agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Üretim, Bakım, Düzenleme, Temel Malzemeler > Peyzaj, Bahçe Düzenleme
(https)




Beğeni Düzeni84Beğeniler
  • 20 Gönderen jineop
  • 1 Gönderen Tura
  • 3 Gönderen jineop
  • 11 Gönderen jineop
  • 2 Gönderen hk50
  • 7 Gönderen jineop
  • 5 Gönderen jineop
  • 6 Gönderen hberbul
  • 6 Gönderen tturt
  • 3 Gönderen Odeh
  • 3 Gönderen mrduran
  • 2 Gönderen Odeh
  • 5 Gönderen jineop
  • 2 Gönderen enclock
  • 3 Gönderen jineop
  • 3 Gönderen jineop
  • 2 Gönderen mrduran

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 27-06-2012, 23:10   #1
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
jineop's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,113
Galeri: 94
Türk Bahçeleri Hakkında

Eski Türk inancına göre; gök, dağ, taş ve ağaç yaratanın tecellisidir ve dolayısıyla kutsaldır. Bu inanış, kültürel
devamlılığın bir sonucu olarak Türk bahçe sanatına her dönemde yansımış ve bahçenin biçimlenmesinde önemli bir
faktör olmuştur.
Türklerin göçebelik döneminde doğa ile olan ilişkileri, yaylaklar ve kışlaklar arasındaki gidiş gelişler ile kurulmuş ve Türklerin bağı-bahçesi yaylaklar olmuştur. Anadolu’ya yerleşerek sürekli devletler kurduklarında göçebelik kavramından
giderek uzaklaşan Türklerin yayla serüveni, kültürel bir birikimin devamı olarak günümüzde de sürmektedir.

Onuncu yüzyılda Türklerin bir kolunun İslam dinini kabul etmesiyle doğa ve bahçe anlayışı yeni bir boyut kazanmıştır. Örneğin; doğu felsefesinde yer alan ve daha sonra dinsel inanç düzeyine yükselen “Cennet Bahçesi” düşüncesi bu ilişkiler içinde belki de en anlamlı ve somut olanıdır. Nitekim İslam dini Kur’an’da “Cennet Bahçeleri”ni tanımlamakta ve bu konuda özendirici uyarılarda bulunmaktadır. Kuşkusuz bu mesajların dünyada cenneti andıran bahçeler oluşturulmasına katkısı büyüktür.

Türkler İslamiyet’in kabulünden sonraki dönemlerde de eski inançlarını ve bu inançlara bağlı olarak gelişen uygulamalarını silip atmamışlar, bu inanç ve pratiklerin bir kısmını kabul ettikleri yeni dinin içinde devam ettirmişlerdir.

Orta Asya’daki eski Türk topluluklarının inanç sistemlerini oluşturan “Tabiat Kültü” ve “Gök Tanrı Kültü” etkisini günümüze kadar sürdüren inanç vepratikler arasında sayılabilir (Ergun 2004: 10-16).
Tabiat Kültü, doğada görülen her şeye; ağaç, ırmak, dağ tepe gibi ruh ve canlılık atfedilmesi inancıdır.

Gök Tanrı Kültü ise; çok tanrılı doğacılıktan zamanla tektanrıcılığa yönelmeyi belirtmektedir. Dolayısıyla Türk inancının belirgin karakteri, kendine özgü bir tür doğacılıktır (Kabaoğlu 2008: 1).

Bu inanç ve pratikler, Türk bahçelerinin ve bahçede kullanılan elemanların
biçimlenmesinde de rol oynamıştır.


Batı kültürünün etkisinden önce Türk bahçesi, düzenin yalınlığı, yaşam mekânı olması ve işlevselliği ile tanımlanır. Bu dönemde, yapı ile bahçe arasında simetriyi yaratan belirgin bir aks yoktur.

Bahçede; dış mekânda oturma ve yemekyeme alanları ana yapılar ile bütünlüğü sağlar. Eğimli alanlarda arazi formu ile bahçe arasındaki ilişki teras bahçeleri ile yaratılır. Ve terasların her biri farklı işlevlerde değerlendirilirdi.

Bu nedenle; Türk bahçesinin en önemli karakteristiklerinden biri, bahçede yer alan plan elemanlarının simetriye dayalı tasarımı ortaya koymasıdır.

Doğaya olan saygı, doğal form ve düzenden hoşlanma duygusunu bahçe tasarımında izlemek mümkündür (Öztürk 2008: 1).

Öte yandan; Anadolu’nun kendine özgü iklimi, coğrafi özellikleri, toprak verimliliği ve farklı birçok bitkinin yetişmesine olanak tanıması Türk bahçesi karakteristiğinin oluşumuna önemli katkılar sağlamıştır (Kuş Şahin vd. 2009: 172).
İslam dininin Orta Asya’da yayılışından hemen sonra büyük düşünür ve Türk bilgini Ahmet Yesevi’nin Türkistan’daki ocağında yetişenlerin ve onların yetiştirdiği erenlerin, temeli hoşgörüye dayalı felsefi yayılışları, Anadolu kültürü
ile buluşmuş ve günümüze kadar örnekleri ulaşan mimari ve dış mekânkültür örneklerini ortaya çıkarmıştır. Bu kültürün en önemli örneklerinden biri de Hacı Bektaşi Veli Külliyesi ve bahçesidir. Sadelik, formal yapı, dörtlü sistem, bitki ve hayvan figürleri, geometrik formların ve kesişmelerinin ortaya çıkardığı süsleme ve bezeme ögeleri ile külliye, o
dönemin dini yapı bahçesinin özgün bir örneğidir.


Başta İtalya olmak üzere çoğu Avrupa ülkesinde görülen Rönesans bahçelerinin kökeni ise sanıldığı gibi klasik Yunan ve Roma değil, İspanya ve Asya’nın İslam bahçeleridir. Kültürlerarası etkileşimin ve kültürel birikimin sonucu olan Rönesans bahçeleri; orta çağdan gelişmiş, ortaçağ ise, bizzat doğu ve özellikle Türk- İslam bahçesi örneklerinden ilham almıştır. Avluları, su çanakları, havuzları, fıskiyeleri, tüm mimari elemanları, bezeme unsurları,bitkileri ve formal tasarımı ile tanınan tarihi Rönesans bahçelerinin bu özellikleri Orta Asya’da doğmuş ve İslamiyet’in etkisiyle yeşermiş olan Türk bahçe sanatının uzantılarıdır.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde Türk bahçesinin ana nitelikleri en yalınından en varlıklısına kadar her bahçede görülmüştür. Selçukluların Anadolu’da bir güç olmasından sonra ise Selçuklu sultanları geniş bahçe ve avlulara
sahip saraylar yaptırmışlardır (Erdoğan 1997: 26). Bu bahçe ve avlular; suyu bol bir yerde kurulmuş, meyve ağaçlarının ve çiçeklerin yoğun olduğu, çeşmelerin bulunduğu cennete benzetilerek tasarlanmışlardır. 14.yy sonunda
Anadolu’da bir imparatorluk haline gelen Osmanlılar, büyük ölçekli bahçeler, mesire yerleri, çayır alanları, halka açık doğal parklar ve daha içe dönük konak ve konut bahçeleri oluşturmuşlardır (Erdoğan 1997: 27). Osmanlı
İmparatorluğu’nda özellikle Kanuni Sultan Süleyman dönemi bahçe ve çiçek kültürü açısından çok parlak bir dönem olmuştur. Bu kültür, Avrupa’yı da etkisi altına almış ve Türklerin bahçeye ve çiçeğe çok değer verdiği, ayrıca
Türkler arasında bir çiçek dilinin bulunduğunu ve her çiçeğin bir anlam ifade ettiği birçok Avrupalı gözlemci ve sanatçı tarafından sıklıkla dile getirilmiştir (Atasoy 2003: 63-65).
Bu bahçeler tarihsel, dönemsel ve kültürel birikimin bir sonucu olarak benzerlik ve ortak özellikler göstermektedirler.

