agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Üretim, Bakım, Düzenleme, Temel Malzemeler > Peyzaj, Bahçe Düzenleme
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 07-06-2007, 13:25   #1
-
 
Giriş Tarihi: 16-04-2007
Şehir: Göçer, ABD
Mesajlar: 25
Galeri: 2
Yitip giden bahçeler

Eskiden, benim doğduğum yerlerde (bir Anadolu şehrinin kıyısındaki mahallelerde) bahçeler farklıydı. Bahçe en az bir elli, yüz yıllık olurdu. Elli yıl en az müdahale ile yaratılan göz nuru bahçeler.

Bahçenin değeri ağaçların yaşından gelirdi, ululuğundan. Bahçenin doğallığından. Sulama dışında bir müdahale bilinmezdi, sevilmezdi. Ağaçlar doğal olarak büyür, mücadele eder, serpilir, altından bakınca tepesi gözükmeyen gizemli, saatlerce seyredilebilecek güzellikte olurdu.

Her bahçe farklıydı, her ağacın farklı olduğu gibi. Ağaçlar dikilirken herhangi bir kural gözetilmez, büyürken budanmaz, öylesine bırakıldı zamanın akışına. Ve biz küçüktük, alabildiğine esrarengizdi o bahçeler. Keşfederdik bahçelerin gizlerini.

Yaşlanmış, yarısına kadar bile çıkmaya kimsenin cesaret edemediği bir kiraza sarılmış üzümler olurdu, dev bir cevizin gölgesinde yaşamaya çalışan fideler, her bir dalı bir ağaç kadar haşmetli kaysılar, elmalar dutlar. Bahçelerin derinliği olurdu, derin bir gölgesi, serinliği, yüksekliği, tarihi, eskiliği, tenhalığı. Sizi dış dünyadan kopartıp kendi gizemine, kendi dünyasına götürürdü. Bahçeyi bahçe yapan, ağaçların yaşıydı, bahçenin özgünlüğü, ortalarında bir yerde ansızın sizi şaşırtan ıhlamur kokusunun beklenmezliği.

O yadigar ağaçlar fazla meyve vermezdi. Zaten meyvenin ticareti de yoktu o zamanlar. Mevlüt amcadan üzeri yapraklarla örtülmüş bir sepet kiraz gelirdi, uzaklarda bir yerlerde senelerdir görülmemiş bir tanıdığa bir sepet kaysı gönderilirdi şehirlerarası otobüslerde. Hepsi bu. Meyvenin toplanabileni toplanır, kalanlar kurur ağacın altına düşerdi. Eğer oturursanız o ağacın altına bir tane alır kemirirdiniz o kurudan, mevsimi geçmiş bir tad için. Ağaç yaşıyla başıyla değerliydi, meyvesinin çokluğuyla değil.

Sonraları ayrıldım oralardan. Arada bir gider oldum. O yıllar, ‘gelişmeci,’ ‘modern’ ‘ileriye gitmeci’ ‘atlamacı’ zıplamacı’ zihniyetin ülkeyi kasıp kavurduğu yıllardı. Bahçe getirdiği para kadar değerli olmuştu artık, ağaç verdiği meyve kadar. O eski bahçelerin sahipleri de birer ikişer ölüyorlardı zaten.

Yeni kuşaklar farklı bir anlayışa sahipti. Bahçe ‘istirahat’ edilecek yer değil, meyve alınacak bir işletmeydi. O yadigar, asırlık ağaçlar birer ikişer sökülmeye başlandı. Bu yeni ‘modern,’ ‘ziraii’ anlayışa göre, bahçenin boyutu, derinliği, yüksekliği, karmaşıklığı, gölgesi olmamalıydı. Ağaçlar iştimaya durmuş gibi sıra ile dikilmeli, aralarında mesafe olmalı, ‘düzen,’ ‘tertip’ önde gelmeliydi. Ağaçların altında değil, arasında yürür olmuştuk. Bahçenin bir ucundan öbür ucu gözükür olmuştu. İlginç değillerdi, tenha değil, gölge değil, bahçelerde kaybolmuyordunuz artık, sesleri perdelemiyorlardı. Ağaçların hepsi birbirine benziyordu. Hepsi bodurdu, dalları, görünümleri aynıydı ve bu bir ‘başarı’ ölçütü olmuştu.

