agaclar.net

agaclar.net (http://www.agaclar.net/forum/)
-   Temel Konular (Toprak, Gübre, Tohum, Sulama) (http://www.agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/)
-   -   Mikrobiyoloji ve Toprak (http://www.agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/20171.htm)

acemi_caylak 28-10-2010 20:28

Sevgili Sındırgılı,

Şu balık kokulu bayan ayakkabısı çok güzel olmuş:) Belki meraklısı çıkar.

kayastop 28-10-2010 21:38

ALLAH düşman başına bile vermesin çok kötü bir durum kokuya mı yanarsın yoksa çevreye verdiğin rahatsızlığa mı bu balık deneyine devam edersek mahalle sakinleri imza toplamaya başlar gibi geliyo...

Halil Önen 28-10-2010 22:46

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi kayastop (Mesaj 710006)
balık artıklarından yaptığım enzim bidonu günde 3 -4 kez havasını aldığım halde dün gece patlamış oysa bugün sifon tertibatı yapmayı planlıyordum.

Özüldüm dostum. Hoş bir durum değil... Ama..

Klavuzu karga olanın, elinde enzim patlarmış.:) Klavuz olarak beni seçen sadece sen değilsin.

Bizim müdürlere enzim yapmayı öğretiyorum ya...

Müdür Hüseyin bey' de 5 lt. lik enzim yapmış. İçine üzümden yaptığın pekmezi koy demiştim. O üzümden yapılan sirke anlamış.

Ertesi gün bağ evine gelmiş, 5lt. lik plastik su şisesi basketbol topu gibi olmuş, ayakta duramıyor.

'Şunu elime alayım bi çalkalayayım, sonra havasını alayım' demiş...:)

Eeee dedik sonra...çalkaladım mı?

'Bağ evi üstüme yıkıldı, altında kaldım sandım'....:D.... dedi...

gece 29-10-2010 02:47

2 Eklenti(ler)
8>)) Bağevi, bağevi olalı böyle gümbürtü duymamış, desenize. A. Nobel de dinamiti bulmazdan önce böyle şeyler yapıyormuş. Ödül, ülkemize yakın desenize.


Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak (Mesaj 708970)
Hayvan gübresini kötüleyenlere güzel bir iki örnek. Ensar'ın tarlada gübre üzerinde kendiliğinden yeişen dev semiz otu ve hala yeşilliğinden hiç bir şey kaybetmemiş domates. ...

Semizotunun orantısal olarak büyüklüğü hakkında fikir vermesi amacıyla, buyrun;


Eklenti 177480
sındırgılı ve acemi_caylak, enzim adayı iki semiz otuyla birlikte


Eklenti 177481


Ve acemi_caylak'ın dediği gibi, bu mevsimde domatesin rengine dikkat, hiçbir hastalık, çıtkırıldımlık yoktu domateste. Domateslerini yeterli güneş alamayacağı için kızartamayacaktır ama harika turşu olabileceğini konuştuk.


gece
neden sonra ancak fotoğraf yükleyen forum kişisi

acemi_caylak 29-10-2010 23:33

Diğer başlıklarda su kirliliği üzerine araştırma yaparken, topraklardaki ağır metal kirlenmesini ne kadar ihmal ettiğimizi farkettim. Topraklarımız sadece kimyasal gübreyle kirlenmiyor. Özellikle yol kenarına, maden işleme sahalarına, termik santrallere yakın veya fabrika ve termik santrallerin bacasından çıkan küllere maruz kalan topraklarda ve şehir içerisindeki hobi bahçelerinde ciddi bir kirlenme söz konusu.

Demir, manganez, arsenik, kobalt, kadmiyum, krom, bakır, civa, kurşun, selenyum, vanadyum, molibden, çinko, nikel gibi yoğunluğu 5 g/cm3 ten yküsek olan metaller en büyük kirleticilerdir.

Yukarıdaki metallerden demir, bakır, çinko, mangan ve molibden bitki gelişimi için mutlak gerekli, vanadyum, nikel ve kobalt bitki gelişiminde kısmen etkili elementler olup topraktaki oranları belirli bir oranın üzerine çıktığında toprak kirlenmesi artmakta ve bu ağır metaller üzerinde yetişen bitkiler ve bu bitkilerle beslenen hayvanlar ve insanlara geçerek ciddi toksik etkilere neden olmaktadır. Arsenik, kurşun, kadmiyum, krom ve civa ise toprakta çok küçük oranlarda bulunsalar dahi hem bitkiler, hem de hayvanlar ve insanlar için ciddi toksik etki yaratmaktadırlar.

Bunları nasıl temizleğeceğimize gelince bir kaç türü dışında mikroorganizmalar bile bu kirliliği temizlemede yetersiz kalmaktadır. Çünkü metal kirliliği toprak pH'ını belirgin bir şekilde düşürmekte ve mikroorganizmaların metabolitik aktivitelerinide engellemektedir.

Metallerin mikrobiyolojik anlamda ekstraksiyonu için kullanılan teknikler oldukça sınırlıdır. Bu teknikler biyolojik sızmayı ve yükseltgenme/indirgenme reaksiyonlarını kapsamaktadır. Örneğin Thiobacillus sp. Fe+2’nin Fe+3’e dönüştürülerek bitki tarafından alınabilir biçime dönüştürülmesine pH=4 seviyelerinde bile işlev gösterebilmektedir. Bir diğer mikroorganizma türü ise Aspergillus niger mantarları olup bunlar tarafından sitrik ve glukonik asitlerin üretilmesini içermektedir. Bu asitler, ortamın pH’ını düşürmekte (pH 3,5) ve şelatlaştırıcı madde gibi davranarak metal giderimini sağlamaktadır. Diğer bir biyolojik arıtım metodu ise, metallerin ölü veya canlı alg veya bakteriyal hücreler gibi biyokütleye adsorbe olduğu biyosorpsiyondur.

Biyosorpsiyon

Çeşitli bileşenlerin (organik, inorganik, metal iyonu, vb.) biyolojik kökenli malzemeler tarafından (biyokütle, biyopolimer vb.) ortam pH’ına bağlı olarak aktif ya da pasif alınımı olarak tanımlanır. Pasif alınım, biyosorbent yüzeyindeki aktif merkezlere yüzey adsorpsiyonu, kompleks ve şelat oluşumu gibi mekanizmalarla gerçekleşirken, aktif alınım ise, kirleticinin hücre içine alınımı şeklinde olup, kovalent bağ oluşumu, yüzey çöktürme, redoks reaksiyonları, hücre zarında stoplazmaya taşınım ve stoplazmadaki protein, lipit gibi yapılara bağlanma şeklinde olur.

Ancak Biyosorpsiyon yeni bir teknoloji olup üzerinde henüz çok çalışılmış bir konu değildir.

Fitoremediasyon
Günümüzde Biyosorpsiyona alternatif yöntem ise, ağır metalleri bünyesinde biriktiren türler olan Thlaspi (çoban çantası), Urtica (ısırgan), Chenopodium (sirken), Polygonum sachalase ve Allyssim (kuduz otu) gibi bazı bitkilerin kadmiyum, bakır, kurşun, nikel ve çinkoyu bünyelerinde biriktirme yetenekleri vardır ve bu nedenle, söz konusu bitkilerin yetiştirilmesi kirlenmiş toprakların arıtılmasında etkili bir yöntem olarak kabul edilmektedir. İşte bu yönteme Fitoremediasyon denilmekte ve giderek yaygınlaşmakta olan bir teknik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu konuyla ilgili makaleleri aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz.

Fitoremediasyon

TOPRAK KİRLENMESİ VE KİRLENMİŞ TOPRAKLARIN ISLAHI

METALLERLE KİRLENMİŞ TOPRAKLARIN TEMİZLENMESİNDE UYGULANAN TEKNOLOJİLER

Not: Şu ısırgan otu nelere kadir. Bahçelerimizin kenarında sürekli bulunması gereken bir bitki gibi.

sındırgılı 05-11-2010 21:30

Hamsi bAligi enzimini korkudan evde kapali balkona terfi ettirdim; ne olur ne olmaz: Patlarsa, hic olmazsa balkon batar; :(
Hanim da beni, en fazla evden kovar;;;;; :(

Halil Önen 06-11-2010 00:26

3 Eklenti(ler)
Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi sındırgılı (Mesaj 712992)
.... Patlarsa... :(
Hanim da beni, en fazla evden kovar;;;;; :(

Bir de zincirleme patlama olursa:


Eklenti 178785


el kızına güven olamaz...;)

Her ihtimale karşı;

Eklenti 178786

Bu arkadaşın bile, bir yerlerde gömülü kemiği vardır.:p

Eklenti 178787

Bu da; olsası büyük patlama için (kovulma ihtimaline karşı) hazırlanmakta olan sığınak.

sındırgılı 06-11-2010 23:06

Sen, yine esegini saglam kaziga baglamissin;
Biz, artik arabada yatar kalkariz;
Zincirleme de, patlama sesi, herhalde Van daki Agridan duyulur :(

Ben, bu kadar riski goze alamam;

MeyveliTepe 06-11-2010 23:30

Bu şeyler zincirleme patlarsa, artık o inşaat kurtarır mı bilemem :)

acemi_caylak 07-11-2010 22:04

2 Eklenti(ler)
İnternetin yaygınlaşması ile birlikte, bilgiye erişim kolaylaşmış olsada, yalan ve yanlış içerikli bir çok bilgi ile insanlar kolayca kandırılabilmekte veya kamuoyu oluşturmakta kullanılabilmektedir. Kimyasal açılımı "Dihidrojen monoksit" olan ve bizim bildiğimiz adıyla "SU" yun kullanımının yasaklanmasına dair geyikleri bir çoğunuz duymuşsunuzdur. Bilginin nasıl çarpıtıldığına örnek olarak, kısaca anımsatmakta yarar var. İnternette daha ayrıntılı örnekleri bulunabilir.

