Bağlan

View Full Version : Ortak Yazılan Öykü - 2 (Su Damlasını Hikayesi)




Güler
09-11-2008, 07:29
Yeni bir öyküye başlamaya ne dersiniz?
Yeni bir ağaç veya çiçek olabilir mi?




Baobab
09-11-2008, 09:11
evde tohumdan yetişen bir sebzenin, mesela domates tohumu vs, toprak altından başlayan hayatı da olabilir.

Gelişmesi, ev halkı, meyveye durması, iklimin değişimi, çevresindeki diğer bitkiler, saksısından gördüğü kadarıyla yoldan gelip geçenler, vs ;)

ormanx
09-11-2008, 16:04
Herkesin üzerinde düşünüp birşeyler üretebileceği birşey olması lazım. Tanıdık birşey.
Mesela domates olabilir, buğday olabilir, zeytin olabilir,
Sesli düşünürken zeytin de takıldım ve bunu tuttum. Başka fikirleri de alalım lütfen.

bilce
09-11-2008, 16:27
E hala neden başlamadık ;)

aysun öztürk
09-11-2008, 16:30
Bitkilere can veren ''SU'' olabilir mi?

derya Derya
09-11-2008, 18:11
Evet..
Bir su damlasının hikayesi mesela..
Kah yağmur olacak, kah derede akacak, kah bir bitkiye can verecek..

Cumhur Tonba
10-11-2008, 10:49
Hayatın ta kendisi.
Kim zaman göklerde bir bulut, Kimi zaman bitkilerinize bir yorgan, Kimi zaman yerin yüzlerce metre altında olan, , kimi zaman tüm bedeninizi dolaşan. Size çok yakın ve çok uzak olan su. Bir damla su.
Nerden geldim. Nereye gidiyorum.
Benimle gezer misiniz?

Yolculuğumuz başlıyor.

bilce
10-11-2008, 11:56
Hayat...
Ne kadar da gürültülü başlamıştı benim için, acaba herkez için böyle mi başlar? Yoksa dünyaya geldikten sonra yaşayacaklarımın bir ipucu muydu duyduklarım ? Nasılda karanlığın ortasından çıkıverdim aydınlığa, yanımda kimler vardı, nereye gidiyordum, aşağıya doğru süreklendikçe eksilen parçalarım ne olacaktı, hiçbirini bilmiyordum. Sanırım yaşamım boyunca da bilmeyecektim. Hiçbirimizin bilmediği gibi..
Tek bildiğim, adıma yağmur dendiği ve şuan gökyüzünden aşağıya doğru sürüklenmekte olduğumdu...

Baobab
10-11-2008, 13:22
Aşağıya doğru hızla süzüldükçe, etrafım aydınlanmaya,
güneşin altın ışıkları içimi yıkamaya başladı...
Etrafta çığlık çığlığa uçuşuyordı fırtına kuşları.
Yeryüzüne yaklaştıkça, içimi dolduruyordu,
benden önce menzile varan arkadaşlarımdan gelen mis gibi toprak kokusu.
Yeni bir hayata başlıyoruz, başka bir ülkeye gidiyoruz diye sevinçle haykırdım rüzgarda...
İçim coşkuyla, şiirle doldu hep. İşte, harikulade arkadaşlar, türlü güzellikle dolu yeni bir hayat dedim!...

"kuşlar yağmur yağdırır da,
yağmur güneşe vururdu ya
ben, sana gelirdim..."

Cumhur Tonba
11-11-2008, 00:43
Bu arada size komik bir olayda anlatmak istiyorum.
Muzip bir genç Uluslararası bir fuuarda stand açıp imza topluyor. Konu ise şu.

- Dünyanın en yanıcı iki elementin den meydana gelen
- Zaman zaman insanların toplu olarak ölümüne neden olan
- Uğruna savaşlar yaplan
Dihidrojen monoksit maddesinin yasaklanması için imza verir misiniz?
Ve bir haylide imza toplamış.

Arkadaşı tebrik ediyorum. Ben aslında bulunduğum ortamın şeklini alırım. Kohezyon ve Adhezyon yeteneğim sayesinde belirli kılcal yapılar içinde kopmadan yükselebilir ve taşınırım

En değişik özelliğim ise, tüm sıvılar donunca hamen küçüldüğü halde benim hacmim artar. Katı halim, sıvı halimden hafif olduğu için buz olarak suyun üstünde yüzerim.

Unutmayın. Vucudunuzda % 11 oranında azldığım vakit, ölümünüze sebeb olabilirim.

Lütfen beni iyi tanıyın. Arkadaşlar beni bekliyor. Bakalım ne maceralar yaşıyacağız.

