![]() |
|
|
![]() |
#1 |
ağaç dostu
|
Yeşil Hurafeler
Ağaçlarla ve ev bitkileriyle ilgili zaman zaman duyduğumuz çok hurafe var. Buraya yazalım bakalım neler çıkacak. ![]() Hemen aklıma gelen bir tanesi. "Evinin bahçesine İncir dikenin ocağı söner." |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
Ceviz ağacı diken meyvesini görmeden ölür! Salatalığı dalından erkekler koparırsa daha sonra büyüyen salatalıklar acı olur. (Gerçekten babannem böyle söylerdi ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 04-10-2006
Şehir: Almanyanin bence en güzel sehri olan(Speyer)de yasiyorum.
Mesajlar: 12
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
agaclar.net
|
İncirden düşen iflah olmaz |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 |
agaclar.net
|
Aslında Hasan'ın yaptığı gibi muhtemel nedenlerini de bulmaya çalışmalıyız. Bence incirle ilgili olanı, meyvaları toplarken ağacın üst kısımlarına çıkma gerekliliğinden kaynaklanıyor. Çok çabuk kırılan yapısı olduğu için, düşmek kaçınılmaz. Buna karşı alınmış bir önlem olabilir. Yani hiç olmazsa evin içinde, her an çıkılacak yakınlıkta olmasın diye... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#10 |
Ağaç Dostu
|
Bizim oralarda, yeni doğan çocuğun bütün vücuduna reyhanın dövülmüş yaprakları ile zeytinyağından hazırlanmış bir karışım sürerler, bu karışım çocuğun bütün hayatı boyunca güzel kokmasını sağlıyormuş... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#12 |
Ağaç Dostu
|
İncirle ilgili olarak bir de, kök yapısının suya ulaşma isteğini eklemek gerekir. Evin yakınındaki su borularının ve kanalizasyon sistemini çok sever incir kökleri.. Hele ki bu borular plastik değilse vay haline ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#13 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
okulda sosyal antropoloji okumuştum. hocamız batıl inançların geleneksel toplumlarda sosyalleşmeyi sağladığını söylerdi. bazı inançların kökenleri anadolunun en eski uygarlıklarına kadar iner. şaşılacak şekilde.binlerce yılın gelenekleri biçim değiştirerek varlığını sürdürüyor. "incir ve zeytin kesmek günahtır"şaşılacak birşey değil ikiside anadolunun antik bitkileri.binlerce yıldan beri geçim kaynağı |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#14 |
Ağaç Dostu
|
Üzerlik otu ve tohumları yaygın bir şekilde nazara karşı kullanılıyorlar köyümde. Bitkiler gelişip bahçe güzelleştiğinde bir köşeye üzerlik yakılıp dumanların bahçe üzerini kaplaması sağlanır. Üzerlik tohumundan yapılan süslemeler evlerin duvarlarına asılır. Bunarın insanları, ev hayvanlarını, hatta diğer değerli eşyayı kem gözlerden koruduğuna inanılır. Bu inancın kaynağı konusunda açıkçası bir açıklama getiremiyorum. Tek söyleyebileceğim, oldukça keskin ve bence hoş kokusunun bu inancın gelişiminde etkili olabileceği. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#15 |
ağaç dostu
|
Bu konuda kitap yazılır. "Ocağına incir ağacı dikmek" sözü eski bir savaştan geliyor. hangi savaş hatırlamıyorum, ilginç bir hikayesi vardı. Yine bildiğim kadarıyla bu savaştan sonra iftira etmişler, yani uğursuz sayılmış incir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 |
Ağaçsever
|
