agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Agaclar.net Kullanıcı Hizmetleri > İçimizden Biri
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 02-05-2011, 10:41   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Selim-i Ahir

Agaclar.net'e geliş maceranız nasıl oldu?

Babadan kalma araziyi ıslah çalışmalarına başladığımda araştırma yaparken talihin bahtıma güzel bir iltifatı olarak karşıma çıktı. Orman ve tabiat tahribiyle yok olmaya yüz tutan türlerin çoğaltımı ve bölge iklimine uyum sağlayabilecek ama bilinmeyen yeni meyvelerin keşfine çalıştığım bir sırada Agaclar.net’e rastladım. Tabir caizse; birbirimizi bir gördük, pir gördük. Sitede ilk dikkatimi çeken ana sayfada yer alan insan nüfusu, doğal yaşam alanı ve kişi başına düşen doğal yaşam alanı rakamlarıydı. Ürperdiğimi hatırlıyorum.

Burada neler öğrendiniz?

Belki de fıkralarımızdaki gibi bu soruya başka bir soruyla cevap vermem gerekecek: Neler öğrenmedim ki? Hepsini sayıp dökmek imkânsız ama şükran duygumun iadesi olarak birkaç örnek zikredeyim:

İlk olarak ağaçlar ve bitkiler hakkında ne kadar câhil olduğumu öğrendim. Mesleğim ve dünya görüşüm itibariyle hep görmek istediğim bilginin paylaşıldıkça çoğaldığını yaşayarak öğrendim. Ülkemde hâlâ gönlü tabiat ana misali engin, yüreği toprak ana misali cömert insanların olduğunu öğrendim. Bitkilerin ilgi ve sevgiyi hissettiğini ve karşılıksız bırakmadığımı öğrendim. Bir fidan ya da tohumun sabırla köklenip büyüyüşünün, çiçek açışının insana evlat sahibi olma mutluluğuna yakın hazlar bahşettiğini öğrendim. Öğrenmem gereken daha çok şey olduğunu ve benim azmim ve buradaki yüce gönüllü insanların desteğiyle öğrenebileceğimi öğrendim. Çok mu? Bunlar sadece basit örnekledi…

Diğer üyeler sizden neler öğrendi?

İşte yüzüm kızarmadan cevaplayamayacağım bir soru. Sınıfta hoca, burada talebeyim. Diğer üyelerin benden bir şeyler öğrenebildiklerini sanmıyorum, ama genç arkadaşlardan, en azından birinin azmi, sabrı ve vazgeçememeyi öğrenmesini dilerdim. Böyle bir şeyi başarabilmişsem mutlu olurum.

Sizi tanıyalım.


Bu soru çalışmadığım yerden çıktı. Ama bu mülakatı klasik sınava benzeterek kâğıt boş bulunmasın diye bir şeyler yazayım. Kafa kâğıdımdaki doğum tarihim itibaridir. 12 Aralık tarihinde ve “Amcam askerden izne geldiği sene” doğmuşum. Muhtemelen 1973 ya da 74. Trabzon’un Yomra ilçesine bağlı, adını orman güllerinden alan, Gülyurdu Köyü’nde, dört kardeşin üçüncüsü ve alenin tek erkek çocuğu ve herkesin “yaşamaz” gözüyle baktığı 900 gramlık bir bebek olarak dünyaya gelmişim. Annem ve babam malzemeden hayli tasarruf etmiş olmalı. Altı yaşımda köy ilkokuluna başladım. Üç hafta sonra okula Siirtli bir öğretmen geldi ve kendimi ikinci sınıfta buldum. İlkokul dört yılda bitti. Hem başarı hem de haylazlıkta okulda bir fenomen haline geldim. Öğretmenimin bugün bile en zor anlarımda kulaklarımda yankılanan, benim de hem öğrencilerime hem de çocuklarıma sıkça tekrarladığım “Başarabilirsin!” sözü o yılların yadigârı.

Sonrası Ebu Gureyb mi dersiniz, Guantanamo mu bilmem ama altı yıllık berbat bir “Parasız” yatılı okul macerası. Bana tek kazandırdığı farklı memleketlerden gelen arkadaşlarımın getirdiği değişik çiçek ve meyve tohumlarıyla köyde kurduğum mini bahçe, bazen dozunu kaçırdığım empati yeteneği, her fikre, her inanca saygı prensibi ve Giresun’un son güzelliklerini yerinde görmüş olmanın ayrıcalığı.

