agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Sebzeler
(https)




Beğeni Düzeni5Beğeniler
  • 3 Gönderen kursun
  • 2 Gönderen devrann

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 03-07-2006, 17:10   #1
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Sebzelerde Hormon Kullanımı

SEBZELERDE HORMON KULLANIMI

Bitkilerdeki büyüme ve gelişme olaylarını yönlendiren, çok düşük yoğunluklarda bile etkili olabilen bitkilerde sentezlenerek taşınabilen organik maddelere hormon denir.

Hormonları büyüme düzenleyici maddeler olarak da isimlendirebiliriz.
Hormonlar Türkiye de ilk defa 1960’lı yıllarda GA3 (Giberallic Acid) çekirdeksiz üzümde kullanılmaya başlanmıştır. Bu şekilde büyümeyi teşvik edici etkilere sahip hormonlar gibi büyümeyi geriletici hormonlarda vardır.

Bunlara örnek olarak, kültür bitkilerindeki yabancı otları öldürmek için hormon içerikli kimyasallar yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Buğdayda dar ve geniş yapraklı otları öldürmek için buğdaya zarar vermeyen hormon içerikli yabancı ot ilaçları kullanılmaktadır. Tarım alanlarımızın marjinal sınıra ulaştığı ve bu nedenle üretimin arttırılmasının ancak verim artışıyla mümkün olduğu bir gerçektir. Yalnızca organik ve biyolojik yöntemlerle tarımsal üretim yapmak, hedeflediğimiz kalite ve verimlilikte ürün elde etmemizi sınırlandırmaktadır.

Zararlı, hastalık ve yabancı otlara karşı korumasız bir tarım düşünülemez. Söz konusu etmenlere karşı alınan koruma yöntemleri arasında %75 gibi bir paya sahip olan kimyasal yöntemlerin uygulamadan kaldırılması günümüzdeki tarımsal üretimin yarısını gözden çıkarmak anlamına gelmektedir. Buna karşı ilaç kalıntısının insan sağlığı için risk olan boyutunun değerlendirilmesi ile ilgili yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konulan maksimum kalıntı limitleri (MRL- Maksimum Residue Level), milyonda kısım (PPM Partpermilion) veya mg/kg olarak hesaplanmıştır.

Beslenme alışkanlıklarıdikkate alınarak tüketilen ürünler için maksimum kodeks değerleri ülkeler düzeyinde oluşturulur. Bu değerler yetiştiricilerin önerilen kullanma dozu ve son ilaçlama ile hasat aralığına uymalarını sağlamak içindir. Gerçekte insan sağlığı açısından 100 kat güvenliği ifade eder. Diğer bir değişle tarım ilaçları ve hormonlar tavsiyelere uygun olarak kullanıldığında saptanabilen bir risk söz konusu değildir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi hormonları da bitkisel üretimde kullanılan diğer kimyasallar gibi değerlendirmek gerekir. Burada hormonların bilinçsiz ve gelişigüzel kullanımı ile ilgili sorunlar karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde kimyasalları disiplin altına almak için 1957 yılında “Zirai Mücadele” ve “Zirai Karantina Kanunu” çıkartılmış olup, bu kanuna göre yayınlanmış olan zirai mücadelede kullanılan pestisit ve benzeri maddelerin ruhsatlandırılması hakkında yönetmeliğe bağlı olarak zirai mücadele ilaçlarının ve hormon olarak bilinen bitki gelişim düzenleyici maddelerin ruhsatlandırılması yapılmıştır. Şu anda yapılan çalışma ile Avrupa Birliğine uyum süreci doğrultusunda bu talimatlar gözden geçirilecek ve yeni baştan bir zirai mücadele talimatı hazırlanacaktır. Türk Gıda Kodeksinde pestisit kalıntı limitleri bildirilmiştir. Bu limitlerin aşılmaması durumunda söz
konusu sebze ve meyveler rezidü açısından güvenilir kabul edilebilir. Olayın bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir.

Sera koşullarında domates, patlıcan, kabak ve kavun üretiminde hormon kullanılmaktadır. Kamuoyunda bilinenin aksine çilek ve hıyarda kesinlikle hormon kullanımına gerek yoktur. Çünkü piyasaya hakim olan hıyar çeşitleri genetik olarak %99 partonokarpik (dişi organın gelişmesiyle meyve oluşumu) meyve oluşturma özelliğine
sahiptir.


Bundan 15–20 yıl önce ülkemizde Çengelköy hıyarı yetiştirilmekteydi ve bu hıyar ince kabuklu kısa bir meyve yapısına sahipti. Seracılığın gelişmesiyle beraber daha verimli olan çeşitler ekilmeye başlandı. (Mevcut durumda 1da alandan 40 ton hıyar hasat edebilme imkanımız vardır). Yukarıda bahsettiğimiz çeşitler uzun, daha kalın kabuklu vedaha sert oldukları için tüketici tarafından hormonlu olarak algılanmıştır. Hatta bu hıyarların dalından kopardıktan sonra bile dolapta büyüdüğü gibi söylentiler yaygınlaşmıştır. Çeşit özelliği olarak hıyar meyvesinin 40 cm. uzunlukta olması mümkündür.

Çilek ise yüzlerce pistilin (dişi organın) birleşerek oluşturduğu yalancı bir meyveye sahiptir. Diğer sebzelere oranla çilekte meyvenin döllenmesi zordur. Eğer serada yeterli hava sirkülasyonu varsa veya arı kullanılıyor ise (bambus arısı, belirli dönemlerde bal arısı da kullanılabilir) polen oluşumu oldukça iyidir. Meyve gelişiminde sorun olmaz.

12 yıl önce ülkemizde daha küçük meyve veren, kokulu, aromatik yerli çilek çeşitleri sınırlı dönemde ve sınırlı miktarda yetiştiriliyordu. İlk defa California kökenli bir çilek olan “Chantler’’ çeşidi yetiştirilmeye başlandığında daha gösterişli ve iri, koyu kırmızı renkli meyve yapısına sahip olduğu için tüketici tarafından hormonlu olarak algılandı. Bu çeşidin genetik olarak böyle bir meyve verme özelliği vardır. Şu anda çoğunlukla yine bir California çeşidi olan ‘’Camarosa‘’yetiştirilmektedir. Ayrıca İsrail çeşidi olan ‘’Dorit 216’’ da yetiştirilmektedir. Bu çeşitlerde iri meyve veren çeşitlerdir. Çilek bitkisi bitkisel özelliklerden dolayı kış döneminde daha iri meyve verebilme özelliğine sahiptir.