Lale ve Anadoluya göçüp gelen atalarımızla ilgili bir bağlantı vardı; belgeselde izlemiştim, tam hatırlayamıyorum ama yanlarında getirmişler, daha sonra Osmanlılar döneminde de gelenek halindeymiş, savaşa giden padişah uğur gtirsin diye laleli kaftan giyer, çadırların bir yerinde mutlaka lale figürü olurmuş...Hay allah, keşke detaylı hatırlayabilseydim... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#17 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Birincisi bir elçi (Avusturya elçisi idi sanırım) tarafından götürülmüş. Elçi Trakya'da dolaşırken bir gün bir çiftçinin bir çiçeği başındaki örtüye takmış olduğunu görmüş. Çiçeği göstererek "Bu nedir" diye sormuş ama çiftçi başındaki örtüyü sorduğunu sanarak "tülbent" diye cevap vermiş. Böylece Avrupada uzun süre "tulpan" diye anılmış. Bu elçi soğanları Avrupaya götürmüş. İkinci gidişi de ticari ilişkiler sonucu olmuş. Bir Osmanlı taciri Hollandalı arkadaşına lale soğanları göndermiş. Ama Hollandalı arkadaşı lale soğanlarını pişirip yemiş! Beğenmediği bir kaç tanesini de bahçeye atmış. İlkbaharda açan çiçeker onun için sürpriz olmuş tabi. Belki size masal gibi gelecek ama inanın anlattıklarımı bu belgeselden aktarıyorum. Belgeselde ayrıca kayıp bir Osmanlı lale türünden bahsediliyordu. Çinilerde ve diğer Osmanlı süslemelerinde görülen bu lale nedense yok olmuş ve çalışmalar yapılsa da bu lale yeniden üretilememiş. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#18 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#19 | |
Ağaç Dostu
|
Galiba bir tek ben yetiştirmeyi başaramadım.
Alıntı:
Çanakkale deki tarlama ilk önce 350 sonra 150 adet daha Bursa Siyahı denilen çeşit İncir diktim.Çoğu kurudu, geri kalanı da her sene 20-25 cm kadar gelişip kocaman yapraklar açmalarına rağmen kışa girerken tekrar kuruyorlar. Canlı oldukları için de kıyıp sökemiyorum. Galiba, İncir yetiştirme işinde, En başarısız kişi ödülü benim olmalı. Kültür Bakanlığı na duyurulur. Selamlar. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#20 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 09-12-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 4
|
ocağına incir ağacı dikme ve ocağın kurusun
Alıntı:
savaş sonrası incir ağacının iftiraya uğraması ve bu yüzden uğursuz kabul edilmesi, bir EFSANE olsa gerek. hiç dikkat ettiniz mi, hemen hemen her antik kente hem de en olmadı yerinde bir incir ağacı mutlaka vardır. bir sur duvarının taşları arasından çıkar ve arkeologları sinir eder. çünkü geliştikçe kökleri kalıntılara zarar verir. ocağına incir ağacı dikilsin/dikerim şeklindeki deyim, ağacın yetişme konusundaki arsızlığından kaynaklanıyor olmalı. şöyle ki, 12. yydan itibaren batı anadoluya ulaşmaya başlayan türkler, burada şöyle bir manzara ile karşılaşmışlardı. eskinin görkemli liman kentlerii alüvyonların doldurması sonucu denizden uzaklaşmış, haliyle ekonomileri bozulmuş ve kimisi de tamamen terk edilmişti. ağaç kültünün türkler için ne derece önemli olduğu akılda tutlacak olursa, bu terk edilmiş kentlerde onları en çok etkileyen şeyin, terk edilmiş evlerin olur olmaz her yerindn çıkıp dallanmış incir ağaçları olduğunu tahmin edebiliriz. (hemen her antik kentte görülebilir de fethiyedeki kayaköyde buna dikkat ederseniz, gerçekten acıklı bir durum olduğuna siz de kanaat getiriisiniz.) işte bu durum, o dönemlerden kalma bir deyim halinde günümüzde hala yaşıyor, ocağına incir ağacı dikerim bedduası da, senin ocağını (aileni)kuruturum manasına geliyor. incir ağacından düşen flah olmaz sözünde ağacın dallarının kolay kırılabilmesnin payı olsa gerektir. girit