agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Üretim, Bakım, Düzenleme, Temel Malzemeler > Organik Tarım
(https)




Beğeni Düzeni24Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 03-10-2006, 05:38   #31
Ağaç Dostu
 
Mehmet Ali Aşık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2006
Şehir: Metropolis
Mesajlar: 161
Galeri: 19
Kimyasal tarimin insana ve dogaya yattigi zararin gunden gune ortaya cikmasina ragmen halen urunlerimizin cogunun organik olmamasi uzucudur.Turkiyede az da olsa geleneksel yontemlerle kucuk ciftliklerde uretilen dogal urunler mevcud.Bunun yanida son yillarda organik ve hormonsuz gidalara artan ilgi nedeniyle modern anlamda organik tarim yapan ciftliklerde kurulmustur.
Kimyasal bitki ve zararli ilaclari ulkemizde cok dikkatsiz kullanilmakta. ilaclama yapan kisiler kesinlikle vucutlarini kapamali eldiven,maske,sizdirmayan botlar giymeli. Bu konuda cevremizi uyarmaliyiz bu ilaclar aslinda bir zehirdir malesef bizim insanimiz bana bisey olmaz deyip dalliriyor ciplak elini zehirin icine !En iyisi hic kullanmamak bana kalirsa. ABDde DDT ellili yillarda bazi bilim adamlarinin karsi cikmasina ragmen yillarca zararlilarda mudacelede sprey olarak kullaniddi ancak olumlerin artmasi sonucu gercek ortaya cikti ve yasaklandi.Turkiyede kacak tarim ilaclarinin bilincsizce kullanildigi halk pazarlarinda ev bitkileri icin zehirli kimyasallarin "ilac "diye satildigi bir ortam varken saglikli olani desteklemeliyiz.

Mehmet Ali Aşık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-03-2007, 16:34   #32
Ağaç Dostu
 
Halit Togay's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-09-2005
Şehir: Ataköy-İstanbul
Mesajlar: 726
Galeri: 130
Fukuoka'nın kitabı nihayet Türkçe basıldı. Daha doğrusu Eylül 2006 da basılmış da ben yeni gördüm. Kaos Yayınları Ekin Sapı Devrimi Doğal Tarıma ve Doğal Hayata Giriş. Doğal tarımın mucizevi yönlerini artık birinci elden okuyabileceğiz. Tarlamda ayırdığım kimse girmesin bölümü yanına bir de doğal tarım bölümü ekleyeceğim. Gerçi 5 senedir tarla sürülmedi ve gübrelenmedi ama köylüler sahipsiz bulup biriki kere otunu biçtiler.

Halit Togay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-03-2007, 13:10   #33
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 26-02-2007
Şehir: ANTALYA
Mesajlar: 60
Organik olan herşeyle ilgileniyorum ama burdaki bilgiler kafamı karıştırdı.Sebzelerin kendilerini hastalıklardan koruyabilmeleri için aynen bizim vücudumuzda olduğu gibi bir savunma sistemi geliştirdiklerini Ziraat mühendisi bir arkadaştan duymuştum.Ve bu insanlar tarafından kontrol edilmezse yani onun üreteceği antikor diyelim dışardan verilmezse sebze bu işi sadece kendi üstlenirse o sebzenin yarar değil zarar vereceğinden bahsediyordu.Bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

DİDEMNAZ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-03-2007, 20:25   #34
Ağaç Dostu
 
Halit Togay's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-09-2005
Şehir: Ataköy-İstanbul
Mesajlar: 726
Galeri: 130
Sayın Didemnaz
İnsanlar milyonlarca sene tabii halde yetişmiş bitkilerle beslendiler. Hayvanlar (ki insan da organizma itibarı ile bir hayvan) daha halen bu tabii bitkileri yiyerek gıdalarını temin ediyorlar . Ne insan nesli kurudu ne de tabiattaki hayvanlar ahırdakilerden daha sağlıksız. Kararı kendiniz verin.

Halit Togay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-04-2007, 13:28   #35
Yeni Üye
 
flyakan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-11-2006
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 20
Organik soğan yetiştiriciği hakkında bilgiye ihtiyacım var(ingilizce ve italyanca farketmez) özellikle hastalıklarla mücadelesi konusu işime yarar ama diğer bilgilere de göz atmak istiyorum.Elinde bu bilgiye sahip olan arkadaşlar hızla benle paylaşırsa mutlu olurum....

flyakan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-04-2007, 14:29   #36
Ağaç Dostu
 
fmt79's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-07-2006
Şehir: Hatay
Mesajlar: 342
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi DİDEMNAZ Mesajı Göster
Organik olan herşeyle ilgileniyorum ama burdaki bilgiler kafamı karıştırdı.Sebzelerin kendilerini hastalıklardan koruyabilmeleri için aynen bizim vücudumuzda olduğu gibi bir savunma sistemi geliştirdiklerini Ziraat mühendisi bir arkadaştan duymuştum.Ve bu insanlar tarafından kontrol edilmezse yani onun üreteceği antikor diyelim dışardan verilmezse sebze bu işi sadece kendi üstlenirse o sebzenin yarar değil zarar vereceğinden bahsediyordu.Bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bitkilerde de savunma mekanizmaları vardır; Bunlar aktif savuma ve pasif savunma mekanizması olarak ikiye ayrılır.

Pasif savunmada; bitkiler enerji harcamazlar, milyonlarca yıldır maruz kaldıkları hastalıklara karşı geliştirmiş oldukları mekanizmalardır. Bitkinin doğal yapısında bulunur. Sonradan gelişmez. Örneğin: Bitkinin tüy yapısı, epidermisin kalınlığı, stoma sayısı ve açıklığı, sitoplazmada var olan bazı alkoloidler, tanenler vb maddeler ile uçucu yağlar. Bu yapılar nasıl oluyor da dayanıklılık yapısı oluyor? Aynı tür fakat farklı çeşit bitkilere bakınca dayanıklı olanlarda buna benzer morfolojik ve fonksiyonel farklılıklar göze çırpıyor. Örneğin dayanıklı olan bitkide kütikula daha kalın olabiliyor.

Aktif savunma sisteminde ise; enerji harcanır, patojenle karşılaşmadan önce ya yoktur ya da düşük seviyede bulunur. Sonradan gelişebilir. Örneğin bitki hücrelerinde oluşan hücre duvarı kalınlaşması, papilla oluşumu, lignifikasyon, bakterisit ve fungisit içerikli madde üretimi, aşırı duyarlılık tepkimesi (HR), patojenisite proteinleri, oksin üretimi vb. Bu mekanizmalar patojen ile karşılaşınca patojenin ürettiği uyarıcı maddelerin (elisitör) bitkilerdeki alıcıları (reseptör) etkilemesi sonucunda çalışırlar.

Bunun dışında birkaç dayanıklılıktan daha söz edilebilir;
Bunlardan birincisi Sistemik kazandırılmış dayanıklılıktır. Yani insanlar tarafından bitkinin bazı kimyasallarla uyarılması ve bitkinin bir ya da pekçok hastalığa karşı dayanıklı hale gelmesi demektir. Bitkiye uygulanan kimyasalın etkisiyle bitkide aktif ve pasif dayanıklılık mekanizmaları harekete geçer. Bunun en çok bilinen örneği salisilik asit uygulamasıdır. Salisilik asit verilen bitkilerde en belirgin değişiklik hücre duvarlarındaki lignifikasyon ve bitki özsuyundaki oksijenli bileşiklerdeki artışdır. Ve bu sayede bitki pekçok hastalığa karşı dayanıkla hale gelir.

Son yıllarda bitkilere antikor oluşturan genler eklenmesi ile bazı mekanizmalar geliştirilmiştir. Bitki patojenleri tavşanlara enjekte edilmekte ve tavşanda oluşan antikoru üreten gen kodu tavşandan elde edilip bitkilere aktarılmaktadır. Bu mekanizma ile bitkide oluşan antikorlara Plantibody denilmektedir. Plantibody'ler yani bitki antikorları doğal olarak üretilmezler, ancak antikor geni ilave edilmiş transgenik bitkilerde üretilirler.

fmt79 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-04-2007, 10:51   #37
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 26-02-2007
Şehir: ANTALYA
Mesajlar: 60
Teşekkürler

Bilgiler kafamdaki soru işaretlerini kaldırdı.İlginize teşekkürler.

DİDEMNAZ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-04-2007, 20:45   #38
Yeni Üye
 
aylin:)'s Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-03-2007
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 14
organik tarımda zirai mücadele ve bitki koruma tedbirleri ile ilgili bilgi edinmek istiyorum ama hiç bir yerde tatmin edici bir açıklama bulamadım bu konu hakkında bilgisi olan var mı ?

aylin:) Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-04-2007, 02:44   #39
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 17-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 151
Galeri: 20
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi aylin:) Mesajı Göster
organik tarımda zirai mücadele ve bitki koruma tedbirleri ile ilgili bilgi edinmek istiyorum ama hiç bir yerde tatmin edici bir açıklama bulamadım bu konu hakkında bilgisi olan var mı ?
Bu benim de merak ettiğim bir şey. Sebze yetiştirirken sorun ortaya çıkmadan ilaçlama yapılması gerektiğini okumuştum. Bunun için de bol su karıştırılmış arap sabununun yapraklara püskürtülmesinin bitkiyi koruyacağını duydum. Ancak doğruluğu hakkında hiç bir fikrim yok. Bunun dışında neler yapılabileceği ile ilgili bilgiye nereden ulaşabilirim acaba?


