agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Hayvanlar > Yabani Hayvanlar > Kuşlar
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 18-01-2006, 22:39   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Kuş Gribi

Kapsamlı bir yazı görünce buraya da alayım dedim..


KUŞ GRİBİ ve GÖÇMEN KUŞLAR

Kuş gribinin ülkemizde de görüldüğünün açıklanmasıyla göçmen kuşlardan, bu virüsün kaynağı ve taşıyıcıları olarak söz edilmeye başlandı. Aslında insan sağlığı ve ekonomimizin yanısıra göçmen kuşlarımız da kuş gribi tehdidi altında.
Göçmen kuşların, göç rotaları üzerinde ya da farklı göç rotalarını kullanan kuşlarla kışlama ya da konaklama alanlarında biraraya gelme yoluyla bu virüsü yaymaları olasıdır.

Ancak bu virüsün, ilk ortaya çıktığı Güneydoğu Asya'dan son olarak görüldüğü Rusya'ya göçmen kuşlarca yayıldığı halen kanıtlanmış değil, çünkü yaz aylarında kuzeye doğru görülen bu yayılış göçmen kuşların o dönemde göstermeleri beklenen doğal hareketle ters yönde! Ayrıca şimdiye kadar şiddetli patojen kuş gribine yakalanmış bir göçmen kuşun hayatta kalacağına ve uzak mesafeler göç edebilip virüsü yayabileceğine dair bir kanıt da elde edilememiştir.

Birçok Avrupa ülkesini kapsayan, yakın geçmişte yapılmış bir araştırmada 15 türe ait çok sayıda göçmen kuştan alınan örneklerin %20 sinde düşük patojenik kuş gribi virüsüne rastlanmıştır. Bu virüslerin bazıları mutasyonla yüksek patojenik kuş gribine (HPAI) dönüşebilirler. Bu tür mutasyonların ise en başta tavuk çiftlikleri gibi hızlı virüs kopyalanmasının görüldüğü yerlerde oluştuğu biliniyor.

Yabani kuşların kuş gribini yaymadaki rollerinin tam olarak aydınlatılabilmesi için en kısa sürede daha çok araştırma yapılması ve dünya genelinde yabani kuşlarda kuş gribini izleyecek bir sistem geliştirilmesi gerekiyor. Göçmen kuşların hareketlerine ve populasyonların ilişkilerine dair soruları cevaplayabilmek için Türkiye Ulusal Halkalama Programı’nın da üyesi olduğu Avrupa Halkalama Birliği (EURING) ve Uluslararası Sulakalanlar Örgütü (Wetlands International) birlikte çalışacaklarını duyurdular. Ulusal Halkalama Programı’nın koordinasyonunu üstlenmiş olan Kuş Araştırmaları Derneği de bu konuda üzerine düşeni yapacaktır.

Kuş Araştırmaları Derneği olarak insan sağlığı ve ekonominin yanında göçmen kuşlarımızın geleceğini de etkileyen bu ciddi sorun karşısında farklı disiplinlerden uzmanların birarada çalışması gerektiğine inanıyoruz. Kuş göçü konusunda önemli çalışmaları olan derneğimiz, bu konudaki uluslararası çalışmalara katkı sağlamaya hazırlanıyor. Ulusal Halkalama Programı’nın çalışmaları sırasında elde edilmiş veriler, Avrupa Halkalama Birliği ve Uluslararası Sulakalanlar Örgütü’nün çalışmalarına katkı sağlayacak.

Göçmen sukuşları ülkemizde yalnızca Manyas Kuşcenneti’ni değil Çukurova Deltası, Kızılırmak Deltası, Sultansazlığı gibi birçok sulakalanı kullanıyor. Bu nedenle özellikle kümes hayvanlarıyla yakın temasın kurulabileceği diğer sulakalanlarımızda da kuş gribinin izlenmesi önemli. Yüksek risk taşıyan bölgelerde yabani kuşlarla kümes hayvanlarının aynı su ve besin kaynaklarını kullanmaları azaltılmalıdır.

KUŞ GRİBİ ile ilgili SIK SORULAN SORULAR

Kuş Gribi (avian influenza) nedir?
Kuş gribi kuşların solunum, dolaşım ve/veya sinir sistemlerini etkileyen bulaşıcı bir virüs hastalığıdır.

Hastalığın düşük (LPAI) ve yüksek (HPAI) patojen özellikte iki formu vardır. Hastalığın düşük patojen özellikteki formu az miktarda, özellikle hastalığı belirti göstermeden taşıyabilen sukuşları (ördekler, kazlar, kıyıkuşları ve martılar) başta olmak üzere birçok kuş türünde görülür.

Kuşlarda LPAI belirtileri tüylerin kabarık olması ya da yumurta üretiminde azalma şeklinde görülür. İlk kez 1878 yılında İtalya’da görülen HPAI formu ise kuşlarda çok bulaşıcıdır ve hızlı ölümle sonuçlanır. Bu forma yakalanan kuşlar hastalık belirtilerini gösterdikleri gün ölebilirler.

Bazen LPAI formları (H5 ve H7) mutasyona uğrayıp HPAI formuna dönüşebilir. Bu mutasyonun gerçekleşme koşulları tam olarak anlaşılabilmiş değildir ancak kümes hayvanlarının bulunduğu koşulların (hijyenik olmayan koşullarda, çok sayıda hayvanın bir arada olmasının) bu mutasyonu hızlandırdığı düşünülmektedir. Bu yüzden kümes hayvanları hastalığa en çok yakalanma riski taşıyan gruptur.

Kuş gribi ülke içinde nasıl yayılır?

Ülke içinde kuş gribi virüsü kolaylıkla çiftlikten çiftliğe yayılabilir. Kuşların dışkılarıyla çok miktarda virüs salınarak toprağı ve havayı kirletir. Havada yayılan virüs hastalığı kolaylıkla bir kuştan diğerine geçirebilir. Solunan virüs enfeksiyona neden olur. Virüsle bulaşık araçlar, kafesler ya da giysiler – özellikle ayakkabılar- virüsü çiftlikten çiftliğe yayabilir. Kuş gribi virüsü ayrıca kemirgenler gibi hastalığın yayılmasında mekanik vektör rolü üstlenen hayvanların ayaklarıyla, vücutlarıyla da taşınabilir.

Kuş gribine yakalanmış yabani kuşların dışkıları da virüsü hem ticari amaçlı, hem de evlerde beslenen kümes hayvanlarına geçirebilir. Virüsün yabani kuşlardan kümes hayvanlarına geçme riski kümes hayvanlarının serbestçe dolaştığı, yabani kuşlarla aynı su kaynaklarını kullandıkları ya da kullandıkları su kaynaklarının virüsü taşıyan kuşların dışkılarıyla kirlendiği durumlarda en fazladır. Örneğin, hastalığın görüldüğü Kızıska’daki açık hava hindi üretim tesisinde böyle bir kirlenme olasılığı beklenebilir.

Canlı kuşların satıldığı kalabalık ve çoğunlukla hijyenik olmayan hayvan pazarları da virüsün yayılmasına sebep olabilir.

Kuş gribi virüsü ülkeden ülkeye nasıl yayılır?



Kuş gribi virüsü, en kolay canlı kümes hayvanı ticareti sırasında ülkeden ülkeye yayılabilir. Yabani sukuşları, deniz kuşları ve kıyı kuşları başta olmak üzere göçmen kuşlar da bünyelerindeki virüsü uzak mesafelere taşıyabilirler; nitekim geçmişte yüksek patojenik özellikteki kuş gribi virüsünün uluslararası yayılımından sorumlu görülmüşlerdir.

Özellikle göçmen su kuşları, kuş gribi virüsünün doğal rezervuarlarıdırlar ve enfeksiyona karşı en dayanıklılardır. Virüsü uzak mesafeler boyu taşıyabilirler, dışkılarıyla etrafa bırakabilirler ancak sadece hafif ve kısa süreli hastalık yaşarlar.

Öte yandan, patojen kuş gribine yakalanmış çoğu göçmen kuşun kısa sürede öleceği için uzak mesafelere göç edebilip virüsü yayması düşük bir olasılıktır. Ayrıca, insanlar için de tehdit oluşturan H5N1 virüs soyu bugüne kadar yabani kuşlardan nadiren saptanmıştır.

Yabani kuşlar kümes hayvanlarına yüksek patojenik özellikte virüs bulaştırabilir mi?

Şimdiye kadar yabani kuşlardan elde edilmiş virüs tiplerin hepsi düşük patojenik özelliktedir ve bu yüzden kümes hayvanlarına geçer geçmez kuş gribine yol açmazlar. Ancak günümüz tavuk çiftliklerindeki kuş yoğunluğunda yabani kuşlardan geçen düşük patojenik özellikteki virüsün kaygı verici hızda bir mutasyonla yüksek patojenik özellikteki formlara dönüşebilmesi kuş gribi sorununun temelini oluşturuyor.

