Alıntı:
|
Alıntı:
3,5 milyon kişiyiz diyorsunuz. Yılda kişi başı bir canlı vursanız, 3.500.000 canlı öldürüyorsunuz demek... Avcı palavralarına inanırsak bu sayıyı hesaplayın artık... Bir sonraki tetiğe basışınızda, umarım gerçekten ağlarsınız... Yolunuz açık(!) olsun... |
Alıntı:
8 nolu mesajı bir daha okuyun, eğer okuduysanız bir defa okumakla anlamamışsınız demektir, tekrar tekrar okuyun. Size cevap yazmaktan sıkıldım, varsa benimle ilgili başka bir sıkıntınız, bana özelden yazın. |
Aşağıda ki cümle A.B.D. eski başkanlarından THEODORE ROOSEWELT'e ait.
In a civilized and cultivated country, wild animals only continue to exist at all when preserved by sportsmen. The excellent people who protest against all hunting, and consider sportsmen as enemies of wild life, are wholly ignorant of the fact that in reality the genuine sportsman is by all odds the most important factor in keeping wild creatures from total extermination. Medeni ve gelişmiş bir ülkede yabani hayvanlar ancak avcılar* tarafından korunurlarsa varlıklarını sürdürebilirler. Tüm avcılığı reddeden ve avcıları yabani hayatın düşmanları olarak düşünen o mükemmel kişiler, yaban varlıklarının tamamen tükenmesini tüm aksi öğelere rağmen önleyen en önemli faktörün gerçek avcılar olduğundan tamamen bihaberdirler. (*Çevirmenin Notu: Yukarıdaki deyişte geçen “sportsmen” sözcüğünü aslında “avcılar” olarak anımsamak gerekir. Ali KOZANOĞLU) |
1 Eklenti(ler)
Et yediğimi nereden biliyorsunuz?
Besi hayvanlarına eziyet edilmesini kim savunuyor? Kendinizce önermeler uydurup haklı çıkmaya çalışıyorsunuz... "Başkaları öldürüyor, benim de öldürme hakkım var o zaman.." Bu mudur, sizin derin Aristo mantığınız..? . . Daha neden öldürdüğünüzü bile bilmeden bununla övünüyorsunuz. Üstelik doğa dostu bir sitede bunu hayasızca savunuyorsunuz... İşte sizin alıntı yaptığınız kişi... Bir başka hayvan katili... Şıracı bozacı dayanışması... Hikayesini şu linkte bulabilirsiniz : On Safari With Theodore Roosevelt, 1909 |
Almanya'da her sene yüzbinlerce karaca avlanır, yine de her zaman milyonlarca karaca populasyonu mevcut olur.
İsviçre'nin iki bayan bakanı avcıdır. Kimsenin eleştirdiği yok. Zaten İsviçre'de 15 yaşını dolduran her erkeğin tüfek bulundurma zorunluluğu vardır. Finlandiya, Norveç, İsveç gibi refah seviyesinin en üst olduğu ülkelerde avcılık çok önemli bir sporsal faliyet ve bu ülkelerde kişi başına düşen ateşli silah, tüm dünyanın en yüksek ortalaması ve yaban hayat yine çok zengin. İngiltere Dünya'nın en kaliteli ve pahalı çiftelerini üretir, Kraliyet ailesinin en önemli sporudur avcılık, yeni prensesleri Kate Middleton'un bile av fotoğrafları mevcuttur nette. Avrupa'nın hemen her ülkesinde şato gibi av köşkleri vardır, avcılık müzeleri vardır. Harvard Üniversitesinin en eski öğrenci kulübü hangisi biliyor musunuz? Atıcılık kulübü. Dünyanın tüm önde gelen üniversitelerinin (Oxford gibileri dahil) atıcılık kulüpleri mevcut. Olimpiyatlarda bir çok atıcılık dalı mevcut. Üniversiteler ve Silah Kulüpleri Bunların hepsi vahşi, doğa düşmanı bir siz doğa dostusunuz öyle mi? |
Alaska'da ayı avı yapılır. Bu av nasıl yapılır, sadece yaşlı erkek ayılar vurulur. Dişi ayı yavruları varken başka erkekle çiftleşmez, bu yüzden erkek ayı yavruları öldürür, yeniden çiftleşebilmek için. Vurulan yaşlı erkek ayı sayesinde ayı populasyonu artar. Hem de avcıların ödediği harçlar, Alaska'da ki yaban hayatını geliştirmek için harcanır.
Anadolu'da nesli tükenme tehlikesi altında olan anadolu yaban koyunu devlet tarafından korumaya alınmış, ama devlet kontrolünde avı yapılır. Nasıl avlanır? Sadece üreme yeteneğini yitirmiş yaşlı erkekler avlanır. Ve anadolu yaban koyununun populasyonu artmakta. Bana bir tane bilinçli ve doğru bir şekilde yapılan (kaçak ve bilinçsiz avlanmayı kastetmiyorum tabi ki) avlanmanın yaban hayatını olumsuz etkilediğini belgeleriyle ispatla. Bir daha bu forumda yazmam. Ama ispatlayamazsanız siz yazmayı bırakır mısınız? Hadi ondan da vazgeçtim bu başlık altında yazmaktan vazgeçer misiniz? |
Sayn syılmaz, bu başlığı neden açtınız?
|
Alıntı:
|
Konu amacından saptığı için konu başlığını 'Avcı doğa dostu mudur?' diye değiştirdim. Böylesi daha doğru olmuştur umarım.
