agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Orman, Ormancılık, Orman Yangınları, Ağaçlandırma
(https)




Beğeni Düzeni1Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 20-01-2009, 21:08   #31
Ağaçsever
 
angel67's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-12-2008
Şehir: zonguldak
Mesajlar: 78
RESMİ GAZETE
Tarih :25 Nisan 2002 Sayı :24736
Özel Ormanlarda ve Hükmi Şahsiyeti Haiz Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda Yapılacak İş ve İşlemler Hakkındaki Yönetmelik



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Ormanlarda ve Amme Müesseselerine Ait Ormanlarda İnşaat İzni

Madde 10-Şehir, Kasaba ve Köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerlerdeki özel orman veya amme müesseselerine ait orman alanlarında 6831 Sayılı Orman Kanunun 17 nci Maddesine göre izin alınmak ve yatay alanın %6 sını geçmemek koşuluyla imar planlamasına uygun inşaat yapılabilir.
İnşaatların yapılmasında orman alanlarının tabii vasıflarının korunmasına özen gösterilir. Ormanın kapalılık durumu, arazinin topoğrafik yapısı da göz önünde bulundurulmak suretiyle ormanın en zayıf olduğu ve alt yapı hizmetlerinin en uygun götürülebileceği yerde izin verilir. Kamu eline geçecek tesisler de dahil olmak üzere yapılacak her türlü alt yapı ile diğer sosyal, ticari ve idari amaçlı tesisler ve bunlar arasındaki bağlantı yolları dahil maksimum planlanabilir İmar planı alanı, genel özel orman alanının %6’ sını geçemez.İzin verilirken 6831 Sayılı Orman Kanununa göre konusu itibari ile daha özel kanun konumunda olan; 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu, 3621 Sayılı Kıyı Kanunu ile 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve 3194 Sayılı İmar Kanunu ayrıca göz önünde bulundurulur.
Genel Müdürlüğün 202 sayılı “Orman Yolları Planlaması ve İnşaat İşlerinin Yönetilmesi Hakkında Tebliğ” esaslarına göre ormanın devamlılığı ve işletmesine yönelik yol şebeke planları tanzim edilir. Bu planlar İnşaat ve İkmal Dairesi Başkanlığınca onaylanır. Onaylanan bu planlar dahilinde yapılan yollar Orman Kanununun 52 nci Maddesine göre verilen %6 lık yapılaşma kapsamına tabi değildir.


Düzenleyen angel67 : 26-01-2009 saat 20:17
angel67 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-10-2009, 15:58   #32
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Sn. angel67, Konu ile ilgili kanunlar, yönetmelikler ve diğer kurallar ne derse desin hiç önemli değil. Neden biliyor musunuz? Çünkü bu kanunlar, yönetmelikler ve diğer kurallar sizin ve benim gibi normal insanlar için(tabi siz ve ben normal kabul ediliyorsak)

Gerçekte ise, Kanun ve nizama uymamayı alışkanlık haline getirerek böylece para kazanmayı alışkanlık haline getirmiş olan insanlar için hepsi boş laftır. Onlar kazanmayı umdukları paraların küçük bir yüzdesini belli kişilere dağıtarak kanunlara uymama veya kanunun zorunlu tuttuğu ödevleri yapmama serbeststliğini elde ederler.

Söylemek istediğim tam anlaşılmadıysa özetleyeyim. Kanunları para gücü ve birilerinin yardımıyla by pas ederler. Ne kadar edebilirler diye soracak arkadaşlara hemen binlerce örnek verebilirim. Üzerinde konuştuğumuz konu esasında küçücük bir örnektir.

Gümrükten tutun da, Savunma ihalelerine kadar her yerde nelerin yapılabildiğini hergün gazetelerde okumuyor muyuz? Bu ülkede paranız ve yeteri kadar cesaretiniz varsa, içinden çıkamayacağınız problem, halledemeyeceğiniz iş, etrafından dolaşamayacağınız kanun yoktur.

Altını olan kuralı koyar, Kuralı koyan altını alır.

Hatta bazılarının çıkarı uğruna önce dağa çıkar ya da yurtdışına kaçarsınız, teröristliğe başlarsınız, daha sonra teröristlikten vazgeçip ben geri dönüyorum ateş etmeyin dersiniz. Herkes sizi sınırda kahraman gibi karşılar, bağrına basar. Sıkıcı sandığınız ifade alma işi diğer gelecek müşterilere örnek olması için, süratle bitirilip önce savcılığa birkaç saat içinde de mahkemeye çıkartılıp kanunlara uygun bir biçimde aklanıp serbest bırakılırsınız.

Sizinle savaşırken Ülkesini, Milletini, Vatanını, Ulusunu, Bayrağını, Namusunu, şerefini, savunmak uğruna şehit olan Mehmetçik ise ne yoluna ölmüş sayılır anlaşılmaz. Bu gibi ayrıntılar üzerinde de aydınlarımız asla kafa yormaz.


Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-10-2009, 01:13   #33
Ağaçsever
 
tugrul bıyıklı's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-02-2009
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 52
konunun hepsini okudum çünkü bende bir oman mühendisi öğrencisiyim ve ormancılık hukuku diye bir ders alıyorum. bu dersi yeni almaya başladım ve ülkemizde ki hukuk yetmezliğini daha iyi anlamaya başladım. hay gözünü seveyim bu ülkede demokrasi varmış, hukuk varmış, kanun varmış öylemi. yok kardeşim görüyoruz işte rahmetli Halil İbrahim amcanın çektiğini. şuraya bak ya koca ülkeyiz 3 kıtaya hükmeden bir neslin torunları ve tomurcuklarıyız ama daha kendi kendimize yetemiyoruz, kendi insanımıza kaptırabildiğimizi kaptırıyoruz.

yanlış öğrenmediysem ben tapulu aldığım bir arazinin ( ki hiçbir ormna olarak sayılmayan ve engeli olmayan bir arazi olsun) 10 yıl içinde orman arazisi olarak ihlali yapılabiliyormuş. bu nasıl oluyor? ben hala anlamış değilim. ben tarla olarak bir arazi alacağım. sonra orayı isteğime göre ağaçlarndıracağım sonra devlet gelip 10yılda ağaçlarım 5 metre boya ulaştı diye arazimi istimlak edecek orman arazisi diye. sonra ben kendi devletimin birimlerine dava açacağım a.i.h.m de. mantık ne?

mantık ne anlayamadım şu ana kadar gördüğüm hukuk derslerinden fakat amacı anladım. KENDİ İNSANINI KENDİ DEVLETİNE DÜŞMAN ETMEK VE DIŞA BAĞIMLILIĞA SEVK ETMEK.
neden bunlara ses çıkmıyor? neden bir insanda kalkıp demiyor ki yahu bizim hukuk kurallarımızda yasalarımızda yanlışlarımız, eksiklerimiz var ve bu yüzden dışa bağımlı kaldık düzeltelim şunu da halkımız refah içinde ülkemizde yaşasın? aydınlarımız ve yöneticilerimiz ne iş yapıyorlar? a.i.h.m'ye neden başvurmak zorunda kalıyoruz? **** kendi gördüğüm ve sonuca vardığım bir soruyu sizlere de sorayım kendi içinizde düşünün sevgili büyüklerim.

Türkiye Cumhuriyeti sizce hukuk yönünden bağımsız mıdır? yoksa halen daha sömürge midir?

hepinize saygılar...

NOT: eğer üslubumda yanlış olduysa af ola. burada yazı yazan kimseye değildir sitemim!

tugrul bıyıklı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-10-2009, 13:09   #34
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Sn. tugrul bıyıklı, yazdıklarınıa bir ekleme yapmama izin verin lütfen.


Bir hususta söylediklerinize ekleme yapmama izin verirseniz, T.C. Devletinin Tapu dairesinden aldığınız arazi istediğiniz kadar orman arazisi olmasın, Orman kadastrosu geçmiş ve araziniz orman sayılmayan yer olsun, tarım arazisi olsun, haritalarda sarıya boyanmış olsun.

Orman Kanunlarında ve yargıtay kararlarında orman idaresine öyle imtiyazlar tanınmış ki düşünemezsiniz bile. Orman idaresinin açacağı davalarda zaman aşımı yani sınır yoktur. İsterse bu raziye biz orman değil demiştik ama elli yıl önce burası ormanmış deme ve önünüze belge koyma hakkına sahipler.

Ormanlarımızı korumak açısından bazı kişiler tarafından öngörülen bu kurallar iyi de biz sadece ormanda ve uzayda yaşamıyoruz ki. Medeni dünyaya geldiğinizde diğer ülkeler ile olan ilişkilerde hemen cuvallıyoruz ve muz cumhuriyeti benzetmesiyle suçlanıyoruz.

İçimiz acısa da, Bu suçlamaları hakediyoruz. Görülmekte olan orman davalarının sayısını kimse bilmiyor. Ama yargıtayda bekleyenler ile iki milyonu bulmuş.