Düzenleyen agartha : 04-05-2007 saat 03:46
agartha Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-04-2007, 08:21   #40
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 01-03-2007
Şehir: TARSUS/İÇEL
Mesajlar: 14
sayın mine pakkaner paylaşmış olduğunuz muhteşem bilgiler için kendi adıma teşekkür ediyorum.

x12tr Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-04-2007, 12:32   #41
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 28-04-2007
Şehir: tokat
Mesajlar: 2
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Humeyra Mesajı Göster
Tohumlarda genetik oynama oluyor bildiğim kadarıyla. Tabii onlardan yetişen fideler de pek organik sayılmaz herhalde.

Ben de merak ettiğim şeyi sorayım bari: Eskiden aldığımız salatalık tohumlarında erkek ve dişi çiçekler aynı bitkide açıyor fakat meyveler sadece dişi çiçeklerden meydana geliyordu. Fidenin üzerinde bir sürü boş çiçek ve sınırlı sayıda meyve oluyordu. Oysa şimdilerde ektiğimiz hibrit tohumların her çiçeği meyve veriyor. Dolayısıyla 3-5 fideden kilolarca ürün alabiliyoruz.
Şimdi bu hibrit tohumlar genleriyle oynanarak mı bu özelliklere kavuşuyor ve onlardandan elde ettiğimiz meyveler tabii metodlarla yetiştirsek bile zararlı olur mu?

Ayrıca bu yıl yurt dışından hediye gelen ve üzerinde organik tohum diye bir ibare bulunan salatalık tohumlarından ektim. Aynı eski tohumlar gibi meyve verdi tek tük salatalık ve bir sürü boş çiçek. Bu durumda tohumların organik olduğundan hiç şüphem kalmadı.
hibrit tohum genetik olarak açılma göstermeyen tohum dur.F1 dir. senn önceden diktiğin salatalık tohumları sanırım baya açılım göstermiş f5, f6 Hatta F7 dahi olabilir.bu tohumlarda verim düşük oldugu için sen hirbit tohumlara organik değil diyebilirsin. ama organik tarım bitkinin genetiğinden cok yetiştirme kkosullarıyla alakalı sanırım

latex Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-08-2007, 14:17   #42
zai
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 15-06-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 12
Organik Tarım hakkında şimdiye kadar yazılmış en kapsamlı kitap nihayet çıktı. URAK ve T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın ortaklaşa hazırlamış olduğu ve Organik Tarım sektörü için önemli bir kaynak kitap olan "Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede ORGANİK TARIM SEKTÖRÜ: Sektörel Stratejiler ve Uygulamalar" adlı kitap siparişle alınabiliyor.

Kitabın içeriğine şuradan göz atabilirsiniz: Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede ORGANİK TARIM SEKTÖRÜ: Sektörel Stratejiler ve Uygulamalar
Kitabın fiyatı: 50 YTL. + Kargo ücreti
Sipariş vermek ve bilgi almak için: Ayça Cangel (aycac@urak.org)

zai Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2007, 17:15   #43
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 17-08-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4
Organik Tarim

Arkadaşlar izmitte içinde üzüm bağı ve çeşitli meyveler bulunan bakımsız hafta sonu amaçlı kullandığımız boş kısmı ile otuz dönüm arazimizide biraz daha ciddi profösyönelce organik ürün elde etmek istiyorum bu konuda bilgiye ihtiyacım var sizlerin ön bilgileriyle değerlendirme yapacağım. doğayı ve doğal olanı seviyorum, bu konuda bilgili arkadaşların yardımına ihtiyacım var. herkese selamlar

erdoğan ezber Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-10-2007, 14:00   #44
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 17-10-2007
Şehir: Adana
Mesajlar: 2
organik domates yetiştiriciliği hakkında yardım edermisiniz

Arkadaşlar herkese merhaba,
Benim sorum seracılıkla ilgili olacak, yaklaşık 12 dönümlük bir arazim var ve 5 dönümlük bölümünde sera kurmak ve organik domates yetiştirmek istiyorum, su ve ışık problemim yok yer adanada. etrafıda açık bi tarla. bana nelere ihtiyacım olduğunu yazabilirseniz çok mutlu olucam şimdiden teşekkür ederim.


Düzenleyen malina : 17-10-2007 saat 15:23
mhmt.tastan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-10-2007, 14:37   #45
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Organik domates yetiştirmekten ziyade (Domates nasılsa yetişir) organik ürün yetiştirmedeki sertifika alma aşamaları ve organik bir bahçede aranan şartları ve organik ürün üretimindeki malzeme girdisini nereden bulabileceğiniz konusunu araştırmalısınız.

Bir çok anlamda gerek yetiştiricilik gerekse yer ile ilgili olarak araştırmalarınızı organik ürünlerde ve organik ürün üretim yerlerinde aranacak özellikleri araştırıp bulabilirseniz çok daha net bilgilere ulaşırsınız. Bunun içinde Adana gibi bir yerde Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile irtibata geçmelisiniz diye düşünüyorum...

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-10-2007, 22:09   #46
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-01-2007
Şehir: BURSA
Mesajlar: 743
Galeri: 56
ORGANİK TARIM KANUNU



Kanun Numarası : 5262

Kabul Tarihi : 1/12/2004

Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 3/12/2004 Sayı :25659

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 44 Sayfa:



BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar



Amaç

Madde 1- Bu Kanunun amacı; tüketiciye güvenilir, kaliteli ürünler sunmak üzere organik ürün ve girdilerin üretiminin geliştirilmesini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

Kapsam

Madde 2- Bu Kanun, organik tarım faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin kontrol ve sertifikasyon hizmetlerinin yerine getirilmesi ve Bakanlığın denetim usul ve esasları ile yetki, görev ve sorumluluklara dair hususları kapsar.

Tanımlar

Madde 3- Bu Kanunda geçen;

a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,

b) Organik tarım faaliyetleri: Toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi ya da yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerini,

c) Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek ve sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,

d) Kontrol kuruluşu: Organik ürünün veya girdinin, üretiminden tüketiciye ulaşıncaya kadar olan tüm aşamalarını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,

e) Sertifikasyon kuruluşu: Tüm kontrolleri tamamlanmış organik ürün veya girdiyi, kontrol kuruluşunun yaptığı kontrol ve bu kontrole ilişkin bilgi ve belgeler ile gerek duyulan hallerde yaptıracağı analizlere dayanarak sertifikalandırmak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,

f) Yetkilendirilmiş kuruluş: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu olarak Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişileri,

g) Kontrol: Organik tarım faaliyetlerinin bu Kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, düzenli kayıtların tutulması, sonuçların rapor edilmesi, gerek görülmesi halinde ürünün organik niteliğinin laboratuvar analizleri ile test edilmesini,



9086



h) Kontrolör: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya kontrol kuruluşu adına, organik tarım faaliyetlerinin her aşamasının ilgili mevzuata göre uygulanmasını kontrol etmek üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi,

ı) Sertifiker: Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu adına veya sertifikasyon kuruluşu adına, kontrolü tamamlanmış ürünün veya girdinin organik olduğunu onaylamak üzere Bakanlık tarafından yetki verilmiş gerçek kişiyi,

j) Denetim: Organik tarım faaliyetlerinin, bu Kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığını tespit etmek amacıyla yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin, Bakanlık veya Bakanlık tarafından denetim yetkisi verilen kuruluşlarca yapılan her türlü denetimini,

k) İşletme: Yetkilendirilmiş kuruluşun kontrolü altında, söz konusu kuruluşlarla sözleşme yapılmak suretiyle organik ürün üretilen, işlenen, depolanan ve pazarlanan yerleri,

l) Müteşebbis: Organik tarım faaliyeti yapan gerçek veya tüzel kişiyi,

m) Sertifikasyon: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve girdinin mevzuata uygun olarak belgelendirilmesini,

n) Sertifika: Bütün kontrol yöntemlerinin uygulanması sonucu işletmenin, organik ürünün ve organik girdinin mevzuata uygun olduğunu gösteren belgeyi,

o) Çalışma izni: Bu Kanuna göre çalışacak kontrolör, sertifikerler ile yetkilendirilmiş kuruluşlara Bakanlık tarafından verilen izni,

p) Organik ürün: Organik tarım faaliyetleri esaslarına uygun olarak üretilmiş ham, yarı mamul veya mamul haldeki sertifikalı ürünü,

r) Organik girdi: Organik tarım faaliyetlerinde kullanılan materyali,

s) Organik ürün etiketi: Organik ürün veya ambalajı üzerinde yer alan, ürünü tanıtan veya içindekini belirten herhangi bir kelime, detay, ticarî marka, tescilli marka, paket üzerinde yer alan resim, sembol, doküman, ilân, tabela veya tasma gibi her türlü yazılı ve basılı bilgi ve materyali,

t) Organik ürün logosu: Nitelikleri ve kullanımı bu Kanun kapsamında çıkarılacak yönetmelikte tanımlanan basılı işareti,

u) Akreditasyon: Yeterliği onaylanmış kurum ve kuruluşlar tarafından; kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarının, laboratuvarların ulusal ve uluslararası kabul görmüş teknik kriterlere göre değerlendirilmesini, yeterliğinin onaylanmasını ve düzenli aralıklarla denetlenmesini,

v) Organik: Bu Kanunda geçen organik kelimesi ekolojik ve biyolojik kelimeleriyle eşdeğer anlamı,

İfade eder.