On yıl geçti böyle. Memleketten tamamen ayrılmam gerekti. Başka bir ülkede yaşadım yedi yıl. İnternetteki gazetelerden memleketin daha da bir ‘geliştiği’ yazıyordu. Bir sabah şehirlerarası otobüsten indiğimde artık hiç tanıyamaz olmuştum bizim ‘mahalleyi’. Kavak, dışbudak gölgesinde kıvrıla kıvrıla uzanıp giden o cennet parçası sokağın yerinde dört şeritli bir yol vardı. ‘Kanaat’ bakkalı yoktu artık, ‘Süpermarket’ vardı. İki katlı ahşap evler bahçeleri ile birlikte ‘geliştirilmiş’ altı, yedi katlı beton yığınlarına dönüşmüştü. ‘Modernizm’ on iki ailenin yaşadığı o sokağa yüzlerce aileyi üst üste istifleme ‘gelişmesini’ göstermişti.

Çocukluk arkadaşımın balkonunda oturduk, eski günlerden, şeftali çaldığımız bahçelerden, ölmüş gitmiş insanlardan konuştuk. Apartmanın önünde bir arabası vardı, kiraya verdiği birkaç dairesi. ’Buralar gelişti,’ dedi, şu ‘arkadaki boş alana belediye park yapacak!’ Dönüp baktım, orada bir ceviz vardı, ‘park’ yerinden beş kat daha fazla bir alan kapatırdı dallları.

tumbleweed Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-06-2007, 14:13   #2
Ağaç Dostu
 
habibe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 01-02-2007
Şehir: kocaeli
Mesajlar: 1,653
Galeri: 33
Thumbs down



Söyleyecek tek sözüm kalmamış sanki ....

habibe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-06-2007, 15:08   #3
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi habibe Mesajı Göster


Söyleyecek tek sözüm kalmamış sanki ....
Hele benim hiç yok habibe hanım.

Merhaba Tumbleweed siz hiç bir zaman yeni üye değilmişsiniz. Her zaman aramızdaymışsınız biz görememişiz. Beni bağışlayın.

Betona ve yozlaşmaya cevap niteliğindeki bu yazıyı ömrüm boyunca saklayacağım ve bu akşamdan tezi yok kızlarımla paylaşacağım.

Yüreğinize sağlık.

cemal.S Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-06-2008, 15:55   #4
Ağaç Dostu
 
şükran ünal's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-07-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 432
Galeri: 8
Bu yazıyı neden şimdiye kadar farkedemedim bilmiyorum. Okurken aynı zamanda kendi çocukluğuma da gittim. Tek katlı olarak alınan aşı kırmızı badanalı evimizin bahçesi iki tarflıydı. Yani evimizin önünde ve tam ortasında beton duvarları olan merdivenleri ve her iki tarafta birer küçük bahçe. O küçük iki bahçede yok yoktu. Elma, erik, fındık, şekerpare kayısılar(tadında olmadan yarılır ve içinden bal damlardı) kiraz asma dut. Daha ismini sayamayacağım kadar ağaç ve en güzeli de merdivenlerin kenarında olan yarım metrelik beton duvarda basamaklar halinde ve her basamak başında bir sardunya veya uyku çiçeği **** ismini bilmediğim ve daima çiçekleri açan başka başka çiçekler olurdu onları çocukluğumda sulayabilmek için su kovasını taşımak hem zevkti hem çok yorucuydu çünkü gücümün üzerindeydi. Kömür odun koyduğumuz bir kömürlüğümüz de vardı ve dut onun hemen yanıbaşındaydı dallarına kömürlüğün beton damından çıkardık ve doyasıya dutlar yerdik. Anneciğim kaysılardan (kirece yatırarak) reçeller yapardı.Asmamız da üzümü gri kara arası ama çok tatlı bir cinsti. ilkbaharda annem bahçeye soğan, nane, maydonoz, tere vs. ekerdi. Sonbahara doğru bahçenin boş olan bir yerine kocaman bir ocak kurulur ve günler öncesinden tüm mahallenin satın aldığı ve süzdürdüğü domatesler ,ocaktan daha da büyük bakır leğen de salça olmak üzere kaynatılırdı. Daha sonraları evimizin çatısının değişmesi söz konusu olunca hazır çatı açılmışken biraz paranız varsa üst kat çıkın diyenlere kanan babam borç harç üst katı çıktılar. tabi bir amele ye eksik ödeyelim diye çementoları ve kerpiçleri bizler çocuk gücümüzün üstünde bir gayretle taşımıştık. Babamın elinde para kalmayınca biraz sıkıntı olmaya başlanmıştı Bu ana kadar harcanan paralar da anneciğimin gece gündüz diktiği dikişlerden artırdığıydı Çünkü dört çocukta okuyorduk ve bir öğretmen mağaşıydı gelirimiz. Amcamlar ev almak istediler ve babamdan bahçenin ve evin sağ tarafındaki küçük boşluğu kendisine satması konusunda razı etti. Babama bu teklif cazip gelmişti hem yabancı değildi isteyen hemde acilen paraya ihtiyaç vardı. Annemle bu konuda gizli gizli çok kavgalar edildi. Bizim bahçenin yarısına bir gece kondu konduruldu.İşte o günden sonra bahçenin düzeni bozuldu. Amcam aldığı boş yere bir oda bir salon bana yeter demişti yetmedi her sene bir oda ilavesi ile zaten artık bizim olmayan bahçeden eser kalmadı. Şimdi ne halde diye sorarsanız artık annemler orada oturmuyorlar Çünkü artık anneciğim iki kere felç geçirdi ve üst kata ulaşan dik merdivenlerden inip çıkamaz oldu. Babamda artık kömür ve odun taşıyacak yaşı çoktan geçti. Bizler evlenip her birimiz kuş misali bir yerlere yerleştik. Orda ise amcamlar ve bizim iki katlı evde de kiracılar var. ama ne bahçeden eser var ne de eski ilişkilerden. Salça kaynatılan bakır leğen bende hatıra olarak saklıyorum. Ben çocukluğumdan beri hep bahçeli bir evim olsun diye dua etmiştim şu çok büyük olmasada bize yetecek kadar şirin bir evimiz var,darısı olmayan tüm dostlara diyorum..