Tapulu arazinize orman istediği şekilde dava açabilir. Hiç birşey de yapamazsınız. Arazinizin orman olmadığını ispat etmek için gereken belgeler ellerindedir ama size vermezler. Bir anda gizli belge oluverir istedikleriniz. Ayrıca hangi belgeyi mahkemeye götürürseniz götürür, bilirkişi faktörünü unutmayınız.

Bilirkişiler görünüşte bağımsız çalışan orman mühendisleridir, ancak ormandan aldıkları belgeleri mahkemeye sunarlar. Diyelim ki, orman tahdit haritasında sizin araziniz sarı boyalı olsun. Bu durumda kazanacaksınız diye bir kural da yoktur. Bilirkişi ormandan getirdiği belgelere dayanarak burası orman deyiverir. Birşey yapamazsınız. Sn Hakimin de aklına bu belgeler acaba orjinal mi demek aklına gelmez. Malum Koskoca Orman İdaresi göndermiş, Araştırmaz.

Kanunlarda ve yargıtay kararlarında bu gibi davalarda sık sık karşımıza çıkan eski memleket haritaları ve hava fotoğrafları da ormanın elinde bir kozdur. Davayı kazandığınızı zannettiğiniz anda mahkemeye kapkara, ne olduğu anlaşılmayan ve ancak belli eğitimi alanların anlayabileceği pis bir fotokopi sunulur.

Özetlersem, hiçbir tapu, orman idaresi ve bağımsız olduğunu sandığımız mahkemeler karşısında geçerli değildir. Haksız ve taraflı konulmuş kurallar, her tapuyu iptal edebilme imkanını ve ayrıcalığını onlara sunuyor.

Arazi alacağınız zaman orman idaresine, bu arazinin orman ile bir ilişkisi yoktur diye bir yazı isteyiniz bakalım verecekler mi?

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-10-2009, 22:54   #35
Ağaçsever
 
tugrul bıyıklı's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-02-2009
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 52
saygılar

izin ne demek oğuz bey elbetteki eklemeler yapacağız ve düzeltmeler yapacağız.
öncelikle aydınlattığınız için teşekkürler. anladığım kadarı ile köyün ağası belli o nezaman ne derse o oluyor güzel ülkemizde. ne hakim "hop kardeşim bir inceleyelim bakalım." diyor ne de yasal hak arama özgürlüğünüz oluyor. anlatmak istediğimde tam olarak buydu.

"Türkiye Cumhuriyeti sizce hukuk yönünden bağımsız mıdır? yoksa halen daha sömürge midir?"

yukarıda kurduğum cümle ile...
ben verdiğiniz bilgiler doğrultusunda ve okuduklarım sonucunda bu sorumun cevabını anladım ne yazık ki. sizde anlamışsınızdır. buna ne dur diyen olur ne de önemini anlayan bu ülkede. bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete modeli bizim yönetim biçimimiz artık.

herkese saygılar ve sevgiler...

tugrul bıyıklı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-10-2009, 11:42   #36
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Alıntı:
"Türkiye Cumhuriyeti sizce hukuk yönünden bağımsız mıdır? yoksa halen daha sömürge midir?"

yukarıda kurduğum cümle ile...
ben verdiğiniz bilgiler doğrultusunda ve okuduklarım sonucunda bu sorumun cevabını anladım ne yazık ki. sizde anlamışsınızdır. buna ne dur diyen olur ne de önemini anlayan bu ülkede. bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete modeli bizim yönetim biçimimiz artık.

Sn. tugrul bıyıklı,

Kökleri neredeyse 7oo yıla varan Osmanlı İmparatorluğunun bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti, esasında çok büyük bir Ulus Devlettir. Bu nedenle, Adeta batan bir transatlantiğin tahliye botuna benzemektedir. İçi olması gerektiğinden daha kalabalık, Hızlı gidememekte ancak her türlü dalgaya karşı koyabilecek kadar da sağlamdır.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk bu devleti kurmuş, ancak Osmanlı İmparatorluğundan süre gelen köhnemeye yüz tututuğundan yeni dünya düzenine uymayan devlet düzenini, modern dünyaya adapte edecek reformları gerçekleştiremeden kalbimizde daima yaşayacak olsa da malesef ebediyete göçmüştür.

T.C.'nin bazı yönleriyle, yeni dünya düzenine adapte olamamış devlet düzeni, bugün de devam etmekte ve Osmanlıdan gelme tebaa zihniyetini bazı devlet dairelerinde kendisini hissettirmektedir. Devletin Memurları halka hizmet yerine eziyet edebilmektedirler.

Son 20 yıl da vatandaşın hakkını arama çabaları ile filizlenmeye başlayan demokratik düzen, eski gelenekler ile yönetilmek istenen kurumlarda çatışmaya başlamıştır. Statükocu zihniyet olarak adlandırdığımız bu düzenin savunucuları, hakkını aramaya alıştırılmayan ve devletin düzenine karıştırılmak istenmeyen halk modelinin yavaş yavaş ortadan kalkması üzerine afallamaya başlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk, Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir derken Ülkeyi yönetecek kişilerin halk tarafından seçilmesi prensibini Vatandaşın özümseyebileceğini düşünmüş olmalıdır. Halbuki Ulu Önderin ölümünden sonra halk Devletin idaresinden uzaklaştırılmış, iktidarı gelme pahasına, dış güçlerin taşaronluğu yapılmış, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yavaş da olsa yeni dünyaya ve medeniyete yol almaya başlayan Türkiye Cumhuriyeti, önce büyük bir gemi gibi yavaşlatılmış, daha sonra ise medeniyetten uzak kalmamızı planlayan güçler tarafından ters yöne çevirilmeye çalışılmıştır.

Milletin hakimiyetini önlemek isteyen güçler, Yeni dünya düzenine sadece kendi menfaatlerine yarayacak hallerde uymayı seçtiğinden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün halka verdiği hakkı, uzunca bir süre halkın elinden almış ve bu gücü kendi menfaatlerinin gerektiği yerlerde kullanmayı tercih etmiştir.

Madenlerimiz ve diğer zenginliklerimizden yararlanmamız için oynanan bu oyuna uzun süre iktidara her gelen katılmış, Millet geri kalmış ve haklarından yoksun bırakılmıştır. İktidar heveslileri, Birçok ülkeden daha önce kavuştuğumuz bağımsızlığımızın engellenerek dışa bağımlı hale getirilmemize göz yummuşlardır.

İktidarda bulunanların gaflet delalet hatta hiyanet içinde bulunabileceğini bile hesaba katan Ulu Önder, Gençliğe Hitabeyi yazmış, ama Türk Gençliğine yol haritası olacak bu önemli yapıt simgeleştirilerek okulların duvarlarına asılmış ancak içeriği genç beyinlere hazmettirilerek öğretilememiştir.

Türk Halkının diğer özelliklerinde olduğu gibi anlama ve idrak etme kabiliyeti de, dış güçlerce köreltilmeye çalışılmasına rağmen yavaş da olsa ilerlemektedir.

Oynanan bütün oyunlara aklı ermeye başlayan Türk Milleti, Dünyanın dışında kalamayacağımızın bilincine varmış olduğundan, en ileri ülkelerdeki varolan hak ve adalet kavramından hareketle zaten asil kanında varolan genlerin de farkına varmış ve bu arada araştırmaya da başlamıştır.

Bu araştırma Milletimizi kendine yetecek başarıya götürecektir. Emperyalist ülkelerin oyunlarından nasıl korunacağımızı ve yeni oyunlarını o zaman öğreneceğiz ve esas bağımsızlığımızın ve farkında olmadığımız zenginliğimizin tadını o zaman çıkaracağız.

O gün gelene kadar da bu yarı uyuşuk halimiz sürebilir. Ama Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bize miras olarak bıraktığı reçeteler ile başaracağımıza kesin gözüyle bakmaktayım.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-10-2009, 00:39   #37
Ağaçsever
 
tugrul bıyıklı's Avatar
 
Giriş Tarihi: 09-02-2009
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 52
saygılar syn. oğuz bey;

yazdıklarınız adeta içimde yanan aleve körük, yüreğimizde hiç bir zaman ölümünü kabullenemediğimiz o Ulu Önder Atatürk'e hasretimi artırdı. keşke bir müddet daha ömrü yetseydi de o müthiş fikirlerinin hepsini hayata geçirebilseydi. neler değişirdi şuanda neler.

evet belki bir gün dediğiniz gibi uyuyuşumuzdan kalkacağız, silkelenip kendimize geleceğiz ve tabiri caizse masaya yumruğu vuracağız. ama nezaman olur kim bilebilirki...

asıl konumuza gelince de "Özetlersem, hiçbir tapu, orman idaresi ve bağımsız olduğunu sandığımız mahkemeler karşısında geçerli değildir. Haksız ve taraflı konulmuş kurallar, her tapuyu iptal edebilme imkanını ve ayrıcalığını onlara sunuyor." cümlenize de tüm yüreğimle katılıyor ve onaylıyorum. aynen bu söylediğiniz gibi araştırdım ve cümleniz doğru. arazimizi orman arazisi yapıp almak istiyorlarsa elimizde ne olursa olsun alıyorlar. bunu yapabilmek için her türlü imtiyazı sağlamışlar...

tekrardan bilgilendirmeniz ve fikirleriniz için teşekkürler oğuz bey.

saygılar ve sevgiler...

tugrul bıyıklı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-02-2011, 16:09   #38
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-02-2011
Şehir: Mersin
Mesajlar: 2
Maddeler halinde yazı vekonu açma

Sn. Oğuz Karsan 1.( bu konuyla halinde olmadığını biliyorum ama bana ormanların yararlarının maddeler halinde yazılması gerek bu konudayardımcı olursanız sevinirim bu arada bende bu konuda çalışacağım) 2.(Yeni bir konu açmak için napılması gerek yardımcı olursanız sevinirim)


Not:Bu konuda olumlu veya olumsuz şey yazarsanız alınmam olumsuz dediğim yardım edemem anlamındaydı yinede herkezden teşekkür ediyorum

akmert2011 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-02-2011, 16:37   #39
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-02-2011
Şehir: Mersin
Mesajlar: 2
Arkadaslar yanlız bu ok gerekli

akmert2011 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-02-2011, 10:49   #40
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Sn. akmert2011,

Önce hoşgeldiniz demek istiyorum.

