20-11-2007, 21:10 | #2941 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
|
Sevgili İlkin'in gönderme dediğim halde ısrarla gönderdiği, Silverpink ve Serpens sürmeye başlamışlar, bu kadar kötü haberden sonra bakmak geldi içimden iyiki bakmışım, benden de iyi haber olsun. |
20-11-2007, 21:19 | #2942 |
Ağaç Dostu
|
Mucip bey benim şu anda en büyük sorunum ışık. Malum kış mevsimi ve çelikler güneş ışığından fazla yararlanamıyor. Bir de pencere kenarı gece soğuk olunca orayada koyamıyorum. Çeliklerin asgari ışık gereksinimi nedir? |
20-11-2007, 21:37 | #2943 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
|
Sevgili Sempe, Çelikler için güneş ışığı gerekmez, köklenip sürmeye başlayıncaya kadar ortamın ışığı yeterli, (sızan ışık) bendekiler kitaplıkta ve pencereye 2.5 mt. uzaklıkta kış döneminin kısa gün süresi bile yeterli. Sulama ve sıcaklık önemli, en çok yol göstermekte zorlandığım konu sulama, çünkü herkes kendine göre toprak hazılamış az ver çok ver diyemiyorum fakat tek çaresi az sulayıp sabredip biraz geç köklemesini beklemek, kaybetmektense yol bu. Selamlar. |
20-11-2007, 23:25 | #2945 |
Ağaç Dostu
|
Fatma ablam bugün işyerinde bana ne dedi biliyor musuz? "Bana verdiğin bitki ne kadar hızlı büyüyor öyle, 4-5 yaprak verdi bile" O anda kendimi tutamayıp gayriihtiyari zıpladım sandalyeden. Diyeceksiniz ki Fatma abla da kim? İlginçtir ki onunla da agaclar.net sayesinde tanışmış oldum, kısaca anlatayım: İşyerinde hemen hergün atelyemize uğrayıp temizlik işlerini yapan bayanın adını bile bilmezdim. (Bundan utanıyorum ama, modern toplumların hastalığı işte. İşi düşmüyorsa kimse kimseyi tanımıyor.) Taki işyerinde boş bir vaktimde hayran hayran hoya fotoğraflarına bakarken yanıma gelene kadar. Baktım ki fotoğraflara bakarken adeta kendinden geçmiş. Dedim ki sizde mi mum çiçeği yetiştiriyorsunuz? "Evet, ama benimki bunlardan değil pembe açıyor" Tabi olarak carnosayı anlatıyordu. Yoksa çiçek açtı mı dedim. "Onun çiçek açmıyan türü de mi var, üzeri çiçek dolu dedi" Şoku atlattıktan sonra "bakın dedim o çiçeğin daha ne cinsleri var. Hakikaten çok ilgilenince ben de o zaman yeni gelmiş olan Red Buttons çeliklerinden birini ertesi gün kendisine verdim ve ona RB 'ın resmini göstererek "işte böyle açacak dedim, neredeyse zıplayacaktı sevincinden. Nasip işte mum çiçeğinin adını bile bilmiyorsunuz ama Amerika'dan ithal bir çelik gelip sizi bulabiliyor. Ona çeliği nasıl dikeceği, nasıl sulayacağı hakkında hiçbirşey söylemedim. Evet, anladınız değil mi olayı. Benim yerinden kımıldamayan RB, ablamın elinde 4-5 yaprak vermiş. O bizim uzmanlarımızdan, çevirilerimizden, dünyanın dört bir tarafından aldığımız yardımların, tabiri caizse ilimin hepsinden mahrum. Ama benim anladığım irfan sahibi biri. Tabi olarak irfan ilmi heryerde mağlup ediyor. Şimdi ben kendisine soracağım "abla nasıl suladın, neye diktin, güneş alıyor mu" Mucip bey, sakın yanlış anlamayın, elbette bu bilgileri sizden en sağlıklı şekilde alıyoruz, Allah sizden razı olsun. Ancak bu kerameti çözmek için sormazsam çatlarım. Aslında pek farklı birşey duymayı da ummuyorum çünkü bu işin ardında bakımdan farklı daha derin birşeyin olduğuna eminim. Bakım elbette önemli ama bitkilerin sadece biyolojik değil, tıpkı bizim gibi metafizik ve psikolojik varlıklarının da olduğunu kabul