17:28
Cehalet Ormanalri Bitirmeden Eğitelim
Selahattin Yılmaz
22-08-2006, 11:42
Memleket akciğerlerini kaybediyor (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/22/son/sontur14.asp) kanser gibi yavaş yavaş. Forumdaki arkadaşları duyarlı olmaya çağırıyorum...
Yalnız Çınar
22-08-2006, 11:54
Şu an sözün bittiği yerdeyiz...
Çok sevdiğim bir dostum bana bir gün, sözün bittiği yerde ne başlar? diye sormuştu.
Uzunca bir süre bu soruya yanıt veremedim. Sözün bittiği yerde başlayacakları manasınca çok fazla çeşitlendirebilir, uzun uzun şu başlar, bu başlar diye kendimce bir açıklama getirebilirdim belki. Ancak; takıldığım yer, söz nasıl biter? Asıl açıklama gerektiren nokta burasıdır. Sözün bittiği yer, o nokta insan hayatında çok fazla yaşanan bir zaman dilimi olmasa gerek.
Ne demeli, nasıl demeli, kime söylemeli ve de neler söylemeliyiz bilemiyorum?
BÜLBÜL DAĞI DA YANDI !.. Selçuk'ta Meryem Ana evinin çevresi tamamen kül oldu. Pamucak sırtlarından, Kuşadasına kadar olan gözünüzün göremeyeceği kadar büyük bir alanda yetişmiş çam ormanları yok oldu. Kül oldu. Sadece kül olan çam ağaçları değil, binlerce o bölgeye ait olan bitki, hayvan, canlı cansız tüm varlıklar zarar gördü. Haberi duyar duymaz yıkıldım. Söndürme çalışmalarını an be an medyadan takip ettim. Gecenin karanlığı çökünce yanan ormanların üzerine, söndürme çalışmaları da neredeyse tamamen durdu. Şiddetli rüzgarla birlikte orman kendisini yutan alevlerle gece boyu başbaşa bırakıldı. Taa ki ertesi sabah gün ışıyıncaya kadar. Gece boyu uyumaya çalıştıkça Bülbül Dağı'nın çığlıkları ile sarsılıp, uykumdan sıçrayarak uyandım. Uyuyamadım. Canlar telef olurken nasıl uyuyabilirdim. Sabah olduğunda sadece şunu düşünüyordum. Artık Bülbül Dağı'ndan ses gelmiyor. Orası artık kurbanlarını yutup bitirmiş vazifesini yapmış yorgun bir cehennem artığı idi.
Diğer yerlerden de sesler kesildi. Aydın Germencik'ten gelen çığlıklar da yok sabahın ilk ışıklarında...
Yurdumun cennet yerleri, yine kara matem giysilerini geçirdi üzerine. Yıllar sürecek matemine bir daha başladı bu cennet yerler. Oysa daha birgün önce mutlu yaşam nidaları yükseliyordu buralardan.
Şimdi artık ses yok....
Şimdiki zaman susmak zamanı mı yoksa? Mateme bürünmüş topraklarım gibi.
İşte şimdi sözün bittiği yerdeyiz...
Esenlikle...
Yalnız Çınar
22-08-2006, 12:05
Son yazdıklarımdan sonra, bir daha orman ve orman yangınları üzerine konuşmama kararı aldım. Onlar için yapacak hiçbir şeyimizin olamaması beni bu kararı almaya itti. Düşmanın daha güçlü olduğunu kabullenmek zorunda kaldım.
Bizler ellerimiz kollarımız bağlı hiçbir şey yapamazken, daha nice Bülbül Dağları'nı bu çaresizlikte feda edeceğiz bunu çok iyi biliyorum.
Onların zaman zaman yükselen çığlıklarını metanetle sinemde söndürmeye çalışacağım.
Acının çokluğu insana dayanma gücü verirmiş. Suskunluk, belki bu acılara daha fazla dayanma gücü verir bana.
Susacağım ve sabredeceğim.
Beni yasımla başbaşa bırakın...
Hafta sonu Büyükada'dan Yakacık taraflarında bir yangın gördük. Helikopterler pervane gibi su taşıyordu. Yanan yerde ise göremediğimiz bir çaba vardı ki bir kaç saat içinde söndürüldü.
Yangınlardaki bu artış havaların ısınmasına bağlansa da insan ihmal ya da sabotaj ihtimalini de düşünmeden edemiyor. Sonuçta bunu düşündürten de daha önce yaşananlar.
Bu forumda buluşan kişilerin bu konuya olan duyarlılığı şüphe götürmez. Şu aşamada bu konuda bilinçsiz, duyarsız olan kişiler nasıl uyandırabiliriz onu konuşabiliriz.
Kanun mu lazım, çıkarttıralım
Ceza mı gerekli, kestirtelim
...
Yalnız Çınar
22-08-2006, 12:16
Orman yangınlarından alıntı: Yalnız Çınar
Sözün Bittiği Yerde.....
Şu an sözün bittiği yerdeyiz...
Çok sevdiğim bir dostum bana bir gün, sözün bittiği yerde ne başlar? diye sormuştu.
Uzunca bir süre bu soruya yanıt veremedim. Sözün bittiği yerde başlayacakları manasınca çok fazla çeşitlendirebilir, uzun uzun şu başlar, bu başlar diye kendimce bir açıklama getirebilirdim belki. Ancak; takıldığım yer, söz nasıl biter? Asıl açıklama gerektiren nokta burasıdır. Sözün bittiği yer, o nokta insan hayatında çok fazla yaşanan bir zaman dilimi olmasa gerek.
Ne demeli, nasıl demeli, kime söylemeli ve de neler söylemeliyiz bilemiyorum?
BÜLBÜL DAĞI DA YANDI !.. Selçuk'ta Meryem Ana evinin çevresi tamamen kül oldu. Pamucak sırtlarından, Kuşadasına kadar olan gözünüzün göremeyeceği kadar büyük bir alanda yetişmiş çam ormanları yok oldu. Kül oldu. Sadece kül olan çam ağaçları değil, binlerce o bölgeye ait olan bitki, hayvan, canlı cansız tüm varlıklar zarar gördü. Haberi duyar duymaz yıkıldım. Söndürme çalışmalarını an be an medyadan takip ettim. Gecenin karanlığı çökünce yanan ormanların üzerine, söndürme çalışmaları da neredeyse tamamen durdu. Şiddetli rüzgarla birlikte orman kendisini yutan alevlerle gece boyu başbaşa bırakıldı. Taa ki ertesi sabah gün ışıyıncaya kadar. Gece boyu uyumaya çalıştıkça Bülbül Dağı'nın çığlıkları ile sarsılıp, uykumdan sıçrayarak uyandım. Uyuyamadım. Canlar telef olurken nasıl uyuyabilirdim. Sabah olduğunda sadece şunu düşünüyordum. Artık Bülbül Dağı'ndan ses gelmiyor. Orası artık kurbanlarını yutup bitirmiş vazifesini yapmış yorgun bir cehennem artığı idi.
Diğer yerlerden de sesler kesildi. Aydın Germencik'ten gelen çığlıklar da yok sabahın ilk ışıklarında...
Yurdumun cennet yerleri, yine kara matem giysilerini geçirdi üzerine. Yıllar sürecek matemine bir daha başladı bu cennet yerler. Oysa daha birgün önce mutlu yaşam nidaları yükseliyordu buralardan.
Şimdi artık ses yok....
Şimdiki zaman susmak zamanı mı yoksa? Mateme bürünmüş topraklarım gibi.
İşte şimdi sözün bittiği yerdeyiz...
Esenlikle...
__________________
Çınarlar yaşlanmaz, yıkılmaz, ayakta ölür...
Yalnız Çınar
22-08-2006, 12:18
Beni yasımla başbaşa bırakın...
--------------------------------------------------------------------------------
Son yazdıklarımdan sonra, bir daha orman ve orman yangınları üzerine konuşmama kararı aldım. Onlar için yapacak hiçbir şeyimizin olamaması beni bu kararı almaya itti. Düşmanın daha güçlü olduğunu kabullenmek zorunda kaldım.
Bizler ellerimiz kollarımız bağlı hiçbir şey yapamazken, daha nice Bülbül Dağları'nı bu çaresizlikte feda edeceğiz bunu çok iyi biliyorum.
Onların zaman zaman yükselen çığlıklarını metanetle sinemde söndürmeye çalışacağım.
Acının çokluğu insana dayanma gücü verirmiş. Suskunluk, belki bu acılara daha fazla dayanma gücü verir bana.
Susacağım ve sabredeceğim.
Beni yasımla başbaşa bırakın...
__________________
Çınarlar yaşlanmaz, yıkılmaz, ayakta ölür...
Gerçekten yazmayı düşünmüyorum...
Büyük Hükümdar Fatih Sultan Mehmed Han "Yaş ağaç kesenin başını keserim" demiş belki çok ağır bir ifade fakat kasıtlı orman yakan bu vicdansızlara en ağır ceza verilmeli bence.
Baki Berk Kayalar
22-08-2006, 14:12
Ağva ile Sakarya Ağzı arasındaki sahil şeridi Kefken Adası' da dahil olmak üzere 1 kilometre içeriye kadar turizm bölgesi ilan edilecekmiş. İlgililer ikinci ev yani yazlık, devremülk üretimi için insanları teşvik edecekmiş. Bunun sonucunda istenmeyen yapılaşmanın oluşabileceğinden ötürü bu durum biraz tehlike arz ediyor.
Devremülk kuracak arazi bulamayan bazı kişilerin ormanı tutuşturmak istemesi gibi bir sorunun olabilecek olmasından endişeleniyorum. Umarım endişelendiğim gibi ormanı yakmaya kalkışmazlar.
Memleket akciğerlerini kaybediyor (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/22/son/sontur14.asp) kanser gibi yavaş yavaş. Forumdaki arkadaşları duyarlı olmaya çağırıyorum...
Konunun, forumdaki arkadaşları duyarlı olmaya davet etmekle çözümleneceğini sanmıyorum.
Atladım otomobile, vurdum Selçuk yönüne...
Tahmin ettiğim gibi.
Ege'nin pırıl pırıl gökyüzüne hiç yakışmayan, kapkara bir leke... Duman... Bulut olmuş, çökmüş üzerimize.
Bülbül Dağı yanıyor.
Efes'in yaslandığı, Meryemana Evi'nin bulunduğu Bülbül Dağı.
Sigara izmariti falan değil.
500'er metre aralıklarla, 20-25 tane alev noktası görünüyor... Dağın, Efes tarafında da yangın var, Selçuk tarafında da, Davutlar tarafında da... Belli ki, bu işin eğitimini alan kansızlar, uygun noktalara benzin döküp, söndürülmesi imkânsız şekilde çakmağı çakmışlar.
Meşale gibi, Bülbül Dağı.
Yılmaz Özdil / Sabah (http://www.sabah.com.tr/2006/08/22/yaz1365-40-102.html)
MANAVGAT
Manavgat'ın Taşağıl Beldesi'ne bağlı Beydiğin Köyü yakınlarında da sabah saatlerinde trafo patlaması sonucu yangın çıktı
Manavgat merkeze bağlı Bucakşıhlar Köyü'nde sabah saatlerinde nedeni henüz belirlenemeyen bir orman yangını başladı.
BODRUM
Bodrum’un Mumcular beldesinde henüz belirlenemeyen bir nedenle orman yangını çıktı.
KAŞ
ANTALYA'nın Kaş İlçesi'nde geçen cumartesi sabahı başlayan orman yangınını söndürme çalışmaları aralıksız sürdürülüyor. Yangının yıldırım düşmesi sonucu çıktığını tahmin ediliyor
SERİK
Antalya'nın Serik İlçesi'ne bağlı Gebiz Beldesi'nde çıkan orman yangınında 10 hektarlık kızılçam alanı kül oldu.
ADANA
ADANA Yüreğir’in Turunçlu Köyü Kepez mevkiinde kaçak kömür yapanlar neden oldu.
MİLAS
Muğla'nın Milas ilçesinin Kısırlar köyü mevkiinde orman yangını çıktı. Tarım alanından başladı. Gözaltına alınan bir kişi "elektrik tellerinin sürtünmesinden" dedi.
DİDİM
Mersindere Mevkii'ndeki tarım arazilerinde dün saat 11.00 sıralarında yaklaşık 10 yerde aynı anda başlayan yangın, kısa sürede makilik alana sıçradı.
MERSİN
Mersin Merkeze bağlı Çapar köyü yakınındaki ormanlık alanda, Sigara izmaritinden yangın çıktı.
OSMANİYE
Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde çıkan orman yangınında, ilk belirlemelere göre yaklaşık 2 hektarlık alanda zarar meydana geldiği belirtildi. İlk belirlemelere göre çobanların ateş yakması sonucu çıktığı sanılıyor.
ÇORUM
Çorum’un Oğuzlar ilçesinde çıkan yangında, 10 dönüm çam ormanı tahrip oldu.
Alınan bilgiye göre, Osman Ç. (69) Arak mevkisinde kendisine ait bağ evinde yaktığı ateşi, tam söndürmeden bölgeden ayrıldı. Kundaklama üzerinde de duruluyor.
DÜZCE
DÜZCE'de elektrik trafosunun patlaması ve yüksek gerilim hatlarının birbiriyle teması sonucu üst üste iki ayrı orman yangını çıktı. 3. yangın yangın çay demleme ateşi yüzünden çıktı.
SELÇUK-KUŞADASI
Tarım alanında camdan çıktı.
AYDIN-NAZİLLİ Çıkış nedeni belirsiz.
Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/22/son/sontur04.asp)
AYDIN_ATICI
22-08-2006, 18:00
Mumcular (Bodrum)-Bayır-Yeniköy-Çocukmezarı Köyü-Mazı arası yaklaşık 400 km2 (dikkatinizi çekiyorum hektar değil) alan cayır cayır yanıyor.
Mazı'dan Muhterem Akkaş'la konuşuyorum: alevler köye dayandı diyor.
Yeniköy'le Mazı arası 17 km. ve Alevler Ören'e doğru herşeyi yakarak devam ediyor diyor.
Yeniköy'den Ali Rıza Öztürk (80 yaşında) amcayla konuşuyorum:Alevler Yeniköy'den denize kadar (15 km) dayandı diyor. Basında 300- 400 hektar sözleri geçiyor ama gerçek yanan alan kilometre karelerle ölçülüyor.
Bu Türkiye tarihinin en büyük orman yangınlarından birisi gibi görünüyor.
Bazı haberlerde suçun terör örgütleri tarafından üstlenildiği söylendi ama ben buna inanmıyorum. Çünkü yangınların başladı günün sabahı Muğla'da hava sıcaklığı gölgede 40 derece civarındaydı ve sam yeli esiyordu.
Sam yeli;Basra Körfezi üzerindeki alçak basıncının alanını genişletmesi sonucunda çıkar ve son derece sıcak, kuru bir rüzgardır. Bu rüzgar estiği zamanlarda ekinler derhal kurur, orman yangınları çıkar. Orman yangınlarının çıkması için minicik bir kıvılcım yeterlidir. Bazen bu bile gerekmez, bir şişe kırığı, birbirine sürtünen dallar ya da köy, kasaba çöplüklerinde kendiliğinden tutuşan çöpler neden olabilir.
Aynı günün sabahı Muğla'da orman yangınını bekliyorduk. Orada ya da burada..
Benim içim yanıyor ormanlarla birlikte. Dünyada en çok sevdiğim yaşamak için seçtiğim, yöre yandı bitti, kül oldu.
Konunun, forumdaki arkadaşları duyarlı olmaya davet etmekle çözümleneceğini sanmıyorum.
Yılmaz Özdil'in yazısı ilginç. Ancak kasıt olup olmamasının aslında çok da önemi yok. Sonuçta ormanlarımız yanıyor.
Acımızı paylaşmak ve yas tutmaktan öte yapılabilecek ne var bilmiyorum. Benim de içim yanıyor.
Acımızı paylaşmak ve yas tutmaktan öte yapılabilecek ne var bilmiyorum. Benim de içim yanıyor.
Günlerdir bu yangınları basından takip ediyorum. Kuşadasından yeni döndüm.
o gördüğüm ormanın yanıp kül olmasına ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Bir kaç yıl öncede Kaş ' a gitmiştim büyük bir titizlikle gezdiğim orman şimdi kül halinde ne acı... Söyleyecek kelimem yok.... Yapılacak tek şey tedbirli davranmak ve uzun süreceğini de bilsek tekrar aynı ormanları oluşturmaya çalışmak tabi ki bunu yaparken orman yangınlarına müdahalede en etkili çözümü bulmakda dahil. Herkes 5 fidan dikse hatta 1 bile olsa her kesin bir ağacı olur ve ne zaman olur bilinmez yeni bir ormanımız olur. Ama yanan hayvanları nereden bulur ve nasıl getiririz bilmem. Bugünün hürriyet gazetesinde bir kaplumbağanın kül olmuş bir resmi vardı o bir simgedir bizim için
o bile denemiştir alevler onu yakıncaya kadar demekki yılmamak lazım karaları giyip biz yastayız demek bize yakışmaz.
Hatırlarmısınız bilmem ama bir kaç yıl önce Çanakkale'de şehitliklerde böyle bir yangın çıkmıştı ve bir kaç gün söndürülememişti hatta orman müdürüydü yanılmıyorsam alevlerin arasında kaldı ağlayarak okumuştum . Bu yıl yine gittim Çanakkale'ye o adamın heykelini dikmişler ve o ormanı yine yapmışlar şehitlerimiz ağaçların gölgelerinde yatıyorlar .
İstendiği sürece insan her şeyi yapar. Bu doğayı katleden insanlar varsa doğayı yeniden canlandırmak için çalışan insanlarda var bunu gösterilmesin gerekli.
Duygularım çok yoğun inanın kuş olup kanatlarımla su taşımak isterdim oralara.Ya da süpermen olup soğutucu nefesimle bir üfleyebilseydim de ağaçlarım kurtulsaydı ...
Sözün bittiği yerde sessizlik başlar...
Umarım en kısa zamanda bu alevler söner ve rahatlarız...
:( :( :(
Konuyu bu bölüme almayı uygun buldum.
Ormanlar sahipsiz kaldı.
........
Yangınların söndürülememesi ise konuyla ilgili çevrelerin tepkisini çekiyor.
Tarım Orkam-Sen Genel Başkanı Sezai Kaya AKP hükümeti döneminde teknik kadro sayısının azaltıldığını vurgulayarak ''8-9 bin olan orman muhafaza memuru sayısı 4 bine düştü.Teknik kadro üçte bir azaldı.Bu sayı yetersiz kalıyor''diye konuştu.
TEMA Vakfı Güneydoğu Anadolu Projeler Koordinatörü Orman Mühendisi
Tamer Soylu ise Çevre ve Orman Bakanlığına ödenek konusunda ''üvey evlat ''muamelesi yapıldığını belirterek
''Dünyada 5 bin hektarlık alana koruma için işletme şefi atanırken,Türkiye'de
50 bin ila 200 binlik alana bile atanamıyor''dedi
27 yıl dozer oparatörü olarak çalışan imdat Torun ise Orman Genel Müdürlüğü'nün teknolojinin gerisinde kaldığını belirterek önlemler konusunda eksik kalındığını kaydetti.
23/8/2006
Cumhuriyet
Büyük ihtimalle cahil ve sorumsuz köylüler tarlalarında anız yakıyor.
Daha sonra gelişme gösterip orman arazisine doğru yönelince bölgedeki arıcılar tehlikeyi görerek bölge Orman İşletme Müdürlüğü'ne ihbarda bulunuyorlar ancak İşletme'deki ekipler "Orası tarım arazisi, görev sahamız dışında. Bizi ilgilendirmez" diyerek alevleri uzaktan seyretmekle yetiniyorlar.
Feyzan'ın yazdığı bu bilgi, hangi basın kuruluşunun haberidir bilemem ama günah keçisi belli olmuş.
Sonra gelsin kadrolaşma. v.s....
Kurban bayramında mudurnu Sünnet göle gittik.
Bolu Ormanları içinde, tek bir tesis olan bir işletme.
Sabaha karşı 3 gibi ahşaptan yapılmış oyun binası elektirik kaçağından tutuştu biz uyanana kadar yan taraftaki çatısı ve içi ahşap olan binaya yangın şıçradı.
Çalışanlar ve misafirler, ellerinde kovalar ,hortumlar yangına kuş misali müdahale ettiler(bir çok misafirde kaçtı),itfaiye ye haber verildi ancak 5 saat sonra itfaiye aracı gözüktü ama içinde itfaiye eri yok.
Söför, erler gelmeyince kapmış aracı getirmiş.
Neyseki yangın kontrol altına alınmıştı bir kaç ağaçın büyük dalları ve bir bina yandı.
.
Bizim iki tane yangın söndürme uçağımız var.
C-130 Hercules...
Hava Kuvvetleri'ne bağlı.
Aslında nakliye uçağıydı bunlar.
Eşşek yükü parayla aldık...
Sonra 1 milyon dolar daha harcayarak, yangın söndürme uçağı haline dönüştürdük.
Şimdi bir soru...
Bunlar şu anda nerede?
a) Bodrum'u söndürüyorlar.,
b) Kuşadası'nı söndürüyorlar.
c) Manavgat'ı söndürüyorlar.
d) Didim'i söndürüyorlar.
e) Hiçbiri.
Hiçbiri...
Çünkü, bu uçaklarımız şu anda Kayseri'de...
Kayseri'de mi?
Kayseri'de...
Hem de hangarda...
Ormanlarımız cayır cayır yanıyor.
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da, Antalya'da "yangın nöbeti"nde olması gereken Herküllerimiz, bakım onarım için Kayseri'de "asker bavulu gibi" yatıyor.
Peki niye yatıyor?
Gürcistan'da orman yangını mı çıkmış, ne... Oraya göndermişiz... Gürcülerin ormanlarını kurtarırken arızalanmış sanırım, bizim uçaklar...
O yüzden yatıyor.
Belli ki hesap soran yok.
Ama biz yine de hesap yapalım.
Bir Herkül, 12 ton su taşıyor.
Aslında söndürücü kimyasal da taşıyorlar ama, biz su üzerinden hesap yapalım...
Bir Herkül, 12 ton su taşıyor.
Bir helikopter, 3 ton su taşıyor.
Yani bir Herkül olmadığı için "fazladan" dört helikoptere ihtiyaç var.
İki Herkül olmadığı için "fazladan" sekiz helikoptere...
Üstelik, Herküller bizim.
Helikopterler kiralık.
Yani, bizim Herküller "yaz ortasında bozuk" olduğu için, ağaçlarımızın "fazladan" yandığı yetmezmiş gibi, "fazladan" kiralanan helikopterlere de, "fazladan" para ödemek zorunda kaldık.
Vergi ödeyen bir vatandaş olarak, emir komuta zincirinde yeralan ve bu hadiseye emeği geçen bütün arkadaşları kutluyorum.
Yılmaz Özdil / Sabah (http://www.sabah.com.tr/2006/08/24/yaz1365-40-101.html)
HER sene bu mevsimde bu felaketi yaşıyoruz. En güzel varlıklarımızdan biri, belki de birincisi demek gereken ormanlarımızı, yangın yüzünden elimizden çıkartıyoruz.
Ama yine de akıllanıp yeterli önlem almıyoruz.
"Daha ne alalım?" diyenleri duyar gibiyiz.
Uzmanların vereceği yanıtı kimse bizden beklemesin... Biz, her yıl bu ülkenin ortalama 5 bin hektar ormanı kül oluyorsa, yetkililerin bu rakamı düşürecek çareler üretmek için orada olduklarını düşünmek ve savunmak durumundayız.
İşlerini tam yapmış olsalardı, istatistikler "Son elli yılda orman arazileri 44.3 milyon hektardan 20.7 milyon hektara indi" demezdi.
Bu rakamlar bahane kabul etmeyecek kadar açık.
O nedenle "Yangın söndürecek ekipmanımız yok... Uçak kiralayacak paramız yok... Eğitilmiş yeter sayıda elemanımız yok... Yangına müdahalede görev alacak sivil toplum örgütlerimiz yok..." gibi sözlerin onu söyleyenin aczinden başka hiçbir şey göstermediğini iddia ediyoruz.
Bunlar yoksa, bütçenizi o eksikleri giderecek şekilde düzenleyin... "Maliye Bakanlığı vermiyor" demeyin, onlara "Kendi bürokratlarınızın maaşlarını artırmanın yolunu nasıl sessizce buluyorsanız, ülkenin ormanlarını kurtaracak araç gereç, uçak, alet... her ne ise onları almak için de çözüm bulursunuz" deyin.
Vermezlerse, yahut talep ettiğiniz ödeneği keserlerse kamuoyuna "Ormanlarımızın yok olmasının gerçek sebebi bunlardır" diye şikáyet edin.
Bakanlığın resmi web sitesine bir göz atarsanız sadece 2003 yılında yanan ormanlar yüzünden yaklaşık 22 katrilyon lira tutarında zarara uğradığımızı görürsünüz.
Elbet yangın önleme amaçlı donanım ve diğer giderlerin yangın sayısını sıfıra indireceğini söylüyor değiliz. Ama bu 22 katrilyon liranın (14-15 milyar doların) belki 2 katrilyona (1.3 milyar dolara) indirilebileceğini savunuyoruz.
Şimdi söyleyin:
Belki 200 yahut 300 milyon dolarlık bir kaynak ayırırsanız yaklaşık 10 milyar dolarınızı kurtarabilecekseniz, o ödeneği vermemenin bir mantığı olabilir mi?
Eğer vermezseniz -dünkü gazetelerde vardı- Yunanistan gibi Türkiye’nin topu topu 6’da 1’i büyüklüğündeki bir ülkede yangın söndürme amacıyla kullanılabilecek uçak sayısı 25 iken bizimki 2’de kalır.