göçmenleri arasında şöyle de bir inanış vardır. bebeğini emzirmeyi bırakan anne,memesinden sağdığı az miktardaki sütü, bir incir ağacının dibine döker ve şimdi veriyorum, bir daha çocuğum olduğunda senden alacağım dermiş. incirin dalının kırınca akan süt, halk inançları arasında endisine bu şekilde yer etmiş. son olarak, hıristiyanlıkta da icir ağacının uğursuz kabul edildiğini belirtelim. inanışa göre, isayı ele veren yahuda iskaryot, isanın çarmıha gerilmesinden sonra pişman olur ve kendisini bir incir ağacına asarak intihar eder. saygılar |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#21 |
Ağaç Dostu
|
son olarak, hıristiyanlıkta da icir ağacının uğursuz kabul edildiğini belirtelim. inanışa göre, isayı ele veren yahuda iskaryot, isanın çarmıha gerilmesinden sonra pişman olur ve kendisini bir incir ağacına asarak intihar eder. saygılar[/QUOTE] Ben yahuda(Judas)'ın kendini incir değil de erguvan ağacına astığını duymuştum. Hatta yabancı sitelere göz atarsanız erguvanın halk dilindeki adı "Judas tree"dir. Sevgi ve selamlar. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#22 |
Ağaç Dostu
|
Bkz: üstteki mesaj. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#23 |
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Zeus bir çobana aşık olmuş.(o zamanlar bunlar olağan)tam hatırlayamasamda çobanın adı kipros gibi bir şey olacaktı. adı çağrışım yapmıştır kıbrısta yaşıyor.ama karısı Heranın öfkesinden korkan Zeus bir seferinde yakalanacağından korkup çobanı ağaç haline çeviriyor. onun ardından bütün mezarlara bu ağaç dikilmeye başlıyor. cypros tree ,selvi ağacının mezarlara dikilmesi geleneği bu kadar gerilere giden bir adet, böyle bir efsaneye dayanıyor(büyük olasılıkla ingilizce adını yanlış yazdım) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#24 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#25 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Dalları dik olarak çıkan ağaçların kökleride dik olarak indiği için mezarlarda tercih edilir çünkü susanları rahatsız etmez.Ayrıca fransız bahçelerinde servi ağacı bulunmaz. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#26 |
Ağaçsever
|
aa unutmadan hıdırellez ve gül ağacı... "Hıdırellezde uygulanan en önemli tören şüphesiz 'niyet oyunu' dur. Genç kızların talihlerini açmak, kısmetlerini belirlemek için uygulanmaktadır. Oyun bölgelere göre niyet çekme, baht çömleği, bahtiyar, bahtıbar gibi değişik isimler almaktadır. Oyun şu şekilde gerçekleşir; bir testi ile getirilen su çömleğe konulur. Su dolu çömleğin içine herkes nişanını atar. Bu genellikle yüzük, küpe vs. işaretler yanında fesleğen, nane, mantuvar çiçeği de olabilir. çömlek arife günü üstü bir örtü ile örtülerek bir gül ağacının dibine bırakılır. Küpün üzerine bir kilit konulur ve usulen kilitlenir. Ertesi günü tekrar biraraya gelen kızlar gül ağacının dibinden çömleği alırlar. Kilit açılır ve bir kişi, niyetleri çekmeye başlar. Bu arada maniler okunur. Her mani işareti çıkanın bahtına kabul edilir. Oyun işaretler bitinceye kadar devam eder. Oyunda söylenen manilere ümit, neşe, metanet, aşk, sevgi, şefkat, iyilik, kardeşlik, gurbet, vatan sevgisi gibi temalar görülür." |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#27 |
Ağaç Dostu
|