İKİNCİ BÖLÜM

Komiteler, Yetkilendirilmiş Kuruluşlar ve Müteşebbis



Komitelerin oluşumu, yetki, görev ve sorumlulukları

Madde 4- Bu Kanunun uygulanmasında; organik tarımın geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapmak ve Bakanlık içi koordinasyon ve değerlendirme hizmetleri ile yetkilendirilmiş kuruluşların, işletmelerin, müteşebbislerin, kontrolör ve sertifikerlerin faaliyetlerini izlemek üzere Bakanlık bünyesinde Organik Tarım Komitesi kurulur.



9087



Organik tarımın ticaretini, tanıtımını, araştırmalarını ve diğer organik tarım faaliyet stratejilerini belirlemek ve Bakanlık dışı kurum ve kuruluşlarla koordinasyon ve izleme hizmetlerini yapmak üzere Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesi kurulur. Bu Komite; ilgili kamu kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve özel sektör temsilcilerinden olmak üzere en az on kişiden oluşur.

Bu komitelere bağlı olarak, yeter sayıda alt komite oluşturulabilir.

Organik Tarım Komitesi ve Organik Tarım Ulusal Yönlendirme Komitesinin oluşumu ve çalışma şekli ile ilgili usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Yetkilendirilmiş kuruluşlar

Madde 5- Bu Kanunun uygulanmasında; organik tarım faaliyetlerinin her türlü kontrol ve sertifikalandırma işlemleri, Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşlarca yapılır. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, yeterli ve tecrübeli personel ile teknik alt yapıya sahip olmak zorundadır.

Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu tarafından sertifikalandırılmamış ürünler, organik ürün veya organik girdi adı altında satılamaz.

Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu veya sertifikasyon kuruluşu organik olmayan tarımsal ürün ve girdilere, organik ürün veya organik girdi sertifikası veremez.

Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifikerler, Bakanlıktan çalışma izni almak zorundadır. Yetkilendirilmiş kuruluşların çalışma izni bittiğinde, Bakanlıktan süre uzatımı almadan tekrar faaliyette bulunamazlar.

Bakanlık tarafından verilen çalışma izni devredilemez.

Kontrol ve sertifikasyon kuruluşu, kontrol ve sertifikasyon olmak üzere iki ayrı birimden oluşur. Kontrol biriminde görev yapanlar sertifikasyon biriminde, sertifikasyon biriminde görev yapanlar da kontrol biriminde görev yapamazlar.

Yetkilendirilmiş kuruluşlar, bu Kanuna uygun olarak çıkarılacak yönetmelikte belirlenen dönemlerde Bakanlığa rapor vermek, bilgi ve belgelerini Bakanlık yetkililerine göstermek zorundadırlar.

Yetkilendirilmiş kuruluşlar ile kontrolör ve sertifikerlerin; çalışma izni, izin süresi, süre uzatımı, izinlerinin iptali, görev ve yetkileri, yetki kullanımı, kontrol ve sertifikasyon sistemi ile kontrolör ve sertifiker çalıştırmaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.

Müteşebbis

Madde 6- Müteşebbisler, yetkilendirilmiş kuruluş kontrolünde çalışmak zorunda olup, bu Kanun kapsamında Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelik hükümlerine aykırı faaliyette bulunamazlar.

Müteşebbisler, kontrol veya denetim amacı ile Bakanlık yetkilileri ile Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kuruluşların yetkililerine; işletmeye giriş izni vermek ve muhasebe kayıtları ile diğer ilgili dokümanlarını göstermek zorundadırlar. Yetkilendirilmiş kuruluşlar, elde ettikleri bu bilgi ve belgeleri, Bakanlık dışında üçüncü şahıslara veremezler.



9088



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Uygulama Esasları



Organik tarım faaliyetleri

Madde 7- Organik tarım faaliyetlerine ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Orman sayılan yerlerde ürün toplanması ile ilgili usul ve esaslar, Çevre ve Orman Bakanlığının görüşü alınarak, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Hammaddesi tarımsal kaynaklı olan organik ürünlerden elde edilen nihai ürünlerin, imalat veya sanayi ürünü olması halinde, bu nihai ürünlerin üretilmesi ve tüketiciye ulaşıncaya kadar olan aşamalar ile ilgili usul ve esaslar Bakanlığın olumlu görüşü alınarak, ilgili bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

Organik ürünlerin satışı ve pazarlaması, 24.6.1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tâbi değildir.

Organik ürünlerin ve girdilerin reklam ve tanıtımı

Madde 8- Organik ürün ve girdilerin etiket ve logoları yalnızca organik ürünler ve girdiler için kullanılır. Organik ürünlerin ve girdilerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı veya ürünün yapısına, özelliklerine, içeriğine, kalitesine, orijinine ve üretim tekniklerine göre hatalı bir izlenim yaratacak, ürünün sahip olmadığı etki ve özelliklere atıfta bulunacak biçimde olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yayın yapan ulusal, bölgesel, yerel radyo ve televizyonların, üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla organik tarımla ilgili ayda en az otuz dakika eğitici yayın yapmaları konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu gerekli tedbirleri alır.

Organik ürünlerin ve girdilerin ihracatı

Madde 9- İhracat sertifikası olmayan organik ürün veya girdiler, organik ürün veya organik girdi adı altında ihraç edilemez.

İhraç edilen fakat alıcısı tarafından iade edilen ürün ve girdiler, mahrecine iade olarak kabul edilir. Söz konusu ürünler ve girdiler, ithalatta yapılan kontrol ve belgelerden muaf olup, gümrük idareleri tarafından sadece ayniyat tespiti yapılarak, ilgili mevzuat çerçevesinde yurda girişlerine izin verilir.

Organik ürünlerin ve girdilerin ithalatı

Madde 10- İhracat sertifikası olmayan organik ürün veya girdiler, organik ürün veya organik girdi adı altında ithal edilemez. Gümrükler dahil yapılan kontrollerde, organik olmadığı tespit edilen ürün ve girdilerin, yurt içine organik ürün veya girdi adı altında sokulması, dağıtılması ve satışının yapılmasına izin verilmez. Bu ürün ve girdiler, sorumlu müteşebbise iade edilir ya da ilgili ulusal mevzuatına uygun olmaları halinde, yurt içinde organik olmayan ürün veya girdi olarak değerlendirilmesine izin verilir.

Denetim

Madde 11- Bu Kanunun uygulanmasında; yetkilendirilmiş kuruluşlar, işletmeler ve müteşebbisler ile kontrolör ve sertifikerlerin her türlü denetimi Bakanlık tarafından yapılır.



9089



Bakanlık gerekli gördüğü hallerde denetim yetkisini kısmen veya tamamen, akreditasyonu yapılmış; kamu kurum ve kuruluşlarına, özel sektör tüzel kişilerine ve üniversitelere devredebilir.

Denetim hizmetlerinde çalışacak personelin yetki ve sorumlulukları ile hizmet içi eğitimine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Ceza Hükümleri, Cezaların Tahsili ve İtiraz



Ceza hükümleri

Madde 12- Bu Kanun hükümlerine uymayanlara uygulanacak cezaî hükümler aşağıda belirtilmiştir:

a) 5 inci maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onmilyar lira idarî para cezası verilir.

b) 5 inci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı hareket ettiği tespit edilenlere, ellimilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, yetki ve izin belgeleri iptal edilir. Başka ad ve unvan altında olsa dahi, bu Kanun kapsamında çalışmalarına izin verilmez.

c) 5 inci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı hareket edenlere, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idarî para cezası iki katı olarak uygulanır ve kendilerine bir daha çalışma izni verilmez.

d) 5 inci maddenin beşinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, çalışma izinleri iptal edilir.

e) 5 inci maddenin altıncı fıkrasına aykırı hareket eden kuruluşlara, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Fiilin tekrarı halinde, idarî para cezası iki katı olarak uygulanır ve çalışma izinleri iptal edilir.

f) 5 inci maddenin yedinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir.

g) 6 ncı maddenin birinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, onmilyar lira idarî para cezası verilir.

h) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, yirmimilyar lira idarî para cezası verilir.

ı) 8 inci maddeye aykırı hareket edenlere, onbeşmilyar lira idarî para cezası verilir. Aykırılık etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa, etiket bilgileri düzeltilinceye kadar ürüne el konulur ve yukarıdaki para cezası uygulanıp ürün piyasadan toplattırılır. Toplatma masrafları müteşebbisten tahsil edilir.

j) 9 uncu maddenin birinci fıkrası ile 10 uncu maddeye aykırı hareket edenlere, otuzmilyar lira idarî para cezası verilir.

k) Bu Kanuna göre denetimleri engelleyen kişi ve kuruluşlara, onmilyar lira idarî para cezası verilir.



9090



Cezaların tahsili ve itiraz

Madde 13- Bu Kanunda yazılı olan idarî para cezaları, Bakanlık veya o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verilir. İdarî para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur ve tahsil edilen para cezaları Hazineye gelir kaydedilir.



BEŞİNCİ BÖLÜM

Geçici ve Son Hükümler



Geçici Madde 1- Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konulur. Bu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte bulunan yönetmeliklerin, bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

Yürürlük

Madde 14- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

Madde 15- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

Sergüzen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-10-2007, 17:47   #47
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 17-08-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 4
0rganik Tarim

Değerli arkadaşlar foruma fazla katılmadım bilgisayara biraz çok aşina değilim öncelikle belirteyim sürçi lisan edersek af ola,gelelim benim sorunuma gölcükte bundan on yıl önce hafta sonu geçirmek için otuz dönüm orman içi izmit körfezine bakan bir arazi almıştık içinde beş dönümü üzüm bağı kısmi yerlerinde kiraz ve çeşitli meyveler bulunmaktadır burası atıl vaziyette organik tarım yapmak istiyorum özellikle nar,ceviz ,kiraz,zeytin,kivi,vs bu konuda sizlerden bana yol gösterici olmanızı rica ediyorum. ayrıca ben istanbulda yaşıy0rum işlerimde yoğun olmasına rağmen buraya el atmak istiyorum değerli fikirleriniz için şimdiden teşekkür ederim.

erdoğan ezber Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2008, 19:48   #48
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 31-08-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 4
Merhaba organik tarımla ilgilenenler sanırım fukuoka yı duymuştur. Aşağıda kitabından "doğal tarımın dört ilkesi " başlıklı bölümünü ekliyorum.

