PDA

View Full Version : Bitkisel Psişizm




malina
01-05-2006, 09:22
Bitkilerdeki psisik fenomenler bütününü ifade eden bir terimdir. Bitkiler üzerinde 1960’larda baslayan parapsikolojik arastirmalar, bitkilerin, çevrelerindeki insanlarin heyecan ve düsüncelerine duyarli olduklarini, kendilerinin de heyecan ve bir tür bellege sahip olduklarini ve insanlarla iletisim kurabilmelerini saglayacak birtakim güçleri bulundugunu ortaya koymustur.

Bitkilerdeki psisik algilamanin saptanmasi konusundaki çalismalara en büyük katkiyi, yalan makinesi bulusuyla taninan ABD’li arastirmaci Cleve Backster yapmistir. Backster, yalan makinesinin elektrotlarini bagladigi bitkilerle yaptigi deneylerde, makinenin ibresinin insanlarin heyecan halleri sirasinda çizdigi çizgilere benzer çizgiler çizdigini saptamistir.

Örnegin, bir tehdit veya yasamsal tehlike karsisindaki insan ve bitkinin heyecan halleri için, ibre ayni zikzaklari çizmektedir. Uluslararasi İs Makineleri Kurumu’nun arastirma kimyageri Marcel Vogel, sifacilardan Ambrose ve Olga Worrell ve kimi Rus bilim adamlarinin bitkisel psisizmin kesfine önemli katkilari olmustur. Bitkilerdeki normal yasam etkinlikleri ve psisik fenomenler hakkinda yapilan parapsikolojik incelemelerin sonuçlari söyle siralanabilir:

1-Bitkilerde bitkilere özgü bir tür algilama vardir. İnsanlarin heyecan ve düsüncelerine duyarlidir. Sahipleriyle, aralarinda yüzlerce kilometre uzaklik olsa da, psisik irtibatta olabilirler.

2-İnsanlarla iletisim kurabilir, onlara cevap verebilirler.

3-Bitkiler çesitli enerjiler yayinlarlar. Bitkilerin de çevrelerinde, ‘kirlian fotografçiligi’ yöntemiyle fotograflari çekilebilen, birtakim vibrasyonlardan etkilenen bir enerji alani vardir.

4-Dua, sefkat, ilgi ve sevgi tesirleri,klasik müzik ve sifaci medyumlarin tesirleri bitkilerin gelisiminin hizli ve verimli olmasini saglar. Buna karsilik, nefret, kin ve düsmanlik duygularini da algilarlar. ‘Rock” ve “heavy-metal” müziklerinden istirap duyarlar.

5-Bir tür bellekleri vardir. (Daha önce bir yapragini kesmis bir kisi, bulundugu odaya girdiginde grafiklerde, bitkinin korktugunu gösteren çizgiler görülmekte, o kisi çikip, odaya baska biri girdiginde bu olmamaktadir, Yani bitki kendisine daha önce zarar vermis kisiyi unutmamistir.

6-Bitkilerin de heyecansal bir yasamlari vardir; çevrelerinde bulunanlardan hoslanabilirler, felaket anlarinda adeta “kendilerini kaybederler”.


----------------------------------------------------------


İç Zaman : Lineer zamandır. Bu zamanı, saatlerimizde görürüz ve bu zaman, gezegenimizin güneşe bağlı olarak hareketlerine göre belirlenir.

Kuantum Teorisi : Bu teoriyi ortaya atan, Berlin Üniversitesinde prof. ike (1889-1947) Alman fizikçi, Max (Karl Earnst Ludwig) Planck (1858-1947) olmuştur. Planck’ın Kuantum Teorisi, ona 1918’de Nobel ödülünü kazandırmıştır. Bu teori, Einstein, Bohr ve diğerleri tarafından 20. Yüzyıl fiziğini değişikliğe uğratarak uygulanmıştır. Bu teori klasik Newton’cu mekanikten uzaklaşmayı içermektedir.

Psi : Parapiskolojide kullanılan bir deyim. Bu deyim, telepati, altıncı duyu, gözle görünmeyen şeyleri görme, prekognisyon, psikokinezi ve buna bağlı fenomen alanları kapsar.

Dış Zaman : (Metafizik) Bizim küçük evrenimizi aşan bölümde bulunan, lineer olmayan zamandır. Ayrıca zamansızlığı da kapsar. Zamansızlığın gizli boyutlarda bulunduğuna inanılır ve ruh, fiziksel dünya veya dünyaların İç Zaman devrinden serbest kaldığında, zamansızlığı tecrübe eder.

Eşzamanlılık : Olayların gerçekten aynı zamanda oluşmuş olması için aynı zamanda oluşması yeterli değildir, aynı yerde de oluşması gerekir. Örneğin Jüpiter üzerindeki bir olay, Dünya üzerindeki bir olay ile aynı anda oluşmuş olabilir.Her iki olay da değişik referans boyutu içinde meydana geldiğinden ve bilgi, bir referans boyutundan diğerine ışık hızından daha süratle yolculuk edemeyeceğinden, iki olay aynı anda oluşmuş sayılmaz.




malina
01-05-2006, 09:25
Dün, Volkan ve Aybala ile biraz fotoğraf çektik. Bir ara bu konuya geldik.

Yukarıda internetten kopyaladığım bir yazıyla giriş yaptım. Volkanın bilgilenme araştırmalarını ve deneyimlerini yazması ilginç olacaktır...

backyard
01-05-2006, 12:12
gerçekten merak ettim

Bir tür bellekleri vardir. (Daha önce bir yapragini kesmis bir kisi, bulundugu odaya girdiginde grafiklerde, bitkinin korktugunu gösteren çizgiler görülmekte, o kisi çikip, odaya baska biri girdiginde bu olmamaktadir, Yani bitki kendisine daha önce zarar vermis kisiyi unutmamistir

bu maddeyi okuyunca aklıma bonsai geldi

yanlış bilmiyorsam doğu kültüründe bonsai aynı zamanda bir meditasyon biçimi olarak görülüyor

bonsainin yapım/biçimlendirme aşamasında da acaba bu alıntıladığım madde geçerli oluyor mudur?

DevrilgenKayik
01-05-2006, 23:27
Bu gerçekten doğru olabilir mi? Ben de ağaç budama sırasında sanki onun özgürce yaşama hakkına müdahale ediyormuşum duygusuna kapılıyorum. İsterse dallansın budaklansın, isterse uzasın. Agacı seviyorsak onu istediğimiz gibi yönlendirmeye hakkımız var mu? Bu nedenle de bonzai işi bana hiç hitap etmiyor. Sakın yanlış anlaşılmasın ama sanki kendi zevkimiz için cüce yaratıyoruz, onu da isteği dışında küçük bir kafese (sakısya) hapsediyormuşuz gibi geliyor.

Mine Pakkaner
02-05-2006, 21:20
Budama yaparken ağaca onun iyiliği için müdahale ediyorsunuz.Onun yanlış büyüyen dalını kesmezseniz belki dengesi bozulacak ve ileride kırılacak, gövdeyi yaralayacak ( Kıbrıs akasyalarında çok olur örneğin ).Ağacı , çalıyı terbiye ettiğinizi düşünün, belki de etrafındaki bir başkasına hayat hakkı tanımayacak ( kimisi yayılmacı olup diğer türlerin hayatını tehdit eder.)ya da çalınız zayıf gelişiyor, bir budama ile onu canlandırabilirsiniz. Belki de çok yaşlandı onu kaybedeceksiniz, gençleştirebilirsiniz.

Kültürel tedbirleri bu şekilde düşünün.Çocuğunuz da alabildiğine özgür yaşamayı ister ama siz onu kendisine zarar vermeyip en güzel yetişeceği şekilde kollar gözetir ve gerekli tedbirleri alırsınız.

Budama gibi kültürel işlemlerin bonsaidekinden çok farklı olduğunu gözardı etmemelisiniz...

backyard
02-05-2006, 21:53
yabancı kaynaklardan Cleve Backster'ın çalışmasını buldum sayılır
ölmez sağ kalırsam çevirecem :)

şöyle bir çıkarımda bulundum kendi aklımca

eğer bitkilerin söylendiği türden algımaları varsa ve insanlarla psişik olarak bağlantı kurabiliyorlarsa, o zaman budama, biçim verme gibi yapılan işlemleri yapan kişinin düşüncelerini, haleti ruhiyesini anlayabilirler.

bunun sonucunda, kendini yok etmeye çalışan biriyle, kendine zarar verme amacı taşımadan şekillendirmek/ona faydalı olmak isteyen biri arasındaki farkı da bilebilirler

bonsai'deki meditasyon ruhu bu anlamda belki açıklanabilir

ve tüm bunların sonucunda dünyayı bitkiler ele geçirebilir
savulun sarmaşıklar geliyor :)

bu demek değil ki ben havuç yemeyeceğim :)

arsakay
02-05-2006, 22:53
........
eğer bitkilerin söylendiği türden algımaları varsa ve insanlarla psişik olarak bağlantı kurabiliyorlarsa, o zaman budama, biçim verme gibi yapılan işlemleri yapan kişinin düşüncelerini, haleti ruhiyesini anlayabilirler.

bunun sonucunda, kendini yok etmeye çalışan biriyle, kendine zarar verme amacı taşımadan şekillendirmek/ona faydalı olmak isteyen biri arasındaki farkı da bilebilirler
.......

Bundan çok emin değilim ama olabilir de...