Yabani kuşlarda yüksek patojenik özellikteki kuş gribine çok nadiren rastlanmıştır. Görülen vakalarda da bu tipteki virüsün yaban kuşlarına kümes hayvanlarından ya da onların dışkılarından bulaştığı anlaşılmıştır.

Yüksek Patojenik Özellikteki Kuş Gribini ( HPAI ) bir ülkeden diğerine göçmen kuşlar mı yayıyor?

Şimdiye kadarki kanıtlar yabani kuşlarda yüksek patojenik H5N1 soyunun kuşları virüsü uzaklara taşımalarına imkan vermeyecek kadar kısa sürede öldürdüğünü gösteriyor.

13 Kasım 2004 tarihli New Scientist dergisi bu sonbahar Sibirya’da bir ördekte bulunan kuş gribi virüsünün Asya’da salgına yol açanla aynı olmadığını bildiriyor.

ABD Jeoloji Servisi Yaban Hayat Sağlığı Merkezi, Hong Kong’da test edilmiş 6000 yabani kuşun yalnızca birinde virüsün çıkması bilgisine dayanarak yabani kuşların virüsü yayıyor olmalarının düşük olduğu görüşünü savunuyor. Merkez ayrıca başta sukuşları olmak üzere yabani kuşlarda kuş gribi tiplerine yaygın olarak rastlansa da yeni virüs soyu H5N1’in yabani kuşları etkilediği ya da yabani kuşların bu virüsü yayabildiklerine dair çok az kanıtın bulunduğunu bildiriyor.

Ünlü tıp dergisi The Lancet’deki bir makalede, H5N1’in Güney Kore’den (17 Aralık 2003) Vietnam’a (8 Ocak 2004) ve Endonezya’ya (6 Şubat 2004) sıçradığının rapor edildiği zamanların bilinen hiçbir kuş göçüyle yer ve zaman olarak eşleşmediği, çünkü kışın bir takım sınırlı kuş hareketi görülmekle birlikte kuşların Kasım sonu ve Aralık başı itibariyle güneydeki kışlama bölgelerine ulaştıklarını belirtiliyor.

Dahası karasal kuşların kuş gribi ekolojisindeki rolleri bilinmezliğini korumakla birlikte, H5N1’in gözlenen yayılımının zamanlaması ve görüldüğü coğrafya, Güney Çin’deki kümes hayvanlarının yanında ve balık çiftliklerinde beslendikleri bilinen serçe, güvercin, sığırcık gibi kuş türlerinin hiçbirinin bilinen göç bilgisiyle paralellik göstermemektedir.

Virüsün Güney Çin’de patlak verdiği bölge içinde ve dışında yayılmasını hızlandıran ise büyük olasılıkla hijyen ve biyogüvenlik uygulamalarında aksaklıkların olduğu bir bölgedeki günlük aktivitelerdi.

Göçmen kuşların kuş gribi için doğal kaynak oluşturdukları bilgisinin ışığında H5N1’in yayılmasındaki potansiyel rolleri yok sayılamaz ancak insanların da virüsü yaymada oynayabilecekleri rolü küçümsememek gerekiyor.

İnsanlar yabani kuşlardan bu virusu kapar mı?

Şimdiye kadar insanların yabani kuşlardan H5 N1 virüsünü kaptıklarına dair hiçbir kanıt yok. Bilinen tüm insan enfeksiyonlarının kümes hayvanlarıyla temas sonucu oluştuğuna karar verilmiştir.

Yabani kuşlar ve kuş gribiyle ilgili ne gibi önlemler alınmalı?

Dünya Tarım Örgütü (FAO) kuş gribi salgının patlak vermesinin ardından Asya’daki ülkeleri yabani kuşları öldürmemeleri konusunda uyardı. FAO’nun Hayvan Sağlığı Merkezi’nden Juan Lubroth yabani kuşları öldürmenin kuş gribi salgınlarını önlemede ya da kontrol etmede yardımcı olmayacağını belirterek yabani kuşların ekosistemlerin önemli bir parçası olduklarının altını çizdi.

FAO, kuş gribi virüsünün yayılmasındaki başlıca sebeplerin kümes hayvanlarının üretimi, işlenmesi ve pazarlanmasıyla ilgili kötü hijyen koşulları, kirlenmiş ürünler, biyogüvenlik önlemlerindeki boşluklar ve önerilen kontrol kurallarına uymayan kişiler olduğunu belirtiyor.

FAO’nun Eylül 2004 tarihli “Asya’da yüksek patojenik kuş gribini kotrol altına alma ve yok etme için öneriler” adlı yayınında da yabani kuşların ya da yaşam alanlarının tahrip edilmesinin büyük olasılıkla kuşların yayılmalarına neden olacağı ve kümes hayvanlarındaki HPAI enfeksiyonun riskini ve akışını azaltmada çok küçük bir etkisi olacağını belirtiyor. Konuyla ilgili yetki sahipleri daha çok üretim çitliklerindeki biyogüvenlik yöntemlerinin artırılarak kümes hayvanlarıyla yabani kuşların temasının engellenmesi/sınırlanması konusunda çalışmalılar.

Kimler yüksek kuş gribine yakalanma riski altındadır?

Hiç kuşkusuz ticari tavuk ve diğer kanatlı çiftliklerinde çalışanlar en önemli risk grubunu oluşturmaktadır. Kesimhanelerde çalışanlar ve kanatlı sağlığı ile ilgilenen meslek sahipleri de gerekli önlemleri almak zorundadırlar.
Her ne kadar yabani kuşlardan insane bir bulaşma kaydedilmemişse de, avcıların başta sukuşları olmak üzere, avladıkları kuşlarla temasta bulunmamaları uygun olur. Kuş Araştırmaları Derneği, mevcut riski azaltmak için 2005-2006 av sezonunda ördek ve kaz avının yasaklanmasını önermektedir.

Kuş gözlemcileri ve yaban hayatı biyologları kuş gribi ile ilgili ne yapabilirler?

Her ne kadar yabani kuşlardan insana bu virüsün bulaşması vakasına rastlanmamış olsa da yaban kuşlarının kuş gribi virüs tiplerinin doğal kaynakları olduğu ve virüslerin karmaşık yapıları unutulmamalıdır. Kuş gözlemi sırasında arazide karşılaşılabilecek kuş ölüsü ya da dışkısıyla temas edilmemelidir. Ancak şüpheli görülen ölümlerde örnek toplanması yararlı olabilir. Toplu halde ölümlerle karşılaşıldığında, özellikle su kuşları söz konusuysa, durum rapor edilmelidir.

Hazırlayan: Özgür Keşaplı Didrickson
www.kad.org.tr


KAYNAKLAR:
www.birdlife.org
www.fao.org
www.wetlands.org

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-01-2006, 23:08   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 02-04-2005
Mesajlar: 1,017
Galeri: 108
Alıntı:
Virüsle bulaşık araçlar, kafesler ya da giysiler – özellikle ayakkabılar- virüsü çiftlikten çiftliğe yayabilir.
Ben, Balıkesir Ünv. Bandırma M.Y.O Et Endüstrisi mezunuyum ve ağırlıklı olarak beyaz et yani tavuk ve balık üretimiyle ilgili eğitim aldık..
Bu bölgede tavuk üretimi yapan çok sayıda şirket ve binlerce kümes var.. Tavuk sayısı milyonlarla ifade edilir.. Bir şirkette günlük 100 - 200 bin tavuk kesimi yapıldığını düşünerek sektörün büyüklüğünü de algılayabilirsiniz..
Kuş gribinin ilk görüldüğü yer olan Manyas Kızıksa beldesindeki çiftlik ise bir şahsa ait..
Alıntıdaki kümesten kümese virüs bulaşma konusu, bu şirketlerin en hassas oldukları konudur..
Bir şirket çalışanı, diğer şirkette çalışan arkadaşı ile sokakta karşılaştığında tokalaşamaz bile.. Çok katı kurallar, çok sert yaptırımlarla uygulanır.. Doğru olan da budur.. Hastalığın yayılmasına kolay kolay izin verilmez..
Ancak, merak ettiğim bir konu var...
Bir bölgede kuş gribi vakası görülüyor.. Bölge karantina altına alınıyor..
Aynı bölgede, pazarlarda canlı köy tavuğu satılıyor, markasız, ambalajsız köy yumurtası satılıyor.. Bu nasıl bir karantina ? Bu nasıl bir vurdumduymazlık anlayamıyorum !! Çıkın pazar yerlerini dolaşın, göreceksiniz bunu..
Herkesin dilinde olan söz.. "Ya bu hastalık eskiden de vardı, ekonomimizi vurmak için dış mihrakların uydurduğu şeyler bunlar"
Birileri çıkıp, bu halka virüs nedir, nasıl bulaşır, nasıl hastalık yapar, yayılması önlenemezse sonuçları ne olur anlatmalı.. Mutasyon nedir anlatmalı.. Terazinin bir kefesine Mehmet emminin 3 - 5 tavuğunu, diğer kefesinede İnsan canlarını koyalım... Bir daha adam gibi düşünelim..

