A_NOMAD / Balkon, ev

[kelebek çalısı]

Tek çözüm solar kuş kovucu. Yoksa insan ruh hastası olur bunlarla. Biliyorsun aynı sıkıntı benim ön balkonda da var. Ben arkadaki minnak balkona taşıdım bitkileri ama balkon boş olsa da gelmeye devam ediyorlar. Gün boyu panjurları kapalı tutmak zorunda kalıyorum iki kuş için. İşte bu kumru denilen zalım ağaca değil betona tüneyen bir tuhaf kuş...

[A_NOMAD]

Orijinal Mesaj Sahibi kelebek çalısı

Tek çözüm solar kuş kovucu. Yoksa insan ruh hastası olur bunlarla....

Sayfada mesajını görünce 'tamam' dedim, 'cancağızım sonunda dayanamayıp beni fırçalamaya geldi' zira senin kumruları gördükten sonra, benimkilere tek laf etmeye hakkım yok

O kuş kovucu sana şart çünkü sendekiler kumrulukta epey level atlamışlar, öyle 'kışt'tan-'pışt'tan anlamıyorlar. Bir gün salonunda ikisini karşılıklı oturmuş kahve içerken bulursan hiç şaşırma yani
Omzuma, kafama neyin konmaya kalktılar ya! Hatırladıkça hala gülüyorum

[A_NOMAD]

Açmaya devam ediyoruz, gerçi tam manasıyla sürpriz oldu benim için, birkaç gün sonra ancak açar diyordum...

[A_NOMAD]

Beyaz çiçekli echinopsisim tomurcuklarını iyice büyüttü, belli ki sırada o var

[A_NOMAD]

Bir anda nasıl bu kadar büyüyebiliyorlar, hayret!

Bazen, ben arkamı dönünce parti veriyor ya da en azından kendi aralarında oyun oynuyor olabileceklerini düşünüyorum
Zira bu büyüme hızı, resmen 'gözle görülebilecek düzeyde hareket' anlamına geliyor.





Bu gece çiçeklerimizin açılacağını sanıyorum, en kötü olasılıkla yarın gece...




İlave: Yer işgal etmemek için bu mesaja ilave yapıyorum, evet bu gece açtılar






İki küçücük çiçek, yaşattıkları görsel şölen bir tarafa öyle yoğun kokuyorlar ki! Her seferinde hayran kalıyorum...






Bir gecelik gelin kokusu ama çok daha yoğun! Öyle ki saksı mutfak penceresinin dış tarafında (bir gecelik gelinimiz salondan balkona açılan pencerenin önünde olmasına rağmen böyle bir koku yoğunluğunu ancak 8 çiçek birden açtığında sağlayabilmişti) ve mutfakla salon arasında genişçe bir antre var, maşallah ta oradan bütün salonu dolduruyor kokusu...

[A_NOMAD]

Çok büyük bir afet daha atlattık (yani hava biraz sakinleşti gibi, inşallah atlatmışızdır), benim devasa prensesim tam beş kere yere devrildi ama belirgin bir hasarı yok gibi çok şükür. Kaktüs saksım ise resmen göl oldu, küçük çelikler suyun üstünde yüzüyordu bir ara...

Yarın hava sakin olursa Prenses'in destekleri yenilenecek, kaktüs saksısının suyu drene edilecek, Prenses'in üstüne devrildiği atlas saksısındaki kırılanlar falan temizlenecek.

Bu kadarına şükür, ne diyelim, doğa elbette kendisine edilenlerin hesabını soracak...

[Muda]

Geçmiş olsun. Umarım çok fazla bir hasar meydana gelmemiştir.

[A_NOMAD]

Orijinal Mesaj Sahibi Muda

Geçmiş olsun. Umarım çok fazla bir hasar meydana gelmemiştir.

Teşekkürler.

