PDA

View Full Version : Pamuk Yetiştiriciliği (Gossypium hirsutum L.)




Mine Pakkaner
21-12-2008, 02:42
http://media-2.web.britannica.com/eb-media/32/29532-004-4FB6DB19.jpg http://www.cu.edu.tr/merkezler/tyhm/images/pamuk2.jpg

PAMUK YETİŞTİRİCİLİĞİ (http://suructargel.blogspot.com/2008/02/giri-pamuk-gerek-doal-lifin-balca-kayna.html)

GİRİŞ

Pamuk gerek doğal lifin başlıca kaynağı ve gerekse tohumundan elde edilen yağı, küspesi ve diğer yan ürünleri ile ekonomik değeri oldukça yüksek bir kültür bitkisidir.
Dünya lif üretimi, bitkisel, hayvansal ve yapay kaynaklardan sağlanmaktadır. Toplam lif üretiminde pamuk lifinin payı dünyada % 48, Türkiye' de % 62' dir.

Gerek Türkiye’de ve gerekse Dünya’da pamuk ekim alanlarının sınırlı olması, buna karşın nüfus artışının devam etmesi, pamuk lifi tüketiminin de artması, yakın bir gelecekte dünyada önemli ölçüde pamuk lifi açığının ortaya çıkacağını göstermektedir.
Dünya pamuk üretiminde ülkemiz, üretimde % 4.3 pay ile 6. , ekilişte 742 000 ha ile 8. sırada yer almaktadır. Lif veriminde ise; 300 000 hektarın üzerinde pamuk ekilişine sahip ülkeler arasında ilk sıradadır.

Lif bitkisi olarak yetiştirilmekte olan pamuğun, çekirdeğinden elde edilen yağ ile bitkisel yağ ihtiyacımızın önemli bir kısmını karşılamakta ve küspesi ile de hayvan beslenmesine katkıda bulunmaktadır. Pamuk dünyada soya fasulyesinden sonra 2. önemli bitkisel yağ kaynağıdır. Ülkemizde 130-150 bin ton arasında değişen yıllık pamuk yağı üretimimiz ise, ülkemiz sıvı yağ üretiminin % 22-25' ini oluşturmaktadır.
Gelişen tekstil sanayisi ile birlikte ülke ekonomisi için önemi her geçen gün daha da artan pamuğun ekonomide yarattığı değer yaklaşık 2 katrilyon olup, toplam dış satım gelirimiz içindeki payı % 34' dür.

İKLİM ve TOPRAK İSTEKLERİ

Pamuğun dünyada ticari olarak nerelerde yetiştirilebileceğini belirleyen en önemli faktör iklimdir. İklim faktörleri, orta kuşakta pamuk yetiştirme alanlarını sınırlamaktadır. İklim sınırlamalarına bağlı olarak pamuk tarımı yapılan bölgeler daha sıcak enlemlerde yoğunlaşmıştır.
Sıcaklık: Pamuk bitkisi gelişme devrelerinin tamamında soğuğa karşı çok duyarlıdır. Gerek güney ve gerekse kuzey yarıkürede pamuğun büyüme periyodunu erken ve geç donlar sınırlamaktadır. Deniz seviyesinden başlayarak 1200 m yüksekliğe kadar ticari olarak pamuk tarımı yapılmaktadır. Bazı çok yıllık pamuklara 1800 m yüksekliklerde rastlanmıştır.

Pamuk , vejetasyon süresi uzun olan bir bitki olduğundan yetiştirileceği yerde en az 180-200 gün sıcaklığın 0 C° nin üzerinde olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra büyüme mevsimi boyunca 4-5 ay düzenli sıcaklık ister. Pamuk bitkisini çeşitli stres koşullarından koruyan enzimler en iyi 23.5 - 32°C arasında çalışmaktadır. 35°C' den sonra enzimlerin miktarı ve etkinliği azal-maktadır.

Güneş Işığı: Güneş ışığı pamuğun erken gelişme ve çiçeklenme dönemlerinde çok önemlidir. Yetersiz gün ışığı koza gelişimi ve olgunlaşmayı geciktirmektedir. Pamuk tarımı yapılan bölgelerde ortalama güneşli gün sayısı % 60' ın üzerinde olmalıdır.

Yağış: Pamuğun büyüme devresi boyunca yağış ve özellikle yağışın dağılımı çok önemlidir. Pamuk ekiminden hemen sonra olan aşırı yağışlar toprağın kaymak bağlamasına neden olmakta ve kaymak tabakasının şiddetine bağlı olarak gerekli fide çıkışı sağlanamamaktadır. Bunun sonucunda çoğu zaman tekrar pamuk ekimi yapılmaktadır. Aşırı yağışlar genç pamuk bitkilerine de zarar vermektedir. Büyüme dönemi boyunca olan hafif yağışlar ve özellikle gece yağışlı, gündüz güneşli günler pamuk bitkisinin büyüme ve gelişmesinde yararlıdır. Yağışsız dönem ise koza gelişimi ve hasat için gereklidir. Ani yağış ve aşırı kuraklık değişimleri pamukta tarak, çiçek ve koza dökülmesine neden olmaktadır. Pamuk tarımı yağmur koşullarında yapılacaksa, yıllık yağışın o bölgede en az 500 mm olması ve bu yağışın 175-200 mm'lik miktarının pamuğun gelişme dönemi boyunca düzenli bir şekilde dağılması gerekmektedir.
Rüzgar: Toprağı kurutmasının yanında, pamuk bitkisinin gelişmesi üzerinde de zararlıdır. Kuvvetli rüzgar özellikle yağışla beraber olduğunda genç pamuk bitkileri ileri derecelerde zarar görmektedir. Kozaların açıldığı devrelerde ise rüzgar lülelerin dökülmesine, dökülen pamukların kirlenmesine, sonuçta verim ve kalite kaybına neden olmaktadır.

Toprak istekleri: Pamuk toprak isteği bakımından fazla seçici olmamasına karşın, derin profilli, organik maddece zengin ve su tutma kapasitesi yüksek topraklar idealdir. Kumlu-tınlı, tınlı ve drenajı iyi, killi-tınlı topraklar en çok tercih edilenlerdir. İyi drenajlı, aluviyal topraklarla, sulanabilir delta toprakları pamuk tarımı için en ideal topraklardır. Fazla kumlu topraklar pamuk tarımı için zayıf topraklar olup, tercih edilmemektedir.

Toprak Asitliği (pH): Pamuk, dünyada geniş bir toprak asitliği aralığında yetiştirilmektedir. Toprak asitliğinin besin elementlerinin yarayışlılığı üzerindeki etkisi çok önemlidir. Pamuk tarımı için toprak asitliği nötr olan topraklar idealdir. Besin maddelerinin yarayışlılıkları nötr topraklarda (pH=7) daha iyidir. Pamuk toprak asitliğine duyarlıdır ve en uygun pH isteği 6.5-7.5 arasıdır. Pamuk tarımında toprak pH' sı 6.0' nın altında ise toprağa kireç, 8.5 ve üzerinde ise jips uygulaması yapılmalıdır.

Tuzluluk: Pamuk tuza toleranslı bitkiler grubunda yer almasına rağmen, kurak alanların alkali toprakları (özellikle sodyum tuzları) pamuk tarımına uygun değildir. Tuzluluğun giderilmesinde en etkin yol olan toprağı yıkamanın başarıya ulaşmasında en etkili faktör, iyi bir drenajın sağlanmasıdır.

Organik Madde: Toprak verimliliğinin en önemli göstergelerinden biri topraktaki organik madde miktarıdır. Organik madde miktarı ne kadar fazla ise toprağın verimliliği de o kadar fazladır. Pamuk tarımı için topraktaki organik madde miktarının % 2 olması idealdir. Pamuk tarımında toprakların organik madde miktarını arttırmak için ilk önce yeşil gübre bitkilerine önem verilmelidir Ayrıca, çiftlik gübresi, çöp gübresi, çırçır fabrikalarının artıkları da organik madde kaynaklarıdır. Eğer toprakta organik madde % 1' in altında ise bu topraklarda 3-5 yıl yeşil gübre uygulanmalıdır. Bazı ülkelerde çiftçilerin bu uygulamayı yapması yasalar ile belirlenmiştir. Tarımın diğer kollarında olduğu gibi pamuk tarımında da başlıca amaç; birim alandan daha fazla ve daha kaliteli ürün almaktır. Birim alandan alınacak ürün miktarını ve kalitesini tarımı yapılan çeşidin genetik potansiyeli, çevre koşulları ve yetiştirme tekniği belirlemektedir.

Tarımı yapılan çeşidin verim potansiyeli ne kadar yüksek olursa olsun, ürün miktar ve kalitesini çevre koşulları ile yetiştirme tekniği uygulamaları belirleyecektir.
Bu güne kadar yapılan çalışmalarda pamuk yetiştirme tekniğinin esasları tam olarak belirlenmiştir. Bu esaslara göre pamuk tarımı yapıldığında daha yüksek ve kaliteli ürün alınması mümkün olacaktır. Pamuk yetiştirme tekniği, tarlanın ekime hazırlanması, ekim, bakım ve hasat konularını kapsamaktadır.

EKİM

Ekonomik bir pamuk tarımı için, uygun bir toprak hazırlığı yapmak gerekli koşullardan biridir. İyi bir toprak hazırlığı ile tohum çimlenmesi ve kök gelişimi için gerekli ortam sağlanmalıdır. İyi bir tohum ve kök yatağı hazırlamak için bir yıl önceden kalan bitki artıklarının tekrar toprağa verilmesi öncelikle yapılması gereken bir işlemdir. Bunun yanı sıra toprağın drenajını muhafaza etmek, yabancı otları yok etmek ve sert tabakayı kırarak toprağın hava ve nem sirkülasyonunu sağlamak toprak işlemede başlıca amaçlardandır.
Tarlanın ekime hazırlanması konusunda bütün bölgeler için geçerli bir yöntem vermek oldukça güçtür. Tarlanın ekime hazırlanması konusunda ana hatlar ayni olmakla birlikte bölgeler arasında bazı farklılıklar vardır. Çünkü tarlanın ekime hazırlanmasında o bölgenin toprak ve iklim faktörleri de etkili olmaktadır.

Tarla Temizliği: Tarlanın ekime hazırlanması, ön bitki kalıntılarının tekrar toprağa verilmesi ile başlar. Organik madde miktarının düşük olduğu ülkemiz topraklarında ön bitki kalıntılarının tekrar toprağa verilmesi toprak verimliliğinin korunması bakımından çok önemlidir. Pamuktan sonra yine pamuk ekilecek ise, pamuk hasadından hemen sonra bitki artıkları kesinlikle topraktan uzaklaştırılmamalı, sap kesen ile kesilerek toprağa karıştırılmalıdır. Pamuk saplarının bu şekilde toprağa tekrar verilmesi ile topraktaki organik madde miktarı artacak, toprağın fiziksel özelliklerinde iyileşmeler sağlanacak ve pamuk bitkisinin topraktan kaldırdığı besin maddelerinin büyük bir kısmının tekrar toprağa dönmesi sağlanacaktır. Böylece yalnızca lif ve çiğit ile topraktan besin maddesi uzaklaşmış olacaktır.