Cihangir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-01-2006, 08:52   #3
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
Bu konuya yer verdiğin için gerçekten teşekkürler Malina. Çok ama çok önemli bir konu bu.
Son zamanlarda Türkiye'de inanılmaz hadiseler oldu! Bunlardan birisi ve konunun sağlık olması nedeniyle de en önemlisi Kuş Gribi bence. Bu konu karşısındaki vurdumduymazlık bani çok ama çok öfkelendiriyor. Özellikle geçen gün televizyon anahaber bültenlerinden birisinde verilen haber ülke olarak nerelerde olduğumuzun göstergesi. İstanbul'un adını şuan adını hatırlayamadığım bir semtinde bir çocuk parkına 4 tavuk gelip çırpınarak ölüyor. Bazı çocuklar temas ederek bunlarla oynarken bazı duyarlı vatandaşlar olaya müdahale edip çocukaları uzaklaştırıyor. Daha sonra Belediye ve İl Sağlık Müdürlüğü'nü arıyorlar ve sürekli sekreterlerle muhatab oluyorlar. Hemen ekip gönderileceği söyleniyor. Sonuç şu: TAVUKLARIN ÖLÜMÜNÜN ÜZERİNDEN GEÇEN 2 GÜNE RAĞMEN NE GELEN VAR NE GİDEN!!! O bahçeye sökonusu yerlerde çalışanların da çocukları gidiyor olabilirdi. Dünyaya gerekli tüm önlemlerin alındığını ilan edeceksiniz ama İstanbul'un ortasında 2 gün boyunca ölü tavuklar bahçede bekleyecek. Kim inanır ki size??? Son olarak Ben Tekirdağ'da oturuyor ama Malkara'da çalışıyorum. Haftalar önce buradaki köylerde de kuşların öldüğünü birinci ağızlardan dinledim. Hani haberlerlerde nerede??? (İnanın siyaset için söylemiyorum hiçbirşeyi)
Lütfen anlayalım, bu işin şakası yok, yok, yok...

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-01-2006, 11:27   #4
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
TC. Sağlık Bakanlığı sitesinde yer alan, alınması gereken önlemler

Alıntı:
Kuş Gribinden Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?
--- Kanatlı hayvan yetiştirilen kümeslerde çalışanlar eldiven, maske, gözlük takarak ve koruyucu elbise giyerek çalışmalıdır.
--- Başta kanatlı yetiştiriciliğinde çalışanlar olmak üzere, herkes ferdî hijyen kurallarına uymalı, eller sık sık bol su ve sabunla iyice yıkanmalıdır.
--- Kanatlı hayvan etleri ve yumurtaları, iyice pişirildikten sonra tüketilmelidir.
--- Kuş gribinden ölen veya kuş gribi şüphesiyle itlaf edilen hayvanların gerek itlafı sırasında gerekse bunların bertaraf edilmeleri esnasında gerekli koruyucu önlemler (maske, eldiven, elbise, gözlük) alınmalıdır.
--- Hasta veya ölmüş hayvanlarla temastan kaçınılmalıdır.
--- Kanatlı hayvanların salya, burun akıntısı, boğaz akıntısı, dışkısı gibi materyallerine veya bu materyallerle kirlenen yüzeylere temas edilmemelidir.
--- Ölen kanatlı hayvanlar yakılarak veya derince açılan çukurlara gömülüp üzerlerine sönmemiş kireç dökülmek suretiyle bertaraf edilmelidir.
--- Hastalığın görüldüğü yerlere seyahat edilmesi halinde, kanatlı hayvan çiftliklerinden ve pazarlarından uzak durulmalıdır.
--- Kuş gribi olduğu veya kuş gribinden öldüğü doğrulanmış hayvanlarla, koruyucu önlem almadan temas eden kişiler, hekim önerisiyle, oseltamivir adlı ilâcı günde 1 defa 75 miligram miktarında 7 gün süreyle almalıdırlar.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-01-2006, 11:33   #5
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Arsakay, senin de belirttiğin nedenlerle, tek başamıza olduğumuzu düşünüp alabileceğimiz önlemleri belirleyeyim diye düşünüyorum. Bu konuya başka bir forumda başlamıştım ama ilgi gösteren olmadı...

Kanatlı hayvan yetiştiricileri ne yapacağını daha çok biliyor. Önemli olan diğerlerinin ne yapabileceğini netleştirmek.

Taslak olduğu için bazı yerdeki bilgiler yok, onları da birlikte dolduralım. Eksik ve yanlışları düzeltelim...


Kuş Gribinden Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?


Kanatlı hayvan yetiştirmeyenler için:

- Bahçe, balkon gibi size ait yerlerde ölmüş kuş görürseniz, 111 11 11 nolu telefona haber veriniz. Kuş gribinden öldüğünün kesinleşmesi için gereken araştırma yapılmak zorundadır.

- Gecikme olabileceği hallerde ya da bölgede bunun kesinleştiği yerleşim yerinde oturuyorsanız sizin yapabilecekleriniz:
  • Ölmüş hayvanın yanına kimsenin yaklaşmasını sağlayınız. Sönmemiş kireç alınız. (x kg. lık poşetlerde toz olarak satılır. Fiyatı xx YTL'dir) Bahçenizin xxx bölgesinde (ayak altı olmayan, sulanmayan vs vs) xx derinliğinde bir çukur kazınız.
  • Ağız ve burnunuza bir örtü bağlayınız. Plastik bir eldivenle taşıdığınız hayvanı ve eldivenleri çukura atınız. Eldivenlerin taşıdığınız kısmına dokunmamak için, dikkatlice ters çevirerek çıkarmaya dikkat ediniz.
  • Çukurun üzerini xx miktar sönmemiş kireç ile kaplayınız. Çukurun üstünü toprakla kapatınız. Ellerinizi bol sabun ve suyla yıkayınız. Ölü hayvanı bulduğunuz yere de kiraç dökünüz ve rüzgardan uçmaması için, üzerine bir naylon koyup köşelerine taş yerleştiriniz. xxx gün sonra kaldırabilirsiniz. Bahçeyle ilgilenen başkalarının yanlışlıkla açmasını önlemek için çukuru işaretleyip, haber veriniz.
  • xxx süre sonra bahçenin o bölümünü kullanmakta sakınca kalmaz. (ya da kalır)
Bahçeniz yoksa:

Muhtara haber veriniz. (Bir yere haber vermek gerek ama ilgilenen yer neresi?

Karantinaya alınmış bölgede yaşıyorsanız:
  • Köpeğiniz varsa gezdirdikten sonra ayaklarını eve girmeden önce sabunlu su ile iyice yıkayın. Eldiven giymeyi unutmayın.
  • Şüphelendiğiniz durumlarda, ellerinizin temizliği için, önce sulandırılmış çamaşır suyu ardından sirke ile yıkamak sonra bol su sabunla temizlemek tavsiye edilir...
Kuş gözlemcileri ya da doğada bulunmayı gerektiren bir mesleği olanlar

Kuş gözlemi sırasında arazide karşılaşılabilecek kuş ölüsü ya da dışkısıyla temas edilmemelidir. Ancak şüpheli görülen ölümlerde örnek toplanması yararlı olabilir. Toplu halde ölümlerle karşılaşıldığında, özellikle su kuşları söz konusuysa, durum rapor edilmelidir.


malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-01-2006, 20:18   #6
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Kıtalararası Kuş Göçlerini İzleme Derneği (http://www.mig-b.org) Başkan Yardımcısı Or.Müh.Ahmet Yaşar Yıldız çok önemli bir haber... (22.01.2006)

İstanbul’da doğal yaşamdan canlı ve ölü olarak toplanan su kuşlarına yapılan tahlilllerde hiç bir örnekte Kuş Gribi virüsüne rastlanmadı.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-01-2006, 20:25   #7
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Kuş Gribi Nasıl Önlenir?

Son zamanlarda kuşlar ve beraberinde getirdikleri hastalıklar Türkiye’nin gündemini alt üst etti. Gündemi karıştırmakla kalmadı, kuşlara karşı bir paranoya başladı, hatta komplo teorisyenleri işe el attı ve karanlık düşmanlarımızın bize karşı bir biyolojik savaş açtığı veya ilaç firmalarının karlarını maksimize etmek için bu belayı başımıza sardıkları iddia edildi.. Yakında bu konu Kurtlar Vadisine senaryo olursa şaşırmayacağım.. Kanat takıp uçan Polat kanatlı düşmanlara karşı..

Ne oldu da Kanatlı dostlarımız, kanatlı düşmanlarımız haline geldi?? İnanması çok güç ama neredeyse Hitckok’un Kuşlar isimli korku filmi gerçek oluyor. Bu paranoyaya bir DUR demenin, aklı öne geçirmenin vakti geldi de geçmektedir.

Öncelikle herkesin şunu bilmesi gerekir ki, Kuş Gribi hastalığı, yaban kuşlarının evcil kuşlarımıza bulaştırdığı bir hastalık değildir. Tersine, bu hastalık, insanoğlunun, kontrolsüz bir biçimde evcilleştirerek (milyonlarca) ürettiği kötü şartlarda beslediği kanatlı kuşlarda ortaya çıkarak gelişmiş ve bu ölümcül virüsler ne yazık ki yabani kuş popülasyonlarına bulaşmıştır.