edersek iş daha derin. Etmeyebiliriz de ******, sonuçta bu ispatlanabilir birşey değil. Ancak o zaman daha dün gelen RB çeliğinin bunca yaprak verecek kadar büyümesini nasıl açıklarız bilmiyorum. Hadi o yapraklandı, biz nerede hata yaptık. Şundan korkuyorum ki, ablam bir sonraki bahar gelip bana RB fotoğrafını göstererek işte bu senin bana verdiğin çiçek diyecek. İnşaallah bu bahar gelip de çiçek açtı demez, o zaman akıl sağlığımı nasıl muhafaza ederim bilmiyorum. Eh ben kaç yıl beklerim kendi RB'ım çiçeklenecek diye Allah bilir. Hikayeyi bilenler bilir, "Vermemişse Mabud, neylesin sultan Mahmud" Ne diyeyim, "Ya nasip", |
20-11-2007, 23:35 | #2946 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
|
Sevgili Hoyadag, çok güzel bir olay bu, soruya vereceği cevabı sabırsızlıkla bekliyorum ve size vereceği cevabın çok basit ve şaşırtacak kadar sade olacağını da biliyorum. Hoşçakal. |
20-11-2007, 23:42 | #2948 |
Ağaç Dostu
|
Planım şu, bu bahar sipariş verip, kendisine köklenmesi zor bir çelik, mesela Kerrii, hediye edeceğim. Bakalım keramet mi, yoksa bildiği birşeyler mi var. Eminim onu da köklendirip beni hepten şaşırtır. Çok mu acımasız oldum, yok yok, kaybederse çeliği o zaman çeliğin köklenmesinin zaten neredeyse imkansız olduğunu söylerim üzülmesin diye. Ne dersiniz yapmalı mıyım? |
20-11-2007, 23:52 | #2949 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili Hoyadag'ın Fatma ablasıyla yaşadıklarını tüylerim ürpererek okudum. Buyrun işte "kıssadan hisse" dedikleri şey tam da bu. Varlığını bile farketmediğimiz, kendi dünyamıza öylesine dalıp, belki önemseyemediğimiz bir insanın sevgisiyle yeşerttiği bir mum çiçeği çeliği... İşin sırrının bilmediğimiz birşey olduğunu sanmıyorum. Bismillah deyip toprağa sokuyordur ve onun orada olduğunu bile neredeyse unutuyordur. Sevgili Hfz nin dediği ve çoğumuzun yaptığı gibi " sakınılan göze çöp batar" Fatma hanım bunu yüreğinde hissedenlerden. Hiç çekinme Hoyadag, ona Kerri ver. Hiç şüphem yok köklendirecektir Ama bunu nasılsa başaramaz diye yapma. Fatma abla köklendirecek diye, o bunu başaracak diye ver. |
21-11-2007, 00:00 | #2950 | |
Ağaç Dostu
|
Aynen katılıyorum sevgili İklimsiz, anlatmaya çalıştığımı çok güzel ifade etmişsiniz. Kerrii'ye gelince, nasıl olsa başaramaz diye olur mu hiç, zaten ifade etmiştim: Alıntı:
|
|
21-11-2007, 00:00 | #2951 |
Ağaç Dostu
|
Lise yıllarımda, Bilim Ve Teknik dergisinin bir sayısında, havucun tencerede ağladığı ile ilgili bir yazı vardı. Havucun ağlamasından kasıt " beni çiğ ye, pişirme" idi aklımda kaldığı kadarıyla. Bitkilerin de ruhu var elbet. Nasıl, ne biçimde, neresinde bunu bilemiyoruz ama mutlaka bu konuda bilimsel çalışma vardır. Belki Fatma hanım onların ruhuna erişebilmeyi başarıyordur. Hani, bazı insanlar için derler ya " toprağa odun soksa yeşeriyor" **** " eli bereketli". Vereceği cevaba şaşırmayacağımıza emin olarak gene de bekleyeceğim. Saygılar. |
21-11-2007, 00:06 | #2952 |
Ağaç Dostu
|
Bizimde bir Nebahat teyzemiz vardı allah rahmet eylesin öğle güzel afrikamenkşeleri yetişdirirdiki herkez bayılırdı. Çok güzelde çiçekler açardı onlarla konuşur sesli sesli severdi aynı apartmanın alt katında **** üst katında aynı penecereye alır götürürdü komşular. En fazla bir hafta sonra küserdi. Çiçekleri dökerdi sonunda da ölürdü. İlgi istedikleri kesingibi görüküyor bu durumda sadece sulamak yetmiyor. |