Sonra üniversite ve Erzurum yılları. Önce lisans, sonra yüksek lisans ve yarım kalan doktora dönemi. Palandöken eteklerinde, nefeslerin bile buz tuttuğu şehirde geçen üç bin küsur yılın muhasebesini yapmaktan acizim. Bazı sözler mahşerde söylenmeli, belki orada da söylenmemeli. Trabzon’a dönüş, son yılları, teşbihte hata olmasın, cehennem azabına benzer ıstıraplarla geçen ama iki dünya tatlısı çocukla biten on yıllık bir evlilik. Buhranlar arasında geçen haftalar, aylar ve yıllara sığdırılan iki başarısız intihar teşebbüsü ve cehennemden geçerken yeniden bitkiler ve ağaçların bana kucak açışı. Hızla düzelen ruh sağlığım, maneviyatım, eskisinden çok daha gür yeşeren yaşama ve yaşatma şevkimin. Yaşama sebebim ve sevincim, fidanlarım; yani çocuklarım, öğrencilerim, meyvelerim ve dostlarım. Yetmez mi? Fazlasıyla… Çok mu arabesk oldu. Hoş görün.

Hâsılı şu an K. T. Ü Eğitim Fakültesi’nde öğretim görevlisiyim. İyi seviyede Osmanlı Türkçesi; orta seviyede İngilizce, Farsça ve Almanca ve başlangıç seviyesinde de Japonca bildiğim rivayet edilmektedir. Derslerim ve doktora çalışmalarım dışında il çapında etkili iletişim seminerlerine konuşmacı, ekoloji konulu panel ve konferanslara dinleyici olarak katılıyorum.

Zamanınızın ne kadarını bitkilere ayırıyorsunuz?

Günde yaklaşık üç saat. Sabah uyanır uyanmaz ilk işim evimdeki fidan ve fidelerime bakmak olur. Belki pek çok kişiye saçma gelecek, ama fidanlarım ve çiçeklerimle konuşurum; onlara bazen şiir okur, bazen şarkı söylerim. Aynı seremoni okula geldiğimde odamdaki bitiklerle tekrarlanır. O yüzden meslektaşlarım arasında akıl sağlığımdan ciddi ciddi endişe duyan, hatta kendisini tehlikede hissedenler bile var. Farklılığın bedeli dışlanma ve yalnızlık ama umurumda değil.

Agaclar.net'te "şu da olsaydı" ya da "olmasaydı iyi olurdu" diyebileceğiniz neler var?

Bir acemi askerden bir orduyu denetleyip değerlendirmesini istemek gibi oldu bu soru. “Olmasaydı” diyebileceğim bir şey akıma gelmiyor, ama fikrî ve ilmî katılımın daha fazla olmasını, bütün yükün belli başlı bilgili idealist insanların üzerine yıkılamamasını isterdim. Şehirler ve bölgelere göre periyodik buluşmaların dost sohbetlerinde fikir ve bilgi paylaşımının olmasını, burada paylaşılan bilginin hayata daha çok aktarılmasını isterdim.

Diğer üyelere ne tür önerileriniz olabilir?

Dilerim ukalalık olarak algılanmaz: Vazgeçmesinler, azimlerini sabırla desteklesinler. Bilgi almakla yetinmeyip buraya yeni bilgilerin girişi için de gayret sarf etsinler. Kendilerini, bu ülkeyi ve birbirlerini çok sevsinler, öğretici, hoş görülü ve affedici olsunlar… Hayatla ölümü, akılla cinneti ayıran çizgide çokça dolaşmış biri olarak söyleyeceğim şey: Çizginin bu tarafı daha güzel. Hayata asılmak gerek…

Bitkilerle ilgilenmek sizi nasıl etkiliyor? En çok ilgilendiğiniz türler hangileri?

Sorunuzun ilk kısmı için diyebileceğim tek kelime var: Muhteşem. Onlar benim huzurum, dinginliğim, mutluluğum, yarınlara göndermek için yazdığım umut dolu mektuplarım, yaşama sevgim ve sevincim. Kelimesiz şiirlerim, boyasız resimlerim, her şeyim.

En çok ilgilendiğim türler, yukarıda arz ettiğim gibi, egzotik ve çok yıllık meyveler. Bahçemde bu yıl yapmayı planladığım değişiklikleri gerçekleştirebilirsem bilinen ve farklı sebze türlerine ve tek yıllık bitkilere ve çiçeklere de yöneleceğim. Bir de Japon bahçelerinden ilham alarak oluşturmaya çalıştığım bir dinlenme bahçesi var. Dolayısıyla tek yıllık ve çok yıllık süs bitkileriyle de ilgilenmem gerekecek. Bir de evimde ve Fakültedeki odamdaki çiçekler var. Kapımı açık unutup bir yerlere gittiğim zaman sayılarında azalma oluyor, bazıları ortadan kaybolup bazı meslektaşlarımın odalarında ortaya çıkıyor ama çok şükür hala birkaç Afrika Menekşesi, Birkaç Japon Gülü kaldı elimde.

Bitkilerle ilgilenirken yaşadığınız en ilgi çekici, trajik ya da komik olay hangisi?

