agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Orman, Ormancılık, Orman Yangınları, Ağaçlandırma
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 03-02-2009, 16:22   #1
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 12-11-2007
Şehir: Göktürk Beldesi/İstanbul
Mesajlar: 2
Ağaçlandırılan 2B bölge, tekrar orman envanteri içine nasıl aldırılır?

Selamlar,
Ben bir üyenizim.Göktürk İskoza Baltalık Mese Ormanı yanında 2B olarak katogorize edilen bölgeyi-yaklaşık 49 dönüm-yanındaki ormanın biyolojik çeşitliliğine uygun olarak arazinin yapısını bozmadan ağaçlandırdık.Bu araziyi tekrar orman envanteri içine alabilmek için ne yapmalıyız.Yardımlarınız ile bir ormanlık araziyi kurtarma girişimimize yardım etmeniz ricasıyla,saygı ve selamlar,
hale kulacaoglu
halekulaca@gmail.com

Hale Kulacaoglu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-02-2009, 22:09   #2
Ağaç Dostu
 
seaa's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-08-2008
Şehir: Ankara
Mesajlar: 734
Tema vakfıyla temasa geçerseniz size yardım edebilirler diye düşünüyorum

seaa Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-02-2009, 22:44   #3
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
2 B arazisi için süper bir çalışma. Böyle bir organizasyon yapacaksın 2 B arazilerini hemen ağaçlandıracaksın, olayı orada bitireceksin. Tebrik ederim doğrusu ve bu işgal edilmemiş her 2B arazisine emrivaki ile yapılmalı bence, hadi bakalım ondan sonra nereyi satacaklarsa satsınlar...

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-02-2009, 22:34   #4
Ağaç Dostu
 
sezinci's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-11-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,969
Galeri: 28
Öncelikle sizi bu çalışmanızdan dolayı tebrik ederim.

Orman kadastrosu çalışmaları yapılırken bu tür yanlışlıkları (veya adına siz ne derseniz deyin) düzeltmek için 2003 yılında çıkarılan 4999 sayılı kanun vardır. Bu kanunun 3. maddesine göre gerekli yerlere müracaat ederseniz. isteğinizin dikkate alınacağını düşünüyorum. Ama 4999 çalışmasının yapılmasını siz isteyebilir misiniz bundan emin değilim. Araştırmak gerekli. Şimdiye kadar orman işletmelerinin istediğine tanık oldum. Ama vatandaş olarak siz isteyemeseniz bile orman işletme müdürlüğü veya orman bölge müdürlüğüne resmen müracaatınızı yapın. Bu konu üzerinde ciddi bir şekilde durulacağını düşünüyorum.

sezinci Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-02-2009, 15:58   #5
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 12-11-2007
Şehir: Göktürk Beldesi/İstanbul
Mesajlar: 2
2B ler tekrar ağaçlandırılıp,kazandırılamaz mı?

Bizler Göktürk'te(Kemerburgaz yakınındaki belde) oturan ve buradaki henüz sahipliği tayin edilmemiş bazı 2 B arazilerinin ağaçlandırılarak yeniden kazandırılmasına çalışıyoruz.Ancak bu ağaçların kesilmesi tehditlerini alıyoruz.Ağaçların dikildikleri anda mülkiyeti ne olursa olsun kamu malı sayıldığını biliyoruz.Ancak 6831 sayılı Orman Yasası vd.yönetmeliklere baktık,maalesef hukuki bir müeyyideye rastlayamıyoruz.Deneylerimizden ne çıkarabiliriz? İlerde başlatılacak 2B mücadelelerinde nasıl yöntemler yaratabiliriz?
Hale kulaca

Hale Kulacaoglu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-02-2009, 13:24   #6
Ağaç Dostu
 
sezinci's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-11-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,969
Galeri: 28
Hale hanım yasa ve yönetmeliklerde hangi konuda hukuki müeyyide aradığınızı anlayamadım. Daha açık yazarsanız yardımcı olabileceğimi düşünüyorum.

2/B çalışmalarına kadar siz ağaçlandırmalarınız devam edin bence. Tehdit kısmına birşey diyemem ama bunlar değerli arazilerde her zaman olur. Bu arada bir önceki mesajımda belirttiğim 4999 çalışmasının yapılabilmesi için orman bölge müdürlüğünün teklifiyle orman genelmüdürlüğü orman kadastro komisyonu görevlendiriyor. Sizin yapacağınız orada böyle bir durum olduğunu orman bölge müdürlüğüne duyurmak ve üzerine kararlı bir şekilde gitmek.

sezinci Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-02-2009, 14:11   #7
Ağaç Dostu
 
nariçi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Gaziantep-Adıyaman
Mesajlar: 3,411
Galeri: 8
Eğer orman kadastrosu çalışması ile 2B katagorisine ayrımamış alan ise ne durumda olursa olsun, orman sayılan yerdir. 2B maddesi ile orman vasfını kaybetmiş olduğu tescillenmiş ise bu defa yeniden ağaçlandırılırsa orman vasfını kazanır. İlgili (Or.İşl.) müdürlüğe bildirmek lazım.

Eğer orman laştırmak için fidan dikimine uygunsa zaten orası 2B vasfında değil orman vasfında demektir. Kim orman vasfını kaybetmiş demişse, usulsuz karar vermiş demektir.

nariçi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-02-2009, 09:06   #8
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Sn. Hale Kulacaoglu,

Orman kadastrosu sırasında veya daha sonra yapılan ihmal sonunda, Orman olan bir yerin, orman sayılmayan yerlere katılması veya diğer sebepler ile orman sınırı dışında bırakılması çok yaygın olarak yapılan yanlışlıklar arasındadır.

Böyle unutulan araziler, daha sonra kanundaki boşluklardan yararlanmasını becerebilen uyanıklar tarafından, devlet kademelerinde bulunan bazı kötü niyetli memurların da yardımıyla sahiplenilmektedir.

Böyle bir araziyi ağaçlandırarak, tekrar devlet mülkiyetinde insanların yararlanmasına açmadaki eyleminizi takdir ediyorum.

Orman niteliğinde bir yer ise, öncelikle hangi kanun veya mevzuatın kapsamında kaldığının araştırılması gerekir.

Mevzuata gelince, öncelikle evveliyatı orman olan araziler ile ilgili birkaç adet yardımcı olabilecek kanun var.

Ama benim anladığım kadarıyla orman mevzuatı o kadar karışık hale getirilmiş ki, belki de orman olarak tekrar devlet mülkiyetine geçemeyebilir. O taktirde kendi mülkiyetinize alıp koruma yoluna gidebilirsiniz.
mesela.

1-Söz konusu araziyi sizin kullandığınızı belgeleyebilirseniz ki içine diktiğiniz ağaçların faturaları, çalıştırdığınız işçiler veya size yardımcı olmuş olan kişilerin şahitliği bu iş için delil oluşturacaktır. Araziye orman dışına çıkarılma tarihinden itibaren 20 yıl dolmuşsa, zilyetlikten davası açabilirsiniz.
Bu yol araziye sulanan diğer kişilerin önünü ve iştahını kesmeye yetecektir.

2-Evveliyatı orman olan bir arazinin zamanaşımı veya zilyet ile kazanılmasına imkan yoktur. Gördüğünüz gibi kanun koyucu ormanın lehine karar alabilmek için işi iyice karıştırmıştır.

Kanunun bir sürü meddesi, eklentiler ve içtihatlat da karışınca birbiriyle çelişir hale gelmiştir.

3- Kanunların yetmediği hallerde yine de ormanların kazara kaybedilmesini önlemek adına bazı yargıtay içtihatları çıkartılmış.,

Yargıtay 20, Hukuk Dairesi 12,07,1993 gün ve 1992/11625 esas 1993/6200 karar sayılı içtihatında soyle demiş

Alıntı:
"Kesinleşmiş tahdit sınırları dışında kalmış olsa dahi,eylemli durumda orman niteliğini koruması halinde taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığından ve özel mülkiyete konu edilemeyeceğinin kabulu gerekir."
sadece bu madde bile orasını kazanmanıza yetebilir.

4- ''Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler orman sınırları dışına çıkarılır. Bu yerler dışında orman sınırlarında daraltma yapılamaz.'' maddesi de işinize yarayabilir. Siz orman yetiştirebildiyseniz, henüz bilim ve fen bakımından orman şartlarını koruyor olabilir.

Bu arada aşağıdaki yazıdan da birşeyler çıkarabilirsiniz. Yapıştırıyorum

ORMAN SINIRININ DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN

HUKUKİ DURUMU


Dr. Veysel Başpınar[*]


I. Genel olarak Türk hukukunda ormanlarla ilgili düzenlemeler

Ormanlar, bir tabiî servet olması nedeniyle, Anayasa (m. 168), OK. m. 3 ve Kadastro Kanununa (m. 16) göre, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır[1]. Ormanlar, çeşitli faydalarının yanında, toplum açısından çeşitli fonksiyona da sahiptirler. Gerçekte de, ormanlar, suyun, havanın, iklimin, çevrenin, doğal hayatın korunmasında, bitkilerin ve hayvanların yetişmesinde vs. son derece önemli alanlardır[2]. Bu nedenle, ormanlar, taşıdıkları önem ve kamu yararı ile yakın ilişkisi dikkate alınarak, hemen her ülkede, diğer taşınmazlardan farklı bir düzenlemeye ve hukukî rejime tabi tutulmuştur[3]. Türk hukukunda da kanun koyucu tarafından, ormanlar için aynı şekilde farklı bir hukukî rejim benimsenmiştir. Gerçekten de, Anayasa’ya göre, ormanlar tabiî servetler arasında yer almaktadır (AY. m. 168)[4]. Ayrıca, Anayasa m. 169-170 hükümlerine yakından bakıldığı takdirde, ormanlar konusunda yasama ve yürütme organlarının yetkilerinin kısıtlı olduğu görülür[5].
1
Anayasa’da ormanların kamu malı niteliği ön plâna çıkarılarak, üzerinde kamu mülkiyetinin bulunduğu açıkça ortaya konmuştur[6]. Bu nedenle, söz konusu yerler, nitelikleri gereği özel mülkiyete konu olamazlar[7] ve zamanaşımıyla iktisap edilemezler (AY. m. 169/II)[8].
2