İsteyen de istediği kadar eleştirsin avcılığı ama eleştiri avcılık üzerine olsun. Cevap yazmamı gerektirecek birşey olmadıkça, cevap yazmayacağım. Önce ki mesajlarımda bulunan tüm tekil ifadeleri düzeltiyorum. Kırıcı olabilecek kelimeleri kaldırıyorum. Bakalım medeni bir şekilde bu konuyu tartışabilecek miyiz? |
Aşağıda doğa dostu bir avcıya örnek var. Kamyon çarpması sonucu yaralı bulduğu dağ keçisini kurtarmak için 2 km boyunca sırtında taşımış.
Erzurum'da Yaralı Dağ Keçisini Sırtında 2 Kilometre Taşıdı - Dailymotion videosu Ayrıca dinen avcılığın durumunun ne olduğunu merak edenler içinde aşağıda ki linki ekliyorum. http://www.oltader.org/forum/forum_posts.asp?TID=197 |
Avcı hikayesi benden, maksat ortam sakinleşsin veya ders alınsın lütfen.
Hikaye 1; Tüfeğim yok, olmadı hiç. 13-15 yaşlarında, yaşadığım köyde ''tabanca'' ile ava çok çıktım(ciddiyim):)), netice yok tabii ki.Kuru pamuk kozalaklarına arkadaşların tüfekleri ile ateş ettim. Şehre göçtük sonra. Bir arkadaşım barut al, ben fişek yapayım sana, benim fazla tüfeklerle avlanırız dedi, aldım verdim ona fişek yapması için. Ava çıktık, ben ateş ediyorum, saçmalar namludan tıngır mıngır yarım metre(mübalağasız) önüme düşüyor. Arkadaş gülmekten yerlerde. Meğer, benim aldığım barutu kendine saklayıp, kendi eski nemli barutu ile fişekleri yapmış, hadee.. cümbur cuma yerlerdeyiz. Hikaye-2; Ava çıktık, her taraf buz,..hava eksilerde 10-15 gün. Epey avlandık, bol hemde. Şans dedik düşünmedik hiç nedenini. Evde annem kuşları yolup her birinin kursağını bana gösterdi. -Şunlara bak bi..karınlarında gram yem yok, taşlıkları bile bomboş, et bile kalmamış açlıktan, ve sen bunları avladım diye övünüyorsun... dedi. O zaman anladım nedenini, kuşlar mecalsizce önümde dolaşıyorlardı avlanırken, gel vur beni diye sanki. Bir daha ava çıkmadım hiç. Balık avına sadece çıkarım. İyi olduğumu düşünüyorum hatta. 3-5 senedir o da yok, çıkamıyorum. Eskiden av ihtiyaç idi, yemek için avlanırdı. Şimdi sadece kuş avı için bence spor denebilir. Oda kantarın topuzunu kollamak şartı ile. Ki böyle bilinçli avcılara rastladım, önündeki yüzlerce hedefe ateş etmeyip ''tamam nasibimi aldım'' diyenler oldu. Konu spor ise, karşımızdaki kişiye de şans tanıyın lütfen. Belki o da bilinçli avcılardandır. ''uçana kaçana'' değil, gerekene sıkıyordur. Gereklilik var ise... Belki de, ilerde bu konuda onunda anlatacak hikayeleri olacaktır, bize veya torunlarına. Konu sahibine ve diğer konuklara ALLAH' tan ailece sağlıklar inşallah. Bende hikaye çok, ders aldım hep hayattan. Saygılarımla lütfen. |
Bu konuya ilişkin yazmaya devam etmeden evvel daha önce hiç düşünmediğim bir sorunun cevabını aradım. Spor nedir ? Wikipedia'da bulduğum cevap kısaca şöyleydi : Spor ya da idman önceden belirlenmiş kurallara göre, kişisel veya takım halinde yapılan rekabet amaçlı yarışma ve kişisel eğlence veya mükemmelliğe ulaşmak için yapılan fiziksel aktivitelerdir.
