agaclar.net

agaclar.net (http://www.agaclar.net/forum/)
-   Mum çiçeği (Hoya) (http://www.agaclar.net/forum/mum-cicegi-hoya/)
-   -   Mum çiçeği Hikayeleri (http://www.agaclar.net/forum/mum-cicegi-hoya/8957.htm)

dkp 24-05-2008 22:55

Mum çiçeği Hikayeleri
 
Geçenlerde Mum çiçeğim ile ilgili duygularımı yazıya dökerek dostlarıma göndermiştim.

Bir büyüğümüz de kendi hikayesini bana göndermiş,okurken çok duygulandık eşim de ben de dolan gözlerimizi birbirimizden saklamak için biraz çabaladık.

Paylaşabileceğimiz ' Mum çiçeği hikayeleri ' vardır umudu ile bu başlığı açıyor ve başlatıyorum.

Sebahattin Sargın 24-05-2008 23:00

Sevgili Dkp;

Sizi duygulandıran o hikayeyi bizde okumak isteriz, bizimle paylaşır mısınız acaba? Hem bu sayede ilk hikayeyi de siz yazmış olursunuz...

Sevgiler ;)

dkp 24-05-2008 23:05

2 Eklenti(ler)
Botanik bahçesini geziyorduk,şaşkın bakışlarıma,heyecanlı halime ve bitmeyen ısrarcı sorularıma tahammül edebilen bir görevli gezdiriyordu bizi.Mumçiçeğinden o kadar çok söz ettim ki en sonunda dayanamadı şöyle bir soru sordu :
-Dilaver Bey ; ne anlıyorsunuz şu mum çiçeğinden,hepsi ayni çiçek.Bakınız botanik bahçesindesiniz,nadide çiçek mi arıyorsunuz mevcut. Gökkuşağındaki kadar renk,parfüm imalatçısı kadar koku,ilkbaharda uyanmış doğa görüntüsü gibi güzellikler,peygamber sofrasındaki kadar meyve ve dokunduğunuzda tüm duyularınızla hissedebileceğiniz çiçekler var.Siz mumçiçeği diyorsunuz.
-Tamam hepsi çok güzel ama , benim için mumçiçeği güzelden de öte çok özel,ne diyebilirim ki ?
Güzel bir gün geçirmiştik , yeni dostluklar,ortam,mekan,zaman her şey farklıydı ama ben;soruda kalmıştım. Anlatmalıydım nedenini ; anlatamadım !
Hissettiklerimi anlatabilir miydim.. acaba ?