Bizde hasar yok çok şükür ama çevre binaların kiremitleri hatta koca koca çatıları gözümüzün önünde uçtu, dev boyutlu dolular park halindeki arabalara çokça hasar verdi, çevredeki ağaçlar bile paramparça oldu, çok korktuk

Allah beterinden korusun...

[akçabardak]

Büyük geçmiş olsun sevgili A-NOMAD, dün haberlerde izledim, dehşet bir durum umarım böyle bir şey yaşanmaz bir daha, hasar gören bitkileriniz en kısa zamanda toparlanırlar.

[A_NOMAD]

Orijinal Mesaj Sahibi akçabardak

Büyük geçmiş olsun...

Çok teşekkürler sevgili akçabardak, inşallah tekrar yaşanmaz, Allah beterinden korusun herkesi...

Kaktüs saksısını epey toparladım, dün akşamki kadar olmasa da hala rüzgar kuvvetli (korkudan balkona çıkamıyorum çünkü akşam ben balkonda prensesimi ayakta tutmaya çalışırken üstümden kiremitler, koca koca çatı parçaları uçtu, ya kafama düşseydi demekten kendimi alamıyorum), rüzgarın şiddeti biraz hafifleyince balkona çıkıp prensesimin bütün desteklerini yenileyeceğim ve atlas saksısındaki hasarı değerlendirip müdahale edeceğim.

Fırtınada Prenses bir türlü ayakta duramayınca onu pencereden uzattığım kalın bir iple içerideki kanepenin ayağına bağladım, ne kadar şiddetli olduğunu düşünün! Koca koca ağaçlar devrilmiş, biz yine ucuz atlattık çok şükür...






*İlave: Bulduğum ilk fırsatta bismillah diyerek balkona çıktım ve ilk olarak eşimin yardımıyla prensesimin bütün desteklerini (emniyet kemeri niyetine yine içerideki kanepenin ayağına da bağladım, o bağı bir daha çözemem sanırım, bir daha devrilmesini göze alamam) yeniledim. Çok yoruldum ama değdi, nasıl rahatladım anlatamam...

Buraya böyle yazınca çok kolay bir işlemmiş gibi duruyor lakin yaklaşık bir saat sürdü bunu yapmak, eşim yardım etmese hala uğraşıyor olurdum, sağ olsun

Ardından atlas saksılarımı kontrol ettim, neyse ki önemli bir hasar almamışlar. Kırılan birkaç dal ve yerinden sökülmüş birkaç çelik vardı, onları da toparladım hemen.

Şimdi birer yorgunluk kahvesi içeceğiz, hak ettik sanırım

[A_NOMAD]

O korkunç afetten sonra yaralarımızı sardık ve yıkılmadık, ayaktayız hatta tekrar gelin olmak üzereyiz maşallah







Beni çok korkuttu ama şükürler olsun ki keyfi yerinde...







Sonunda mavi kelebeğim de (Clerodendrum ugandense) uzun bir hayata tutunma sürecinin ardından tomurcuklanmaya başladı, evimizde kelebeklerin uçuşmasını heyecan ve sabırsızlıkla bekliyoruz

[A_NOMAD]

(Prensesim'in bu sezon beşinci çiçeklenmesi, aslında bu kez de buraya eklemeyecektim ama son atlattığımız badireden, fırtınada defalarca yere devrilmesinden sonra kazasız belasız çiçeklenebilmesi şerefine paylaşmak istedim...)



Dün akşam bakkala 'fırtına geliyor, bak bu gece olmazsa yarın öğleden sonra kopacak ve hatta yarın gece boyunca da devam edecek ama ertesi sabaha durulur' dedim. (Bizim bakkalı canımız sıkıldıkça oyuncak niyetine kullanırız böyle işleterek, pek sevmediğimiz bir şahıstır kendisi )

Adam şaşkın şaşkın (dün ve önceki gün yaprak kıpırdamıyordu, haliyle fırtına iddiası pek tuhaf gelmiş olsa gerek) yüzüme bakarak 'hayırdır, müneccimliğe mi başladın' diye sorunca da 'martılar yüksek uçmaya başladı, oradan anladım' diye kıvırdım.

