Alıntı:
Budamalarla ilgili yazılar da yazmışlar. Şu an tam hatırlayamadım ama kış sonunda asıl budamayı yapıp sonra da sezon boyunca ara ara müdahalede bulunuyorlarmış. Acer'lerin budanması hakkında "Bunlar ziraat mühendislerinin önerdiği yöntemler değil ama bizde işe yarıyor" yazmışlardı. :) Özellikle ibrelilerin sağlıklı görünmesi, kuru dallar oluşturmaması için 4 yanlarının açık ve havadar olması gerektiğinden, ama onların bahçe düzeninde devamlı bitkilerin birbirlerine doğru büyüdüğünden, ve budama yaparken her iki bitkiyi de düzgün şekilli bırakarak arayı açmaya çalışmakta biraz zorlandıklarından bahsetmişler. |
Alıntı:
Ben de kesinlikle kendi bahçemi böyle yapmam jineop. :) Bu bahçede de, şu an bulunduğum çevrede de şöyle bir bakış açısı var: bahçenin bütününün göze nasıl göründüğünü önemsiyorlar, ama bireysel olarak bitkilerin bir önemi yok onlar için. Biz saksıda çıkan yabani otu bile sökmekte zorlanırız, oysa onlar yerine yakıştırmadıkları koskoca ağacı bile sökmekte en ufak bir tereddüt göstermiyorlar. Bu da bana tam bir bahçecilik gibi gelmiyor... Biz değişik düzenlemeleri görelim, fikir alalım, detaylardan kendimize uyanları, hoşumuza gidenleri not edelim, sonra da bildiğimizi okuyalım. :D Flickr sayfalarından oldukça güzel Acer ve konifer türleri öğrendim, o çok iyi oldu. :) |
Alıntı:
Bu bahçede özellikle hep bitkileri o şekilde seçmişler Adalet Hanım, o yüzden birlikte coşuyorlar. Zaten kıştan sonra en renksiz mevsim yaz. :) İlkbahar ve sonbaharı da Acerler hallediyor zaten. Koniferlerle de sarı ve mavi tonlarda fon oluşturunca, ortaya güzel bir renk cümbüşü olmuş. :) Kimbilir daha ne bahçeler var diyorsunuz ya. Geçen gün internette bir bloga rastladım. Seattle ve Vancouver civarlarında 4-5 tane özel mülkiyet bahçe gezmişler. Oturdum mail attım, "ben de bahçe düzenlemeyle çok ilgiliyim, pek çok bahçe görmek istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Bu özel bahçeleri nereden buluyorsunuz ve sahipleriyle nasıl iletişime geçiyorsunuz?" diye. Meğer her bölgede Bahçe Rehberi denen insanlar varmış. Onlarla iletişime geçip o çevredeki özel bahçeleri öğreniyormuşsunuz ve ziyaret isteğinizi iletmelerini istiyormuşsunuz. Ne ilginç meslekler var değil mi? :) |
Amerika, fırsatlar ülkesi:)
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
1 Eklenti(ler)
Alıntı:
|
2 Eklenti(ler)
Off of jacaranda'yı biliyorum. :)
Mor delisi bir insan olarak benim için yapılmış resmen ağaç. :) Ama işte iklim istekleri bize uymuyor... :rolleyes: İşte bu gerçek bir fotoğraf: ;) Eklenti 307034 Dökülmüş hali bile harika... Eklenti 307035 |
Tibouchina :D;) Ama -6 :(
|
Çok iyiymiş. :)
|
Bu dört mevsim bahcesinde bana en cazip gelen kisim budama kismi. Ben acerleri budayamayacagimi düsünüyordum mesela. Ya da acelya ve orman güllerini. Henüz budama bölümünü bulamadim sayfada ama bizler gibi ortalama büyüklükteki bahcelerde budama yoluyla bitkileri hakimiyet altinda tutmak, böylece mümkün oldugunca cok bitkiyi bir arada bulundurmak cok faydali olabilir.
