agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 12-09-2011, 22:28   #1
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
İzin verilecek olan GDO'lu mısırlar hakkında kamuoyu yoklaması

Sevgili agaclar.net dostları, aşağıda Biyogüvenlik Kurulunun bu duyuruları yayınladığı link var.

http://www.tbbdm.gov.tr/Home/Content/Announcements.aspx
Alıntı:
03 Eylül 2011 saat 17:30'dan 04 Eylül 2011 saat 17:38'e kadar sistemimizde meydana gelen teknik arıza sebebiyle 13 Eylül 2011 tarihinde sonlandırılması ilan edilen
"Genetiği Değiştirilmiş Bt11, DAS 1507 ve DAS 59122 Mısır Çeşitlerine Ait Bilimsel Komite Raporlarının
Kamuoyu Görüşüne Sunulma Süresi" 14 Eylül 2011 tarihine kadar uzatılmıştır.

Kamuoyu Görüş Bildirme Formu


Her duyuruyu tıklarsanız altında Kamuoyu Görüş Bildirme Formu görecekseniz. Buraya tıklayıp Görüşünüzü bildirmekten çekinmeyin. Hatta tanıdığınız herkese bu mesajı iletin, son 2 gün.

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-09-2011, 22:28   #2
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
TMMOB Ziraat Müh. Odası Genel Merkezinden aldığım bir duyuruyu paylaşıyorum.
12 Eylül 2011

Bilindiği üzere Türkiye`ye ithali istenen GDO`lu 3 adet mısır geni hakkında hazırlanan raporlar için kurum, kuruluş ve ilgili kişilerin, Biyogüvenlik Kurulu`na görüş bildirme süresi, 14 Eylül 2011 tarihinde sona ermektedir.

GDO`lu gıdaların "sözde" zararsız olduğunu kanıtlamak için de, GDO üreticisi olan şirketlerin bilgisi ve gözetimi (!) altında hazırlanan raporlar dayanak olarak gösterilmektedir. Yani şirketler kendi ürünlerini, kendi hazırlattıkları raporlarla aklayarak, pazarlamaktadırlar.
Şirketlerin kar hırsı için GDO`lu ürünlerin tarım toprakları, gıda güvenliği, tüketici sağlığı ve çevreye geri dönülmez etkileri göz ardı edilemez. Aksi takdirde ülkemiz genetik bir yıkım ve felakete sürüklenecektir.

Bu kapsamda, GDO`ya Hayır Platformu tarafından 13 Eylül 2011 Salı günü bir basın toplantısı düzenlenerek, halk ve çevre sağlığına aykırı olan GDO uygulamaları, söz konusu raporlar ve görüş bildirme süreciyle ilgili değerlendirmeler kamuoyuyla paylaşılacaktır.
Basın Toplantısına, tüm yazılı ve görsel basın üyeleri davetlidir.

TARİH : 13 Eylül 2011, Salı
SAAT : 11.00
YER : Ziraat Mühendisleri Odası, M. YÜCELER Toplantı Salonu
Karanfil Sok. 28/19, Kızılay / ANKARA (0312 444 1 966) "

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-09-2011, 12:33   #3
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Birinden alıntılıyorum:

Alıntı:
Sosyo-ekonomik değerlendirme komitesi Bt11 soya’nın yem olarak ithal edilmesi için izin talebi başvuru dosyası hakkında gerekli bilimsel araştırma ve değerlendirmeleri yapmıştır. Bu değerlendirmeler ışığında komite üyelerince 8 lehte 1 aleyhte olmak üzere kullanılan oylarla, oy çokluğuyla aşağıdaki kararlar alınmıştır.

• İthal izni verilen Bt11 mısır çeşidinin Türkiye’de üretim izni olmadığı için Türkiye’de üretilen mısır çeşitlerinde üretim alanlarından veya piyasaya sunulan mısır dane veya işlenmiş ürünlerinden yıl içersinde örnekler alınarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının akredite kabul ettiği laboratuarlarda analizlerinin yaptırılması önerilmektedir. GDO olarak Türkiye’ye yem sanayinde kullanılmak üzere izin verilen mısır çeşitlerine aktarılan genlerin ve bu genlerin kodlanmış olduğu proteinlerin analiz sonuçlarına göre biyogüvenlik yasası çerçevesinde Türkiye üretimi yapılan mısır çeşitlerine bulaşık olup olmadığına karar verilmesi gerekir. Bulaşık olma durumunda, ilgili ürünlerin toplatılarak imha edilmesi ve ekim alanlarında risk yönetimi kapsamında karantina tedbirlerinin uygulanmalıdır,