O zaman da ormanlarımız içindeki tüm canlılarıyla birlikte cayır cayır yanar, biz de çaresiz seyrederiz.
Yazıyı İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melih Boydak’ın iyimserlik veren önerisiyle bitirelim:
Boydak, "Yangından sonra gerekli koruma sağlanır ve orman mühendisliği bilgisi dahilinde çalışmalar yapılırsa, yangınların olumsuz etkileri kısa sürede giderilebilir. Bu dönemde keçi otlatma gibi olumsuz insan müdahalesi olmaması gerekir" diyor.
Bari ona kulak verelim.
Oktay Ekşi / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4970433.asp?yazarid=1&gid=61)
Bu yıl İspanya'da devam eden yaz yangınlarında şimdiye kadar 1 milyon 400 bin dönüm orman yandı. Devam eden yangınlarda yanan orman alanı Portekiz'de 330 bin dönümü, Yunanistan'da 35 bin dönümü buldu.
Bizde yanan orman alanı şimdilik 33 bin dönüm.
Topraklarımızın yaklaşık dörtte biri ormanla kaplı. 212 milyon dönüm arazi ormanlık. Bu yıl yanan 33 bin dönüm alanın toplam ormanlık alana göre oransal önemi küçük ama, yanan ormanlar kızılçam ve Halep çamı gibi değerli ağaçların olduğu ormanlar. Turizm bölgesinde bulunuyorlar.
Orman Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Orman Mühendisi Ümit Yılık diyor ki, "Nasıl ki yaz aylarında nispi rutubetin düşmesi ve rüzgârlar İspanya, Portekiz ve Yunanistan'da orman yangınlarının artmasına neden oluyor ise, bizde de başlaması olağan. Orman yangınıyla mücadele, başladığı an yapılır. Sonra yangın kontrolden çıkar. İlk müdahale çok önemlidir.
Arazi yapımız "kırık"
Bizim ülkemizde arazi yapısı "kırık". Örneğin Kaş'ta 5 gündür devam eden yangın kanyonda. Helikopter su atamıyor. Karayoluyla ulaşım zor. Sadece uçak işe yarıyor."
Bir hektar (10 dönüm) kızılçam ormanından 100-150 m3 kereste elde edilirmiş. Metreküpü 150 YTL'den, bu kadar alandaki ağacın odun değeri 1500 YTL dolayında... Orman yangınındaki maddi kaybı, yanan ağacın odun değeriyle ölçmek imkânsız.
Ümit Yılık'tan öğrendiğime göre, Almanlar ormanın fonksiyonel değerinin "odun değerinin" 2 bin katı (yanlış yazmadım: İki bin katı) olduğunu hesaplamışlar. Çünkü orman yandığında 50-60 yıllık bir zaman dilimi yanıyor. Orman içindeki canlılar, hayvanlar, mikroorganizmalar yanıyor. Yaban-doğal hayat yok oluyor. Oksijen veren, havayı temizleyen bitkiler ortadan kalkıyor.
Yanan orman alanlarının nasıl ağaçlandırılabileceğini sordum. Bana anlatıldığına göre, bir dönüme 300 fidan dikiliyormuş. Arazinin yapısına göre bir dönümün ortalama ağaçlandırma bedeli 4-5 bin YTL dolayında imiş.
Çevre yok oluyor
Akdeniz ve Ege'de yanan ormanlardaki kızılçam ağaçların yerine 3-4 yılda yenisi çıkarmış ama, orman eski halini 50-100 yılda alırmış. Orman nerede yansa kötü ama, bu yıl turistik bölgelerdeki ormanlar yanıyor. Yabancı turistlerin ilgi gösterdikleri alanlarımızın dağları tepeleri kapkara oluyor.
Çözüm: Ah... Ah... diye dövünecek yerde, orman yangınlarını büyümeden boğabilecek sistemi kurmak ve tedbirleri almakta.
Yazının sonunda, "Başkalarının durumu bizden de kötü" tesellisi şeklinde bir notum var: Geçen yıl bizde 28 bin dönüm orman yanmış. Buna karşılık geçen yıl yanan orman alanları Yunanistan'da 552 bin dönüm, İtalya'da 984 bin dönüm, Fransa'da 633 bin dönüm, İspanya'da 1 milyon 275 bin dönüm, Portekiz'de 4 milyon 170 bin dönüm imiş.
Güngör Uras / Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/24/yazar/uras.html)
Günlerdir yoğun dumanı görüyor ve kokusunu duyuyorum. Kıbrıs Kanyonu denilen yer, buralardaki tur şirketlerinin trekking düzenlediği, kiminin de jeep safari yaptırdıkları bölge. Normal araçların giremeyeceği, çok engebeli bir arazi olduğu için karadan yapılan çalışmalar çok sınırlı kalıyor ne yazık ki.. Helikopter pistimiz kasabanın merkezinde olduğundan çalışmaların nasıl gittiğini görebiliyoruz. O civarda ve orman işletmelerinde yoğun bir telaş var, çaresizlik gözleniyor insanların yüzünde..
Dün bir yetkiliyle konuştuğumuzda, durumun çok kötü olduğunu ve destek gelmezse 10gün daha yangının bu hızla sürebileceğini ve sürerken de vadinin dışına çıkıp akla gelmeyecek kadar geniş alana yayılabileceğini söyledi. Yangının şu andaki gidişatına göre Kasaba, Sütleğen ve İslamlar köyü tehlikedeymiş. Kasaba köyündeki evleri 3 gün önce boşalttıklarını ben orada yaşayanlardan biliyorum zaten.. Diğer köylerde de sanırım bu tür boşaltma çalışmalarına başlayacaklar.
Bir de hayvan çığlıklarını duyanlar var üst mahallelerde.. Ben daha denize yakın bir kesimde oturduğumdan duymuyorum ve buna şükrediyorum utanarak..
Çaresizliğimin, birşey yapamadan seyrediyor olmamın, bundan sonrasında ne yapabilirize cevap arayıp aramadığımızın utancını ise herkesle paylaştığımı düşünüyorum.
Hava zaten burada çok sıcak, bir de yangının sıcağı gelince tam bir cehenneme dönüşüyor. Doğanın nasıl bir işleyişi varsa, haftalardır yaprak kımıldamazken, yangın çıktığından bu yana her sabah saat 5-6 civarında bir rüzgar çıkıyor, size anlatamam.. Hani yangın daha da büyüsün istiyor sanki doğa.. Sabah isyan ettim, eseceğine yağ diye. Ama sözüm geçmedi tabii ki..
Yangının başladığı gün, bizim buralara değil ama o alanda şiddetli yağmur yağdı. Yıldırım düşmesi doğru bir seçenek gibi. Çünkü sabotaj ihtimali için düzgün alan değil orası. Ancak söylenilenler gibi terör amaçlı bir saldırıysa bunu da bilemiyorum. Bu tür durumlarda bin tane hikaye yazılır ya, hangisi doğru bilemez insan... bazen de hiç bir önemi olmaz bu hikayelerin..
Ağaçlar, hayvanlar yanıyor, bildiğim tek gerçek bu benim..
Sevgilerimle..
Bu durumu görüp de bir şey yapamamak daha ızdırap verici olmalı.
Harcanan çabaların yetersiz olması insanı bir yandan karamsarlığa sürüklüyor ve yangınlar için alınması gereken tedbirler hakkında başka ne yapılabilir sorunusu düşündürtüyor . Acaba diğer ülkelerde nasıl yöntemler uygulanıyor?
Yangının henüz ulaşmadığı bölgelerde bir ağaçsız alan oluşturularak yangının önüne set çekilemez mi diye düşünüyorum ama sarp arazide bu ne kadar uygulanabilir. Gerçi muhakkak bu ve benzer yöntemler uygulanıyordur. Yılmaz döndüğünde bizi bu konuda bilgilendirir belki. Belki sen de orada neler yapıldığı farklı bir gözle gözlemlerini bizimle paylaşmaya devam edersin.
Bu arada uzaktan da olsa fotoğraf çekebilirseniz....
ne olur bilmiyorum ama görmek algıyı kolaylaştırıyor işte...
henüz erken ama hepimize geçmiş olsun
Yunanlıdan farkımız yürek
Bakan Osman Pepe orman yangınlarına havadan yeterince müdahale edilememesine dönük eleştirileri ilginç şekilde yanıtladı. Pepe, "Yunanıstan’ın bizden çok uçağı var ama daha çok ormanları yandı. Bizim ormancımız yürekli" dedi.
ÇEVRE ve Orman Bakanı Osman Pepe, Türk Hava Kuvvetleri’nin elindeki C-130 uçaklarının arızalı olması nedeniyle yangın söndürmede zorluklarla karşılaştıklarını belirterek, "Fransa’nın, Yunanistan’ın bizden daha çok uçağı ve techizatı var ama onların daha çok ormanı yandı" dedi.
Trabzon’un Maçka İlçesi’nde incelemelerde bulunan Pepe, Selçuk’ta, Antalya’da, Kaş’ta, Kuşadası’nda 2 bin hektarlık ormanın kaybedildiğini belirterek şunları söyledi: "Bu seneki talihsizliğimiz maalesef, Türk Hava Kuvvetleri’nin C- 130 uçaklarının arızalı olmasıydı. C-130’lar bir anda 10 ton su boşaltabiliyordu. Bunların eksikliğini helikopterler kiralayarak gidermeye çalıştık. Bizim ile aynı iklim şartlarındaki Fransa’nın, İtalya’nın, İspanya’nın, komşumuz Yunanistan’ın bizden daha fazla uçağı var, bizden daha çok helikopteri var ama bizim 50, 100 katımız orman kaybediyorlar. Niye?
Onların bizim ormancılarımız gibi yüreğini ortaya koyan ve bu işi yurt savunması olarak kabul eden ormancıları yok. ’Orada yandı, bizde de yansın’ demiyoruz. Ama bakın, yanan alanlarda köyler vardı. Meryem Ana evi vardı. Bunları kurtarmak için canlarını dişlerine taktı arkadaşlarımız. Arazözlerle duvar ördüler evlerin yanmasına izin vermediler. 2 bin hektar orman ve ağaç önemli ama insan daha önemli."
Bahadır ÖKTEM, DHA / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4976366.asp?m=1&gid=69&srid=3041&oid=4)
Sadece helikopterlere kaldık...
ANTALYA’nın Kaş İlçesi’nde Kıbrısçayı Kanyonu’nda 18 Ağustos Cuma gecesi başlayan ve sadece havadan müdahale edilebilen orman yangını 7’nci gününe girerken İstanbul’dan giden tek söndürme uçağı da arızalandı.
Orman Bakanlığı’nın 5 adet uçağı ile Kayseri’deki 2 adet C-130 Hercules uçağı ve İstanbul’daki 1 söndürme uçağı da periyodik bakımda olduğu için Antalya’da görev yapan son uçağın da inmesiyle havada söndürme uçağımız kalmadı. Kanada yapımı Pelikan isimli amfibi uçağın arızalanması ile bölgedeki yangınlara havadan müdahale eden ekibin elinde sadece 5 helikopter kaldı.
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4976368.asp?gid=0&srid=0&oid=0&l=1)
Yangında bir tehdit eksikti
TEHDİT, bilinmeyen numaralar üzerinden cep telefonuna mesajla geliyor:
"Ormancılarla uğraşmaktan vazgeç, sonra bunun hesabını fena sorarız, seni ve adamlarını ormana sokmayız."
Bu tehdit, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Mustafa Sarıoğlu’na geliyor. Tehdidin nedeni belli.
Elektrik telleri çarpışıyor, tel çubuklar birbirine vuruyor, çıkan kıvılcım, düşük nemde ormana sıçrıyor ve yangın.
Bodrum’a bağlı Kısırlar Köyü’ndeki yangının nedeni bu.
Köylüler Orman İşletmesi’ne haber veriyor, iddiaya göre, ormancıların yanıtı, "tarım arazisi, müdahale edemeyiz" biçiminde.
Bodrum’daki yangında bal üreticileri ve köylüler 2.5 milyon YTL zarara uğruyor. 150 ton bal, 2 bin 500 arı kovanı kül oluyor.
Bal üreticilerinin iddiası, sıradan bir tepki olarak kalmıyor. Dün, TEDAŞ ve Orman İşletmesi hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Sen misin suç duyurusunda bulunan, suç duyurusu yapan Mustafa Sarıoğlu’nun cep telefonuna tehdit yağıyor.
Ne yani, arıcılar birebir yaşadıkları bu olay karşısında susup oturacak mı?
HANİ SABOTAJ
Bizde tipik adet. Her olayda olduğu gibi, herhangi bir araştırma yapmadan, hemen suçlu bulmaktan daha kolay bir şey yok.
Binlerce hektar orman yanarken, özellikle iktidara yakın gazeteler, suçluyu ilan ediyor:
Sabotaj... Hainler...
Doğru, akla gelebilecek bir olasılık. Terörün farklı bir boyutu olabilir. Ancak, yöredeki insanlarla konuşulduğunda yangınlar başka nitelik kazanıyor. İşte, Bodrum’daki elektrik telleri gibi.
Ya da Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin köylülere söylediği gibi, "anız yakmayın diyoruz, yakıyorsunuz."
Yine başka ve fakat bilinen bir neden. Ormanda tarla açmanın kaçınılmaz sonucu. Oysa, orman arazisinde tarla açmak yasak. Ama, oy kaygısı nedeniyle, buna göz yumuluyor.
TERS DENKLEM
Dün orman mühendisleri ile konuşuyorum. İki farklı neden daha gösteriyorlar.
Bir, ormanda yerleşmek, iki, kesim işçileri.
Yasak olduğu halde, çeşitli yerlerde, köylüler orman arazisine yerleşiyor. Orman, ormanlıktan çıkıyor. Buna kimse ses çıkarmıyor, ta ülkeyi sarsacak yangınlar çıkıncaya kadar.
Kesim işçileri ise, kendilerini yangın sonrasında gösteriyor. Yangından sebeplenen bir grup. Bir yangın sonrasında, yanan yerler temizleniyor, aynı alanlar daha sonra ağaçlandırılıyor. İşte, bu temizliği yapanlara kesim işçileri deniyor. Temizliği parayla yapıyor. Yangın onların geçim kaynağı. Ters bir denklem.
ÖNLEM YETERSİZ
Yangınların farklı nedenleri olabilir, ama asıl sorun, yetersiz önlem. Yangını önlemekte, orman işletmelerinin aciz kalması, yangına yol açabilecek nedenleri engellemekteki yetersizliği.
Sorumluluğu üzerinden atmanın yolu basit. Sabotaj de, işin içinden sıyrıl!
Oysa, uzmanların dile getirdiği nedenleri ortadan kaldırmak için, farklı bir çalışma yapmak gerek.
Merak ediyorum, kendileri hakkında suç duyurusunda bulunanlara, kimler tehdit mesajları atıyor?
Tehdit edince, yangınların önü alınıyor mu? Elbette, hayır.
Hem onca zarara uğruyorlar, hem de birebir tanıklık var. Savcılığa başvurmaları çok doğal.
Yalçın DOĞAN / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4976220.asp?yazarid=91&gid=61)
Yıllar önce bir "anı ormanı" nedeniyle tanımış olduğum Orman Bakanlığı eski Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürü İsmail Özkahraman ile dünkü sohbette yangınları konuştuk.
Özkahraman "Biyolojik bir gerçek var. Akdeniz, Ege sahillerindeki kızılçam yangına karşı hassas" diyor.
Özkahraman Türkiye’nin en iyi ağaçlandırma uzmanlarından biri.
Tüplü fidan projesi genel müdürlüğü zamanında başlamış.
Türkiye’de 1 milyar 100 bin hektarlık alanın ağaçlandırılmasında büyük payı olan Özkahraman’ıbu yangınların nasıl etkilediğini tahmin edebilirsiniz.
"Yangınlara tek etken sıcaklık ve kuraklık olamaz" diyor.
Söylediği bir şey daha var.
AKP iktidarı, kadrolaşma hevesiyle Çevre ve Orman Bakanlığı’nda alt kadrolarda herkesin yerini değiştirmiş.
Yangın gibi büyük bir koordinasyon isteyen durumlarda işlerin aksaması bu yüzden.
Bakan Pepe’nin ehli olmayan kadrolarla işi zor.
Gila BENMAYOR / Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/4976213.asp?yazarid=20&gid=61)
Konuşmanın bir yerinde Bakan Pepe "ne oldu bize" diye sordu.
Ve kendisini hayli şaşırtan bir gözlemini anlattı:
-Orman yanıyor, vatandaş yangın söndürmeye koşmuyor... Kahvede tavlaya, damaya, okey oynamaya devam ediyor... "Nasıl olsa maaşlı adamlar var, onlar söndürsün" diyor... İnanılmaz bir umursamazlık... Biz eskiden böyle miydik?
Yavuz Donat / Sabah (http://www.sabah.com.tr/yaz27-50-101.html)
Az önce Hürriyet'in internet sayfasında, yangının kontrol altına alındığını ve 3 helikopterin işi bırakıp geri döndüğünü okudum. Doğru bilgi mi bu, akşama öğreneceğim. Size de yazarım..
Yazdıklarınızı okuyorum duygularınızı okuyorum ve zaten hazin olan halim iyice berbatlaşıyor. Az önce hürriyet gazetesinde sevindirici bir haber okudum Kaş'daki orman yangını karşı ateşler açılarak kontrol altına alınmış . 62 yıl önce aynı yörede bir yangın daha çıkmış ve haftalarca sürmüş [QUOTE]Kaş'taki yangın 7'nci gününde söndürüldü
A.A.
Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kemer köyü yakınlarındaki Kıbrıs Deresi kanyonunda 19 Ağustosta yıldırım düşmesi sonucu başlayan orman yangını, 7. gününde, kanyon dışına yayılmayacak şekilde kontrol altına alındı.
Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kemer köyü yakınlarındaki Kıbrıs Deresi kanyonunda 19 Ağustosta yıldırım düşmesi sonucu başlayan orman yangını yer yer devam ediyor ancak kontrol altında tutulabiliyor ve kanyon çevresinde açılan hatlarla alevlerin kanyon dışına sıçramasının da önüne geçildi.
Antalya Valisi Alaaddin Yüksel, Orman Genel Müdürlüğüne ait bir helikopterle yangın bölgesine giderek, kanyon üzerinde inceleme yaptı. Yüksel, Kemer köyünün Gömüce Mahallesi'nde, Orman Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Kurtulmuşlu'dan yangının son durumu ve söndürme çalışmaları hakkında bilgi aldı, köylüler ve orman işçileriyle sohbet ederek, moral verdi.
Vali Yüksel, Gömüce'de 19 Ağustos gecesi yıldırım düşmesi sonucu başlayan yangının bugün itibarıyla sonuna gelindiğini belirterek, “Burada söylenecek olan tek söz şudur: Mücadelenin galibi ormancılardır. Yangın, ormancıların zaferiyle sonuçlanmıştır” dedi.
Orman işçilerinin olağanüstü gayret sarf ederek, geceli gündüzlü çalıştıklarını anlatan Vali Yüksel, şunları söyledi:
“Belki de ormancılık tarihinde literatüre girecek belki de üniversitelerde ders olarak işletilecek son derece önemli bir yangını hep birlikte yaşadık. Şu an yangın arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalar sonucu tamamen kontrol altına alınmıştır. Bu noktadan itibaren soğutma çalışmaları başlamıştır. Tüm çalışmalar bittikten sonra bölgede meydana gelen hasar, arkadaşlarımız tarafından değerlendirilecek. Bütün bu çalışmalar yapıldıktan sonra orman teşkilatı ve yöre halkı, elbirliğiyle bu muhteşem doğa yapısını tekrar eski haline getirmek için her türlü gayreti sarf edeceğiz.”
Vali Yüksel, birkaç gündür Antalya ve çevresinden çok sayıda telefon ve elektronik posta aldığına da değinerek, “İnsanlar buranın tekrar eski haline getirilmesi için destekte bulunmak istediklerini ifade ediyorlar. Hatta bir ressam, resimlerini satıp, elde edeceği gelirle buradaki ağaçlandırma faaliyetlerine yardımda bulunmak istediğini ifade etti” diye konuştu.
DEĞİŞİK ÖZELLİKLİ BİR YANGIN
Kaş'ta, Türk orman teşkilatının karşısına çok değişik özellikli bir yangın türü çıktığına dikkat çeken Vali Yüksel, şu bilgileri verdi: “Akdeniz Üniversitesinden ve Karadeniz Teknik Üniversitesinden bölgeye inceleme amacıyla gelen bilim adamları belki de dünyada örneğinin olmadığı bir yangınla karşılaşıldığını, Kaş yangınının öğrencilere ders olarak okutulması gereken bir yangın olduğunu ifade etmişlerdir. İlk bakışta arkadaşlarımız bu yangının haftalarca sürebileceğini ifade etmişlerdir. Hatta bundan 30-40 yıl evvel aynı kanyonda çıkan yangın, bölge halkının ifadesine göre, kış aylarında karın yağmasıyla sönmüştür.”
FARKLI BİR TAKTİK UYGULANDI
Ormancılara her zaman inandığını kaydeden Vali Yüksel, şöyle devam etti: “Burada ormancılar tarafından çok değişik bir taktik uygulanmıştır. Burada yangının bizatihi içine girip nokta atışlarıyla söndürülemeyeceği anlaşıldığında, bir karargah çalışması yapılmış, vadinin her iki tarafında şeritler açılmak suretiyle, hiç olmazsa yangının kanyonun dışına taşması engellenmiştir. Müthiş bir çalışma yapılmıştır. Orman teşkilatı 3 günde 20 kilometre uzunluğunda 30 metre eninde şeritler açmıştır. Başta orman işçileri olmak üzere bütün bölgede çalışan, sağlık ekiplerinden mükellefine, herkese çok teşekkür ediyorum. Şimdi sırasıyla çevre illerden gelen personel ve iş makineleri belli bir plan dahilinde geriye gidecek. Daha sonra yorulan işçiler geriye çekilecek, yerlerine yenileri getirilecek. Yalnız bir sürede daha Antalya Bölge Müdürlüğünün ekipleri bu bölgedeki çalışmalarına devam edecek.”
Yangından sadece bölge halkının değil, bölgede yaşayan ceylanından kaplumbağasına, tüm hayvanların zarar gördüğünü vurgulayan Vali Yüksel, “Şimdi bizim yapacağımız bu bölgeyi en kısa zamanda eski, doğal yapısına kavuşturmaktır. Bunun için tüm imkanları seferber edeceğiz.”
KÖYLÜLERLE SOHBET
Vali Yüksel, Gömüce Kahvehanesi'nde, Orman Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Kurtulmuşlu ve Kaş Kaymakamı Hikmet Aydın'dan çalışmalarla ilgili bilgi aldıktan sonra köylülerle sohbet etti. Yüksel'in yanına gelen Gömüce eski muhtarı Ali Güzeloğlu, Yüksel'e, bölge adına yapılan çalışmalardan ötürü teşekkür etti. Güzeloğlu, “Sayın Valim, devletimizin ne kadar büyük olduğunu bu yangında anladık. Burada 40 sene önce çıkan yangın kışın kar yağdığında sönmüştü. Altı günde buradaki yangını söndürdünüz”
HELİKOPTERLER DÖNÜYOR
Bölgede bugün çalışan 5 helikopterden 3'ü öğleden sonra kendi bölgelerine dönecekler. Antalya'da konuşlandırılan 2 helikopter ise çalışmalarını sürdürecek. Yetkililer, kontrol altına alınan yangının kanyon içerisinde bir hafta kadar daha sürebileceğine işaret ederek, bu durumun yangının genişlemesi bakımından bir tehlike arz etmeyeceğini bildirdi.
KAYA VE KAMYON ÜZERİNDE UYUYORLAR
Bir haftadan beri geceli gündüzlü, uykusuz çalışan orman işçilerinin bazıları, yangının kanyon içerisinde kontrol altına alınmasından sonra verilen kısa süreli dinlenme molalarında kayalıkların ve arazözlerin üzerlerinde uyudular.
Yangın sırasında orman işçilerini en çok akrep sokmaları rahatsız etti. Alevlerden kaçan akrepler, çalıların arasında çalışan işçilerden bazılarını soktu. Ancak, bölgede hazır bulunan çok sayıda sağlık ekibi, akrep sokmalarına anında müdahale etti ve akrep sokmasına maruz kalan işçilere panzehir enjekte etti. Bu işçilerin kısa süre istirahatten sonra çalışmalara yeniden katıldıkları da gözlendi.
Çalışmalar esnasında çok sayıda işçi ve orman köylüsü de dumandan etkilendi. İşçilere ve köylülere sürekli ayran ve yoğurt dağıtıldı.
/QUOTE]
eğer bu haber doğruysa şimdi elimizden geleni yapıp doğayı tekrar canlandırmak için çalışmalıyız.
Dün gece Sky Türk Tv. de bir prof.Dr ile konuşuldu Kusura bakmayın ismini hatırlamıyorum hem politik hatalardan hemde doğanın bu yıl çok acımasız olduğunu anlattı. Neden bilinçli insanlar yerine sadece dayıları olanlar iş başına getiriliyor ki. Bu Prof. aynı zamanda bir çok orman bölgesinde değil piknik yapmak içinde yürümenin bile çok büyük bir tehlike arz ettiğini belirtti.
Oysa biz nerde bir ağaç altı bulsak hemen mangal gelir aklımıza **** bir sigara yapıp içmek bu gidişatta orman falan kalmayacak ve bir çok bitki ve ağaç türlerini torunlarımız kitaplardan **** internetten okuyacaklar.