İlgili link ektedir: Spor - Vikipedi Başlıkta bütün yazılanları da dikkatle okudum. Burada ortak bir paydada buluşabileceğimizi sanmıyorum bu nedenle de buraya yazmayı bir nevi "münazara" mantığıyla algılıyorum ve bu bağlamda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum... Alıntı:
Bir zamanlar bir film izlemiştim. Adını ve oyuncularını hatırlamıyorum. Bir adada süper zenginler için av düzenleniyordu. Avlar da adaya kaçırılarak getirilen insanlardı. Birçok konuda empati yapmak bizi doğru yola sevk eder. Kendinizi hiç av olarak düşündünüz mü? Biri sizi av yapsa ne hissederdiniz? Alıntı:
Uzak doğu sporlarının ise yeri çok farklı. Orda şiddet bokstaki gibi değil ve doğru yapılır, işin derinliğine, felsefesine inilirse (ki bence öyle olmalıdır) kişiye çok farklı bilinç kapıları açılabilir.. Eskrim,okçuluk,kendo.. Örnekler çoğaltılabilir. Kendini savunmayı öğren ama zevk için öldürme. Bence işin özü budur. |
şimdi, evet, ete ulaşımımız geçmiş zamana göre nispeten daha kolay, ama şöyle düşünebiliriz. bir kişinin et alacak parası yok, misal, ya da başka bir şeyden, gidip avlanıyor. hem, kendi evinin et ihtiyacını karşılıyor, hem de eşe dosta, konu komşuya dağıtıyor.
sırf zevk için. hayvan öldürmüş olmak için avlanmak, gerçekten acı. ben de dün, bir serçeye namlu doğrulttum. evet, elim gitmedi o tetiği çekmeye. zaten çeksem de, dişimin kovuğuna gitmeyecek bir hayvandı. öldürmemin bir manası yoktu. babamın gönlü olsun diye, konduğu dalın orayı hedef aldım, ama adam anladı, elin gitmedi, anladım ben seni dedi. yine de, bir geyik öldürülse, adam, hem kendi ailesine yedirse, hem de eşe, dosta, komşuya dağıtsa, gerçekten güzel bir iş yapmış olur. sonuçta, hepimiz et yiyen canlılarız. |
Sn. Mrduran, Sn. Eser İlhan öncelikle yorumlarınız için teşekkür ederim. Görüşlerinize katılayım, katılmayayım önemli değil. Seviyeli ve kendi bakış açınız içerisinde ki tutarlı yazılarınız, bu konuya yeniden bir seviye getirdi. Umarım hep böyle saygı dolu yazılar yazılır bundan sonra.
Alıntı:
Alıntı:
Peki neden avlanıyoruz, bu cevabını net veremeyeceğim birşey. Muhtemelen kendini yaban hayatın bir parçası olarak görmek isteyen insanlarda içgüdesel gelen bir istek. Değil ailemde, sülalemde tek bir avcı yok. Kimse beni özendirmedi. Çocukken çok sayıda evcil hayvan besledim ve ailemden şiddet görmedim. :) Çocukken ne zaman uzun yolda bir orman kenarından geçsek hep derinliklerine girsem keşke diye içim kıpır kıpır olurdu. Uygun zaman ve ortam denk geldiğinde de başladım işte. Zaten dikkat ederseniz, gariban köylüsünden zengin işadamına, ilkokul mezunundan doktora yapanına, 18 yaşında ki gencinden 70 yaşında ki yaşlısına kadar her kesimden insanı avcı olarak görebilirsiniz. Demek ki bu sosyal statü veya eğitim seviyesi ile ifade edilemeyecek bir olgu. Alıntı:
Alıntı:
Nasıl ki içkiyi yasaklayarak insanların içki içmesini engelleyemezsiniz, sigarayı yasaklayarak sigara içmelerini engelleyemezsiniz, bu da öyle. Gerçi verdiğim örnekler kötü örnekler oldu, ne içki ne sigara içmem, avcılığa da zararlı alışkanlık olarak bakmam ama mantık olarak aynı şey. Peki bu durumda ne yapmalı? Yasaklayarak engelleyemiyorsanız, kontrol altına almanız gerekir. Avcıları eğiterek, bilinçlendirerek, sezon haricinde avlanmamayı, konulan limit ve kotalara uymayı, canlı hayatına saygı duymayı, hiçbir canlının boşyere ölmeyi haketmediğini öğretirseniz cana saygı duymayı öğrenirler. Avda etik olurlar, ihtiyacı kadar (ihtiyaçtan kasıt et değildir, nedir diye sormayın çok uzar) veya zararı önlemeye yetecek kadar avlanırlar. Yok avcıların eğitimine önem vermeyip sadece yasaklayalım, bunları da kötü görelim mantığıyla yaklaşırsanız ortaya hiçbir faydalı iş koyamazsınız ve tıpkı şu an ülkemizde ki gibi bilinçsiz avcılığın ve doğaya zarar vermenin önünü açarsınız. Önce ki mesajımda belirtmiştim Almanya'da her sene yüzbinlerce (rakamda kesinlikle mübala yok) karaca avlanır ama milyonlarca karaca populasyonuna sahiptir. Bizde 80 senedir karaca avlamak yasaktır ama dağlarda karaca göremezsiniz. Nedeni Alman avcıların bilinçli olması, bizim ise bilinçsiz olmamız. Gördüğünüz gibi yasak kararıda işe yaramamış, yaramış olsa dağlar karaca dolu olurdu. |
