01-02-2013, 16:15 | #61 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 27-03-2011
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 699
|
Sevgili YeniGine, sizinle toplantı da tanıştık, burada daha yakından tanıdığıma çok sevindim. Heyecanınız, neşeniz hiç eksik olmasın. İçtenliğiniz ve sevginiz konusunda arkadaşlar ile aynı düşünceleri paylaşıyorum. İyiki aramızdasınız. Sevgiler. |
01-02-2013, 16:23 | #62 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Alıntı:
Evet; Sayın malina yı da canlı canlı gördüm ve kendisinden kesinlikle pozitif bir enerji aldım, kendisini çok da sevdim. Güler yüzlü, sıcak, cana yakın birisi. Ama işte yine de eski üyelerimizin, kendisini daha yakından tanıyan üyelerimizin dediği gibi Patroniçe, sizin de dediğiniz gibi polis rolünü oynuyor. Ve ben sitede kendisinden çekinmiyorum desem yalan olur. Onun için Sayın malina. |
|
01-02-2013, 16:25 | #63 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sevgili loveflower güzel yorumların, iyi dileklerin için çok teşekkür ediyorum, sağol. İyi ki hep beraberiz!.. |
02-02-2013, 10:30 | #64 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-07-2008
Şehir: İzmir&Menderes
Mesajlar: 786
|
Merhabalar yüreğinizin sıcaklığını , bitki ve hayvanlara olan ilginizle çok güzel anlatmışsınız.Sizi tanımaktan memnun oldum.Size ve ailenize selamlar. |
02-02-2013, 15:00 | #66 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 23-01-2012
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,397
|
Can ablam, canım ablam, diğer arkadaşların yorumlarına göz gezdirince kendi yorumumun pek br resmi olduğuna karar verdim, hiç hoşuma gitmedi.. Sana olan hislerim şu cümlelerle anlattığım kadar değil ki.. Alıntı:
İlk tanışmamız sayın sserdar beyin sayfasında gerçekleşmişti hatırlar mısın? Gözlüğünün üzerinden bakarak dua ettiğini, şahsım gibi bahçe sayfalarından çıkamadığını ve çiçek yetiştirme sevdalısı olduğunu okuduğum vakit sımsıcak hisler oluşmaya başlamıştı içimde sana karşı. Ve dostluğumuz bu günlere kadar geldi, destekçim, moral hocam, cesaret timsalim, arkadaşım, yandaşım, sırdaşım, gönüldaşım oldun. Hep burda ol emi, yanımda ve kalbimde. Sevgimle. Düzenleyen Sudenur : 03-02-2013 saat 00:28 Neden: noktalama işareti.. |
|
02-02-2013, 23:56 | #67 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sayın gtatas; güzel yorumunuz için teşekkür ediyorum. Sağolun. |
02-02-2013, 23:58 | #68 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Üzgünüm ama ne yapayım gerçekten okumayı sevmiyorum. Hatta çalışma hayatımda, şu an hâlâ bina yönetmeliğinden bildirilen yazılar için bile 'Ne yazıyorlar, okuyup da anlayan varsa bana izah edebilir mi?' diyorum. Bu konuda sizleri hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm, özür diliyorum. |