• Mısırın piyasaya sunulurken, ürünün etiketi üzerinde aktarılan gen ve ifade edilen transgenik proteinin ne olduğu açıkça belirtilmesi gerekir. Ambalajlı ürünlerde etiket büyüklüğünün yem ürünlerinde toplam ambalaj alanının %5’ine karşılık gelecek şekilde hazırlanması önerilmektedir. Dökme ürünler için de etiket bilgilerine ilişkin yönetmelik hükmü uygulanmalıdır. Ayrıca yem olarak kullanılacak Bt11 mısırla beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerin etiketlerinde de GDO içeren yemle beslendiğini belirten ibare bulunmalıdır. Bunun için mevzuatta gerekli değişikliğin en kısa zamanda yapılması gerekmektedir,

• Taşıma ve nakil işlemlerine dayanıklı olduğu kabul edilen ve ürünün her türlü taşıma ve nakli sırasında çevreye dağılımını engelleyebilecek mukavemete sahip ambalaj malzemesinin/materyalin seçilerek kullanılması önerilmektedir. Bu ambalaj malzemesi/materyalinin her türlü taşıma koşullarına mukavemetli olduğuna dair analiz sonuçlarının ithalatçı firma tarafından sağlanıp, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkililerine sunulması zorunlu tutulmalıdır,

• Tespit edilen izinsiz GDO ürünlerinin kontrollü koşullarda yakılarak imha edilmesi zorunlu tutulmalıdır,

• Bt11 mısır tohum ve ürünlerinin ülkeye girdikten sonra yanlış veya amaç dışı kullanımlarının denetlemeler sırasında tespit edilmesi durumunda biyogüvenlik yasası kapsamında ki yaptırımlar uygulanır. Ayrıca bu durumdaki ürünler toplattırılarak imha edilir. Bu ürünler Türkiye’de piyasaya sürüldükten sonra Bakanlık denetimde piyasa izlenmesi yapılması, herhangi bir gen kaçağının olup olmadığı takip ve varsa tespit edilmelidir. Herhangi bir riskin ortaya çıkması durumunda ilgili bakanlıklarla işbirliği kapsamında acil durum tedbirleri uygulanmalıdır,

• İthalatçı firmalar tarafından ithal edilen Bt11 mısırın tohum ve ürünlerinin yem olarak ne kadar ve nasıl kullanıldığına dair bilgilerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına aylık rapor olarak sunulması ve bakanlığın da bu durumu yerinde denetlemesi gerekmektedir,

• Tüketicinin geleneksel ürünler ile GDO ürünler arasında serbestçe seçimler yapabilmesini garanti altına almak amacıyla geleneksel ürünlerin üretilmesinin özendirilmesi yönünde bir devlet politikası olarak teşvik edici önlemler alınmalıdır,

• Mısır ithalatında halen uygulanmakta olan %130 oranında gümrük vergisi uygulamasına taviz verilmeden devam edilmesi gerekmektedir,

• İthalat miktar ve zamanının yurtiçi üretimi tehdit etmeyecek şekilde izin verilmelidir.
Hepsini kırmızıya bulamadım...
8 lehte, 1 aleyhte oy

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-09-2011, 13:10   #4
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
BİLİMSEL KOMİTE: GDO`LU ÜRÜN KÖTÜDÜR, AMA İTHAL EDİLEBİLİR!(?)
13.09.2011

Biyogüvenlik Kurulu, hayvancılık sektörünün yem amaçlı kullanılmak üzere ithal etmek istediği genetiği değiştirilmiş (GD) Bt11, DAS 1507 ve DAS 59122 mısır çeşitleri hakkında Risk ve Sosyo-Ekonomik Değerlendirme Komitelerine hazırlattığı bilimsel raporları, Türkiye Biyogüvenlik Bilgi Değişim Mekanizması web sayfasında yayınlayarak, kamuoyunun görüşüne sunmuştur. Görüş verme süresi 14.9.2011 Çarşamba günü sona ermektedir.

GDO`ya Hayır Platformu, yayınlanan raporlardaki bazı önemli noktaları kamuoyu ile paylaşmayı bir zorunluluk olarak görmüştür.

Bilimsel komitelerce hazırlanan raporlarda "GD mısırlarla ilgili risk analizi ve değerlendirmelerin, ithalatçı firmalarca dosyada sunulan belgeler, risk değerlendirmesi yapan kuruluşların (EFSA, WHO, FAO, FDA) raporları ve bilimsel araştırmaların sonuçları göz önünde bulundurularak yapıldığı" belirtilmektedir. GD tohumlar, doğal yolla gerçekleşmeyecek şekilde, laboratuar ortamında ileri teknoloji kullanılarak bir mikroorganizma geninin aktarılmasıyla elde edilmekte, bu nedenle teknoloji ürünü kabul edilmekte, patenti şirkete ait olmakta ve fikri mülkiyet hakkı çerçevesinde lisans anlaşması ile kullanıcılara sunulmaktadır. Lisans anlaşmasıyla şirketler, GD tohumlarının bağımsız araştırmalarda kullanılmasını engellemekte, yapılan çalışmaları kendileri yönetmekte, ancak sonuçlar olumlu olmazsa yayımlanmasına izin vermemektedirler. Dolayısıyla EFSA, WHO, FAO ve FDA`nın bilimsel değerlendirmeleri, GD tohumları üreten şirketlerinin hazırladığı ya da hazırlattıkları raporlara dayanmaktadır. Bilimsel risk değerlendirmesi yapan bu kurumlar bağımsız kurumlar olarak nitelendirilseler de siyasilerden bağımsız, ancak GD tohum üreten şirketlerle son derece iç içe olan kurumlardır.

