View Full Version : En kötü 10 gıda
Yaşamın temposu yükseldikçe hayatımızı kolaylaştıracak, zamandan ekonomi sağlayacak pek çok imkan yaşamımıza girdi. Bir anlamda insanların yaşam tarzlarına paralel olarak alternatifleri çoğaldı, çeşitlilik arttı, zenginleşti.
Teknoloji telefonu, arabayı, interneti, televizyonu, patates kızartmasını, konserveyi, salamlı sandviçi, hazır çorbaları, mikrodalgayı getirdi. Beraberinde kiloyu, kolesterolü, kanseri, yepyeni hastalıkları da hayatımıza soktu.
Yıllar içinde insanın yemekle olan ilişkisi hızla, sağlık için beslenmeden manevi haz ile çabucak karın doyurmaya dönüşmesiyle beslenme -sağlık ilişkisi iki kardeş olmaktan çıktı. Ancak bu duruma direnç gösteren. Ne yediğinin farkında olarak beslenen, ne yaptığının farkındalığıyla yaşayan insanlar yok değil. Zira bu insanları ciltlerinden, vücutlarından, renklerinden ve duruşlarından tanıyabilirsiniz.
ŞEKERLE iLiŞKiNiZi GÖZDEN GEÇiRiN
Vücudun yakıtı olarak kabul edilse de şekerin yaptığı tahribat bedeni zamanından önce yıpratır. Şeker pek çok işlemden geçtikten sonra kimyasal maddelerle ağartılarak rafine edilir. Şekerin neden olduğu tahribatlar ise oldukça fazla. Şeker bağışıklık sistemini zayıflatabiliyor, mineral dengesini bozabiliyor. Karaciğer, migren, asabiyet, uykusuzluk, çarpıntı, yorgunluk yaratıp meme, yumurtalık, prostat kanserine yol açabilmekte.
Şeker kalsiyum ve bakır emilimini engeller. Şeker serotonin seviyesini yükseltir bu nedenle kan damarlarını daraltabilir. Krom ve bakır eksikliğine yol açar. Hormonal dengesizliğe neden olabildiği gibi kronik hastalıkların iyileşmesini engeller. Kemiklerin kirecini kemirir B1 vitaminini yok eder...
NE YEDiĞiNiZiN FARKINDA MISINIZ?
Bu soruların cevabını yazın.
Cevapları aşağıdakilerle karşılaştırın
Haftada ne kadar kırmızı et tüketiyorsunuz?
Her gün ne kadar tatlı ve hamur işi tüketiyorsunuz?
Haftada kaç gün fast-food ve kızartma yiyiyorsunuz?
Günde ne kadar yürüyorsunuz?
Hayvansal yağları sık tüketiyormusunuz?
Öğünleri geçiştirecek pratik yemeklere haftada kaç gün yer veriyorsunuz?
Televizyon karşısında atıştırıyor musunuz?
Cevapları aşağıdakilerle karşılaştırın
EN KÖTÜ 10 GIDA
Şeker
Çikolata
Hamur işleri
İşlenmiş etler (Şarküteri ürünler)
Cips çerez atıştırmalıklar
Hayvansal yağlar
Konsantre şekerli içecekler
Kızartma ve fast food ürünler
Hazır çorbalar
Dr. İsmail Ağar
Bu en kötü on gıda , ne yazık ki ,en çok severek tüketilen besinler. Özellikle de şeker çikolata ve kuruyemiş.:o
Ama çoğunu da tüketiyoruz özellikle ben tam bir çikolata hastasıyım.:o
Şarküteri hazır gıdadan uzak duruyorum. Cips atıştırmalıklar yerine fındık fıstık kuru üzüme alıştırdım kuzuları. Kızartma ve dondurulmuş gıda ile hazırlanan yiyeceklerden de uzağız ayda yılda bir kez ama
Büyük kuzu okula başladı ve okul kantininden istediğini alabilme şansına sahip olacak . Her ne kadar şu an için harçlık almasada seneye alacak.
Bari çoçukları hedef almasalar tüketici kitlesi olarak:(
Okul kantinlerinde bu listedeki gıdalar sorumsuzca satılıyor malesef
Kendi adıma çikolata sevmem,kola vb. içecekleri içmem, hayatta hazır çorba almam, kabuğunu kırmadığım kuruyemiş yemem, kahveme şeker krema eklemem. Ama cips severim :)
Mermaid çok haksın okul kantinleri malesef bu gıdaları bolca satıyor. Televizyondaki reklamlar neredeyse sadece çocuklara hitap ediyor. Ve hepimiz neredeyse doğal olmayan şeyleri daha lezzetli buluyoruz:)
Hayvansal yağları sevdiğimi eklememişim:)
Bu konuda da bir tek şey söyleyebilirim.
Sola dosis facit vennenum.
Sadece DOZUDUR zehri yapan.
Sadece saf su yani damıtık su içerseniz neler olacak biliyormusunuz? Su ya hu su bildiğimiz su H2O hayat veren olmazsa olmaz denilen SU.