Sonbahar Toprak İşlemesi: Pamuk hasadından sonra bitki artıklarının uzun süre tarlada kalması, tarımsal mücadele bakımından sakıncalıdır. Pamuktan sonra yine pamuk ekilecekse, pamuk sapları parçalandıktan sonra pullukla 30-35 cm’lik derin bir sürüm yapılarak bitki artıklarının toprağa karışması sağlanır. Böylece toprağın su tutma kapasitesi ve bitki artıklarının ayrışması için gerekli mikroorganizma faaliyetleri için uygun ortam hazırlanır. Sonbahar toprak işlemesi, toprağı devirmeden işleyen çizel, goble- disk gibi toprak işleme aletleriyle de yapılabilir. Sonbahar toprak işlemesinin yeterince yararlı olabilmesi için toprağın tavında işlenmesi gerekir. Çok kuru ve yaş sürülen toprak iyi parçalanmaz, çok kesek meydana gelir. Özellikle yaş sürülen killi topraklar kısa sürede su kaybederek taş gibi katılaşır. Toprağı çok kuru iken sürmek daha fazla çeki gücünü gerektirir.

Dip Kazan Çekilmesi: Günümüz pamuk tarımında önemli bir sorun olan sert tabaka, hafif bünyeli topraklarda daha sık ve daha şiddetli olarak ortaya çıkmaktadır. Pamuk bitkisinin kök gelişimi bu tabaka ile sınırlı kalmakta ve normal bir kök gelişimi sağlanamamaktadır. Bunun sonucunda bitkiler toprağın alt katmanlarındaki su ve besin maddelerinden yararlanamamaktadır. Ayrıca, yağmur ve sulama sularının alt katmanlara geçişi engellenmekte ve bu suların sert tabaka seviyesinden drenaj kanallarına akmasına veya yüzey akışı ile kaybolmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan sert tabaka sulama etkinliğinin azalmasına ve kış yağışlarının toprakta depolanamamasına da neden olmaktadır.

Rotasyon (Ekim Nöbeti): Ülkemizdeki tarımsal ürünlerin ekim alanlarını belirleyen faktörlerin başında, o ürünlerin ticari değerleri ile üretim maliyeti gelmektedir. Pamuk değişik nedenlerden dolayı genellikle devamlı ekilmekte ve çok zorunlu durumlar dışında pamuk tarımında rotasyon uygulanmamaktadır. Ancak, toprak verimliliğinin sürekliliğini koruyabilmek için rotasyon yapılması zorunludur. Pamuk tarımında son yıllarda ortaya çıkan bazı sorunlar, rotasyonun zorunlu bir uygulama olduğunu göstermektedir. Devamlı pamuk ekiminin topraklar üzerindeki etkisi yıllardan beri tartışma konusudur. Sürekli pamuk tarımı sonucunda topraklarımızın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısındaki bozulmalar, artan hastalık ve zararlılar nedeniyle ortaya çıkan ürün kayıpları giderek artmaktadır.

Yapısı bozulan toprakların ıslahı çok güç ve pahalıdır. Hatta bazı durumlarda olanaksızdır. Rotasyona gereken önemin verilmesi için yararlarının iyi bilinmesi gerekir. Rotasyon toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapılarının korunması yanı sıra iyileştirmeler de sağlar. Toprağın değişik katmanlarındaki besin maddeleri kullanılmış olur. Besin maddesi isteği; farklı ürünler yetiştirmekle, topraktaki besin maddeleri daha dengeli kullanılır. Baklagiller köklerindeki nodoziteler ile havanın serbest azotunu toprağa bağlayarak toprağı zenginleştirirler. Hastalık, zararlı ve yabancı otlarla en etkili ,en ucuz ve çevreyi koruyan mücadele yöntemi rotasyondur.

Rotasyon yapılırken arazinin ve ekilecek ürün çeşitlerinin özellikleri iyi bilinmelidir. Kışın su tutan ve su baskınları görülen arazilerde rotasyon bitkisi olarak kışlık ürünleri yetiştirmek ekonomik olmayacaktır. Bu gibi yerlerde mısır, susam, kavun, karpuz gibi yazlık ürünlerin rotasyona alınması uygundur. Tuzlu topraklarda soya fasulyesi gibi tuzluluğa hassas bitkiler ekilmemelidir. Yerfıstığının kumlu-tınlı topraklara ekilmesine dikkat edilmelidir.

İlkbahar Toprak İşlemesi: İlkbahar hazırlığına başlama zamanı bölgelere ve hatta yörelere göre değişmektedir. İklim ve toprak faktörlerinin uygun olduğu zaman ilkbahar hazırlığına başlanır. Sonbahardaki tarla hazırlığından sonra, kışın gelişen yabancı otların yok edilmesi ve ikileme amacıyla toprak goble-disk, disk harrow, kültüvatör veya kazayağı ile işlenir. Yabancı ot sorununun çok fazla olması durumunda ikileme pulluk ile yapılır. İlkbahar hazırlığında, toprak işleme sayısı ve kullanılan aletler tarlanın yabancı ot durumuna, toprak yapısına, tarlanın tesviye durumuna göre değişir. Gereğinden fazla yapılan toprak işlemesi ekonomik olmayacağı gibi, toprağın fiziksel yapısında da bozulmalara neden olmaktadır. Kışın çok otlanmış tarlalarda, önce sapkesen aleti ile yabancı otların parçalanması ve daha sonra toprağa karıştırılması yararlı olmaktadır.

Yabancı Ot İlacı (herbicide) Uygulaması: Yabancı ot sorunu varsa, son toprak işlemesinden önce uygun olan yabancı ot ilacı (herbicide) uygulanmalıdır. Yabancı ot ilaçlarının uygulamadan hemen sonra 5- 8 cm derinlikte toprağa karıştırılmaları, ilacın etkinliğinin azalmaması bakımından önemlidir. Ayrıca bu ilaçların sabah erken veya akşam üzeri, rüzgarsız bir zamanda atılması gereklidir.

Ekim Öncesi Gübre Uygulaması: Eğer fosfor uygulanacaksa gerekli miktardaki fosforlu gübre dağıtıcılar ile toprağa serpilir ve pulluk ile toprak altına alınır. Pamuk ekiminde kombine mibzer kullanılmayacaksa, azotun yarısı son disk harrow altına uygulanır. Toprak analizinde potasyum uygulaması önerilmişse potasyumlu gübre de azotun ilk yarısı ile birlikte uygulanmalıdır.

Tohum Yatağının Hazırlanması: İlkbahar toprak işlemesinden sonra, hedeflenen pamuk ekim tarihinden yaklaşık 10 gün önce tohum yatağının hazırlanmasına başlanır. Yabancı ot ilacı ve ekim öncesi gübre uygulaması tohum yatağı hazırlanması içinde değerlendirilmelidir. Tohum yatağı hazırlanması için disk harrow ve tırmık gibi aletlerle yapılacak toprak işlemesinin, nemin korunması bakımından gece yapılması yararlıdır. Tohum yatağı hazırlandıktan sonra toprak tavının kaçması söz konusu ise, toprağın sürgü (tapan) ile bastırılarak toprak neminin kontrol altına alınması gerekir.

Ekim Öncesi Sulama: Toprak işlemenin gerektiği gibi yapılmadığı zamanlarda veya ani aşırı sıcaklar nedeniyle bazen toprak tavı kaçmaktadır. Böyle durumlarda tav suyu uygulaması yapılmalıdır. Tarla sulamaya hazırlanarak sulanır. İklim koşullarına bağlı olarak 7-10 gün sonra tarla tava gelir. Gerekli toprak işlemesi yapılarak tohum yatağı hazırlanır.
Pamuk Tohumluğu: Başarılı bir pamuk ürünü elde etmek, yüksek kaliteli ve güçlü çimlenmeye sahip pamuk tohumu kullanılması ile sağlanır. Kontrol edilmiş ve olumlu sertifika almış tohumların genetik safiyeti yüksektir. Bu nedenle tohum alırken sertifika raporuna bakılmalıdır. Sertifikasyondan geçmemiş yağlık ve kaçak çiğitlerin tohumluk olarak kullanılması her zaman ürün kayıplarına neden olmaktadır.
Bölgede toprak altı zararlıları ve kök çürüklüğü gibi hastalıklar sorun ise, ekimden önce tohum, mücadele kuruluşlarının talimatları doğrultusunda ilaçlanmalıdır. Ancak delinte tohum ilaçlı olduğundan ayrıca ilaçlanması gerekmez.

Pamuk Çeşidi: Bir bölgede ekilecek pamuk çeşidini, o bölgede yapılan adaptasyon çalışmaları belirlemektedir. Çeşitli araştırma kuruluşlarında yapılan adaptasyon denemeleri ile bütün bölgelere uygun pamuk çeşitleri belirlenmiştir. Pamuk tarımında kesinlikle o bölge için adaptasyon yeteneği saptanmış pamuk çeşidi ekilmelidir. Urfada 3 yıldır yaptığım 10 pamuk çeşidinde verim deneme sonucunda Stonveille-453, Beyaz Altın 119 çeşitlerinde yüksek verim alınmıştır...eğer mercimekten sonra pamuk yetiştirmeyi düşünen çiftçilerimize Fantom çeşidini önerebilirim..

Ekim Zamanı: Pamukta ekim zamanı bölgelere, yörelere göre ve hatta tarladan tarlaya değişir. Pamuk ekimi için en uygun toprak sıcaklığı 18°C' dir. Toprak sıcaklığının 15-18°C civarında ve bu sıcaklığın birkaç gün sabit olması pamuk ekiminin yapılabileceğini gösterir.
Ülkemizde pamuk ekimi Mart ayının son haftasından Haziran ayının ilk haftasına kadar devam eder. Uygun zamanda ekilen pamuklar topraktaki nem ve besin maddelerinden, verilen gübreden ve sulama suyundan daha çabuk ve uzun süre yararlanmaktadır. Ekimin geç yapılması ürün miktarındaki azalmanın yanı sıra, pamuğun kalite özelliklerini de olumsuz şekilde etkilemektedir. Ancak, pamuk çeşitlerinin geç ekimden etkilenmeleri farklı olmaktadır. Urfa bölgemiz için en ideal vakit 26-30 nisan tarihleri arasındadır...