II. Kadastro Açısından Orman Alanlarının Belirlenmesi
Ülkemizde ormanların sınırlarının belirlenmesi işlemlerine 1937 yılında kabul edilen 3116 sayılı Orman Kanunu ile başlanmıştır[9]. Bu tarihten itibaren orman alanları sınırlandırılmak suretiyle belirlenmiş, çalışmalar bugüne kadar devam etmiştir. Gelecekte de, bu konudaki çalışmalar sürdürülecektir[10]. Çünkü, OK. m. 1 anlamında orman alanları belirlendikten sonra, bunların tescil işlemi gerçekleştirilir. Bu andan itibaren bir yerin orman olup olmadığı tartışması da son bulur[11]. Fakat, söz konusu tarihe kadar orman sınırı ile ilgili ihtilaflar, tartışmalar devam edecektir. Bunun sebeplerinin başında, orman içinde veya kenarında yerleşik köylerde yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ormandan yer açmaları gelmektedir. Gerçekten de, ülkemizin % 25-26’sı[12] orman alanı olmasına karşılık, orman içinde veya kenarında yaşayan nüfus miktarı 9-10 milyonu bulmaktadır[13]. Bu nedenle, mevzuatın yasaklamasına rağmen, orman içinde veya kenarında yaşayan insanlar, yerleşim alanı veya tarla, bağ, bahçe, zeytinlik, fındıklık vb. gibi tarımsal amaçla, orman alanlarında açma faaliyetinde bulunmaktadırlar. Bunun sonucunda ise, orman kadastrosundaki orman sınırları ile fiilî sınırlar birbirine uymaz hale gelmiştir. Söz konusu fiilî durumun hukukîleştirilmesi amacıyla kanun koyucu tarafından bir çok kanun kabul edilmiştir. Fakat, orman idaresi ile orman köylüsü arasındaki ilişkileri düzenlemek amacıyla kabul edilen hükümler, orman sınırları içerisinde veya kenarlarında yaşayan insanları tatmin etmediğinden, sonuçta bu konudaki çabalardan beklenen başarı gerçekleşmemiştir[14].
4
Kanımızca, orman kanunlarının, orman idaresi ile orman içinde veya kenarında yaşayan insanlar arasındaki ihtilafların çözümünde OK. m. 1 ve 2 çalışmaları, bir yerde bir kere uygulanmalı ve konu halledilmelidir. Orman köylüsünün zilyet olduğu taşınmaz, orman ise niteliği kesin olarak belirlenmelidir. Bunun için ormancılıkla ilgili politika ve düzenin temel ilkeleri açıkça ortaya konmalı, bu konuda keyfi uygulamalara son verilmelidir. Böylece söz konusu kimselerin vadede, zilyet oldukları taşınmazı iktisap edebileceği ümidi ortadan kaldırılmak suretiyle, ormana daha fazla zarar vermeleri de önlenmiş olur.
5
Bir yerin orman olup olmadığı Orman Kanunu hükümlerine göre belirlenir. Ormanın tanımı[15] 6831 sayılı Orman Kanunu m. 1/I’de yapılmıştır. Buna göre, ”Tabiî olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır”. Aynı maddenin ikinci fıkrasında orman sayılmayan yerler ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Gerçekten de, Orman Kanunu m.1’de orman tanımı yapıldıktan sonra, hangi alanların üzerinde ağaç ve ağaççık toplulukları bulunduğu halde orman sayılmayacağı, 11 bent halinde sayılmıştır. Buna göre, sazlıklar, step nebatlarıyla örtülü yerler, her çeşit dikenlikler, parklar, sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabiî olarak yetişmeyen ağaç ve ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler, orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan dağınık veya yer yer küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler orman sayılmamaktadır. Yine aynı maddeye göre, orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler, sahipli arazide ve muhitin özelliklerine göre yetişmiş ve yetiştirilecek olan fıstık çamları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyvalı ağaç ve ağaççıklar, sahipli arazide aşılı ve aşısız zeytinliklerle, özel kanunu gereğince Devlet ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş yabanî veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar, funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler de orman olarak nitelendirilmemektedir[16].
6

III. Orman Kadastrosu Açısından Orman Alanlarının Türleri
Doktrin ve uygulamada orman alanlarının belirlenmesinde, orman kadastrosu görmüş yerler ve orman kadastrosu görmemiş yerler ile orman sınırları dışına çıkarılmış yerler ayrımı yapılmaktadır[17].
7

A. Orman kadastrosu yapılmış yerler
Orman kadastrosu tamamlanan ve kesinleşen yerlerde, bu kadastroya ilişkin harita ve tutanak, taşınmaza uygulanır[18]. Bu uygulamada söz konusu taşınmaz, harita ve tutanakların kapsamında kaldığı takdirde, orman sayılır ve özel mülkiyete konu olmaz[19]. Bu nedenle, bugünkü hukuk düzeni karşısında, orman sınırları dışına çıkarılmayan bir yerde, üzerinde orman bulunsun veya bulunmasın, mülkiyet iktisabını sağlayacak, haklı bir zilyetliğin kurulması mümkün değildir[20]. Bunun sebebi OK. m. 1/I hükmüdür. Gerçekten de, OK. m. 1’e göre, daha önce orman örtüsü taşıyan, bu niteliği itibariyle orman sayılan yerler, bugün üzerinde orman sayılan ağaç ve ağaççık toplulukları bulunmasa bile, orman alanı işlemi görmekte ve özel mülkiyete elverişli olmayan taşınmazlar arasında yer almaktadır[21]. Yargıtay da aynı görüştedir. Nitekim Yargıtay’ın yeni bir kararına göre, öncesi orman olsun veya olmasın dört tarafı ormanla çevrili orman içi açık alanların özel mülkiyete konu olması, dolayısıyla zilyetlikle iktisabı mümkün değildir[22]. Aynı şekilde orman sınırları içerisinde kalmakla birlikte, tabiî olarak orman örtüsü bulunmayan, orman içi açık alanlar da orman sayılmaktadır. Bu tür yerler, mera veya çayır otlarıyla kaplı olduğu için, amenejman planlarında orman toprağı (O-T) olarak gösterilirler[23]. Böyle yerlerin de zilyetlikle iktisabı mümkün değildir[24]. Uygulamada ise, bu tür yerlerle ilgili olarak vergi kayıtları veya arazi beyannamelerinden doğan mülkiyet iddiaları bulunmaktadır. Oysa orman alanlarında, orman örtüsü kalkmış olsa bile, söz konusu yerin, özel mülkiyete dönüştürülmesi ve zamanaşımıyla iktisabı mümkün değildir. Fakat ellerinde zilyetlik belgesi bulunan kimseler, böyle bir sonucu bilmediklerinden, orman sınırı içerisinde bulunan bu türlü yerler üzerinde mülkiyet iddiasında bulunmaktadırlar. Adı geçen alanlarla ilgili sorun da buradan kaynaklanmaktadır[25].
8
Orman sınırları içerisinde olmakla birlikte, çayır veya otlarla da örtülü olmayan, daha çok orman deposu, orman yolları, lojman gibi çeşitli hizmet amaçlı amaçlarla kullanılan yerler de orman sayılır. Bir görüş, bu tür yerler hakkında Almanya Federal Orman Kanunundaki hükmün[26] (Bundeswaldgesetz § 2/I), ülkemizde de kabul edilmesini savunmaktadır. Buna göre ormana hizmet eden alanlar da orman sayılır[27].
9
Bir yerin orman sınırları içerisine alınmasının en önemli sonucu; gerek olağanüstü zamanaşımıyla, gerek ihya yoluyla iktisaba elverişli olmaktan çıkmasıdır. Böyle bir halde taşınmazın iktisabı için gerekli olan aralıksız zilyetlik kesilir ve eski süreye eklenemez. Çünkü, orman sınırları içerisine alınma ile taşınmaz Devlet ormanı niteliği kazanmakta, böylece olağanüstü zamanaşımıyla veya ihya ile iktisaba elverişli olma niteliğini kaybetmektedir[28].
10

B. Orman kadastrosu yapılmamış yerler
Orman kadastrosu görmeyen yerlerde, bir yerin orman alanları içerisinde kalıp kalmadığı ve söz konusu taşınmazın orman sayılıp sayılmayacağı hâkimin tayin edeceği bilirkişi tarafından tespit edilir. Bilirkişi, taşınmazın bulunduğu yerde inceleme yapar. Hâkim, bilirkişiden gelen rapora göre kararını verir [29].
11
3373 sayılı Kanunla 6831 sayılı Orman Kanunu m. 11’de yapılan değişiklikle, orman sınırlandırması ve ormandan çıkartma işlemlerine karşı açılacak davalar, genel adlî mahkemelerden alınarak, bir ihtisas mahkemesi olan Kadastro Mahkemesine devredilmiştir[30].
12
Orman kadastrosu görmüş ve kesinleşmiş yerler ile orman kadastrosu görmemiş yerlerde, orman sınırlarını gösteren belge ve tutanakların taşınmaza uygulanması özel bilgiyi gerektirdiğinden, bu işlem bilirkişilerce yapılmalıdır[31].
13