Kızartma ,hamur işlerinden bende uzak duruyorum.
Benim kuzucuklar artık birer erişkin oldukları için, kızartmalar çok özel istekler dahilinde yapılıyor.
Kuruyemiş olarak ta daha çok doğal olanları işlenmemiş olanları tercih ediyoruz.
Zaman zamanda, acil durumlar için hazır çorba kullanmak gerekli olabiliyor.
Okula başlamış kuzuları bu gıdalardan korumak, birbirlerinden etkilendikleri için zor.
Umarız onlarda çabucak bilinçlenir... kendileri uzak durur.:)
Çikolata seratonin hormonu salgılanmasında sebep oluyormuş..Mutluluk hormonu nam-ı diğer..
Bilimsel ispatlar da çarşaf misali seriliyor önümüze..Sizi bilmiyorum ama likörlü çikolataya gözümü kapatıp, balıklama dalarım ben..Bakınız, fikri bile mutlu etmeye yetti..
Bu konuda da bir tek şey söyleyebilirim.
Sola dosis facit vennenum.
Sadece DOZUDUR zehri yapan.
Bu konuda size katılıyorum praecox...Televizyonda o program senın, şu program benim dolaşıp yalan yanlış bilgilerle insanları zehirleyen sözüm ona sağlıkçı geçinen uzmanlar (!) var. Hatta geçenlerde birinin kliniği kapatıldı. Gencecik bir fidan zayıflama uğruna hayatından oldu. Günde neredeyse 3 lt.su öneriyorler. Bu kadar su vucudun elektrolit dengesini bozup, değişik zararlara yol açıyor...
Oysa o yasak, bu zararlı deyip hayatı zehretmektense aşırıya kaçmadan doğanın sunduğu bütün besinleri tüketmek gerek. Tek dikkat edilmesi gereken bence mümkün olduğunca doğal halleri ile tüketmeye çalışmak, işlenmiş ürünlerden kaçınmak...
Zayıflamak isteyenlere de tek önerim şu:
Yediğinizin yarısını yeyin..
Ben de, birkaç aydır işlenmiş ürünleri yememeye başladım. Bilinçli besleniyorum, bu sayede sağlıklı olarak kilo verdim.
Kilo vermekten çok sağlıklı ve doğal beslenmeyi öğrenmek yerinde olur .
Şimdiye kadar ,hep kilo vermenin reçeteleri verildi , artık her insanın kendi yapısına ,yaşına göre beslenmesi gerektiği son yıllarda ön plana çıkmaya başladı.Zira , her yaşın kendine özel sağlıklı bir beslenme planı olmalı diye düşünüyorum.:)
Size katılıyorum. Vücudumuzun neye ihtiyacı varsa; ona göre beslenmek daha mantıklı görünüyor. Zayıflayınca şuna karar verdim; hayat boyu sağlıklı besleneceğim. Bir daha kilo almak mı asla!
kemalcuce
09-01-2009, 19:37
peki kolanın etkisi ??
peki kolanın etkisi ??
Bir kaç gün önce e-mailime ilginç bir mail geldi.
mailde kola ve mentos denilen şekerle ilgili bir durumdan bahsediliyordu,bir de fotograf eklemişlerdi. Fotografta bir şişe kolanın içine mentos atılmış ve şişedeki kola basınçla fışkırmış(40-50 cm kadar) olarak görülüyordu.
Ayrıca, bir çocuğun kola ve mentosu birlikte kullandığı için öldüğü belirtiliyordu.
Ne kadar gerçeği yansıdan bir durumdur bilemicem,gerçekten anlatılanlar doğru ise ...
İçindekiler kısmında coca cola özütü diye sır olan birşey var ne olduğu belirsiz.
internette birçok yerde kola ile mentollü şekerlerin hızlı tepkimesinin videoları var, ve öyle hızlı tepkimeye giriyorlar ki, resmen ateşle barut, tabii salt bu etkileşimleri kolanın ve mentosun kötü olması demek değil, sadece hızla tepkimeye giriyorlar o kadar. Gerçekten zarar verebilir, midede olursa (mentosu mideye indirdiniz diyelim, kolayı fondip yaparsanız, yanınızda olmak istemem doğrusu! hele yerinizde hiç!)
Kola malum, böcek tozu ve ne idüğü belirsiz bir içecek! "ne idüğü belirsiz" ama tüm dünyada (Hintli bir yargıcı tenzih ediyorum, aklı başında insanların da olduğunu gösterdi tüm dünyaya ve dayanağı da "bu içecekte normalin üzerinde böcek ilacı var" idi diye hatırlıyorum, bizim değerli basın da adama "tü, tü, tü! "demişti, emperyalist şirket yalakalığı ayağına!, kendine yakışanı yapıyor herkes yani anlayacağınız) yasal olarak satılabiliyor, satılabilmesi için birileri ellerini nerelerine koyup izin veriyorlar, merak etmiyor değilim aslında!