Cumhuriyet Türkiyesi’nde ise; yapılan tüm köklü reformlara paralel olarak kentlerin imarına önem verilmiş ve kentlerde yeni sosyal yapı çerçevesinde parklar, bahçeler ve kent meydanları gibi mekânlar oluşturulmuştur. Ancak;
Cumhuriyetin ilk yıllarında kültürel mirasın korunmasına, sürekliliğine ve bunun yansıması olan mekânsal kullanımlara gösterilen özen zamanla yerini kültür erozyonuna bırakmış ve kentlerin yaşadığı hızlı sosyolojik değişimler,
kültürel birikimleri hiçe sayan kimliksiz mekânların ve bahçelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Türk Bahçelerinin Genel Özellikleri

Türk bahçeleri; Türk kültürünün binlerce yıllık birikimi, kültürel, coğrafi, felsefi, dini etkileşimlerin ve inançların bir ürünüdür. Türk bahçe sanatında genel bir değerlendirme ile işlevsel ve mimari bakımdan birbirlerinden tamamen farklı iki bahçe tipinden söz etmek mümkündür.
Birinci tip; dış bahçe ve doğa ile bütünleşen büyük ölçekli bahçeler, mesire yerleri ve benzeri alanlar, ikinci tip ise; iç bahçe ve mimari ile bütünleşen içe dönük ev, konak ve saray bahçeleridir.

Bu kapsamda Türk bahçelerinin genel özellikleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
• Doğa ile uyumlu bahçeler, doğaya saygı ve en az müdahale bahçeyi biçimlendiren temel anlayıştır. Tasarımda sadelik ön plandadır.
• Türk kültüründe maneviyat ve ögeye anlam yükleme, Türk bahçesinin ayırıcı bir özelliğidir.
• Göçebe yaşantısının bir kalıntısı olarak dış mekânda yaşamaya büyük önem verilmiştir. Bu nedenle en küçük konuttan saraylara kadar yapılan yer seçiminde öncelikle arazinin genel konumuna, eğimine ve manzarasına
dikkat edilmiştir (Aslanoğlu Evyapan 1972: 9-11).
• Aksa dayalı planlara genellikle iç bahçelerde rastlanır. Diğer bahçelerde kesin bir aks yoktur ve doğaya yakın düzenleme esastır.
• Var olan akslar çok sayıda ve yumuşatılmıştır • Setler ve sofalar arazi düzenleme zorunluluğundan doğmuş biçimlerdir.
Bu zorunluluğun olmadığı alanlarda arazi doğal biçimi ile korunmuştur.
• İç bahçelerin ev ile yakınlıkları en fazla dikkat çeken özelliklerindendir. Bu özellik ev ile bahçenin bir bütün olarak kabul edildiği ve bahçenin sanki açık havada zaman geçirmeye ayrılmış bir ev bölümü sayıldığını göstermektedir.
• Türk bahçelerinde yer alan ve taşlık diye adlandırılan yarı açık mekân ile bahçe ve bina arasındaki ideal bağlantının sağlanması amaçlanmıştır (Eldem 1976: 291).
• Türk bahçelerinde bahçe zemini ya doğal kaplamasıyla ya da toprak olarak bırakılmıştır. Konuta yakın bölüm ile havuz, çeşme başı gibi belirgin alanlar taş, mozaik ve benzeri malzeme ile kaplanmıştır (Aslanoğlu
Evyapan 1972: 44-47).
• Bitkilere müdahale edilmemiş ve doğal formları korunmuştur. Budama sanatı ancak 18. yy sonlarına doğru ve yalnız şimşir ve mazı gibi bitkilerde uygulanmıştır.
• Türk kültüründe ağaç, tek başına bile kutsallık ve kişilik sahibidir. Türklerde ağacın kutsal ve doğanın simgesi olduğu inancı ile ağaç, bahçenin önemli bir unsuru olmuştur.
• Türk bahçelerinde işlevsellik önemlidir. Bahçede kullanılan ağaçlar; gölge, koku, renk özelliklerine göre seçilmiş, bahçe sınırında daha yoğun ağaç kullanılırken, iç kesimlerde gölge ve görsel amaçlı bitki kullanımınaözen gösterilmiştir (Erdoğan 2009: 823-835). Çınar, dişbudak, ıhlamur,karaağaç, çitlembik, meşe, defne, erguvan ve ahlat en fazla kullanılan ağaç türleridir. Diğer ağaç türlerinin yanı sıra bahçelerde meyve ağaçlarına, üzüm bağları ve sebze bahçelerine de yer verilmiştir (Erdoğan 1997)
• Türk bahçe düzenlemesinde çiçekler özel bir yere sahiptir. Kokulu ve göze hoş görünen çiçeklerde renk ve tür karmaşıklığı görülmez (Aslanoğlu Evyapan 1972: 44-47).
• Su, bahçenin hiçbir zaman eksik olmayan bir elemanıdır. Deniz, dere, havuz ve hatta en basit şekli ile çeşme olarak su, bahçe içinde mutlaka yer almıştır. Akar ya da hareketli su durgun suya tercih edilmiştir. Yukarıda özetle ve genel hatlarıyla verilmeye çalışılan Türk bahçesinin genel karakteristiğinin, farklı kültürel etkileşimlerin bir sentezi olduğu ve ayrıca, yapıldığı dönemin ayırıcı kültürel özelliklerini de yansıttığı göz ardı edilmemelidir.

Kaynak


Düzenleyen jineop : 28-06-2012 saat 14:03
jineop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 00:39   #2
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Galeri: 4
Sayın jineopun açtığı bu konu forumda bulunması ve zaman içinde bilgi ile doldurulması şart olan bir konuydu.

Yazıyı kaynağında da okudum. Ancak yazının ve kaynakçasının ne kadar tartışmalı olduğunu, bilimsel bir makale olmadığını üzülerek söylemek isterim. Yazarın kişisel yorumları ve kaynakçada bulunan eserlerden(?!) yapılan alıntılar veriye dayanmayan ve hatta bazıları yanlış olan bilgi ve görüşler içermektedir. Yazılan doğrudur algısının oluşmaması için bu durumun not edilmesi şarttır.

Bu nedenle kaynak olarak değil görüş olarak okunabilecek bir metindir. Eksik ya da yanlış bir bilgiyi düzeltmek günümüzde çok güç olduğundan okur okumaz bu yazıyı yazma zorunda kaldım.

Ancak ilk cümlemi tekrar etmek isterim; sayın jineopun açtığı bu konu forumda bulunması ve zaman içinde bilgi ile doldurulması şart olan bir konuydu. Zaman içinde doğru kaynaklardan bilimsel veriye dayanan verilerle katkıda bulunabilir, geliştirebiliriz.

Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 12:27   #3
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-06-2008
Şehir: Aksaray
Mesajlar: 4,652
Galeri: 2
Başlık tamam olmuş. Artık ilgi gerekiyor. Böylece Form bir önderlik daha yapmış olacak.

merlict beğendi.
Tura Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 14:05   #4
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
jineop's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,113
Galeri: 94
Bu konu ile ne yapılabilir düşüncesi içinde hep birlikte düşünüyoruz. Eğer güzel verilere rastlıyabilirsek başlığı tekrar yeni ve doğru bilgilerle düzenleyebiliriz.

gilan, merlict ve mrduran beğendi.
jineop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 14:10   #5
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
jineop's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,113
Galeri: 94
Bizler savaş sonrası kıtlık dönemi yaşıyan Türk Halkının çocukları olduğumuz için, bizim büyüklerimiz bahçelerini görsellik hiç düşünmeden beslenmek amaçlı yaşamlarını devam ettirebilmek için kullanmışlar. Örneğin annemden hatırladığım süs bitkileri sadece küpe çiçekleri ve güller. Asma ile balkonları ya da oturma yerlerini kaplamışlar. Hem üzümünden, hem yaprağından hem de, gölgesinden faydalanmışlar.

jineop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 14:11   #6
Ağaç Dostu
 
hk50's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2010
Şehir: Niğde
Mesajlar: 2,914
Galeri: 14
Bulunması gerekli olan bir başlıkdı.Bilimsel verilerde zaman içinde gelir.Doldurulması gerekli bir bölüm derim.

mrduran ve Zülfinaz beğendi.
hk50 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 14:24   #7
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
jineop's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,113
Galeri: 94
15. Yüzyıldan 20. Yüzyıla Osmanlı Bahçeleri ve Hasbahçeler
Nurhan Atasoy; Yayına Hazırlayan: Arzu Karamani Pekin
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları;


Osmanlılar, önceden saptanmış katı kurallara uygun bahçeler yaratmak yerine, arazinin topografyasına, iklimine, kısacası koşullarına uygun bahçeler oluşturmak yolunu seçmişlerdir; su kanalları açmak yerine, bahçelerini akarsuların bulunduğu yerlere yapmışlardır. Çiçekleri ve ağaçları katı bir düzen içine sokmamışlar, çeşitli ekler ve müdahaleler yaparak, bahçeye kendiliğinden gelişmiş görüntüsü kazandırmayı tercih etmişlerdir.

Kanuni Sultan Süleyman dönemi yalnız bahçelerde değil, tüm sanat alanlarında çiçeklerin açmaya başladığı dönem olmuştur. Çiçek sevgisiyle kültürü her gün artarak yüzyıllar boyunca gelişmiş ve Osmanlı’nın o eşsiz çiçek bahçeleri ortaya çıkmıştır. Çiçek sevgisinin en önemli göstergesi, sanatın her alanına yansıyan çiçek üslubunun ete kemiğe bürünmüş hali olan birbirinden nefis eserleridir.

18.yüzyılı izleyen yüzyıllarda Batı üslubu, Osmanlı yaşamının tüm alanlarında kendini göstermeye başlamıştır. Siyasi kurumlardan kültürel yaşama uzanan bu etkiler, şüphesiz ki bahçe kültürüne de yansımıştır. Ancak ilginç olan nokta, Osmanlı bahçesinin özgün niteliklerinin tamamen kaybolmayıp, Batılı unsurlarla birleşmesi ve ortaya yepyeni bir sentez çıkmış olmasıdır.

agozce, tener, tturt ve 4 kişi beğendi.
jineop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 14:41   #8
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
jineop's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,113
Galeri: 94
Bu konuda çalışmaları olan Gürsan Ergil' e mail atarak yardımlarını istedim. İnşallah sitemizede üye olur

gilan, tturt, merlict ve 2 kişi beğendi.
jineop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 14:44   #9
Ağaç Dostu
 
hberbul's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-11-2011
Şehir: Kırıkkale
Mesajlar: 731
BEYKOZ, TOKAT BAHÇESİ
Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre, Tokat bahçesi, Tokat kalesi’nin zaptının bir hatırası olarak Hz. Fatih’in emriyle yapılmıştır. Genis bir ormanlığı ihtiva eden bahçe, çitle çevrili olup, içinde av hayvanları hıfz edilirdi. Tokat bahçesinde bir kösk, büyük bir havuz ve suları kubbede asılı altın bir tasa kadar fışkıran güzel bir şadırvan, bir hamam ve müteaddid avlular vardı. Bir bahçe üstadı tarafından bakılan bu yerden IV. Murad çok haz eder, çemenzarında cirid oynardı. Bahçede Sultan IV. Murad’in attığı mızrağın mesafesini gösteren iki aded dikili taş vardı. Iki taş arasındaki mesafe 120 adımdı. Seyyahlar Hünkar iskelesinden Tokat bahçesine kadar olan sahanın “yeryüzünde cenneti andıran” güzelliğini meth ederek, onun Süleyman Han’ın dehasının bir mahsülü oldugunu, suların dört kat havuzdan aktığını, fakat sonra yüzüstü bırakılarak harab olduğunu ve bilahare 1746 senesinde Sultan I. Mahmud tarafından restore edildiğini söylerler. Duvarlarda Sultan Ahmed, Sultan Murad ve Sultan Osman zamanlarinda yazılmış güzel kitabeleri havi üç levha vardı. Bu kitabelerdeki yazılardan ikisi şöyledir: Ağaçlar altun olsa inciler yaprak İnsanın gözünü doyurmaz, illa toprak ...
Fikr et ey dil ki, doğduğun vakit Halk handan idi ve sen giryan Ona sa’y et ki öldüğün vakit Halk giryan ola ve sen handan
Kaynak:Osmanlı Hikayeleri

hberbul Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-06-2012, 17:08   #10
Ağaç Dostu
 
tturt's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-04-2008
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 4,506
Galeri: 112
Osmanlı Devrinde Bahçe Sanatı
Tarihler boyunca Osmanlı medeniyeti için bir değer oluşturmuştur bahçeler… Osmanlı tarihçileri imparatorluğun askeri, siyasi durumu ve gelişimi hakkında fazlaca bilgi verdikleri halde, medeni durum ve yönlerinin gelişimine ışık tutabilecek bilgileri vermekten sakınmaları veya ihmal etmeleri sonucu, Osmanlı medeniyetinin esas bünyesi içinde parçalanmaz bir unsur olan bahçelerin tarihsel gelişimi ile ilgili yeterli sayılabilecek bilgiler günümüze ulaşmamıştır ne yazık ki… Mevcud kaynaklardan elde edilen bilgilerin yeterli olmayışı, diğer taraftan da aid oldukları devirlerden kalma bahçe örneklerinin günümüze ulaşmamış olmaları, Osmanlı bahçeciliği üzerine yapılan araştırmaları zora sokmaktadır takdir edersiniz ki.

Bu olumsuzluklarla birlikte, mevcud olan kısıtlı kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında edindiğimiz kanaat doğrultusunda asla ihmal etmedikleri bahçecilik alanındaki durum, aşama, faaliyet ve hamleleri, belli başlı örnekleri kısmen de olsa hatırlatılarak, Türk Bahçecilik Tarihi’ne dair bir pencere açılmış olacaktır.
Neredeyse bütün tezyinatında çiçeklerden esinlenen ve bunu çeşitli örnekler halinde taşından toprağına kadar aşılayan bir milletin, hem estetik hem işlevsel manada bahçelere gereken önemi vermemeleri çok uzak bir ihtimaldir. Eski ve yeni bütün medeni milletlerde görülen ilk vatansever ve medeni gelişme adımının bahçe yaratmakla başladığını kabul ettiğimize göre, Türk bahçeciliğinin her halde çok eski devirlere kadar uzanıp giden bir geçmişi olması da mantıken icab eder. Ayrıca bahçecilik ve çiçekcilik alanında vaktiyle yetişen Türk ve bilhassa Osmanlı mütehassıslarının sayıca bolluğu ise, diğer milletlerinkiyle her bakımdan boy ölçüşebilecek durumda oldukları da bir gerçektir.

Osmanlı Türklerinde bahçeciliğin bir bilim dalı ve Sanat olarak görülmesi oldukça eski tarihlere dayanır.Bu eskiliğin hicri 900 (1495) tarihlerinden daha geçmiş zamanlara doğru uzanıp gittiğini gösterecek nitelikte “Tezkire-i şükufeciyan”, “Revnaku’l-ezhar”, “Şükufenama”, “Mi’yaru’l-ezhar”, “Ferahname” ve”Garsname” gibi bir takım tarihi kaynaklara rastlanmaktadır. Hicri 1100 (1689) yıllarında Şehremini Cami’nin hatibi olan Übeydullah Efendi yazdığı Netayicü’l-ezhar (Tezkire-i şükufeciyan) adlı çiçekci kitabında çiçekseverliğe gayret edilmesinin çiçek yetiştirmede ne derecede etkili olduğundan, zamanında mevcud olan çiçeklerin kimler tarafından ilk olarak yetiştirildiğinden bahsetmektedir.