Bu duruma nasıl geldik?

Siyasette, tarihte, bilim ve teknikte, her alanda hatalarımız ve eksiklerimizi görmek ve bunlardan ders almak için sormamız gereken bir sorudur bu. Şimdi biz ilgi alanımız içinde aynı soruyu soralım ve yanıtlarını arayalım..

Kuş giribi ile ilgili gelişmeler uzun zamandır bilinmekteydi. Göçmen kuşlara bulaşan hastalık taşıyıcı bireylerin ülkeden ülkeye uçarak hastalığı kümes hayvanlarına yaymasına yol açıyor ve taşıyıcı göçmen yaban kuşları ölmese de, hijyenik kurallara uygun olmayan koşullarda yaşayan kanatlılar kısa sürede bu hastalıktan etkileniyordu. Hastalık 2003 yılından itibaren uzak Doğuda, Endonezya, Malezya, Vietnam, Tayland, Laos, Çin, Kore, Rusya ve hatta Japonya’da kümes hayvanlarından insanlara bulaşmış hatta ölümlere yol açmıştı. Avrupa’da da özellikle Hollanda’da virüse rastlanmıştı.

Hastalık dünyanın çeşitli ülkelerinde ortaya çıkarken, Türkiye’de de benzer gelişmelerin olacağını tahmin etmek hatta beklemek için kahin olmaya gerek yoktu. Çünkü Avrupa’nın ve Asya’nın (Eski dünyanın) en önemli göç yolları İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Arhavi-Borçka ve Hatay-Belen üzerinden geçmektedir. Her kış binlerce yaban kazı kışlamak üzere, Anadolu üzerindeki sulak alanlara gelmektedir. Kısacası, bu hastalığın en çok etkileyeceği ülkelerden birinin Türkiye olacağı gün gibi açıktı.

Bizler kuşları ve doğayı sevenler ve onu gözleyenler bu konuda faaliyet göstermek üzere bir sivil toplum örgütü oluşturduk: Kıtalararası Kuş Göçlerini İzleme Derneği. Göçlerin izlenmesinin insan sağlığı açısından önemli olduğunu söyledik; Posterler, broşürler basıp dağıttık; Bakanlıklara yazılar yazdık; Kampanyalar düzenledik. Avrupa Komisyonu desteğiyle bir uluslararası konferans düzenleyip uyarılar yaptık; Tavukçuluk sektörünün önde gelen firmalarına haber gönderip yaklaşan tehlikeyi bildirdik; önlemler almak gerektiğini bunun için çalışmalara erkenden başlamak gerektiğini söyledik; Hükümet yetkililerine çok önemli bir tehdidin yaklaşmakta olduğunu bunun için gerekli bakanlıkların sektörle bir araya gelerek acilen bir kriz masası oluşturmalarını önerdik. Sonuçsa ortada. Kısacası Hastalık ‘GELİYORUM’ dedi. Biz UMURSAMADIK. Bunları anlatırken aklıma bir fıkra geldi: “Temel’i uyarmışlar doğanın dengesi ile sakın oynama: Tehlikelidir. Temel cevap vermiş: ben ne Doğan’ı ne de yengesini tanırım.”

Şimdi Ne Yapmalıyız?

Doğal tasarımı itibariyle bir kanatlı virüsü olan H5N1 virüsüne hiçbir insan bağışık değildir. Virüs dünya ölçeğinde 100’den fazla sayıda insanda enfeksiyona neden olmuş ve hastalanan bu kişilerin yarıdan fazlası ölmüştür.

Tüm toplumu etkileyen bir salgının gerçekleşmesi için virüsün bir memelide değişim geçirmeyi başararak insandan insana bulaşan bir tasarıma kavuşması gerekmektedir. Bilim adamları şimdi bu olasılığın gerçekleşmesinden korkmaktadır. Günümüzdeki H5N1 virüslerini, deneysel olarak enfekte edilen farelerdeki ve dağ gelinciklerindeki ölüme yol açma olasılığı, 1997’de ve 2004’ün başlarında enfeksiyon yapan aynı virüslere kıyasla daha yüksek; ortamda kalma süresi, yine aynı virüslere kıyasla daha uzundur . Öyle ise bilim adamları endişelenmekte haklıdır.

Şimdi risklerin daha büyümesini önlemek amacıyla şunları önerebiliriz:

1.Kanatlılar kesinlikle kapalı ortamlarda ve hijyen standartlarına uyularak beslenmeli ve hastalığa karşı aşılanmalarına özen gösterilmelidir;

2.Hasta olduğundan şüphelenilen kanatlılar kesilerek yenmemeli ve bu hayvanlara temas edilmemelidir;

3.Açıkta satılan beyaz etler kesinlikle tüketilmemeli, çiğ yumurta ve türevlerinden (mayonez, krema) uzak durulmalıdır;

4.Yaban kuşlarının avlanması süresiz olarak yasaklanmalıdır;

5.Yaban Kuşlarının göçü bilimsel yöntemlerle izlenmeli, risk oluşturan alan ve bireyler kontrol altına alınmalıdır.

Burada fark edeceğiniz gibi en zorlu görev sonuncu görevdir. Ancak dünyanın en önemli kuş göç yolu üzerinde yer alan Türkiye bunu başaramazsa, küresel pandeminin yine ülkemizde patlayacağı söylenebilir. Türkiye derhal bir kriz masası kurmalı ve geliştireceği projelerle Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kurumlara acil olarak başvurmalıdır.


SONUÇ:

İnsanoğlu evcilleştirdiği ve kontrolsüz bir biçimde milyonlarca ürettiği kanatlı kuşlarda gelişen ölümcül virüslerin yabani kuş popülasyonlarına bulaşmasını başarmıştır. Şimdi doğa çok bilinen bir ders vermekte, kendine yapılan olumsuz müdahaleleri bir kez daha sert biçimde yanıtlamaktadır. Depremleri, selleri, tayfunları durduramadığımız gibi bu gelişmeyi de durdurmamız olanaklı değil. Yapmamız gereken en önemli şey, doğaya saygı göstererek, alabileceğimiz önlemleri gözden geçirmek ve en önemlisi de milyonlarca yıldır, hiç değiştirmeden aynı rotayı kullanarak göç eden kuşların, yollarını kesmek yerine, süratle yollarından çekilmek olmalıdır.

Serhan Oksay
20/1/2006

www.pusula.tv

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-01-2006, 20:35   #8
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Alıntı:
Aydın Valisi Mustafa Malay, kuş gribi ile ilgili açıklamasında şunları söyledi: “Ben tavuk eti de, yumurta da yiyorum. Kuş gribi olsa bile hiç birşey olmaz. Vatandaşlarımız şüphelendikleri tavuklarını kesip yiyebilirler. Yeter ki, 70 derecenin üzerinde kaynatsınlar. Ben yiyorum, herkese de tavsiye ederim.”
Haber eski ama ne zamandır soracağım unutuyordum. Bir yemek pişirilirken cinsine göre, belli süre kaynamak zorunda... Kaynadıktan sonra kısık ateşe alınıyor ama o zaman da kaynıyor... Bu 70 derece neyin nesi?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 09:26   #9
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
[QUOTE=malina]
Taslak olduğu için bazı yerdeki bilgiler yok, onları da birlikte dolduralım. Eksik ve yanlışları düzeltelim...
QUOTE]
malina ne zamandır mesajına yanıt vermedim özür
Bu konu hakkında birşeyler yazabilmem için araştırma yapmam gerekli. Nadir görülen hastalıklar arasında olduğu için bu bize tıp fakültesinde okutulmuş bir konu değil. Sanırım bu yıl anlatmaya başlamışlardır.
70 derece konusuna gelince burada kastedilen deniz seviyesine göre suyun kaynama noktasının değişmesi olabilir ki Türkiye'de suyun 70 derecede kaynadığı bir yer bildiğim kadarı ile yok!!
Burada sanırım 70 derecede pişirilmesi önemli olan (bilimsel bir değerse eğer), bu durumda diğer önemli bir parametre de pişirme süresidir. Yani bir an için 70 dereceye çıkıoması yeterli olmaz, belirli bir süre o ısıda devamı gerekiyor.

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 10:17   #10
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Milletin aklı dereceyi falan kesmez gibi geliyor bana... Sonuçta gözüyle kaynadığını görecek, derecesi ne olursa olsun... Uyacağı tek kural : şu kadar kaynatın kuralı.

Yanılıyor muyum?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 10:20   #11
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
Kesinlikle doğru. Zaten derece verilmesi mantık dışı! Kim nerede, nasıl neyle ölçecek ısıyı?? Süre verseler herkes fazlasıyla uyar.

