|
|
Dış Bağlantılar | Konu Araçları | Mod Seç |
15-07-2008, 12:35 | #1 |
Ağaç Dostu
|
Doğu Karadeniz Mayıs 2008
Fahri kardeşimle 2. keşif gezimizi güzergah İstanbuldan çıkış,Ankara-Trabzon-Artvin-Erzurum-Kars-Ağrı-Van merkezli planladık ve 12 Mayıs Pazartesi sabahı birlikte yollara düştük. Araç göstergemiz 169.621 km. gösteriyordu. Pazartesi günü Ankara’da Turizm bakanlığı ve rafting malzemeleri ile ilgili işleri hallettikten sonra, tavsiye üzerine gittiğimiz köftecide lezzetten çok sunuma şaşırdık. Kağıt masa örtüsü serildi üzerine koca bir tepsi dolusu, salatalık, marul, roka, tere, maydanoz, nane, domates tabaksız olarak dağ gibi yığıldı. Ortaya ayaklı bakır sahanda gelen köfteleri bitirdik ama yeşillikler kaldı. (israfla ilgili işletmeyi uyarmadan duramadık tabi). Hiç durmadan Bafra’ya geldiğimizde gecenin bir vakti Fahri’nin Yusufeli’nden öğretmen arkadaşlarına uğradık. Yaşar hoca ve eşinin sıcak karşılaması hazırladıkları çay masası ve ısrarları sonucu, Doğanay ve benim bütün çekinmemize rağmen, Yaşar Hoca ‘’misafirlerimin otelde kaldığı duyulursa ben Bafra’da dolaşamam’’ deyince gece orda kaldık. Okullarının ve öğrencilerinin başarısını anlatırken öğretmen karı-koca ne kadar da mutluydu. Sabah kuymaklı nefis kahvaltıdan sonra bu güzel aileyle vedalaşarak yola çıktık. Bu arada Giresun’da da Fahri’nin doktor arkadaşı Enver’le çay molasında buluştuk. Fahri’yle Karadeniz gezisi yapacaksanız hazır olun yol boyu her yerde arkadaşlarıyla buluşacaksınız. Bu arada rafting hocamız Neco’yu resmi görevinin başında ayak üstü selamladık. |
15-07-2008, 12:42 | #2 |
Ağaç Dostu
|
İlk iki gün yolda ve hızlı geçtikten sonra Trabzon’a geldik ki, burada da Fahri’nin askerlik arkadaşı güler yüzlü, tatlı dilli kardeşimiz Zeki’yi tanıdık. http://www.odakoutdoor.com adresinden ulaşabileceğiniz dükkanında biz alışveriş yaptık, Fahri de yanında getirdiği yedek pantolonunu bir müşteriye sattı,adam havalara uçtu sevinçten. Çaylar ve daha çok da askerlik sırasında Fahri mi Zeki’yi, yoksa Zeki mi Fahri’yi kurtardı merkezli sohbetten sonra Zeki bize süper bir pide yedirdi. Yuvarlak ramazan pidesi gibi üstü açık, ortasında bol kıymalı ve yumurtalı. Kırılmış yumurtayı şöööyle çatalla yaydırıp yiyeceksiniz.Tadı damağımda vallahi. Sonra Zeki bize rehberlik etti. Hamsiköy manzaralı bir yoldan Kerkenez Kayak tesislerine kadar çıktık. Tüm ihtişamı, karları ve yeşili ile Zigana dağları tam seyirlikti. Üçümüz de asıl gezi şimdi başladı dedik. Çam ağaçları arasında kaybolmuş Limni gölü kenarındaki küçücük kahvede çaylarımızı içtik. Dönüşte meşhur Hamsiköy sütlacının tadına bakmayı da ihmal etmedik. (Tadı güzel, rengi hafif sarıydı, sütü özelmiş.) Zeki dağın başında takım elbise ve kösele ayakkabıları ile çok hoş görünüyordu. Ama olsun, o da gezi keyfi tarihine böyle geçti. Teşekkürler, güler yüzün solmasın Zeki. Askerlik ve dedenle ilgili anılarını dinlemek çok hoştu. |
15-07-2008, 12:49 | #3 |
Ağaç Dostu
|