Güler
11-11-2008, 00:59
Evet adıma methiyeler de yazılıyor; Su hayattır, su gibi aziz ol diyenleri de duyuyorum. Kıymetimi anlayacak mı bu insanoğulları?

derya Derya
11-11-2008, 08:43
Meğer bulutlar ne kadar yüksekmiş yerden, meğer ne kadar yalın görünüyormuş yeryüzü. İnsanoğlu güneşten bile şanslı olmalı..
Biliyor musunuz düşereken içimden güneş ışıkları geçti, yedi renge ayrıldım, yedi güzel renge. Su gibi aziz olmak bu mu acaba?
Acaba Tanrı beni kutsadı mı, bana bunu yaşatarak?
İçimi ısıttı güneş ışığı, beni benden aldı, benden bir ışık tayfı yarattı. Her renk içimden fışkırdı adeta..Ben, ne olduğumu, ne olacağımı bilmeyen ben; daha doğar doğmaz bir mucize yarattım! İnsanoğlu kıymetimi,anlamıştır şimdi; beni gördüler biliyorum..
Ah tanrım, güneşe hayrandım yeyüzünü görene ve o güzel çiçeğin yanına inene kadar. Ama içimden çıkan hiçbir renk bu çiçekte ki renk kadar alımlı değildi. Tanrım bu senin şaheserin olmalı. Alıcı kuşlar bile bu çiçek kadar güzel değildi. Kafam iyice karıştı..
Şimdilik kararım bu çiçeğe dahil olmak..
Sonumu göremesem; nasıl yapacağımı bilmesem de..

derya Derya
11-11-2008, 09:14
Ah güzel çiçek keşke sana bilmediğin şeyler söylesem, ama ben de hiç birşey bilmiyorum..
Ne kadar iyilik varsa ikimiz için olsun, hepsini dileyip yanına geliyorum..

Güler
11-11-2008, 10:30
Biz gökyüzünden taaa o kadar uzaklardan gelirken, yeryüzünden binlerce mini mini çığlıklar yükseliyor gibi geldi bana; ağaçlar, çiçekler, bitkiler yapraklarının, gövdelerinin yıkanışlarından memnun mesut, hele şu karşıdaki çam ağacı sanki kollarını gökyüzüne kaldırmışcasına, daha da yıka beni daha da der gibiydi.
İnsanoğlu gurup gurup toplanmış, şükür şükür, rahmet yağıyor diyerek, sevinçlerini belirtiyorlardı.
Ne de çok beklemişler beni.... ne de çok özlemişler......

Cumhur Tonba
11-11-2008, 11:02
Bir değil binlerce çiçek kollarını açtı. Sanki hepsi de bana hasret. Gizli bir kuvvet her zerremi onlara doğru itmeye başladı. Yeni bir yolculuğa çıkıyorum galiba.

BenBen1967
11-11-2008, 11:48
Kuruyup çatlamış toprak hemen sarıldı bana öyle bir çekişi vardı ki şaşırdım kaldım. Ellerini açmış küçücük çocuklar avuçlarına dolan damlalarımı içip şükür dediler. Demek çok özlemişler beni. Toprağı doyurdum damlalarımla tohumlar yeşerecek ama ama buda ne duramıyorum tutunamıyorum hiç bir yere. Kök yok bu topraklarda ağaç yok neler oluyor toprakta benimle beraber akmaya başladı.....

A.Şahin
11-11-2008, 17:23
Halbuki en son göğe yükselişimde etraf daha kalabalıktı beni bekleyenlerle, acaba başka yer miydi geldiğim, yoksa çok mu uzun zaman geçmişti bu kadar değişime uğrayacak?.. Tutunamadığım dostlarım nerdeler? Ya da neden bu kadar azlar?
Bunları düşünerek kıvrımlarında ilerlediğim yatağımın etrafı biraz olsun "içime su serpti"...
Merhaba söğüt, merhaba kavaklar. :D

aysun öztürk
11-11-2008, 19:18
Uzunca bir yolum var akmak için.
Biliyorum yolumun üzerine çıkacak zorlukları ki bu zorluklar beni hiç yıldırmadı. Düzlüklerde göldüm, kurbağa sesleriyle çınlattığım.Yükseklerde şelale! aşağılara gelin gibi süzüldüm kimi zaman, bir savaşçı gibi kükrediğimde evleri, arabaları yutuverdim.Sonra gözyaşı oldum gözlerde.

Biliyorum yolum uzun.Bu toprak yatağım benim.Üzerinde dinlendiğim, o yumuşadığında birlikte sürüklediğim. Güçlü olmasına güçlüyüm ama birtek dağlar karşı koyar bana, birde kulağımı büken çeşmeler. O zaman dururum ben.Durgun durgun bakarım gökyüzüne. Maviyse gök mavileşir, yeşilse çevrem yeşeririm. Gün doğumu ve batımlarında kızıl olurum.