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 12:16   #12
doğasever
 
Giriş Tarihi: 16-12-2005
Şehir: bodrum muğla
Mesajlar: 380
bişi kaynıyorsa 100 derece olmuyor mu zaten?. bilgisizliğimi mazur görün,su 100 derecede kaynarsa yemeklerde de su kullanılıyorsa kaynamayı görmek yetmez mi??

karakedi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 12:26   #13
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi karakedi
bişi kaynıyorsa 100 derece olmuyor mu zaten?. bilgisizliğimi mazur görün,su 100 derecede kaynarsa yemeklerde de su kullanılıyorsa kaynamayı görmek yetmez mi??
100 derece suyun deniz seviyesindeki kaynama noktası! Yüksek ve alçak yerlerde farklılık gösteriyor.

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 13:14   #14
doğasever
 
Giriş Tarihi: 16-12-2005
Şehir: bodrum muğla
Mesajlar: 380
biraz da kaynadıktan sonra ateşte tutsak?? bu arada ocakdaki ateş 300 derece filanmış,,,tencerede kaç onu öğrenemedim...

karakedi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 14:15   #15
adige
 
Sefer GİRİŞEN's Avatar
 
Giriş Tarihi: 29-01-2005
Şehir: Asarcık/Samsun
Mesajlar: 156
Galeri: 121
karakedi; tencereye girip kaynadıktan sonra hiç bir şey olmaz.En büyük tehlike kuş gribi virüsü taşıyan hayvanların ağız, burun akıntıları ve dışkıları ile temas etmek veya bunlarla bulaşık olan maddelere ellemek.Bu da köylerde yetiştirilen , serbest dolaşan tavuklarla bulaşabilir.Büyük tavuk işletmelerinde böyle bir durum çok zor.Bu yerlere dışarıdan gelen ziyaretçileri bile almıyorlar.Mutlaka girilmesi gerekiyorsa özel giysi giydirilir ve dezenfekte edildikten sonra girilebilir.Daha geçen gün 50 tane köy yumurtası aldım komşumdan,tavuklar çoktan beri içerde ve hastalık olmadığını biliyorum. On gündür dışarı salınmamış olduğundan emin olduğum her türlü kümes hayvanının etini gönül rahatlığıyla yerim.
Ayrıca bu virüsün sıcakla başı pek hoş değil, yüksek sıcaklıklarda çok çabuk ölüyor, soğuğu daha çok seviyor.

Sağlık Bakanlığı'nın sitesinden aldığım virüsün küçük bir bölümü aktarıyorum;

"Virüsün, 56 °C’de 3 saate veya 60 °C’de 30 dakikada öldüğü bildirilirken, formalin ve iyot bileşiklerine de duyarlı olduğu belirtilmektedir. Ayrıca virüs, kontamine gübrede düşük ısılarda en az 3 ay canlı kalabilirken, suda 22 °C’de 4 gün, 0 °C’de ise 30 gün canlılığını sürdürebilmektedir. "

Tamamını aşağıdaki linkten görebilirsiniz.

http://www.saglik.gov.tr/default.asp?sayfa=detay&id=636

Sefer GİRİŞEN Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 14:59   #16
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Ben yazınının tamamını alıyorum:


Avian İnfluenza (Tavuk Vebası, Kuş Gribi)

1. Giriş

Avian influenza, halk arasında tavuk vebası veya kuş gribi olarak da bilinen, influenza A grubu virüslerin neden olduğu, kanatlı hayvanlarda solunum ve sinir sistemine ait belirtilerle birlikte yüksek morbidite ve mortalite hızı ile seyreden akut kontagiyöz bir hastalıktır. Hastalık çok büyük ekonomik kayıplara yol açmaktadır.

İnfluenza virüsünün A, B, C olmak üzere antijenik tipleri mevcut olup, B ve C antijenik tipinin sadece insanlarda hastalık oluşturduğu, A tipinin ise kanatlılarda solunum ve sinir sistemine ait belirtilerle karakterize avian influenza (Tavuk vebası) hastalığına sebep olduğu bilinmektedir.
Avian influenza, Ortomyxoviridae ailesinden influenza grubuna ait RNA genetik materyali bulunan influenza A virüsüdür. Patojenitelerine göre değişmekle birlikte, kanatlı hayvan türlerinden izole edilen bir çok serotip bulunmaktadır; bilinen 15 farklı Hemaglutinin (HA) ve 9 farklı Neurominidase (NA) tipinin varlığı söz konusudur. Bilinen bütün yüksek patojeniteli epidemilerin İnfluenza A virüsünün H5 ve H7 tiplerinden kaynaklandığı bildirilmektedir.

2. Bulaşma ve Epidemiyolojik Bilgiler

Virüsün hava yolu ile taşınması bir kaç kilometre ile sınırlıdır. Ayrıca hastalık böcekler, kan emici sinekler ve kemiriciler vasıtasıyla enfekte hayvanlardan duyarlı olan hayvanlara mekanik olarak bulaştırabilmektedir. Kuluçka süresi birkaç saat ile 2-3 gün arasında değişebilmektedir.

Avian influenza 100 yıl önce ilk olarak İtalya’da tanımlanan ve dünyanın değişik yerlerinde de zaman zaman epidemiler şeklinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Hastalığın doğal saklayıcısının göçmen su kuşları -özellikle yaban ördekleri- olduğu belirtilmektedir. Virüsün saklayıcıları enfeksiyona dirençlidir; ancak, diğer kuşlar duyarlıdır. Evcil kanatlı hayvanlardan tavuklar ve hindiler hastalığa oldukça duyarlı olup, bu hayvanlarda hızlı fatalite ile seyreden epidemiler şeklinde otaya çıkmaktadır.

Hastalığın horizantal bulaşması (yatay bulaşma, hayvandan hayvana bulaşma) çok rastlanan bulaşma şeklidir. Vertikal bulaşma (dikey bulaşma, tavuktan yumurta yoluyla civcive geçiş) ile ilgili kesin bir kanıt bulunmamaktadır.
Enfekte hayvanlardan elde edilen yumurtaların kabuklarında etkenin varlığı belirlenmiştir.

Hastalık kanatlılarda hafif bir hastalık tablosu şeklinde veya yüksek bulaşıcılık ve hızlı fatalite gösteren ciddî epidemiler halinde karşımıza çıkmaktadır. Hastalık etkeni enfekte hayvanlarla doğrudan veya dolaylı olarak temasta bulunan evcil kümes hayvanlarına bulaşmakta ve bu hayvanlar da şiddetli salgınlara sebep olabilmektedir. Hastalıkta morbidite ve mortalite hızları % 100’dür.

Kuş ithalat ve ihracatlarının hastalığın epidemisinde önemli yeri bulunmaktadır. Hayvan sirkülasyonlarıyla virüsler büyük bir alana yayılmaktadır.
Son yapılan araştırmalar, virüsün esasen düşük patojeniteye sahip olduğu, ancak kanatlı popülâsyonu arasındaki kısa süreli dolaşımı ile mutasyona uğrayarak yüksek patojenite kazandığı merkezindedir.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) 1983-1984 epidemisinde H5N2 virüsü başlangıçta düşük bir mortalite hızına sahipken, altı ayda yüksek bir patojenite kazanarak yaklaşık % 90’larda seyreden bir mortalite hızına ulaşmıştır. Bu epidemide, kontrol için ABD’de yaklaşık 65 milyon dolar değerindeki 17 milyon kanatlı hayvan itlaf edilmiştir.

İtalya’daki 1999-2001 H7N1 influenza A alt tip epidemisinde de başlangıçta düşük patojenite gösteren virüs, 9 ay içinde mutasyona uğrayarak yüksek patojenite kazanmıştır. Bu epidemide de yine 13 milyon kanatlı hayvanın bir kısmı ölmüş, bir kısmı da itlaf edilmiştir.
Enfekte çiftliklerin karantinaya alınması ve etkene bir maruziyetin söz konusu olduğu sürülerin itlafı ile standart kontrol metotlarının uygulanması hastalığın yayılmasını engellemek için gereklidir.

İnfluenza A yüksek bulaşıcılığı yanında çiftlikler arasında araç-gereç, yiyecek, kafes, elbise veya diğer ekipmanlarla kolayca taşınabilmektedir. Yüksek patojeniteli virüsler, özellikle çevre ısısının düşük olduğu yerlerde, uzun süre canlı kalabilirler. Bu nedenle korunma yöntemlerinin ve iyi bir sürveyans sisteminin uygulanmaması durumunda epidemiler yıllarca sürebilir. Örneğin, Meksika’da 1992 yılında görülen H5N2 epidemisi düşük bir patojenite ile başlamış ve mutasyonla fatal bir karakter kazandığından 1995 yılına kadar kontrol altına alınamamıştır. Bütün influenza A tipleri konağın bağışıklık sistemine iyi adapte olmaları ve genetik değişime uğramaları nedeniyle insanlarda düzenli mevsimsel epidemilere yol açmaktadır.