Hazırlanan bilimsel raporlara göre söz konusu üç mısır çeşidine haşereye direnç ve herbisite (yabancı ot ilacı) tolerans sağlayacak genler aktarılmıştır. Haşereye direnç sağlamak için tohumun içine bir bakterinin toksin (zehir) salgılayan geni aktarılmakta, bitki geliştikçe bu toksin tüm dokularında çoğalmaktadır. Ancak, genetik değişimin yaklaşık yüzde 80`lik bölümü herbisite toleransı sağlamak üzere yapılmaktadır. Bunda da yine bir bakteriden tohuma aktarılan genin ürettiği protein, o bitkiyi herbisitin etkisinden korumakta, tarladaki diğer tüm bitkiler ölmektedir. Genetik değişimin amacı kamuoyuna, "tarım ilacı kullanımının azaltılması, çevre kirliliğinin önüne geçilmesi, daha güvenli gıda üretimi ve sağlığın korunması" olarak sunulmaktadır.

Oysa, bilimsel raporların içeriğine baktığımızda, söz konusu amaçların GD ürünlerle gerçekleşemeyeceğini görmekteyiz. Sunulan verilerde; "GD DNA`ların memelilerin sindirim sisteminde sindirilemediği ve hücrelere kadar taşınabildiği, market sütlerinde GD yemlere ait DNA`ya rastlandığı, hamile olmayan ve hamile olan kadınlar ile karnındaki bebeklerinde haşereye direnç sağlayan toksine rastlanıldığı, bu toksini içeren mısır ile beslenen sıçanlarda karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarının görüldüğü ve farelerde kısırlığa yol açtığı, herbisite direnç geni aktarılan bitkilere kullanılan tarım ilacının kullanımı sonrasında bitkilerde ilaç kalıntısı bıraktığından insan sağlığı açısından durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiği, bu geni taşıyan soya ve mısırla beslenen hayvanların et ve ürünlerinde kalıntı yaptığı, insan hücre hatlarında yapılan bir çalışmada glifosinat herbisitinin hücrelerde toksik etki yaptığının görüldüğü" belirtilmekte, GD gıdaların halk sağlığı açısından daha iyi incelenmelerinin gerektiği tavsiyesinde bulunulmaktadır.

GD tohumları üreten ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen çokuluslu şirketlerin, aynı zamanda dünyanın en önde gelen tarım ilacı üreticileri oldukları dikkate alındığında, GD tohumlarla tarım ilacı kullanımının düşmesini beklemek mantıken de doğru olmayacaktır.

Bilimsel komitenin, "oran konulmaksızın GDO içeren tüm ürünlerin etiketlenmesi, bu ürünlerle beslenen hayvanların ürünlerinin etiketinde GD yemle beslendiği ibaresinin bulunması" önerisi, önemli bir saptama olmakla birlikte GDO mevzuatının ülkemizde uygulamaya konduğu Ekim 2009`dan bu yana hiçbir ürünün etiketinde GDO ibaresinin yer almaması, uygulamada bunun ne derecede gerçekleştirilebileceği konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.

Bilimsel raporlarda yer alan "GD ürünlerin kaza ile ve/veya sabotajla büyük ölçekte çevreye yayılması durumlarında alınacak hızlı ve kapsamlı önlemlerin Ulusal Afet Planlarıyla ilişkilendirilerek değerlendirilmesi ve planlanması" görüşü bile bu ürünlerin hiç de masum ve güvenilir olmadıklarını göstermeye yeterlidir.

Bilimsel komitenin, "Yaklaşık 30 yıllık bir teknolojinin sonucu olan GDO içeren ürünlerin insan ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin henüz somut olarak ortaya konulmamış ve gözlemlenememiş olması, bu tür ürünlere ihtiyatla yaklaşmayı ve bu konuda alınacak tedbirleri üst sınırda tutmayı gerekli kılmaktadır." saptamasını da son derece önemli buluyoruz. Zira bu açıklamada hayvanların yer almaması, komitenin en azından GDO`nun hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerini kabul ettiğini göstermektedir. Bir riskin varlığı resmen kabul edildiğine göre ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde GD ürünlerin ülkemize girişine engel olunmalıdır.

GD üç mısır çeşidi her ne kadar yem amaçlı kullanılmak üzere ithal edilmek istense de Bilimsel Komite bunların "yasa dışı ekimine müsaade etmeyecek tedbirlerin alınmasını ve çok sıkı bir denetim altında bulundurulmasını" istemektedir. GD mısırların sınırlarımızdan içeri girdikten sonra tarımsal üretimde kullanılmasını % 100 önlemek asla mümkün olamayacaktır.