Saygılarımla
http://www.ntvmsnbc.com/news/244108.jpg
7 gündür süren Kaş Kıbrıs deresi kanyonundaki yangın, kısmen kontrol altına alındı. Yangında şimdiye kadar 400 hektarlık kızılçam ormanı kül oldu. (http://www.ntvmsnbc.com/news/383162.asp)
Öneriler birer ikişer düşmeye başladılar (http://www.agaclar.net/forum/showpost.php?p=37495&postcount=7) :)
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, "Orman yangınlarıyla mücadelede başarısızlık söz konusu değil" diyerek görevini sürdürüyor. Vicdanı rahatmış!
Ankara Büro Şefimiz Serpil Çevikcan'a günah çıkarıyor Bakan Pepe: "Gece rüyamda bile yangın söndürüyorum!"
Kaş'taki Kıbrısderesi Kanyonu bir haftadır yanıyor. Havadan müdahalede zorlanan helikopterlerin yerini alması düşünülen söndürme uçakları devre dışı. Kullanılamıyor.
Bakan hâlâ Türkiye'de orman yangınlarına 15 dakikada müdahale edildiğini anlatıyor. Pepe'nin şu sözlerinin altı çizilmeli:
"Elimde C-130'lar var mı, var. Bu seneye kadar bunlar işe yarıyordu. Nereden bileyim ki bu uçaklar elimden çıkacak?" Peki, Orman Bakanlığı'nın elindeki yangınla mücadele filosunun ne durumda olduğunu bakan bilmeyecek de, kim bilecek? Spordan sorumlu devlet bakanı mı?
Çevre ve Orman Bakanı'nın "siyasi sorumluluğu" işte tam da bu noktada başlıyor. Orman Genel Müdürlüğü'nün 2006 yılı "yangınla mücadele eylem planı"nı yayımlamasının üzerinden birkaç ay geçmedi. Orada denizden su alabilen 2 adet C-130 uçağı "sağlam" gözüküyordu. Eğer bu uçaklar arızalı durumdaysalar niye o broşürlerde kullanıldılar. Bakanlık hem kendini, hem orman teşkilatını yanıltmış oldu.
Şimdi iş işten geçtikten sonra Osman Pepe konuşuyor:
"Fransa'nın, Yunanistan'ın bizden daha çok uçağı, helikopteri var. Ama onların daha çok ormanı yandı!.. Niye? Onların bizim ormancılarımız gibi yüreğini ortaya koyan ve bu işi yurt savunması olarak kabul eden ormancıları yok."
Konuştukça batıyor, Osman Pepe. Yunanistan'da, Fransa'da, İspanya'da bizden daha fazla orman yanıyorsa, Türkiye'yi orman yangınlarıyla mücadelede başarılı mı sayacağız? Yanan orman alanlarımızı da Yunanistan'a mı ekleyeceğiz? "Orada yandı, bizde de yansın" mı diyeceğiz? Bu tür yaklaşımlar hangi mantığa sığar?
Anadolu zaten çölleşiyor. Elde kalan orman alanlarını da ranta açarak, arazi mafyasına terk ederek yakıp tüketiyoruz. Bu iktidarın ayrıca orman arazilerindeki kaçak yapılaşmayı meşrulaştıran "2B" gibi bir sabıkası var.
Derya Sazak / Milliyet (http://www.milliyet.com.tr/2006/08/26/yazar/sazak.html)
Vildan Sönmez
02-09-2006, 16:14
Bütün orman yangınları içimizi de yakıyor.Ama bildiğimiz yerler daha bir başka yakıyor.Şeytan Sofrası'ndaki yangının üzüntüsü geçmeden bu sabah sevgili Datça'mda ciddi bir orman yangını başladığını okudum.
Biz bahçemizdeki bir ağaç için komşularımızla tartışırken ormanlarımız elden gidiyor. Bir sigara, bir parça mangal keyfi, hangisi bir ağaçtan daha değerli ? Çoook ama çok üzgünüm.
27 Eylül 2006 Kırsal Çevre ve Ormancılık Derneği binasında 18.45 bir toplantı vardı. Ormanlarımız "dün" yandı, "bugün"de yanıyor ve "yarın da" yanacak ! Çünkü... konulu toplantıda Doç. Dr. Yücel Çağlar orman yangınları ve temelleri konusu ile başladı konuşmaya.
Kavramsal çerçevede, orman yangını türleri, orman yangınları ile "mücadele"; orman yangınlarının önlenmesi, söndürülmesi konuları işlendi. Daha sonra orman yangını çıkma olasılığı, şiddeti ve yayılma hızı üzerinde etkili olabilen nesnel nedenlerden sözetti.
Ben çocukluğumdan bu yana, yangınlar konusunda kitaplardan ve basından duyduğum bilgileri biriktirmişim. Bu sohbet ufkumu açtı doğrusu...
Her orman yangınında içim cızlardı, devletin bu konuyla ilgili olduğunu, elinden geldiğini yaptığını düşünürdüm, ama devlet napsındı yangınların çoğu kasıtlı çıkarılıyordu diyordum.
Eğitim seviyesi yükselirse, çocuklara ağaç bilinci verilirse belki yetişkin olunca dikkatli olurlar diyordum. Ama bütün bunların Türkiye şartlarında ütopya olduğunu, bu işlerin eldeki şartları en iyi kullanarak, en iyi adamları, işinin ehli yetişmiş adamları uygun yerlerde bulundurarak, bilinçle ve bilimsellik ışığında yapılması gerektiğini öğrendim.
Ormancılıkla ilgili yasaların zırt pırt değişmemesi gerektiğini, yasaların "şartlara uydurulmasının" orman yangınlarını nasıl artırdığını öğrendim. Mevzuat değişikliklerinin nelere yolaçtığını öğrendim....dim.. dimmm...
Benim öğrenmemin bir anlamı yok, tek başıma napabilirim? bu kitlesel bir bilinç olmalı, aynı ortak bilinç gibi...
Resmi bilgiler ne yönde bakalım:
http://www.ogm.gov.tr/yangin/istatistik.htm
Şu anki çoğu orman yangınını Pkk çıkarıyor.Fikir babasıda turizimde Türkiyeye rakip yunanistan.Ne tesadüfki 2000 yılındada ardı arkasına orman yangınları çıkıyordu,hemde turistlik yerlerde(allah allah sanki Yozgatta,Kastamonuda,Afyonda hatta Konyada ve doğu illerinde orman yokmuş gibi),işe bakınki o yaz mevsimi yunanistanında ormanları yanmaya başladı,hemde atina ve civarında.Sonra hayretler içerisinde hem Türkiyedeki hem yunanistandaki yangınların bittiğini ve birkaç yıl boyunca ciddi yangınların çıkmadığını gördük.Zannediyorum içinizdeki hatta tepemizdeki bazı basiretsizler birilerinin hedef büyütmesine,ufkunun açılmasına,cesaretlenmesine sebep olduki yine başladık.
Orman yangınları istatistiklerine bakıldığında, yüzde 15 lik bir dilimin kasıtlı yangınlar olduğunu görüyoruz. Daha büyük bir bölüm bilgisizlikle yanıyor.
Yücel Çağlar Hoca sunumunda :
ü ormanların % 58’ini oluşturan 120 milyon dönüm, orman yangını çıkma olasılığının en yüksek olduğu Ege ve Akdeniz Bölgelerinde bulunmaktadır,
ü ormanların % 36’sını oluşturan toplam 75 milyon dönüm, en kolay yanabilen kızılçam ve karaçam ormanlarıdır.
Demişti.
Bölgelere bakarsak hep turistik bölgeler olduğunu da görüyoruz. Ve yanıcılık oranı yüksek olan ağaçların yoğun olduğu alanlar. İşe o yaktı, bu yaktı diye yaklaşırsak, gerçek nedenler konusunu atlarız ve çözüm için gerekenleri atlamış oluruz.
Arkadaşlar ben Ayvalık’ta görev yapıyorum.Yangın sonrası görüntü zaten insanın içini acıtıyor ama daha acı olan orman altındaki kirlilik. Pet şişeler , kağıtlar vs. vs. Orman yangınlarının en önemli nedeninin orman altındaki bu kirletici tabii aynı zamanda yanıcı maddeler olduğunu düşünüyorum.Ben öğrencilerimi zaman zaman orman altı temizliğine götürmeyi planlıyorum. Yangın riskini tamamen ortadan kaldırmasa da azaltır düşüncesindeyim.
Orman tabanındaki yanıcı maddelerin çoğunu, pet şişeler ve kağıtlar oluşturmuyor ne yazık ki.
Ağaçlardan dökülen iğne yapraklar, ince dallar ve otlar en büyük etken. Budama sonucunda yerde bırakılan dallar ise en tehlikelileri.
Aslında karınca kararınca organizasyonlar yapıp, bölgesel de olsa, orman tabanı temizleme çalışmaları yapılabilir. Yeni ağaçlar dikmeye çalışmaktan daha ucuza da gelebilir.
Ama saydığın bu organik artıklar orman ekosisteminin bir parçası. Bunları temizlersek bu ekosisteme zarar vermiş oluruz.
Budama ve üretim sonrasında oluşan artıklar konusunda haklısın ama bu artıklar da zaten değerlendiriliyor.
Genellikle orman köylülerine düşük bedelle yakacak olarak verilir bu artıklar.
Ekosistem açısından, devrilip yere düşmüş ağaçların bile toplanmaması yönünde görüşler var...
Doğru çok fazla olmadığı, tuzak ağacı vazifesi yapmadığı sürece faydası var
Ekosistem konusunda haklısınız. İbre yaprakların orman zemininden tamamını kaldırmak mümkün değil, yarar sağlarken zarar verilmesi olası.
Ama şu saptanmış ki, nem oranı %5 in altına düştüğünde yangın çıkma olasılığı çok yüksek. İbre yaprakların çabucak tutuşup, çabucak söndüğünü de düşünürsek, asıl sorun hava şartları nedeniyle ya da budama ile kırılan dallarda. Bu yanıcı maddelerin yüzde kaçlık kısmını orman köylüleri değerlendiriyorlar acaba?
Bırak % 5'i, hava sıcaklığı 30 derecenin üstüne çıkıp, nem oranı %20'ye düştüğünde her taraf kibrit gibi olur.
İbreler hemen sönmez. Sadece alevli yanmıyorsa yavaş yanar. Sigara gibi kendi kendine ilerler.
Bir örtü yangınını tepe yangınına sadece orman içindeki kurumuş, devrilmi fertler, üretim artıkları dönüştürmez. Bu tür yangınlar olmuştur mutlaka ama asıl tehlike orman alt tabakasında bulunan diri örtü.
Sıkışık halde alt tabakada bulunan fertler ve çalılar yangının kolayca tepeye sıçramasına neden olur.
Üretim artıklarına gelince. Bunlar yukarıda da bahsettiğim gibi orman köylüsüne düşük bedelle verilir. Köylünün en ince dallara kadar bu artıkları toplar.
Yalnız Çınar
19-02-2007, 22:43
Orman yangınları konusunda yazılmadıkça bu topik, forumda hep arka sıralara, arka sayfalara gidecek, nihayetinde gündemden çıkacak.
Her ne kadar, orman yangınları konusunda yazmayacağım dediysem de bu konunun tekrar gündeme gelmesi için, tekrar ormanların yanmasını beklemeye gönlüm razı olmadı.
Değerli arkadaşlar; biliyorum. Gücümüzü aşan bir mücadele içine girmemizi bekliyorum hepimizden ama ne yapayım, dayanamıyorum. Tekrar ormanlarımız yanıyor haberlerini almayı, beklemeye dayanamıyorum.
Günü belli olan ölümü beklemeye benziyor bu bekleyiş...
Ben fırsat buldukça yazacak, yazdıkça bu topiği hep üst sıralarda tutmaya gayret göstereceğim.
Ne güzel bir aralar arkadaşlar, yangınları önleme yöntemleri konusunda öneriler üretiyordu. Yangınlar başlamadan bu önerileri çoğaltalım ve medya ile paylaşalım. Mutlaka içimizde gazetecilikle ilişiği olan ya da içimizde gazeteci olan arkadaşlar vardır. Medya ile temasa geçmenin onların ilgisini çekmenin bir yolunu bulabilir ve kamuoyu oluşturabiliriz.
Haydi gayret arkadaşlar! Ağlama, sızlanma mevsimi gelmeden biz çalışmalarımıza devam edelim.
Bu konuya katılımları bekliyorum.
Sağlık ve esenliklerle...
Selahattin Yılmaz
23-06-2007, 22:52
Yangın hakkında (http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/YonetimSemasi/Baskan/GenelSekreter/KaynakGelveIstDaireBaskanligi/MaliGenelSekreterYardimcisi/ItfaiyeDaireBsk/IstanbulItfaiyesi/Dersler/SondurmeMaddeleri/)
Metin Y.
02-07-2007, 20:48
Çankırı'nın akciğeri olan FİDANLIK Bölgesinde çıkan yangına süratle müdahale ederek söndüren Çankırı İtfaiyesini tebrik ederim.
Mine Pakkaner
08-07-2007, 23:54
http://img.sabah.com.tr/im/2007/07/08/C7D7BB9D46CE574194D72C43r.jpg
İzmir'in Menderes ilçesine bağlı Ahmetbeyli beldesi ile Selçuk ilçesinin Gölova köyü sınırlarından başlayan ve rüzgarın da etkisiyle Pamucak sahiline kadar yayılan yangın, devam ediyor.
Klaros Koyu ve antik kenti ile Baradan Koyu'nun tamamen yandığı, yaklaşık 100 hektarlık çam ve makilik alanda hasarın meydana geldiği yangında, 7 kilometrelik sahil şeridinin etkilendiği tahmin ediliyor.
Selçuk Kaymakamı Aziz İnci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yangının, rüzgarın etkisiyle sahil kesimine yayıldığını söyledi. İnci, ''Şu anda ne kadar alanın hasar gördüğünü söylemek çok zor. Yangın hala devam ediyor. Bölgede bulunan yaklaşık 7 kilometrelik sahil şeridi yangından etkilendi. Tahminen 100 hektardan fazla çam ve makilik alan, yangında hasar gördü'' dedi.
Yangının, elektrik hatlarında meydana gelen kıvılcımlardan kaynaklandığının sanıldığını bildiren İnci, sahil şeridindeki Klaros Koyu ve antik şehri ile Baradan Koyu'nun tamamen yandığını bildirdi.İnci, bölgedeki yazlık sitelerin boşaltıldığını, Klaros Koyu'nda mahsur kalan 4 kişinin ise bölgede bulunan vatandaşların deniz yoluyla yaptıkları yardım sayesinde kurtarıldığını belirtti.
Bu arada jandarma yetkilileri tarafından yazlıkların bulunduğu bölgede konutların boşaltılması yönünde yapılan uyarılara rağmen, bazı site sakinlerinin buna uymamakta direndiği gözlendi. Bir grup ise yangına zamanında müdahale edilmediğini savundu.
Yangına, Selçuk Havaalanı'nda konuşlandırılan Türk Hava Kurumuna ait 4 yangın söndürme ve 1 keşif uçağının yanı sıra 2 helikopter, 3 adet iş makinesi, Aydın, Selçuk, Sabuncubeli Gümüldür ve İzmir yangın söndürme ekipleri ile yaklaşık 200 personelin müdahale ettiği öğrenildi.
Kaynak (http://www.sabah.com.tr/haber,0F711810AD6045D8A5C4A41A8F0A73AD.html)
http://img.sabah.com.tr/i2/sp.gif
Metin Y.
09-07-2007, 10:47
Bodrum’da 1100 hektarlık alanı kül eden yangında PKK sabotajı üzerinde duruluyor. 10 kişi gözaltına alınırken, Jandarma 2 gün önce Bitez’de ağaçları yakmak isteyen 40 yaşlarında bir kişinin güvenlik kamerasına kaydedildiğini açıkladı...
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe yangınlarla ilgili ciddi kuşkuları olduğunu söyledi. Pepe, "Kahramanmaraş’tan Manavgat’a kadar her yerde yangın var. Aynı yerde birden fazla ve aynı zamanda yangın çıkışı görüldü. Bu masum vatandaşın anızı yakmasıyla olacak şey değil. Kötü niyetlilerin işidir, araştırıyoruz" dedi.
Allahım nasıl bir zihniyettir ki bu !
Mahmut Leventoğlu
09-07-2007, 16:33
Biraz önce Todor dan aldığım bilgiye göre Karamürsel Yalakdere yolu üzerinde Dereköy bölgesinde Orman Yangını mevcut. Yangın söndürme uçakları ve birçok itfaiye olay yerinde söndürme çalışmaları yapıyor. :(
Sanırım kontrol altına alınmış, dumanlar gözükmüyor artık.
Belki radyo ve televizyonlardan duymuşsunuzdur ama ben yine de haberi vereyim size çünkü haberin en doğrusu bende:D
Perşembe günü saat 14.10 da Kütahya Tavşanlı ilçesi ormanlarında çıkan yangın kontrol altında. Soğutma çalışmaları devam ediyor.
Yanan 45 hektarlık karaçam ormanı.
Tavşanlı gezisine katılanlar hatırlarlar. Günü geçirdiğimiz gölete yakın bir yerde.
Haberi neden erken vermediğimi düşünebilirsiniz. Yangından dün geldim. Yorgunluktan ve uykusuzluktan hemen yattım.
Soğutma çalışmalarına devam eden arkadaşlara yardım için yine gitmek zorundayım. Detayları akşam gelince yazarım.
Çok üzücü bir durum. Kendine çok dikkat et.
Penelophe
15-07-2007, 12:51
Geçmiş olsun.:(
Todor Penelophe teşekkür ederim.
Soğutma çalışmaları hala devam ediyor. 3-4 gün daha deva edeceğini sanıyorum.
AYDIN - Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin "Yanan orman alanları ağaçlandırılacak. Hiçbir surette yanan, yakılan ormanlar kesinlikle ve kesinlikle 2B'ye konu edilemez. Buraların üzerinde yapılaşma olamaz, orman vasfını kaybetmezler" sözü havada kaldı. Kuşadası'nda geçen yıl yanan ormanda 29.4 hektarın bir madene tahsis edildiği ortaya çıktı.
Şirkete, 100 hektar (200 futbol sahası) alanda da maden arama izni verildi. Kurulacak maden için Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu bile istenmedi. Çıkar için orman yakmaya kalkacakları 'cesaretlendirecek' nitelikteki karar şaşkınlık yarattı.
Kubetaş İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayi A.Ş., şubat ayında Çevre Bakanlığı'na başvurarak 'doğaltaş, mermer, kalker ocağı ve kırma eleme tesisi' kurmak için, mülkiyeti Aydın Orman İşletme Müdürlüğü'ne ait olan ve geçen yıl yanan bölgede 100 hektarı istedi. Aydın Müze Müdürlüğü'nden istenen raporda "Arkeolojik buluntu yok ama arazi ormanlık Kalafat Dağı eteklerinde" denildi. Bu rapora rağmen bakanlık bürokratları şirkete 100 hektarda arama izni verdi, 24.9 hektarı da 'kamu yararı' gerekçesiyle madene tahsis etti.
Tesisin çevreye zarar vermeyeceğine karar veren bakanlık ÇED Planlama Genel Müdürü Osman Tüzün Bakan Pepe adına "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değil" kararı verdi.
Yol izni de verildi
Firma ocak için ormanda ulaşım yolu açılması talebinde de bulundu. Bu talep de Pepe'nin onayıyla kabul edildi. Tahsis edilen alanın Pepe'nin uydu aracılığıyla katıldığı ağaçlandırma çalışmalarının başlatıldığı tören alanının hemen karşısında yer aldığı anlaşıldı!
Muğla Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın tahsisle ilgilerinin olmadığını savundu: "Yanan alanlar hemen yeşillendiriliyor. Kuşadası'nda yanan 500 hektar alan da ağaçlandırıldı. Madenle ilgili bizim tarafımızdan tahsis yapılmadı. Bölgede dağlarda zaman zaman maden arama izni verilebiliyor, bu da bizim dışımızda bir uygulama. "
Ama Kuşadası Belediyesi'ne teslim edilen evrak içinde Bakan Pepe adına bizzat müdür Aydın imzasıyla, "...orman alanının istenilen amaca uygun olarak kullanılmasında kamu yararı bulunduğundan izin verilmesi uygun görülmüştür" belgesi dikkat çekti.
Şirket, Kuşadası Belediyesi'ne başvurarak bölgenin kent planı notlarına 'madencilik faaliyet alanı olarak işlenmesi' talebinde bulundu. Ancak meclisi karıştıran bu istek, CHP ve bağımsız meclis üyelerinin oylarıyla, 'Önce meclis komisyonlarında değerlendirilsin' denilerek geri çevrildi.
Yanan alanların tamamen ağaçlandırılacağını sanan Kuşadası Ekosistemi Koruma Derneği (Ekodost) üyeleri şaşkın. Ekodost'tan yapılan açıklamada, "Bilindiği gibi geçen yıl Kuşadası'nın yanı başına kadar gelen yangın tüm ormanı kül etmiş, ekosistem çökmüştür. Orman Kanunu'nda da 'Yanan ormanlık alanlara hiçbir faaliyet izni verilemez, sadece ağaçlandırılır' deniyor."
LATİF SANSÜR
Radikal (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=226944)
Çevre ve Orman Bakanlığı, Kuşadası'nda geçen yıl çıkan yangının ardından 100 hektarlık alanın bir maden şirketine tahsis edildiği yönündeki iddialar üzerine, "maden arama izninin 1 milyon metrekarelik bir alanda değil, 7 bin 706 metrekarelik bir alanda, ulaşım yolu izninin de 249 bin metrekarelik alanda değil, 2 bin 878 metrekarelik bir alanda verildiğini'' bildirdi. Açıklamada, yanan alanların ağaçlandırıldığı belirtildi.
Pepe sözünü tutmadığını itiraf etti
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, geçen yıl Kuşadası'nda çıkan yangından sonra söylediği "Yanan orman alanları ağaçlandırılacak. Yanan ve yakılan ormanlar kesinlikle 2B'ye konu edilemez. Buraların üzerinde yapılaşma olamaz, orman vasfını kaybetmezler" sözünün havada kaldığını yaptığı açıklamayla itiraf etti.
Kuşadası'nda geçen yıl yanan 500 hektarlık ormanda 29.4 hektarlık kısmın Kubetaş İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayi A.Ş.'ye tahsis edildiği, 100 hektarlık (200 futbol sahası) alanda da maden arama izni verildiği Radikal'in dünkü sayısında yer aldı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Pepe, daha önceki sözlerini unutarak iddialara konu olan alanın, ağaçlandırılması mümkün olmayan taşlık ve kayalık sahalardan oluştuğunu öne sürdü.
Pepe, "Kaldı ki, mevzuatımıza göre yanan alanlarda maden izni verilmeyeceğine dair kısıtlayıcı herhangi bir hüküm bulunmamakta, ağaçlandırılan alanlara dahi maden izni verilmektedir" dedi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca Kuşadası ilçesi dâhilinde Kubetaş AŞ'ye doğaltaş ve mermer arama ruhsatının 6 Kasım 2006'da verildiğini belirten Pepe, ruhsat sahasının 100 hektar olduğunu da kabul etti.
http://www.memlekethaber.com/haber.asp?id=142015
Demek her yangından sonra şirketler ihale için devletin kapısına gidiyor!
Milli Park sahaları, tohum meşcereleri (tohum üretimi yapılan ormanlar), sit alanları hariç bir yerde maden izni vermenin herhangi bir sakıncası yoktur. Yanan alanlarda izin verilmez diye bir hüküm de yoktur yönetmelikte. Yukarıda saydığım alanlar dışında Şirket veya kişiler ruhsat sahibi olabilir, maden işletme izni alabilir. Bunun yangınlarla ilgisi yoktur. Oradaki orman yanmasaydı da bu firmaya izin verilirdi. Malina'nın alıntısında sanki izin almak için yangın çıkarılmış izlenimi veriyor.
Elçiye zeval olmaz :) Ben basından kopyalıyorum...
İlk cümle daha kapsamlı olmalıymış:
"Yanan orman alanları ağaçlandırılacak. Hiçbir surette yanan, yakılan ormanlar kesinlikle ve kesinlikle 2B'ye konu edilemez. Buraların üzerinde yapılaşma olamaz, orman vasfını kaybetmezler ama talep olursa maden arama izni veririz, çünkü mevzuat bu yönde."
Perşembe günü çıkan yangında yangını duyan haber kanalları,yerel kanal ve gazeteler aradılar. Daha bizim bile yanan alan hakkında kesin bilgimiz yokken 100-150 hektarlık alanlardan bahsettiler. Yangın 150 hektar olmuş doğru mu diye sordular.
"Hayır yangının şu an 25-30 hektar kadar olduğunu tahmin ediyoruz" dediğimiz halde ertesi gün yerel bir gazete yangını 100 hektar olarak duyurdu.
Elini veren kolunu alamaz derler ya. İşte bunlar öyle
Arzu Kasapoğlu
30-07-2007, 22:48
Arkadaşlar,haberleri eğer izliyorsanız ormanlarımız son bir aydır hiç durmadan yanıyor.Daha doğrusu bazı hainler menfaatleri için ormanlarımızı,içindeki hayvanlarımızı acımadan yakıyor.İspanyada arazi mafyasının bu tür oyunlarına karşı bir yasa çıkarılmış.Yanan orman arazisi 30 yıl imara kapatılıyor ve ormanın yenilenmesi sağlanıyor.Yani yakan hiç bir şey elde edemiyor.Aynı yasa bizde de acil olarak çıkarılmalı.Acaba bunun için biz sesimizi çıkaramazmıyız.Başbakanı
Orman Bakanını faks ve mail yağmurunu tutabiliriz.Aynı şeyi gazete ve televizyonlarada yapabiliriz.
30 yıl imara kapatılması yerinde bir uygulama. Ama oy kaygısında olan bizim siyasetçiler bunu yapamaz ki. !
Keşke böyle bir yasa olsa.