|
Sevgili çiçeksever, Acer budamayla ilgili yazılar şurada:
Acers / Maples - a set on Flickr Türkçe özet: Acerleri onlara ayırdıları sınırlar içinde tutabilmek içiçin devamlı buduyorlar. Örneğin normalde 6 metre civarı boylanan Acer Japonicum aconitifolium türünü 1.2 m boyunda tutuyorlarmış. Budamanın çoğu Ocak-Mart başı arasında yapılıyor. Baharda kimi türler 60 cm'ye varan yeni dallar çıkarıyormuş. Bu yeni dalların çoğunu bırakıyorlarmış ama ağacın şeklini bozanlar ya da fazla uzamış olanlar için Haziran'da hafif bir budama yapıyorlarmış. Yaz boyunca da Acerler yeni dallar uzatıyorlarmış, bunları da kışa kadar bırakıyorlarmış. Kışın çok soğuk geçmediği yıllarda budamayı Kasım Aralık aylarında yaptıkları da olmuş ama soğuk geçecekse Ocak Şubat aylarına bırakmak daha iyi oluyormuş. Deneyimlerinin kitaplarda yazanlar olmayabileceğini ama onlar için işe yaradığını söylüyorlar. Acerlerinin çoğu ağağı dogru sarkan (ağlayan denen türler), bir kısmı da yukarı doğru büyüyen türlermiş. Ağlayan türleri genelde bir metre uzunlluğunda gövde üstünde tutuyorlarmış. Ağaçlarının çoğu 20 yaşın üzerinde olduğu halde budama sayesinde çok daha genç duruyormuş. Ayrıca güçlü kök ve gövde yapısı sayesinde de çok sağlıklı olup her sene pek çok yeni sürgün çıkarıyorlarmış. Details of our pruning of acers (Japanese maples): Without pruning many of our acer cultivars would have outgrown their allocated space and even reached a height of 20 - 30 feet (6.1 - 9.1m). For example we have several Acer Japonicum aconitifolium ("The Fern Leaf Maple") plants are perfectly happy to be kept to a size less than 4 feet (1.22m) in height. Most of our acer pruning is performed from lJanuary through to early March. However, in our Walsall garden there is new growth during late April followed by rampant growth during May and early June. By mid June some of the acers have produced new shoots up to two feet in length. We find most of the the new growth will look okay but during June some of the plants require additional light pruning in order to restore the desired shape. We carefully prune out the lengths of new growth that look excessive or untidy. Our aim to leave the remaining acer shape ready for summer, looking pleasing and with plenty of new growth to be enjoyed. As summer progresses several of the acers continue to produce some new shoots however, we would not normally need to prune any of this late new growth until the end of winter. Occasionally we have performed the acer pruning in November or December without any problem and in those years the winters turned out to be mild..........but we think if the winter turned out to be harshly cold then it would have been better to have waited to January or February to do the pruning! What we do may not be what the horticultural books say but, it works for us! Many of our acers are kept to a low mop-head shape, several are kept as small mainly branched-head standard trees and the occasional acer we prune to what we call a 'standard mop-head' by which we mean a small compact crown of branches like a 'lollipop' or 'mop-head' on an upright single stem of about one metre in length. Despite being over 20 year old, many of the acers look much younger because of their size. Because they have a robust trunk and root system they look very healthy and produce an abundance of fresh foliage every spring, which brings such delight for us and our many visitors. |
Tesekkür ederim sevgili gilan. Ben flickr sayfalarina bakmamisim normal sayfada ariyordum.
|
1 Eklenti(ler)
Flickr sayfalarını çok tavsiye ederim, on yüz bin milyon fotoğraf var. :)
Yalnız detayları okudukça bahçeye olan saygım arttı. Bir kere her bölge cetvelle çizilmiş gibi değilmiş. Arka bölgelerde şöyle tam İngiliz bahçe stilinde kaotik bölümler de var: Bu görüntülere sanırım hiçbirimiz hayır demeyiz. :) http://www.agaclar.net/forum/attachm...040d125f_z.jpg Eklenti 307920 |
4 Eklenti(ler)
Evin ön tarafından bahçeye olan tek geçiş garajın içindenmiş. O nedenle aldıkları her şeyi garaj kapısından sığdırmak zorundalar. :)
Eklenti 307922 Eklenti 307923 Eklenti 307924 Sonunda yerine ulaşıyor. :) Eklenti 307925 |
3 Eklenti(ler)
Garaj kapısından geçecek bir kamyon ağaç kabuğu:
(Sanırım her sene bir kamyon kabuk geliyor.) Eklenti 307926 Yine garajdan geçen Betula Utilis Jacquemontii Multistemmed: Eklenti 307927 Garaj kapısından geçen kayalar: (Oğlumuz çok işe yaradı diyorlar. :)) Eklenti 307928 |
5 Eklenti(ler)
Pergola için taban yapıyorlar.