Yapılan bir deney var. Çeşitli bitki ve ağaçlara elektrod bağlayarak çeşitli durumlardaki elektrik aktivitesini ölçüyorlar.
Ateş ve kesici aletlerle yaklaşıldığında aktivitenin çok şiddetlendiği,
bitkinin adeta çılgına döndüğü görülmüş.

backyard
03-05-2006, 09:41
evet özete olarak Cleve Backster yalan makinesini (polygraph) kullanarak bitkileri test etmiş ve bitkilerin düşüncelere/ tehditlere tepki verdiğini bulmuş
buna Backster effect demişler

eskimo
03-05-2006, 10:20
kızılderililer kesecekleri ağaca arkalarını döner başka bir ağacı kesecekmiş gibi yapar ağacı kandırırmış.

bir örnek de bizden, bir fakültedeki öğrenci,tez çalışmasında
bir grup menekşeye mavi gözlü insanlara belli süreler ile baktırmış,
diğer grubada kahverengi gözlü inasanlara baktırmış,
bir süre sonra mavi gözlülerin baktığı menekşe grubunda gelişim bozukluğu ve yaparaklarda bozulmalar oluşmuş, diğer grupda ise menekşeler son derece sağlıklıymış.bu çalışma insanların bakışlarındaki etki ile ilgiliydi ama bitkilerin bakıştan dahi etkilenebileceğine güzel bir örnek.

memet
03-05-2006, 15:12
"bitkilerin gizli dünyası"bu kitap bu konuyu ayrıntılı olarak inceleyen ilginç bir kitap....meyve vermeyen ağaçları ,çiçek açmayan bitkileri korkuturlar..

biri baltayla ağaca yaklaşır keseceğim meyve vermiyor diye..biride elinden baltayı almaya çalışır..bırak izin ver bu sene açacak diye...çiçeklere de dalını kırmaya kalkarlar açmıyorsun sen diye...ben annemden biliyorum çiçekleri korkutuyor..


sonuçmu... oluyor...

sezinci
04-05-2006, 09:15
Bu konu ile ilginç bir kitap var bende.
İlgilenenler için.

Bitkilerin Gizli Yaşamı
Peter Tompkins-Christopher Bird
Sungur Yayınları-1983

backyard
04-05-2006, 14:07
kitaptan biraz bilgi aktarsan ne güzel olur sayın yılmaz
ilgilenenler de bilgilenebilir böylece :)

arsakay
04-05-2006, 21:27
Bu konu ile ilginç bir kitap var bende.
İlgilenenler için.

Bitkilerin Gizli Yaşamı
Peter Tompkins-Christopher Bird
Sungur Yayınları-1983

Bulunabilecek bir kitap mı? Basımı çok eski.

Mine Pakkaner
04-05-2006, 22:12
Bulunabilecek bir kitap mı? Basımı çok eski.

Ben 1998 veya 1999 senesinde almıştım yani basımından epey sonra piyasadaydı.

Metafizik,parapsikoloji,mistizmle vs. ilgili kitaplar satan bir kitabevinde bulmuştum.

O tarafa yolum düşünce bakayım sizin için, var mı diye.

arsakay
04-05-2006, 22:36
Teşekkürler, çok sevinirim bakarsanız. :)

sezinci
05-05-2006, 09:59
kitaptan biraz bilgi aktarsan ne güzel olur sayın yılmaz
ilgilenenler de bilgilenebilir böylece :)

Ben kitabı alıp okuyalı 12-13 yıl oldu. Yazarlar bitkilere bazı cihazlar bağlayarak olaylara verdikleri tepkileri ölçüyorlar. Bitkilerin daha sonra benser olaylar benzer tepkiler verdiklerini tespit ediyorlar.
Örneğin bir adam elinde balta ile bir ormana girip baltayı gelişigüzel sallayarak önüne çıkan bitkiyi kesiyor. Bu arada bitkilerin tepkisini ölçüyorlar.
Daha sonra elinde balta ile bir adam ormana giriyor.Cihazlar vasıtasıyla bitkilerden alınan tepkilerin aynı olduğunu tespit ediyorlar.

Çalışmalarına mesafeyi de katarak yine bazı denemeler yapıyorlar.

Şimdilik hemen aklıma gelen denemeler bunlar. Birkaç şey daha var ama bunları hem burada anlatmam mümkün değil hem de kitabı merak edenlere fazla ip ucu vermeyeyim.

İlgi ile okuyacağınızı düşündüğüm bir kitap. Tabii bulabilirseniz. Bulamayan olursa okumak isteyenlere bendekini gönderebilirim

soztekin
20-06-2006, 11:03
Arkadaşlar, geçen haftalarda kaktüslerimin topraklarını değiştirecektim, saksıyı boşaltıp kaktüsleri içinden çıkarma esnasında elime bir sürü diken battı, ancak bu esnada kaktüslerle sürekli konuştum, onların iyiliği için yaptığımı falan söyledim, sonra yeni toprak doldurup kaktüsleri yerleştirirken ve hatta dikenlerin arasına giren toprakları temizlerken sanki dikenler daha bir yumuşaktı ve hiç batmadı, allah allah, olabilir mi böyle birşey, yoksa ben mi kendimi çok kaptırdım...inanamadım...başkası anlatsa hiç inanmazdım...

malina
20-06-2006, 11:20
Ben de inanmadım mesela :)

Şaka bir yana, ilk elden bilgi sahibi olan sensin, doğru diyorsan doğrudur :)

arsakay
20-06-2006, 11:24
Neden olmasın?
Varolan herşeyin bir amacı var!
Bitkilerin hissettiklerine inanıyorsak
organları olan dikenleri farklı kullanabileceklerine de
inanmamız gerekir.

memet
20-06-2006, 16:36
"algılarımızın kaynağını yanılgılarımız oluşturur"
bu durum bitkiden kaynaklandığı gibi.ona temas edenden de kaynaklanıyor olabilir.
bitkiye iyi davrandığını düşündüğün için dikenler batmayabilir.
açıklamakta zorluk çekeceğimiz çok fazla şey sosyal psikolojinin konuları arasında..
benim astımdan kaynaklanan analjeziklere şiddetli alerjim var..
ama diş ağrısı dahil hiç bir yerim ağrımıyor..(ağrı çekmemenin de riskleri çok fazla..denedim biliyorum)

zuppes
09-08-2006, 01:25
şurada (http://www.derrickjensen.org/backster.html) cleve backster (http://en.wikipedia.org/wiki/Cleve_Backster) ile yapılmış bir söyleşi var. Söyleşinin Türkçesini okumak istiyorsanız Derrick Jensen'in "Kelimelerden Eski Dil (http://dukkan.dharma.com.tr/V1/Pg/BookDetail/Number/9892)" adlı kitabında "Bitkiler Karşılık Verir" başlıklı kısmını okuyabilirsiniz. Ya da ben oturup yazayım ama biraz uzun geldi gözüme :)

Oğuz Sağlam
09-08-2006, 10:06
Okumayı yeni öğrendiğim ya da öğrendikten sonraki birkaç yıllık süreci kapsayan antik çağlarda “Bütün Dünya” diye bir dergi vardı. Son zamanlarda yeniden (sanırım Başkent Üniversitesi marifetiyle) tezgahlarda görülen bu derginin eski formatı oldukça ilginçti. Yeryüzünde hala gizemini koruyan bölgelerin olduğu dönemde yetiler, kocaayaklar, çeşitli coğrafyalarda yaşadığına inanılan canavarlar ve kimi parapisikolojik olaylar akıcı bir dille “esrarengiz” bir biçimde anlatılırdı. Çocuk beyninin açlık ve tadları abartma yeteneğiyle oldukça etkilenir kimi yazıları tekrar tekrar okurdum. O yazılardan birinde ilginç bir ağaç-adam ilişkisi anlatılmıştı. “Adamın biri” diye başlayan bir hikaye şöyle devam e…

Adamın biri her sabah evinden çıkıp işine yürürken yoluna yakın bir ağaca sıkı bir tekme atardı. Neden tekme atardı bilinmez, ancak aradan kaydadeğer bir süre geçtikten sonra, adam her sabah ağaca yaklaşırken ağaç tekme yemiş gibi sarsılmaya ve yapraklarını hışırdatmaya başlar. Adam ağacın bir mesaj verdiğini mi sanır yoksa korkarda mı tırsar bilmem ama yolun öbür kaldırımını kullanır ondan sonra. Ağacın sabah titreşimleri de bir süre sonra kaybolur…

Bu başlığı bulunca o yazı aklıma geldi.

Ayrıca ilk mesajdan itibaren konuya katkı yapan mesajlardan da alıntılar yaparak "İstanbul Akvaryum Kulübü Forumları"nın bitkiler bölümünde sucul bitkici arkadaşların bilgisine sundum. Elbette agaclar.net forumunu ve mesaj yazan arkadaşların adlarını bire bir anarak. Teşekkürler hepinize.

Saygılarımla,

praecox
09-08-2006, 11:08
Ben kendimi bildim bileli bitkilere yakın hissederdim en eski anılarım 4-5 yaşlarında iken sanki birileri bana orda burda bulduğum dalları ne şekilde kesip dikersem çelikler gibi ekersem filizlenip gelişeceğini söyler gibi idi. hatta bir defasında sanırım 10 yaşlarında idim metruk bir arsada o kadar otun içinde bir yarı kurumuş sökülüp atılmış bir palmiye ağacı buldum yine nasıl ise o ses bana onu bir yere dikmem gerektiğini söylüyordu aldım tamda evimizin önüne bir çukur kazıdım köklerinin büyük kısmı çürümüşdü temizledim kuru yapraklarını kesdim sanki o yaşımda birilerinden dikim dersleri almış gibi davranıyordum. Annemler çamura bulandım için kızacak gibi oldularsada bırakın çocuk oynasın muhabetinden yırtmışdım. birileri bana "-oğlum şu kurumuş çürümüş otlarla oynama onlar ölmüş ki birileri atmış" dese de ben bildiğimi okudum.
O palmiyeyi dikeli 38 sene oldu şu anda 4 kataki terasıma gölge düşürür boyda.
şimdi ister bana reincarnasyon geçirmiş bir bahçevansın deyin isterseniz de o palmiye o dallar senden yardım ister çağrılar yolluyordu deyin müsbet ilim okumuş biri olarak ( hatta 30 yıldır da tarot açarım söylediklerime ben de şaşarım ya... :rolleyes: ) okuduklarım olanları tam açıklayamasada birşeyleri hala bilemedğimiz aşikardır.:confused:
Ha bu arada nerden edindiğim bilmediğim bir alışkanlıktır, hala bir bitkimin, bir orkidemin, bir CP'min yapraklarını kesme amaçlı yaklaştığım zaman, çocuğu sünnet edecek doktor edası ile makası arkamda saklayıp güler yüzle yaklaşır o kesim hamlesini de yaparken "-bak oldu bitti tamam acımadı" dediğimi de sonradan farkederim. onlar sanki... evet hakkatende önce canları acır gibi ama sonrada onların iyiliği için olduğunu anlar... bana küsmezler gibidir.
En azından ben bunu böyle algılıyorum eh göründüğü kadarı ile de bitkilerle her türlü nebatat la da iyi anlaşıyorum:cool:

zuppes
07-11-2006, 20:05
şurada (http://www.derrickjensen.org/backster.html) cleve backster (http://en.wikipedia.org/wiki/Cleve_Backster) ile yapılmış bir söyleşi var. Söyleşinin Türkçesini okumak istiyorsanız Derrick Jensen'in "Kelimelerden Eski Dil (http://dukkan.dharma.com.tr/V1/Pg/BookDetail/Number/9892)" adlı kitabında "Bitkiler Karşılık Verir" başlıklı kısmını okuyabilirsiniz. Ya da ben oturup yazayım ama biraz uzun geldi gözüme :)

bahsettiğim yazı şurada (http://yabanil.net/?p=124).

