Bağlan

View Full Version : Mutfak maceraları, Komik anılar




caucasus
06-01-2009, 13:44
Arkadaşlar ben de geldim, bu bölümü görünce ilk Kurufasülye pişirme maceram aklıma geldi. Sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sene 1994 yer Tunceli ve ben o zamanlar bekarım arkadaşlarla birlikte aynı çatı altın da kalıyoruz. Yapmış olduğumuz yemekler genel de aparatif ve ya harız yemekler. Ben yemek yapmasını daha yeni yeni öğreniyorum daha soğrusu öğrenmeye çabalıyorum. Arkadaşlar işlerinin başındayken, benim de aklımdan yemek yapmak geçti, nede olsa yorgun, argın geleceker. Sağıma soluma baktım kuru fasulye var, hımmm ben bu işi hallederim dedim. Hemen elime aldım ve kurufasülye pişireyim dedim ve başladım yemek yapmaya.

İlk önce kuru soğanı, biberi, domatesi, eti güzelce özenerek kestim. Soğanı kavrulurken biberleri arkasından domatesi, salçası, pul bieri ve karabiberi de attım güzelce hepsini harmanladıktan sonra. Temizlenip yıkadığım fasülyeleri de tencerenin içine attım ve başladım pişirmeye, zaten film bundan sonra başladı. işin püf noktalarını bilenler hemen bir tebessüm yapmıştır . Neyse fasülye pişerken bir yandan da pilavla uğraşıyordum Allah'tan pilav pişirmesini öğrenmiştim. Yaklaşık 45 dk geçmesine rağmen fasülyeler hala taş gibiydiler 1 saat. 1.5 saat, 2 saat derken zaman akıp gidiyordu bir yandan saat'e bakıyor bir yandan da fasülyelerle boğuşuyordum Acaba nerede yanlış yaptım neden pişmiyorlar diye kızıp söylenip duruyordum. En son 2,5 saat olmuştu ki hemen telefona sarıldım Annemi aradım ve başımdan geçenleri anlattım. Annem de güldü ve tarifini aldım meğerse fasülyeler akşamdan ıslatılması gerekliymiş.


3 saat olmasına rağmen hala pişirememiştim ben de inat ettim pişecekler dedim ocağın altını iyice açtım kapağını da sıkıca kapattım arada bir kalkıp bakıyor tekrar yerime oturuyordum ve en son 4,5 saat'te kurufasülyelerimi pişirdim. Sonuçta afiyetle yedik Artık geçirdiğim zamanıma mı, uğraştığıma mı yoksa boşa giden tüpemi yanayım ama benim için çok ilginç bir anı oldu. O günden beri mutfak muhabbeti olunca hemen arkadaşlarıma anlatırım ve bol bol güleriz.

Arkadaşalara anlattığım da ise benle bir hayli kafa bulmuşlardı.

Ama şimdiler de çok güzel kurufasülye pişiriyorum ( Düdüklü tencere de ) Ve pilavım da çok güzeldir özellikle ölçü ve sıcak su kullanmadan yaparım

Evet benim maceram da böyle oldu.

Varsa bizilerle paylaşmak istediğiniz anılarınız, katılımlarınızı bekliyoruz.




Kiraz
06-01-2009, 13:59
Ben de okul bitip yurt dışına gidince annemin yemeklerini özler olmuştum. Fazla gelen sütleri değerlendirmek için muhallebi yapmaya karar verdim. Her zaman kararla yaparım ama tecrübe olmayınca ve püf noktalarını bilmeyince komik oluyor işte.

Sütü kaynattım, içine un atmam lazım dedim attım. Unlar sütün üzerinde yüzüyor, bir türlü karışmıyor. Üzerine şeker koyarsam belki çöker dedim, nafile. En sonunda yarım saat uğraşarak hepsini tel süzgeçten geçirmek zorunda kadım. Yedim mi, yedim başka seçeneğim yoktu. Annemin yaptığına hiç benzemediyse de altı ay aradan sonra çok iyi gelmişti :)


Sıcak sütte unun topaklanacağını, karışmayacağını hiç duymamıştım:)

caucasus
06-01-2009, 14:10
Çok güzel bir anı. Eminim ki artık çok güzel muhallebi yapıyorsunuzdur :).

Yapmış olduğumuz ne kadar zor olsa da tadı Anne'mizinkine benzemese de el emeği olduğu için tatlı geliyor, Yanlışmı düşünüyorum bilemiyorum.

Her hata bir tecrübe kazandırıyor.

caucasus
13-01-2009, 19:31
Sıcak sütte unun topaklanacağını, karışmayacağını hiç duymamıştım:)

Sıcak süt'le pudingin ve çorbanın topaklanacağını ben de deneyerek öğrendim. Artık, yapacağım puding ve çorbayı soğuk süt ve soğuk su'yla yapıyorum.

Bu ara da okuyan arkadaşların hiç mi mutfak anıları yok, yoksa yazmak yerine okumayı mı tercih ediyorlar. Acil katılımlarınız bekleniyor

Nariel
13-01-2009, 20:59
Madem acil katılım aranıyor, yazalım :)

Yurtta kalmaya başladığım ilk yıllarda, dışarıdan yemek getirtmeyi artık istemediğimiz için yavaş yavaş arkadaşlarla yemek yapmaya başlamıştık (Yurdun mutfağı var). Bir gün annemden aldığım tarifle güzel bir bezelye yemeği, yanına da pilav yapmaya karar vermiştim. Bezelye yemeğinin pişmesine yakın başladım pilav yapmaya.

Pilavı ilk kez yapışımdı. Şehriyeleri kavurdum, pirinci ekledim, su ve tuz da koydum, gayet mutluyum. Ama pilavın pişmeye çalıştığı yer "TAVA", hem de kapağı yok. Derin olmadığı için de yeterli su koymamışım. Suyu hemen çekti tabii (yarısı da buharlaştı), ben de "ne çabuk pişiyormuş pilav" diyerek pilavı ocaktan aldım. Yurdumuzun bekçi amcasına da bir tabak götürdüm. Adamcağızın bir kaşık pilav aldıktan sonraki yüz ifadesini unutamıyorum :p.
Pirinçler hâlâ çiğ duruyormuş meğer ve pilavın kapaklı tencerede pişmesi gerekiyormuş:D.

Sebahattin Sargın
13-01-2009, 23:33
Bende taze üniversite öğrencisi olarak küçük bir anımı yazayım ;)

Bandırmada ilk günlerimiz evimizdeyiz dört arkadaş, akşamdan fasulye ıslatayım dedim. Uyuyordum uykudan uyandım küçük bir tencereye fasulyeleri doldurdum üzerine de su ekledim. Uyku sersemi olduğumdan tencereye hiç dikkat etmedim...

Birde küstah küstah anlatıyorum şöyle yaparız böyle yaparız yanına da bir pilav yeme de yanında yat :D

Sabah arkadaşlarım güle güle beni çağırdılar bu ne dediler, suyu çeken fasulyeler tencerenin kapağını kaldırmışlar bir kısmı dışarı taşmış, tencere dar gelmiş bizim fasulyeciklere :o:o

Rezil olmuştum, sonra fasulye yaparken en büyük kaplarda ıslattım hep ;)

Sevgiler ;)

Baldaş
14-01-2009, 10:03
İlk salata yapış: Maydanozlar saplarıyla doğrandı...
İlk yoğurt çorbası yapış: Yoğurt kesildi çorba parça parça oldu
İlk kızartma yapış: Yağ iyice ısınmadan katılan patatesler haşlama gibi oldu.
İlk kek: Kabus gibiydi, öğrenciydik kaşıkla yedik, gerisini siz düşünün
İlk mercimek çorbası: Yanlışlıkla içine kuru kahve döküldü. Belki tadını almaz kurtarırız dedik. Aman Allahım dünyada daha berbat bir tat hatırlamıyorum. Bebek beklerken aklıma gelirdi fena olurdum.
Kurtarılabilecek en kolay hatalı yemek herhalde pilavdır. Baktın olmadı dolma içi yap, muhallebiye kat, çorbaya kat, salça soğanla kavur öyle ye.

caucasus
14-01-2009, 17:28
Sevgili, Nariel, Sebahattin Sargın, Baldaş katılımlarınız ve anılarınızı bizimle paylaştığınız için teşekkürler.
Mutfak anılarınızın devamını bekliyorum.

Minem
14-01-2009, 17:53
Merhabalar...

Anılarınız hem komik hem de çok güzeldi. Tebessüm etmeme sebep oldunuz. Teşekkür ederim :)
Ben de aklıma gelen bir anımı anlatayım, komikten öte azcık korkunç :p

Küçük bir çocukken oldukca yaramazdım :) Birgün mısır patlatmak istemiştim. Evimiz giriş kat arka tarafı bahçeli. Küçük tüpte bahçe kapısının hemen yanında, tavaya yağı koydum. Yağ kızarınca bir güzel mısırları attım, ama o da ne birden yağ alev aldı :eek: Ne yapacağımı şaşırdım. Korkudan akıllı bendeniz, mısır tavasının üzerine bir şişe suyu da boca ediverdim. Su, tavadaki yağın daha da çok alev almasına sebep oldu tabi :o Nasıl bir akılsa, o cesaretle tavayı ve tüpü tuttuğum gibi bahçeye toprağın üstüne fırlatıverdim :D

Sonuç; ateş söndü ama tavanın hesabını anneme kırk yalanla açıklamaya çalıştım. Evden günlerce yanık mısır kokuları çıkmadı :D

caucasus
14-01-2009, 18:02
Sevgili, Minem gerçekten de korkunç bir tecrübe olmuş, ****** sizin için. ancak ben de kendimi gülmekten alamadım umarım hep beraber bol bol gülüp, tebessüm ederiz. ayrıca güzel katılımınız için teşekkür ederim.

fevziye
10-02-2009, 17:26
Güzel bir anıda benden.
11-12 yaşındaydım. Rahmetlik anneannemle beraber köye gittik. Annemin dayısının evinde kalıyoruz. Tabii ki sabah erkenden herkes tarlaya gidiyor. Bir kaç gün kardeşimle ben öğlen tarlaya gidip dayımlara yardım ettik. Daha sonra bir sabah herkes tarlaya gitti, anneannem ve yengem bana "bugün sen evde kal, evleri süpürüp sil, öğlene yemek yap, biz geliriz" dediler. Ben nereden bileyim yemek yapmasını!. Annem daha mutfağa bile sokmamış doğru dürüst. Ama söyleyebilirmiyim, elbette hayır. Herkes gittikten sonra evi süpürüp sildim, sıra geldi yemek faslına. Mutfak kısmına gittim, baktım bir çok sebzeden azar azar var. Kalabalık gelecekler, yemek yetmez diye düşündüm. Bütün sebzeleri bir arada pişirip türlü yaparım dedim. Mutfakta ne kadar sebze varsa hepsini bir güzel ayıkladım. Tabii hepsi tarladan gelmiş, taptaze sebzeler.
Neyse, soğanları kavurdum, yanacaklar diye korktuğumdan tam anlamıyla da kavrulmadılar. Sonra bütün sebzeleri tencereye doldurdum. Hepsi ağırlıklarından tencerenin dibine çöktü. Bir tek patlıcanlar suyun üstünde yüzüyorlar. Kaşıkla başına oturdum tek tek aşağı indirmeye çalışıyorum olmuyor. Kendi kendime "herhalde yanlış yaptım, acaba bunlar zehirli olmasın" diye düşündüm. Üstte kalan bütün patlıcanları kaşıkla çıkartıp atmaya başladım. Tabii bu arada pişenler diğerleri gibi aşağıya indiler. Yemek pişti, ocaktan indirdim. Öğlen tarladan gelenler tabii açlıktan bayılmış bir haldeler. Yaptığım yemeği yemeye başladılar. Tesadüf bu ya, acemi şansı herhalde, yemek gayet güzel olmuş. Ama tabii ki ben başka yemek yapmasını bilmediğimden, bir tencereyle yetinmek zorunda kaldılar.
Arada bir bu anım aklıma gelir, kendi kendime gülerim. Şimdi yine gülüyorum, hizmetli arkadaşımız " hocam n'oldu, bana mı gülüyorsunuz? " diye soruyor.

Kiraz
10-02-2009, 18:32
Bir tane de benden:
İlkokulu yeni bitirmiştim, evde hiç kahve içilmezdi ama misafirler için malzememiz bulunurdu. Bir gün bir anne, genç oğluyla annemi ziyarete geldiler, ben kendilerini tanımıyorum. Annem de kahve yapma işini bana verdi.

Mutfakta kakao ve kahve kavanozları yan yanaydı, kahveyi bilmeyen ben görüntüdeki farkı anlamadım neyse de pişirirken kokusunu nasıl anlamadım onu bilemiyorum. Neyse kahveler ikram edildi, konuklar içiyor ama yüzleri hoş değil (hâlâ hatırlıyorum). Şekerli kahve yapmama rağmen kakaonun acılığı başka tabii ki. Çekinip itiraf da edemiyorlar ama annem içme şekillerinden bir şeylerin ters gittiğini anladı, durum açıklığa kavuşturuldu, gerilen konuklar gülerek rahatladı ben de utanarak tekrar mutfağın yolunu tuttum.

Güler
10-02-2009, 20:36
Benim genç kızlığımda öyle veya böyle mutfak maceram pek yoktu.
Hem yaramazlığımdan hem de evde yemeği yapacak eleman bulunduğundan, evlenene kadar mutfağa hiç girmedim.
Evlendiğimde de yumurta nasıl kırılır onu bile bilmiyordum. Rahmetli annem acı acı düşünüyordu mutfakta neler yapacağımı.
Evliliğim ilk dört senesi, eşimin ailesiyle geçti de yemek yapmaktan kurtuldum.

Size anlatacağım hikâye, bir arkadaşımın yaptığı yaprak dolmasıyla ilgili.
Arkadaşım, gençliğinde başından geçen bir olay yüzünden bir müddet Rahmi Duman Kliniğinde tedavi görmüş. Daha sonrada bizim mahalledeki sevdiğimiz bir ağabeyimizle evlendi.
Evlerimiz yakın olduğundan, ve mahallemize gelin geldiğinden hemen kaynaştık.
Tedavisi esnasında kullandığı bazı iğneler için Dr.ablama geldiğinden ailece görüşür olduk.
Esasında çok iyi niyetli ve cana yakın bir kızdı. Bütün aile onu çok seviyorduk.
Bir gün, bizi akşam yemeğine davet etti.
Bütün gün hazırlık yapmış, etli yaprak dolması sarmış, çorba, pilav yapmış. Çok da uğraşmış.
Yoğurtlu yaprak dolmasını yerken, eşi birden bire elini dudaklarına götürdü, ve 10-15 cm boyunda ip gibi bir şeyi çıkarttı.
Kızcağız, kıpkırmızı oldu ve '' hay Allah ben hepsini çözdüm sanıyordum'' dedi.
Meğer, daha evvel hiç dolma filan yapmamış, bakmış ki yapraklar sarılı durmuyor, hepsini tek tek siyah iplikle bağlamış. Piştikten sonra da tek tek iplikleri çözmüş. Çözmüş ama bir tanesini atlamış.

caucasus
11-02-2009, 10:00
Sevgili fevziye, 11-12 yaşların da yemek yapmak çok büyük bir başarı. Bir de ev de kimse olmadan, yardım almadan yapmak cesaret ve tecrübe ister. Sizin eliniz demek ki yatkın ve beceriklisiniz.