Süt ve ayran zararlı şeyler ama, sakın onları satın alıp vermeyin kuzucuklarınıza, aman ha, kola içsinler, ne güzel böcek ilaçlı, böcek tozundan ve tüm canlıların vücudundan attığı CO2 ye, sicili pek temiz kavrulmuş şeker ve ne idüğü belirsiz bişeyler katıyorlar, hayatın tadı yani, ayılar bile içiyor ve kuzucuklarına veriyor(muş, da muş), iddia ediyorum, hiçbir ayı, hiçbir şart altında içmez o pis şeyi, ayılar çok sıkı gurmedir, armudun iyisiyle yetinmez, elcağızları ile taptaze balık yer, ağaç tepesindeki balların bile cenaze namazını kılarlar, siz tek bir insan duydunuz mu, dumansız, ateşsiz ağaca çıkıp bal tutup, parmağını yalayan, sıkar biraz...
Neyse, beslenmede de en doğru ölçü, "herşeyin fazlası zarar"dan ibaret, basit ama geçerli hayat kuralı işte, böylece her yönden (tek taraflı beslenmeden korunma, zehir teşkil edecek dozaja uzak kalma vs.) kazançlı çıkılıyor, bir de çeşitli besinler yenince, beyin analoji ile çalıştığından ihtiyaç halinde ne yiyeceğini, istekler yoluyla kendi söylüyor zaten.
Hasta (grip) olmak üzere olan bir yakınım, "mantar, mantar" diye açık araziye saldırmıştı resmen (kasım ortasıydı, mantar gibi mantar bitmişti her yerde, ancak çoğu zehirli diye bildiklerimizdendi, koyunlar ve bizim gibi iki ayaklılar yüzünden yenilebilenler azınlıktaydı diye düşünüyorum), sanırım çoğunuz mantarın en önde gelen özelliğinin bağışıklık sistemini güçlandirmesi olduğunu biliyorsunuz. Daha önce mantara yabancı olsa, canı nasıl isteyecekti ki!
Sürü sepet rahatsızlık var ve binlerce yenebilir bitkiden sadece 150 kadarını yiyoruz, çoğunlukla da 20 türün üstüne çıkabilene konfiçyüs muamelisi çekiliyor, domatesi bile güney amerikadan getirdikten sonra 300 yıl süs diye ekmişler ve çocuklarını dövmüş insanlar, "sakın meyvesini yeme zehirli(dir), yeme demedim mi sana, çocuk kolay mı yetişiyor!" diye, bugün de çok farklı konumda değiliz, resmin bütününü düşünecek olursak ...
Uzun oldu, madem forumdayız, ben de et yemem diyeyim, hiç birini ama (kırmızı, beyaz, balık malık, hiçbiri!), öyle atıp tuttukları gibi ihtiyaç olduğunu da sanmıyorum, zararlı olsaydı 25 yılda hiç olmazsa ufacık bir belirti verirdi, nerde?
gece
ot yiyen :D forum üyesi!
evet arkadaşlar kolanın özütünün ne olduğunu bilmediğimizden dolayı, hatta bunun bile yasaklanabilecek bir içecek olduğunu ve sağlık bakanlığının kesinlikle bir yaptırımla bunun açıklanmasını sağlamalıyız.aksi takdirde hastanelerde hasta kuyruklarına yenilerini ekleriz.öyle gençlerle karşılaşıyoruz ki daha yaşı 19 diyabet hastalığına yakalanmış ayrıca genelde de sebebi cola ve çikolatanın fazla tüketimi :(
Patates kızartmasında kullanılan yağlar.
Bazı işletmelerin, insan sağlığını hiçe sayarak kar etmek amacıyla defalarca içinde patates gibi yiyeceklerin pişirilmesinde kullanılan kansorejen madde içeren yanık yağlar. Şimdilerde içine beyazlatıcı katılarak rengi değiştirilen yağlar.
Bir de kumaş boyalı simsiyah (çekirdekleri) zeytinler var.
İnsan için her şeyin fazlası zarardır, demek yeterli olmuyor. Ne yediğinizi/içtiğimizi bilmek de gerek.
Örneğin, 2,5-3 lt su insan için gerekli, fazlası zararlıdır. 2,5–3 lt su arsenik / kolibasili ihtiva ediyorsa ne olacak?
Merhabalar,
Şeker için yazılanlar ortada. Sağlıklı olmak için az tüketmek lazımmış diyorum ve günde içtiğim yaklaşık 10 bardak çayda iki şeker yerine bir şeker olsun diyorum ve uygulamaya geçiyorum ancak iki gün geçmiyor ki en basit soru da dahi şaşkın şaşkın bakmaya başlıyorum. Karar vermede zorlanma başlıyor, netliğim azalıyor açıkçası. Onun için hiç değilse 1,5 şeker ile içmeye devam etmekteyim çaylarımı. Ancak ailece tatlı (çikolata dahil)yememeye çok dikkat etmekteyiz. Örneğin yılbaşı gecesi bir baklava ziyafeti hakettik diyorum ve sadece yarım kilo baklava alıyorum eve. Ama sıfır şeker ile bir hayatı düşünemiyorum. İhtiyacım olan şekeri doğal olarak meyve ve sebzelerden alabileceğime ihtimal veremiyorum.