Hayvancılığımızın, artan nüfusumuza paralel olarak gelişmesinin yem tüketimi üzerinde baskı yaratacağı açıktır. Bu durumda öncelikle, GD mısır ithalatının değil, bedava yem kaynağı meralarımızın ön plana çıkarılması daha akıllıca olacaktır. Ancak, 17.8.2011 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanan 648 sayılı KHK vasıtasıyla İmar Yasası`na eklenen bir "Ek Madde" ile meralarımızın amaç dışı kullanımına olanak sağlanmıştır. Tedbir almak yerine ithalata yönelinmesi, 6.9.2011 tarihli RG`de Başbakanın imzasıyla yayımlanan "Yerli Ürün Kullanılması" genelgesi ile de ters düşen bir durumdur.

Bilimsel komite raporlarında GDO`ların böylesine önemli zararlarının saptanmasına karşın, hayvancılık sektörünün mısıra ihtiyacı olmasından bahisle söz konusu GD mısır çeşitlerinin ithaline onay verildiği görülmektedir. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Ülkemizin GDO`lara değil, kendine yeterliliği hedefleyen bilinçli tarım politikasına ihtiyacı vardır.

GDO`ya Hayır Platformu halkımızın sağlığı, çiftçimizin korunması, biyoçeşitliliğimizin devamlılığı, doğal varlıklarımıza sahip çıkılması kapsamında GDO`lara karşı mücadelesini hukuk ve bilimsellik çerçevesinde devam ettirecektir.

GDO`YA HAYIR PLATFORMU

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-09-2011, 14:34   #5
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Bu akşam kendi çapımızda bir kampanya başlatacağoz.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-09-2011, 15:08   #6
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-03-2010
Şehir: kırklareli
Mesajlar: 757
Meralarımız eskiden daha fazla olan hayvan varlığını doyuruyordu da şimdi daha da azalmış olan hayvanları doyuramıyor mu ki; ithal ürün getiriliyor?

ligustrum Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-09-2011, 16:27   #7
Ağaç Dostu
 
Zeytinlibahçe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-07-2009
Şehir: İzmir Zeytinlibahce/Aliaga
Mesajlar: 809
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe Mesajı Göster
Bu akşam kendi çapımızda bir kampanya başlatacağız.
Bekliyoruz.

Fazla vaktimiz kalmamış. Hızla ilgili linkleri paylaşmalıyız.

Zeytinlibahçe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2011, 00:57   #8
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Görüş bildirme için son gün olan 14 eylül öncesi, GDO'ya Hayır Platformu aktivistleri olarak aşağıdaki konular Biyogüvenlik Kurul Başkan ve Üyelerine görüş olarak sunulmuştur.

----------------------
Bt11 mısır çeşidinin Lepidoptera mısır kurtlarına (Ostrinia nubilalis ve Sesamia nanogriodines) dayanıklı ve glifosinat amonyum herbisitine tolerant olduğu belirtilmektedir. Diyelim ki, “Bt11 sadece ve sadece Lepidoptera takımı için geliştirilmiş, biyolojik yapıları farklı diğer böcek takımları üzerinde negatif bir etkisi yoktur.” Peki, mısır bitkisine zarar veren Lepidoptera mısır kurtları (Ostrinianubilalis ve Sesamia nonagrioides) için geliştirilen Bt11 GD Mısır çeşidi, Lepidoptera takımına ait diğer böceklere karşı etkisiz midir? Yani Bt11’i ısıran ya da emgi yapan O. nubilalis ve S. nonagroides ölürken diğer Lepidoptera üyeleri ölmemekte midirler? Bt11’i geliştiren şirket Lepidoptera’nın 126 familya ile 174.250 türü içeren böceklerini de incelemiş midir? Bu takım içinde “zararlı” denen böceklerle beslenen predatörler yok mudur? Bt11 onlar için de bir “zehir” değil midir? Kaldı ki, arıların bile GDO’lu bitki polenlerinden etkilenebileceğini bilim insanları söylemektedirler, diğer böcek takım üyelerinin Bt11 mısır ya da pamuğundan etkilenmeyeceğinin garantisini hangi şirket hangi verilere dayanarak verebilmektedir?

Raporunuzda Cry1Ab proteini içeren mısır ile beslenen farelerde kısırlıkta artış, ancak genetiği değiştirilmemiş mısır tüketen farelerde de ölüm oranının çok daha yüksek olduğu belirtilmekte ve bu konuda daha ayrıntılı araştırmaların yapılması önerilmektedir (Velimirrov ve ark, 2008). Bu saptama elma ile armudun ya da sap ile samanın birbirine karıştırıldığı bir paragraftır.