Sevgili Nurbahar, bence sizin de büyük cesaretiniz var şimdi ki çocuklara söylesek ben yapamam **** ben bilmiyorum der geçer. Artık kahve yapmasını biliyorsunuz en azından tecrübeyle sabitlemişsiniz. Şimdiler de aklınıza geldikçe çok gülüyorsunuzdur.

Sevgili Güler teyze, arkadaşınızın anısını bizimle paylaştığınız için teşekkürler. Arkadaşınız kendisine artık dolma sarma makinesi almıştır değilmi ?
Katılımlarınız için teşekkürler.

Dolma ile ilgili bir anı da ben de var.

O zamanlar daha yeni evliyiz eşim yaprak sarma yapmış, sofraya geldi bir iki tane yedikten sonra karar verdik biraz daha pişirelim. Dolmayı saat 22.00 gibi pişirdiği için vakit var daha sonra yeriz dedik ve dolmayı kısık ateşe bıraktıktan sonra başladık muhabbete. O akşam kardeşim de geldiği için scrabıl ( zannedersem böyle yazılıyor ) oynadık biliyorsunuz o da biraz uzun sürüyor. Sonra muhabbet ederken içerden yanık kokusu gelmeye başladı ****** mutfağın kapısı kapalı olduğu için koku biraz geç geldi hemen büyük bir hızla hep beraber mutfağa ama mutfakta san ki sis bombası patlamış göz gözü görmüyor duman ve pis yanık konusu hemen camı açtık havalandırmaya başladık. Duman biraz gittikten göz gözü gördükten sonra, bir baktık ki dolmalar mangal kömürü gibi olmuşlar. Tencereyle beraber hemen çöpe attık ama o yanuk kokusunu hala unutmam hep burnumdadır, ne zaman mutfak muhabeti olsa arkadaşlara anlatır güleriz.

Adalet Yağcı
11-02-2009, 11:42
Güzel bir başlık olmuş, katılım bekliyor öylemi, peki, bir tanede benden olsun.
Kızımın eşi yurt dışına çıkacak yalnız kalmasın diye yanına gitmiştim(geçen sene).
Damadım, sabaha karşı dört gibi kalkıp altı sularında uçacak, akşam geç vakit, "bir tane kek yapsanızda yolda yesek" dedi.
Kızım da, "evde üç yumurta var hemen yapayım" dedi, saat 23:30 suları.
Ben de işgüzarlık olsun diye hemen mutfağa gelip yardım etmeye başladım, vakit geç olduğu için hemen bitsin diyede acele ediyorum.
Yumurtalar çırpıldı, şekeri bir bardak ölçüp ilave ettim, diğer malzemelerde tamam, kalıbı yağlayıp boşalttık, kalıba dökerken biraz elime bulaştı, elimi ağzıma götürmemle birlikte bir çığlık attım, olduğum yerde donup kalmışım, bir şey söyleyemiyorum, öylece kızımın suratına bakıp duruyorum.

Kızım da parmağının ucuyla tadına bakınca anladı meseleyi, ben aceleden şeker diye tuz kavanozuna sarılmışım, bir bardak dolusu tuzu bir güzel kek hamuruna ilave etmişim.

Kendime inanamadım, bunca yıl kek yaparım başıma böyle bir şey gelmemişti, tabi kek doğru çöpe.

Hemen komşudan yumurta istendi, yeniden kek yapılmaya başlandı.
Şimdi ne zaman kek yapacak olsak kızım, "Anne lütfen kekimden uzak dur" der.

caucasus
11-02-2009, 11:46
sevgili Adalet Yağcı, maceranızı okurken bir yandan acaba ne koimkli var **** nasıl bitecek derken sonunu okudum ve kahkahlar atmaktan kendimi alamadım. Çok komik olmuş suratınızın halini düşünemiyorum bile :)

Bizimle paylaşımınız için teşekkürler.

Adalet Yağcı
11-02-2009, 13:04
Bir de yılbaşı anım var.
Eşimin görevi dolayısı ile Mardin'deyiz, yeni yıla üç aile birlikte girmek istedik, ben yaşça hepsinden büyüğüm, bana sordular ne pişirelim diye, yılbaşının değişmez yemeği Hindide karar kıldık.

Bir arkadaş hindiyi ben alırım eşim keser temizlerim dedi, benim eşim öyle hindi tavuk filan kesemez.

Herkes yapacağı yemeği paylaştı, hindiyi kesip temizleyecek olan arkadaşın evi geniş olduğu için onlarda toplanacağız.

Yılbaşı günü öğleden sonra evimde hazırladıklarımı da alıp arkadaş gittim, sağolsun eşi hindiyi kesmiş, arkadaş temizlemiş, gittiğimde cascavlak bir çiğ hindi beni bekliyordu.

Hemen işe koyulduk, hindiyi önce pişirip sonra fırına verelim dedim, tamam dediler.
Diğer her şey hazırlandı, masamız süslendi, akşam oldu, beyler geldi.
Saat 21:00 gibi özenle hazırlanmış masamıza oturduk, üç hanımın eli değmiş, masa mükemmel görünüyor.
Servisi sen yap dediler bana, hemen bıçağı aldım, nar gibi kızarmış hindiyide masanın üzerine aldım, herkesin gözü hindide.

Bıçağı daldırdım, adil bir paylaşım olması için parçalara böleceğim, ikinci parçayı keserken...o da ne... aman Allahım, bu ne?

Bir an durdum, sonra "bu iş burada zor olacak, ben bunu mutfakta parçalayıp getireyim" dedim, hindiyi kaptığım gibi doğru mutfağa gittim.
Ev sahibesi durumda bir olağanüstülük olduğunu anlamış olmalıki yanıma geldi, "ne oldu Adalet abla" derken hindinin içinde kalan yem dolu kursağı gördü, bir çığlıkta o attı.

Sakın sesini çıkarma dedim, yoksa güzel gecemiz berbat olacaktı.
Neticede adil bir şekilde uygun yerlerinden tabaklara servis yapıp masaya götürdük, kimse bir şey anlamadı :D

Saat00:03 gibi eve dönmek için dışarı çıktığımızda yılın ilk karıyla karşılaşmak süperdi, o geceyi asla unutamam.

caucasus
25-02-2009, 09:22
Sn Adalet Yağcı, siz de daha çok komik anı var gibi :)

Baobab
25-02-2009, 13:46
Merhabalar, ben de üniversitede öğrenciyken bir gece sabaha karşı saat üçte kalkıp ertesi günkü sınava çalışayım demiştim.
Kalktığımda karnım biraz aç olduğundan, mutfakta yenecek cinsten bir tek yumurta var diye, bari yağda yumurta yapayım dedim.
Ayçiçek yağını tavaya döküp, yumurtayı kırıp mis gibi hazırlayıp, sonra da iştahla ekmeğimi bandım; ancak, ağzıma tuhaf bir tatlılık geldi.
"Herhalde tuz atmayı unuttum" deyip, uykulu uykulu üzerine tuz serptim, gene tatlı buldum, gene tuz serptim, gene tatlı buldum!...
O kafayla ve de açlıktan bir şekilde "tuzsuz (!)", hatta "tatlı" yumurtayı yedim, ders çalıştım, vs..

Ertesi sabah uyanıp baktığımda, yumurtayı ayçiçek yağı yerine, aynı tip kavanozda tutmakta olduğum incir reçelinde yapmış olduğumu fark ettim!!...

İçindeki incirleri daha önceden yemiş bulunduğumdan, gece fark etmeden incir reçelinde yumurta yapmışım. Ne kadar tuz atsam nafile tabii... :))

Kiraz
25-02-2009, 13:51
Güzel bir deneme:)

Babaannem şekeri çok sevdiği için biz de çocukken alışmıştık, rafadan yumurtayı şekerli yerdik, ama gerçekten güzel olurdu.

Minem
25-02-2009, 13:53
Yumurtayı zaten pek sevmem ama Sayın Baobab'ın mesajını okuyunca hem güldüm hem de reçellisine tahammül bile edemeyeceğimi anladım :D

caucasus
25-02-2009, 14:17
Çok komik bir anı olmuş. Yazıyı okurken sonu nasıl bitecek diye düşünüp duruyor ancak bağlantı kuramıyordum, reçeli duyunca koptum valla.

Ellerinize sağlık.

Baobab
25-02-2009, 14:45
Bir de üniversite için ilk ankara'ya geldiğim seneye ait anılar var ve hepsi de benzer sakarlıklarla malül!! :(
(ee..marifet iltifata tabi derler ya, siz beğenince ben de biraz daha hafızamı yoklayayım dedim tabi! :)

Ankara'ya geldiğimde, okulda ilk tanıştığım iki kişiyle birlikte gidip bir ev kiraladık. Üçümüz de daha önce ne ev işi, ne yemek vs yapmadığımızdan bu konular hakkında en ufak bir bilgi sahibi değildik.

Yeni ev arkadaşlarımdan birisi, "ev işlerini; temizlik, bulaşık ve yemek yapma olarak 3'e bölelim" deyince, ben hemen, "yemek yapmaktan süper anlarım" deyip yemek işini kaptım. (Aslında hayatımda hiç yemek yapmamıştım, ama temizlik ve bulaşık daha iğrenç gözüktüğünden bari aşçı olayım dedim! :))

İlk yaptığım yemek, hazır çorba ve yağda yumurtaydı
(gene yağda yumurta!! :))

Lisede annem mutfakta yemek yaparken izlerdim. Oradan aklımda kalanlarla bir şeyler uydurayım dedim..Önce, hazır çorbayı suyla karıştırdım, üzerine de iki tane irice soğan doğrayıp, tenceredeki su kaynayınca sofraya getirdim! Soğanlar tıpkı balık gibi suyun üzerinde yüzüyorlardı. neredeyse kulaç atıp dışarı zıplayacaklar diye korktum.. :D

Millet o tuhaf çorbamsı şeyi yüzünü ekşite ekşite içince de, bu sefer yumurta yapmak için mutfağa gittim!
Ancak bu kez de, yağda yumurtaya yağ atılacağını akıl edemediğimden, üstü çiğ, altı kapkara yanmış, duman duman yumurta tavasıyla geri döndüm..

Onu da "izmir usulü yumurta böyle olur" diye yedirmeyi başardım neyse ki, ama tabi bir süre sonra diğer iki ev arkadaşı "izmir usulü" yemek yememe konusunda kazan kaldırıp, ev işlerini sırayla yaptırtmaya başladılar..

Benim de aşçılık maceram böyle kısa ömürlü oldu..:(
Halbuki fırsat verilse içimdeki dahiyi uyandırıp "izmir usulü" yemek virtüözü olabilirdim pekala...:o

caucasus
25-02-2009, 14:54
Sn baobab, siz de çok anılar var bizimle paylaşırsanız sevinirim. Gerçekten çok güzel tarifleriniz var. :)

İzmir usulu yumurtayı, yumurta tarifleri kısımına da eklerseniz iyi olur belki denemek isteyen arkadaşlar olur :)

papatyam
25-02-2009, 16:38
Babam ve ablam Adana ya gitmişlerdi, ablam orada leblebi simit vs. bişeyler aldırmış ama her aldırdığının yarısını yemiş, yarısı derken leblebileri ısırarak bölmüş hatta babacığım kızmış ablama madem ziyan edeceksin neden aldırdın diye neyse ertesi hafta döndüler İstanbula ablam açtı valizi size bişeyler getirdim dedi bizde koştuk (ben ikizim ve küçük kardeşim) birde ne görelim yarım leblebiler şekerler ve taş gibi yarım simit :)babamın ve annemin yüzü hâla gözlerimin önünden gitmez paylaşmak ve kardeşlik kadar güzel bişey varmı :)


(bu bir mutfak macerası değil ama benim için güzel bir anı ve paylaşmak istedim)

nevsune
25-02-2009, 17:09
Yeni evlendiğim zaman yemek yapmayı hiç bilmiyordum. Nereden bilecektim ki, fakülte 2. sınıftaydım ve hem okuyup hem çalışıyordum. Akşam yemeklerimiz standart: sosis, patates kızartması ve makarna. Yalnız da olsak, arkadaşlarımız da gelse menü hiç değişmiyor.

Bir hafta sonu yakınımızda oturan teyzem elinde bir tencere yemekle geldi. Açtık baktık minicik sarılmış etli yaprak sarmaları. Biz tabii hemen saldırdık yemeğe. Eşim yerken yüzü mutluluktan uçar halde bir yandan "ooh ne güzel, küçücük bunlar" deyip, bir yandan hap gibi sarmaları yutup duruyor. Baktım adamcağız çok mutlu tamam dedim ben bunu yapayım. Ertesi gün hemen gidip kıyma, yaprak alıp başladım yaprakları sarmaya. Şimdi o sarmaları küçük diye sevdi ya, ben yaprakları bölüp bölüp sarmaya çalışıyorum. Yapraklar sarılmamakta ısrar ediyor, ben inat ediyorum. Bir tencere yaprak sarmanın kaç saat sürdüğünü hatırlayamam ama bana yıllar gibi gelmişti. Öyle bir efor sarfetmişim ki son sarmayı da tencereye koyduktan sonra başım döndü ve bayılmışım.

İşte benim ilk yemek maceram da buydu. Daha hala yaprak sarma yapmam.

Güler
25-02-2009, 18:42
Minel AŞK işte budur. Eşi seviyor diye, onu mutlu etmek için, bayılana kadar yaprak dolması sarmak. ;)

Sevgili nevsune, şimdiki gençlere söylesen sana'' Aaaaa, canı istediyse gidip lokantada yesin'' derler. :(

Buket Aknar
25-02-2009, 19:47
Benim genç kızlığımda öyle veya böyle mutfak maceram pek yoktu.
Hem yaramazlığımdan hem de evde yemeği yapacak eleman bulunduğundan, evlenene kadar mutfağa hiç girmedim.
Evlendiğimde de yumurta nasıl kırılır onu bile bilmiyordum. Rahmetli annem acı acı düşünüyordu mutfakta neler yapacağımı.
Evliliğim ilk dört senesi, eşimin ailesiyle geçti de yemek yapmaktan kurtuldum.