Bundan birkaç yıl önceJapon arkadaşım Hirotaka’nın hediye ettiği Kousa chinensis fidanını büyük hevesle götürüp arazimde yeni oluşturmaya başladığım bahçeye diktim. Kısa sürede uyum sağladı ve büyümeye başladı. Keyfime diyecek yoktu doğrusu. Günlerden bir gün telefonum çaldı. Arayan arazi komşum; “Benim dana senin kızılcık fidanını yedi.” diyordu. Sayısız kızılcıktan birini kaybetmek bir şey değil ama garip bir önsezi komşumun benzerlikleri yüzünden canım Kousa’yı kızılcık sanmış olacağını söyledi. Benzetmek gibi olmasın, bir yakınının kazaya uğradığını öğrenen kişilerin heyecanıyla yola koyuldum. Saatte 206 KM hızla radara yakalanmak ve ceza yemek bile beni yavaşlatmadı. Gittim ve korktuğumun başıma geldiğini gördüm. Komşumsa gayet pişkin; “Hoca kızılcık işte ne olacak. Dana yüklü. Doğurunca sana süt, kaymak veririm.” diyordu.

Komşumun altı ineği bir de tosunu vardı. Hepsi bir arada otlarken fidanımın katili dana tek başına dolanıyor; Arada bir de diğer ineklere bakarak; “Kızım ben aş eriyorum, Japonya’dan besleniyorum, sizinle muhatap olmam.” dercesine sosyete çalımı satıyordu. Ne komşuma fidanın kızılcık olmadığını anlatmanın imkânı vardı ne de olanı değiştirmek. Gitmişken kana kana buz gibi dağ suyundan içip geri döndüm. Kaderin garip bir cilvesi kökleri sağlam kalan fidanım kendini toparlayıp iki yılda bir buçuk metre boya ulaştı. Komşum da arazimle kendi arazisi arasındaki sınıra tel gerdi. Aklıma gelen en komik olay bu.


Bir de dal çeliğinden çoğaltıp insanlara bilaücret dağıttığım fidanların sağa sola atıldığı gördükten sonra aynı kişilerin bahçemdeki boylu fidanları çalmasına şahit olmak fena halde canımı yakıyor. Bazı meyve fidanlarım ansızın ortadan kaybolup sonra bazı akrabalarımın arazilerinde ortaya çıkıyor. Bitkiler de hareket edebiliyormuş meğer…

Foruma katıldıktan sonra ileriye dönük planlarınızda değişiklikler oldu mu?

En belirgin değişiklik içimde her geçen gün büyüyen güney sahillerine ya da Karadeniz’in mikro klima özelliği gösteren bölgelerinden birine yerleşme arzusu oldu. Doğu Karadeniz’de yaşamaktan bir şikâyetim yok, ama hoşuma giden ve yetiştirmek istediğim meyve ve bitkilerin USDA Hardy Zone değerlerine bakınca hep Güney Ege ya da Akdeniz’de olmam gerektiğini düşünüyorum.

Köylüleri bilgilendirmek onlara alternatif meyveler, bitkiler yetiştirmeyi, mevcut meyvelerinin verimini artırma çabalarım oldu. Geçen yıla kadar ramazan geceleri köy kahvesinde onları bilgilendirmek için sohbetler düzenliyor, köklendirdiğim çelikleri onlara dağıtıyordum. Günün birinde çoğunun benden aldıkları tüplü fidanları giderken yol kenarlarına attıklarını görünce yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. Sadece iki kişi farklı çıktı. Biri köyde sera kurdu. Dört mevsim sebze ve meyve yediği için bana dua ediyor. Diğeri benim de yardımımla harika bir bahçe kurdu elinde tüfekle bekliyor.



Agaclar.net toplantılarına katılıyor musunuz? Gözlemlerinizi yazar mısınız?

Agaclar.net vasıtasıyla tanıştığım bazı dostlarla buluşmalar dışında herhangi bir toplantıya katılmak ne yazık ki bugüne kadar kısmet olmadı. İnşallah bundan sonra. Tanıştığım insanlarla, gezdiğim mekânlar ve tabiat alanlarıyla ilgili gözlem ve intibalarımı günlüğüme yazdığım için mahrem kalırlar.

Bitkilerle ilgili yararlandığınız ve önereceğiniz kitaplar hangileri?

Cahilliğimi saklayamayacağım bir soru daha. Necati Güvenç Mamıkoğlu’nun Türkiye’nin Ağaçları ve Çalıları adlı çalışması dışında baştan sona okuduğum bir kitap yok. Bu kitabı herkese öneririm. Onun dışında bir kısmını çeviri programına aldığım oldukça fazla İngilizce makale var. Yaklaşık 30 kadar Türkçe lisansüstü tezi de okudum.

Doğa ve çevre ile ilişkisini örnek aldığınız ya da örnek diye gösterebileceğiniz insanlar var mı?