Zira,
1) Ölüm oranının yüksekliği neye göresaptanmıştır? GDO’suz mısır yiyenlerde ölüm oranı daha çok, GDO’lu mısır yiyenlerde daha az. Yani parametre GDO mu? GDO’lu mısır üretimi dünya üzerinde 10 yıldır yapılıyor, daha GDO’lu mısır ortada yok iken yani mısırın ekildiği, taşındığı, depolandığı, tüketildiği dünyanın her bir yerinde, fareler binlerce yıldır mısır yemekteler. Bunlardaki ölüm oranı yüksekliği GDO’lu mısır keşfedildikten sonra mı ortaya çıkmış? Burada büyük bir tutarsızlık ve saçmalık var. O zaman denilebilir ki, “GDO’suz ürün yiyen canlılar (hayvanlar, insanlar) daki ölüm oranı GDO’lu ürün yiyenlerden daha çoktur?” Ömrümüzü uzatmak için GDO’lu mısır mı tercih etmeliyiz?

2) Bu paragrafta “kısırlık kusuru” başka bir konu, başka bir kusur ile maskelenmeye çalışılmaktadır. GDO’lu mısır, fareleri kısır yapmakta ama GDO’suz Mısır yiyen farelerde ölüm oranı GDOlu mısır yiyen farelerden daha fazladır denmekte. Bu nedenle GDO’suz mısır yiyerek ölme riskinizi yükselteceğinize GDO’lu mısır yiyerek ölüm riskinizi azaltın ama kısır olun gibi bir anlam çıkmıyor mu? Burada kesinlikle bir saptırma olduğu bellidir. Bu paragrafın hedef şaşırtmaktan başka bir anlamı yoktur. Konu GDO olunca zaten olay tamamıyla böyle kelime oyunlarına dökülmektedir!

Söz konusu GD mısır çeşitlerinin tamamına haşerelere direnç ve herbisite (yabancı ot ilacı) tolerans sağlayacak genler aktarılmıştır. Bugün küresel ölçekte ticarete konu olan tarım ürünlerinin (mısır, soya, kanola, pamuk) hemen hemen tamamında genetik yapı bu amaçlarla değiştirilmektedir. Değişimin amacı kamuoyuna, tarım ilacı kullanımının azaltılması, çevre kirliliğinin önüne geçilmesi ve daha güvenli gıda üretimi olarak sunulmaktadır. Bitkinin haşereye direnç sağlaması amacıyla tohumun içine bir toprak bakterisinden izole edilen ve toksin (zehir) salgılayan gen aktarılmakta, haşerelere karşı tarım ilacını bitki kendi içerisinde ve tüm dokularında üretmektedir. Genetik değişimin yaklaşık yüzde 80’lik bölümü ise bitkilerin herbisite toleransını geliştirmek üzere yapılmaktadır. Bunda da tohuma yine bir toprak bakterisinden gen aktarılmaktadır. Bu genin ürettiği protein sayesinde bitki, birlikte kullanılması şart koşulan tarım ilacından etkilenmemektedir. Bu rahatlık çiftçinin daha fazla tarım ilacı kullanmasına yol açmakta, zaman içinde direnç kazanan yabancı otlar için de gittikçe artan oranlarda tarım ilacı kullanılmak zorunda kalınmaktadır. GD tohumla yaygın üretimin yapıldığı pek çok ülkede süper yabancı otlar tarım alanlarını işgal etmeye ve bunların bir kısmında çok toksik oldukları ve çevreye son derece zararlı oldukları için yasaklanmış tarım ilaçları yeniden kullanılmaya başlamıştır. Dolayısıyla bu ürünler üzerinde daha fazla ilaç kalıntısı bulunma riski her zaman vardır.

Her ne kadar haşerelere dirençli bitkilerde tarım ilacı kullanımı bir miktar azalsa da GD ürünlerin büyük çoğunluğunun herbisite toleranslı olduğu düşünüldüğünde tarım ilacı kullanımındaki artış çok daha fazla olmaktadır. Sonuçta, çevre daha çok kirlenmekte ve bu toksik (zehirli) kimyasallar GD ürünleri tüketen canlıların bünyesinde tespit edilmektedir.

GD tohumları üreten ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen çokuluslu şirketlerin, aynı zamanda dünyanın en önde gelen tarım ilacı üreten şirketleri oldukları dikkate alındığında, GD tohumlarla tarım ilacı kullanımının düşmesini beklemek mantıken de doğru olmayacaktır.

GD mısır çeşitleriyle ilgili olarak hazırlanan bilimsel risk değerlendirme raporlarında, ek bilgi olarak sunulan, GD ürünlerle tarım ilacı kullanımının azalacağı, çevrenin kirlenmeyeceği ve güvenli gıda sağlanacağı görüşüne kesinlikle katılmıyorum.