Forumda, ilk başta herkes benzer problemleri yaşamakta. Ancak yöneticilerimiz karşılaşabileceğimiz sorunlar ile ilgili, gerekebilecek bütün açıklamaları içeren bölümler oluşturmuşlar. Faydalandıktan sonra yine başa çıkamadığınız problemler olursa onları da bilahare dile getirebilirsiniz.

Ormanların ve Ağaçların yararlarına gelince, bu konu öyle birkaç kelime veya madde ile geçiştirilemeyecek kadar kapsamlıdır.

Basit bir araştırma ile aşağıdaki bilgilere ulaştım ekliyorum.


Alıntı:
ORMANIN ÖNEMİ VE YARARLARI

Orman; toprağı, ağaç ve ağaççıkları, yaban yaşamı, otu, çiçeği, mantarı, böceği, kuşları, mikroorganizmaları ile aynı sistem içinde bütün olarak yaşayan doğal bir varlıktır.

Orman ekosistemi içinde barınan her varlık, sistemin uyumlu bir öğesi konumundadır. Ormanda bu hayat çemberi içine düşen her varlık, ister gözle görülemeyecek ölçekte bir bakteri olsun, isterse dev bir ağaç **** bir çiçek veya böcek olsun durmadan bu çemberin içinde döner durur. Böylece durmadan doğan,durmadan didinen, durmadan çözülen, durmadan oluşan ve tabii durmadan dönen milyarlarca varlık, ortaya olağanüstü bir sistem, tek sözcük ile bir orman varlığı çıkarır.

Ormanlar, yaşayan, çoğalan; ekonomik ve teknik yararlanma olgusu içinde tükenmez kaynak özelliği gösteren, bu yanıyla insanoğluna esin kaynağı olan ve ona güç veren, insanlığın kalkınmasını, mutluluğunu, refahını sağlayan önemli bir anahtardır.

İnsanoğlu, başlangıçta ağaçtan ve ormandan yalnızca günlük gereksinimleri için yararlanıyordu. Yaşantısını sürdürürken, çevresindeki zenginlikleri keşfetmesi, bunlardan olanakları ölçüsünde yararlanması, son derece doğal bir davranıştı. Ama uygarlık geliştikçe, insanın günlük gereksinimleri yalnız çeşitlenmekle kalmadı, aynı zamanda boyut da kazandı. Birey, örneğin ruhsal gereksinimleri için de; yücelik, güzellik kavrayışına karşılık veren bir alan olarak estetik duygulanımları için de ormandan yararlanmaya koyuldu.
Ormanın somut-maddi yararları ile soyut, daha doğru ifadeyle manevi-kollektif-sosyal yararlarını ayrı başlıklar altında kısa kısa gözden geçirmeye çalışalım.

Odun ve Odun Dışı Ürünler
İnsanoğlunun ilk keşfettiği ve yararlanmaya koyulduğu doğal kaynakların başında orman gelmektedir. Ormanları, yukarıda, kendi yaşama ortamlarında var olan, çoğalan; ana elemanı ağaç, ağaççık olmak üzeri, diğer bitkisel, hayvansal, mineral öğelere de yaslanan, tüm bu öğeler arasında karşılıklı etkileşim ve kendine özgü yaşama beraberliği bulunan, insanlığa maddi manevi yararlar sunan bir varlık olarak almıştık.

Ancak odun hammaddesinin, günümüzde, artık iki binin üzerinde kullanım olanağına sahip olduğu bilinmektedir. Odunun teknolojik özellikleri üzerinde yapılan araştırmalar, odundan yararlanma çeşitliliğinin her geçen gün biraz daha artacağını göstermektedir.

Bu değerli kaynağın ilk bakıştaki yararları arasında, özellikle çeşitli sanayi dallarında, işkollarında hammadde olarak kullanılışı gösterilebilir nitekim kâğıt sanayiinden kimya, enerji, madencilik, ulaştırma, bayındırlık, tarım sanayiine dek pek çok alanda kullanılan odun, aynı zamanda insanoğlunun bin yıllara yayılan uygarlık serüvenini de özetlemektedir.

Öte yandan ormanlarımızdan odun hammaddesinin yanında odun dışı ürünler de elde edilmektedir. Nitekim ormanlar reçine, tanen, sığla yağı, defne yaprağı, defne yağı, mantar, çamfıstığı, keçiboynuzu (harnup), kestane, somak, cehri, mahlep, kitre (geven), meyankökü, meyan özü, kekik, ıhlamur çiçeği, adaçayı, menengiç, salep vb. sayılamayacak denli çok ürünle insanoğlunun yararlandığı en büyük doğal kaynaktır.

Bu örnekler, bize ormanları, odun olarak sağladığı maddi katkılar kadar, ormanların tükenmez bir kaynak olduğunu da göstermektedir.

Orman Su Varlığını Korur ve Düzenler
Su, doğa olaylarının yönlendirmesiyle hidrosfer (sular dünyası: okyanuslar, denizler, göller, akarsular), pedosfer (karalar dünyası) ve atmosfer arasında sürekli olarak hareket halindedir. Suyun, gaz, sıvı **** katı halde bu dolaşımına hidrolojik döngü denilmektedir.
Ormanlar, ortamların su dengesi üzerinde çok yönlü etkiler yaratabilmektedir. Örneği intersepsiyon olgusu sonucunda, iğneyapraklı ormanlarda yağışların %30-35’i, geniş yapraklılarda ise %15-20’si buharlaşma yoluyla yeniden atmosfere kazandırılmaktadır. Öte yandan bu olgunun, toprağın fiziksel özelliklerin iyileştirerek yüzeysel akışı azalttığı, buna bağlı olarak toprak aşınımını, taşınmasını en aza indirdiği, bu arada toprağın alt katmanlarına giren su miktarını artırdığı da bilinmektedir.

Ormanların yağışları artırdığına ilişkin saptamalar da söz konusudur.
Kaldı ki ormanlar, ağaçların topraktan kökleriyle aldığı suyu yapraklarıyla atmosfere vermesi sonucunda da, havadaki nem oranının artmasını sağlamaktadır. Örneğin bir meşe ağacı, günde 570 litre suyu: ortalama olarak ise bir ağaç, yılda 20 ton suyu bu yolla (transpirasyon) atmosfere verebilmektedir.

Tüm dünyada yıllık su gereksiniminin, 1990’lar itibariyle, 2.850 milyar m3 olduğu, ancak bunun 2015 yılında 11.985 milyar m3’e yükseleceği beklenmektedir. Population Action International’ın (PAI) bir araştırmasına göre ise, halen 505 milyon olan kronik ya da şiddetli su sıkıntısı çekenlerin sayısı da 2025 yılında 2.4 ila 3.2 milyara yükselmiş olacaktır.
Ormanlar, suyun niteliğini iyileştirici yanıyla da önemli bir işleve sahiptir.
Görüldüğü gibi orman, su varlığının yalnızca düzenliliğini değil, aynı zamanda bu suların temizliğini de sağlamaktadır.

İklim ve Orman
İklim ile orman arasında karşılıklı yani çift yönlü bir ilişki söz konusudur. Çünkü ormanın iklim üzerindeki etkileri kadar, iklimin de orman üzerinde etkileri bulunmaktadır. İklim, orman ekosistemlerinin yapısı ve dinamiği üzerinde rol oynayan egemen etkendir. Kaldı ki ormanların tipleri ve özellikleri, yayılış bölgelerindeki iklim, mevki ve toprak koşullarına bağlı olarak değişmektedir.
Yetişme ortamı; ormanın da içinde yer aldığı canlılar toplumunun geçek ve tipik çevresini oluştururken bu canlıların yaşamalarını ve gelişmelerini sağlayan canlılar toplumunu sürekli etkisi altında tutan doğal etkenlerin de yönlendirmesi karşısındadır. Bu dalğal etkenler, yetişme ortamı etkenleri olarak “klimatik faktörler” (yağış, havanın nemi, hava hareketleri, ışın enerjisi); “edafik faktörler” (toprak özelliklerine ilişkin karakteristikler, toprak havası, suyu besin maddeleri, derinliği, toprak tipi, toprak tür vb.); “biyotik faktörler” (insanlar, hayvanlar, bitkiler, mikroorganizmalar, insanın sosyal çevresi) ve “rölyef faktörler” (genel mevki: bir yerin enlem ve boylam derecelerine göre dünya üzerindeki konumu; denizden yatay uzaklığı; ova, yayla, tepe dağ oluşu/ özel mevki: denizden yüksekliği; arazi eğimi; arazi yüzü şekli) biçiminde ortaya çıkar.