Ayrıca alfabetik sırayla çiçekçilikle uğraşan şahısların adlarını da kitabında sıralamıştır ki, bunlar arasında Ebüssuud Efendi ile İbrahim Han zade Ali ve Mehmed beyler, İmam zade Mehmed Çelebi, Yeniçeri efendisi İsmail, Anbarcızade, Bostan zade Mehmed Efendi, Piri Paşa zade Seyyid Cemali Bey, Tezkireci Mehmed Efendi, Tacir Mustafa Çelebi, Cüce Hüseyin Çelebi ve Hasan Beşe gibi isimler bulunmaktadır. Übeydullah Efendi’nin bu eseri, Osmanlı bahçeciliğinin geçmişi incelenirken başvurulması gereken tarihi kaynakların başında gelir. Bunlardan başka Avcı Sultan Mehmed devrinde yaklaşık 1667 yıllarında Şükufename-i musavver adlı bir eser yazan Ali Çelebi ile Dördüncü Murad’ın aynı zamanda hekimbaşılığını yapan Kasımpaşalı Emin Mehmed Efendi, Hoca Sadü’ddin zade Salih Efendi, Tophaneli hattat Mahmut Çelebi, Dede Bey, Koca Mustafa şeyhi Hasan Efendi, Sarıyerli Solak zade oğlu, Fındıklılı Molla Çelebi, Üsküdarlı Muharrem usta, Çorbacı oğlu, Eyüblü veli Çelebi, Hasankaptan zade ve Üçüncü Ahmed devrinde yaşamış Üsküdarlı Toygarbaba lakabıyla bilinen Hamza Çelebi’yi sayabiliriz.

Türkiye’de ve özellikle İstanbul, Edirne, Bursa gibi büyük şehirlerde eski devirlere aid Osmanlı bahçelerinin tasarımı, mimarisi, biçim ve içerikleri, kullanılan harç ve materyalleri hakkında yeterli derecede bilgi olmadığına, bunun yanında bahçe örneklerinin de günümüze ulaşmadığına temas etmiştik. Bahçelerle ilgili bilgilere başta eski minyatürler, divanlar, tarihler ve özellikle, isimlerinden bahsettiğimiz çiçek ve bahçelere dair yazılmış eserlerle arşiv belgelerinde rastlanmaktadır. Bu kaynaklar klasik devirdeki Osmanlı bahçelerinin nitelik ve özellikleri hakkında yeterli olmasa bile aşağı yukarı bir fikir verebilmektedir. Bu fikirler doğrultusunda, Osmanlı bahçelerinde genellikle dört köşe büyük mermer havuzlar, gölge veren ve meyva yetiştiren büyük ağaçlar, sarmaşıklı ve salkımlı çardaklar, sed ve merdivenler, fıskiye ve selsebiller, çeşme ve ağzından su akan arslan heykelleri, gülistanlar, lalezar ve çemenzarlar gibi canlı ve cansız materyallerin bulunduğu yühsek ihtimal dahilindedir. Osmanlı bahçelerinin tasarımlarında karakteristik olarak havuz (daha ileri dönemlerde yapay gölet ve şelaleler de mevcut), fıskiye, selsebil, çeşme, ağzından su akan heykeller v.s. gibi daha çok suya dayalı cansız materyaller ile çeşitli canlı materyallerin kullanılmasında, islamiyette yapılan cennet tasvirinin; “cennet içinden ırmaklar akan, büyük havuzlar ve şelaleler bulunan, çeşitli türlerde ağaçlar ile hurma bahçeleri ve üzüm bağlarından oluşan bir bahçe mekanı olarak vurgulanmaktadır” rolü büyüktür.

Osmanlı’da dünyevi mekanda bir cennet köşesi yaratma arzusu ile bahçelerinde bu tür canlı ve cansız materyalleri kullanarak karekteristik Osmanlı bahçesini meydana getirmiştir. Bahçelerde canlı materyal olarak çınar, dışbudak, ıhlamur, karaağaç, çitlenbik, defne, erguvan, ve ahlat v.s. gibi büyük ağaçlardan, gül, lale, sünbül, zerrin ve karanfillerv.s. gibi bezeme elemanlarından bahsedilebilir. Bundan başka Osmanlı devri bahçelerinin mimari ve geometrik açıdan, bir tabiat taklidi eser olmadığını da kabul etmek gerekir. Bu durumda Osmanlı devri bahçesini, Osmanlı mimarisi gibi sadece milli bir zevk ve duygunun ürünü olarak düşünmek gerekir. “Süs” ten ziyade “mantık” ve “fayda” ya önem veren bu zevk ve duygu, yarattığı bahçesinde de kendisini göstermiş ve bu nedenle çiçek kadar yemişe ve ağaca da değer vermiştir. Ayrıca Osmanlı devrinde Türk bahçesinin, bahsettiğimiz belli başlı unsurları gibi; bir ev veya bir konağın, bir köşk veya bir sarayın en önemli bir bölümü olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Aralarında yerin konumu ve müsadesine göre değişik şekillerde tasarlanarak yapılmış olanlar gibi bazı ayrılıklar bulunmasına rağmen içerik ve karakter itibariyle birbirlerine aşağı yukarı benzemektedirler.

Osmanlı devrinde İstanbul’da her ev veya konakta olduğu gibi padişahlara aid saray, kasır ve köşklerinde birer bahçesi olduğu bilinmektedir. Gerek Osmanlı tarihlerinde, gerekse basılmamış arşiv belgelerinde bu gibi yerlerden bahçe olarak bahsedilmektedir. Önceleri sahiplerinin elinde iken sonraları ölüm, terk gibi daha birçok nedenden dolayı padişahlara intikal eden bahçeler de mevcuttur. Osmanlı srayında bulunan asıl hasbahçe haricinde, yine padişahlara tahsis edilen İstanbul bahçeleri de vardı. Bilindiği gibi İstanbul’da Topkapı Sarayı’ndaki Hasbahçe içindeki binaların bir çoğu ilim ve sanat öğretilen irfan yuvaları idi. Osmanlı’da ilim veya sanat akademisi sayılan bu yere Hasbahçe denilirdi. Mimar Koca Sinan ile Mimar Mehmed Ağa’nın hep bu hasbahçedeki çalışma mekanlarından ilham alarak yetiştiklerini biliyoruz.

Şahsi gelirlerinin bir kısmını veya şahsi zevklerinin belli bir bölümünü temin ve tatmin etmek amacıyla Osmanlı padişahlarının İstanbul’un muhtelif yerlerinde bahçeler tesis ve işletmeleri çok eski bir usuldü ve bu iş Osmanlı sarayında önemli bir yer işgal eden bostancılar sınıfının esas görevini teşgil ediyordu. Ayrıca Rumeli’de Tunca ve Meriç vadilerinde Edirne sarayına bağlı geniş sahalar işgal eden bu cins bahçeler mevcuddu. Bostancı ocağında görevli kişiler, ya sarayın Hasbahçesi’nde veya saray haricindeki, diğer bahçe ve bostanlarda hizmet ederlerdi. Bostancı ocağı dokuz dereceli bir sınıftan oluşmaktaydı. Bahçe ve bostan işleriyle meşgul olan bostancılar, Hasbahçe ve hassa bostancıları olarak iki kısımdı. Birinci kısım yirmi bölüktü; ve sarayda Hasbahçe’ye bakarlardı.Saray dışındaki bahçe ve bostanlarda çalışan bostancılar, üstad denilen başlarının gözetimi altında ayrı ayrı topluluk halinde idiler.