Masanobu Fukuoka

Bu tarlalarda gezerken dikkatle bakın. Pervane böcekleri ve güveler telâş içinde uçuşurlar. Balarıları çiçekten çiçeğe konarlar. Yaprakları aralarsanız gölgenin serinliğinde oynaşan böcekler, örümcekler, kurbağalar, kertenkeleler ve diğer küçük hayvanlar görürsünüz. Köstebekler ve yer solucanları toprağı kazarlar.

Bu dengeli bir pirinç tarlası ekosistemi. Böcek ve bitki toplulukları burada düzenli bir ilişki sürdürüyorlar. Bir bitki hastalığının bütün tarlayı kaplamasına karşın mahsûlün hiç etkilenmediğini görmek alışılmadık bir şey değil.

Ve şimdi, bir an için komşunun tarlasına bakın. Yabanî otlar, herbisit[1] kullanılarak ve toprağın sürülmesi yoluyla tamamen temizlenmiş. Toprakta yaşayan hayvanlar ve böcekler ilaçlar sayesinde yok edilmiş. Kimyasal gübre kullanılarak toprağın organik maddeleri ve mikroorganizmaları tümüyle yakılmış. Yazın tarlalarda çalışan çiftçilerin gaz maskeleri ve lastik eldivenler giydiklerini görebilirsiniz. 1500 yıldır sürekli olarak tarım yapılan bu pirinç tarlaları, tek bir kuşağın sömürücü tarım uygulamaları nedeniyle heba olmuştur.

Dört İlke

Birincisi TOPRAĞI İŞLEMEMEKTİR, yani toprağı sürerek ya da belleyerek altını üstüne getirmemektir. Yüzlerce yıldır, çiftçiler toprağı sürmenin ürün yetiştirmek için gerekli olduğunu varsaydılar. Ama toprağın sürülmemesi doğal tarım için esastır. Toprağın sürülmesi bitki köklerinin yayılması ve mikro organizmaların, küçük hayvanların ve yer solucanlarının aktiviteleri gibi doğal yollardan kendi kendine gerçekleşir.

İkincisi SUNÎ (KİMYASAL) GÜBRE YA DA HAZIRLANMIŞ KOMPOST KULLANMAMAKTIR.[2] İnsanlar doğanın işine karışınca, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, açılan yaraları kapatamazlar. Pervasız tarım uygulamaları toprağın ihtiyaç duyduğu besinleri yok eder ve bunun sonucunda toprak yıldan yıla zayıflar. Eğer toprak kendi haline bırakılırsa, düzenli bitki ve hayvan yaşamı döngüsüne bağlı kalarak doğal yoldan verimliliğini korur.

Üçüncüsü TOPRAĞI SÜRME YA DA HERBİSİT KULLANMA YOLUYLA YABANÎ OTLARI TEMİZLEMEMEKTİR. Yabanî otlar, toprak verimliliğini oluşturmakta ve canlı topluluğunun dengesini sağlamakta üzerlerine düşen rolü oynarlar. Temel bir ilke olarak yabanî otlar yok edilmemeli, denetim altında tutulmalıdır. Sap malçı, mahsûllerin arasına ekilmiş beyaz yoncadan oluşan bir zemin örtüsü ve geçici olarak su basmak (göllemek) benim tarlalarımda etkin bir yabanî ot denetimi sağlıyor.

Dördüncüsü KİMYASALLARA BAĞLI KALMAMAKTIR.[3] Toprağın sürülmesi ve sunî gübre kullanılması gibi doğal olmayan uygulamaların sonucunda zayıf bitkiler ortaya çıktığından beri, hastalık ve böcek dengesizliği tarımın büyük sorunlarından biri haline geldi. Doğa, kendi haline bırakıldığında, kusursuz bir denge içindedir. Zararlı böcekler ve bitkiler her zaman vardır, ama sayıları doğada, zehirli kimyasalların kullanılmasını gerektirecek miktarda artmaz. Hastalık ve böcek denetimine karşı duyarlı bir yaklaşım, sağlıklı bir çerçevede dayanıklı ürünler yetiştirmektir.

Toprağın Sürülmesi

Toprak sürüldüğü zaman doğal ortam tanınmayacak şekilde değişir. Bu gibi girişimlerin geri tepmesi, kuşaklar boyunca çiftçinin kâbus görmesine neden olmuştur. Örneğin, doğal bir alan sürüldüğü zaman yengeç çayırı (digitaria), çatalotu, labada ve kuzukulağı gibi çok güçlü otlar bitki örtüsünü egemenlikleri altına alırlar. Bu otlar kök saldıkları zaman, çiftçi her yıl yabanî otları ayıklamak gibi neredeyse imkânsız bir işle baş başa kalır. Büyük sıklıkla, tarla terk edilir.

Bu gibi sorunlarla uğraşmakta tek duyarlı yaklaşım, en başta durumu yaratan doğal olmayan uygulamalardan vazgeçmektir. Çiftçi, aynı zamanda, neden olduğu hasarı onarma sorumluluğu taşır. Toprağı sürmekten vazgeçilmelidir. İnsan yapımı kimyasal maddeler ve makineler kullanarak yok etmeye yönelik bir savaş sürdürmek yerine, sapları yaymak ve yonca ekmek ibi yumuşak yöntemler kullanılırsa, çevre doğal dengesine geri döner ve sorun çıkaran yabanî otlar bile deneyim altına alınabilir.

Suni Gübre

Toprak verimliliği uzmanlarıyla sözleşirken hep şu soruyu sormamla tanınırım: “Eğer bir tarlayı kendi haline bırakırsanız verimliliği artar mı, yoksa azalır mı?” Genellikle biraz sustuktan sonra şuna benzer bir yanıt verirler: “Evet, bir bakalım… Azalır. Hayır, hatırlarsak, bir pirinç tarlasına uzun süre hiç sunî gübre verilmediğinde, alınan ürün dönüm başına 240 kg seviyesinde sabitlenir. Toprak ne güçlenir ne de zayıflar.”

Bu uzmanlar sürülmüş ve göllenmiş bir tarladan söz ediyorlar. Eğer doğa kendi haline bırakılırsa verimlilik artar. Bitki ve hayvanların organik atıkları yüzeydeki bakteri ve mantarlar tarafından çürütülür. Yağmur suyunun hareketiyle, besinler toprağın derinliklerine taşınarak mikroorganizmalara, yer solucanlarına ve diğer küçük hayvanlara yiyecek olur. Bitki kökleri, en alt toprak kademesine uzanarak besinleri tekrar yüzeye taşırlar.

Toprağın doğal verimliliği hakkında bir fikir sahibi olmak istiyorsanız, bir ara dağlara doğru yürüyüşe çıkın ve sunî gübre olmadan ve toprak sürülmeden büyüyen dev ağaçlara bir bakın. Doğanın verimliliği hayal gücümüzün ulaşabileceklerinin ötesindedir.

Doğal orman örtüsünün kesin ve birkaç kuşak boyunca Japon kızılçamı ve sedir ağaçları dikin. Toprak zayıflar ve erozyona açık hale gelir. Diğer yandan, toprağı zayıf, kırmızı killi bir yapıda olan çıplak bir dağ alın ve çam ya da sedir ağacıyla birlikte zemin örtüsü olarak yonca ve çevrince ekin. Yeşil gübre[4] toprağı zenginleştirdiği ve yumuşattığı için, ağaçların altında yabanî otlar ve çalılar yetişir ve zengin bir yeniden gelişme döngüsü başlar. Bazı durumlarda toprağın en üstteki 10 santimlik kısmı on yıldan kısa bir sürede zenginleşir.

Tarım mahsûlleri yetiştirilmesinde de hazırlanmış gübre kullanımı terk edilebilir. Çoğu durumda, kalıcı bir yeşil gübre örtüsü ile tüm sap ve kabukların tarlaya verilmesi yeterli olacaktır. Sapın çürümesini kolaylaştıracak hayvan gübresi sağlamak için ördekleri tarlaya salardım. Eğer yavru ördekler, fideler henüz gençken tarlaya salınırlarsa, pirinçle birlikte büyürler. On ördek, bir dönüm için gerekli tüm gübreyi sağlar ve aynı zamanda yabanî otları kontrol altında tutar.

Bunu, sonradan yapılan bir otoyol yüzünden ördeklerin yolu geçerek tarlalara gidip sonra da kümese geri dönmeleri imkânsız hale gelinceye kadar yaptım. Şimdi sapların çürümesini kolaylaştırmak için az miktarda tavuk gübresi kullanıyorum. Diğer bölgelerde, ördek ve otlayan diğer küçük hayvanların kolayca kullanılmaları hâlâ mümkün.