Sayın Syılmaz;
''Nedeni Alman avcıların bilinçli olması, bizim ise bilinçsiz olmamız''. Güzel sözünüz bana bir şey hatırlattı. İzniniz ile lütfen; Cinsini hatırlamıyorum, Karadeniz' de havyarı meşhur olan çok büyük bir balık yakalandı. Karnında bilmem kaç tane dikiş yarası var idi. Bunu yakalayanlar, havyarını alır, operasyon yerini dikerler ve denize salarmış tekrar. Biliyor ki başkası da aynısını yapacak, hatta kendisi onu veya bir başkasının bıraktığı balığı tekrar yakalama şansını elde edecek. Süregen bir gelir, bindiği dalı kesmeme meselesi. Sonuç; İstanbul' da tezgahta garibim. Sebeb; benim gibi bilinçsiz birinin, hayatında görmediği balığı yakalaması. Vay be! ne balık... ne para eder...arkadaşları nasıl da çatlatırım, hemen 5-10 poz resim alayım. Ciddiyim bu konuda gerçekten. Babam bana öyle öğretti çünkü. ''Denizden baban çıksa yeyeceksin'' deyerek. Şimdi yeni yeni kafa patlatıyorum bu işin inceliklerine. Çok güzel yazılarınız için, çok çok teşekkürler efendim. Nerde kalmıştık, konu neydi? Gez,göz,arpacık, bağışladım seni...deyebilmek. Hepsine değil canım:))). Lütfen alınmasın kimse, şahsi görüşümdür. Bizde karacalar resmen avlanmaz. Gayri resmi... Güzel yurdumu seviyorum yav...İlişkiler mekanik değil, korku yok yasadan, saygı var, duygu var... Cümleten sağlıcak ile kalın inşallah. Saygılarımla lütfen. |
Samimi duygularınız ve beğeniniz için ben teşekkür ederim Sn. Mrduran.
Saygılar. |
Avci doga dostumudur
Sayin yilmaz, avcinin avladigi canli ,yasamini onu avliyarak daim ettiren, yavrusunu besleyen yirticinin rizki. Bir tarafta olum kalim savasi veren hayatta kalma mucadelesi veren bir canli diger tarafta bu cagda, isi spora hobiye donusturen avci, avcilik. Bunun neresi adil sorarim siz? Gelelim et meselesine hic kimse bu cagda et ihtiyacini dogadan canli avliyarak karsilamiyor, yirticinin avina ortak olup doganin dengesini bozarak karsilamiyor.parasini verip ihtiyacini karsiliyor. Ha yok siz illa ki ben hem vurara avlanarak hemde et ihtiyacimi karsilamak istiyorum diyorsaniz. ya kendi yetistirdinizi vurursunuz **** Avrupada oldugu gibi ozel avlaklarda avlanirsiniz. Kimsede size birseydemez. Yaban hayatini tarim ilaclari , yanlis alan kullanimi ...vs bitirdi diyorsunuz. Ya tum dunya ya anadoludan yayilan alageyigi, y.koyununu, surmeli gozlu ceylanlari , a.leoparini, cizgli sirtlani kim bitirdi o zaman. Sehrli koylu secereli secereririz eli kanli avcilar degilmi?
|
Sn. Delphin7, mesajınıza cevap vermeden önce eski mesajlarımdan alıntı yapmak istiyorum.
Alıntı:
Alıntı:
Ama cumhuriyetimiz kurulduktan sonra avcılık meselesine daha bir dikkatle eğilip, daha yakın tarihte verilmeye başlanan avcılık eğitimleri ve belgeleri daha evvelden verilseydi, yani kısacası avcılarımız bilinçlendirilmiş olsaydı, anadolu parsının nesli tükenmezdi. Yukarıda ki A.B.D. Başkanı'nın dediği gibi hayvanların neslinin tükenmemesi avcıların elindedir. Onlar bilinçli ve yaban hayatına saygılı olursa, hayvanların nesli korunur çünkü onlarla dağda karşılaşan ve sonucun ne olacağına (ne yazık ki) karar veren biziz. Avcılık karşıtı olan biri isterse başbakan olsun, kökten bu işi yasaklasın. Hiçbir şeyi engelleyemez, benim dağda o yaban hayvanıyla başbaşa kalmamı engelleyemez, ıssız ormanda yapacağım işi de kimse takip edemez. Yaban hayatı için avcılara beddua okumayı bırakıp, onları eğitecek, bilinçlendirecek meseleler üzerine uğraşalım. |
Hep söylenir, "Avcıların ekolojik dengeye olan katkıları yadsınamaz." Allah aşkına bu katkıları bir anlatan çıksa da öğrensek.