Ela
07-11-2006, 20:28
böylesine ilgi çekici bir konuyu bizlerle paylaştığın için çok teşekkür ederim.gerçekten çok etkilendim.kesinlikle ben de çiçeklerin bizi hissettiklerine inanıyorum.Bazen de birbirlerini kıskanıyorlar.Size bir örnek vereyim benim arap saçım bir türlü büyümüyordu özendikçe inadına küçülüyordu birgün yanına maydonozumu koydum yaklaşık 15 gün sonra arap saçı yerlere salkım saçak döküldü maydonozda resmen cinsiyet değiştirdi oda kendini saksıdan aşağı bıraktı.bir müddet sonra saksıları biraz uzaklaştırdım birbirlerine yetişebilmek için sürekli büyüdüler.

Belmas
25-06-2007, 13:08
biri baltayla ağaca yaklaşır keseceğim meyve vermiyor diye..biride elinden baltayı almaya çalışır..bırak izin ver bu sene açacak diye...çiçeklere de dalını kırmaya kalkarlar açmıyorsun sen diye...ben annemden biliyorum çiçekleri korkutuyor..
sonuçmu... oluyor...

Bunu benim bir arkadaşım da yapıyor. Menekşeleri açmadığında gidip açmayan menekşenin başında önce bir güzel söyleniyor, sonra da "açmıyorsan ben de seni böyle kırıp atarım" diyor ve bir dalını kırıyor. (Kırdığı dalı da suda köklendiriyor). Evi koca koca açan menekşelerle dolu :D

zodabas
26-03-2008, 22:54
Bitkisel psişizm konusunda bizleri aydınlattığı için malinaya teşekür etmek istiyorum.
Bitkilerin çevrelerinde, ‘kirlian fotografçiligi’ yöntemiyle fotograf çekebildiğini okuduğumda, bir arkadaşımın anlattığı bir olay aklıma geldi: "Ceviz ağaçlarının fotoğraf çekebilme özelliğinin olduğunu ve kesilen bir ceviz agacının enine kesitinden, orda işlenen bir cinayetin fotoğraflandığını" belirtmişti. Bugüne kadar bu konuya şüpheyle yaklaşmıştım, ama burda okuduklarımından sonra hayrete düştüm...

Ferda Ülkümen
27-03-2008, 00:26
Bahçemizde 5 - 6 yaşında şimdiye kadar hiç meyve vermemiş bir zerdali ağacı var. Geçen yaz babam bu senede meyva vermezse bu ağacı sökeceğim diye söylenip durdu.

Geçen hafta ben yazlığa gittim, niyetim o zerdaliyi söküp, yerine gülibrişim dikmekti.
Ama yapamadım, üzeri çiçek doluydu.

Babamdan korktu mu acaba?

habibe
27-03-2008, 08:06
Bu başlığı görmemiştim. Keşke görmeseydim diyesim geldi. Gel de şimdi buda budayabilirsen.
Kızılderililer gibi mi yapmalı yoksa sünnetci amcalar gibi mi ?.
Asma geldi aklıma. Geçen yıl budadığımda 2 gün ağlamıştı. Bu yıl budadığımda baktım yine ağlıyor. Ben de oralara çamur sürdüm. Sustu yazık.

Müjgan
27-03-2008, 11:26
Bir tanıdık anlattı.
Oturdukları mahalledeki bir kedinin her eve girip çıktığını, ama özellikle kendi evlerinde aşırı oyalandığını, kediyle aralarında farklı bir sevgi oluştuğunu; mütevazı bir sofra kurulmuş ve yemek için toplanılmışken, sevimli kediciğin bermutad payını almak için geldiğini, evin dedesinin ona "bak görüyorsun burada kuru ekmek var, diğer komşuda ise balık pişiyor, sen bu gün oraya git nasibini almak için..." dediğini, kediciğin dedeyi dikkatle dinleyip komutu yerine getirdiğini ve komşunun evine seğirttiğini anlatırken muzipçe gülümsüyordu.
Burada kedinin yaptığı bir çok konuyu açabilir olsa da, vurgulamak istediğim canlıların yürekten söylendiğinde pek çok şeyi anlayabiliyor, hissedebiliyor oluşudur :)

Mine Pakkaner
04-04-2008, 09:45
Ülkemizde ağaçlarla ilgili çok çeşitli inan ve uygulamalar yaygın bir şekilde
yaşatılmakta olup (Ülkütaşır, 1963: 1-40) baz a açlar n kötü büyüleri uzaklaştırdığına
inanılmaktadır. Nitekim araştırma alanında iğde ağacının kötü büyüleri uzaklaştırdığına
inanılmıştır.
Araştırma sahamızda bitki ve hayvanlar ile ilgili bir çok büyüsel inan ve
uygulamanın oldu unu gördük. Bu çerçevede, söz konusu büyülerin bir kısım , bitki ve
hayvanlar korumaya yönelik ak büyüler olup bir kısım da bitki ve hayvanlara zarar
vermek için yapılan kara büyülerdir.

Bitkiler ile ilgili olan diğer bir ak büyü uygulaması ise asma ağaçlarının
budandıktan sonra asmanın kesilen kısımlarından damlayan suların kullanılmasıyla
yapılmaktadır. Bu uygulama budama zamanında asmadan alınan suya çeşitli dualar
okunmakta ve daha sonra bu su ile yirmi bir gün süre ile saçının uzamasın isteyen kişi
saçını taramaktadır. Bu ak büyünün sonunda saçların uzayacağına inanılmaktadır.

Bitkiler ile ilgili başka bir ak büyü uygulaması ise kavak ağaçları ile ilgili
olandır. Yaygın olan anlayışa göre kavak ağaçlarının yaprakları sonbahar geldiğinde
ağacın alt kısmından yukarı doğu sararıp dökülmeye başlarsa kışın çok çetin
geçeceğine inanılmaktadır. Yörede bu durumu engellemek için kavak ağaçlarının dibine
paslanmış tenekelerin pası alınarak dökülmektedir. Böylece kışın daha normal seyrinde
geçeceğine inanılmaktadır.

Bağ, bahçe, tarla ve evde iğde ağacı dikilirse vahşi hayvanların buralara
giremeyeceğine, zarar veremeyeceğine inanılır. Zira bu ağacın kötü güçleri
uzaklaştıracağına inanılmaktadır.

Sevdiği erkeği kendine aşık etmek isteyen kadın, karabiber büyüsü yaparak
sevdiğini elde etme yoluna gider. Söz konusu büyü tohum halindeki karabiberin, bir
tava içerisinde dut dalı ile karıştırılmak suretiyle yakılması şeklinde yapılmaktadır.
Büyüyü yapan kadın, bu işlem sırasında sürekli olarak sevdiği kimsenin adını
söylemektedir.

Karaçalı ad verilen dikenli çalıdan alınan bir parçayı üzerinde taşıyan insanlara
büyünün etki etmeyeceğine inanılmaktadır. Dolayısı ile kara büyüye maruz kalmamak
için kara çalı dikeninin taşınması gerektiğine inanılmaktadır.

Buraya kadar anlattığımız ak büyü uygulamalarının yanında, bitki ve hayvanlar
ile ilgili bir çok kara büyü uygulaması da yörede yaygın olarak yaşatılmaktadır.
Bunlardan biri de yörede gıcı adı verilen siyah bitki tohumu ile yapılandır. Bu büyü,
sevmediği bir kimsenin ürününe zarar vermek isteyen kimse tarafından söz konusu
tohumun, o kimsenin bağ , bahçe ve tarlasına saçılması şeklinde yapılmaktadır. Bu
büyünün sonucunda ürünlerin telef olacağına inanılmaktadır. Aynı büyü, gıcı
tohumunun yakılarak söz konusu yerlere serpilmesi suretiyle de yapılmaktadır.
Kaynak (http://kutuphane.ksu.edu.tr/e-tez/sbe/T00701/elife_ciftci_tez.pdf)

Bir araştırma esnasında tesadüfen bulduğum bir çalışmada enteresan bilgiler vardı.

sercinyo
14-04-2008, 03:24
Yaşadığım bir konuyu paylaşmak isterim.2002 yılının 5 mayısında Anneme doğum günü hediyesi olarak aldığım saksıda bir çiçek vardı.Kalın üzerine yazı yazılabilecek rafya kağdınada yazdığım bir not,

'Beni doğurup, büyütmeni, hayat vermeni sağlayan o güzel sevgin eminim bu çiçeğede hayat verecektir.Doğum günün kutlu olsun.Oğlun S....'

Türünü bilemiyorum ama o çiçek yıllarca sağlıklı olarak yaşadı.19 ocak 2007 akşamı Annemin aniden fenalaşması ve girdiği yoğun bakımdan çıkamaması sonucu hayata bağlanmamın en büyük amacını kaybettirdi. :(

Annemin gidişinden 2 ay sonra birden bire bu çiçekte soldu, çürüdü her yanı.Tek kök değildi 7-8 kadar köke sahipti.Durumu farkettikten sonra komşumla merak edip çiçekçiye götürdük kurtarılabilir bir yanı varmı diye.Çiçekçi gözümün önünde tek tek köklerine bakdı, ne yazıkkı o köklerin hepsi ölmüş.Yeniden yeşerme umudunun olmadığını söyledi.