Daha sonraki tarihlerde hariçteki bahçelere de Hadaik-i hassa denilmiş ise de, asıl Gılman-ı Bağçe-i hassa ismi verilen bostancıların çalışmış oldukları mahal Hasbahçe idi. İstanbul bostancıbaşısı her sene idaresi altındaki bütün bu bahçelerde yetişerek satılan mahsullerin defterini zamanında padişaha sunmak görevleri arasındaydı. Dışarıda sebzelerin 200, çiçeklerin ise, yaklaşık 17 dükkanda satışa sunulduğu söylenir. Bütün hadaik-I hassa’yı aynı derecede ilgilendiren şu tarihi kayda da dikkat çekmek gerekir. Evahir-i c. ahir tarihli olan bu hüküm suretine göre bütün hasbahçe’lere dikilen çınar, dışbudak, ıhlamur, karaağaç, çitlenbik, meşe, defne, erguvan, ve ahlat ağaçlarının taze ve yetişmiş fidan halinde İzmit, Karamürsel ve Yalova’dan getirildiği anlaşılmaktadır.

Tarihi kaynaklarda ismi geçen belli başlı hasbahçe ve diğer İstanbul bahçeleri arasında şunları sayabiliriz; hicri 991 – 1146 yılları arasına rastlayan yirmiye yakın tamirat defterinde adları kaydedilmiş olan Bağçe-i Çiftlik, Bağçe-i Kiremidlik, Bağçe-i Mandıra-i İrva, Bağçe-i Mandıra-i Mirı, Bağçe-i Bab-ı Nev, Bağçe-i Kapudan Ali Paşa, Bağçe-i Çiftlik-i Şeyh Efendi, Bağçe-i Tırnakçı Hasan Paşa, Bağçe-i Ağa-i Darü’s-saade, Bağçe-i Kalender Paşa, Bağçe-i Sazlı Dere, Bağçe-i Yusuf Paşa, Bağçe-i Şah-ı huban, Bağçe-i Uskumru, Bağçe-i Merre Hüseyin Paşa, Bağçe-i Mustafa Paşa, Bağçe-i Haracı, Bağçe-i Mesih Paşa, Bağçe-i Aişe Sultan, Bağçe-i Umur, Bağçe-i Kuzguncuk ve Bahçe-i Fındıklı gibi bahçelerin tam olarak bulundukları yerler,yaptıran kişilerinin adları, tesisleri, bölümleri, mahsulleri ve diğer özellikleri hakkında bugün için esaslı bir bilgi mevcut değildir. Ayrıca bunlara yine Tersane civarındaki İskender Paşa, Cebeci köyü’nde Mustafa Paşa, Alibeyköy’de Mustafa Paşa çiftliği, Eyüb’de Hüsrev Bey çiftliği, Haznedar’da Çiftlik, Litroz köyü’nde (Bugün Bakırköy’e bağlıdır. Bu civarlarda bulunan Ferhad Paşa çiftliği’nde vakıf sularından Halkalı suyuna ait bir menba bulunmaktadır.) Ferhad Paşa, Tuba köyü’nde İbrahim Paşa, Karabali civarında Liman-ı cedid, Tuzla’da Mehmed Ağa çiftliği, Topçular’da Valide Sultan, Rumeli ve Anadolu yakalarına rastlayan Boğazkesen, Çengelköy’de Kütel, Karaağaç’ta İbrahim Paşa, Yeniköy’de Feridun Paşa (veya Ağa) ile Eyüb Paşa, İmam iskele’nde Fatıma Sultan ile Hatice Sultan, Kağıdhane’de kasır ve Kadırga’da Osman Paşa, İbrahim Paşa Sarayı, Galatasaray, Taşlık ve Kuruçeşme civarında Gazanfer Ağa, Ahmed Paşa, Samandıra’da Kapuağası çiftliği, Kiremidlik ve Gökçelü köylerinde Defterdarzade İbrahim Paşa bahçeleri bir dereceye kadar ilave edilebilir. Bulundukları yerlerden başka yine haklarında esaslı bir bilgi bulunmayan diğer bazı İstanbul bahçeleri arasında ise, Beşiktaş’ta Valide Sultan ile Valide kethüdası Mustafa Efendi bahçeleri ve Kazancıoğlu bahçesi, Ortaköy’de Bayram Paşa kethüdası Ali Paşa, Mehmed Paşa ve Halil Paşa bahçeleri,Göksu’da Küçükgöksu, Bayram Paşa ve Sultan Beyazıd bahçeleri, İstavroz’da Mirimiran bahçesi’yle Mehmed Paşa, Yemişçi Hasan Paşa, Receb Paşa ve Nakkaş Paşa bahçeleri, Üsküdar’da Gaffuri Efendi, Defterdar Paşa, Bayram Paşa, Sinan Paşa ve Müsahib Paşa bahçeleri, Kuleli’de Mustafa Paşa bahçesi, Beykoz’da Cay-i Umur Bahçesi, Yenikapı’da Bab-ı nev ve Valide Sultan bahçeleri, Yedikule’de Mehmed Paşa bahçesi, Topkapı’da Valide Sultan ve Hasan Ağa-zade bahçeleri ile Halil Paşa, Fazlı Paşa veYemişçi Hasan Paşa bahçeleri, Südlice’de Caferabad, Hasanabad, Abdüsselam, Ebüssuud Efendi ve Bezirganbaşı bahçeleri, Küçükçekmece ile civarında Valide Sultan ve Mahmud Paşa bahçeleri ile Safraköyü ve Florya bahçeleri (Tamirat defterlerinde adına Florina olarak rastlanan bu bahçenin, Florina kuşları ile bir ilgisi bulanması olasıdır.
Aynı zamanda Flurya ismi altında onyedinci asır Ikinci yarısında mevcud olduğunu da bilinmektedir. Bir rivayete göre Florina kazasından gelip Çifteburgaz köyüne yerleşen ve sonrasında bugünkü Florya semtlerine kadar yayılan Rumlar birlikte getirdikleri Florina kuşlarını burada üretip çoğaltmışlardı, bugünkü Florya isminin buradan geldiği sanılmaktadır.), yine Küçükçekmece civarında Harmanderesi mevkiinde Bahçe-i Sultani bulunmaktadır. Belli başlı hasbahçeler olarak ise; Davutpaşa Bahçesi, İskender Çelebi Bahçesi, Harami Deresi Bahçesi, Vidos Bahçesi, Siyavuş Paşa Bahçesi, Halkalı Bahçesi, Tersane Bahçesi, Karaağaç Bahçesi, Koca Yusuf Efendi Bahçesi, Beşiktaş Bahçesi, Dolmabahçe, Karabali Bahçesi, Üsküdar Bahçesi, Ayazma Bahçesi, Piyale Paşa Bahçesi, Haydarpaşa Bahçesi, Fener Bahçesi, İstavruz Bahçesi, Kule Bahçesi, Kandilli Bahçesi, Göksu Bahçesi, Çubuklu Bahçesi, İncirli Bahçesi, Sultaniye Bahçesi, Tokad Bahçesi, Büyükdere Bahçesi, Emirgune Bahçesi, Bebek Bahçesi gibi bahçeleri sayabiliriz.
Kaynak :
De Amicis, E. (1993) İstanbul (1874)
Şehsuvaroğlu, H. Y. (1986) Boğaziçi’ne Dair
Erdoğan, M. (1956) Osmanlı Devrinde İstanbul Bahçeleri Vakıflar Dergisi Sayı 4
Nirven, S. N. (1946) İstanbul Suları
Uzunçarşılı, İ. H. (1945) Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı
Refik, A. (1930) Hicri OnIkinci Asırda İstanbul Hayatı

Derleme :
F.Reyhan USLU - Mimar Sinan Ün. Mimari Restorasyon
peyzaj.org

agozce, tener, jineop ve 3 kişi beğendi.
tturt Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-06-2012, 00:01   #11
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Galeri: 4
Şöyle bir ölçüp biçince bu bahçe konusunu, aklıma gelen birkaç noktayı yazmak istedim. TV'de gözüme ilişen bir program da bu fikirlere kaynak oldu ya, neyse...

