agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Mantar
(https)




Beğeni Düzeni2Beğeniler
  • 1 Gönderen gece
  • 1 Gönderen jumaru

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 25-05-2015, 02:50   #1
Ağaç Dostu
 
gece's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,670
Galeri: 32
Yeşilüzümlü 7. Kuzugöbeği Mantar Festivali (10, 11, 12 Nisan 2015)

Yeşilüzümlü Belediyesi'nin başlatıp sürdürdüğü, Muğla'nın büyükşehir olması ile birlikte Yeşilüzümlü Belediyesinin Fethiye Belediyesine devredilmesi sonrasında da Fethiye Belediyesi, Yeşilüzümlü Tarımsal Kalkınma Koop. ve Sıtkı Koçman Üniversitesinin katkıları ile yine aynı ad olan “Yeşilüzümlü Kuzugöbeği Mantar Festivali” adıyla düzenlenen festivalin 10-12 Nisan 2015 tarihleri arasında yapılan 7.'sine katılma fırsatı buldum.

Festival hakkında ayrıntılı bilgiye internet adresi olan http://kuzugobegifest.com'a, tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Üstelik doğrudan Fethiye'ye gidip, oradan Yeşilüzümlü'ye ulaşmak yerine, önceden de merak ettiğim halde daha önce hiç geçmediğim Denizli, Çameli yolundan gidebilmek için, İstanbul'dan otobüsle Denizli'ye gelip, Denizli şehirlerarası otogarından, Çameli Koop.'ne ait midibüsler ile Acıpayam, Dedebağı, Ahiveren, Kınıkyeri, Cumayeri, Çameli'nden geçerek Yeşilüzümlü'ye ulaştım.

Batı Torosların çok güzel orman ve yaylaları arasından, engebeli arazide yer yer deniz seviyesinden 1.800-1.900 m. rakımlara ulaşan, inişli çıkışlı yol; bölgenin yabancısı olanlar için özellikle ilk geçiş için, kışın, gece ve yorgunken asla önerilemeyecek tehlikeli virajlar içeren, öncelikle gündüz gözüyle geçilmesi gereken ama doğada yolculuk yapmayı sevenler için kaçırılmaması gereken, doğa zengini bir rota.

Denizli'den 11:00'de başlayan yolculuk, 14:55' de Yeşilüzümlü'ye ulaşmam ile sonlandı.

Yolculuk başından itibaren yolda araca binenler öncelikle yolun açık olup olmadığını sorarak biniyor, araçta da “dedelerin ninelerin anlattığı gibi” karlı kışların yeniden başladığını anlatıyor, küresel iklim değişiklikleri karşısında duyarsız olmadıklarını güzel bir biçimde gösteriyorlardı.

Bu konuşmaların bir nedeni de Nisan'ın ikinci haftası, ülkenin güneyi olduğu halde, daha bir gün önce yolun kar nedeniyle kapalı olması ve hemen tüm yüksek tepelerin bembeyaz oluşuydu.

Orman, yayla ve dağ manzaraları ile yolda inen binen insanlar nedeniyle dört saate yaklaşan süreye rağmen yol hiç sıkıcı değildi.

Yeşilüzümlü'de inip, Festival alanına vardığımda, açılış konuşmaları yeni başlamıştı.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Sn. Mansur Harmandar'dan; “trüf üretiminde kullanılmak üzere 1000 adet meşe üretildiğini, Üniversitenin trüf üretimine önem vererek bu konudaki çalışmalarını” özetlediği konuşmasını dinledik.

Devamında Fethiye Kaymakamı Sn. Ekrem Çalık'ın “Fethiye denince 'çeşitliliğin' akla geldiğini, Her şeyin bol olarak bulunduğunu, sezonun kuzugöbeği ile açıldığını, kuzugöbeği ve trüfün, turizme alternatif destek olarak taşıdığı önemi, 'Babadağ 2015 Önergesi'nin yayınlandığını, deniz turizmi ile ilgili yeni düzenlemelerin yapıldığını ve turizm sezonunun bir hafta sonra açılacağını, dastar'ın marka değeri ile bölgenin üzüm ve şarabının da bölge için önemini” anlattığı konuşmasını dinledik.

İkram edilen kuzugöbeği mantar çorbasını, oluşan uzun kuyruk nedeniyle çorba yetecek, yetmeyecek ikilemleri içerisinde kazanın dibine yetişmek suretiyle tatma fırsatı bulabildim. Tek kelimeyle nefisti.

Ayrıca mantar avına katılarak, bulmanın çok da kolay olmadığını yaşayarak öğrendiğim kuzugöbeğinin çorbasının sıcak sıcak paylaşılmasındaki ince düşünceden dolayı festival düzenleyicileri başta olmak üzere ikram edilen mantarı, ormanda arayıp, bulup, toplayıp, getiren, hazırlayıp, pişiren, ikram eden herkese teşekkür ederim.