Bunları bazı gıdalar yasaklandığında başka arazların söz konusu olabildiğini belirtmek için yazdım.
Hoşçakalın.
berduray
10-01-2009, 12:07
Ben de çaykolik olduğumdan hesapladım günde 1kg. filan şeker tüketiyorum.
Sakarine başladım ama onun da zararı mı fazla yararı mı ? orayı çözemedim...
Sevgili Berduray, kademeli olarak çay şekerini azaltırsan en fazla bir hafta sıkıntı çekersin,ondan sonra şekerli çayın tadına bile bakmak istemezsin, çok kötü gelir. Bence bugün başla. İki şeker kullanıyorsan, bir buçuk şekerle başlayabilirsin.
Ben de çaykolik olduğumdan hesapladım günde 1kg. filan şeker tüketiyorum.
Sakarine başladım ama onun da zararı mı fazla yararı mı ? orayı çözemedim...
Ortalama günde 2 kupa kahve (sütlü) 2 kupa da çay içiyorum. Her birine 8 adet kesme şeker koyuyorum. Gün içerisinde de sürekli tatlı birşeyler yiyorum.
Bu yıllardır böyle ve testler şimdilik normal çıkıyor.
Bence bazı bünyeler şekeri rahatlıkla yakıyor, veya böyle düşünmek benim işime geliyor.
Ama tatlısız bir yaşam düşünemiyorum.
Sn. Tugo ben de bu konuda bir şey yazmak istiyordum.
Babaannem 96 yaşına kadar son derece sağlıklı yaşadı, sadece arada bel ağrısından şikayet ederdi. Şekere tapardı, çay bardağı yarıya kadar şeker dolardı, baklavanın şerbeti kalırsa ekmekle yerdi, tereyağ ve balı karıştırır, bol miktarda reçel tüketirdi. Hamur işlerini çok severdi ama sebze ve baharatlarla hiç arası yoktu. Çok fazla da hareketli bir insan değildi ama aşırı kilosu da yoktu. 90 yaşında sarılık oldu ve kısa zamanda iyileşti. Babası da 110 yaşına kadar yaşamış.
Elektrikli ev aletlerini düşünün, iyi kalite bir aletin bazan sınırlarını biraz zorlayabiliyoruz, tavsiye edilenden daha farklı malzemeler için kullanabiliyoruz, motoru biraz zorlanıyor, ömrü biraz azalıyor ama uzun yıllar elimizin altında kalabiliyor. Motoru zayıf, kalitesiz malzemeyle ve kötü bir işçilikle yapılan aletleri ise zorladığımızda elimizde kalıyor. İşte bu tür aletleri de dikkatli kullanmak gerekiyor.
Annem babaanneme nazaran daha sağlıklı beslendiği ve hareketli bir yapısı olduğu halde, aileden miras kalan diabet, kalp, kireçlenme,... gibi hastalıklar nedeniyle 69. yaşını bile çok zor geçiriyor. Babaannemin tedbir almasına gerek kalmamıştı ama annem geçmişinden gelen bu zayıflıklar nedeniyle çocuk yaşlardan itibaren çok dikkatli beslenmeli ve zararları en aza indirmeliydi belki. Kilo ve diabetle zamanında savaşsaydı, şu an böbrekleri, kalbi, beyin ve göz damarları, dizlerinin hareket kabiliyeti bu kadar kötü olmazdı, en azından evinde rahatça yürüyebilir halde olurdu. Yani çok erken yaşlardan itibaren şekeri, unu,... normal sınırlarda değil de çok daha az tüketmeliydi.
Sonuç olarak, sizin de yazdığınız gibi, asıl iş bünyede ve hassas noktalara dikkat etmek gerekiyor.
Sn.Nurbahar haklısınız tabiiki. Ancak bazı kişiler yaşamın kime ne getirip ne götüreceği konusundaki belirsizliklerden olsa gerek, benim gibi daha değişik, kontrolsüz yaşamayı tercih ediyorlar.
Ailemde çok yakın iki örnek var, yaklaşık 30-35 yıldır yediklerine içtiklerine inanılmaz dikkat ediyorlar ama katlandıkları "eksiklikleri" gördükçe ben de "değermi bütün bunlara" sorgulaması yapıyorum. Herkes gibi bir gün benim de hayatım sona erecek ve belki de arkamdan "yediğine içtiğine hiç dikkat etmezdi" denecek. Yani durum çok belirsiz bence.
Kolalı içecekler ile ilgili tüketim miktarımı ve "bence" gördüğüm faydalarını söylesem, karşıma çok büyük bir kitle almış olacağım ki, tartışmaya gerek yok.
Bir çok bilinmezin ortasında yuvarlanıp gidiyoruz. Bence en güzeli veda bile edebilecek zaman kalmadan gidebilmek. Bu da zaten büyük bir soru işareti.