C. Orman sınırları dışına çıkarılan yerler
Orman sınırları dışına çıkarma[32] ile ilgili ilk çalışmalar 1961 Anayasası döneminde yapılmıştır. Gerçekten de, ormanlarla ilgili olarak çeşitli spekülasyonları ve politik düzenlemeleri önlemek amacıyla, 1961 Anayasası’nın 131. maddesi kabul edilmiştir[33]. Böylece siyasi iktidarların ormanlarla ilgili tasarruf yetkisi ve af kanunu kabul etmeleri bir ölçüde sınırlandırılmıştır[34]. Fakat Anayasa’nın söz konusu hükmü, sorunları çözecek yerde, büsbütün karmaşık hale getirmiştir. Çünkü bu hükümle, orman köylüsünün büyük çoğunluğu davalı durumuna düşmüştür. Bunun üzerine, 1970 yılında 1255 sayılı Kanunla, 1961 Anayasası’nın 131. maddesi değiştirilmiştir. İşte Türk hukukunda “orman sınırları dışına çıkarma” deyimi, ilk kez[35] 1973 yılında 1744 sayılı Kanunla, OK. m. 2’de yapılan değişiklikte yer almış[36], daha sonra bu konudaki uygulamalar devam etmiştir. Gerçekten de, bu konuda 1744 sayılı Kanundan sonra, 2896 sayılı Kanun ve 3302 sayılı Kanun kabul edilmiştir[37].
14
İnceleme konumuz açısından önemli olan; niteliğini kaybettiği için orman sınırları dışına çıkarılan yerlerdir[38]. Anayasa’ya göre[39], orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen, tarım alanına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler[40] ile 31.12.1981 tarihinden önce[41] bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerler[42], orman sınırı dışına çıkarılır (AY. m. 169/IV, 170/I)[43].
15
Anayasa m. 169/son’a göre, orman sınırı dışına çıkarılacak yerlerle ilgili olarak bir süre öngörülmemiştir. Gerçekten de, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler her zaman orman sınırı dışına çıkarılabilir[44].
16
Kanun koyucu, orman niteliğini yitirmiş ve özellikle tarım alanı veya yerleşim merkezi haline gelmiş bölgeleri, ülke ekonomisine katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla, orman sınırları içerisinde tutmayı uygun bulmamıştır[45]. Bu nedenle, Anayasa’nın bu hükmünün gereği olarak 2924 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun kabul edilmiştir[46]. Bu Kanunun[47] uygulamasını göstermek üzere, “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır[48]. Gerek Kanun, gerek ilgili yönetmelikte, orman sınırı dışına çıkarılan yerlerle ilgili olarak ayrıntılı hükümler getirilmiştir[49].
17
Orman sınırı dışına çıkarma tarihinden itibaren, daha önceden zaten taşınmaz üzerinde zilyet olan kimselerin, söz konusu işlem ile birlikte, zilyetlikleri yirmi yılı doldurduğu takdirde, kazandırıcı zamanaşımıyla iktisapları gündeme gelmektedir. Bunun için Hazinenin söz konusu süre içinde sessiz kalması yani itiraz etmemesi ve yirmi yıllık sürenin dolması yeterlidir. Gerçekten de orman sınırı dışına çıkarılan taşınmaz, orman sınırı dışına çıkarma işlemi ile Hazinenin tescil talebinde bulunup, adına tescil edildiği tarih arasında, zilyetlikle iktisaba elverişli tapusuz bir yerdir. Hazine adına tescil edilmeyen yer, bir kamu hizmetine de tahsis edilmemiş ise, sınırlandırma tarihinden itibaren, çekişmesiz ve aralıksız malik sıfatıyla zilyetliğin 20 yıla tamamlanması halinde, zamanaşımı yoluyla iktisap edilebilir[50]. Ancak, sınırlandırma işleminden önceki zilyetlik hesaba katılmaz. Çünkü, orman sınırı dışına çıkarma işleminden önce taşınmaz orman sayılmaktadır. Bu nedenle, taşınmazın orman niteliğini kaybetmiş olmasına rağmen, henüz orman sınırı dışına çıkarma işlemi yapılmamışsa, yine orman sayılmaktadır. Taşınmaz, orman sınırı dışına çıkarıldıktan hemen sonra, Hazine adına tescil edilmişse, çıkarma işleminden sonra ne MK. m. 639/I, ne de KK. m. 14’e dayanılarak iktisap edilebilir[51]. Bu nedenle bir görüş, Anayasa m. 169 hükmü ile orman alanlarının daraltıldığı sonucuna vararak karşı çıkmaktadır[52].
18
Orman niteliğini yitirmiş olması nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan arazi[53] miktarı; yılda yaklaşık 20 000 hektardır[54]. Yedinci Beş Yıllık Planda bu rakam 25 000 hektar olarak öngörülmüştür[55]. Kanımızca, bu konuda önemli olan, kalkınma planlarında öngörülen rakamlar değil, fiilen orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin miktarıdır. Buna göre, 1992 yılından itibaren bu rakamlar, öngörülenlerin çok altında gerçekleşmiştir. Hatta, bazı yıllarda söz konusu miktarlar 6000-6500 hektara kadar aşağıya çekilmiştir[56].
19
Orman kadastrosu görmüş ve kesinleşmiş yerlerde, orman niteliğini kaybettiği belirtilen yerlerin, orman sınırları dışına çıkarılmasına[57] orman kadastro komisyonu[58] yetkilidir[59]. Orman Kadastro Komisyonu bu görevi Bakanlık adına yerine getirmektedir[60]. Hâkim, bu konuda herhangi bir nedenle, önüne gelen meselenin çözümünde bilirkişi olarak orman muhafaza memurunu görevlendiremez ve ona inceleme yaptıramaz[61]. Buna karşılık, orman kadastrosu görmeyen yerlerde bu yetki Orman Bakanlığına[62] aittir.
20
3302 sayılı Kanunla, Orman Kanunu’nda yapılan değişikliğe göre, orman sınırı dışına çıkarılan yerler devlet ormanı ise Hazine adına, kamu tüzel kişilerine ait ise onlar adına ve özel orman ise sahipleri adına[63] orman sınırı dışına çıkarılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.
21
Orman sınırı dışına çıkarılan yerler, 2924 sayılı Kanunu hükümlerine göre işlem yapılarak, hak sahiplerine satılmak üzere ayrılmaktadır (OK. m. 2/VII). Oysa, 1744 sayılı Kanun döneminde, orman sınırı dışına çıkarılan yerler, daha önceden tapulu ise, eski tapu sahiplerine intikal etmekteydi[64]. Böyle önemli bir imkân, 2896 sayılı Kanunla ortadan kaldırılmış, bu durum 3302 sayılı Kanunla devam ettirilmiştir[65].
22
2924 sayılı Kanun m. 3’e göre, orman kadastro komisyonlarınca orman sınırları dışına çıkartılan yerler, Orman Bakanlığı’nın talebi üzerine Hazine adına tescil edilir. Bu yerler, söz konusu Kanun hükümleri uygulanmak kaydıyla, Orman Bakanlığı emrine geçmektedir. Aynı Kanun’un “ıslah, imar ve ihya” başlığını taşıyan 4. maddesine göre, orman sınırları dışına çıkartılarak Hazine adına tescil edilip, (Tarım ve) Orman Bakanlığı emrine geçen yerler, iklim ve toprak yapısına en uygun tarım arazisine dönüştürülmek ve yerleşim yeri halinde düzenlenmek üzere köy işleri ile ilgili kurum tarafından ıslah ve imar, Tarım Bakanlığı tarafından ihya edilir[66].
23
Orman sınırları dışına çıkarılan yerler, Devletin özel mülkiyetindeki taşınmaz mallar arasında yer alır[67]. 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun. m. 2’ye göre, OK. m. 2/B’ye dayanarak, orman kadastro komisyonlarınca orman sınırı dışına çıkarılacak yerler ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Bunlar arasında ilk sırada, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyip, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar görülen yerler bulunmaktadır. Ayrıca, otlak, kışlak, yaylak gibi yerlerle[68], tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antepfıstığı) gibi tarım alanları ile şehir, kasaba köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları da, orman sınırı dışına çıkarılacak yerler arasında bulunmaktadır[69]. Gerçekten de, 2924 sayılı Kanun‘un “Tarım alanlarına dönüşmüş yerlerin değerlendirilmesi“ başlığını taşıyan m. 11 hükmüne göre[70], tarım alanlarına dönüşmüş yerleri kullanan kişilere, rayiç bedelleri peşin veya on yıllık süre içinde ve eşit taksitle alınmak üzere, Tarım ve Orman Bakanlığı‘nca satılır” hükmü yer almaktadır.
24
Orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin hukuki durumunun doğru tespiti için, bu işlemin, hangi kanun döneminde yapıldığının açıkça belirtilmesi gerekir. Bu nedenle, söz konusu işlem hakkında, 1744 sayılı Kanun, 2896 sayılı Kanun veya 3302 sayılı Kanun dönemi olmak üzere bir ayrım yapmak gerekir.
25

1) Orman sınırı dışına çıkarma 1.1.1984’den önce yapılmışsa

1744 sayılı Kanunla değiştirilen OK. m. 2/B’de çıkarma işleminin kimin adına yapılacağı konusunda bir hüküm bulunmamaktadır[71]. Bu nedenle, orman dışına çıkarılan yer sınırlaması itirazsız kesinleşmiş ve daha öncesi bir kimse adına tapulu ise, tekrar eski sahibine intikal eder[72]. Uygulama da bu yöndedir. Gerçekten de, Yargıtay bir kararında aynen : “...“Hangi sebeple olursa olsun orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin ormanla bir ilgisi kalmaz...” görüşüne yer verirken[73], başka bir kararında[74] 1744 sayılı Kanun döneminde tamamlanmış işlemlere 2896 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanamayacağını[75] vurgulamıştır. Kararda aynen:”...1744 sayılı Yasa, evvelce orman sınırlandırılması itirazsız kesinleşen ormanlarda on yıl içinde yapılacak sınır düzeltilmesi sonucu orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin mülkiyeti tapu sahiplerine intikal edeceğini kabul etmiştir...” ifadelerine yer verilmiştir. Aynı şekilde Yargıtay’ın diğer bir kararında[76] aynen şu cümle yer almaktadır: “...Tapu kayıtları, taşınmaz mallardaki mülkiyet hakkının belgesi ve göstergesidir. Anayasa’nın 35. maddesi gereğince mülkiyet hakkı temel insan hakkıdır. İnsan haklarına ve kazanılmış haklara saygı gösterilmesi hukuk devleti olmanın temel şartıdır...”[77]. Kanımızca gerek hâkimin gerek bilirkişilerin, bu konuda son derece dikkatli olması, yukarıdaki içtihatta belirtildiği gibi, mülkiyet hakkını zedelememeleri gerekir.
26
1744 sayılı Kanuna göre, Kanunun yürürlüğe girdiği 20.6.1973 tarihi ile 2896 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 1.1.1984 tarihine kadar[78], tapulu olup da, Orman Kanunu’nun m. 2/B uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılan şahıslara ait yerler[79], yine eski sahipleri adına tescil olunur[80]. Buna karşılık, tarım arazisi olması nedeniyle orman sınırı dışına çıkarılan yer, tapusuz ise, çıkarma işlemi Hazine adına yapılmalıdır[81]. Bu dönemde orman sınırı dışına çıkarılan yerin kendiliğinden Hazine adına tescili mümkün olmayıp, bunun için Hazinenin talebi gereklidir[82].
27

2) Orman sınırı dışına çıkarma 1.1.1984’den sonra yapılmışsa

1.1.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2896 sayılı Kanuna göre, orman sınırı dışına çıkarılan yerler, daha önce Devlet ormanı ise Hazine adına, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumuna ait orman ise, söz konusu kurum adına, özel orman ise sahipleri adına tescil edilir. Görüldüğü gibi, 1.1.1984 tarihinden sonra orman sınırları dışına çıkarma işlemlerinde, çıkarma işleminin yanı sıra, söz konusu yerin kimin adına kaydının yapılacağı da açıkça belirtilmelidir[83]. Ayrıca gerek 2896 sayılı Kanun gerek 3302 sayılı Kanunla, orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, 1744 sayılı Kanun döneminde olduğu gibi, eski malikine intikali engellenmiş bulunmaktadır. Oysa bu Kanun döneminde şartları taşıyan yerler orman sınırı dışına çıkarıldıktan sonra, söz konusu yerler taraflar arasında davaya konusu olmaktaydı. Böylece fiilî durumun hukukîleşmesine imkân tanınmıştı. Uygulama yerinde olmuş ve orman köylüsü de bu hükme alışmıştı. Bundan dolayı 1744 sayılı Kanunla getirilen imkânın, kanun koyucu tarafından kaldırılması yerinde değildir.
28

IV. Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerle İlgili Öneriler

A. Kazanılmış hakların korunması açısından
1.1.1984 tarihinden önce orman sınırları dışına çıkarılan bir yerin daha sonra, orman sınırları içerisinde gösterilmesi mümkün değildir. Böyle bir uygulama, her şeyden önce Yargıtay’ın içtihadı birleştirme kararına aykırıdır. Gerçekten de, 22.3.1996, E. 1993/5; K. 1996/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda[84] “...Her olaya, olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanması zorunludur...”. ilkesi yer almaktadır[85]. Söz konusu uygulama ayrıca kazanılmış haklara da aykırılık teşkil eder. Gerçekten de, bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında kişilerin o kurala uygun olarak bütün sonuçları ile edindikleri haklara kazanılmış hak denir. Kanunlar, önceki kanunun öngördüğü hükümlere uygun olarak yapılan işlemleri, yeni kanuna uymasa bile kabul etmişlerdir. Gerçekten de, kanunların geçmişe şamil olmaması genel bir hüküm olup, bu sonuç kural olarak bütün kanunlar için geçerlidir. Bu durumu Cumhuriyetin ilk yıllarında Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu ile birlikte kabul edilen, Tatbikat Kanununun birden çok maddesinde dahi görmek mümkündür. Buna göre, bir olayın meydana geldiği sırada yürürlükte bulunan kanun hükümleri o olaya uygulandıktan sonra doğan haklar ve hukukî sonuçlar geçerli olmaya devam eder. Dolayısıyla eski kanun zamanında olmuş ve hukukî sonuçlarını doğurmuş olaylara yeni kanun hükümleri uygulanmaz[86]. Ayrıca, kanunların geriye yürümesi hukuk güvenliğini yok eder. Hukuk güvenliği, hukuka güvenme, toplum ve toplumsal hayat için su kadar, hava kadar gereklidir. Çünkü, kanunların geriye etkili olarak çıkarılması güvenin korunması ilkesini zedeler, rencide eder, hatta tamamen yok eder. Kişiler yapmış oldukları işlemlere güvenebilmelidir.
29