Denemek istiyorum,önce kendime anlatmalıyım .
1983 yılı izinli olarak terhis olmuştum. Dostlarımızı ziyaret ile yeni bir döneme başladım.Saydığım ve sevdiğim tabib büyüğümü ziyarete gitmiştim.Sohbetimiz esnasında duvara çivi çakmamı rica etti,diğer taraftan da çiçek hakkında bildiklerini anlattı.Neler anlattığını hiç anımsamıyorum.Anımsadığım;1927 doğumlu bir tabib bu çiçeğe değer veriyor...Sanki bayrak yarışı gibi;bu çiçeği ben devralmalıyım ve benden sonraki yetiştiricisine teslim etmeliyim. demiştim.İçimden.
Kırılmış bir daldan tutturulmuş mumçiçeğini kabul ederek,kaldığım bir göz odanın yolunu tuttum.
Uygun bir yer bulup diktim ve sulamıştım.Onunla ilgilendiğimde kendimi yalnız hissetmiyordum suluyor,dibini kürdanla çapalıyor,filizlerini bağlıyor ve bazen de dertleşiyordum. Evim ,geleceğim,işim,aşım,ailem ,eşim olacak mıydı ? Kaygılarımı,hayallerimi,planlarımı hep onunla paylaştım .Hani derler ya iyi günde kötü günde,sanki ikimiz için söylenmişti.Boş bir evin bir göz odasında birkaç ay geçirdikten sonra,annem ve kardeşim bir daha ayrılmamak üzere bir araya gelmiş,yeni bir dünyaya geçmiş ve çalışmaya başlamıştım.
Ben iş değiştirdikçe o da ortam değiştiriyordu.Kardeşim evlenmiş,ben aşık olmuştum,anlamış mıydı acaba başka birini; kırıldı, kurudu, küçüldü. Ben mi onu etkiliyorum o mu beni etkiliyor bilemiyordum.Birimizin durumu ne ise diğeri de ona uyum sağlıyordu sanki.
Üç yıl olmuştu birlikteliğimiz, mumçiçeği için hoşuma gitmeyen bir rivayet duydum.İkimizin de her günü bir önceki günden,her yönüyle daha iyiydi.Annemi,doğduğum yeri ve hayallerimi seçip İzmir de kalmaya karar verdim,asgari ücrete razı olarak..
Mumçiçeğimi işyerlerime hep taşıdım ,öyle olumsuz ortamlarda bulundu ki,aklıma geldikçe duygularımın yoğunlaştığını hissediyorum,emanet dahi verilmişti..
Milenyuma gelmiş,evlenmiş,annemi kaybetmiş,bir oğul ve düzenli bir evim olmuştu.Emanetçiden mumçiçeğimi aldım.Kontrolüm altında on dört yılda ne uzamış ne kısalmış kendini korumuştu,saksı ve toprağını değiştirerek ikametgahına yerleştirdim.Üç yıl içinde muhteşem büyümüş ve sonunda çiçeklerini vermişti.
Çiçekleri bilgisayar ortamına aktarıp arkadaşlarıma gönderdiğimde çok şaşırmışlardı.
Şairlerimizden biri sormuştu , mutluluğun resmini yapabilir misin ? diye .
İşte mutluluğun resmi buradaydı .
Satın almak için mumçiçeği bulamamışlardı arkadaşlarım....
Gübre veriyorum düşüncesiyle ot öldürücü ilaç vermiş ve mumçiçeğimi her gün biraz daha kötüye göndermiştim..
Saksıyı ve toprağı değiştirmem onu kurtaramayacaktı,dilimledim.Yirmi kadar çelik diktim ve farklı ortamlarda olacağını düşündüğüm arkadaşlarıma dağıttım.
Yeni bir mumçiçeği bulmam gerekiyordu.Gözlerim kiralık ev arar gibi balkonlarda hep onu aradı.Kapı çalıp çelik istediğim de çok oldu. agaclar.net ile tanışmam da bir kapı çalmasıydı.Diktiğim çeliklerden üçü yetişmiş olarak dört yıl sonra evine geri döndü.Farklı bölgelerden gelen mumçiçeklerim oldu.Gelecek olanlara 'siz de gelin hala yer var burda ' diyorum.
Benim için mumçiçeği bir çiçekten de öte ; paylaştığım; dostluk, emek, sabır, sevgi, aşk, sadakat, özveri, huzur, başarı, umuda açılan bir kapı ve daha birçok önemli değerdir ve/veya bu değerlerin bir simgesidir.

Dilaver KAPLAN / İZMİR


Konu kahramanım...
Eklenti 82508
2004 yazında...
Eklenti 82509

Sebahattin Sargın 24-05-2008 23:11

Sevgili Dkp;

Gerçekten çok güzel, gerçek sevgi budur. Çekim yasası işleyişini devam ettirmiş, siz mum çiçeğinizi düşündükçe oda bazen hasarlıda olsa size geri dönmüş. Bu hikayenizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim...

Sevgiler ;)

Ayşe Özdil 25-05-2008 12:38

Dilaver Bey , hikayenizi okudum. Çok dokunaklı ve etkileyici anlatmışsınız. Teşekkürler.

papatyam 26-05-2008 09:48

Dilaver Bey, hikayeniz çok güzel, en etkili olan da anlatımınız yazıyı herkez yazar ama etkileyemez, paylaştığınız için teşekkürler.

dkp 30-05-2008 00:57

Sayın BATUR un izni ile yazısını yayınlıyorum.