O çiçeğe gözü gibi bakardı, her sabah konuşur haftada bir su verirdi.Şimdi düşündükçe acaba o yazıdaki istek son bulduğu içinmi oda bitmeyi tercih etti ?

Aklıma geldi, ben küçükken adına 'Merkuş' denilen bir bitki getirirlerdi.Onu katlayıp bir bezin içine dikip yastık altına koyardık.Yanılmıyorsam nazardan koruduğuna inanırlardı.Belki başka bir durum daha vardı tam hatırlayamıyorum.

bitkiavcısı
17-04-2008, 21:48
Eşyaya bakışı değiştirecek konulardan biri bu; konuyu başlatan sn. Malina'ya teşekkür ederim.

Tıbbi Bitkiler Bahçe'sinde 600 kadar tıbbi bitkimiz var. Bir çoğu da misafir bitkiler; başka diyarlardan getirildiler. Onları mümkün olduğunca hoş tutmaya çalışıyoruz. Biraz ilgisizlik küsmelerine sebep oluyor.

Bahçedeki görevime askerlik sebebiyle ara vermek durumunda kalmıştım. Bahçede memleketim Balıkesir'den getirdiğim türlerden bazıları ben askerdeyken kaybolmuşlardı; inanılması güç ama döndüğümde onlar da döndüler.

Bahçede bitkilerdeki psişizme her gün tanık oluyoruz. Bu şahit olduğum örneklerden sadece bir tanesi.

Paylaşayım istedim.

COYOTE
17-04-2008, 22:22
İlginç bir başlık, az önce fark ettim. 10-12 yaşlarındayken tv de bir deney seyretmiştim.(epey eski yani:) Şöyle ki saksıdaki bir bitkiye ve içinde suda küçük canlılar bulunan bir bardağa elektrot bağlıyorlar, bir süre bitkinin olağan hareketlerini kağıda döküyorlar çizgiler normal zigzag şeklinde ve sonra aniden bardağı kaynar suyun içine boşaltıveriyor bir düzenek. Bitkinin verdiği tepki inanılmaz oluyor gerçekten dün gibi hatırlıyorum zigzaglar öyle sapıtıyordu ki bir aşağı bir yukarı ve normal boyunun 3-4 misli.
Hafızama kazınmış resmen, yazmadan duramadım.

limon_agaci
27-07-2008, 18:01
benim minyatür gülüm var her çiçek açtıktan sonra çiçeklerini kesiyorum ve buduyorum acaba gülüm de korkuyormudur ama buna gereksinmesi olduğu için yapıyorum bunu. Bir de bazı çiçeklerimin yaprakları sararmış ve ya eskimiş oluyor onları kopartıyorum acaba yapmasam mı? :confused:

Nihal
28-07-2008, 08:47
;)Ben geçenlerde mor salkımı buduyordum.(Daha doğrusu yola gelen dallarını kestim)Herkesin mor salkımı açarken benim ki 2-3 tane açıp duruyordu.En sonunda sinirlendim.Doğru düzgün çiçek açmazsan seni kesicem dedim(Biraz canice ama...)Şimdi üzerinde tomurcuk dolu:D

Kiraz
28-07-2008, 15:30
Daha önce bu konularda bir kaç şey duymuştum ama forumdaki detaylı yazıları ilgiyle okudum.
Severek yapılan yemeğin daha güzel olduğuna, annelerin hasta çocuklarına yaptığı çorbaların daha çabuk iyileştirdiğine,... şimdi daha çok inanıyorum.

limon_agaci
29-07-2008, 15:51
;)Ben geçenlerde mor salkımı buduyordum.(Daha doğrusu yola gelen dallarını kestim)Herkesin mor salkımı açarken benim ki 2-3 tane açıp duruyordu.En sonunda sinirlendim.Doğru düzgün çiçek açmazsan seni kesicem dedim(Biraz canice ama...)Şimdi üzerinde tomurcuk dolu:D

Demekki arada dürtmek gerekiyor bunları :D

Nihal
30-07-2008, 09:15
******* öyle yapmak gerekiyor galiba:D.Açsın diye gözünün içine bakınca galiba şımarıp açmıyorlar.Ama hiç ilgi göstermediklerim çok güzel oluyor.

Halit Togay
29-11-2008, 08:34
Bahçemizde 5 - 6 yaşında şimdiye kadar hiç meyve vermemiş bir zerdali ağacı var. Geçen yaz babam bu senede meyva vermezse bu ağacı sökeceğim diye söylenip durdu.

Geçen hafta ben yazlığa gittim, niyetim o zerdaliyi söküp, yerine gülibrişim dikmekti.
Ama yapamadım, üzeri çiçek doluydu.

Babamdan korktu mu acaba?
Ferda Hanım
Anadolu'da (Ege'de) inciri korkutmak diye bir ritüel olduğunu biliyor musunuz? Meyve vermeyen incirler eline sopa almış yaşlı bir kadın tarafından törenle işte bu sene de incir vermezsen böyle kesiyorum diye korkutulurmuş.

Sulman
04-06-2010, 00:48
Susuz kalmış kurumaya yüz tutmuş bitkiye sadece sevgi gösterilerek konuşularak sürgün verdirdiklerini gördüm.

Anlıyorlar.

Pera
12-08-2010, 20:45
İnsanlardan daha duyarlı olduklarını düşünüyorum.Küçükken oturduğumuz evin önünde kiraz ağacı vardı.Çocukluğum üstünde geçti.Apartman sahibi İhsan amca (ağacın bakımını yapan kişi) her sene kirazlar olunca mahalledeki çocukları toplar eşit sayıda dağıtırdı.O ölünce ağaca çıkamadık çünkü eşi Hediye teyze kızıyordu.Dalları kirazdan sarkan ağacın dokunulma yasağından sonra küstüğüne ve her sene meyvesini daha da azalttığına şahit oldum.

the_mc
30-10-2010, 15:07
teşekkürler

ilksenozturk
01-11-2010, 12:42
Peter Tompkins-Christopher Bird'ün kaleme aldığı Bitkilerin Gizli Yaşamı adlı kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
kitap bence birazda inanılmadığı, gülüp geçildiği için kaçırılmış olanlardan da bahsediyor.
bu kitabı okurken bu konunun üzerine neden gidilmemiş ki, neden araştırmaların sonu böyle bırakılmış ki dedim çok kere. çünkü kitapta aktarılan araştırmalar gerçekse ortada müthiş bir güç var demektir.

umutyolcusu
01-11-2010, 14:50
Yıllar önce kayınvalidemin getirdiği bir küpeli çeliğinin tutmasını beklerken o bayılmış ölmek üzere idi.Kızımla beraber sesli olarak''ne olur ölme, biz seni çok seviyoruz...vb.''diye konuştuk ve dua ettik.Günden güne canlandı çoğaldı.
Bu yıl ise aldığım tepe çeliklerini toprağa dikip ilgilenmedim.Hiç biride tutmadı.Başka sepepleride olabilir tabi ama ilk örneği unutamıyorum.

uzman16
01-11-2010, 16:33
Sn. İlksenozturk,

Bahsettiğiniz kitabı araştırınca karşıma aşağıda alıntıladığım yazı çıktı.
Paylaşıyorum.

http://www.olcen.net/index.php?id=549&action=printMakale

ZİHNİMİ ALT ÜST EDEN KİTAP: BİTKİLERİN GİZLİ YAŞAMI.
Çeviri:Suphi Dölek (Sungur Yayınevi)
Orijinal adı:The Secret Life of Plants
Yazarlar Peter :Tompkins- Christopher Bird.

ZİHNİMİ ALT ÜST EDEN BİR KİTAP: BİTKİLERİN GİZLİ

The Secret Life of Plants) Peter Tompkins-Christopher Bird Çevirİ: Sulhi Dölek Sungur Yayınevi.

Hacettepe Üniversitesinde henüz Ekonomi Bölümü kurulmamıştı. Devlet Planlama Teşkilatındaki görevim sürerken, üniversitenin ;Eğitim Sonrası Fakültesinde, sonradan doçent ve profesör olacak gençlere Ekonometri konusunda bilgi sunmaya çalışıyordum. Dört katlı yüksek bir binanın son katında iki küçük odaya sığınmıştık. Geniş koridorun sağındaki odanın kapısı açık durur genç bir kişinin mikroskoba saatlerce baktığını görürdük. Beyaz giysisinin içinde, omuzları öne doğru eğilmiş kimi zaman yemeğe gitmeyi unutan bu kişi, bulaşıcı hastalıklar konusunda uzmanlaşan Doç.Dr Muvaffak Akman idi. Kendisini tanıdıkça hayranlığım artmaya onunla konuştukça Mustafa Kemal Atatürk'ün büyüklüğünün canlı kanıtı olduğunu düşünmeye başlamıştım. Çünkü o, bilimin en gerçek yol gösterici' olduğunu hepimize kanıtlıyor gibiydi. Onun Sivas'ta on yılı aşkın Rektör olarak üniversiteyi kurumlaştıran ve Atatürk'ün devrimlerinin izinde bilim adamı yetiştirmek amacıyla ilkelerinden ödün vermeyen yürekli, savaşımcı, bilimin gereklerini yalnız zihninde değil, düşüncesinin berraklığında, alçak gönüllüğü özümsemiş davranışlarında da her an görüyorduk. Şimdi o, bu satırları yazan (Ali Nejat Ölçen) nin yaşıtıdır ve yaşlanmayı bilmeyen genç bir Kemalist'tir.