Biz Türklerin yatuk olana kadar zaten bu tür bir meşgale ile uğraşması mümkün değildi.

Çünkü tartışmasız faydacı bir dünya bakışına sahipken bir bahçe kurayım, çiçek, ağaç dikeyim karşısına geçip de şöyle bir seyredeyim düşüncesi zaten taban tabana zıt görüşlerdir.

Ancak dikkatimi çeken konu şu: sınırları belirlenmiş, zevk, sefa ya da sosyal amaçlarla bahçe düzenlemesek de bitki ve çiçekleri farklı biçimlerde zaten düzenlemiş, görsel bir zenginlik unsuru olarak derlemişiz. Hem de nerede biliyor musunuz? Yurdun (evin) ortasında, duvarında, atın üstünde... Kısacası HALI'da...

Yatuk olunup bir de üzerine İslam'la tanışınca halı kültüründe çok büyük bir bir eksilme olmasa da bitki ve çiçeklerin derlenerek kullanılması için yeni bir mecra keşfetmişiz. ÇİNİ'de...

Fonksiyonu olmayan hiç bir iş ve oluşa vakit ayırmayan, hayatında yer vermeyen bu akıllı Türklerin, kaynakların ve bilginin verimli kullanılması adına bence harika bir bakış açısı sunduklarını düşünüyorum.

Bahçe düzenlemelerinin sınıfsal ve sosyal -lütfen dikkat kültürel değil- boyut kazanması çok sonra olsa da yaşlı Evropa'nın kopyası olmakta öteye geçememiştir.

tener, jineop ve mrduran beğendi.

Düzenleyen Odeh : 29-06-2012 saat 00:05 Neden: İmlâ.
Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-06-2012, 14:41   #12
Ağaç Dostu
 
mrduran's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
..Isabel ile Ferdinand ikilisi ordularının başında, kışı çadırlarında geçirirken..., ...katliama giriştiler....., ....mühtedilerden on iki bini de kılıçtan geçirildi.... ALINTI.


...Emir’in bir takıntısı da yörenin kurak arazisini yeşertmekti.....
Takıntıya bakın, ne kadar banal demi?. Üstelik çok ta takıntıları varmış.

Sadece kalan bahçeleri görüyoruz, yıkılmayanlardan.Şartsız şurtsuz da olmamış bunlar. 55 adet imiş. Uyulmuşmu peki?.

Çok taklitçiyiz vesselâm..

Tavşanın suyunun suyunu, taklidin de taklidini almışız, Babil, Mısır, Hind,Çinden gelenler sayılmasa da..., Ve de Avrupa' nın icâd ettiğini iddia ettiği teknolojik buluşlar konusundan bilhassa konu başlığı nedeni ile uzak kalarak....

Üstelik hayvan sürülerimiz ile ''Yörür'' ken. Kimimiz yatuk olup Türkmen, kimimiz yörümeye devam edip yörük adını almışız. Ve zamanımızda da yazlıklar da yaşamayı severiz, yayla niyetine.
Asma bahçeleri, Cennet bahçeleri yapıp sefa sürenlerin sonunu gördüğümüzden olsa gerek bahçe işine bulaşmamışız.

Bulaştığımız bu günlerde de medyayı takip...

Sağlıkla kalın inşallah.

Saygılarımla lütfen.

agozce, tener ve Tura beğendi.
mrduran Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-06-2012, 00:14   #13
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Galeri: 4
Kaynağı kültüründe olmayan, başka bir kültürden bir neden ile alınan olgular taklittir. Ne zamana kadar? Uzun yıllar boyunca kendi mayanla karıp yeni, özgün ve kendi kültürüne has bir yapı kazanıncaya kadar... Bu sonuca ulaşabiliyorsa ayıp ya da kötü de değildir. Ama tekâmül olmaz ise iste o vakit tatsız tuzsuz bir taklit olarak kalır.

İşte bu konu da özgün ve kendi kültürüne has bir yapı oluşturmuş ve Türk Bahçesi adını taşıyabilecek özgün ornekleri araştırıyor. (En azından ben öyle anladım)

tener ve mrduran beğendi.
Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-06-2012, 10:00   #14
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
jineop's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,113
Galeri: 94
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi jineop Mesajı Göster
Bu konuda çalışmaları olan Gürsan Ergil' e mail atarak yardımlarını istedim. İnşallah sitemizede üye olur
Sayın Gürsan Ergil'den cevap maili

Merhaba Aysel Hanım,Ağaçlar net'te konu ile ilgili yazılanaları okudum. Türk/Osmanlı bahçeleri hakkında Türkçe ve yabancı dillerde yazılmış kitap, makale,tez ve araştırmaların tümünü kapsayan bir kaynakça listesini oluşturmak yararlı olabilir. Ben sadece türkçe ve ingilizce kaynakları inceleyebiliyorum ama biliyorumki diğer dillerde de çok önemli araştırmalar var.Dilerseniz size Türkçe ve İngilizce kaynaklara (bu liste üyelerin yapacağı eklemelerle giderek büyür ve konuya ilgi duyanlara bir başlangıç noktası oluşturur) ait bir liste hazırlayıp gönderebilirim.
Sevgiler Gursan Ergil

tener, Tura, merlict ve 2 kişi beğendi.
jineop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-06-2012, 10:23   #15
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 30-06-2012
Şehir: ist
Mesajlar: 5
Bu Faydalı bilgi için teşekkürler

tener ve jineop beğendi.
enclock Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-06-2012, 20:40   #16
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 30-06-2012
Şehir: ANTALYA
Mesajlar: 2
Güzel bir konuya değinilmiş çok daha derinden araştırılması gereken bir konudur. Yeterli kaynak bulamamışımdır hiç.

nsoferatu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-07-2012, 11:56   #17
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
jineop's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,113
Galeri: 94
Sayın Gürsan Ergil Bey hemen maille bana geri dönmüş. Ama ben maili gözden kaçırmışım. Dün yine konuya hassasiyet gösterdiğinden tekrar mail yollayıp, eski maillden haberdar olmamı sağladı. Kendisine duyarlılığı ve yardımları için teşekkür ediyorum.

Selamlar, Aysel hanım,

Bir çok ülkede yaptığım bahçe gezileri sonucunda edindiğim izlenim tarihi bahçelere verilen önemin aslında o ülkenin gelişmişliğiyle doğru orantılı olduğu yönündedir. Bu gün tarihi bahçelerini koruyup geliştirmiş İngiltere, Japonya gibi pek çok ülkenin kültürel miraslarına sahip çıkmalarının yanında önemli turizm gelirleri elde ettiklerini özellikle belirtmek isterim. Ingilteredeki Kew Botanik Bahçesi bu konuya iyi bir örnek teşkil eder. Giriş için 35 TL gibi yüksek bir ücret ödenen bu bahçeyi bir yılda iki milyondan fazla turist ziyaret eder ve bu rakam neredeyse bizim muhteşem Topkapı Sarayımızı ziyaret eden turist sayısıyla aynıdır.

Tarihi bahçe korumacılığının ülkemizdeki durumu ise malesef pek ic açıcı değildir. Topkapı, Beylerbeyi, Dolmabahçe, Yıldız gibi birkaç önemli saray bahçesi ve Emirgan gibi bazi parklar kısmen korunmuş olsada pek çok önemli tarihi bahçe yok olmuş veya yok olmak üzeredir. Bu konuda bilinçlenmek, tarihi, kültürel yeşil alanları, anıtsal ağaçları korumak hepimizin vatandaşlık görevi olmalıdır.