Merhaba Dilaver Bey oğlum; yazdıklarınızı okuyunca cok duygulandım. Kendi kendime dedim ki, acaba butun mum cicekleri benzer bir oykuye sahip mi? Benim mum cicegim elli dört yasında. Ve cok huzunlu bir hikayesi var.
Kısaca anlatayım.
Sene 1954. Ben o zaman 15-16 yasındayım. Bizim o zaman altlı ustlu oturdugumuz bir kiracımız ve kiracımızın Melek diye bir kızı vardı. Melek benden yasca biraz buyuk, uzun boylu, tam gencliginin guzelliginin ustunde bir kızdı. Malum genclik, Melek; mahallemizden sık sık gecen Mesut diye bir gence gonul verdi. Tabii o zamanlar simdiki gibi, bulusmak, gorusmek gezip tozmak nerdeee?? Perdenin arkasında veya sagda solda karsılasmalarda sadece bakısarak gizli saklı yasanıyordu asklar.
Melek’in kereste tuccarı, oldukca sert bir abisi vardı. Melek cok cekinirdi abisinden. Cesaret edebildigi, Mesut gecerken onun duyacagı sekilde bana, aksam acık hava sinemasına gideceklerini soylemekti. Mesut haberi duyunca, her seferinde onlardan once gider, kapıya yakın bir yerde bekler, kendince onları karsılar, onlar oturduktan sonra Melek’i rahatca gorebilecegi bir yer bulur ve film boyunca filmden cok Melek’i izlerdi.
Gel zaman git zaman baktı olmuyor, Mesut kıza biraz yakınlasmak, hic olmazsa haberlesebilmek umidiyle, benim abimle ,samimiyet kurdu. Uygun bir zamanda ağabeyime acıldıgında, abim haber filan tasımayı reddetmis, ama mesut’a madem o kadar cok seviyorsun gel iste kızı diye cesaret vermis. Abim; ''asktan sevdadan deli gibi olmus cocuk, ama sakın sen karısayım deme'' diyerek benim kulagımı cekmisti.
Neyse cok uzatmayayım, Mesut, kapımızın onunden gecerken, uzerinde iki tek yaprak bulunan kuru bir dalı bir yandan koklayıp gogsune bastırıyor, bir yandan Melek’e bakıyor. Merak ediyoruz ne bu diye. Cunku uzerinde cıcek yok. İki tek yaprak sadece. Kokulu butun cicekleri dusunuyoruz. Hic biri yakısmıyor.
Bu boyle gunlerce surdu. Sonra bir gun elindeki o iki tek yapragı bizim kapının onune dogru attı gitti Mesut.
O sırada da Melek’in abisinin kapının onune cıkacagı tuttu.
Yaprak yerde duruyor ama Melek nasıl alacak? Geldi bana yalvardı. Ne olur git al onu, gunlerdir elindeydi o cicek, opup kokladı onu. Ne olur git al bir kerecik koklayayım bende diye.
Masal gibi geliyor simdi.
Gittim aldım.
Annem dalı elimde gorunce bir sevindi bir sevindi nereden buldun onu? Mum cicegi bu her yerde bulunmaz dedi. Annem de Allah rahmet eylesin pek meraklıydı ciceklere, hemen goturup bir saksıya dikti o cicegi. Yani Melek daha elini suremeden o iki yapraklı kuru dal, saksıdaki yerini aldı. Annemin elinden midir nedir? Diktigi butun cicekler tutardı. Nitekim tuttu mum cicegi de, yaprak vere vere gun gunden buyudu.
Bu arada Mesut ailesiyle birlikte geldi ve Melek’i Allah’ın emri ile istedi ama,maalesef Melek’in abisi nuh dedi peygamber demedi. Melek'ten anne ve babası olmadıgı icin abisi sorumluydu. Mesut, Melek’e gore daha ufak tefek kalıyordu. Asıl neden ise Mesut’un yaptıgı isi yogurtculugu begenmemislerdi.
Tabii buyukler ne kadar hayır derse desin, ask “Hayır” mı dinler.
Bunlar uzaktan bakısmaya devam ettiler. Bir sure sonra Melek'ler tasındı, hayat iste, birbirimizin izini kaybettik yıllarla.