21-11-2007, 00:21 | #2953 |
Ağaç Dostu
|
Bu konuda Mythbusters (Discovery Tv'de yayınlanan ve halk arasında inanılan şeylerin gerçekliğini deneylerle inceleyen bir program) araştırma yapmıştı. Bitkilerin hislere sahip olup olmadığını incelemeye çalıştılar elden geldiğince tabi. Yanlış hatırlamıyorsam kısaca şöyleydi: Adam boyunda bir salon bitkisi bulup hertarafına insanlar için kullanılan ve biyolojik birkısım tepkileri ölçen yalan makinesi nevi'nden bir alete ait elektrotlar bağladılar. Sonra da bitkiye bağırıp çağırmaya ve ona vurmaya başladılar. İnanır mısınız bilmem ama o ana kadar sakin duran ibre kımıldamaya ve kağıdı karalamaya başladı. Hadi bu fiziksel etkiye verilen tepki diyelim. Peki şuna ne diyeceksiniz. Adam bitkinin karşısına geçti ve onun hakkında korkunç şeyler düşünmeye başladı. Örneğin onu fırına atıp yaktığını veya parçalamaya başladığını hayal etti. Bu hayallerinin zamanını elinde bulunan anahtara basarak kaydettiler. Sonra da zaman çizelgesinde bitkinin verdiği tepkileri ve anahtara basılma anlarını karşılaştırdılar. Yine inanır mısınız bilmem ama bitki tam olarak adam kahredici şeyler düşündüğü anlarda ibre kağıdı karalamış, yani tepki vermişti, belki de korkmuştu. Daha bitmedi, bir sonraki aşamada elektrotların bağlandığı bitkinin yanına başka bir bitki getirip ona işkence ettiler. Sonuçta bitki, bizim ölçebildiğimiz kadarıyla tabi, eziyet gören kardeşini kendince yine hissetti. Çocukluğunuzdan hatırlarsınız, bir kabahatiniz olduğunda, babanızın bir bakışı bile size ne etkiler yapardı. Gözlerine baktığınızda onların yüreğini okurduk, seviyor mu, yoksa kızgın mı o anda. %100 ispatlanması mümkün olmasa da sanırım bitkiler de, tıpkı yüreği temiz bir çocuk gibi düşüncelerimizi okuyor, mutlu oluyor veya strese giriyor, üzülüyorlar. Bitkileri seviyorum, onların canlı olduğunu hissediyorum, bu dünyada boşuna ve sebepsiz varolmadıklarına inanıyor, üzüldüğümü veya sevinçli olduğumu hissettiklerini düşünüyorum. |
21-11-2007, 00:43 | #2954 |
Ağaç Dostu
|
Yeryüzünde her şey bir şekilde enerji.. İnsanların yaydığı olumlu ya da olumsuz enerji doğal olarak bitkileri de etkiliyor. Bunun için konuşmanız gerekmiyor. Enerji alanınızda ne varsa bitki onu algılıyor, sözlerinizle insanları kandırabiliyorsunuz ama bitkileri asla. Tartışılan konuda forumda bir başlık da var ama şu an bulamadım. Ben yine de öncelikle ihtiyaçları doğrultusunda davranmayı tercih edeceğim. Sevgili Hoyadag, Lacunosa başlığında yazdığınız torf konusuna katılıyorum. Ben çeliklerimi dikeli bugün bir hafta oldu. İlk cansuyundan sonra hiç su vermediğim halde dün akşam açtığım Kerrii saksıları hala inanılmaz ıslak torf ile doluydu. Hatta torfu elimde sıktığımda suları damladı. O yüzden yeni ve kuru torf ile karıştırıp tekrar sabitledim Kerrii'leri. Çiçeklerime böyle bir ortam verdiğimde sanırım sevgim öncelikli olamıyor. Öncelikli olan onların köklenme ve bakım istekleri. |
21-11-2007, 01:02 | #2955 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
|
Sevgili dostlar, benim 45. sayfada 1891 nolu mesajımı okurmusunuz. |
21-11-2007, 01:11 | #2956 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Dilinize, gönlünüze sağlık. |
|