(Orada bulunup yiyenlere de afiyet olsun diyorum ancak bunu 'yediğin içtiğin senin olsun, sen bize görüp duyduklarını anlat' diyecekler olduğunu bildiğimden parantez içinde söylüyorum.)

Kuzugöbeği Mantar Festivalinin mantar ve özellikle kuzugöbeği ile ilgili farkındalık oluşturmanın dışında, çok güzel bir doğaya sahip, çalışkan ve üretken insanlardan oluşan Yeşilüzümlü halkının diğer önemli ürünleri olan dastar kumaşları ile üzümlerinden ürettikleri yöresel şaraplarının tanınırlığını artırmak ve yerel pansiyonculuk konusunda mesafe katedilmesinin de festivalin düzenlenme amaçları arasında olduğunu belirtmeliyim.

Kendimce, festivalin en önemli etkinliği olarak gördüğüm Panel; ikisi (Daniel Butler ile Bill O'Dea) yabancı ülkeden, ikisi Sıtkı Koçman Üni. (Yrd. Doç. Dr. Hakan Allı ile Doç. Dr. Aziz Türkoğlu) olmak üzere dört panelist ile İngilizce-Türkçe akıcı çevirisi ile Ebru Aksoy ile biz dinleyicilerin katılımı ile gerçekleştirildi.

Panelin ilk konuşmacısı olan Bill O'Dea; Mantarlar alemi hakkında genel bilgiler içeren bir konuşma yaptı.

Sonbaharla birlikte ülkesi İrlanda'da düzenli mantar avları yapıldığını. Av sonunda zehirli ve yenilebilir olan mantarların ayrılıp, yenebilir olanların pişirildiğini, İspanya gibi ülkelerde mikoloji dernekleri ile yerleşik bir mantar kültürlerinin olduğunu, mantar döneminde pazarlarda yabani mantarların görüldüğünü, kuzugöbeği mantarının kamuflaj nedeniyle bulunması güç bir mantar türü olduğunu, kurutularak uzun süre saklanabildiğini anlattı.

Ardından, mantarların sınıflandırılmasına geçerek canlılar aleminin evriminde ilk alemin mantarlar olduğu ve bitkilerin mantardan evrimleştiğinin düşünüldüğünü söyledi.

Daha önce bu konuyu düşünmemiş olduğumdan benim için şaşırtıcı olan bu öncelik sonralık konusu; mantarlar hakkında önceden bildiğim kendi besinini üretmeyip, var olan canlılar ile ortak ve asalak yaşam biçimleri ile artık var olmayan (yani yine önceden mevcut olan) canlılar ile çürükçül yaşam biçimleri şeklindeki bilgilerim ile pek uyuşmadığından, nedense aklıma 'yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan' sorusunu getirdi ve 'önce mantarlar vardı' şeklindeki bu yeni bilgi, itiraf etmeliyim ki pek içime sinmedi.

Zaten, ispatlı bir bilimsel sonuç olarak değil de 'düşünüldüğü'nü söylemiş olunmasına rağmen beni şaşırtmış olan bu bilgi ile ilgili durum benim için ek açıklamalara muhtaç olsa da, soru cevap bölümü sonda olup, hemen her panelde olduğu üzere ayrılan zaman oldukça aşıldığından, bende oluşan soru işaretlerini panelde dillendirmeyip, sonra araştırmak üzere, kendime sakladım. (Burada yazmakla nasıl kendine saklıyorsun diyenler için zaten tavuk da yumurtadan çıkıyor, diyor ve susuyorum).

Bill O'Dea bize; en büyük canlı organizmanın, kapladığı 900 hektarlık (=9.000.000 m²) alanla mantar olduğu ile 1 m² orman toprağında 16.000 km hif olduğu ve bunun toprağı sağlıklı yaptığını da söyledi.

Ayrıca yine (tabii benim için) yeni bilgi olarak; mantarların kurduğu birlikte yaşamın (symbiosis), madde alışverişinin ötesinde birlikte yaşanan bitki ile iletişimi de içerdiğinin anlaşıldığını ve bunun bitkiler için çok önemli olduğunu belirtti.

Bu konu hemen herkesin ilgisini çektiğinden açıklama gereği hissederek; muhtemelen fasulye olan ve misellenmiş ve misellenmemiş bitkilerin kullanıldığı deneyde fanusla kapatılarak bitkilerin kendi aralarında iletişimin sınırlandırıldığını, böylece iletişimin mantar hiflerine indirgendiğini, yaprak bitine maruz bırakılan bitki ile ilgili iletişimin mantar yoluyla, diğer yönlerden yalıtılmış diğer bitkiye iletilerek, yaprak bitine karşı önceden hazırlıklı olmasının sağlandığının tespit edildiğini anlattı.