Ayrıca Rize'de termik santral uğruna kesilen onca ağaç :mad:
Arzu Kasapoğlu
31-07-2007, 12:43
Eğer mücadele verir ve sesimizi duyurabilirsek yaptırabiliriz.Oturduğuz yerde hayıflanıp üzülmenin pek bir yararı olmuyor.Ormanları yakan birkaç hainden
ve politikacılardan daha güçlü olduğumuzu düşünüyorum.Yeterki birlik olup mücadele verelim.
Yücel Özlem
01-08-2007, 21:58
Sevgili Yılmaz, geçmiş olsun.
Eğer mücadele verir ve sesimizi duyurabilirsek yaptırabiliriz.Oturduğuz yerde hayıflanıp üzülmenin pek bir yararı olmuyor....
Efendim, size katılıyorum.
...Ormanları yakan birkaç hainden ve politikacılardan daha güçlü olduğumuzu düşünüyorum. Yeterki birlik olup mücadele verelim.
En azından, umut etmek istiyorum
Sabah saat 11:00'dan beri büyük bir duman kütlesi tepemizde dolaşıyor. İlk başta heryer turuncu kesilmişti. Daha sonra küller balkonlarımıza bahçelerimize yağmaya başladı. Yine ciğerlerimiz yanıyor. Bornova Yakaköy'de çıkan yangın rüzgarın da etkisi hızla yayılmış. Hatta köyü bile boşaltmışlar. Hala evimizin üzerinden yangın söndürme uçakları ve helikopterleri geçiyor.
Başımız sağolsun :mad:
Yazık! Başka bir şey ne diyebiliyor ne de yapabiliyoruz.
Nedeni ne imiş bakalım.
bengi_su
15-08-2007, 13:13
Geçmiş olsun ülkeme bi ormanını daha kaybediyor ve ne acı ki elimizden hiç birşey gelmiyor.:(
papatyam
15-08-2007, 14:56
Çok üzüldüm, bir yandan susuzluk bir yandan da yangınlar.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/7090544.asp?gid=180&a=627836
Külleri Üçkuyular' a kadar geldi.
Hala kapkara dumanlar yayılıyor.
Öyle üzüldümki.
bademagacı
15-08-2007, 15:09
Bornova doğum yerim.Yüreğimdeki yangını anlatmam mümkün değil.
Orman Bakanlığı uyuyor mu?Nasıl önlem alamıyorlar?Çıldıracağım.
İzmirli arkadaşlar,
Geçmiş olsun, çok üzüldüm. Neler geçiyor aklımdan, neler kuruyorum kafamda bir bilseniz. Eğer kasıtlı ise bunları yapanları asmalı vallahi. Yetişmeleri seneleri alıyor, heba olmaları 1-2 saati. Ne üzücü... ne yapmalı?
Sadece ağaçlar değil ki!
Kuşlar, böcekler, kaplumbağalar ve belki de endemik olan bir sürü bitki vs...
Mine Pakkaner
15-08-2007, 18:50
Yangın hala sürüyor, balkonum kül dolu. Yanan alan 400 ha.
Duyduğuma göre yangın birkaç yerden çıkmış. O zaman kasıt var demektir. Elleri kırılsın.....
Bugün dışarıda duman ile puslanmış kırmızı bir gün ışığı vardı. Nereye bakarsanız kırmızıydı.:( Kıyamet alameti gibi.. Söyleyecek söz bulamıyorum..:( :(
Bol miktarda endemik bitki vardı orada. Bari orkideler hayatta kalabilmiş olasalar. Çok ümidim yok ama...
Arkadaşlar, yangın ne alemde, önlem alınabildi mi yoksa güzelim ağaçlar hala yanıyor mu?
Belki bir haber vardır diye tv yi açıp baktım.Ama beyin uyuşturucu programların olduğu kanallardan hızla geçip haber programlarının olduğu kanallarda da ne yazık ki yangınlarla ilgili bir haber bulamadım.
Mine Pakkaner
15-08-2007, 22:30
Kısmen kontrol altına alınsa da devam ediyor. Manisa'da İzmir'e dek geldi. O canım Sabuncubeli, muhteşem Yakaköy ve Çiçekliköy, artık Külköy, Közköy ve İslibel oldular...
Metin Y.
16-08-2007, 13:24
Terörün ve terörü besleyen kaynakların üzerine gidlmezse; tam tersi olur ve bu cennet ülkenin ormanları bu vicdansız odaklarca böyle alçakça yakılır!
Orman Bakanı Osman Pepe bizzat açıkladı: Bu yangınlar açık ve net olarak sabotajdır. Çünkü tüm yangınlar meteorolojiden rüzgarının yönünü öğrenilerek sanki bir düğmeye basılmış gibi çıkarılmaktadır.
BU ülkenin ekmeğini yiyip, suyunu içip,havasını teneffüs edip,tüm imkan ve kaynaklarından yararlandığı halde hainlik yapıp ormanları yakanlara lanet olsun. Bu vicdansızlar yakalanarak, en ağır ceza verilmelidir.
Arzu Kasapoğlu
16-08-2007, 13:28
Beş yıldır bu ülkede hainlere ceza verilmiyor maalesef.Hiç bir önlem alınmadığı için de ormanlarımız yok olmaya devam edecek.:(
Ne yazık, üzülmekten ve lanetlemekten başka bir şey yapamıyoruz.
Keşke sesimizi duyurabileceğimiz bir yerler olsaydı, veya bizi duysalardı...
Hemen hemen her gün yurdumuzda orman yangını çıkıyor.İnsanın elinden bir şey gelmeyince sadece oturup seyredebilmenin acısını yaşayınca...............
Türk milletinin şöyle bir de özelliği var;kendine acı veren haberleri sadece şiddetle kınıyor.
Evet ,artık ormanlarımızın yanmasını istemiyoruz.İleride yanacak ormannımız bile kalmadığı zaman çözümü düşünmemeliyiz.Dua etmenin ve kınamanın yanında artık harekete geçilmeli.Artık dur diyelim.
Yücel Özlem
03-09-2007, 00:11
...Artık dur diyelim.
Sevgili Siboş, umarım bunu becerebiliriz.
İstanbul Beykoz'da büyük çapta orman yangını
İstanbul Beykoz'da özel bir mülkiyete ait olan ormanlık alanda yangın çıktı.
Edinilen bilgiye göre, saat 21.30 sıralarında Beykoz Elmalı köyü Tepetarla mevkiindeki ormanlık alanda bilinmeyen bir nedenle orman yangını çıktı. Yangın, rüzgarın da etkisi ile hzıla büyüdü.
Yangına çevre ilçelerden çok sayıda itfaiye ekibi müdahale ediyor. İş makinelerinin de yardımı ile yangını söndürmeye çalışan itfaiye ekipleri, yanan alanın büyük olması nedeniyle söndürme çalışmalarında güçlük çekiyor.
Bu arada, görgü tanıkları yangının birkaç noktadan başladığını söyledi. Yangının kundaklama sonucu mu yoksa rüzgarın etkisi ile mi farklı noktalarda çıktığı araştırılıyor.
Öte yandan, yetkililer, yangının şu ana kadar yaklaşık 20 dönüm arazide etkili olduğunu kaydettiler.
24/03/2008
http://www.haberaktuel.com/Istanbul-Beykozda-buyuk-capta-orman-yangini-haberi-118870.html
Yangının ne sonucu çıktığı hala muamma,
haberlerde ara ki bulasın,
Orman manzaralı, 20 dönüm yanmış özel mülkiyetli arazi,
kaç para eder sizce?:confused:
Oğuz Karsan
01-04-2008, 11:49
Merhaba,
Orman yangını bence ülkemizin eğitimden ve güvenlikten sonra sonra gelen üçüncü sorunudur.
Gelişen dünyamızda teknolojinin yardımıyla artık, eskiden çok zor işlerden sayılan meseleler artık bir bir çözülebilir hale gelmektedir. Bu devirde ise bilgi ve iletişim çağına girdiğimiz şu günlerde artık bir problemi halletmek isteyip istemediğiniz daha önemlidir. Çünkü artık çözülemeyecek mesele kalmamış gibidir.
Artık gelişmiş merceklerle atmosferdeki uydudan arabaların plakasını okuyabilen uydulardan orman yangınlarında da faydalanılabilir sanırım. Mesele ne kadar istediğinize bağlı. Birkaç yüz milyon dolara bu işi halledebilecek birkaç şirket var.
Türkiye Cumhuriyeti esasında dışarıdan zengin görünen fakir bir ülkedir. Ama fakir dediysem bitik bir ülke değildir. Şu anda akıllı bir politika izlenerek yangın södürme uçağı ve orman yangınlarını uydudan izlemek üzere bir fon oluşturuyoruz demeyi akıl edecek bir kurum, sanırım en az 2 ydu ile 8-10 uçak alacak kadar bir kaynağı toplayabilir.
Ayrıca bakanlıkların atıl duran araçlarının bu ülkeye kaça mal olduğunu veya bir kenarda hangi bakanlığa veya kuruma bağlı olduğu bilinmeyen bir sürü arazi,bina vs var. Akılcı biri bu kaynakları bir araya topladığında olabilecekleri bir düşünün. Veya sadece akşamcılara içkinize %2 orman yangınlarını önleme fonu adı altında zam yapıyoruz deseniz kimsenin gıkı çıkmaz herkes seve seve içkisinden bir yudum eksik içmeyi kabullenir. Veya başka şeyler.
Bütün bu yazdıklarım yapılamayacak işlerden değil yeter ki iste. Peki ABD gibi veya Kanada gibi ülkelerin partası ve teknolojisi orman yangınlarını önleyemiyor diyeceksiniz. Doğrudur. Ama bizim ülkemizdeki yangınların büyük bölümünün ormandan intikam almak için çıkarıldığına eminim. İşte yukarıdaki paragrafın sonunda yazdığım "Veya başka işler" ile esasında insan faktörünü belirtmek istedim.
Orman kendi kendine yanmaz, sağlıklı olmamakla birlikte yine en büyük etkenin güneş ışığında mercek etkisi oluşturabilen sağa sola atılmış içi su dolu pet şişeler ve kırık camlar ile yine ağaca ve ormana düşman insanlar oluşturuyor.Peki insanlar neden ağaca ve ormana düşman oluyorlar? bence ilk önce araştırılması gereken neden bu değil mi? Düşmanlığın kaynağı ne olabilir? veya kendi halinde bir ağaçlık insana ne zarar verebilir ki insan ona düşman olsun?
Malesef birçoğumuz kanunları bilmeyiz. Çünkü sadece özel eğitim alan hukukçuların bile anlayamadığı,ağır bir dille yazılan karmaşık bir sistemin içine kimse girmek istemez. Lazım olduğunda da bir avukata danışırız.
Orman Hukuku diğer hukuk dalları arasında en çok değişikliğe uğramış ve en anlaşılmayanlardan biridir. Yıllarca bitirilemeyen orman kadastrosunun bedeli köylü vatandaşa ödettirilmiştir.Dedesinden, Babasından kalan arazisinde birkaç ağaç yetişmesine izin verdiği için orman idaresi tarafından cezalandırılan ve arazileri ellerinden alınan binlerce insan var.
Artık bu lafları ederken yıllarca konusunda araştırma yapmış insanların edasıyla konuşabiliyorum. Gerek Emekli üstadların yazılarıyla gerek internetten ve gerek se kahvede köylüden aldığım yakınmaların bileşgesi ile konuşuyorum. 200,000 Kadar orman davasından bahsediliyor. Bunlar sadece devlete ve orman idaresinin güçlü avukatlarına ve vatandaşa hiçbir fayda sağlamayacak Karmaşık hukuk sistemine rağmen hak ramaya katlanabilenlerin sayısı.
Acaba orman idaresinin dava açtığı tebligat yazısını alınca tarlasını kayıtsız şartsız bırakanların sayısı nedir? Dededen kalma arazisini devlete karşı savunamayacağını çok iyi bilen bu kişilerden bazıları diyelim. Orman idaresinin belli klişelerle kazanmayı adet haline getirdiği davalarda hiç bir şey yapamayacaklarını bildiklerinden uğradıkları adaletsizliğin hıncını , galiba kendini savunamayan ağaçlardan ve ormanlardan çıkarıyorlar.
Bu benim tesbitimdir. Ve İnternette de okudum. Kadastro geçen bölgelerde orman yangınları çoğalıyormuş. Acaba sebebi yanlış ve adaletsiz geçen kadastrolar olmasın sakın?
Saygılar.
Oğuz Karsan
01-04-2008, 12:26
Merhaba,
Ben Ülkemizin en önemli sorunlarından olan orman yangınlarının % 50 azaltılabileceğini düşünüyorum. Ve bu soruna bir başka açıdan bakıyorum.
Kimseye haksızlık yapmak istemiyorum. Binlerce orman çalışanının canla başla uğraştığını da görüyorum. Bence problemi iyi tanımlayamadıkları için boşa kürek çekiyorlar. Ve bence yine ağaçlandırılmayı bekleyen binlerce hektar boş arazide ağaç dikmek için kullanabilecekleri çok kıymetli enerjilerini tüketiyorlar.
Teknolojisi çok gelişmiş ülkelerde de yangın çıkabiliyor. Her zaman da çıkacaktır % 100 engellenebileceğine inanmıyorum. Ama Ülkemizde çıkan yangınların % 50 sini engelleyebileceğimize ve bunun da Ağaç ve Orman varlığı açısından büyük bir ilerleme olacağına eminim.
Hayatı boyunca hastalık dışında bir büyük şehre inmemiş bazı köylümüz, sadece pazar kurulduğu günlerde birkaç bin nüfuslu kasabasına ihtiyaçlarını karşılamak için gelmektedir. Okuma yazma bilmeyenlerin çoğunlukta olduğu bu insanlar, hayatı sadece tarlalarında veya hayvanlarının bakımlarından kalan vakitlerde evlerinde veya köy kahvelerinde hiçbir eğitim programı içermeyen ve sahte işlerle kurgulanmış televizyon programlarından algılamaktadır.
İşte orman idaresinin yangınlarda ilk ve en önemli yardımcısı esas bu vatandaşlardır. Eğitim sistemimizin öğrencileri taşıtlar ile toplayıp kasabaya götürdüğü sisteme geçildiği, taşımalı sistem başladığı günden beri kendileri ile dünyada olan biteni konuşacakları veya en basit sorunlarında cevap alabilecekleri bir köy öğretmeninin bile bulunmadığı köylerinde sessiz bir şekilde yaşamaya çalışmaktadır.
Bu insanlardan birçoğunun hatta hepsinin orman kadastrosu geçsin geçmesin mutlaka ormanla itilafı vardır. Hepsinin haklı olmadığı gerçeğiyle düşünsek bile bu insanların arazilerine devletinin el koyması orman açısından ne derece fayda sağlayabilir?
Diyarbakır Polisinin kendilerine taş atan çocukları devletin şevkatli varlığını hissettirecek yaklaşımlarla izlediği başarılı tutumu malesef orman idaresi tarafından örnek alınamamaktadır. Orman idaresinin katı prensiplerle uygulamaya çalıştığı tutumun halkın devletine olan güvenini sarstığı gibi köylü vatandaşın ihtiyaç hissettiğinde, istediği ağacı kesmesini de engelleyemediği bir gerçektir.
Hal böyle olunca orman yangınları ile yapılması gereken gerçek mücadele daha akıllı yöneticilerin işbaşına geleceği güne kadar bir başka bahara kalmış oluyor.
Saygılar
Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümü kapsamında yürütmekte olduğumuz, "Kablosuz teknoloji ile orman yangınları erken tespit etme projesi" ilgili konu başlığını aşağıdaki link'ten ziyaret edebilirsiniz.
http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=8337
Oğuz Karsan
13-04-2008, 20:57
Merhaba,
Sayın yeaslan,
"http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=8337" link'ten okuduklarıma inanamadım.
Böyle çalışmalar varken neden hala yetkililer orman yangınlarının büyük bir kısmını önleyemezler anlayamıyorum.
Esas anlayamadığım ormanlar için faydalı birşey yapmadıkları ve hiçbir fikir üretemedikleri halde nasıl hala koltuklarında oturabildikleri.
Başarılı olacağına emin olduğum çalışmalarınızı devamını diliyorum.Tebrikler
Saygılar
Oğuz bey, aslında özellikle Ankara Orman Bölge Müdürlüğünde bulunan "Yangın Harekat Merkezi"nde orman yangınlarının erken tespiti, daha başarılı ve etkili mücadele yöntemleri üzerine çalışmalar yapılıyor. Fakat işin özü şu ki; üstün bir teknoloji ve ekip gerekmekte bu tarz projelerin başarıya ulaşması için. Sadece bakanlık bünyesindeki çalışanlarla bu çaptaki teknolojik projelerin yürütülmesi imkansız. Bu noktada devreye üniversitelerin girmesi gerekmekte. Zira, çok üst seviyede elektrik, elektronik ve bilgisayar bilimi ile mümkün kılınabilecek sistemleri ancak üniversitelerimiz bünyesinde geliştirebiliriz.
Bilkent Üniversitesi bu konuda 2 farklı proje ile orman yangınları ile mücadeleye destek vermektedir. Bir projede, gözlem kulelerine kurulan yüksek çözünürlükteki kameralar 24 saat tüm ormanı tarayarak, her hangi bir sebeple çıkan dumanı tespit etmektedir. Bu sistem Mart 2007'den bu yana geliştirilmekte, Marmaris ve Konya-Akşehir'de sistem kurulmuş, sistem geliştirimi devam etmektedir.
Biz ise kablosuz sıcaklık sensörlerini ağaçlara yerleştirmek suretiyle, orman genelindeki sıcaklık değişimini anlık olarak algılayabilecek ve de ani değişimleri çok kısa sürelerde merkeze bildirecek bir sistem üzerine çalışıyoruz.
Ümit ediyorum ki, 1 - 1,5 senelik süre içerisinde her iki sistemde son derece stabil hale gelecek, ülkemizdeki bir çok orman yüksek teknoloji ile korunabilecek hale gelecektir.
Saygılarımla.
Yunus Emre ASLAN
Bilkent Üniversitesi
rıfatsoydan
30-04-2008, 13:30
geçen hafta sarıyerin sırtlarındaki ormanda 7 yerde birden yangın çıktı. etrafında villalar ve siteler olan bu ormanın 7 yerinde birden yangın çıkması kimseyi şaşırtmadı. yeni projeler için arazi açıldı böylece. bu hükümeti kutlamak lazım. ormanları bile kendi meşreplerince özelleştirdiler. özelleştirmedikleri tek bir şey kaldı onu da söylemeye gerek yok burda.
Orman yangınları ile mücadele eylem planı
Ankara - Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, bundan böyle "bir santimetrekare dahi yanan orman alanının işgalinin veya bunun üzerine yapı yapılmasının mümkün olmadığını" ifade ederek, "Buna asla müsaade etmeyiz. Nitekim geçen sene yanan orman alanları, Aydın ve Bodrum'daki alanları geçen ay ağaçlandırdık" dedi.
"Orman Yangınları İle Mücadele Eylem Planı Toplantısı" bakanlık konferans salonunda gerçekleştirildi.
Bakan Eroğlu konuşmasında, yangınlarla mücadeleyi bu yıl teknolojik olarak daha da ileriye taşıdıklarını ifade ederek, "Geçen yıl fevkalade kurak olmasına ve hava sıcaklıklarının son derece yüksek olmasına rağmen biz diğer ülkelere, İtalya, Suriye, Portekiz ve Yunanistan'a nazaran çok daha başarılı olduk" diye konuştu.
"Orman, bir ülkenin akciğeridir" diyen Eroğlu, Türkiye'deki ormanların 74 milyon ton "karbondioksiti yutak kapasitesi" bulunduğunu bildirerek, ağaçlandırmalarla bu rakamı 120 milyon tona çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi.
Bakan Eroğlu, Orman Yangınları Eylem Planı'nı 3 aşamada gerçekleştirdiklerini belirterek, ilk aşamada yangını eğitimle önlemeye çalıştıklarını anlattı.
İkinci aşamada orman içinde küçük göletler ve havuzlar inşa ederek helikopter ve yangın söndürme araçlarının su almasını hızlandırdıklarını belirten Eroğlu, Orman Genel Müdürlüğü ile bazı sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle şu anda 350 gölet ve havuz yapıldığını bildirdi.
THK'dan 15 uçak kiraladıklarını, 15 helikopteri kiralama sürecinde olduklarını kaydeden Eroğlu, 10 kritik noktaya kamera yerleştirildiğini, bunlar aracılığıyla yangına çok kısa sürede müdahale edilebildiğini anlattı.
Bu sistemin anında müdahaleye olanak tanıdığını kaydeden Eroğlu, sistemin Türkiye'de hazırlandığını ifade etti.
Mücadelenin üçüncü safhasında yanan alanları ağaçlandırmanın yer aldığını belirten Eroğlu, şöyle konuştu:
"Vatandaşlarımız nazarında 'Orman varlıklarımız azalıyor' şeklinde kanaat var. Hayır, orman varlıklarımız günbegün artıyor. Orman servetimiz her yıl artıyor. Yanan ormanlarla ilgili yanlış bir kanaat var. Hükümetimizin göreve başladığı 2003 yılından itibaren bütün orman alanları uydudan sıkı kontrol altına alınmıştır. Geçmiş yıllarda, bizden önce bazı alanlar yakılıyordu, işgal edilmeye cüret ediliyordu. Ama şu anda yanan orman alanlarının tamamı hemen etrafı çevrilmek ve uydudan kontrol edilmek suretiyle bir yılı geçmeden ağaçlandırılıyor."
Bakan Eroğlu, bir gazetecinin "Yangınların faillerini kamerayla bulmayı düşünüyor musunuz?" şeklindeki sorusunu, "Çok sıkı takip ediyoruz. Nitekim geçen sene bir vatandaşı yakaladık. Kasten ormanı yakmış" diye yanıtladı.
Kaynak : Anadolu Ajansı
http://haber.turk.net/haber_detay.asp?ID=2029536&Cat=GEN
rıfatsoysal,
bekleyelim bakalım,Orman bakanının dediği gibi bu bölge hemen(!) etrafı çevrilip ağaçlandıralacak mı?
Mahmut Leventoğlu
08-07-2008, 17:20
Gülnar çevresi neredeise 48 saattir yanıyor.5 köy tamamen boşaltıldı. 2 kişi yaşamını yitirdi 40 civarında yaralı var. Birçok hayvan telef oldu. Yangın hala devam ediyor. :(
Penelophe
08-07-2008, 18:18
Maalesef çabalar yetersiz kalıyor, çok üzücü.:(
Yeni gelen arkadaşlar bölümünde kendimi tanıtırken de yazmıştım, Mersin'in Silifke ilçesinde yaşamaktayım ve Gülnar'da hala kontrol altına alınamayan orman yangınının haberlerini an be an alıyorum. Çocukluğumda koşup oynadığım, piknikler yaptığım, börtü böcek yakaladığım, mantar ve toprak topladığım, çam ağaçlarında kurulan salıncaklarda göklere uçtuğum ormanlar kül oldu, gezdiğim köylerdeki evler ve canlar kavruldu.. Aydıncık ilçesine dayanmış alevler, yani ta torosların tepesinden deniz seviyesine inmiş..
Aydıncığa giderdik Gülnar'dan, virajlı ve yemyeşil yollarda cırcırböcekleri kulaklarımızı patlatırcasına öterdi, akşam tekrar Gülnar'a dönerken araba farından kaçan yabani tavşanlar, tilkiler bizi heyecanlandırırdı.
Gülnar halkından yardım istenmiş,insanlar yangın yerine götürülmüş. Keşke benim de elimden birşey gelse, ama ne yapabilirim ki, olsa olsa belediyemizle görüşüp Silifke'den insanlar götürülmesini isteyebilirim, ve çam tohumları çimlendirip belediyeye veririm dikmeleri için. İnsanları da çam yetiştirmeleri konusunda hareketlendirebilirim.
Lütfen ormanlık alanlarda herkes çok dikkatli olsun, yakında gördüğünüz şişe kırıklarından alabildiğinizi alıp ormanlık alandan uzaklaştırmaya çalışın. Ve mangaldan döktüğünüz külleri mutlaka soğuyuncaya kadar ıslatın.
Herkese geçmiş olsun..
Geçmiş olsun, başımız sağolsun vs
Sanırım elimizden başka birşey gelmiyor.
İki can, yüzlerce hayvan, binlerce ağaç, kavrulan 400 hektarlık toprak
eskiden olsa cehalet derdik, kaza derdik ama artık tüm tetbirleri bilen insanoğlu neden hala bu kadar dikkatsiz anlamıyorum, anlayamıyorum nasıl olduda bu kadar bencil olduk. Bu gidişle dünyayı bitireceğiz. Geçen Gelibolu şimdi Mersin Allah başka göstermesin ama daha yazın ortasındayız.
Evet arkadaşlar Ağaçlar olarak küçük çaplıda olsa bir orman hazırlıyalım en azından yanan ormanlarımız adına orada telef olan hayvanlarımız anısına.
Belki tek başımıza elimizden birşey gelmez ama biz kocaman bir aileyiz.
Nedersiniz?
Zavallı ormanlarımız siyasi ve doğal felaketlerin çıkmazı içinde varlığını sürdürmeye çalışıyor.
Çiğerlerimiz yanıyor,vatandaşlarımız ölüyor,siyasilerin ormanlar üzerindeki hesapları hiç bitmiyor.
Bakan Eroğlu'nun 2008 yaz sezonu için;
''yangınlarla mücadeleyi bu yıl teknolojik olarak daha da ileriye taşıdıkları'' ifadesi bomboş çıktı...
Oğuz Karsan
31-07-2008, 11:20
Merhaba,
Her sene olduğu gibi daha önceki senelerden ders çıkarılamadığı ve koltuklar değiştirilmediği için yangınlar devam ediyor.