İlk olarak orman mühendisi dayım. Çocukluk yıllarımda çiçek, bitki, ağaç ve tabiat sevgisini bana aşılayan insan oldu. Meyvelere düşkünlüğü ve herhangi bir eğitim almadığı halde aşı yapmaktaki ustalığıyla herkesi kendine hayran bırakan rahmetli amcamı sayabilirim.

Üniversite yıllarında tanıştığım, Türkçe’nin 38 lehçesinin yanı sıra, on kadar yabancı dil bilen, bilgisayar kullanmadan bilgisayar programı yazan dahi hocam Prof. Dr. Efrasiyap Gemalmaz’ın ekolojik hassasiyetleri de beni çok etkilemiştir. Çevresindeki insanların, hatta aile efradının muhalefetine rağmen hoca naylon ve plastik ambalajlar kullanmaz, evindeki kâğıt torbalarla alışverişe giderdi.

Bir de son yıllarda tanıştığım tabiat aşığı emekli gardiyan İsmail Güner Bey var.

Üye olduğunuz diğer forumlar hangileri? Agaclar.net'i onlardan ayıran özellikler ne?

Türkçe olarak tropikmeyveci.com var. Egzotik ve tropik meyveler üzerine odaklanmış bir forum. Çok değerli bilgiler içeriyor. Agaclar.net’in konu portföyü daha geniş ve üye sayısı daha fazla. Birkaç İngilizce ve Almanca foruma da üyeyim.

Bitkilerle ilgili mesleki bir eğitim aldınız mı? Almak ister misiniz?

Sorunun ilk kısmına “maalesef” diyeceğim. İkinci kısmı ise çakala; “Tavuk yer misin?” diye sormak gibi geldi bana. Elbette isterim. Ziraat meslek yüksek okulu okumayı düşünüyordum ama yaşadığım şehirde yok. Belki dışarıdan ziraat lisesi okurum.

Zamanınızın ne kadarını agaclar.net'e ayırıyorsunuz?

Değişik; bazen 20-30 dakika, bazen 4-6 saat. Net olarak diyebileceğim tek şey; her gün mutlaka uğruyorum. Çeviri programına aldığım makaleleri peyderpey yayınlayarak katkıda bulunmayı planlıyorum.

Bitkilerden başka ilgilendiğiniz neler var?

Mesleğim itibariyle edebiyat, güzel sanatlar, geleneksel ve kırsal mimari, sinema, enstrümantal müzik, klasik Türk ve Batı müziği ve son yıllarda bir iptila haline gelen fotoğrafçılık.

Bitki, tohum, çelik paylaşımlarına katıldınız mı? Neler düşünüyorsunuz?

Çok gerekli ve faydalı olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar hep alan taraf oldum. Geçen yıldan beri Bilberry ve Fındık fidanı dağıtmayı planlıyorum ama her defasında hava muhalefetine takıldım. İnşallah bu yıl gerçekleştirebilirim.

Forumdaki hangi üyeler sizi olumlu yönde etkiliyor, neden?

O kadar çok insandan o kadar şey öğrendim ki kimin adını zikretsem diğerine haksızlık olacak ama diğerlerinin affına ve hoşgörüsüne sığınarak birkaç isme özellikle minnettarlığımı bildirmek isterim: Bari, Kuyucu, Yücel Canpolat, Satı Uğurtan, Bıcırık, Cemo, Güler Hanım, Oceanheart ve daha niceleri… Bu liste bitmez… Yüreği güzel insanlar, hepinize minnet ve şükranlarımı sunuyorum.

Gönüllüsü olduğunuz Sivil Toplum Örgütleri var mı? Hangileri?

Sanırım en büyük eksikliğim insanlar üzerinde bıraktığım izlenimin aksine asosyal bir kişiliğe sahip oluşum. Sivil toplum örgütlerini inceleme fırsatım ne yazık ki hiç olmadı. Bazılarının sivil, bazılarının da toplum örgütü olduğundan emin değilim. Hepsini mahkum etmek istemem ama bu alanda da politik entegrasyon gözlemliyorum ve bu da herhangi bir sivil toplum örgütüne katılma isteğimi kaçırıyor.

Doğa ve çevre konularında yapılan protestolara aktif olarak katılır mısınız, katılmak gerekir mi?

Bu protestoları samimiyetle düzleyen ve katılanlara minnettarım. İki cepheli düşünüyorum: Birinci tarafta olan bitene ve yapılması gerekenlere dikkat çeken insanlar diğer tarafta da sessiz sedasız bir şeyler yapmaya çalışanlar. Sanırım karakterim itibariyle ben ikinci taraftayım. Bireysel çabalar neyi değiştirebilir? Belki denizyıldızı toplayan adamın hikâyesinde olduğu gibi bir hayatı, belki de dünyayı, kim bilir?

TV ve radyoda bu konuları işleyen programları yeterli buluyor musunuz, nasıl olmalı?