Size anlatacağım hikâye, bir arkadaşımın yaptığı yaprak dolmasıyla ilgili.
Arkadaşım, gençliğinde başından geçen bir olay yüzünden bir müddet Rahmi Duman Kliniğinde tedavi görmüş. Daha sonrada bizim mahalledeki sevdiğimiz bir ağabeyimizle evlendi.
Evlerimiz yakın olduğundan, ve mahallemize gelin geldiğinden hemen kaynaştık.
Tedavisi esnasında kullandığı bazı iğneler için Dr.ablama geldiğinden ailece görüşür olduk.
Esasında çok iyi niyetli ve cana yakın bir kızdı. Bütün aile onu çok seviyorduk.
Bir gün, bizi akşam yemeğine davet etti.
Bütün gün hazırlık yapmış, etli yaprak dolması sarmış, çorba, pilav yapmış. Çok da uğraşmış.
Yoğurtlu yaprak dolmasını yerken, eşi birden bire elini dudaklarına götürdü, ve 10-15 cm boyunda ip gibi bir şeyi çıkarttı.
Kızcağız, kıpkırmızı oldu ve '' hay Allah ben hepsini çözdüm sanıyordum'' dedi.
Meğer, daha evvel hiç dolma filan yapmamış, bakmış ki yapraklar sarılı durmuyor, hepsini tek tek siyah iplikle bağlamış. Piştikten sonra da tek tek iplikleri çözmüş. Çözmüş ama bir tanesini atlamış.


Güler hanım; bu olayın çok benzerini ben de yaşamıştım. Yeni evlenmiştim, evlenmeden önce de sadece kahve ve pilav yapmasını biliyorum!!! Henüz öğrenciyken evlendiğim için hafta arası annem veya kayınvalidem yemek işlerini hallediyorlardı bazen annemde, bazen kayınvalidemde yemek yiyorduk ama hafta sonları ve tatillerde evimde yemek yapmaya çalışıyorum!!! ( bende mutfak hikayesi çok )
Tatilde, annem bir seyahate gitmiş, babam ise Kıbrıs'ta kalmış, ben Kıbrıs'tayım ya!!! yemek yapmayı da öğrenmeye başlamışım!!! etli yaprak dolması yapayım dedim. Bahçedeki asmadan eşim yaprakları toplamış, ben yemek kitabından içini nasıl hazırlayacağımı okuyarak iç harcını bir güzel hazırladım, yaprakları da yıkadım, sigara böreği gibi sarılacak ya... o da kolay!!!
Başladım sarmaya... sarıyorum, tencereye koyuyorum. Diğerini sarıyorum tencereye uzanıyorum ki az önce sardığım açılmamış mı!!! Olacak gibi değil ben sarıyorum, onlar açılıyor. Çıldıracağım!!! ( Asma yapraklarını sıcak su haşlayıp, yumuşatmadım, zaten öyle bir şeyden haberim bile yok)
Daha fazla dayanamadım, ben de sizin arkadaşınız gibi hepsini hediye paketi gibi iplikle (hem de yeşil bir iplikle) bağlaya, bağlaya tencereye sıraladım ve pişirdim. Piştikten sonra da ya açılırlarsa diyerek açmadım. Herkes iplikleri çöze çöze yedi, tadı çok güzel olmuştu.

Ailede hâlâ bu hikaye anlatılır. Diğer hikayeleri de daha sonra anlatacağım.

Güler
26-02-2009, 06:23
Tebrikler Buketcim. Olsun, becermişsin ya.

Kiraz
26-02-2009, 07:13
Dolma hikayeleri çok güzel:)

Bir hikaye de seneler önce arkadaşım anlatmıştı.

Arkadaşım yazın babaannesiyle kalıyordu. Eve gelecek konuk için babaannesi salata yapmasını istemiş. Arkadaşım da marulları almış, iyice temizlensin diye sıcak suyla yıkamış, ıslak kalmasın diye de bir güzel sıkmış. Masaya gelinceye kadar ne yaptığını anladığını sanmıyorum ama rahmetli babaannesinin nasıl bakmış olduğunu tahmin edebiliyorum.

nevsune
26-02-2009, 08:51
Ben erkeklerin yemek yapma hikayelerini çok severim ve de çok gülerim. Çok şeker beceriksizlikler yaşarlar. Bunun nedeni de düz mantık kullanmalarıdır. Oysa biz kadınlar farklı bir mantık yapısıyla daha ayrıntıcıyızdır ve daha püf noktalarıyla hareket ederiz. Aşağıda buna harika bir örnek olan ve benim 2 yıldır her okuduğumda hala kahkalarla güldüğüm bir "erkekten pilav yapma öyküsü" var, bunu sizlerle paylaşmak istedim.

Erkek Erkeğe Mutfak Sohbetleri : Pilav
Öğlen yediğim pilavın tadını hiç beğenmedim. Yalnız tadı değil kıvamı da çok kötüydü. O halde bu iş nasıl yapılıyor diye yazayım, herkes bu engin bilgilerimden faydalansın istedim.

Efendim, pilav yapmanın 4 aşaması vardır: ayıklama, ıslatma, pişirme, demleme. Bu aşamalardan önce biraz ana maddemiz olan pirinçten bahsetmek istiyorum.

Beyler, marketten alış veriş yaparken paketlerin üzerini okuma alışkanlığınız yoksa bile pirinç alırken mutlaka okuyun. Bu pirinç denen nimetin benim sayabildiğim kadarıyla 17.543 çeşidi var. Marketlerde en fazla 10-15 tip bulunuyor ama olsun : Baldo, lüks baldo, kırık, çıkık, yaseminli, jasminli( ukalalar) , öz hakiki baldo, pilavlık, dolmalık, çorbalık, salatalık, kepekli, glutenli, gluteni alınmış, gluteni alınıp sora yeniden koyulmuş, nişastası hafifletilmiş, ayıklanmış, ayıklanmamış, ayıklayacak çocuk gelmediği için üzerinde ayıklanmış yazmasına rağmen paketin üzerinden taşları görünen.......

Hangisini seçmeniz gerektiğine siz karar verin, ben lüks baldo deneni kullanıyorum kendim alıyorsam. Önemli olan hangisini seçmişseniz bir daha hep onu almak. Çünkü bu pirinçlerin her birinin ayrı huyu var ve bütün tarifler bir yana, onu zamanla öğrenip doğru tadı buluyorsunuz.

"Kendim alıyorsam" dedim ya, bizim bir yerlerde bir tanıdıklarımız varmış, onlar , sağ olsunlar, bize çuvalla gönderirler pirinci. Annem de yarım çuvalı bana verir. (Sanıyorum Çinli bu tanıdıklar. ) Dolayısıyla benim pirincin cinsi "annemin pirinci". Tarifleri buna göre vereceğim.

Bir de, Tosya ( Kastamonu'nun mis gibi çeltik kokan bir ilçesi) denen yerden geçiyorsanız, yol kenarında pirinç satanlara denk gelirsiniz. Oralarda durup pirinç alacaksanız sakın muhabbet etmeyin, pirinçlerin adını sormayın, gözünüze kestirdiğinizden alın ve yola devam edin. Zira inanılmaz şirin Kastamonu şivesiyle size pirinçleri anlatmaya başlayan o teyze ve amcalar hayatınızın geri kalanında fobi geliştirerek pirinçten korkmanıza neden olabilirler : "Sarıkız da alabülü, kılçıklı da. Hepisinde az az verem, hepisi ayrı gözel. Aha buna suyu az koya, buna yarım koya, aha buna bibıçık koya ama kavurmaya. Bunu daşı oğmaz, bunda olu, ayıklamadan yüme. Ba bundan da vere isteğsen. Neççen sen, dolma diysen bununki güzel olu, pilav diye aha bu." Anaaa, bizim bildiğimiz pirinç Tosya'da destan olmuş da haberümüz olmamuş . Beni dinleyin hemen "götün götün gaçıverü" oradan. J

Neyse efendim. Pirincimizi seçtik artık. Başlayalım pilavımızı yapmaya.

İlk aşama ayıklamadır dedik. Malum "pirincin taşı" olur. Bu taştan bir şey olmaz diyenler, samimi bir diş hekiminiz yoksa sözümü dinleyin, mutlaka ayıklayın. Bu ayıklama işi için genişçe bir tepsi kullanılıyor. Bir su bardağına pirinç doldurun ve bunu tepsinin bir kenarına tepeleme yığın. Tepsiyi alıp aydınlık bir yere gidin. Oturup tepsiyi dizinize koyun ve o tepeden ellerinizle pirinçleri yaya yaya tepsinin boş olan kısmına doğru çekin. O sırada taşları bulun ve alıp tablaya atın. Pirinçlerin arasında gördüğünüz kahve tanesi, uzaktan kumanda tuşu, kırmızı kalp gibi nesneler muhtemelen tepsinizin desenleridir, heyecanlanmayın. Koyu ve düz renkli zemini olan bir tepsi bu iş için en idealidir.

"Yok aydınlık yer, yok dizimize koyalım ne yahu bunlar. Ben ayaküstü beş dakkada ayıklarım onu" diyen sevgili hemcinslerim, istediğiniz bütün yöntemleri deneyin. En sonunda varacağınız nokta benin tarif ettiğim olacaktır :)

Ayıklama işi bitince pilav yapımının en ciddi ve en beceri isteyen yerine gelinir : "pirinçleri tepsiden ıslatacağınız kaba boşaltmak". Hanımların "pıt" diye yaptığı bu işlem biz erkekler için tam biz zulümdür. O koskoca tepsiden, o kaba o pirinçler bir türlü geçmek istemezler. Tezgahın üstünü ve yeri tercih ederler genellikle. Bu işlemi tamamladıktan sonra ilk başladığınızın yarısından daha fazla pirinciniz varsa başarılı olmuşsunuz demektir.

Pirinçleri kaba aldınız. Onları iyice yıkamanız lazım. Pirinç zor yıkanır. Kabı defalarca suyla doldurup boşaltmanız ve pirinci bir kaç defa suda bekletmeniz gerekir. Günümüzde büyük şehirlerde bahsedilen su sıkıntısında pirincin ciddi bir yeri vardır. İster inanın ister inanmayın.

Yıkandığına kanaat getirdiğiniz pirinci şimdi "ılık" suda biraz bekletmeniz gerekir. Bu sırada suya bir çay kaşığı da tuz atmalısınız. Bu bekleme süresi pirincin cinsine göre değişecektir. Ben fazla acele ettiğim zamanlarda 20 dakika kadar, zamanım varsa 1 saat kadar bekletiyorum. Su ılık derler ama soğuk da olur. Yeter ki sıcak olmasın, o zaman pişiyor çünkü.

Islatma aşamasından sonra artık pişirme bölümüne geldik. Ayıklanan ve ıslanan pirincimizin ıslatma suyunu döküyor, bir kaç kez daha yıkadıktan sonra :

1. tencereye alıp 10-15 dakika kavurur, yağ,tuz ve su ilave eder
2. tencereye su, tuz ve yağ ilave koyup, sonra pirinci üzerine ekler
3. tencereye yağ koyar, pirinci yağla iyice kavurur üzerine tuz ve su ilave eder
4. tencereye su koyar, su kaynayınca pirinci, yağı ve tuzu ekler

sonra kapağını kapatarak, kısık ateşte, suyunu çekinceye kadar pişiririz.

Yukarıdaki 4 çeşit ve annenizden duymuş olabileceğiniz birkaç çeşit daha pilavın farklı pişirilme yöntemlerinden biridir. Sonuçlar arasında ciddi farklılıklar olduğunu söyleyemeyeceğim. Tabi pirinçleri kavurduğunuzda renkleri siyaha dönmüş ve bir kısmı da patlamışsa bilemem :)

"Annem yaptığında da arada koyu renkli pirinçler oluyordu ama" diyenler, onlar şehriye ;)

Tavuk ya da et suyu kullanacaksanız haricen başka yağ koymayınız.

Burada önemli olan koyacağınız su miktarı. Pilavla ilgili yapılan muhabbetleri uzaktan dinleyenler matematikçiler ya da bahisçiler aralarında bir konu tartışıyorlar sanabilirler, zira "bireiki, birebirbuçuk, önce bireiki koyup sonra yarım daha ilave ettim" gibi sözler sık kullanılır. Burada bahsedilen ne kadar pirincin ne kadar suyla pişirileceğidir. En genel kavram "1 bardak pirince 2 bardak su" olanıdır. Tabi burada sizin tepsiden kaba ve kaptan tencereye aktarmayı başarabildiğiniz kadar pirincin oranından bahsediliyor. Ona göre 2 katı kadar su koyacaksınız.

Bu oranın gerçek olanı zaman içinde kullandığınız pirince göre sizin tarafınızdan öğrenilecektir. Hatta suyu az gelen pilava su ekleme ( pişmiş aşa su katma) tekniklerini de öğreneceksiniz zamanla. Güzel pilavın sırrı ona zaman ayırmakta ve önceleri çok kötü pilavlar yemekte :)

Pirinciniz suyunu çektiğini kaşıkla şöyle bir karıştırarak anlayabilirsiniz. Ocağın altı kısık olduğu için bu su çekme yaklaşık olarak 20 dakika sürecektir. Ocağın altını çok açarsanız su daha çabuk çeker ama pilav pişmez. Arada tahta kaşıkla biraz tadına bakıp istediğiniz gibi olup olmadığını kontrol edin. Size pişmiş geliyor ( muhtemelen yanılıyorsunuzdur ama olsun) ve hala suyu varsa kapağı ve ocağın altını biraz açıp kalan suyu daha çabuk buharlaştırabilirsiniz.

"Neden tahta kaşık kardeşim ben metal yemek kaşığıyla bakacağım" diyorsanız "bakın o zaman" derim. Bakınca neden tahta kaşık dediğimi anlarsınız. (bkz : yanıkta acil yardım)

Pilavınızın suyunu yeterince çektiğine ve olduğuna kanaat getirince altını kapatıyoruz. Burada demleme aşaması başlayacaktır.

Demleme dediğimiz "pilavın içindeki buharın , pilav sıcaklığını kaybetmeden, yoğunlaştırılarak pilavdan uzaklaştırılması tekniği"dir. Yani "temiz bir bez ya da bir kağıt havluyu tencerenin ağzına koyup kapağı kapatın, 15 dakika bekleyin" demektir.

Benim pilav için ayrı havlum var valla, sizi bilemem.

İyi bir pilavda pirinç taneleri normal hallerinde tek tek durmalıdırlar. Kaşığı ( çatalla yiyenler de varmış) daldırdığınızda taneler serbest salınımla kaşıktaki yerlerine karar veriyor ve bazıları nazikçe tabağa geri düşebiliyorsa bu iyi bir pilavdır.

Kaşığı daldırdığınızda, taneler kaşığın aralarına girmesine izin vermiyorsa, kaşığı kaldırırken tabak da birlikte geliyorsa, ağzınıza attığınız kısımdan kaşık geri çıkmıyorsa, ağzınızda çiğnediğiniz nesne ilkokul 4. sınıfta öğretmen sizi yakaladığında korkudan çiğnediğiniz kopya notlarınızdan daha kötüyse, pilavı bıçakla keserek yemeniz gerekiyorsa, pilav, pilav olmamış demektir.