İ.Melih Gökçeğin doğalgaz konusunda birkaç yıl önce yetkililere şunu dediğine sahit olmuştum. " Zarar eden kuruluşun başında 7 yıldır aynı müdür var" İşte bu laf çok doğru.
Yıllardır babadan oğula geçen derebeylik gibi orman müdürleri belli koltuklara oturmuşlar. Peki özel sektörün uyguladığı performans bu kişilere uygulansa acaba ne olur. Bir yerde bekçilik yapabilirler mi?
Ormanları yanmış her yetkili işi bırakıp gitmelidir.
Ben ormanlarımızı daha iyi korurum. Birçok kişinin şimdi içinden bu lafı ettiğine eminim.
Ormanlarımızın altındaki çer çöp neden temizlenmez?
Ağaçların bakımları neden yapılmaz.?
Olası bir yangına karşı neden önlem alınmaz?
Bu yetkililer neden hala koltuklarında oturabilir. ?
Şimdi anladınız mı? İ. Melih Gökçeğin başarısının sırrını.
Başarısız yönetici gider. . .İşi becerebilen kalır.
Saygılar
Cumhur Tonba
02-08-2008, 23:10
Şu anda Yurdumuzun bir çok yerinde güzelim ormanlarımız yanıyor.
Televizyon ve gazetelerden izlediğim kadarıyla Antalyada büyük bir orman yangını var.Nedeni ise ilektrik tellerinin birbirine çarpmasıyla oluşmuş.
İstenilse, biraz zaman, biraz emek, biraz para ile hatlar kolaylıkla yer altına alınabilir.Bu kadar büyük bir alan ve seneler sürecek iyileştirme çalışmalarına gerek kalmazdı.
Ağaçlar-net üyelerinin bu olaylardan büyük üzüntü duyduğunu tahmin ediyorum.Antalyalı hemşeriletimin üzüntüsünü baylaşıyor ve geçmiş olsun diyorum.
Oğuz Karsan
03-08-2008, 12:42
Merhaba,
Biraz dışarıdan gazel okumuş gibi olsa bile bu gün dördüncü gün ve Antalyadaki yangın henüz söndürülebilmiş değil.
Yazık, başka söyleyecek birşey bulamıyorum.
Bütün kış kocaman odalarındaki büyük masalarında oturan yetkililer, bölge müdürleri, diğer müdürler ve ilgililer bakalım bu kış bir dahaki yaz yangınların olmaması için ne gibi bir önlem alacaklar.
Saygılar.
berduray
03-08-2008, 12:50
Bu kamlumbağa hızındaki bürokrasi beni çıldırtıyor!
Harekete geçmek için ne bekliyorlar? Ülkemdeki son ormanın da yanmasını mı?
Birleşip bir protesto eylemi yapamaz mıyız?
Nol'ur bu aymazlara bir şekilde sesimizi duyuralım.
Teknik olarak tam adını bilemeyeceğim ama sensörlü yangına hassas yangın topları neden kullanılmıyor?
Bu konuyu detaylı bilen arkadaşlarım bilgi aktarabilir mi?
Kahroluyorum yemin ederim, o alanın eski haline dönmesi "en az 50 yıl"...inanabiliyormusunuz?
Bu masabaşı imza, protokol görevlilerinden çok sıkıldım, böyle yöneticilerle nereye kadar gidebilir ki?
Orman Yangınlarıyla Savaşım Cephesinde Değişen Birşey Yok
AKP yönetiminde geçen 2003-2006 döneminin yıllık ortalama orman yangını sayısı yüzde 48, bu yangınlarda zarar gören orman ekosistemi genişliği ise yüzde 110 oranında arttı. Orman Genel Müdürlüğ’nün (OGM) verilerine göre 2007 yılında ülkemizde 2829 orman yangını çıkmış ve 117 bin dönüm orman ekosistemi çeşitli düzeylerde zarar görmüştür.
Başka bir söyleyişle de, 2007 yılında, AKP yönetiminde geçen 2003-2006 döneminin yıllık ortalama orman yangını sayısı yüzde 48, bu yangınlarda zarar gören orman ekosistemi genişliği ise yüzde 110 oranında artmıştır. Yalnızca bu sayısal gerçekleşmelere bakıp, OGM’nin 2007 yılında, orman yangınlarının önlenmesi ve söndürülmesine yönelik çalışmalarında başarısız olduğu öne sürülebilir mi? Sürülebilir de sürülemez de:
Öne sürülürsün ya da sürülmesin, bu türden yüzeysel yargıların, sözgelimi ilgili bakan ve üst düzey yöneticilerin yangın sayıları ve/veya zarar gören orman genişliğindeki yıllık azalmalar karşısında övünmeleri gibi bir aymazlıktan öte anlamı olmaz. Çünkü, bu değişmeler, iklim koşulları başta olmak üzere yangın çıkan ormanların yapısal özellikleri ve konumları, yangının nedenleri vb kısa dönemde denetim altına alınamayacak, doğal etmenlerdeki olumsuz değişmelerden de kaynaklanmış olabilir. Söz konusu değişmelerin nedenleri, ancak gerektiğince uzun dönemli ve çok boyutlu dinamik çözümlemeler yapılabildiğinde anlamlı biçimde açıklanabilir.
Peki, ülkemizde, böyle çözümlemeler yapılıyor mu? Hayır, uzun dönemlisi bir yana, kısa dönemli çözümlemeler bile yapılmıyor; yangın sayısı ve yanan alan genişliğindeki “olağandışı” sayılabilecek artışların bile nedenleri gerektiğince çözümlenmiyor. Oysa, böylesi bir çabaya girilse, her yangın bir deney olarak sorgulanıp nedenleri ve söndürme çalışmalarının etkenlik düzeyleri irdelense yaşamsal önemde dersler çıkarılabilecek; bu derslerden hareketle de çok daha etkili önlemler geliştirilebilecek.
Ne yazık ki, ormancılığımızda bu yalın işlemleri düzenli olarak yerine getirebilecek bir yapılanma yok; ne orman fakültelerinde ne ormancılık araştırma kuruluşlarında ne de OGM Orman Koruma ve Yangınla Mücadele Dairesi Başkanlığı’nda bu doğrultuda çalışmaları gerektiğince yapabilecek yeterince donanımlı birimler, yeterli nitelik ve nicelikte uzman ve araştırmacılar var.
Olmadığı için de, yangın sayısı ve zarar gören orman alanı genişliğindeki söz konusu artışlar, sözgelimi, “Orman Genel Müdürlüğü Faaliyet Raporu 2007”nda değini konusu bile yapılmamıştır. Dolayısıyla, “Orman Genel Müdürlüğü 2008 Eylem Planı”nda da bu yoksunlukların giderilmesine yönelik bir tek önleme yer verilmemiş; öteden beri yapılagelen çalışmaların yinelenmesiyle yetinilmiştir.
Öncelikli koşul: Gerektiğince araştırma ve geliştirme...
Bilindiği gibi, ülkemizde orman ekosistemlerinin yapısal özellikleri hem dikey hem de yatay olarak son derece değişkendir ve yaklaşık olarak yüzde 60’ı orman yangınları çıkma olasılığının en yüksek olduğu bölgelerde bulunmaktadır. Dahası, bu bölgelerdeki sıcaklık ve kuraklıkların küresel ısınmaya koşut olarak giderek artacağı öne sürülmektedir Üstelik, orman-halk ilişkileri, bu bölgelerde görece olarak daha yoğundur.
Ek olarak; yaklaşık 45 milyon dönüm orman ekosistemi, yanıcı madde birikiminin, dolayısıyla yangın çıkma olasılığının en yüksek düzeyde olduğu 30-40 yaşlarına ulaşmıştır. Öte yandan, yine bilindiği gibi, orman ekosistemleri ile küresel ısınma arasında iki yönlü bir ilişki vardır: i) Orman ekosistemlerinin küresel ısınmaya yol açan sera gazlarını tutabilmesi, bu ilişkinin ülkemizde de üzerinde görece olarak daha fazla durulan bir yönüdür. Ne var ki, ülkemizde, hangi yapısal özelliklere sahip orman ekosistemlerinin bu işlevi görece olarak daha iyi görebildiği henüz belirlenmemiştir. Belirlenmediği için de, yeni orman yetiştirme çalışmaları sırasında bu işlevi daha iyi görebilecek orman yapılarının oluşturulabilmesi tümüyle rastlantısaldır. ii) Küresel ısınmanın yol açabileceği sıcaklık ve kuraklık artışlarından zarar görebilecek ekosistemlerden birisi de ormanlardır.
Ancak, ülkemizin farklı bölgeler bir yana aynı bölgede bile farklı yapısal özelliklere sahip orman ekosistemlerinin bu süreçten ne yönde ve ne denli etkilenebileceği bilinmemektedir. Bu durum, küresel ısınmanın etkilerinden bir yandan olumsuz yönde daha az etkilenebilecek ya da hiç etkilenmeyebilecek bir yandan da yararlanabilecek orman yapılarının oluşturulmasını olanaksızlaştırmaktadır. Ayrıca, söz konusu belirsizlik, var olan orman ekosistemlerinin küresel ısınmanın, başta yangınlar için uygun iklim koşullarını yaratması olmak üzere gündeme getirebileceği ekolojik değişikliklere karşı gerçekçi önlemlerin geliştirilebilmesini tümüyle rastlantılara bırakmaktadır.
Açıktır ki, bu koşullarda, araştırma ve geliştirme etkinliklerinin önemi daha da artmaktadır. Oysa, Bilim teknoloji Yüksek Kurulu’nun 2005 yılında aldığı karar uyarınca 2006 yılında hazırlanan Türkiye Kamu Çevre ve Ormancılık Araştırma Programı’ndaki yedi “Araştırma Alanı”ndan birisi olan “Orman Koruma” kapsamında 17 “Araştırma Projesi”ne ve bunların arasında da yalnızca “Ulusal Yangın Tehlike Oranları Sistemi”nin oluşturulması ile “Orman Ekosistemleri ile İklim Elemanları Arasındaki İlişkiler” konulu iki projeye yer verilmiştir. Buna karşılık, “Orman Genel Müdürlüğü Faaliyet Raporu 2007”nda belirtildiğine göre OGM ile KTÜ Orman Fakültesi’nin birlikte yürüttükleri “Yangın Davranış Modelleri Projesi” dışında kamu ormancılık araştırma kuruluşlarının 2007 ve 2008 yılı çalışma programlarında bu konularda herhangi bir araştırma projesine yer verilmemiştir.
Nelere mal olduğu da bilinmiyor ...
Ülkemizde bu sorunun yanıtının da verilebilmesi olası değildir. Çünkü, orman yangınlarının hemen hemen hiç sorgulanmayan bir başka boyutu da yangın önleme ve söndürme çalışmalarının, deyiş yerindeyse nelere mal olduğudur. Çünkü, hem kamuoyunda hem de OGM’de öteden beri geçerli olan; “- Orman yangını çıkmasın da, söndürülsün de; bu, nasıl sağlanırsa sağlansın!” yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, günümüzde de değişmemiştir. Oysa, ülkemizde, bugüne değin yüz dolayında görevlinin yanarak öldüğü yüzlercesinin de yaralanıp sakat kaldığı orman yangını önleme ve özellikle de söndürme çalışmaları sırasında yabana atılamayacak boyutlarda kaynak kullanılmaktadır.
Çok daha da önemlisi, söz konusu çalışmalar orman ekosistemleri üzerinde çeşitli olumsuz etkilerde bulunulabilmektedir. Bu nedenledir ki, 2004-2023 dönemini kapsayacak biçimde hazırlanan Türkiye Ulusal Ormancılık Programı’nda, 2004-2009 döneminde gerçekleştirilmek üzere “Orman yangınları ile mücadelede halen gerçekleştirilen çalışmalarda ve tedbirlerde maliyet etkenliğinin geliştirilmesi ihtiyaç ve olanaklarının belirlenmesi amacıyla bir araştırma-geliştirme...” eylemine de yer verilmiştir. Ancak, bu “eylem” doğrultusunda da bugüne değin herhangi bir çalışma yapılmamıştır.
Temel strateji yangın söndürmek değil, yangınları önlemek olmalıdır !
Ne söylenirse söylensin, ne önerilirse önerilsin duymazlıktan gelip, deyiş yerindeyse “bildiğini okumak”, AKP’yle birlikte kamu yönetiminde giderek kalıcılaşan davranış biçimlerinden birisi oldu. “Orman Genel Müdürlüğü 2008 Eylem Planı”nda yer verilen “eylemlere” bakılırsa, bu tutum, orman yangınlarıyla savaşım alanında da geçerli. Çünkü, anılan belgede, orman yangınlarıyla savaşım çalışmalarında temel strateji, 2008 yılında da, yangınların olabildiğince daha az zararla söndürülmesi için gerekli yönelik araç-gereçlerin satın alınması ve/veya kiralanmasına, tesis yatırımlarının yapılmasına yöneliktir. Oysa, ülkemizde, çıkan orman yangını sayısı artma eğilimindedir.
Bu nedenle, ülkemizde orman yangınlarıyla savaşımda temel stratejinin yangın çıkma olasılığının en aza indirilmesi olmalıdır. Ancak, böylesi bir stratejinin gerektirdiği çalışmalar;
i) çok boyutludur; sözgelimi, yangınlara karşı görece olarak daha dirençli orman yapılarının oluşturulmasını, kısa dönemli götürüsü getirisinden her zaman yüksek orman bakım çalışmalarına ağırlık verilmesini, orman-halk ilişkilerinin gerektiğince düzenlenmesini, bu amaçlarla kullanılacak bilgilerin üretilmesini gerektirir;
ii) teknoloji yoğun değildir, dolayısıyla söndürme teknolojileri, araç ve gereç üreticilerine sağlayabileceği pazar olanakları kısıtlıdır;
iii) gösterişsizdir, gözden ırakta gerçekleştirilir ve kısa dönemde sonuç vermez, dolayısıyla, ilgili bakan ve üst düzey yöneticilerinin, deyiş yerindeyse “hava atmalarına” olanak vermez vb.
Bu nedenlerle olsa gerek; AKP döneminde de orman yangınlarıyla savaşım cephesinde yeni bir yaklaşım yok !
***
Bu koşullarda 2008 yılında da yanan ormanlar yandığı, yangın söndürme çalışmalarından yapılan harcamalar yapıldığı, söndürme çalışmaları sırasında orman ekosistemlerine verilen zararlar verildiğiyle kalacak; dolayısıyla, ilgili bakan ve üst düzey yöneticilerden yol açtıkları ya da önleyemedikleri kamusal zararların hesabı yine sorulamayacak. Sorulmasın mı ?
Yücel ÇAĞLAR
Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi
08.07.2008
Cumhuriyet Tarım ve Hayvancılık (http://www.cumhuriyet.com.tr/?em=cuth/w/t00.html)
Oğuz Karsan
03-08-2008, 13:36
Merhaba,
Sn. Berduray,
Ben de senin gibi kahroluyorum.
Bir hafta içinde bu kaçıncı yangın?
Peki o koca masalı yetkililer kışın ne yapıyorlar ?
Yazın gelebilecek tehlikelerine karşı Kış mevsiminde ne gibi önlemler alıyorlar?
Makam arabaları yerine yangın söndürme uçakları neden alınmıyor?
Bahsettiğiniz yangın topları neden kullanılmıyor?
Yetkililer neden bu kadar duyarsız?
Çünkü ormanın yanması umurlarında değil de ondan.
Kanunda söyle düzenlemeler yapıla mesela,
Orman yanan bölge müdürleri tüm kadrosu ile birlikte görevden alınsa,
Orman gelirlerinden o bölge orman çalışanlarına prim verilse
Veya üç sezon Yangın çıkmayan bölgelere prim verilse,
İşşiz orman mühendisleri işe alınsa,
Ama orman yansa da yanmasa da adam aynı maaşı alacaksa neden çalışıp didinip kendini parçalasın ki
Biraz özeleştiri yapalım mı?
İşte Türk Bürokrasisi, kocaman odalar, kocaman masalar, birsürü telefon rengarenk, kapıda birkaç arazi ve makam arabası, şöförler, odacılar, çaycılar bir sürü personel her oda klimalı ve oyun oynayabilecekleri bilgisayarlar.
Hadi aksini ispat edin. Yalan deyin.
Maaş çalışsada aynı yatsada aynı. . .
Neden çalişşın ki ?
İşte bizim aymazlar işte bizim bürokrasi.
Saygılar
Arzu Kasapoğlu
03-08-2008, 21:11
ÇANAKKALE'nin Ayvacık İlçesi'ne bağlı Baharlar Dikme Çınar Mevkii'nde, orman yangını çıktı.
Saat 17.00 sıralarında Ayvacık Orman İşletme Müdürlüğü'nün yangın kulelerinden belirlenen alevler, karaçamlardan oluşan ormanlık alanda başladı. Saatteki hızı zaman zaman 40 kilometreye ulaşan şiddetli poyraz yangının hızla yayılmasına yol açtı. Kazdağları eteklerindeki yanmakta olan alanın, yüzlerce hektarlık ormana açılan bir yer olduğu belirtildi. Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü yangına Çanakkale'de konuşlanan THK'ya ait 4 uçak ve 1 helikopterle mücedele hazırlığına başladı.
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Canakkalede_yine_orman_yangin i__192056_1&tarih=03.08.2008&Newsid=192056&Categoryid=1
Kaynak: Gazete Vatan
Dunya_Nefesi
05-08-2008, 15:36
Merhaba arkadaşlar,
Bütün yazdıklarınız o kadar içten ve duygu yüklü ki..Hepinize duyarlılığınız için teşekkür ediyorum..Aslında suana kadar hicbir foruma aktif olarak katılmadım.Ama ormanlarımız konusunda kendimi o kadar aciz ve güçsüz hissediyorum ki, birseyler yapamamanın verdiği acı yüreğimi ormanlar gibi cayır cayır yakıyor..Belki bu foruma katılırsam hiçbirsey yapamamaktan kurtulmuş olurum diye düşündüm...
Ben milletçe sahip olduğumuz değerlerin farkında olmadığımızı önemle vurgulamak istiyorum.Cunku okumuyoruz,dinlemiyoruz,bakmıyoruz,baktığımız yerde sadece gormek istediklerimizi görüyoruz, görmemiz gerekenleri göremiyoruz...Hal boyle olunca da sadece üzülmekle, dövünmekle onu bunu suçlamakla ömür tüketiyoruz...Kimseye faydamız dokunmadan sadece lafla peynir gemisi yürüterek vicdanlarımızı rahatlatıyoruz(!)
Ormanlarımız yanıyor..Hersene biraz daha fazla miktarda azalmak yerine artarak yanıyor akcigerlerimiz...Hazinemiz...Foruma katılanların hemen hemen yazdıklarını okudum...Ve sunu gördüm...Ihmalkarlık, vurdumduymazlık, nasıl olsa birileri birsey yapıyordur düşüncesi yakıyor ormanlarımızı...İktidarından halkına,köylüsünden tatilcisine herkesi duyarlı olmaya davet ediyorum...Eger bu yangınlar bir çeşit terör saldırısı ise emin olduğum tek bir nokta var bunu yapanlar insan olamaz...Bir insan bunu yapamaz...Bir insan hicbir suçu,günahı olmayan hayvaları,bitkileri böylesine hunharca öldüremez...
Dikkatsizlikten çıktığını düşünsek bile artık bu devirde nasıl bir dikkatsizliktir onca canlıyı diri diri yakan? Dikkatsizliği yapanlar hiç mi televizyon seyretmiyorlar, radyo dinlemiyorlar, gazete okumuyorlar..Her sene her sene aynı dikkatsizliği nasıl yapabiliyorlar..Milletçe insanlığımızı mı kaybediyoruz sorusu aklıma geliyor...
Anız yakanlar yüzünden oldu diyorlar,elektrik telleri sürtündü diyorlar, yıldırım düştü diyorlar, trafo patladı diyorlar...Suçu birilerinin ya da bişeylerin üstüne atmakla onca yanan canlıyı geri getirebilir miyiz? Herneden çıktıysa bu yangınlar hersene asağı yukarı aynı nedenlerden çıkıyor..Neden önlem alınmıyor?Ayrıca biranda birbir ardına nasıl cıkıyor? Ya da neden hep turizm bolgelerinde çıkıyor? Herşeyi devletten beklemek düşüncesi bana ters bir durum olmakla birlikte ormanlarımız konusunda hukumeti duyarlı olmaya çağırıyorum...Ve kesinlikle onlardan bu konuda biseyler yapamalarını bekliyorum...Bozuk olan 2 uçaktan bahsediliyor..Neden bozuk o uçaklar? Millet olarak vekilime bunu sormak hakkımdır...Neden kural gibi hersene yazın çıkan orman yangınlarına uçaklar tamir ettirilerek hazırlıklı olunmadı? İlle birseyler yapmaları için kendi canlarının yanması gerekiyor? Baskasının acısını yüreklerinde hissetmeleri bu kadar mı zor? O ormanlarda herseyden habersiz yaşayan canlardan birileri kendileri olsaydı, acaba bu duyarsızlığa ne diyeceklerdi?
Ülkemizin başına ne geldiyse siyaset kavgaları sırasında gelmiştir...Lütfen birbirimizle didişmeyi bırakalım Turkiyemiz için birseyler yapalım...Şehitlerimiz biz bu hallere düşelim diye mi kanlarını canlarını verdiler? Ülkemizi candamarlarından vurmalarına izin vermeyelim..Ormanın düşmanını kendi düşmanımız belleyelim...
Süha Şendoğan
05-08-2008, 15:48
(Bu koşullarda 2008 yılında da yanan ormanlar yandığı, yangın söndürme çalışmalarından yapılan harcamalar yapıldığı, söndürme çalışmaları sırasında orman ekosistemlerine verilen zararlar verildiğiyle kalacak; dolayısıyla, ilgili bakan ve üst düzey yöneticilerden yol açtıkları ya da önleyemedikleri kamusal zararların hesabı yine sorulamayacak. Sorulmasın mı ?)
Sanırım bu kısacık açıklama işin özeti maalesef..
Bu orman yangınları dikkatsizlikten, cahillikten, çevreye önem vermemekten ve kasıtlı olarak bu yangınları çıkartan guruplar yüzünden çıkıyor bildiğimiz kadarıyla.
Dünyadaki uygulamalar nasıldır bu konuda, bizim gibi çok sıcaklar yaşayan bölgeler var ama bizde sürekli yangın çıkıyor ve şehirler kadar orman kül oluyor. Nedir bu uygulamalar?
Bildiğim kadarıyla çok iyi tedbirler şunlar;
1-Ateşten en zor etkilenen ağaçları dikmek ve tüm boşlukları bunlarla ağaçlandırmak
2-Yanmayan ağaçlarla yapılacak çalışmaları bir iki türle sınırlandırmayıp, ülkeden ve dünyadan bu tür ağaçlar toplanıp bu hususta kullanılmalıdır. Bu şekilde çeşitliliğin verdiği fayda olacak, ekosistem iyi yönde etkilenecek ve türlerin mutlaka birkaçı çokça yayılacaktır.
3- Aynı şekilde bu tür bitkilerde çoğaltılmalı.
Orman vasfını yitiren alanlarda tesisleşmeye izin verildiğinden beri ormanlar fazlasıyla yanmaya başladı, ardından bundan kar elde edecek rantçılar küresel ısınma gibi haberleri medyaya sık sık getiriyorlar, nedenini biliyoruz. B-2 denen cani yasa ile ormanlar katledilecek. Ormanlarımı yakıyorsun, yak kanun seni destekler...
Güyya ormanlarda yaşayan halk bedava yaşıyormuş böylece onlardan vergi alınacakmış bahaneleride bu.. Tarzan mı kaldı bu devirde sahtekar! Ot bitmeyen yerler var orada büyük tesisler yapsana illa en güzel yeri mi talan edeceksin. Kime yutturuyorlar? Coğrafya profesörleri, iklimi ve bitki örtüsünü bilen eğitmenler toplansın bakalım ne diyecekler bu duruma: Hiç orman vasfını kaybetmiş arazi olur mu adi, bir zamanlar ormansa yine orman olabilir orası. Kime yutturuyorsun. Beraber toplanıp sinsi ve sessiz kararlar veriyor ve düzenlemeler yapıyorlar. Dolaylı yollardan kanuna sokulan katli vaciptir üslubuyla hüküm verilmekte; neye? Doğaya.. Ormanın boynunu vuruyor cahiller, niye; çünkü para getirmiyor yandaşlarına.
...ve şimdi düşünelim ormanları yakan kim:confused:
‘Ağaçları da Vururlar’ Bir gazete yazısı
Mersin’de tutuşan gülnar ormanlarının henüz dumanları tüterken yurdun çeşitli yörelerinde ormanlar alev alev. Turizm için, golf sahaları için, yoI genişletmek için akla gelen tek çözüm ‘binilen dalın kesilmesi’. Orman yangını doğa cinayetidir. İhmal, yetersiz ve zamanında yapılmayan müdahale, orman vasfını kaybetmiş alanları ranta çevirmek için kuyruğa girenler, B2 yasaları çıkararak onların işlerini kolaylaştıran siyasetçiler de kuşkusuz, ağaç katliamının, orman soykırımının önde gelen sorumluları arasında. Giderek küçülen tarım alanlarının, aslında kıtlığa, açlığa davetiye çıkarmak anlamına geldiği kimin umurunda. Kimse salt ülkemizde değil, gezegenin hemen tümünde önümüzdeki on yıl boyunca gıdanın giderek pahalılaşacağının ayırdında değil. Uzmanlar bunun yirmi yıldan bu yana lMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından gelişmekte olan ülkelerin tarımlarını çökerten uyum yasalarından kaynaklandığı görüşünde. Yine uzmanlara göre tarımsal ürünlerdeki yüzde 80’lere varan fiyat artışları ABD’deki ‘taşınmaz krizinden’ büyük zararlara uğrayan dev fonların spekülatif kazanç amacıyla tarım ürünlerine el koymalarından ileri gelmektedir. Beş yüz bin ağaç kesip golf sahası yapanlar, dileriz, kıtlık kapıya dayandığında golf toplarını yemek zorunda kalmazlar. Yol genişletmek için ağaç devirenler de arabalarıyla geniş yolların keyfini sürerken açlıktan yakınmazlar!