Çok fazla gübre kullanmak da sorunlara yol açabilir. Bir keresinde, pirinç dikiminin hemen ardından, 5 dönüm yeni ekilmiş pirinç tarlasını bir yıllığına kiraladım. Tarlalardaki büyün suyu boşalttım ve kimyasal gübre kullanmadan, yalnızca az miktarda tavuk gübresi kullanarak devam ettim. Tarlaların dördündeki mahsûl normal şekilde gelişti ama beşincide, ne yaparsam yapayım, pirinç bitkileri çok kalın çıktılar ve samyelinin neden olduğu yaprak yanıklığı hastalığının saldırısına uğradılar. Tarlanın sahibine bunu sorduğumda, bana tavuk gübresini kış boyunca o tarlaya döktüğünü söyledi.

Sap, yeşil gübre ve biraz kümes hayvanı gübresi kullanarak, hiç kompost ya da ticarî gübre kullanmadan da yüksek verim alınabilir. Onlarca yıldır arkama yaslanıp doğanın toprağı havalandırma ve gübreleme yöntemini gözlemliyorum. Ve izlerken de, dünyanın kendi verimliliğinin hediyeleri olarak gayet bereketli sebze, narenciye, pirinç ve kış tahılı mahsûlleri alıyorum.

Yabanî Otlarla Başa Çıkmak

Yabanî otlarla uğraşırken akılda tutulması gereken bazı temel noktalar şunlardır:

Toprağın sürülmesine son verildiği zaman yabanî otların sayısı ciddi ölçüde azalır. Aynı zamanda, belli bir alandaki yabanî ot türleri de değişir.

Eğer tohumlar, önceki ekin hâlâ tarladayken serpilirse, yabanî otlardan daha önce filizlenir. Kış yabanî otları, ancak pirinç hasadından sonra filizlenirler, ama o zamana kadar kış mahsûlü hemen sonra filizlenir, ama pirinç halihazırda güçlü bir şekilde büyümektedir. Tohumlamayı ürünler arasında zaman boşluğu bırakmayacak şekilde zamanlamak, ekine yabanî otlar karşısında büyük bir avantaj sağlar.

Hasadın hemen ardından büyün tarla sapla örtülürse, yabanî otların filizlenmeleri yarıda kesilir. Aynı zamanda ekinle birlikte beyaz yonca ekmek de yabanî otları kontrol altında tutar.

Yabanî otlarla mücadele etmek için genellikle kullanılan yöntem toprağı sürmektir. Ama toprak sürüldüğü zaman, derinlerde yatan ve başka türlü gelişme şansları olmayan tohumlar, toprağın yüzeyine çıkarak orada filizlenme şansını yakalarlar. Bundan da öte, bu koşullarda çabuk-filizlenen, hızlı-büyüyen türlere avantaj sağlanmış olur. Bu nedenle, denilebilir ki yabanî otları kontrol altında tutmak için toprağı süren çiftçi, biraz da gerçek anlamda, kendi talihsizliğinin tohumlarını atmaktadır.

“Zararlıların” Kontrolü

Hâlâ bazı insanlar var ki, kimyasal kullanmazsa meyve ağaçlarının ve tarladaki ekininin gözleri önünde solacağına inanıyor. İşin gerçeği şu ki, insanlar kimyasalları kullanmak suretiyle, istemeden de olsa, bu temelsiz korkularını gerçeğe dönüştürebilecek koşulları hazırladılar.

Geçtiğimiz günlerde, Japon kızılçamları bir çam kabuğu biti salgınından ağır zarara uğradı. Şimdi ormancılar helikopterler kullanarak havadan ilaç püskürtme yoluyla bunu durdurmaya çalışıyorlar. Bunun kısa vadede etkili olacağını inkâr etmiyorum, ama biliyorum ki, bunun başka bir yolu olmalı.

Son araştırmalara göre, bit yanıkları doğrudan istilâlar değildirler ve aracı ipliksolucanlarının hareketlerini izlerler. İpliksolucanları ağaç gövdesinin içinde ürer, su ve besin taşınmasını engeller ve sonunda çamın kuruyup ölmesine yol açarlar. Temeldeki neden, şüphesiz, henüz açıkça anlaşılamamıştır.

İpliksolucanları ağaç gövdesinin içindeki bir mantarla beslenirler. Neden bu mantar ağacın içinde böylesine çoğalarak yayılmaya başladı? Mantar çoğalmaya başladığında ipliksolucanları orada mıydı? Yoksa ipliksolucanları, mantar zaten orada olduğu için mi ortaya çıktı? Sonunda, kimin önce geldiği sorusuna varıyoruz: Mantar mı yoksa ipliksolucanı mı?

Daha da ötesi, hakkında çok az şey bilinen ve mantara eşlik eden bir başka mikrop ve mantar için zehirli olan bir de virüs var. Her yönden müdahale üstüne müdahale gelse de söylenebilecek bir tek şey var, alışılmadık sayılarda çam ağacı hızla kuruyor.

İnsanlar çam bitinin gerçek nedenini bilemezler, uyguladıkları “çözümün” nihaî sonuçlarını bilemedikleri gibi. Eğer bu durumla bilgisizce uğraşılırsa bu ancak bir sonraki büyük felaketin tohumlarını atar. Hayır, kimyasal ilaç püskürtmeyle bitten gelen zararın azaldığını bildiğim için sevinemem. Tarımsal kimyasallar kullanmak bunun gibi sorunları çözmek için en uygunsuz yoldur ve bunun yapacağı tek şey gelecekte daha büyük sorunlara yol açmaktır.

Doğal tarımın bu dört ilkesi (toprağı sürmemek, sunî gübre ve hazırlanmış kompost kullanmamak, yabanî otları toprağa sürerek ya da herbisitlerle yok etmemek, ve kiyasallara bağlı kalmamak) doğal düzene uyar ve doğanın zenginliğinin tazelenmesine yol açar. Bütün çabam bu düşünce çizgisinde oldu. Benim sebze, tahıl ve narenciye yetiştirme yöntemimin özü budur.

***
1 Yabani otları öldürmek için kullanılan kimyasal maddelerin ortak adı.
2 Gübre olarak Bay Fukuoka beyaz yoncalardan oluşan bir emin örtüsü kullanır, dövülmüş sapları tarlaya geri verir ve az miktarda kümes gübresi ekler.
3 Bay Fukuoka hiçbir kimyasal madde kullanmadan mahsûllerini yetiştirir. Bazı meyve ağaçlarına böceklerin tırmanmasını engellemek için makine yağı çözeltisi kullanır. Kalıcı ya da geniş spektrumlu zehirler kullanmadığı gibi bir ilaçlama “programı” da yoktur.
4 Yonca, burçak ve çevrine gibi toprağı tavına getiren ve besleyen zemin örtüsü bitkileri.

kaynak: yabanil.net

lynx lynx Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-03-2008, 23:29   #49
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 15-03-2008
Şehir: yalova
Mesajlar: 20
organik tohum kullanmaniz lazim.

lewoli34 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-03-2008, 11:27   #50
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Halit Togay Mesajı Göster
Fukuoka'nın kitabı nihayet Türkçe basıldı. Daha doğrusu Eylül 2006 da basılmış da ben yeni gördüm. Kaos Yayınları Ekin Sapı Devrimi Doğal Tarıma ve Doğal Hayata Giriş. Doğal tarımın mucizevi yönlerini artık birinci elden okuyabileceğiz. Tarlamda ayırdığım kimse girmesin bölümü yanına bir de doğal tarım bölümü ekleyeceğim. Gerçi 5 senedir tarla sürülmedi ve gübrelenmedi ama köylüler sahipsiz bulup biriki kere otunu biçtiler.
Sn.Halit Togay

kimse girmesin ve doğal tarım

bölümlerinde bir gelişme var mı ?

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-06-2008, 13:13   #51
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 03-06-2008
Şehir: izmit
Mesajlar: 49
Galeri: 2
organik tarım

arkadaşlar şimdiye kadarki anlatılanları takip etmeye çalışıyorumda bir arkadaşım bana yapılan bu çalışmaların hormonlu üretim olduğunu iddia etti gerçekten yapılan bu çalışmalar doğol yollarla üretilen bitkilerden farklı mı ?
değilmi ?

ozturk.kerim Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-06-2008, 13:16   #52
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
izzeterisen's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-01-2007
Şehir: Muğla-Ortaca
Mesajlar: 1,316
Galeri: 66
Organik tarımda hormon olmaz.
Varsa organik değildir.

izzeterisen Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-06-2008, 14:58   #53
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 26-06-2008
Şehir: sivas
Mesajlar: 10
organik tarım hakkında merak edilenlere biraz cevap olabilirim sanıyorum.. varsa eğer cevap vermekten mutluluk duyarım

dilber Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-07-2008, 10:38   #54
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-06-2008
Şehir: Artvin
Mesajlar: 394
Galeri: 25
Organik Tarım Nedir?

Tarımsal üretimde kullanılan kimyasalların (ilaç, gübre gibi) olumsuz etkilerinin insan ve toplum sağlığı üzerindeki zararları artarak kendini hissettirmeye başlamıştır. Tüm bu olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçlarının hiç ya da mümkün olduğu kadar az kullanılması, bunların yerini aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerinin alması temeline dayanan Ekolojik Tarım Sistemi geliştirilmiştir. FAO ve Avrupa Birliği tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde “Ekolojik Tarım”, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca’da “Biyolojik Tarım”, İngilizce’de “Organik Tarım” , Türkiye’de ise "Ekolojik veya Organik Tarım" eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.


Kaynak: www.ankara-tarim.gov.tr



Neden Organik Tarım?