Bilimsel risk değerlendirme raporlarında risk analizi ve değerlendirmelerin, ithalatçı firmalarca dosyada sunulan belgeler, risk değerlendirmesi yapan kuruluşların (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi-EFSA, Dünya Sağlık Örgütü-WHO, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü-FAO, Birleşik Devletler Gıda ve İlaç Dairesi-FDA) raporları ve bilimsel araştırmaların sonuçları göz önünde bulundurularak yapıldığı belirtilmektedir. GD tohumlar, doğal yolla gerçekleşmeyecek şekilde, laboratuar ortamında ileri teknoloji kullanılarak bir mikroorganizma geninin aktarılmasıyla elde edilmektedir. Bu nedenle bu tohumlar, teknoloji ürünü kabul edildiğinden patenti şirketlere ait olmakta, fikri mülkiyet hakkı çerçevesinde yapılan lisans anlaşması çerçevesinde kullanıcılara sunulmaktadır. Lisans anlaşmaları ilk başlarda, GD tohumlarla yetiştirilen ürünlerden tohum alınmasını engellemek, çiftçileri her yıl bu şirketlere bağımlı kılmak amacı ile düzenlenirken, 2000’li yılların başlarında ABD üniversitelerinin yürüttüğü bağımsız araştırmaların yayımlanmaya başlayan sonuçları GD tohumların genetiği değiştirilmemişlere göre daha verimsiz olduğu, daha fazla tarım ilacı kullanımı gerektirdiği ve sağlık açısından önemli riskler oluşturabileceği yönünde olunca biyoteknoloji şirketleri lisans anlaşmalarının içeriğini derhal değiştirmişlerdir. Buna göre artık GD tohumlar bağımsız araştırmalarda kullanılamamakta, ancak biyoteknoloji şirketinin kontrolünde araştırmalar yürütülmekte, buna rağmen şirketin beğenmediği sonuçlar yayımlanamamaktadır. Bu durum “Scientific American” dergisinin Ağustos 2009 sayısında yer alan editorial yazısında açıkça belirtilmektedir: GDO’ların olumsuzluğunu belirten Amerikan üniversitelerinin çalışmaları dağlar gibi yığılmıştır, ancak lisans anlaşmalarındaki kısıtlamalar nedeniyle bu sonuçlar kamuoyu ile paylaşılamamaktadır.

Bu veriler ışığında, bilimsel risk değerlendirme raporlarında adı geçen EFSA, WHO, FAO ve FDA’nın bilimsel değerlendirmelerine esas raporlar, biyoteknoloji şirketlerinin hazırladığı ya da hazırlattıkları raporlardır. Bağımsız bilim insanlarının çalışmaları lisans anlaşmalarıyla engellenmiş olup sınırlı sayıda bağımsız bilimsel değerlendirmeler mevcuttur. Bağımsız bilim insanlarının biyoteknoloji şirketlerinin raporları üzerinde yaptıkları çalışmalar, bu raporların yanlı olduğunu, gerçeği tam olarak yansıtmadığını ortaya koymaktadır. Biyoteknoloji şirketlerinin yaptığı ya da yaptırdığı çalışmaların yanlışlıklarını ortaya koyan bilim insanları üniversitelerinden arttırılmaya çalışılmaktadır. EFSA, WHO, FAO ve FDA gibi kurumlar bağımsız kurumlar olup sadece siyasilerden bağımsız, ama biyoteknoloji şirketleriyle son derece iç içe kurumlardır.

GD üç mısır çeşidi ile ilgili olarak düzenlenmiş bilimsel risk değerlendirme raporlarına genel hatlarıyla baktığımızda, bahse konu GD ürünlerin besin içeriği açısından genetiği değiştirilmemiş olan emsallerinden farklı olmadığı, biyoçeşitlilik, insan ve hayvan sağlığı açısından herhangi bir olumsuzluk içermedikleri belirtilmektedir. Ancak, raporların “Risk Yönetimi” bölümünde yer alan “GD ürünlerin kaza ile ve/veya sabotajla büyük ölçekte çevreye yayılması durumlarında alınacak hızlı ve kapsamlı önlemlerin Ulusal Afet Planlarıyla ilişkilendirilerek değerlendirilmesi ve planlanması” görüşü bile bu ürünlerin hiç de masum ve güvenilir olmadıklarını göstermeye yeterlidir.Yemlik olarak ithal edilecek bu ürünlerin boşaltma ,taşıma ve depolama sırasında doğaya bulaşması **** herhangibir kişi **** kişiler tarafından tarlalara ekilmeyeceğinin kontrolünü yapabilecek bir mekanizmanın bulunmadığından eminim.

GD Bt11 mısır çeşidiyle ilgili olarak hazırlanan bilimsel risk değerlendirme raporunda diğerlerinden farklı olarak “Bilimsel Komite, … özellikle son yıllarda yapılan bazı araştırmalarda beslenme açısından risklerin olabileceği yönünde bulgulara rastlanması nedeniyle, bu alanlarda tam güvenilirlik için daha ayrıntılı araştırma yapılmasının gerekli olduğu sonucuna varmıştır.” görüşünün yer alması, GDO karşıtlarının yıllardır ortaya koyduğu ve savunduğu görüşlerinin ne denli doğru olduğunu kanıtlar niteliktedir.