NTV’nin bir süredir ‘Yeşil Ekran’ adıyla gerçekleştirdiği mükemmel çevre programlarına göre son elli yılda 48 Gökçeada büyüklüğünde orman kül olmuş.Türkiye’nin en büyük adası Gökçeada’nın (İmroz) yüzölçümü 279 kilometrekare. Sakın bu rakamı 48’le çarpmaya kalkmayın, aksi halde fena halde üzülürsünüz!
İşte bütün bunları düşünürken geçen yıl Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da Anne Frank Müzesi’nin bahçesinde bulunan 150 yaşındaki 27 tonluk dev kestane ağacının devrilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu gerekçesiyle belediye tarafından kesilmek istenmesinin mahkeme kararıyla önlenmesini anımsadım. Küçük Yahudi kız Anne Frank’ın 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden gizlenirken yazdığı anılarında yer alan ağacın kesilmek istenmesi, çevrecilerin ve halkın tepkisine yol açmış, böylece de ağaç kurtulmuştu. Ağacın kesilmek yerine ‘tedavi’ edilmesine karar verilmiş ve bunun için de 2008 yılı başına kadar süre tanınmıştı. Şu anda kestane ağacının ne olduğunu bilmiyorum. Dileğim bütün görkemiyle ayakta kalmaya devam etmesidir.
Bu arada yazar Laurent Grellsomer’in konuyla ilgili olarak kaleme aldığı ve 9 Ekim 2007’de Le Monde gazetesinde ‘Ağaçlar da Ağlar’ başlığıyla yayımlanan yazısını kesip saklamıştım. Bugün ağaca, ormana övgünün seçkin örneklerinden biri olan bu ilginç yazının çevirisini sunmak istiyorum: “Nedir bir ağaç? Bunu tam olarak bilemeyiz. Çoğunca bakışımız kayar çaprazdaki ağaçtan habersiz. Oysa ağaçlar bir bütünün parçasıdır. Onları görmezden geliriz, önlerinden geçip gideriz. Tam olarak onları görünüm içinde eritiriz. Ama bazen bir ağacın dikkatimizi çektiği de olur; bakışımız yakalanmıştır. Elimiz bir atın boynunu okşar gibi ağacın gövdesinin üzerindedir... Bir ağaca hayranlık duyulabilir, dahası âşık olunabilir. Ağaç enerjinin, yaşamın ve güzelliğin kaynağıdır. Anne Frank’ın avlusundaki ağacın, kestane ağacının yok edilmek için gün saydığını öğrendiğimizde düşündük bütün bunları. Çünkü bu ağaç tam olarak bir başka ağaca benzemiyordu. 2. Dünya Savaşı sırasında iki yıl süreyle sığındığı Amsterdam’daki evin eşya deposunda düşler kurarak baktığı, doğanın az rastlanır bir parçası, seyretmeyi en çok sevdiği görünümüydü. 23 Şubat 1944’te Peter’le birlikte olduğu bir sırada ‘günlüğüne’ şunları not etmişti: ‘İkimiz de gökyüzünün muhteşem maviliğine bakıyorduk. Kestane ağacı çırılçıplaktı. Dallarındaki küçük su damlaları parıldıyordu. Uçuşan martılar ve başka kuşlar gümüş rengindeydi. Ve bütün bunlar bizi öylesine heyecanlandırıyor, öylesine etkiliyordu ki, konuşamıyorduk bile.’
13 Mayıs 1944’te ise günlüklerde şu satırlara rastlıyoruz: ‘Kestane ağacımız dipten uca çiçek açtı. Yapraklara büründü. Geçen yıldan daha güzeldi, 150 yaşındaki bu ağaç bugün kesilmesi gerekecek derecede hastaydı. Aslında, o mahpus kalmanın ve özgürlüğün simgesi değil miydi? Büyük bir ağabey, bir sırdaş bir teselli eden değil miydi? O gün şunları not etmişti günlüğüne: Bunun olabildiğince uzun zaman sürüp gitmesini, güneşin ışıltısını, bulutsuz gökyüzünün tadını çıkarmak istıyorum. Üzüntülü olmam imkânsız.’ (...)
Nedir bir ağaç? Şimdi bunu daha iyi değerlendiriyoruz. Durağan bir kitleden çok daha fazlasıdır ağaç. Bir mıknatıstır, bir aynadır. Tarihin ve umudun parçasıdır. Yaşlı çınar bilgedir. Akasya narin, Kavak zariftir. Servi ağırbaşlıdır. Ağaç bir soluktur, yaşamdır.
Louisiana’da, Jena Lisesi’nin bahçesindeki görkemli çınar teneffüslerde genç beyazları güneşin yakıcı ışınlarından koruyordu. 2006 yılında genç siyahlar da çınarın gölgesinden yararlanmak istediler. Ertesi gün ağacın bir dalına üç idam ipi asılmıştı. Derin Güney’de bu simgenin ne anlama geldiği iyi bilinirdi: ‘Pis zenciler, çekip gidin buradan!’ Annick Cojean bu öyküyü 18 Temmuz’da Le Monde’da anlatmıştı. Cojean sözü edilen yazısında olay sonrasında yaşanan inanılmaz gerilimi ayrıntılı bir biçimde yansıtmıştı. 2 Ekim’de kaleme aldığı ikinci yazısında genç siyah öğrenci Mychal Bell’in komplo tertipleme ve yaralama suçlamasıyla tutuklandığı, ardından da suçsuzluğu anlaşılarak serbest bırakıldığı anlatılıyordu.
Sonuçta lise yönetimi bu öfke ağacının kesilmesine karar verdi. Irkçılığın bu iğrenç yarasının üstünü örtmek için çınar gömülecekti. Dimdik duran bu görkemli çınar, ırkçılığa tek başına karşı çıkıyordu. Bir çığlık ve bir anımsatmaydı!”
Umarız, Mecidiyeköy’de kalan tek yeşil alan Likör Fabrikası ve bahçesi de ticaret erbabına haraç mezat satılmaktan, bahçedeki ceviz ağacı da kilere kapatılmaktan kurtulur!
Tarih: 14 Temmuz 2008 Kaynak: Cumhuriyet - Yazar: Hüseyin Baş
http://www.mimarlikmerkezi.org/h31569-%E2%80%98agaclari-da-vururlar.html
Cumhur Tonba
06-08-2008, 21:53
Geçmiş olsun, başımız sağolsun vs
Sanırım elimizden başka birşey gelmiyor.
İki can, yüzlerce hayvan, binlerce ağaç, kavrulan 400 hektarlık toprak
eskiden olsa cehalet derdik, kaza derdik ama artık tüm tetbirleri bilen insanoğlu neden hala bu kadar dikkatsiz anlamıyorum, anlayamıyorum nasıl olduda bu kadar bencil olduk. Bu gidişle dünyayı bitireceğiz. Geçen Gelibolu şimdi Mersin Allah başka göstermesin ama daha yazın ortasındayız.
Evet arkadaşlar Ağaçlar olarak küçük çaplıda olsa bir orman hazırlıyalım en azından yanan ormanlarımız adına orada telef olan hayvanlarımız anısına.
Belki tek başımıza elimizden birşey gelmez ama biz kocaman bir aileyiz.
Nedersiniz?
Harika olur diyorum. Aile büyüklerimiz bu işe bir el atsa.Bizlerde bir nefer
olarak tüm gücümüzle yanında olsak.Ben kendi adıma hazırım.
izzeterisen
06-08-2008, 22:02
11 Temmuz Patara-Kaş yangını sonrasından bazı görünümleri bir arkadaş çekmiş. Yorum yok.
44573
44574
Süha Şendoğan
07-08-2008, 13:55
Bu fotograflara bakıpta içi sızlamayan bir insan varmıdır acaba ?
Yangın söndürme filosu kurulsun
Yangına havadan müdahale için sadece uçak-helikopter almak yeterli değil. Özel eğitimli yer ekiplerinden teknolojik erken uyarı sistemlerine, tüm organizasyonun eksiksiz ve bilimsel çalışması gerekiyor. Ama en önemlisi insanımızın bilinçlendirilmesi...
Yangın risk haritası oluşturulmalı:
Türkiye’deki tüm ormanların uydu ve hava fotoğrafları üzerinden güncel risk haritası hazırlanmalı. Ağaç türleri, arazi yapısı, rüzgárın hakim esiş yönü-hızı gibi parametreler göz önüne alınarak yanıcılıkları, yangın geçmişi belirlenmeli. Müdahale noktaları uçak veya helikopterlerin uçuş süreleri, su alım noktalarına göre ayarlanmalı. Bu bölgelere özel pistler, heliportlar ve su alım yerleri kurulmalı.
Hava devriyesi kurulmalı:
Orman yangınlarında ilk 20 dakika çok önemli. Yangın, başlangıçta tek motorlu bir uçakla yapılacak basit bir müdahaleyle söndürülebilecekken, zaman kaybı yaşanması durumunda devasa bir felaket haline gelebiliyor. Bunun için uçuş okullarıyla anlaşılıp riskli bölgelerde yaz aylarında sürekli uçuşlar gerçekleştirilebilir. Tek motorlu uçaklarda hem pilot adayları uçuş tecrübesi kazanır hem de geniş bir arazi havadan kontrol edilir. Pilotlar söndürme ekiplerine koordinat vererek doğru noktaya yönlendirme yapılabilir.
Uçak mı, helikopter mi:
Yurtdışındaki uygulamalarda derin vadiler veya şehirlere yakın bölgelerde müdahalenin zor olduğu noktalarda helikopterler tercih ediliyor. Ancak helikopterlerin su taşıma kapasitesi uçaklara göre daha düşük. Helikopterler bölgeye acil müdahale timlerinin getirilmesi veya kurtarma operasyonlarında da kullanılıyor. Yangının büyümesi durumunda yüksek kapasiteli uçaklar devreye giriyor. Sarp arazide kıvrak küçük uçaklar daha etkili. Piston motorlu eski nesil uçaklar bu bölgelerde zorlanıyor. Sıcaklık arttıkça performans düşüyor. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kiraladığı eski nesil CL-215 uçakları 35 derecenin üzerindeki havalarda çok daha az su alarak havalanıyor. Daha sıcak havalarda uçamıyor. Turboprop motorlu, güçlü modellerin kullanılması gerekiyor.
Tuzlu su tehlikesi:
Amfibik uçaklar veya helikopterler su kaynağı yakınsa müdahalede kısa sürede defalarca su atabiliyor. Yangın sönüyor ancak deniz suyu yüksek oranlı tuz içeriyor. Bir daha söndürme yapılan bölgede ağaç yetiştirilemiyor. Bu açıdan özel kimyevi madde taşıyan hava araçları sayesinde bölge yeniden ağaçlandırılabiliyor. Su alımı için riskli bölgelerde tatlı su göletlerinin oluşturulması gerekiyor.
Paraşütlü özel timler: "
Smoke Jumpers" adı verilen paraşütçü özel timler orman içine indiriliyor. Bu timler yangının ilerlememesi için yol açmak amacıyla önceden belirlenmiş noktalarda kontrollü "söndürücü yangın" çıkartıyor. Bölge çember altına alınıp sadece bir kısmın yanması sağlanıyor.
Uğur CEBECİ
Hürriyet (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9618425.asp?yazarid=41&gid=61&sz=56362)
Oğuz Karsan
11-08-2008, 15:46
Merhaba,
Orman Yangını çok ciddi bir olay. Aynı gökdelen yangınları gibi özel bir olay nasıl normal yangın ekipleri gökdelen yangınlarında yeterli olamıyorsa, bizim ormancılık sistemimizin içindeki yangın söndürme ekipleride yeterli olamaz zaten olamıyor da.
Ama esas sorun ormanılığımızda. Zaten eski model ilkel yapıda olan bir teşkilat. İçindeki birkaç çağdaş ve gayretli insanın modern dünyaya yetiştiremeyeceği kadar hantal. Bu lafları çamur atmak veya sadece eleştirmek için yazmadım.
Birilerinin kral çıplak deme zamanı geldi. Orman çıplak. Her gelen orman bakanı yeni demeç ve hedefler ile ortaya çıkıyor ama sonuç değişmiyor. Gerçi Veysel Eroğlu daha önceki görevlerinde hep başarılı olmuş bir yönetici. Amabence yinede bu orman yangınları meselesi daha özel çaba ve yetişmiş ekip gerektiriyor sanırım.
Orman yangınları ile mücadele ekibi belkide komandosu olmalı bu ekiplerin kendi uçağı, helikopteri ve yangını erken uyarı uydusu olmalı. Orman yangınını haberlerden değil uydudan haber almalılar. Arabaların plakalarının uzaydan okunduğu bu devirde çok şey istemedim herhalde.
Masa başı orman bölge müdürleri ve iki arazöz bir kepçe ile ve hele ne zaman çalışıp çalışmayacağı belli olmayan kiralama uçaklar ve pilotlar ile bu iş yürümez. Çanakkalede düşmanla nasıl mücadele edildiyse orman yangınları ilede öyle ve o ruhla topyekün savaşabilmek lazım.
Saygılar
Orman yangınları ile mücadele ekibi belkide komandosu olmalı bu ekiplerin kendi uçağı, helikopteri ve yangını erken uyarı uydusu olmalı. Orman yangınını haberlerden değil uydudan haber almalılar. Arabaların plakalarının uzaydan okunduğu bu devirde çok şey istemedim herhalde.
Masa başı orman bölge müdürleri ve iki arazöz bir kepçe ile ve hele ne zaman çalışıp çalışmayacağı belli olmayan kiralama uçaklar ve pilotlar ile bu iş yürümez. Çanakkalede düşmanla nasıl mücadele edildiyse orman yangınları ilede öyle ve o ruhla topyekün savaşabilmek lazım.
İstekler normal ama bu iş ancak tek elden yürütülür. Türkiye çapında örgütlenmesi gereken bir olayı, özelleştirmelerle nasıl çözeceksin?
Çocuğunun bakımı için birini tuttuğunu varsay. Sonra bakıyorsun kişi iyi bakamıyor.
O zaman çocuğumu satayım, satın alacak kişi daha iyi bakar nasıl olsa, der misin? Yoksa emanet ettiğin bakıcıyı mı değiştirirsin ya da en azından isteklerini ve eleştirilerini mi sıralarsın?
Oğuz Karsan
11-08-2008, 18:27
Merhaba,
Devlet tarafından uygun kullanılamayan her kurum milletin başına beladır. Hele bizim gibi, aldığı kararlar yüzünden ülke büyük zararlar görsede kimsenin hesap vermediği ülkelerde iş tamamen kontrolden çıkar.
Ama kurumda siyasilerce atanmış yöneticinin hırslarından veya beceriksizliğinden çıkar, veya siyasi gücü elinde bulunduranın borusu öteceğinden seçimlerde kendi yandaşlarına ulufe gibi dağıtılacağından. Bu sebeplere koalisyonlarda ki kar paylaşımlarıı ve diğer etkileride ilave ederseniz ve bizim devletin hantal yapısını da eklerseniz. Bu işin imkansızlığı ortaya çıkar.
Belki haklı olduğunuz husus şu: Bu sistemde peşkeş çekilmeden, birinin adamı olmadan, sadece ülkesini ve üstüne düşen görevi çıkarsız yapacak insan azaldı.
Çaresi 1.sınıf vatandaşların 2. sınıf vatandaşlardan iktidarı devralmasıdır. Ama bu uygulamayı yapmasını umduğumuz partiden henüz bir yaklaşım yok. Böyle olunca da ortalık kurtlara kalıyor.
Ayrıca bu işi partiler olmadan yapmak ve siyaseti daha akıllı ve dürüst insanlara bırakmak lazım. Siyaset ülke ve vatandaş için yapılmalı. Elde edilmesi muhtemel kazanç mutlaka ülkenin ve milletin kazancından sonra gelmelidir.
Ama siyaset, magandaların para kazanma alanları oldukça sadece ormanlarımız değil, işe yarar bütün şeyler başa gelenin hırsı ve isteği ile kullanılacağına göre hiç şansımız yok demektir. Her 5 yılda bir ülkeyi başka br zihniyet soyacaktır.
Devlet tarafından yönetici atanarak yönetilen ve siyasilerin hırslarından hırpalanmamış , iyi ve verimli yönetilebilen , halkın işine yarayan ve kar edebilen bu ülkede ne var.
Bize lazım olan irfanı hür vicdanı hür akıllı ve becerikli yöneticiler o da bizde yok. Ve böyle giderse uzun bir süre olmayacak da.
Umarım ormanlarımızı hem işletirken bir miktar kazanç da sağlayacak ama asla peşkeş çekmeden önce ülke menfaatini gözeterek koruyup kollayacak ve mutlaka geliştirebilecek açgözlü olmayan birileri bulunur.
Belkide ormanlarımızı orduya zimmetlemeliyiz. veya Tema ama Tema kendine bakamıyor. Özerk bir komite oluşturulabilir ama içinde atanacaklar olacağından kısa zamanda YÖK'e döneceğine eminim.
Saygılar.
malina-x
21-08-2008, 10:46
Çevre mühendisleri odası basın duyurusu.
----
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KAPATILSIN! DİYANET İŞLERİ NEYİMİZE YETMİYOR?
Ormanlarımız “Dün” Yandı, “Bugün” de Yanıyor ve “Yarın da” Yanacak !
Başbakan, Sorumlu Bakanlar, Genel Müdürler, Genel Müdür Yardımcıları Yine mi Bakacak ? Antalya Serik’ de beş gün süren, 13 bin hektar alanının kül olduğu, 2 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, onlarcasının yaralandığı ya da zehirlendiği, ekolojik yaşamın geri dönülemez zarara uğradığı, onlarca köylünün evsiz kaldığı, yüzlerce hayvanın yok olduğu, ülke tarihinin en büyük yangınlarından biri yaşandı geçtiğimiz günlerde…
Bu arada, Başbakan, bölgeye ancak 1 hafta sonra, yabancı konuklarını karşılama telaşı içinde olduğu bir sırada, lütfedip uğrayabildi... Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise, tıpkı aynı hükümetin bir önceki Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe gibi “ormanların yönetimi ve yangınları önlemeye dair” kalıcı politikaları ortaya koyamazken, Türkiye’deki orman yangınları ile diğer ülkeleri karşılaştırma gibi, “kötü emsali emsal gösterme” gibi bir “takiye” içine girmiştir.
Orman Genel Müdür Yardımcısı 'Mustafa Kurtulmuşlu 'Yangının bir tek iyi tarafı, bu ormanlarda kene kalmadı.” deme cehaletini gösterebiliyor. Bu pervasızlığın karşısında bize de “oldu olacak tüm memleketi yakın da kurtulalım” demekten başka bir şey kalmıyor!
Orman Genel Müdürü 5 gün söndürülemeyen ve kısmen kontrol altına alındığı bildirilen Antalya’daki orman yangınının ardından açıklama yapıyor: “2 ölen vatandaşımız dışında kimseye bir şey olmadı, Allah bir daha böyle felaket göstermesin !” diyor. (Bu arada Çanakkale’de bir başka büyük yangın sürüyor, Güney Doğu Anadolu’da meydana gelen yangınlar ise konuşulmuyor bile…)
Tüm bu yaşananlar bizlere, “…artık pes, bu kadar da olmaz!” dedirtiyor.
Bu yıl ormanlarımız yine yandı, yanıyor ve yanacak gibi görünüyor. Yine her yangından sonra bir yandan son derece yüzeysel açıklamalar ve bir yandan da akıl almaz aymazlıklar sergilendi, sergileniyor.
Yine hektarlarca ormanlık alan kül oldu, ancak, yaz sıcaklarının artacağı önümüzdeki günler, peki ya gelecek yıl?
Yangın henüz yazı tamamladığımız bu yıl, gelecek yıl, bir sonraki yıl yine çıkacak; az ya da çok, ama kesinlikle çıkacak; yine az ya da çok ormanımız yanacak. Bu, bir bilicilik değil. Ne yapılırsa yapılsın, ne önlem alınırsa alınsın, bir yerde orman varsa orada orman yangını çıkabilir; bu, olağan bir durumdur.
Ancak, bu yer eğer Türkiye ise, olağandışı olan o yangının günlerce söndürülememesi, bu konuda yıllardır hiçbir altyapı yatırımı yapılmaması, sorumlu ve yetkililerin bilgisizlikleri, beceriksizlikleri, aymazlıkları ve pervasızlıklarıdır.
Orman yangınlarıyla "mücadele", ülkemizde yalnızca araç-gereç ve personel donanımına indirgenemeyecek denli çok boyutlu bir etkinlik alanıdır. Çünkü,Türkiye’de;
* ormanların yapısal özellikleri,
* iklim koşulları,
* orman-halk ilişkilerinin niteliği,
* ormancılık politikaları,
* ormancılık uygulamaları ve
* yürütülen orman yangınlarıyla “mücadele” stratejileri
orman yangını çıkma olasılığını artırmakta; daha az çıkmasını ve daha az orman yanmasını da tümüyle rastlantılara bırakmaktadır.
Sözgelimi, Türkiye’de;
* ormanların % 58’ini oluşturan 120 milyon dönüm, orman yangını çıkma olasılığının en yüksek olduğu Ege ve Akdeniz Bölgelerinde bulunmaktadır,
* ormanların % 45,4’ünü oluşturan toplam 96 milyon dönüm, en kolay yanabilen kızılçam ve karaçam ormanlarıdır,
* ormanların yaklaşık 45 milyon dönümünü, yanıcı madde birikiminin, dolayısıyla yangın çıkma olasılığının en yüksek düzeyde olduğu 30-40 yaşlarına ulaşmış, yeni yetiştirilmiş ormanlar oluşturmaktadır,
* ormanların içinde ve bitişiğinde yerleşik 16 bin dolayındaki köyde yaşayan 7-8 milyon köylü yurttaşımız tarım ve hayvancılık etkinliklerini çevrelerindeki ormanlarda ya da yakınında gerçekleştirmektedir,
* ormanların içinde ve bitişiğinde yaşayan yurttaşlarımız çevrelerindeki ormanlara ve ormancılık uygulamalarına yabancılaştırılmıştır ve bu doğrultudaki ormancılık politikalarının ve uygulamaların kapsamı giderek genişletilmektedir,
* “orman muhafaza memurluğu” düzeni giderek tasfiye edilmekte ve “orman koruma” çalışmaları, belirli bir ücret karşılığında köy tüzel kişiliklerine devredilmektedir,
* yeni ormanların yetiştirilmesi sırasında yangınlara karşı dirençli orman yapıları oluşturma ve ormanlardaki yanıcı madde birikimini azaltma tekniklerinden gerektiğince yararlanılmamaktadır,
* başta yangın önleme ve söndürme çalışmalarını yürüten orman işletme şeflikleri ve orman işletme müdürlükleri olmak üzere ormancılık birimlerinde yeterli sayıda ve nitelikte teknik personel ve uzman yangın söndürme işçileri işlendirilmemekte, keyfi ve partizanca uygulamalar sürdürülmektedir,
* orman yangınlarını söndürme çalışmalarının yönetiminde “çok başlılık”, eşgüdüm sorunları çözümlenememiştir,
* orman yangınları ile ilgili veritabanı ve araştırmalar yetersizdir; olanlarının gerektiğince dikkate alınmasını, yangınların dersler çıkarılabilecek deneyimler olarak değerlendirilmesini sağlayabilecek mekanizmalar işletilmemektedir,
* orman yangınlarının çıkma nedenlerinin hem tarihsel hem de yersel olarak büyük ölçüde değişmesine karşın, yangın önleme ve söndürme çalışmalarında geleneksel yaklaşımlar sürdürülmekte, gelişkin teknoloji ve tekniklerden yeterince yararlanılmamaktadır,
* kitle iletişim araçlarının orman yangınlarıyla ilgili bilgilenmeleri çoğunlukla son derece yüzeysel ve ilgilenme biçimleri de yurttaşlarımızı bilinçlendirici doğrultuda değildir; Bakan, vali vb konumdaki yöneticilerin açıklamaları ise çoğunlukla yanıltıcıdır.
Bu koşullarda, ülkemizde, her yıl ortalama iki bin orman yangınının çıkması, 50-60 bin dönüm ormanın yanması ya da bu yıl olduğu gibi yazın ilk yarısında bin dolayında yangının çıkabilmesi ve yaklaşık 30 bin hektar ormanın yanabilmesi, bir bakıma olağandır. Olağan olmayan ise;
* orman yangınların nedenlerinin ve sonuçlarının tartışılma biçimidir,
* sonuç vermediği her zaman kanıtlanan orman yangını önleme ve söndürme stratejilerinin, uygulamalarının ısrarla sürdürülmesidir,
* çıkan yangınların sayısının, şiddetinin, yayılma hızının ve yol açtığı yıkımların ekolojik koşullar ile ekonomik, toplumsal ve kültürel yapıların son derece farklı olduğu başka ülkelerdekilerle ve dönemlerdekilerle karşılaştırılmasıdır,
* Bakan, genel müdür, vali vb. konumdaki yetkililerin yangınların ve yanan alanların azaltılamamasının sorumluluğunu “yavuz hırsız” tutumuyla başkalarına yıkabilmeye kalkışabilmeleridir,
* meslek odası, sendika, kooperatif, birlik, gönüllü kuruluşlar vb demokratik kitle örgütlerinin, yurttaşlarımızı bilgilendirici ve bilinçlendirici çabalara yeterince girmemeleridir,
* yangınlar gündeme geldiğinde, deyiş yerindeyse üzüntüden yanıp tutuşan yurttaşlarımızın çoğunluğunun yangınlarla ilgili en temel bilgileri edinmemeleri, gerçeklikleri öğrenmemeleri ve gereken tepkiyi göstermemeleridir.
