04-02-2009, 00:22 | #121 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Işık Dede'ye ulaşmak biraz zaman aldı. İşte, onun evi önündeki zakkum ağacını kesen kişiye olan ağır sitemi ya da Zakkum Ağacı için yazdığı ağıt: ZAKKUM AĞACI Yeşil yapraklardan gelinlik giymiş Çiçeklerden başına tacını takmış Endam yarışında birinci gelmiş Tabiat güzeli zakkum ağacım Kainatı allah yeşile boyamış Doğaya bakanlar ferahlık bulmuş Susayan insana ferahlık vermiş Benim küçük zakkum ağacım Ölüm fermanını eline almış Balta ile ağacın sağına geçmiş İki hamlede katliam bitmiş Ölüverdi benim zakkum ağacım İmanı yitirmiş dini kaybetmiş İnsanlık babında çok geri kalmış Soyunu sorarsan vicdansıza çekmiş Ne istersin benim zakkum ağaçtan Elbet bir gün Allah verir cezanı Şimdiden bul demiyorum belanı Yarın ahirette gösterir bana İnşallah bunun için sana verdiği cezayı Allah Ne istedin benim zakkum ağacımdan? |
|
27-02-2009, 22:54 | #122 |
Ağaç Dostu
|
ZERDALİ AĞACI I Havalar güzel gidiyor Sen de çiçek açtın erkenden Küçük zerdali ağacım, Aklın ermeden. Bak kurt gibi kalın yapılı Görmüş geçirmiş ağaçlara Küçük zerdali ağacım, Pişman olursun sonra. Şimdi okşar da hafif hafif Bir gün yerden yere çalar rüzgâr Küçük zerdali ağacım, Bakma güzel gitsin havalar. Sallansın dalların çocuklar gibi Bakma güneş ısıtsın varsın Küçük zerdali ağacım, Sonra donarsın. Zemheride bahar mı olur Akşamları seyret anlarsın Sakın erkenden çiçek açma Küçük zerdali ağacım. Cahit KÜLEBİ |
05-03-2009, 20:51 | #123 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 20-11-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 264
|
Sayın Hassoman, Işık Dede'nin şiirini şimdi gördüm. Gerçekten eski nesil nahif duygularını öyle güzel ifade ediyor ki... Çok teşekkür ederim. Saygılar. |
02-05-2009, 21:19 | #124 |
Ağaç Dostu
|
KIRLARDAN GELİYORLAR kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber elbette kırlardan kırlardan gelecekler başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri söyleyin nasıl dayanılır dükkânlara depolara bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer sonsuza varmadan bir önceyiz sanki -o sayının da bir adı vardı unuttum- her şey öyle saydam öyle madensel kapıların kilitleri açık ve herkes uykusuz hepsinin elinde bir saat bir sümbülteber eskiden şaşardık bazı şeylerin yokluğuna artık bu yokları var etmeyi usladık ağaçları budadık ormandan balıkları tuttuk denizden hani bazı açılmaz sanılan kapıları omuzladık çünkü herkesin elinde bir saat bir sümbülteber hey koca dünya nasıl avucumuzdasın nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin elbette kırlardan gelecekler kırlardan kırlardan gelecekler ellerinde sümbülteber ey güzelim sümbül ve teber ey canım gördüğüm sanki o değildi sanki kuşlar albümünden bir maden Turgut UYAR |
03-05-2009, 19:29 | #125 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 22-01-2009
Şehir: bursa
Mesajlar: 207
|
tebrikler |
31-01-2011, 15:35 | #126 |
Ağaç Dostu
|
Senin Sayende Her günüm mis gibi dünya kokan bir kavun dilimi Senin sayende. Bütün yemişler elime güneştenmişim gibi uzanıyor Senin sayende. Senin sayende yalnız umutlardan alıyorum balımı. Yüreğimin çalışı senin sayende. En yalnız akşamlarım bile duvarında gülen bir Anadolu kilimi Senin sayende. Şehrime ulaşmadan bitirirken yolumu Bir gül bahçesinde dinlendim senin sayende Senin sayende, içeri sokmuyorum En yumuşak urbalarını giyip Büyük rahatlığa çağıran türküleriyle kapımı çalan ölümü. Nazım Hikmet |
31-01-2011, 16:35 | #127 |
Ağaç Dostu
|
Oğlum Mehmede Ağaçlarımızı Takdim Ederim Şu karşıki yeşil yumağa ağaç derler O da senin gibi elimizde büyüdü Yalnız ne altını kirletir Ne de öksürürdü. Biz bu ağaçlan uzak ormanlardan getirdik Meyveleri zehir zıkkım Dalları diken içersinde, Köklerini köstebekler kemirirdi Biz bu ağaçlara evlât gibi baktık tosunum Onlar da bizden hiç bir şey esirgemediler Ne bir mevsim atladılar Ne bir hasat gizlediler Bir gün gölgelerine evlerimizi kurduk Dallarına salıncaklar, Cıvıl cıvıl kuşlar dadandırdık yuvalarına Biz ölürken hakkımızı helâl ederiz ağaçlara Onlar da arkamızdan kendi dillerince Helâl olsun derler. Bedri Rahmi Eyüboğlu |