B. Elde edilecek gelir açısından
Bir görüş, 2924 sayılı Kanun’a göre orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin orman köylüsüne satışının gerçekleşemeyeceğini savunmaktadır. Bu görüşü savunan yazarlara göre, gerek komisyonların yapısı, gerek bu konudaki hukukî sınırlar nedeniyle, Devlet malının satışı son derece zordur. O halde yapılacak iş, söz konusu yerleri kiraya vermektir. Bu işlemden elde edilecek gelir, hiç de küçümsenecek rakamlar değildir. Gerçekten de, orman sınırları dışına çıkarılacak yerlerin kiraya verilmesi ile, Devlet Hazinesi’ne 1999 yılı rakamlarına göre, 5.2 katrilyon ile 6 katrilyon arasında bir gelir sağlanacaktır[87].


Biraz uzun oldu. İnşallah işinize yarayan birşey bulursunuz. devamını diğer yazıma ekliyorum.

Selamlar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-02-2009, 09:12   #9
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Sn. Hale Kulacaoglu

Yukarıdaki yazının 30. maddesinden sonraki bölümü buradadır.

Burada yazılanları iyice okursanız mutlaka bir çözüm bulacağınıza inanıyor sizi ağaç ve ormanlara yönelik çalışmalarınız için gönülden destekliyorum.


ORMAN SINIRININ DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN

HUKUKİ DURUMU


Dr. Veysel Başpınar[*]

30
Kanımızca yukarıda kısaca özetlenen görüş haklı gerekçelere dayanmaktadır. Çünkü, orman köylüsü Cumhuriyetin ilk yıllarından beri, ormandan açarak işgal ettiği yerin birgün mutlaka mülkiyetine kavuşacağı inancını taşımış, bu konuda hep beklenti içerisinde olmuştur. Çeşitli tarihlerde orman Kanunlarında yapılan değişikliklerle, orman köylüsünün bu konudaki beklentisine bazen, tatminkâr olmasa da cevap verilmiştir. Gerçekten de, gerek 1950 yılından sonra bu konuda kabul edilen kanunlarla, gerek 1744 sayılı Kanunla, orman sınırı dışına çıkarılan yerler eski maliklerine iade edilmiştir. Fakat daha sonra kabul edilen kanunlarla, özellikle 2896 sayılı Kanunla, söz konusu hükümler yürürlükten kaldırılmıştır. Bu ise bazı yerlerde birbirine bitişik iki arazinin zilyetlerinden birinin mülkiyeti iktisap etmesi, ötekinin ise zilyetliğindeki araziyi kaybetmesi gibi, haksız ve garip bir sonucun doğmasına neden olmuştur[88].
31

C. Boş alanların ağaçlandırılması açısından

Orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin kiraya verilmesi mümkün olmadığı takdirde, Fransız hukukundaki hükümleri de esas alarak, ülkemiz has bir uygulama getirmek de mümkündür. Buna göre, zilyet ile, zilyetliği altındaki araziyi ağaçlandırması konusunda sözleşme yapılmalıdır. Yapılan sözleşme karşılığında zilyede, düşük faizli kredi verilmeli, ağaçlandırmanın programı, planı, projesi Orman İdaresi tarafından hazırlanmalı ve bu işlemlerin maliyeti yine ilgili kurum tarafından üstlenilmelidir[89]. Çünkü, 2924 sayılı Kanunla orman içi köylerin, orman sınırları dışına çıkarılmasının zorlukları ortadadır. Zira böyle bir uygulama ekonomik, sosyolojik, psikolojik, kültürel vs. pek çok problemi de beraberinde getirmektedir. Ayrıca söz konusu uygulama bugüne kadar mevcut olan ve ihtilafların artması sonucunu doğuran, idarenin, orman köylüsü ile karşı karşıya gelmesini de önler[90].
32

D. Hak sahibinin belirlenmesi açısından
Devlet, orman sınırları dışına çıkarılan yerleri, uzun süre 2924 sayılı Kanun uygulamasına tabi tutmamışsa, durumun ne olacağı Kanunda belli değildir. Kanımızca, 2924 sayılı Kanunda yapılacak bir değişiklikle sorun halledilmelidir. Buna göre orman sınırları dışına çıkarılan yer Devlet tarafından 5 yıl içinde 2924 sayılı Kanun hükümlerine tabi tutulmadığı takdirde, olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı veya ihya yolu ile iktisabı mümkün olan yerler arasına alınmalıdır. Çünkü, bu tür yerlerin uzun süre boş halde kalmasında hiç kimsenin, yani Devletin, idarenin veya köylünün menfaati bulunmamaktadır. Ayrıca, eşya ile kişi arasındaki ilişkinin niteliği uzun süre şüpheli halde bırakmak doğru değildir. Zira insanlar, kendilerine ait olmayan bir yere fazla emek ve mesai harcamazlar. Her kurum, topluma faydalı olduğu müddetçe uygulanmalıdır. Ayrıca, kötüye kullanılır düşüncesiyle, bir kurumdan vazgeçmek mümkün değildir[91].
33


SONUÇ

Türk hukukunda orman sınırları dışına çıkarma Cumhuriyetin ilk yıllarından beri uygulanmış, halen de uygulaması olan bir işlemdir. Böylece bağ, bahçe, tarla veya yerleşim alanı vb. haline gelmek suretiyle, ormanla hiçbir ilgisi kalmamış yerlerde, fiilî durum hukukîleştirilmektedir. Böyle bir yola başvurulurken, ilgili kanunlara göre iktisap edilmiş yerlerin mülkiyet hakkı zedelenmemelidir. Aynı şekilde orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin, 2924 sayılı Kanunda öngörüldüğü şekilde, zilyetlerine satışı gerçekleştirilemediği takdirde, aynı kişilere kiraya verilmelidir. Bu konuda uygulanması mümkün olan başka bir yol ise, orman köylüsünün çeşitli açılardan desteklenerek, zilyetliği altındaki orman örtüsü bulunmayan alanları ağaçlandırmasını sağlamaktır. Hangi yol kabul edilirse edilsin, tercih edilen metod kısa zamanda uygulanmalıdır.
34



BİBLİYOGRAFYA

Akipek, J./

Akıntürk, T. : Türk Medeni Hukuku, C. I, 3. Bası, İstanbul 1998.

Aksoy, Suat : Tarım Hukuku, Ankara 1970.

Arlı, İlyas : 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B Maddesine Göre Orman Sınırı Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 45- 52.

Arslan, Osman : Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 42.

Atbaşoğlu, Ferruh : Ormanlarımızın Anayasa ve Yasalardaki Yeri, Ankara 1997.

_________ : Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh.52.

_________ : Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 52-59.

Ayanoğlu, Sedat : Anayasa Hükümleri Karşısında Orman Mevzuatımız, Ormancılık Hukuku, Ankara 1999, sh. 15-59.

Başpınar, Veysel : Türk Toprak Hukukunda İhya, Ankara 2000.

Bilgen, Pertev; : İdare Hukuku Dersleri, İdare Malları İstanbul 1996.

Çağlar, Yücel : Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 60-63.

Dalgıç, Sabri : Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 70-73.

Deutscher undestag : Antwort der Bundesregierung : “Lage und Entwicklung des Waldes und der Forstwirtschaft in der Bundesrepublik Deutschland” 12. Wahlperiode Drucksache 12/4859.

Devlet Planlama

Teşkilatı : Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara 1995.

Dönmez, irfan : Tapu İptali ve Tescil Davaları, 7 Baskı, İstanbul 1998.

Düren, Akın : İdare Malları, Ankara 1975.

_________ : İdare Hukuku Dersleri, Ankara 1979.

Düzceer, Ali Rıza : Kazandırıcı Zamanaşımıyla Taşınmaz İktisabı, 2. Baskı, Ankara 1994.

Edis, Seyfullah : Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç Hükümleri, 4. Bası, Ankara 1989

Erdin, Kadir : 6 Temmuz 1978 de Yapılan “Orman Kadastro Kongresi”nden Bugüne Yapılan Kadastro Çalışmaları, İÜOFD. C. 30, S. 1, sh. 99- 108.

Forstdirektion

Freiburg : Forstrecht, Freiburg 1994.

Girgin, Eşref : Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 55-58.

Güneş, Yusuf : Orman Alanlarının Azalması Açısından 1982 Anayasası’nın 169.Maddesinin İncelenmesi, İÜOFD. C. 41, S. 1-2, sh. 93-96.

Gürkan, Behzat : Orman Mevzuatının Biyolojik Çeşitliliğe Etkisi, Ormancılık Hukuku, Ankara 1999, sh. 79-100.

Gürpınar, Tansu : Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 54-55.

Karahasan, M. Reşit : Türk Medeni Kanunu, Eşya Hukuku, C. II, Ankara 1977.

Karahasan, M.R./

Özmen, İ. : Zilyetlik, Tescil, Tapu İptali Davaları, Ankara 1983.

Kaşıkçı, Mehmet : Uygulamada Yeni Kadastro Kanunu, Ankara 1988.

Kılıç, Halil : Gayrimenkul Davaları, C.1, Ankara 1997.

Kırbaş, Sadık : Devlet Malları, Ankara 1985.

Kızılay, Erkal : Devlet Ormanlarından Çıkarılan Yerler, Ankara 1998.

Klose, F./Orf, S. : Forstrecht, Aschendorff 1982.

Kuru, Recep : Orman Sınırı Dışına Çıkarma İşlemi ve Sonucu, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 104-107.

Okur, Galip : Ormancılık Mevzuatı ve Uygulamasında Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 114-119.

Okurer, N./ Dereli, M./

Onur, O. : Zilyetliğe Dayanan Tescil ve Müdahalenin Men’i Davaları, Ankara 1970.

Onar, S. Sami : İdare Hukukunun Umumi Esasları, C. II, 3.Bası, İstanbul 1966.

Orman Bakanlığı : Cumhuriyetimizin 50. Yılında Ormancılığımız, Ankara 1973.

Ozanalp, Nusret : Tapulama Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Ankara 1976.

Özdemir, Ş./Deda, N.: Orman Hukuku, C. I, Ankara 1991.