Bu nedenledir ki, ülkemizde bundan sonra da orman yangını çıkabilecek ve ormanlarımız yanabilecektir; sorun, bu noktada, yangınların çıkması ve ormanlarımızın yanması değildir; sorun, yangın sayısının ve yanan ormanların en aza indirilmesidir. Bu da, ancak ekolojik, teknik ve teknolojik, ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal süreçlerin birlikte, bütünleşik bir yaklaşımla ele alınıp yönlendirilmesiyle başarılabilecek bir durumdur.
Bu gereği kimler, ne zaman, nasıl ve hangi olanaklarla yerine getirebilecektir ve bu gereğin yerine getirilmesi için gerektiğince kararlı ve özverili savaşımları kimler göze alabilecektir? Bu aşamada yanıtlanması ertelenemeyecek temel soru da budur.
Ülkemizde orman yangınlarına yönelik önlemler, hala yangından sonra söndürmeye yönelik önlemlerle sınırlı kalmaktadır. (yangın söndürme çalışmalarında kullanılacak uçak, helikopter, arasöz ve işçi sayılarındaki artışlar vb.) Bu, orman yangını çıkma olasılığının en aza indirilebilmesini ve en az zararla söndürülebilmesini bu yıl da rastlantılara bırakabilecek, dolayısıyla ormanlarımızın azalmasına ve kısıtlı kaynakların savurganlığına yol açabilecek bir iş bilmezliktir. Bu nedenle, ülkemizde orman yangını çıkma olasılığının en aza indirilmesi ve en az zararla söndürülmesi, ilgili kuruluşun üst düzey yöneticilerinin aymazlıklarına ve rastlantılara bırakılmamalıdır.
Hele hele kenelerin yok olduğuna sevinen Genel Müdür Yardımcılarına, hiçbir bilimsel, teknik, yönetimsel yaklaşım sunamayan konuyu sadece “Allah”a havale eden Genel Müdürlere asla!
http://www.cmo.org.tr/duyuru2.php?did=120
ilker_eroglu
26-08-2008, 15:41
Merhabalar,
Sanırım günlük gazeteleri takip eden üyelerimiz bugünkü haberlerden okumuşlardır. Ama ben yineden burada okumayan üyelerimiz için haberi buraya ekliyorum bu ve benzeri haberlerin gerçek olup olmadığını bilmiyorum ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz diyorlar.
Ateş MNG'nin istediği yeri yakıyor
MNG Holding’in ormanlık alanın tahsisi için yaptığı başvurular reddedildikten sonra ‘tesadüfen’ bu bölgelerde yangınlar çıkıyor ve yine ‘tesadüfen’ bir yıl sonra aynı alanlar MNG Holdinge veriliyor.
1999: Antalya'da Topkapı Palace'ın arkasındaki ormanlık alanın tahsisi için başvuru reddedildi. Bir yıl sonra yangın çıktı, o alan MNG'ye verildi
2006: Bodrum'da MNG'nin iki şirketine ormanlıkta otel izni verildi. Bir yıl sonra yangın çıktı. MNG aynı bölgede koyu toprakla doldurdu
Turizmin gözbebeklerinden Bodrum'da geçtiğimiz yıl yetkililerin "Kesinlikle orman kalacak" diye açıkladıkları yanan ormanlık alanın, ikisi MNG Holding bünyesinde, toplam 3 şirkete otel için tahsis edildiği ortaya çıktı. Tahsisten bir yıl sonra ormanda yangın çıkması, kafalarda soru işaretlerine neden oldu. MNG bir süre önce aynı yerdeki koyu toprakla doldurmuş ve olay ortaya çıkınca "Cezası neyse öderiz" demişti. MNG'nin 1998'de Antalya'da Topkapı Palace'ı yaptığı alanın arkasındaki ormanlık alanın tahsisi için başvurduğu, ilk anda reddedildiği ortaya çıktı. Bir yıl sonra ise bölgede çıkan yangında ormanlık alanın bir kısmının yandığı ve bölgenin MNG'ye tahsis edildiği belirlendi.
3 AYRI ŞİRKETE TAHSİS
Bodrum'da geçtiğimiz yıl yanan Pina Yarımadası'nda, Güvercinlik köyü çevresindeki ormanlık alanın bir bölümünün turistik tesis için ikisi MNG Holding bünyesinde olmak üzere 3 ayrı şirkete tahsis edildiği ortaya çıktı. Başvuruları üzerine 2006'da, Mehmet Nazif Günal'ın sahibi olduğu MNG bünyesindeki Günal İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş.'ye 85 dönüm ve Güvercinlik Enternasyonal Otelcilik Turizm A.Ş.'ye ise 80 dönümlük alan tahsis edildi. Aynı yıl Erhan Boysanoğlu'nun sahibi olduğu Mesa Holding bünyesindeki MİA Turistik Tesisleri A.Ş.'ye de 95 dönüm alan tahsis edildi.
BİR YIL SONRA YANGIN
Hazırlıklar sürerken, geçtiğimiz yaz Güvercinlik köyü yakınlarında orman yangını çıktı. 238 hektarlık ormanlık alanın yandığı yangının 3 ayrı noktadan başlaması nedeniyle sabotaj iddiaları ortaya atıldı. Ancak yapılan soruşturmada herhangi bir bulguya rastlanmadı. Ormanın turistik tesis yapmak için kasten yakıldığı iddialarını gündeme getiren "Yurtsever Cephe Bodrum İnisitiyatifi", "Tahsisler Dursun" eylemi yaptı. ve yaklaşık 5 bin Bodrumlu'nun imzasının yer aldığı dilekçeyi Kültür ve Turizm Bakanı Günay'ın Bodrum ziyareti sırasında kendisine sundu. Bu bölgedeki otel izinleriyle ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri şu bilgileri verdiler:
* Güvercinlik'te orman mülkiyetinde bulunan 1, 2, 3 ve 4 numaralı tahsisler ilk olarak 11.11.1997 tarihinde tahsis yapıldı.
* Güvercinlik Turizm alanı kesin tahsis işlemi ise 01.06.2006 tarihinde yapıldı.
* Yapılaşma izninde bina yüksekliklerinin 5 kat olacağı kayda bağlandı.
* Daha sonra kıyı kenar çizgisinden itibaren 50 metre park olarak düzeneceği ve 'bu alanların halka açık olması' zorunlu olduğu için planda revizyon yapıldı.
"Tahsis 1997'de verildi revizyonu onayladık"
2007'DEKİ yangında çok sayıda ağacın kül olduğu Bodrum'da şimdi de yapılaşma endişeleri yaşanırken, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay endişelerin yersiz olduğunu söyledi. Yeni bir izin vermediklerine dikkat çeken Günay, "Bizden önce yapılmış işlerle ilgili hukuki durumlar ortaya çıkabiliyor. Ancak, kazanılmış hakları hukuki olarak görmezden gelme şansımız yok" dedi. Günay, MNG'nin kıyıyı doldurmasıyla ilgili, "Başvuruları incelemeye almadım, eski duruma getirmelerini ve sonra inceleme yapılacağını söyledim" dedi.
'Orman, orman kalsın demek çok doğru değil'
ÇEVRE ve Orman eski Bakanı Osman Pepe: Orman, orman olarak kalsın demek çok doğru değil. Ormanın koruma kollama dengesini gözetmek lazım. Ama her şeyi turizm, para, ticaret olarak görmeye başladığınızda iş şirazesinden çıkıyor. Kontrol mekanizmasının çok güçlü olması lazım. Bu sahada güçlü olursak istismarlar minimize edilecektir. Doğa tahrip edilirse turist neden gelsin? O zaman yapılan gecekondu olur, turizm olmaz. Çevrenin çok iyi kullanılması, altyapı üstyapı uyumlu olması lazım. Hiç turizm tesisi yapmayalım demek yanlış. Maden de aranacak, tesisler de yapılacak. Ama, yok pahasına tahrip doğru değil.
Antalya'daki orma yandı, izin çıktı
ANTALYA'DA Bodrum'dakine benzer bir tahsis olayının gerçekleştiği ortaya çıktı. Kundu Beldesi'nde MNG tarafından 1998'de Topkapı Palace Oteli yapıldı. Ancak MNG, denize sıfır yaptığı bu turistik tesisle yetinmedi. Holding, tesisin arkasındaki bin dönümün üzerinde alanı kapsayan ve imar planlarında "Kundu Kent Parkı" olarak işlenen 1 milyon 40 bin 955 metrekarelik alanın da kendisine tahsis edilmesini istedi. Ancak tahsis izni çıkmadı. Bu tahsis kavgası sürerken, 1999'da ormanlık alanda büyük bir orman yangını çıktı. Köylülerin o dönemdeki iddialarına göre bu alanı, bu bölgeyi tahsis almak isteyen firma yakmıştı. Yangında ormanlık alanın büyük kısmı tamamen kül oldu. Çok geçmeden MNG, Orman Bakanlığı mülkiyetindeki bu alanı yeniden tahsis almaya çalıştı ve sonunda 18 delikli golf sahası ve tatil köyü yapılmak üzere tahsisini aldı.
DANIŞTAY DAVA AÇTI
Ancak Mimarlar Odası Antalya Şubesi, Antalya Barosu, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şubesi, Kundu Muhtarlığı ile Kundu köylüleri bölgeye ilişkin planların ve tahsisin iptali için Danıştay'a dava açıldı. Danıştay 6. Dairesi, bu alana ilişkin planları Türkiye'ye emsal olacak çok önemli gerekçelerle ve oybirliğiyle iptal etti. Ancak tahsis halen MNG Holding'de "
http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=MNG_195716_1&Newsid=195716
Yazılanları okuyunca eyvah yandık demekten başka çare yok dediğime bakmayın lutfen.
Çok şey yapabiliriz diye düşünüyorum. Akşam bir arkadaşımızın bir projelendirme çalışmasını okudum sayfayı arıyorum. Tekrar okuyup bende yerimi almaya çalışacağım.
Saygıyla.
Oğuz Karsan
01-09-2008, 15:47
Merhaba,
İki gündür Bayramiçteyim.
Dün Kazdağında yangın çıktığı haberi gelince, eyvah! şimdi yandık dedim. Çünkü iki gündür müthiş bir rüzgar var. Heryer uçuyor. Kara,kara bu yangının nasıl söndürüleceğini düşündüm.
Ama Bayramiç Baraj gölünden su alan 3 uçak ve bir iki helikopter çok başarılı bir biçimde yangını yayılmadan söndürdü. Hepsine çok çok teşekkür ediyoruz.
Soğutma çalışmalarının yapılması için neredeyse imkansız bir alanda çıkan yangına bu defa da Tanrı el attı ve gece yağan sağanak yağmur, soğutma çalışmalarının en etkilisini ve en güzelini yaptı.
Hepimize geçmiş olsun. Bari biran önce Kış gelsede bu stres bitse.
Saygılar
Mehmet Can
23-10-2008, 21:26
Merhabalar. Ormanların yangınlardan ve diğer tehlikelerden korunması orman muhafaza memurlarıyla değil; ormanların yöre halkı tüm vatandaşlara sevdirilmesi ve benimsetilmesiyle korunabileceğine inanan biriyim. Birkaç gün önce başlama aşamasın da olan bir orman yangınını fark edip yangını yalnız başına söndürmeye çalışırken yanarak hayatını kaybeden yaşlı amcamıza Allah' tan rahmet diliyorum. Sevindirici olan yangın 1 dönümlük arazi sınırlarında söndürüldü.
Oğuz Karsan
24-10-2008, 08:14
Merhaba.
Sn. enigma_6643,
Geçmiş olsun. Yangın nerede çıktı? Ne zaman çıktı? Söndürmeye çalışan amca kim? Başınız sağolsun. Bana göre, o amca da şehit olmuştur. Allah rahmet etsin.
Selamlar
Mehmet Can
24-10-2008, 10:52
Terzihaliller ağaçlandırma sahasında cıktı.Çok yer yanmadı. Yaklaşık 1 dönümlük arazi
Mehmet Can
04-11-2008, 19:31
Bu fotoğrafları bergama kozak karayolunda bugün çektim ama manzara aylar öncesine dayanıyor. Fotoğrafta ki afişede dikkat ederseniz orman genel müdürlüğünün zeki mühendisleri burada orman yangını riski azaltma çalışmaları yapıyor. Buraya kadar herşey normal.Yanlış olan geçen ilk bahar mevsiminde başlayan bu çalışmayla yol kenarına yakın ağaçlar kesildi odun ve tomruk vazifesi görecek değerli kısımlar alındı geriye kalan yanma ısısı çok fazla olan ağaç dal ve yaprakları tertemiz haldeki yolun şarampolüne gelişi güzel bırakıldı. Bu işleme orman yangın riski azaltma diyenin aklından şüphe ederim. Bu yangın riski azaltma çalışması değil birilerine kaynak sağlamaktır. Bütün yaz yangın ha şimdi çıkacak ha biraz sonra çıkacak diye yüreğimiz kalktı. Heleki kendini bilmez biri sönmemiş bir sigara izmariti atıp yangına sebebiyet vermedi.
Oğuz Karsan
04-11-2008, 21:13
Merhaba,
Sn. enigma_6643,
Terzihaliller ağaçlandırma sahasının tehlikeyi ucuz atlatmış olması sevindirici.
Eklediğiniz fotoğraflar sahiden ilginç. Sanki kaş yapalım derken nasıl yangın çıkarılır belgeseli.
Afişiteki mesajı görünce aklıma ilk gelen fikir, İdealist orman mühendislerinin nihayet orman yangınlarını önlemek için harekete geçtikleri olmuştu. Resimlerin detaylarını inceleyince fikrim değişti.
Bu işin uzmanlarının, Orman yangınlarına sebebiyet verecek veya en azından olası yangının yayılmasını kolaylaştıracağını düşünememiş olmaları sahiden düşündürücü.
Orman yangını önleme bahanesi ile kamuflaj edilip kesilen ağaçların akibeti ayrı bir tartışma açabilir.
Benim böyle fesat düşünmemi ancak bir orman yetkilisinin doyurucu bir açıklaması önleyebilir.
Saygılar
Mehmet Can
04-11-2008, 21:59
Merhaba,
Sn. enigma_6643,
Terzihaliller ağaçlandırma sahasının tehlikeyi ucuz atlatmış olması sevindirici.
Eklediğiniz fotoğraflar sahiden ilginç. Sanki kaş yapalım derken nasıl yangın çıkarılır belgeseli.
Afişiteki mesajı görünce aklıma ilk gelen fikir, İdealist orman mühendislerinin nihayet orman yangınlarını önlemek için harekete geçtikleri olmuştu. Resimlerin detaylarını inceleyince fikrim değişti.
Bu işin uzmanlarının, Orman yangınlarına sebebiyet verecek veya en azından olası yangının yayılmasını kolaylaştıracağını düşünememiş olmaları sahiden düşündürücü.
Orman yangını önleme bahanesi ile kamuflaj edilip kesilen ağaçların akibeti ayrı bir tartışma açabilir.
Benim böyle fesat düşünmemi ancak bir orman yetkilisinin doyurucu bir açıklaması önleyebilir.
Saygılar
Sn: oguz bey öyle ilginç birşey olduki; tesadüfen aynı yol güzargahında otostop çeken Kozak işletme şefini aldım aracıma. Benim için bulunmaz bir fırsattı bu ******. Yolda epey lafladık merak ettiğim sorulara cevap aradım.Sağolsun bütün sorularıma cevap vermeye çalıştı şefim. Bu arada o çalışmanın yapıldığı bölgeden geçiyordukki bizzat o yanlışı yerinde gösterdim şefe.Çalışmanın kendilerine ait olmadığını ama ilgileneçeğini söyledi.
Oğuz Karsan
11-11-2008, 19:27
Merhaba,
Az önce haber bültenlerinde Antalyada yangın çıktığı ancak söndürme helikopterlerinin sözleşmesi bittiği için yangına müdahale edemedikleri haberi verildi.
Kendi helikopterimiz neden yok?
Bu helikopterler sadece yaz mevsimi için mi kiralanıyor?
Bu helikopterler çok mu pahalı?
Orman Bakanlığı bütçesi kaç para?
Sözleşme hangi tarihleri kapsıyor?
Orman Bakanlığında kaç kişi çalışıyor?
Yanan ağaçların hesabını kim verecek?
Yetkililer yine vah vah deyip aynı demeçleri mi verecekler?.
Bu gibi sorular sorulmadığı sürece, kocaman masalarında oturan yetkililer hiç bir zaman harekete geçmeyecekler, Yangınları önlemek için fikir üretmeyecekler.
Saygılar
Oğuz Karsan
27-12-2008, 13:12
Merhaba
Hatay'ın Samandağ ilçesi Şahlankaya Karakolu yakınlarındaki ormanlık alanda çıkan yangın, bir buçuk kilometrelik alanda etkili olmuş ve 400 hektar kızılçam alanı yanmış vah. vah. yazık olmuş.
İşimiz Allaha kalmış. Allahtan 3.ncü gün yağmur yağdı. . .
Yetkililerden şu iki sorunun cevabını düşünmelerini istiyorum.
3.ncü günün sonunda yağmurun yağmasıyla kontrol altına alınabilen yangın, eğer yağmur yağmasaydı kaç gün daha sürecekti?.
Bu mevsim itibariyle ihtiyaç duyduğumuzda UÇABİLEN kaç yangın söndürme uçağımız ve helikopterimiz var?.
Saygılar
Uzun zamandır siteye uğrayamadığım için bu başlıktaki tartışmalara katılamadığım için üzgünüm.
Bazı arkadaşlar haklı olarak eleştirilerde bulunmuşlar. (Bana göre bazıları biraz fazla sert olmuş)
Bazan güzel fikirler ve öneriler çıkmış.
Ben de katkıda bulunmak isterdim.
Ne yapalım yeni konularda artık:)
Oğuz Karsan
04-01-2009, 20:30
Merhaba.
Sn. Orman Mühendisi,
2009 yılına yeni girdiğimiz şu günlerde en büyük temennimiz bu sene orman yangınlarının olmaması. Tabi bu temenni biraz abartılı olabilir Orman yangınlarının hepsini önlemek belki imkansızdır, hiç değilse az yaşanmasını temenni ediyoruz.
Yaşadığımız kötü tecrübelerden artık birşeyler yapılması gerektiğini biliyoruz ve bekliyoruz. Acaba bu sene kaç ağacımız yanacak? Acaba hangi ihmaller yaşanacak? diye korkuyoruz.
Biraz sorup, araştırdığımızda ise bütün hayallerimiz yıkılıyor. Yine yuvarlak laflar, yine alınması gereken tedbirler ile dolu süslü laflar vs. Ortada 2009 da çıkması muhtemel yangınları önleyecek somut adımlar yok. Üzüntümüz bundan kaynaklanıyor.
Orman Yöneticilerinden Süpermen olmalarını beklemiyoruz. Ancak ormanlarımız her sene katlanarak artan bir tehlikenin içindeyken, daha somut adımlar beklemek hakkımız değil mi?
Saygılar
Bu yıl da ormanlar yanacak. Dileğimiz az miktarlarda olması. Az sayıda orman yangını olması olağanüstü hava halleri olmadığı sürece az miktarda orman alanı yanması demektir. Az sayıda orman yangınının çıkması da bizlere bağlı. Yangınların çoğunluğu insan kaynaklıdır çünkü. Halk olarak vurdumduymaz olursak bu yangınların önüne geçemeyiz.
Yangınlar sonrasında yöneticilerden yuvarlak, hatta patavatsızca lafları da duyunca doğaseverler de kızıyor. Eğitim olmazsa bu böyle devam eder gider.
Ali H. ALI
09-02-2009, 08:06
Hepinize iyi gunler.
Sanirim haberlerde gormussunuzdur. Bas sehri Melbourne olan Vitoria eyaleti, 3 gun var yaniyor. Cumartesi 46 derece(150 yilda kayit edilen en yuksek sicaklik) olan sicaklikga ruzgar da eklenince onlarca bolgelerde yanginlar basladi. Yanginlarin cogu yildirim dusmesi sonucu ciktigi, ama bunun yani sira kimi yarlerde, kundaklama oldugu da saniliyor.
Yanginin 3 gunluk bilancosu,
108 olu (olu sayisinin artabileceginden endise ediliyor)
78 yarali 20 si agir
750 ev
350,000 hektar arazi(orman, caliliklar ve kurumus otlak alanlari)
Australia orman ve cali yanginlari onlemekte en deneyimli ve organize olmus ulkelerin basinda gelmesine ragmen, hava sartlarinin da olumsuz etkisi ile bu son yanginla bas edemedi daha kontrol altina alinamamis bolgeler var.
Ruzgarin da etkisi ile ilk gun yangin dakikada 1 kilometre hizla yaniyordu ve cogu insanlar da o gun oldu.
Buralarda uzun zamandir kuraklik yasaniyor, dogru durust yagmur yagmiyor
daha onceleri yagmur yagsa belki bu kadar kotu bir yanginla karsi karsiya kalmazdik.
Burada, dogal olarak herkes uzuntu icerisinde, herkes elinden gelen yardimi yapmiya calisiyor da, aile bireylerinden kayiplar verenlerin, evini kaybedenlerin durumu icler acisi.
Asagidaki linkte bu yangindan cekilmis fotograflar var. Uzulmeniz icin degil onunuzdeki yazda buna benzer yanginlari, yasamamaniz icin, her onlemi mutlaka almaniz icin ekliyorum.
http://news.ninemsn.com.au/slideshow_ajax.aspx?sectionid=9016§ionname=slideshowajax&subsectionid=150966&subsectionname=bigfires
Orman yangınlarının ilerlemesindeki en büyük faktör olumsuz hava şartlarıdır maalesef. Fakat bu nasıl rüzgardır ki dakikada 1 km ilerletebiliyor yangını. Ayrıca 350.000 Hektar çok büyük alan. Geçmiş olsun.
Ali H. ALI
10-02-2009, 08:22
Sayin sezinci iyi gunler.
Gercekten inanilacak gibi degil, ama cumartesi cikan yangin o kadar hizla yaniyordu. Zaten olumlerin cogu da yanginin hizindan kaynaklaniyor.
Burada yazda orman yanginlari olagandir. Yangin cikma olasiligi olan gunlerde, veya yangin basladiginda ormanlik bolgelerde yasiyanlar tehlikeden haberdar edilirse de, kimsenin evini bosaltmasi istenmez. Yangina karsi hazirlikli olanlar isterlerse evlerinde kalip evlerini ve kendilerini koruma hakkina sahiptir.(bu yangindan sonra yangin tehlikesi aninda evlerin bosaltilmasini, zorunlu olusun mu olmasinmi diye konusuluyor.)
Ormanlik alanlarda yasiyanlarin kimisi de evinde kalmayi yegledi. Ama bu gune kadar yasanmamis bir yanginla karsi karsiya kalindi, cok cabuk gelen yangin birden herseyi kul etti, olumler de bu yuzden yuksek oldu(olu sayisi 173 ve 300 bulmasindan endise ediliyor)
Bu gunku ruzgarin da etkisi ile 24 noktada yanan yanginlar, daha kontrol altina alinamadi. Diger eyaletlerden ve Yeni zelandadan gelen itfaiye birlikleri, Yuzlerce gonullu yanginlari kontrol altinda tutmak icin ugrasiyorlar. Can kayiplarinin disindaki zararin 2 milyar dolar oldugu tahmin ediliyor.
Asagidaki linkte yanginla ilgili videolar var.
http://news.ninemsn.com.au/video.aspx?videoid=dcb68476-6749-4f9e-95e0-44d995019cb2
Mine Pakkaner
12-02-2009, 10:14
Ali Hoca'm izlediğimiz görüntüler içler acısı. Çok üzgünüz, yanan Avustralya Ormanları değil, dünyanın ciğerleri.
Ali H. ALI
12-02-2009, 12:37
Mine, herkes ayni duygulari yasiyor. Can ve mal kaybina ugrayanlar, belkide artik eskisi gibi olamiyacaklar. Tanri onlara kolaylik versin.
Yanginlar su an ilk siddetini yitirse de, daha kontrol altina alinamiyan yanginlar vardir. Iki gun daha sicaklik 20 derecelerde olacak hafta sonu ize 30 lara yukselecek. Havalarin tekrar isinmaya baslamasi, kontrol altina alinamiyan yanginlarin, tekrar siddedlemesi endiselerini artiriyor.
Yanginlarin kisa surede kontrol altina alinip, bu yazin bu kadarla bitmesi herkesin dilegi.
yuruyen_bulut
07-04-2009, 10:49
Merhaba arkadaşlar 2008 Eylül sonu- Ağustos başı günlerinde çıkan Olympos yangını içindeydim. Paylaşmak istediğim bir albümdür.
Sevgiler
http://picasaweb.google.com.tr/enkidu.mpa/YangN#
Oğuz Karsan
09-06-2009, 18:33
Merhaba.
Sn. yuruyen_bulut,
Yürek burkan fotoğraflar olsa da, bizlere ulaştırdığınız için teşekkür ederim.
Umarım en kısa zamanda dikim çalışmalarına başlanır. Yaralar biraz olsa sarılır.
Saygılar
Ferda Ülkümen
24-08-2009, 00:11
Bizim burada çıkan orman yangını da hâlâ kontrol altına alınamadı.
Söylentiler doğru ise 40 ev yanmış.
Bütün gün dumanların içinde idik.