Sevgili tumbleweed, size çok teşekkür ederim bu yazı için. Beni eskilere götürdünüz..

şükran ünal Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-06-2008, 16:17   #5
Ağaç Dostu
 
Ayşe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-04-2008
Şehir: izmir
Mesajlar: 171
Boğazımda koca bir düğüm,gözümde engelleyemediğim iki damla yaş,ve aklımda yaşlı iğde ağacı,yıllara meydan okurken beli bükülmüş dut,ulu zeytinler ve çocukluğum..Burnumun direği sızladı inanın.Yerlerinde ne mi var şimdi? Kimliği önemli değil,onların yerinde yeller estiren yapılar işte....

Ayşe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-06-2008, 19:27   #6
Ağaç Dostu
 
Kiraz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-02-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4,640
Galeri: 73
Sevgili Tumbleweed, İstanbul Kadıköy'ün küçük bir semtinde geçti çocukluğum. Yazınızı okurken gözlerim dolu dolu yine oralarda, o zamanlardaydım.
Oyunlarımızı aynı anlattığınız gibi bahçelerde oynardık, sahibi tarafından terkedilmiş, bekçiye bırakılmış o güzelim bahçe ya da eski köşklerin, içinde yeni kiracıların olduğu ulu ağaçlı bahçeler.

Karadut, badem, erik, incir, kızılcık ağaçlarının altında oynar, üzerinde meyvelerini yerdik. İncir yapraklarından sepetler yapar içini meyveyle doldururduk.
Yirmili yaşlara gelince hani dediğiniz gibi modernleşmeye, gelişmeye başlayınca bahçelerin eski moda olduğu düşünüldü herhalde, her yer site doldu. O çocukluğumuzun ağaçları, güzel bir bahar sabahı, katledildi. Gözümüz yaşlı seyrettik ama içimizden, komşumuzun beş yaşındaki kızının terastan çığlık çığlığa bağırdığı gibi bağırmak, ağladığı gibi ağlamak geçti.
Eski mahalleme gidince kaybettiğimiz komşuları, rahmetli babamı ve güzel bahçeleri hatırlarım, gözlerim dolar. O eski güzel, doğal bahçeler sadece anılarda kaldı, bazan da rüyalarda görmek kısmet oluyor.
Bir üzüntüm de biz şanslıydık, bunları gördük ama çocuklarımız hiç görmeyecek.

Güzel yazınız için tekrar teşekkürler.


Düzenleyen Kiraz : 19-01-2009 saat 16:30
Kiraz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-06-2008, 19:34   #7
Moderatör
 
Güler's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-04-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 28,409
Galeri: 103
Sevgili şükran ünal, duygu seline boğdun beni, ahh çocukluğumuz!

Güler Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-01-2009, 21:24   #8
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
BİZİM BAHÇE...

Yazılanları tekrar okudum bu akşam ve yazmaya karar verdim bende bizim bahçeyi birazcık kıyısından köşesinden.