Yırtıcı hayvanların zayıf ve hastalıklı bireyleri öldürerek daha güçlü nesillerin oluşmasına bir katkıları var. Neticede 100 metreden avını vuran, ava kaçma şansı tanımayan modern av silahlarıyla öldürülen hayvanın zayıf mı güçlü mü olduğunu saptamak çok güç. Avcılar tarafından sürekli söylenir, " Sanki sen et yemiyor musun ?" Bir sığırın, koyunun vs et amacıyla üretilip kesilmesi ayrı bir şey, zevk için hayvan öldürülmesi ap ayrı bir şey. Neticede minicik bıldırcınların, güvercinlerin, kumruların öldürülmesine şahit oluyoruz. Benim çevremde de ava giden insanlar var ve hiç duygularımı katmadan yaptığım gözlemleri buraya yazmak istiyorum. Avcıların büyük çoğunluğu acıma ve merhamet duyguları bulunmayan saldırgan, sadist, ileri düşünceleri bulunmayan insanlar. Neredeyse tamamı 4x4 arazi aracı alacak ekonomik özgürlüğe sahip. Tabi itirazlar karşısında gariban edebiyatı yapmaları ap ayrı bir olay. Dengeli avlanmadan bahseden avcının bir günde 60 civarında bıldırcın avladığını bizzat kendisinden birilerine övünürken işittim. Dengeli avlanan, bir kaç kuş ile yetinenini görmek henüz nasip olmadı. Bir de avı abarta abarta anlatmaları yok mu, avcı kuş mu vurmuş, pkklı mı anlamak güç. Sanırsın ki yalnızca ellerini kullanarak bir aslan öldürmüş... Avcıların büyük bölümü ile tartışmaya girmek çölde su aramakla eş değer. Tıpkı tarihteki peygamber mucizelerini inkar edenler gibi ne kadar bilimsel, haklı gerekçeler ileri sürerseniz sürün asla kabul etmez ve kendilerini haklı görürler. Eğitim kursları vs olduğunu gördük. Ancak avcılar eğitilebilecek yapıda insanlar değiller. Dağda, ormanda dolaşan avcı sadece refleksleri ile tüfeğini doğrultup ateş etmekte. İsterse doktora yapsın bu yapıdaki biri karşısına bir hayvan çıktığında ateş etmeden duramaz. Avcılığın sporla uzaktan alakası yok. Haa sadece trap atışı yapan bir kaç meraklı insan gördüm, asla ava gitmezler. İşte trap atışı gerçekten spor. Tanıdığım neredeyse bütün avcıların ailesinde, çocuğunda; ya da sonradan kendilerinde bir rahatsızlık, yaşanan aile trajedileri olması da sanırım tesadüfle açıklanamaz. Şimdi bana mutlaka yanıt yazacağınızı ve "Avcılara hakaret etmekle, aşağılamakla " suçlayacaksınız. Ben yalnızca gözlemlerimi yazdım. Unutmayalım ki Anadolu Aslanı, Anadolu Kaplanı, Anadolu Parsı, Sırtlan, Yaban Keçisi ve Koyunu gibi pek çok tür avcılar yüzünden yok oldu; ya da yok olmak üzere. Bugün o canlıları yurdumuzda göremiyor ve çocuklarımıza gösteremiyorsak sorumlularını da açıkça söylemeliyiz. Bütün Türk Dünyası'nın sembolü olan kurt nesli Anadolu'da tükenmek üzere. Anadolu'da 5.000 den az kurt kaldığı bilimsel bir gerçek iken siz çıkın bilinçli avcılarınızla dengeli avlanarak kurt sayısını artıracağınızı (!!!) söyleyin. Yalnızca gülünç olursunuz. Doğru sizin dağda o yabani hayvancağızla başbaşa kalmanızı hiç bir şey engelleyemez. Tıpkı ahirette o anın hesabının verilecek olması gibi... |
Cepten kisitli sartlarda yaziyorum yoksa anlatilacak yazilacak o kadar cok sey var ki. Oncelikle sizin y.hayati ve y.hayvanlariyla beraber olmaniza karsi olan yok ki. Ama neden vurup oldurmek, neden kainatin var olan bu muhtesem ilahi dengesini kendi hobim zevkim icin yok edeyim. Neden y.hayvanlarini bir arkadasiniz dostunuz korunulmasi gereken canlilar olarak goremiyorsunuz. KI TURKIYE GIBI BIRCOK CANLISI YA YOK OLMUS POP. MINUMUM seviyelere inmis bir ulkeyi konusuyorsak.lutfen Almanyadan falan ornek vermeyin, ben almanyada yasiyorum.buralarda gecmiste neler olup bittigini iyi arastiralim lutfe milyonlarca bizonun kokunu kurutan, ucsuz bucaksiz ormanlarda bile kurtlari pumalari son bireylerine kadar yok eden conilerden, 100 sene once sartlarin y.hayati icin cok daha kolay ve tehditkar olmadigi donemden Roswelthden ornekler vermiyelim lutfen sartlar cok degisti. Bu cagda y.hayatini tehdit eden onlarca etken var. Y.hayvanlari bu kadar tehdidi kaldiramiyor artik. DEVIR YOK ETME VURMA AVLAMA DEGIL K ORUMA KOLLAMA DEVRI, BIR BIREY BILE ARTIK COK ONEMLI. Almanyada ise doganin dengesini bozmuslar ne kurt ne ayi ne vasak birakmislar dogal dengeyi ve biyolojik cesitliligi geri dondurulemez sekilde tahrib etmisler. Simdi vah tuh deseler arkasindan bizim yok ettigimiz a.leopari gibi agit yaksalarda yok edilen canlilari geri getirmiyor.onemli olan var olani korumak y.hayati bu cagda bu kadar tahribati kaldiramiyor artik bunu anlamak bu kadar zormu.zevkiniz icin vurmayip onun yerine artik gunumuzde cok populer olan yine y.hayatiyla belki cok daha ic ice olacaginiz farkli acilardan yasayacaginiz foto avciligi yapsaniz ne kaybedersiniz gelecek nesiller sizi eli kanli yerine hayir dualari ile anarlar. Avciligin en son merhalesinin de tufegi duvara asip mutlak koruma oldugunu, birakin dogadan bir canliyi eksiltmek, bir dalin bile oldugu yerden kaldirmamak oldugunu kainatin var olan duzen ve ahenkinin oldugu gibi eksiz gelecek nesilere ulastirmak oldugunu da unutmazsiniz
|
Arkadaşlara katılıyorum, Allahım özenip yaratmış, onun yarattığı bu güzelliği, bu canlıları sadece zevk almak için yok etmek, bu kabul edilebilir değil.