Bir bilim fuarı'nda, bir lise öğrencisi, yöre insanlarını hazırladığı projeyi imzalamaya davet etti. Delikanlı, "dihidrojen monoksit" adlı maddenin kullanımının tümüyle yasaklanmasını, mümkün olmadığı taktirde çok sıkı kontrolünü istedi.

Duvarlara astığı afişte açıklanan zararları,

1-Yoğun terlemelere ve kusmalara sebep olabilir.
2-Doğaya büyük zararlar veren asit yağmurlarının ana unsurudur.
3-Gaz haline geçmiş hali, çok ciddi yanıklara sebep olabilir.
4-Kazara solunması, ciğerlere dolması ölüme yol açar.
5-Erozyona yol açar.
6-Otomobil frenlerinin etkinliğini azaltır.
7-Ölümcül kanser tümörlerinin hepsinin içinde bulunmuştur.

Bir saat içinde tam 50 bilim fuarı meraklısı insan delikanlının kampanya açtığı standı ziyaret etti. 43 kişi, yasaklama isteğini şiddetle desteklediler. 6 kişi kararsız kaldı.
Sadece bir kişi yasaklanması istenen "dihidrojen monoksit" in H2O, yani hayatın can damarı "su" olduğunu söyledi.

İşte size güzel bir kamuoyu oluşturma örneği. Usulsüz dinlemeler, ıslak mı kuru mu olduğu bir türlü anlaşılamayan imzalı belgeler üretilerek bunun politik alanda nasıl kullanıldığını, kamuoyunun nasıl aldatıldığını ve buna benzer bir çok örnekten bahsetmeyi yakın dönem Türkiyesi’nin tarihini yazacak tarihçilere bırakarak biz asıl konumuza dönelim.

Kompost kullanımı ve kompostun içeriğinde bulunduğu söylenen patojen bakteriler ve hastalıklar bugün bir çok gübre üreticisinin kullandığı bir argüman. Bu argüman ne kadar doğru biraz yakından bakalım.

Kompost bitkisel ve hayvansal atıkların toprakta doğal olarak bulunan mikoorganizmalar tarafından kontrollü ve doğal bir yöntemle parçalanması yolu ile yapılır.


Doğal şartlarda toprakta bulunan solucanlar, kurtlar, böcekler vs. gibi canlılar atıkların parcalanması işlemini yaparken kompost yapımında büyük parçaları daha küçük parçacıklara ayırarak yardımcı olurlar. Atıkların optimum büyüklüklere getirilmesinden sonra yine toprakta bulunan bakteri aktinomiset, mantar, protozoa ve benzeri bir çok mikroorganizma bu organik maddeleri parçalayarak kompost işlemini başlatır.

Kompostlaştırma hızlı bir biyolojik parçalanma prosesi olup, genelde aerobik proseste 4-6 hafta arasında, anaerobik proseste 2-6 ay bir süre sonunda stabil bir ürün olarak “kompost” elde edilir. Kompostlaşma 2 yolla gerçekleşir.

Aerobik (havalı) Süreç (Forumda bilinen adıyla Sıcak Kompost)

Aerobik yani oksijen gerektiren bir işlemde, kompostu yapan organizmalar oksijen ile birlikte Karbon (C), Azot (N2); Fosfor (P) ve Potasyumu (K) kullanarak karbon dioksit, amonyak, su buharı vb. üretirler. İşlem sonucu kalan organik madde; humuslu, ince yapılı, düşük nemli, zararsız ve toprak kokuludur. İşlemin kimyasal ifadesi aşağıdaki gibidir.

Organik Madde + O2 + Aerobik Bakteri --> CO2 + H2O + NH3 + ürünler + ısı


Kompost yapımında çıkan su buharı ve karbondioksit nedeniyle de kompost yığını hacim ve ağırlık olarak nerdeyse yarı yarıya azalır. Süreç zarfinda yeter miktarda ısı üretilmiş ise (bu ısı iyi bir yığında 65-80 °C leri bulur), bu ısı sayesinde organik madde patojen (yani zararlı mikroorganizma) ve ot tohumlarını barındırmaz.

Anaerobik (havasız) Süreç (Forumda bilinen adıyla Soğuk Kompost)

Anaerobik kompostlaştırma işleminde süreç daha uzundur. Dezenfeksiyon için yeterli ısı üretilmez ve patojen bakteriler yok olmazlar. Ayrıca proses sırasında oluşan hidrojen sülfür gibi bazı gazlar çok kötü kokuya neden olurlar. Bu yüzden tarımsal amaçlı kullanımdan çok, Metan gibi biyogaz üretimi için tercih edilen bir yöntemdir. İşlemin kimyasal ifadesi aşağıdaki gibidir.

Organik Madde + Aerobik Bakteri --> CO2 + NH3 + H2S + CH4 + ürünler + ısı


Kompost yapımının aerobik veya anaerobik prosesi dili ingilizce olsada aşağıdaki şekilden kolayca anlaşılmakktadır. Ayrıca aerobik kompost yapımında karşılaşılabilecek problemler ve çözüm yöntemi tabloda belirtilmiştir.

Eklenti 179049

Eklenti 179050

Kompostla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler, aıksu arıtma prosesisinin son adımlarından biri olan bu linkteki yazıyıda incelerlerse daha iyi olur.

Elde edilen kompost; kompost toprak için iyi bir organik madde kaynağıdır.

Avantajları

-Gübreyi hacim ve ağırlık olarak azaltır. Naklini ve depolanmasını Kolaylaştırır.
-Gübredeki kokuyu azaltır
-Gübreyi mikroplardan arındırır
-Zararlı otlardan kurtarır
-Toprağın kimyasal, fiziki ve biyolojik karakteristiklerini olumlu bir biçimde düzeltir.
-Bitki köklerininin hızla gelişmesi için gözenekli bir toprak yapısı sağlar.
-Kompostlama kullanılan ham girdiler içindeki bitki besin maddelerinin yıkanma ve gazlaşma yolu ile kaybolmasını önler.
-Toprakta organik maddeyi arttırır ve toprağı daha geçirgen hale getirir
-Toprak verimliliğini ve toprağın makro ve mikro elementleri yararli bir biçimde bitkiye verme gücünü arttırır
-Toprakta mikrobiyolojik aktivite hızlanacağından her türlü zirai mücadele ilaçlarının ve diğer sentetik ve organik bileşimlerin daha hızla parçalanmasını sağlar.
-Suni gübre kullanımını ve dolayısıyla üretim masrafını % 50 civarında azaltır.
-Kumlu Toprakların Su Tutma Gücünü Arttırır. Killi toprakları tarıma daha yararlı hale getirir.
-Toprakların bitki besin maddesi tutma gücünü yükseltir.
-Toprağın katyon değişim kapasitesini geliştirir ve böylece bitkinin besin tutma yeteneğini artırır.

Dezavantajları

-Üretim sırasında gübre Azot (N) kaybına uğrar
-Üretimi zaman ve çalışma ister
-Kısmen olgunlaşmış kompost kullanmayınız. Verimi düşürür.
-Hektara 5 tondan fazla kullanmayınız. Azotu bağlayacağından verim düşer.

Sonuç olarak kompost bir toprak düzenleyicisi olup gübre değildir. Gübre olabilmesi için daha fazla azot, fosfor ve potasyum içermesi gerekir. Ayrıca kompost içerdiği bileşimden dolayı çözünmesi uzun süre alır ve bitki artıklarının bünyesindeki azot, organik bağlı azot olduğu için gecikmeli olarak toprağa verilir.

Not: Kimyasal gübre kullanımını azaltır derken, kimyasal gübreyle birlikte kullanalım anlamı çıkmasın. Fosfor ve potasyum gereksinimi (kül, biochar, kemik unu, kan tozu, küspe, kömürleştirilmiş bitki kabukları vs. ile) doğal yollardan sağlanabilir.

kayastop 09-11-2010 21:54

arkadaşlar hepinize serzenişte bulunuyorum bu bölüme kaç gündür bir şeyler yazan yok sn acemi abi senelik izine mi ayrıldı halil abinin kuş avlamaktan yazmağa eli değmiyor sanki ayhan kaptan daha liman yapmadı galiba hepinize sevgiler ve saygılar ....

acemi_caylak 11-11-2010 22:01

Glomalin
 
5 Eklenti(ler)
Sevgili Kayastop, bir yerlere gittiğimiz yok. Ancak atıksu konusu oldukça fazla zamanımı alıyor. Bu başlığa zaman kalmıyor.