03-02-2013, 00:05 | #69 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Canım sevgili Sudenur çok teşekkür ediyorum. Tabi hatırlamam mı hep diyorum ya okumayı sevmiyorum; onun için de hep soruyorum işte. İlk tanışma konumuz; benim avatar yükleyebilmem ile ilgili idi. Okumazsan bilemezsin tabi sorarsın; yardımcı olmuş idin bana. Ve o gece Sayın s.serdar ın sayfasını mahvetmiştik. Tabi ben o zaman (Hâlâ da pek öğrendiğim söylenemez; aynı hatayı hep yapıyorum zira) sayfalarda konu harici yazışmanın sakıncalı olduğunu bilmiyordum ama yine de o kadar çok şey yazdık ki Sayın s.serdar'ın sayfasına haksızlık ettiğimizi düşünerek kendisinden de rica ettim, ben de yazdıklarımı silmiş idik. Yani seninle ilk tanışmamız bana yardım etmenle başlamıştı. İyi ki de başlamış; biliyorsun hâlâ soruyorum. Güzel yorumların için tekrar teşekkür ediyorum canımsın güzel, sıcak kalpli Sudenur, hep birlikte hep beraber olalım inşallah. Sağol. |
04-02-2013, 12:42 | #71 |
Ağaç Dostu
|
Sayın YeniGine, Güzel ve içten duygularla anlatımınızla sizi sanalda olsa tanımış olmak güzel bir duygu olduğuna inanıyorum. Hiç kimsenin aklına gelmeyen sorularınızla foruma renk kattığınızı düşünüyorum. Saz ekibinizle ve tüm sevdiklerinizle yeşili bol bir hayat diliyorum. |
04-02-2013, 14:02 | #72 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sayın smnunal teşekkür ediyorum, güzel dilekleriniz için sağolun. |
04-02-2013, 15:06 | #73 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-07-2010
Şehir: afyon
Mesajlar: 409
|
Merhaba sayın yeni gine sizi zaten tanıyorduk çok meraklı her şeyi öğrenmek isteyen bir doğa sever olduğunuzu bahçeleri gezmeyi ne kadar çok sevdiğinizi gece herkez derin uykuda iken sizin bir merakla bütün bahçeleri gezdiğinizi Ama bilmediğimizde bir çok yanınız varmış sizi daha yakından tanımış olduk ve memnuniyetimiz bir kat daha arttı iyiki varsınız sayın yeni gine ve sizi iyi ki tanımışım |
04-02-2013, 17:26 | #75 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sevgili tuya; çok teşekkür ediyorum evet bahçeleri gezmeyi, siz dostlarımı seviyorum. Sağolasın. İyi ki buradayız!.. |
04-02-2013, 17:29 | #76 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sevgili jeozuu hep birlikte gezdiğimiz için saz ekibim deyiverdim. Sizin orkestranızın fotoğrafları var mı? Şahsen görmek isterim onları. Teşekkür ediyorum, sağolun. Sevgiler... |
04-02-2013, 19:21 | #77 |
Ağaç Dostu
|
Benimkiler kedi sevgili YeniGine. Fotoğraflarını şu linkte görebilirsiniz; http://www.agaclar.net/forum/1096020-post387.htm http://www.agaclar.net/forum/1096016-post386.htm |
05-02-2013, 00:00 | #78 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sevgili jeozuu evet gördüm sizin orkestra elemanlarınızı. Çok da güzeller. Tamam kedileri de seviyorum arka bahçemizde oldukça yoğunlar; fakat onlarla sitede arka bahçe katında oturan komşular ilgileniyorlar. Ben saz ekibimi daha fazla seviyorum; zaten saz ekibi ile orkestra pek uyum içinde olamazlar. Ama olsun ben yine de hepsini sevmeli, ilgilenmeliyiz diye düşünüyorum. Sokağa çıkıp bir bakıyorum bir köşede yatıyorlar şöyle bir öksürüyorum hemen o baş kaldırıp, kalkıp bana koşmaları yok mu, bir yere gidiyor isem yanım sıra tin tin yürümeleri yok mu, uzakta iseler bir ıslık çalıp yanıma koşmaları yok mu, arabaların peşinden koşup onlara havlamaları, özellikle bir tanesinin plakalara hücum edip kopartması yok mu... Bayılıyorum, gurur duyuyorum onlarla. Sevgiler sevgili jeozuu... |