Giderek artan nüfusa orantılı olarak yaşadığımız çevre ve yediğimiz ürünlere dikkat etmek gerektiği gibi hassas konular tartışılmaya başladı Türkiye’de. Örneğin organik tarım ile ilk önce yediklerimizin önlemini almalıyız. Neden olarak;

>>Gelecek nesilleri korumak,

>>Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak,

>>Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak,

>>Toprak ve genetik kaynak erozyonunu önlemek,

>>Su miktar ve kalitesini korumak,

>>Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu yapmak,

>>Üretici ve tarımsal işletmelerde çalışan insanların sağlığını korumak,

>>Küçük çiftçilerin güvenliğini üretim döngüsü veya gelir düzeylerini arttırarak sağlamak,

>>Ekonomiyi desteklemek,

>>Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek.

Kaynak: www.egeliihracatcilar.com























Türkiye Organik Tarımda


İnsan sağlığına ve çevreye dost organik tarım ürünleri tüm dünyada büyük ilgi görüyor. Artık kozmetik, tekstil, mobilya gibi sektörlerde de organik ürünler üretiliyor. Üretimi 300 bin tonlara ulaşan Türkiye dünyanın üçüncü büyük ihracatçısı. Ancak yüzde 95’i markasız olan ürünler dünyada farklı etiketlerle satılıyor.

Tüm dünyada doğal ürünlere olan ilgi hızla artıyor. Bu yüzden insan sağlığına ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren organik tarım ürünlerine büyük bir talep var. Dünya ülkeleri yılda 25 milyar dolarlık organik ürün tüketiyor. Üstelik bunlar sadece gıda ile sınırlı değil. Kozmetik, tekstil, mobilya gibi sektörleri de kapsıyor. Türkiye organik tarım ürünleri konusunda dünyanın en büyük üç ihracatçı ülkesinden biri. Ancak ihraç edilen ürünler markasız olduğu için asıl potansiyel bir türlü ortaya çıkmıyor. Markasız ürünlerimiz ihraç edildiği ülkelerdeki firmalarca kendi etiketleri yapıştırılarak pazarlanıyor.

Organik Ürün Çeşidi 200’ü Buldu
10 yıldır organik ürünler satan Nuhun Ambarı’na uğruyoruz. Burada her bir adım, farklı bir kokuya atılıyor. Mor fesleğenden defneye çeşit çeşit baharat arasından, kestane ve orman gülü ballarının yanına varıyorsunuz. Elma, kayısı hatta yumurta bir yana, organik tuz ve toz şeker bile var. Mağazayı eşiyle birlikte işleten Şeref Şen, ürün çeşitliliğinin hızla arttığını belirtiyor. Gerçekten de Türkiye’nin 1996’da 26 ürünle sınırlı yelpazesi, bugün 200 çeşide ulaşmış durumda. Üstelik bunlar sadece gıda ürünleri. Organik ürünler sadece yiyip içtiklerimizle de sınırlı değil. Organik bebek pijaması ve pantolondan masa ve sandalyeye, oyuncağa, rujdan göz kalemine kadar uzanan geniş bir pazardan söz ediliyor artık.

Türkiye’nin organik tarım alanında aldığı yolu rakamlar da kanıtlıyor. Tarım Bakanlığı’nın resmi kayıtlarına göre 10 yıl önce 10 bin ton olan üretim miktarı, bugün 300 bin tonlara ulaştı. Organik tarım yapılan alanlar ise 6 bin hektardan 175 bin hektara çıktı. Yıllık ihracat da 30 ila 40 milyon dolar arasında seyrediyor. Üstelik bu sadece resmi rakamlar. Uzmanlara göre kayıtdışının çok yoğun olduğu sektörde ihracat 100 milyon doları rahatlıkla aşıyor.

İç tüketime gelince... Dünya ülkeleri yılda 25 milyar dolarlık organik ürün tüketiyor ve bu oranın her yıl yüzde 30 büyüdüğü tahmin ediliyor. Elbette dünyadaki gelişmeler, Türkiye’ye de yansımış durumda. Çin ve Hindistan’la birlikte dünyanın en önemli üç ihracatçı ülkesinden biri olan Türkiye, düşük iç talep sıkıntısını yavaş yavaş aşmaya başladı.

Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği Başkanı Ahmet Altındişli’ye göre Türkiye’de iç pazar büyüklüğü 20 milyon dolara ulaşmış durumda. Organik ürün tüketiminin gelecek birkaç yıl içinde 30 milyon dolarlara ulaşacağı tahmininde bulunan Altındişli, tüm büyük marketlerin organik ürünlere yer açmasının talep artışının göstergelerinden biri olduğunu belirtiyor. Altındişli, organik ürün satış noktalarının da özellikle büyük kentlerde ciddi bir ilerleme kaydettiğini, sadece İstanbul’da 25’in üstüne çıktığını anlatıyor.

Markalar Doğarsa Geleceğimiz Parlak
Türkiye’nin organik tarımda geleceği parlak görünüyor. Ancak sorunlar da var. İç talep hâlâ istenen düzeye ulaşmış değil. Bundan da önemlisi Türkiye, organik tarımda markalaşamıyor. Dış pazardan yüksek talep gelmesine karşın ihracatın yüzde 95’i markasız. Tıpkı zeytinyağında olduğu gibi dökme usulde ihracat yapılıyor. Düşük katma değerli markasız satılan ürünler, yurtdışına çıktıktan sonra Avrupalı firmaların etiketleriyle dünya pazarlarına açılırken Türkiye’nin potansiyeli gölgede kalıyor.

Referans’ın araştırmasına göre bu açmazın dışında kalan ve ihracatının tümünü markalı yapan tek firma Elit Naturel. Organik nar ve karadut suyu gibi işlenmiş ve farklı ürünlerle dışarda pazar açan firma dışında Türkiye’nin en büyük üretici ve ihracatçısı konumundaki Işık Tarım bile ihracatının yüzde 97’sinde kendi markasını kullanmıyor. Markalı organik ürün pazarının Avrupalı firmalar tarafından çoktan paylaşıldığına ve bu zinciri kırmanın yüklü yatırım gerektirdiğine işaret eden firma temsilcileri ve pazar uzmanları markasız çıkışın Türkiye’nin organik tarım ürünlerindeki geleceğini riske soktuğunu kabul ediyor. Ancak hükümetin markalaşma çalışmalarına destek sunmaması durumunda riskin büyüyeceğine dikkat çekiliyor.

Gıda dışı organik ürün pazarı ise henüz çok yeni olduğu için Avrupalılar tarafından tutulmuş bir pazar söz konusu değil. Bu nedenle marka sıkıntısını aşmak bu alandakiler için çok daha kolay. Bilinçli yaşam akımı geliştikçe büyüme vaat eden organik tekstil, kozmetik ve mobilya sektöründeki firmalar ürünlerine aldıkları talebin toplam tüketimin yüzde 1’inin bile altında kaldığını belirtiyor. Ancak "merakla gelen siparişlerin" yerini, yerleşik bir pazara bırakacağı görüşünde birleşiyorlar.

Claudia Schiffer’ın Kızı Giyiyor
Fuar Baby markasıyla dünyaya açılan ve Türkiye’nin organik üretimde gıdayı sınır kabul etmediğini kanıtlayan Alkım Tekstil’in sahibi Yusuf Eroğlu, iç pazardaki talep artışını meraka dayandırıyor. Bebek giyimi ile Almanya’nın ünlü Babywalz mağazasına giren hatta ünlü top model Claudia Schiffer’in kızının marka kataloğunda yer aldığı Fuar Baby’nin organik serüveni aslında çok kısa.

Sadece 6 ay önce üretime geçtiklerini belirten Eroğlu, "Müşterilerimiz, organik tekstil ürünümüz olup olmadığını soruyordu. Merak ediyorlardı. Doğal ürünlere yönelik dünya çapında gelişen eğilimin Türkiye’de de kendini göstermeye başladığını fark edince üretimimizin yüzde 10’unu organik ürünlere ayırmaya karar verdik" diyor. Avrupa ülkelerinde organik tekstil pazarının toplam pazarın hâlâ yüzde 2’siyle sınırlı olduğunu ancak büyüme vaat ettiğini anlatan Gültekin, Türkiye’de de bir tür talep sıçraması yaşanacağını ifade ediyor. "Ürün fiyatları normal ürünlerin yüzde 50 üstünde. Yüksek fiyat, talebi düşük tutuyor. Ancak gelecek yıllarda ciddi bir sıçrama bekliyoruz" diyen Gültepe, 2007’de organik üretim payını yüzde 10’dan 20’ye çıkarmayı planladıklarını belirtiyor. Yıllık cirolarının 8 ila 8.5 milyon dolar arasında değiştiğini söyleyen Gültekin, yeni yatırımların ciro artışını da beraberinde getireceğini ifade ediyor.

Organik Oyuncak Fabrikası Yolda
Evinde dikiş makinesiyle peluş oyuncaklar yapan Yusuf Tamer’in öyküsü ise organik oyuncak sektörünün işlenmeye açık olduğunu kanıtlar nitelikte. Oyuncakçılığın baba mesleği olduğunu söyleyen Sinem Oyuncak’ın sahibi Tamer, üretime merdiven altı başlamış. Türkiye Tekstil Hazırgiyim Deri Sanayi Teknoloji ve Tasarım Araştırma Geliştirme Vakfı yetkilileriyle tanışması ise her şeyi değiştirmeye yetmiş. Vakfın temasta olduğu Almanya merkezli bir firmadan organik oyuncak talebi alan Tamer, şimdi Almanya dışında Japonya ve ABD’ye ihracat yapıyor. "Talebi karşılamakta zorlanıyoruz. Fabrika kuracağız" diyen Tamer, bir yıl içinde organik ürün sertifikasıyla üretime geçeceklerini de belirtiyor.