İşte, genel iklim koşulları ve arazi yapısı bakımından belirli özellikler gösteren büyük coğrafi bölgelerdeki benzer hayvan ve bitki toplumlarına, üzerinde yaşadıkları bölgelerle birlikte “biyom” adı verilmektedir.
Tropik yağmur ormanları bu sınıflandırma içinde, bir biyom örneği olarak değerlendirilebilir. Örneğin tropik yağmur ormanları, dünyanın öteki bölgelerindeki canlılar için de oksijen kaynağıdır. Tahriplere karşı söz konusu ormanların korunması yönünde, dünya çapında kampanyalar açılması bunun göstergesidir.

Ne var ki, iklim koşullarından böylesine olumsuz etkilendiği halde; ormanlar, yine de insanoğlunun yararına iklime yani hava, yağış, nem, ışın, ısı hareketlerine olumlu yönde etkiler yapmakta, bu yönde de büyük katkılar sağlamaktadır.

Örneğin hava hareketlerinin yönü ve hızı, orman varlığına göre büyük ölçüde değişebilmektedir. Ağacın türüne, sıklığına ve ağaç tepelerinin oluşturduğu kapalılığa bağlı olarak ortaya çıkan bu etkiden, rüzgâr perdeleri oluşturmada yararlanılmakta; bundan hareketle tarımsa verimliliğin artırılması yönünde çaba harcanmaktadır.

Koruyucu orman kuşağının, açık alanların yanı sıra kentler arası yollarda da olumlu etkiler yarattığı gözlenmektedir. Örneğin kar birikimindeki yoğunluğun ya da araçlar üzerindeki rüzgâr etkisinin azaldığı görülmektedir. Ormanlar, rüzgârın hızını keserek toprak ve kar savrulmalarına engel olmaktadır.

Ormanlar güneş ışını ve ısısında sergiledikleri dönüştürücülükle de dikkat çekmektedir. Ormanların, çığlara karşı etkin bir koruyucu olması, ormanlık alanlarda çığ oluşumu olasılığının çok düşük kalması; ormanın iklim üzerindeki bir başka olumlu et*kisini göstermektedir. Ayrıca ormanların, toprağın donmasını ve çözülmesini ge*ciktirdiği bilinmektedir.

Ormanların, küçük iklimler yaratarak hava kirliliğini önlediği de gözlenmiştir. Böylesi bir etki, özellikle sanayinin yoğun olduğu kentlerde çok büyük önem taşı*maktadır. Eğer orman yoksa, kentin hemen üstünde, çıplak gözle görülecek biçim*de, kirli ve durgun bir havanın biriktiği gözlenmektedir.
Öte yandan bitkiler, kendi dışlarına devamlı su vererek, bu suyu buharlaştırarak düşük bir ısıda kalabilmektedir. Ayrıca, bütün bunların üzerine, yaprak döken ağaç türlerinin oluşturduğu ormanların, kış mevsimlerinde bile yaza oranla %60 dolayında bir kirli hava süzme-emme-temizleme yetenekleri bulunduğunu eklemek gerekiyor.


Oksijen Kaynağı Orman
Dünya Sağlık Örgütü, “hava kirliliği”ni, “canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen veya canlılar üzerinde maddi zararlar meydana getiren yabancı maddelerin, havada normalin üzerinde bir yoğunluğa ulaşması” biçiminde tanımlamaktadır. Bunun yanı sıra şöyle bir tanım daha yapılmaktadır: “hava kirliliği, atmosferdeki toz, gaz, duman, koku, su buharı şeklinde bulunabilecek kirleticilerin, insana ve diğer canlılarla eşyaya zarar verici bir miktara yükselmesidir.”

Hava kirliliği yaratan maddelerin ana kaynakları, enerji santralleri, termik santraller, çeşitli sanayi kuruluşları ile motorlu taşıtlar ve evsel gereçlerdir.
Şimdiye dek yapılan araştırmalar, hava kirliliğinin insanlarda yol açtığı zararın belli başlılarının şunlar olduğunu ortaya koymuştur:

-Havadaki zararlı maddeler, vücut direncini ve koruma işleyişini zayıflatmaktadır.
-Hava kirliliği, kalp ve dolaşım rahatsızlıklarına neden olmaktadır.
-Hava kirliliği baş ağrısı ve solunum yollarında tahribat yapmaktadır.
-Hava kirliliği akciğer kanseri yapabilmekte, ayrıca vücutta çeşitli kanser hastalıklarına, bu arada kan kanserine yol açabilmektedir.
-Hava kirliliği, sinir sisteminde tahriplere yol açmakta, deri hastalıklarıyla deri kanserlerine neden olmaktadır.
-Hava kirliliği, göz mukozasına zarar vermekte, insanın iskelet sisteminde v edişlerinde çeşitli rahatsızlıkların nedenini teşkil etmektedir.
-Hava kirliliği, kalıtımsal rahatsızlıklar için taban oluşturmaktadır.
Hava kirliliğine yönelik bu bilgilerin ardından, ormanın çok büyük bir özelliğine, onun oksijen kaynağı oluşu konusuna geçebiliriz.
Ormanın, havayı arındırma, oksijen yaratma özellikleriyle de yaşamsal bir öneme sahip olduğu bilinmektedir. Ormanlar, özümleme olayı sonucunda CO2 harcamakta, bunun karşılığında oksijen açığa çıkarmaktadır.
Bitkiler, 264 gr CO2 ve 108 gr sudan 180 gr üzüm şekeri üretir ve 102 gr oksijeni de açığa çıkarır. Bu nedenle ormanlar, hem karbon gazı tüketicisidir, hem de biyolojik anlamda başlıca karbon deposudur. Ormanların yılda hektar başına 3-5 ton CO2 tutarlarken, buna karşılık 8-13 ton oksijen ürettikleri saptanmıştır.
Orman, havadaki kirliliği emip tozu süzerek de çok önemli bir işlev görmektedir. Örneğin 1 hektar çam ormanının yılda 30-40 ton, ladin ormanının 32 ton, kayın ormanının da 68 ton kadar bir tozu süzdüğü saptanmıştır.
Ormanların oksijen üretme etkinliği üzerine yapılan bir araştırmada, hektar başına olmak üzere, iğneyapraklı ormanların yılda 30 ton, geniş yapraklı ormanların 16 ton, tarım kültürlerinin ise 3-10 ton oksijen ürettiği saptanmıştır.
Esasen, dünya ormanlarının ürettiği oksijen miktarı dünyadaki yeşil bitkilerin özümleme sırasında ürettikleri oksijen miktarının %33-46’sıdır. Böylece dünyadaki tüm ormanların ürettiği oksijenin, 55x109 ton/yıl ile 102x109 ton/yıl arasında olduğu anlaşılmaktadır.

Sağlık ve Orman

Orman, baştan bu yana sıraladığımız katkılarıyla, insan sağlığı üzerinde doğrudan pay sahibidir. Bu bölümde, onun, insan sağlığı üzerindeki dolaysız etkileri ele alınmıştır. Bunun için de, ilk önce ormanın, özellikle gürültüyü azaltıcı etkilerine değinilmiştir.

Ormanın, insanın ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkisi, işte tam bu noktada kendini göstermektedir. Gerçekten de gürültü kaynağından başlayana 250 m genişliğindeki bir orman şeridi, insanı rahatsız eden 80 dB şiddetindeki bir gürültüyü yarı yarıya; insanı rahatsız etmeyecek bir düzeye, 40 dB’ya indirmektedir. Esasen, çok tabakalı, sık ve genç bir orman ölçü alındığında, ormansız alana oranla, bu yapıda gürültü şiddetinin 1 m için 0,16 dB , 200 m için ise 32 dB daha az olduğu saptanmıştır.

Yalnızca bu veriler bile, ormanın, insanın ruh sağlığı üzerinde doğrudan olumlu etkisini kanıtlamaktadır.

Öte yandan ormanlar, ilaç üretiminde, kendilerinden yararlanılan bir hammadde deposu konumundadır. Nitekim ilaç hammaddesinin %25’i tropik ormanlardan gelmektedir. Aynı şekilde kanser hastalarında kullanılan ilaç hammaddesinin %70’i de yine tropik yağmur ormanlarından sağlanmaktadır.