Diğer hormon kullanılan sebzeleri ayrı ayrı inceleyecek olursak :

DOMATES

Domates bitkisinin sağlıklı meyve verebilmesi ve meyve tutumunun gerçekleşebilmesi için ortam sıcaklığının 18 – 26° C arasında olması gerekir. 13°C altında ve 33°C nin üzerindeki sıcaklıklarda domates çiçeğinin polen oluşumu azalır ve meyve tutmama riski artar. Turfanda yetiştiricilikte ülkemizdeki mevcut seralarda ısıtma yapılmamakta, yalnızca dondan korumaya yönelik adi sobalar kullanılmaktadır.

Çok az sayıda modern serada tam anlamıyla ısıtma yapabilecek iklimlendirme mevcuttur. Ayrıca klasik seralarda havalandırmanın yetersiz oluşu, bununla ile ilgili bir otomasyonun mevcut olmayışı ve gölgeleme sistemlerinin bulunmayışı gibi nedenlerden dolayı belirli
dönemlerde erken güz ve geç bahar sıcaklığı optimum değirin üstüne çıkmaktadır. Bu durum meyve gelişimi ve tutumu için hormon kullanımını gerektirmektedir.

Bölgemizde son 5 yıldır domateste bambus arısı kullanımı yaygınlaşmış olup, Antalya merkezde seraların %60’ın da kullanılmaktadır. İlçelerde ise bu oran %20 - %25 arasında değişmektedir. Arı kullanılan domates seralarında yukarıda belirtmeye çalıştığımız nedenlerden dolayı yetiştirme periyodu boyunca belli dönemlerde 2–3 defa uygulama da olsa hormon kullanılabilmektedir. Örneğin, erken güz dikimlerinde hava sıcaklığı başlangıçta yüksek olduğu için fizyolojik olarak meyve tutumu gerçekleşememektedir. Arı kullanılsa bilemeyve tutmayacaktır.

Seralarda domates üretimi en erken 15 Ekimde başlamaktadır. İlk döllerde hormon kullanılacağı için 15 Ekim – 10 Kasım tarihleri arasında çıkan domatesler hormonludur. Tek dikimlerde ise 20 Aralık ile 15 Şubat arasındaki dönemde havalar soğuk olduğu ve çiçekte yeterli polen oluşmadığı için hormon kullanma zorunluluğu vardır. Bu durum 10 Nisan ile 15 Mayıs arasındaki dönemde hormonlu meyve hasat edilmesi anlamına gelmektedir.

PATLICAN

Her ne kadar açık alan yetiştiriciliğinde hormon kullanılmıyor ise de örtü altında patlıcan yetiştiriciliğinde hormon kullanımı üreticiler tarafından neredeyse olmazsa olmaz olarak algılanmaktadır. Bu durum kışın 15 Kasım ile 15 Mayıs arasındaki hasat edilen bütün patlıcan meyvelerinin hormonlu olduğu anlamına gelmektedir

KABAK
Son zamanlarda yüksek seralar da kış döneminde kabak üretimi yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu dönem yetiştiricilikte hormon kullanılmaktadır. Kış döneminde yine 1 Kasım ile 15 Mayıs arasında seralardan hasat edilen kabak meyveleri hormonludur.

KAVUN
Normalde kavun yetiştiriciliği yapılan dönemde hormon kullanılmasına gerek olmamasına rağmen maalesef bazı üreticiler özellikle erken bahar döneminde yapılan yetiştiricilikte erkencilik, para eden dönemde ürün çıkartmak gibi nedenlerden ötürü hormon kullanmaktadırlar. MSG Zirai Üretim ve Teknik Danışmanlık bürosu sadece domates, patlıcan ve kabakta hormonsuz yetiştiriciliğin mümkün olmadığı dönem ve koşullarda zirai mücadele talimatına ve hasat için bekleme koşullarına uymak şartı ile hormon kullanımına müsaade etmektedir.

Ancak MSG Danışmanlık tarafından yapılan araştırmalar patlıcanda belirli dönemde bambus arısı kullanarak hormonsuz üretim yapılabileceğini göstermiştir. Ayrıca bu tarz üretime uygun çeşitler araştırılmalı bu şartlarda da istenilen kalitede ürün verecek çeşitler tespit edilmelidir. Çünkü üreticiler meyve kalite ve standardının bozulması gibi nedenlerden dolayı hormon kullanmayı tercih etmektedirler.

Kabakta belirli dönemlerde hormonsuz yetiştiricilik yapılabilir veya hormonsuz yetiştiriciliğe uygun olabilecek çeşitler araştırılabilir. Bu konuda sınırlı da olsa bir çalışma yürütmüştük ve anladık ki belirli dönemlerde hormonsuz yetiştiricilik mümkündür.

Kavunda ise kesinlikle hormon kullanımına karşıyız. Çünkü hem bal arısı hem de bal arısının çalışmadığı koşullarda rahatlıkla bambus arısı kullanılabilir, üreticilerin erkencilik kaygısıyla, döl tutmama endişesiyle hormon kullanmaları çok anlamsızdır.

Ayrıca domates, patlıcan, kabak ve kavunda hormonun meyveye anormal irilik kazandırdığı anlayışı doğru değildir, meyve iriliği çeşide, yetiştirme koşullarına ve döl sayısına bağlı olarak değişmektedir.

Tüketici hormonlu meyve ile hormonsuz meyveyi nasıl birbirinden ayıracağı konusunda bilgilendirilmelidir. Pazarda mutlaka hormonlu üretilen ürün ile hormonsuz üretilen ürün mutlaka birbirinden ayrılmalı ve hormonsuz üretim iyi fiyat verilerek desteklenmelidir.

Kaynak: Antalya İhracatçı Birlikleri sayfasından alıntı.
http://www.aib.org.tr/html/


Düzenleyen Mine Pakkaner : 03-07-2006 saat 19:50
Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-07-2006, 09:07   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
.

Artık sebzelerin hormonlu olup olmaması da pek fark etmiyor,çünkü hormonsuz olanlar da lezzetsiz hormonlu olanlar da.

Siz artık yazın yediğiniz domatesten tat alıyormusunuz?Ben pazardan domates almıyorum.
Köylülerin kendileri için yetiştirdikleri ince kabuk domatesler var,pembemsi renkte ve oldukça büyük, biraz yamru yumru ...lezzeti muhteşem

Pazarlarda kesinlikle bulamazsınız..Şimdi bu domatesi yemek varken neden pazar domatesleri ...çünkü pazar domatesleri taşımaya elverişli kolay kolay ezilmiyor çabuk bozulmuyor ve tarladan olmadan koparılıyor.

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-07-2006, 19:40   #3
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Aşağıda her ne kadar konu hormon da olsa çilek hakkında hormona da dayanan desteklediğim ve haklı yaklaşımına katıldığım ve yukardaki yazılara da katılarak alıntıladığım bir yazı bulunmakta konuya binaen vermek istedim.