Yeterli olduklarını düşünmek için ya çok iyimser ya da bu konulara tamamen duyarsız olmak gerekir. TV ve radyolar magazine olmuş bir tüketim kültürünü değer yargıları, beğenileri, hassasiyetleri felç olmuş edilgen kitlelerin beynine enjekte etmekle vazifeli zihin iğfal şebekeleri. Her şey günübirlik tüketilmiş olmuş. Reklamlar her şeyin tüketilebilir olduğunu ve tüketilmesi gerektiği fikrini empoze ediyor. Slogan yıllardır aynı. “We want it all (Hepsini istiyorum!)” ve “We want it now (Hemen İstiyorum!)” İstediklerimizin neye mal olduğunun muhasebesini vicdanında yapan kaç kişi ve kuruluş var. Böyle bir dünyada tabiatın yeri herhangi bir tüketim nesnesinden fazla değil. Hayvanı kürk olarak, ağacı döşeme ya da tuvalet kâğıdı olarak, suyu HES olarak, güzelim tabiat parçalarını toplu konut ya da alışveriş merkezi yeri olarak görenlerin dünyasında bu programları ara ki bulasın. “Dostlar alışverişte görsün!” kabilinden yayınlananlar da kimsenin izlemeyeceği saatlerde.

Çevre biliminden önce çevre bilinciyle işe başlamamız gerek. Bütün formel ve informel eğitim kurumları seferberlik ilan edecek. Öğretmenle imam, polisle gazeteci el ele verecek. Sahip olduğumuz ve kaybetmekte olduğumuz serveti tanıtacak, sevdirecek evlatlarımıza. Bu dünyanın atadan miras değil, torunlardan emanet olduğunu anlatacak insanımıza. Eğitim sistemimizin iki eksiği var: 1. Eğitim, 2. Sistem. Bütün yük fedakâr ve idealist insanların omuzlarında. Fedakârlığınsa ödülü yok, bedeli var. İnsanları bilgilendirmeyi yeterli görüp bilinçlendirmeyen bir sistemden hayır gelir mi?

Hobi bahçeleri hakkında neler düşünüyorsunuz?

İnsanın tabiat ananın cömertliğine küçük bir teşekkürü belki. Belki geldiğimiz toprağı unutmadığımızı gösteren bir vefa örneği. Benim için “olmazsa olmaz” bir şey.

Hepsinden sadece birer tane yazın:
En sevdiğiniz;
Ağaç: Ihlamur
Çiçek:
Beyaz Gül
Kitap:
Gün Olur Asra Bedel (Cengiz Aytmatov)
Şarkı:
Kemanî Tatyos Efendi’den “Gamzedeyim Deva Bulmam”.
Müzik grubu/müzik sanatçısı:
Barış Manço
Ressam:
Katsushika Hokusai
Şair:
Ahmet Haşim
Film:
Akira Kurosawa’dan Yume (Düşler).
Web sitesi:
Agaclar.net

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2011, 16:44   #2
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-06-2008
Şehir: Aksaray
Mesajlar: 4,652
Galeri: 2
Sayın Selim-i Ahir.

Size zaman zaman sitede rast geliyorum. Espirili yaklaşımınızdan oldukça hoşlanıyorum.
Sizi; huzurunuzla,dinğinliğinizle,mutluluğunuzla,yarınla ra göndermek istediğiniz umutlu mektuplarınızla,yaşama sevgi ve sevincinizle bir kez daha tanıdım ve bu tanışıklıktan memnun oldum.
Umarım ki her şeyiniz olan,kelimesiz şiirleriniz ve boyasız resimlerinizle uzun bir ömür sürersiniz.

Tura Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2011, 19:38   #3
Ağaç Dostu
 
aygün's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-10-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,796
Sayın Selim-i Ahir,
Sizi okurken rastladığım bir cümleyi alıntılayıp öyle yazmak fikri belirdi. Devam ettikçe cümlelerin sayısı arttı. Ama özellikle şu cümleyi vurgulamadan geçmek istemedim.Belki mesleğimle ilgisinden ötürü...

Eğitim sistemimizin iki eksiği var: 1. Eğitim, 2. Sistem. Bütün yük fedakâr ve idealist insanların omuzlarında. Fedakârlığınsa ödülü yok, bedeli var. İnsanları bilgilendirmeyi yeterli görüp bilinçlendirmeyen bir sistemden hayır gelir mi?

Öyle doğru ki...

Sizi tanıdığıma memnun oldum. Her şey gönlünüzce olsun.


