02-06-2012, 20:36 | #272 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-09-2008
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 851
|
Alıntı:
Çok üzücü.Neyseki melek gibi bir kişiye denk gelmiş de,bir şekilde hayatına devam edebiliyor.O balıkçı da hangi balıkçıysa,umarım ifşa etmişlerdir.Kimse balık almasın,işsiz kalsın...Kedinin giden ön patileri yanında az bile;ama...Umarım cezasını bulur. Bu tontiş de benim tatlı kızım Tika. Kullanıcı adım da kızımın adı. Bu arada ,yavrular çok sevimliler Sayın Nuri Murvet,umarım onlara çok iyi bakan ailelere giderler. Düzenleyen Tika : 03-06-2012 saat 06:57 |
|
02-06-2012, 22:36 | #275 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
yavrulardan üç renkli olan, alacalı olan dişi olmalı. Üç renkli kediler kıl rengi tekstürüne göre kaliko olarak sınıflandırılıyorlar ve çok büyük yüzde ile de dişi oluyorlar. Kısırlaştırma işlemi için zaten en az altı ay süre geçmesini beklemek gerekiyor. En güzeli yavruları iki aydan sonra sahiplendirmeniz. Artık bu tatlı minnoşları evlat edinenler, aşılarını, iç-dış anti-parazit uygulamalarını ve kısırlaştırma işlemini yaptırırlar. Biraz büyüdüklerinde, oyunları ile ortalığı epey bir dağıtacaklar hazır olunuz |
|
02-06-2012, 23:10 | #276 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 12-02-2011
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 621
|
Üç renkli kedileri kesinlikle dişi oluyorlar diye biliyorum. Kısırlaştırma işlemi için bazen 6.ayı beklemek geç olabiliyor. 5 ve 6 aylık iki dişi yavrudan, 6 aylık olanı kısırlaştırmak için veterinere götürdüğümde 5 aylık olanın hamile olduğunu öğrenince neredeyse şok geçiriyordum. Kedi yavruları çok sevimli, bir o kadar da narin oluyorlar. Bütün yavruların, Sibel'in tatlı bebişleri gibi sevgi dolu bir ortamda bebekliklerinin tadını çıkarıp,sağlıkla büyüyebilmeleri için uğraş verenlere başta Nuri Bey olmak üzere sevgilerimi yolluyorum. |
02-06-2012, 23:22 | #277 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-10-2011
Şehir: Aydın
Mesajlar: 158
|
Ben de size minnoşu kısaca tanıtmak istiyorum. 02.02.2000 'de henüz iki yavrusunu doğurmuş bir anneyi kadının biri taşla kovar ve anne henüz karnında yavrularıyla arabanın altında can verir. Önceden doğmuş iki yavrunun biri çok zayıf olduğundan hemen öldü. Geriye bizim minnoşumuz kaldı. Henüz 2 günlüktü ve hiç anne yüzü görmemişti sahiplendiğimizde. Önceleri damlalıkla, sonraları prematüre bebek biberonları ile yarı yarıya sulandırılmış ılık günlük sütün içine 1 er çay kaşığı çiğ yumurta sarısı ve zeytinyağını saat başı vererek yaşattık. O zaman internetim de yoktu. İshal olduğunda annelik tecrübelerimle yaşatabildim onu. Kızım henüz liseye başlamıştı, her teneffüs bitişiğimizde olan okulundan izinli olup, minnoşu besledi. Tüm sınıf 2 damla mama vermek için dersi kaynattı çoğu zaman. Zaman geldi büyüdü ona annelerini ve kardeşlerini sahilde köpeklere parçalattırmış restaurantın birinde bulduğumuz dişi kediyi eş olarak aldık. Meğer epilepsi hastası imiş bu yavru kedi. Her sara krizinde minnoş bize haber verdi ki başını sağa sola çarpmasın diye hep siper de oldu. Tedavisi olumlu yönde giderken bir gün kayboldu. Sara krizi sırasında kuduz diye öldürüldüğünü düşünürüm hep. Minnoş bu yoklukta ağır bir depresyon atlattı o zamanlar, yaklaşık 10 sene evvel. Aynı bu şekilde birbirlerine sarılarak uyurlardı. Aradan 1 sene geçti ve yine sokaktan bir kızımız kendini ev ortamına kabul ettirdi. O geldiğinde 6 aylık civarlarında idi ama maalesef gençlik hastalığına yenik düştü. Minnoşta iyice eve kapandı bu arada. Balkona bile çıkmaz olmuştu. 