Hormon konusunda da şahsi kanaatim olarak bu yazıyı okuyanlara tavsiyem Yazın kış meyveleri kışında yaz meyveleri yememeleri şeklinde bir uyarı olacaktır.

***************


Çilek yetiştiriciliği bütün dünyada önceleri küçük aile işletmeleri halinde dar alanlarda başlamıştır. Genellikle verimi az olan çeşitlerin yetiştirilmesi, çevre koşullarından fazlaca etkilenmesi, meyvelerin küçük, hasadının ve pazara hazırlanmasının fazla işçiye ihtiyaç göstermesi, yola dayanamaması, pazarda fazla bekleyememesi, taşınma ve satış organizasyonunun bir bütün olarak ele alınamaması gibi sorunlar nedeniyle çilek tarımının gelişmesi oldukça yavaş olmuştur. Başta Amerika olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde bu sorunları en aza indirebilmek için yapılan uzun çalışmalar neticesinde, verimli, yola dayanıklı çeşitlerin ıslahı yanında, yetiştirme tekniklerindeki gelişmeler 1970'li yıllarda çileğin iç tüketimine ve ihracatına yeni boyutlar kazandırmıştır.

Ülkemizde ilk defa 1960'lı yıllarda yerli çeşitlerimizin pomolojik incelemeleri
yapılmış ve çeşitli bölgelerimiz için çeşitlerin ıslah edilerek adaptasyon
çalışmalarının gerektiği vurgulanmıştır. Fakat o tarihlerden beri başta çeşit
koruma yasası olmak üzere muhtelif eksiklikler nedeniyle ülkemizde istenilen
ölçülerde bir üretim gelişmesi olmamıştır. Halbuki Türkiye'nin sahip olduğu
ekolojik koşullar her mevsim çilek yetiştirme imkanı sağlamaktadır.
1984 yılında yürürlüğe giren ve fide ithalatının önünü açan kararlara kadar yeni çeşitlerin denenmesi Üniversite ve Resmi Araştırma Kuruluşları tarafından
yapılabilmiştir. Özel kuruluşların konuya girmesi söz konusu kararlardan sonra
mümkün olabilmiştir. 1985 yılından iitbaren California Üniversitesi
çeşitleirnden önce Douglas serisi (Douglas, Pajaro ve Brightonçeşitleri) olmak
üzere, Chandler serisi (Chandler, Parker, Selva, Fern çeşitleri), Seascape
serisi (Seascape ve Capitola çeşitleri), Camarosa serisi (Camarosa, Anaheim,
Carlsbad, Cuesta, Laguna ve Sunset çeşitleri) ve en son olarak Diamente serisi (Diamente, Aromas, Gaviota çeşitleri) özel sektör tarafından ithal edilerek denenmiştir. Ayrıca başta Florida çeşidi Sweet Charlie olmak üzere muhtelif menşeli Milsei Tudla, Eris, Tethis, Elsanta, Dorit, Malakh, Kabarla, Hope v.b. gibi çeşitler de denenmiştir. Bu çeşitlerin birkısmı Tarım Bakanlığı tarafından tescil edilmiştir.

Şu anda üreticiler tarafından en çok talep gören çeşitler yüksek verimi ve yola
dayanıklılığı ile Camarosa, erkenciliği, görünümü ve tadıyla Sweet Charlie,
yüksek rakımlı yazı serin geçen yerlerdeki üstün performansıyla Fern' dir.
Ülkemizde çilek ileilgili mevzuat da devamlı gelişme göstermiştir. Çeşit koruma
ve Tescil ile ilgili mevzuat 19.09.1997 tarih ve 23115 sayılı Resmi Gazete'de,
fide sertifikasyonu ile ilgili olan ise 04.07.1999 tarih ve 23745 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanmıştır. Bu gelişmelerle çilek üretimimiz son yıllarda tahminen
100 bin tonlara ulaşmıştır. Üretim teknikleri ve çeşitler konusunda çok yol
alınmış ancak hasat sonrası işlemler istenen ölçüde gelişememiştir. Sadece
Silifke ve Adana' da özel sektöre ait birer adet dünya standartlarına uygun ön
soğutma tesisi kurulabilmiştir. Alt yapı eksikliğinden dolayı az miktarda
ihracat yapılabilmektedir.

İç ve dış piyasalarda büyük gelişmeler beklenen bir dönemde çilek meyvesi büyük bir hormon iftirası ile karşılaşmıştır. 1986 yılında yurt dışından ithal edilen fidelerin hiçbir hormon uygulaması yapılmadan çok iri meyveler verdiği
görülmüştür. Bu irilikte çileklere alışık olmayan tüketicilerin
meyvelere önyargı ile yaklaşmaları üzerine aynı yıl sadece deneme amacıyla küçük bir parselde hormon uygulaması yapılmış ve netice çok şaşırtıcı olmuştur. Hormon alan bitkiler normalden birkaç kat fazla sayıda çiçek üretmiş, ancak bu kadar çiçeği meyve olarak üretmeye çalışan bitki sınırlı sayıdaki köklerinden aldığı yetersiz miktardaki gıda ile meyvelerini gerektiği kadar besleyemediğinden, tüm meyveler üzüm salkımı şeklinde bol taneli fakat fındık iriliğinde olgunlaşmıştır.


Bazı meyvelerin içlerinin boş olması yüzlerce değişik çeşidi mevcut olan çilek
bitkilerinin bazı çeşitlerinin karekteristik özelliğidir. Bu değişik çeşitler
bitkilerin değişik iklimlere uyum sağlaması, erkencilik elde edilmesi, albenili
meyve üretimi, yola dayanıklılık, raf ömrü, tat, koku ve renk faktörlerinin
tercihe göre elde edilmesi için başta Amerika olmak üzere dünyanın birçok
ülkesinde melezleme yöntemi ile geliştirilmekte ve dünyaya dağıtılmaktadır.
Bütün bu çeşitlere tescilli isimler verilmekte ve patent kanunları ile
korunmaktadır. Çileklerde görülen şekil genelde ilkbaharın ilk meyvelerinde
görülür. Zira henüz yeteri kadar sıcak olmayan havalarda çiçekten meyveye dönüş sırasında meydana gelen ani ısı düşmeleri bu şekil bozukluğunun başlıca
nedenidir ve hormon ile hiçbir ilgisi yoktur. Kaldı ki, meyve iriliği hormon ile
elde ediliyor olsa, insan sağlığı konularına bizden daha çok önem veren ve aynı
fidelerden aynı irilikte meyve üreten Amerika ve Avrupa ülkeleri bu konuda
çoktan önlem alır ve üretime izin vermezlerdi. Dünyanın en büyük çilek üreticisi olan ABD'de yıllık üretim yaklaşık 500 bin tondur. Avrupa'nın en büyüğü olan İspanya' da ise her yıl 400500 milyon fide üretilmekte ve bunu eken çiftçiler 250300 bin ton çilek üretmektedirler. Sadece çilek ihracatından (taze ve dondurulmuş) İspanya 300 milyon ABD dolarının üstünde gelir sağlamaktadır.

