agaclar.net

agaclar.net (http://www.agaclar.net/forum/)
-   Yaşantımızda ve Sanatta Bitkiler (http://www.agaclar.net/forum/yasantimizda-ve-sanatta-bitkiler/)
-   -   Dünyada ağaçlarla ilgili mitler (http://www.agaclar.net/forum/yasantimizda-ve-sanatta-bitkiler/14080.htm)

Müjgan 19-04-2005 12:43

Dünyada ağaçlarla ilgili mitler
 
Dişi olanın kutsallığına dair...


AĞAÇ VE ORMANIN KUTSALLAŞTIRILMASI

Eski Cermenler tapınak bilmezlerdi. Onlar için tapınak, koru ve orman aynı şeydi. Genellikle tapınaklara kutsal orman da denirdi. Burası halkın törensi, genel ayininin kutsanmış yeriydi.

Cermenler, yüce tanrıları duvarlar arasına kilitlemeyi ya da hiç bir biçimde insan figürüne göre kopyalamayı uygun bulmuyorlardı. Onlara açıklıklar ve korular sunuyorlar ve yalnızca dindar bir saygı içerisinde görebildikleri sır dolu yaratığı tanrısal bir adla adlandırıyorlardı.

"İnsan elinin dokunmadığı, doğal olarak büyümüş ağaçların kucakladığı ve koruduğu bir oluşum şeklinde düşündüğümüzde, inşa edilmiş, duvarlarla örülmüş bina kavramı geçerliliğini yitirmektedir. Orada tanrı yaşıyor ve resmini dalların hışırdayan yapraklarında gizliyor...." diye yorumluyor Grimm.

Orada ormanda tanrılara sunaklar hazırlanmış, dinsel törenler yapılmış, armağanlar sunulmuş; ama halk toplantıları ve mahkemeler de yapılmıştı. Zaman zaman bezlerle örtülü Tanrı resimleri ağaçların önüne konuluyordu ya da onların dallarına yerleştiriliyordu.

Bazı tanrılara, belki de hepsine; korular, korularda özel ağaçlar atfediliyordu. Böyle bir koruya dünyeviler adım atamazdı; böyle bir ağacın dökülen yaprakları, dalları alınamazdı ve hiçbir zaman o kesilemezdi. Bazı cinler, elbeler, orman ve ev ruhları için de ağaçlar adanıyordu.
En eskilerde, kutsal korudan bir yaprak koparmak, alçaklık olarak kabul ediliyordu. Gölgesi yettiğince bir çilek bile almıyorlar; bazıları gizlice ölülerini oraya gömüyorlardı.

Müjgan 21-08-2009 17:01

Keltler'de de kanıtlanan, eski ormanlarınböyle kutsal görülmesi, 11.yüzyıla kadar etkisini devam ettirdi ve Ortaçağ'ın şiir sanatına da yansıdı.

Sonunda yalnızca ormanlar bütün olarak değil, aynı zamanda tek tek ağaçlar da tarnrısal varlıklar olarak açıklandı ve bu arada neredeyse bütün ağaçların dişi olarak düşünülmesi ve kişileştirilmesi de dikkat çekiyor (hepsinin önünde de meşe ve dişbudak), bunun da büyük bir bölümü bugünkü dilimize yansıdı ve bu bakımdan çoğu ağaç adları dişi tanımını aldı.

Kutsal sayılan ağaçlar (daha sonra Ortaçağ'da onlara kadın olarak hitab ediliyor) arasında en başta meşe yer alıyor, arbor frugifera (bereket veren ağaç) bir meşe ya da bir kayın... Meşeden sonra dişbudak kutsaldı; tıpkı insanın yaratılışı üzerine olan söylencenin ğrettiği gibi bizim halk şarkılarımızda, Bayan Fındık'la da konuşmalar yapılıyor ve eski mahkemede, eski yargıda, bugün de fındık ağaçları hala tarlalara bakmaya yarıyor. Östgötaleg'e göre kamuya açık ormanda herkes ceza vermeden ağaç kesebiliyordu, meşe ve fındık ağaçları dışında, onlar rahattı, onlar kesilemiyordu.
Mürver ağacı da... mükemmmel bir saygınlığın tadını çıkarıyordu. Mürver ağacına Bayan Ellhorn da deniliyordu: Arnkiel 1, 179 şüphe çekmeden anlatıyor. "Bizim atalarımız Ellhorn'u da kutsal saydılar ama onu kesmek, dallarını kısaltmak zorunda kaldılar, bunu yapmadan önce bu duayı yapmak zorundaydılar:

"Bayan Ellhorn bana ağacından biraz ver, o zaman ben de sana ormanda ne zaman büyürse kendiminkinden sana vereceğim."

Müjgan 24-08-2009 12:03

Yunan mitolojisinin ağaç perileri ya da Doğa Tanrıçaları, bu halkta da benzer düşünceleri ortaya çıkarıyorlar. Bu ağaç perilerinin yaşamları, yaşadıkları, (solmalarıyla ya da ölmeleriyle kendilerinin de öldüğü) ağaçların yazgılarıyla oldukça yakın bir bağlantı içinde olduğu kabul ediliyordu.
Ceres'in ağaç perileri hakkındaki etkili bir öyküsü, Ovidius, Erysichthon'un kızının öyküsündedir. O öyküdeki gibi, kuzeyde misyonerlik yapan Hristiyanlar da ilk önce "kafirlere" orman kültünü unutturdular. Kutsal ormanlar kurutuldu, kutsal ağaçlar kesildi ya da yakıldı ve onların yerlerine kiliseler kondu.

Ağaç tapmalara uygun olarak Cermenler ilk insan çiftini Aşk ve Embla'yı ağaçlardan yaratmışlar. Aşk dişbudak ağacı ve Embla büyük olasılıkla asma anlamına geliyor. İncildeki yaratılış öyküsünden farklı olarak burada, kadın ve erkek aynı anda yaratılıyor.
Dünyanın batışı olan Ragnarök'ü atlatabilecek olan insan çifti -Lif ve Lifthrasir- de bir ağaçtan ya da odundan oluyor, tıpkı söylencenin bildirdiği gibi.
"Ve orada, 'Hoddmimir'in odunu' denen yerde, çimde Surt'un alevinde iki insan çocuğu, Lif ve Lifthrasir saklanıyor ve sabah çiyinden besleniyorlar ve bu insan çiftinden o denli çok nesiller oluyor ki bütün dünya halklarla doluyor, aynı burada şiir olarak yazıldığı gibi:

Lif ve Lifthrasir
Yaşamlarını saklıyorlar
Hoddmimir'in odununda;
Sabah çiyi orada
Onların yemeği olacak.
Onlar halkları üretiyorlar."

Ağaçlar ve insanlar arasındaki yakın akrabalık, tıpkı Cermenler gibi, benzer biçimde Şamanca düzenlenmiş olan ve bu türden bir dindarlığı bizim yüzyılımıza kadar saklayabilen, Kuzey Sibirya halklarında da vurgulanıyor. Bu halkların bazıları da kökenlerini ağaçlara dayandırıyor. Örneğin Evenk'ler, insanların bir ağaçtan doğduklarına inanıyorlar:

"İki gövdeye ayrılan bir ağaç vardı. İçinden iki insan çıktı. Biri erkek, öteki de bir kadındı.
Negidal'lerde insanlar, bir kara çam ağacından oluyorlardı; Sym-Evenk'lerde mistik Ren geyiği epkachan, bir ladin ağacını ayırıyordu ve onun içinde şarkı söyleyen bir kadın görünüyordu."


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 00:20.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024