Sağlıcakla kalın.
Sudamlasi
10-01-2009, 22:49
Genelde hepimizin ortak tüketimi şeker, peki kendi şekerimizi üretemezmiyiz. Pancar kaynatıp felan, yani çay şekeri olmasada (sonuçta zararlıda olsa tamamiyle kopmamak lazım.) tatlılar vs. şeyler için.....
berduray
10-01-2009, 23:21
Sırf bu sebepten stevia (şeker otu) tohumuna onca para ödedim ama, benimle dalga geçer gibi hiçbiri çimlenmedi...
sevgili arkadaşlar,
Şeker yerine çekirdekli kuru üzüm veya harnup (keçi boynuzu) kullanabilirsiniz.
Aspartam içeren tatlandırıcıları kullanmamanızı öneririm.
Sağlıkla kalınız.
hayvansal yağlar kötü değildir...
Son yapılan çalışmalarda yüksek kalp ve damar hastalığı riski taşıyan hastalara kolesterol düşürücü ilaçlar verilmiş ama diyetlerinde kısıtlamaya gidilmemiş. istenilen kan kolesterol düzeyine daha çabuk ulaşılmış.
kısacası doğal ve yapay yemsiz yetiştirilmiş hiç bir hayvanın yağı, sütü vs insana sorun yaratmaz....
asıl sorun doğal olmayan ürünler ve kişinin kendi genetik özellikleridir. Bazı insanların vücudu kolesterol üretimini kaba bir tabirle kaliteli yapamaz. o kişilerde kalp ve damar hastalıkları sıktır... bu kişiler kendi vücutlarında kolesterol üretimini azaltan ya da durduran ilaçlar almalı, kolesterol ihtiyaçlarını da doğal ürünlerden yiyerek dışardan sağlamalıdır.
bırakın tatlandırıcıyı rafine un ve şeker dahi kullanmayınız
Paket sütlerde ki tehlikeden de bahsediyorlar. UHT sakıncalı imiş. 2 tane bebeğim var. Burada köylü pazarı var, nerdeyse 2 senedir, süt, yumurta, peynir, süzme yoğurt, meyve ve sebzeleri buradan temin ediyorum. Yakın zamanda un da getirecekler. Geriye sadece şeker kalıyor. Rafine şeker mecburen. Yerine başka ne olabilir bilmiyorum. Kek, pasta yaparken şekersiz olmuyor.
Tatlısız bir hayat düşünemiyorum. Önceden hergün yediğim çikolatayı azalttım bebeğim görüyor.
Kurabiye ve muhallebide şeker yerine bazan pekmez kullanıyorum.
bu kişiler kendi vücutlarında kolesterol üretimini azaltan ya da durduran ilaçlar almalı, kolesterol ihtiyaçlarını da doğal ürünlerden yiyerek dışardan sağlamalıdır.
Ama benim okuduğuım kadarı ile kolesterol düşürücü ilaçlar karaciğer değerlerini bozuyor.O nedenle bu ilaçlardan uzak durmak gerekir.
hayvansal yağlar kötü değildir...
Son yapılan çalışmalarda yüksek kalp ve damar hastalığı riski taşıyan hastalara kolesterol düşürücü ilaçlar verilmiş ama diyetlerinde kısıtlamaya gidilmemiş. istenilen kan kolesterol düzeyine daha çabuk ulaşılmış.
Benzer bir yazı okumuştum; asıl tehlikenin, hayvansal yağ değil, hayvansal yağların üzerine alınan tatlı olduğundan bahsediyordu. Bu şekilde beslenildiğinde yağ damarlara zarar veriyormuş. Yani kebap üzeri künefe ...
Herhalde en iyisi hayvansal gıdaları bol sebze ile tüketmek (mesela maydanoz).
Hasta (grip) olmak üzere olan bir yakınım, "mantar, mantar" diye açık araziye saldırmıştı resmen
İki gündür griple boğuşuyorum. Benim saldırdığım ise sarımsak. Vücut yönlendiriyor. Bir hoh desem karşıki dağları yıkacak durumdayım:)
Kola konusunu pek deşmek istemiyorum. Zira kola ve benzeri hiç bir gazlı içeceği tüketmeyen birisi olarak önyargılıyım. Hadi diyelim yetişkinler içip içmemeye kendileri karar verebilir. Ama bacak kadar çocuklarının bardak bardak bu içecekleri tüketmesine izin veren anne ve babalara çok kızıyorum.
Ne kadar istemesek de, işlenmiş ürünleri mecburen tüketiyoruz. Ben üretim-tüketim tarih aralığı kısa olanları tüketmeye çalışıyorum.
Nerede ve ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum ama hazır gıdalar-kanser ilişkisi ile ilgi olarak bir uzman, hep aynı markaları tüketmeyin demişti. Yani A marka sütü 5 kez üst üste aldıktan sonra bir süre B ve C markalarını almayı öneriyordu. Sebebi ise ürünlerin içerikleri aynı olsa bile, işlenmemiş olarak depolama ve paketleme şartlarının da kanser riski taşıması. Bu şekilde risk azaltıla bilirmiş.