Akşam olmuştu Trabzon öğretmenevinde yer bulamayınca Of’a kadar devam ettik. Gece telefonla aradığımız Of Öğretmenevinde görevli arkadaş balkonda bekliyordu. Bize özel çay demledi ve sohbeti ile gecemize tad verdi. Ayrılırken de birer paket yerli çay hediye etti. Sabah kahvaltıyı Gezi keyfinin kıdemli kaptanlarından Muammer ağabeyin arkadaşı ile bir kahvede yaptık. Yerel simit ve kaşar çok lezzetliydi. Bu arkadaşımız geçen yılda bize dondurma ikram etmişti sağolsun Rotayı Çamlıhemşin’e çevirdik. Fırtına deresi boyunca dere yine coşkun, tek kemerli kambur köprüler yine çok güzeldi. Geçen yılki gezimizdeki arkadaşlarımız bol bol andık. Ağaçlardan Levent Bey (yale)ve abisinin dostluğu,balık keyfi,arılar.Şurada kiraz yemiştik, şurada yol çalışması vardı. Zilkale’yi yoldan selamladık. Elevit yaylasına çıkmadan aşağıda dere kenarında çiçekler ve yeşillikler içinde küçük bir kır lokantasında mola verdik. Balık ve mıhlamamızı yiyip, çay sefamızı yaparken bir yandan yerin sahibi ve muhtar Rasim amca ile sohbet edip, araştırmacı 2 öğretim üyesinden sadece Elevit’te yaşayan bir çekirge ile ilgili yaptıkları araştırmayı dinledik. Dere kenarında ağaçlar, sarı dağ gülleri ile konaklamaya ve kamp kurmaya çok uygun alanda çadır kampı hayalleri kurduk. Elevit Hemşin vadisinin güney doğusunda 1800 M yükseklikte. Normal arabayla Çamlıhemşin'den 1,5 saate çıkabilirsiniz. Ama Fahri’yle her yer daha yakın ! Öğrendiğime göre Elevit’in horon festivali çok ünlüymüş. Geceler boyu yerlerdeki tahtalar kırılana kadar süren horonlar, kadın erkek birarada şenlikler görülmeye değermiş. Elevit dönüşü 7-8 km aşağıda sağdan girdiğimiz dik ve dar yolda, yemyeşil çimenleri ve sarı çiçekleri ile Çat yaylası birden karşımıza çıkıverdi. çok beğendik.(Hatta Elevit’ten de çok). Düzenleyen Vildan Sönmez : 22-10-2008 saat 08:35 |
15-07-2008, 12:53 | #4 |
Ağaç Dostu
|
İspir üzerinden Yusufeli’ ye doğru yola koyulduk İspir’e gitmek için Ovit Dağı ve Ovit geçidi aşılacak.. Dağ da dağ hani, geçit de geçit hani, Kaptan da kaptan hani. Ovit geçidinde ilerledikçe yükseldik, yükseldikçe karlar ve çığlarla kendimizi kışın ortasında bembeyaz bir dünyada bulduk. Manzara güzel mi güzel. Anlatmak yetmez, görmek lazım. Zirvede 2.640 metre yüksekliğe ulaştık. Kışın karda ulaşıma kapanıyormuş. Yetkililer tünel mi, duble yol mu derken kışlar geçiyor. Bir yanında İkizdere ve Rize diğer yanında İspir ve Erzurum. Mayıs ayında karla kaplı yamaçların, yazın çiçeklerle bezendiğini hayal edin, manzara muhteşem olacaktır. Tekrar aşağı inerken yolumuzu kalabalık bir sürü kapattı. Yol boyu yaylalarda bu görüntü hep karşımıza çıktı. Dağlarda ayrı güzel, yaylada ayrı ama Ovit geçidinde bir başka güzeldi. Sadece arabamız ilk sinyali verdi, frenlerde sorun oluşmuştu. İspir’den geçtik. Derken Çoruh ve dağlar eşliğinde Yusufeli’ne vardık. |
15-07-2008, 12:56 | #5 |
Ağaç Dostu
|
