05-01-2009, 19:36 | #241 |
Ağaç Dostu
|
Bir ecnebi linkte görmüştüm,o kafesli plastik kapları renkleri ayrı ayrı ekmek için bir de köstebek, danaburnu gibi zararlıların soğanları yemesini önlemek için kullanılıyor.Fiatı biraz fazla gibi, ben pazardan plastik meyve kasası aldım onlara ektim, tanesi 25, 50 ykr. arasında, bir kısmınıda 30 cm çaplı büyük saksılara bakalım hangisi daha randımanlı olacak. |
05-01-2009, 19:51 | #242 |
Ağaç Dostu
|
Almayı düşünmediğimden fiyatlara bakmamıştım ama pahalı olabilir. Bu sene bahçemin tamamı söküldüğü için elimdeki ve yeni aldığım soğanların tamamını saksılara diktim. Saksılarım pek büyük değil ve mecburen sıkışık diktim, çiçeklerinden çok ümitli değilim ama bu seneyi böyle geçirecekler. Sadece topraktaki nergislere ellemedim, onların da çıkarılması şart değilmiş, iki senedir aynı yerdeler. Geçen sene çok güzel açtılar, bu sene yeni yavrular da var bakalım ne yapacaklar? |
06-01-2009, 02:10 | #243 |
Ağaç Dostu
|
******* plastik meyve kasaları bu iş için çok uygun. Bende çiğdem ve lalelerimin bazılarını bu kasalara ektim. Zira geçen sene köstebekler ciddi hasar vermişti. Eğer istediğim gibi olursa bu kasaları elde etmek çok kolay böylelikle yazın soğanları sökmek gerekmeyebilir ve drenaj çok iyi olduğu için çürüme olmaması gerekir. Ben hesasen yanları ve altı file şeklinde olan dikdörtgen plastik gömme saksı arıyordum bir türlü bulamadım. Bana göre bu saksılar bu iş için çok uygun. Saksıları tamamen kumun içine gömmeyi düşünüyorum. Bu saksılardan gören arkadaş varsa bilgi verirse çok sevinirim. Gerçi Nürbahar hanım praktikerde birşeyler gördüğünü söylüyor inşallah benim aradığım saksılardır. Saygılar... |
06-01-2009, 11:03 | #245 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-04-2008
Şehir: KAYSERİ
Mesajlar: 593
|
Galiba en mantıklısı plastik meyve kasaları.Önümüzdeki sene bende deneyeceğim.Çünkü Lale nergis gibi ilkbahar bitkilerinin yapraklarının sararması hairan ayının ortalarını bulabiliyor.Yazlık çiçeklerinde nisan gibi ekilmesi gerek. |
06-01-2009, 17:42 | #246 |
Ağaç Dostu
|
Sayın İbrahim 37: Serin Ova plastik veTanrı plastik fabrikalarının üretimlerinde file saksı olarak var.Ebatları 28, 30, 32, 37cm. çaplarında,bürolarda kullanılan çöp sepetlerine benziyor.Kare olarak altından delikli olanlar var.Yanları kapalı. |
06-01-2009, 23:15 | #247 |
Ağaç Dostu
|
İsmet bey çok teşekkürler, File şeklinde olanlar benim aradıklarıma benziyor ancak boyları çok büyük. Tam olarak ne için tasarlandıklarını anlayamadım ancak benim için çok büyük ve en küçüğü 13 litre benim aradığım 4-6 litre cıvarında kare olanlar ideal ancak onların file şekilde olanlarından bulabilsem harika olurdu. Çünkü ben kumun içine gömmeyi düşünüyorum. Zaten çiçeklerin kökleri saksıların deliklerinden dışarı çıkacağı için o kadar büyük olması gereksiz. Böylelikle çok küçük alana bol miktarda saksı sığdırabilirim. |
07-01-2009, 20:11 | #248 |
Ağaç Dostu
|
İbrahim bey, kare saksıları kuma gömmeden kullanabilirsin. 17-17- 25 cm(yükseklik) ebadındaki 6lt , altına drenaj için biraz kum , üstüne saksıları dizin gömüp çıkarma zahmetinden kurtulursun. File saksı olarak geçenler üretim de kullanılıyormuş.Normal sepet gibi. |
07-01-2009, 22:50 | #249 |
Ağaç Dostu
|