Hacettepe Üniversitesinde, o yıllarda trende namaz kılmaya kalkışan öğretim üyeleri türememişti.. Bitkilerin Gizli Yaşamı adlı kitabını, okumam için verdiğinde, dünyamın bu denli sarsılacağını sanmıyordum. Bitkilerin de duyduğu, duyumsadığı kanısı zihnimde uyanmıştı fakat; bu gerçeğin bilimsel kanıtlarıyla karşılaşmamıştım. " Niksar'ın Çamiçi yaylasında, kayaları delerek Çam bitkisi yetiştirmeye çalışıyordum, 1970' lerde kayalıklar üzerinde odunların üst üste dizilmesiyle yapılandırdığımız yayla evi büyük bir kuş kafesini andırıyordu. Her çam fidanını iri başlı mahluklar yemesin diye çepe çevre kafesler içinde koruma almış ve aralarına da mahlep fidanları dikmiştim. Onlardan biri kurudu. Gelip geçenler akıl öğretiyor "keselim"; diyordu. Hayır onu yeşerteceğim dedim. Her saban fidanın yanına gidiyor ağlamaklı bir sesle yeşer diyordum, bir tas su dökerken. Tam kırk gün sonra yeşerdi ve şimdi kocaman ağaç oldu. Baharda pembe çiçekleri bana gülücükler göndermektedir. Beni duymuş muydu, ricamı nasıl duyumsamış, dileğimi nasıl yerine getirmişti. Zihnimi kurcalayan bu sorunun yanıtını Profesör Muvaffak Akman'ın okumam için verdiği kitapta buldum.

Şimdi size o kitabı tanıtmak istiyorum. Sungur Yayınevi nerededir bilemiyorum fakat Türkçe'ye sayın Sulhi Dölek "Bitkilerin Gizli Yaşamı" adlı kitap içindeki bilgilerle birlikte umarım yaşamaktadır. Amerika'nın tanınmış yalan makinesini keşfeden Clee Backster, uykusuz geçirdiği bir gecenin sabahında, yalan makinesinin elektrotlarından birini büyük yapraklı, yoğun küme biçiminde küçük çiçekleri olan tropik iklimin bitkisi Dracaena' bağlar. Bu çılgınca deney neden aklına gelmiştir bunu kendisi de bilmez.Onun amacı, bitkinin dibine su döküldüğünde tepki gösterip göstermediğini, gösterirse bunun nasıl ve ne denli çabuk ortaya çıkacağını anlamaktı. Grafik kağıdının üstündeki yazıcı uç kımıldamış, yukarıya doğru hareket edeceği yerde, zikzaklı eğri çözmeye başlamıştı. Hafif duygusal uyarı alan bir insanın gösterebileceği tepkiye benziyordu, diyor, Clee Backster Galvanometre, yalan makinesinin poligraf adı verilen bir parçasıymış. Deneyin gösterdiği sonuçla yetinmemişti Backster. Dracaena'nın suyu içerirken gösterdiği tepki gerçekten onun duyumsama niteliğinin sonucumuydu?

Zihninde oluşan bu soru, onun bilimsel davranışının ürünüydü. Bir başka deney yapmaya karar verir. Bitkinin yapraklarından birini sıcak kahve fincanının içine sokuverir. Aygıtta belirgin bir tepki ile karşılaşmaz. Ne var ki, bitkiye karşı daha acımasız saldırı aklına gelir ve bu kez, bitkinin yapraklarından birini kibritin aleviyle yakmak isterken, kibritle birlikte bitkiye uzanmasına gerek kalmadan, poligraf'daki yazıcı ucun, kağıt üzerindeki konumu birden değişerek, yukarıya doğru çizgi çizmeye başlar. Backster'in zihninde bir soru uyanır: "Acaba bitki onun aklından geçenleri okuyor muydu?".

Backster'in inatçı bir araştırmacı olduğu anlaşılıyor. Bu kez aynı deneyi çok çeşitli bitkiler üzerinde yapar; mağrul, soğan, portakal, muz ağaçları gibi, aynı sonuçla karşılaşır. Bitkilerde, ağız, burun, göz olmadığını ve Darwin'den beri hiç kimsenin bitkilerin bir sinir sistemi olduğunu algılama biçimini iler sürmediğini düşünen Clee Backster, laboratuarını genişletir, bir köpeğin içeriye girişinden, ya da bir örümceğin bitkiye doğru yönelişinden aygıta bağlı grafikte önemli değişmeler doğduğunu görüyordu. O halde bitkilerde de algılama güdüsü vardı, diyor. Bu arada çok ilginç bir deney yapma olanağını bulmuştu: Kanadalı bir bayan fizyoloji uzmanı laboratuara girdiği zaman, bitkilerin hiç birinde tepki görüntüsüne tanık olmaz. Nihayet altıncı bitkide görüngüyü kanıtlamaya yetecek bir tepki gözlemler. Öteki bitkileri neyi etkilediğini merak neden Backster, bayana sordu: " İşiniz her hangi bir yönüyle bitkilere zarar veriyor mu?.Aldığı yanıt şu oldu: " Bitkileri koparır kuru ağırlıklarını ölçmek ve nem oranını hesaplamak için fırında pişiririm". Konuk bayan laboratuardan çıkıp havaalanına doğru uzaklaşırken, bitkilerin tümünün açık seçik tepki verdiğini saptar. Backster'in bitkilerin bellekleri olup olmadığını da merak ettiğini görüyoruz.

Poligraf öğrencilerinden altısı, deney için gönüllü olur. İçlerinde polis bile vardır. Herbiri gözleri bağlı olarak, şapkadan kağıt çekeceklerdir. Kağıtlardan birinde iki bitkiden birinin kökünden sökülüp ayak altında ezilmesi, yazılıdır. Cürüm gizli olarak işlenecek, ne Backster, ne de öteki öğrenciler suçlunun kimliğini bilmeyecektir. Acaba bitki bilecek mi? Backster, sağ kalan bitkiyi poligraf aygıtına bağladıktan sonra, öğrenciler birer birer bitkinin önünden geçecektir. Deney başladığında, gerçek suçlunun bitkinin önünden geçerken, poligraf'ın ibresinin çılgınca devinime geçtiği görülür. Bitki komşusu öteki bitkiyi öldüreni keşfetmiştir. Bitkilerin kaynar suda ölen karidesler için de benzer tepkiyi gösterdiğini saptar Backster.

Bitki yaşamında henüz tanımlanmamış algılama yönteminin bulunduğu anlaşılıyor olmalıydı. Tüm bu deneylerin sonuçlarını 1969 yılında, "Uluslararası Parapsikoloji Dergisi"nin 10. cildinde yayımladı. 7 bin bilim adamı, dergideki yazının kopyalarını istemişti. İki düzineyi aşkın ABD üniversitesi Backster'in deneylerini yinelemek amacında olduğunu belirtir. Backster'in bulguları çeşitli ülkelerde bitkiler büzerinde çok farklı deneylerin yapılmasının başlangıcını oluşturdu. Peter Tompkins ve Christopher Bird'un kahırlı uğraşlarının sonucunda hazırladıkları kitap gerçekten, bitkilerin gizemli yaşamlarındaki algılama yetilerinin ortaya çıkarılmasına büyük katkıları dokunmuştur. Örneğin, Japonya'da bayan Hashimota, bitkiye olan sevgisini dile getirdiğinde, kaktüsten çabucak yanıt alabiliyordu. Bitkinin çıkardığı titreşimler, sese dönüştüğünde Dr. Hashimoto'un elektrik aygıtlarıyla yükseltildikten sonra yüksek gerilim hatlarının uzaktan duyulan ince vınlmasını andırıyordu. Hashimota'lar bitkileriyle öyle büyük bir yakınlık kurmuşlardı ki, çok geçmeden ona sayı saymasını öğretebilmişlerdi. İkiyle ikinin toplamının kaç ettiği sorulduğunda, grafikte dört tepe oluşturan sesle yanıt alıyorlardı.

Bitkilerin Gizli Yaşamı kitabının Türkçe'ye çevirisi 480 sayfa. Ve 350'nin üzerinde kaynakçadan oluşan bir kitap. Bitkilerin henüz gizini tam olarak öğrenemediğimiz algılama yetileri olduğunun bilimsel kanıtlarsını içeriyor. Ve kitaptan Goete'in sadece bir şair değil fakat aynı zamanda bitki sevdalısı olduğunu "bitkilerin başkalaşma"; niteliğini keşfeden bir bilgin olduğunu öğreniyoruz.

Bu bilge kişinin kanıtladığına göre, doğanın farklılaşması ayni bitkinin çeşitlenmesi olayını da beraberinde geti-riyor. Kim bilebilirdi ki onun farklılaşma kuramı tüm canlılar için geçerlidir. Bitkilerin Gizli Yaşamı kitabının yazarları, Peter Tompkins ve Chistopher Bird, Goethe'nin yeni bir bakış açısıyla, doğanın belirli bir parçayı bir başka parçadan oluşturarak, tek bir organın değişimleri yoluyla son derece farklı biçimler elde edebileceği vargısına ulaştığını yazmışlardı. (s.157) Ne denli haklıydılar. Doğa sürekli değişim içinde değil midir? Goethe, "Bitkiler bir kalıba göre modellendirilmemiş olsalardı, bitki olduklarını nasıl anlayabilirdim" diyor ve ekliyor: "yer yüzünde hiç görülmedik bitki çeşitleri icat edebiliriz". Weimar'daki arkadaşı ozan Johann Gottfried von Herde'ye Napoli';den yazdığı mektupta: " belli birmodel ve anahtarı elde ettikten sonra, insan sonsuza dek bitki icat edebilir. Onlar bir gerçeğe ve kaçınılmazlığa sahiptir. Aynı yasa, yaşayan her şeye uygulanabilir" diye yazmıştı. Goethe'den tam yüz yıl sonra İnsanoğlu canlıların klonlanabileceğini kanıtlamadı mı?