Yaban hayatı sevenler, yaban hayvanları sevenler ellerine silah yerine fotograf makinası ve ses kayıt cıhazlarını alırlar ve kamufle olurlar. Ama onları rahatca öldürmek için değil o müthiş, biyoçeşitliliğe rahatsızlık vermeden doğal ortamlarında resmederler, kayıtlar yaparlar. Kendi hayatlarını bu uğurda bazen riske atarlar. Sevgi bu... http://www.wwf.org.tr/ |
Bufalo ile aramızdaki mesafe 50-60 metreye indi. Terleyen elimdeki 375 H&H Steyr tüfeğim neredeyse kayıp gidecek. Elimi pantolonuma siliyorum aceleyle, bilmem kaçıncı kere emniyeti kapatıp tekrar açıyorum. Nefesimi tuttuğumu fark ediyorum, veriyorum nefesimi ve normal nefes alıp vermek için koşulluyorum kendimi. 40 metreye indi ara. Ama Miombo ormanı sık. Ağaçların arasında bazen 1 metre kadar bir açıklık oluyor. İleride böyle bir açıklık var. Tam oradan geçerken atsam? Atabilsem... Tam geçerken de orda durmaz ki namussuz! Tetiği çektim, sol omuzbaşına isabet. Omzu kırıldığı için üzerine basamıyor sol ön bacağının. Mermi omzu kırıp mutlaka kalbine isabet etti ama hemen düşmeyecek. Zaten ikircikliydi, kanı bitse de adrenalinle devam eder. Bir anda bizi görüyor ve üzerimize dönüyor. İsa (profesyonel avcımız) ‘Shoot again!(Tekrar ateş et!)’ diye bağırıyor ensemde. Bufalo traktör gibi geliyor üzerimize. Bu kez tam göğsünün ortasına atıyorum. Tam isabet. Hâlâ geliyor. Artık aramızda 20-25 metre var. Mekanizmayı kurup bir tane daha atıyorum. Bu da tam hedefte. Kalbi, ciğerleri; mutlaka! Birer mermi daha yolluyoruz. Sarsılıyor, ama devam ediyor üzerimize gelmeye. Son kurşunumu da kalbine yapıştırıyorum. Ama bufalo artık kanla değil, adrenalinle koşuyor. Bitecek pili elbette düşecek, ama bizi temize havale ettikten sonra. Çoktan düşmesi gerekirdi. Çalışan bir kalbi kalmadığına eminim. Beynine nişan alsam? Ama daha 15 metre var. İp gibi dümdüz gelmiyor ki, kafası sürekli hareket halinde. O koca kafada yumurta büyüklüğündeki beyni ya tutturamazsam? Çabucak bunlar geçiyor kafamdan. “Fight or flight” (savaş veya kaç)... Eminim bilinçaltım bana çaktırmadan bunu da tartıyor. Sonra silahıma güvenmekten başka çarem olmadığını kabul ediyorum. Birimizden birimiz düşene kadar kurşun sıkmaya devam. Ben bizi yok etmek üzere üzerimize doğru koşmaya devam eden bufaloyu beyninden vurmanın hesaplarını yaparken rehberimiz Nat, onu ayağından vurdu. Böylece koşmasını engellemek istiyordu.”
Çok ünlü bir işadamının avcılık anılarından... eminim et ihtiyacını karşılamak için yapmamıştır bunu... |
Sevgili dermana yukarıdaki mesajınızın bir yerden alıntı olarak yazıldığı belli ama inanın okurken o kadar zorluk çekiyoruz ki.
Alıntı bile olsa, lütfen yer yer paragraf yapın ki okuyabilmemiz kolaylaşsın. Sayın delphin size de özel mesaj yazdım. 50 numaralı mesajınızı cep telefonundan yazdığınız için su götürür tarafı var ama.... |
Avcilik bir spor degildir. Sporda, iki taraf ta bir oyunun icinde oldugunu bilmelidir.