21-11-2007, 01:13 | #2957 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Aynı anda aramışız, kusura bakmayın mükerrer oldu, bende de 64. sayfa. Ama en güzeli yine de sonuçta 'karşılıksız sevgi' ye varmışız hep birlikte sanırım. |
|
21-11-2007, 01:15 | #2958 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
|
Hoyadag ve Hafize hanım, teşekkürler, ben beceremedim işte, bende bu işi bilmiyorum. |
21-11-2007, 01:35 | #2959 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Bana, düzeltme yapmam için Paul bey ile yaptığı röportajı göndermişti. Şimdi büyük ihtimalle e-dergimizin önümüzdeki sayısında yayınlanacak röportajdan, kullanılan toprak ile ilgili kısmı buraya alıyorum: "Mumçiçeği çeliklerini dikeceğimiz toprak karışımından da bahseder misiniz? - Mumçiçekleri genelde ağaç gövdelerinde büyürler. Bu gövdeler, zamanla biriken kurumuş yaprak vb. gibi materyaller açısından zengindirler. Yani, mumçiçeklerinin istediği toprak türü, havalı topraklardır. Sert olmamalı. Yani şu toprak gibi olmamalıdır (Kendisine bir başkası tarafından verilen, alelade bir toprağa dikilmiş mumçiçeği çeliğinin toprağını gösteriyor (Fotograf)). Bu, bahçe toprağı aslında. Ben genelde insanlara orkid kompostu türü topraklar kullanmalarını öneriyorum. Yanlış anlaşılmasın, ille de orkid kompostu olsun demiyorum. Söylemeye çalıştığım şey, toprağın havalı ve hafif kompost şeklinde olmasının iyi olacağı. Yani suladığınızda su içerisinde çok uzun süre kalmamalı, çabucak akıp gitmeli. Orkid kompostu da bu özelliğe sahip, su kolayca arasından akıp gidebiliyor. Bu özelliğe sahip başka topraklar da olabilir. Mesela, torf tabanlı bir kompost olmasını tavsiye etmem. Sana kullandığım toprağı göstereyim istersen. (Fotoğraf). İçinde bir miktar normal toprak ve perlit de var. Yani özetlersem, toprak suyu tutmayıp rahat geçirebilecek şekilde mümkün olduğunca hafif ve havalı olmalı. Mumçiçekleri suyun içinde sürekli kalmaya dayanamazlar cünkü. Kökleri çürümeye başlar." Aslında yeni birşey yok, Mucip bey'in de adeta beynimize işlercesine defalarca ifade ettiği noktaları belirtmiş Paul bey. Ancak genel olarak şöyle bir yanılgı var sanırım arkadaşlarımızın arasında. "Torfa diktim ama çok az suladım." İyi ama, o çok az su, tamamen saksıda kalmıyor mu? Ortam sıcaklığı da bir miktar düşükse, su buharlaşmıyor, aşağıdan da akmıyor, dolayısıyla ne kadar az su koyarsanız koyun bitki ıslak toprağın içinde uzun zaman kalıyor. Ortam sıcaksa daha kötü, çürümeyi hızlandırıyor. Oysa Mucip bey de defalarca ifade etti, isterseniz musluğun altına koyun, isterseniz kovayla sulayın, ama saksıda kalmasın, aksın gitsin. Bu durumda çok az sulamak bizi kurtarmıyor, o az su tamamen bitkinin bedeni etrafında kalıyor. Mutlaka ama mutlaka suyu tutmayan bir ortam bulmalıyız, en azından nazlı türler için. Lacunosa başlığında da ifade ettim, satıcılarda onlarca çeşit torf var. Eminim değişik su tutma oranları da vardır ama kimse bu konuda yeterli bilgi sahibi değil. Birçoğunun üzerinde de, yüksek su tutma kabiliyeti olduğu yazılı. İşte bu kabiliyet, mum çiçeğinin katili oluyor. Ben riske girip kaybettiğim çeliklerden dolayı biraz tuzlu olsa da, artık orkide toprağı kullanıyorum. Öyle hafif ki yapraklı çelikler içinde dik olarak zor duruyor, devrilmeye kalkıyor. Artık ölmeye niyetleri varsa, susuzluktan ölmek zorunda kalacaklar. Sözün özü, su tutan bir toprakta, az su bile mum çiçeğinizi öldürebilir. Mutlaka hafif ve süzek bir ortam bulun, sonra da bol bol sulayın. Haydi herkese kolay gelsin. Not:Fotoğraflar bende bulunmadığından yayınlayamadım. |