Burada kendi ürettiğim bir özlü sözü sizlerle paylaşmak isterim :"Çok su lapa, az su lata"

Şimdi beyler; oturdunuz yiyorsunuz, tadı gayet güzel olmuş, mutfak zemininde 70 ve mutfaktan oturduğunuz yere kadar olan mesafede sizi takip eden 30 taneden daha az pirinç var; kendinizi son derece başarılı ve hatta neredeyse Mengenli hissediyorsunuz. O halde son bir test, elinizi üzerinizdeki pantolonun cebine sokun, oradan pirinç çıktı mı, çıkmadı mı ? :)

Cümleten afiyet olsun :)

( Beyler, sabah kalktığınızda yatakta bir kaç pirinç olacak; korkmayın. O normal :) )


Kaynak: semazemce (http://semazemce.blogspot.com/search/label/pilav)

nevsune
26-02-2009, 08:55
Bunu beğendiyseniz, bir de makarna yapımı ve bulaşık yıkama tarifleri var. Onları da blogdan okursunuz artık:)

caucasus
26-02-2009, 09:49
Sn Papatyam, gerçekten kardeşlik gibisi yok başımız ne zaman sıkışsa hemen arar sorarlar, hatta Annem şimdi ki aklım olsa size üç, dört kardeş daha yapardım der. Bu arada bizde 4 kardeşiz :)

Sn Nevsune, gerçekten büyük bir uğraş içine girmişsiniz, takdire değer. Pilav konusuna ben katılmıyorum çoğu erkek pilav yapmasını bilmez doğrudur. Benim pilavım da ölçü falan olmaz herşeyi göz kararı yaparım, pirincimi yıkarı, soğuk su kullanırım ama her gelen de pilavıma bayılır. Sağolsun eşim her seferin de bahseder durur, artık pilavı benim üstüme mi yıkmak ister yoksa gerçekten mi güzel bir bilene sormak lazım ?

Evet sn Güler, minel aşk böyle birşey ve dediğiniz gibi şimdi ki eşler lokanta da değil de annesinin evin de yesin diyorlar. :)

Sn Nurbahar, kendimi gülmekten alamadım bu arkadaşınız hiç mi salata yapılırken bakmamış ?

Bu güzel paylaşımlar için teşekkürler hepsi de birbirinden güzel. Yazan parmaklarınıza sağlık, elleriniz dert görmesin.

Ülker
26-02-2009, 12:10
Bir hikaye de benden olsun.
Okuldan Ramazan Bayramı tatili nedeniyle eve gelmiştim, son sahur yemeği için annem ve babama sürpriz yapmak üzere sessizce kalkıp muazzam bir sofra hazırlamaya başladım.
Ocağın üstünde bir tencere su vardı zaten, altını açtım, biraz tuz ve yağ katarak kaynatıp makarnaları pişirdim, tereyağ ile harmanlayıp üzerine de bol miktarda peynirle süper bir sos yapıp süsledim.
Bizimkileri kaldırdım ve sofraya buyur ettim, sofra çok güzel görünüyordu, babam hemen makarnaya çatalını batırdı vee...o yüz ifadesini ömrüm boyunca unutmayacağım.
Annem ağzına makarnayı götürdüğü anda tiksinerek silkindi.
Ocağın üstündeki tencerede, annemin baklava için hazırladığı şerbet varmış, su değil.
İnanın şerbetli makarna iğrenç birşey oluyor, hele üstünde o kadar peynir varsa.:D

Minem
26-02-2009, 12:12
Ayyy aman Allahım. Sevgili Ülker yerinizde olmak istemezdim doğrusu :)

Ülker
26-02-2009, 12:16
Sevgili Minem, şerbetin yoğunluğunu nasıl hissetmedim diye hala konuşur güleriz.

erta
05-03-2009, 21:58
Mutfak anılarınızın herbiri birbirinden güzel.
Benim de öğrencilik yıllarımdan hatırladığım bir anım var.3 arkadaş birlikte kalıyorduk.Yemek konusu sorunsuz yürüyordu da, tatlıların yapımı bazen zorluyordu.
İlk kez un helvası yapmayı planlamıştım.Başaracağimdan da emindim.Kaşıkla ya da çatalla yenilebilcek ve ağızda dağılan nefis bir un helvası düşlerken sonuç tam bir hüsrandı;Sıcakken servis tabağına aldığim helvayı soğuduğunda tabaktan tornavida ve çekiç eşliğinda sökebildim.Yine ayni aletlerle parçalayabidiğim helvayı akide şekeri niyetiyle tükettik.

Buket Aknar
06-03-2009, 14:18
İşte benim mutfak maceralarımdan yeni bir hikaye...

Yine yeni evli olduğum yıllarda, hafta sonları ve tatillerde yemek yapmayı denediğim zamanlarda birindeydi. Yaptığım yemeğin yanına kuru bakla haşlamaya karar verdim. Düdüklü tencere kullanmaya da yeni yeni alışıyorum ( önceleri "ya patlarsa" diye korkuyordum!!!). Baklaları düdüklüye koydum, (o zamanlar üzerinde ayrı düdüğü olan pretige marka bir düdüklüm vardı). Ben salona geçip işe dalmışım...

Eşim bir ara, mutfağın yanından geçerken; mutfak kapısından bakarak "bu yemeğin bu şekilde yapıldığından emin misin?" diye bana seslendi. Ben de uzaktan " tabii ki" dedim, o da yürüdü geçti ve evden çıktı. Bir-iki dakika sonra ben işimi bitirip mutfağa bir geçtim ki!!!!!! İnanılmaz bir durum. Düdüklünün düdüğünü üzerine takmamışım, pişen baklalar tencerenin üzerindeki düdük deliğinden yukarıya doğru fışkırarak çıkmıyor mu? Aman tanrım!!! ne dolap kalmış, ne yer, ne duvarlar... Günlerce temizledim bitmedi. Eşim ise geldiğinde durumu görünce "ben sana sormuştum ama sen tamam deyince ben de sesimi çıkarmadım" demez mi?

caucasus
13-03-2009, 10:13
Bir anı da benden. Yine yeni evli olduğumuz yıllardayız. Saat akşam üzerleri falan canımız yumurta çekti, haşlayalım yanına da bir şeyler çıkarır aperatif olarak atıştırırız diye düşündük. Yumurtaları cezveye koyduk başladık beklemeye o ara sinema izleyelim derken yumurtaları unuttuk. Filmin heycanlı anlarından birin de mutfaktan tok bir patlama sesi geldi ne olduğunu anlamak için mutfağa koştuk. Bir baktık ki cezve de su kalmamış yumurtalar nasıl olduysa patlamışlar. Tavan, yerler, ocak, tezgahın üstü her taraf yumurta olmuş. Bir yandan yanık yumurta kokusu bir yandan etrafın pisliği hepsi birbirine girmişti. Tabi ki temizlik zor ama birisinin yapması gerekir :)

Remedios
25-03-2009, 17:19
Merhaba, bir patlama hikayesi de benden. Benim de yeni evlendiğim zamanlarda yemek yapma tecrübesi olmayan biri olarak, patlıcan salatası yapma maceram oldu. Patlıcanları fırına koyduktan sonra içeri koku gelmesin diye mutfağın kapısını kapatıp tv izlemeye gittim. Bir ara mutfak tarafından bir patlama sesi geldi. Dışarıdandır deyip aldırmadım ve tv seyretmeye devam ettim. Bir süre sonra fırındaki patlıcanlar ne alemde diye merak edip mutfağa gittimde çizik atmadan fırına koyduğum patlıcanların feci şekilde patlamış olduğunu gördüm. Böylece patlıcan, patlasın senin kocan lafının da nereden çıktığını bizzat yaşamış oldum.

caucasus
26-03-2009, 23:44
Remedıos, kozde patlıcanın patladıgına sahıt oldum, sızın yazdıgınız kadar ses yapanını daha duymadım. Ilgınc bır deneyım olmustur sızın ıcın. Pekı patladıkların daetrafın durumu neydı kım temızledı :)

Gecmıs olsun.

Remedios
30-03-2009, 10:07
İnfilak eden patlıcanları kazıyarak fırından eşimle beraber temizledik. Pes etmeyip tepside kalan ve yenilebilir durumdakilerden ise salatamızı yapıp yedik.

fevziye
30-03-2009, 12:06
Bu sıralarda öğrencilerimizin yoğun sınav çalışmaları olduğundan eve vaktinde gidemiyorum. Haliyle yemeklerde aceleyle yapılmış oluyor veya akşam otururken bir iki çeşit yemek yapıp ertesi güne hazır bırakıyorum. Tabii gündüz çocuklar evde oldukları için okula gitmeden önce pişirilen yemeklerden yiyorlar. Akşam yemeklerine genelde pilav, makarna tarzı yemekler kalmamış oluyor.
Geçenlerde büyük oğluma "oğlum iki bardak pirinçten pilav yap" dedim. Pilavı yapışını tarif ettim.
Akşam eve gittiğimiz zaman biz eşimle sofraya oturduk. Küçük oğlum hemen "anne sakın pilav yemeyin iğğğğğrenççç olmuş" dedi. Ben de "oğlum yemeğe öyle denmez, Onur pilavı nasıl yaptın oğlum deyince, Onur'un bana cevabı:
"Anne aynı senin dediğin gibi iki bardak pirinci ayıkladım, pilav tenceresine koydum, biraz kavurduktan sonra 4 bardak su, 2 yemek kaşığı tuz koydum. Ağzını kapattım pişti." dedi.
İşte o zaman pirincin ve suyun ölçüsünü verdiğimi ancak tuzu hesaba katmadığımı anladım.
Oğlumun da ilk yemek macerası böylece tamamlanmış oldu.

caucasus
30-03-2009, 12:08
Cok guzel esınız sabırlıymıs sen yaptın sen temızle de dıyebılırdı :)
En azından fırın da yenecek kadar patlıcan kalmıs. Afıyet olsun.

Sız de daha cok mutfak macerası var gıbı yanılıyormuyum. [B]REMEDIOS[]/B

Fevzıye, benım oglum da yumurta pısırmeye basladı ancak daha anlatacak kadar maceramız yok, genel de benım gozetımım de yapıyor. Oglunuzu tebrık etmek gerekır en azından pılavı yapabılmıs, pılav pısırmenın ne kadar zor oldugu goz onune alırsak.

Laptop da yazınca yazılar sorunlu oluyor.

bernacyhn
06-05-2009, 14:53
Benden de ufacık bir hikaye : küçücüğüm daha 8 yaşındayım normalde annemle ablam beni mutfağa sokmazlar hiç ama ben onlara sürpriz yapmak istedim tepsiye zeytini peyniri koydum çatal çay bardağı çay kaşığı sonra da mutfağa gidip küçük demliğe su koyup altını yaktım. Su kaynadı demi attım hatta altını iyice açtım. Biraz bekledikten sonra annemle ablama uyansınlar diye seslendim. Büyük bir şey başarmış gibi çay bile yaptım dedim. Annemin endişeli şekilde mutfağa gittiğini ve sonradan kahkahayla güldüğünü hatırlıyorum. Annem demliğin kapağını açtığında gördüğü şey sadece bir cm lik demli çay olmuştu.Benim de ilk deneyimim böyle oldu :D

bernacyhn
27-08-2009, 22:15
Geçen gün aklıma geldi bu anım ve ardından ilk düşündüğüm şey bunu hemen buraya yazmalıyım oldu :D 12 yaşındayken annem beni kuaföre çırak olarak işe soktu. İlk günüm ve çok heyecanlıyım. Bir de geç kalmışım offf dokunmayın ağlarım... Öğlene doğru müşteriler doluşmaya başladı.. Allaaahhh ben iyice tedirgin olmaya başladım bir de pazar günü iş başı yaptım, haftasonu kuaför tıklım tıklım... Gelinler akın akın gelip gidiyolar :D Bir ara boşalır gibi oldu dükkan çay istedi müşteriler orada çalışan kalfa abiyle çayları koyuyoruz mutfakta. (bu arada büyük demliğin kulpu yoktu) Zavallı ben nasıl bir şoka girdiysem aldığım şekerleri bardakların yanına değil içine atmışım bir güzel de karıştırıp müşterinin eline tutuşturmuşum. Kalfa abi soruyor : ne yaptın abiciğim sen?
ben : bilmiyorum ki abi!!!

Hatırladıkça kahkahayla gülüyorum.
Ama 6 günlük iş tecrübemden tek hatırlamak istediğim anı bu. Çünkü patron ablanın psikolojisi bozuktu her akşam kırık banyo taslı lavaboya girer telefonla konuşur ve çığlık çığlığa ağlardı. En son benden başka elemanı kalmamıştı. Ben de beni deneme tahtası yapan kalfa ablaların ve bitli tarakların kurbanı olup ayriyetten patronum geç kaldığı için ve (önceki gün izinli olduğum için dükkanın anahtarı bende değildi) sabah sekizden on bire kadar taşta oturduğum için midemi üşütmüş ,10 liralık ilk maaşımı bile almaya gidememiş ve bir hafta yataktan çıkamamış ve ondan sonra da o güzelim saçlarımdan olmuştum.

Nariel
27-08-2009, 22:35
Sevgili Berna, sen yazınca benim de aklıma bir anım geldi. Çok da eski değil benimki, 1,5 ay kadar önce:)

Bu yaz bir tekstil fabrikasında mühendislik stajımı yapıyordum. Sabah akşam işletme içinde makinalar arasında dolaşıyorum ki bana sürekli çay getir-götür yaptırmasınlar. (İşle ilgilenmezsem hemen oradaki getir götür işlerine koşuyorlar çünkü.)

Tam mesai bitmek üzere, servisler kalkacak; ustabaşımız rica etti benden, "mutfağı hemen bir toparlayabilir misin" diye. Ben de heyecanlıyım tabii çünkü az sonra servisler hareket edecek. O dalgınlık ve yorgunlukla koca bir demlik dolusu çayı çöp kutusu yerine lavaboya döküverdim:( O anda ayıldım tabii, lavaboda dağ gibi çay yaprakları yığılmış, lavabo tıkanmış:(

Aceleyle ve heyecanla elimi atıverdim o yığına, bu sefer de elim haşlandı mı:( Ne yapacağımı bilemedim, kağıt havlularla yığını almayı denedim ama işe yaramadı kaynar olduğu için, hiçbir çözüm yolu bulamadan öylece kalakaldım..

Ve kapı açıldı, ustabaşı merakla "ne oldu bir sorun mu var?" dedi ve manzarayı gördü.. Ve bir kahkaha atıp "sen de mi.." dedi..

"Ben öğrencilik yıllarım boyunca pasaklı ev arkadaşlarımın çaylarını lavabodan temizledim, alışığım hallederim" dedi ve ben fırlayıp servise güç bela yetiştim..