Her neyse sözü fazla uzatmadan, daha öncede kısaca değindiğimiz ve Agricultural Research Magazine yazarının, “bu yapışkan (tutucu) protein toprağın karbon deposunun isimsiz kahramanı olacak” diye tanımladığı Glomalin enzimini biraz yakından tanıyalım.

“Bu süper yapışkan” 1996 yılında Amerikan Tarımsal Araştırma Merkezi’nden toprak bilimci Sara F. Wright tarafından keşfedilene kadar, organik madde içine nüfuz eden ve kum, kil ve silt vb. parçacıklar için bağlayıcı madde olmaktan çok, toprak organik karbonunu oluşturan tanımlanamayan bir madde olarak biliniyordu.

Aşağıdaki resimde Sara Wright laboratuvarda glomalin enzimini incelerken görünüyor.

Eklenti 179648

Glomalin sadece % 30-40 oranında karbon içermeyip, ama aynı zamanda agregat denilen granül toprak kümelerini oluşturur. Bu toprağın fiziksel yapısını (structure kelimesinin okunuşunu alarak, buna strüktür diyor bizim hocalar) geliştirerek, toprakta var olan karbonunda kaybını önler.

Eklenti 179649

Bir glikoprotein olan glomalin protein ve karbonhidratı (glikoz veya şeker) biçimlerinde tutar. Wright, glomalin molekülünün demir ve diğer demir iyonlarına bağlı küçük glikoproteinlerin bir yığını olduğunu düşünüyor. O glomalinin % 1-9 oranında demir iyonlarına sıkıca bağlı olduğunu keşfetti.

Bu sihirli maddenin Arbüsküler Mikorizal Funginin (AMF) bir salgısı olduğunu belirtelim. AMF ler bu enzimi, hem hypae diye anlandırılan kendi hifini hem de bitki kökünü korumak ve suyun ve besinlerin kaybolmasını engellemek amacıyla salgılar. Çünkü hiflerin ağaçlar gibi kendini koruyan bir kabuğu yoktur. AMF’ nin hifleri bir kaç santimetreye kadar uzayarak, köklerin uzaktaki su ve besini almasını sağlar.

Eklenti 179650

Bitkilerin %70-80’nin köklerinde bu mantarlardan bulunur. Sadece kanola, lahana, brokoli, karnıbahar vb. bir kaç türde bu mantarlar bulunmaz.

Glomalin oldukça sağlam bir yapıya sahip olup, mikroorganizmalar tarafından kolayca parçalanamaz ve suda kolay çözünmez. 10 ile 50 yıl arası toprakta kalır. Ancak 50 °C- 250 °C gibi yüksek sıcaklıklarda çözünür. Bu özellik glomalini mantar hifi ve toprak agregatları için iyi bir koruyucu yapar.

Bozulmamış topraklarda glomalin toprak organik karbonunun %15-27 kadarını oluşturur ve topraktan ekstrak edildiğinde geriye gri, soluk renkli bir toprak yığını kalır.

Eklenti 179651

Topraktaki aggregatlar kil, silt, mineral, organik maddeler vb. parçaların bir araya geldiği kompleks bir yapıdır. Bunlara küçük peletler diyebiliriz ki bu peletler besin yönünden zengindir ve toprak erozyonunu önlerler. İşte glomalin bu maddeleri bir arada tutan ve onları birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır.

Aşağıdaki resimde açık yeşil bölümler hifler ve aggregatlar üzerindeki glomalinin mikroskop altındaki görünümü. (Glomalinin doğal rengi kahverengidir, ancak mikroskop altında tanımlanabilmesi için böyle bir ışıklandırma yapılıyor.)


Eklenti 179652

Eğer bu parçalar glomalin tarafından bir arada tutulmamış olsaydı, yağmur ve rüzgarda kolayca dağılıp giderdi. Glomalinin kimyası onu ideal bir koruyucu yapar. Humik asitten 2-24 kat daha ağırdır ve toprak organik karbonunun oluşmasında temel yardımcıdır. Oysa humik asit sadece %8 oranında toprak oluşumunda yardımcıdır. Toprak organik karbonunu ayrıştırarak (humik asit, fulvik asit, glomalin ve diğer organik maddeler) inceleyen bilim adamlarından Nichols, glomalinin humik asitten 4 kat daha fazla olduğunu buldu.

Ayrıca ilginç bir özellik atmosferde CO2 arttığında AMF’lerin glomalin salgılama oranıda artıyor. (Toprağa eksoz gazı vermeye benziyor. – Benim notum.)

Falza uzatmadan glomalinin özelliklerine geçelim.

Özellikleri

1. AMF ler tarafından salgılanır
- Bir çok bitki türü için çok yararlıdır.
- Bütün topraklarda bulunur.
2. Büyük miktarlarda üretilir.
3. Oldukça sağlam bir yapısı vardır.
- Suda çözünmez.
- Mikroorganizmalar tarafından kolay parçalanamaz.

Topraktaki İşlevi


1. Hifleri besin kaybından korur.
2. Toprak aggregatlarını bir arada tutar.
3. Aggregatların rüzgar ve yağmurda (erozyon) dağılmasını önler.
4. Toprağın su tutma kapasitesini artırır.
5. Kökler civarındaki su dolaşımını artırır.
6. Besin döngüsünü geliştirir
7. Köklerin daha derine inmesini sağlar
8. Toprak karbonunun ve azotunun koruyucusudur

Topraklardaki glomalin miktarının artmasını istiyorsak

1. Toprağı daha az sürmeliyiz ve daha az işlemeliyiz.
2. Toprağa kimyasal girdileri düşürmeliyiz (özelliklede fosforu)
3. Yeşil gübreleme amaçlı baklagil yetiştirmeliyiz
4. Kanola, lahana, brokoli ve karnıbahar ekmekten kaçınmalıyız.

Not: Bu yazının hazırlanmasında aşağıdaki linklerdeki makalelerden yaralanılmıştır.

Glomalinbrochure

Agricultural Research Magazine

gece 11-11-2010 23:48

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak (Mesaj 715018)
...

Bitkilerin %70-80’nin köklerinde bu mantarlardan bulunur. Sadece kanola, lahana, brokoli, karnabahar vb. bir kaç türde bu mantarlar bulunmaz.
...

Kanola = Brassica napus,
lahana = Brassica oleracea Capitata,
brokoli = Brassica oleracea Italica,
karnabahar = Brassica oleracea Botrytis,
vb. = "Turpgiller (Brassicaceae), Brassicales takımına ait bir bitki familyası.
Turpgiller familyası daha çok kuzey yarımkürede, nadiren tropiklerde yayılmış 330 cins ve 3700 türle temsil edilir. Türkiye'de 85 cins ve 515 türü bulunmaktadır."

Acaba neden, Brassicaceae ile bu mantarlar geçinemiyor. Sülfürlü bileşiklerden işkillendiğimi söyleyeceğim ama kimyan kadar konuş diyecekler diye korkuyorum 8>)

Şaka bir yana, "vb." yi
Alıntı:

...
Topraklardaki glomalin miktarının artmasını istiyorsak

...
4. Kanola, lahana, brokoli ve karnıbahar ekmekten kaçınmalıyız.

...
ile birlikte düşününce, sadece birlikte yaşamıyorlar mı, yoksa bu bitkiler önceden var olan ve "oldukça sağlam bir yapıya sahip" olan ve "10 ila 50 yıl toprakta kalan" glomalin'i ve/veya mantarları parçalayıp, hızla yok mu ediyorlar? Diye düşünmeden edemedim.

Eğer öyleyse, topraklarımızdaki yabani hardal (Brassica kaber) ve diğer turpgillere daha az müsamaha göstermemiz gerekecek gibi. Yanılıyor ya da abartıyor muyum?


gece
yine de, ne olursa olsun, şebboydan vazgeçemem diyen forum kişisi

Mine Pakkaner 12-11-2010 07:54

Gece endişe etmeyin:)

Bu bitkiler sadece mikorizal değil. Mikorizal omayan bitki, köklerinde mikoriza mantarı ile ortak yaşam kurmayan bitki demektir. Bu bitkiler sadece Glomus sp. mikorizalarla değil, hiçbir mikoriza tipiyle ortak yaşam kurmamakta.

Haliyle Glomus yaşayamazsa glomalin de olamaz. Yalnızca yukarıda acemi çaylağın yazdığı ürünler değil, Brassicaceae familyasının üyelerinin hiçbirinde mikoriza ile simbiyotik yaşam yoktur. Yine çok tanıdık bazı isimleri burada bulabilirsiniz, turp, şalgam, brüksel lahanası gibi.