05-02-2013, 23:38 | #79 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili YeniGine; Görmek isteyen herkese,yüreğinin güzelliğini cömertce açan,naif,sevgi dolu sıcacık bir dostsun,ne olursa olsun,içindeki çocuk hep öyle kalsın sakın büyütme... Siteye,hoşgeldin,güzel arkadaşım... |
06-02-2013, 00:12 | #80 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sevgili Müjgân Yılmaz; güzel yorumunuz, güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum. Ellerinize, gönlünüze sağlık, sağolun. İyi ki bu sitedeyim, iyi ki siz güzel insanları tanıdım. Teşekkürler. |
07-02-2013, 21:59 | #82 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-02-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,405
|
Ne kadar sıcak ve samimi bir ortam .Kitap okumuyor olmanız üzücü ortak bahceninde talan edilmesine bir okadar üzüldüm .Merak ettim nerede oturuyorsunuz . |
07-02-2013, 22:31 | #83 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Alıntı:
Gece kuşu... Her gece yarısı 12 den sonra... Sizi hatırlarım... Sanki gece yarısı ve bir kitabı yarısından başlamak gibiydi, başını anlayamadan sonunu okuyamadan uyuyup kalmak gibiydi sizinle ilk tanışmamız... Ve ertesi gece yeniden başlamak gibi... Şimdi sizi daha iyi tanıdım ve artık her şey yarım yamalak değil... Sizi tanıdığıma seviniyor ve sizin gibi tertemiz bir kalbi olan bir dostum olduğu için kendimi çok şanslı görüyorum. Aslında çiçekler konusunda şansız değilsiniz, sadece hayalleriniz gerçekleşmeyecek kadar güzel... Yani çiçekleriniz hep çalınacak... Sizi tanımak güzel... Sevgiler Yeni Gine... |
|
07-02-2013, 23:43 | #84 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sayın iris41 güzel yorumunuz için teşekkür ediyorum. Evet üçgen tarlam ve kapı önündeki minicik yerler oldukça zarar gördü. Bir sürü soğanım yok oldu. Ben Halkalı - Konutlar'da oturuyorum. Sağoluun. |
07-02-2013, 23:51 | #85 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Sayın, sevgili Halil Önen; duygulandırdınız beni teşekkür ediyorum; sağolun. Evet gece kuşu; çalışırken de derdim hiçbir kötü alışkanlığım yoktur sadece gece hayatım vardır. ) Sizinle zaten yastık kılıfından sonra tanıştık. İyiki de bilmeden öyle bir hata yapmışım. Evet ben çiçek çalarak başladım bitki sevdasına, ağaçlar net ile de daha da çoğaldı. Ben o ilk öbek çiçeği çaldıktan sonra birkaç yerden daha çaldım çiçek. Daha sonra daha çiçekleri tanıdıkça kendim almaya, dikmeye, tohumdan yetiştirmeye başladım. Çiçek alıyorum geliyorum, nereden çaldın diye soruyorlardı. Hele bir gün yan binadan kocaman saksı içinde şeker begonyaları bana hediye edilip de kapının önüne getirince ben görünler gözlerini açarak 'Bunu nereden çaldıın' diye sorunca herkese dedim tamam artık bundan sonra kimsenin çiçeğini çalmayacağım, çalınan çiçeklerin sorumlusu ben değilim. Ve artık çalmıyorum. Sayın Halil Önen çok teşekkür ediyorum; ben de sizleri tanıdığım ve sizlerle birlikte bu sitede olduğum için şanslıyım. Sağolun. |
08-02-2013, 00:12 | #86 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Bunu selis hanım duymasın yoksa sigaranın dumanına sarar sarmalar sizi... Bunu da ben bilmiyordum... |