Düzenleyen aygün : 03-05-2011 saat 16:48 Neden: yazım hatası
aygün Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2011, 21:15   #4
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-03-2010
Şehir: kırklareli
Mesajlar: 757
"Komşum da arazimle kendi arazisi arasındaki sınıra tel gerdi."
Kousa da yeşerdi.
Belki, süt kaymak ta yemişsek;
"aş eriyorum"diyen düve, bizim bahçeye de girsin!
Yol kenarlarına tüplü fidanları atan danaları Allah ıslah etsin, ne diyek.
Hareketlenen bitkiler se; varsın kanatlansınlar, uzaktan size gülümserler.
Sağlıklı günler dilerim.

ligustrum Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2011, 23:38   #5
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-01-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,427
Kalb ehli, dostum,bu anlatım Sana çok yakışmış Seni kutluyor selamlar yolluyorum hem de can'ı yürekten, unutmayasın ki sitenin sana ihtiyacı var

Yücel Canpolat Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2011, 00:33   #6
Ağaç Dostu
 
Satı Uğurtan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-02-2009
Şehir: izmit
Mesajlar: 3,185
Galeri: 14
Sevgili Selim-i Ahir, çok teşekkürler sizi tanımak çok güzel, ağaçları çiçekleri seviyoruz diye deli diyenler varsın deli desinler, eğer bitkilerle uğraşmak delilikse bende bir deliyim sevgiler.

Satı Uğurtan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2011, 09:49   #7
Ağaç Dostu
 
livadi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 12-09-2007
Şehir: Rize- Şanlıurfa
Mesajlar: 303
Anlattıklarınız kadar anlatımınız da etkileyici.

Sizi yakından tanımak güzeldi, biraz da memleket kokusu geldi, o da cabası

livadi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2011, 10:33   #8
Moderatör
 
Güler's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-04-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 28,409
Galeri: 103
Sevgili Selim-i Ahir, arkadaşımız livadi'nin yazdığı " Anlattıklarınız kadar anlatımınız da etkileyici." cümlesine gönülden katılıyorum.

Önce teşekkürlerimi bildirmek isterim.

Yazınızı bir kere okudum sonra döndüm yine okudum. Bazı cümlelerinizden o kadar etkilendim ki. Güzel anlatımınızla olayları bana yaşattınız.

Lütfen bizlerle daha sık bir arada olunuz. Bilgi birikiminizi, deneyimlerinizi bizimle paylaşınız. Anlatımınız harika. Sizlerden öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki.

Yazınızın bir bölümünde, bitkilerle ilgilenme için " Onlar benim huzurum, dinginliğim, mutluluğum, yarınlara göndermek için yazdığım umut dolu mektuplarım, yaşama sevgim ve sevincim. Kelimesiz şiirlerim, boyasız resimlerim, her şeyim" demişsiniz.
Eminim ki üyelerimizin çoğu da böyle hissettiklerinden bu forumdalar.

Gelin, dediğiniz gibi " Sahip olduğumuz ve kaybetmekte olduğumuz serveti tanıtıp, sevdirelim evlâtlarımıza, bu dünyanın atadan miras değil, torunlardan emanet olduğunu anlatalım insanımıza."

Siz bütün bunlara, güzel anlatımınız, değerli bilgileriniz ile burada açacağınız başlıklarınızla başlayabilirsiniz düşüncesindeyim.

Sizi daha yakından tanımak çok, çok güzel oldu.

Güler Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2011, 11:44   #9
Ağaç Dostu
 
Müjgan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 02-08-2004
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,544
Galeri: 30
Çok düzgün ifadelerle ve akl-ı selimle yazılmış bir yazı... Zevkle okunuyor.

Ben en çok kullanıcı adına takılıyorum.
"Selim-i ahir" den önce üyelik yapan "Selim-i evvel"den sonra üye olunduğu için mi bu ad alınmıştı? Gerçek Selim kim?

Müjgan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2011, 13:30   #10
Ağaç Dostu
 
Sevgi Durul's Avatar
 
Giriş Tarihi: 02-08-2009
Şehir: Manisa Eskişehir
Mesajlar: 8,524
Galeri: 765
Lirik düşler bahçeniz gibi, tanıtım yazınız da hoş olmuş. Her şey dilediğinizce olsun.

Sevgi Durul Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-05-2011, 00:15   #11
Ağaç Dostu
 
Selim-i Ahir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 343
Sayın Tura;

O esprili üslubu hayatın bana çok pahalıya mal olan öğrettikleri sayesinde biraz da mecburen geliştirdim, ama karşılığında sizler gibi dost gönüllü insanların teveccühünü kazandım. Fazlasıyla değer. Ben de sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. İlginize çok teşekkür ederim.

Aygün Hanım;


Her gün şahit olduğumuz trajediyi formüle etmek istediğimde aklıma gelen ilk cümleydi oydu. Aynı hassasiyetleri paylaşan insanlar bir yerlerde buluşuyor işte. Çabamız belki Nemrut’un İbrahim Peygamber’i içine atmak için yaktığı ateşe ağzıyla su taşıyan karıncanın misyonu, ama olsun. Farklılığın bedeli yalnızlık dışlanmışlık, yerine göre horlanma ama yine de vazgeçememek gerek sevgili öğretmenim.