Avian influenza virüsünün normalde kuşlar ve domuzlar dışındaki türlerde hastalık yapmadığı bildirilmekle beraber, 1997 yılında Hong Kong’da kümes hayvanlarında meydana gelen ve virüsün H5N1 serotipinin sebep olduğu salgında 18 kişide şiddetli solunum yolu enfeksiyonu belirlendiği, bunlardan 6 kişinin öldüğü ve etkenin de kümes hayvanlarında salgına neden olan etkenle aynı olduğu ilk defa bildirilmiştir.

Yapılan araştırmalarda da bu kişilerin enfekte kümes hayvanlarıyla çok sıkı temasta olduğu anlaşılmıştır. Yapılan genetik mahiyetli çalışmalar insanlarda görülen hastalığın kanatlı hayvanlarda görülenler ile bir benzerlik gösterdiğini ortaya koymuştur.

Bu vakalar ile Hong Kong’daki kanatlı hayvanlarda görülen influenza arasında bir koinsidanstan bahsedilmektedir. Hong Kong’daki bu epidemide bir buçuk milyon kanatlı hayvanın itlafı ile gerekli önlemlerin alınması hastalığın insanlara geçişini ve büyük bir pandeminin ortaya çıkmasını önlemiştir.

Hong Kong’da 2003 yılı Şubat ayında biri ölümle seyrede avian influenza H5N7 alt tipli 2 vaka görülmüştür. Bu vakaların Güney Çin’e seyahat ettiği hikâyesinin olduğu bildirilmiştir.

Şubat 2003’te Hollanda’da yüksek patojeniteye sahip H7N7 alt tipinin sebep olduğu epidemide, bir veteriner hekimin ölümünün ve 83 hafif hastalık tablosunun görüldüğü vakalar bildirilmiştir.

Yine Hong Kong’da 1999 yılında H9N2 alt tipine bağlı hafif seyirli iki vaka, 2003 yılı Aralık ayı ortalarında da hafif seyirli bir vaka bildirilmiştir. H9N2 alt tipi kanatlı hayvanlarda yüksek patojeniteli bir seyir göstermemektedir.
Vietnam’ın kuzeyinde 2004 yılı Ocak ayında ciddi şiddetli solunum yolu enfeksiyonu ile seyreden bazı vakalar görülmüş ve yapılan laboratuvar incelemelerinde etkenin avian influenza A H5N1 olduğu belirlenmiştir.
Avian influenza virüsünün, mutasyonla insanlara yönelik olarak da patojenite kazanabileceği ve salgınlara yol açabileceği ifade edilen bilgiler arasındadır.

Hastalığın insanlara bulaşması, enfekte hayvanlara veya enfekte hayvanların dışkı, burun salgıları vb. materyalleri ile kontamine olmuş yüzeylere temas sonucu ya da kontamine materyallerden havaya karışan virüslerin solunması ile olabileceği belirtilmektedir. İnsandan insana bulaşmanın olmadığı virüsün, mutasyonla bu karaktere de sahip olabileceği ifade edilmektedir.
İnsanlardaki influenza A H5N1 serotipinin neden olduğu enfeksiyonlarda ateş, boğaz ağrısı, öksürük, solunum güçlüğü ve viral pnömoni gibi solunum sistemine ait belirtiler görülmektedir.

Avian influenzanın alt tiplerinden H5N1, hızlı bir şekilde mutasyona uğraması ve diğer türler için enfekte edici nitelik kazanması nedeniyle daha ciddî görülmektedir.

Hayatta kalan enfekte kuşlar dışkı ve ağız salgılarıyla en az 10 gün süreyle virüsü çıkarırlar. Bu durum, hayvan satışları ve göçmen kuşlar vasıtasıyla virüsün yayılmasına kaynak teşkil etmektedir.

H5N1 yüksek patojeniteli epidemilerin kaynağıdır. Aralık 2003 ortalarında Kore’de ve diğer Asya ülkelerinde özellikle halk sağlığını tehdit eden etken olmuştur. H5N1 alt tipi 1997 yılında insanları direkt enfekte etmiş ve 2004 yılı Ocak Ayı’nda tekrar ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle H5N1 alt tipi insanlar için daha büyük bir tehdit unsuru olarak görülmektedir.

Aralık 2003’ten bugüne kadar belirtilen alt tipin sebep olduğu vaka ve ölüm sayıları, 10.03.2004 itibariyle, Tayland’da 11 vaka, 7 ölüm, Vietnam’da ise 22 vaka 15 ölüm şeklindedir.

Bu yılın başlarında ABD’ de görülen salgının etkeni avian influenza A’nın H5N2 serotipi olarak belirlenmiş, ancak, bunun Asya’da görülen serotiple bir bağlantısının olmadığı bildirilmiştir.

3. Tanı

İnfluenza tanısı için hızlı ve güvenilir test metotları mevcuttur. Ülkemizde de gerek veteriner araştırma enstitüleri gerekse Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Laboratuvarlarının lüzumu halinde icap eden çalışmaları yapabilecek alt yapıları bulunmaktadır.

4. Korunma ve Kontrol

Kanatlılarda hastalığın belirlenmesi halinde yetkili otoriteler gerekli önlemleri almalı ve ilgili mevzuatı gereği karantina, itlaf ve dezenfeksiyon uygulamalarını eksiksiz yerine getirmelidir. Ülkemizde bu alandaki hizmetler Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yapılmaktadır.

Elde edilen bilgiler, hastalığın insanlardaki şeklinin, özellikle hastalığın görüldüğü çiftliklerle alakalı olduğunu gösterdiğinden, tavuk çiftliklerinde çalışanların korunma önlemlerini uygulamaları (eldiven, maske, kişisel hijyen vb.) sağlanmalı, bu kişiler hastalıkla ilgili olarak bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir.
Ayrıca, etkene bir maruziyetin söz konusu olması halinde, mevcutsa etkili antiviral ilâçlarla profilaksi yoluna gidilebileceği de ifade edilmektedir.

Virüsün, 56 °C’de 3 saate veya 60 °C’de 30 dakikada öldüğü bildirilirken, formalin ve iyot bileşiklerine de duyarlı olduğu belirtilmektedir. Ayrıca virüs, kontamine gübrede düşük ısılarda en az 3 ay canlı kalabilirken, suda 22 °C’de 4 gün, 0 °C’de ise 30 gün canlılığını sürdürebilmektedir.

Hastalığın görüldüğü ülkelere seyahat edenler enfekte tavuk çitliklerinden uzak durmalı ve iyi piştiğinden emin oldukları kanatlı etleri ile yumurtaları tüketmelidirler. Kişisel hijyene de gerekli önem verilmeli, eller sık sık sabun ve bol su ile iyice yıkanmalıdır.

Bunların yanı sıra, hastalığın görüldüğü ülkelere seyahat edenler, dönüşlerinde 7-10 gün içinde ateş ve solunum sistemine ait belirtilerin görülmesi halinde hekime başvurmalıdırlar.

5. Tavuk Vebası İle İlgili Ülkemizde Yapılan Uygulamalar

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, kanatlılarda söz konusu hastalıkla ilgili bir çalışma yapılmış ve hastalığın ülkemizde olmadığı belirlenmiş olup, keyfiyet Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisine (OİE) bildirilmiştir.

Ayrıca, hayvanlarda söz konusu hastalığa karşı mücadele ve alınacak önlemlere ilişkin hususlar, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Yönetmeliği ve bu Yönetmeliğe bağlı olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yayımlanan Tavuk Vebası Hastalığına (Avian İnfluenza) Karşı Korunma ve Mücadele Talimatnamesi ile düzenlenmiştir.

Söz konusu Talimatnamede, hastalıkla ilgili bilgilerden teşhis yöntemlerine, numune gönderme şekillerinden korunma ve kontrol önlemlerine kadar bütün bilgiler geniş bir şekilde yer almıştır.

Bunların yanı sıra Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünce hastalığın görüldüğü ülkelere seyahat edenlere gerekli uyarılar yapılmakta ve bu ülkelerden dönen kişilerin ülkemize girişlerinde avian influenza yönünden muayenelerinin yapılması sağlanmaktadır.