Şİmdi dinleniyorum, kimbilir yarın hangi şekle döneceğim, dostlarım güneş,rüzgar ve toprak yardımcı olurlar bana.

Cumhur Tonba
11-11-2008, 23:44
Ben. Su.
Size bazı nasihatlarda bulunmak istiyorum.

Sudanm ucuzdeğilim ve pişmiş aşa su katmam. Benim özelliklerimi Su gibi ezberlerseniz Suyun basını tutarsınız. Su katılmamış biri olur ve aç Susus kamadan, kimsenin dümen Suyundan gitmeden, bulanık Su da balık avlamadan yaşarsınız ve kimse elinize Su dökemez. Dolayısıyla Elinizi sıcak Su dan soğuk Su ya koymaz, dostlarınızla içtiğiniz Su ayrı gitmez ve sman altından Su yürütmezsiniz. Su uyur düşman uyumaz, Suyun yavaş akanından-insanın yere bakanından kork derlerya. Siz beni dinler ve nasihatlarıma uyarsanız, onları suya götürüp, susus getirirsiniz.

Baldaş
12-11-2008, 15:25
Ölümsüz olarak yaratıldım. Dünya'da gezip görmediğim yeryüzü parçası, şahit olmadığım olay kalmadı. Hafızamda milyonlarca yılın birikimi var.

Birkaç elbisem var. Kışın bembeyaz uzun yumuşak elbisemi giyerim. Baharda örümceklerin dokuduğu kristal elbisemi ki güneş ışınları üzerine vurduğunda gözleriniz kamaşır, yazın mavi, mercan kemerli elbisemi giyerim üzerinde balık pullarından desenler vardır. Ayakkabılarım papatya yapraklarından , deniz kabuklarından, saçlarımda mevsimine göre kimi zaman çiğdemler, kardelenler, kimi zaman unutmabeni çiçekleri olur...

Aslında bir yazlık bir de kışlık evim var. Kışın Tibet'te yaşarım. Yazın daha çok okyanusların sessiz yüzeylerinde gezer kafamı dinlerim.

Ama nadiren evlerimde otururum, seyyah olmak yaradılışımda var.

Gökyüzünden ineceğim yere ben karar veremiyorum ama olsun böyle plansız yaşamak daha heyecan verici. Rüzgarlar beni sarmalar ve o günkü hikayemin kollarına bırakmak üzere yeryüzüne gönderir.


Bugün gökyüzünden bilmemkaçıncı kez düşüşümde küçük bir kızın avuçlarına isabet ettim, oradan toprağa doğru kaydım.

Dereye doğru hızla ilerledim. Karşıya geçmeye çalışan bir kadının çıplak ayaklarına çarptım, ileride taş kemer köprüleri geçtim ve yavaşlayarak denize kavuştum. Bu oyunu bıkmadan yineliyorum. Havalanıyorum, uçuyorum ve süzülüyorum.


Size bir sırrımı açayım. Yıllardır içimde yanan bir sızı. Onu uzaktan izlerim. Ama asla yaklaşamam. Bunun adı kendi imkansızlığıyla büyüyüp duran aşktır. Güneşe aşık oldum. Bu binlerce yıllık bir ceza . Yükseliyorum ona bakıyorum, bakıyorum görünmez bir duvara çarpıp geri dönüyorum ama onu tekrar görme heyecanı içimden hiç eksilmiyor. Yeniden avuçlarımı kanatarak, tırnaklarımla eşeleyerek, yeryüzünü oyarak azimle kendime yollar açıyor ve yükselmenin bir yolunu buluyorum.... ( Maceralar sizden arkadaşlar :) )

Kiraz
12-11-2008, 16:23
Ben ve O... Ben ve O, o kadar güçlüyüz ki ama gücümüz aşkımıza engel. Ben onun için cılız kollardan, derin yarlardan, kat kat topraktan akarak geliyorum, aşkımı dile getirmek için güçleniyorum, güzelleşiyorum. O ise beni en güzel çağlarımda görmek için azıcık gözlerini aralasın hele, işte bu bakış bende can bırakmıyor, hal bırakmıyor, eriyorum, karışıyorum havaya titreyerek, utanarak.