Ekim Yöntemi : Ülkemizde yaygın olarak kullanılan ekim yöntemi mibzerle sıraya ekimdir. En uygun sıra arası mesafe, üreticinin makine parkına göre değişmekle birlikte 60 ile 75 cm arasında değişmektedir. Sıra üzeri aralığı ise, çıkış sonrası çapalama esnasında 15-25 cm olacak şekilde seyreltme ile yapılır.
Kullanılacak Tohum Miktarı: Kullanılacak pamuk tohumu miktarını belirleyen en önemli faktör tohumun çimlenme yüzdesidir. Normal koşullarda dekara 6-7 kg havlı veya 2,0-3.5 kg havsız tohum yeterlidir. Gereğinden fazla tohum kullanımı, ekim sırasında veya ekimden sonra doğabilecek olumsuz toprak ve iklim koşullarına karşı bir nevi sigorta olarak düşünülmektedir. Ancak fazla tohum kullanımı, hem ekonomik açıdan, hem de sıklıktan dolayı fidelerin zayıf gelişerek cılız kalması bakımından sakıncalıdır. Eğer büyük alanlarda pamuk yetiştirecekseniz ve sertifikalı delinte tohum kullanırsanız ve havalı mibzerle ekim yapılacaksa dekara 900 gr pamuk tohumu kullanabilirsiniz... seyreltmeye gerek yoktur....

Ekim Derinliği: Ekim derinliği ekim zamanına, toprak yapısına, tav derinliğine, toprak sıcaklığına göre değişmekle birlikte, ideal ekim derinliği 2-4 cm' dir. Tohum 5 cm' den daha derine ekilmemelidir. Ekim mevsiminin başında derine ekilen tohumlar, özellikle havalar serin giderse çimlenemez veya çimlense bile toprak yüzeyine çıkamazlar. Seyrek olarak çıkanlarda zayıf kaldığından kök çürüklüğüne yakalanırlar. Derin ekimlerden sonra şiddetli yağışlar olduğunda toprak sıkışacak, kaymak bağlayacak ve sonuçta gerekli fide çıkışı sağlanamayacaktır. Ekim mevsiminin sonlarına doğru toprak sıcaklığından çok toprak tavı önem kazanmaktadır. Bu dönemde tohumun tavın bulunduğu derinliğe ekilmesi gerekir. Bu dönemde yüzeysel ekim yapıldığında, havalar sürekli ısındığından toprak tavının kaybolması ihtimali artacak ve bunun sonucunda gerekli çıkış sağlanamayacaktır. 0-2 cm arasında yüzeysel ekim yapılması, bu tabakadaki nem kolaylıkla kaçabileceği için her zaman risklidir.

BAKIM

Kaymak Kırma: Pamuk ekiminden sonra olan yağışlar kaymak tabakası meydana getirirler. Kaymak tabakasının kalınlığı yağışın miktarına ve toprak yapısına göre değişir. Henüz fide çıkışı sağlanmamış tarlalarda bu tabakanın kırılması gerekir. Eğer sıralar belli olmuşsa, traktör sıra arasından giderek kaymak tabakasını kaymak kırma makinesi ile kırar. Sıralar belli olmamışsa, kaymak tabakası tırmık ile ekim yönüne dik olarak kırılır.

Seyreltme: Pamuk tarımında fazla tohum kullanıldığından gerekli fide sayısından çok daha fazla fide çıkışı olmaktadır. Gerekli fide çıkışı sağlandıktan sonra fazla fidelerin alınması için seyreltme yapılır. Seyreltmenin, gerekli fide çıkışı sağlandıktan sonra, 20 gün içinde yapılması gerekir. Pamuk tarımında verimi etkileyen en önemli faktörlerden birisi de birim alandaki bitki sayısıdır. Birim alanda yeterli bitki sağlanamaması ülkemiz pamuk tarımının en önemli sorunlarından birisidir. Birim alanda olması gereken bitki sayısını sıra arası ve sıra üzeri aralığı belirlemektedir. Seyreltme ile tarımı yapılan çeşit için uygun olan sıra üzeri aralığı ayarlanır. Bu aralığın ayarlanabilmesi için seyreltmenin elle yapılması daha uygundur.
Çapalama ve Seyreltme: Toprağı çapalamanın yabancı ot mücadelesinden başka birçok yararı vardır. Çapalama ile yüzeydeki kapilarite bozulduğundan buharlaşma ile su kaybı önlenir. Toprak daha iyi havalandığından mikroorganizma faaliyetleri artar ve kök gelişimi için uygun bir ortam hazırlanır. Genellikle fide çıkışı olduktan sonra kök çürüklüğü mantarlarının neden olduğu fide kurumaları meydana gelir. Fide çıkışı olduktan sonra, bu hastalığın önlenmesi veya şiddetinin azaltılmasının tek yolu, toprağın çapalama ile havalandırılmasıdır.


Birinci el çapasında fideler tek sıra halinde seyreltilir. İkinci el çapasında ise son seyreltme yapılır. Son seyreltmenin yetiştirilen pamuk çeşidinin istediği bitki sıklığını sağlayacak sayıda olması gerekir. İkinci seyreltme, fidelerin ilk 2. Ve 3. Haftası içinde yapılması zorunludur.
Pamuk tarımında çapalama sayısı; yabancı ot yoğunluğuna, kök çürüklüğü hastalığının şiddetine, ekimden sonra oluşan yağışlara ve bitki gelişmesine göre değişir. Bu faktörlere bağlı olarak pamuk tarımında 2-4 defa el ve makine çapası yapılır. Çapalamanın bitki gelişimi üzerinde çok büyük etkisi vardır. Bunun yanında fide döneminde erken yapılan sulamalarda oluşan kaymak tabakasının kırılması için ara çapası tavsiye edilmektedir.

GÜBRELEME

Birim alandan alınan ürün miktarını ve kalitesini artırabilmek için, tüm tarımsal uygulamalarla birlikte bilinçli bir gübrelemeye gereksinim vardır. Yapılacak toprak analizleri ile toprağın fiziksel ve kimyasal yapısı ortaya konmalı ve tarla denemelerinden alınan sonuçlarla birleştirilerek, gerekli gübreleme önerileri yapılmalıdır. Pamuk tarımında gübrelemeden en etkili ve ekonomik sonucu alabilmek için hangi gübreler, ne zaman, nereye, ne şekilde ve ne kadar sorularına cevap aranmalıdır. Pamuk toprağı fazla sömüren bir bitki değildir. Her şeyden önce kaldırdığı besin maddelerinden büyük bir kısmı bitki artıklarıyla tekrar toprağa verilmektedir. Yalnız lif ve çiğiti ile topraktan besin maddesi uzaklaştırmaktadır.
Pamuk bitkisi topraktan en fazla azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve kükürt kaldırır. Kalsiyum, magnezyum ve kükürt topraklarımızda yeterli ölçüde bulunması yanında, diğer gübrelerin dolgu maddelerinde de bulunduklarından bu elementlerin toprağa ayrıca verilmesi gerekmez.




Mine Pakkaner
21-12-2008, 02:45
Pamuk Tarımında Kullanılan Gübreler

Mineral Gübreler

Azotlu Gübreler: Pamuk bitkisinin diğer besin maddelerinden daha fazla kullandığı azot, verim ve kalite üzerinde etkili önemli bir elementtir. Azot bitki bünyesinde yaşlı kısımlardan ziyade genç ve büyüyen kısımlarda bulunur. Dengeli bir azotla beslenme, kuvvetli ve hızlı bir gelişme ile birlikte, meyve dallarında çok sayıda çiçek oluşmasını teşvik eder. Aynı zamanda koza büyüklüğünde ve kozada sağlıklı tohum oluşmasında etkilidir. Azot bitki büyümesini teşvik ettikçe yan dalların sayısı da artar. Böylece çiçek sayısı dal sayısına paralel olarak artmaktadır.

Azot noksanlığında; bitki gelişmesi yavaşlar, yapraklar önce sarımsı yeşil bir renk alır ve zamanla açık kahverengiye dönerek zamanından önce dökülür. Şiddetli azot noksanlığı yapraklarda kızarma ile ortaya çıkar. Yapraklar küçük, ince yapılı ve seyrek olur. Meyve dalları az ve kısadır. Tarak ve çiçek dökümü artar.

Dengesiz olarak aşırı azot uygulaması, bitkinin aşırı derecede dallanmasına ve yapraklanmasına neden olur. Tarak ve çiçek dökümü artar, bitki hastalık ve zararlılara karşı duyarlılık kazanır. Pamuğun ürüne yatması ve hasadı gecikir. Sonuçta önemli ölçüde ürün kaybı meydana gelir.
Pamuk bitkisinde azot alımı çiçeklenme başlangıcına kadar düşüktür. Çiçeklenme ile birlikte azot alımı artar ve koza döneminde en yüksek seviyeye ulaşır. Azotun en fazla toplandığı yer çiğittir ve olgun çiğitte % 2.8- 4.0 arasında azot bulunmaktadır. Çiğitte yüksek miktarda azot bulunduğundan, topraktan uzaklaştırılan azot alınan ürün ile yakından ilişkilidir. Topraktan uzaklaştırılan azotu kabaca hesaplamak için, alınan çiğit miktarı % 3.5 ile çarpılır. Tüm bitkinin topraktan kaldırdığı azotun % 40' ı çiğitte bulunduğundan, bu değerin 2.5 ile çarpılması ile tüm bitkinin topraktan kaldırdığı azot kabaca hesaplanır.

Bitkiler azottan nitrat ve amonyak formunda bulunması halinde yararlanırlar. Amonyum nitrat, amonyum sülfat ve üre pamuk tarımında kullanılan başlıca azotlu gübrelerdir. Amonyum nitratın % 21, % 26 ve % 33 saf azot içeren formları vardır. Amonyum sülfat % 21, üre % 45-46 saf azot içerir. Amonyum nitrat etkisini en çabuk gösteren azotlu gübredir. Bunu amonyum sülfat takip etmekte ve en geç üre yararlı hale geçmektedir.

Amonyum nitratın suda daha çabuk erimesi, etkisinin çabuk ve kısa süreli olması, nitratın toprakta tutulmayıp kolayca yıkanması ve nitratın bitkiler tarafından daha hızlı alınması nedenleri ile çiçeklenme başlangıcında uygulanacak azotlu gübrenin amonyum nitrat olması gerekmektedir.
Amonyum sülfatın bileşiminde % 21 saf azot yanı sıra % 23 kükürt bulunur. Bu nedenle iyi bir kükürt kaynağıdır. Amonyum toprak zerrecikleri tarafından tutulduğu için yağışlar ve sulama ile topraktan kaybı az olur. Toprakta daha yavaş eridiğinden bitkiye etkisi nitratlı gübrelere göre daha geç, fakat daha uzun sürelidir. Bu özellikleri nedeni ile ilk azot uygulamasında amonyum sülfat tercih edilmelidir. Fizyolojik olarak asit karakterli olan amonyum sülfat özellikle alkali topraklar için iyi bir azotlu gübredir.