Daha bu bitkiler gibi pek çok bitkiler alemi üyesi mevcut. Kükürtlü bileşikler içermeleri ile köklerinde mikorizaların kolonize olamamasının ilgisi olduğunu sanmıyorum, böyle bir bilgi mevcut mu diye dökümanlarıma göz atarım. Ancak mikorizal olmayan diğer bitkilerin içinde hiç kükürtlü bileşik içermeyenler de mevcut. Aynı şekilde Caryophyllaceae, Chenopodiaceae, familyalarının üyeleri de mikorizal değil. Bunlar da Glomusla ortak yaşam kurmuyor. Bu familyaların çok bildik üyeleri de var;
ıspanak, pazı, kırmızı pancar gibi sebzeler, karanfil, nakıl, cipsofilo gibi kesme çiçekler, Cerastium gibi çok kullanılan yer örtücü süs bitkisi...

Toprakta en fazla bulunan mikorizalar Glomus' lar. Glomus mikorizalarının yaşamını sınırlayan sadece kolonize olduğu bitkiler de değil, rakım ve enlem arttıkça da toprakta yaşayan mikoriza tipleri değişir, toprak tipleri de sınırlıyor.

Ne kadar ekmek o kadar köfte mantığıyla, ne kadar glomus, o kadar glomalin.

Glomalinden yararlanmak istiyorsak glomusu yaşatacak ürünler ekmek-dikmek gerek. Bu yüzden karnabahar, kolza vs. bitkilerden kaçının demişler. Buna kaçınmak demek değil de bunları ekerseniz haberiniz olsun, glomusa yaşam imkanı sağlayamazsınız demek gerek. Ama öyle endişe etmeye de gerek yok. Bütün gramine familyası üyelerinin köklerinde kolonize oluyorlar. Yani bahçelerimizde bol miktarda bulunan buğdaygillere ait dar yapraklı yabancı otların pek çoğunun kökünde, çimlerinse hemen hepsinin kökünde kolonizeler:).

Glomus tiplerini içeren tcari preparatlar da hazır satılıyor, ülkemizde de bulunuyor, hatta Bioglobal firması bir ara fuarlarda numune de dağıtıyordu. Bir başka firma bakanlıktan Glomus içeren mikoriza satmak için gerekli izinleri almış, işlemleri tamamlamak üzere. Glomuslar nematodlara ve diğer bazı toprak patojenlerine karşı bitkinin dayanıklılığın artmasını da sağladıkları için önemleri yüksek.

Bu arada şu da ortaya çıkıyor. Ticari preparat mikoriza alırken içindeki mikoriza tiplerinin neler olduğuna, yetiştiriciliğini yaptığımız ürünle bir ortak yaşam kurup kurmayacağına iyice dikkat etmeliyiz.

acemi_caylak 12-11-2010 09:27

Glomalinle ilgili bir not daha. Toprağın toplam ağırlığının % 2'si ve toprak organik karbonunun yaklaşık %30'u glomalinden, toplam toprak ağırlığının %0,1'i ve toprak organik karbonunun yaklaşık %5-10'u ise humik asitten oluşmakta.

Ayrıca mikorizal olmayan bitkileri ekmeyeceğiz diye kesin bir kural yok. Ancak ekim yapılacaksa, Wright, mutlaka diğer bitkilerle dönüşümlü (rotasyon) ekilmesini öneriyor.

Aslında esas dikkat çekici nokta, sadece Brassicaceae ailesi değil, kanolanında dahil olduğu mustard ailesi daha önemli diye düşünüyorum. Trakya'da binlerce dönüme sürekli kanola ekilmekte. Burada dönüşümlü ekime ağırlık verilmesi daha yerinde olur.

Mine Pakkaner 12-11-2010 09:45

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak (Mesaj 715115)
...

Aslında esas dikkat çekici nokta, sadece Brassicaceae ailesi değil, kanolanında dahil olduğu mustard ailesi daha önemli diye düşünüyorum...

Kanola Brassicaceae familyasına mensuptur. Bütün hardalgiller öyledir. Brassicaceae hardalgiller demektir.

acemi_caylak 12-11-2010 10:01

Mine Hanım,

Sizin kadar bitki sınıflandırmasında uzman değilim. Ancak literatürde bu iki familya hem birlikte hem de ayrı bir grup olarak adlandırılabiliyor. Yani ikiside yanlış değil.

http://montana.plant-life.org/families/Brassicaceae.htm

Yazının orjinali ise bu linkte.

Those include members of the Brassicaceae family, like cabbage and cauliflower, and the mustard family, like canola and crambe.

Mine Pakkaner 12-11-2010 10:54

Alıntı:

Mine Hanım,

Sizin kadar bitki sınıflandırmasında uzman değilim. Ancak literatürde bu iki familya hem birlikte hem de ayrı bir grup olarak adlandırılabiliyor. Yani ikiside yanlış değil.

http://montana.plant-life.org/families/Brassicaceae.htm

Yazının orjinali ise bu linkte.

Those include members of the Brassicaceae family, like cabbage and cauliflower, and the mustard family, like canola and crambe.
Bir metinde hardalgiller familyasından birkaç örnek verirken yanında ayrıca hardal family yazdı diye bu ayrı farklı bir familya sayılıyor ve iki doğru var anlamına gelmez. Basitçe araştırsanız bile mustard family' in hardalgiller yani Brassicaceae familyasına mensup olduğunu görürsünüz. Kanolanın botanik adı da (Brasicca napus Oleifera sp.)

Botanik sınıflandırması da

Plantae :(Bitkiler)
Bölüm: Magnoliophyta
(Kapalı tohumlular)
Sınıf: Magnoliopsida
(İki çenekliler)
Takım: Brassicales
Familya: Brassicaceae (Turpgiller)
Cins: Brassica
Tür: B. napus
Binominal adı Brassica napus L.

acemi_caylak 12-11-2010 11:34

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Mine Pakkaner (Mesaj 715147)
Basitçe araştırsanız bile mustard family' in hardalgiller yani Brassicaceae familyasına mensup olduğunu görürsünüz.

Mensup değil aynı isimle adlandırılıyorlar. Mustard Family sadece bir makalede geçmiyor. Aşağıda bununla ilgili birden fazla link var. (Birisi ansiklopedi, diğeri Teksas A&M University, Botanik Bölümü, bir diğeri Springer'in bir kitabı.) İkisi birbirinin yerine rahatlıkla kullanılıyor.

http://www.britannica.com/EBchecked/...8/Brassicaceae


http://botany.csdl.tamu.edu/FLORA/Wi...l/brapage2.htm


http://resources.metapress.com/pdf-p...2&size=largest

Yani bu kaynaklar "Mustard Family (Brassicaceae). The old family name, Cruciferae, refers to the cross form. (cruciform) of the 4 diagonally opposed petals." şeklinde tanımlıyorlar.

Mine Pakkaner 12-11-2010 12:21

Evet "familyasına mensup olduğunu görürsünüz" cümlesi yanlış. Ama anlatmak istediğim ortada. Bir üstte de ifade ettim.

Alıntı:

...sadece Brassicaceae ailesi değil, kanolanında dahil olduğu mustard ailesi daha önemli diye düşünüyorum...
İkisi aynı. Sizin başta dikkat çekmeye çalıştığınız gibi farklı değil.

Artık yukarıda yazdığınızı okuyanlar hem Brassicaceae, hem de kanolanın ait olduğu ondan daha önemli olan bir mustard family olduğunu düşünmeyecekler. Biz ziraatçiler bu familyadan sizin de yazdığınız ismiyle bahsederiz. Krusiferler (Cruciferae).

Basit bir araştırmayla konuyu daha iyi anlamış olmanıza sevindim.

Bu arada ekim münavebesi konusundaki düşünceniz de doğru. Kolza münavebesiz ekilmemelidir. Okulda okutulan da budur, teşkilatta tavsiye edilen de, internette dolaşan bilgilerde de hep aynı bilgi mevcut.

Hala ekim münavebesinin önemini gözardı eden varsa hata etmektedir. Buğdaygiller, baklagiller kolza münavebesinde en çok önerilen bitkilerdir. Bunlar da zaten Glomusa konukçuluk eder. Özellikle bu bitkilerin ekiminde ticari Glomus mikoriza preparatları kullanılırsa son derece başarılı sonuçlar elde edilecektir.

Öğrendiklerinizi üyelerimizle paylaşmaya çalışmanız ne güzel, bu sayede biz de hangi konuların yeni nesil bilinçli üretiler tarafından merak edildiğini öğrenmiş oluyoruz. Gece'nin sorduğu gibi akla takılan sorular cevaplanırken konu daha fazla irdeleniyor.

Bakalım bir sonraki araştırmanızda neyi öğrenip, irdeleyip paylaşacaksınız. :)

acemi_caylak 12-11-2010 20:16

Tartışmanın en güzel tarafı, kırıcı dökücü olunmadığı sürece iki tarafında bir şeyler öğrenmesi.