1964 yılında mum cicegi on yasında oldugu halde hic cicek acmamıstı. Bu nedenle annem gonul rızasıyla cicegi bana verdi evlenirken. Yirmi yıl kadar gozum gibi baktım o cicege. Dilaver Bey oglum, senin gibi yeri geldi uzuntulerimi yeri geldi sevinclerimi paylastım, hic bir cicegimle konusmadıgım kadar konustum onunla. Bu yirmi yıl boyunca ne kadar emek verdiysem, ne kadar ozen gosterdiysem de bir tek kez bile cicek acmadı bana.
Sonra bir gun tasınırken anlık bir ofkeyle söktüm aldım saksısından mum cicegini, bahcenin bir kosesine attım bıraktım onu orada.. Altı ay, bir sene kadar sonra eski evime yolum dustugunde ne goreyim. Söküp attıgım yerde duruyor mum cicegi. Bir tarafı solmus gitmis ama kökünün birisiyle tutunmus yasama. Baya orselenmis ama yasıyor.
Mesut ve Melek geldi aklıma, icim sızladı. Bırakamadım onu orada. Ya sabır, var bunda da bir hayır diyerek aldım geldim tekrar evime. Bir on sene kadar da oyle gecti. Yemyesil, yaprak yaprak, kocaman oldu ama bir tek tane bile cicek vermedi. En sonunda goturdum yazlık evimin arka tarafında kuytu bir koseye saksısıyla bıraktım. Ne olursan ol artık burada dedim. Bir sure sonra sizlere omur esimi kaybettim. O olmayınca ne isim var benim bir basıma yazlık evde? Evlatlarım da evlenip coluk cocuga karısmıslardı. Kızlarımdan biri cocuklarıyla yazlarını orada gecirmeye basladı.
Bir gun kızım beni aradı. Anne bazı aksamlar arka tarafa cıkınca bir koku geliyor sana anlatamam guzelligini, bazen hafif ucucu yel gibi tatlı tatlı, bazen ic bayıcı guclu kuvvetli. Bana mı oyle geliyor diyorum arayıp bulamıyorum kaynagını dedi. İlk once sasırdım bende, hic tahmin edemedim. Sonra aklıma geldi heyecan icinde tarif ettim mum ciceginin yerini, kızım git bak o mu kokuyor dedim. Anne o degil gunduz kokladım ben onu, o hic kokmuyor dedi. Sen simdi git kokla, bu saatlerde salmaya baslar o kokusunu dedim. Kızım baktı geldi evet anne o kokuyormus, oyle farklı guzel bir kokusu var ki insana yasama sevinci, huzur veriyor ama ciceklerinden goz yası gibi damlalar suzuluyor dedi. Bir kez daha yuregim cızzz etti. Bana oyle geldi ki o anda cicek sanki bana sitemle “soz vermistin ama sende beni terk ettin” diyor ve bırakılmıslıgın yalnızlıgın caresizligini duyumsayarak aglıyor.
İlk fırsatta gittim o cicekten bir dal aldım. Eve getirip diktim. Uzun uzun konustum dertlestim onunla, neler gecirdik biz birlikte seninle dedim, bir omur. Kac yıl bu dile kolay.
Bir kac yıl once de tesadufen uzak bir ahbaba denk geldim. Evine gittigimde eski fotograflarından birinde Mesut’u gordum. Ahbabım Mesut'un yakın akrabası oldugunu ve bir gonul hikayesi yuzunden hic evlenmedigini soyledi. Bildigim kadar, fazla ayrıntıya girmeden anlattım olayı. Evet dedi yıllardır anlatırlar aynı olayı. Kara sevda gibi bir seymis. Kızı kaybedince hayata kusmus, tek avuntusu ciceklermis…
İste boyle Dilaver Bey oglum, cocuklarımdan birine, mum cicegimin resmini cektirip yollamak istiyorum size en kısa zamanda. Agac gibi oldu benim mum cicegim. Menekselerim, mavislerim daha pek cok cicegim var ama hayatımda mum ciceginin yeri apayrı. Benim icin o en basit anlamıyla ask sevda, ozlem huzun demek. Ona baktıgım her sefer “hayat“ diyorum icimden. Acısıyla tatlısıyla, uzuntusuyle kederiyle bir omur demek o benim icin. Herseyi herkesi oldugu gibi kabul etmek demek. Ama galiba en cok da onur demek. Her seye ragmen yasamanın dimdik ayakta durabilmenin simgesi o benim icin.
.
.
Sevgiler.
Gül BATUR
15.05.2008

