yuruyen_bulut
07-04-2009, 11:24
30 OCAK 2009 BOLU/ ABANT ORMAN İÇİ KAMPI
DOĞADAN EZGİLER - 1
Şehrin yaşamından yorgun düşmüş bir doğa insanının anlatısıdır bu… Üç hafta geçti ve koşulların olumsuz etkisindendir ki bir türlü çıkamadım doğaya. Şehrin yoruculuğu üzerimde ve huzursuz iş ortamı çalışmalarının birikmiş ruh hali ile patlamaya hazır bir gök gürültüsü gibiyim.
Bugün cuma ( 30 Ocak ) ve iş ortamındaki günlerce tartışmaların yoğunluğundan olsa gerek güne farklı seslenişimle başlıyorum. Bugün gülümsemeli şehre Yürüyen Bulut ve sessizce uzaklaşmalıdır ağaçların kovuğuna. Bugün iş mesaisinin bitişini huzurla beklemekteyim. Biliyorum ki, zihnimin yorgunluğunu geride bırakıp iki koca gün ve bir geceyi çadırımda geçirmenin keyfini yaşayacağım. Güzel yürekli doğa ruhlu dostum, kamp arkadaşım ile haftalardır planladığımız Bolu Abant'ta kış kampına saatler kaldı ve Ankara Terminali'nden biletlerimiz hazır şekilde bekliyoruz.
Gecenin aralığında saatin yarımı vurduğu vakit üç saatlik yolculuk ile Abant sapağına vardıktan sonra, tesislerde sabahın gelişini beklerken, sıcak bir çay sonrası masa başında geçen derin uyku ile uyumaya çalışmaktayız. Tesislere saat başı gelen otobüs yolcularının gürültüsünden, anons yapan bayanın sesini dahi bugün duymuyorum. Her zaman masadaki uykudan daha da uykulu olduğumu algılar halde uyandığımda, hatırladığım dışarıdaki kar tanelerinin bizleri çağırmasıydı.
71289
Sabah kahvaltısının ardından son hazırlıkları yapıp 21 km'lik yolun bir kısmını yürüyerek diğer kısmını da araç ile planladık. Amacım ilk defa kamp yükü ile çıkan arkadaşımı biraz yormak ve ayaklarının yollara alışmasını sağlamaktı. Bir sonraki faaliyetlerde daha iyi olacağını biliyorum. Yol sapağından Abant istikametine doğru yol alırken, ağaçların kar örtüsü ile bütünlüğü o kadar güzel ki bu bütünlüğe arkadaşımla birlikle karşılayış mesajını veriyoruz.
Ya-hey, Ya-hey! Hey-ya!
71290
Yol boyunca dostumun ağaçlara dokunuşu o kadar huzur doluydu ki bunları fotoğraflarken diğer taraftan bu güzelliklere tekrar sarılmanın mutluluğu ile bütün akrabalarımız olan sevgi çemberine, karşılayış ezgilerimi sunmaktaydım. Bizlerin şarkıları kısadır da, bu şarkılar çok şey anlatırlar…
Önümüzde uzanan yolu adımlarken, mavi tüylü kuşun bizi izlemesi ve orman kuşlarının şarkılar söylemesi yaşayışımızdaki o güzel olanı bulmanın sevincini, çocukların gülücükleri gibi ortaya çıkarıyor, yol kenarındaki akan suyun tadı ayrı bir güç katıyordu. İçim içim içilen suyun tadıydı bu. Şehir musluklarına dokunmak bulutlar için ateşe dokunmakla eş değerdi. Burada ise durum farklıdır…
71293
Devam eden yolculuğumuza ara verme zamanı gelmiş arkadan gelen servisin kornası ile çantalarımızı araca yükleyip kamp bölgesinin geri kalan kısmını da tamamlamış olduk. Abant girişinde indikten sonra, kamp yüklerimizle birlikte 1 km'lik çadırlı alana, sağımızda donmuş göl, solumuzda ise koca heybetli ağaçların arasından yürümek ne muhteşemdi. Ve bu ilerleyişte bir ezgidir bulutların seslenişi doğaya. Seslenişimdeki ezgi ile çok şeyin ifade ettiğini bilirim. Özgürlüğün herkesçe farklı tanımlandığı gibi: Yata-heyaaa !
71292
Sesleniş sonrası ağaçların arasında bir çift Saint Bernard ile karşılandık. Bizlere yaklaşıp o güzel sesi ile karşılık veren dostlarımızın bizlere eşlik edeceğini algılamak hiç zor değildi. Yola dört kişilik bütünlükte devam ediyorduk artık. Arada bir erkek rehber bizlere kısa yolları gösterirken, diğer taraftan ise yanımıza yaklaşan dişi Saint Bernard'ın sevecenliği görülmeye değerdi. Tüylerini okşayıp fotoğraflarla anılaştırmak için hızlı davranıyordum. Çadırlı kamp bölgesine vardığımızda ağır yüklerimizi her zamanki gibi güzel orman ağacının yanına bırakıp bir süre bizi karşılayan güzel dostlarımızla oyunlar oynayarak, yürüyüşler yaparak geçirdik. Bu arada ev gözlememizi de, dostlarımızla paylaşmayı ihmal etmedik. Çadırımızı kurup ısınmak için ateş hazırlığı ve yemek için ocak sistemini kurduktan sonra bir şeyler atıştırarak doğayı dinledik. Bu sırada bizler de Kızılderili ezgilerini bize ev sahipliği yapan doğaya ve sakinlerine dinletiyorduk…
71291
Devamı...