Sevili Ligustrum;


Süt ve kaymak yemek nasip olmadı ama çok şükür Kousa’m kurtuldu. O an canımdan can gitmişti. Hem fidanım kurtuldu, hatta hamile inek peyzajdan, botanikten anlıyor olmalı ki fidan üç farklı sürgün verdi, şu an hepsi de yaklaşık olarak aynı boydalar. Şekil budaması yapmış resmen.

Hediye ettiğim fidanları atmayanlar da var.

Köyün eski şoförü sera kurdu köyde. Herkes dalga geçiyordu başta, ama şimdi adamın serasının önünde ciğerci dükkânının önündeki aç kedi gibi dolanıp duruyorlar.

Diğeri uzaktan akrabam, emekli sağlık teknisyeni ve çılgının teki. Büyük bir özenle kurup geliştirdiğimiz bahçesi birkaç kez yağmalandıktan sonra elinde tüfekle bütün gün geziyor. Çok şükür kötü nişancı.

Yücel Abi,


En sosyal kişiliğe büründüğüm internet ortamında gönlümden geçenleri paylaşmaya başladığımda, yılar sonra “başarabilirsin” sözünü ilk sizden duymuştum. Size her zaman minnettarım ve hep öyle kalacağım. Bin yaşayın.

Satı Abla;


Sizinle aynı “deliliği” paylaşmaktan büyük onur duyuyorum. Sizi netten de olsa tanıyor olmak bahtıma talihin en güzel armağanlarından biridir.

Sayın Livadi;


Anlaşılan gurbetli var gönülde. Size bir nebze de olsa memleket kokusu hissettirebildiysem mutlu olurum. Yakında rengini de göstermeyi ümit ediyorum. İlginize çok teşekkürler.

Güler Hanım;


Ağaçlar.net benim ikinci üniversitem oldu. Sizlere çok şeyler borçluyum. Ödemenin imkânı yok, ama teşekkür nişanesi olarak, “çam sakızı çoban armağanı” kabilinden bazı hediyelerim olacak kısmetse. Site için mümkün mertebe geniş çaplı bazı çalışmalarım var. Birini kısmet olursa Haziran’a kadar tamamlayıp bu sayfalara taşımayı ümit ediyorum. Elbette devamı da gelecek.

Müjgan Hanım;


Osmanlının isim geleneğine bir atıftı benim yaptığım. İlk üç Selim malum padişahlarımız. Bir ara Selim-i Rabi (Dördüncü Selim) olarak düşündüm rumuzumu ama belki benim bilmediğim birileri almıştır diyerek Selim-i Ahir (Son Selim) dedim. Gerisini bundan sonraki Selim’ler düşünsün.

Sayın SDrurul;

Güzellik bende değil, sizin nazarınızda ve gönlünüzde. Çok teşekkür ediyorum.


Düzenleyen Selim-i Ahir : 10-05-2011 saat 13:48
Selim-i Ahir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-05-2011, 01:16   #12
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
Merhabalar....!

Kendinizi o kadar güzel tanıtmışsınızki hocam Selim-i Ahiri çoktan haketmişsiniz tebrikler. Eğitimimiz konusunda yazdıklarınız o kadar doğruki söyleyecek söz bulamadım inanın. Her şeyin sadece bilgilendirmek olduğunu hepimize dayatan sistemimiz bizlere sadece yarım yamalak şeyler öğretti. Sonuç hüsran tabikiii. Üstüne birde 5000 adet ziraat fakültesi mezunu mühendisi gardiyan yapan siyasi çarpıklığımızı eklersek varsın gerisini hangi aklı SELİM düşünürse düşünsün. Daha neler neler...

Saygılar sunuyorum.

cemal.S Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-05-2011, 22:52   #13
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 27-03-2010
Şehir: Denizli
Mesajlar: 686
Azminiz kadar anlatımınıza da hayran olmamak mümkün değil. Çoktan hakettiğiniz huzurunuz ve mutluluğunuz daim olsun engin gönüllü hocam..

yarenimex Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-05-2011, 04:24   #14
Ağaç Dostu
 
bıcırık's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-04-2010
Şehir: istanbul
Mesajlar: 773
Sevgili selim_i ahir lirik düşler bahçeniz yüreğinizdeki umudu ve ışığı yansıtıyor zaten...Bu ışığın tüm yaşamınızı aydınlatması dileğiyle...
sizi tanımaktan onur duydum...sevgilerimle...