Öyle durumlarda benim sıvı alımım artar. Bol su ve meyve suyu içerim. Sevdiğim bitki çaylarından içerim. Kola içmem aşırı çay tüketimim yoktur. Çayı açık ve çok az şekerli tüketirim. Neskafe içmem Türk kahvesini çok seyrek içerim. İçeceklerde favorilerim su, meyve suyu, süt, ayran ve bitki çaylarıdır.
cumartesi70
06-09-2009, 01:45
Şekerin en az sigara kadar zararlı olduğuna inanıyorum.Bu konuda bildiklerim:
-Kilonuzun %10u sadece şeker yüzündendir.Vücudunuza hiç şeker sokmazsanız başka hiçbir diyet yapmadan %10 kilo verirsiniz.
-Şeker Amerikanın keşfiyle kullanılmaya başlandı,Amerikadaki şeker kamışlarının keşfiyle.Daha öncesinde,insanlığın varolduğu zamandan beri bir gıda değildi.
-Şeker en hızlı enerjiye dönüşen maddedir.Bu yüzden vücut önce kandaki şekeri kullanır.
-Vücutta şeker yoksa yağ gibi diğer maddeleri yakarak enerjiye dönüştürür.Vücutta şeker yoksa yağlar yakılır,yakılmazsa yağlar vücutta,en kötüsü damarlarda birikir.
-Kan şekerini dengelemek için karaciğer insülin hormonu salgılar,insülin dengesi vücutta bağışıklık sistemini kontrol eden hormondur.
-Şeker kana çok hızlı karıştığı için karaciğer aynı hızda kan şekerini dengeleyemez,vücuda şeker girdiği anda insülin dengesi bozulur.Denge bozulunca kan şekeri ve insülin miktarları anormal değerlere inip çıkar.
-Şeker hastalarında bu etki,belirgin biçimde yaşamını etkiler,şeker hastası olmayanda farkedilmeden yavaş yavaş etkiler.
-İnsanın bağışıklık sistemi hem çok kuvvetli hem çok hassastır.Vücut saçı yabancı madde olarak algılarsa saçları vücuttan atmaya çalışır,aynı şekilde kanserli hücreleri de ayırt edemez.İnsülin bağışıklık sisteminin anahtarıdır.
-Kortizon vücuttaki hasarları onaran,hücrelerin yaşaması ve üremesi için,aynı zamanda hücrelerin ölmesi için gerekli bir maddedir.Yani vücutta gerektiği kadar olmalıdır,azı veya fazlası değil. Kortizonu da insülin kontrol eder.
-Normal gıdalarda kan şekerini normal düzeyde tutabilecek kadar şeker vardır,fazladan bir şeker girdisine vücudun ihtiyacı yoktur.
-İnsülin düzeni bozulunca kan şekeriniz düşer ve yeniden şekere ihtiyaç duyarsınız.Şeker bağımlılık yapar.Molekül yapısı eroinle sadece bir oksijen atomu farklıdır.
-1 bardak kolada 12 kesmeşekere eşit şeker vardır.
-1. dünya savaşından sonra ilk yapılan fabrikalar şeker fabrikalarıdır.İnsanın beslenmesi pahalıdır,şeker en ucuz beslenme yoludur.Ancak açlıktan ölme sınırında kurtarıcı olabilir.
-Üzüm gibi meyvelerin şekerleri rafine şeker kadar hızlı etki göstermez,karaciğerin kan şekerini dengelemesine zaman tanır.
-Şekeri bıraktığınızda insülin dengesi bozulan vücut yeniden şeker ister.Sigarayı bırakmak gibi ilk 1 haftada çok zorluk çekersiniz 2 hafta kadar bitkin hissedersiniz.Şekeri tamamen bırakmak en iyi yoldur.3 ay sonra şeker yemek istemezsiniz,fiziksel performansınız normale döner.Çay kahve vs besinlerin gerçek tadını almaya başlarsınız.
-Şeker yerine kullanılan tatlandırıcılar çok daha tehlikelidir.Tatlandırıcıların devamlı kullanımı tıbben yasaktır.Kansorejendirler.En kötü kanser türlerinden biri olan kalınbağırsak kanserinin başlıca sebebidir.Sindirim sistemi çıkışının çalışmadığı düşünülürse,bağırsak kanserinden ölüm şekli,en kötü ölümlerden birisidir,
-Şekeri bırakınca vücuttaki kıllanma azalır.
-Gece yatmadan şekerli bir besin alırsanız,aynı kolanın içine şeker attığınızda nasıl asidi sönüyorsa,aynı şekilde midenin asidi de söner.Mide,içindeki asidi dengelemek için aşırı asit basar,şeker mideden çekip gittikten sonra bu fazla asit midede kalır ve çeşitli mide rahatsızlıklarına zemin hazırlar.