Biz de Niksar'ın Çamiçi yaylasında yetiştirdiğimiz çam ağaçlarını, köklerinin yönettiğini gözlemlemiş fakat, ne yazık ki bu gözlemimizi poliograf gibi bir aracı yapılandırmak olanağına ya da yetisine sahip olamadığımız için onu bilimsel sonuçlara ulaştıramamıştık. Sırası gelmişken gözlemimizin ne olduğunu okuyucularımıza sunmalıyım. Yayla evinin (şimdi herkes evini beton olarak yapılandırıyor, güzelim yayla kentleşti, gürültüsü, bakımsızlığı ve çöplükleriyle). Evin kuzey batısındaki üç çam fidanı bir iki karış yakınındaydı duvarın. Çünkü topraklı zemin orada vardı ve gerisi uçurum gibiydi. O uçurumu çitler örerek iki metre genişliğinde alan durumuna dönüştürdüm. Sobamıza gerekli odunları şimdi o alanda kesiyorum. Fidanlar büyüdükçe evin duvarından uzaklaşıyor-lardı. Onları, kökleri bir başka çam ağacına doğru yöneltiyor olmalıydı. Aradan beş yıl geçmiş hiçbir ağaç kozak vermemişti. Onlar için "her halde buluğa ermediler" diye düşünüyordum. Ağaçlardan ikisi duvardan dört metre kadar uzaklaştı ve komşusu çam ağacına dallarıyla sarıldı. O yıl bahçe kozaklarla doldu. Çünkü onlar evlenmiş aile olmuştu. Mutluydular. Daha hızlı büyüyor ve ince ibreleri daha gür daha yeşil daha canlıydı. Orman İşletme şefini görmeye gittim. Gözlemim doğrumuydu. Ağacın kökü toprağın altında yengeç gibi yürüyor ve üzerindeki kocaman ağacı taşıyordu. Doğru mu düşünüyordum? Orman işletme şefi yüzüme bakıyor her halde sapıttığımı düşünüyor olmalıydı. Bitkilerin Gizli Yaşamı kitabını okuyunca, ağaçların da insan olduğunu anladım. Hatta hayvanların da.

Şimdi pederimin kaplumbağasından söz etmeliyim. Beşiktaş'ta set üstü denilen ve kırk basamaklı merdivenle ulaşılan iki katlı evin arka cephesi Bizans döneminden kalma yüksek, çok yüksel duvara yakındı. Yan bölümde otlarla kaplı bir yeşillik vardı. Bir kaplumbağa erkenden gelir yüksek duvarın dibinde babamın ona mağrul yedir-mesini beklerdi. Bu, yıllar boyu sürdü. Annemden öğrendik ki, babam kaplumbağa ile konuşmaya başlamış o da babamın avucundakileri yedikten ve başının okşanmasına razı olduktan sonra mutlu, otlar arasında kayboluyormuş. Annem de Babamın üşüttüğünü sanıyor olmalıydı ki bir gün "oğlum baban kaplumbağa ile konuşuyor" diye mektup yazıp göndermişti. Belki de Eskişehir'den gelip onu bir ruh hekimine götürmemi istiyordu?. O kaplumbağayı görmedim. Fakat başını uzatıp babamın ince uzun parmaklarıyla okşamasını görür gibiydim. Görsem belki inanmazdım. Fakat artık inanıyordum, kaplumbağa, babamın söylediklerini anlıyordu. Zaman geçti kendimizi Ankara'da bulduk. Yıl 1958'in 11 Kasım günü Babam, Ankara'dan Eskişehir'e giderken Polatlı';da trende yaşamını yitirdi. Annemin ağlamaklı sesi kulaklarımdan hala çıkmıyor. ";Oğlum babana bir şey oldu, kaplumbağa artık gelmiyor "demişti. O günden sonra kaplumbağayı gören olmadı.

Androza
01-11-2010, 19:43
Ben,bu konuda bahsedilen bitkilerin gücüne inanıyorum.Bu konuya yakın anlatımda bulunan bir kitap okumuştum ve bitkilere bakış açım değişmişti.
Kitapta özetle, saksı değişimininin ve fide ekiminin gece yapılması gerektiğini çünkü bitkinin enerjisinin gece köklere indiğini ve daha az zarar gördüğünü yazıyordu.Tabi
ruhani olaylardan korkanlara bu kitabı tavisiye edemem ama her bitkinin onlardan sorumlu olan doğa ruhu olduğunu ve onlarla iletişime geçip bitkiyi daha iyi yetiştirebileceğimizi anlatıyordu.

Kitabı merak edenler için link ekliyorum.Bence mutlaka okunması gerek.
http://www.ilknokta.com/urun/57903/Bitkilerin-Gizemli-Gucu.html

ismail2776
12-11-2010, 22:32
Gerçekten çok ilginç bir konu, ben insanların hayvanlarla ve bitkilerle konuşarak iletişim kuracağına inanıyorum. Bu yazıları okuduktan sonra artık her bitki ile konuşarak anlaşmaya çalışacağım. Birde babamın elma, şeftali ve kiraz ağaçları var. Yani çiftçilik yapıyor. Bu durumda ağaçların budanması gerekiyor. Şimdi kafam çok karıştı. Acaba para kazanmak için bu iş yapılmazmı? Şimdi yeni diktiğim maydanozlarım ve ıspanaklarımla konuşacağım bakalım bana neler diyecekler. Sevgiyle kalın.

artemisia10
13-11-2010, 21:54
Ben de konuyu yeni farkettim bitkilerin ya da daha geniş olarak bakarsak doğanın bir şekilde bize cevep verdiğine inanıyorum. Algılarımız açıksa farkedebiliriz...Ben de annemlerin bahçesindeki asmayı aşılamaya çalıştım yalnız asma 6 senedir orda çardağa sarılmış durumda ve hiç üzüm verdiği görülmedi babam demire sarılı olduğu için meyve vermediğini söylüyordu bilemiyorum belki doğrudur. Neyse ben aşıyı yaptıktan sonra iki salkım üzüm verdi sanırım bu bir cevaptı ya da aklı başına geldi :)

seleste
09-02-2011, 19:36
Bu forumda bir yerde okudum : Üyemizin yaşlı annesi, meyve vermeyen ağaca üç taraftan ayna tutup "Tu senin sıfatına. Utanmıyor musun şu halinden ?" diyormuş. Bunu ağacın etrafında dönüp her açıdan ağaca aynada kendini göstererek yapıyormuş. Tahmin ettiğiniz üzere o ağaç mutlaka meyve veriyormuş.

Benim bahçem çok küçük. Üyelerimizden birinden nadide bir cins zeytin hediye geldi. Genelde tüm ağaçlar bahçemin yakınında sitenin ortak alanı olan bir yerde dikili. Bu zeytini oraya atmak istemedim. Bahçenin en güzel ve ışık alan köşesinde bir türlü kolyozdan kendini kurtaramayan ve büyüyüp bir tanecik olsun çiçek veremeyen bir manolya vardı. Ben acemi bahçıvanım ama yeşilparmak olduğum söylenir. Bir tek o manolya utandırdı beni.

Manolyayı yerinden söktüm ve bahçe dışındaki o alana diktim. Onun yerine de hediye zeytini diktim. Manolyayı bahçe dışına dikerken, "güzelim bahçede yüzüne baktım durdum açamadın, burda da açmazsan söküp atacağım seni " diye tehdit ettim :))

Bakalım neler olacak ? Manolya temelli mi küsecek , yoksa bakımsız tarlanın ortasında açtıkça açacak mı ?

Halil Önen
10-02-2011, 01:48
Bu forumda bir yerde okudum : Üyemizin yaşlı annesi, meyve vermeyen ağaca üç taraftan ayna tutup "Tu senin sıfatına. Utanmıyor musun şu halinden ?" diyormuş. Bunu ağacın etrafında dönüp her açıdan ağaca aynada kendini göstererek yapıyormuş. Tahmin ettiğiniz üzere o ağaç mutlaka meyve veriyormuş.

Benim bahçem çok küçük. Üyelerimizden birinden nadide bir cins zeytin hediye geldi. Genelde tüm ağaçlar bahçemin yakınında sitenin ortak alanı olan bir yerde dikili. Bu zeytini oraya atmak istemedim. Bahçenin en güzel ve ışık alan köşesinde bir türlü kolyozdan kendini kurtaramayan ve büyüyüp bir tanecik olsun çiçek veremeyen bir manolya vardı. Ben acemi bahçıvanım ama yeşilparmak olduğum söylenir. Bir tek o manolya utandırdı beni.

Manolyayı yerinden söktüm ve bahçe dışındaki o alana diktim. Onun yerine de hediye zeytini diktim. Manolyayı bahçe dışına dikerken, "güzelim bahçede yüzüne baktım durdum açamadın, burda da açmazsan söküp atacağım seni " diye tehdit ettim :))

Bakalım neler olacak ? Manolya temelli mi küsecek , yoksa bakımsız tarlanın ortasında açtıkça açacak mı ?

Manolya çiçek açarmı bilemem ama... :)

Manolyanın başına geleni gören zeytin ağacı;
üç yaşında, üç metre boylanır ve diğer akranlarından üç katı zeytin verir. (Yine de vermezse ben kaynanama bir haber uçurayım, üfürüğü ve tükürüğü kuvvetlidir.) :p

Saygılar

miyawy
11-04-2011, 11:30
Selamlar,
Bitkilerin gizli yaşamı adlı Kitabı Kadiköy ve Üsküdarda aradım bulamadım, internet üzerinden bir tane bulabildim, geçtiğimiz cuma günü sipariş verdim bu sabah elime geçti , okuyorum, beni bu kitapla tanıştıran arkadaşa teşekkür ederim...
Yeni baskısının olmadığını söylediler, elime geçen kitapsa, sararmış, hafif yıpranmış 2. el,
olsun.......

Doğayla Barış
13-04-2011, 06:49
Çok ilginç bir konu. Doğanın gücüne inanıyorum. Kendi yaşantımda bir çok örnekle karşılaştım.

yunuscem
29-04-2011, 00:49
Yarın ilk işim bu konu başlığı altında ismi geçen kitapları araştırmak olacak.Bitkiler elbette kendilerince bir hafsalaya sahiptirler. güzel bir önerim var sizlere.The happining 'Mistik Olay ' filmini bu konu çerçevesinde izleyin derim. Konuyu açan ve bilgi ve tecrübelerini paylaşan forumdaşlara teşekkür ederim.

ciceksever70
29-04-2011, 07:57
Ben de bu konuyu bugün farkettim. Cok ilginc bilgiler var. Bitkilerin biz bakim gösterip ilgilendikce tesekkür ettiklerine inaniyordum zaten ama bu kadar detayli düsünmemistim. Arastirmaya deger.

uzman16
29-04-2011, 11:05
Selamlar,
Bitkilerin gizli yaşamı adlı Kitabı Kadiköy ve Üsküdarda aradım bulamadım, internet üzerinden bir tane bulabildim, geçtiğimiz cuma günü sipariş verdim bu sabah elime geçti , okuyorum, beni bu kitapla tanıştıran arkadaşa teşekkür ederim...
Yeni baskısının olmadığını söylediler, elime geçen kitapsa, sararmış, hafif yıpranmış 2. el,
olsun.......