O günden sonra da mutfakla ilgili hiçbirşey istemediler benden:D

limon
28-08-2009, 01:20
Anneannemi sevgiyle rahmetle anıyorum, O'nu çok çok özlüyorum...

Abimle aramız 1,5 yaş olduğundan ikiz gibi büyüdük. Çocukluğa dair onla ilgili anıları da çok net hatırlıyorum. O çok mızmızdı bense ablası gibiydim. Abim kahvaltılarda tek bir şey yerdi, bir dilim taze ekmek, üzerine incecik tereyağ, üzerine de yumuşak peynir sürdürürdü. Evde bunun adı "Altına yağ, üstüne peynir" di. Abim bu lafı söyleyince annem ne yapacağını bilirdi. :)

Abim, Ben, diğer 2 torun daha toplam 4 torun tüm yaz Çanakkale'de Anneannemlerde kalırdık. Çok keyifli günlerdi çok... Neyse annemler bizi bırakıp döndüler İstanbul'a. Ertesi sabah kahvaltıda abim anneannemden "Altına yağ üstüne peynir" istedi. Anneannem, gayet kendinden emin şekilde, dilimin alt tabanına yağı sürdü, üst kısmına da peyniri. Abim " Ben bunu yemem, böyle olmuyor" dedikçe anneannemin eli ayağına dolaşmıştı. :)

Bir de rahmetli dedemin biz uyurken sabah erkenden simit fırınına gidip sıcak simitleri alıp baş ucumuza koymasını unutamam. Uykuda sıcak simitin kokusunu duyan gözlerini açardı. :)

Allah rahmet eylesin tüm büyüklere.

limon
28-08-2009, 01:32
Mutfak macerası değil ama bir yiyecek macerası geldi aklıma. Ailecek aklımıza geldikçe yerlerde yuvarlanırız gülmekten.

Biga'dan Çanakkale'ye giden minibüse bindik. Biga'nın Cevizli Lokumu meşhurdur, gidip te almamak olmaz, eşe dosta götürmemek olmaz. Biz minibüste beklerken babam lokumları almaya gitti. Minibüsün biraz harekete geçmesiyle annem heyecanla yerinden fırladı, "Bir dakika şoför Bey, eşim gelmedi" Muavin " Nerde abla eşin?" Annem, "Cevizli Lokum almaya gitti de" dedi.

Abimin anneme " Anne kaç kilo alacağını da söyleseydin?" demesiyle gülme krizine girmemiz bir oldu. Bir saatlik yol boyunca katıla katıla gülmüştük.

Annemin ayrıntılı açıklamaları halen devam eder ve hep güldürür bizi.

Zeynep Yılmaz
28-08-2009, 14:48
Sevgili Limon Son yazdığınız 'cevizli lokum' anınıza çok güldüm gözlerimden yaşlar aktı o kadar.

Zeynep Yılmaz
28-08-2009, 15:27
Bende evlenmeden önce hiç yemek yapmasını bilmiyordum.Evlendim Ukrayna'ya geldim aradan 1 yıl geçmeden eşimin çalıştığı fabrikanın Yemekhanesinin başına geçirildim.Hem satın almasını yapıyorum hemde haftanın üç günü Türk Mufağı'ndan üç günüde buranın mutfağından yemekler çıkartıyoruz.Ben eve bile ne yemek yapacagımı bilemezken hergün üçyüz kişilik yemekhanenin menüsünü hazırladım.(halada hazırlıyorum)
İlk aylar çok acemilik çektim.Yemekler herkese yetişmedi bazen fazla geldi.
Pilavlar diri olduğu,lapa olduğu günler çok oldu. :D şimdi gülüyorum ama benim için büyük stresti o günler.
Birde Rus işçilerin ilk ayranı içtiklerinde ki yüz ifadelerini hiç unutmam :p
hatta 'bunu tuzlu değilde şekerli yapsanızya' demişlerdi :confused:
Neyseki o günler geride kaldı artık hergün ayran yokmu diye sorar oldular.
Artık iki yıl oldu ama her günün bir anısı kalmıştır bende

katmer
28-08-2009, 16:10
Sevgili Limon, ben de anneniz gibiyim..Ne kadar dikkat etsem de kendimi ayrıntılı açıklamalardan alamıyorum:)) Hazır uğramışken bir anı anlatmadan olmaz herhalde..
Yeni evliydim... Teyzeme gittiğimde bir pasta ikram etti. Tadına bakınca kestaneyle hazırlanmış hissi veriyordu. Sorduğumda kuru fasulye pastası olduğunu söyledi. Tesadüf tarifi veren bayan da oradaydı. Çok beğendiğim için tarifini almak istedim. Hem hafta sonu kalabalık misafirim vardı. Onlara yaparım diye düşündüm..
Kadıncağız tarifi anlatarak yazdırdı.. " Fasulyeleri haşla, süz. Yumurta ve şekerle fasulyeleri bir iki karıştır. Kuru malzemeleri de karıştır, fırına ver." Buraya kadar herşey normaldi.. Normal olmayan ise bayanın bana karıştırma işlemini el blederiyle yapmam gerektiğini söylememesiydi:(
Neyse, karar verdim misafirlere o pastayı yapacağım.. Fakat kalabalık olacağı için iki ölçü hazırladım.. Tarife uyup tüm malzemeleri kaşıkla karıştırdım ve fırına attım.. Allahım, şekeri ve yumurtayı gören fasulyeler kaskatı olmasın mı:( Kalıpta ki malzeme foşur foşur kabarıyor ama bir türlü pişmiyor. Bütün gece fırının başında kaldım ama nafile:p Bari çatıya koyalım da kuşlar yesin dedik, onlar bile yemedi:p
Hala eşimle aklımıza geldikçe güleriz.. Kaskatı kesmiş fasulyeleri görünce bir daha o tarifi denemedim.. Tarifin sahibine sordum, "aaaa... el benderiyle karıştıracaktın şekerim, kaşıkla olur mu hiç?" deyince de..... Tövbe ettim, bir daha denemeyeceğime:p

limon
28-08-2009, 22:04
Ben baştan denemezdim fasulyeli pastayı, siz cesurmuşsunuz :)

Z.Akdoğan gülümsettirdiysem ne mutlu :)

DefneD.
28-08-2009, 22:30
Bir anı da benden. Gerçi yaşayan ben değilim ama katkım var:)

Annemden öğrendiğim şekilde, mikro dalgada mısır patlatırım: Mısırları kapaklı bir kaba koyup, kapak ile kap arasına kürdan sıkıştırıp fırını çalıştırım. Kısa sürede hazır olur.
Bu tarifi verdiğim bir ahbabım kapak ve kürdanı unutmuş. Ağzı açık bir kaba mısırları koyup, fırını çalıştırmış ve mutfaktan çıkmış. Mısırlar patlamaya ve fırının içinde zıplamaya başlamış. Geçte olsa durum fark edilmiş, fırın durdurulmuş ama esas macera fırının kapağı açılınca başlamış. Patlayacak mısır kabında durur mu? Zaten ısınmış olan mısırlar pat pat bütün mutfağa saçılmış. İyi anlatamadım diye neredeyse suçlu ben çıkıyordum:)

katmer
28-08-2009, 22:48
Sevgili Limon, tadına bakmış olmasaydım zaten denemezdim:)

M.Sema
31-08-2009, 17:41
Tüm mutfak maceralarının sonu komik bitmeyebiliyor, hatta bir kısmı oldukça acı olabiliyor. Geçen cumartesi (söylemesi ayıp) Kalecik'den salçalık domates, dondurucuya koymak için biber aldık geldik. Pazar günüde iftara 8 kişi misafirim var menü hazırlandı iş pişirmeye kaldı. Saat 22.30 gibi eşim ve oğlum içerde maç seyrederken ben de salçayı, tatlıyı vs yapayım bari dedim.
Tam salçalık domateslerin hazırlık aşamasının yarısına geldim ki tencereyi indirmediğim aklıma geldi. Dizim 1-2 haftadır beni zorluyordu bu sebeple olabildiğince dikkat ediyordum. Sandalyeye çıkıp en üst raftan iki büyük tencereyi alıp tam inerken ya ayağımı yere tam basamadım ya da dizim dik durmayı reddetti. Büyük bir gürültü ile yere düştüm. Tencerelerden birinin kapağı camdı, kırılıp tüm mutfağı cam içinde bıraktığına mı? yarım kalan işime mi üzüleyim yoksa popomda ki dayanılmaz acıya mı? Yerden kaldırıldığımda ayağımın da ağrıdığını ve yavaş yavaş şişmeye başladığını gördük.
Hemen hastaneye acile gittik, film çekildi ve ne yazık ki ayağımda küçük parmağın altında ki tarak kemiğinin biri kırılmış hemen alçıya alındı ve şu anda 3 hafta alçıyla birlikte yaşamak zorundayım.
Benim gibi hiperaktif için zor bir durum.:D
Hep derler (biz de pek dinlemeyiz) ama sizlere aman mutfakta çok dikkatli olun diyorum.

berduray
31-08-2009, 17:48
Çok üzüldüm, geçmiş olsun dileklerimi kabul edin lütfen.

M.Sema
31-08-2009, 19:00
Çok teşekkür ederim, sağolun.

caucasus
31-08-2009, 20:14
Sayın M.Sema, mutfak deyip geçmeyin, evimiz de en dikkatli olmamız gereken yerlerden biridir mutfak.

Geçmiş olsun, acil şifalar dilerim.

Müjgan
31-08-2009, 21:33
Tüm mutfak maceralarının sonu komik bitmeyebiliyor, hatta bir kısmı oldukça acı olabiliyor. Geçen cumartesi (söylemesi ayıp) Kalecik'den salçalık domates, dondurucuya koymak için biber aldık geldik. Pazar günüde iftara 8 kişi misafirim var menü hazırlandı iş pişirmeye kaldı. Saat 22.30 gibi eşim ve oğlum içerde maç seyrederken ben de salçayı, tatlıyı vs yapayım bari dedim.
Tam salçalık domateslerin hazırlık aşamasının yarısına geldim ki tencereyi indirmediğim aklıma geldi. Dizim 1-2 haftadır beni zorluyordu bu sebeple olabildiğince dikkat ediyordum. Sandalyeye çıkıp en üst raftan iki büyük tencereyi alıp tam inerken ya ayağımı yere tam basamadım ya da dizim dik durmayı reddetti. Büyük bir gürültü ile yere düştüm. Tencerelerden birinin kapağı camdı, kırılıp tüm mutfağı cam içinde bıraktığına mı? yarım kalan işime mi üzüleyim yoksa popomda ki dayanılmaz acıya mı? Yerden kaldırıldığımda ayağımın da ağrıdığını ve yavaş yavaş şişmeye başladığını gördük.
Hemen hastaneye acile gittik, film çekildi ve ne yazık ki ayağımda küçük parmağın altında ki tarak kemiğinin biri kırılmış hemen alçıya alındı ve şu anda 3 hafta alçıyla birlikte yaşamak zorundayım.
Benim gibi hiperaktif için zor bir durum.:D
Hep derler (biz de pek dinlemeyiz) ama sizlere aman mutfakta çok dikkatli olun diyorum.

Geçmiş olsun canım. Tüm kadınların başına gelebilecek dramatik bir durum.:( Bu olayla bir kez daha ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini hatırladım.
Perde asarken de tabure kullandığımızı unutmayın.

DefneD.
31-08-2009, 21:39
Sevgili M.Sema, geçmiş olsun.
Sakarlığı ve düz yolda yürürken düşmesi ile nam salmış birisi olarak sizi çok iyi anlıyorum:)
Kendinize dikkat edin ve iyi bakın.

Güler
31-08-2009, 22:18
Sevgili M.Sema, geçmiş olsun.
Mutfak taburesinden düşüp kolunu kıranlardan biri de benim. Ama ben memnunum, bu sayede agaclar.net ile tanıştım.

M.Sema
01-09-2009, 15:17
Sevgili: Caucasus, Müjgan, DefneD. ve Güler Hanım, geçmiş olsun dilekleriniz için çok çok teşekkür ederim.:)

limon
01-09-2009, 20:46
Geçmiş olsun Sema Hanım.

Mutfağa hep almak istiyorum hep te erteliyorum, tabure değil de şu 2 basamak olanlardan. Galiba hepimize şart. :)

caucasus
01-09-2009, 22:22
Bence en güzeli bir yardımcı almak :) tabure falan hikaye.

DefneD.
01-09-2009, 22:44
Sevgili caucasus, yardım eden düşeceğine ben düşeyim daha iyi. Fiziksel acı öyle ya da böyle geçiyor ama gündelikçi olarak çalışan birisi sizin için çalışırken aynı acıyı yaşar, üstelik de sakatlanırsa vicdan acısı kolay geçmiyor:(

Bugün pazardan 5 kilo barbunya aldım. Ayıkladım. Niyetim sıcak su/soğuk su şoku uygulayıp dondurucuya koymaktı. Ne oldu? Tüp bitti akşam akşam:o Ayıklanmış barbunyalar dolapta tüpü bekliyor:D

caucasus
01-09-2009, 22:49
Sayın DefneD, haklısınız zaten ben de muhabbet olsun diye yazdım kendi yapmış olduğunuz kadar güzel bir yemek düşünemiyorum.

Size de geçmiş olsun diyelim umarım tüp bitince barbunyalarınız bozulmamıştır.

Berduray ile mesajlarımız sildik, biraz konu dışı oldukları için. Bilginiz olsun.

berduray
01-09-2009, 23:01
Böyle durumlar için, bir piknik tüpü edinmek iyi olur.

Dolaptaysa bir şey olmaz.

caucasus
01-09-2009, 23:06
Kolay var hemen telefona sarılıyorsunuz, bir aloo kadar yakınlar ( Omo ya da tursil kadar değil ) Köy'de iseniz daha da kolay hemen bir ateş yakıyorsunuz veee işe devam ediyorsunuz.

DefneD.
01-09-2009, 23:18
Valla bozulmasalar iyi olur berduray:) Zaten almışım barbunyayı kilosu 2 liradan, üzerine bir de tüp! Ucuzlayacak diye beklerken pazarda 2.5-3 liraya barbunya vardı:(

Bir tüp macerası daha:) Patates kızartacağım zaman, patatesleri doğramaya başlayınca yağın altını yakarım. Bir süre önce; ocağı yaktım. Patatesleri doğradım, tuzladım ve kendimden emin bir şekilde ilk partiyi yağa attım. Gelmesi gereken ''Cozzz'' sesini duyamayınca ne oldu derken, aklım başıma geldi. Tüp bitmişti:)

caucasus
01-09-2009, 23:23
Çok güzel bir mutfak macerası. Sizin de hep tüpünüz bitiyor valla gülsek mi ? üzülsek mi ?

Ben de geçen gün aynısın yaptıma ama ocağı açmayı unutmuşum, ne oldu derken bir de baktım ki ocak yanmıyor. Hemen ocağı yaktım ve günü kurtardım.