Konu kahramanımız.
http://www.agaclar.net/forum/showpos...postcount=3174

Penelophe 30-05-2008 01:09

Ne diyeceğimi bilemiyorum, çok etkileyici.. Tekrar tekrar okunacak fakat hayatta bir kez karşılaşılacak türden Gül Batur'un yaşadıkları..

İklimsiz 30-05-2008 01:19

Gül hanımın mumçiçeğini ilgili başlıkta görmüş, vurulmuş, sevdalanmıştım adeta. Burada da hikayesini okuyunca tüylerim ürperdi.

Allah birlikteliğinizi daha uzun yıllar devam ettirsin.

Sevilay 30-05-2008 01:26

O muhteşem çiçeğe de böyle bir öykü yakışırdı.

papatyam 30-05-2008 09:56

Tüylerim diken diken oldu, Gül Hanım maşallah çiçeğiniz de harika duruyor, sevgiler.

Sebahattin Sargın 30-05-2008 10:48

Of işte bu vallahi ya, gerçek aşk o zamanlar varmış. Şimdi nerde kızlarda mum çiçeği aşkı olacak, vallahi benimde tüylerim diken diken oldu. Bu olaya bir film bile çekilir. Gül Hanımcığım bu anınızı bizimle paylaştığınız için gerçekten çok teşekkür ederim.

Sevgiler ;)

Gül Batur 03-06-2008 12:57

Güler Hanım güzel dileklerinize teşekkür ederim .
yaşı var biraz on yaşında belkide daha fazla bu saksıya gecirirken saksının en dibine
ahır gübresi koydum onun çok faydası oldu .
beş senede olmuştur bu saksıya geceli .
daha güzelleri sizlerin olsun.

havas 08-08-2008 02:08

Çocukluğumda evimizde pencerede boylu boyunca uzayan bir mum çiçeğimiz vardı. Onun çiçeği olduğunu hiç bilmiyorduk ama yapraklarının sertliği parlaklığı çok hoşumuza gittiği için çok seviyorduk. Hatta temizlik yapmayı fazla sevmeyen ben, elimde bez, yapraklarının tozunu alıyordum sık sık.. Sonra kardeşim doğdu.. Biraz yaramazca olduğu için evde pencerede ne kadar çiçek varsa hepsini düşürüyordu yere.. Böyle olunca da çiçekler mecburen oturma odasından salona taşındı ve bu taşınmanın sonucunda da Isparta'nın kış soğuğuna dayanamadı sevgili mum çiçeğimiz.. Geçen hafta bir arkadaşımla konuşurken laf arasında mum çiçeği olduğunu öğrendim. Nasıl heyecanlandım, nasıl sevindim anlatamam.. Bana getirebilir misin dalından, dedim. Sağolsun ikiletmedi bile.. Bu arada forumda da mum çiçeği hakkında detaylı bilgi toplamak için oldukça yoğun okumalar yaptım.. Pazartesi suya koydum getirdiği çeliği.. Yavaş büyüsün, çiçek açmasın hiç önemli değil.. Ölmesin yeter.. Mum çiçeği hakkındaki sayfalarda dolaşırken de yukarıdaki hikayeye takıldım.. Resmen gözlerim doldu.. Kokusunu hiç duyamadığım halde burnuma hafif hafif kokusu geldi sanki o güzelim mum çiçeğinin.. İnşallah seneye bu vakitler gerçekten doya doya koklayabilirim sevgili çiçeğimi..