01-02-2011, 20:07 | #128 |
Ağaç Dostu
|
Baharı Bekleyene ben kışın güzelliğini söylerim ne gelirse dilime çünkü kış bir hazırlıktır soluğuma kıpkırmızı gülüme nice kırmızı ayaklar gelip geçti o gün katar katar kış günleri sözgelişi ben bir çöp bile almadım elime altı kız bir ay ışığı def calip şarkılar söylediler beri yanda ormanlar yanardı, ciğerpareler lime artık su uyur aşk uyanır mendilim kana boyanır bilirim bu baharda da herkes hasetlenir halime ve ellerim batık bir suda akar gözlerim her şeye bakar bahar bir gelsin yeter artık eksikse de bırak elleme su uyur düşman uyumaz suların dibi güllerde <> altı kız bir oğlan def çalıp şarkılar söylediler baktım birinin kara bir gecesi düşüvermiş mendilime simdi elimde baston silah, başımda şapka öyle ağzımda kurşun hızında seçtiğim her kelime su. hiç kimse durmazsa her şey yürür, bu aşk demektir her şey kullanılmazsa dirim bir ihanettir ölüme sakiniz elimiz filan temiz baharı filan bekleriz fincanı taştan oyarlar içine bade mi koyarlar biz silah kuşanırız bize bir şey söyleme Turgut UYAR, Divan |
12-07-2014, 12:13 | #129 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 20-03-2010
Şehir: izmir
Mesajlar: 79
|
Susma Sanatı
sana da başkalarına da yetecek kadar sus ki, susuşun nara olsun, konuşman çare olsun. susmayı çınarlardan öğren, başları göğe eren, köklerini şehrin ta bin yıl derinlerine süren. halk susmayı bir bilse, susarak bağırmayı, zorbaların yüreği korkudan çatlayacak. taşa “konuş, konuş!” demişler, bir susmuş, iki susmuş, sonunda “ben, demiş, ben...” ve dağdan yuvarlanıvermiş. suya “konuş, konuş!” demişler, bir susmuş, iki susmuş, sonunda “ben, demiş, ben...” ve çölde kuruyup gitmiş. -Cahit Koytak Susma Sanatı / Cahit Koytak - Haşmet Babaoğlu - YouTube |
22-10-2020, 07:06 | #130 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 20-09-2013
Şehir: adana-kozan
Mesajlar: 2,212
|
UMUT Eridim eridim gönlümde eridim Yazım ,baharım ,kışım ayazım Doğayla yaşamı her daim rüyamda aradım Şehrin pırıltılı ışıkları altında eridim Kirin ,pasın içinde ekmek peşinde koşar oldum Doğanın mis gibi kokusun özler oldum Gürültü ,saygısızlık beter oldu Benim gönlümde doğa sevdası geçmez oldu Elimi uzatsam ırak değildir Gönlümü bıraksam topraklara sarılır Yaşamım tek düze ,hayatım donuktur Kırlara koşup ta sarılsam bütün hüznüm yok olur Çam kokuları yayılmaz oldu Göçmen kuşlar buralardan geçmez oldu Irmaklarda pırıl pırıl sular akmaz oldu Fabrika bacalarından çıkan pis kokular dinmez oldu Eridim eridim özlem dolu çocukluktan ayrılalı eridim Günlerce ağladım ,çocukluğuma geri dönemedim Yaşam savaşında doğamla birlikte ayakta kalmaya çabaladım Esaret zincirin kırıp ,kendimi doğaya salamadım Aşılmaz yollar etrafı çevirdi Tüneller ,köprüler ,beton yığınlar bizi doğadan ayırdı Teknoloji denen illet doğayı eritti Eridim eridim doğayla birlikte yürekten eridim El uzatsak toprak bize kucak açar mı ? Koklasak mis gibi kokular bize gülümser mi? Toprak anaya sarılsak bize sonsuz sevgisini sunar mı ? Bir demir yığınına dönen bedenimiz doğaya kavuşunca yumuşar mı ? El ele verip gönül dağından aşsak ,ırak elleri yakına taşısak Erimiş yüreğimize soğuk pınar suyundan taşısak Yaralı gönlümüz dikilip ,Dünyanın düzenine el atar mı ? Bu doğanın umursanmazlığını gören yaralı yürekler böyle giderse doğasızlığa dayanır mı? Eridim eridim ,gül gibi sararıp soldum Kara toprağa sarıldım. Hesabın vermek istedim . Veremedim Dur demedim ,diyemedim Doğamı ,sevgimi ,hayatımı koruyamadım. Ayaz bir gecede gönlümü rüzgarın eline bıraktım Uçup gidiyorum ama gözüm gönlüm burada Doğama sevgimi yeterince veremedim Doğamı sevgiyle kucaklayamadan eridim nicedir eridim Şimdi emanet sizdedir Doğanızı sevin ,onu koruyun ben koruyamadım Eridim eridim ,bir kül gibi savruldum Sizleri seviyorum ama sizlerin sevgisini hak edemedim Eridim eridim ,işte sonsuzluğa gidiyorum Sizlere el sallayamadım. Gidiyorum ama elveda diyemedim Eridim eridim........Sonsuzluğa eridim. Ahmet Kavlakçı..... 22/10/2020 08..00 |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|