Spor yapmak istiyorsan, savunmasız canlıları katletmek için kullandığın pahalı, üstün teknoloji ürünü silahı at elinden.. çık dağlara, ''trekking'' yap.. Avcı, bana göre doğal hayatın düşmanıdır.Kendi egosunu tatmin için, keyif için katliam yapmanın neresi spordur. Yavrularını besleyebilmek için ormanda otlayan bir tavşanı sinsice gözleyip, kurşun sıkmak, sonra da bununla böbürlenmek nasıl bir hazdır, duygudur, hiç anlayamadım... |
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Mesela merak ediyorum, devletin koyduğu av kurallarına (av sezonunda avlanma, limitlere uyma vs.) uyulduğu halde nesli tehlikeye giren hayvan türü var mı? Varsa kaynak göstererek, bilimsel verilere dayalı ispatlarınızı beklerim. Gerçi boşyere beklemeye gerek yok ya neyse. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Benzer hikayeleri Burdur, Isparta ve Antalya'nın başka yörelerinde de dinledim. Alıntı:
Aşağıda ki linki de tekrar ekleyeyim. http://www.oltader.org/forum/forum_posts.asp?TID=197 |
Alıntı:
--- Sevgili Melis Hanım, Salı sabahı Hürriyet’teki yazınızdan dolayı teşekkür etmek istiyorum. Araştırmış, inceleyip veri toplamışsınız ve kendi içinde son derece tutarlı bir avcılık eleştirisi yazmışsınız. İyi ve sert bir eleştiri; açık ve dürüst görüşünüz için teşekkür ederim. Sizi avlanmanın doğruluğu konusunda ikna etmeye çalışmayacağım. Avcılığı dahi size savunmayacağım. Hepimizin görüşü, düşüncesi kendinin. CEO&Life’taki yazım istek üzerine bir hobi dergisine yazdığım bir yazı... Avı öven, teşvik eden, savunan bir yazı değil... Denizcilerin hikayeleri deniz ile ilgilidir, kimisinin askerlikle ilgilidir, kimisinin seyahat ile ilgilidir. Benden yazı istendiğinde diğer uğraşlarımın yerine av anekdotu seçmemin belalı bir tercih olduğunu şimdi çok iyi anlıyorum. Son günlerde gazetelerdeki alıntılar maalesef, tam da yazmış olduğunuz gibi CEO&Life’taki yazımın sadece av ve ölüm ile ilgili bölümlerinin ballandıra ballandıra abartılması yoluyla olmuş; iyi de olmamış. Kaldı ki, ana akım medyada herkesin gözüne, üstelik hiç ağzımdan çıkmamış sözleri manşet yaparak sokmak gibi bir niyetim hiç olmadı. Yani, filmin sadece seçilmiş karelerini izlerseniz, algı da, tepki de böyle olur, olağan karşılıyorum. Ben genç yaşlardan beri ava gidiyorum. Dünyada 40 milyonun üzerinde avcı var. Av için izinler var. İzin verilen bölgeler var. Kotalar var. Yüzlerce kural, yasak var. Avlanabilmek için sınava girmenizin mecburiyeti var. Etik ve kanuni kurallar çerçevesinde sadece yaşlı ve üreme kabiliyetini kaybetmiş erkek hayvanları avlamak mecburiyeti var... Benim tercihim bütün bu kanuni kısıtların yanında yalnızca eti yenen hayvanları avlamak. Türkiye’de 3,5 milyon av ruhsatlı insan var. Sayımızın çokluğu asla haklı olduğumuz manasına çekilmesin. Ama bizleri vahşi insanlar sürüsü diye damgalamadan önce bir düşünmenizi rica ediyorum. Bundan 30-40 yıl önce misafir geldiğinde kümesimizden tavuk keser, tüylerini yolar, pişirirdik. Misafire kuzu keserdik. Şimdi süpermarkette plastiğe sarılı et parçaları alıyoruz. Her şey steril ve plastik. Küçükken oğlum tabağında yemek bıraktığı zamanlar “Tabağındaki balık senin için öldü. ‘Madem yemeyecektin, ben niye öldüm o zaman’ diye arkandan ağlar” dediğimizde alelacele bitirirdi tabağındaki yemeği. Biliyor musunuz, ilköğretim son sınıftaki çocukların sınıfça mezbaha ziyareti mecburi olsun isterdim. Görsünler ki, marketlerden plastiğe sarılı aldıkları o et parçaları gerçek canlı bir hayvanın boğazlanması sonucunda elde ediliyor. Belki tüyleri diken diken olur, belki bir daha et yemeyip vejetaryen olurlar. Bunu kabul edebilirim ama yedikleri etin bir canlının hayatına son vererek sofralarına geldiğini bilmemelerini asla... Saygı duymalılar alınan cana... Bu benim görüşüm. Size bugünün şartlarında naif gelebilir ama ben şartlar izin verse soframa konan bütün otlara, mantarlara kadar da kendim toplamak isterdim. Aslında dünya kurulduğundan beri hayat başka canlılar pahasına sürüyor. Bu