Zeus'tan söz açılmışken, defne ağacıyla ilgili mitolojik bir hikaye yazayım Antakya-Harbiye'de geçen bir öykü : Zeus'un oğlu ışık tanrısı Apollon'un Dafne'ye olan aşkı: Efsaneye göre Apollon Dafne'ye aşık olur, fakat Dafne Apollon'un aşkına karşılık vermez, Apollon Harbiye'nin ormanlarında Dafne'nin peşine düşer, onu kovalamaya başlar. Aralarındaki mesafe gittikçe kısalmaya başlar, Dafne Apollon'un sıcak nefesini saçlarının arkasında hissetmektedir, kurtulamayacağını anlayan Dafne, tanrılara onu kurtarmaları için yalvarır, bu hüzünlü yalvarış üzerine Dafne'nin bedeni ağaç, saçları da yaprağa dönüşür. Apollon ağaca dönüşmüş Dafne'nin yapraklarından taç yapar ve Dafne'nin yapraklarından olan tacı zaferin simgesi olarak ilan eder... Birçok ağaç türünü Zeus ile oğullarının çapkınlıklarına borçluyuz ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#29 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 20-02-2012
Şehir: KDZ.Ereğli
Mesajlar: 177
|
Merhabalar, yazılanları baştan itibaren okudum, gerçekten güzel bilgiler gün ışığına çıkıyor bu paylaşımlar sayesinde...Paylaşımda bulunan herkese teşekkürler. Ben de neden mezarlıklarda selvi ağaçları çok olur, sorusuna cevap vermek istiyorum, okuduğumda gerçekten hayretler içinde kaldım. Bu sisteme, bu düzene şaşırmamak elde değil. Alıntı:
Kâinatı hassas dengelerle idare eden Yüce Kudret, bu toksik maddenin diğer canlılara zarar vermemesi için havada rüzgârları, denizde dalgaları, toprakta da bitkileri yaratmış. Rüzgârlar havayı, dalgalar da suları temizlerken, bitkiler de topraktaki hücresiyle amonyağı amonyum hâlinde emerler ve bu maddeyi kendi büyümelerinde kullanırlar. Farkında olmadan da toprağı temizlemiş olurlar. Bitkiler karbondioksit gazını havadan yapraklarıyla alıp fotosentezde kullanabilirken, havada karbondioksitten daha fazla bulunan azot gazını aynı şekilde alıp kullanamazlar. Çünkü bu sistem yapraklara konulmamıştır. Ancak bitkilerin kökleri azotu toprakta, amonyum veya nitrat iyonları hâlinde alabilirler Topraktaki bu iyonlar ise ya canlıların cesetlerinin çürümesinden kaynaklanır veya bazı mikroorganizmaların faaliyeti sonucu havadaki azot gazının indirgenmesiyle toprağa kazandırılmıştır. Yapılan araştırmalara göre, bazı bitki türleri azotu topraktan nitrat halinde alırken bazıları da amonyum halinde alırlar. Mesela, tahıl bitkileri, meyve ağaçları ve meşe, gürgen ve çınar gibi geniş yapraklı ağaçlar çoğunlukla azotu nitrat halinde alır. Oysa çayır, üçgül ve yonca gibi otlar ile çam, ardıç, köknar ve selvi gibi iğne yapraklı ve kozalaklı ağaçlar amonyum halinde alırlar. Şu halde amonyak birikimini önlediği için, mezarlıkların otlu tutulması ve geniş yapraklı ağaçlardan ziyade iğne yapraklı ve kozalaklı ağaçların dikilmesi daha uygundur. Zaten mezarlıklarımıza bir göz attığımızda, ecdadımızın mezarlıkları umumiyetle çam, ardıç ve selvilerle donattıklarını görürüz. Yine mezbaha ve kesimhane gibi yerlerin etrafını bu tür ağaçlarla donatmak çevre korumacılığı açısından dikkate değer bir husustur. Çünkü, bu tür bitkiler, amonyağı direkt olarak amonyum halinde aldıklarından toprakta amonyak birikimini daha iyi önlerler. Halbuki diğer bitkiler azot ihtiyacını nitrat olarak karşılarlar. Amonyağın nitrata dönüştürülmesi bakterilerce gerçekleştirilir. Bu yüzden bu yol daha uzun bir zaman alır ve topraktaki kimyevi şartlar uygun değilse, bakteri faaliyeti engelleneceğinden amonyak nitrata çevrilmez ve birikir. Sevgi ve saygılarımla... |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|