Bu haber (22.01.2004) tarihinde girilmiştir.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 15:12   #17
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
TC Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü

BULAŞICI HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞININ GÖREVLERİ
  • Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamı dışında kalan enfeksiyon hastalıklarının kontrolüne yönelik program geliştirmek.
  • Enfeksiyon hastalıklarının kontrolü ile ilgili sağlık personeli ve halka yönelik eğitim programı ve materyali geliştirmek.
  • İllerde yürütülen Enfeksiyon Hastalıkları Kontrol Programlarını izlemek ve değerlendirmek.
  • Bulaşıcı hastalık salgınları oluşturduğu zaman, olay yerinde gerekli inceleme ve araştırmalarda bulunmak.
  • İl Sağlık Müdürlükleri düzeyinde salgın inceleme ve araştırma konusunda il yöneticileri yetiştirmek.
  • Salgın inceleme ve araştırma konusunda eğitim programı ve materyali geliştirmek ve eğitim yapmak.
  • Trahom ve temel göz sağlığı ile ilgili programları yürütmek.
  • Ulusal düzeyde aşı ile korunulabilir hastalıkların topyekün kontrolüne, eliminasyonuna ve eradikasyonuna yönelik programlar geliştirmek ve uygulamak.
  • Genişletilmiş Bağışıklama Programı ile ilgili sağlık personeli ve halka yönelik eğitim programı ve materyali geliştirmek,
  • İllerde Genişletilmiş Bağışıklama Programı kapsamında yürütülen çalışmaları izlemek ve değerlendirmek.
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıkların kontrolüne yönelik program geliştirmek ve uygulamak.
  • Cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili sağlık personeli ve halka yönelik eğitim programı ve materyali geliştirmek.
  • İllerde yürütülen Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Kontrol Programlarını izlemek ve değerlendirmek.
  • Paraziter ve zoonotik hastalıkların yurt çapında kontrolüne yönelik olarak yürütülen çalışmaların, etkinliğini ve verimini arttırmak amacıyla faaaliyetlerde bulunmak; bu doğrultuda halk sağlığı ve koruyucu sağlık programları geliştirmek, bunları uygulamak ve uygulamaları izlemek.
  • Hayvan kaynaklı hastalıkların ve sağlık sorunlarının insan sağlığına yönelik oluşturduğu tehlike ve tehditleri azaltmak.
  • Hayvanlardan insanlara geçen hastalık etkenlerinin neden olduğu morbidite ve mortalite oranlarının düşmesine ve ekonomik kayıpların azaltılmasına yönelik koruyucu ve tedavi edici önlemlerin alınmasını sağlamak.
  • İnsanların bu hastalıklardan korunma yollarını saptamak ve bunları halka duyurmak, toplumu bilgilendirmeye ve eğitmeye yönelik faaliyetlerde bulunmak.
  • Ülkemizde koruyucu sağlık hizmetlerinde kullanılan aşı, serum vb. biyolojik ürünlerin üretimi, ithali, tüketime sunulması ve kullanımı ile ilgili ulusal standartları belirlemek. Bu konular ile ilgili mevzuat geliştirmek, izin ve kontrol işlemlerini yürütmek / yürütülmesini sağlamak.
  • Aşı, serum lojistik hizmetlerini yürütmek ve soğuk zincir hizmetlerini planlamak, izlemek, değerlendirmek.
  • Lojistik ve soğuk zincir hizmetleri konusunda eğitim programı ve materyali geliştirmek. Bu konularda görev yapan personelin eğitimini yapmak.
  • Merkez ve il düzeyinde lojistik ve soğuk zincir hizmeti alt yapı ihtiyaçlarının belirlemek ve giderilmesini sağlamak.
http://www.saglik.gov.tr/default.asp...&cid=3&sid=551

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 15:17   #18
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
BULAŞICI HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞI'nın görevleri çok açık... Siteden kopyaladığım yazı 22.01.2004 tarihinde girilmiş...

Alıntı:
Elde edilen bilgiler, hastalığın insanlardaki şeklinin, özellikle hastalığın görüldüğü çiftliklerle alakalı olduğunu gösterdiğinden, tavuk çiftliklerinde çalışanların korunma önlemlerini uygulamaları (eldiven, maske, kişisel hijyen vb.) sağlanmalı, bu kişiler hastalıkla ilgili olarak bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir.
ifadesi, bu görevler başka yetkili kurum tarafından yapılmalı etkisi uyandırmıyor mu sizde de?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 15:41   #19
adige
 
Sefer GİRİŞEN's Avatar
 
Giriş Tarihi: 29-01-2005
Şehir: Asarcık/Samsun
Mesajlar: 156
Galeri: 121
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kuş Gribi ile ilgili bir afiş bastırdı,ana hatlarıyla buraya aktarmak istiyorum;

KUŞ GRİBİ


BULAŞMA YOLLARI


1. Kanatlı hayvanlarla aynı kapalı ortamda bulunma ile,
2. Hasta hayvanları kesme ve yolma ile,
3. Hasta veya bu hastalıktan ölmüş hayvanların burun ve boğaz akıntısına, gözyaşına veya dışkılarına temas ile,
4. Bu salgılarla ve dışkılarla kirlenmiş yüzeylere veya eşyalara temas ile bulaşabilmektedir.

Bugün için hastalığın, insandan insana bulaşmadığı kabul edilmektedir.


BELİRTİLERİ


1. Ateş,
2. Öksürük,
3. Boğaz ağrısı,
4. Yaygın kas ağrısı,
5. Solunun güçlüğü,


KORUNMA


1. Kanatlı hayvanlarla aynı kapalı ortamda bulunulmamalıdır.
2. Hasta veya ölmüş hayvanlara temas edilmemeli; temas olursa eller bol su ve sabunla iyice yıkanmalıdır.
3. Çocukların kanatlı hayvanlarla oynamalarına müsaade edilmemelidir.
4. Etler ve yumurtalar iyice pişirildikten sonra yenmelidir.
5. Kanatlı hayvan kümeslerinde çalışanlar ile itlaf ve imha işlerinde görev alanlar koruyucu elbise ve eldiven giymeli; gözlük ve maske takmalıdırlar.
6. Ölen veya itlaf edilen hayvanlar yakılarak veya derince açılan çukurlara, üzerlerine sönmemiş kireç dökülerek gömülmelidirler.


UNUTMAYINIZ


KUŞ GRİBİ ŞÜPHELİ TEMAS OLURSA EN YAKIN SAĞLIK KURULUŞUNA BAŞVURUNUZ.

Sefer GİRİŞEN Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 18:10   #20
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
7. İtlaf ekibinin, koruyucu elbise, eldiven, gözlük ve maske olmadan sizden yardım talep etmesi geri çevrilmelidir.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 19:00   #21
doğasever
 
Giriş Tarihi: 16-12-2005
Şehir: bodrum muğla
Mesajlar: 380
teşekkürler arkadaşlar))

karakedi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-01-2006, 23:56   #22
adige
 
Sefer GİRİŞEN's Avatar
 
Giriş Tarihi: 29-01-2005
Şehir: Asarcık/Samsun
Mesajlar: 156
Galeri: 121
Aramızda kalsın; ilk ihbarı aldığımızda ne koruyucu elbise ne gözlük ne maske ne de pülverizatör vardı.Sağdan soldan bir şeyler ayarlayıp öyle gittik.Sonradan birşeyler gönderildi ama gene de yetersiz.

Diri diri yakılan o tavukları gördüğümde kanım dondu ama hemen o bölgedeki imkansızlıklar, yokluklar aklıma geldi.O şekilde bir itlaf olmuşsa bile keşke yetmişikibucuk millete kendimizi reklam etmeseydik,haber uğruna.

Sefer GİRİŞEN Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2006, 08:58   #23
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
2004 te eklenmiş yazıda;

Alıntı:
... Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Yönetmeliği ve bu Yönetmeliğe bağlı olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yayımlanan Tavuk Vebası Hastalığına (Avian İnfluenza) Karşı Korunma ve Mücadele Talimatnamesi ile düzenlenmiştir.

Söz konusu Talimatnamede, hastalıkla ilgili bilgilerden teşhis yöntemlerine, numune gönderme şekillerinden korunma ve kontrol önlemlerine kadar bütün bilgiler geniş bir şekilde yer almıştır.
Geniş demiş ama o kadar da geniş mi acaba? Başımıza gelir de itlaf etmek zorunda kalırsak, ne yapmalıyız sorusuna cevap aranmış mıdır?

Görüntüler aranmadığını gösteriyor. Tüm itlaf yapılan bölgelerde aynı imkansızlık ve yoksulluklar olamaz. Ben kendi adıma, "vahşice" denmeyecek biçimde yapılan bir itlaf haberine rastlamadım.

Tamam, işin kendisi zaten vahşice ama...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2006, 09:48   #24
adige
 
Sefer GİRİŞEN's Avatar
 
Giriş Tarihi: 29-01-2005
Şehir: Asarcık/Samsun
Mesajlar: 156
Galeri: 121
İtlaf gaz odalarında yapılıyor.İlk günlerin telaş ve acemiliği kalmadı artık.Bir de ülkenin büyük bölümü karakışa teslim.Çoğu köylere ulaşılamıyor bile.Bu iş, çoğu yerde bahara kalır.

Sefer GİRİŞEN Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2006, 09:51   #25
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
Bir hekim olarak düşüncelerimden dolayı beni eleştirebilirsiniz ama bakış açım sizlerden farklı. "Varlıkları istediğimiz gibi yaşamaya zorlamak" topiğinde bu konudaki düşüncelerimi yazmıştım. Burada da kısaca belirteyim.
Ortada insan hayatını tehdit eden bir salgın tehlikesi var. Sebebi kanatlılar aracılığı ile yayılan bir virüs. Yayılmasını önlemek gerekli çünkü tedavisi kesin olarak yapılamıyor!!! Bunun için bulaşmada rol oynayan kanatlıların imhası şart. Bu durumda yapılması gereken tek şey mümkün olan en insani yollardan bu canlıları imha edilmesi. Düşünsenize yüzbinlerce kanatlı... Hepsini insani bir şekilde imha etmek için gerekli şartları oluşturmayı beklemek çok yanlış olurdu. Unutmayalım her ne olursa olsun insan hayatını kurtarmak öncelikli! Kimi yerde CO gazıyla imha edildiler kimi yerde canlı canlı gömülerek. (Yakıldıklarını da gördük! Mazeret yok son derece ilkel, vahşi... sonuna kadar karşıyım.)