duymak istemediğimiz bir gerçek; yüzleşmekte zorluk çektiğimiz bir gerçek. Benim anlattıklarımın en rahatsız edici yanının bu gerçekliği tüm çıplaklığıyla ortaya koyması olduğunu da düşünüyorum. Bu üslubun birçok insan için rahatsız edici olduğunu da, beni de hedef tahtasına oturttuğunu da görüyor ve anlıyorum. Ancak afiyetle oturup kebap yediğimizde mezbahadaki hayvanların ne kadar genç olduğunu hiç düşünüyor muyuz? Veya hayvan çiftliklerinde ‘bizim için özel yetiştirilen’ hayvanların hiç doğayla alakası olmamış, çayırlarda hiç özgürce koşturamamış olduklarının farkında mıyız? Veya oltaya takılan balığın su üstüne çekilirken can çekiştiğini? Tüm bunların zor ve çelişkili bir tartışma olduğunun farkındayım. Ancak vahşet veya hayvanseverliğin ölçüsü gerçeklerden ne kadar mesafeli durduğumuzla ölçülmemeli diye inanıyorum. Görüşlerimi sizinle paylaşmak istedim. Sevgi ve saygılarımla... Cem Boyner |
Tv belgesellerinde doğal yaşamın kendi arasındaki dengeyi bile izlemeye dayanamayan birisi olarak bir insanın (ki insan kelimesini sadece mecburiyetten kullanıyorum) savunmasız bir canlıyı, elinde tüfek, ağzından zevkten salyalar aka aka öldürmesine katlanamıyorum.
Kurban Bayramı'nda o kadar etin ortasında bile bazı vahşilerin omuzlarına tüfeği atıp kendilerini ormana vurup avuç kadar keklik, karatakı, vs. öldürerek döndüklerini izlemek zorunda kaldım bu sonbahar. Söylemekten, anlatmaktan dilimde tüy bitti. Bir de o küçücük et parçasını börek yapıp yemediler mi günlerce kurban etini bile görmek istemedim. Hatta bazılarını din kurallarına göre ölmeden önce boğazlamadıkları için murdar olmuş da yiyemediler, sokak kedilerinin önüne attılar -ki kediler bile Kurban bayramında kusana kadar et yedikleri için dönüp bakmıyorlardı bile-. Ha bir de evlerinin içinde minik kafeslerde besledikleri keklikler var, bu kafeslerdeki keklikleri ava gittiklerinde tuzak olarak kullanıp onların sesine gelen kuşçağızları öldürüyorlar, bazıları tavşanların gözüne ışık tutarak kör olmasını sağlıyorlarmış ve hayvancağız yerinden kıpırdıyamıyormuş ondan sonra tüfeği çekip tak! Sonra da tavşan pilavı yiyorlar. Avcılık konusuna ahiretini yeterince düşünen insanların daha bir hassasiyetle yaklaşmalarını beklerdim, çünkü bir hayvanı avlayıp yemek ancak yiyecek başka hiçbir şey kalmadığında -o da açlıktan ölmenize izin vermeyecek kadar olursa- izin verilebilir. Yoksa bu işin bilinçli - bilinçsiz avcısı tarafından bakmak bile yanlış, o hayvan avlanmadığında da pekala açlıktan ölmeyeceksiniz, yiyecek yeterince alternatif varken bir canlının canına kıymak ancak Allah'ın verdiği canı almak olur. Maksat öldürmek değil yaşatmak olmalı. Bırakın yaşlı, hasta ve üremeyen canlılar yine kendi aralarındaki dengeyle yok edilsin, bu zaten bizim müdahelemiz dışında olan bir süreç, bu bile düşününce bir insan olarak içimi sızlatıyor. |
Alıntı:
Peygamber efendimiz hayattayken, 6 defa evlat acısı yaşamış. Keza birçok peygamber, halife, islam alimi, hayatları boyunca çok büyük acılar yaşamışlar. Acaba onların günahı neydi de bu acıları yaşadılar? Allah aşkına, biraz mantık çerçevesinde yazalım. Bilinçli (bu kavram her konuda çok önemli gerçekten) hiçbir müslüman, başka insanların ahiret hayatını bu şekilde sorgulamaz çünkü bilir ki önce kendisinin vereceği çetin bir hesap var. |
Avcılık asla ve asla spor olamaz bu spora bir hakarettir. eğer ki Sayın Sûz-i Dilârâ dediği gibi çok ihtiyacınız varsa elbette açlıktan ölmemek için bunu yaparsınız fakat yiyecek onca şey dururken cana kıymak affedilemez bir şey
avcılığı açlıktan ölmemek için yapıyor olamazsınız değil mi? eğer ki öyle ise başka hiç bir şey söylemiyorum fakat işler bu şekilde değilse Sizi zevki ve aldığı haz için cana kıyan caniler olarak göremeye devam ederim buna da karışamazsınız düşüncelerimi de açıkça beyan edebilirim (can almaktan ne zevk alınır bilemem) |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 04:18. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024