Bugün öğleden sonra -tam söylediğim gibi- fırtına koptu, şu an da devam ediyor.

Nereden mi biliyordum?

Çünkü dün akşama doğru, gelinlerimin bu gece açılacağı belli olmuştu ve benim gelinlerim ne zaman çiçek açacak olsa mutlaka fırtına kopar. (Rahmetli Kemal Sunal'ın Üç Kağıtçı filminde canlandırdığı 'Rıfkı' karakteri gibi oldu biraz )
Şöyle sakin bir gecede gelinlik giymek kısmet olmadı hiç kızçeme...

Uçuşan etekleriyle beşibiryerde gelinlerim:





Bakkalı bugün görmedim, bakalım yarın bana 'ermiş' muamelesi yapacak mı?

[akçabardak]

Maşallah...

[sonkez]

Masallah gelinlerine ne güzel gelinlik giymis.Darisi benimkinin basina.Koskoca esek kadar oldu bir gelinlik giyemedi ��

[A_NOMAD]

Aslında ne kadar çok benziyoruz, hepimiz dalımızdan kopup savrulduğumuzda/düştüğümüzde bir şekilde tutunup ayağa kalkmaya çalışıyoruz. Tomurcuk oluyor, çiçek açıyor, sonra soluyoruz ve çiçek açtığımız dönem (gençlik, güzellik) öyle kısa ki çabucak geçiveriyor.

Tüm güzelliğiyle açılmış çiçeği sevmek kolay, asıl mesele tomurcukları da solmuş çiçekleri de aynı iç titremesiyle sevebilmek...

Koca bir ömür 'çiçek' olarak geçmiyor ne de olsa, değil mi?

[zynlby]

hocam ne yaptınız, ne de güzel söylediniz...
hayat bu...

[A_NOMAD]

Bebek flamingo (Anthurium) sakin sakin büyüyor, şimdiden dört yaprağımız oldu







Bebek yelken (Spathiphyllum) ise büyüme konusunda anthuriumdan daha hızlı çıktı, altıncı yaprağının ucunu da gösterdi maşallah







Annemin hediyesi beyaz menekşem sanırım yerine alıştı artık. Kırılan bir yaprağını da yanına sokuşturuvermiştim, anaç yaprak kendinden emin bir şekilde ayağa kalkınca 'köklenmeye başlamış olsa gerek' diye düşündüm ama arkadaş köklenmekle kalmamış, yavrulamış bile!







Yıldız hanım (Stapelia grandiflora) bu sabah bir çiçek daha açtı, arkada Prenses'in (Epiphyllum oxypetalum) yarın gece açacak olan tomurcuğu ve henüz yaz dinlenmesinden uyanmamış olan Ayşecik ile yavrusu (Senecio rowleyanus) birlikte görülüyor...

Yıldız'ın yanıbaşındaki kahverengi saksıda ise canım babaannemin mezarından alıp getirdiğim bir avuç toprak ve çocukluk yıllarımda bahçemize kendi elleriyle diktiği, en sevdiği renge sahip/en sevdiği çiçek olan göç çiğdemi (Sternbergia lutea) soğanlarından var. Şu an uykudalar, inşallah sonbaharda sarı sarı açtıklarında burada paylaşırım.

Okumak isteyen olursa, babaannemin ardından yazdığım: Sarı Oyalı Yazma






Mavi kelebeğim (Clerodendrum ugandense) usulca tomurcuklarını büyütüyor, onun hiç acelesi yok ama ben sabırsızlanıyorum

[A_NOMAD]

İsteklerini, rahatsızlıklarını anlamakta en zorlandığım (ama şu sıralar anlaşılamama konusunda mavi kelebeğim onu solladı maalesef) bitkiydi.