Üre bünyesinde azotu organik formda içerir. Suda kolay ve tamamen erimesine karşılık bitkiler bu gübrede bulunan organik azottan direkt yararlanamazlar. Üre topraktan su alarak önce amonyum karbonata, sonra oksijen alarak nitrit asidine ve daha sonra nitrat asidine dönüşerek bitkiye yararlı hale geçer. Bu nedenle üre, etkisi daha uzun sürede görülen bir azotlu gübredir.

Fosforlu Gübreler: Pamuk bitkisi tarafından çok kullanılan elementlerden biri olan fosfor, hücre bölünmesi, hücrede enerji taşınması, karbonhidratların parçalanması, ve çiçek, meyve teşekkülünde önemli rol oynar. Protein ve yağların meydana gelmesine, potasyumun bitkiler tarafından alınmasına yardım eder. Kök sisteminin iyi gelişmesi ve yayılmasını sağlar. Çiçeklenmeyi artırır. Kozaların erken olgunlaşmasını teşvik ederek erkencilik sağlar.

Aşırı derecede verilen azotun kötü etkisini bir dereceye kadar azaltarak ürün miktarına ve lif kalitesine etki eder.
Pamuk tarımında fosfor noksanlığı fazla görülmez. Fosfor noksanlığının en belirgin arazları; küçülmüş yaprakların koyu yeşil renkte olması, kısalmış ve gevrek yapılı gövde ile bitkide genel bir cüceleşmenin ortaya çıkmasıdır. Yapraklar daha sonra kırmızı mor bir renk alır. Koza sayısı azalmakla kalmaz, kozaların olgunlaşması da gecikir. Ürün miktarı ve lif kalitesi düşer.

Toprakta sıkı bir şekilde tutulduğu ve yıkanmadığı için fosfor uygulamasında çok dikkatli olmak gerekir. Bilinçsizce yapılan fosfor uygulamaları sonucunda topraklarımızda aşırı bir fosfor birikimi olmaktadır. Ayrıca bitkinin azot alımı engellenmekte, kozalarda şekil bozuklukları görülmekte ve verim düşmektedir. Diğer taraftan fosforlu gübrelerin ve özellikle triple süper fosfatın dolgu maddesinde kadmiyum gibi ağır metaller vardır. Bunlar tarım topraklarının kirlenmesine neden olan zararlı minerallerdir. Bu nedenlerle topraktaki fosfor miktarı toprak analizleri ile saptanmalı ve gerekmiyorsa fosfor uygulanmamalıdır.


Fosfor toprak zerreleri tarafından çok sıkı tutulmaktadır. Ayrıca topraktaki demir, magnezyum, kalsiyum ve alüminyum gibi minerallerle birleşerek bitkinin alamayacağı forma dönüşür. Fosforlu gübrelerin etkinliği diğer gübrelere oranla çok daha uzun süre devam etmektedir. Bu süre toprak koşullarına göre 2-3 yıl olabilmekte ve bu süre içerisinde fosforun kalıcı etkisi devam etmektedir. Fosforlu gübrelerin ilk yıl etkinlik derecesi tarla koşullarında ancak % 10-20 arasındadır.


Ülkemizde suda eriyebilen fosforlu gübrelerden süper fosfat ve triple süper fosfat üretilmekte ve kullanılmaktadır. Süper fosfat % 16-18 saf fosfor içerir. Fizyolojik olarak asit karakterli olan bu gübredeki fosforun önemli bir kısmı suda erir halde bulunur. Triple süper fosfat % 44-46 fosfor içerir. Etkili maddesi yüksek olduğu için taşınması kolaydır. Bu nedenle süper fosfata tercih edilir.


Potasyumlu Gübreler: Urfa bölgesinde çiftçilerimiz pamuk yetiştiriciliğinde potasyum gübre kullanmazlar...Bitkinin tüm büyüme ve gelişme periyodu boyunca devamlı ve yeterli potasyum sağlanmasına ihtiyaç vardır. Potasyum bitki dokularının daha kuvvetli oluşmasına etkili olarak, bitkinin hastalıklara karşı dayanıklılık kazanmasını sağlar. Bitkinin su tüketimi üzerine olumlu etki yaparak suyun daha ekonomik kullanılmasını sağlar.

Pamukta potasyum noksanlığında görülen arazlara "pamuk pası" veya "potasyum açlığı" denir. İlk belirtiler alt yapraklarda görülür ve yapraklarda sarı - beyaz lekeler ortaya çıkar. Daha sonra yapraklar açık sarı, yeşil renge dönüşür ve damarlar arasında sarı lekeler oluşur. Yaprak kenarlarında, uçlarında ve yaprak damarları arasında daha sonra kahverengi lekeler meydana gelir. Lekelerin ortası delinir ve yaprakların tamamı kahverengine döndükten sonra dökülür. Kozalar küçük ve zayıf olur. Kalitesiz lifler oluşur. İleri noksanlık halinde kozalar dökülür. Lif uzunluğu ve lif mukavemeti azalır.

Pamuk bitkisinin ilk çiçek dönemine kadar potasyum alımı azdır. Bu dönemde toplam potasyum gereksiniminin % 10'u alınır. Çiçeklenme ile birlikte potasyum alımı hızla artar. Potasyumun bitkideki hareketi aşağıdan yukarıya doğru olup, asıl toplandığı yer kozadaki çenet duvarlarıdır.

Potasyum toprak zerreleri tarafından tutulur ve suda kolay erir. Bu bakımdan azotlu gübreler ile fosforlu gübreler arasında yer alır. Ülkemizde kullanılan belli başlı potasyumlu gübreler; potasyum sülfat ve potasyum kloritdir. Asit karakterli olan potasyum sülfat % 48-52 saf potasyum, % 18 kükürt içerir. Potasyum kloritin bileşiminde % 50-62 saf potasyum, % 47 klor bulunur. Bileşimindeki klor bitki gelişmesine olumsuz etkide bulunabilir. Bu nedenle potasyum klorit pamuk tarımında fazla kullanılmaz.

Kompoze Gübreler: Bitki besin elementlerinden 2 veya daha fazlasını bünyelerinde bulundururlar. Pamuk tarımında % 20 saf azot ve % 20 saf fosfor içeren 20-20-0 en fazla kullanılan kompoze gübredir. % 15 saf azot, fosfor ve potasyum içeren 15-15-15 kompoze gübresi ile Diamonyum Fosfat (18-46-0 veya 18-51-0) gübresi de pamuk tarımında az miktarda da olsa uygulanmaktadır.

Ülkemiz pamuk tarımında son yıllarda kompoze gübre kullanımı yaygınlaşmıştır. Kompoze gübre kullanımının yararları olmasına rağmen, sakıncaları daha fazladır. Her şeyden önce, farklı zamanlarda, farklı derinliklerde ve farklı miktarlarda uygulanması gereken iki besin maddesi, aynı zamanda, aynı derinlikte ve aynı miktarda uygulanmaktadır. Bu nedenle pamuk tarımında kompoze gübre kullanımı yanlış bir uygulamadır.


Yaprak Gübreleri ve Bitki Gelişme Düzenleyicileri: Ülkemiz pamuk tarımında son yıllarda normal gübrelemenin yanı sıra yaprak gübrelerinin de uygulanması yaygınlaşmıştır. Yaprak gübreleri makro besin elementleri yanı sıra bazı iz elementleri de içermektedir. Yaprak gübresi uygulamalarında besin elementi noksanlık belirtileri izlenmeli ve bu belirtilerin hangi besin maddesinden ileri geldiği saptanarak, uygulama bu yönde yapılmalıdır.

Pamuk tarımında, bitki fizyolojisinde amaçlanan yönde değişiklik meydana getirmek için bazı BGD (Bitki Gelişme Düzenleyicisi) uygulanması yaygınlık kazanmaktadır. Bu konuda bir çok araştırma yapılmış ve normal koşullarda BGD' lerin verim ve kalite üzerinde etkili olmadığı, önemli olmayan oranlarda erkencilik sağladığı ortaya konmuştur. Bu nedenle bitki gelişme düzenleyicileri ancak özel amaçlarla kullanılmalıdır.

Organik Gübreler: Toprak verimliliğinin önemli göstergelerinden biri olan organik maddenin olumlu etkisi çok eski tarihlerden beri bilinmektedir. Organik madde, toprağın su tutma ve havalanma kapasitesini, mikroorganizma faaliyetlerini artırır. Bitki toprak ilişkilerinde çok iyi bir denge unsurudur ve alınabilir besin maddelerini artırıcı yönde etkiye sahiptir. Pamuk üretim alanlarımız genellikle organik maddece fakirdir.

Ege Bölgesi'nde yapılan bir araştırmada toprakların % 76.5' inde organik madde çok az, % 17.9' unda orta, % 3.9' unda yeterli ve % 1.7' sinde fazladır.
Ülkemizde petrolden sonra en fazla dövizin, gübre ve hammaddelerinin dış alımında kullanıldığı da unutulmamalıdır. Bu nedenlerle, pamuk bitkisinin besin maddesi ihtiyaçlarının bir kısmının organik gübrelerle sağlanması, toprak ıslahı, verimlilik, çevre kirlenmesi ve sonuçta insan sağlığı ile ülke ekonomisi bakımından önemlidir.


Çiftlik Gübresi: Yeterli miktarda bulunmadığından, geniş pamuk üretim alanlarında uygulanması zordur. Daha çok küçük alanlarda ve bahçe tarımında kullanılır. Çitlik gübresi uygulanacaksa iyi çürümüş olmalı, sonbaharda toprak yüzeyine ince bir tabaka halinde serilmeli ve bekletilmeden toprağa karıştırılmalıdır.

Çöp Gübresi: Fiziksel özellikleri bozuk olan toprakların ıslahında çöp gübresinin önemli bir yeri vardır. Ülkemizde çok miktarda çöp materyali bulunmasına rağmen, çöp gübresi fabrikası az miktarda bulunmaktadır. Çöp gübresi fabrikalarının artırılması topraklarımızın ıslahı, verimliliğinin korunması bakımından önemlidir. Ayrıca ticari gübrelerin yerine çöp gübresi kullanılması çevre kirliliğinin önlenmesi bakımından ayrı bir yere sahiptir.

Ege Bölgesi koşullarında yapılan bir araştırmada çöp gübresi toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri üzerinde de çok büyük olumlu etkiler yaratmıştır. Çöp gübresi topraktaki organik madde miktarını, su tutma kapasitesini, su geçirgenliğini, toprağın gözenekliliğini ve bitkiye yarayışlı fosfor ve potasyum miktarını artırmıştır.