|
21-11-2007, 09:10 | #2960 |
Ağaç Dostu
|
Günaydın Gece gece ne kadar güzel yazışmalar yapmışsınız, hem kıskandım hem de çok hoşuma gitti İyiki sizleri tanımışım iyiki buradayım... Benim eşimin annesi de senin Fatma Abla gibi ne ekse tutuyor Hoyadag, elinde mi bir keramet var anlamadım. Belki de dediğiniz gibi seviyor onları ama çok da üstlerine düşmüyor. Ekiyor ve unutuyor, arada bir gidip suluyor. Sonra da ilkin benimki filiz verdi seninki ne durumda deyip de bende birşey yoksa gülüyor Mucip Abi demek senin minikler sürmeye başladı. Vay canına, maşallah maşallah Benim silverpink'te de iki gündür bir hareketlenme var, minik bir şey çıktı üzerinde birazdan resmini yayınlayacağım. Sanırım sürgün veriyor Hepinizin çeliklerinin büyümesini ve çiçeklenmesini canı gönülden istiyorum... Sevgiler. |
21-11-2007, 10:02 | #2961 |
Ağaç Dostu
|
Sn.Denizakvaryumu, Ben Mucip beyin dediklerini yaptım ve hemen hepsi tuttu diye düşünüyorum hiç bir solma vs olmadı. Hatta ilk geldiği günden itibaren suya koyduklarımın bir çoğu köklenmişti onlarıda bardaklara diktim, içlerinden sadece bir tanesi su da kök vermedi onuda Mucip bey kes koy dediği için tarifne uyarak onlarıda diktim. Şimdilik hiç birinde olumsuz bir şey yok, inşallah bundan sonra da olmaz da tutturamayan ve isteyen herkese çelik gönderme imkanım olur. |
21-11-2007, 10:30 | #2962 |
Ağaç Dostu
|
Hakan bey tebrikler... Ancak bendeki lacunosanın da üst kısmında bir şey yoktu yaprak sap her şey normaldi, Elfogi ve penelopenin lacunosalarını okuyunca merak edip torfun içine bakınca çürüdüğünü gördüm. Artık lacunosadan bir çelik için beni sıraya yazın lütfen... |
21-11-2007, 11:09 | #2963 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 23-07-2006
Şehir: Karabük
Mesajlar: 4,526
|
Bu türü çok sevmiştim. Bende isteyebilirim. |
21-11-2007, 11:13 | #2964 |
Ağaç Dostu
|
En yoğun kokulu hoya ... Hoya lacunosa. En büyük asker bizim asker gibi oldu Çiçeklerde koku sevenlerin mutlaka sahip olması gereken bir çiçek, üstelik salonlar için çok uygun...Her koşulda kolay bir hoya deniyor ama çelikten başarılı olamadık |
21-11-2007, 18:17 | #2965 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 06-05-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 182
|
Arkadaşlar, ben şu fazla sulama olayıyla ilgili naçizane bir öneride bulunayım, Mucip abim yanlışım varsa düzeltsin.. Benim çelikleri inadına plastik saksılara dikmek istiyordum, çünkü hep plastik saksı kullandıydık şimdiye kadar.. Sonracıma, buralarda plastik saksı satan hiçbiryer bulamadığımdan mecburen elimdekilerle yetinip kalan 5-6 tanesi için de toprak saksı aldım (toprak saksı diyorduk di mi onlara?).. İyiki de almışım. Bence çelikleri köklendirmek için en uygun saksı türü bu. Aynı anda suladığım plastik saksılar hala ıslak dururken, toprak saksılarım kurumuş oluyor. Yani bizler gibi dakka başı saksılarının başına gidip ne olmuş diye bakıp ille de sulamak isteyenler için çok ideal. Fazla sulamadan çürüme tehlikesi hemen hemen yok gibi duruyor, çok daha çabuk kuruyor çünkü toprağı.. Hatta bazen gün aşırı suladığım bile oluyor toprak saksıdakileri - tabi çok az miktarda, yarım çay bardağı kadar-. Ama en azından sulama güdümü tatmin etmiş oluyorum .. Bu arada benim de diversifoliaların biri ve serpenslerin biri sürgün mü veriyor ne Selamlar... |