(Gerçekten de en ağır işler dahil kendileri yapmış.) Eklenti 307929 Taban hazır: Eklenti 307930 Pergolayı bir bahçe malzemeleri satan yerde görüp beğenmişler ama teslim edildiğinde 175 parça odun halinde ve içinde kurulum şeması ya da vidalar olmadan gelmiş. Eklenti 307931 Her parçaya 4 kat astar, 3 kat da dış boya atıyorlar: Eklenti 307932 950 adet vida kullanarak yapbozu tamamladık diyorlar. :) Eklenti 307933 |
2 Eklenti(ler)
Yürüme yollarının yapılışından bir kare:
Eklenti 307935 Koniferlerin budanmasından bir kare: Eklenti 307936 |
4 Eklenti(ler)
Böyle bir bahçenin her sene olan rutin işleri bile yeterince çok. Şanslarına alt bahçe komşularının arazisi çok büyükmüş ve bahçesinin bir kısmını kullanmalarına izin vermiş. Bu bölgeyi asıl bahçe için gerekenleri sağlayacak çalışma alanı ve sebze bahçesi olarak kullanıyorlar.
İki bahçe arasındaki geçiş. İleride görülen kısım asıl bahçe, arkada kalan kısım çalışma alanı: Eklenti 307939 Çalışma alanından kareler: Eklenti 307940 Eklenti 307941 Yazlık sepetler hazırlanıyor: Eklenti 307942 |
2 Eklenti(ler)
|
3 Eklenti(ler)
Sezon sonunda begonya yumruları çıkarılıp temizlenip renklerine göre ayrılıyor, kompost içinde saklanıyor.
Eklenti 307945 Yumrular izolasyonlu kulübe gibi bir yerde depolanıyor. Kış sıcaklıkları -15 dereceye düştüğünde bile burada ısıtmasız idare edebiliyorlarmış. Şubat ayında günde birer ikişer saat ısıtıcıyı çalıştırıp yeni filizlerin oluşmasını tetikliyorlarmış. Eklenti 307946 Begonyalar yeni sezona hazır: Eklenti 307947 |
Buraya yerlestikten sonra her isi kendinin yapmasi ne demek daha iyi anliyorum. Bir kere insan emegi cok pahali. Saatle calisiliyor ve bir dakika bile hesaplaniyor. Ustaya is yaptirmak zaten cok pahali da bir de her is icin usta bulmak zaten imkansiz. Esin, dostun, akraban varsa o baska ancak onlar bile ücretleri ne ise aliyorlar. Insaat firmalari öyle bir ev duvari boyamak ya da ufak bir alana beton dökmek gibi islere dönüp bakmiyor bile. Cogu isi esim kendi ögrenip yapti. Gerekli aleti alip ya da kiralayip yapmak cok daha hesapli. Bildigim kadariyla bu durum özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde böyle.
|
5 Eklenti(ler)
Kompost yapım yerleri:
Atılmış inşaat paletlerini kullanmışlar. Eklenti 307951 Kompostu birkaç haftada bir ters düz etmek çürümeyi hızlandırıyormuş. O nedenle sırayla birinciden ikinciye, ikinciden üçüncüye aktarıyorlarmış. Fotoğrafta termometre ile kompostun iç sıcaklığını ölçüyor. Hava 4 derece, kompost 37 dereceymiş. Yazın 70 dereceleri de ölçmüşler. Eklenti 307952 Verimli olduğu belli. :) Eklenti 307953 Boşaltılacağı zaman ön paleti çıkarıyorlar: Eklenti 307954 Kompostlar poşetlenmiş hazır: Eklenti 307955 |
Alıntı:
|
Bu insanlar dokuz canlı her halde, seranın içi bile pırıl pırıl.