İtalyanlar Organik Nazmi’den Un İstedi
Yurtdışından organik ürün üreticilerine gelen teklifler, Sinem Oyuncak’ın sahibi Yusuf Tamer’le sınırlı değil elbet. Erzurumlu "Organik Nazmi" de İtalya’dan makarnalık un siparişi aldı. Türkçe öğretmenliğinden emekli olduktan sonra baba mesleği çiftçilikte ilerlemeye karar veren Nazmi Ilıcalı, 3 yıl önce "Daphan Ovası Sözleşmeli Organik Tarım Projesi" ile Erzurum’da 633 çiftçiyle organik tarım hareketi başlatmış. Bugün 12 ilden 4 bin üyeli bir birliğin başkanlığını yürüten Ilıcalı’nın başarısı İtalyanların bizzat kendisini ziyaret etmesini sağlamış. İtalyanların 10 bin ton un istediğini anlatan Ilıcalı, "Bu, bölgeye en az 10 milyon dolarlık döviz girecek demek" diyor. Ilıcalı, organik tarıma girişini ise "Doğu bölgelerde yetişen ürünler düşük fiyata alıcı bulabiliyor. Ama bunları organik ürüne çevirip gelirimizi artırabileceğimizi fark ettim. Böylece organik tarıma girdim" sözleriyle açıklıyor.

Rujdan Oyuncağa Organik İthalat Da Artıyor
Dünyada 4000’e yakın organik ürün çeşidi var. Bu ürünlere Türkiye’den de talep artınca ithalatta da artış başlamış. Fransız Greenmanma’nın bitki özü içeriğiyle organik kozmetik ürünlerini Türkiye’ye taşıyan Ganime Ceylan, makine mühendisliği firmasında çalışırken doğal ürünlere olan ilgisini girişimciliğiyle birleştirmiş.

Rujdan allık ve göz kalemine, gündüz ve gece kremleriyle ayak bakım setlerine kadar 78 çeşidi satışa sunan Ceylan, iç pazardan beklediklerinin üstünde talep aldıklarını söylüyor.

Ahşap at arabaları, trenler, yap-boz seçenekleri ile tamamı el yapımı yüzde 100 doğal oyuncakları Avrupa’dan ithal eden Efsane Ticaret ise, 2-3 yıl önce bu alana girmiş. Avrupa’da yüzlerce doğal oyuncak üreticisi olduğunu, buna karşın bu sayının Türkiye’de bir ya da iki ile sınırlı kaldığını söyleyen şirket sahibi Mehtap Şen, "İnsanlar çocuklarının metal ve kanserojen nitelikteki plastik ürünlerle bir arada yaşamasını istemiyor. Pek çok kişi kendisi için ayırmadığı bütçeyi çocuğunun sağlığı için ayırmaya razı" şeklinde konuşuyor.

Marka Yapmakla Kalmadı New York Times’a Çıktı
Türkiye’de organik tarım ürünü ihraç eden 76 firma var. Küçüklü büyüklü hemen hepsi organik tarımda Avrupalılarla rekabetin güçlüğünden ve markalaşma maliyetinin kaldırılamaz boyutta olduğundan söz ediyor. Ancak tek bir şirketle sınırlı olsa da istisnalar var. Elite Naturel markalaşmakla kalmamış, dünyanın en büyük gazetelerinden New York Times’a başarısıyla konu olmuş bir firma. Yıllık ciroları yaklaşık 10 milyon dolar. Bunun 2.5 milyon doları ihracattan. Şirket bugün,Elit markasıyla nar ve karadut dışında organik güllerden ürettiği bir şerbet de ihraç ediyor. Bu ürünlerin dışında, kavun suyundan ayva ve elma suyuna kadar uzanan ürün seçenekleri de var. Çağrı Eşmekaya, "Kanada’dan Avustralya’ya, ABD’ye, Avrupa ve Çin’e kadar pek çok ülkeye satış yapıyoruz. Her birinde 1 ila 3 distribütörümüz var. Kaliteli ve farklı tatlarda üretim yaptığımız için tadanlar devamını istiyor. İnsanlar yeni lezzetlere açık. Biz de onlara bunu sunmaya çalışıyoruz" diyor.

Marka İnisiyatifi Büyüklerde
Türkiye’de organik tarımın geleceği konusunda araştırmaları bulunan eski Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) Organik Tarım Dairesi Başkanı Salih Zeki Yıldız, markalaşma yolundaki Türkiye’nin inisiyatif kullanabilir noktaya gelmesi gerektiğini söylüyor. "Dünya pazarlarında inisiyatif İngiltere ve Almanya gibi güçlü ülkelerin elinde" diyen Yıldız, pazara markalı çıkabilmenin temel kurallarını "Kaliteli üretimden taviz verilmemeli. Ayrıca ölçek büyütüp, maliyet düşürülmeli ve üretimin sürdürülebilirliği sağlanmalı" şeklinde açıklıyor. Yıldız, organik tarımın istenen noktaya gelebilmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:

Dekar başı destek miktarı 13 YTL’den 20-25 YTL’ye yükseltilmeli.
Organik tarımda, ürün bazlı birliklerin kurulması teşvik edilmeli.
Birlik kuruluşu ve üyeliğiyle ilgili müeyyideler azaltılmalı ve basitleştirilmeli.
Üretici birlikleri, küçük ölçekli üreticilerin ortaklıklara girişmesini sağlayabilmeli.

Dünyada 25 milyar Dolarlık Pazar Var
130 ülkede 24.1 milyon hektarda organik üretim yapılıyor.
Dünya organik tarım alanlarının büyüklüğü 40 İstanbul’a eş.
AB ülkelerinin toplam üretim alanı 5.6 milyon hektar, işletme sayısı 175 bin.
Dünyada 25 milyar dolar, AB’de 15.4 milyar dolarlık bir organik tarım pazarı var.

Türkiye’de Üretim 10 Yılda 30 kat Arttı
Türkiye, Çin ve Hindistan’la birlikte en önemli ihracatçı ülke.
Türkiye’nin en önemli ihraç pazarı AB ülkeleri.
Almanya, İngiltere, İsviçre, Avusturya, Hollanda, Fransa ve Danimarka başlıca alıcı ülkeler.
İhraç edilen ürünler arasında kuru kayısı, incir ve üzümün dışında anason, rezene, kişniş, badem, ceviz, çamfıstığı, reçel ve konserveler bulunuyor.
1996’da 10 bin ton olan üretim, 300 bin tona ulaştı.
103 bin hektarda, 300 farklı çeşit ürün yetiştiriliyor.
Türkiye’nin ihracatı resmi olmayan kayıtlara göre 100 milyon doların üstünde.
İç pazar büyüklüğü ise 20 milyon dolar.

Hormon ve Kimyasal İlaç Kullanımı Yasak
Gelişmiş ülkelerde 1980’lerde uygulanmaya başlanan ve doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren organik tarım, kimyasal ilaç, hormon ve mineral gübre kullanımını yasaklayan bir üretim modeli. Bu yöntemde tarım ürününü hastalıklardan korumak vb. ihtiyaçlarını gidermek için sadece uluslararası kuruluşlarca onaylanmış doğal ilaç ve gübreler kullanılabiliyor. Organik tarımda genetiği değiştirilmiş organizmaların üretimine ya da girdi olarak kullanımına izin verilmiyor. Ürünün organik ürün olarak satışa sunulması da kurallara bağlı. Bunun için atılacak ilk adım, Tarım Bakanlığı tarafından belirlenmiş 7 kuruluştan birine sertifikasyon başvurusunda bulunmak. Sertifika sahibi işletmelerin ürünleri, sertifika kuruluşları tarafından periyodik kontrollere tabi tutuluyor. Onay verilmemiş bir ilacın kullanımı tespit edilirse, sertifika da iptal ediliyor.

Kaynak: Referans Gazetesi/Pınar Arat

Emine Aktaş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-07-2008, 08:28   #55
Ağaç Dostu
 
Organik's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-07-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 105
Galeri: 46
Japonlar organik Türk çayını sevdi

Karali Çay Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karali, Japonya’ya deneme amaçlı olarak gönderdikleri 2,5 tonun üzerinde ’organik çayın’ büyük ilgi gördüğünü
söyledi.
Karali, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Rize’deki bahçelerinde 2000
yılında organik çay üretimine başladıklarını, 2005 yılında organik çay
üretim sertifikası aldıktan sonra ihracat konusundaki çalışmalarını
hızlandırdıklarını belirtti.
Japonya’ya geçtiğimiz ay organik çay ihraç ettiklerini, bu ülkeye ilk
aşamada deneme amaçlı olarak 2,5 tonun üzerinde çay gönderdiklerini ve
ürünün büyük ilgi gördüğünü ifade eden Karali, şöyle konuştu:
"Gelişmiş ülkelerde, özellikle organik ürünlere ilgi sürekli artıyor.
Karali Çay olarak, organik çay üretiminde ve yurt dışı pazarlarda önemli
aşamalar kat ettik.