DOĞADAN EZGİLER - 1
Şehrin yaşamından yorgun düşmüş bir doğa insanının anlatısıdır bu… Üç hafta geçti ve koşulların olumsuz etkisindendir ki bir türlü çıkamadım doğaya. Şehrin yoruculuğu üzerimde ve huzursuz iş ortamı çalışmalarının birikmiş ruh hali ile patlamaya hazır bir gök gürültüsü gibiyim.
Bugün cuma ( 30 Ocak ) ve iş ortamındaki günlerce tartışmaların yoğunluğundan olsa gerek güne farklı seslenişimle başlıyorum. Bugün gülümsemeli şehre Yürüyen Bulut ve sessizce uzaklaşmalıdır ağaçların kovuğuna. Bugün iş mesaisinin bitişini huzurla beklemekteyim. Biliyorum ki, zihnimin yorgunluğunu geride bırakıp iki koca gün ve bir geceyi çadırımda geçirmenin keyfini yaşayacağım. Güzel yürekli doğa ruhlu dostum, kamp arkadaşım ile haftalardır planladığımız Bolu Abant'ta kış kampına saatler kaldı ve Ankara Terminali'nden biletlerimiz hazır şekilde bekliyoruz.
Gecenin aralığında saatin yarımı vurduğu vakit üç saatlik yolculuk ile Abant sapağına vardıktan sonra, tesislerde sabahın gelişini beklerken, sıcak bir çay sonrası masa başında geçen derin uyku ile uyumaya çalışmaktayız. Tesislere saat başı gelen otobüs yolcularının gürültüsünden, anons yapan bayanın sesini dahi bugün duymuyorum. Her zaman masadaki uykudan daha da uykulu olduğumu algılar halde uyandığımda, hatırladığım dışarıdaki kar tanelerinin bizleri çağırmasıydı.
71289
Sabah kahvaltısının ardından son hazırlıkları yapıp 21 km'lik yolun bir kısmını yürüyerek diğer kısmını da araç ile planladık. Amacım ilk defa kamp yükü ile çıkan arkadaşımı biraz yormak ve ayaklarının yollara alışmasını sağlamaktı. Bir sonraki faaliyetlerde daha iyi olacağını biliyorum. Yol sapağından Abant istikametine doğru yol alırken, ağaçların kar örtüsü ile bütünlüğü o kadar güzel ki bu bütünlüğe arkadaşımla birlikle karşılayış mesajını veriyoruz.
Ya-hey, Ya-hey! Hey-ya!
71290
Yol boyunca dostumun ağaçlara dokunuşu o kadar huzur doluydu ki bunları fotoğraflarken diğer taraftan bu güzelliklere tekrar sarılmanın mutluluğu ile bütün akrabalarımız olan sevgi çemberine, karşılayış ezgilerimi sunmaktaydım. Bizlerin şarkıları kısadır da, bu şarkılar çok şey anlatırlar…
Önümüzde uzanan yolu adımlarken, mavi tüylü kuşun bizi izlemesi ve orman kuşlarının şarkılar söylemesi yaşayışımızdaki o güzel olanı bulmanın sevincini, çocukların gülücükleri gibi ortaya çıkarıyor, yol kenarındaki akan suyun tadı ayrı bir güç katıyordu. İçim içim içilen suyun tadıydı bu. Şehir musluklarına dokunmak bulutlar için ateşe dokunmakla eş değerdi. Burada ise durum farklıdır…
71293
Devam eden yolculuğumuza ara verme zamanı gelmiş arkadan gelen servisin kornası ile çantalarımızı araca yükleyip kamp bölgesinin geri kalan kısmını da tamamlamış olduk. Abant girişinde indikten sonra, kamp yüklerimizle birlikte 1 km'lik çadırlı alana, sağımızda donmuş göl, solumuzda ise koca heybetli ağaçların arasından yürümek ne muhteşemdi. Ve bu ilerleyişte bir ezgidir bulutların seslenişi doğaya. Seslenişimdeki ezgi ile çok şeyin ifade ettiğini bilirim. Özgürlüğün herkesçe farklı tanımlandığı gibi: Yata-heyaaa !
71292
Sesleniş sonrası ağaçların arasında bir çift Saint Bernard ile karşılandık. Bizlere yaklaşıp o güzel sesi ile karşılık veren dostlarımızın bizlere eşlik edeceğini algılamak hiç zor değildi. Yola dört kişilik bütünlükte devam ediyorduk artık. Arada bir erkek rehber bizlere kısa yolları gösterirken, diğer taraftan ise yanımıza yaklaşan dişi Saint Bernard'ın sevecenliği görülmeye değerdi. Tüylerini okşayıp fotoğraflarla anılaştırmak için hızlı davranıyordum. Çadırlı kamp bölgesine vardığımızda ağır yüklerimizi her zamanki gibi güzel orman ağacının yanına bırakıp bir süre bizi karşılayan güzel dostlarımızla oyunlar oynayarak, yürüyüşler yaparak geçirdik. Bu arada ev gözlememizi de, dostlarımızla paylaşmayı ihmal etmedik. Çadırımızı kurup ısınmak için ateş hazırlığı ve yemek için ocak sistemini kurduktan sonra bir şeyler atıştırarak doğayı dinledik. Bu sırada bizler de Kızılderili ezgilerini bize ev sahipliği yapan doğaya ve sakinlerine dinletiyorduk…
71291
Devamı...