Nariel 08-08-2008 18:17

Benim mum çiçeği hikayem acıklı değil, aksine nerdeyse komedi. Üstelik hiçbir zaman mum çiçeğim olmadı..

Bu çiçeğe aşık olup aylarca heryerde arayıp, sadece bir yerde bulunca pahalı diye almayıp, sonra da niye almadım diye çok üzülünce, rüyalarımda dinlenme tesislerindeki restoranlardan mum çiçeği çeliği çalmaya çalışıyordum garsonlara göstermeden.

Buna benzer rüyalarım devam ederken bir gün, iki yıldır görüşmediğim bir arkadaşım eve misafirliğe geldi ve çiçeklerle dolu balkonlarımı ona gösterdim. Çiçekleri hayranlıkla seyrederken "mum çiçeğini bilir misin?" diye sordum, ismini bilmiyor olsa gerek ki cevap veremedi. Sonra mum çiçeğinin özelliklerini anlattım ona çiçeği çok aradığımı belirterek: "sarılıcı bir bitki, etli ve sert yaprakları var, çok güzel kokulu çiçekleri var ve geceleri çiçeklerinden ballar damlıyor. Eski zamanlarda yetiştirilirmiş, şimdi bulunması çok zor.."

Bilmediğini söyledi ve balkon sefasına devam ettik. Arkadaşım normalde bitkilerle pek ilgilenmediği için her çiçeğin adını soruyor ve tohum alıp alamayacağını merak ediyordu. Bir süre çiçeklerden konuştuktan sonra, "benim de çok sevdiğim bir çiçek var, sarmaşık" dedi..

"Odayı boydan boya dolaşır, kalın yapraklı, böyle oval oval, yapraklarında beyaz benekler var ve 4-5 yılda bir çiçek açar, çok güzel kokar çiçekleri ve küme kümedir, senin şu yer minelerinin biraz daha sıkı öbeği, pembe yıldız gibi olur.."

"Ah arkadaşım", dedim, "bu dediğin çiçekten nerde var?" ..

Yakın zamanda biryerde görmüş ama nerede olduğunu hatırlayamadı, tarif ettiği Mum Çiçeğini bulursa bana çelik getirecek..


Yine başka bir arayışım daha:
İzmir'e babaannemin yanına geldik ve ilk fırsatta ona da mum çiçeğini bilip bilmediğini sordum. "Kızım mum çiçeğini bizim şu karşı apartmandaki bi kadın bana vermişti, uzayıp kocaman olmuştu ama hiç açmadı" dedi, kadın ona çok güzel kokulu açar diye vermiş. Sonra da bir ara babaannem ilgilenememiş ve çiçek ölmüş..

Heyecanla kadında hala olup olmadığını sordum, "kocasından ayrıldı, evinde pek durmuyo artık, bilmem ki var mıdır" dedi ve ben belki bir gün isteme şansım olur diye heyecanla beklemeye başladım..

Ta ki bu olayın 30 yıl kadar önce olduğunu öğrenene kadar..

Ben mum çiçeğini değil, mum çiçeğini arayıp da bulamamayı sevdim..

4.tekilkişi 30-05-2009 01:23

Dilaver Bey, sizin ve Gül Batur Hanım'ın mum çiçeği hikayelerinizi okuyup etkilenmemek mümkün değil. Bu prenseslere olan büyük aşkınızı (da) öğrenmiş ve daha iyi anlamış oldum. İyi oldu :)

asumandilek 17-06-2009 03:52

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi dkp (Mesaj 446513)
Sayın asumandilek, yazınız sayfa aralarında kalmasın, mumçiçeği hikayeleri bölümüne taşımanızı dilerim.
Duygu yüklü, güzel bir yazı.