bıcırık Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-05-2011, 10:37   #15
Ağaç Dostu
 
sibel774's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2010
Şehir: DÜZCE
Mesajlar: 201
Galeri: 1
Merhaba
Anlatım uslubunuz harika. Sevgili Uzaylı ve sizin yazdıklarınızı okumak bana büyük zevk veriyor. Yazdıklarınızı okurken kah düşündüm kah güldüm özelliklede aş eren dananın sahibinin söylediklerine (malum biz karadenizlilerin yaşamı fıkra gibi). Yaşadığınız kötü günlerin ardından kendinizi toparlamınız ne güzel.Her şerde bir hayır vardır, siz bunu öğrenmişsiniz.
İnsanlara doğa ve insan sevgisi çok küçük yaşlarda verilmeli yani ağaç yaş iken eğilmeli, sonradan olmuyor. Bunun en iyi eğitimi de ailede verilir, bu yüzden anne babalara ve diğer aile fertlerine çok iş düşüyor.
Size doğu karadenizin deniz ve yeşillik kokusu burnumda tüterek sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

sibel774 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-05-2011, 15:31   #16
Ağaç Dostu
 
Cumhur Tonba's Avatar
 
Giriş Tarihi: 07-07-2008
Şehir: EDİRNE-ANTALYA
Mesajlar: 11,420
Galeri: 80
Sayın Selim-i Ahir,
Hayatınız tam bir macera. Nerelerden nerelere? Diyeceğim şu ki; doğru yerde, doğru zamanlarda bulunmuşsunuz ve karşınıza doğru insanlar çıkmış. Şu anda bambaşka bir konumda olmanız içten bile değildi.
Güler Ablamın dediği gibi ''Yazınızı bir kere okudum sonra döndüm yine okudum. Bazı cümlelerinizden o kadar etkilendim ki. Güzel anlatımınızla olayları bana yaşattınız.''
Size daha yakından tanımak isterdim. Forumda dolaşırken isminiz bana hep birşeyler düşündürürdü. Fakat pek yazışma imkanımız olmadı. Ne bir bahçem, ne de çiçeklerim olmadığından aranızdaki konulara pek dahil olamıyorum. Sadece beğenilerimi ifade etmek için de sizleri fazla meşgul etmek doğru olmaz.
Sevgi ve saygılarımla.

Cumhur Tonba Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-06-2011, 18:55   #17
Kaybettik
 
sevim.K's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-12-2008
Şehir: sakarya/ Artvin
Mesajlar: 5,932
Galeri: 6
Bahçesini Lirik Düşler diye isimlendiren birinden bu sıcak, akıcı, insanın bir solukta, ama sonra bir kez daha ve sindirerek okuduğu o güzel anlatım beklenirdi ancak başka türlüsü olmaz Yüreğinize sağlık, emeklerinize

sevim.K Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-06-2011, 09:00   #18
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Galeri: 3
Yaşam öykünüzü öyle güzel anlatmışsınız ki okurken çok beğendiğim yazılarda, romanlarda, metinlerde olduğu gibi ruhumun doyduğunu hissettim. Bu doygunluk, kelimelerin kullanımındaki zenginlikten, ifadenin gücünden ortaya çıkarılan dünyanın zarafetinden kaynaklandı. Belki acılar var, cinnetler, zayıf anlar var, ama sonrasında bulunan huzur, karanlığın en yoğun olduğu an şafağa en yakın andır misali mutlu sonla bitmiş önemli olan bu. Hep aramızda olun bir yere kaybolmayın emi Varlığınız sevincin yanında huzur da verdi şimdi.

Sizi tanıdığıma çok çok sevindim hocam. Bir gün yolum KTÜ'ye düşerse -ki düşecek gibi- sizinle yüz yüze görüşmek isterim.

Bu arada bu sene 3 bitti ben de 4'e geçtim hocam. Kendimi tanıttığım sayfama yazmıştınız o zaman yeni kazanmıştım okulu. Zaman ne kadar hızlı geçiyor değil mi?

Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-09-2011, 10:04   #19
Ağaç Dostu
 
Selim-i Ahir's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-09-2008
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 343
Arkadaşlar uzunca bir süredir aranızda yoktum. O arada pek çok şeyler yaptım. En önemlisi kendime ait inziva rekorunu kırarak bahçemde tam 33 gün 33 gecelik bir riyazet dönemi geçirdim; her tür iletişim vasıtasından uzak sadece tabiat anayla. 15 Ekim'den itibaren bahçemle ilgili başlıkta parça parça tefrika edeceğim.

Bu arada forumu ve bu sayfaları çok özlediğimi fark ettim. Neyse benim bahçeme dönmem gerek. Tekrar görüşünceye kadar hepiniz mutlu olun mutlu kalın.

Bu başlığa uğrayıp güzel duygu düşünce ve değerli tavsiyelerini ileten bütün dostlara dönüşte ayrı ayrı teşekkür edeceğim. Şimdilik kusuruma bakmasınlar.

Selim-i Ahir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-09-2011, 12:36   #20
Ağaç Dostu
 
agozce's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-04-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,044
Galeri: 4
Evet hocam, özledik sizi ve behçenizi, o güzel anlatımlarınızı...

agozce Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 13:48.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024