USA Tarımsal Araştırmalar Merkezi son 50 yılda topraklardaki karbonun %60'ının toprağın yanlış işlenmesi ve gübrelenmesi sonucu kaybolduğunu söylüyor ki, duyunca insanın tüyleri diken diken oluyor. Şimdilik gidecek başka gezegen olmadığına göre bu karbonu toprağa geri kazandırmanın yolunu bulup öğrenmek zorundayız.

malina 20-11-2010 07:46

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi acemi_caylak (Mesaj 715294)
Tartışmanın en güzel tarafı, kırıcı dökücü olunmadığı sürece iki tarafında bir şeyler öğrenmesi.

Bu saptamadan devam edilmesi sağlıklı olacaktır.

İki arkadaşın yazısı Kişisel İletişim Bölümüne taşınmıştır. Sorunu anlamadılarsa ve isterlerse oradan devam ederim.

ozay57 20-11-2010 19:17

Alıntı:

1)Pastanelerden yumurta kabuklarını topla.
2)Fırında kavur.
3)Sirkede 20 gün beklet.
4)20 lt.suya koy;

ister yapraktan ister sulama suyundan ver. O kadar.

(.....) Bazılarını bir araya getir yeter.

Sn. Sarıcan'nı da candan kutlamanın zamanı geliyor gibi...:)
bu karısımdan 100litre suya nekadar koymamız gerek 3dönüm salatalıklarım için sonsuz teşekkürler yüce bilgileriniz için

ozay57 20-11-2010 19:33

emeğinize sonsuz teşekkürler bu karışımların gramacını nasıl ayarlayacaz, **** 100ltre ilaçlama tankına nekadar koyabiliriz, yapılan bu karısımı nekadarsaklaya biliriz. bilgi verirseniz çok ama çok minnettar olurum

Halil Önen 20-11-2010 21:11

Alıntı:


bu karışımdan 100 litre suya nekadar koymamız gerek 3 dönüm salatalıklarım için
.................................................. ................................................
Sn.ozay,

100 lt. suya 1 kg. karıştırarak topraktan uygulanıyor.

Bu oranı salatalıklar için yapraktan uygulamadım. Kalsiyum Fosfat olarak zengin bir karışım. Topraktan vermek daha iyi gibi...

Peki bu oranlar;
yaparaktan verilirse yapraklara zararı olur mu, yani yakar mı? Ben yakmaz ve zararı olmaz diye düşünüyorum. . Ama bir iki bitkide siz deneyebilirsiniz. 3.. 5 gün de belli olur.

Ama 1 lt. sini 200 lt. suya karıştırlıp ( 500 lt. bence çok) yapraktan uygulanılabilir.
.................................................. .................................................. ...................................

Düzeltiyorum...

Buraya kadar iyi gitmişim ancak her nedense ( yaşlanmaya başladığımın ispatıdır) :)) enzim konususu geçmiş, ve karıştırmışım.

Sevgili ozay 57, yukarıdaki karışımın bir kısmını 3 ay gibi beklettim. Hiç bozulma durumu olmadı. Kullandığım ise 1kğ. 100 lt. suya koymuş ve klinoptilolit e yedirmiştim (karıştırmıştım), o nun taşıyıcılığından yararlanmıştım.
( alttaki yazı enzim sayfasında olması gerekiyordu. Ama silmeyeceğim. bana ders olsun):)


.......
Yapılan enzim _ ister çöp enzim olsun _ kapta ne kadar beklemeli?... Ömrü nasıl bilinecek?...

Sn. Sındırgılı bu işin uzmanı, onun deneyimleri önemli.


Ben şöyle yapıyorum;

kap içinde fermantasyon durunca, içinde hava kalacak şekilde bekletiyorum.

Belirli bir süre sonra _ enzimde kullandığınız malzemeye ve karışıma kattığınız diğer malzemelere bağlı_ kap içindeki hava yok oluyor ve kap içine çökmeye başlıyor.

Yani kapta vakum oluşuyor.

Kokladığımda 'o' meyvelerin _hangisi baskınsa ya da çok kullanılmışsa_ keskin sirke kokusunu alıyorum.

Bunu bozulma olarak düşünmüyorum.

Ama vakum ve sirke kokusu oluştuğunda kullanma zamanırdır diye düşünüyor, kullanıyorum.

Tabii bu deneme için beklettiklerim.
Yoksa fermantasyon bitince kullanmak gerekiyor.

3 ya da 4 ay dır beklettiğim enzimler var. Haftada bir çalkalıyorum. Bazılarında vakum yok. Posa aşağıda üzeri oldukca berrak duruyor.

Yurt dışı sitelerde enzimler raflarda sergileniyor. Satışa sunuluyor. Elbette raf ömrü olmalı.


Ben _çöp enzim de olsa _ 3 veya 4 ay bekletilebilir diye düşünüyorum. Yeter ki içine hava almasın...

acemi_caylak 29-11-2010 21:21

5 Eklenti(ler)
TOPRAK HORİZONLARI

Hiç yol çalışması yapılan bir yerden geçerken, dozerlerce açılan yolda toprağın katmanlardan oluştuğuna dikkat ettiniz mi? Kimi yerde ince bir toprak tabakası ve altında kaya tabakası, kimi yerde farklı katmalardan oluşmuş kat kat tabakalar ve en altta kaya tabakası. İşte bu tabakalara Toprak Bilim dilinde Toprak Horizonları denilmekte. (Bizim açımızdansa toprak mikroorganizmalarının yoğun olarak bulunduğu O, A, E katmanlarının yapısı bizi daha çok ilgilendirmekte. Mull katmanlarının oluşumunda en az solucanlar kadar önemli bir başka toprak canlı türü diplopodlar (bunların dahil olduğu gruba çok ayaklılar veya bin ayaklılar diyor kimileri) gelecek yazımızın konusu olacak.)

Yani bilimsel tanımını yapacak olursak, kültüre alınmamış bir toprağın dikey kesiti (profili) incelendiğinde çoğunlukla çeşitli yatay (horizontal) bantlar görülür. Bunlara toprak horizonu adı verilmektedir. Horizonlar toprağın gelişmesi sırasında çeşitli iklim, vejetasyon, edafon (toprak canlıları) ve zamana bağlı olarak ortaya çıkan oluşum katlarıdır. Çeşitli toprak tiplerinin profilini oluşturan horizontal yapı birbirinden farklı olduğu gibi bir toprakta gözlenen farklı horizonlar fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikler bakımından farklıdırlar. Toprak profilinin oluşumu ana mineral materyal ile başlamakta ve sayısız olayın katkısı ile yüzlerce yıllık süreçler içinde ve karmaşık etkileşimler (interaksiyon) sonucu olgun bir toprak profili meydana gelmektedir. Bir profil oluşumunda ana olaylar şöyle özetlenebilir.


Toprak oluşum süreçlerini etkileye beş ana etmen vardır:

1) Parent Material (Ana materyal)
2) Climate (İklim)
3) Topography (Topoğrafya)
4) Biological Activity (Biyolojik aktivite)
5) Time (Zaman)

Eklenti 182176


Ana Materyal
Öncelikle bir ana materyal gerekir ki, bunun üzerinde **** kendisinden “Toprak” oluşabilsin.

Ana materyal, toprak gövdesini oluşturan veya üzerinde toprak gövdesi oluşabilen sertleşmemiş, kısmen kimyasal değişime uğramış materyaldir. Bu materyal olgun topraklarda profilin alt bölümünde yer almakta ve C horizonu ile tanımlanmaktadır.

Minerallerin, kayaçların ve organik materyalin türlü ayrışma ürünlerinin karışımından meydana gelen topraklar genel olarak iki çeşit ana materyalden oluşurlar:
1- Kaya ve Mineraller (anorganik)
2- Bitki ve Hayvan artıkları (organik)

Topraklar geniş ölçüde sert kayaların ve sertleşmiş çökelti materyalinin ayrışması sonucunda oluşmaktadır.

Ayrıştıktan sonra toprak gövdesini meydana getirmek üzere olduğu yerde kalan ana materyale yerinde oluşmuş (otokton) ana materyal denilmektedir. Yerinden kaldırılarak başka alanlara taşınmış, çakıl, kum, silt, ve kil gibi maddelerden meydana gelen ana materyale ise taşınmış (allokton) ana materyal adı verilmektedir.

Yani “ana materyal” ikiye ayrılmaktadır:
1) Yerinde oluşmuş ana materyal [Residual-Formed in place (Residuum)]
2) Taşınmış ana materyal (Transported-Parent material):
i) Rüzgar (Eolian = Aeolen)
ii) Buz (Glacial = Buzul)
iii) Yerçekimi (Colluvial = Koluviyal)
iv) Su:
a) Irmaklar (Alluvial = Aluviyal)
b) Okyanuslar ve denizler (Marine)
c) Göller (Lacustrine = Lakustrin)

İster yerinde olsun ister taşınma sonucu oluşsun; toprak oluşumu gelişim evrelerini tamamlarken “horizon” olarak adlandırılan toprak katmanları oluşur.
Bu horizonlar toprak oluşum süreçleri tarafından üretilen belirgin karakteristiklere (özelliklere) sahiptirler.