Bunca işi kendileri yapmakla nasıl baş ediyorlar anlayabilmiş değilim. Sadece bahçe işi değil ki, bunun alış verişi, çamaşırı, ütüsü, yemeği vs. var. İki kişinin böyle bir cennet yaratması imkansız gibi geliyor bana. Bir de maddî sıkıntıları yok demek ki, hayal ettikleri her şeyi yapabilcek ekonomik güce sahipler. Ama, her ne olursa olsun, meydana gelen şey harika olmuş. Ben şimdi, 300 m² bahçem olduğu için şükrettim, toparlaması daha kolay :) |
Alıntı:
İşte bu benim de hep kendime sorduğum bir soru. :) Cevap bulmak için gözlemlerimden bazılarını yazayım. - Gerçekten çok çalışıyorlar. Almanya'da yaşayan amcamın eşi Alman. Geçen sene ziyarete gittiğimde resmen hayran oldum, bu kadar mı verimli vızır vızır olunur. Biri 5, biri 2 yaşında iki tane çocuğu var (şimdi 6 ve 3 oldular tabii). Normalde devlet memuru, bunun dışında yarı zamanlı olarak 2 ayrı işte daha çalışıyor. Bütün gün işten gelmiş, 2 çocuğu toparlamış, mis gibi yemek hazırlamış, ardından buyrun size tatlı yaptım diye gelir. Bir gün resmen oturdum, çaktırmadan her hareketini izledim, nasıl yetişiyor diye. Anladım ki hayatında boş oturmak diye bir an yok. Her işi tamamladı, yerine oturdu diyelim, orada bile elinde şiş ve yün, örgü örüyor. Bu tempo bizi çok yorabilir, ama onlar zaten öyle alışmışlar, boş boş durmak ya da oturup televizyon izlemek diye bir kavram zaten yok. - Gün erken başlıyor. Sıradan bir Alman için sabah 6 işbaşı yapma saati. Bakın uyanma değil, mesai başlama saati. Tabii böyle olunca mesai en geç 3 gibi bitiyor. O saatten sonra kimi ikinci bir işte çalışıyor, kimi kendi projelerine zaman ayırıyor. Zaten tek bir işte çalışan da çok az. Düzenli olarak 2 iş olmasa bile haftanın birkaç günü bir yerde (inşaat, kütüphane, vs...) saatlik çalışmak gibi işleri oluyor. Erken kalkmak için tabii ki erken de yatıyorlar. Dolayısıyla bizim akşamları pek bir şey yapmadan geçirdiğimiz saatler onların ertesi gün öğleden sonraki boş zamanlarını oluşturuyor. - Televizyon izlemek hayatlarında yok. Bilgisayar da çok sınırlı. - Eve bizim gibi zaman harcamıyorlar. Ev temizliği birkaç haftada bir elektrikli süpürge geçirmekten ibaret. Bizim eski komşunun haftalık olarak camları sildiğini duysalar, akıllarını oynatırlar. :) - Yemeği evde yapan da var, dondurulmuş yemeklerle idare eden de. Ama tabii ki sarma saran, baklava açan yok. - Çocuklar çok daha az zaman alıyor. Sanırım en baştan yüz vermedikleri için pek çok işlerini kendileri yapmaya alışkınlar. 2 yaşındaki veletin eline veriyorlar tavuk budunu, kemire kemire yiyip bitiyor. 5 yaşındaki ekmeğine kendisi nutella sürüyor (bunları bilmeden kreşe göndersek orada aç kalır diyorlar). Bir de çocuklara bakış açıları ilginç. Bizde mesela bir aile çocuk sahibi olduğu zaman pek çok yere gitmeyi bırakır. Buralarda restoranda bir tane 5 yaşlarında, bir tane 2 yaşlarında, bir tane de kucakta birkaç aylık veletle oturan bir aile görmek çok olası. Çocuklar hayatın amacı da değil, odak noktası da değil, ailenin bir bireyi. Sevmedikleri anlaşılmasın, bakış açıları farklı. Ben şahsen bizdeki ya da onlardaki doğrusu diye bakamıyorum. İki yöntemin de artıları, eksileri var. İşte böyle... |
Valla bu yaşam biçimi asla bir Akdenizliye göre değil...
İyi ki Kuzeyli değilim...Ne o öyle makina gibi...:)).Üç günlük dünya, Sonuçta ölmeyecekmiyiz.Keyfi nerde kaldı bunun..:)) Bence, Slowlife,Cittaslow (Sakin Şehir), Slow Food akımları ve Fukuoka yöntemi bize çok daha uygun. Hem de en doğalından.. |
Onlara da sorsak, "İşte o yüzden İspanya, Yunanistan batarken Almanya ayakta" diyorlar. :p
Diyorum ya iki tarafın da artısı eksisi başka. Kuzey Avrupalılarınki bence aslında çok stresli koşuşturmalı da değil, yani demek istediğim onlara öyle gelmiyor. Hobiler, ilgi alanları, geziler konularında da bizi ceplerinden çıkarırlar. Allah bilir onlar da bizim hayatımızı sıkıcı buluyorlardır. :) Acaba cidden Akdeniz'in güzel havası nedeniyle mi oluştu bu değişik yaşam tarzları? :rolleyes: Neyse işte, kültür ve yaşayış farkları da dünyanın bir zenginliği.... :) |
Bu yaşa kadar fırsat buldukça, ihmal ettiğim bir işin bahanesi dahil, her savunmamda, "saçımı süpürge etsem yaranamıyorum size" diye sızlanıp dururdum :)
Demek ki, hayatımın çok büyük bir bölümü dinlenmekle geçmiş, bunları öğrendiğim çok iyi oldu, sızlanmak yok bundan sonra, tembelliğe bahane yok :) Sanırım biz Türk'lerin en büyük sorunu bu, tembellik. Yaylada bir ustaya ihtiyacım olduğunda, kimseyi bulamam çoğunlukla. Adamın cebinde çay parası yoktur, oturup kahvede tavla oynar, ayağına kadar gidip, " aman ustacığım, acil şu işim var, bir el atıversen" diye rica etsem, başını kaldırmadan, "sonra gelir bakarım" der. Bekle dur ustanın oyunu bitecek de gelip bakacak. Hem yoksulluktan şikayet eder, hem de önümüze çıkan işlere burun kıvırırız. Genlerimize işlemiş bu tembellik, her şeyi Devletten bekleriz. Örnekler pek çok, üç aşağı beş yukarı, bir birine benzer hepsi. Karar verdim, yakınmak yok, gereği neyse, mümkün olan en iyi şekilde yapılacak :) Teşekkürler sevgili gilan. |
Ah gilan ah,
Çocuk küçükken bütün bunları bileydim:( Biz de bilirsin, çocuk evin merkezi, tüm istekleri yapılır, sonra da büyüyünce ağlaşırız, en küçük işi bile yapmayı beceremiyor diye. |
Mesajlar için teşekkürler.