Başlarda ne çok tomurcuk kaybediyordu, kesin sulamasını yanlış yapıyorum diye düşünüyordum ama sorun sadece güneşmiş, meğer garibim güneşten rahatsız oluyormuş.

Bunu keşfettikten sonra dahi onu -sabah güneşini kısa süre görebilen- balkonuma alırken çok tereddüt ettim, ya bu sefer de güneş az gelir ve çiçeklenemezse, dalları cılız cılız uzarsa diye...

Oysa onun istediği tam olarak böyle bir yermiş! Çok sevdi, sevdikçe yayıldı, yayıldıkça çiçeklendi maşallah






Darısı mavi kelebeğimin başına, onu da mı balkona çıkarsam acep?

[A_NOMAD]

Arkadaş fotoğrafının çekilmesiyle gaza gelip çiçeğini açıverdi, şimdi bu kadar hevesle açmışken paylaşmamak olmaz







Kapladığım alan boşa gitmesin, bebek menekşelerimin son durumunu da ekleyeyim şuraya, yeşil mantarlara benziyorlar, çok şekerler

[A_NOMAD]

Artık emin oldum ki benim kızlar bugün sözleşmiş, kimden bahsetsem heyecanlanıp çiçek açıveriyor

Mavi kelebeğim bu saatte ilk çiçeğini açtı





Fotoğrafta sağlıklı göründüğüne bakmayın, bu hizadan aşağıda yaprağı kalmadı, kelaynağa döndü kızçem

[akçabardak]

Hadi gözünüz aydın olsun, bu gün mutlusunuz, darısı benim kelebeğimle yıldızıma inşallah.
Yıldızımda bir kaç tomurcuk görünüyor (tabi düşürmez ise) ama kelebeğim bir türlü gelişemiyor zavallım.

[A_NOMAD]

Orijinal Mesaj Sahibi akçabardak

...Yıldızımda bir kaç tomurcuk görünüyor (tabi düşürmez ise) ama kelebeğim bir türlü gelişemiyor zavallım.

Evet bugün sürprizli bir gün oldu benim için, darısı başınıza

İlk başlarda Yıldız beni zorlamıştı ama tesadüflerle de olsa huyunu-suyunu öğrendikten sonra bakımı çok kolay hale geldi. Bitki güneşteyse tomurcuklarını kaybediyor, güneşten uzaklaştırmak önemli, en azından ben böyle kurtardım.

Bir de özellikle yaz sıcaklarında ve tomurcuktayken susuz bırakmamak gerekiyor.

Benim gözlemleyebildiğim, daha doğrusu bitkimi rahatlatan püf noktaları bunlar oldu. Tomurcuk kaybetmenin ne kadar can sıkıcı olduğunu gayet iyi biliyorum, umarım kayıplarınız bir an evvel son bulur.




Mavi kelebeğe gelince, abartısız söylüyorum beni en zorlayan bitki oldu

Oysa bahsi geçen her yerde 'yetiştirmesi çok kolay bir bitki' olduğu vurgulanıyor ki ilk başlarda ben de öyle düşünmüştüm ama ilk bitkimi (siz hatırlarsınız, rahmetli Avarel ) aniden kaybettikten sonra işler içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Çelik olarak köklendirmek kolay, belli bir boya gelene kadar da sıkıntı olmuyor ama tam çiçeklenme zamanı yaklaşırken sorunlar başlıyor ve sanki zincirleme reaksiyona girmiş gibi, ne yapsam durduramıyorum.