En önemli (master) horizonlar O, A, E, B, ve C horizonlarıdır. (Eski adlandırma biçiminde O horizonu yokmuş.)

Her toprak her horizonu içermeyebilir; belirli horizonlara sahip olmak, toprak gelişim evresine bağlı olarak değişiklik gösterir.

Benzer şekilde, her bir horizonun derinliği topraktan toprağa farklı olabilir.

Bazı durumlarda toprak yüzeyindeki vejetasyonla ilgili bitki döküntüleri toprak yüzeyinde birikerek 10 cm'e kadar varan kalınlıkta katman oluştururlar. Bu durum özellikle ılıman ve soğuk iklimlerin konifer (iğne yapraklı) ağaç örtüsü altında olur ve moor formasyonu olarak adlandırılır.

Yaprağını döken ağaçların varlığında ayrışmamış organik döküntü katmanı (bu katman O1 veya L (litter rümuzu ile gösterilir) birikimi daha az olur ve bu durum mull formasyonu olarak bilinir.

Eklenti 182177

Eklenti 182178

Eklenti 182179

O Horizonu

Toprak yüzeyinde organik döküntüler sürekli olarak birikerek belirgin bir katman oluşturduğu durumda, bu katman O (O1 ve O2) veya eski kullanımı ile A0 horizonu olarak tanımlanır. Bu katman;
• Yaprak, ot, odun parçacıkları gibi organik maddenin biriktiği katmandır. Materyaller ayrışmanın farklı evrelerinde olabilir.
• Genellikle koyu renklidir.

A horizonunun üzerinde pullukla sürülmemiş topraklarda rastlanır. Geçmiş yıllara ait bitkisel artıklar ile taze bitkisel artıklar (yaprak, dal vb.) ve ölmüş toprak canlılarına ait kalıntılardan oluşur. Organik maddenin ayrışma düzeyine Oi (hafif derecede ayrışmış), Oe (orta derecede ayrışmış), Oa (yüksek derecede ayrışmış) gibi bazı sınıflara ayrılabilir. Bu horizonun tanımlanmasında organik madde, organik karbon, kil yüzdesi içeriği analiz edilmelidir.

A Horizonu

Toprağın üst kısmında sürekli elüviyasyon sonucu çözünür mineral maddeler, özellikle Na, K, Ca gibi bazik katyonlar yıkanır ve bu kısımlarda pH azalması olur. Bu yıkanmış horizonlar A horizonları olarak adlandırılır.
• Organik maddenin mineral toprak materyalleri ile karıştığı zondur
• Genellikle en verimli (üretken) horizondur
• Yüksek biyolojik (canlı) etkinlik
• Genellikle koyu renklidir
• Üst toprak (top soil diye de adlandırılır)

En üstte yer alır. Organik maddeler bakımından zengin ve genellikle koyu renklidir. Su ve besin maddelerinin en fazla bulunduğu, bitkilerin yetiştiği ve köklerinin en fazla yayıldığı katmandır. Toprağın en üst tabakasıdır. Erozyona uğramamış orijinal (primer), erozyona uğramış ve sonradan taşınmış (sekonder) özellik gösterebilir. Silis erimesine, kolloidlerin oluşumuna ve yoğun bir organik madde aktivitesine sahiptir. Toprak yüzeyinden itibaren 10 cm ve bazen 20-30 cm derinliğe kadar iner. Toprağın işlendiği, gübrelendiği ve bitki köklerinin en fazla yayıldığı horizondur. Havalanması, ısınması iyi olduğundan toprak canlılarının aktivitesi fazladır. Mikroorganizmalar en yoğun şekilde bu horizonda bulunur. Yeteri kadar su tutan, iyi ısınan, besin maddelerince zengin, ince zerrelerden oluşmuş bir özellikte olmalıdır. Rengi genellikle alt katlara karşın daha koyudur.

E Horizonu

• Eluviyal zon (zone of eluviation) veya yıkanma zonu. (Eluviyasyon (Eluviation], bazı toprak materyallerinin bir katmandan uzaklaşması veya yıkanmasıdır.)
• Çözünebilir mineraller ve organik madde bu horizondan yıkanmıştır
• Genellikle daha açık renkli “yıkanmış” (kül rengi) görünümü vardır

Demir, alüminyum veya bunların bileşenleri ile organik madde ve kil fraksiyonunun yıkanarak alt toprak horizonlarına gitmesi sonrası geride kuvars gibi ayrışıp yıkanmaya diençli materyallerin kalması ile oluşan bir mineral horizondur. A horizonuna göre daha açık renkli, organik madde-kil vb. içeriği daha düşük, B horizonuna göre ise daha koyu bir renge sahiptir.

B Horizonu

• İlluviyasyon zonu (zone of illuviation) veya birikme zonu, üstteki horizonlardan yıkanan materyallerin birikmesi sonucu oluşan katmandır.
• Asit koşullarda demir ve hümik bileşikler gibi diğer komponentler daha hareketli duruma geçer ve profilin alt katlarına yıkanarak bir katmanda birikirler. Böylece illüviyasyona uğramış B horizonları ortaya çıkar.
• Bu materyaller çoğunlukla kil, humus, seskioksitler (sesquioxides = Demir (Fe) ve Alüminyum (Al) oksitler) veya bunların bir karışımıdır
• Kırmızı ve sarıdan kahverengiye ve griye değişen renklerdedir.

E horizonun altında yer alır. B horizonu genelde 20-60 cm ve bazen 90 cm hatta daha da derine iner. Bu horizon ne kadar derin olursa o kadar iyidir. Kil, demir oksitler, alüminyum oksitler ve organik maddelerin çökeldiği, prizmatik veya blok stürüktürün oluştuğu bir horizondur. Bitkilerin dip köklerinin yayıldığı kısımdır. Bu tabaka fazla ıslak olmamalı ve fazla su aldığında, bu suyu mümkün olduğu kadar çabuk aşağılara akıtabilmelidir. E horizonuna göre daha soğuk, daha havasız, besin maddeleri bakımından daha fakir ve mikroorganizma miktarının ve işlevinin yavaşladığı bir horizondur. İçinde fazla miktarda kil, kireç, taş ve çakıl parçaları bulunabilir. A katmanı ile birlikte asıl toprak katmanını meydana getirir. Üstte yıkanan tuz ve kil gibi maddelerin biriktiği kattır. Bu nedenle bu katmana birikim katmanı adı da verilir.

C Horizonu

Toprağın primer minerallerinin türediği ana madde diğer horizonların altında yer alır ve C horizonu olarak adlandırılır. C horizonu toprak materyali veya toprak ana materyalini oluşturan tabakadır. Bu katman, toprak oluşum süreçlerinden fazla etkilenmemiş ve sıkışmamış materyal katmanıdır. Gevşemiş ve dağılmış bir tabakadır. Genellikle fiziksel kimyasal ve mineralojik yapı bakımından üstündeki toprak tabakasına benzerlik gösteren ve hiç olmazsa üstündeki toprağın bir kısmının bundan meydana geldiği kabul edilen horizondur. Mikroorganizmaların çok az etkisi altında kalmış bir tabakadır. C horizonu bazen ana kayadan meydana gelebilir.

R Horizonu

C horizonun daha alt kısımlarında değişime uğramamış tamamıyla masif kayadan oluşmuş bedrock (ana kayaç) denilen R katmanı bulunur.

Görüldüğü gibi adlandırmalar harf sırasına göre gitmekte ve katmanlar kendi aralarında da A0, A1, Ap, Ad, vb. şekilde alt katmanlara ayrılmaktadır.

Toprak Tabakaları İçin Kullanılan Bazı Terimler

Solum: Solum toprak yapıcı kuvvetlerin etkisiyle meydana gelmiş genetik toprak katmanı olarak tanımlanabilir. Normal topraklarda solum A ve B horizonlarından oluşur veya toprak profilinin ana materyalden yukarıdaki kısmıdır. Buna gerçek toprak tabakası da diyebiliriz. Böyle olmakla beraber bazı topraklarda bunu belirlemek güçtür. Bu sebeple gerçek toprak tabakası keyfi olarak belirlenmektedir. Mesela köklerin alt sınırına kadar olan kısım solum kabul edilmektedir.

Üst Toprak: Genel bir terimdir ve çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır.

a) Toprak yüzeyindeki pulluk tabakası anlamında ve yüzey toprak anlamında;

b) A1 horizonu anlamıda, bu halde derinliği çok değişebilir.

c) Organik maddece zengin, verimli topraklar anlamında

d) A horizonu anlamında kullanılır.

Yüzey Toprak: Toprak işleme aletleriyle hareket eden toprak tabakasını, yani 10-20 cm.lik bir toprak tabakasını ifade eder.

Alt Toprak: Belirli horizonları içeren profilde B horizonuna karşılıktır. Zayıf profilli topraklarda, alt toprak, yüzey toprağın altındaki, köklerin normal gelişebildikleri tabakayı belirler.