1980'li yılların başında İtalya Avrupa' nın en büyük çilek üreticisi iken daha
sonra İspanya öne geçmiştir. Emek yoğun biriş olan çilek üretiminde Avrupa
Birliği ülkelerinde işçi üreticilerinin çok artmış olması sebebiyle Türkiye' nin
hızla üretimini arttırıp pazarını büyütmesi çok kolaydır.
Ancak bunun için aşağıdaki tedbirlerin alınması gerekir.

1-Yeni çeşitlerin yurt dışından getirilebilmesi veya Türkiye' de ıslah
edilebilmesi için dünya normlarına uygun çeşit koruma mevzuatının tesisi.

2-Fide sertifikasyonunun ciddi olarak uygulanması

3-Ürünlerin iç ve dış pazarlanmasında gereken soğuk zincirin kurulması için
yatırımların teşviki

4-Gerek sözleşmeli üretim gerekse kooperatifleşme ve şirketleşmenin teşvik
edilerek pazarların isteğine uygun bol ürün üretiminin teşviki
Ülkemiz elindeki imkanları iyi kullanırsa özellikle Akdeniz şeridindeki
arazilerde erkenci çilek üretimini geliştirerek üreticisine yeni ve yüksek bir
gelir kaynağı sağladığı gibi işsizlere yeni iş imkanları ve ülkemizde döviz
geliri kazandırmış olacaktır. İtalya'nın yerini İspanya'nın aldığı gibi Türkiye'
de İspanya'nın yerini alacaktır.


Mehmet Yaltır
Yaltır A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-07-2006, 08:59   #4
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Çilekler iri gösterişli ancak tadı var mı ? YOK.

Siz hiç Bursa Osmanlı çileği ya da dağ çileğini yediniz mi?

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-07-2006, 09:57   #5
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Konu değişiyor.

Elbette yedim. Aradaki farkı iyi biliyorum ve eğer bir çilek görürsem bu çilek hangi ortamda yetişmiş nasıl bir çilektir biliyorum. Çileğin yenmesi söz konusu olduğunda belki konuşulması gereken şey müşterilerin talepleri doğrultusunda çileğin aldığı şekil ve doğal olarakta bu talebin çileğin lezzetinde yarattığı değişim yine bu doğrultuda çilek üreticilerinin ürünlerinin albenisini artıran pazarlama şartlarıdır. Birileri bir şeyleri talep eder birileri de bunu karşılar. İşte bu konunun başlığının konusu olan hormon da talep arz ilişkisinin parasal hırsa kapılmış insanlar tarafından kabul görmeyecek yöntemlerle aşılması olayıdır. Benim sevgili Mine Pakkanerin söyleyeceklerine ek olarak söylemek istediğim şey de salt hormonal yaklaşımın yanı sıra bazı durumların hormon sanılarak yanıgıya götürmesi halidir.

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-07-2006, 21:22   #6
Ağaç Dostu
 
fmt79's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-07-2006
Şehir: Hatay
Mesajlar: 342
Çilekte hormon (Bitki Gelişim Düzenleyici) kullanımı ülkemizde yavaş yavaş kalkıyor. Haaa kullanılsa ne olur? Son ilaçlama ile hasat arasındaki süreye riayet edilirse hiçbir şey olmaz. Rahat olun. Ancak şu var ki, çilekte asıl sorun aşırı gübrelemedir. Meyvenin fazla iri olması ****** çeşit ıslahları ile olmuş. Günümüzde iri meyveli ancak tadı az olan ürün çokca var piyasada. Sebep de tat geninin bulunamamış olması. çapraz melezlemeler ile iri meyve elde ediliyor ama tat özelliği bir türlü aktarılamıyor. Gelelim asıl soruna, aşırı azotlu gübreleme çok iri meyveli çilek oluşmasına neden oluyor. Zaten ıslah çalışmaları ile nispeten iri ve tatsız meyveler varken, bunlar gübre ile daha da şişirilip, tatsız, asidik bir meyve ortaya çıkarıyor malesef. Asıl tehlike de, son ilaçlama ile hasat arasındaki süreye dikkat etmeyen üreticiden kaynaklanıyor. Ancak pamukta tavsiye edebileceğimiz Parathion Methyl gibi etki süresi 28 gün olan ve sistemik bir pestisiti bir üretici Hıyarda kullanırken tespit ettik. Düşünün hıyar 3 günde bir hasat edilir. İlaç sistemik, yıkamakla geçmez. Yani hasat süresinde zehirli hıyarları piyasaya sürer bizim üretici. Keşke bizlere danışsalar bizler de özellikle sebzelerde kısa etkili ilaçlar önersek. piyasada birçok pestisit var sebzeler için ruhsatlı. Etki süreleri 0-3-5 gün arasında. Ama bize danışan nerde... Tarım ilaçları bayileri de kendi cebini düşünür ülkemde. etiketine bir kez bakmaz. 10 yıl önce öğrendiklerini doğru beller.


Düzenleyen fmt79 : 19-07-2006 saat 22:31 Neden: yazım yanlışı (eksik kelime)
fmt79 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-07-2006, 22:06   #7
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 14-06-2006
Mesajlar: 71
Hoşgeldiniz ve teşekkürler verdiğiniz bilgilere.
İşte biz tüketicilerde bu sebeple öcü gibi korkuyoruz tarım ilaçlarından.Üreticilerin bilinçsizce kullanımından ama daha kötüsü tarım ilacı satanların acımasızlığından.
Yerinde ve doğru kullananlarıbu sözlerimin dışında tutuyorum tabii.

nilgunarpat Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-11-2007, 20:48   #8
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Golf Sahaları başlığına Cengiz SEMERCİOĞLU'nun bir yazısını ekledim. O sırada başka yazısının bir bölümünü de okuma fırsatım oldu.

Söz seracıların..

Alıntı:
Domates yemeyi bıraktım

Hafta sonu Belek'teki golf sahaları üzerinde uçarken beni en çok şaşırtan şey seralar oldu.

Uçsuz bucaksız bir alana yayılmış binlerce sera var bölgede... Örtüaltı yetiştiricilik deniyor buna.

Türkiye'deki sera üretiminin yarıdan fazlası da burada yapılıyor.

Antalya'da yaklaşık 200 bin aile bu işten ekmek kazanıyor, seralar 150 bin hektarlık alana yayılıyor. Seraların yarısından fazlasında domates ve salatalık yetiştiriliyor.