Bu nasıl bir güç! Ben ki Hayat'ım, ben ottayım, taştayım, kandayım, soluduğunuz havadayım. Kâh kat kat göklerdeyim, kâh yerin derinliklerindeyim,... Ama o bakış, beni yakıp savuruyor yine de. O biliyor; O, bensiz olur ama ben O olmadan Hayat olamam. Tek sığınacağım kapı ise Toprakana, onun da bağrı beton kaplı, artık toprağıma da hasretim.

aysun öztürk
12-11-2008, 17:14
Güneşe aşığım ben.Isıttığında beni buharlaşıyorum ve koşuyorum ona doğru.Uçuyorum,uçuyorum maviliklere.Sis oluyorum ve gözüm başka hiçbir şeyi görmüyor.Bulanık bir perdeyim sanki.

Güneşim ısıttığında beni koşuyorum ona, uçuyorum ama tam yaklaştığımı sanırken engeller, soğuk duvarlar çıkıyor karşıma ve donuyorum. Buz oluyor her yanım ve içimde biriktirdiğim ısıyla eriyorum aşkından ve gözyaşlarına boğuluyorum, tekrar dökülüyorum aşağılara. Toprak ana karşılıyor beni, uyutuyor üzerinde.

Güler
12-11-2008, 20:24
Bu aşk o kadar güzel ki, acı da verse güzel.
Huzur bulmak için dere olup, yavaş yavaş akıyor, yatağımın altındaki minik çakıl taşlarını okşayarak durgun göle erişiyorum.
Etraf yemyeşil, salkım söğüt ağaçları, saçlarını göle doğru iyice eğmişler.
Kuş cıvıltıları, sessizliği bozuyor. İleride Balıkçıl kuşu gagasını batırıp batırıp çıkartıyor.
Hafif bir rüzgâr esiyor.
Göle kavuştuğum yerde, daire daire halkalar meydana geliyor. Etraftaki kurbağalar bunu oyun sanıyor, şıp şıp atlıyorlar.
İlerdeki salkım söğüdün dalına arılar yuva yapmış. Dalların arasından süzülen ilk aşkım Güneş, sıcaklığı ile yuvayı ısıtmış. O da ne? Bal dedikleri sıvı ince ince uzayarak damla damla göle akıyor. Gölün suyu bundan dolayı mı tatlı su acaba?
Bunları seyretmek bana huzur veriyor.

Baldaş
13-11-2008, 10:11
Şanslıyım , gittiğim yerde sevinçle karşılanırım. Yine de havada olmak daha güzel. Zehir gibi acı olayların neredeyse tamamı toprağın üzerinde yaşanır. Toprak benden daha sağlam, bunca acıya katlandı. Yetmedi, içinde sakladı.

Dünya'da neredeyse hiç gönderilmediğim bir iki bölge var, sebebini bilmiyorum. Güney Amerika'da Atacama , Asya'da Gobi, Taklamakan, Afrika'da Sahra...

Yeryüzünde istemeden öyle olaylara tanık oldum ki utancımdan Sahra'ya düşüp sıcacık altın kumların derinliklerinde kaybolmayı tercih ederdim.

Çoğunuz görmediniz. Küçük ölü bedenleri üstüste yığılmış çocuklar gördüm. Toz toprak içinde... Son dokunuşu ben yapmak, onları melek gibi tertemiz yapmak istedim. Onları toprağa vermek istemedim; denizlerde camdan kayıklarla gezdirmek istedim.

Elleri, gözleri bağlanmış, boynu eğdirilmiş insanlar gördüm. Beni içleri yanarak çağırıyorlardı. Bir mataranın içinde savaş sonrasını dinledim. Kuşlar cıvıldamaya cesaret etse de etraf ölüm kokuyordu.

İnsanlar beni kılıçlarını keskinleştirmek için kullandılar.

Bazen bir hastanın yanındaki bardakta sabaha kadar süren duaları ve inlemeleri dinledim...


En çok insanlara kırgınım. Olanları anlayamadan izliyorum çünkü dünya büyük ve bomboş. Yine de yetmiyor sığamıyorlar...

Güzel günlerim de oldu. Güneşim, birtanem ısıtırken, neşeyle çalışıp şarkılar söyleyen köylüler görürdüm. Onların yanından pınar olur akardım. Yorulunca yanıma gelirlerdi yemek için. Yollarda çobanlara rastlardım. Sürülerini sevgiyle kollarlardı.

Ağlarından yakamoz olup dökülürken, ayışığında balıkçı şarkılarını dinlerdim.

Bazen gün batarken ceylanlar ürkerek su içmeye inerdi kıyılarıma. Beni öperler farkında olmadan, nasıl mutlu olurdum...