Yani ormanlar, yalnız ruh sağlığı üzerinde değil, beden sağlığı üzerinde de büyük katkılar yaratmaktadır. Örneğin ağaçların ve ormanda bulunan diğer bitkilerin kök, kabuk, yaprak, dal, çiçek ve tohumları doğrudan ilaç olarak kullanılabildiği gibi, ilaç sanayiinde hammadde olarak da kullanılabilmektedir.
Günümüzde doğanın, doğal kaynakların ve doğal gıdaların yeniden önem kazanmasıyla ormandan, bitkilerden, şifalı otlardan, insan sağlığı için yararlanma anlayışı giderek dikkat çekici bir boyuta ulaşmıştır.

Türkiye ise, şifalı otlar konusunda çok zengindir ve ülkemiz doğal bir laboratuar konumunda bulunmaktadır.
Topraklarında, yaklaşık 9.000 bitki türü barındıran Türkiye’de endemik bitki türlerinin sayısı da 3.000’e varmaktadır.
Bütün bu olgular, ormanların, insan yaşamındaki önemini vurgulamakla kalmıyor; aynı zamanda onların, nasıl birer can simidi olduğunu da gösteriyor. Bu yüzden olmalı, kimi orman bilimciler, ormanların “çevre dostu” olduğu kadar, aynı zamanda “can dostu” olduğunu da vurgulamaktadır. Bir başka görüş ise ormanın artık bir “can pazarı” olduğunu belirtmektedir.
Ormanların insan sağlığı üzerindeki bu olumlu etkileri, işte bu nedenle insanları, kentlerin çevresinde orman yetiştirmeye, onları “kent ormancılığı” ve “yeşil kuşak ağaçlandırması” doğrultusunda çaba harcamaya yöneltmektedir. Nitekim “kent ormancılığı” kavramının da ancak 1960’lardan sonra yaygınlık kazanmaya başlaması dikkat çekicidir.

Eğlence-Dinlence (Rekreasyon) Açısından Orman
Yirminci yüzyılın başlarından itibaren, güncel anlamıyla ilk kez ABD’de ortaya çıkan “orman içi eğlence-dinlence” anlayışı, özel fakat oldukça yaygın, aynı zamanda popüler bir rekreasyon tipi olarak, çeşitli açık hava etkinlikleri içinde, kendine önemli bir yer bulmuştur. Bir başka deyişle ormanda yapılan rekreasyon etkinlikleri; kitlesel hareketliliğe dönük, kendine özgü nitelikler taşıyan, bu anlamda kitleleri, öteki açık hava çevresi eğlence dinlence etkinliklerinden çok daha fazla kendisine çekebilen bir etkinlikler bileşkesidir. Çünkü ormanlar, bilindiği üzere, doğal kaynakları topluca sunabilen en elverişli rekreasyonel yaşam çevresi konumundadır.

Türkiye’de ise ormanlar, 1956’dan bu yana, orman-halk ilişkilerinin geliştirilmesi doğrultusunda, eğlence-dinlence gereksinimleri için de ayrılmaya başlamıştır.
Orman içindeki eğlence-dinlence, “yoğun2 ve “yeğin” olmak üzere başlıca iki kullanım tipine ayrılmakta ve etkinlikler de genellikle bu ayrım çerçevesinde tanımlanmaya çalışılmaktadır. Yoğun **** yeğin kullanıma konu olan orman parçalarında (orman içi dinlenme yerleri, milli parklar vb.) insanlar, rekreasyonel anlamda çeşitli etkinlikler gerçekleştirmektedir yoğun rekreasyonel kullanım, esas itibariyle önceden saptanan hedeflere göre planlanarak geliştirilmiş olan; organize tesislere, yüksek ziyaretçi sayılarına ve zengin etkinlik çeşitliliğine sahip orman alanlarında görülmektedir.
Bu alanlarda özellikle kampçılık, piknikçilik, balıkçılık, botçuluk, kanoculuk, kayakçılık, yüzme, gezinti, ilginç yerleri ziyaret, toplu geziler, fotoğrafçılık, toplayıcılık, doğa üzerinde çalışma, çevredeki insanlarla sohbet, zihinsel dinlenme, atlı binicilik, çeşitli sporlar, değişik oyunlar vb. etkinlikler gerçekleştirilebilmektedir.
Görüldüğü gibi ormanlar, sunduğu eğlence-dinlence olanaklarıyla da insanlar için manevi-kolektif-sosyal yararlar sağlamaktadır.

İş Alanı ve Geçim kaynağı Olarak Orman

Ormanlar, sağladıkları maddi yararların, manevi-kolektif-sosyal değerdeki işlevlerinin yanı sıra, sürekli ve geniş hacimli iş alanı olarak da insanlara büyük katkı sağlamaktadır. Çünkü ormanlar, gerek dikim, bakım, üretim; gerekse işletme, pazarlama vb. süreçlerde insan emeği gerektirdiğinden, sonuçta bir iş alanı olarak da büyük önem taşımaktadır. Bu alandaki işlenimler ve işlendirmeler, ülke ekonomisine katkının bir başka boyutunu daha dile getirmektedir. Çünkü,ş iş alanında ve işlendirme, işleme ilişkilerinden oluşan bu ekonomik zincir, etkisini ulusal ekonomide de göstermektedir. Nitekim, ormanların gayri safi milli hasılaya katkısının, resmi rakamların bir hayli üzerinde olduğu saptaması da bu gerçeği vurgulamaktadır.

Öte yandan orman alanlarının, kişi başına gelirin en düşük olduğu, işsizliğin yoğun görüldüğü yörelerde yayılış göstermesi, ormancılık sektöründeki işlendirmelerin çok önemli bir başka boyutunu daha ortaya koymaktadır. Yani ormancılık sektörü, işlendirme kollarında artış sağlayarak, orman çevresinde yeni sanayi kollarına rehberlik etmekte; sonuçta işsizliğin ve köyden kente göçün önlenmesi, bölgeler arası dengesizliğin giderilmesi, orman köylüsünün yaşam düzeyinin yükseltilmesi gibi işlevlerle toplumsal kalkınmada katalizörlük görevi üstlenmektedir.

Orman köylüsü, kendisine yönelik tarımsal uğraşlarının en alt düzeye indiği kış aylarında da işlendirilmektedir. Böylece bir yandan orman ürünlerinin teknik ve fizik özellikler açısından nitelikli olması sağlanırken, orman köylüsünün daha fazla kazanç elde etmesi olanağı yaratılmakta, bu yolla kendilerine “erken üretim primi” kazandırılmaktadır.

Ancak, tüm orman köylüsünün ormancılık sektöründe işlendirilebilmesin beklemek çor zordur, hatta olanaksızdır.
Orman köylüsü, ormanlardan, bir geçim kaynağı olarak da yararlanmaktadır. Bir başka anlatımla orman, köylüyü bir yandan işlendirirken, bir yandan yaprağı, çiçeği, meyvesi, tohumu, mantarı vb. yan ürünleriyle tenceresine girip onu aynı zamanda aşlandırmaktadır.


Ulusal Güvenlik ve Savunmada Orman

Orman, bütün işlevlerinin yanında insanlarda iyimserlik duyguları da uyandırmaktadır. Bu doğrultuda güven pekiştirmekte, yanı sıra ulusal güvenliğin ve savunmanın ana damarlarından biri olarak da önemli rol üstlenmektedir.
Ormanın, savaş ekonomisi ve tekniğine yönelik sağladığı katkılar bunlar arasında gösterilebilir. Örneğin savaş tesisleri, çeşitli araç, gereç ve silahın yapımı odun kullanmayı gerektirmektedir. Ormandan elde edilen yan ürünler, örneğin reçine, katran ve tanenli maddeler de savaş ekonomisinin işleyişi içinde yer almaktadır.

Ormanlar, bir yandan ulusal güvenlik ve savunma için kilit oluştururken, öte yandan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin olanaklarını da artırır. Çünkü orman, Silahlı Kuvvetlere, en azından hareket serbestisi kazandırır. Ayrıca ormanların, yurdu düşmanın gözünden ve silahlarından koruyabilmek gibi kimi yetenekleri de söz konusudur.

Nitekim Çanakkale Savaşları sırasında, ulusal güvenlik ve savunmada kazandırdığı yeteneği zayıflatmak amacıyla, orman da hedef alınmıştır.


Çevre ve Orman

Çevre, insan ve ekoloji sözcükleri, artık yüzyılımızı simgeleyen üçlü bir deyim haline gelmiş bulunmaktadır. Bilindiği gibi “çevre”, canlıların yaşamasını sağlayan ve onları sürekli olarak etkisi altında bulunduran faktörler kompleksidir.
Son iki yüzyılda insan; sanayi, tarım, tıp vb. alanlarda gerçekleştirdiği devrimlerle, doğada oynadığı rolünü tam anlamıyla ön plana çıkarmış, ama buna paralel olarak, peşine pek çok çevre sorununu da takmıştır.
Bu haliyle çevre sorunları, bir açıdan ve bir ölçüde "orman sorunlarına dönüş*mek durumunda kalmıştır. Çünkü çevre sorunlarının başlıcaları olarak gösterilen hava, su toprak, gürültü kirlilikleri ile öteki kirliliklerin önlenmesinde, hatta giderilmesinde çevre dostu" olarak ormanlar, doğrudan büyük işleve sahiptir Nitekim ormanlar, bazen çevre sorunlarından etkilenen bir hasta, bazen de onun koruyucu hekimi durumundadır.