Toplam örtüaltı sebze üretimin yüzde 38'ini domates, yüzde 26'sını hıyar, yüzde 14'ünü karpuz oluşturuyor. Buraya kadar her şey güzel! Peki bu üretim nasıl yapılıyor.

Meğer Erman Toroğlu hormon tartışmasında hiç de haksız değilmiş.

10 günde salatalık yetişir mi?

Bölgede yetişiyor. Kullanılan kimyasallar, gübreler ve hormanlar sayesinde fabrikasyon üretim yapılıyor. Biz de bu domatesleri yiyoruz.

Golf sahasında yapılan sulamaların bölgedeki yeraltı kaynaklarına zarar verdiği iddia edilir hep.

Seralarda kullanılan, sonrasında toprağa ve yeraltı sularına karışan kimyasallar ve gübrelerin yanında hiçbir şey değil.

Bazı yetiştiricilerin, seraların içinde kendi aileleri için ayrı bir köşede üretim yaptığı bile söyleniyor.

Kendine domates yetiştirdiği alanda ne horman kullanıyor ne de kimyasal...

Millete sattıklarına ise bas hormonu!

Belek'te gördüklerimden sonra domates yemeyi bıraktım.

Çünkü yediğimiz domates değil, zehir!
Cengiz SEMERCİOĞLU

Hürriyet

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-11-2007, 22:06   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
Acaba hangi gerekçe bu semercioğlunu uçak kiralayıpta golf sahası için kesilen ormanları görüp durumdan vazife çıkarmak, parasını cebinden ödemiş uçağın, golfçüler de ağırlamışlar, bu adam hala kaz gelen yerden tavuk esigemeyeceğini öğrenememişse yazdıklarından başka bir şey beklemekte saflık olur zaten.

Golfçüler, otelciler sütten çıkmış ak kaşık oluvermiş, ama suçlu sandalyesine seracılar oturulmuş, bütün kimyasalları toprağa verip çevereyi kirletiyorlarmış, peki bu golfçüleri merak eden acar gazetecimiz bir merak daha etsede şu kaz dağlarının üstünde uçuverse, birde bu adamların hangi kimyasaları kullandıklarını da merak etse olmazmı? zinhar olmaz.!!

Aynı acar gazetecimiz Bergema'ya hiç teşrif etmiş mi veya uçak kiralayıp yazı yazmış mı, oradan çıkan milyonlarca ton siyanürlü atıkları hiç görme ihtiyacı hissetmiş mi, ama ne hikmetse birden bire aşka gelip belekteki ormanları göresi gelmiş, Allah'ın hikmetine bakın. Bu da yetmemiş seracıların üstüne basıp, golfçü ve otelcileri temize çıkarmış.

Domates artık yemeyecekmiş, seracılar bir kenarda kendileri için ayrı yetiştirip yiyorlarmış, hormonluları satıyorlarmış, hormonun ne olduğunu biliyormu bu adam acaba zararı nedir haberi varmıdır, Orhangazi de GDO lu yetiştirilip tatlandırıcı yapılan insan sağlığına zararı kesin olan mısır, ve dünyanın büyük kartellerinin hükümete ozel kanun çıkarttırıp üretime devam eden cargil adlı şirket hakkında yazı yazmışmıdır acaba?

Cargil Yüzünden ülkedeki şeker fabrikalarının atıl kaldığı, şeker pancarı üretiminin bittiğini, çalışan işçilerin ve üreten çifçinin mağdur olduğu ülke ekonomisinin zarara uğratıdığını yazabilmişmi ya da haberi varmı?

Birden bire bey hidayete eriyor atlıyor uçağa, seracıların bütün kirli çamaşırlarını ortaya döküyor, işte "araştırmacı gazetecilik" buna denir, golfçü ve otelciler sana minnettar maddi, manevi fedakarlığın için!!!. ve kendine birde kendisi gibi şahit buluyor; Toroğlu.....

Başından sonuna kadar yazdığı ve yaptılarının mantığını şöyle özetleyebilirim; "Kaz gelen yerden UÇAK esirgenmez"

Mucip Gürbüz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-11-2007, 22:12   #10
Ağaç Dostu.
 
MSaygin's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-01-2006
Şehir: Adana
Mesajlar: 1,794
Galeri: 36
Konu biraz sapmış oluyor ama ağzınıza sağlık Sn.Gürbüz.
Seracıların domates yetiştirmeleriyle ilgili problemler var mıdır yok mudur o ayrı bir konu ama golf sahalarını savunmak için konuyu bu derece çarpıtmak kolay değil, helal olsun adama.
Şaşırtıcı mı? Tabi ki değil.

MSaygin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-11-2007, 08:46   #11
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 29-06-2007
Şehir: KAYSERİ
Mesajlar: 23
Galeri: 2
Peki ülkede yapılan örtüaltı yetiştiriciliği gerçekten insan sağlığına zarar vermeyecek miktarda ilaç ve gübre ile yapılıyor diyebilirmiyiz?

Benim şahsi kanaatim hayır.

torossediri Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-11-2007, 13:49   #12
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi torossediri Mesajı Göster
Peki ülkede yapılan örtüaltı yetiştiriciliği gerçekten insan sağlığına zarar vermeyecek miktarda ilaç ve gübre ile yapılıyor diyebilirmiyiz?

Benim şahsi kanaatim hayır.
Sayın torossediri, öncelikle bardağın boşmu, dolmu tarafından bakmaya karar verelim eğer boş tarafını görürseniz semecioğlunun tuzağına düşmüş olursunuz, burada oynanan oyun "ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir"

Genetik yapısı bozulmuş (GDO) domateslerin tohumlarını bu üreticilere pazarlayan uluslararassı büyük tohum şirketleridir ve bu tohumdan yetişen üründen tohum alamazsınız, her yıl aynı firmalardan altın fiatından daha yüksek fiatlara tohum almak zorundasınız. Burada dikatinizi GDO lu domatesin veya diğer sebzelerin zararının yanında hormon hiç kalır, kadıki artık üretciler döllenmeyi hormon yerine arı kolonileri kullanmaktadır, verim yükseltmek için.

Bursa Orhangazi de cargil adlı amerikan şirketi yine GDO lu mısır kullanarak tatlandırıcı üretmekte, piyasada şekerli olarak üretilen birçok mal bu tatlandırıcılarla üretilip piyasaya sürülmektedir. Bütün gazlı içecekler (cola fanta vs.) bunlarla üretilmektedir.

Bahis konusu ortü altı üretim yapan üreticiler , gerek gübreleme de gerekse ilaçlamada bilinçli ve teknoloji kullanır ve takip eder duruma gelmiştir.