Ben de internetten Edirne'de bir kitapçıdan buldum.
Kitap o kadar eski ki acayip bir kokusu var. Sanırım çok uzun süre kapalı ve havasız bir yerde kaldı. Balkona havalanması için koydum. Dayanılacak gibi değil kokusu.:(
En kısa sürede okumak istiyorum.
Siz okudunuz mu? Nasıl?


Yarın ilk işim bu konu başlığı altında ismi geçen kitapları araştırmak olacak.Bitkiler elbette kendilerince bir hafsalaya sahiptirler. güzel bir önerim var sizlere.The happining 'Mistik Olay ' filmini bu konu çerçevesinde izleyin derim. Konuyu açan ve bilgi ve tecrübelerini paylaşan forumdaşlara teşekkür ederim.

Seyrettim. İlginçti. Hatta ürktüm. Aslında doğanın gücüne güzel bir örnek.

bernacyhn
29-04-2011, 17:05
Aslında birçok kitapta ve filmde gerçekte var olan mistik olaylardan bahsediliyor ancak büyük çoğunluk onları fantastik bilimkurgu şeklinde algılıyor. Neyse, gelir gelmez şikayet etmeye başladım asıl konuşmak istediğim konudan aklım soğumadan anlatmaya başlayayım. Ben hayvanları ve bitkileri çok severim. Hepsiyle mutlaka aramda bir duygusal bağ kurmuşluğum vardır. Bu yüzden onların da duyguları olduğuna inanırım ve hep derim ki hiç bir canlı sevgi karşısında duramaz. Buna en güzel örneği bir belgeselde görmüştüm, hala tüylerim diken diken olur hatırladıkça. Belgeselin ve belgeseldeki adamın adını bilmiyorum, yanlız ilk gördüğüm anda hayvanlara olan sevgisinin büyüklüğüne hayran kalmıştım. Bu belgeseldeki adam doğanın en vahşileri arasında bildiğimiz sırtlan ve aslanları öyle çok sevmişti ki bir anne sırtlanın yeni doğurduğu yavruları adamın eline alıp okşamasına izin vermiş, hatta adam yavruları severken yerde gerim gerim gerinip esnemişti. Sırtlanın gözlerinde adamı ne kadar çok sevdiğini görmüş, hüngür hüngür ağlamıştım. Belgeselin devamında ise yine aynı adam aslanlarla sanki sıradan bir ev kedisiymiş gibi oynuyordu. Adam yüksek bir yere çıkıp oturmuş ve ayaklarını aşağıya sarkıtmıştı, aslan da yanına gelip arkasından ön ayaklarını adamın omuzlarını koyup olanca ağırlığıyla ve olanca sevgisiyle adamın başını yalıyordu. Yine aynı aslan bu adamın sevgisinin karşısında duramayıp sudan nefret etmesine rağmen adamın çağırması üzerine suya girmiş ve suyun içinde yine ön ayaklarını adamın omuzlarına koymuştu. Bu videoyu izlerken içim dolmuş hüngür hüngür ağlamıştım ve annem de ağladığım için kızmıştı, çünkü benim gördüğümü görememişti orada. Ben orada kocaman bir sevgi görmüştüm. Bu sevgi içime işlemişti.

Yine filmler konusuna dönersek, hani geçtiğimiz sene vizyonda olan AVATAR filmi mesela.. O film için benim ütopyam derim hep. Hani mavili insanlar saçlarının ucundaki püsküllü oluşumu hayvanların ya da ağaçların püsküllerine değdirdikleri anda o püsküller birleşir, duygu düşünce akımı başlar. Aslında bu hayvanları ve bitkileri bariz şekilde aşağılamak olur. Çünkü yukarıda sizlerin belirttiğiniz gibi bitkilerin ve hayvanların duygu, düşünce akımı için bu tarz oluşumlara ihtiyaçları yoktur, onların algıları bizim gözlerimizin ve bilimum algılarımızın ötesinde olduğu aşikardır.
Aklıma gelen bir diğer film ise NARNİA GÜNLÜKLERİ.. Orada da bitkiler sevgiyle dans edip şarkı söylemekte, hayvanlar ne kadar vahşi olurlarsa olsunlar tamamen şefkatle yaklaşmaktadır insanlara. Bunun yanında bu filmin üçüncü serisinde kötü adamlar gelip bitkileri ve hayvanları öldürüp, onları asıl hareketsiz ve vahşi doğalarına geri dönmelerine neden olurlar. Bitkiler ve hayvanlar sevgiyi unutur ve sevgisinden asla vazgeçmeyen minik kraliçeyi bile hatırlamazlar.

Dediğim gibi bu filmler ne kadar ütopya gibi görünse de aslında kısmen gerçektirler. Şimdi aklıma geldi, tibetteki keşişlerin kaplanlarla beraber yaşamaları da bu konuya gerçek bir örnek. Aklıma geldikçe geliyor işte bir şeyler :) İçim çok doluymuş meğerse..

Benim bundan iki sene önce çok güzel çiçeklerim vardı. Difenbahya, bol bol menekşe, dreceana, kılıç, sarmaşık, mum ve birçok türde çiçek. Ben otuz kadar menekşeyle aynı odada uyuduğum zamanları bilirim. Annem ne kadar zararlı dese de ben menekşelerimi kendimden üstün tutup onları odamdan dışarı çıkaramazdım, gözümün önünden ayırmak gelmezdi çocuklarımı. İşte ben onları böyle severken kısa süreli bir taşınma durumum oldu ve menekşelerimle beraber diğer çiçeklerim de istanbulda kaldı. 6 ay boyunca ne görebildim ne de konuşabildim çocuklarımla. Ayrılık bana zor geldiği gibi onlara da zor geldi ve benim yokluğum onların ölümüne neden oldu. 40-50 saksı menekşeden bir kısmını ölmesinler diye komşulara verdim ve diğerleri de maalesef öldüler. Şuan o menekşelerden ve diğerlerinden bir saksı yavru menekşe (çok zor büyüyor, yanında olduğuma inandıramadım henüz), kılıç, mum ve yumrulu bir zambak kaldı. Evin havası çok pis ve ev çok donuk geliyor bana. Demem o ki bu konu gerçekten önemli çünkü biz insanlar başta olmak üzere tüm canlılar sevgiye ve ilgiye ihtiyaç duyarız. İnsan insanın halinden elbet anlar bir şekilde, ancak hayvanları ve bitkileri sevmek, onları koruyup gözetmek başlı başına bir sevgi yoğunluğu ve sorumluluk gerektiren bir durum.
Son olarak da şunu söylemek isterim; eğer hiçbir şeye güveniniz yoksa sadece sevgiye güvenin, yeter.

arjuna38
09-09-2011, 14:34
Allah ım sana şükürler olsun. Bu yazıyı okumasaydım deli olduğuma inanacaktım. :)

Charlaux
10-12-2011, 22:44
Bu durumla ilgili çok ilginç iki anımı sizlerle paylaşmak isterim :rolleyes:

1) Kış zamanında bir arkadaşımız Tayland'a gitmişti ve rambutan getirmişti ve ben de ektim ve 1 hafta içinde inanılmaz bir güçle çıktı,birkaç sene öncesiydi ve gerçekten de çok soğuk bir alanda yaşıyoruz ancak dayandı belli bir süre.

2) Ikea'da bir ara pamuklu kaktüsler satılıyordu bir ara,ben ilk okşadığımda canımı yakmıştı ancak belli bir süre sonra okşadığımda pamuksu yapı batmıyordu bana ama bir başkası elleyince batıyordu işte.

Bence bu ikisi de bitkilerin aslında iletişim kurduğunu gösteriyor.Ayrıca bitkilerle konuşmakta onlara iyi geliyor galiba:p

papalina
12-12-2011, 13:33
Ben,bu konuda bahsedilen bitkilerin gücüne inanıyorum.Bu konuya yakın anlatımda bulunan bir kitap okumuştum ve bitkilere bakış açım değişmişti.
Kitapta özetle, saksı değişimininin ve fide ekiminin gece yapılması gerektiğini çünkü bitkinin enerjisinin gece köklere indiğini ve daha az zarar gördüğünü yazıyordu.Tabi
ruhani olaylardan korkanlara bu kitabı tavisiye edemem ama her bitkinin onlardan sorumlu olan doğa ruhu olduğunu ve onlarla iletişime geçip bitkiyi daha iyi yetiştirebileceğimizi anlatıyordu.

Kitabı merak edenler için link ekliyorum.Bence mutlaka okunması gerek.
Bitkilerin Gizemli Gc - M. Small Wright - tesi Yaynlar - kitap - ilknokta.com (http://www.ilknokta.com/urun/57903/Bitkilerin-Gizemli-Gucu.html)

Son satırlar kesinlikle doğru. Ben KÖK CANLANDIRMAK (http://kokcanlandirma.com/) diye bir şifa çalışmasına katılıyorum. Bu çalışmada doğa ruhlarından haberdar olduk. Kesinlikle varlar. Ve aslında büyük bir bilgi hazinesi yatıyor ama biz çok uzakta olduğumuz için artık doğaya, keşfedemiyoruz. Herhangi bir canlıyı öldürürken özür dilemek gerekiyor(mecbur öldürüyorsak böcekleri falan) Onları koruyan ruhları gerçekten hesap soruyor sonrasında, ya da enerji bazında bizi engelleyebiliyorlar. Orman katletlmek korkunç, bunu yapanın tüm soyu cezalandırılıyor. Üstelik ormanların eşleri de olabiliyormuş, eş ruh gibi bir nevi. Eğer geçmişte yaptığımız bu tür hatalar varsa, hemen özür dilemeye ve bir daha yapmayacağımıza dair sözler vermemiz gerekiyor. Ve de gelecek kuşaklara doğa bilgisini aktarma sözü tabi ki. Kaç şifa çalışmasında doğa ruhlarından özür dilenmesi gerekti. Ve haklılar tabi ki.