İstiyorum ki hep güzelliklerin üzerine yağayım ama dediğim gibi buna hiçbir zaman kendim karar veremedim...

zooteknist
13-11-2008, 21:54
Bazen sevinçle çarpan bir kalbin içinde sıcacık bir vücutta çocuk oldum. Beraber sevindim. Bazen de koşup oynayan bir çocuktum. En çok sevdiğim de mutlu çocuk olmaktı. En sevmediğim de bir çocuğun ışıldayan gözlerinden süzülmekti. Hiç ağlamasın tüm çocuklar.

Güler
14-11-2008, 08:37
Gözyaşı... bazen sevinç bazen de üzüntü ifade etmiş. Bana ne enteresan gelmiştir.
İnsanoğlu, gözyaşları dere gibi aktı veya gözyaşları, kristal - pırlanta damlası gibi ışıl ışıl dı
diyerek ifade ediyor.

Baobab
14-11-2008, 08:59
Bazen de insanlar en büyük acılarını, üzüntülerini benden bilirler...

Sellere, toprak kaymalarına, tsunamilere, tayfunlara istemeden de olsa karışmış kardeşlerim, pek çok üzüntü de vermişler doğaya ve insana...

Doğa kendi dengesini nasıl olsa bulur da desem, yerlerinden kopan ağaçlar, evlerinden olan insanları duydukça... Üzülüyorum da bir yandan...

Cumhur Tonba
14-11-2008, 11:18
ÖZLÜYORUM

Güneşi özlüyorum. Ay ve yıldızları özlüyorum. Denizde bir damla olup, arkadaşlarımla kumsalı yalamayı, denize yakın kayalara çarparak köpük köpük olmayı özlüyorum.
Sabahları bir gül yaprağının üzerinde çiy zerresi olmayı, çimlerin üzerinde Güneşin doğuşunu seyretmeyi özlüyorum.
Dünyanın var oluşundan yok oluşuna kadar benim ve arkadaşlarımın miktarı hiç bir zaman azalmayacak ve çoğalmayacak. Hiç bir madde ben ve arkadaşlarım kadar değişik yerlerde bulunmayacak ve seyahat edemiyecek.
En son şanssız bir yolculuk yaptım. Yaklaşık 1000 senedir hapis hayatı yaşıyorum. Bir çok arkadaşımda üzerime yığılıyor.
Nerede olduğumu her halde anlamışsınızdır.
Evet evet. Kutuplardayım. Daha ne kadar zaman burada duracağım bilmiyorum.

Bulunduğu yerden ğüneşe doğru yükselen, pamuk tarlaları gibi gökyüzünde dolaşan, yüzlerce metre yüksekliten çağlayarak nehirlere dökülen, dağlar bayırlar aşan arkadaşlarımın yaptığını özlemekte haksız mıyım?
Size soruyorum.

aysun öztürk
14-11-2008, 20:22
Hemde Nasıl haklıyım ben. Kutuplarda öylece durmak.Kıpırtısızca seyretmek uzaktan geçen gemileri ve arada bir gördüğüm güneşi. Oysa hep güneşe ulaşmak isterken burada öylece kalakalmak.
Biliyorum güneşte bana aşık. Beni bunca ısıtması bundandır biliyorum. Çağırır beni kendine bu ısıyla. İşte bundandır benim yavaş yavaş kopuşum buz dağlarından ve eriyişim yavaş yavaş. En son kocaman kopmamışmıydım? Ne demişti insanlar, 400 futbol sahası büyüklümüydüm ne? Koparım ******, kolaymı burada öylece durmak.

Akmak isterim ben, taşmak, gürlemek isterim.Küçük adacıkları yutmak isterim.Çünkü güneşe aşığım ben, biliyorum ada bana aşık. Beni bunca ısıtması ondandır.

Belki bu ısı azalır bir gün ve bende durulurum yeniden. Belki durgun bir deniz olurum kıyıda. Belki bir çocuğun kağıttan bir gemi yüzdürdüğü yol kenerında bir su birikintisi olurum.Çeltik tarlalarında çökek.

Cumhur Tonba
15-11-2008, 01:02
Esaretim nihayet bitti. Korkuç bir gürültü ile ana kütleden ayrıldım. Denizde yüzmeye başladım. Yavaş yavaş arkadaşlarıla ayrılmaya başlıyoruz. Bekleyin beni dğlar, ovalar, akarsular güneş ve ay. Geliyorum.

zooteknist
16-11-2008, 18:44
Artık özgürüm. Etrafımda penguenler sanki gelişimi kutluyormuş gibi su yüzüne çıkarak sıçrıyorlar. Biraz ileride bir fok balığı üzerime doğru yüzerek geliyor. Burası ne kadar canlı ve neşeli. Özgürlük ne güzel şey. Herşey hareket halinde. O da ne? Yanımda kocaman bir kütle belirdi. Yoksa balina dedikleri bu mu? Nekadar da devasa. O gelince etrafımda hiç başka canlı kalmadı. Şimdide o gidiyor.