4 yaşında mart ayında ilk kez cinselliğini keşfetmiş ve biz onun eve gelmesini bekler olduk o dönemlerde. Kısırlaştırma operasyonları korkum öyle çoktu ki, önce veterinerimden bir operasyonunu izlemek istedim. Baktım ki erkek kedilerde bu olay 1 damla bile kan olmadan gerçekleşiyor ve dikişte yok. Hemen minnoşla başladım kısırlaştırma işlemine. Dişi kedilerde de artık yumurtalık tüplerini bağlama olarak yapılmakta. Ben anlayana kadar bunu sokak minnoşun çocuklarıyla doluvermişti. Sonra kendimi sokak hayvanlarının bu sefaletlerine çare arar buldum. Sadece kedi değil, köpekler de bu kervana katıldı. Köpeklere Belediye öncelik verdiği için el birliği ile çok yol katedildi. Sorunlar hala var ama çözüm yerleri belli hale geldi en azından burada. Kontrolsüz çoğalmaların önüne az da olsa geçilebildi. 15 mayıs 2012 de ise pıtırcık annesinin güçsüzlüğü sonucu sahiplendirilenlerin en pörtleği ve zayıfını minnoşa kardeş olarak aldım. Minnoş tek eşli ruha sahip tanıdığım tek kedidir. İnanılmaz sevgi doludur. Çiftleştiği, eve günlerce gelmediği dönemlerde eşi ile beraber yavrularını korurlarmış. Anne karnını doyurmaya çıktığında minnoş yatarmış yavrularının yanına. Evin sahibinden bile yavruları korurmuş, bunları sonradan öğrendik. Şimdi pıtırcığı sürekli bir anne gibi yalıyor, temizliyor. Yavruya çiş ve kakayı nereye yapması gerektiğini öğretiyor. Tabii her an şımarık yavrudan evi terk de edebilir. Bu hafta ufaklığın aşıları başlayacak, 15 günde inanılmaz büyüdü. Minnoşu geçen sene annemin hastalığı sebebiyle Didim'de 3,5 ay yanlız bırakmak zorunda kaldım. Her gün gelip taze su ve maması verildi, sevildi ve dışarı çıkması için uğraşıldı ama yokluğumun onu büyük bir travmaya soktuğundan obez oldu. Şimdi minnoş obez mama yiyor ama pıtırcığın 3.ay-1 yaş arası mamasını, ufaklıkta obez mamayı yiyor. Ufaklık minnoşu çok yorsa da çoktandır bu kadar bebekleşmemişti, bebek mamalarıyla belki de kendini genç hisseder oldu. Ufaklık yani pıtırcık ise dur durak bilmiyor. Ufak ufak fırça ve dayak ta yiyor minnoştan ama uslanmıyor hiç. En son fotoğrafıda bir fırça yeme anından seçtim ama tek mesajın 5 fotoğraf hakkını doldurmuşum. |
02-06-2012, 23:31 | #278 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-10-2011
Şehir: Aydın
Mesajlar: 158
|
Son fotoğrafımda ağbi minnoşu annesi zanneden pıtırcığın karnında sürekli meme aranmasına atılan fırça. |
02-06-2012, 23:57 | #279 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 12-02-2011
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 621
|
Şu an oturduğum evime taşındığımda kendimi bir patırtının içinde bulmuştum. Kedileri besleyenler, kovanlar, tekmeleyenler, binanın içine sokanlar,dişarı atanlar. Gün geçmiyordu ki bir ses yükselmesin. Bir süre sonra büyük ya da yavru kedilerin devamlı değiştiğini farkettim. Bakanlara sorduğumda öldüklerini, kaybolduklarını yerlerine yenilerinin geldiğini öğrendim. Yine de seyirciydim, ta ki benim kapıma mavi gözlü minicik ve huysuz bir kız yerleşene kadar. Kapımda büzüşüp oturuyor, acıkınca haber veriyor, ben yiyecek verdiğimde de saldırıya (!) geçiyordu. Böyle böyle büyüdü ve günün birinde burnumun dibinde dört tane yavru doğurdu. Huysuzluğu bitti, yavrularıyla ilgilenmeme kızmadı, çok iyi bir anne oldu ama yavrularını büyütemeden, bana emanet ederek bir daha gelmemek üzere gitti. (Devamı var) |