99416
99417
Sevgili Ferda, çok geçmiş olsun.
Nedir bu, İzmit yanıyor, Armutlu yanıyor... güzelim ormanlarımız teker teker yok oluyor.
Oğuz Karsan
24-08-2009, 10:23
Merhaba.
Ormanseverler kahrolurken, alevlere yenilen Ağaçlar çoğalıyor.
Aynı üzücü tablo,
Yazık.
Saygılar.
fevzikoru
25-08-2009, 11:28
orman yangınları evet yüreklerimizi dağlıyor. Bunların en başta suçluları kendilerini eğitimciyiz diye tanımlayan öğretmenlerdir.Öğrencilerine ağaç sevgisini ormanların ne kadar değerli olduğunu öğretmiyorlar. 23/08/2009 da Denizlide yine bir orman yangını vardı.Çok uzun uğraşlar sonunda yangın söndürüldü. Şimdi orası kapkara bir örtü tabakası halinde.
Ben küçücük bahçemde 2500-3000 aded fıstık çamı fidanı yetiştirmek için tohumlar diktim. Bunları denizli'de DOÇEV adı altında bir kuruluş var ya onlara hibe edeceğim,**** okullarda ki öğencilerlerin belirlenecek alanlara dikmelerini sağlayacağım.
Bizler topraklarımızı korumak, yeşil alanlar oluşturmak adına uğlaşlar verirken birileride çıkıp topraklarımızı İSRAİL eli kanlı katillere peşkeş çekmeye çalışıyorlar. Bu uygulama çok tehlikeli. Düşünün bir Kıbrıs adasını ,bu kadar bir alana fıstık çamları diksek yöredeki halka bir geçim kaynağı da olmazmıydı.
Ben bir edebiyatçı falan değillim. Bu notlarım içimden geldiği şekilde yazdım, hatalarımı affedin. Fevzi Koru /denizli)[/QUOTE]
Satı Uğurtan
25-08-2009, 13:01
Terasa çıkdığımda hele sabah,karşımda çok güzel bir orman vardı .seyretmeye doyamıyorduk.2gündür kalkıyorum karşımda kül olmuş üstünü kara bulutlar kaplamış sanki bana küsmüş ve beni koruyamadınız der gibi bana bakan bir tepe .çok üzgünüm arkadaşlar çok .
Ali H. ALI
26-08-2009, 13:46
Yanginlarin olmamasini dilerken, Hepinize gecmis olsun.
toprak12
28-08-2009, 10:22
yine yangın yine yangın 27 08 2009 kazdağları yandı.:( yaklaşık 200 hektar kül oldu.altınoluk neresinin temiz havası kaldı ki...Her taraf yazlık :( deniz ayıptır söylemesi foseptik .of off:(
arkadaşlar bende çok üzülüyorum .Özellikle bazı bölgelerde deki yangınlar kendi insanımız tarafındankasıtlı olarakçıkarılıyor
Oğuz Karsan
30-09-2009, 08:15
Merhaba.
orman yangınları evet yüreklerimizi dağlıyor. Bunların en başta suçluları kendilerini eğitimciyiz diye tanımlayan öğretmenlerdir.Öğrencilerine ağaç sevgisini ormanların ne kadar değerli olduğunu öğretmiyorlar
Sn. fevzikoru, Ülkemizde çıkan Orman Yangınlarının bütün suçunu eğitimcilere yüklemek bence haksızlık.
İnsanları ne kadar eğitirseniz eğitin, yanlış politikalar sonucu oluşan pastadan herkes ısırmak istemektedir. Yıllarca oluşmuş yapısal adaletsizlikleri izleyenlerin ortaya çıkacak gelir karşısında aldıkları eğitimin ne kadar caydırıcılığı olabilir ki.
Önce, Siyasiler Orman arazilerinden elde edilecek rantı yandaşlarına dağıtamayacağı bir sistem getirilmeli. Orman bahanesiyle el konan arazilerin daha sonra holdinglere satıldığını ve üzerinde servet eden binaların yükseldiğini gören vatandaş ne kadar ormanı severse sevsin, ranttan kendisi de pay almak istemektedir. Çünkü bu insanın doğasında vardır.
Bir tarafta birkaç günlük bir uğraş karşılığında elde edilebilecek gelirin, ömür boyu namusu ve şerefiyle çalışan birinin birikimine eşdeğer olduğu düşünüldüğünde, Ağaçları ve Orman Alanlarını korumanın imkansızlığı ortaya çıkar
İnsanlara Ağaç sevgisini aşılayabilmek için, Ağacı ve Ormanı gelir elde edilebilir halden çıkartmak gerekir. Aksi halde İnsanlar Ağacı ne kadar severse sevsin birkaç ağaç keserek ömür boyu çalışmanın karşılığı olan parayı elde edebildikleri sürece Ağaç ve Orman katliamını kimse ve hiç bir güç önleyemeyecektir.
Saygılar
iloniatutuklun
09-10-2009, 17:41
bir düş ve bir öneri... bu yazımı aynen izmir büyükşehir belediye başkanı sn Kocaoğlu na da göndermiştim.yoğun işleri arasında dikkate alır umuduyla..
""""bornova da oturmaktayım.saraykent eski villaları ve yeni yapılar arasında kalan ve son feci yangından kılpayı kurtarılan güzel bir çam ormanı var.belki yüz yıllık ağaçlar hala doğallığı ile soluklandırıyor oraları.bir önerim var o bölge için;bu çam ormanının ağaç altları temizlense ve ağaçlar uygun biçimde budansa,,oralar çok güzel bir piknik alanı olabilir.olabilecek yangın tehlikesine karşı oldukça yüksek budama yapıldığında,birhayli miktarda odun da üretilebilecektir.kışın kendisini duyumsattığı bugünlerde bu odunlar yoksul ailelere dağıtılabilinir.konu orman işletmesi ve belediyemizce bir protokolla çözümlenebilir sanıyorum.selam ve saygılarımla.. """"
cisil_cisil
11-10-2009, 18:44
Sms gidince; su tankları, dozer ve greyderler, devriyeler ve helikopterler geliyor.
Orman Genel Müdürlüğü'nün TÜBİTAK'ın desteği ve Bilkent Üniversitesi ile ortaklaşa geliştirdiği, yetkililere SMS ile 15 ile 45 saniye içinde bilgi veren "Orman Yangınları Erken Uyarı Sistemi"nin Adana bölgesinde geliştirilmesi için çalışma yapıldığı bildirildi.
Adana Orman Bölge Müdürü Mustafa Kara, Adana, Kayseri, Niğde, Osmaniye ve Nevşehir'i kapsayan sorumluluk sahalarında 906 bin 380 hektar ormanlık alan bulunduğu, bu alanların yüzde 69'unun yangına birinci derece hassas konumda olduğuna işaret etti.
Kara, Orman Genel Müdürlüğü'nün Türkiye genelindeki tüm birimlerinde yangınları önlemek, çıkan yangınlara da anında müdahale edebilmek amacıyla ciddi önlemler aldığını belirterek, "Bu önlemlerin başında, yangın ilk müdahale ekipleri, eğitimli işçiler, yer ekipleri, arazözler, su tankları, dozer ve greyderler, devriyeler ve helikopterler geliyor. Tüm bu önlemler, günün koşullarına göre sürekli gözden geçirilerek yenileniyor. Son olarak yangına anında müdahale etmek amacıyla Orman Genel Müdürlüğümüzün TÜBİTAK'ın desteği, Bilkent Üniversitesi ile ortaklaşa geliştirdiği OYEUS (orman yangınları erken uyarı sistemi) kameralarıyla da ormanlarımız gözetlenmeye başlandı. Sistem şimdilik, Bölge Müdürlüğümüz bünyesindeki Adana'nın Karaisalı ve Osmaniye'nin Kadirli ilçesindeki 2 gözetleme kulesine kuruldu. Türkiye genelinde öncelikle kritik noktalarda kurulan sistemi, sorumluluğumuzdaki 47 gözetleme kulesinin tamamına oturtacağız." diye konuştu.
Sistemin pahalı olduğunu belirten Kara, kurulan sistemle yerleştirilen kameranın 40 kilometre alanı tarayıp, duman ve ateşi bir birinden ayırt ederek, merkeze alarm vermesinin yanı sıra 15 ve 45 saniye içinde de birim amirlerine SMS ve e-posta ile yangın uyarısı gönderdiğini bildirdi.
Sistemin kurulu olduğu bölgelerde bu yıl hiç yangın çıkmadığını anlatan Kara, "Kısa sürede SMS yoluyla yangını bize ileten sistemin tam olarak yaygınlaşmasıyla olası yangınlara müdahale de daha hızlı olacak. Sistemle, en değerli doğal kaynağımız ormanların yok olmaması adına önemli adım atılmış olacak" dedi.
-GECE ATEŞLE IŞIĞI AYIRT EDEBİLİYOR-
Kara, sistemin, gece ateşle ışığı bir birinden ayırt edebildiğini de söyledi.
Orman yangınlarına erken müdahale için bölge müdürlüklerine ait tüm araçların internet üzerinden "araç takip sitemi" ile kesintisiz izlenebildiğini anlatan Kara, şunları söyledi:
"Bu sistem sayesinde, herhangi bir yangın ihbarında, ihbarın verildiği mevkiye en yakın arazöz ve diğer araçlar sevk edilerek, pozisyonları izlenebilmekte, arazinin yapısı, ormanlık durumu, harita üzerinde görülebilmekte, hem yangın hem de yangında kullanılan araçların bilgileri sayısal ortamda kayıt altına alınıp arşivlenebilmektedir
İnsan ne dese az:(
Yetiştirmek yıllar yakmak? :(
İnsan vicdanı buna nasıl dayanır anlamak zor!
Oğuz Karsan
12-05-2010, 09:45
Merhaba.
Havalar ısındı. Hepimizin yüreğine korku salan Orman Yangını Tehlikesi yine aklıma geldi.
Orman İdaresinin geçen yıllardan ders almış olduğunu umuyor ve bu sezonun yangın tehlikesiz atlatılmasını diliyorum. Bu temennimin gerçekleşmesi için de, bütün gücümüzü Ağaçlarımızı korumaya sarfetmemiz gerektiğine inanıyorum.
Masa başında karar vermek yerine araziye çıkmanın daha uygun olduğunu düşünüyorum. Tabi bir de Yurdumuzda çıkan yangınların büyük bir bölümünün örtü yangınları olduğunu düşünürsek, Ağaçların bakımlarının yapılmaması ve altındaki çer çöpün uzaklaştırılmaması problemi devam etmekte.
Saygılar.
Mehmet Can
20-07-2010, 09:31
Yine tatil beldesi yine yangın. Sorumsuz tatilçiler piknik ateşiyle Ayvalık sarımsaklıda 5 hektar orman arazisini yaktı.
İki sene önceki çok büyük Gülnar yangınının enkazından geçtim geçen gün. İçler acısıydı, yemyeşil kızılçam ormanlarını barındıran dağlar resmen çöl olmuş, sarı kahve.. Kilometrelerce yolda bölgeyi gözlemledim, yeni dikilen ağaç göremedim, hiçbirşey yoktu ortada.
Manzara o kadar garipti ki, yanyana duran 3 ağaçtan ortadaki yanmış kapkara, kenarlarındaki ikisi ise yanmamış yemyeşil. Ağaç gruplarında biri yanmış biri yanmamış; yanan ağaçların 5 adım ötesindekiler sapasağlam. Allah istemeyince yapmıyor, öldürmüyor, can almıyor işte. Hatta bu olayla bizlere bazı şeyler anlatılmak istenmiş olabilir, mesela yanmayan ağaçların ne özelliği vardı da yanmadı? Cinsi mi değişikti, gövdesinde reçine mi azdı neydi?
Yanan evler yok olan köylere karşılık TOKİ tek katlı, küçücük, birkaç ayrı bölgede yüzün üstünde konut inşa etmiş.
Görebildiğim kadarıyla bazı yerlerde yol kenarlarına zaten doğal olarak da bölgede yetişen "kaynana dili" denen Opuntia cinsi kaktüsler dikilmiş, sanırım alevler yolun karşısına geçemesin diye. Aslında çok güzel fikir ama çok az yere dikmişler çünkü yol kenarları genelde kayalık. Gerçi yanacak ağaç kalmamış artık o da ayrı mesele.
Fotoğraf çekmedim, istemedim o bölgeyi görüntülemek.
Bugün Urla ya giderken otobanda yoğun duman gördüm, Kekliktepe de yangın çıkmış aynı anda birbirinden uzak iki yerde yangın başlamış, içim yanarak gördüklerimi fotoğrafladım.
172970
172971
172973
172974
172972
172976
172977
172982
172978
172979
gencmenn
17-06-2012, 03:27
Selam arkadaslar, almanyada yasiyorum ve burasi yagisli bir iklim oldugundan pek orman yangini cikmiyor fakat genede orman yanginina karsi ilginc ve güzel bir yöntem izliyorlar..
Orman alanlarini parsel seklinde kesiyorlar ve aralarina micir tasli yollar yapiyorlar yollarin araligi bir hayli genis ve yangin olsa sadece bir parselde yangin etkili oluyormus arada yol oldugundan yangin ilerliyemiyormus, bizim memlekette bu yöntem varmi? Eger yoksa yapilabiliri varmi?
kelebek çalısı
18-06-2012, 20:11
Selam arkadaslar, almanyada yasiyorum ve burasi yagisli bir iklim oldugundan pek orman yangini cikmiyor fakat genede orman yanginina karsi ilginc ve güzel bir yöntem izliyorlar..
Orman alanlarini parsel seklinde kesiyorlar ve aralarina micir tasli yollar yapiyorlar yollarin araligi bir hayli genis ve yangin olsa sadece bir parselde yangin etkili oluyormus arada yol oldugundan yangin ilerliyemiyormus, bizim memlekette bu yöntem varmi? Eger yoksa yapilabiliri varmi?
Benzer bir yöntem uygulandığını sanıyorum. Hem ulaşım amaçlı hem de yangının sıçramasını önlemek amaçlı olarak açılan, toprak olarak bırakılan yollar olduğunu biliyorum. Arada bırakılan mesafeyi ise bilmiyorum. Ama yangınlarda ağaçların üzerindeki bir kozalağın dahi ısınmanın etkisi ile 200 m veya daha da fazla sıçrayabildiğini ve yangını uzaklara taşıyabildiğini biliyorum.
ayazkentli
12-09-2012, 12:04
KAZ DAĞLARI YANGINI.
Kazdağları yangını - Google'da Ara (http://www.google.com.tr/search?hl=tr&newwindow=1&safe=off&q=Kazda%C4%9Flar%C4%B1+yang%C4%B1n%C4%B1&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.r_qf.&biw=1440&bih=703&wrapid=tlif134743614604610&um=1&ie=UTF-8&tbm=isch&source=og&sa=N&tab=wi&ei=HF1QUJfVNMvKswaTkoCgDQ#um=1&hl=tr&newwindow=1&safe=off&tbm=isch&sa=X&ei=1F1QUIPnDY3otQbFlIHQCQ&ved=0CD8QBSgA&q=Kazda%C4%9Flar%C4%B1+yang%C4%B1n%C4%B1&spell=1&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.r_qf.&fp=7f8dffdc3a619c45&biw=1440&bih=703)
Yaklaşık 500 Hektarlık alan yok olmuş. Dün kontrol altına alındığı bildirildi ama bu kez Havran ilçesi bölgesinde yeni bir yangın başlamış.
balabanpasa
16-09-2012, 09:52
bu yöntem bizde de uygulanıyor.. Özellikle yangın riskinin çok daha fazla olduğu akdeniz havzasında ...
Selam arkadaslar, almanyada yasiyorum ve burasi yagisli bir iklim oldugundan pek orman yangini cikmiyor fakat genede orman yanginina karsi ilginc ve güzel bir yöntem izliyorlar..
Orman alanlarini parsel seklinde kesiyorlar ve aralarina micir tasli yollar yapiyorlar yollarin araligi bir hayli genis ve yangin olsa sadece bir parselde yangin etkili oluyormus arada yol oldugundan yangin ilerliyemiyormus, bizim memlekette bu yöntem varmi? Eger yoksa yapilabiliri varmi?
Almanya'daki ormanların yarısına yakının özel şahıs, firma ve kuruluşlara ait olduğunu dumuştum. Özel sektör zihniyeti ile gerekli güvenlik tedbirleri fazlasıyla alınıyor olması son derece doğal. Bizde ise ormanlar, orman köylüsünü bile ormana sokmayan devlet tekelinde. Parasızlık, ödenek yokluğu, bütçede yer almamış gibi anlamsız gerekçeler ile dağlık ülke coğrafyasının yarattığı zorluklar nedeniyle bu tür yöntemlere bizde pek başvurulmaz.
Peki yangından sonra bölge konut yapılmazsa nasıl ağaçlandırılıyor ya da ağaçlandırılıyor mu?
kelebek çalısı
13-07-2013, 15:47
Beykoz Çavuşbaşı mevkiinde ormanlık alanda beş ayrı noktadan başlayan yangın söndürülmeye çalışılıyor...
Kundaklama ihtimali üzerinde duruyorlarmış!
Alay mı ediyorlarlar? Üstelik dün de aynı bölgede yangın çıkmıştı...
Bu ülke başıboş değil de ne? :mad:
Hatay'daki orman yangınında şimdiye kadar 700 hektar orman kül olmuş.
Sadece savaş durumunda mı seferberlik ilan edilir. Yahu 700 hektar yani 7000 dönüm o da 7.000.000 metrekare orman kül olmuş. Yazıklar olsun.
Hatay'daki orman yangını sürüyor - Anadolu Ajansı (http://www.aa.com.tr/tr/manset/212853--hataydaki-orman-yangini-suruyor)
s.serdar
10-08-2013, 02:05
Hatay'daki orman yangınında şimdiye kadar 700 hektar orman kül olmuş.
Sadece savaş durumunda mı seferberlik ilan edilir. Yahu 700 hektar yani 7000 dönüm o da 7.000.000 metrekare orman kül olmuş. Yazıklar olsun.
Son tv. yayınlarında 2000 hektar olduğu gündeme getirildi. Yani 20.000 dönüm.
Ama bilen bilir. Amanoslar Torosların Suriye'ye uzanan parçasıdır. Yer yer çok sarp ve her nedense fazlası ile ihmal edilmiş bir orman bölgemizdir. Hepimizin başı sağ olsun.
Sn. s.serdar dağların sarp olduğu konusunda bir şey demiyorum ama yeteri kadar müdahele edilmediğini de düşünüyorum.
Şimdi oraları tekrar eski haline getirmek kimbilir kaç milyon tl eder. Yapmayacaklar ama sadece tahmin. Bir de bu ormanları yakanlar gerçekten insan mı acaba? Yoksa sadece görünüşleri mi insan?
İnsan kendi oksijen kaynağını nasıl yok eder, oradaki canlıları neden düşünmez. Kim bilir kaç milyon hayvan telef oldu.
s.serdar
13-08-2013, 04:47
Sn. s.serdar dağların sarp olduğu konusunda bir şey demiyorum ama yeteri kadar müdahele edilmediğini de düşünüyorum.
Şimdi oraları tekrar eski haline getirmek kimbilir kaç milyon tl eder. Yapmayacaklar ama sadece tahmin. Bir de bu ormanları yakanlar gerçekten insan mı acaba? Yoksa sadece görünüşleri mi insan?
İnsan kendi oksijen kaynağını nasıl yok eder, oradaki canlıları neden düşünmez. Kim bilir kaç milyon hayvan telef oldu.
Sayın simetri 189 umaralı mesajında; yazınızın ilk parağrafında değindiğiniz hususlara çok öz olarak değinmiş. Düşüncelerine sonuna kadar katılıyorum. Orman yangınını bire bir yaşamış, müdahale çalışmalarına katılma imkanı bulmuş bir forum üyesi olarak, bir orman yangınına hele hele rüzgarlı bir havada imece ya da seferberlik usulu yöntemlerle müdahale edilmesini hiç doğru bulamıyorum. Belirli bir eğitim ve teknik desteğe sahip olmadan, orman yangınına müdahale etmenin, çok ciddi can kayıplarına yol açabileceğini düşünüyorum.
Yazınızın ikinci ve son parağrafıntaki düşüncelerinize gönülde katılıyor ve destekliyorum.
Devletimiz köprü, havalimanı gibi yerler için ormanı tahrip edebiliyorsa, kalan ormanları korumak konusunda gayet iyi önlemler alabilir. Yeni ormanların halk desteğiyle kurulmasını da sağlayabilir. Belli yapılar için ormanlar yok ediliyorsa yenisinin de kurulması şart. Bozmayı biliyorsak yapmak konusunda da bilinçlenmeliyiz toplum olarak. Yoksa birkaç yıl sonra altında oturacak ağacımız olmayacak.
majakowski
23-05-2014, 14:06
Hindistan Tar Çölüne 70 yıl önce getirilen Prosopis juliflora toprak erozyonunun kontrolünde, sahadaki kuraklığı azaltmada ve yakacak odun kaynağı olarak, hatta, yabani ve evcil hayvan yemi ve gölgeleme açısından çok faydalı olup, çok yoğun bitki örtüsü oluşturur.
Prosopis çesitleri ve özellikle Prosopis cineraria Türkiye nin İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Anadolu bölgeleri için çörekleşmeye ve erozyana karşı en uygun Ağaç türleridir....
Tüm exotik bitkiler türkiye florasına tam tersine çok büyük ekonomik ve erozyon ile müçadelede yararlı olabilir. Örneğin:
-Pseudotsuga menziesii (Douglasie Göknarı) ağaç niteliğinden ve ekonomik değerinden dolayı avrupada geniş bir ağaçlandırma gelecek 50 yıl için gerçekleştiriliyo..özellikle Almanya da. Bundan ötesi Yangınlara karşı en dirençli ağaç türlerinden birisi
-son Fes tatiliminde özellikle ilgimi çeken Argan Ağacı (Argania spinosa), anavatanı Fas'ın güneybatısında bulunan kireçli topraklara sahip, yarı çöl olan Sous vadisi ve meyvelerinin çekirdeklerinden elde edilen kozmetik ve mutfakta kullanılan oldukça değerli yağı için yetiştirilen fundagillerden bir ağaçtır. Hem Ülkenin ekonomisine büyük katkısı vardır...erozyana ve çölleşmeye karşı önlemli bir ağaç türüdür.
-Mantar meşesi (Quercus suber L.), kabuğu çok değerli olan ve yetiştirildiği ülkelerin ekonomisine çok büyük katkısı olan bir meşe türüdür. Mantar meşesinin kabuğu, başta içki sanayiinde şişe tıpası olmak üzere, ilaç, ayakkabı ve motor sanayileri gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Conta yapımı, yer döşemeleri, ısı ve ses izolasyonlarında mantar meşesinin kabuğundan yararlanılmaktadır.
Mantar meşesinin kabuğundan elde edilen çeşitli mantar ürünleri içerisinde tıpalar mantar endüstrisinde çok önemli bir yere sahiptir ve en yüksek katma değeri yaratmaktadır. Çünkü mantar tıpa üretimine kadar bir çok aşama sözkonusudur. Bu aşamalar ağacın yetiştirilmesinden başlar, kabuğunun hasat edilmesi ve hasat edilen kabukların tıpa üretimi ve diğer ürünlerin üretimiyle sona erer. Dolayısıyla bu aşamalarda hem katma değer hem de istihdam yaratılır. Böylelikle hem ağacın yetiştirilmesi ve mantar hasadı sırasında kırsal kesime istihdam sağlanmış olunur, hem de tıpa üretimi aşamalarında mantar endüstrisi istihdam sağlamış olur... Ondan Ötesi YANGINLARA karşı en dayanıklı ağaç türlerinden birisidir!!!
majakowski
23-05-2014, 15:40
Ormanları yangınlara karşı korunmak için alınacak tedbirler:
Ispanyada Orman yangınlara karşı yangın barriyeri olarak bu konuda başarılı teçrübeler vermiş Servi ya da Selvi (Cupressus) ağaçlandırma ile önlem alınıyor..özellikle ormanın içinde barıyer olarak bu başarılı bir şekilde yapılıyor. Bu başarıyıve teçrübeden Fransa ve Portugiz aynı yönteme başvuruyor...yıllardır!
Sonuç olarak Orman yangın alanı daraltıyor..Yangın Cupressus tarafından bariyer olarak durduruluyor ve yangının sıcramasını engellıyor. Sebeb: Cupressus lar yanmıyor..ve bu yangınları genış alan dağılmasını doğal olarak orman içinde engeliyor.
Yöntem kısaca: Orman Bölgesinde aralarına Yangını durdurmak için ülkemizde yapıldığı gibi dozerle boşluklar ve dozerle bir boş bariyer yapmak yerine bu yöntem hem doğa için hem orman toprağın yapısını bozmamak için çok daha başarılı yöntemdir.
Kurak Bölgelerede erozyana verimli türler:
- (Cupressus dupreziana A. Camus)
- Atlas-Zypresse (Cupressus dupreziana var. atlantica (Gaussen) Silba)
-(Cupressus torulosa var. gigantea (W.C.Cheng & L.K.Fu)
- Cupressus arizonica var. arizonica
Cupressus arizonica var. glabra (Sudw.) Little
Cupressus arizonica var. montana (Wiggins) Little
Cupressus arizonica var. nevadensis (Abrams) Little
Cupressus arizonica var. stephensonii (C.B. Wolf) Little
ABD de geliştirilen ilginç
bir sistem var. Orman yangın üstüne askeri uçakla 16 tonluk su balonu atılıyor. Halı bombardıman sistemi sayesinde yangın söndürülüyor.
Aerial Delivery Support – Flexible Attack Innovations (http://www.flexattack.com/aerial-delivery/)
Sistem henüz tam olarak denenmemiş.
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.