DefneD.
01-09-2009, 23:30
Tüp bu, günü geliyor çaktırmadan bitiyor. Gülün bence. Ben kendime çok gülüyorum:)

caucasus
01-09-2009, 23:34
Sizi mi kıralım mecburen güleceğim artık :) Herşeye de kafayı takarsak zaten vay halimize.

Sayın DefneD Sizi kahveye alsak çay ve helvamız var Helva Sayın Gurur'un.

berduray
01-09-2009, 23:37
Gelmesi gereken ''Cozzz'' sesini duyamayınca ne oldu derken, aklım başıma geldi. Tüp bitmişti:)

Piknik tüpü almadan önce aynı durumu yaşadım.

10-15 dakika sonra tüp geldi, aynen kızartmaya devam ettim, atacakmıyım bunu ne olursa olsun, yiyeceğim diye.

Ömrümde evde yediğim en güzel kızartmaydı, tıpkı şu şoklanmış fast foodculardaki gibi olmuştu.

Deneyin isterseniz.

berduray
01-09-2009, 23:39
Sizi mi kıralım mecburen güleceğim artık.

Senin de bu munis tavrın öldürecek beni...

caucasus
01-09-2009, 23:41
Yorum bile yapamıyorum ortak. Senin de helvanı yersek artık akşamları daspora çıkmam gerekecek.

berduray
01-09-2009, 23:45
Daha selluca, goji, üzümsü filan yetiştireceğim, planlarım var, henüz ölemem:)

Yarın uğramazsam arayın beni .

caucasus
01-09-2009, 23:48
Tabii ki ararım ortak, ben yarın boşum zaten akşama kadar ararım. Nerelere baksam acaba. Elma dersem çık armut dersem çıkma. Aaaa Malina geliyor ben de çıkıyorum.

DefneD.
01-09-2009, 23:56
berduray, sizin yaptığınız aşçı milletinin ''haşlama'' dediği işlem olmuş sanırım. Az kızmış yağda patatesi biraz pişirip, sonra kızgın yağa atmak. Tabi ki nefis olur, sırları bu zaten:)
Bir yıl önce de, bir arkadaşıma doğum günü için mercimekli köfte yaparken tüp bitmişti. Tüp geldi ve ben acilen soğanı pişirip eldivenle bile elimi yakacak sıcaklıkta bulgura karıştırmak zorunda kalmıştım:) Tüp özürlüyüm anlayacağınız:) Suçlu mikrodalga, fena alıştırdı beni:)

hassoman
03-09-2009, 11:34
Tüm mutfak maceralarının sonu komik bitmeyebiliyor, hatta bir kısmı oldukça acı olabiliyor. "....." sandalyeye çıkıp en üst raftan iki büyük tencereyi alıp tam inerken "...." Büyük bir gürültü ile yere düştüm. "...."
Hemen hastaneye acile gittik, film çekildi ve ne yazık ki ayağımda küçük parmağın altında ki tarak kemiğinin biri kırılmış hemen alçıya alındı ve şu anda 3 hafta alçıyla birlikte yaşamak zorundayım.
"...."
Hep derler (biz de pek dinlemeyiz) ama sizlere aman mutfakta çok dikkatli olun diyorum.

Sevgili M.Sema önce geçmiş olsun. Bana sorarsanız ucuz atlatmışsınız.
Üç hafta bakalım nasıl geçecek? Bu arada tartılsaydınız, bakalım kaç kilo daha alacaksınız :D

Efendim, kaza TDK sözlüğünde, "Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay" diye tanınlanmış.

Dünya Sağlık Örgütü, “önceden planlanmamış ve beklenmeyen ancak yaralanmayla sonuçlanmasına kaza denir” demiş...

Kaza denince ilkin aklımıza trafik kazaları ve iş kazaları gelir. Çünkü OECD ülkeleri arasında her iki kaza konusunda en üst sıralarda yar alıyoruz. Hem trafik hem de iş kazaları konusunda açılmadık kampanya, yapılmadık eğitim kalmadı; ama, gene de en üst sıralarda yer almakta devam ediyoruz.

Ev kazaları konusunda da bu ülkeler arasında en üst sıraları kimselere kaptırmadığımız tahmin etmemek güç değil.

Çünkü, ülkemizdeki kaza oranlarına bakıldığında kazaların %40’ ı trafik kazaları, %20’ si iş kazaları, %20’ si ev kazaları ve %5’ i ise ateşli silah yaralanmaları olduğu görülür.

Bakın iş kazalarıyla ev kazalarının oranı aynı. Ama hep iş kazaları konuşuluyor nedense. Ev kazalarının gündeme geldiği pek yok.

Ev kazalarında erkeklerin oranı ne kadar diye sormak bile abes...
Çünkü neredeyse tamamı kadınlardır dersek abartmamış oluruz. Bakın şöyle bir kaba hesap yaparsak aktif iş hayatında rol alan kadınların oranı erkeklere göre düşük, kadın sürücülerin sayısı ise az olmasına rağmen kazaya uğrayanların yarısından fazlasının kadınlar olduğu ortaya çıkar ki bu kadınlarımızı yok yere nasıl telef ettiğimizin resmidir...

Ev içi kadınlarımız için tehlikelerle doludur. Ev kazaları en çok yanık,zehirlenme,kesici ve delici alet yaralanmaları, bir eşyanın kayması-düşmesi, M.Sema'nın da başına gelen yüksek bir yerden düşme gibi kaza çeşitleri meydana gelmekte.

Bakın, trafik kazalarına, iş kazalarına karşı eğitimler yapılır, konu üzerinde tartışmalar açılır. Ateşli silahların edinilmesi ve kullanulmasıyla ilgili kampanyalar yürütülür ama evlerde kadınların uğradıkları kazalar ve yaşadıkları sorunlarla ilgili ne bir eğitim çalışması yapılır, ne de bir kampanya başlatılır...
Ev kadınlığının mektebi de yoktur...

Hadi eskiden anneler daha acımasızdı (!) kızlarını ev içinde işe koşarlardı. Yemekti, bulaşıktı, temizlikti işin bir ucundan tutmasını isterlerdi. İş apmamakta direnen kızlarına hiç acımazlar basarlardı fırçayı...

Şimdi orta sınıfın anneleri çocuklarına kıyamıyor. Ekmek bile kesmesini bilmeden büyüyor çocuklar... Çamaşır, bulaşık makinası dahil hiç bir elektrikli ev aletini çalıştırmasını bilmiyor... Süpürge yapmamış, toz almamış, cam silmemiş, soğan doğramamış, tavada yağ kızdırmamış çocuklar bunlar...
Kızdırılmış yağa su sıçradığında neler olacağını bilmiyorlar. Aşırı kızan yağın parlayıp alev topuna dönüşebileceğinden haberleri yok, hele tutuşan yağın üzerine su dökülmeyeceğini falan da bilmiyorlar...
Sonra hiçbir şey öğrenmeden evleniyorlar... Kimlerle?... Kimlerle olacak, kendileri gibi ev işinden anlamayan sıpalarla.. "Hiç bir şey öğrenmeden nasıl evleneceksiniz?" diye eleştirdiğinizde omuzlarını silkip, "Biz de kadın tutarız!.. Lokantalar ne güne duruyor diyorlar" iyi mi?
Ama öğrenecekler.
Hayat bu, kimleri eğitmedi ki?

Evet, şimdi aklıma gelen, araştırıp bulabildiğim ev kazalarına karşı alınması gereken önlemleri kısaca sıralıyorum:

Bir kere ev kazalarında ilk yardım konusunda bir fikir sahibi olmak gerekir. Suni solunum, kalp masajı, kanama kontrolu, şoka karşı önlem alma, kazaya uğrayan kişiye psikolojik destek verme vs konularında aile bireylerinin az çok kendilerini eğitmeleri gerekir.

Bir kere her evin mutfağında mutlaka bir yangın söndürme aleti ve kuralına uygun ilk yardım çantası bulunmalı...
Hemen görülebilecek bir yere ilk yardım ve acil durumlarda başvurlacak yer ve kişilerin telefonlarının bulunduğu bir listenin kolay görülür bir yere -mesela buzdolabı kapağına- yapıştırılmış olmalı...

Bebeklerin ve yürüme çağındaki çocukların kesinlikle mutfak ortamından uzak tutulması gerekir. Bir evde çocuklar için en tehlikeli yer mutfaktır. Bazı anneler kucaklarında bebekleri olduğu halde ocakta yemek karıştırır. Neymiş, bebek ağlıyormuş... Bırak ağlasın yahu... Daha sonra pişmanlık içinde sen ağlayacağına bırak çocuğun beş dakika ağlayıyıversin... Bir de yemek sırasında bazı sıcak yemek ve içecekleri çocukların başlarının üzerinden birbirlerine iletmeye kalkışan düşüncesizler vardır. Ters bir harekette çocuk haşlandı gitti işte...

Yaşlılar ihmal edilmemeli. Ellerine kollarına hakim değiller. Kapı eşikleri, merdiven basamakları, lambaların düğmeleri hep onlara göre düşünülmeli... Herkesden erken kalktıkları için kendilerine çay, kahve tapmak isteyeceklerdir. Mutfağı onların hareketlerine engel olacak şekilde dağınık bırakmamalıdır.

Hamileler yüksek yerlere kesinlikle uzanmamalı, sandalye, tabure tepelerine çıkmamalı, kaymalarına neden olacak eşyaları ve yağ sıçramalarına dikkat edilmeli...

Evde hiç bir yerde kesici, delici alet adavat ortada bırakılmamalıdır. Oturdukları iş yapan kadınlar, makası hemen oturduğu yerin yanı başına koyar. Bir iş için kalkar. Makası unutur orada... Bırakın başkasını gelir makasın üzerine önce kendisi oturur. Dikiş iğnelerini oraya buraya sokuverenleri bile bilirim.

Ocak üzerinde tavaların sapları çarpılacak şekilde dışarda olmamalıdır. Tencere, tava, çaydanlık saplarının vidalarının sık sık kontrol edilmeli. Gevşemiş olanlar sıkılaştırılmalıdır...

Elektrik prizleri herhangi bir şeyle kurcalanamayacak şekilde kapatılmalıdır. Şase yapıp, yanmış olan prizler yenisiyle değiştirlmeli... Bunu anlamak için elektrikli ev aleti çalıştırıldıktan sonra prizinin ısınıp ısınmadığına bakmak gerekir... Gerekirse bir elektrikçi çağırıp bunun nedenini öğrenerek tekrarı önlenmelidir.

Mutfakta tarım ilaçları, böcek öldürücü ilaçları, tehlikeli temizleyici kimyasallar (tuz ruhu gibi) kesinlikle bulundurulmamalıdır. Deterjanlar ve sabunlar yiyeceklerle ilintili olmayan özel kapalı yerlere konmalı. Bir çok evde sıvı yağlar bulaşık deterjanları ve tuzlarıyla birlikte yanyana bulunduruluyor.

Kimyasal ve petrol türevi kap kacaklar ne kadar yıkanmış olrsa olsun mutfağa sokulmamalı, içine yiyecek içecek konmamalı...
Belki sizin de ekleyeceğiniz uyarılar olabilir
Bu konu belki ayrı bir başlık konusu olmalıydı. Ama sevgili M.Sema'nın başına gelenleri okuyunca buraya yazmadan edemedim...

Güler
03-09-2009, 12:27
Sevgili hassoman, her zamanki gibi iyi niyetli düşünceli ve faydalı yazını döktürmüşsün yine.
Teşekkürler.
Ama yine de bir ufak hususa parmak basmak istiyorum.
"Ev kazalarında erkeklerin oranını sormak bile abes" cümlene takıldım. Kaç tane erkeğimiz ev işlerinde, mutfakta eşine yardım ediyor ki?
Ben en yakınımdan eşimden işe başlayayım.
Eşim bekârken de en ufak bir ev işi yapmamış, en basitinden bir meyve soyup bile yememiş hep önüne hazır gelmiş. Hadi şeftali tüylü diye tutamıyor diyelim.
Meyve sepetindeki elmalar, armutlar, portakallar gözün önünde ama o soyup da yemez, bekler ki ben soyup önüne servis yapayım.
Allaha şükür özürlü de değil ama ya üşeniyor ya da benim hizmet etmemden zevk alıyordu.
Ben de iş yorgunu, stresli bir işi var diye hep üşenmedim yaptım. Ama ben de çalışıyorum, benim de stresli gün geçirdiğim oluyordu.
Bu iş Oğuz'un emekli olmasına kadar devam etti. O sandı ki bu hep böyle devam edecek. Yağma yok, gel bakalım canım içi diyerek yavaş yavaş bilmediği şeyleri göstermeye başladım.
Gösterdiklerim de çay nasıl demlenir, (daha türk kahvesi yapmayı bilmiyor)salata nasıl hazırlanır, sarımsaklı yoğurt nasıl yapılır, meyvelerin kesilmesi.
Meyvelerin kesilmesi dediğimde işi abartmıyorum inanın. Bir keresinde bulantım olduğu için bana nane limon hazırlamasını rica etmiştim. Tarifini sordu anlattım, sağ olsun yapıp getirdi. Daha sonra uyumuşum. Okuldan dönen oğlum odama gelip "Anne ne oldu hastalandın mı?" diye sordu. Nereden anladığını sorduğumda " Mutfağa girince babamın sana nane limon yaptığını anladım, bir limonu verevine bu şekilde babamdan başka kimse kesemez de ondan" dedi.
Bir keresinde de Silivri'de misafirlerimiz var, ondan karpuzu kesmesini rica ettim. Biraz sonra bahçeye geldi eli boş, "karpuz nerde?" diye sorduğumda aldığım cevap " Tavana yapıştı" oldu. Pek birşey anlayamadığımdan mutfağa gidip baktım. Koca bir karpuz diliminin içi tavana yapışmış. İnanamıyorsunuz değil mi?
Sevgili eşim karpuzu mutfak setine koymuş, ortadan ikiye kesmek isterken koca karpuzu yere düşürmüş, patlayan karpuz hertarafa sıçramış bir dilim de fırlamış tavana yapışmış.
Film gibi ama doğru işte.
Sağolsun, kendisi sakar mı sakardır. Genelde ondan pek yardım talep etmiyorum, inanın bir şey isteyip de pişmanlık duymadığım şey hemen hemen yok gibidir. Ya kırar ya döker, temizlemesi bana daha da zor gelir.
Bilmiyorum belki de dünürümün dediği gibi " sıvışmanın yolunu böyle buldu".

selis
03-09-2009, 12:53
Mutfakta bardak tabak vs. kırmak ne kadar doğru bilmem ama, bazı insanlar için hayra yorumlanır.. O kadar dikkatli olmama rağmen sürekli bir şey kırarım.. Bu durum beni bazen çok üzüyor.. Ama en güzeli de, bu huyumu bilenlerin kendi mutfağındayken ''aman sen elleme ben yaparım'' diyor olmaları.. :p

Güler
03-09-2009, 13:06
Evet sevgili selis benim de bazı arkadaşlarım var bahsettiğin gibi. Buzdolabından aldığı su sürahisini masaya koyuyorum diyerek göz göre göre yere bırakan.