Şimdi ise UPOV adı altında daha beter bir anlaşmaya imza atmak üzeredirTürkiye, artık çifçi kendi tohumunu da ayırıp ekemeyecek bu kartelleşmiş tohum firmalarından alıp ekmek zorunda kalacaktır

Türkiyede domates yemem diyenlerin ketçap ve salça da yememeleri gerekir, çünkü büyük salça firmalarının çifçiye ürettirip salça yaptığı domateslerde böyledir. büyük şirketlere dil uzatmayan veya uzatamayanların kalkıp çifçiyi suçlu göstermesi doğrumudur.

Bu yazdıklarımın sayısını artırabilirim ama sanırım konuyu ana hatları ile anlatabildim. Karar sizlerin. Hoşçakalın.


Düzenleyen Mucip Gürbüz : 20-11-2007 saat 13:50 Neden: eksik
Mucip Gürbüz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-12-2007, 02:20   #13
Yeni Üye
 
karanfilsi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-12-2007
Şehir: Aydın
Mesajlar: 19
Geçtiğimiz günlerde bir blog gözüme takıldı.Sevgili kardeşim bu nedir başıklı yazısında bu durumu kamu oyuna sunmuştu.Arkadaşımız domatesi almış dışarda bırakmış bakmışki herhangi bi bozulma yok şüpheye kapılmış birde içinde çimlenen domatesi görünce tuzu biberi olmuş.Telaşa vermeye gerek yoktu.

İşte tamda bu noktada gerekli açıklamaları yapmaya çalıştım.Bu konuyada hakim bir açıklama olduğu içinde faydalı olacağını düşündüm.

ilki hormonlumu sorgusu oldu,''..Birincisi hormon kullanılan domateslerde çekirdek kati suretle bulunmaz.İkincisi türkiyede tarla tarımında dengeli gübre verilmemesinden ayrıca üst gübreleme dediğimiz damlama sulama sistemiyle gübre verilemediğinden tarla domateslerinde azot fazlalığı bulunuyor.Ürünler tüketicenin eline geçtiği hafta buzdolabında olsa bile bozulmalara sebep veriyor.Azot meyvenin sulu gevrek olmasını sağlıyor fakat dayanımı azalıyor.Dengeli ve potasyumlu gübreler kullanılır ise gübrelenen sebzelerin meyveleri bir aya kadar buzdolabında bozulmadan durur.Meyvenin dayanımı artar.Ayrıca yetiştirildiği ortamda çeşitli fungal hastalıklardan uzak ise herhangi bir küflenme belirtisi gözlenmez.Ayrıca domates klimakteriel bir meyvedir.Yani daldan koptuktan sonra istenen şeker miktarı sonradan oluşur.Yani kısacası sonra erer..Bu tip meyvelere örnek limon,armut,elma örneklerini verebiliriz.

Mesela domatesler etilen adı verilen bir gaz salgılarlar.Çıkan bu gazla meyvede olgunlaşma hızlanır.Yeşil domatesler kızarır.Bu yüzden dolaba yerleştirirken salatalıklarla domatesleri aynı yere koyarsanız salatalıklar çabuk yaşlanacaktır.

Ayrıca su noktayıda açıklamak istiyorum tohumun domatesin içinde çimlenmemesi için doğal olarak bulunan engelleyici bazı maddeler bulunmaktadır domatesleriniz dışarıda oda sıcaklığında bıraktığınız için bu maddeler zamanla parçalanmış çimlenmeye elverişli nem ve sıcaklık oluştuğu için böle bir olay meydana gelmiştir.Korkulacak bir şey yoktur.Aynı olay bezelye gibi pek çok sebzede meydana gelmektedir.Zaten marketlerde ilaç hormon kalıntısı için numuneler alınıp analizler yapılmaktadır.Yeni yasayla hapis cezasıda bulunmaktadır.''dedim.

Arkadaşım,
''Ancak tohumlarında gdo olma ihtimali var mı düşüncesi hala aklımda.Çünkü yukarıdaki yorumda da yazdığım gibi metrodan beni aryaan kişi ikinci veya üçüncü döllemeyle oluşan domateslerde bu oluyor dedi.Bunun ne anlama geldiğini bize açıklayabilir misiniz?Ayrıca bu domatesi nerede test ettirebiliriz?GDO,hormon veya ilaç tespitini yapabilirler mi?Bugün 18.gündeyiz, hala oda sıcaklığındalar ve bozulmadılar.

Bir de son bir soru.Organik sebze ve meyvelerde gdo lu tohum kullanılmıyor değil mi?
''dedi.
Birde dışarıdan getirttiği habanero biberlerden bahsetmiş,


Bende
''Domateslerin ikinci veya üçüncü döllenmesinden üretilen domateslerde böyle bir durum olabiliyormuş.''derken şunu kastedmiş olabileceklerini düşündüm hibrit(çaprazlama sonucu yetiştirildikleri ana baba ebeveynden daha üstün olan tohumlar çimlenme özellikleri topraktan çıkış hızları fazla olup genetiği oynanmamıştır) tohumdan üretildiklerini açıklamaya çalıştılar sanırım.Yoksa bu cümlenin başka manası yok bana kalırsa.

Ayrıca GDOlu tohumlara gelince Genetiği oynanmış organizma demek ve Avrupada üretimi su anda yok.GDOlu tohum üreten ülkelerin başında arjantin geliyor.Eski yasalarımız GDOlu tohumların ülkeye girişini yasaklıyordu 2006dan bu yana yeni tohum kanunu işi düşündürücü boyutlara vardırıyor.
Türkiye'ye her yıl, 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan girmekte; yem rasyonlarına katılmakta, işlenmekte ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşmaktadır.

Kaç yıldır mısır yemiyorum.Hazır ürünlerden kaçıyorum.Ama tüketmemizin üstünde başka sorunlarda var.

Tüm Avrupa'daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir.Endemik demekse dünyada başka eşi benzeri olmayan çeşitler demek.

GDOlu ürünler yapılış amaçları hastalık,yabancı ota baskınlık gibi daha güçlü bitki elde etmek amacıyla üretilmiştirler.Amerika gibi tarla ve arazilerin çok büyük birbirinden uzak olduğu yerlerde GDOlu bitkilerden diğer kültür çeşitlerine gen kontaminasyonu(gen değiş tokuşu) kontrol edilip izolasyon yapılabilir.

Fakat bizim ve avrupa ülkelerinin tarım arazilerinin çok içiçe olması yakınlığı ve parçalanmışlığı buna el vermeyecektir.Ayrıca GDOlu bitkiler mevcut bitkilere gen kontaminasyonu yaparak çeşitleri bozacak yok edecektir.
Şunu iyi bilmeliyizki GDOlarla ilgili araştırmalar sonlanmamışlardır.Ve gelecekleri meçhuldür.İnsan ve hayvanlarda etkileri bilinmemektedir.
Ayrıca yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde, herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebileceklerdir.