Yıl sanırım 1988 veya 1989 olmsı lazım öyle ya Burcu henüz küçücüktü. Gittik hanımla köye dolaşır dururuz göçmen kuş gibi akrabalarda elimizde valizlerle. Hesapta tatildeyiz neyse. Döndük İstanbula biraz kızgın biraz üzgün. Dertleşiyoruz evde ailece. Bizim köyde ne bağımız kalmış ne bahçemiz nede evimiz. Her şey turutenç olmuş diyorum babama ve ekliyorum daha gitmem oralara ev olmazsa. Hem insanlar rahatsız oluyorlar diyorum yok aslında öyle birşey. Bizim eşimle gittiğimiz her evde öyle bir karşılanışımız varki oda başka bir hikaye aslında. Bir sonraki yaz babamlar köydeler biz İstanbulda inat etmişiz ya. Neyse geçelim konumuza;
Emine hatundan bir telefon kendileri annemdir" Oğlum bir yer satılıyor köyün ortasında alalım bahçeli bir ev yapmak istiyorum". Bizim o kadar arazi ne olduda yer alıyorsunuz bile demeden benden hem oluru hemde nakiti alıyor ****** işin içinde köy ve ev olunca. Kendi tasarrufu bir kaç çeyreğini bozdurmuş bile. Yakın zamana kadar bitiririm sizde gelirsiniz diyor ben dünden razıyım ******. Gittik o yaz iki oda bir yeri kapatmış babam temel sağlam bahçemizde var artık diyor ve gurula gösteriyor. O günki haliyle bahçe etrafı çevrili içinde sele serpe dikili bir kaç fidan. Ve anamın çocuklarım yesin diye bol bol ektiği mısır tarlası gibi. Çekilmiş bir kaç fotoğrafı bile var. Yıllar yılları kovaladı her yıl gittiğimizda bahçe bir başka güzelleşti. Babam sanki İstanbulda betonlar arasında yaşamışlığın hıncını alırcasına ne bulduysa dikiyor her şey selesepe. Güllere ve bir kaç ocak fındığa gelince onlar yerli yerinde bakımlı. Diğer ağaçlarda öyle serpildilerki her taraf meyve. Hatta iki agaç Çam fianı bile var hala duruyor yerli yerinde. Ihlamursuz olurmu hiç deyip oturacağımızı düşündüğü eve yakın yerin kenarında oda yerini almış durumda. Uzaktan bakıldığında orman gibi oldu desek yeridir. Babamızı kaybedince bizde kıyamıyoruz kesmeye her şeyde onun hatırası. Biraz yinede budama ve terbiye çalışması yaptık anneme çaktırmadan. Anama gelince onun yerleri ayrı güzellikte bahçede. Herşey düzenli nizamlı intizamlı kendi deyimiyle. Bu yıl gittiğimizde ziraatten ismini dahi söylemekte zorlandığı Brokolini yetiştirdiğini ve bize salatasını sunuşunu bir görmeliydiniz öyle mutluyduki. Bizde boş durmadık Yalovadan bir şeyler götürdük tabikiii. Bahçemizde yerli yerine yerleştirmeye çalıştık. Anam için ayrı bir övünç kaynağı bahçesi. Durmadan çalışır didinir çıkanı dağıtmaya devam eder lafını bile etmeden. Fark ettim bu yıl bahçe ve paylaşım anamın en büyük mutluluk kaynağı.Tek başına yaşar durur telefonla bize durumu rapor eder bahçesinde ne var ne yok. Şimdilik sahip çıkıyoruz hep beraber babamın hatıralarına sonrasını bilemem. Bahar ola yaz ola diyorum.

Saygıyla.

cemal.S Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-01-2009, 22:39   #9
Ağaç Dostu
 
Asiye's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-08-2008
Şehir: Ankara
Mesajlar: 353
Sevgili Cemal S, beni ağlattınız birşeyler yazmak istiyorum ama ne çare kelimeler boğazımda düğüm, düğüm.

Asiye Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-01-2009, 00:11   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Asiye Mesajı Göster
Sevgili Cemal S, beni ağlattınız birşeyler yazmak istiyorum ama ne çare kelimeler boğazımda düğüm, düğüm.
Sevgili Asiye ! Yapmayın ağlanacak bir şey yok ortada rahat olun lutfen ve yazacağınızıda yazın. Bunların hepsi gerçek sizlerle paylaşmak istemiştim hepsi o.

cemal.S Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-04-2009, 15:53   #11
Ağaç Dostu
 
şükran ünal's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-07-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 432
Galeri: 8
Epeydir forumda bulunamadım ama hep özledim burayı, açıp her mesajı okuyamasam da kapısından bakıp diğer uğraşlarıma döndüm. Sevgili Cemal.S. yazın hem çok samimi hem çok şey anlatıyor. Bu devirde artık bizim gibi bunlara değer verenlere başka bir gözle bakılır oldu. Bizler en azından çocuklarımıza bu değerleri korumasını vermeye çalışıyoruz. Yüreğine sağlık ,anacığının ellerinden öperim. Bu yakınlarda eğer ayarlayabilirsek Yalova da Atatürk ün bir mekanı varmış(şimdi ismi aklıma gelmedi) oraya birkaç günlüğüne gelmeye çalışacağız . sizleri de gelmişken ziyaret etmek isteriz eşimle... Saygılar..

şükran ünal Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 11:22.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024