Osmanlı/Türk bahçe kültürü konusu malesef uluslararası literaturde yeterince yer almayıp, hakkettiği ilgiyi görmemektedir. Bunun başlıca sebebleri ise; konuyla ilgili yabancı dilde yazılı metinlerin ve orjinal haline yakın durumda korunmuş bahçelerin azlığı olarak sıralanabilir. Son on yılda ülkemizde yapılmış araştırmaların hızla artması ise sevindirici bir gelişmedir. Yabancı dilde yazılmış eserlerde Türk bahçesi konusu coğunlukla Müslüman bahçeleri başlığı altında sınıflandırılmış özetler şeklindedir. Türk/Osmanlı bahçesini özetleyerek incelemiş eserler içinden G. and S. Jellicoe’nun, The Landscape of Man (1972), C. Thacker’in, The History of Gardens (1979) and E. B. Rogers’in, Landscape Design’ını (2001) sayabiliriz. Konuyu daha derinine incelemek isteyenler için aşağıdaki kaynakça yararlı olacaktır.

Sevgiler

Gürsan Ergil

agozce, merlict ve mrduran beğendi.
jineop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-07-2012, 11:58   #18
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
jineop's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-11-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 5,113
Galeri: 94
Kaynaklar

Kaynakça

Akdogan G; Istanbul Peyzajının Tanziminde Ana Prensipler, Istanbul, 1962.

Aktepe Munir; Damad Ibrahim Pasa Devrinde Lale, Tarih Dergisi, Istanbul, 1953 – 1954.

Aktepe Munir; Istanbul Fenerbahcesi Hakkında Bazı Bilgiler, Edebiyat Fak. Tarih Dergisi, No 32, Istanbul, 1979

Arslanoglu E. Gonul; Eski Turk Bahceleri ve Ozellikle Eski Istanbul Bahceleri, Ankara, 1972.

Arslanoglu E. Gonul; Tarih icinde Formel Bahcenin Gelisimi ve Turk Bahcesine Etkileri, Ankara, 1974.

Atasoy Nurhan; Turklerde Cicek Sevgisi ve Sanatı, Turkiyemiz, 3 Subat, 1971, pp14-24.

Atasoy, Nurhan; A Garden for the Sultan: Gardens and Flowers in the Ottoman Culture, Istanbul, 2002.

Atasoy, Nurhan; Ottoman Garden Pavilions and Tents, Muqarnas XXI, 2004.

Atasoy, Nurhan; 15. Yuzyıldan 20. Yuzyıla Osmanlı Bahceleri ve Hasbahceler, Kultur ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 2005.

Atasoy Nurhan; Matrakcı Nasuh and Evliya Celebi: Perspectives on Ottoman Gardens, Middle East Garden Traditions: Unity and Diversity, Dumbarton Oaks, 2007, pp197.

Ayvazoglu Besir; Lale Devrinden Once Lale, Istanbul Armaganı, 4, Istanbul, 2000,

Baytop Turhan; The Tulip in Istanbul During the Ottoman Period, Tulip: A Symbol for Two Nations, Istanbul, 1993.

Baytop Turhan; Turkiye’de Eski Bahce Gulleri, Ankara, 2001.

Baytop, A; The Flora of the Yıldız Park at Istanbul, Istanbul Univ. Eczacılık Fakultesi Mecmuası, No 21, 1985.

Busbecq, Ogier; The Letters of Ogier Ghiselin de Busbecq, Imperial Ambassador at Constantinople, 1554-1562, Translated by E. Seymour Forster, Oxford, 1968.

Calıs B.Deniz; Gardens at the Kagıthane Commons during the Tulip Period, Middle East Garden Traditions: Unity and Diversity, Dumbarton Oaks, 2007, pp239

Cecen Kazım; Istanbul’un Osmanlı Donemi Suyolları, Omas offset, Istanbul, 2000.

Cerasi, Maurice M.; Osmanli Kenti, Istanbul, 1999.

Cerasi, Maurice M; The Commerce of Forms and Types Between the West and the Ottoman East from the Sixteenth to the Eighteenth Century, Environmental Design: Journal of the Islamic Environmental Design Research Centre, 1997-98-99.

Ceylan Gurkan; Osmanlı’dan Gunumuze Dort Gozde Cicek, Guller, Karanfiller, Laleler ve Sumbuller, Istanbul, 1999.

Collier M; Wrightson D. The Re-creation of the Turkish Tent at Painshill, Garden History the Journal of the Garden HistorySociety, Summer 1993.

Culpan Cevdet; Selviler, iki cilt, Istanbul, 1961.

Davis P.H.; Flora of Turkey and the Egean Islands, 11 cilt, Edinburgh, 1997.

Disbudak Dilek; Gecmisten Gunumuze Ihlamur Mesiresi, Milli Saraylar, Istanbul, 1992, pp156-166.

Dunden Bugune Istanbul Ansiklopedisi; 8 cilt, Kultur Bakanlıgı ve Tarih Vakfı, Istanbul, 1993.

Duran Gulnur; Ali Uskudari’nin Cicek Resimleri, P sanat Kultur Antika, No9, Bahar 97, pp 66-88.

Eldem, Sedat Hakki; Turk Bahceleri, Istanbul, 1973

Eldem, Sedat Hakki; Koskler ve Kasirlar, Istanbul.

Eldem, Sedat, Hakkı; Sa’dabad, Milli Egitim Basımevi, Istanbul, 1977.

Erdogan, Muzaffer; Osmanli Devrinde Istanbul Bahceleri, Vakiflar Dergisi IV, Ankara, 1958.

Ergil Gursan; Turkish Garden Art and Its Influence on European Landscape Design, Landscape Institute of the Arnold Arboretum of Harvard University, Cambridge, 2006.

Evliya Celebi; Evliya Celebi Seyahatnamesi, 1, Istanbul, 1996.

Eyice Semavi; Aynalıkavak Kasrı, Turkiye Diyanet Vakfı Islam Ansiklopedisi, c4, Istanbul, 1991, pp264-266.
Eyice Semavi; Ayazaga Kasrı, Turkiye Diyanet Vakfı Islam Ansiklopedisi, c4, Istanbul, 1991, pp 205-206.

Eyice Semavi; stanbul Halkının ve Padisahların Unlu Mesiresi: Kagıthane, Istanbul Armaganı, 3, Istanbul, 1997, pp 75-95.

Gokyay Orhan Saik, Bagceler, Topkapı Sarayı Muzesi-Yıllık, 4, Istanbul, 1990.

Gulersoy, Celik; Istanbul’un Anıtsal Agacları, Turkiye Turing ve Otoobil Kurumu Yayınları, İstanbul, 1984.

Gulersoy, Celik; Bogazici Koruları, Turkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları, Istanbul, 1970.

Gunalp, Ozlem Salman; Osmanlı Saray Bahceleri, Skylife Magazine, Sayı 200, Istanbul, Mart, 2000.

Harvey, John; Turkey as a Source of Garden Plants, Garden History Society IV, 1976.

Kocu Resat Ekrem; Bostan, Bostanlar, Istanbul Ansiklopedisi, 3, Istanbul, 1963, pp 2971-2973.

Kocu Resat Ekrem; Tarihte Turk Cicekciligi, Buyukdogu, 3, 1943.

Kristovoulos; History of Mehmed the Conqueror, tr. Charles T. Riggs, Princeton 1954.

Kutluk Halil; Turkiye Ormancılıgı ile Ilgili Tarihi vesikalar (1339-1923) Istanbul, 1948.

Loudon, John Claudius; On the Laying Out, Planting, and Managing of Cemeteries and on the Improvement of Churchyards. TheGardener’s Magazine, 1843

Mehmed bin Ali; Terceme-I Cedide Fil-Havassi’l- Mufrede, Merkez Efendi Geleneksel Tıp Derneği Yayınları, Istanbul, 2006.

Montagu, M. Wortley; Letters, London, 1992.

Necipoglu, Gulru; The Suburban Landscape of Sixteenth-Century in Istanbul as a Mirror of Classical Ottoman Garden Culture, Muqarnas VII, 1997.