10-06-2012, 20:17 | #281 |
Ağaç Dostu
|
Merhaba Yavrularda sarman olanlardan biri hastalandı... Takip edebildiğim kadarı ile iki veya üç gündür yemek yemediğini farkettim... Dün damlalıkla ağzına süt vermeyi denedim başaramadım, bügün için şırınga ile beslerim dedim ve bıraktım... Durumu iyi görünmüyordu... Sabah yanlarına gittim sibel yavrularını emziriyordu... Saydım üç tane, sibelin altında kalmıştır diye kaldırdım yok... Merak etmeye başladım... Yuvayı, dikkatlice incelediğimde bir pati ve kuyruk gördüm inanamadım... Sibelin suratına baktım, mahcup mahcup bakınıyordu... Yavruyu hasta olduğu için veya öldüğü için yemişti... Sibele, kızamadım... İçgüdüsel olarak doğrusunu yaptığına inandım... Kalan üç yavrusuna mükemmel annelik yapmaya devam ediyor. Kocaman oldular. Gözleri açıldı maviş, maviş bakınıyorlar... |
10-06-2012, 22:46 | #282 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-10-2011
Şehir: Aydın
Mesajlar: 158
|
Kedigillerin içgüdüleri gereği anne, güçsüz ve hastalıklı yavrusunu yer. Belgesellerde de izleyeniniz varsa pars, leopar, çita v.b. hayvanlarda anne arkada kalan güçsüzü yer, o yemezse zaten başka bir hayvana av olacaktır. Soyunu devam ettirmeye dayanan "güçlü olan yaşamalı içgüdüsü" diye zoolog açıklaması da vardı bir belgesel metninde. Aynen kedilerde de hastalıklı yavrunun diğer yavruları koruma adına anne onu yiyerek imha eder. Bu olaya çok kez tanık oldum. Erkek kediler sadece erkek yavruları anneden çalar ve boğar. Bunun nedeni büyüdüğünde kendine rakip olmaması içindir. Anne boğulmuş belki henüz ölmemiş olan yavruyu yer ve hemen yavrularını başka yere taşır ağzıyla. Yuvası keşfedildilmiştir ve diğer yavruları koruma adına yer değiştirme telaşı başlar. Sayın Nuri Mürvet, içgüdüleri ile yaşayan bu hayvanlara kızmak mümkün mü? Baksanıza yavrularını emzirirken nasıl mest bir ifade var yüzünde. Bağışıklık sistemi gelişememiş bir yavruydu belki de. Eminim anne Sibel, onu iyileştirmek için masaj amaçlı sürekli yalamış onu kendine getirmeye uğraşmıştır. Kalanların bir hafta sonra karınlarını da yerden kaldırıp ayaklanmalarına az kalmış. Onları oynarken izlemek bile büyük bir zevk. |
10-06-2012, 23:33 | #283 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 12-03-2012
Şehir: Kastamonu/Tosya
Mesajlar: 62
|
Ben kuşçul insan olduğum için kedilere karşıyım ama yıllar önce hayatımıza ansızın giren ve yatağımızın içine 4 tane yavru bırakan, ayrıca ihtiyacını da tıpkı bizler gibi kendiliğinden wc. de gideren, yavrular bir kaç aylık olunca da tekrar kaybolan dişi kediyi hatırlayınca kedilerin düşündüğümden daha asil canlılar olduğunu aklıma getiriyorum... Saygılarımla |
15-06-2012, 17:51 | #284 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
1 ay sonra ki halleri ve daha yeni doğan yavru gözleri bile açılmadı. |
|
01-07-2012, 16:26 | #285 |
Ağaç Dostu
|
Yavrular hızla büyümeye devam ediyor. Yavaş, yavaş meraklanıp etrafı keşfetmeye başladılar. Yavruları, isteyenler var... Şunlara bakarmısınız, tam ısırmalık.... Galiba vermeye kıyamayacağım, hepsinin bakımını üsleneceğiz gibi görünüyor..... |