Geleneksel çay kültürleriyle tanınan Japonlar’a Türk organik çayını
tattırdıklarını dile getiren Karali, bu ülkede ürünlerine gösterilen
ilgiden oldukça memnun olduklarını, geleneklerine çok bağlı olan Japon
tüketicisine Türk çayını sevdirmeyi başardıklarını vurguladı.
kaynak:milliyet

Organik Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-07-2008, 08:31   #56
Ağaç Dostu
 
Organik's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-07-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 105
Galeri: 46
Yiyecek ve giyeceklerden sonra kremler de organik

Organik yiyecekler, çamaşırlar, jeanler, pedlerden sonra organik meyve suyundan yapılmış kremler de artık kadınların yoğun ilgisini görüyor. Madonna, Kate Hudson, Cameron Diaz, Scarlett Johansson, Katie Couric, Marcia Cross ve Alison Lohman gibi ünlü yıldızların da kullandığı tamamen ‘organik’ meyve suyu ve bitki özlerinden oluşan tek cilt bakım markası Juice Beauty yakın zamanda ülkemizde de satılmaya başlandı. Organik kremlerin diğerlerinden farkını, etki mekanizmasını ve tüm özelliklerini Kimyager ve Organik Ürün Uzmanı Çağla Ercanoğlu ile konuştuk.

# Organik meyve suyundan elde edilen kremlerin diğerlerinden en önemli farkı nedir?

Günümüzde tarımsal üretimde kullanılan ilaçlar, hormon ve kimyasal gübre gibi maddeler insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini artarak göstermeye başladı. Tüm bu olumsuz etkileri kaldırmak amacıyla kimyasal gübre ve tarımsal savaş ilaçları yerine aynı görevi yapan organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerine dayalı yapılan tarım üretimiyle organik ürünler üretiliyor. Organik meyve suyundan üretilen ürünler, tamamen organik şartlarda üretilen meyvelerden oluşuyor ve bu sebepten dolayı diğer kremlerden en önemli farkı içeriğinde hiçbir zararlı kimyasal madde barındırmaması. Sürekli büyüyen kozmetik sektöründe, gıdalarda kullanılması yasak olan zehirli kimyasallar barındıran ürünler de kullanılıyor ve bu durumdan çoğu tüketici haberdar değil.

# Peki, etkisi diğerlerine göre nasıl?

Juice Beauty’nin hazırlanışında su yerine, taze sıkılmış organik meyve suyu özleri kullanılıyor. Patent bekleyen organik meyve suyu bazı, tüm diğer markaların kullandığı su bazından farklı olarak, antioksidanlar, çok değerli vitaminler, hayatî önem taşıyan bitkisel besleyiciler ve güçlü hidroksil asitler bakımından doğal ve zengin bir formül sunuyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada, organik meyve sularının, organik olmayan meyve sularına kıyasla 2 kat daha fazla besleyici olduğu da saptanmıştır.

# Bu ürünler yaşlanmaya karşı etkili mi?

Güçlü antioksidan teknolojisi ve DMAE, alfa lipoik asit, koenzim Q10, peptidler, yağda çözülen C vitamini, çok değerli yağ asitleri ve organik içerikler, yaşlanma etkilerine karşı en başarılı sonuçları veriyor. Peeling etkili ürünlerin özünü, organik meyve suları ve ham şeker kamışından elde edilen doğal alfa ve beta hidroksil asitler oluşturuyor. Kusursuz bir pH dengesine sahip olan Juice Beauty ürünleri, en hassas ciltlere bile uygun formüllerle üretiliyor.

# Meyvelerin gerçekten organik olup olmadığı kontrol ediliyor mu?

Juice Beauty’de kullanılan tüm organik maddeler, ABD Tarım Bakanlığı’nın resmen tanıdığı bir kurum tarafından onaylanmıştır. Juice Beauty ürünlerinde kullanılan başta meyve suları, aloe vera, bal, bitkisel ürünler, bitki yağlar, şeker ve temel yağ asitleri olmak üzere tüm organik hammaddeler, USDA tarafından onaylanan sertifikalı organik çiftliklerde yetiştiriliyor. Ayrıca, tüm organik içerikler, yetiştirildiği eyalete göre, CCOF (California Sertifikalı Organik Çiftçiler Birliği), Oregon Tilth, Uluslararası Kalite Garantisi (Quality Assurence International) ve Washington Tarım Bakanlığı gibi, yerel organik sertifikalara da sahip. Kesinlikle hiçbir ürünümüz hayvanlar üzerinde test edilmiyor ve hayvanlardan elde edilmiş hiçbir katkı maddesi de içermiyor.

# Nasıl bir teknoloji kullanılıyor?

Organik ürünlerde de kozmetik sektöründe uygulanan yüksek teknolojiler uygulanıyor. En önemli fark, etken maddelerin organik olmasıdır. Ayrıca zararlı kimyasallar kullanılmıyor.

# Bir ürün açıldıktan sonra kaç ay kullanılabiliyor?

Koruyucu maddeler kullanılıyor, fakat paraben gibi sağlığa zararlı olanları tercih edilmiyor. Ürünler ambalajda belirtildiği gibi açıldıktan sonra 18 ay kullanılabiliyor. Raf ömürleri ise 2-3 yıl arasında değişiyor.

kaynak:akşam gazetesi

Organik Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-07-2008, 09:31   #57
Ağaç Dostu
 
Organik's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-07-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 105
Galeri: 46
Bir de şu var, organik diye yetiştirilen ürünler arılar ve rüzgar tarafından, polenlerle olsun tohumla olsun genetiği değiştirilmiş ürünlerle karışıyor. Bu sebeple bilim adamlarının iyi bir araştırmayla ürünün orjinallerini bulup, gerek doğadan gerek kayıtlardan, böylece ancak bu türler çoğaltılmalı. Aksi takdirde genetiği değiştirilmiş, bozulmuş bir ürünü kimyasal ilaçlar kullanılmadan üretipte doğal üretim diye insanlara kakalarsan bu doğal gıda değildir. Bunların çok dikkatlice araştırılması gerekiyor.


Düzenleyen Organik : 08-07-2008 saat 13:53
Organik Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-07-2008, 17:37   #58
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-06-2008
Şehir: Artvin
Mesajlar: 394
Galeri: 25
organik tarımda samimiyet

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi tabiatçı Mesajı Göster
Bir de şu var, organik diye yetiştirilen ürünler arılar ve rüzgar tarafından, polenlerle olsun tohumla olsun genetiği değiştirilmiş ürünlerle karışıyor. Bu sebeple bilim adamlarının iyi bir araştırmayla ürünün orjinallerini bulup, gerek doğadan gerek kayıtlardan, böylece ancak bu türler çoğaltılmalı. Aksi takdirde genetiği değiştirilmiş, bozulmuş bir ürünü kimyasal ilaçlar kullanılmadan üretipte doğal üretim diye insanlara kakalarsan bu doğal gıda değildir. Bunların çok dikkatlice araştırılması gerekiyor.
Arz-talep dengesinde insanların doğal olana yönelmesi,nasıl olursa olsun kazanç olsun diye düşünenlerin entrikaları ile de karşılaşmaktadır.Organik gübre adı altında kullandığınız bir gübrenin,hastalıklı bir hayvanın kemik,kan ve tüylerinin kurutulmuş karışımı da olabilir.Veya kullanılan bu hayvan atıklarının genetiği ile de oynanmış olabilir.Bunlar bizi niye ilgilendiriyor?İnsanların iyi niyetini para olarak kullanmak isteyenler, her devir ve mekanda bulunmaktadır.
Bizim yapmamız gereken,sorumluluklarımızı en ahlaki düzelde yerine getirmeye çalışmaktır.

Emine Aktaş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-07-2008, 18:30   #59
Ağaç Dostu
 
Organik's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-07-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 105
Galeri: 46
Piyasadaki ürünlerin denetimi yeterli midir?

Kimler tarafından bu denetimler yürütülüyor?
Devletin denetimi yeterli midir veya denetimde uyguladığı sistem?
Denetiminde denetiminin olması gerekmiyor mu; aynen rekabet ortamı gibi.. Bazı durumlarda parayla susturulabiliyor gerçekleri açıklayabilecek olanlar. Parayla susturulamayacak kadar fazla ve geniş kapsamlı araştırma-denetleme birimleri mevcut mu? Gerçekleri kendi çıkarlarına çevirecek sözleri söyleyenlerin yalanlarını ortaya dökecek kadar yaptırım gücü yüksek dernekler,kurumlar var mı?

Ayrıca yiyeceklerimize zehir katanların ve organik yaşamı altüst edenlerin kimlikleri ve şirketleri, ürettikleri markalar ve ürünlerinin adı teşhir ediliyor mu? Yapılanlar yeterli mi?

Şirketler için kötü imaj birçok şeyi altüst eder; çünkü onlar için reklam çok önemlidir. Hele güvenilir kurumların katkılarıyla ve delilleriyle ortaya konmuş bilimsel kanıtlar bir düzenbazlıktan ve zararlı bir oluşumdan söz ediyorsa bu çok dikkat çeker ve bunu yapanlar için büyük yıkımlara sebep olur. İmajı zedelenir, müşterisi azalır bazıları iflas eder..

Organik Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-07-2008, 18:43   #60
Ağaç Dostu
 
yakamozsimsek's Avatar
 
Giriş Tarihi: 01-09-2007
Şehir: paris
Mesajlar: 282
Hayret'ya organik tarimdan herkezin gozu korkmus oysa'ki o kadar basitki,yeterki kucuk sorunlara dikkat edelim aslen çok basittir.Inanin hayret ediyorum turkiyede tarimin en ust seviyede olmasi gerekirken bu hale gelmesi,dusundurucu.Yazilanlar çizilenler dogrudur ancak is icrata gelince isler degismektedir.Unutmayinizki istemek basarmaktir.
travaux paysagist
ibrahim simsek
Not bu arada turkce yazima laf etmeyiniz kurallariniz agir

yakamozsimsek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Etiketler
armutlu, organik, tarım


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 03:43.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024