Zaman zaman ben de derim "Amannn haaaa, ben yaparım" diye.

nevsune
04-09-2009, 17:15
M.Sema'cım çok geçmiş olsun canım. Biran önce iyileşip hiperaktivitelerine dönmeni diliyorum.

Bu arada aklın salçalarda kalmıştır mutlaka:p

M.Sema
04-09-2009, 17:38
Sevgili: Limon, Hassoman ve Nevsuncuğum; tekrar teşekkür ederim. Salça tamam neyse:D.

oppss!
03-10-2009, 17:02
Daha yenidir ama:D

Kızartma yapayım dedim bi gün tavaya attım patatesleri herşey iyi güzel
Bir yandanda diğer tarafa bakarak telefonla konuşuyodum ki meğer tavadaki yağ alev aldı farketmemişim, davlumbaz ex olmuş tabii:D Son anda biliyorum ya hemen su değilde balkondaki boş saksının için deki toprağı devirdim... Sondü felan işte annem öldürüyodu azkalsın beni:D

Telefonumuda düşürmüşüm o arada 550 tl dış metal çerçeve+arka kapak+lcd+dış dokunmatiğe ödedim:mad::D
İçim ona acıdı yoksa:D

hüzün
03-10-2009, 19:50
İşte benim mutfak maceralarımdan yeni bir hikaye...

Yine yeni evli olduğum yıllarda, hafta sonları ve tatillerde yemek yapmayı denediğim zamanlarda birindeydi. Yaptığım yemeğin yanına kuru bakla haşlamaya karar verdim. Düdüklü tencere kullanmaya da yeni yeni alışıyorum ( önceleri "ya patlarsa" diye korkuyordum!!!). Baklaları düdüklüye koydum, (o zamanlar üzerinde ayrı düdüğü olan pretige marka bir düdüklüm vardı). Ben salona geçip işe dalmışım...

Eşim bir ara, mutfağın yanından geçerken; mutfak kapısından bakarak "bu yemeğin bu şekilde yapıldığından emin misin?" diye bana seslendi. Ben de uzaktan " tabii ki" dedim, o da yürüdü geçti ve evden çıktı. Bir-iki dakika sonra ben işimi bitirip mutfağa bir geçtim ki!!!!!! İnanılmaz bir durum. Düdüklünün düdüğünü üzerine takmamışım, pişen baklalar tencerenin üzerindeki düdük deliğinden yukarıya doğru fışkırarak çıkmıyor mu? Aman tanrım!!! ne dolap kalmış, ne yer, ne duvarlar... Günlerce temizledim bitmedi. Eşim ise geldiğinde durumu görünce "ben sana sormuştum ama sen tamam deyince ben de sesimi çıkarmadım" demez mi?


günlerdir hatta aylardır hiç gülemdiğim kadar güldüm
Allah da sizi güldürsün inşaallah

hüzün
03-10-2009, 19:58
henüz 12- 13yaşındayım, okuduğum bir kar kurabiye tarifini tek başıma yaptım ,sıra geldi pişirmeye annemden fırını nasıl yakacağımı öğrendim, tepsinin altı pişince yerini değiştiip üste alacaksın ki üstü de pişsin dedi
süreyi hatırlamıyorum ama altı pişti tepsiyi üste aldım arkadaşları gelmişti onlarla oturma odasına aldım ve mutfağa gittim ki ne göreyim
benim kar kurabiyelerim olmuş mu kömür kurabiye:))))
tepsiyi çıkartım ılıyınca getirdim odaya başladık kaşıkla beyaz kısımların ı yemeye,
meğer fırını üstü çok çabuk pişiriyormuş....
ilk deneyimim başarısızdı ama pastanelerde satılabilecek kadar lezzetli kurabiyeler yapıyorum artık
ev halkı ve arkadaşlarım bayılıyorlar
biraraya gelecek olsak kurabiyeler senden diyorlar..

oppss!
03-10-2009, 22:09
Benimki az trajediye dönüşüyor souna doğru komik değil pek:D

sakagun
04-10-2009, 10:13
Mutfak bölümünde kar kurabiyenin tarifini isteriz o zaman Hüzün.

Buket Aknar
04-10-2009, 15:13
günlerdir hatta aylardır hiç gülemdiğim kadar güldüm
Allah da sizi güldürsün inşaallah


Biz de halen ailecek bu olayı anlatıp gülüyoruz...

hüzün
06-10-2009, 12:47
Mutfak bölümünde kar kurabiyenin tarifini isteriz o zaman Hüzün.

neden olmasın !! oturun pc nin karşısına açın ağaçlar neti tamamdır işte kömür kurabiye de olur kömür yaprak sarma da :D

Hhatice
27-03-2010, 09:25
Ne kadar güzelmiş bu bölüm :) sabah erken kalktım saatlerdir sayfaları okuyup gülüyorum.
Hep yeni evliyken veya küçük yaşlarda ,öğrencilik dönemlerinde yapılmış hatalar :)
Ben de evlendiğimde 19 yaşındaydım .Hiç mutfağa girmedim ama göz bilgim vardı ,dikkatli bakardım annem yaparken yemekleri ,Evlendiğimden 15 gün sonra kayınvaldemleri yemeğe çağırdım .Önce listemi yaptım çorba,et patetes kızartma, salata, zeytinyağlı fasulye ,pilav ve son olarak yoğurt tatlısı yapacaktım .
Sabah çorba ile işe başladım bir yandan düdüklüde et pişiyordu . Neyse et pişti suyunun bir kısmını aldım başka bir tencereye koydum ve 1 paket şehriyeyi güzelce tencere boca ettim :)))
makarna yapar gibi :))
sonra ne mi oldu ?şehriyeler şişti ben topladım delikli kepçeyle onlar şişti ben topladım:)))

Hhatice
27-03-2010, 09:30
Babam çok sinirliydi,herşeye kızardı. Eşimle severek evlendik ama huyunu iyi bilmiyorum daha 15 gün olmuş ya kızarsa diye şehriyeleri torbaya topladım çöpe de atamıyorum anlatamam ne sıkıntı
tüpün arkasına sakladım :))
Diğer yemeklerde sorun olmadı ki onlar çorbaya göre daha zordur ama nasılsa şehriyenin az konulacağını bilmiyormuşum hoş şimdi kendi kızıma bakıyorum da hiç birşey bilmiyor 24 yaşında :))
Yemek güzel geçti hatta hayran kaldılar ,aradan 1ay geçti tüp bitti ben bu arada hiç fırsat bulamadım şehriyeyi atmaya eşim hiç yalnız bırakmadı beni atayım şu şehriyeyi :)
yeni tüp geldi eşim değiştirirken şehriye dolu küflenmiş torbayı gördü bu ne Sedef dedi ben korku içinde hikayeyi anlattım o gayet sakin neden bu kadar sıkıldın ki dedi yaşına göre fevkalade sofra kurdun olur o kadar hata :)) ah dedim ne bileyim ben senin kızmayacağını babam olsa kıyameti koparırdı :)

sibelin bahcesi
03-05-2010, 14:15
Bu bölüm çok hoşmuş gerçekten,benimde o kadar çok anım varki hangisini yazayım şaşırdım.
Seneler önce çalıştığım yerde esra diye bi arkadaşımız vardı,akşam mesai için onun bize peynirli makarna yapmasını istedik,önce yok falan dediysede sonunda kabul etti.

Neyse esra mutfağa gitti,fakat çıkmak bilmiyor.Alt tarafı bi makarna kaç dakika sürerki,1 saat geçmesine rağmen esra mutfaktan çıkmayınca,mutfağa girdik ocakta bir tencere makarna fakat esra yok.

Ertesi gün esra sıkılarak geldi.merakla akşam nereye gittiğini sorduk,bize makarnayı yedinizmi diye sordu,evet çok güzel olmuş deyince,derin bir oh çekti.Meğer bizim kız hayatında hiç makarna yapmamış,kızgın yağa peyniri ilave etmiş üstünede makarnayı,peynir eriyip kayboluncada korkup kaçmış:D:D:D

o günden sonra bu olay hoş bir anı olarak kaldı.bende bu bölüm sayesinde hatırlamış oldum,daha da ötesi sanki o anı tekrar yaşadım.

Sevgi Durul
28-02-2011, 17:57
Yeni evliyken görev nedeniyle köyde oturuyorduk. Zaten yemek pişirmeyi de pek bilmiyordum. Köyde olduğumuz için her aklımıza geldiğinde alışveriş yapma imkanı yoktu.

Bir gün ne pişireyim diye düşünürken, aklıma haluje yapmak geldi. Hamuru yoğurup, kesip, içleyip yapma kısmına kadar tamam. Suyu da kaynattım, suya attığım hamurlar anında açıldı. İçler suyun içinde yüzüyor. Bir yandan eşimin kahkahaları.

Yine de süzdüm, servise hazırladım. O gün için iyi kötü yedik. Şimdi, eşim zaman zaman hatırlatır. Hani sen köyde bir şey pişirmiştin, neydi onun adı diye dalgasını geçer.

Bu gün ekşi mayalı ekmek yaptım, yorumlarını duysanız, çok gülerdiniz.

Güler
28-02-2011, 18:20
Sevgili SDurul, demek yörelere göre isimler değişik oluyor. Haluj da Metez de bir nevi Çerkez yemekleridir.

Bizim tarafta, tek kat açılmış puf böreğine haluj denir. Metez ise içine peynir+nane veya helva konularak açılan hamur kaynayan suda pişirilerek yapılır. Üzerine de bol sarımsaklı yoğurt dökülerek servis yapılır. (Helvalısı sade yenir)

Sevgi Durul
28-02-2011, 18:35
Evet isimler yörelere göre değişiyor. Biz haluje ya da hampal diyoruz. Patatesli veya peynirli olarak hazırlıyoruz. Görünüşü eklediğim linkteki gibi.

http://www.haberkahramanmaras.com/tarif-63-HAMPAL.html
http://www.portakalagaci.com/oburcuk/2004/04/haluj.html

berkayseray
03-07-2011, 22:52
Ben de iki animi anlatayim.Universitedeyim canim lahana sarmasi cekti.Arkadaslarla yapalim dedik.Yani ben yapacam.KAlabalik oluruz diye de kocaman bir lahana aldik.Evde aradim aradim Lahanayi haslamak icin tencere bulamadim.Diyorum ogrenci evi tam techizat yok tabi.Gittim komsudan asure tenceresini aldim.Koca lahanayi butun olarak icine oturtup hasladim.Haslaninca yapraklari butun olarak sardim.Baktim cok uzun oldu Her yapragi sardiktan sonra 5 esit parcaya keserek bu sorunu da cozdum. Ya da cozdugumu sandim:))
Bir gun de canim tuzlu kurabiye cekti.Anneme sordum seker yerine tuz koyacaksin dedi.Ben de kurabiyeye konan 1.5 su bardagi seker yerine 1.5 su bardagi tuz koydum:)))Anlatilamayacak kadar kotuydu....

gelin mumu
14-07-2011, 14:42
merhaba arkadaşlar
bende size eşimin pilav yapma girişiminden bahsedeyim. malum istanbulda yaşıyoruz ve ben bir bayan olarak akşam 9 da eve gidiyorum.
eşim benden önce eve gittiği için bir akşam pilav yapmaya karar vermiş.
ona bu kararı aldıran gündüz arkadaşlarıyşla yaptığı sohbet olmuş.
eve gittiğimde eşim koltukları kabarmış bir şekilde pilavı bana servis yaptı.
pilav yağsız,tuzsuz ve diri diriydi. ertesi gün eşimin özene bezene yaptığı pilav form değiştirerek tarafımdan yayla çorbası oldu. ama eşim pes etmedi bir kaç gün sonra bir girişimde daha bulunmuş bu kez de pilav lapa. pilavın sonunu tahmin edersiniz YAYLA ÇORBASI. eşimi bir daha pilav yapmaması konusunda uyardım. ama o bir gün iyi bir pilav yapacağını söylüyor.

ayrıca ev hanımlarına küçük bir tüyo. belki içinizde yapanlar vardır. evde artan pilavımı hiç bir zaman dökmem. bir poşete koyup buzluğa atarım başka bir zaman çıkarıp yayla çorbası yaparım.

caucasus
24-07-2011, 16:02
Bende bir anı daha patlatayım... Bumm dermişim :D
Mutfakta gecen bir olay ancak yemeklerle ilgili değil.
Şofben mutfakta ve normal tüp kullanıyoruz. Şofbende kullandığımız dedantörden aralıklarla ses gelip duruyordu, bende tüpçü geldiği zaman arkadaş bundan böyle sesler geliyor bir sakatlık olmasın dedim yok abi bir şey olmaz dedi gitti.
Epey bir süre geçtikten sonra şofbeni yakmaya çalıştım bir türlü yanmıyor, dedimki dedantör gitti. Hemen tüpçüyü aradım bir adet dedantör sipariş ettim. Hemen dedantörü taktım tekrardan şofbeni yakmaya çalıştım yok ne yaptıysam çalıştıramadım. :confused:
Kendi kendime şofben bozuldu diye karar verdim. Hemen yedek şofbenimi çıkardım yerine taktım ancak su sızdırıyordu hemen hırdavatçıya gittim conta aldım ( Takım çantamdakiler olmadı :p ) Hızlıca eve geldim büyük bir uğraş sonunda şofbenimi değiştirdim. Yakmaya çalıştım yok. Bir türlü yanmıyor ne yaptıysam olmadı, deliye döndüm durdum, etrafın kirlendiğinemi yanayım ikisininde bozuk olduğuna mı yanayım. Hani bozulacak birşeyde yokya neyse.
Bir ara tüpü kaldırdım işte o zaman kafama dank etti
'' Meğerse tüpüm bitmiş '' Kendi kendime hem kızdım :mad: hemde güldüm :rolleyes: İşte böyle bir maceram oldu.

ligustrum
25-07-2011, 01:43
Dedantör bozuk değilse, şohben de bozuk değilse; olsa olsa tüp bozuktur. Biraz tamirle çalışır her halde.;)

caucasus
25-07-2011, 20:37
Dediğiniz gibi ancak ben sıralamaya tam tersinden başlayınca bu durum ortaya çıktı :D önce dedantörü sonra şofbeni daha sonrada tüpü dedğiştirdim. :p

hira
16-04-2013, 20:40
hikayeler süper:) güldürdünüz akşam vakti, sağolun:)

_nagihan_
09-12-2013, 22:11
Arkadaşlar anılarınız harika az sonra sayenizde deli damgası yiyeceğim.sözde dün ufaklık uyutmadı diye bugün erkenden yattık.uyku tutmayınca azıcık bakayım foruma dedim.bakmaz olaydım.gülmekten tüm uykum kaçtı Allah'tan eşimin uykusu ağır.bu saatte ne bu kahkaha diyemedi
Bence bir uyarı yazılmalı dikkat bı başlık fazla kahkaha atmanıza sebeb olabilir diye ... :)