01-07-2012, 17:25 | #286 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-10-2011
Şehir: Aydın
Mesajlar: 158
|
Sayın Nuri Mürvet; En sevimli halleri şu zamanlar. Gözleri tam göremiyor ve çoğu zaman biryerlere tosluyorlar. Karınları daha yerde ve dört pati ile ayakta bedenlerini yerden kaldırmaya çalışarak yürümelerini seviyorum. Hele her şeyi hareket halinde görüp saldırmaları ve oyuna çevirmeleri gözlerinin iyice görmeyi başardığı bir sonraki aşamaya denk geliyor. Üç kardeşin ortalığı nasıl mükemmel bir şekilde dağıtacaklarından kırılacakları ortadan bir an önce kaldırsanız iyi olur derim Kolay gelsin. |
01-07-2012, 20:26 | #287 |
Ağaç Dostu
|
Merhaba sayın çisem Tebrik ederim... Çok iyi gözlemcisiniz.. Dediğiniz gibi, bu yaşları ve erginlik dönemine kadar olan zamanları en tatlı dönemleri... Alan büyük, istediği kadar yaramazlık yapabilirler. Köpeğimiz Meks'e oyuncak çıktı... Anaları ile uğraşıyordu şimdi üç bela daha geldi. Yandı Meks... Sibel ilgiden memnun... Meks ilginin Sibelde olduğu görüyor, kıskanarak yan, yan bakıyor. Biraz sonra alt, alta, üst, üste güreşirler. |
01-07-2012, 20:58 | #289 |
Ağaç Dostu
|
Bunlar da bu hafta sonu bizim bahçeye taşınan ve kendilerini bizim kedilerimiz ilan eden ufaklıklar.. Anneleri geçen yılın yavrularındandı. Bunları yeni terk etti ama daha öyle bebekler ki.. Gri tekir olan çok güzel ama siyah beyaz olanı (biber koydum adını) çok sokulgan.. Onu severken parmaklarımı yalayıp emmeye başlıyor , ben de mest oluyorum tabii... |
01-07-2012, 21:22 | #290 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
O bakışlara kandık sahiplendik ve ismini Sibel koyduk... Herkesin kendi hayvanı sahibine çok şirin ve akıllı görünür. İnanın, sanki konuşuyor... Her isteğini ses tonunu ayarlayarak söyleyebiliyor. Yavrulardan bir tanesi yuva olarak yaptığımız kasanın arasına girmiş çıkamıyor, çıkartamıyorda... Yuvası ve bizim oturduğumuz çardağın arası en az 30 metre, yanımıza gelip bizden yardım isteğini bir görseniz, şaşarsınız... Miyavlayarak kıyameti kopartıyor ve devamlı sundurmaya doğru yöneliyor. İlgilenmediğimizi görünce feryat figan, baktık olacak gibi değil o önde biz arkada yuvaya kadar götürüp düşen yavrusunu gösterene kadar... Yavruyu aldık... Yavruyu, yalayarak sakinleştirdikten sonra, bir saate yakın bize teşekkür kuru yaptı... Sibelin artistik pozları... Meks'te konuştu konuşacak ama oburluğundan fırsat bulamıyor, hecelemeye başladı, konuştu konuşacak... |
|
02-07-2012, 04:04 | #291 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 23-06-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 24
|
Bu da benim sıpa Balder. 2008 Şubat doğumlu, ne çabuk geçiyor zaman. |
02-07-2012, 22:50 | #294 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 23-06-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 24
|
Teşekkürler Sayın Nuri Murvet. Mırnak'ı bu sıcak havalar mahvetmişe benziyor. :] Sağır mı? Beyaz kedilerin genetik havuzundaki bir kusurdan dolayı sık rastlanıyor, Mırnak'a çok benzeyen sağır bir kedimiz vardı bizim de ben çocukken... Evde üç kedim var. Bir baba ve arkadaşımın kedisinden peydahladığı çocukları (biri yukarıda fotoğraflarını eklediğim Balder, bir de kız kardeşi var Banshee; Persian melezleri). Baba Rocco Mecidiyeköy gibi işlek bir semtte kaza geçirmiş halde bulundu. Şampanya rengi bir İran kedisi, hormonlarına yenik düşüp evden kaçmış/atılmış, belli. Bulunduğunda ön bacağı mahvolmuş durumdaydı, başına ne gelmiş, kaç gündür o şekilde sokaklardaydı bilmiyorum. Kurtlar yarasına üşüşmüş, canlı canlı yemeye başlamışlardı bacağı. Kesilecek haldeki bacak, ısrarlı Batticon tedavisiyle hafif bir aksama ve kellikle kurtuldu... İki de çocuk peydahladı. Ksırlaştırdım tabii sonra hepsini. |