Ormanları hasta eden kimi çevre sorunlarına başlıklar halinde değinelim:
ØDünya nüfusu son çeyrek yüzyılda hiç değilse dörtte bir oranında artmış bulunmaktadır. 2010 yılında toplam dünya nüfusunun bugüne oranla l milyar daha artarak, 7 milyara ulaşacağı, hatta bunu aşacağı kestirilmektedir.
ØDünyamızda yaklaşık 30 milyon civarında canlı türü vardır. Ancak bunun, yaklaşık 1.5 milyonu tanımlanabilmiştir. Tanımlanabilen canlıların 750.000'i bö*cekler, 41.000'i omurgalılar, 250.000'i bitkiler, geriye kalanı ise omurgasızlar, mantarlar ve mikroorganizmalardır. Ne var ki biyolojik çeşitlilik, geçmişe göre çok daha fazla tehlike altındadır. Araştırmalara göre, önümüzdeki çeyrek yüzyıl içinde dünyadaki türlerin ortalama %25'i yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. ABD'de bi*yolojik çeşitliliğin devamı konusunda yapılan bir araştırmanın sonucu, durumun ciddiyetini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Bu araştırmaya göre, 1600-1900 yıllan arasında 75 canlı türü yok olmuştur. 1900-1950 yılları arasında ise yine 75 canlı türünün yok olduğu saptanmıştır. Buradan yola çıkılarak yapılan uz-görü (projeksiyon) ve öngörülerle de, 2000 yılının sonuna kadar 50 000 türün yok olacağı hesaplanmıştır.

ØHabitatların bozulmasına bağlı olarak, dünyada her yıl 25 milyon tonun üzerinde verimli üst toprak taşınmakta, 1.5 milyon ha sulu arazi de kaybolmaktadır.
ØMavi gezegenimizde su açığı, her geçen gün artmaktadır. Dünyadaki su rezervlerinin %69'u tarımda, %23 u sanayide kullanılırken, yalnızca %8'i konutlarda Kullanılmaktadır. Bu arada suyun, son üç yüzyıl içinde 35 kat azaldığı tahmin edil*mektedir.
ØKentleşme, sanayileşme, turizm, bitki ve hayvan ticareti, atık maddeler vb. nedenlerle deniz kıyı şeridindeki ekosistemler, hızlı bir bozulma içindedir. Önümüzdeki 30-40 yıllık süreçte bu bozulmanın çok daha büyüyeceği, çözümü zor karmaşık sorunlarla boğuşulmak zorunda kalınacağı kestirilmektedir.
Øİklim değişikliği, küresel ısınma, sera etkisi, ozon tabakasının incelip delinme-si, asit yağmurlan, radyoaktif serpintiler, virütik salgınlar vb. terimler, 1980'lerde bilimin sözlüğünden çıkıp, küresel çevre sorunları olarak birer birer günlük yaşa*mın sözlüğüne girmiştir.

Dünyamızda, bilinen 2 milyon çeşitten fazla kimyasala, her yıl 50 000 çeşit yeni kimyasal daha eklenmektedir. Amerika Kimyacılar Derneği, kullanımda olan kimyasal sayısının 63 000 dolayında olduğunu sanmaktadır. Kimyasallardan ancak 6 000 kadarı, mutasyon yapma ve kansere yol açma potansiyelleri açısın*dan denenebilmiştir. Geriye kalanların ne çeşit etkileri olduğu konusunda ise ne yazık ki bilgimiz bulunmamaktadır. Oysa, çevresel kirleticilerin kansere yol açabi*leceği gerçeği, ilk kez İngiltere'de 1775'te baca temizleyicilerinde skrotum kanserlerine daha sık rastlandığının ortaya çıkmasıyla öğrenilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, henüz yöresel konumda seyreden çevre kirliliği, ileride kıtalararası bir nitelik kazanacak; belki de savaş, açlık, doğal afet vb. büyük sorunlar konumuna girerek, insanoğlunun gündeminde ilk sırayı alacaktır.

Bia Ormanlar ve Orman Ürünleri
Ormanlar ve Orman Ürünleri
Ormanlar, sahip oldukları biyolojik çeşitlilikle yeryüzündeki en değerli ekosistemler arasındadır. Barındırdığı yaşamsal zenginlikle, tüm habitatlar arasında ayrı bir yere sahiptir.
Ormanlar, tarihin hiçbir döneminde, son yüzyıl içinde yaşadığı gibi bir yok olma süreci yaşamamıştır. Bu yok olma sürecinin en önemli sebepleri insan kaynaklıdır. Bunlar arasında sürdürülebilir olmayan odun üretimi, yapılaşma, yangınlar ve amaç dışı kullanım sayılabilir. Ormanlar bu süreçten iki şekilde etkilenir:

Ormansızlaşma: Bugün, 3 milyar hektar orman alanı yeryüzünden silinmiştir.
Nitelik Kaybı: Son yıllarda dünya genelinde ormanların sağlık durumu bozulmuş ve biyolojik çeşitlilikte önemli kayıplar yaşanmıştır. Uygun şekilde ve uygun yerlerde yapılmayan ağaçlandırma çalışmaları da doğal çevre üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir.

İyi planlanmış orman yönetimiyle biyolojik çeşitliliğin, toprağın ve peyzajın korunması ve bazı durumlarda geliştirilmesi sağlanabilir. Ancak, aşırı odun üretimine ve sürdürülebilir olmayan kaynak kullanımına dayanan, ormanın gerçek işlevi dışındaki kullanımına göz yuman orman yönetimi yıkıcı sonuçlara yol açabilir. Belli bir plana göre yönetilen ormanlarda yıllık kesim miktarı, kesim dönemleri, teknikleri; yol, köprü gibi altyapı faaliyetleri ormanın ekolojik yapısının devamını tehdit etmemeli, çevre koruma ilkelerine uymalıdır.
Ormancılık dışı etkinliklerin orman üzerindeki olumsuz etkileri arasında en önemlilerinden biri, hava kirliliği yüzünden ormanların yok olmasıdır.
Bir diğer önemli tehdit, yangınlardır. Orman yangınları, bitkiler ve diğer canlıların ölümüne neden olarak inanılmaz boyutlarda ekolojik yıkımlarla sonuçlanmaktadır. İstatistiklere göre, orman yangınlarının hemen hemen tamamı insan kaynaklıdır.

1. Maddi faydaları

Ormanların yapacak, yakacak ve tali ürünlerle sağladığı değerlerdir. Ormanın ilk bakıştaki faydası, ürünlerin çeşitli iş ve sanayi kollarında hammadde olarak kullanılması veya tüketimi şeklinde göze çarpmaktadır. İnşaatta, kimya ve diğer sanayi kuruluşlarında, madencilik, ulaştırma, bayındırlık gibi ekonomik faaliyetlerde odun hammaddesinin kullanış yerleri gün geçtikçe artmaktadır. Odun hammaddesinin bu derece önem kazanmasının sebebi, sahip olduğu teknolojik vasıflarından ve devamlı üreyebilen; iyi bakıldığı taktirde tükenmez bir kaynağı olmasından ileri gelmektedir.

Teknolojinin gelişmesi ve elektrik enerjisi, petrol, maden kömürü gibi çeşitli enerji maddelerinin bulunmuş olmasına rağmen odun, yakacak maddesi olarak önemini sürdürmektedir. Dünya odun üretiminin hemen hemen % 50'si yakacak olarak kullanılmakta ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu oran % 80'e varmaktadır.

Ormandan elde edilen tali ürünler, parfümeri, boya, ilaç, dericilik, tecrit malzemesi gibi endüstri kuruluşlarının ham maddesini meydana getirmektedir.
Türkiye'de üretilen orman tali ürünlerinin başlıcaları; reçine, sığla yağı, palamut, mazı, defne yaprağı, çamfıstığı, sumak, kestane, ıhlamur çiçeği, mahlep, meyan kökü ve keçiboynuzu vb.dir.

2. Kollektif faydaları

Ormanın bu yöndeki hizmetleri, maddi faydaları ile ölçülemeyecek kadar fazladır. Bulundukları yerin iklimini, kara iklim tipinden ılıman iklim tipine yöneltirler. Bu sayede don, kuraklık, aşırı sıcaklık, fırtına gibi zararları önlemek ve azaltmak suretiyle faydalı olurlar. Ormanın etkisi altında kalan sahaların nisbi rutubeti fazla olduğu gibi, akarsu ve kaynakların verimi, düzenli ve devamlıdır.