Pulluk Tabakası: Toprak işleme aletlerinin girdiği ve karıştırdığı toprak tabakalarıdır. Genellikle toprak yüzünden 15-17 cm derinliğe kadar olan üst toprak tabakası olarak kabul edilir.

Oluşumlarında önemli farklar bulunan bazı büyük toprak grupları

Aslında çok fazla sayıda toprak çeşidi var. Lös, Alüvyon, moren, terra-rose (kırmızı renkli topraklar) vs. Ancak Sevinç Arcak, Koray Haktanır’ın Toprak Biyolojisi kitabında sözü edilen 4 önemli toprak türü aşağıdaki gibidir.

Kahverengi Topraklar (Brown Earths)
Bu tür topraklar çoğunluk bazalt türü ana maddeden türemiş ve orta veya yüksek yağışlı koşullarda gelişmiş topraklardır. Kil veya tın gibi düşük su geçirgenlikli (permeabilite) materyal nedeniyle orta düzeyde bir yıkanma söz konusudur. Bunun sonucunda asit nitelikli A horizonu oluşmuştur. pH profil derinliğine bağlı olarak biraz artış gösterir. Organik katman fazla olmayıp A ve B horizonları her zaman belirgin bir şekilde tanımlanmayabilir. Bu topraklar yaprağını döken orman (deciduous forest) örtüsü altında bulunur. Örneğin İngiltere'deki tarımsal alanların çoğu bu tür toprakları kapsamaktadır.

Podzol Topraklar
Bu topraklar genellikle yüksek yağış, yüksek permeabiliteli geçirgen, kumlu materyal ve yoğun yıkanma koşullarının oluşturduğu asit koşulların topraklarıdır. Toprak yüzeyinde kalın bir moor tabakası ve siyah yüksek humus kapsamlı A1 katmanı içerirler. Horizonlar iyi gelişmiş olup beş veya daha fazla olabilir. Bitki örtüsü fundalık veya iğne yapraklı ormandır. O1 (A0) horizonları iyi gelişmiş olup önemli düzeyde döküntü birikmesi görülür. Organik maddenin demir ve alüminyum seskioksitlerle birlikte yıkanması illüviyasyon bölgesinde iyi bir B horizonu oluşumuna neden olur. Bazen demir bileşikleri B2 horizonunda birikir, partikülleri çimentolayarak sert ve geçirimsiz bir katman oluşturur (hard pan veya iron pan).

Laterit Topraklar
Lateritler tropik iklimde yağmur ormanı vejetasyonu altında yüksek yağış ve yıkanma koşullarında granit ana maddesinden oluşan topraklardır. Yüksek sıcaklık nedeniyle toprak yüzeyinde organik madde ayrışmasının çok hızlı olması ve yağışın etkisi ile oluşan organik madde fakirleşmesi ve hidrate olmamış demir ve alüminyum oksitler nedeniyle kırmızı renkli görünümdedirler (hematit ve boksit). Buna karşılık profilin özellikle üst kısımları silisyumca fakirdir.

Organik madde birikmesi yoktur ve ayrışma koşulları çok hızlıdır. Bu nedenle organik madde doğrudan ve hızlı bir şekilde su ve karbon dioksit oluşturmak üzere ayrışır ve sıradan herhangi bir asidik ara ürün oluşmaz. Şayet yüzey vejetasyonunun yok edilmesine bağlı olarak erozyonla yüzey topraklar aşınırsa demir birikim horizonları açığı çıkar. Bu tür topraklar Afrika, Güney Amerika ve Güney-Doğu Asya'da yaygındır.

Çernozyem Topraklar
Çernozyem veya kara topraklar, yeterli nem ve uygun sıcaklık koşullarının humus oluşumu ve mineral ayrışmasını ilerlettiği, fakat aşırı yıkanmanın olmadığı koşullarda oluşur. Bu topraklar düşük yağışlı çayır step ve preri bölgelerin tipik örnekleridir. Profil yapıları çok karakteristik olup, lös ana maddesi üzerinde yer alan humusça zengin, derin, A1 horizonu ve açık renkli, dar, bazlarca-özellikle kalsiyumca-zengin A2 katmanından oluşur. Aslında bütün profil kalsiyum ile doygundur, ancak A1 horizonunda bulunmayabilir. A2 horizonunda kalsiyum karbonat veya sülfat kök kanalları ile birlik oluşturmuş şekilde gözlenebilir. Bu tip topraklarda bazı özel mikroorganizma grupları birlikler oluşturur. Örneğin B2 horizonunda mantarlardan Mucor ramannianus belirgin özellikler gösterir. Bu organizmanın bu tip topraklar için indikatör bir grup olduğu belirtilmektedir.

Son olarak bu toprakların yapısını gösteren bir resimle bitirelim. Resim pdf’ten alındığı için Türkçe karakter sorunu olsada okunabiliyor.

Eklenti 182180

Sanırım bundan sonra herkes toprağını daha yakından inceler:)

Not: Yazının hazırlanmasında ve kullanılan resimlerde aşağıdaki kaynaklardan yararlanılmıştır.

1- Toprak Biyolojisi, Prof. Sevinç Arcak, Prof. Koray Haktanır
2- Toprak Bilgisi Ders Notları, Prof. Dr. Günay Erpul
3- Introductory Soil Science (Toprak Bilimine Giriş), Minnesota University Ders Notları
4- www.tarimreformu.gov.tr

çiftçibiben 27-12-2010 01:22

Sanırım öğreneceğim daha çok şey var. Artık bende takipcinim Acemi_Caylak.

acemi_caylak 22-03-2011 18:13

Kompost Çayı
 
5 Eklenti(ler)
Kompost çayından daha önce bir mesajımda da söz etmiştim. Bu konu forumda Lonicera tarafından bu mesajda anlatılmıştı.

Baharın yaklaşmasıyla birlikte bitkilerinizi zaman zaman kompost çayı ile beslemek onların gelişimini hızlandıracaktır.

Kompost çayı bitkilerinize ne gibi yararlar sağlıyor. Buna geçmeden önce organik maddenin aerobik veya anaerobik yoldan dönüşümüne kısaca göz atmakta yarar var.

Aerobik dönüşümde, karbonhidratlar, proteinler, amino asitler, üre, organik yağ asitleri, selüloz, lignin vb. maddelerin oksijen varlığında parçalanması ile, amonyum (NH4+), amonyak (NH3), nitrat (NO3-), nitrit (NO2-), karbondioksit (CO2), azot oksit (N2O) ve yüksek sıcaklık (60-80 ⁰C) ortaya çıkar. Anaerobik dönüşümde ise oksijenin yokluğunda, metan (CH4), hidrojen sülfür (H2SO3), amonyum (NH4+), amonyak (NH3), karbondioksit (CO2), azot oksit (N2O), azot (N2) ve daha düşük sıcaklık (35-45 ⁰C) ortaya çıkar. Her iki parçalanma sonucu ortaya humus dediğimiz organik maddece zengin kompost oluşur. Sıcaklık farkına dikkat edilirse aerobik yöntemle elde edilen kompostta sıcaklık çok yükseldiği için hastalık etmeni patojenler ve birçok yabancı ot tohumu ölür. Anaerobik yanmada ise hem patojenler temizlenmez hem de bitkiler ve diğer canlılar için zararlı olabilecek hidrojen sülfür gibi zararlı gazlar oluşur.

Bu yüzden kompost çayı yaparken aerobik yoldan edilmiş kaliteli bir kompost kullanılmalıdır.

Kompost çayının gurusu iyi bir toprak biyologu olan Dr. Elaine Ingham’ın Soil Food WEB (Toprak Besin Ağı) hakkında oldukça güzel çalışmaları var. Dr. Elaine ve ekibi 15 yıldır, bütün araştırmalarını kompost ve özellikle de kompost çayı üzerine yoğunlaştırmış durumda ve şu anda her bitki için ayrı kompost çayı üretme projesi üzerinde çalışıyorlar.

Aslında kompost çayı yapmak çok basit. Bir bidona doldurulan kompost ve su sürekli karıştırılarak sudaki çözünmüş oksijen miktarı artırılıyor ve bunun sonucu ortamdaki mikroorganizmların çoğalması sağlanıyor. Suya hava verme işlemini basit bir hava pompası (akvaryum pompası, kompresör vb.) ile kolaylıkla gerçekleştirebilirsiniz. Üstelik burada anaerobik yöntemde olduğu gibi günlerce beklemek zorunda değilsiniz. Yaklaşık 48 saat içerisinde kompost çayınız kullanıma hazır olmakta. Yukarıda sözünü ettiğimiz mesajda Lonicera bunu şekilli olarak anlatmış.

Elaine Ingham’ın bazı tespitlerine burada değnmeden geçmeyelim. Ona göre hem kompost hem de kompost çayı oksijence zengin koşullarda gerçekleştirilmeli. Böylelikle anaerobik koşullarda oluşan alkol, fenol ve organik asitlerin oluşması engellenmiş olur ki bu 3 madde ortamda fazla olması durumunda bitki dokularına ciddi zararlar veren maddeler.