Şu anki bitkim Avarel'in yavrusu, yanıbaşında da kırılan dalından köklendirdiğim kendi yavrusu var, aynı saksıda/aynı şartlarda yaşamalarına rağmen yavruda sorun yok ama büyük bitkinin üstünde yaprak kalmadı. Bu da ölüverecek diye korkuyorum. Dilini de derdini de çözemedim bir türlü

[a_fan_of_barca]

Orijinal Mesaj Sahibi A_NOMAD

...Şu anki bitkim Avarel'in yavrusu, yanıbaşında da kırılan dalından köklendirdiğim kendi yavrusu var, aynı saksıda/aynı şartlarda yaşamalarına rağmen yavruda sorun yok ama büyük bitkinin üstünde yaprak kalmadı...

Acaba ev içinde havasız kalmış olabilir mi? O da değilse, belki de bitkinin doğasında vardır çiçek açma zamanı geldiğinde eskilerden başlayarak yaprakların dökülmesi. Mesela kolyoz türlerinde öyle oluyor (şimdi aklıma geldi, neden bu kadar güzel bitkinin arasında hiç kolyoz görmedim ben?).

Bir de yanlış hatırlamıyorsam, sizde bir keresinde kaktüs yanığı vakası olmuştu. Sormak istediğim soru, acaba kaktüsler güneşi camdan mı alıyorlardı, yoksa direk olarak mı? Cam ultraviyole ışınların zararlı kısmını bloke eder de o yüzden aklıma geldi bu olay, belki de cam olmadığı için öyle olmuştur diye düşündüm.

[A_NOMAD]

Orijinal Mesaj Sahibi a_fan_of_barca

Acaba ev içinde havasız kalmış olabilir mi? O da değilse, belki de bitkinin doğasında vardır çiçek açma zamanı geldiğinde eskilerden başlayarak yaprakların dökülmesi. Mesela kolyoz türlerinde öyle oluyor (şimdi aklıma geldi, neden bu kadar güzel bitkinin arasında hiç kolyoz görmedim ben?).

Bir de yanlış hatırlamıyorsam, sizde bir keresinde kaktüs yanığı vakası olmuştu. Sormak istediğim soru, acaba kaktüsler güneşi camdan mı alıyorlardı, yoksa direk olarak mı? Cam ultraviyole ışınların zararlı kısmını bloke eder de o yüzden aklıma geldi bu olay, belki de cam olmadığı için öyle olmuştur diye düşündüm.

Öncelikle sayfama yağdırdığınız beğeniler için teşekkür ederim

Kelebeğin içeride havasız kalması pek olası değil çünkü yaşadığı yerdeki pencereler sürekli açık, elbette balkon kadar havadar olamaz ama ev içine göre oldukça havadar bir yer.

Zaten sanırım derdini sonunda anladım, yapraklarına dokunmamdan rahatsız oluyor serseri Daha dün gece ilgili sayfaya yazmıştım bu konuda...

Bitkinin doğasında olsaydı herkesin bitkisinde böyle olurdu ama ben böyle bir şikayete hiç rastlamadım. Şu ara daha iyi gibi, uzaktan sevmeyi öğreniyorum, o da sakin sakin çiçeklerini açıyor





Kolyoz sevmiyorum bu arada...




Kaktüslerim açık havada güneşten yanmışlardı ama eminim yandıkları sene farklı bir şey olmuştu, çünkü kaktüslerim hala aynı yerde yaşıyor olmalarına rağmen bir daha hiç güneşle ilgili sorun yaşamadılar.

İlginiz için teşekkür ederim

[A_NOMAD]

Sonunda melisam da (Cestrum nocturnum) ilk çiçeklerini açtı! Çiçeklerinin bir albenisi yok ama koku inanılmaz yoğun

[A_NOMAD]

Şu sıralar heyecanla Prensesim'in (Epiphyllum oxypetalum) sezon kapanışını bekliyoruz, fotoğrafta hepsi görünmüyor olsa da üstünde hayal ettiğimden bile fazla tomurcuğu var maşallah
Hepsini aynı gün açamayacak-kapanışı birkaç güne yayacak ama olsun...