Yeşil Gübre: Yeşil bitkilerin toprağa karıştırılmalarına "yeşil gübreleme", bu amaçla kullanılan bitkilere de "yeşil gübre bitkileri" denir. Çok iyi bir organik madde kaynağı olan yeşil gübreler, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapıları üzerindeki olumlu etkilerinin yanı sıra bitkilerin diğer besin maddelerinden yararlanabilmelerini de kolaylaştırırlar. Baklagil yeşil gübre bitkileri, bu olumlu katkılarının yanı sıra, köklerindeki nodoziteler ile havanın serbest azotunu toprağa bağlamaları bakımından da önemlidir. Bu şekilde bir dekar araziye fiğ, lüpen ve bakla yaklaşık 10 kg, yonca 12 kg, bezelye 22 kg azot kazandırmaktadır.

Fiğ, pamuk hasadından sonra mibzerle veya serpme olarak ve dekara 10-12 kg tohum kullanılarak ekilir. Gelişmesini sonbaharda ve ilkbaharda sürdüren fiğ bitkisi, pamuk ekiminden 2-3 hafta önce ve %5-10 çiçeklenme görüldüğünde toprağa karıştırılır. Toprakta fiğin çürümesi için yeterli nem yoksa tarla mutlaka ekimden önce sulanmalıdır.
Pamuğa Verilecek Gübre Miktarları: Pamuk tarımında kullanılacak gübre miktarları, iklim koşullarına, toprak yapısına, sulama koşullarına, tarımı yapılan pamuk çeşidine, ürün ve gübre fiyatlarına göre değişir. Pamuğa verilecek gübre miktarlarının saptanması için bir çok araştırma yapılmıştır.

Potasyum konusunda yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, bazı yörelerde belirlenen kritik seviyeler dışında potasyumun pamuğun verim ve kalitesi üzerinde önemli bir etkisi görülmemiştir. Son yıllarda pamuk tarımında potasyumlu gübre kullanılmaya başlanmıştır. Halbuki, potasyum eksikliği belirtisi çok net olup, hiç bir bölgede bu belirtilere rastlanmamıştır. Uluslararası Potas Enstitüsüne (IPI) göre ise bu sınır değeri 25 kg/da potasyumdur. Toprak analizlerinde potasyum miktarı bu seviyelerin altında bulunmuş ise dekara 6-8 kg saf potasyum verilmesi uygun olacaktır.

Pamuğa Gübre Verme Şekli ve Zamanı: Pamuk tarımında mineral gübreler, serpme veya bant yöntemi ile uygulanmaktadır. Serpme yönteminde gübreler dağıtıcılar ile toprak yüzeyine serpilir. Özellikle azotlu gübrelerin serpme olarak uygulandıktan sonra, kısa sürede toprağa karıştırılması gerekir. Aksi halde gaz halinde önemli ölçüde azot kaybı olmaktadır. Bu yöntemde mineral maddeler toprakla daha fazla temas ettiklerinden, toprak zerreleri etrafında tutulmaları artar. Bu durum özellikle fosforlu gübreler için önemlidir.

Mineral gübrelerin banda uygulanması, besin maddelerinin etkinliğinin korunması bakımından en iyi yöntemdir. Pamuk tarımında gübrelerin uygulanma zamanı; gübrelerin toprakta eriyip yararlı hale geçme ve etki sürelerine, bitkinin gelişme dönemlerinde besin maddelerinin alınış oranına göre ayarlanmalıdır. Pamuk bitkisinde besin maddeleri en çok çiçek ile koza dönemi arasındaki bir aylık sürede alınmaktadır. Azotun topraktan kolayca yıkanması ve çiçeklenmenin başlaması ile birlikte azot alımının hızla artması, pamuk tarımında azotun iki seferde ve ikinci azot uygulamasının çiçeklenme başlangıcında yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Pamuk tarımında gübrelerin nasıl ve ne zaman verileceği konusunda bir çok araştırma yapılmıştır. Bu araştırma sonuçlarına göre, azotlu gübrelerin ilk yarısı 8-10 cm derinliğe karıştırılmalıdır. Azotun diğer yarısının ise çiçeklenme başlangıcında ve birinci sudan önce verilmesi uygundur. Gübrelerin etki süreleri ve gübrelerdeki azotun topraktaki hareketi dikkate alındığında, azotun ilk yarısı amonyum sülfat formunda, ikinci yarısı amonyum nitrat formunda verilmelidir.

Fosfor toprakta çok sıkı bir şekilde tutulduğundan hareketi çok yavaştır ve etkili hale geçmesi uzun zamanda olmaktadır. Bunun için fosforun ekimden en az 2-3 hafta önce ve azota göre daha derine, bitki kök sisteminin erişebileceği derinliğe verilmesi gerekir. Bu nedenle fosfor serpme olarak uygulanır ve pullukla 20-25 cm derinlikte toprak altına alınır. Yapılan araştırmalarda fosforun sonbaharda uygulanması ile ilkbaharda uygulanması arasında verim bakımından fark çıkmamıştır. Özellikle ilkbaharda pullukla sürüm yapılmayacaksa, fosfor sonbaharda pulluk altına uygulanmalıdır.

Topraklarımızda analiz sonuçlarına göre potasyum eksikliği çıkmışsa, potasyumlu gübreler azotun ilk uygulaması ile birlikte son disk harrow altına uygulanmalıdır.

Sonuç olarak; Gübreleme yapılmadan muhakkak toprak analizi yapılması gerekir...genel olarak pamuk tarımında dekara 10-12 kg saf azot, 5-6 kg saf fosfor yüksek verim için yeterlidir. Toprak analizlerinde potasyum sınır değerlerinin altında bulunmuşsa, son disk harrow altına dekara 15-20 kg potasyum sülfat uygulanmalıdır.

SULAMA

Pamuk tarımında sulama, bilinçli olarak yapıldığında verim ve kalite üzerinde olumlu gelişmeler sağlayan en önemli tarımsal girdilerden biridir. Sulamanın asıl amacı; kaliteli ve optimum ürün alınması için gerekli olan ve doğal yollarla karşılanamayan suyun sağlanmasıdır.

Dünyada pamuk tarımı genellikle sulama koşullarında yapılmaktadır. Pamuk tarımında sulama suyunun pahalı ve kıt bir kaynak olması, sulamanın çeşitli araştırmalarla belirlenen esaslar doğrultusunda yapılması zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Tekniğine uygun olmayan sulamalarda beklenen yarar sağlanamadığı gibi, ürün miktar ve kalitesinde önemli kayıplar olmaktadır. İyi bir sulama için; sulama suyunun kaliteli olması, arazinin tesfiye edilmiş olması, drenajın bulunması ve yetiştiricinin iyi bir tarım bilgisine sahip olması ön koşullardır.

Yetiştirici; toprağının fiziki yapısını, arazinin şekil ve meyilini, sulama yöntemini, bitkinin su gereksinimi olup olmadığını, sulama zamanını, uygulayacak su miktarını ve sulama aralıklarını belirleyecek düzeyde sulama bilgisine sahip olmalıdır. Bitki, su ve toprak ilişkilerinin bilinmesi de başarılı bir sulama için gereklidir.

Bitki, Su ve Toprak İlişkileri: Pamuk tarımında sulamadan iyi bir sonuç alabilmek için bitki, su ve toprak ilişkilerini çok iyi bilmek gerekir. Pamuk tarımında başarılı olabilmek için, gelişme periyodu süresince generatif ve vejetatit gelişmenin dengede olması istenir.

Pamuk bitkisinin topraktan aldığı su miktarı, kök gelişimi ile yakından ilgilidir. Bitkilerde normal bir kök gelişiminin sağlanması da, iklim ve toprak faktörleri yanı sıra iyi bir kök yatağı hazırlanması ile mümkündür. Pamuk üretim alanlarımızda oluşan sert tabakanın kırılması bu bakımdan da çok önemlidir. Pamuk bitkisinin kök gelişimi toprak sıcaklığı ile de yakından ilgilidir. Toprak sıcaklığı 15°C olduğunda kökler büyümez. 20°C' de yan kökler oluşmaya ve 25°C' de ana kök uzamaya başlar. Kökün optimum gelişmesi için toprak sıcaklığının 33-35°C olması gerekmektedir. Optimum koşullarda kökün 12 saatte 1 cm büyüdüğü saptanmıştır.

Topraktaki suyun alınmasında kökün derinliği yanında, kök yoğunluğu da çok önemlidir. Fazla dallanan köklerde iletim demetlerinin de fazla olacağı ve bunun sonucunda topraktaki su ve besin maddelerinden bitkilerin daha iyi yararlanacağı şüphesizdir.

Sulama Zamanı: Pamuk tarımında sulama zamanını iklim koşulları, toprak özellikleri ve bitkinin gelişme durumu belirler. Genellikle pamuk ekiminden çiçeklenme başlangıcına kadar pamuk bitkisi sulanmak istemez. Hızlı bir gelişmenin istendiği bu dönemde bitkiler su ihtiyacını toprakta tutulan kış ve ilkbahar yağışlarından sağlar. Ancak toprak rutubetinin çabuk kaçtığı yörelerde, kurak giden yıllarda, beklenmeyen sıcak dalgaları gibi olağanüstü durumlarda ve bitki gelişmesinde önemli bir yavaşlama görüldüğünde, çiçeklenme başlangıcından önce de sulama yapılmalıdır.


Pamuk bitkisinin su ihtiyacı toprağın ve bitkinin incelenmesi ile kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bitkiler topraktaki suyun tamamını kullanamazlar. Toprak zerreleri arasında bitkinin alamayacağı düzeyde sıkıca tutulan nemin oranı toprak yapısına göre değişir.

Toprakta kalan neme göre sulama zamanının saptanması konusunda birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırma sonuçlarına göre; Ege Bölgesi' nde topraktaki faydalı nemin % 75' i , Çukurova ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde % 50-60' ı tüketildiğinde pamuk bitkisi sulanmalıdır. Ancak topraktaki nemin ölçülmesi her zaman mümkün olmadığından, pamuk bitkisinin su gereksinimi günlük gözlemlerle saptanmalıdır.


Henüz su ihtiyacı olmayan bitkiler kuvvetli ve canlıdır. Tepe sürgünlerinde büyüme devam etmektedir. Yapraklar parlak ve açık yeşil renktedir. Su isteyen pamuk bitkisinde gelişmede durgunluk ve pörsüme görülür. Yaprak rengi koyulaşmıştır. Bu durum sabah erken ve akşam geç saatlerde de devam eder. Ayrıca gövdedeki kızarıklık tepeye doğru iyice yaklaşır ve hızlı bir çiçeklenme başlar. Bu belirtiler görüldüğünde bitkilerin sulanması gerekir. Özellikle beyaz çiçek bitkilerin tepesine iyice yaklaşmış ve bu durum tüm tarlada açık olarak izleniyorsa sulama zamanı geçmiştir. Bu durum meydana gelmeden sulama yapılmalıdır.