Baldaş
17-11-2008, 14:50
Yeniden erimeye başladım ve bu çok hızlı olmadı. Soğuk güney denizinin dibi görünmeyen karanlık sularında yüzüyorum. Arasıra altımdan kocaman koyu gölgeler sessizce geçiyor. Çoğu kez hava kapalı ve gökyüzü gri bulutlarla kaplı. Sürüklene sürüklene Patagonya kıyılarına ulaştım. Dünyanın insan eli ulaşamamış cennetlerinden birindeyim.Tahmin edeceğiniz gibi tertemizim. Şimdi yeniden Güneşi bekliyorum. Burada zar zor görebildiğim Güneşi. Yeniden yükselsem ve nereye düşsem ?

Hepiniz gibi toprağın esiriyim. Ben Güneşe aşık, topraksa bana. Gökten eriyip dökülüşümü sevinçle umutla bekliyor. Çok da cömert.Sert kaba saba bağrından her gelişimde güzellikler sunar. Aklım almıyor bunca güzel renk kapkara topraktan nasıl çıkıyor? Dokunduğum yerden güller fışkırır, aşkı için yapıyor bunları ama kalamam aynı yerde yaradılışımda yok...

zooteknist
17-11-2008, 21:42
Bülbülün güle özlemi gibi güneşi özlüyorum. Ah bir doya doya görebilsem. Bulutların arkasından bir göz kırpsın yeter. Günlerdir yarı aydınlık loş havada ruhum sıkıldı artık. Hala soğuk ve sessiz. Ara sıra birkaç deniz kuşu görüyorum. Gördükçe neşem artıyor. Artık ben de kuşlar gibi özgürüm. Hasretim hala güneşe ve sıcaklığına. Bir kere pırıltısını görebilsem. Sıcaklığını özgürce hissedebilsem.

Güler
18-11-2008, 06:01
Böyle bir köşede oturmak durgun durgun, pek bana göre değil. Gökyüzü siyah bulutlarla kaplandı, birenbire yüzlerce binlerce arkadaşım iri iri damlalar halinde düşmeye başladılar.
Ne kadar kalabalıklaştık, yerime yatağıma sığmamaya başladım.
Biraz gerinmek, kollarımı sağa sola açmaya niyetlendim.
Kollarım minik dereler gibi oldu, ama çoğaldıkça çoğalıyoruz. Akışımızın hızı da gittikçe artıyor.
Öyle bir coşku içindeyiz ki, gürül gürül gidiyoruz. Hele yükseklerden aşağıya inmemiz çok daha keyifli. Beyaz beyaz köpükler oluşturmaya başladık. Burada bize şelâle adını taktılar.
Bu hızla daha ne kadar devam edeceğiz bilemiyorum....

Güler
20-11-2008, 07:18
Sağdan, soldan bize katılarak, suyumuzu coşkumuzu arttıran dere arkadaşlar var. Artık adımız nehir oldu.

Adalet Yağcı
20-11-2008, 11:14
Bir şeyler duydum, Deniz Okyanus gibi.
Oralarda bizden çok varmış, öyle çokmuşuz ki, üzerimizde insanlar gemilerle geziyorlarmış.
Çok merak ediyorum, nasıl bir yer acaba.
Bütün hızımla Deniz denen yere akmak istiyorum, çekilin acelem var.

Güler
21-11-2008, 00:05
Evet evet denizi ben de duymuştum. Hatta bir öykü de anlatmışlardı ama şimdi tam hatırlayamıyorum.
Bir aşk öyküsü; iki sevgili sık sık buluşurlar, aşklarını yaşarlarmış. Yaşadıkları yasak aşkmış. Bir gün güzel kız, sevdiği delikanlıyı beklemiş, beklemiş ama delikanlı bir türlü gelmemiş. Güzel kızın göz yaşları o kadar çok akmış ki. Suya düşen her damla büyük denizin tatlı suyunu yavaş yavaş tuzlu hale getirmiş.
Acaba denizlerin suyu bundan dolayı mı tuzludur?
Benim hatırladığım öykü böyleydi, başkasını bilen var mı?

Adalet Yağcı
21-11-2008, 08:03
Ben de başka bir hikâye duymuştum, bir kralın üç kızı varmış, kral bir gün kızlarına sormuş; "Hanginiz beni daha çok seviyor" Büyük kız hemen atılmış, "Dünya kadar babacığım" ortanca kız da ilave etmiş, "altınlar gümüşler kadar" kral çok mutlu olmuş.
Küçük kızına dönmüş, o da " Tuz kadar babacığım" demiş.