Ormanların tarımı, hayvancılığı, bayındırlık tesislerini koruması; karada ve deniz kıyılarında kumulların teşekkülüne engel olması; bataklıkları kurutmak, havaya saf oksijen vermek, gürültüyü ve hava kirliliğini önlemek suretiyle insan sağlığına yardım etmesi; çeşitli av hayvanlarını barındırıp beslemekle yurdun tabii varlığını ve güzelliğini zenginleştirmesi gibi hususlar kollektif hizmetlerinin başlıcalarını teşkil eder.

Ormanların Faydaları

Ormanlar; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak hava, su , ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerinin birlikte oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen ekosistemler olup, dünya yaşamı için vazgeçilmezdirler.

- Ormanlar yaşantımızın her safhasında ihtiyaç duyduğumuz yapacak ve yakacak hammadde kaynağıdır. Bunun yanı sıra bitkisel nitelikli tohum, çiçek, kozalak vb. ile mineral nitelikli çakıl, kum vb.hammadde kaynaklarının bir kısmı da ormanlardan elde edilmektedir.
- Ormanlar, bitkiler ve hayvanlar için doğal bir su kaynağıdır. Kar ve yağmur biçimindeki yağışı yapraklı, dalları, gövdesi ve kökleri ve tutarak sellerin ve taşkınların oluşmasını önler. Ayrıca yer altı sularının oluşmasına yardım eder.
- Ormanlar erozyonu önler. Ormanlar rüzgarın hızını azaltır, toprağı kökleri ile tutarak yağışların ve akarsuların toprağı taşımasını önler.
- Ormanlar, yaban hayatı ve av kaynaklarını koruru. Nesli tükenmekte olan hayvanların üretimi, korunması ve barınmasında koruma alanları oluşturur. Bu sahalar milyonlarca canlının yuvasıdır.
- Ormanlar bitki örtüsü ve toprak içerisinde büyük miktarda karbon depoladıklarından, ikim üzerinde olumlu etkiler yapar. Aşırı sıcaklıkları düzenler, bir ısı tamponu gibi görev yapar. Sıcağı soğuğu dengeler, yaz sıcaklığını azaltırken, kış sıcaklığını artırır, radyasyonu önler.
- Su buharını yoğunlaştırarak yağmur haline gelmesini sağlar. Rüzgar hızını azaltarak toprak ve kar savurmalarını ve rüzgarın kurutucu etkisini yok eder. Bu nedenle açık alanlara oranla ormanlarda gündüzler serin geceler ise sıcaktır.
- Ormanlar, eğelenme, dinlenme ve boş zamanları değerlendirme imkanı sağlar. Havası, suyu, doğal görünümleri ve sakin ortamı ile özellikle şehirlerde yaşayan insanları kendisine çeker. Bu yönüyle insanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu rol oynar.
- Yerleşim alanları çevresindeki hava kirliliğini ve gürültüyü önlemesi ile insan sağlığı bakımından büyük önem taşır. Ormanların insan sağlığı üzerindeki bütün bu olumlu yararları nedeniyle büyük kentlerin çevresinde ormanlar yetiştirilmekte, dinlenme yerleri kurulmaktadır.
- Ormanlar, orman içinde ve dışında yaşayan insanlara çeşitli iş alanları sağlar, işsizliği önlemede etkin rol oynar, böylece köyden kente göçü azaltır.
- Ormanlar, ulusal savunma ve güvenlik bakımından da çok önemlidir. Askeri birliklerin savaş tesisleri ile araç ve gereçlerinin gizlenmesinde, savaş ekonomisi bakımından değer taşıyan reçine, katran ve tanenli maddelerin elde edilmesini sağlar.
- Ayrıca ormanlar barajların ekonomik ömrünü uzatır, doğal afetleri önler, ülke turizmine katkıda bulunur.
- Ormanlar, doğal güzellikleri ve sayılmayacak kadar çok faydalarıyla iyi baktığımız takdirde tükenmez bir doğal kaynaktır.
- Ormanlar, eğelenme, dinlenme ve boş zamanları değerlendirme imkanı sağlar. Havası, suyu, doğal görünümleri ve sakin ortamı ile özellikle şehirlerde yaşayan insanları kendisine çeker. Bu yönüyle insanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu rol oynar.

Dünyada ve Ülkemizde Orman Varlığı
Dünya kara alanlarının %30’nu kaplayan ormanlar 3.8 milyar hektardır. Tropikal ve yarı tropikal ormanlar bu alanın % 56’sını teşkil etmektedir. Dünya ormanlarının % 95’i doğal orman, % 5’ ise ağaçlandırma ile tesis edilen suni ormanlardır.

Ülkemizin ormanlık alanı ise 20.7 milyon hektar olup yurdumuzun genel alanının % 26.8’sini oluşturmaktadır. Ormanlarımızda yetişen asli ağaç türlerimiz; kestane, kayın, meşe, kızılağaç, kavak, huş, ıhlamur, dişbudak, akçağaç, karağaç, çınar, söğüt, ceviz ve sığla gibi yapraklı ağaçlar ile çam, göknar, ladin, sedir, ardıç, servi ve porsuk gibi iğne yapraklı ağaçlardır...

Ormanların Ülkemiz Ekonomisindeki Yeri
Ormancılık sektörünün ülke ekonomisine olan katkılarını para ile ölçülebilen ve para ile ölçülemeyen katkılar olarak ikiye ayrılmak gerekir. Odun kökenli orman ürünleri üretimi, orman tali ürünleri üretimi, işlendirmeye katkısı, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltıcı etkisi, ödemeler dengesini olumlu yönde etkilemesi, mineral nitelikli katkıları, tarım, hayvancılık ve turizme olan katkıları para ile ölçülebilen katkılardır.
İlkim, toprak su gibi doğal kaynakların korunması ve dengede tutulması, rüzgar ve kumul hareketlerine karşı önleyici perde görevi görmesi, su akışını düzenlemesi, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının sürekliliğini sağlayarak çoraklaşmayı önlemesi, erozyonu önlemesi dolayısıyla tarım alanları ile barajların ekonomik ömrünü uzatması, çığ ve sel baskınlarını önlemesi halkın rekreasyon ihtiyaçlarını karşılaması, insan sağlığını olumlu yönde etkilemesi ve iş verimliliğini artırması ise para ile ölçülemeyen katkılardır.
Ülkemizde çok önemli bir sektör olan ormancılık ülke kalkınmasında "itici ve teşvik edici" stratejik bir rol oynar.
Bu bilgilere benim ekleyebileceklerim;

Ülkemizin, İrandan sonra Ormanlarını en hızlı kaybeden 2. Ülke olması ve Ormancılığımızın doğru yapılamaması yüzünden de bir sürü kayıba uğradığımızdır.

Bir gün Ormancılığımızın eski ve yasakçı zihniyetten kurtarılarak çağdaş ve makul bir şekilde yapılabileceğini umit ediyorum. Tabi o zamana kadar Ormanımız kalırsa.

Bir başka kanayan yara da, Orman Kadastrosunun hala bitirilememiş olmasıdır. Başka bir dille anlatırsak, Henüz nerenin Orman nerenin tarla olduğu belli değildir. Yaklaşık 70 yıldır kadastronun bitirilememiş olması da Ormanlardan çıkar sağlayacağını düşünen siyasilerin yüzündendir.

Basiretsiz Orman idarecilerinin de ormanlarımıza verdiği zarar siyasetçilerden daha az değildir.

Uydudan elimizdeki gazetenin okunabildiği bir çağda ormacılığın dededen kalma usuller ile yapılmaya çalışılması da ayrı bir ayıptır.

Ormanlarımızın gelişip çoğalabilmesi için, Önce bu sorunların halledilmesi gerekmektedir.

Saygılarımla

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-08-2011, 13:24   #41
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 08-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 4
arkadaşlar selamlar izmir narlıderede dedemden kalma bir arazim var,orman kadastrosu geçti ve 46000m2 arazimin 41000 m2 sini tapu iptal davası açarak aldı ve bana 5 dönümünü geri verdi tabi davalar 1999 yılında bitmiş zaman aşımından dolayı birşey yapamıyorum,, herhangi bir tavsiyesi olan varmı yoksa soğuk su mu içicez

evrensahin09 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-01-2012, 16:02   #42
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba,

Sn. evrensahin09,

Durumunuzu anlıyor ve üzülüyorum. % 100 haklı olmama rağmen, ben de tapulu arazime açılan davayı kaybettim. Orman terörü sürüyor. Mahkemeler insafsız ve adil değiller. Yürürlükteki kanunlar uygulanmıyor. Orman idareleri sanki mahkemeler ile işbirliği içinde, yargıtay kararları kendi işlerine yarıyorsa uygulanıyor, sizin lehinizeyse uygulanmıyor.

Sahte belgeler ve haritalar doğru varsayılıyor. Orman idareleri size belge vermiyor veya işinize yarayacak belgeleri elde edebildiğinizde iş işten geçiyor.

Orman kadastrosunu geçiren, neresinin orman neresinin tarla olduğunu tespit eden kendileri, Bu işleri yaparken çıkar sağlayan yine onlar, işlerini yapmayan veya bir yanlışlık varsa yapan yine onlar.Tapuyu veren de kendileri.