Necipoglu Gulru; 15. ve 16. yy Topkapı Sarayı, Mimari, Toren, Iktidar, Yapı Kredi Yayınları, Istanbul, 2007.

Odekan Ayla; Beykoz Kasrı, Turkiye Diyanet Vakfı Islam Ansiklopedisi, c.6, Istanbul, 1992, pp 67-68.

Orbay Fatih; Anadolu’nun Cicekleri, Tekfen yayınları, Istanbul, 2007.

Onler, Zafer; Revnak-I, Bustan, Ankara, 2000.

Pardoe, Julia; The Beauties of the Bosporus, London, 1846.

Polat N. Hikmet; Turk Cicek ve Ziraat Kulturu Uzerine, Cevat Rustu’den Bir Guldeste, Kitabevi, Istanbul, 2001.

Redford, Scott; Anadolu Selcuklu Bahceleri, Eren Yayıncılık, İstanbul, 2008.

Salman Ozlem; Son Donem Osmanlı Bahceleri, Ocak 1999, (ITU yayınlanmamıs doktora tezi)

Sehsuvaroglu Haluk; Manisa Sarayı, Cumhuriyet Gazetesi, 4 Temmuz 1955, 78

Sehsuvaroglu Haluk; Bursa Sarayı, Turk Turing ve Otomobil Kurumu Bulteni, Nisan 1975, pp78.

The Turkish Garden Issue, Cornucopia, Issue 13, Volume 3, 1997

The Ottoman Pleasure Garden; Cornucopia, Issue 29, Volume 5, 2003. pp40.

Titley, Norah M., Plants and Gardens in Pesian, Mughal And Turkish Art.

Unver Suheyl; Turkiye’de Lale Tarihine Bir Bakıs, Turk Yurdu, Y.S.C. II 2, Mayıs, 1990.

Unver Suheyl, Turk Sanatında Cicekler ve Buketler, Turkiyemiz, 22, Haziran 1977, pp 14-17 / 42-43.

Yaltırık Faik, Efe Asuman, Uzun Adnan; Tarih Boyunca Istanbul’un Park Bahce ve Koruları Egzotik Agac ve

Calıları, Isfalt yayınları, Istanbul, 1997.

Yaltırık Faik, Scott J; The Gardens of İstanbul and the Bosphorus, London, 1990.

Yaltırık Faik, Uluocak N; Istanbul Bogaz Cevresi Bitki Ortüsü Ozellikleri ve Fonksiyonları, İstanbul Boğazı ve Cevresi Sorunları Sempozyumu, Kutulmus matbaası, Istanbul, 1975, 111-117

Yaltırık F, Efe A, Uzun A; Istanbul Adalarının Dogal ve Egzotik Bitkileri, Istanbul Adaları Imar ve Kultur Vakfı Yayınları, Resim Yaltırık F, Efe A, Uzun A; Istanbul Adalarının Dogal ve Egzotik Bitkileri, Istanbul Adaları Imar ve Kultur Vakfı Yayınları, Resim matbaacılık, Istanbul, 1993.

agozce, merlict ve mrduran beğendi.
jineop Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-07-2012, 13:39   #19
Ağaç Dostu
 
mrduran's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
LAHANA ' dan Kültür


Merhaba efendim,

Önceki yazımda demem odur ki;

Bırakın şehir devletlerini, beylikleri, kontlukları, her köy ve mezranın birbirleri ile düşman olduğu bir ülkede( var ise tabii) her hangi bir bahçe dizaynı düşünülebilinir mi?. Hele Avrupa 'nın nerede ise 1/3 'ünün Veba ile yok olduğu bir dönemde.

Ancak kale veya gene kale gibi olan manastırlarda belki.

Peki kısıtlı yer nedeni ile biz olsak ne yetiştiririz; Lahana ve zaruri ihtiyaç tıbbi bitkiler...

İrem bağları, Kisra sarayı, Pers bahçeleri, Kirman bahçeleri, Marco Polo 'nun dudaklarını uçuklatan ve bunları, öz ülkesinde anlattığında da ''deli'' damgası ile hapise tıkılmasının nedenlerinden biri olan Çin 'deki bahçeler, Gazneli 'yi bile afallatan Hind diyarı güzellikleri, Avrupalı seyyahların anlata anlata bitiremedikleri şarapları ile ünlü, nihayetinde Arap 'ların ilgisini çekerek işgalleri ile son bulan zengin Azeri bağları, Sezar' ın başını döndüren Mısır bahçeleri, hala araştırılmakta olan Orta Afrika medeniyetinin nasıl buralarda bu ortamda cennet' e benzer bahçeler yaratabildikleri hakkındaki düşünceler...

Yukarıdakiler var iken, kültür değiller miydi?. Birilerinden mi alınmış idi?. Birileri mi taklit edilmiş idi?.

Bu manastırda yaşarken zaruri ihtiyaç dışında 100-200 papaz, keyfinin beğendiği hangi süs bitkisini yetiştirmeyi düşünebilir. Düşünmesine izin verilir mi?.

Çoğunlukla 16. ncı asıra girince düşünmeye başlamışlar. Sebebi de; ortak düşmana(Başta Osmanlı-yani biz Türkler) karşı birlik olup, birbirlerinin tarla/bahçelerini yıkmaktan vazgeçmelerinden sonra. Osmanlı 'da sınırlar hariç her yer güven altında idi ve ihtiyaçlarının dışında keyfine göre de bitki yetiştirebiliyorlardı.

Haaa.. bu demek değil ki biz Türkler süs bitkilerini seviyor idik. Aksine o zamanda böyle düşünmen bile kendi toplumunda ''aylak'' damgası yemene neden olurdu. Sürülerin var iken sen git yarım aklınla süs bitkisi yetiştir. Tef ' e korlar adamı..

Ama genede beylikler, şehzadeler, sultanlar, zenginlerin bahçe kültürleri bile Avrupa 'nın hâyâlllerinin ötesi demeyeyim, hâyâllerini süslerdi.


Şimdi biz netcez;

Bahçe kültürünü Avrupadan alıyormuyuz mu diyeceğiz...

yoksa;

Avrupa 'nın taklit ettiği bu kültürü (onlara ait bile olmayan bir kültür- kültür öyle 3-5 asırda oluşan bir şey değil/olamaz..) taklit mi edecez... taklidi taklit mi?.

Onları aşağılamıyorum. Sadece şartları gereği yapamadıklarını söylüyorum. Patetes bile nimet olmuş onlar için. Çünkü toprak altında/gizli/saklı bir nimet hem de. Yugoslavya' daki akrabalarımın son savaşta, sıplardan saklanırken geceleri patates sökmek için tarlalarına gizlice gitmeleri..., Lahana bile lüks olmuş onlara.

Vesselam;

Bir başkasından, onun kültüründe olmayan bir şeyi zaten alamazsın, yok ki kültüründe.

Ancak, onun sonradan önem verdiği, önemsediği şeyleri alabilirsin. Çünkü bu sırada onların sınırları hariç her yerleri güvenli olmuş, senin ise her yerin güvensiz.. Olan Türk Bahçe keyfin de yitirilmiş, yeniden yapılanma zorunda..

Gene de şunu söyleyeyim, onlarda tuvalet/su kültürü bile yok iken, bizimkiler onlardan 10 asır önce suyun korunması için katı hükümler koymuş ve otomatik(evet otomatik- yanlış yazmadım- bilgisayar programcıları bilir sanırım bunu, çünkü temelini buna dayayanlar var) popo yıkama düzeneği yapmışlar, hemde otomatik kuş cıvıltıları altında.

Sağlıkla kalın inşallah.

Saygılarımla lütfen.

selis ve hk50 beğendi.

Düzenleyen mrduran : 13-07-2012 saat 17:14 Neden: unutulan linkler ilave... ve harf hatası
mrduran Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 14:48.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024