Toprağın incelenmesi ile de, pamuk bitkisinin su ihtiyacı olup olmadığına karar vermek mümkündür. Toprağın 15-30 cm derinliğinden alınan örnek; avuç içinde 2-3 kez sıkıldığında toprak top biçiminde kalmıyorsa sulama zamanının geçtiği kabul edilir. Toprak top gibi bütün kalıyor, fakat hafif bir bastırma ile dağılıyorsa sulamaya hemen başlanmalıdır. Toprak top haline getirildikten sonra 30-40 cm yükseğe fırlatılıp yere düştüğünde dağılmaz veya büyük parçalar halinde dağılıyorsa sulama zamanı gelmemiştir.


Pamuk tarımında, ilk sulamanın bitkinin ihtiyacı olmadan, erken yapılması çok sakıncalıdır. Pamuk bitkilerinin ihtiyacı olan suyu 0-150 cm arasındaki toprak katmanından alabilmeleri, iyi bir kök gelişimi ile mümkündür.

Zamansız ve aşırı yapılan sulamalar bitki kökünün gelişmesini olumsuz şekilde etkilemektedir. Özellikle ilk sulama erken yapıldığında, bitkiler toprak yüzeyine yakın bölgede nem bulabildiği için kökler yüzeysel kalmakta ve bitkiler toprağın alt katmanlarındaki su ve besin maddelerinden yararlanamamaktadır. Bitkinin ihtiyacından fazla ve zamansız verilen su, kök gelişmesini azalttığı gibi, bitkinin vegetatif ve generatif gelişmesi arasındaki dengeyi de bozmaktadır. Bunun sonucunda yeterli çiçek, koza oluşamamakta, tarak ve koza silkmesi artmakta, kalan kozalar da geç açmaktadır.


Pamuk tarımında son sulama tarihi konusunda yapılan araştırma sonuçlarına göre, bitkilerde % 5-10 koza açımı olduğunda sulamaya son verilmesinin uygun olacağı belirlenmiştir.

Su Miktarı : Pamuk tarımında uygulanacak su miktarını, pamuk çeşidi, iklim faktörleri, toprak yapısı ve nemi, sulama yapılan gelişme dönemi ve bitkinin gelişme dönemlerine göre su tüketimi, buharlaşma oranı, nispi nem ve su kalitesi gibi faktörler belirlemektedir.

Sulama Yöntemleri: Pamuk tarımında etkili bir sulama yapabilmek için en uygun sulama yönteminin seçilmesi gerekir. Uygun sulama yönteminden amaç, suyun en az kayıpla etkin kök bölgesine ulaşmasını sağlamaktır. Seçilecek sulama yöntemini; toprak koşulları, topoğrafik durum ve mevcut su varlığı belirler. Pamuk tarımında çeşitli sulama yöntemleri kullanılmaktadır. Her yöntemin sakıncaları ve yararları vardır.

Uzun Tava (Border-Mandal) Yöntemi: Bu yöntemde borderlerin (mandalların) yapımında arazinin eğimi, infiltrasyon kapasitesi, sulama suyu miktarı ve suyun kalitesi dikkate alınmalıdır. Tavaların mümkün olduğu kadar uzun ve geniş tutulması gerek sulama suyunun dağıtımı ve gerekse işcilik masraflarının az olması bakımından önemlidir. Ancak tavaların uzunluk ve genişliğini, toprağın yapısı, arazinin topoğrafyası ve eğimi, uygulanacak sulama suyu derinliği belirler. Sulama suyunun kontrolü kolay olduğu için zamandan tasarruf sağlanması bu yöntemin avantajıdır. Bu yöntemin sakıncaları ise; fazla sulama suyuna gereksinim vardır. Arazi mutlaka tesviyeli olmalıdır. Kaymak tabakası bağlayan topraklarda iyi sonuç vermez.

Karık Yöntemi: Sıraya ekilen çapa bitkileri için en uygun bir sulama yöntemidir. Sulama yönünde ve tarla eğimine göre açılan karıklardan sulama yapılır. Su karıklara ana kanaldan verilir. Suyun karıklara verilmesi için en iyi yol, plastik (P.V.C.) veya metalden yapılmış sifonlar kullanılmasıdır. Bu yöntemde, su tutan ağır killi topraklarda karıklar daha uzun yapılmalıdır. Kumlu hafif topraklarda karık boyları daha kısa tutulmalıdır. Karık uzunlukları toprağın yapısı ve eğimine bağlı olarak 50-200m. arasında değişebilir. Meyil arttıkça, karık boyları kısalır.

Bu yöntemde, sulama suyu ve tesviye gereksinimi border yönteminden daha azdır. Sulama suyunun kontrolu kolay olup, her türlü arazi koşullarında uygulanma olanağı vardır. Su uygulama randımanı yüksektir ve fazla işgücüne gereksinim göstermez. Ancak, bu yöntemde sulama bilgisine sahip bilinçli işçilere ve karık sonlarından çıkan suların atılması için mutlaka boşaltım kanallarına gereksinim vardır.

Yağmurlama Sulama: Bu yöntemde su toprağa ince zerreler halinde yağmurlanarak verilir. Bu nedenle bu yöntem doğal sulamaya en yakın yöntemdir. Yağmurlama sulamada su kapalı borularla mekanik püskürtücülere taşınır ve belirli bir basınçla toprağa verilir. Yağmurlama sulama sistemi, suyun pompalanması,taşınması ve toprağa dağıtımı için gerekli ekipmanların bir bütünüdür. Yağmurlama sulama yöntemi, bütün arazilerde uygulanabilir ve tesviyeye gerek yoktur. Geçirgenliği yüksek topraklarda diğer sulama yöntemlerine göre daha yüksek sulama randımanı sağlar. Sulama suyunun kıt olduğu yerlerde geniş alanların sulanmasına olanak sağlar. Tarla kanallarına ve mandallara gereksinme olmayacağından arazi kaybı olmaz. İşçilik masrafı azdır.

Yağmurlama sulama yönteminde, Tesis masrafı çok yüksektir, Rüzgarlı yerlerde suyun dağılımı homojen olmaz ve uygulama olanağı azdır. Yağmurlama için gerekli olan basınç devamlı bir güç sarfiyatını gerektirir. Çiçeklerin tozlaşma döneminde zararlı olabilir. Koza çürüklüğü etmenlerinin yoğun olduğu yörelerde koza çürüklüğünü artırabilir.
Bu nedenlerle yağmurlama sulama yöntemi, arazi fazla engebeli ve meyilli olduğu, toprak geçirgenliğinin hızlı olduğu ve toprağın fazla derin olmadığı zamanlarda uygulandığında en iyi sonucu verir.

Damla Sulama: Sulama suyunun çok kıt olduğu bazı ülkelerde uygulanmaktadır. İsrail' de pamuk tarımında uygulama alanı olan damla sulama ülkemiz pamuk tarımında uygulanmamaktadır. Ülkemiz pamuk tarımında sulama suyu gereksiniminin daha çok akarsulardan sağlanması ve bu suların çok fazla materyal taşıması damla sulamanın uygulan-masını güçleştirmektedir. Damla sulamada su kullanımı az olmakla birlikte, tesis masrafı çok fazla olmaktadır. Damla sulamada su kullanımı önemli ölçüde azalmakla birlikte, damla sulamanın maliyeti karık yöntemine göre 5 misli daha fazla bulunmuştur.

Mine Pakkaner
21-12-2008, 02:46
HASAT ve DEPOLAMA

Hasat

Ülkemizde pamuk hasadı genellikle elle ve 2 defada yapılmaktadır. Son yıllarda makine ile hasat da yaygınlaşmaktadır. Hasat zamanı, iklim koşullarına, pamuk çeşidine ve ekim zamanına göre değişir. Pamuk hasadına kozaların en az % 60' ı açtığında başlanılmalıdır. Pamuk hasadında dikkat edilecek en önemli konu, pamuğun yaş ve çepelli toplanmamasıdır. Yağışlardan sonra tarlaya girmekte acele edilmemeli ve kütlü pamuk mutlaka bitki üzerinde kurumalıdır. Çiğ olmuşsa, nemli toplanan pamuklar serilmeli ve kuruduktan sonra balyalanmalıdır. Nemli ve kirli toplanan pamukların kalite özelliklerinde önemli kayıplar olmaktadır. Hasatta dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir konu toplanan kütlülerin konulduğu çuvalların plastikten yapılmış olmasıdır. Eğer plastik ve jütten yapılmış çuvallar kullanılırsa kütlüye karışabilmekte, bu da kontaminasyona neden olmaktadır.

Makinalı Pamuk Hasadı

Dünya pamuk üreticilerinin yaklaşık % 30’u makine ile hasat yapmaktadır. Avustralya, İsrail ve Amerika’da pamuk hasadı sadece makine ile yapılmaktadır. Bu ülkeleri Yunanistan (% 92), Arjantin (%75), Özbekistan (%30-40) izlemektedir. Pakistan ve Türkiye’de makinalı hasada hazırlık yapılmaktadır. Ülkemizde pamuk hasadının tamamına yakını elle gerçekleştirilmektedir.

Ancak hasatta işçilik maliyeti toplam cironun % 15-20’ si gibi çok yüksek oranlara ulaşmaktadır. Hasat maliyetinin giderek yükselmesi, bunun yanında işçi temininde ve çalıştırılmasında zorluklar yaşanması pamuk üretimimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle makinalı pamuk hasadı büyük önem kazanmaktadır. 76 cm sıra aralıklı 4 sıra toplayıcı tip kendi yürür bir hasat makinesinin 1 saatlik çalışma süresinde hasat edebileceği alan miktarı ilk toplamada yaklaşık 1,2 ha (12 da), ikinci toplamada ise 1,6 ha dolayında olup, yaklaşık 10 saatlik günlük çalışma süresinde bu alan 120 da kadardır. Bunun karşılığı ise yaklaşık 400 dolayında toplama işçisidir. Makine ile hasatta toplam ürün kayıpları
% 3-12 arasında değişmekle birlikte ortalama % 10 dolayındadır.

Elle hasatta bu oran % 4-5 arasında değişmektedir. Elle pamuk hasadında naylon çuvalların kullanılması sonucunda çuval parçaları kütlü içine karışmakta, çırçır fabrikalarında kütlünün işlenmesi esnasında da elyafın içine karışmaktadır. Bu elyaflardan elde edilen iplik ve kumaşların boyanmasında büyük problemler ortaya çıkmakta, karışan naylon parçalar iplik ve kumaşın kalitesini bozup değerini düşürmektedir. Tekstil sanayimizi büyük çapta zarara uğratmaktadır.

Bu nedenlerden dolayı; Ülkemiz pamuk tarımının geliştirilerek sürdürülmesi makinalı hasat uygulamalarının başlatılmasını gerektirmektedir.