İsminin hakkını veriyor Prensesim, ne de olsa kendisi 'Ana kraliçe'nin kızı







Babaannemin yadigarı sarı çiğdemlerimden (Sternbergia lutea) biri uyanıp tomurcuklandı. Bunu babaannemden gelen bir selam olarak algıladığımdan olsa gerek, çok mutlu oldum







Mavi kelebeğim (Clerodendrum ugandense) bu sene dolu dolu çiçeklenemese de tek-tük uçurduğu kelebeklerle seviniyoruz, buna da şükür

[A_NOMAD]

Babaannemin sarı çiğdemi (Sternbergia lutea) çiçeklendi, karşısından bakınca kanat çırpan sarı kafalı bir kuş gibi görünüyor






Güneş ışığı biraz yetersiz geldiği için boyu uzadı, bu nedenle yandan bakınca da sarı laleye benziyor




Her haliyle güzel

[A_NOMAD]

Burada paylaştığım fotoğrafta üzerinde çok fazla tomurcuk vardı ama geçen zaman içinde pek çoğunu (şu an üstünde kalanlardan fazlasını) besleyemeyeceğine kanaat getirerek döktü.
Hepsini büyütüp açıverse diye epey heves etmiş olsam da kızçem çok yorgun düşecek diye endişeleniyordum, yani tomurcuk dökmesine hiç şaşırmadım (ve aslında üzülmedim de hatta tam aksine resmen rahatladım) bu sefer...

Fotoğrafını mecburen sağdan ya da soldan ve kareye alabildiğim kadar çekebiliyorum çünkü balkonum daracık. Hal böyle olunca asla istediğim görüntüyü yakalayamıyorum.

Ahh şöyle geniş bir balkonum ya da bahçem olacaktı ki fotoğrafları tam karşısından çekiverecektim, bütün tomurcukları/çiçekleri ve yaprakları aynı kareye sığacaktı...

Açmak üzere olan ve olmayan tomurcuklarımızın tek kareye sığabilen kısmı, yani yine 'olduğu kadar' bir fotoğraf:





Karar verdim, çiçeklenmesi bittikten sonra ya da bahar başında en alttaki yapraklarını komple budayacağım çünkü altlarda oluşan çiçekler kelimenin tam anlamıyla ziyan oluyorlar, hem oralarda çok sıkışıyorlar hem de biz seyredemiyoruz


(Tanıştırayım: Fotoğrafın sağ alt köşesini kaplayan beyazlık, daracık balkonumun dış duvarı oluyor. İşte ben o duvarın üstüne değişik şekillerde eğilerek/yatarak çekiyorum bu fotoğrafları... )

[A_NOMAD]

Mor menekşemin adetidir, kendisi yalın kat olduğu halde mutlaka senede bir kez katmerli çiçekler açar. Gelenek bozulmadı, bu senenin katmerli mor çiçekleri de geldi







Beyaz menekşem ilk tomurcuklarını büyütüyor, inşallah o da çiçeklenince salon penceremiz menekşelerle rengarenk olacak...






Bir de toplu poz alalım, gülümseyin kızlar!

[A_NOMAD]

İki tomurcuk hariç (onlar henüz küçük, kısmetse ancak haftaya açabilirler) diğerlerinin hepsi bu gece açarak bir 'sezon sonu şöleni' yapacaklar diye umuyordum ama üç tomurcuk yarına kaldı, gerçi bu halimizle de göz doldurmuyor değiliz, maşallah kızıma...

İlk olarak -daha önce bahsettiğim- alt yapraklardan açan çiçeklerin acınası halini paylaşayım, yerlerde sürünüyorlar:







Sonra da üstteki çiçeklerin rahatlığını:







Şu boy fotoğrafını çekebilmek için şekilden şekile girdim ama ancak bu kadar görüntü alabildim:





Artık bir an evvel çiçeklenmeyi bitirip dinlenmeye geçmesini istiyorum, bu sene çok fazla yoruldu, yan gelip yatarak kış için enerji depolaması lazım