21-11-2007, 18:28 | #2966 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
|
Yerden göğe haklısın amatör olarak bu işi yapanlar için ideal tavsiye ederim. |
21-11-2007, 18:30 | #2967 |
Moderatör
|
Önceleri ben de çiçeklerimi toprak saksılara ekiyordum, suyu daha iyi emiyorlar diye. Ama zamanla toprak saksılarımın büyük bir kısmı bozulmaya dışlarından pul pul dökülmeye başladılar. Aldığım yere sordum bayağı da iyi para ödemiştim kabartmalı süslü olanlarına. Herhalde iyi fırınlanmamışlar dediler, ve görüntüleri çok çirkin oldu. Bu yüzden plastik olanlarına döndüm. Birkaç tane büyük derin olmayan yuvarlak toprak saksım var onlarda da sümbül ve crocuslarım ekili. Bunların çiçeklenme süreleri kısa olduğundan işleri bitince seraya kalkıyorlar bu yüzden fazla sulama olmuyor, saksılar da pul pul dökülmedi. |
21-11-2007, 23:10 | #2969 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 30-07-2007
Şehir: yalova
Mesajlar: 479
|
Sayın Pelinya'nın çiçeği konusunda hala şüpheliyim, sıyrılmış olduğu konusunda fikrimi değiştirmedim, yapraktan ya yaptığımız gibi olur, **** sıyrılır üzeride yaprak verbileceği parça kalır, başka olmaz. Eğer o mucize ise bir mucize de burdan çıkar da, ben şimdi toplayacağımız balıkları nereye koyacağımızı düşünmeye başladım, |
24-11-2007, 14:14 | #2970 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili Coyote ve İlknur Aşık, kayıplarınıza çok üzüldüm. Umarım kalanlar yaşamayı başarırlar. Arkadaşlar, sipariş listemiz üzerinden, verdiğiniz bilgiler doğrultusunda kaybettiğimiz çelikleri tesbit etmeye başladım. Başlayan kayıplar ile birlikte sanırım zamanı geldi. Bu kayıp tablosunu düzenlediğim zaman sevgili Hoyadag'a göndereceğim. Bu başlığı da kendisinin açmasını rica ediyorum. Sevgili Hoyadag Mum Çiçeği ana başlığı ve alt başlıkları ile ilgili bir program hazırlamıştı. Şu ana kadar belirttiğim başlık dışında hemen hemen tüm başlıklar açıldı. Hoyadag'ın hazırlamış olduğu programda bu başlık ile ilgili maddeyi buraya aktarıyorum ve tüm arkadaşların kayıplarını bildirerek bu anlamda yardımcı olmalarını rica ediyorum. Bu arada maddenin her 4 ayda bir çiçeğin durumu, çiçeklenmesi, çelik alış-verişi konusunun bu başlıkta değil, türlerin kendi başlıkları altında olmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Bu başlıkta sadece arkadaşların ellerinde bulunan ve yaşayan türlerin listelenmesi yeterlidir. Ölümler yaşandıkça listeden düşeriz kaybettiklerimizi, sonunda listede kalan yaşayan çelikler olur. Hoyadag'ın hazırladığı madde: ''Nadir Türlerin Takibi ve Raporlama Bu bölüm, bence en önemli bölüm olacak. Takibi yapılmadığında onlarca cins zaman içinde yitip gidecektir. Benim düşüncem kimde hangi çeliklerin bulunduğunun belirlenmesi ve her 4 ayda bir büyüme, çiçeklenme durumunun takibi. Pek tabi olarak arkadaşların rızasıyla gerçekleşecek olan bu raporlama sistemi, arkadaşların belirlenecek zaman dilimlerinde elindeki bitkilerin durumunu bildirmesi ve bu bilgilerin bir veya birkaç gönüllü arkadaş tarafından tablolanması yoluyla pekala çalışabilir. Tabi ki çelik alışverişi konuları da burada tartışılacaktır.'' |
|
|