Özdoğan, Ali Necat : 6831 sayılı Kanunun 1. Maddesinden Doğan Davalar ve Hukuki Sorunlar, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 194-200.

Özdönmez, M./

İstanbullu, T. : Dünyada ve Türkiye’de Ormanlar ve Ormancılık, İÜOFD. C. 32, S. 1, sh. 57-75.

________ : Orman Yasasındaki Ağaçlandırma ile İlgili Hükümlerde Yapılan Değişiklikler ve Bunların Kritiği, İÜOFD. C. 39, S. 28, sh. 50-62.

Özer, Attila : Gerekçeli ve 1961 Anayasası ile Mukayeseli 1982 Anayasası, Ankara 1996.

Özer, Nurten : Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 44-47.

Polat, Mehmet : Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 50-52 .

Sezgin, Cafer : Maki Tefrik Çalışmalarının Doğurduğu Sorunlar, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 120-126.

Sınmaz, B./

Karataş, İ. : Zilyetlik Nedeniyle Gayrimenkul Hukuk Davaları, 2. Bası, Ankara 1997.

_________ : Orman Kadastrosu, Ankara 1996.

Tokmanoğlu, Tahsin : Ağaçlandırma Çalışmaları ve Orman Kadastrosu, İÜOFD. C.28, S.1, sh. 31-39.

__________ : Orman Kadastrosu ile Genel Kadastronun İlişkileri, İÜOFD. C. 30, S.1, sh. 1-10.

__________ : Orman Kadastrosu ile Diğer Çalışmalar Arasındaki İlişkiler, İÜOFD. C. 27, S. 1, sh. 49-61.

Turhan, Salih : Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 48-50.

Uçar, Ali : Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 173-178.

Ulukut, Bülent : Türk Orman Hukuku, İkinci Kitap, Ankara 1979.

Usluoğlu, H. Avni : Ormanı Yasal Tanımında Arayalım, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 136-138.

_________ : 2924 sayılı Yasadaki Kullanan Kişi, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 131-135.

_________ : Orman Sınırı Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 70-73.

Yener, Ali İhsan : Orman Tanımı ve Anayasamız Orman Hükümleri, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 179-184.

Zevkliler, A./Acabey,

B./Gökyayla, E. : Zevkliler Medeni Hukuk, 5. Bası, Ankara 1997.


--------------------------------------------------------------------------------

[]* Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Elemanı.

[1]. 3302 sayılı Kanunla değişik OK. m. 11/IV hükmüne göre, “ Kadastrosu yapılıp kesinleşen Devlete ait ormanlar, tapu dairelerince hiçbir harç, vergi ve resim alınmaksızın Hazine adına tapuya tescil olunur”. Bu hükme göre, ancak kadastrosu yapılmamış ormanlar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Bilgen, Pertev; İdare Hukuku Dersleri, İdare Malları, İstanbul 1996, sh. 15-16.

[2]. Ormanların faydaları konusunda geniş bilgi için bkz. Antwort der Bundesregierung, Deutscher Bundestag, 12. Wahlperiode, Drucksache 12/4859: “Lage und Entwicklung des Waldes und der Forstwirtschaft in der Bundesrepublik Deutschland”, sh. 1 vd; Klose, F./ Orf, S.; Forstrecht, Aschendorff 1982, sh. 52 vd; Cumhuriyetimizin 50. Yılında Ormancılığımız, Orman Bakanlığı Yayını, Ankara 1973, sh. 19 vd.

[3]. Onar, S. Sami; İdare Hukukunun Umumi Esasları, C. II, 3. Bası, İstanbul 1966, sh. 1366; Kırbaş, Sadık; Devlet Malları, Ankara 1985, sh. 10; Düren, Akın, İdare Malları, Ankara 1975, sh. 105; Aksoy, Suat: Tarım Hukuku, Ankara 1970, sh. 379.; Kılıç, Halil; Gayrimenkul Davaları, C. 1, Ankara 1997, sh. 1178.

[4]. Kılıç, Gayrimenkul, sh. 1178.

[5]. Aynı yönde görüş için bkz. Ayanoğlu, Sedat; Anayasa Hükümleri Karşısında Orman Mevzuatımız; Ormancılık Hukuku, Ankara 1999, sh. 15 vd.

[6]. Düren, Akın; İdare Hukuku Dersleri, Ankara 1979, sh. 93-94; Karahasan, M. Reşit, Türk Medeni Kanunu Eşya Hukuku, C. II, Ankara 1977, sh. 55; Karahasan, M. Reşit/Özmen, İhsan; Zilyetlik, Tescil Tapu İptali Davaları, Ankara 1983, sh. 366 vd.

[7]. Hatta, orman sayılan bir yer yanlışlıkla tapu kütüğüne özel mülk olarak tescil edilmiş olsa bile, niteliğinde bir değişiklik meydana gelmez. Bu nedenle, söz konusu yerin tapu kütüğüne iyiniyetle istinat edilerek (MK. m. 931) veya kazandırıcı zamanaşımı yoluyla (MK. m. 638, 639) iktisabı mümkün değildir. Yargıtay da aynı görüştedir. Yüksek Mahkeme’nin 8.5.1987 tarih ve E. 1986/3, K. 1987/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre, “...kamu taşınmazları, herhangi bir nedenle, zuhulen tescil edilse dahi, hukuksal mahiyet ve niteliklerini kaybetmezler...Yasa koyucu bu nedenle de Tapulama Kanunu’nun 35. maddesi ile (bugün konuyla ilgili olarak KK. m. 16 yürürlüktedir) sınırlandırmanın tescil mahiyetinde olmadığını hükme bağlamıştır. Bu yolda açılacak davanın dayanağını özel hukuk hükümleri oluşturmaz... ” Bkz. YİBK. Hukuk Bölümü, C. 6, Ankara 1991, sh. 431 vd. Aynı kararın muhalefet şerhinden: “...Temelde tescile tâbi olmayan bir kamu malı hakkında her ne sebeple olursa olsun sicil oluşturulması taşınmazın tescil edilemeyecek ve özel mülkiyete konu teşkil edilmeyecek olan hukukî niteliğini değiştirmez....” Bkz. sh. 439. Yargıtay’ın aynı yönde başka bir kararı için bkz. HGK. T. 30.9.1981, E. 1979/1-167, K. 1981/656 (YKD. 1982, S. 7, sh. 164).

[8]. Geniş bilgi için bkz. Ayanoğlu, sh. 17.

[9]. Ayrıca bkz. 22.3.1996 tarih, 1993/5 Esas, 1996/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda aynen:” 3116 sayılı Kanuna göre kurulan komisyon yasal olup orman kapsamında iken söz konusu komisyonlarca makilik olarak belirlenen taşınmazlar hakkında oluşturulan tapulara değer verilmek gerekir. ... Her olaya, olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanması zorunludur. ...Maki komisyonları yönetmelikte düzenlenen kurallara uygun olarak makilik ve orman sahalarının birleştiği yerlerde orman sınır hatlarını belirlemekle görevlendirilmiştir. Bu suretle muhafaza ormanı niteliği taşımayan, devamlı orman hasılatı vermeyen makilik alanların saptanması amaçlanmıştır. ...5653 sayılı Kanun, istisnalar ayrık olmak üzere makiliklerin orman sayılmayan yer olduğunu kabul etmiştir... Hazine tarafından dağıtılan, satışa konu olan, temlik ve tahsis edilen bu taşınmazların ormanla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. ...Tapu kayıtları taşınmaz mallardaki mülkiyet hakkının belgesi ve göstergesidir. Anayasa’nın 36 (kanımızca m. 35 olması gerekir) maddesi gereğince mülkiyet hakkı, temel insan hakkıdır. İnsan haklarına ve kazanılmış haklara saygı gösterilmesi hukuk devleti olmanın temel şartıdır...”. Bkz. YKD. 1996, S.6, 882-945. Aynı yönde bir HGK kararı için bkz. 29.5.1996, E. 1995/20-518; (YKD. 1996, S. 3, sh. 443). Yüksek Mahkeme, bu konudaki içtihadına sonraki kararlarında da uymuştur. Gerçekten de Hukuk Genel Kurulu, T. 2.10.1997, E. 7094, K. 8724 sayılı kararında aynen”...(yukarıda tarih ve sayısı verilen), İçtihadı Birleştirme Kararı ile maki tefrik komisyonlarının yaptıkları işlemler geçerli kabul edildiğinden, çekişmeli taşınmazın içinde bulunduğu yerin makiye tefrik edilmek suretiyle orman tahdit sınırları dışına çıktığının kabulü gerekir. Bu gibi yerlerde yapılan ikinci bir orman sınırlaması yok hükmündedir...” ifadesi ile konuyu net bir şekilde ortaya koymuştur.

[10]. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Tokmanoğlu, Tahsin; Ağaçlandırma Çalışmaları ve Orman Kadastrosu, İÜOFD., C. 28, S. 1, sh. 31 vd; Erdin, Kadir; 6 Temmuz 1978 de Yapılan “Orman Kadastro Kongresi”nden Bugüne Kadar Yapılan Kadastro Çalışmaları, İÜOFD. C. 30, S. 1, sh. 99 vd.

[11]. Aynı doğrultuda görüş için bkz. Turhan, Salih; Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 48.

[12]. Geniş bilgi için bkz. Özdönmez, M./İstanbullu, T.; Dünyada ve Türkiye’de Ormanlar ve Ormancılık, İÜOFD. C. 32, S. 1, sh. 71 vd.; Atbaşoğlu, Ferruh; Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 59. Bir görüş, milattan önce Trakya’nın hemen tamamının; Anadolu’nun ise % 70’nin ormanlarla kaplı olduğunu ileri sürmektedir. Bkz. Gürpınar, Tansu; Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 54.

[13]. Girgin, Eşref; Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 55.

[14]. Bkz. 1255 sayılı Kanun, 1744 sayılı Kanun, m. 2; 2896 sayılı Kanun ve 3302 sayılı Kanun. Geniş bilgi için bkz. Atbaşoğlu, Ferruh; Orman Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 52; Kuru, Recep; Orman Sınırı Dışına Çıkarma İşlemi ve Sonucu, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 104.

[15]. Türk hukukunda çeşitli kanunlarda yer almış orman tanımı hakkında geniş bilgi için bkz. Yener, Ali İhsan; Orman Tanımı ve Anayasamız Orman Hükümleri, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 179 vd; Özdoğan, Ali Necati; 6831 sayılı Kanunun 1. Maddesinden Doğan Davalar ve Hukukî Sorunlar; 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 194 vd: Ayanoğlu, sh. 20 vd; Usluoğlu, H. Avni; Ormanı Yasal Tanımında Arayalım, 1. Ormancılık Şûrası, C.1, Ankara 1994, sh. 136 vd.

[16]. Söz konusu yerler ve niteliklerinin uygulamadaki durumu hakkında geniş bilgi için bkz. Sınmaz, Burhan/Karataş, İzzet; Zilyetlik Nedeniyle Gayrimenkul Hukuk Davaları, 2. Bası, Ankara 1997, sh. 761 vd.; Ulukut, Bülent; Türk Orman Hukuku, İkinci Kitap, Ankara 1979, sh. 27 vd; Sınmaz, Burhan/Karataş, İzzet; Orman Kadastrosu, Ankara 1996, sh. 395 vd. Özdemir, Şükrü/Deda, Necip; Orman Hukuku, C. I, Ankara 1991, sh. 266 vd.