Bunun üzerine kral çok kızmış ve üzülmüş, küçük kızını evden kovmuş, kızcağız giderken sarayda ne kadar tuz varsa denize boşaltmış ve ortalardan kaybolmuş.

Aradan günler geçmiş, Kralın keyfi kaçmış, yediği hiç bir şeyden keyif alamaz olmuş, sonra Tuzun ne kadar değerli olduğunu anlamış, kızını arayıp bulmuş.

Ama o günden sonra denizler hep tuzlu olmuş.
Belki başka hikâyeleri de vardır, ister tatlı ister tuzlu olsun ben denize gitmek istiyorum, arkadaşlarımla buluşmak çok hoşuma gidecek.

aysun öztürk
21-11-2008, 08:35
Ne kadar tuzlu olsam da sevenlerim çok benim. Kumlarım kıyılarda sıcacık kucaklar insanları.İnsanlar dalar bana ve daha derinlerime inenler olur.Derinlerimde yaşattığım o rengarenk canlılarımla içim sevinçle dolar.Ama son zamanlarda içim buruk biraz, o güzelim canlılarımın arasına giren beyaz, pembe siyah renk garip şeyler geliyor. Kıyıya dalga olup gittiğimde insanlardan duymuştum adlarını.Poşet diyorlardı bunlara. Şimdilerde diplerime bunlardan gelmeye başladı, geçenlerde bir yunus neredeyse yutacaktı. Gittikçe çoğalırsa bunlar ne olacak benim diplerim.

Güler
21-11-2008, 08:50
Ama yine de bazı duyumlar alıyorum; insanoğlu yavaş yavaş değerimi anlamaya başlamış. Su hayattır diyerek, çevreye duyarlılık diyerek bazı tedbirleri almaya başlamışlar.
Yeniden doğaya dönen kâğıt torbaları artık naylon poşetlere tercih etmeye başlamışlar. Yeşile önem veriyorlar. Hatta hatta bunları öğreten, yeşili, bitkiyi, çiçeği, ağaçları sevdiren guruplar oluşturmuşlar. Yazışıyor da yazışıyor, aralarında dostluklar kuruyorlar.
Ne güzel, değerimizi biliyor bize önem veriyorlar.

aysun öztürk
21-11-2008, 17:54
İnsanlar, insancıklar var.Toprakta yaşıyorlar.Evler, şehirler kurmuşlar kendilerine.Bazen üzerimde yüzdürdükleri gemilerle geçer giderler, gıdıklanırım sanki. Bu gemilerden içimi bulandıran atıklar boşaltırlar, varil gibi şeyler atarlar bana.

Ama bilmezler benim öfkemi. İçimdeki o maddeleri sevemem bir türlü ve öfkem öyle büyürki birden boşaltıveririm içimdekileri.Dev dalgalar olurum tsunami olurum kıyılarda.Yutarım ne bulursam. Korku salarım içlerine ama yine kurtaramam kendimi kirletilmekten.

aysun öztürk
22-11-2008, 22:52
İçimdeki öfkeyi ve kirlenmişliği boşaltıp da durgunlaşınca geri çekilip akacak bir yol bulurum kendime. Yavaş yavaş ilerlerim.Irmak olur akarım. Bazen ağaç köklerine takılır, bazen de dümdüz ovalarda dağılırım sağa sola. Kollarım uzar da uzar. İnsanlar görürüm bazen, yolumu değiştirmeye çalışırlar tarlalarını sulamak için. Oysa ne çok ihtiyaçları var bana. Beni niye kirletip hor kullandıklarını anlamam bir türlü. Sevenim de var, sevmeyenim de.

Cumhur Tonba
27-11-2008, 18:47
Hele sevmeyenlerin arasına, hele benim gibi şanssız olup Ergene Nehrine yolu düşen olursa yandı. Ergene Nehri'nde akan sıvı nedir bilmiyorum. Arkadaşlarımı arıyorum yoklar. Bana benziyorlar fakat, bambaşkalar. Buradan kurtulmak için dua ediyorum.

Baobab
27-11-2008, 19:09
Çerkezköy ve Çorlu'dan geçiyorum...Geçtikçe daha da kirleniyorum.