Zaten şu anda pazarladığımız ürünlerin mevcut tohumlarının %90ı ithaldir.
Bir domates tohumunun tanesini!!! 475 yeni kuruştan alıyoruz.Bir salatalık tohumu!!! 200 yeni kuruş..

Yerli çeşitler yeterli ürün vermiyor,hastalıklara hemen yakalanıyor diyeceksinizki gelenin özelliği ne?

Gelen tohum ıslah yani ehlileştirilmiş ana baba hattı belli özenle seçilip gelen,her açıdan güçlü tohum.Pekii biz niye yapamıyoruz bu tohumlardan?
Devletin tohum üretim dağıtım alanları özelleştiriliyor.Kamu tohumculuğun her alanından çekilmesi ve yerini şirketlerin alması istenir gibi bir görüntü var ortada..

Tohum üretmek,ıslah çok pahalıdır.Yerli firmalara devletin desteği gereklidir.
Açıkçası kendinden kat kat küçük olan toprağı olmayan bir ülkeden tohum almak çok acı verici..Ama üretmek ve yaşamımızı sağlamak için mecburuz..
Ama GDOlu ürün üretmektense açlığı yeğleriz

Ayrıca biz tarım yapamaz hale gelirsek bunun anlamı tamamen köleleşmek olur üretemeyen bir ülke özgür olamaz.

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM)GDOluları tespit edebiliyor.
ayrıca tarım köyişleri bakanlığına bağlı il kontrol labaratuarları mevcut buralardada ilaç ve hormon testi yapılabilir.Ama yine tekrar söylüyorum dayanıklı olması hormonlu olduğunu kanıtlamaz.

Zaten çekirdeklerin var olması hormonsuz olduğuna kanıttır. Hormonlu domateslerin içi kof olur çekirdekleri yoktur.Döllenme olmadığından çekirdek oluşmaz..

İlaçlarında bu yönde bir etkisi yoktur.Çok sağlıklı yetişen güçlü meyveler hele de tüketiciye çabuk ulaşmış ise oldukça dayanabilir.Hava soğuk olduğundan 30 güne kadar dayanabilir şaşırmayın.

Organik sebze ve meyvelerde organik tohum kullanma zorunluluğu vardır.Kesinlikle GDOlu olamaz.Avrupada firmalar organik tohum satışı yapıyorlar.Bizde bu tohumlar ithal edilemediğinden sebzecilikte organik tarım biraz zor ve üretici verim düşüklüğüne rağmen para kazanabilmesi çok önemli.

Habaneroya gelince aslında bu yapılmaması gereken bi uygulama.Siz saksıda yapıyorsunuz bi tehlikesi yok belki ama bir tohum geleceği zaman gümrükten alınarak tohum laboratuarlarına gider bir sürü işleme alınır.O aldığınız tohum hastalıklı zararlı yabancı ot tohumu içerebilir.

Ve tohumluk patateslerdeki virüs hastalıkları yine aynı şekilde yabancı ülkeden kontrolsüz tohumlarla gelip yayılmalara sebep olmuştur.Rahatça alamamanızın sebebi odur.

Sanırım su anda anayasa mahkemesinde olan tohum kanunun düzeltilmesini tüm kalbimizle diliyoruz.

MAM:
http://www.mam.gov.tr/populer/gdo.htm''olarak açıklamaya çalıştım.
Konuşmamız hayvan yetiştiriciliğinede sıçradı fazla uzun olmaması için burada kesiyorum.

Diliyorumki bilgilendirici olur.
Saygılarımla.


Düzenleyen Mine Pakkaner : 19-11-2008 saat 14:10
karanfilsi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-12-2007, 09:32   #14
Ağaç Dostu
 
zenfree's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-03-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 5,657
Galeri: 341
Sayın Karanfilsi, bilgiler için teşekkürler.

zenfree Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-03-2009, 14:25   #15
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
Her sebze fidesi üreticisinin kendi özel bahçesi vardır. Kendi damak zevkine ve ihtiyacına göre üretim yapar. Tabi ki ticaretini yapmadığı için hormon kullanmaz hem bu gereksiz bir masraftır. Ama ticari üretimde zamanla yarışılır ve hemen malın paraya dönüşmesi gerekir. Yazında hormon kullanılmasına rağman en iyisi her sebzeyi mevsiminde yemektir bence.

Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-03-2010, 14:27   #16
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 23-03-2010
Şehir: Van
Mesajlar: 5
En güzeli sebze ve meyveyi zamanında yemektir ve mümkünse kişi kendisi yetiştirirse daha da güzel olur. Tabi şimdi genetiği bozulmuş tohumlardan bahsedilmekte artık neye, nasıl, ne kadar güvenilebileceği konusu hakkında da şüphelerim var. Herşeyin tadı tuzu kaçıyor...

sametD Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-02-2011, 19:09   #17
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 19-12-2010
Şehir: antalya
Mesajlar: 61
Yazıların üzerinden biraz vakit geçmiş ama yazarı alıp 1 hafta serada çalıştırmak gerek. Salatalıkta hormon kullanılıyormu yoksa kullanılmıyormu diye. Gerçi sonuçta medyanın gücü. Ama bilgisizce kullanılan güç

ocean07 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-02-2011, 11:26   #18
Ağaç Dostu.
 
Douglas Fir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-10-2007
Şehir: Toronto-Ankara
Mesajlar: 1,566
O vakit bu gıda kontrol laboratuarlarını boşa kurmuşlar. Madem hiç hormon, zirai ilaç, kimyasal gübre vb. kullanılmıyor soframız gelen ürünlerde, bunlar neyi kalıntısına bakıyorlar???!!

Douglas Fir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-02-2011, 15:27   #19
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 19-12-2010
Şehir: antalya
Mesajlar: 61
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Douglas Fir Mesajı Göster
O vakit bu gıda kontrol laboratuarlarını boşa kurmuşlar. Madem hiç hormon, zirai ilaç, kimyasal gübre vb. kullanılmıyor soframız gelen ürünlerde, bunlar neyi kalıntısına bakıyorlar???!!
Benim dikkat çektiğim nokta sadece salatalıkta hormon kullanılmadığı idi. Tüketicilerin yanlış bildiği noktalardan bir tanesi bu, salatalık ve bibere yetiştirme döneminde hiç bir zaman hormon kullanılmaz. Hiç hormon,zirai ilaç veya gübre kullanılmaz demedim.

ocean07 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-02-2012, 10:41   #20
Ağaç Dostu
 
falcon00's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-01-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 147
Gilberic acid nedir? Nerelerde kullanılır?

Gilberic acid nedir acaba? Nerelerde kullanılır?
Nereden bulunur?
Eminönündeki kimya malzemesi satanlarda bulamadım
bunun kimyasal bir adımı var acaba?