[17]. Geniş bilgi için bkz. Düzceer, Kazandırıcı Zamanaşımıyla Taşınmaz İktisabı, 2. Baskı, Ankara 1994, sh. 51 vd; sh. 835. 8. HD. T. 8.4.1985, E. 4985, K. 3955 (İKİD. 1986, S. 304, sh. 4053-4054); 20. HD. T. 6.4.1993, E. 601, K. 2778 (Sınmaz/Karataş, Orman, sh. 841).

[18]. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Tokmanoğlu, Tahsin; Orman Kadastrosu ile Genel Kadastronun İlişkileri, İÜOFD. C. 30, S. 1, sh. 1 vd; Aynı yazar; Orman Kadastrosu ile Diğer Çalışmalar Arasındaki İlişkiler, İÜOFD. C. 27, S. 1, sh. 49 vd.

[19]. 8. HD. T. 27.10.1960, E. 6207, K. 6881 (Okurer, N./Dereli, M./Onur; O.; Zilyetliğe Dayanan Tescil ve Müdahalenin Men’i Davaları, Ankara 1970, sh. 234-235).

[20]. Aynı doğrultuda görüş için bkz. Anayasa Mahkemesi’nin T. 30.3.1993, E. 1992/48, K. 1993/14 sayılı Kararı (AMKD. S. 30, C. 1, Ankara 1995, sh. 118 vd).

[21]. Ozanalp, Nusret, Tapulama Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Ankara 1976, sh. 69; Kaşıkçı, Mehmet; Uygulamada Yeni Kadastro Kanunu, Ankara 1988, sh. 492.

[22]. Bkz. 20. HD. T. 22.3.1999, E. 1999/1406, K. 1999/2709 (YKD. 1999, S. 6, sh. 831-832).

[23]. Alman hukukunda bu tür yerlere misal olarak, iğne yapraklı ormanlarda, yaprakların çürümeden uzun süre kalarak biriktiği alanlar gösterilmektedir. Söz konusu yerlerdeki yaprakların, çürümeden kat kat yükselmek suretiyle 5-6 metreye ulaştığından, buralarda ağacın yetişmesi mümkün değildir. Bu nedenle adı geçen yerler, tabiî orman içi açık alan haline gelmiştir. Bkz. Ayanoğlu, Tartışmalar, sh. 64.

[24]. Buna karşılık, söz konusu alanlardan olmakla birlikte, amenajman planlarında “Z” harfi ile gösterilen ve “ziraat (=tarım) arazisi” olarak kabul edilen yerler bulunmaktadır. Bu tür yerler, kadimden beri tarım alanı olduğu için, zilyetlikle iktisaba elverişli olduğu gibi, varsa tapusu orman mevzuatı karşısında geçerliğini korur. Bkz. Ayanoğlu, Tartışmalar, sh. 63-64.

[25]. Aynı yönde görüş için bkz. Polat, Mehmet; Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 50 vd.

[26]. Buna karşılık Almanya’nın Baden-Württemberg Eyaleti Orman Kanunu (Waldgesetz für Baden-Württemberg(=Landeswaldgesetz) in der Fassung vom 4. April 1985, GBl. 1985, Nr. 8, sh. 105-129) § 2’de orman tanımı, Federal Orman Kanunuundaki tanıma göre oldukça genişletilmiştir. Buna göre, orman tanımı içerisinde, ormanla bağlantılı olan pek çok alan 5 bent halinde sıralanmıştır. Meselâ, fundalık (Heiden), ufak göl (Weicher), sazlıklar (Teiche) gibi yerler de orman tanımına dahil edilmiştir. Bu konuda geniş bilgi için ayrıca bkz. Forstrecht, in: Forstdirektion Freiburg, Information, 1994, sh. 2 vd; Antwort, der Bundesregierung, sh. 3 vd.

[27]. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Klose/Orf; sh. 75 vd.; Ayanoğlu, Tartışmalar, sh. 64. Aynı Kanun § 2/III’e göre, federe devletler, Federal Orman Kanunu (Bundeswaldgesetz) § 2/I’de yer alan orman tanımını daraltamazlar, fakat başka alanları da orman alanları kapsamına alabilirler.

[28]. Bununla birlikte yanlışlıkla orman sınırları içerisine alınan ve sonradan orman sınırları dışına çıkarılan bir yerin, ihya veya zamanaşımı yoluyla iktisabında eski süreler hesaba dahil edilir. Bkz. Düzceer, sh. 39; HGK. T. 13.6.1979, E. 8/1052, K. 835 (Düzceer, sh. 39). Aynı yönde karar için bkz. 8. HD. T. 28.3.1980, E. 3376, K. 3226 (Düzceer, sh. 39-40)

[29]. Düzceer, sh. 37, 403.

[30]. Geniş bilgi için bkz. Atbaşoğlu, Ormanlarımız, sh. 7, Kızılay, Erkal; Devlet Ormanlarından Çıkarılan Yerler, Ankara 1998, sh. 20.

[31]. Bilirkişinin seçiminde hem o çevreyi iyi bilmesine hem de orman sınırları dışına çıkarılacak yerler hakkında yeterli bilgisinin bulunmasına dikkat edilmelidir. Bu bakımdan orman mühendislerinin dışındaki kimselerden meselâ tapu fen memuru, ziraat mühendisi veya teknisyeninin bilirkişi seçilmesi ve bunların hazırladıkları raporlar yeterli değildir. Orman idaresinin taraf olduğu davalarda, bilirkişinin burada görevli olmayan orman mühendislerinden seçilmesi gerekir. Aksi halde bilirkişinin tarafsızlığından şüphe edilir. Aynı yönde görüş için bkz. Ozanalp, sh. 78. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Düzceer, , sh. 36, 403; HGK. T. 16.11.1980, E. 7/10, K. 56 (Düzceer, sh. 36).

[32]. Bir görüşe göre, orman niteliğini kaybetmiş yerlerin, orman sınırları dışına çıkarmak yerine, yeniden ağaçlandırılması gerekir. Bkz. Gürpınar, sh. 54.

[33]. 1961 Anayasası m. 131 hakkında geniş bilgi için bkz. Özer, Attila; Gerekçeli ve 1961 Anayasası ile Mukayeseli 1982 Anayasası, Ankara 1996, sh. 638 vd.

[34]. Bkz. Arslan, Osman; Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 42.

[35]. Bkz. Atbaşoğlu, Ormanlarımızın Anayasa ve Yasalardaki Yeri, Ankara 1997, sh. 6. Buna karşılık, Turhan ve Arslan’a göre, orman sınırları dışına çıkarma gerek 1937 yılında kabul edilen 3116 sayılı Kanunda, gerek 6831 sayılı Kanun’un ilk metninin özünde mevcuttur. Gerçekten de, 3116 sayılı Kanu’un 2. maddesi ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun orijinal 2. maddesinde “orman dışında bırakmak veya korumak ve çıkarmak” deyimleri, dar kapsamlı olarak yer almaktadır. Üstelik bu yetki, bugün olduğu gibi, orman kadastro komisyonlarına değil, Bakanlar Kurulu’a aittir. Bkz. Turhan, sh. 48; Arslan, sh. 69.

[36]. 1744 sayılı Kanun m. 2’nin orman sınırları dışına çıkarma ile ilgili hükmü şöyledir: “15.10.1961 gününden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerde;

a) Su ve toprak rejimine zarar vermeyen, orman bütünlüğünü bozmayan, tarla, bağ, meyvalık, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı) gibi çeşitli tarım alanlarında ve hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan yerler ile otlak, kışlak ve yaylak haline gelmiş yerler,

b) Şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim sahaları

Orman sınırları dışına çıkarılır

...Orman sınırları dışına çıkarılacak yer, sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder...”.

[37]. 2896 sayılı Kanun ve 3302 sayılı Kanun hakkında geniş bilgi için bkz. Kızılay, sh. 16 vd.

[38]. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Kızılay, sh. 14 vd.

[39]. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Güneş, Yusuf; Orman Alanlarnın Azalması Açısından 1982 Anayasası’nın 169. Maddesinin İncelenmesi, İÜOFD. C. 41, S. 1-2, sh. 93 vd.

[40]. Anayasa m. 170’in gerekçesinde şu ifadeler yer almıştır. : “Nüfusumuzun dörtte birine yakın kısmı orman içi ve civarında yaşamını sürdürmektedir. Orman içi ve civarı köy yerleşimleri genellikle sağlıksız ve usulsüzdür. Yerleşim nüfusunun devamlı artması, arazi yapısının bozuk ve verimsiz olması, yeni toprak edinilmesi zorunluğunu doğurmakta ve bu husus da yerleşim ve gelişimin daima orman aleyhine ve tahribine yol açmaktadır...Bu yerlere orman içine usulsüz yerleşmiş, ekonomik yönden kendi kendine kalkınması mümkün olmayan orman köylüsünün yerleştirilerek hem ormanların tahribi önlenmiş, hem de bu halkın milli ekonomiye katkıda bulunacak tarzda üretici hale getirilip kalkınması sağlanmış olacaktır...”. Gerekçe için bkz. Özer, sh. 642-644.

[41]. Söz konusu tarih 6831 sayılı Orman Kanunu m. 2’yi değiştiren 1744 sayılı Kanunla 15.10.1961 olarak belirlenmişti. Orman Kanununun bu maddesi daha sonra 2896 ve 3302 sayılı Kanunlarla değiştirilmiştir. Bu değişiklikler arasında orman sınırları dışına çıkarmaya ilişkin hükümler olduğu gibi, bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirme tarihi de yeniden belirlenmiştir. 2896 sayılı Kanuna göre, söz konusu tarih 31.12.1981’dir. Böylece Anayasa’daki tarih ile Orman Kanunundaki tarih arasındaki fark ortadan kaldırılmıştır.

[42]. Bir görüş, böyle bir deyimin yanlış olduğunu ileri sürmektedir. Buna göre, orman sınırı dışına çıkarılan yerler; ormanların korunması bakımından doğal rezerv olarak kabul edilmeli ve özellikle korunmalıdır. Bu nedenle, OK. m. 1’de orman sayılmayan yerler ile, m. 2’de yer alan orman sınırı dışına çıkarılacak yerler; biyolojik çeşitlilik kavramı da dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir. Bkz. Gürkan, Behzat; Orman Mevzuatının Biyolojik Çeşitliliğe Etkisi, Ormancılık Hukuku, Ankara 1999, sh. 86 vd.

[43]. “Orman Köylüsünün Korunması” başlığını taşıyan Anayasa m. 170 hükmü şöyledir: “ Orman içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devlete bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tesbiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir

Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır

Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır.”

[44]. Geniş bilgi için bkz. Güneş, sh. 94.