GD üç mısır çeşidiyle ilgili olarak ortaya konan bilimsel sosyo-ekonomik değerlendirme raporlarında da oldukça önemli saptamalarda bulunmaktadır. Öncelikle, her ne kadar yem amaçlı kullanılmak üzere üç GD mısır çeşidinin ithal edilmek istenmesine karşın, Bilimsel Komite bunların yasa dışı ekimine müsaade etmeyecek tedbirlerin alınmasını ve çok sıkı bir denetim altında bulundurulmasını istemektedir. Ancak, GD tarım ürünlerinin ekimine ülkelerin nasıl izin verdikleri araştırıldığında, biyoteknoloji şirketlerinin bu ülkelerin bir kısmında fiili olarak GD tohumla tarım başlattıktan sonra resmiyete kavuşturdukları görülmektedir. 2006 yılında çıkarılan Tohumculuk Yasasıyla yasaklanmış olmasına karşın, Polonya’da her yıl 3.000 hektar alanda GD tohumla tarım yapıldığı belirtilmektedir. Yem amaçlı da olsa, GD mısırların sınırlarımızdan içeri girdikten sonra tarımsal üretimde kullanılmasını yüzde 100 önlemek mümkün olamayacaktır.

Raporların “Halk Sağlığı Açısından Değerlendirme” başlıklı bölümlerinde GDO’larla ilgili olarak yer alan “Literatür incelendiğinde bazı araştırmalar transgenik (GD) DNA’nın memelilerin bağırsaklarında sindirileceğini gösterirken son zamanlarda yapılan bazı araştırmalar, besinler yoluyla alınan transgenik DNA’ların sindirim sisteminde sindirilmediğini hücrelere kadar taşınabileceğini göstermiştir. İtalya’da 2006 yılında yapılan bir araştırmada marketlerden elde edilen süt örneklerinde GD yemlere ait DNA’ya rastlanıldığı bildirilmiştir. Yine aynı çalışmada, pastörizasyon işleminin transgenik DNA’nın yıkımına da sebep olmadığı rapor edilmiştir. Kanada’da 2011 yılında yapılan bir çalışmada ise hamile olmayan ve hamile olan kadınlar ile fötüslerinde CryAB1 toksinine rastlanıldığı bildirilmiştir. Özellikle yapılan bu çalışmada, GD gıdaların halk sağlığı açısından daha iyi incelenmelerinin gerektiğini ortaya koymaktadır.” şeklindeki saptamalar, GD ürünlerin ne olup ne olmadıklarını şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya koymaktadır.

Bilimsel sosyo-ekonomik değerlendirme raporlarında ayrıca; Cry1Ab proteini içeren GD mısır ile beslenen sıçanlarda karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarının görüldüğü ve farelerde kısırlığa yol açtığı belirtilmektedir. Raporlarda; herbisite direnç geni aktarılan bitkilere kullanılan tarım ilacının kullanımı sonrasında bitkilerde ilaç kalıntısı bıraktığından insan sağlığı açısından durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiği, bu geni taşıyan transgenik soya ve mısırla beslenen hayvanların et ve ürünlerinde kalıntı yaptığı, insan hücre hatlarında yapılan bir çalışmada glifosinat herbisitinin hücrelerde toksik etki yaptığının görüldüğü çarpıcı bir şekilde vurgulanmaktadır.

Bilimsel komitenin, “Yaklaşık 30 yıllık bir teknolojinin sonucu olan GDO içeren ürünlerin insan ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin henüz somut olarak ortaya konulmamış ve gözlemlenememiş olması, bu tür ürünlere ihtiyatla yaklaşmayı ve bu konuda alınacak tedbirleri üst sınırda tutmayı gerekli kılmaktadır.” saptamasını son derece önemli buluyorum. Zira bu açıklama, komitenin en azından GDO’nun hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerini kabul ettiğini göstermektedir. Bir riskin varlığı kabul edildiğine göre ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde GD ürünlerin ülkemize girişine engel olunmalıdır.

Komitenin, oran konulmaksızın GDO içeren tüm ürünlerin etiketlenmesi, bu ürünlerle beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerin etiketlerinde GD yemle beslendiği ibaresinin bulunması önerisi önemli bir saptama olmakla birlikte GDO mevzuatının uygulamaya konduğu Ekim 2009’dan bu yana hiçbir üründe GDO’ların etikette belirtilmemesi, bilimsel komite önerilerinin uygulanmasında ne derece ciddiyet gösterileceği akıllarda soru işareti yaratmaktadır. AB’de GDO içeren her ürün zaten GDO’ludur diye etiketlenmektedir. Ancak kazara bulaşma söz konusu ise ve teknik açıdan GDO kullanımı zorunluysa eşik değer kullanılmaktadır. Yine de yığınla zararı saptanmış olan GDO’lu ürünlerin Türkiye girişlerini kesinlikle istemiyorum.