Biz eski zamanın gençleri çok şanslı değildik ya da Ülkenin şu an bulunduğu duruma bakılacak olursa belki şanslıydık da biz bilmezdik. Neyse asıl söylemek istediğim bizim zamanımızda öyle babayla oturup sohbet etmeler, dertleşmeler olmazdı. Bu sayfayı görünce gözümden ılık bir kaç damla yaş aktı istemsiz. Çocukluğumun mekanı, evimizin salonu mum çiçeğiyle kaplıydı dört taraflı. Yıldız yıldız çiçeklerini hep sevmiş ama biraz da kıskanmıştım onu babamdan. Hani sorsalar büyüyünce ne olacaksın diye o çocuk aklımla mum çiçeği bile diyebilirdim belki.

Hiç anlatamadım sana,
Kırıklarımı.
Kızdıklarımı,
Sen hep ötedeydin
Ben sana
susuşumda
Kanadım
Oluk oluk.

Seninde elaydı gözlerin
Baktığında erirdim
Korkardım
Bir adım ötemdeydin
Yaklaşamaz
Ağlardım.

Ağlama derdin karşımda
Ağlama anlat
Bakardım kaşlarına
Çatardın
Susardım
İçim kanardı
Yürek göz olur
Ağlardı.

Açmadın hiç;
Bakamadım yüreğine
Baksaydım belki
Sevgi kusardı
Belki
İçimde
yürek susardı.

Anama sarılırdım
Katıp beni göğsüne
Aldırma
yavrum derdi.
Yavrum..
Ben daha çok
Ağlardım.

Severdim seni
Gözlerimle her gece
Oturur dizlerine
Tutunur ellerine
Ve bakıp
Gözlerine
Hüngür hüngür ağlardım
Midesi tok sırtı pek.


Büyük salonuna evimizin
Sarkardı mum çiçeklerin.
Yapraklarına serip sevgini,
Hayran hayran izlerdin.
Su verirken özüne
şarkı bile söylerdin.
Dağılan türkülerden,
Gözyaşımı
Seçerek
Kirpik kirpik
Batardım.


Baba!
Keşke
ağladığımda
Yaşıma
dokunsaydın.
ya da ben
o çok sevdiğin
Mum çiçeğin
olsaydım.


Asuman...


Canım babam için kardeşliğiniz solmasın. Hikayeleriniz hep mutlu sonla bitsin. Mum çiçeği olunca mevzu...

dkp 21-05-2013 21:34

Hoya tutkusu...
 
Hikayelerimizi aktiflemek için, Hoya sevdalısı dostumuzun gönderdiği mesajı eklemeyi uygun buldum, birkaç satır da mesaj sahibi karalayabilir mi ?
Hoya' lara ulaşabilmek bizim için zordu, ulaşmakla da işimiz bitmemişti, yaşam mücadelemizin içine onları da katma becerisini de gösterebildik.
Buna güzel bir örnek, dostumuz Hoya' ları ile birlikte bir uçtan diğer uca, yurdumuzu geziyor.


21 Temmuz 2009 Salı 19:39
---End Quote---
Sormayın Dilaver Bey tescillendik çılgınlıkta. İşin komik yanı sadece İstanbul'dan Rize'ye değil yol serüveni, öncesinde 5 günlük Sivas, Erzurum ve Kars illerini de bizimle birlikte gezdiler. Dönüşte de muhtemelen Amasra ve Akçakoca' da tatil yapacaklar:D İçinde bulundukları küçük akvaryumu kucaklayıp (Bir de etobur bitkilerimi) kapı kapı gezdiriyorum. Eşim, " Bunlara hava değişimi olursa korkarım bir de doktora götüreceksin" diye dalga geçer oldu.:D Neyse ki hallerinden memnunlar. Hele Rize'nin nemli havasından pek hoşnutlar. Yaklaşık 10 gündür güneş yüzü görmediler ama bol bol saf suları oldu.:D Yarın iki hoyanın bu kafileye katılması oldukça mutluluk verici. Teşekkürler Selamlar.
***************

sdbdr 16-04-2021 23:39

https://hoyaile.blogspot.com/2020/08...clu-yazma.html


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 14:21.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024