İsmet bey sera gibi kapalı ve kontrol altındaki ortamlar için bu kare saksılar çok ideal olduğunu söyleyebilirim. Ancak ben açık alan için düşünüyorum. Bahçenin denizden yüksekliği sadece 84 metre ve yağış oranı çok yüksek İstanbul gibi iklimin nemli olduğu ve yazında sık sık yağmurun yağdığı ortamda plastik saksıların terleme yapıp soğanları çürütmesinden korkuyorum. Ayrıca kışında hesapta olmayan ciddi bir don olursa açıkta olan saksılardan endişe ediyorum. |
07-01-2009, 23:24 | #250 |
Ağaç Dostu
|
İbrahim bey, saksı ve kasaya ekme işini bende bu sene deniyorum.25-25 veya 30-30 kare saksı bulamadığım için, 30 cm çaplı yuvarlak saksılara mümkün olduğu kadar yanaştırıp yere serdiğim naylon çuvalların üzerine yerleştirdim. Ayrıca 30-50 cm yüksekliği 20,25 cm olan siyah meyve kasalarını toprağın üzerine sıralayıp, içine yarıya kadar toprak doldurup soğanları ektim.Kenarlarını ince tahta ile kapatıp, kasaları silme toprak doldurdum. Soğuğa dayanıklı olduklarından bir şey olmaz diye düşünüyorum.Baharda neticeyi göreceğiz. |
10-01-2009, 13:24 | #252 |
Ağaç Dostu
|
Lale ve nergis soğanlarımı çiçek coşturan adlı menekşe besini ile sulasam bir zarar verir mi ya da faydası olur mu arkadaşlar? Fikri olan var mı acaba? Zira soğanlarımı yalnızca torfa dikmiştim ve sanırım artık toprak değiştirmek için çok geç. |
10-01-2009, 14:32 | #253 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-04-2008
Şehir: KAYSERİ
Mesajlar: 593
|
Çok güzel olmuş sayın İsmet Şenad.Sanırım benim uygulamam zor çünkü çiçek diktiğim alanlar yuvarlak **** 2 kenar düz ön taraf yuvarlak. |
14-01-2009, 19:28 | #257 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 06-10-2008
Şehir: Denizli
Mesajlar: 3,938
|
Değiştirirken köklerini zedelememeye dikkat et. Aksi halde çiçek zayıf olur. |
14-01-2009, 20:07 | #258 |
Ağaç Dostu
|
İsmet bey saksılarınız gayet güzel olmuş Özellikle meyve kasalarından olanlar. Ben sadece yuvarlak plastik olanları kışın donma riskine karşı herhangi bir önlem düşünüyormusunuz? Birde bu saksılardaki soğanlara hiç müdahale etmeden yazı sorunsuzca geçirirlermi. Demek istediğim sizin bu şekildeki tecrubeniz nedir? Ayrıca ben malç olarakta üzerlerinin çok ince çakılla kaplamayıda düşünüyorum!. |
14-01-2009, 21:46 | #259 |
Ağaç Dostu
|
Sayın İbrahim 37:Saksıya ilk bu sene ekiyorum. Daha önce boş akü kutularında bir şey olmadı.Bunda da bir şey olmayacağını düşünüyorum. Yinede netice baharda belli olacak. Ben saksılara sık ektiğim için kuruyunca soğanları sökeceğim.Bir de toprağı değiştirmek lazım.Malçlama yapmıyorum, bu şekilde bırakacağım. Seyrek ekerseniz bir sene daha saksıda bırakabilirsiniz. Bazı cinsler çok yavru yapıyor onları ayırıp tekrar ekmek daha doğru olur diye düşünüyorum. |
15-01-2009, 10:07 | #260 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 12-11-2008
Şehir: Adana-Kayseri
Mesajlar: 1,458
|
benim lale soğanımı soğuk aldı bu sene balkondaydı aşırı dondan soğuk aldı |
23-01-2009, 10:46 | #264 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 19-04-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,351
|
Alıntı:
lalelerimiz şimdiye kadar yavaşça büyüdü ve bundan sonra ılıklaşan hava ve yağmurların etkisi ile büyümeleri hızlanacak. içeriye almamanızı öneririm. yağmur da almalıdır. sadece eğer saksınız delikli değilse ya da toprağı geçirgen değilse soğanlar zarar görür(yani soğanların yağmurdan olumsuz etkilenmesinin tek koşulu suyun akıp gitmemesidir) |
|
29-01-2009, 00:45 | #265 |
Ağaç Dostu.