Komite, GD mısırların geleneksel ürünlerimize oranla daha ucuz olmasının yabancı tekeli oluşturacağı, rekabet şartlarının oluşturulabilmesi ve sosyo-ekonomik yapının muhafazası için yerli mısır üretiminin ve üreticilerin desteklenmesinin şart olduğunu belirtmektedir. Ancak, mevcut tarım politikalarımız çerçevesinde 2008 yılından bu yana mısıra verilen prim 4 kuruşa sabitlenmiştir. Ekim alanlarının yüzde 90 ve üzerinde GD tohum kullanan ülkelerin mısır verimiyle karşılaştırıldığında ülkemizin birim alandan aldığı verim diğer ülkelerin üzerinde sadece ABD ve Kanada’nın gerisindedir. Ancak bu noktada mısırın anavatanının Orta Amerika olduğu unutulmamalıdır.

Hayvancılığımızın gelişmesinin yem tüketimi üzerinde baskı yaratacağı açıktır. Ancak bu durumda, GD mısır ithalatının değil, bedava yem kaynağı meralarımızın ön plana çıkarılması gerekmektedir. Yapılması gerekenler belliyken 17.8.2011 tarihli Resmi Gazete’de (RG) yayımlanan 648 sayılı KHK ile İmar Yasası’na eklenen “Ek Madde” ile meralarımızın amaç dışı kullanımına olanak sağlanmıştır. Tedbir almak yerine ithalata yönelinmesi konusu, 6.9.2011 tarihli RG’de yayımlanan “Yerli Ürün Kullanılması” genelgesi ile de ters düşen bir durumdur.

Böylesine önemli zararların saptanmasına karşın, hayvancılık sektörünün mısıra ihtiyacı olmasından bahisle GD mısır çeşitlerinin ithaline onay verilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Ülkemizin GDO’lara değil, kendine yeterliliği hedefleyen bilinçli tarım politikasına ihtiyacı vardır. Şu anki uygulanan politikalar ülkemizi GDO’lara muhtaç edecek politikalardır.

Bilimsel sosyo-ekonomik raporların kimi kısımlarında mısır fiyatlarının artışıyla ilgili olarak biyodizel üretiminde kullanılması örneği kullanılmıştır. Mısır bu alanda etanol ya da diğer adıyla biyobenzin üretiminde kullanılmakta olup, bu tabirlerin ya da biyoyakıt genel tabirinin kullanılması daha doğru olacaktır. Komitelerin hazırladığı tüm raporlar neredeyse tamamıyla aynı olup imla hataları da aynı şekilde devam ettirilmiştir. Ayrıca GD Bt11 mısır çeşidinden raporun bir yerinde “Bt11 soya” olarak bahsedilmiştir. Bu şekildeki hataların düzeltilmesi, bilimsellik ve ciddiyet açısından önem arz etmektedir.

Bilimsel komite/komiteler tarafından hazırlanmış bilimsel raporlarda yer alan böylesine önemli GDO olumsuzlukları karşısında Biyogüvenlik Kurulu’nun üç GD mısır çeşidine izin vereceğini ummuyor, GDO'lu gıda ve GDO'lu yemlerle beslenmiş hayvanların ürünlerini tüketmek istemediğimi tekrar beyan ediyorum.

Kaynak

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2011, 10:50   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-06-2008
Şehir: Aksaray
Mesajlar: 4,652
Galeri: 2
Görüş Bildirme Formunu doldurup gönderdim.
Ulaşabildiklerime de doldurttum.

Tura Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2011, 11:49   #10
Ağaç Dostu
 
Jezebel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-02-2010
Şehir: İzmir
Mesajlar: 8,681
Galeri: 11
Facebook ve MSN kanalıyla ilettim.
Özgür irade ve bilinçleri ne emrediyorsa yapmışlardır umarım...

Jezebel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2011, 12:47   #11
Ağaç Dostu
 
loveflower's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-03-2011
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 699
Facebooktan paylaştım ben de.

loveflower Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2011, 14:40   #12
Ağaç Dostu
 
Kiraz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-02-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4,640
Galeri: 73
Başlığı okur okumaz bir çok arkadaşımla paylaştım, ben de üzerime düşen görevi yaptım.

Kiraz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2011, 16:33   #13
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Küresel efendileri, bu ülkeye GDO'lu ürün ya'da ürünlerin girmesine karar vermişse, ülkeyi yöneten hükümet bunu ne pahasına olursa olsun ülkeye sokacaktır.

Küresel efendilerinin emri olan maden yasalarını çıkaran bu hükümet idi.

HES, nüklüer santral ve doğa için yapılan büyük Anadolu yürüyüşçülerini Ankara'ya sokmayan ve üstüne bir'de polise dövdüren ve soruşturma açma ile tehdit eden bu hükümet idi.

Henüz bir kaç gün önce, Tema onursal başkanı Hayrettin Karaca'ya geçen yıl'ki Kozak paneli için soruşturma açan yine bu hükümet idi.

Her ne kadar, bu hükümetin GDO'lu mısırlar ile ilgili olumlu bir karar almayacağından emin olsam'da (bizim arzu ettiğimiz şekilde), yine'de dün bir şeyler yazıp gönderdim. Ayrıca linki ve amacını bir çok yerde paylaştım.

ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 15:12.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024