08-02-2013, 00:18 | #87 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Ama bu sözü söylediğim zamanlar çok eskilerde kaldı ki; o zamanlar sigara içmiyor idim. Yani doğruyu söylüyordum. |
08-02-2013, 00:35 | #88 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
ben bir tane daha buldum... ... |
08-02-2013, 00:38 | #89 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-05-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 9,354
|
Ne yapayım okumayı sevmiyorum; yazmayı seviyorum Halil Bey. 1980 senesinden bu yana hep yazıyorum. Bir dönem gazetede yazdığım yazılar hariç; çalışan öğrencilerin tezlerini bile bıkmadan, usanmadan, sıkılmadan zevkle yazdım. |
08-02-2013, 01:08 | #90 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Tamam ben okuyayım siz yazın... Belki sevmemenizin sebebi okunacak tadında olmadığındandır... .................................................. ......................................... Halil Önen Ağaç Dostu Giriş Tarihi: 18-01-2009 Şehir: izmir/aliağa Mesajlar: 5,427 Mağara adamı yaşıyor Uyarı: Bu başlık ve yazı avcıların hocası ve bilge kişi Sn. Mehmet Emin Bora' nın'' Arpacık '' isimli avcılık sitesinden alınmıştır. Aslında yazı 18 Mart 2006 da Hürriyet yazarları adıyla Sn.Ahmet Altan tarafından kaleme alınmıştı. Erkeğin Milyon Yılı Doğrusu, erkeklerin sevişmek istedikleri kadınları önce lokantaya götürüp '' beslenmesine, '' yeni yeni birlikte olan kadınlarla erkekler arasındaki ilişkide akşam yemeği, sevişme kalıbının bulunmasıda, ben geçmişin alışkanlıklarını görmeye yatkınım. Milyonlarca yıl önce '' mağara devrinde '' yaşayan '' avcı '' avcı ataları gibi hayatın içinde avını avlayarak dolaşıyor, hiçbir avın başında fazla oyalanmıyordu. Erkeklerin ''büyük'' sırrı da sanırım milyonlarca yıl öncede yatıyor. Kadınlarla erkekler arsındaki en temel en keskin farkın hayata ve ruhumuza vurduğu damganın izi o çağlara gidiyor. Mutluluklarını ve mutsuzluklarını birbirine borçu bu iki cins arasındaki ilişkiyi en belirleyici özellik, bugün en çok küçümsenen en önemsiz görülen özellik bence; Fiziksel güç. + + + Milyonlarca yıl önce, dinozorların, saldırgan hayvanların, yırtıcı kuşların dolaştığı, insanların mağarada saklandığı dönemde yiyecek, (dinazorlar döneminde insanlar yoktu ya neyse) ancak o iri ve vahşi hayvanları avlayarak sağlıyordu. Taş baltalar, ucu sivriltilmiş dallardan oluşan mızraklarla o hayvanları avlayabilmek için ciddi bir kas gücü, hız ve çeviklik gerektiriyordu. Kadınların güzel ama zayıf vücutları bu iş için uygun değildi. Sadece bebeklerine bakabilmek için değil, dışarıdaki vahşi dövüşe güçleri yetmediği için de mağarada oturup beklemek zorundaydılar. Mağaralar kadınların oldu böylece. Kadınların '' bekleyen '' erkeğin '' gezen '' rolleri onların bedensel yetenekleriyle belirlendi. Adam hayvan avlıyordu, yiyeceği vardı. + + + Kadının, adamın yiyeceğini paylaşabilmesi için ona bir şey vermesi gerekiyordu. Verecek bedeninden başka bir şeyi bulunmuyordu. Erkeğin kadını '' hoş tutmaya '' ihtiyacı yoktu, onun paylaşacağı yiyeceği vardı, bir hayvanı avlayacak kadar '' güçlü '' olmak bir kadını kazanmak için yeterliydi onun için. Ama kadın? Ne yapacaktı? Erkek bir kadını bulabilmek için diğer erkeklerle yarıştığında tek amacı en güçlü olmak, en iyi avı vurmaktı, kadın o avı erkekten alabilmek için diğer kadınlarla nasıl rekabet edecekti. Daha güzel, daha süslü, daha yumuşak, daha çekici olarak elbette. Erkek, saatlarce bir ağacın dibinde saklanmayı ya da günlerce bir avın peşinden yürümeyi becerirken '' sabırlı '' olmayı ruhuna yerleştirdi. + + + Kadın ise akşama mağarada bir erkeğin ve yiyeceğin gelip gelmiyeceğini bilemiyordu, hergünü merakla, telaşla, sabırsızlıkla geçirir oldu. Bu telaşlı merakın huzursuzluğundan kurtulmak için erkeğin '' akşam geleceğine '' dair söz vermesini istiyordu, kendini güvende hissetmesi bir güvenceye ihtiyacı vardı. Bütün gün dolaşan, avlanan, değişik kadınlarla karşılaşan erkeki elinde paylaşacak bir av bulunduğu sürece istediği kadınla birlikte olacağını kestiriyor, güvence vermekten hoşanmıyordu. Belki o akşam daha hoşuna gidecek bir kadına rastlardı. Gezmeyi, diğer erkeklerle yarışmayı, hergün değişik maceralar aramayı, her av seferinde yeni zaferler kazanarak güçünü kanıtlamayı sevdi. Onu aynı yerde tutmak mümkün olamıyordu. Hep aynı yerde oturduğunda avlanamıyor, macera yaşayamıyor, güçünü kanıtlayamıyordu. Kalın bilekleri ve keskin silahlarıyla korkutucuydu ve kadınlar ruhlarına yerleşen, en derinlerinde varlığını hep sürdüren korkuyu, erkekten korkmayı, onun kızgınlığından ürkmeyi ta o zamanlardan miras aldılar. + + + Bugün, iki bağımsız eşit, birbirine '' av '' için muhtaç olmayan kadınla erkeğin oluşturduğu ailelerde bile '' yatıştırıcılığın '' genellikle kadına düşmesinde, bu tuhaf ve anlaşılmaz '' rolde '' sanırım hala milyonlarca öncesinin izleri var. Doğrusu, erkeklerin sevişmek istedikleri kadınları önce lokantaya götürüp, '' beslenmesinde '' yeni yeni birlikte olan kadınlarla erkekler arsındaki ilişkide '' akşam yemeği, sevişme '' kalıbın bulunmasında da ben geçmişin alışkanlıklarını görmeye yatkınım. Erkek sevişmeden önce '' beslenmesi '' gerektiğini ruhuna kazınan bilgilerle biliyor, kadın ise önce yemek yemesini, kendisine ne tür bir '' av '' sunulacağını görmeyi milyonlarca yıl önceki ninelerinden deneyimlerinden kendisine kalan mirasla istiyor. Mağara devrini ve '' fiziksel güç ''farkını bilmeden bugünkü erkeği anlamak kolay olmaz. Her ne kadar uygarlaşırsa uygarlaşsın, erkek henüz o dönemin alışkanlıklarını tümüyle unutmuş değil. Bizim için milyonlarca yıl çok uzun olsa bile, kainatın nerdeyse sonsuz mekanı ve zamanı içinde bu çok kısa süre çünkü. Erkek hala kadını etkilemek için zarafetten ve '' hoşluklardan '' ziyade güçüne güvenir, her yeni tanışmada uzun uzun kendisini, başarılarını, zekasını anlatması bu güçlülük gösterisinin parçasıdır zaten, bütün erkekler böyle yaptığını bilmeden yapar bunu, kadınların bununla gizli gizli alay ettikleri aklına bile gelmez. Kadınlara kıyasla çok daha sabırlıdır. + + + Akşam gelecek '' av etini '' garantiye almak isteyen kadının aksine, sırtındaki av etiyle mağara mağara dolaşmayı, bu '' eti '' hak edecek daha iyi bir