Kütlü Pamuğun Depolanması

Hasat edilen pamuk uygun depolarda, çırçırlanıncaya kadar depolanır. Depoların betonarme **** demir konstrüksiyon, sağlam örtülü depolar olması, pamuğun depo tabanından nem almasına mani olacak izolasyon tedbirlerinin alınmış olması, birden fazla depo aynı alanda ise aralarında yeterli güvenlik mesafelerinin olması, depo çevrelerinin ve ara yolların beton olması, depo alanında yangın ihbar ve müdahale sisteminin bulunması gerekir. Depolamada esas olan, pamuğun depolanması süresince ıslanmaması, alttan ve üstten su ve rutubet almaması, yeterince havalanma imkanının olmasıdır. Bunun için deponun veya depolama alanının tabanı ve üst örtüsü pamuğu depolama süresince emniyetli şekilde koruyacak yapıda ve malzemeden olmalıdır. Pamuğu depoda muhafaza etmek için alınan tedbirler, depolama süresi boyunca sık sık kontrol edilerek, sürdürülmelidir. Kütlü pamuk depolamasında, yangın önemli bir tehdittir. Bunun için, depo içi ve çevresi koruyucu güvenlik tedbirleri alınmalı, depo mutlaka sigorta ettirilmelidir. Depolama lif kalitesi üzerine etki eden en önemli etkenlerden biridir. Pamuk depolarken aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir.


Çok nemli pamuklar depolanmamalıdır. Pamuğun depolanabilmesi için en uygun rutubet miktarı % 6-10 aralığındaki rutubettir. Normal tabiat şartlarında kütlü pamuk en az % 5-6 ve üzerinde rutubet bulundurur. % 8,5 ve üzerinde rutubet taşıyan pamuklar depoya alınmamalıdır.
Depo hacminin en çok 3/4' ü doldurulmalıdır. Aksi takdirde kütlü pamuk yeterince havalanamayacağından, kızışma için uygun bir ortam meydana gelir.
Farklı çeşit ve kalitedeki kütlü pamuklar mümkünse aynı depoya konulmamalı, **** depo içinde birbirlerinden ayrı depolanmalı, istif edilmelidir.
El ,2. El ve varsa sonraki el toplanan pamuklar depoda bir arada olmamalı **** karıştırılmamalıdır.
Kütlü pamuk depolamasında esas olan, kütlü pamuğun depoda kızışmadan çırçırlamaya kadar bekletilmesidir. Kızışan pamuğun lifleri, mukavemetini kaybeder ve kolay kopar, lekelenir, çırçırlandığında fazla miktarda neps teşekkül eder. Tohumun çimlenme yeteneği azalır, yağlığa bile elverişsiz hale gelebilir.

Pamukta Lif Kalitesi Ve Kaliteyi Etkileyen Başlıca Etmenler

Pamuk tarımında çeşit seçiminde üretici açısından en önemli kriter kütlü verimi iken, çırçırcı açışından çırçır randımanı, iplikçi açısından lif kalite özellikleridir. Islahçı açısından ise en önemli kriter tüm özelliklerin bir arada bulunması, diğer bir ifade ile verimli, çırçır randımanı ve lif kalitesinin yüksek olmasıdır. Ancak, bugüne kadar ülkemiz pamuk alım sisteminde çırçır randımanının ve renk derecelerinin kriter olarak alınması, alım sisteminin tek balya sistemine göre yapılamaması, elyaf kalitesinin gözardı edilmesine neden olmuştur.

Ülkemizde yetiştirilen pamuk çeşitlerinin tamamına yakını, orta elyaflı (Upland) pamuklardır. Orta elyaflı pamuklar çırçırlama şekli ile sawgin, rollergin veya lintergin pamukları olarak adlandırılırlar. Ülkemizde rollergin çırçır makinalarında işlenen pamuklar ayrıca üretildikleri bölgelere göre Türkiye-Ege, Türkiye-Ege Tipi ve Türkiye-Çukurova olarak adlandırılmaktadırlar.

Pamukta lif kalitesi üzerine çeşit ile birlikte ekim tarihi, yabancı ot yoğunluğu, zararlı yoğunluğu, hastalık durumu, bitki sıklığı, gübreleme, defiolant kullanımı, sulama uygulamaları, hasat koşulları ve zamanı, bitki büyüme düzenleyicileri kullanımı, depolama koşulları, çevre koşulları (sıcaklık, ışık, yağış durumu vb.) gibi birçok çevresel etmen etkilidir.

Pamukta elyaf kalitesini belirleyen lif fiziksel özellikleri; Lif inceliği, lif uzunluğu, elyaf kopma dayanıklılığı, elyaf yeknesaklığı, elyaf kopma uzaması, kısa lif içeriği, elyaf olgunluğu, elyaf nep içeriği, elyafta yapışkanlık, parlaklık, sarılık, elyaf rengi ve elyaf yabancı madde içeriği gibi özelliklerdir. Bu özellikler HVI (High Volume Instrument) adı verilen lif analiz cihazı ile saptanabilmektedir. Bu özellikler dışında elyafın en son aşaması olan tekstil aşamasında ortaya çıkabilen bazı özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler üzerine bazen çeşit etkili bulunurken bazen çevre şartları daha etkili bulunmuştur.

Pamuk lifinin bazı fiziksel özellikleri

Lif İnceliği : Pamuk elyafında lif inceliği üzerine öncelikle çeşit seçimi etkili olmakla birlikte çevre şartları ve yetiştirme koşulları da etkilidir. Genel olarak lif inceliğinin 3.7 ile 4.2 mic. olması istenir. Kalın liflerden kalın iplikler ince liflerden ince iplikler yapılabilir. Ancak liflerin çok ince olması da 'nep' denilen lif dolaşmalarına neden olduğundan istenmeyen bir durumdur. Ekim tarihi, su stresi ve sıcaklık stresi, sulama uygulamaları, gübreleme, bitki büyüme düzenleyicileri, hastalık ve zararlı yoğunluğu, yabancı ot, defiolant uygulamaları ve hasat yöntemleri ve lif olgunluğu lif inceliği üzerine etkili etmenlerdir.

Elyaf Kopma Dayanıklılığı (Lif Mukavemeti) : Pamuk elyafında lif mukavemeti üzerine öncelikle çeşit seçimi etkili olmakla birlikte çevre şartları ve yetiştirme koşulları da etkilidir. İstenen kumaş tipine veya kullanılacak iplik eğirme sistemine göre değişmekle birlikte genellikle lif mukavemetinin 27g/tex ve üzerinde olması istenir. Kumaş dayanıklılığını direkt olarak etkilemektedir. Mukavemeti yüksek olan pamukların eğrilmeleri sırasında daha az kopma sorunları yaşanmaktadır. Lif mukavemeti su stresi, sulama uygulamaları gibi çevresel etkenle birlikte birçok fiziksel ve mikrobiyel zararlanmalar ile değişebilmektedir.

Lif Uzunluğu : Pamuk elyafında lif uzunluğu üzerine öncelikle çeşit seçimi etkili olmakla birlikte çevre şartları ve yetiştirme koşulları da kısa lifli pamuklardan yapılan ipliklerde ipliğin dış yüzeyi de daha fazla elyaf ucu görüneceğinden iplikte havlı bir görüntü oluşmakta ve bu hav tabakası kumaş yapımı esnasında iplikler arasındaki sürtünmeyi artırdığından kopmalara neden olmakta ve kumaşın da tüylü görünmesine neden olmaktadır.

Lif uzunluğunun çeşide bağlı olarak değişmekle birlikte, maksimum lif uzunluğunun 19-20 °C gece sıcaklığında oluşmaktadır. Maksimum ve minimum sıcaklıkların artmasıyla lif uzunluğu azalmaktadır. Ayrıca su stresi gibi çevresel etmenler lif uzunluğunu azaltmaktadır.
Yeknesaklık (uniformite) oranı (%): Elyaf sathının genel dağılımı hakkında fikir verir. HVI cihazı ile ölçülür. İyi bir iplik yapımı için yüksek olması istenir. Lif olgunluğu azaldıkça üniformite oranı azalır.

Kısa Lif İçeriği : 12 mm’den kısa olan liflerin yüzdesidir. Eğirme açısından kısa lifler hiçbir zaman arzu edilmez. %10’un altında olması istenir. Çeşit, olgunluk ve çırçırlama yöntemi ile yakından ilişkilidir.

Esneklik (Lif kopma uzaması): Liflerin kopma derecesine kadar çekilip bırakıldığında tekrar eski halini almasıdır. Liflerin olgunluğu ile yakından ilişkilidir. Elastikiyeti yüksek olan pamuklardan yüksek numaralı ve mukavemetli iplik elde edilir. Bu liflerde kopma, kırılma ve kısa elyaf içeriği düşüktür. Giyim sanayiinde kullanılacak liflerin esnekliklerinin yüksek olması istenir. Aynı kopma mukavemetine sahip iki pamuktan esnek olanı eğirme esnasında daha iyi işlenme avantajına sahiptir. Eğirme sistemlerinde % 7 ve daha yukarı esneklik değerleri arzu edilmektedir. Lif olgunluğu azaldıkça lif kopma uzaması azalır.

Olgunluk: Pamuk elyafının kalitesini belirleyen başlıca faktörlerden biridir. Yetiştirme periyodu süresince aşırı sıcaklık ve kuraklık, nispi nem, gece ve gündüz sıcaklık farkları, güneş ışığı, yağış zamanı ve yağış miktarı, gereğinden fazla azotlu gübre uygulamaları, aşırı sulama uygulamaları olgunlaşmayı geciktirirken, olgunlaşmamış kozaların hasat edilmesi elyafta düşük olgunluk değerine neden olmaktadır. Ayrıca, makinalı hasatta erken defiolant uygulamaları lif olgunluğunu azaltmaktadır.

Yapışkanlık: Pamukta lif kalitesini olumsuz olarak etkileyen unsurlardan olan yapışkanlık, pamuk lifinde görülen önemli bir sorundur. İplik yapımında işletme sorunlarına neden olarak, iplik randımanının düşmesine neden olur.
Yapışkanlık, bitki tarafından oluşturulan fizyolojik şekerlerden, bazı zararlı böceklerden (Beyaz sinek, yaprak biti vb.), çevre koşullarından, yetiştirme tekniklerinden, değişik amaçla kullanılan kimyasallardan, toplama ve çırçırlama hatalarından (tohum ve tohum kabuğu parçalarının ezilmesi) veya depolama koşullarından kaynaklanabilmektedir.

Düğümcük (Nep): Elyafta meydana gelen düğümcüklerdir. Pamuk lifinde nep, nap ve mote olmak üzere üç farklı şekilde bulunurlar. Olgunlaşmamış liflerde veya elyafın hatalı işlenmesiyle (depolama, çırçırlama vb.) oluşurlar.