[45]. Ozanalp, sh. 88. Bir görüş, böyle bir uygulamaya karşı çıkmaktadır. Söz konusu görüşü savunan yazara göre, ormanlara duyulan ihtiyacın giderek arttığı bir dönemde, mevzuat hükümlerini amaca uygun olmayan bir şekilde yorumlayarak, orman alanlarının daraltılmasına yol açan Anayasa m. 169/son fıkrasının orman politikasına hizmet etmediği açıktır. Bkz. Güneş, sh. 94 vd.

[46]. Bkz. RG. T. 20.10.1983, S. 18197.

[47]. Bu Kanuna göre, orman sınırı dışına çıkarılan yerleri halen ellerinde bulunduranlar, kadastro tespiti sırasında kadastro tutanağının beyanlar hanesine hak sahibi olarak yazılmaktadırlar. Bir görüşe göre, böyle bir kayıt Anayasa’ya aykırıdır. Bkz. Usluoğlu, Avni; 2924 sayılı Yasadaki Kullanan Kişi, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 131 vd. Anayasa Mahkemesi de, 2924 sayılı Kanun m. 11/II, 2. cümlesinde yer alan “... kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir...” hükmünü Anayasa’nın 170. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir. Bkz. AMKD. S. 30, C. 1, Ankara 1995, sh. 126.

[48]. Bkz. RG. T 6.1.1986, S. 18980. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Ayanoğlu, sh. 32 vd; Çağlar, Yücel, Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 62 vd.

[49]. Bkz. 2924 sayılı Kanun, m. 2, 3, 4, 5; Yönetmelik, m. 2, 9, 10, 11, 12, 17 24, 25.

[50]. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Başpınar, Veysel; Türk Toprak Hukukunda İhya, Ankara 2000, sh. 178 vd.



Selamlar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-02-2009, 09:13   #10
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Çok uzun olduğundan bir bölüm daha eklemek zorunda kaldım.

[51]. Bkz. Kılıç, sh. 1240; 8. HD. T. 29.1.1990, E. 1989/13636, K. 1990/824 (Kılıç, sh. 1240).

[52]. Güneş, sh. 94 vd. Hatta, bu görüşü savunan yazarlar, böyle bir düzenlemenin 31.12.1981’den önceki tahripler için en büyük affı getirdiğinin iddia etmektedirler. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Güneş, sh. 94-95.

[53]. Orman sınırları dışına çıkarma işlemlerinin, şekli ve hukukî yönden mevzuata uygun olup olmadığını inceleme görevi Orman Genel Müdürlüğü’ne aittir. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Turhan, sh. 74.

[54]. Orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin miktarı 411.000 hektara ulaşmıştır. Bkz. Ayanoğlu, Tartışmalar, sh. 66.

[55]. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, DPT Yayını Ankara 1995, sh. 58 vd. Ayrıca bkz. Ayanoğlu, sh. 36, Tartışmalar, 66.

[56]. Bkz. Turhan, sh. 73.

[57]. Dalgıç, Sabri; Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 72. Orman sınırları dışına çıkarma işlemlerinde karşılaşılan fiilî durum ve çözüm önerleri konusunda geniş bilgi için bkz. Usluoğlu, H. Avni; Tahditte Fiilî Durum, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 143 vd.

[58]. 2896 sayılı Kanunla, orman kadastro komisyonundan hukukçu üyenin çıkarılmış olması, doktrinde şiddetle eleştirilmektedir. Bkz. Turhan, sh. 50; Dalgıç, sh. 72-73.

[59]. Dalgıç, sh. 72; İBK. T. 22.3.1996, E. 1993/5, K. 1996/1: “...3116 sayılı Orman Kanunu’nun 5663 sayılı Kanunla değişik 1/e maddesine göre çıkarılan “Makilik ve Orman Sahalarının Birleştiği Yerlerde Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonları yasal olup yaptıkları işlemler de geçerlidir. Orman sınırlandırılması kapsamında iken söz konusu komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında, özel kanunlar gereğince oluşturulan tapulara değer vermek gerekir...” (YKD. 1996, S. 6, sh. 882-945). Bu konuda geniş bilgi için ayrıca bkz. Sezgin, Cafer; Maki Tefrik Çalışmalarının Doğurduğu Sorunlar; 1. Ormancılık Şûrası, Ankara 1994, sh. 120 vd.

[60]. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Dalgıç, sh. 72 vd.

[61]. Taşınmaz üzerindeki orman örtüsü kaldırılmış olsa bile, bu durum, söz konusu yerin zilyetlikle iktisabı için yeterli değildir. Çünkü, OK. m. 2/B’ ye göre, orman niteliğini yitiren yerlerin orman sınırları dışına çıkarılması yetkisi ve işlemi orman kadastro komisyonlarına aittir. Geniş bilgi için bkz. 6831 Sayılı Orman Kanunu Hükümlerine Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmelik m. 8 vd. (RG. T. 2.9.1986, S. 19209); 16. HD. T. 8.12.1989, E. 1791, K. 17916 (YKD. 1990, S. 9, sh. 1361-1363); Arlı, İlyas; 6831 Sayılı Orman Kanunun(un) 2/B Maddesine Göre Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 45 vd; Atbaşoğlu, Ferruh; Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 52 vd; Dalgıç, sh. 70 vd; Kuru, sh. 104 vd; Okur, Galip; Ormancılık Mevzuatı ve Uygulamasında Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, Ankara 1994, sh. 114 vd.

[62]. Ozanalp, sh. 90 vd. Böyle bir karar idarî nitelikte olduğundan ilgililer, orman idaresi aleyhine idari yargı yoluna başvurabilirlerdi. Gerçekten de, 1744 sayılı Kanunla değişik OK.m. 2 uygulamaları idari işlem olduğu için, ilk uygulamalarda tartışılmış ve Yargıtay ve Danıştay tarafından verilen kararlarla sorun halledilmiştir. Buna göre söz konusu işlemler, idari işlem olup, bu konudaki davaların önce 60 günlük, daha sonra 90 günlük süreye tabi olduğu kabul edilmiştir. Bkz. Uçar, Ali; Orman Sınırları Dışına Çıkarma, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 176 vd. Ancak, Orman Kanununda 2896 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, orman kadastro komisyonunca veya Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı tarafından verilen kararlar aleyhine açılacak davalar, adlî yargıya dahil edilmiştir (OK. m. 2/IV). Ayrıca bkz. Düzceer, sh. 39.

[63]. 2896 sayılı Kanun’da orman sınırı dışına çıkarılan yerler, öncesinde kime ait ise, onun adına tescil edilmesi hükmünü taşımaktaydı. Bkz. Ormancılık Mevzuatı ve Uygulama Ön Çalışma Grubu Raporu, 1. Ormancılık Şûrası, C. 1, Ankara 1994, sh. 14 vd.

[64]. 1744 sayılı Kanun döneminde toplam 114 040 Hektar saha orman sınırı dışına çıkarılmıştır. Bkz. Uçar, sh. 175.

[65]. 3302 sayılı Kanunla ayrıca, orman sınırları dışına çıkarılacak yerlerin, eskiden olduğu gibi, su ve toprak rejimine zarar vermeme, orman bütünlüğünü bozmama şartları da kaldırılmıştır. Ayrıca bkz. Kızılay, sh. 20.

[66]. Bkz. 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun, m. 4.

[67]. Ozanalp, sh. 94. Fakat, söz konusu yer, Devlet tarafından uzun süre, 2924 sayılı Kanun uygulamasına tabi tutulmamışsa, durumun ne olacağı Kanunda belli değildir. Kanımızca, 2924 sayılı Kanunda yapılacak bir değişiklikle sorun halledilmelidir. Buna göre, orman sınırları dışına çıkarılan yer Devlet tarafından 5 yıl içinde 2924 sayılı Kanun hükümlerine tabi tutulmadığı takdirde, zilyetlik veya ihya yolu ile iktisabı mümkün olan yerler arasına alınmalıdır. Çünkü, bu tür yerlerin uzun süre boş kalmasında hiç kimsenin menfaati bulunmamaktadır. Ayrıca, eşya ile kişi arasındaki ilişkiyi uzun süre şüpheli (meşkûk) halde bırakmak doğru değildir. Zira insanlar, kendilerine ait olmayan bir yere fazla emek ve mesai harcamazlar. Her kurum, topluma faydalı olduğu müddetçe uygulanmalıdır. Ayrıca, kötüye kullanılır düşüncesiyle, bir kurumdan vazgeçmek mümkün değildir.

[68]. 2924 sayılı Kanun’un “otlak ve kışlakların değerlendirilmesi” başlığını taşıyan 10. maddesi 4342 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.

[69]. Bir görüş bu konuda hangi kriterin esas alınacağını sormakta ve bilim ve fen bakımından tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar bulunan yerler veya orman olarak muhafazasında yarar olmayan yerler kriterlerinin, her halûkârda orman alanlarının daraltılmasına sebep olacağı gerekçesiyle söz konusu hükme ve uygulamaya karşı çıkmaktadır. Bkz. Güneş, sh. 94-95.

[70]. 2924 sayılı Kanunun 3763 sayılı Kanunla değişik m. 11/III hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa m. 170’a aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Söz konusu iptal kararının gerekçesinde, Anayasa m. 170’te orman sınırı dışına çıkarılacak yerlerin orman köylüsünün yararlanmasına tahsis edileceği açıktır. Anayasa m. 170 ile orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin Devlet tarafından ihya edilerek halkın yararlanmasına tahsis edileceği vurgulanmıştır. Bununla ekonomik sıkıntı çeken orman içi veya bitişiği köyler halkına Devlet eliyle ihya edilmiş tarım ve yerleşim alanları sağlanmak istenmiştir. Bu nedenle, orman sınırı dışına çıkarılan yerin yalnız orman halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyla değerlendirilmesi mümkündür. Kararın diğer gerekçeleri hakkında geniş bilgi için bkz. RG. T. 5.3.1994, S. 21868 (=AMKD. S. 30, C. 1, Ankara 1995, sh. 118-129).

[71]. 7. HD. T. 9.4.1996, E. 1995/8897, K. 1996/3655 :” ...Dava konusu taşınmazın, bölgede, 1946 yılında ilk kez yapılan orman sınırlandırma harita ve tutanağının kapsamında kaldığı, bu nedenle orman sayılan yerlerden iken daha sonra, 1977 yılında, 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi hükmü gereğince or(m)an sınırları dışına çıkarıldığı, yörede, ayrıca 5653 sayılı Yasa uyarınca makilik alanların belirlenmesi için 1952 yılında maki tefrik komisyonlarınca çalışma yapıldığı, ...dava konusu taşınmazın maki alanı dışında kaldığı saptandığı takdirde, orman sınırları dışına çıkarıldığı gün ile kadastro tespitinin yapıldığı gün arasında iktisap sağlayan yirmi yıllık sürenin dolmadığı dikkate alınarak çekişme konusu taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmelidir...” (YKD. 1996, S. 8, sh. 1235-1237).

[72]. Ozanalp, sh. 93. ” ...1744 sayılı Kanun uyarınca kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi, başka bir anlatımla orman sınırı içerisine alınmadan önce tesis edilmiş kişilere ait tapulara değer verilebilmesi için, söz konusu kanun zamanında başlamış ve tamamlanmış bir çıkarma işleminin bulunması şarttır...” Bkz. HGK. T. 18.2.1998, E. 1998/7-125, K.135 sayılı karar (YKD. 1998, S. 4, sh. 495-499).