Türkiye Cumhuriyetinin kapı gibi tapusunu, ortaokul mezunu bir orman şefinin keyfine göre burası ormanmış deyip iptal için dava açıp iptal edebiliyor. Kendileri dava açma haklarını ve sürelerini geçirdilerse, Hazineye dava açtırabiliyorlar.

Sn. Mahkemeler ve Sn. Hakimlerimiz de, insaf kardeşim aradan 20 yıl geçmiş ormansa aklınız neredeydi? O zaman neden tapu düzenlediniz, hadi yanlışlıkla tapu düzenlediniz 20 yıldır neden defalarca satılıp el değiştirmesine göz yumma suçunu işlediniz?

Kim bu yanlışlığın sorumluları demiyor.

Ne diyeyim. Bu kafayla daha çok ormanımız yanar.

Sorumluları bana göre

1- Orman kadastrosunu yanlış yapanlar. (acaba neyin karşılığında?)
2- İmzayı denetlemeden atan orman komisyonları. (acaba neyin karşılığında?)
3- Tapunun düzenlenmesine izin veren idareciler. (acaba neyin karşılığında?)
4- Davaya, delilleri göz önüne almadan, Yargıtay kararlarına rağmen orman kadastro tutanağını ormandan istemeden veya uyarımıza rağmen, ormandan gelen haritaları orjinaliyle karşılaştırmadan, Bilirkişinin düzenlediği ve orjinali ile aynı renk ve değerleri yansıtmayan haritaları doğıru kabul ederek 40 günde davayı apar topar bitirenler.

Peki bu kadar yanlışlığı yapanlar neden cezalandırılmıyor da, en son araziyi alan kişiler cezalandırılıyorlar? İNSAF VE VİCDAN nerede? Hani ADALET

Acaba doğru mu yapıyorsunuz? Bir düşünün bakalım,

Ormanları kurtaralım diye,

Orman Kadatrosunun geçerliliğini tartışma vesilesi yapmış olmuyor musunuz?,
Tapu dairesinin güvenirliğini ayaklar altına almış olmuyor musunuz?,
Anayasa ile tanınan mülkiyet hakkını ihlal etmiş olmuyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyetinin tapusunu hiçe sayarak devletin onurunu ve saygınlığını zedelemiş olmuyor musunuz?

En üzücü olanı da, mahkeme safhasında size sanki ormanı çalmışsınız gözüyle bakılması. Mahkemeler bu konuda da yetersiz. Kimsenin aklına yahu bu adam bu araziyi tapudan almadı mı? eee tapuyu kim ve neden düzenledi? orman kadastrosuna göre rüzenlendi peki tapunun düzenlenmesinde kusuru bulunan o koca komisyonlardaki kişilerin imzaları neden sorumlu değil de sadece tapu sahibi suçluymuşcasına davranılıyor?

Türkiye Cumhuriyetinhin kapı gibi tapusunu iptal edebilen mahkemelerin, eğer sahiden doğruysa, ormanlarımızın kaybedilmesine sebep olan imzaları atabilenlerden hesap sorma gücü neden yok? Hadi buyrun cevaplayınız.

Şimdiye kadar, yanlış karar vermekten veya orman olduğu halde yanlış imza attığı için ceza alan orman görevlisi duymadım. Acaba dokunulmazlıkları mı var?

Şimdi insanlara ne yüzle arazinizi ağaçlandırın lafları edebiliyorsunuz. Ağaçları ve ormanları böyle mi koruduğunuzu zannediyorsunuz.

daha ne diyeyim. İNSAF

trakya1401 beğendi.
Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 04-05-2012, 08:43   #43
Ağaçsever
 
angel67's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-12-2008
Şehir: zonguldak
Mesajlar: 78
Devlet 100 bin hektar araziyi iade edecek
Dava açılan ve açılan dava sonucunda tapuları iptal edilen araziler, bedel alınmaksızın eski sahiplerine geri verilecek.
03.05.12 - 14:07:34

Orman vasfını kaybetmiş arazilerin sahiplerine satışını öngören yasanın çıkmasının ardından başvurular, 7 Mayıs 2012 günü başlayacak. 2B arazileri rayiç bedelin yüzde 70'i üzerinden sahiplerinin mülkiyetine geçecek.
ARSALAR SAHİPLERİNE İADE EDİLECEK
Kanuna göre şahıs arazisi olup sonradan yapılan incelemelerde devlet tarafından 2B şerhi konulan, bu vesileyle dava açılan ve açılan dava sonucunda tapuları iptal edilen araziler, bedel alınmaksızın eski sahiplerine geri verilecek. Bu çerçevede Türkiye genelinde 100 bin hektardan fazla arazinin iade edileceği tahmin ediliyor.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye genelinde 473 bin 417 hektar büyüklüğünde orman vasfını kaybetmiş arazi bulunuyor. Bunların içinde 2B olması dolayısıyla şerh konularak dava açılan ve davası devam eden, davası sonuçlanıp tapusu iptal edilerek Hazine adına tescillenen araziler de yer alıyor.
Yasaya göre, geçmiş dönemlerden bu yana, tapulu mülkü olup devlet tarafından 2B şerhi konularak tapusu iptal edilen alanlar ve tarım alanları hak sahiplerine bedelsiz iade edilecek. 2B şerhi konulup henüz dava açılmayanların ise şerhleri kaldırılacak. Devam eden davalar düşecek. Tapusu iptal edilenler eski maliklerine geri verilecek. Bu şekilde Türkiye genelinde 110 bin hektar, Antalya'da ise 15 bin hektarlık bir alan bulunduğu belirtiliyor. Kadastro çalışmaları tamamlanan ve satışa hazır hale gelen 2B alanları ise 193 bin hektar civarında. Antalya Defterdarı Hidayet Mat'ın değerlendirmesine göre 2B sorununun çözülmesinin birçok olumlu etkisi olacak. Kanun sayesinde sosyal barış sağlanacak. Yaklaşık 40 yıldır devam eden vatandaşla devlet arasındaki arazi davaları son bulacak. Sorunun çözülmesiyle bu alanlar artık imara konu olacak.
EKONOMİK KODLARA AYRILACAK
Sanayi ve ticaret alanı gibi ekonomik kodlara ayrılacak. Dolayısıyla şimdiye kadar hiçbir tasarruf yapılamayan ve hiçbir yasal ekonomik faaliyet gösterilemeyen 2B arazileri ekonomiye kazandırılmış olacak. Bu da yatırım ve istihdamı artıracak. Ayrıca konut sektörü hareketlenecek. Kentsel dönüşüm kolaylaşacak. Çarpık kentleşme önlenecek. Kırsal alanda çiftçiler ölçek büyütecek.
Zaman Gazetesi'nden Şaban Gündüz'ün haberine göre; Türkiye genelinde Antalya, sahip olduğu 2B arazilerinin toplam büyüklüğü ile başı çekiyor. Antalya'da yaklaşık 45 bin hektar 2B arazisi bulunuyor. Bunun 26 bin 120 hektarlık kısmı satışa hazır. Yaklaşık 3 bin 700 hektarlık alanın ise işlemleri devam ediyor. Tapu ve kadastro kayıtlarına göre Antalya'da 72 bin 53 adet 2B parseli mevcut.
En fazla 2B arazisi 6 bin 140 hektarla Kaş'ta yer alıyor. Antalya'nın 2B varlıkları Hazine arazilerinin yüzde 10'una denk geliyor. Antalya'yı 39 bin 287 hektarla Mersin, 34 bin 887 hektarla Balıkesir, 31 bin 706 hektarla Ankara, 29 bin 643 hektarla Sakarya, 29 bin 139 hektarla Muğla ve 18 bin 233 hektarla İstanbul izliyor.

angel67 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-05-2012, 15:26   #44
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 17-10-2011
Şehir: Stuttgart/Almanya
Mesajlar: 201
bu konuya girermi bilmiyorum ama bizimde bir sorunumuz var.2o yilini gurbette gecirip ,bütün alin terini sahil kesiminde findik bahcesine yatirim yapan babam,cikan bir kanunagöre(tahminim 15)arazisinin istedigi yerine ev yapamiyor.cünkü belediye imar proje kapsamina alinmis.bu durumda eger ev yaptirirsa belediyenin arazi üstündeki projesini kabul etmis oluyor.buda demek oluyorki arazisinin belirli bir bölümünü devlete hibe ediyor.cok uzatmadan,sorunun cözümü varmi,ne yapilabilir sormak istiyorum

yesilgiresun Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-06-2012, 10:02   #45
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Alıntı:
Yasaya göre, geçmiş dönemlerden bu yana, tapulu mülkü olup devlet tarafından 2B şerhi konularak tapusu iptal edilen alanlar ve tarım alanları hak sahiplerine bedelsiz iade edilecek.
Sn. angel67

Tapulu arazisi, orman olduğu iddiasıyla iptal edilenlerin durumu ne olacak diye sorsam çünkü 2b şerhi konmadan mahkemece burası eskiden ormanmış diye tapu iptal edilmişse hangi prosedür işletilecek.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 04:43.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024