Parlaklık: Elyafın ışığı yansıtma derecesidir. Tek bir lifin büklüm sayısıyla ve lif olgunluğu ile yakından ilişkilidir. Çeşit, hasat zamanı, hasat şekli, hasat koşulları lifin parlaklığı üzerine direkt etkili olan faktörlerdir.

Sarılık: Pamuğun arazi koşullarında bekletilmesi esnasında çeşitli mikroorganizmaların faaliyetlerin etkisiyle değişmektedir. Yüksek sarılık değeri düzensiz boyamalara neden olmaktadır. Yüksek N uygulamasının elyaf sarılık değerinde artışa neden olur, aynı zamanda geç ekimin parlaklık ve sarılık değerlerini arttırmaktadır.

Yabancı Madde: Pamuk içerisindeki yabancı madde, lifin karakterini etkileyen bir faktör olmamakla birlikte kütlü veya elyafın derecesini tayin eden önemli bir unsurdur.

Tekstil mamullerinin üretim aşamasında hemen her basamakta elyaf içerisindeki yabancı maddeler sorun yaratmaktadır. Bu maddeler organik, inorganik imalat ürünleri veya yağ ve kimyasal maddeler olmak üzere gruplandırılırlar.

Organik maddeler:


Pamuk bitkisine ilişkin unsurlar (yaprak, yaprak sapı, tarak, brakte, koza parçaları, kör koza, funiculus, tohum kabuğu vb.)
Yabancı ot artıkları
Kıl, yün, kuş tüyü, kağıt, deri vb. kaynaklı yabancı madde bulaşmaları
Hastalık etmenleri (küf mantarları vb.) kaynaklı bulaşmalar


İnorganik kaynaklı maddeler: Hasat, nakliye veya çırçırlama esnasında kütlüye veya elyafa bulaşabilirler.


Toprak, kum vb.
Metal , çivi, tel vb.

İmalat ürünleri: Değişik aşamalarda kütlüye veya life bulaşan sentetikler, jüt ve kanaviçe artıkları, pamuklu dokuma ve iplik artıkları olarak gruplandırılırlar

Yağ ve kimyasal maddeler: Çırçırlama ve nakliye esnasında balyaların etiketlenmesinde ve hasat esnasında yaprak döktürücü olarak kullanılan kimyasallardan kaynaklanan yabancı maddelerdir.

Renk Derecesi : Pamuğun renk derecesi Rd ve +b değerleri kullanılarak bu amaçla hazırlanmış bir çizelge yardımıyla tespit edilmektedir. Parlaklık ve sarılık derecesi olarak tanımlanan lif rengi, elyaf kalitesinin belirleyen önemli bir unsurdur. Özellikle açık renkli mamuller için hammadde renginin önemi büyüktür. Kozalar açıldıktan sonra ürünün uzun süre tarlada bırakılması, hava şartlarının elyaf renginin grileşmesine neden olur. Ayrıca, hasat edilen kütlünün yüksek nemde bir süre bekletilmesi veya bu kütlülerin çırçırlanması esnasında meydana gelen çiğit ezilmeleri elyaf renginin bozulmasına neden olur.

Lif kalitesi üzerine etki eden bazı çevresel etmenler

Hasat koşulları ve hasat şekli: Hasat koşulları ve şekli lif kalitesi üzerine etki eden etmenlerden biridir. Hasat esnasında kütlünün içerdiği nem oranı ve elyafın yabancı madde içeriği elyaf kalitesi üzerine etki eden etmenlerin başında gelir. Ayrıca, makinalı hasatta yanlış defiolant uygulaması bazı lif özelliklerinin olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Makinalı hasatta elde edilen kütlülerin yabancı madde miktarları elle hasada göre daha yüksek olduğu yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur.

Çırçırlama: Lif kalitesi üzerine etki eden en önemli etkenlerden biridir. İyi bir çırçırlama için kütlü rutubetinin % 8 ila 9 arasında olması gerekir. Rutubetin gereğinden fazla olması liflerde sicimleme, nap veya nep oluşumuna neden olurken, gereğinden düşük olması ise elyaf kırılma veya kopmalarına neden olur. Çırçır makinalarının ayarlarının iyi yapılamaması, çekirdek ezilmelerine neden olur. Bu durumda çekirdek parçalarının (çekirdek kabuğu, badem) elyafa karışmasına neden olur. Elyaftaki yabancı madde miktarı çırçırlama şekli ile değişmektedir.

Lif Ve Elyaf Kalitesini Arttırmak İçin Alınması Gereken Önlemler


Çeşit seçimi iyi yapılmalı
Ekim zamanı çeşide göre iyi tespit edilmeli
Aşırı sulama ve gübre uygulamalarından kaçınılmalı
Kültürel uygulamalar zamanında ve uygun şekilde yapılmalı
Hasat en uygun zamanda yapılmalı
Kör ve olgunlaşmamış kozalar toplanmamalı
Sabah erken saatlerde veya yağış sonrası kütlüler nemli iken hasada başlanmamalı
Hasat ve depolama esnasında çeşitler karıştırılmamalı
Hasat ve depolama esnasında birinci ve ikinci el kütlüler karıştırılmamalı
Hasat esnasında kütlüye yabancı madde karışımı önlenmeli
Hasat ve balyalama esnasında naylon çuval, naylon ip gibi sentetik ürünler kesinlikle kullanılmamalı, pamuklu malzeme kullanılmalı
Hasat sonrası kütlüler uygun koşullarda depolanmalıdır.


Kaynak : Suruç Tarım İlçe Müdürlüğü (http://suructargel.blogspot.com/2008/02/giri-pamuk-gerek-doal-lifin-balca-kayna.html)

Nariel
22-12-2008, 22:57
Özellikle pamuk lifinin olgun olup olmaması, iplik elde etmede kullanılacak liflerin yüzde kaç az olgun ya da ölü lif içerdiği çok önemli ve hem iplik yapımında sorunlara yol açıyor, hem de iplik ya da kumaş boyamada.

Pamuk lifinin esas hacmini oluşturan ve lifin su emmesini sağlayan bölge "sekonder duvar" ve olgun olmayan pamuk lifinde bu bölge iyi gelişmemiş oluyor, dolayısıyla ileride boyama işlemlerinde lif su alamadığı için boyayı da alamıyor.

Olgunluğu %68-76'dan az olan life ölü lif deniyor. Bu lifleri içeren iplik çok çabuk kopuyor, güçsüz oluyor. Ayrıca iplik eğrilirken bu ölü lifler birbiri etrafına kolayca dolanıp iplik boyunca istenmeyen çap farklılıklarına sebep oluyorlar.

Nariel
22-12-2008, 23:00
Bir de, pamuk yetiştiricilerinin bence üzerinde çalışmaya başlaması gereken ilk şey, daha uzun ve ince lif veren pamuk türleri geliştirmek. Yiyeceklerin geniyle oynanıyor ama kimsenin aklına bitkisel lifleri iyileştirmek için aklını kullanmak gelmiyor. Hadi genle oynamayı geçtim, çaprazlamayla bile en verimli tür bulunabilir. Hala Mısır'la Hindistan'dan alıyoruz en iyi pamuğu, ayıp değil mi..

envor
24-12-2008, 20:42
Hala Mısır'la Hindistan'dan alıyoruz en iyi pamuğu, ayıp değil mi..

Sayın Nariel, evet size katılıyorum, ayıp. Ama bunu tarım politikasını şekillendirenlere söylemek lazım, ki onlar şu an meşgul. Dünyada en iyi pamuk Mısırda yetişir, dünya ikincisi bizdik. Bergama ve Manisa ovalarında en kaliteli pamuğumuzu üretiyorduk bir zamanlar. Şimdi pamuk yetiştiriciliği konusunu okurken eski anılarım geçti gözümün önünden, keşke çiftçi eski parlak günlerine dönse, keşke bu ayıp bitse.

Mehmet Can
25-12-2008, 21:12
Bir zamanlar Bergama'ın ovaları sonbaharda kar yağmış gibi bembeyaz olurdu. Hatta koskoca bir tekstil fabrikası vardı. Yüzlerce kişinin ekmek kapısıydı pamuk. Şimdi artık Bergama'lılar pamuğu eczanelerde poşetlerin içinde görüyor pamuğu.

Mehmet Can
25-12-2008, 21:30
2001 yılında ilçemizde 10.500 hektar alanda üretilen çiğitli pamuk miktarı 38.500 ton olup, pamuk eksperliğince damgalanan mahlıç pamuk presesi yıl sonu itibariyle 156.193 presedir. Bu toplama Kınık, Dikili ve Altınova bölgesinin üretimi de dahildir. 2001 yılında Pamuk Tariş Kooperatiflerin aldığı pamuk miktarı Bergama 8.600, Dikili 3.374, Kınık 5.894, Göçbeyli 5.436, Zeytindağ 2.587 ton'dur.
kaynak:BERGAMA ticaret odası
Bu yıl pamuk üretim verilerinide en kısa zaman da araştırıp burada yayımlayacağım inşallah.

berduray
06-06-2009, 14:23
Benim minik pamuk fidelerim

nevsune
31-07-2012, 19:41
Saksıdaki pamuğum tomurcuklandı. Çiçeğini sabırsızlıkla bekliyorum ve tabii pamuk yapabilecek mi diye meraktayım:)

selis
31-07-2012, 20:19
Nevsune Hanım, ben de bu günlerde pamuk tohumu bulsam seneye diksem diye aklımdan geçiriyordum..
Şahanesiniz, olacak gibi bakıyor bu minik pamukçuk.. ;) Lütfen sık sık gelişimini fotoğraflayın.. Hiç görmedim çünkü :))

sakdag
31-07-2012, 20:29
Ben de çok hevesle ilkbaharda dikmiştim ancak tohumlarım bayatmış hiçbiri çıkmadı.

Beyaz ponponları takipteyiz Nevsune Hanım... ;)

nevsune
04-08-2012, 18:59
Pamuğu tohumdan yetiştirme başarısı bana ait değil. Ferihacığım gördüğü her bitkinin tohumunu elde edip yetiştirme gibi bir arzu içerisinde olduğundan ben çok şanslıyım. Komşuda pişenler bana da düşüyor:)

Tomurcuğun içinden bir tomurcuk daha göründü. Bakalım nasıl bir şey çıkacak.
323369323370

Kendisi bu kadarcık, 323372

ama üstünde birkaç tomurcuk var.
323371

Şehirde yaşayan ve pamuk tarlasını ancak arabada geçerken uzaktan görmüş biri olarak, oldukça ilginç bir deneyim yaşayacağımı düşünüyorum. Gelişmeleri görüntülemeye devam edeceğim.

selis
04-08-2012, 20:12
Bol hasatlar dilerim Nevsune Hanım ;)
Çok güzel ve kıskandırıcı.. :( Ben de istiyorummm..