Böylece önceden sadece besin maddesi alışverişinden ibaret görülen birlikte yaşamın iletişimi de içerdiğinin anlaşıldığını, bunun da canlılar açısından önemine değindi.

İlginç diğer bilgiler olarak bazı mantarların (istiridye mantarı) biyolojik ayrıştırmadaki üstünlüklerinin petrol ile kirlenmiş toprağı bile altı hafta gibi çok kısa sürelerde temizleyebildiklerini söyledi.

Besin olarak mantarların (özellikle mineraller yönünden) üstün özelliklere sahip olduğu, özellikle selenyum açısından zengin oldukları ve mevsiminde mantar yemenin önemli olduğunu belirtti.

Trametes versicolor (turkey tales) mantarının doğu tıbbında kanser konusunda binlerce yıldır kullanıldığını de belirtti. Hatta bu konuda rakam da vererek göğüs kanseri riskini %67 oranında azalttığını belirtip, Trametes versicolor'un FDA gibi son derece titiz bir kurumun onayından geçebildiğini ve kabul gördüğünü belirtti.

Yine çok ilginç bir bilgi olarak, kültür mantarı yetiştiren tek türün insanlar olmadığını belirtip, yaprak kesen karıncalar, termitlerin de mantar yetiştirdiklerini söyledi.

Önceden karıncaların kestikleri yaprakları yedikleri düşünülürken detaylı araştırmalar sonucunda karıncaların yaprakları yemeyip onları mantarla aşılayıp, ürettikleri mantarı yediklerinin anlaşıldığını hatta yuvalarını taşırken beraberlerinde mantar misellerini de birlikte götürdüklerinin tespit edildiğini söyledi.

Hatta konuşmasının sonlarında Cordyceps mantarlarının doping olarak (kötüye) kullanımlarının olduğundan da bahsetti.


gece
ülkemizin tek mantar festivaline ancak yedinci senesinde katılabilen, onu da festivalden bir aydan sonra yazıya döken, rötarlı forum kişisi


-devam edecek-

Ozlem A beğendi.
gece Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 31-05-2015, 23:11   #2
Yeni Üye
 
jumaru's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-09-2014
Şehir: İzmir
Mesajlar: 4
Güzel yazınız için teşekkürler.

İçinize sinmeyen kısım hakkında bilgim yettiğince ben yardımcı olmaya çalışayım.

Mantarlar yeryüzünde oluşan ilk canlılardandır. Ataları 1.3 milyar yıl önce ortaya çıkmışken, bitkilerin ataları mantarlardan ancak birkaç yüz milyon yıl sonra oluşmuşlardır. Mantarların bitkilerden önce var oldukları bir gerçek zira bitkilerin var olmasını sağlayan toprağı yaratan zaten mantarların ta kendisi. Bu da şöyle mümkün oluyor, mantar miseli birçok enzim ve asitin yanı sıra oksalik asit de üretiyor, bu asit kayalardaki kalsiyum ve diğer minerallerle birleşerek kalsiyum oksalat oluşturuyor. Bu sayede kayalar parçalanıyor ve toprağın oluşmasına kadar giden süreç başlamış oluyor. Yani bu canlılar organik maddeye ihtiyaç duymuyorlar. Gerekli besini inorganik maddeden, enerjiyi ise radyasyondan elde edip yaşayabiliyorlar.

Peki mantarların ataları nasıl oldu da bu şekilde bir yaşam ortamı buldu? Dünyadaki biyolojik yaşamı yok eden birçok farklı dönemi nasıl atlattılar? diye soracak olursanız, size Paul Stamets'ın yedi sene kadar önce yapmış olduğu Ted konuşmasını öneririm. Bu bahsettiklerimi görsellerle anlatıyor kendisi. İlginizi çekebilecek birçok bilgi de cabası.

Son olarak, modern bilim birçok şeyi varsayım şeklinde açıklamaya çalışır. İspat çok güçlü ve kesin bir kavramdır, amaç da ispatlamak değildir zaten. Bilim varsayımlarınızı formüle etmenize, gözlemleyip bunlardan bir anlam çıkarmaya çalışmanıza yarayan bir araçtır. İspatlı bilimsel sonuçtan kastınız somut kaynaklara dayandırılmasıysa eğer, Devoniyen ve Siluryen döneme ait canlılar olan prototaxites incelenebilir. Bu canlılar da 420 milyon yıl önce yaşamış olan, fosil fotoğraflarını görebileceğiniz canlılardır. Onların da mantarlarla olan ilişkisi bir varsayımdır.

mclog beğendi.
jumaru Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Etiketler
mantar, mantar festivali, mantar paneli, yeşilüzümlü

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 14:44.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024