Teşekkür ederim
Metin

falcon00 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-02-2012, 16:38   #21
Ağaç Dostu
 
dermana's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2010
Şehir: izmir
Mesajlar: 271
Galeri: 21
ciberellik asit olmasın... Sebzelerde Hormon Kullanımı

dermana Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-02-2012, 17:02   #22
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 16-06-2009
Şehir: Usa
Mesajlar: 163
bitkilerde büyümeyi ve çiçeklenmeyi teşvik eden bir hormondur
tarım ilaçları satan bayilerde hap **** yaprak gübrelerinin içinde kombine edilmiş biçimde bula bilirsiniz

sarge Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-02-2012, 22:49   #23
Ağaçsever
 
ferba266's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-02-2012
Şehir: DİYARBAKIR
Mesajlar: 92
İlaç bayisini çalıştıran birisi olarak bayimizde de kombi veya diğer sıvı gübreler içinde bulunan GA3 dediğimiz, bir hormondur. ayrıntılı bilgi için yukarıda da ifade edildiği gibi Mine hocamızın paylaşımı açık ve nettir.... BURADAN BAKABİLİRSİNİZ

ferba266 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-11-2015, 11:58   #24
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 14-03-2009
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 192
"Seralarda domates üretimi en erken 15 Ekimde başlamaktadır. İlk döllerde hormon kullanılacağı için 15 Ekim – 10 Kasım tarihleri arasında çıkan domatesler hormonludur. Tek dikimlerde ise 20 Aralık ile 15 Şubat arasındaki dönemde havalar soğuk olduğu ve çiçekte yeterli polen oluşmadığı için hormon kullanma zorunluluğu vardır. Bu durum 10 Nisan ile 15 Mayıs arasındaki dönemde hormonlu meyve hasat edilmesi anlamına gelmektedir."

Bu yazı 1. sayfadan alıntıdır.
Yazılanlar hala geçerli mi acaba?
Pazardan küçük uzun tip domates aldım, yemesi güzel.
İçinde çekirdek yok, hormonlu anlamına mı geliyor?

kursun Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-08-2017, 16:18   #25
Ağaç Dostu
 
devrann's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-07-2017
Şehir: Alanya
Mesajlar: 735
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi kursun Mesajı Göster
"Seralarda domates üretimi en erken 15 Ekimde başlamaktadır. İlk döllerde hormon kullanılacağı için 15 Ekim – 10 Kasım tarihleri arasında çıkan domatesler hormonludur. Tek dikimlerde ise 20 Aralık ile 15 Şubat arasındaki dönemde havalar soğuk olduğu ve çiçekte yeterli polen oluşmadığı için hormon kullanma zorunluluğu vardır. Bu durum 10 Nisan ile 15 Mayıs arasındaki dönemde hormonlu meyve hasat edilmesi anlamına gelmektedir."

Bu yazı 1. sayfadan alıntıdır.
Yazılanlar hala geçerli mi acaba?
Pazardan küçük uzun tip domates aldım, yemesi güzel.
İçinde çekirdek yok, hormonlu anlamına mı geliyor?
Biraz üzerinden zaman geçmiş ancak cevap verilmemiş,domates ekim tarihi mesela alanya'da 25 temmuzda başlar ilk döller hormonlu diye bişey yok tamamınıda hormonla yapabilir,çiftçiye bağlı bir durum biraz daha geç ekip arı kullanabiliyor ancak erken ekim tercih etmelerinin sebebi mesela alanya bölgesinde domatesin arkasından soğuk zamanlara denk getirmeden salatalığın gelişimini sağlamak e bunun içinde arı kullanamıyor serada çünkü sera içerisi 50-60 dereceyi buluyor ağustos içerisinde,biraz daha geç dikse hiçbir sorun yok
Arı kullanımında kısıtlayıcı durum arıların çok sıcaklarda ve soğuklarda çalışmama isteği ve çiftçilerin erken ekip erken satma isteği ki hiçbir garantisi yok erken çıkarınca iyi paraya satılacağı yönünde ya da ikinci ekimin erken ekimde iyi para eden döneme geleceği yönünde sadece bir ön sezi...
Domateste hormon kullanımına devam ediliyor salatalıkta hormon kullanımı olmasada yüksek oranda gübre kullanımı nitrat birikimine sebep oluyor meyvede hayvansal aminoasitler vs salatalıkta esas problem pestisitlerin yoğun kullanımı ve hasat sürelerine dikkat edilmemesi,çiftçi istediği ilaca yasak bile olsa çok rahat ulaşabiliyor ve benim düşüncem çok fazla bir denetimin olmaması.Bu yıl tuta populasyonu çok fazla ve birden fazla ziraii ilaç karıştılıp kullanım çok yoğun.
Patlıcanda sivride fazla kullanılmıyor ancak topan patlıcanda kış döneminde çok yoğun kullanımı var.
Bunun dışında çilekte de kullanım söz konusu,tabi bu hormon diye bahsedilen ürün gibberellik asit değil daha farklı kimyasallar...
Çiftçinin ve bayinin üzerine bazı konularda gidilmediği sürece ve daha düzgün işleyen bir denetim sistemi bulunmadığı sürece çiftçiye güvenmek hata olur bu işi çiftçi ve bayi vicdanına bırakmamak gerekiyor.Bu her işte böylede neyse.Sen ihraç ürünlerinde denetim yap kendi vatandaşının yediği ürünler ilaçlımı nedir belli değil ya da baştan savma.Şimdi de çiftçinin bayinin uygulayıcının imzalayacağı bir defter var,ne kadar saçma bir uygulama çiftçi bu defteri elinde gezdirmiyor bırakıyor bayiye bayi kendisi dolduruyor,ne oldu denetimi.Zaten bayi yasaklanmış ilaçları bile çok rahat el altından satabiliyor.Çiftçinin ne ilaç attığına satım aşamasında müdahale etmeyeceksin çünkü boş o defter işleri boşuna ekonomik külfet,madem bu işe kafayı koydun her hale laboratuar kurup tek tek numune alacaksın bak bakalım on tane ilacı karıştırıp atabiliyorlarmı ürünlerini gelip söktüklerinde.Sadece yasak ilaçlar tespit edilse baya yol alınır,mesela nematod için nemacur isminde ilaç var ve domateste 90 gün süresi var kullanımdan sonra ve sistemik bir ilaç,sen bu ilacı 35-40 günde toplanan salatalıkta kullan oldumu bu şimdi bu denetlenmiyor malesef üzülerek söylüyorum pazarda halde satılan ürünlerin çoğu yenilmez yani denetimi yok,ilaç kalıntısı olabilirde olmayabilirde hormon zaten kesinlikle bir denetim söz konusu değil...çekirdeklere gelince hormon olup olmadığının göstergesi değil.

kursun ve yalper beğendi.
devrann Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 17:11.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024