[73]. 8. HD. 6.0.1988 tarih ve 11166/10482 (Karar için bkz. Düzceer, sh. 55).

[74]. Bkz. HGK. T. 19.10.1988, E. 88/8-29, K.1 88/814. Kararın tam metni için bkz. Dönmez, İrfan; Tapu İptali ve Tescil Davaları, 7. Baskı, İstanbul 1998, sh. 371-373.

[75]. 2896 sayılı Kanunla, orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin eski maliklerine iade edilmesi imkânı ortadan kaldırılmıştır. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Arslan, sh. 43-44.

[76]. Bkz. 22.3.1996, E. 1993/5; K. 1996/1 nolu İçtihadı Birleştirme Kararı. Karar metni için bkz. YKD., 1996, S. 6, sh. 882-945.

[77]. Bu konuda ayrıca bkz. Sınmaz/Karataş, Gayrimenkul, sh. 780-785).

[78]. Bkz. 8. HD.’nin, 6.0.1988 tarih ve 11166/10482 sayılı kararı (Karar için bkz. Düzceer, sh. 55). Aynı yönde başka bir karar yine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından verilmiştir. Gerçekten, 8. HD. 14.6.1990, 4251/10610 sayılı kararında aynen : “...1744 sayılı Kanunla Orman Kanunu m. 2’de değişiklik yapılmıştır. Buna göre 15.10.1961 tarihinden önce orman niteliğini yitirmiş olan yerlerin, taşımaz tapulu ise tapu sahipleri adına orman sınırları dışına çıkarılması gerekmektedir. Bu tür taşınmazlar başka hiçbir işleme gerek kalmadan, kendiliğinde sahiplerine geri döner. Başka anlatımla 15.10.1961 tarihinden önce orman niteliğini yitirmiş olan yerlerin sahibi adına orman sınırları dışına çıkarılması gerekmektedir (1744 sayılı Kanun, 2896 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle, 1.1.1984 tarihinde yürürlükten kalkmıştır). Orman idaresinin başvurusu üzerine 15.10.1961 tarihinden önce orman niteliğini kaybetmiş olan yerin Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılması üzerine davacı Danıştay’a başvurmuştur. Davacı Danıştay’dan orman sınırları dışına çıkarılan yerin kendisinin tapulu yeri olduğunu, adına tescil edilmesi gerektiğini talep etmiştir. Danıştay 8. Dairesi somut davadaki tapulu yerin Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılması işleminin haksız olduğuna karar vererek iptal etmiştir. Karara göre, sahibi adına bu yerlerin orman sınırları dışına çıkarılması halinde davacı 1744 sayılı Kanundan yararlanır. Buna göre, 1744 sayılı kanun döneminde haklı olan davacının 2896 sayılı kanundan önce orman sınırları dışına çıkarılan yerler için mülkiyet hakkı doğmuştur. Bu durumda davacı tescil talebinde bulunabilir. Her ne kadar tapulu bir taşınmazın yeniden tescili yapılamayacağı ileri sürülse bile, olayda 1971 tarihinde bu yörede tapulama yapılmış ve bitmiş olduğundan artık yeniden bu yörede tapulama yapılamayacağı ve eski tapu işlemine tabi niteliğini yitirmiş bulunduğundan, davacının bu gayri menkulün kendi adına tescilini istemekten başka yolu kalmamıştır. 1744 sayılı Kanun döneminde hak elde edenlere 2896 sayılı Kanunun uygulanması imkânı yoktur. 1744 sayılı Kanun yürürlükte olduğu dönemde davacının tescil hakkı doğmuş bulunduğuna göre, artık kazanılmış hak durumunda bulunan bu halin 2896 sayılı Kanun ile ortadan kaldırıldığı ileri sürülemez. Orman kadastro komisyonunca 1744 sayılı Kanunun yürürlüğü sırasında yapılan işleme 2896 sayılı kanun uygulanmaz. Olaydan sonra yürürlüğe giren 2896 sayılı kanunla getirilen değişik hükümlerin uygulanması imkânı bulunmamaktadır...” gerekçesi ile mahalli mahkeme kararını bozmuştur. Kararın tam metni için bkz. Dönmez, sh. 354-356. Aynı sonuca HGK. T., 18.2.1998, E. 1998/7-125, K. 135 sayılı kararından da varılmıştır. (YKD. 1998, S, 4, sh. 495-499).

[79]. 1744 sayılı Kanun hükmüne göre, 15.10.1961 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş ve sınırlaması itirazsız kesinleşmiş yer, tapulu arazi ise, orman dışına çıkarılabiliyor ve mülkiyeti tekrar sahiplerine intikal ediyordu. Bkz. Sınmaz/Karataş, Gayrimenkul, sh. 839.

[80]. Kılıç, sh. 1240-1241.

[81]. Kılıç, sh. 1234, 1240 Danıştay, 1744 sayılı Kanun döneminde açılan davalarda orman kadastro komisyonlarının yalnız orman sınırları dışına çıkarma yetkisinin bulunduğunu, söz konusu yerin mülkiyetinin kime ait olacağının tesbitinin ise, adliye mahkelerinin görevi olduğuna karar vermekte idi. Bkz. Kılıç, sh. 1234.

[82]. Orman sınırı dışına çıkarılan taşınmaz, orman sınırı dışına çıkarma işlemi ile Hazinenin adına tescil talebinde bulunup, onun adına tescil edildiği tarih arasında, zilyetlikle iktisaba elverişli tapusuz bir yerdir. Hazine adına tescil edilmeyen yer, bir kamu hizmetine de tahsis edilmemiş ise, sınırlandırma tarihinden itibaren, çekişmesiz ve aralıksız malik sıfatıyla zilyetliğin 20 yıla tamamlanması halinde, zamanaşımı yoluyla iktisap edilebilir. Ancak, sınırlandırma işleminden önceki zilyetlik hesaba katılmaz. Çünkü, orman sınırı dışına çıkarma işleminden önce taşınmaz orman sayılmaktadır. Bu nedenle, taşınmazın orman niteliğini kaybetmiş olmasına rağmen, henüz orman sınırı dışına çıkarma işlemi yapılmamışsa, yine orman sayılmaktadır. Taşınmaz, orman sınırı dışına çıkarıldıktan hemen sonra Hazine adına tescil edilmişse, çıkarma işleminden sonra ne MK. m. 639/I, ne de KK. m. 14’e dayanılarak iktisap edilebilir. Bkz. Kılıç, sh. 1240; 8. HD. T. 29.1.1990, E. 1989/13636, K. 1990/824 (Kılıç, sh. 1240).

[83]. 2896 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesine göre, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlanmış, ancak henüz tamamlanmamış orman kadastrosu ve orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine de 2896 sayılı Kanun uygulanacaktır. Bu nedenle, söz konusu sınırlandırma işlemlerinde de taşınmazın kimin adına orman sınırı dışına çıkarıldığının belirtilmesi gerekmektedir. 8. HD. T. 29.9.1987, E. 9211, K. 10316:”... Dava konusu taşınmaz 1942 yılında, Devlet ormanı olarak tahdit edildiğine göre, davacının dayandığı tapu kayıtları, bu yerlerin orman sayılması nedeniyle, geçerliğini yitirmiş bulunmaktadır. Artık bu yerler, tahditle birlikte Devlet ormanı sayılmaktadır. 6831 sayılı Kanun’un 2896 sayılı Kanun’la getirilen geçici 2. maddesine göre, çıkarma işlemi, 2896 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği sırada tamamlanmış olduğundan, bu madde delaletiyle, az önce açıklanan 6831 sayılı Kanun’un değişik 2. maddesinin uygulanması gerekecektir. Yani bu yerler Hazine adına orman dışına çıkarılacaktır...” (Kılıç, sh. 1235).

[84]. YKD. 1996, S. 6, 882-945.

[85]. Ayrıca bkz. 16. HD. T. 24.9.1993, 697/9205 sayılı kararında aynen: “...Her olaya, olayın oluştuğu tarihte bulunan kanun hükümleri uygulanır. 1744 sayılı kanun döneminde orman sınırları dışına çıkarmada taşınmaz tapulu ise çıkarma kayıt maliki adına yapılır. Dava konusu taşınmazın 1949 yılında orman tahdidi içine alındığı 1981 yılında orman tahdidi dışına çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Davalı, 1273 tarih ve 9 numaralı tapudan tedavül gören kayıtlara dayanmıştır. Dava konusu olayda 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 1744 sayılı Kanunla değişik 2/B maddesinin uygulanması gerekir. Orman sınırları dışına çıkarma işleminin tarihine göre, 1.1.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2896 sayılı Kanun hükmünün geriye yürütülerek dava konusu olaya uygulanması mümkün değildir. 1744 sayılı Kanunda tapulu arazilerin sahipleri adına orman dışına çıkarılacağı öngörülmüştür. Orman dışına çıkarılan bu yerler hakkında Hazine adına idari yoldan tapu oluşturulması, tapulu olan taşınmazlar hakkında hukuki sonuç doğurmaz...” Kararın sonuç kısmında aynen: “...Hal böyle olunca mahallinde keşif yapılarak dava konusu parselin, davalı tarafın dayanağını oluşturan tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmeli, tapu kaydının kapsamında kaldığının sabit olması halinde tesbit malikleri adına..... tescile karar verilmelidir...” sonucuna varılmıştır. Karar için bkz. sh. Kılıç, sh. 1313.

[86]. Bkz. Akipek, J./Akıntürk; T.; Türk Medeni Hukuku, C. I, 3. Bası, İstanbul 1998, sh. 97; Edis, Seyfullah; Medeni Hukuka Giriş ve Başlangıç Hükümleri, 4. Bası, Ankara 1989 sh. 177-178; Zevkliler, A./Acabey, B./Gökyayla, E.; Zevkliler Medeni Hukuk, 5. Bası, Ankara 1997, sh. 82-83.

[87]. Bkz. Turhan, sh. 49

[88]. Aynı yönde görüş için bkz. Özer, Nurten; Ormancılık Hukuku, Tartışmalar, Ankara 1999, sh. 45.

[89]. Geniş bilgi için bkz. Ayanoğlu, Tatışmalar, sh. 65-66.

[90]. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Özdönmez, M./İstanbullu, T.; Orman Yasasındaki Ağaçlandırma ile İlgili Hükümlerde Yapılan Değişiklikler ve Bunların Kritiği, İÜOFD. C. 39, S. 1, sh. 50 vd. özellikle sh. 57; Tokmanoğlu, Tahsin; Ağaçlandırma Çalışmaları ve Orman Kadastrosu, İÜODF. C. 28, S. 1, sh. 31 vd.

[91]. Böyle bir düşünce trafik kazasına sebep olduğu gerekçesiyle otomobili trafikten men etmeye benzer. Benzer bir görüş taşınmazın ihya ile iktisabında da ileri sürülmüştür. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Başpınar, sh. 91.

Selamlar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 14:21.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024