Yıldız dağlarından doğduğum tertemiz günleri çok özlüyorum,

"Denize dönmek istiyorum

mavi aynasında suların,

boy verip görünmek istiyorum!

denize dönmek istiyorum!..."

aysun öztürk
27-11-2008, 19:16
Ben su... Pırıl pırılken sevilip kirletildiğimde kaçılmak! İçimi burkan da bu işte. Oysa en başta ne kadar temizdim. Şimdi şehre yakın olduğum yerlerdeylen yaşadığım o kirlilik kabusundan yanlız başıma nasıl kurtulacağım. Sizler, beni sevenler kaçmayın lütfen.
Biliyorum beni bu kirlilikten bu atık maddelerden sevenlerim kurtaracak. Umutluyum.

cevreizcisi
27-11-2008, 22:02
Umutlu olmak zorundayım.İçimde barınan canlılar için ,umutlu olmalıyım gelecekte bizimle oynayacak çocuklarımız için umutlu olmalıyım yüreğinde sevgi hissedenler için umutlu olmalıyım yarının ülkesi için.

gökceada
30-12-2008, 19:45
Ben mutlu bir su`yum... Basel sehrinde herkez evinin muslugundan icer beni.Saglikli ve piril,pirilim.

tener
06-01-2009, 14:52
Pırıl pırıl bir kaynak suyu idim çeşmelerden akan ,herkesin doya doya gönül rahatlığı ile içtiği , yemeklerine rahatça kattığı . Ne oldu bana bilmem değiştim birdenbire , ben bile kendimi tanıyamaz oldum. Şimdi ne oldu? Bana kim zarar verdi, daha o kadar çok ihtiyacı olan varken...Neden bunlar ...Bu tartışmalar ... İçime kim karıştırdı bu kimyasalları? Neden birden insanlar endişe eder oldular. Oysa ben daha dün ülkeme ve insanlarıma yeterliydim. Her seferinde göğe yükselip, her dönüş güneşe bağlı olarak kah yağmur kah pamuk pamuk olmasına rağmen . Umutsuz değilim ,ben suyum.Hayat kaynağı , her şey gibi bu topraklar içinde bir süre dinlenip derinliklerde uyuyup ,tekrar dönüşümümde arınmış olarak tekrar hayat bulacağım.Hayat kaynağı olmaya devam edip...yeni,doğanlara tüm insanlığa yaşam katacağım.

Doğal Doğa
06-01-2009, 15:25
Toprak beni çok sever ya, taa derinliklerine çeker beni bir daha bırakmak istemez gibi. Derinlerdeyken metal borulara girerim, hızla yukarı çıkarım borulardan bir lunapark eğlencesi gibi. Beton la çevrili bir yere koyuyorlar beni ve arkadaşlarımı bekliyoruz bir müddet burada. Haa insanlar içceklermiş beni musluklardan evlerine misafir ederek. Çocuklarına yenmekler yapacaklarmış benimle ne güzel ama şu kimyasal arıtıcıları da katmasalar içime, nefes alamıyorum bazen ben benmiyim diye soruyorum kendi kendime. Ne gerek vardı aslında bunlara toprağı kirletmeselerdi o beni temizliyordu ki zaten.

Güler
06-01-2009, 17:43
İsterim ki beni yine eski zamanlardaki gibi hatırlayın; saf, tertemiz, hayat kaynağı BİR İÇİM SU.





S O N

fevziye
20-01-2009, 10:04
Hepinizin ellerine, yüreğine sağlık.

yaylaboztaş
26-10-2009, 13:51
Deniz çok güzel ama,birden bir yalnızlık hissettim, buradaki herşey benim gibi.
Üstelik bana kucağını açan toprak anam, kollarıyla beni kucaklayan ağaçlarım,
benim gelişimle sevinip el çırpan çocuklar yok. Sadece yanımdakilere karışıp
ilerilere doğru durmadan akıyorum. Oysa sıradan olmayı hiç sevmedim ben.Şöyle
şöyle bir derinlere gitsem mi acaba ? aman tanrım..meğer burada da çok çiçek varmış
hem de çok renkliymişler, bu durmadan sağa sola giden canlıları da ilk görüyorum,
evet burası da çok güzel ama güneşim,ışığım yok, kimsesiz lik duyuyorum sanki.

Hayır ben özgür olmalıyım,ben olmalıyım, ışığa, güneşe yakın olmalıyım..İşte şimdi
oldu, oh rahatladım, sırtımda hissediyorum sıcaklığını, okşuyor beni, muştuluyor
buluşmamızı. bu akşam ne kadar da kırmızı,bütün denizi alan bir kızıllık, gökyüzü de
kırmızı, herşey çok güzel, coşkumdan duramıyorum, yukarılara yükselmek geliyor
içimden, bulutlara kadar yükselmek ve oradan el sallamak bütün sevdiklerime.

Selehattin 67
11-11-2010, 09:47
Hikaye müthişti lüyfen devam edelim yazacak milyonlarca hikaye var

doga-dostu
11-11-2010, 12:10
bir tane daha başlasak ne güzel olur...
eğer mümkünse...