|
Bahçedeki lale
Lale bahçede daha güzel olur. Ancak Antalya da dikilen lalelerin soğanları eğer soğuk (5-9 oC da 6-8 hafta) yememişlerse ve yemezlerse çiçek açmayabilir .Lale soğanları soğuklatılmadan çiçek taslağı oluşturmazlar. Bu nedenle bırakınız bahçede kalsın. |
31-01-2009, 15:40 | #266 |
Ağaç Dostu.
|
Lale nin Hikayesi
Ben Lale. Herkesin beni çok sevdiğini biliyorum. Bu nedenle ilginizi çekeceğini ümit ederek kim olduğumu, nereden geldiğimi, nasıl büyüdüğümü ve geliştiğimi kısaca hikayemi anlatmak istedim. Atalarım binlerce yıldır Doğuanadolu, İran, Türkistan dağlarında mutlu bir şekilde yaşamaktadır. Soyumuzun bir kısmı da Kafkasyada dır. Türkler Orta Asyadan Anadoluya doğru göç ederken göç yolları üzerinde bulunan atalarımı çok sevdiler ve bazılarımızı yanlarına alarak Anadolu ya getirdiler. Buralarda bizlere çok iyi davrandılar. Başkenti İstanbulda her tarafta serpildik, geliştik. XVIII. Yüz yılda "Lale Devri" diye bir zaman dilimine adımızı verdiler. O zamanlar o kadar kıymetliydik ki 1 soğanımız 1 altın liraya kadar satıldı. Ne yazık ki bu devir kısa sürdü ve bütün yetiştiğimiz yerler harap edildi. Türklerin arasında bir daha iflah olmadık. O zamanlar Avrupalılar bizi tanımıyordu. İstanbuldaki bir avrupalı elçi (Avusturya elçisi) bizi görünce hayran oldu ve 17. yüzyılda aramızdan bazıları önce Avusturya ya oradan Hollandaya götürüldü. Oraların iklimi tam bize göre serindi ve toprakları kumsaldı. Bizi gören hayran oluyordu. Hollandalılar tam lale manyağı oldu (Tulipemania) .Ressamları bizim resimlerimizi yaptı. Sonraları bizi daha güzel renklere bürümek için makyajımızı yenilediler ve çok mparlak renkli bodur atalarımızın kanlarını bize verdiler ve böylece renklerimiz daha güzel oldu. Çünkü çok parlak kırmızı renkleri olan atalarımız vardı. Daha sonra bazılarımız Yeni Dünya ya taşındı. Böylece bütün dünyaya yayılmış olduk. Biz çok mutluyuz. Diğer çiçeklerin arasında özel bir yerimiz var. herkes bizim renklerimizi ve elbiselerimizi görmek için tam 1 yıl bekliyorlar. Doğal olarak daha güzel olmamız için koşulların (sıcaklık, nem) bize uygun olması,anavatnımızdaki iklime uygun olması ve elbiselerimizi diken terzilerin biraz becerikli olması gerekiyor. Doğada nasıl bir yaşam biçimine sahip olduğumuzu da ikinci bölümde anlatalım bizi seven dostlarımıza. |
31-01-2009, 17:51 | #267 |
Ağaç Dostu.