olup olmadığını araştırmayı tercih eder. Avı paylaşmadan önce övülmeyi bekler. Gücünü kanıtlamak, sürekli güçlü kalabilmek için maceraya, onu hep dikkatli kılacak, her an tetikte durmasını sağlacak heyecana ihtiyacı vardır. Paylaşacak bir '' av '' olduğu sürece kabalaşmanın sınırlarında gezinmekten kaçınmaz. Kadınların büyük çoğunluğu hayatlarının önemli bir kısmını böyle '' yabani '' bir yaratığı '' evcilleştirmeye '' uğraşmakla geçirir ve hep '' bütün çabalarına karşın hala niye evcilleşmiyor, niye güven vermiyor, niye hep mağarada yanımda oturmuyor '' diye sorarlar. Sanırım, bir erkeği mağara içinde tutmanın bir tek yolu vardır. '' Avın '' ve '' maceranın '' mağaranın içinde olmasını sağlamak. + + + Hayatını '' av sahası '' ve '' mağara '' diye ikiye bölen erkeğin alışkanlıklarını kıracak, aklını karıştıracak, geçmiş deneyimlerini unutturacak bir şok yaşatmak Ancak '' sabırlı '' birinin alışkanlıklarını, '' sabırsız '' birinin değiştirmesi çok zordur. Zaten o yüzden, kadınlar kendi '' alışkanlıklarını '' değiştiremedikleri için erkeklerin alışkanlıklarını değiştiremezler. Herşeyin çok çabuk olmasını isterler. Erkek için hiçbir şey o kadar çabuk olmaz. Onlar milyonlarca yıl bir ağacın altında beklediler. + + + O kadar umutsuz olunmamalı canım! ; bakın ne diyor Sn. Ahmet Altan. '' Beyaz At '' romanını yazan Elsa Triole, '' Mutlu Aşk Yoktur '' diyen şiiriyle, küstah ve kendini beğenmiş genç şair Aragon ' un dünyasına bütün duygularını altüst eden bir kasırga gibi girmiştir. Aralarında edebi çekişmelerle, ilişkilerine yansıyan başkalarına ait gölgelerle huzursuz ama tutkulu yıllar geçirdiler. Elsa Triole, karşılaştıklarında Fransa'nın en başarılı şairlerinden olan Aragon' a '' komünizmi '' öğretmiş, ihtilal karmaşasından çıkıp tek başına Paris' e gelecek kadar güçlü ve kararlı oluşuyla onu şaşırtmış, ona hem cinsellik hem edebiyat alanınıda meydan okuyarak onun kendi gücüne olan güvenini hırpalamış, onu gerektiğimde övdüğü gibi gerektiğinde eleştirmiş, onun gücünden korkmamış ve edebiyat tarihine geçeçek bir aşk yaşatmıştı. Bütün alışkanlıkları debreme uğrayan Aragon ise '' Mutlu Aşk Yoktur '' diye yakınırken Elsa' dan kopamamıştır. Elsa da oturup kahramanı erkek olan '' Beyaz At '' yazmıştı. Sanki bir erkeğin '' temel içgüdülerini '' anlatıyordu, kadınların bir türlü açmayı beceremedikleri '' erkeklerin dünyasının kapısını '' aralıyordu biraz. Belki yanılıyorum ama bence o romanda milyonlarca yıl önceki erkeğin günümüze yansıyan gölgesini yakalıyor Triole. Erkeklerin '' büyük '' sırrı da zaten sanırım milyonlarca yıl öncede yatıyor. Kadınla erkek arasındaki en temel ve en keskin farkın hayatımıza ve ruhumuza vurduğu damganın izi o çağlara gidiyor. Milyonlarca yıl önceki alışkanlıklarını sürdüren çağdaş bir erkeği anlatan romanı... Hep giden, hep giden, hep giden, hep yeni maceralar arayan bir erkeği... Belki Elsa bunu anlatabildiği, bu gerçeği görebildiği için Aragon bir yere gidememiş, gitse de bu Rus kızı Elsa' ya geri dönmüştür. Saygılar / Rastgele ben sizi okumaya alıştırmazsam eğer... |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|