Bunun dışında ben çeşitli kere, bitkilerimin duygularını hissettim. Uzun süredir sürekli böceklenen ve can çekişen bir çiçeğimin en son yanına gittiğimde gözlerimden yaşlar geldi, ağlamak istedim ki öyle bir duygum o anda yoktu. Onun hissiydi bu acı çekiyordu.
Veya yaklaştığınızda çok yoğun sevgi hissi geliyorsa içinizden, belki bitkinizin sevgiye çok ihtiyacı var.
Ayrıca şunu farkettim ki, bizim duygularımız da bitkilerimize saldırabiliyor. Sıkıntıdaki bitkilerimin benim duygularımdan etkilendiğini farkettim. Yani içinizde kendinize zarar veren bir duygu-öfke, suçluluk-varsa, aynı etkiyi birebir bitkinin kendisinde görebiliyorsunuz. Durum direkt yansıyor.

sardunyadervis
07-04-2014, 00:05
Bende bir yazı okumuştum o yazıda aşağı yukarı şöyle Amerika'da belli bazı din adamlarını farklı dinlerden toplamışlar bunlara tohumlar vermişler dikin ve dualarınızı edin büyümeleri için demişler onlarda büyüksün güzel gelişsin diye tohumlara bitkilere dua etmişler belli bir sure bu böyle denemişler aynı tarihte de aynı tohumlardan başka ortamda dua edilmeden dikilmiş tohumlara karşılaştırma yapmışlar ve görmüşler ki dua ile büyüyen tohumlar daha hızlı gelişme göstermiş.
Bizde duyarız ya kimileri reiki yapar kimileri dua eder eski insanlar sulama yapacaklarında parmaklarını suyun içine sokup dua ederlermiş sevgi enerjilerini gecirirlermiş :)

A_NOMAD
28-04-2014, 21:09
Çok sevdiğim bir çiçeğimde gördüğüm ilk gelişme beni çok heyecanlandırmıştı, ona bir hediye vermek istedim ve elimde sadece 1 adet bulunan basit bir nazar boncuğunu toprağının üstüne yerleştirdim, sebebini de sevinçle kendisine anlattım.

Aradan sadece 1 gün geçmişti ki yanındaki saksılarda oldukça sağlıklı durumdaki bitkilerim resmen 'surat asmaya' başladılar. Günden güne kötüleşmeleri üzerine ancak aklıma geldi 'kıskanmış' olabilecekleri.

Hemen o nazar boncuklarından aldım mecburen özürler dileyerek her saksıma birer tane yerleştirdim. Aradan henüz saatler geçmişti ki benimkiler kelimenin tam anlamıyla 'sırıtmaya' başladılar :D

Artık evimde nazar boncuksuz saksım kalmadı :D
Ben sadece dekoratif görüyorum o boncukları ama sanırım benim çoluk çocuk, nazardan koruyucu olduğuna inanıyor :D

Charlaux
05-05-2014, 13:06
Bitkilerinin aci cekip cekmedigine dair cok ilginc bir calisma;kisa ve oz.Izlemenizi tavsiye ederim.

Do Plants Respond to Pain? - Video | Smithsonian Channel (http://www.smithsonianchannel.com/sc/web/video/titles/12151/do-plants-respond-to-pain)

hosseda
05-05-2014, 14:43
Ustamın köyde bahçesinde serası var. Fidelerin hepsini ondan aldım ikide fidan diktirdim bahçeye. Fidanları dikerken yakında bulunan yenidünya ağacımı gösterdim nasıl meyve durumu usta dedim. Süper dedi, keseceğim seni bu sene meyve vermezsen dedim böyle oldu dedim. Arada konuş fidanlarla iyi oluyor deyince, ben her hafta onlardan tekmil alıyorum dedi...Durumlarına göre rütbe veriyormuş... sen çavuş oldun afferin...sen mıntıka temizliğine gidersin bu kafayla gibi....

tugaykacar
02-02-2015, 20:24
budama işlemide canlının hayatını engelleyen yaşam hakkını elınden alan bır uygulamadır.

Sûz-i Dilârâ
02-03-2015, 18:28
Ben de bir tane anlatayım. Van'dayken sahiplendiğim Tin Tin adlı sokak köpeğim (minicik bir yavruyken tanışmıştık) onunla aramızdaki bağ çok başkadır.

Hamile kalmış, acemi olduğum için bilemedim doğum zamanına kadar. Hiç unutmuyorum 3 Ocak akşamı evde temizlik yapıyordum, üstümde öyle boğucu bir güç vardı ki neredeyse ölecekmişim gibi hissediyordum. Elektrik düğmesine bastım lamba patladı, banyo perdesi elimle hafifçe çekmemle yerle bir oldu. Elektrik süpürgemin düğmesine defalarca bastığım halde hiç çalışmadı, umudumu kesip komşumdan ödünç istediğim süpürgenin düğmesine basar basmaz motorunu yaktım. Süpürgeden ateşler çıktı sigorta attı. Öyle korkmuştum ki ağlayarak eşimi aradım. En son dayanamayıp kendimi dışarı attım apartmanın bahçesine çıktım. Lapa lapa kar yağmaya başlamış üstümdeki baskı hissinden nefes alamıyordum.

Arka bahçeye geçtim baktım Tin Tin her zamanki yerinde kar altında yatıyor yanına gittim biraz seveyim diye. O da ne daha demincek doğurduğu yavrusunu ağzıyla çekiştire çekiştire yalayıp temizliyor. O an üzerimden öyle ağır bir yükün kalktığını hissedip öyle rahatladım ki anlatamam. Demin öleceğim sanan ben şimdi tüy gibi hafiflemiştim. Tin Tin bana sevimli sevimli bakıyordu.

Eve gidip battaniye getireyim yavru üşümesin diye koşa koşa gidip döndüğümde Tin Tin'in yanında ikinci yavrusunu gördüm. O yavrular ikimizin ilk çocukları oldu. Tin Tin'i öyle iyi besledim ki süt olsun diye gözleri kaybolmuştu kilodan. Yavrular da çok sağlıklı büyüdü. Ancak her zaman ki iğrenç komşu şikâyetleri yüzünden yavruları başka bir yere vermek zorunda kaldım bayağı büyümüşlerdi. Tin tin yavrularından ayrıldığı ilk gün çöplükten oyuncak bir ayı bulmuş ön patilerinin arasında yalıyordu. Bana öyle acılar içinde bakıyordu ki tarif edemem. İnsan olsa neredeyse ağlayacak diyebilirdiniz.

Tin Tin benim çocuklarım doğduktan bir hafta sonra öldü.

Bu anlattığımdan başka anlatsam pekçok kişinin korkutucu bulacağı pekçok şey yaşadım. Hayvanlarla ve bitkilerle ilgilenmek insanın üçüncü gözünü, altıncı hissini açıyor. Bakış açısını değiştiriyor.

A_NOMAD
02-03-2015, 18:46
Ben de bir tane anlatayım. Van'dayken sahiplendiğim Tin Tin adlı sokak köpeğim (minicik bir yavruyken tanışmıştık) onunla aramızdaki bağ çok başkadır...


Anınız çok etkileyici ama bitkisel psişizm ile ilgili olmamış ki.

Hayvanlar bölümüne yakışır bence...

Sûz-i Dilârâ
02-03-2015, 19:38
Emin olamadığım için yazmamıştım ama şimdi eski mesajları kontrol edince hafızamı doğruladım. Mod'lardan Müjgan hanım, bir kediyle ilgili olayı yazmış, benim de aklımda hayvanlarla ilgili mesaj var diye kaldığı için yazmıştım.

Sizin mesajı görünce birden aklıma gelmedi ancak şimdi asıl buraya yazma nedenimi hatırladım. :)

Sûz-i Dilârâ
02-03-2015, 19:42
Hadi bir tane de bitkilerle ilgili anlatayım :D

Menekşelerim çiçek açmıyorlar diye sinir oluyordum. Gariblerimin doğru dürüst güneş gördüğü yok ki nasıl açsınlar. İnanmaya inanmaya yanlarına gidip "hadin bakem en çok çiçeği kim açacak yarışması düzenliyorum birinci olana sürpriz bir ödülüm olacak" deyip "start" verdim. Bir hafta geçti geçmedi güneş görmeyen menekşelerin üstü çiçek şemsiyesiyle kapanmış gibi çiçekle dolmuştu. Hepsini birinci ilan edip bir şişe menekşe vitamini aldım onlara:D Ve şartları zorlayıp güneş alan perde arkası ayarladım.:cool:

serin rüzgar
15-06-2016, 16:46
gerçekten bitkilerin sırlı dünyasına inanıyorum ama malesef bilimsel olarak kanıtlanmış birşey olmadıgını düşünüyorum. Bilimin bu konularda gidecek daha çoook yolu var.

sırça
15-06-2016, 17:16
Sevgili katılımcılar,
İnsanlarda çakra merkezleri var deniyor ve 7 merkezden bahsediliyor. Bitkilerin de çakra merkezleri olmalı eğer insanlarda varsa diye düşünüyorum. Bu konuda pek çalışma yok sanırım.
Sevgi ile,
Not: Hayvanları da unutmayalım bu arada...

Batı Rüzgarı
25-06-2016, 04:55
bu bitkisel psişizm ile ilgili kendi deneyimimi aktarayım
bitkilere karşı uğraş verirsiniz özenirsiniz bezenirsiniz ve biri bir gün o özendiğiniz bitkilerinizin saksılarına kül tablası muamelesi yapar.
işte o gün bitkisel psişizm içerisine girersiniz

tabi sinirinizden...

A_NOMAD
25-06-2016, 14:01
bu bitkisel psişizm ile ilgili kendi deneyimimi aktarayım
bitkilere karşı uğraş verirsiniz özenirsiniz bezenirsiniz ve biri bir gün o özendiğiniz bitkilerinizin saksılarına kül tablası muamelesi yapar.
işte o gün bitkisel psişizm içerisine girersiniz

tabi sinirinizden...

Siz konuyu çok yanlış anlamışsınız ama olsun :)

Bitkisel psişizm nedir (https://tr.wikipedia.org/wiki/Bitkisel_psi%C5%9Fizm)