_nagihan_
09-12-2013, 22:48
Sanırım ağaçlar.net bağımlılık yapıyor hala buradayım. Uyku mu.... çoktaaan kaçtı gitti.
Benim de aklıma bir anım geldi.mutfaktaki pratik çözümlerimden biri...
Fırınım yaklaşık bir aydır bozuk ahah bunu atlamayayım.neden bozuk...Çünkü sayemde uzun atlama yaptı. Buzdolabının üzerindeki fırını indirmeye üşenip yerini değiştirmeye kalkınca önce başıma oradan da yere uçtu. Tabi ben şoka fırın da perte...
Eee çocuklar alışkın kurabiyeye keke...netten tencerede kek tarifiyle kek işini hallettim. Kurabiye için de tefalin actifry) patates kızartma makinasını keşfettim.yarın da fındık kavurmayı düşünüyorum.

caucasus
10-12-2013, 09:11
Sayın, Nagihan fırın önemli değil size bir şey olamasın gerisi hikaye. Gece boyunca sizi uykusuz bıraktıysak özür diler, Bu kadar çok güldürdüysek de ne mutlu bizlere.
Evet dediğiniz gibi Ağaçlar.net bağımlılık yapıyor :))

2013
10-12-2013, 12:55
Selamlar, güzel paylasım olmuş komedi macera bir arada:)lise yıllarımdı evde kimse yok halaoğlu geldi balık tutmaya gittik birkaç küçük ispari yakalamıştık tutturdu illede pişirelim peki dedim ama ney nerede nasıl buluruz actım dolabı bir tabak içinde biraz yağ var kullanılmış gibi dökersin tavaya başlarsın pişirmeye ama o yağ sesi bir türlü gelmez tadına bakınca birde ne görelim bizim yağ dediğimiz meğer annemin baklavadan süzdürdüğü şerbet çıkmasın mı yerlere yatmıştık gülmekten.Birde cok sevdiğim bir abimden yediğim fırcayı unutmam o nun evindeyiz yine bekar vaziyetleri yemek hazırlıyoruz ben soyduğum malzemeleri çöpe atıyorum evde birkaç gündür kimse yok içten içede abiyi eleştiriyorum mutfak tezgahının üzerinde birkaç günük çöp duruyor insan dökmezmi diye oysa benim görüntüsünden çöp sandığım onların özel olarak getirttiği küflü peynir cıkmasınmı yerin dibine geçmiştim

_nagihan_
10-12-2013, 13:25
Sağolun caucasus ahhh görmez olaydım bu siteyi...tam anlamıyla bağımlısı oldum...işin kötü yanı aradığım birçok konu var...
İşin şakası biryana çok güzel paylaşımlar var.şanslıyım ki keşfettim.şimdi herkese tavsiye ediyorum

yağmur
10-12-2013, 15:30
Meğer bizim kız hayatında hiç makarna yapmamış,kızgın yağa peyniri ilave etmiş üstüne de makarnayı,peynir eriyip kaybolunca da korkup kaçmış:D:

.

Allah iyiliğini versin o kızcağızın :dilli: Kesin kızı kaçırdılar dedim ya da mutfakta esrarengiz olaylar dönüyor :eek: Umarım o günden sonra cesaret kazanmıştır.

Bende bugün sabah doktora gittim. Malum aç karnına gidilir adettendir :D Dönerken poğaça alsam mı diye düşündüysem de vazgeçtim. Evde mis gibi 2 tepsi yaparım 2-3 gün yenir dedim ve yaptım da. Fırını ısıttım poğaçalara yumurta sürüp çörek otu attım. Tam fırını açacağım elektrik gitti:eek: 1,5 saat gelmedi :mad: Neyseki kabarmaması dışında hala yeniliyor poğaçalarım ;)

caucasus
10-12-2013, 16:01
Sayın, Nagihan, 2013, yağmur paylaşımlarınız için teşekkür ederim. Tahminimce herkesin mutfakta komik bir kaç anısı vardır. diğer arkadaşlar da fark edip anılarını anlattıkları taktir de bu bölüm de gülmekten geçilmez.
Tekrardan teşekkürler.

Güler
10-12-2013, 20:27
Sevgili caucasus, yeniden seni aramızda görmek ne güzel, hoş geldiniz.
Ben de sizinle aynı düşüncedeyim; agaclar.net insanlarda bağımlılık yapıyor. Hem de öyle bağımlılığa düşen arkadaşlarımız oluyor ki doktorluk oluyorlar.

Umarım bir daha bu kadar ara vermezsiniz sevgili caucasus.

Güler
10-12-2013, 20:29
Sayın 2013, yukarıdaki paylaşımınız çok hoş, ancak blok halinde yazmak yerine noktalama işaretlerini kullanarak, paragraflar yaparak yazabilirseniz okumamız daha da kolaylaşacak. ;)

2013
11-12-2013, 10:58
Öncelikle özür dilerim,iş arasında aceleye geldi biraz.:)

alperfect
12-12-2013, 09:53
Herkes yeni evli ya da öğrencilik yıllarını yazmış benim felaketlerim şimdi bile oluyor. Yemek pişirirken %50 ihtimalle dibini tutturuyorum. Ya başka bir iş daha çıkıyor koştur koştur aynı anda birkaç iş yaptığımdan ya da (bebeğin yemeklerini çelik tencerede yapıyorum) tencereler iyi olmadığından mutlaka dibi tuttuyor.
Önceki gün eşim yemek ısıtıyor gerçekten tencereler kötüymüş dedi böylelikle bir bahanem tescillendi

caucasus
12-12-2013, 18:38
Sayın, Güler zaman zaman siteye uğruyordum tamamen de ara vermedim. ;)) Bundan sonra bol bol uğrarım diyeyim.
İstanbul'dan, Mardin'e gelince biraz fazla ara vermişim Şimdilik buradan katılacam. Yeni mutfak maceraları ile gülmeye, güldürmeye devam edeceğiz.
Yeni gelen arkadaşlara hoş geldiniz diyorum.

Ozlem A
13-12-2013, 10:45
Merhaba, ben de çok komik bir anımı anlatayım. Yurtdışında oturduğum evin mutfak lavabosunun arkasında bahçeye bakan kocaman bir penceresi vardı, bulaşık yıkarken falan ağaç manzarası süper.. Tabii arada pencerenin önünde kızılgerdan, sincap gibi sevimli misafirler de cabası.

Bir gün bulaşıklarla uğraşırken bir baktım gözümün önünden bir örümcek iniyor, çok yakın!! Nerden sarkıyor bu diye bir baktım ki saçımda!! Ellerim sabunlu, örümcek inmeye devam ediyor aklıma üfleyerek uzaklaştırmak geldi. Üflemeden önce nefes alırız ya, o hareketi yaparken ben bir güzel örümceği yutuverdiiiim!!! Aman Allah napıcam diye sularla çalkalamalar çıkarmaya çalışmalar falan.. Ufacık ta bir şey emin olamadım.. Ama aklıma geldikçe öff ben örümcek yuttum diye kötü oluyorum. Sonra arkadaşlara anlatıyorum, demezler mi, ya midende yavrularsa, yurdum insanı buna bir kutu DDT içerek kesin çözüm bulurdu....

Ozlem A
13-12-2013, 11:23
Bir tane daha, yeni evlendiğim zamanlar :) Sahanda yumurta yapacağım.. Bir yandan da işle ilgili birşeyler konuşuyorum.. Bir de baktım yumurtaları kırmışım ama çöpün içine, kabuklar tavaya!

sevoş
13-12-2013, 11:26
Bende bir anımı anlatayım.

İlk defa o yıl yaptığım pet şişede çok acılı soslu turşuyu mutfağa getirdim.Çocuklar ve ben mutfatayız.Tabi çocuklar daha 3 -5 yaşındalar. Pet şişeyi saladım ve elime bir bıçak alıp kapağını açmadan biraz altan kesmeye başladım.

Birden ne olduğunu anlamadan pat diye bir ses,çoluk çocuk çok korktuk.Eşim sese koşup gelmiş,karşımızda kahkahayla gülüyor.Tabi benim ve çocukların başımızdan aşağıya doğru her tarafımızdan soslu biber turşusu akıyor.Allahım acıdan gözlerimiz yanıyor.Hem ağlıyoruz hemde hep beraber banyoya doğru gidiyoruz.Neyse temizlendik.Eşimde mutfağı temizlemeye çalişıyor ama ne mümkün .

Duvarlar her yer kırmızı domates ve yağ ,sil sil çıkmıyor.Eve boya dahi yaptık ama yağ izleri hala görünüyordu.Şimdi turşu dolu pet şişe nasıl açılır öğrendim.Meğer önce havası alınırmış?

Derya Hanim
13-12-2013, 15:01
Bende sizlerle bir dolma anisi paylasiyim, bu kadar okuduktan sonar galeyana geldim cunki. Yeni evlenmistim ve kaynanam koyune taziyeye gitmisti. Evde esim, kardesi ve ben variz e tabi bunlar aciktilar, bende yemek isinden cok anlamazdim. Bekarken temizligi ben yemegi annem yapardi o yuzden pisirebildigim tek sey makarnaydi.

Neyse esim makarna yapma 3 gundur makarna yiyoruz deyince kara lahana dolmasi yapayim dedim. Halam cok guzel yapardi bende oyle yapmak istedim. Hatirladigim kadariyla yapmaya giristim. Bir guzel kara lahanayi yapraklara ayirdim, hasladim ama o da ne benim kara lahanalarin rengi solmaya basladi.

Meger sarmalik kara lahana salataya konulan kara lahana degilmis. Hala anlatir gulerler

Derya Hanim
13-12-2013, 15:10
Bir tane daha anlatayim gerci bu yemekle degilde yemek aletleriyle alakali e tabi mutfakta geciyor icinde.

Bir gun tavanda gezen kocaman bir orumcek farkettik, bizim buralarda bayagi buyuk etli butlu orumcekler oluyor. Esim hemen supurgeyi kapti ben bunu disariya atiyim diye supurgeyle orumcegi ittirmeye basladi. Ben bu arada ciglik kiyamet bir kenarda terlikle bekliyorum yere duserse kafasina aticam.

Lakin esim her supurgeyle dokunmasinda orumcek ters yone gidiyor. En iyisi son bir darbe vuralim ve birden disari atalim diye dusunduk son darbeyi vurmasiyla orumcek zipladi ve sarimsak dovecinin icine dustu.

Esim birden doveci kaptigi gibi geber diye bagirarak intikamimizi aldi. Terlik bir yana ben bir yana dustuk. Simdi dovec kullanmiyorum artik :)

caucasus
13-01-2014, 20:36
Arkadaşlar, güzel anılarınızı bizlerle paylaşmışsınız gerçekten çok teşekkür ederim. Okurken çok güldüm sizlerde her zaman gülün inşallah.
Paylaşımlarınız için de çok teşekkürler.

Güler
14-01-2014, 16:02
Sayın, Güler zaman zaman siteye uğruyordum tamamen de ara vermedim. ;)) Bundan sonra bol bol uğrarım diyeyim.
İstanbul'dan, Mardin'e gelince biraz fazla ara vermişim Şimdilik buradan katılacam. Yeni mutfak maceraları ile gülmeye, güldürmeye devam edeceğiz.
Yeni gelen arkadaşlara hoş geldiniz diyorum.

Oooo benim korkulu rüyam arıcı arkadaşım, hoş geldin. :D

Sakın alınma biliyorsun ki arılar beni rüyamda bile korkutuyorlar (allerji meselesi) sadece sana espri yapmak istedim.

Gel... gel nereden gelirsen gel, Mutfak başlığından da olsa gel.... dermişim. :D

caucasus
15-01-2014, 12:27
Güler hanım, zaman zaman uğruyorum. Arada bir de fotoğraf ekliyorum bazen okuyup geçiyorum. Sonuçta hep buralardayım :) Geldim geldim. :)

dalya35
15-01-2014, 16:31
Babam çok sinirliydi,herşeye kızardı. Eşimle severek evlendik ama huyunu iyi bilmiyorum daha 15 gün olmuş ya kızarsa diye şehriyeleri torbaya topladım çöpe de atamıyorum anlatamam ne sıkıntı
tüpün arkasına sakladım
Diğer yemeklerde sorun olmadı ki onlar çorbaya göre daha zordur ama nasılsa şehriyenin az konulacağını bilmiyormuşum hoş şimdi kendi kızıma bakıyorum da hiç birşey bilmiyor 24 yaşında :))
Yemek güzel geçti hatta hayran kaldılar ,aradan 1ay geçti tüp bitti ben bu arada hiç fırsat bulamadım şehriyeyi atmaya eşim hiç yalnız bırakmadı beni atayım şu şehriyeyi :)
yeni tüp geldi eşim değiştirirken şehriye dolu küflenmiş torbayı gördü bu ne Sedef dedi ben korku içinde hikayeyi anlattım o gayet sakin neden bu kadar sıkıldın ki dedi yaşına göre fevkalade sofra kurdun olur o kadar hata ah dedim ne bileyim ben senin kızmayacağını babam olsa kıyameti koparırdı :)

Sizinkine benzer bir anım var benimde. Ailemin tek çocuğuydum hiç bir iş yapmadan el bebek gül bebek büyüdüm taaa ki evlenene kadar:) 19 yaşımda evlendim, eşim pirinç pilavını çok sever öyle ki, her gün yapın yemem demez.İlk pilav denememde pirinçleri aldım kaynayan suya doktüm tuz atıp bekledim. Sonuç pirinç lapası. Tencereyi mutfagın alt rafına koydum. İkinci denememde pirinçleri yarım saat falan kavurup su ilave ettim.Pirinç suyunu çekti ben musluktan su ekledim , o çekti ben su ekledim fakat pirinçler taş gibi kıtır kıtır oldu. O tencereyi de alt dolaba sakladım. Sonunda çok iyi yemekler yapan hatta pilavı meşhur olan sevgili arkadaşım Gülten i aradım sağ olsun hemen geldi ve şahane bir pilav yaptı. akşam yemeğinde pilavı ben yapmışım gibi eşime ikram ettim :) Çok beğendi hatta bayıldı. Aradan bir hafta falan geçti tabii yeni evlisin, ev yeni, eşyalar yeni kirlenmiyor ki... Temizlik yapsam göreceğim. Bir akşam eşim hatırlayamadığım bir sebepten dolayı mutfak alt dolabını açtı üstü kapalı iki tencereyi görünce benim saç diplerim karıncalanmaya başladı ilk tencerenin kapağını kaldırdı ve tepeleme küf, ikinci tencerenin kapagını kaldırdı tepeleme küf. Mecburen itiraf etmek zorunda kaldım. Ve eşim o gün Gülten in ne kadar iyi bir aşçı olduğunu anladı:D