Gelelim son malina'nın gündeme getirdiği konuya. "Bir gün itlaf etmek zorunda kalırsak ne yapmalıyız?" sorusunun yanıtını vermek çok zor. Belki de yıllarca kullanmayacağınız şartları oluşturmak yapılacakların mali boyutu ne olur bir düşünün. Bir örnekle bitiriyorum. Newyork kent,inde her yıl 2-3 gün süren kar fırtınası meydana geliyor. Bu süre içinde ulaşım v.b. tüm hizmetler duruyor. Yani hayat duruyor. Adamlar hesaplamış ve demişler ki; Kar fırtınasında hayatın devam edebilmesi için şu kadar araç, alet, kimyasal madde v.b. gerekli. Tüm bunları toplam 3 gün için yılın 362 günü depo ve parklarda bekletmek zorundayız. Maliyeti ...000000... O halde bunu yapmak yerine sadece acil olan hayati olan işleri yapalım, 3 gün boyunca insanlar evinden çıkmasın, çalışanlar izinli sayılsın...
Kısa olmadı di mi

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-01-2006, 11:09   #26
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Tam ifade edememişim. Gereken ekipman hazır bulundurulsun demiyorum. Üstelik konu kuş gribiyle sınırlı da değil. Ne yapılabileceğine dair bilginin oluşturulmamasından söz ediyorum. Bu bile yoksa diğerini talep etmek söz konusu değildir.

Hürriyette bugün böyle bir yazı var.. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...rid=109&gid=61

Alıntı:
...

Ülke geneline yayılan kuş gribi bir afet olduğuna göre çözümü de afet yönetimi sisteminde aramalıyız. Afet yönetimi çalışmaları sekiz başlık altında özetlenebilir: 1. Kayıp ve Zarar Azaltma, 2. Hazırlık, 3. Tahmin ve Erken Uyarı, 4. Afetler, 5. Etki Analizi, 6. Müdahale, 7. İyileştirme, 8. Yeniden Yapılanma. Buradaki 1’den 4’e kadar sıralanan proaktif çalışmalar "koruma"ya yöneliktir ve risk yönetimi olarak adlandırılır. Yine burada 5’ten 8’e kadar olan reaktif çalışmalar ise "düzeltme"ye yöneliktir ve kriz yönetimi olarak adlandırılır.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin problemi risk yönetimi yerine daha çok kriz yönetimine (müdahaleye) önem vermektir. Böylece ülkemizde hep kriz merkezleri, masaları, vb. kurulur ama risk merkezinin ya da risk yönetiminin adı bile yoktur. Bu nedenle 2001 yılında ülkemizde "Ulusal Kuş Gribi Müdahale Planı" oluşturulmuş ama koruyucu ve zarar azaltıcı fazla bir şey yapılamamıştır. Sonuç olarak bu gün müdahalede başarılı olmamız, ölenleri ve ekonomik kayıplarımızı geri getirememektedir.

...

Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-01-2006, 19:33   #27
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
Bu yazı aslında meslekdaşımın sunumuna ait slaytlardan alınma. Bana mail olarak geldi. Kendisinden izin alamamış olmakla beraber hoşgörüsüne sığınarak buraya aldım. Oldukça toparlayıcı, anlaşılır bir sunum olmuş. Faydalanalım.

Hazırlayan: Dr. Ayça Çitoğlu
Abbott Laboratuarları İşyeri Hekimi


1-Kuş gribi nedir?
Halk arasında tavuk vebası olarak ta bilinen kuş gribi “Avian influenza” isimli virüslerin neden olduğu bir hastalıktır. Çoğunlukla kuşları etkiler çok sık olmamakla birlikte bazı alt grupları (H5N1) insanlara ve domuzlara da geçebilir.

2-Dünya kuş gribinden niye bu kadar çekiniyor? “Avian influenza” virüslerinin bir çok tipi insanlarda hastalık yapmaz.
Bir alt grubun farklılaşarak insandan insana bulaşan bir özellik kazanmasıyla, dünyada pandemi(salgın) meydana gelmesinden korkulmaktadır. H5N1 tipinin bu potansiyeli taşıdığı düşünülmektedir.

3-Dünyada daha önce böyle grip salgınları yaşanmış mı?
1918 yılında İspanyol gribi,
1957 Asya gribi
1968 Hong Kong gribi
tüm dünyada yayılarak salgına yol açmıştır. İspanyol gribi 40-50 milyon, Asya gribi 2 milyon insanın ölümüne yol açmıştır ve İspanyol gribi insanlık tarihine en fazla öldüren hastalık olarak geçmiştir.

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-01-2006, 19:34   #28
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
4-Dünya salgın açısından şu an ne durumda?
• Pandemi (salgın) yeni bir virüsün ortaya çıkmasıyla başlayacak sıradan bir grip enfeksiyonu gibi insanlar arasında hızla yayılacaktır.
• Değişime uğrayan yeni virüsle bağışıklık sistemimiz daha önce tanışmadığı için, hastalık sıradan grip enfeksiyonuna göre biraz daha ciddi seyredecektir.
• Henüz insandan insana geçiş söz konusu değildir.

5-İnsanlara nasıl bulaşıyor?
H5 N1 virüsü kuşlardan insanlara solunum yoluyla bulaşmaktadır, ancak bulaşma çok kolaylıkla olmamaktadır. Bulaşmanın olabilmesi için hasta kuşlarla yakın temasın olması gerekir. Öncelikle kümes hayvanlarının veya kuşların bakımıyla ilgilenen kimseler risk grubunda yer alırlar. Virüs kuşların dışkısıyla atıldığı için dışkıların bulaştığı materyallerle yakın temas halinde olmak, bir diğer bulaşma nedeni olabilir.

6-Hastalık kümes hayvanının etinin yenmesiyle bulaşır mı?
Bilimsel olarak virüs hayvanların dışkısıyla atılır ve insan vücuduna solunum yoluyla girer. Kümes hayvanlarının etinin yenmesiyle bulaşmaz. Uzmanlar tavuk eti (iyi de pişmişse) yenmesinde çekinilecek bir neden olmadığını ifade etmektedirler.

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-01-2006, 19:35   #29
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
7-Kuş Gribi Gıda Güvenliği Riski Oluşturuyor mu?
Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) ile uluslararası uzmanlar, kuş gribinin tavuk ve ürünleri (tavuk eti ve yumurta) aracılığıyla insanlarda enfeksiyon oluşturması yönünden bir gıda güvenliği riski olmadığına dikkat çekerek, insanlara bu hastalığın bulaşmasının tek koşulunun enfekte kanatlı hayvanlarla doğrudan temas olduğunu bildirmiştir.

8-Hastalığın belirtileri nelerdir?
• Virüs vücuda girdikten sonra hastalığın ortaya çıkma süresi (kuluçka süresi) birkaç saat ile 2-3 gün arasında değişebilmektedir.

• Kuş gribi insanda görüldüğünde tipik grip belirtilerine yol açar. Ateş, halsizlik, boğaz ağrısı, öksürük ve kas ağrıları gibi.

• Ancak solunum yetmezliği gibi şiddetli bir komplikasyon gelişmesi durumunda ölüme yol açar.

9-Korunmak için bireysel olarak neler yapabiliriz?
Pandeminin ne zaman olacağı ve ne kadar etkileyeceği bilinmemektedir ve virüse karşı henüz koruyucu aşı geliştirilebilmiş değildir. Hastalığa karşı etkili olduğu iddia edilen antiviral ilaç (Tamiflu ve Relenza) mevcuttur, ancak ülkemizde ve dünyada yeterli stok bulunup bulunmadığı konusunda çelişkili ifadelere rastlanmaktadır. Hastalığın yayılımını kontrol etmek için alınacak tedbirler açısından, kamu otoritelerine büyük görevler düştüğü açıktır.
Bireyler yayılımın önlenmesi için bildirim ve karantina kurallarına uyarak kamu görevlilerinin işini kolaylaştırmak ve desteklemekten sorumludur. Ayrıca kişisel korunma için, bireysel olarak temastan kaçınma ve el yıkama gibi genel hijyen ilkelerini uygulamaya biraz daha titizlikle özen gösterilmelidir.

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-01-2006, 19:43   #30
ağaç dostu
 
Giriş Tarihi: 10-01-2006
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 2,589
Galeri: 2
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi malina
...Ne yapılabileceğine dair bilginin oluşturulmamasından söz ediyorum. Bu bile yoksa diğerini talep etmek söz konusu değildir.
Çok çok doğru. Bu sitenin önceliği değil belki ama bu konuyu soğutmayalım derim.

arsakay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 11:13.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024