Meğer fotoğraflardaki güzelliklerin arkasında neler varmış neler! Başlığın adını ya da yerini değiştirmek gerekiyor. Bahçe yapımlarıyla ilgilenenler için de uygun bir konu olmuş. |
Sevgili gilanin yazdiklarinin coguna katiliyorum. Avustuya halki Almanlara göre biraz daha rahatina düskün de olsa bizlerin alistigi tempodan daha dolu dolu yasadiklari kesin. Öyle saatlerce bes caylari yok ama onun yerine yürüyüsler, kosular, bisiklete binmeler var. Aksam sicak yemek gibi bir kavramlari yok. Herkes ekmegin üstüne bir salam atar yer. Ama tabii sosyal toplumun verdigi rahatlik da var. Devlet hastanelerine randevuyla rahat rahat gidiliyor, sigorta kartinizla doktora her istediginizde gidiyorsunuz, bürokratik isler cabuk halloluyor. Türk insaninin günlük isi disinda bir de bu gibi ek kosusturmalari var.
|
Alıntı:
Bence sanki "Dünyadan bahçeler" gibi bir bölüme ihtiyacımız var. Çünkü konu Geziler konusundan da farklı bir boyutta. Bir üye diğer üyelerin yolculuk anılarını okumak istemeyebilir, ama bahçe tasarımıyla ilgilenen herkes dünyadan değişik bahçeleri ve onların yapım hikayelerini tanımak, fikir almak ister. Ne dersin? :rolleyes: |
Alıntı:
|
Alıntı:
olsun ben yine yapacam benzeri paladariumumu Mehmet |
Alıntı:
Mehmet |
Alıntı:
Yeni başlık tartışmaları daha sonra bu başlıktan taşınacak ya da silinecek. |
Ben 300 metre kare bahçe ile uğraşırken dizlerimdeki kıkırdak doku eğilip kalkmaktan yıprandı, böyle bir bahçem olsa tekerlekli sandalye ile dolaşırdım herhalde :)
|
Sevgili gilan çok güzel kareler sunmuşsun,profesyonel yardım almadan da çok güzel bahçelerin oluşturulabileceğini görmek umutlandırıyor.
Ve hayallerimizi sınırladığımızı farkettim. "Bu bahçeyi yapmak çok zor","yardım almadan asla","çok çalışmak lazım","ben böyle çalışsam asla yerimden kalkamam".Bu düşünceler içinde yüzerken kendimizi de sınırlandırıyoruz,yeteneklerimizi köreltiyoruz ve buna parelel,verimimiz düşüyor .İşleri zor,içinden çıkılamaz hale getiriyoruz Geçmişime baktığımda başıma gelen güzel şeyler hep daha öncesinden hayal ettiklerim.Ama hayallerim bile başarabileceğim hayaller olmuş,bu kadar gerçekçiyim hani. İnsan beyni lambadan çıkan cin gibi ne düşünürsen "emredersin efendim "diyor ve gerçekleştiriyor zor mu kolay mı demeden ...Bunu asla başaramam cümlesini asla başarma emri olarak algılıyor ve başaramama adına herşeyi yapıyor. Farkındalığımızı artırarak kendimiz ile ilgili olumsuz duyguları,önyargıları bulup değiştirmeli olabildiğince...Bu da vakit alıyor ama biryerden başlamalı. Velhasılı ben böyle bahçeler istiyorum deyip başlıyorum hayalini kurmaya... |
Alıntı:
Mehmet |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 17:52. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024