|
Dünyaya nasıl dağıldığımı anlatmıştım.Şimdi de doğal yaşam çemberim içinde nasıl büyüyüp geliştiğimi anlatmaya çalışacağım.İnsanlar beni gerçek soğanlı bitkiler arasına koydular. İnsanların soğan dedikleri şey, benim yeşil olduğum zamanlarda (Mart-Mayıs) fotosentezle yapmış olduğum besinleri yapraklarımın toprak içinde kalan bölümünde depolama ile şişmesiyle oluşmuş bir yapıdır.Benim gövdem diğer bitkilere benzemez. Çok kısadır. Buna soğan tablası da derler.Gövdemden yapraklar,yaprakların koltuklarında yavrularım ve ortaya yakın yerde de minik, minyatür bir çiçek oluştururum. Zamanı gelince çiçeğim ve yavrularım biriktirdiğim bu besinlerle beslenirler. Soğanımın üzerinde ince ama sert bir kabuk (Tunik) vardır. Bu kabuk besin depomun su kaybetmesini önler ve darbelere karşı korur. Ben çok sıcağı sevmem. Yaz başında, havalar ısınınca toprak üzerindeki yeşil kısmım kurur. Toprağın altına gizlediğim yavrularımla soyumu devam ettiririm.Nisan- Mayıs da renkli elbiselerimi giyip insanlara gösterdikten sonra döllenirim, tohum bağlarım. Ama bu tohumlar çiçek açana kadar 5-6 yıl geçer ve bunlar kesinlikle bana benzemez!. Bana benzeyen toprak altındaki yavrularımdır. Bunlar büyüdükçe ben kendimi parçalar ve yok olurum.En iri yavrum en gösterişli elbiseyi giyer. Yaz ayları boyunca toprak altındaki yavrularım hem dinlenir hem de ilkbaharda giyecekleri elbisenin minik bir modelini yaparlar. Herkes onları cansız zanneder, ama onlar hummalı bir çalışma içindedirler. Giyecekleri elbiseyi dıştan içeri doğru, renkli yapraklar, erkek organlar ve dişi organ şeklinde 3 ayda imal ederler. Ekim-Kasım ayı geldiğinde yağmurlarla birlikte önce kök yaparak toprağa tutunurlar. Ne kadar bol kök atarlarsa o kadar güçlü olurlar. Sonra toprak yüzüne 1-2 yaprakcık çıkarırlar. Ardından tabiat ana sert soğuklara karşı üzerlerine beyaz yorgan örter. Yorganın altında sıcaklık 5 -9 oC arasındadır. 3 ay kadar yorgan altında çiçek sapını oluştururlar. Martta havalar ısınıp, karlar erimeye başlayınca kar suyu ile susuzluklarını giderir ve toprak üstüne önce yapraklarını gönderir, sonra sapı ve sapın ucunda elbisenin goncasını çıkarırlar.Ve Nisan-Mayıs da güzel elbiseleri ile defileye başlarlar. Sonra hoyrat sıcaklar başlayınca elbiselerini soyunur ve toprağın altına çekilirler. İşte bizi seven dostlarım. Ben ve yavrularım anavatanlarımızda böyle yaşarız, soyumuzu böyle devam ettiririz. |
01-02-2009, 12:00 | #268 |
Ağaç Dostu
|
Sayın kgursan her şeyi çok güzel açıklamışsınız teşekkür ederim. Ben sadece bir durumu açmak istiyorum. Tohumdan elde edilen yavrular kesinlikle anneye benzemez demişsiniz. Benim bundan anladığım tohumdan elde edilen yavrular annenin % 100 kopyası değildir. Bunun dışında elbette anneye benzeyen bireylerde oluşur. Tohumdan oluşan bireylerde bu türün geçmişine ait bir çok izleride görmek mümkün. Yani bitki bir şekilde kendini oluşturan farklı türlerinde özelliklerini yansıtır. Marketlerde bulunanların bir çoğununda melez olduğunu düşünürsek.. Yeni oluşacak yavrular oldukça farklı olabilir. Ama yinede türünün genel özelliklerini taşır. Soğandan elde edilen yavrular ise anne ile aynı dokuyu taşıdıkları için tamamen bir kopyasını oluştururlar. |
01-02-2009, 17:32 | #269 | |
Ağaç Dostu.
|
Alıntı:
|
|
01-02-2009, 21:44 | #270 |
Ağaç Dostu
|
Özgür bey anladığım kadarıyla bu konuda aynı fikirdeyiz. Ticari açıdan bakarsak tohumdan yetiştirmenin bir mantığı yok. En karlısı Hollanda'dan almak, uçsuz bucaksız arazilere el değmeden ekiyorlar. Çiçeğini ayrı soğanını ayrı satıyorlar. Külosu patatesten daha ucuza geliyor. Ancak benim tanıdığım bir çok uzman botanikçi var Hollanda'dan gelen hiçbir soğanlı bitkiyi bahçesine sokmuyorlar! Ama ne yapalım bizimkiside sevda işte. Binaların arasında sıkışıp kalmışız böyle ufak tefek şeylerle hasret gidermeye çalışıyoruz. Selamlar.. Saygılar... |
|
|