03-07-2012, 17:35 | #295 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 09-11-2009
Şehir: ankara
Mesajlar: 94
|
taniş |
04-07-2012, 11:07 | #296 | |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 09-11-2009
Şehir: ankara
Mesajlar: 94
|
Alıntı:
|
|
04-07-2012, 15:16 | #297 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 19-04-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,351
|
Alıntı:
|
|
04-07-2012, 15:23 | #298 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-03-2011
Şehir: istanbul
Mesajlar: 248
|
Meksin kedilerle arasının iyi olması ne güzel köpeğimiz bademden dolayı değil evin yakınına bir kedi yanaşması mahalle sınırlarına bile gelemiyorlar. Kazara evin önünden bir kedi geçsin badem hızla cama yapışır ve avazının çıktığı kadar bağırır, sanarsınız ki dışarda adam kesiyorlar. Bizdeki ilk tepki kedidir kedi olur hep. Oysa dostça kaynaşmalarını ne çok isterdim. |
04-07-2012, 15:36 | #299 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 23-06-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 24
|
Yeni köpek sahibi herkese tembih ederim; "Daha henüz yavruyken kedidir, çocuktur kaynaştırın, alıştırın" diye. Özellikle kedili, küçük çocuklu ortamlara sokmalı bol bol ki tahammül etmesini öğrensin. Bir kere yetişkin olup karakteri oturdu mu alıştırması güç oluyor. |
09-07-2012, 10:20 | #300 |
Ağaç Dostu
|
Merhabalar, Diğer başlıkta da yazdığım üzere 1 ay kadardır bir kedi sahibiyim Ufaklığım aşırı derecede yaramaz, kesinlikle kucakçı mırmır kedilerden değil, işi gücü birşeyleri yakalayıp ısırmak. Kucağımda tutamıyorum, ısırıp tırmalayıp kaçıyor. Sürekli pusu kurup ayaklarımıza atlıyor ve ısırıyor. Havada sallanan birşey görsün (kemer, kuşak, tişört vb) BATMAN misali uçuşa geçip yakalayıp ısırıyor. Çok dertliyim bu konuda, şöyle doya doya sevmek bir kenara; bazen köşe bucak kaçıyorum ondan Nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Kızmayı denedim olmadı. Isırdığında ilgilenmeyi kestim bir daha yapmasın diye yine olmadı. Dün de biraz kedi yüzü görsün diye dışarı çıkardık tasmasıyla birlikte. Mahallede bundan daha küçük yavrular vardı onların yanına götürdük; mahellenin yavruları arsız arsız bunun etrafını sardı. Bizimki öyle bir korku ve saldırganlık yaşadı ki, çığlıklarıyla mahalle ayağa kalktı, bizi tırmaladı, tıslayıp bağırarak kendini yerden yere vurdu vb. Tabii bizim kız böyle bir gösteri yapınca diğer ufaklıklar çil yavrusu gibi dağıldı. Eve götürdük hemen ama saatlerce kendine gelemedi, kolları bacakları seğirdi durdu. Sinirleri bozuldu hayvancağızın ama sonra düzeldi ve eski yaramazlıklara devam Ben bunun kötü huylarıyla nasıl başa çıkacağım? Not: Hiç mi iyi huyu yok yavrucuğumun, olmaz mı Çok temiz, kumundan başka hiçbir yere pislemiyor. Yemek seçmeden ne verirsek yiyor. Tüyleri de hiç dökülmüyor. Arada beni uyuklarken görse yüzümü yalıyor; yaptığı tek sevgi gösterisi bu |
|
|