-Şeker kullanmı genetik olarak şeker hastalığı riski taşıyorsanız bunun riskini arttırır veya şeker hastalığının daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına neden olur.
-Genetik olarak şeker hastalığı riski taşıyıp taşımadığımızı bilemeyiz ancak DNA analizi falan gerektirir.Mükemmel bir DNA ya sahip olduğunuza eminseniz veya tüm organlarınız,bağışıklık sisteminiz,hormon dengeniz mükemmelse bu yazdıklarımı dikkate almanıza gerek yok :)
-Şekerin tek faydası şekerli ürünler üreten şirketlere kazandırdığı paradır,tabi bir de reklamcılara.
-Bunları hergün gofret vs yiyen gecenin 12 sinde kalkıp 1 kilo tulumba tatlısını mideye indiren,sonra şekeri tamamen bırakmış birisi olarak yazıyorum.Şu an baklava verseler bana tadı kötü geliyor.Bağımlılıktan kurtulduktan sonra yapılan tatlı kaçamakları nadir olursa hemen alışkanlık yapmaz ancak gittikçe sıklaşıyorsa yeniden bağımlılığa dönüyorsunuz demektir.
erolbenjamin
09-09-2009, 12:20
ben de çok uğraştım ama tutturamadim üzülmeyin. fidesini bulmaya yönelmem gerekiyor.
Ben de ne kadar zararlı olduğunu bilsem de cips yemeyi çok severdim. Tabii bir de çikolata. Ama çocuklarım olduğundan beri onlara örnek olmak açısından cipsi ağzıma almıyorum, çikolata ise seyrek de olsa öğünlerin ardından yeniyor.
Keinlikle hazır çorba ve bulyon kullanmıyorum. Biraz paranoya gibi oluyor ama misafirliğe bile gitsek pilavda çorbada bulyon varsa yemiyorum ve çocuklarıma da yedirmiyorum.
Ama bu şuanda kontrol altında tutabildiğim bir dönem, çocuklar okula başladıklarında kantin ne yazık ki devamlılığı zorlayacak.
Ancak geçenlerde haberlerde Milli Eğitim Bakanlığının okul kantininde satılacak ve yemekhanelerde verilecek gıdalara kontrol getireceğini duymuştum.
40 bilemediniz 50 sene yaşarım, fiziğime göre kilom artmadıkça, fiziksel bir bozulma olmadığı sürece sorun yok:)
Tabii bu bu tür gıdaları tavsiye ediyorum diye değil, görüşümü söyledim sadece...
Hayata bu kadar ciddi bakmak iyi değil, gider bir kilo çikolata yerim gider koşu bandında yakarım... Bilmem kanser olurum felan öyle bir derdim yok:)
Budur...
Hani şu victora's secret mankenleri gibi, podyum dışında bir dilim pasta için kas yaparlar, podyuma çıkmadan önce kendilerini kusturarak:dilli: zayıf görünmeye çalışırlar:D
Sergüzen
19-12-2009, 22:45
Çevrenize baktığınızda ne kadar tedavisi güç hastalığı olan insan görüyorsunuz? Bu hastalıklardan ölen insanların, toplam ölümlerdeki oranı ne kadar? Bu hastalıklar niçin son yıllarda çok hızlı artıyor? Herkes her şey yiyebilir. Hatta günde üç paket sigara içip 90 yıl yaşayan insanlar da olabilir. Siz yine de yiyeceklerde seçici davranın. Hele aşağıdaki iletiyi okuduktan sonra...
Ben yaklaşık 18 yıldır yemek
sektöründeyim. Yemek Sanayici ve İş adamları Derneği başkan yardımcısı,
Ankara Sanayi Odası gıda komite üyesiyim.
Bu sürede öğrendiklerimi yazmaya sayfalar yetmez. Ancak birkaç bilgi
aktarırsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.
Öncelikle ticari endişeyle yapılıyor teşhisi sonuna kadar doğru. Minimum M2 maksimum verim, olay tamamen budur.
- "Soya Kıyması" adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir. 25 Kg
torbalarda kg fiyatı 1,5 tl civarındadır. Kullanırken ılık suyla
ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer. yani kullanım fiyatı kg da 50
krş tan aşağı olur. Gerçek etin 20 tl/kg olduğu yerde tabiiki bunu önce
sermaye kullanır. maret, pınar vs gibi hazır tip annemin köftesi gibi
köftelerin tamamı soya katkılıdır. şirin gözükmesi içinde mix kıyma,
soya proteini vs. gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır.
yani et diye soya küspesi satıp, annemin köftesi gibi aynen diye reklam yapıyorlar.
BİTMEDİ: bu soya zımbırtısı granül veya toz halinde , beyaz , açık
kahve, koyu kahve , kırmızı, yeşil renkleri vardır. tadı nötüre
yakındır. cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye , unla
karışıp ekmeğe, keke vs.ye giriyor.
- Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi , normal kuşbaşı etten
ucuz. bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor
ete , böylece fiyatı ucuzluyor. ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker,
tansiyon vs , rejimlerinize zarar verirmi bilmiyorsunuz. yemeğe tuz
atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. yemek şirketinizin et giriş faturalarında "mix kıyma" ve " marine kuşbaşı " var mı, bir kontrol edin bakalım.
- PEYNİR ALTI SUYU TOZU: Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak
plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. nerede
kullanılıyor? peynirli çizi de peynir mi var zannediyorsunuz. tüm
bisküvit ve kek sektörünün birinci sınıf dolgu maddesi. kg fiyatı 50 krş
gibi bişeydi.yediğiniz bisküvit, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir
okuyun bakalım içinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem
malzeme var. bir top keki toptancısı 15 krş a satıyor. anam-babam usulü
un,yumurta ve yağ ile yapsanız 30 krş malzeme maliyeti var, ambalaj,
üretici karı, nakliye ve toptancı karı vs eklenince nasıl o fiyata
satılabiliyor? çünkü kek değil kek benzeri kimyasal bir şey alıp
yiyoruz. paketin üzerini okuyun anlarsınız.
- bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor.
- pul biberin, karabiberin, kimyonun vs ektractı var, kilosu 5 tl ye
satılan sucuklarda gerçek baharatmı var sanki. bazılarında zaten sucuk
benzeri ürün yazıyor.
- bir danadan 25-30 kg sinir çıkıyor . -40 derecede dondurup öğütüyor
sinir unu yapıyor sosise basıyorlar. şarküteri rünlerine dikkatli bakın.
%100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte.
- tavukların boyun , taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her
yeri kemikleriyle öğütülerek "mekanik kıyma " isimli birşey yapılıyor. tüm
tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma
yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız.
bütün bu işler T.C.Tarım ve köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor.
Tamamen ve her yönüyle gıda terörünün cenneti olan yurdumuzda izinle bunlar yapılırken siz varın kaçak yapılanları düşünün,
Bütün ekmeğe tavuk döner 2 tl , yarısı işkembe, GDO ne ki o daha yeni farkedildi, devede kulak bile
değil. hürriyette yılmaz özdil'i okuyun oda iyi dokundurmuş.
Bunlar işin yemek faslı, daha gıda ambalajları var, koruyucular var vs.
kıyamet kopuyor da bizim gıda mühendislerimizin sesi soluğu yok ortada.
.
Douglas Fir
20-12-2009, 10:24
Bu mesaj kısa süre önce bana da geldi. Etrafımdaki herkesle paylaşıyorum. Tam da ben bu mesajı buraya ekleyecektim ki sağolsun sayın Sergüzen çoktan eklemiş. Verilen bilgiler çok çarpıcı. İnsan nelerden kaçınacağını şaşırıyor.
Ben de bunlara bir iki ilave yapayım. Şu anda tavukçular sıkıntıda. Yem için soya bulamıyorlar. Proten değerini tutturmak ve tavuğun kısa sürede gelişmesi için soya şartmış. Zaten bu hayvanlar mısır ve soya ile besleniyorlarmış. Yani tavuk yerseniz zaten çoktan GDO'su ile oynanmış bu iki besini de alıyorsunuz. Ne yapacağız bilmiyorum. Eve tavuk eti de sokmayacağız bu gidişle. Hadi kırmızı ete yöneldik diyelim. O da masum değil ki. Danalara kadınlık hormonu yani östrojen iğnesi yaparak çok kısa zamanda hayvanın yağlanarak ağırlığının 150 -200 kg.'a kadar artmasını sağlıyorlarmış.
Sanırım burada en riskli grup erkekler ve henüz ergenliğe ulaşmamış kız çoçukları. Erkekler kadınlık hormonu alırsa pek hayırlı olmaz herhalde. Kız çoçukları ise çok daha erken ergenlik çağına ulaşıyorlar. Bununla ilgili Uğur Dündar da bir program yapmıştı bir süre önce. Kısacası bitmişiz haberimiz yok. :(
atacanhimself
20-01-2010, 01:31
bu sergüzenin yolladığı mail de bambaşkaymış
bu yemek işi türkiyede çok dünyada olduğundan daha da kötü sanırım ,
çaresi de yok parmağımızı şıklatsak insanlar bilinçlense keşke,
her şeyi de evde yapamayız ki
kanımızda var üçkağıtçılık pislik galiba
seromania
16-11-2011, 15:49
EN KÖTÜ 10 GIDA
Şeker
Çikolata
Hamur işleri
İşlenmiş etler (Şarküteri ürünler)
Cips çerez atıştırmalıklar
Hayvansal yağlar
Konsantre şekerli içecekler
Kızartma ve fast food ürünler
Hazır çorbalar
Dr. İsmail Ağar
demişsin ama :) Dr. İsmail Ağar'ı da içeri katmıyorsan 9 çeşit zararlı yemek var orada:)
yazılanları okuyunca sinirlerim bozuldu,hele yapılanların bakanlık izniyle oluşu çok düşündürücü.
vBulletin® v3.8.5, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.