Ingham’a göre en verimli topraklarda mantarların biyokütlesi bakterilerin biyokütlesinden 1000 kat daha fazladır. Çiçekler ve tek yıllık sebzeler bakteri yoğun topraklarda, çalı türleri ve çok yıllık bitkiler ise mantar yoğunluklu topraklarda daha güzel gelişme gösteriyorlar. Eğer bakteri yoğunluklu bir kompost çayı elde etmek istiyorsanız, %45 yeşil madde, %30 odunsu madde, %25 azot oranı yüksek madde (kan, kıl vb.) kullanmalısınız.

Kompost çayı hem yapraklara spreylenerek hem de sulama suyuna karıştırılarak kullanılabiliyor. İyi bir kompost çayında aşağıdaki mikroorganizmalar bulunuyor.

Bakteriler: Bilinen bir çok bakteri türü kompostta bulunuyor ve basit organik maddelerin parçalanmasında rol alıyor.

Aktinomisetler: Ağaç kabuğu, kağıt gibi maddelerin parçalanmasında rol alıyorlar.

Mantarlar: Küf mantarları ve mayalar bakterilerin parçalayamadığı lignin vb. maddeleri parçalarlar.

Protozoalar: Bakteri ve mantarları tüketerek ortamdaki mikroorganizma dengesini sağlıyorlar.

Rotiferler (Zooplanktonlar): Organik maddenin parçalanmasında ve sindiriminde rol alıyorlar.

Kompost çayı yapımında kompostun jüt bir çuvala doldurulması daha iyi sonuç veriyor. Jüt çuval bulunamadığı durumlarda külotlu kadın çoraplarıda kullanılabilir.

Aşağıdaki resimlerde kompost çayı makinelerinin temsili resmi ve profesyonel kompost çayı ekipmanları görülüyor.

Eklenti 198024

Eklenti 198025

Eklenti 198026

Eklenti 198027

Hacim olarak 1/10 şeklinde 1 birim kompost 10 birim kompost kullanılabilir.
Melas, maya ekstraktı (laboratuvar malzemesi satan yerlerde bulunabilir.), tatlı su yosunu ekstraktı (spirulina) ve kurutulmuş yosun kullanılması ortamdaki mikroorganizma sayısını artıracaktır. Ancak melas ve deniz yosunu ortamdaki E. coli sayısını tetikleyebilir. Bunun için kompost çayına bir miktar havuç suyu karıştırmakta yarar var. Havuç suyu E. coli gelişimini baskılarken ortamdaki diğer mikroorganizmaların gelişimine olumsuz bir etkisi yoktur. (Dr. Michael Bomford)

Bakteri ağırlıklı (sebzeler ve çiçekler için) bir kompost çayı yapmak istyorsak kompost çayına karbonhidrat, protein ağırlıklı yiyecekler ekleyebiliriz. Mantar ağırlıklı (çok yıllık çalı ve meyve ağaçları için) kompost yapmak istiyorsak yulaf ezmesi, soya unu, buğday unu, humik ve fulvik asit ekleyebiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta çok fazla yiyecek koyarak ortamda anaerobik koşullar oluşmasını engellemekten geçer. Örneğin 25 litre (yaklaşık 5 gallon) suya 28,5 gr melas ve 5 fincan humik asit katılabilir.

Kompost çayı yaparken, kompost çayının sıcaklığı toprak sıcaklığı ile yaklaşık aynı olmalıdır. Örneğin sonbaharda uygulanacak kompost çayı ile yazın uygulanacak kompost çayının sıcaklığını toprak sıcaklığına göre ayarlamak gerekir.

Kompost çayı yaparken, ortamdaki oksijen miktarı çok önemlidir. Oksijem miktarı 6 ppm (6 mg /L) altında olmamalıdır. Bu yüzden fazla miktarta kompost çayı yapmak istiyorsanız akvaryum pompası yerine kompresör kullanabilirsiniz.
Kompost çayı yapım süresi iyi bir havalandırma ile 48 saat civarındadır. Su yüzeyinde koyu kahverengi köpükler oluştuğu zaman kompost çayınız hazır demektir.

Eklenti 198028

Kompost çayı yapraktan uygulanacaksa dönüme yaklaşık 6 litre, topraktan uygulanacaksa dönüme yaklaşık 25 litre civarında uygulanır.

Literatürde kompost çayının erken yanıklık, geç yanıklık, küllenme ve kurşuni küf gibi hastalıkları baskıladığı söylense de bu konuda elde edilen veriler tatmin edici düzeyde değildir. Baskılama oranı düşüktür. Tıpkı forumda sözü çok fazla geçen etkin mikroorganizmalar gibi.

Lonicera 23-03-2011 07:33

Sevgili acemi_caylak, kompost çayı konusuna da el atmanıza nasıl sevindim anlatamam. Kompost çayı üretimim halen devam ediyor. Daha önceleri aerobik koşullarda hazırladığım kompostu bitkilerimin diplerine veriyordum. Bir süredir kompost çayı yaptıktan sonraki atıkları vermeye başladım. Çayın çok daha kısa sürede etkili olduğunu gözlemlediğim için ve ürettiğim kompost fazla miktarda olmayıp altın değerinde olduğu için bu şekilde kıskanarak kullanıyorum.:))

İlk kompost çayı denemesinde biberler üzerinde çok olumlu sonuçlar almıştım. O yıl uygulama yaptığım biberlerde kırmızı örümcek zararlısını görmedim. Kompost çayı mı buna neden oldu kesin bir şey söyleyemem. Ama ürün miktarındaki artış gerçekten şaşırtıcı oldu diyebilirim. Şimdi kompost çayı konusuna değinmişken( hazır sizi yakalamışken) hala aklıma takılan çözemediğim bazı konular var. Bunlar şimdilik şu şekilde;

1. Aerobik koşullarda yapılan kompost ve yine aynı koşullarda yapılan kompost çayı (tüm şartların yerine getirildiği varsayımıyla) hiç bir şekilde zararlı organizma vb. içermeyecektir diyebilir miyiz? ( çoğunlukla sebzelerimde yapraktan da uyguluyorum)

2. İyice ihtimarı sağlanmış ahır gübresini aynı aerobik şartlarda çay halinde uygulama şansımız var mı?

3. Esas merak ettiğim husus ise daha genel bir soru. Her ne şekilde elde edilirse edilsin, mikroorganizmaların yaşam süreleri nedir? Daha açık bir ifadeyle mikroorganizmaları sürekli yeniden elde etmenin çabası içinde mi olacağız yoksa onların varlığını daimi kılmanın, onlara gerekli koşulların hazırlanmasının bir yolu var mı?

acemi_caylak 27-03-2011 14:38

Sevgili Lonicera

Alıntı:

1. Aerobik koşullarda yapılan kompost ve yine aynı koşullarda yapılan kompost çayı (tüm şartların yerine getirildiği varsayımıyla) hiç bir şekilde zararlı organizma vb. içermeyecektir diyebilir miyiz? ( çoğunlukla sebzelerimde yapraktan da uyguluyorum)

Elaine Ingham, zararlı mikroorganizma içermeyeceğini söylüyor. Ayrıca yazıda da belirttiğim gibi bir miktar havuç suyu eklenmesinde fayda var.

Alıntı:

2. İyice ihtimarı sağlanmış ahır gübresini aynı aerobik şartlarda çay halinde uygulama şansımız var mı?

Eğer ahır gübresi sürekli karıştırılarak yakıldıysa, zaten aerobik kompostta yapılan süreçle aynı aşamadan geçmiştir. Ancak bir kenarda kurutularak yapıldıysa içindeki besin maddeleri çözünerek çok düşük seviyelere inmiştir.

Alıntı:

3. Esas merak ettiğim husus ise daha genel bir soru. Her ne şekilde elde edilirse edilsin, mikroorganizmaların yaşam süreleri nedir? Daha açık bir ifadeyle mikroorganizmaları sürekli yeniden elde etmenin çabası içinde mi olacağız yoksa onların varlığını daimi kılmanın, onlara gerekli koşulların hazırlanmasının bir yolu var mı?
Mikrorganizmaların ortamda yaşam süresi ısı, ışık, nem, pH seviyesi, toprak yapısı ve topraktaki besin maddesi miktarına çok bağlıdır. Üstelik her mikroorganizmanın gerektirdiği koşullar farklıdır. Örneğin bakteriler daha çok nötr toprakları, mantarlar asit karakterli toprakları severler. Eğer toprağınızın su tutma kapasitesi iyi, topraktaki oksijen ve besin miktarı yeterliyse dışarıdan eklediğiniz mikroorganizma sayısı gün geçtikçe azalacaktır.Bir diğer önemli noktaysa topraktaki organik madde miktarını sürekli kontrol etmekten geçer. 3 ayda bir toprak tahlili yaptırılması gerektiğini söylüyor uzmanlar.


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 18:11.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024