YUSUFELİ Önsöz: Fahri ne der bilmiyorum ama, Yusufeli’nde artık çalacak kapılarımız var bizim. Pırıl pırıl, gülen gözleri ile Ekrem ve Meryem, Kılıçkaya’dan Zeynep Kardeş, Peterek’ten Nurettin abi ve eşi rol yapmıyorlar, tüm samimiyetleri ile davet ediyorlardı. Gözlerinizi kapatınca Leyla konuşuyor sanırsınız Esma ve eşi, Sayın İlhan Hocamız, Gezi keyfinin de tanıdığı Sinan Hocamız. Onları unutamayız, bizim kapımız da onlara her zaman açık. Perşembe günü program : Kılıçkaya ,Aros dağı,Mayhoşun suyu,Göllü mezra. Ekrem’in katılımıyla yola çıktık, tutmayın biz ! Ben Yusufeli ve yaylalarının yollarını gördükten sonra Datça yolunda göbek atarak giderim. Geçen yıl İntkor, bu yıl Aros. (Bunu söylerken daha Peterek’ten Cuvar yaylasına çıkmamıştık.) Yusufeli’nin coğrafyası ancak tek yönlü yollara izin veriyor. Karşılaşınca araçlardan hangisi müsaitse geri geri gidip birbirine yol veriyor. Ama insanlar alışık, korku yok kimsede. Bir yanımızda gürül gürül Çoruh, bir yanımızda dağlar, kayalıklar, yol deseniz dar. Fahri ise direksiyonda, gözü Çoruh’ta.Rafting için nehre bakıyor. Yusufeli’ne gelmeden önce Mayıs ayında suyun çok yüksek olacağını düşünüyorduk gördük ki geçen yıl Haziran sonundan bile daha az. Neyse daracık yolda ilerlerken bir de yol çalışmasına rastlamaz mıyız? Dozer kenara çekildi, zar zor geçmeye çalışırken Ekrem dur, dur diye feryat etti ama arabanın tamponunun kesilmesine mani olamadı. Sayın dozer operatörü kenara çekilmiş, ama bıçaklarını toplamamış.Bu arada frenlerimizde hala problem var ama biz dağa tırmanıyoruz,Olsun.! Arabaya bir yolcu daha aldık,Hatice Abla..Kılıçkaya yolundayız artık. Kılıçkaya bölgesi 3202 m.lyükseklikteki mescit Dağlarının kuzeyinde 3932 metre yükseklikteki Kaçkarların Güneyinde Yaklaşık 1200 metre yükseklikte yerleşiktir.Bölgede 3523m.`lik zirvesi ile Güngörmez Dağları da dikkati çeker. Türkiyenin ilk bayan Belediye Başkanı 1928-1930 yılları arasında Kılıçkaya!da görev yapmış. (Sadiye Hanım) Beldede tarihi Ersis Kalesi yıllara direniyor. 2100m`lik Aros Yaylası’nda gür sarıçam ormanları içinde harika kamplar kurulabilir. Temmuz ayında yapılan şenliklerde geleneksel karakucak güreş yarışmaları yapılıyor. |
15-07-2008, 13:00 | #6 |
Ağaç Dostu
|
Kılıçkaya’nın yemyeşil ve geniş mezralarına stabilize yollarla ile ulaşılıyor. Yollar zorlu ama manzara harika, Sadece güzel değil, heybetli dağlar ve kayalıklar nefesinizi kesiyor adeta. Kılıçkaya’dan pide ve ekmek alıyoruz. Yola devam. Bir aile tarlada çalışıyor, Fahrinin akrabaları inip tarlada oturuyoruz biraz. Taze soğan topluyorlar bize ekmeğimize katık olacak. Kılıçkaya mezrasına vardığımızda yağmur yağıyor damların avlusuna bir yerlere sığınıyoruz. Yağmur geçene kadar Fahri’nin çocukluk anılarını bir daha dinliyoruz. Her yer çimenlerle ve çiçeklerle kaplı. Kır orkideleri bile var. Yağmur hafifleyince araca doğru koştururken aşağıdaki yayla evinde servis bekleyenleri görüyoruz. Fahri onları da tanıyor yanlarına gidiyoruz. Bu gezide çekemediğime en çok üzüldüğüm fotoğraf: Zeynep ablanın Fahri’yi fark ettiği andaki yüz ifadesi: iki eliyle ağzını kapattı, şaşırdı, sevindi. Masmavi gözleri kristal gibi. Zeynep abla ile beş kişi olduk Mayhoşun suyuna geldik. Suyun başında ekmeğimiz, pidemiz, soğanımızın yanına kır teresini de katık ettik. Fahri burada bize ekmek yemenin farklı bir versiyonunu gösterdi. Ekrem’e maximum pozları verdi. Yine yağmur atıştırıyor. Göllü Mezraya geldiğimizde inanılmaz bir manzara karşımıza çıktı. Dağın tepesinde geniş büyük bir çayırda seyrek yayla evleri, ortada küçük bir göl. Çimli göl diyorlar, gölün yüzeyini kaplayan çimlerin boyu 2 metreyi buluyormuş. Çimlerin üzerinde yürünebiliyormuş. Güzelliğini anlatmaya hiçbir fotoğraf yetmez. Mutlaka görmelisiniz. Kılıçkaya’ya dönüşte, Zeynep Abla kalmamız için çok ısrar ettiyse de akşam olmuştu. Yusufeli’ne dönerken aracımızı Ekrem kullandı. Söylemezsem hakkını yemiş olurum yağ gibi geldik o yollardan. Düzenleyen Vildan Sönmez : 17-07-2008 saat 08:56 |
15-07-2008, 13:05 | #7 |
Ağaç Dostu
|
Akşam yemeğinde İlhan ve Sinan hocaların da katılımıyla parkta köşede ağaçların altındaki banklarda pidelerimizi yerken bir yandan da sohbet koyulaşıyordu. Cumartesi Erzurum’a geçeceğimiz için Fahri Cuma günü dinleniriz demişti. Ama İstanbul’dan ısmarlanan frenle ilgili parça Erzurum’dan gelip de takılınca durur mu? O durmazsa biz hiç durmayız. Biz de peşinde Peterek’e doğru yola koyulduk. Dere kenarında küçük bir köy. Köyde küçük bir lokanta var. Allah Allah kim gelir köy yerinde lokantaya dedik, ama bir döner kebap yedik. İnanamazsınız İstanbul’da yok böyle bir lezzet. Fahri yine tanıdıklarıyla karşılaştı doğal olarak. Nurettin Abi, cumaya gidecekken sizi yaylaya yalnız göndermeye gönlüm razı olmaz dedi ve rehber olarak katıldı. Ağaçlardan tünel olmuş yemyeşil yollardan geçerek köyden çıktık. Kılıçkaya yolu da zordu, ama bu yol, of anam of diyeyim siz anlayın. Nurettin abi bizim yolumuz iyidir diyor ;tek aracın zor geçtiği bu yollardan kamyonlar geçermiş. Festival zamanı güreşecek boğalar bu yoldan araçlarla taşınırmış. Ama bir yandan da, bak buradan kamyon uçtu, şuradan falanca uçtu. Yola inat manzara muhteşeeeem. Sis, dağlar, orman, çiçekler, dereler…Ama fotoğraf çekmeyi bile unuttum çoğu zaman. Çuvar’a doğru yükseldikçe sis de artıyor bulutların yürüdüğünü görüyoruz sanki. Yaylaya ve festivalin yapıldığı yere geldik. Kimseler yok tabii. Ama yaylanın yapısı adeta doğal bir açık hava tiyatrosu. Ortada düzlük, kenarlar hafif, tatlı bir eğimle yükseliyor. Renk renk çiçekler her yeri kaplamış, bir o kadar da tomurcuk var. Herhalde kısa bir süre sonra onlar da açınca cennette miyiz dedirtir. Araca tekrar binip biraz daha yükseklere çıktık. Yol bitti çamura döndü. Sanki biraz kaydık mı ne? Fahri aracı döndürecek, siz inin diyor, olur mu hiç sırf bizimki mi can? Zaten öyle yollardan geçtik ki alıştık artık. 21 Besmele çektim evvelallah döndük, ama kardeşim benzin göstergesi ne zamandır sinyal veriyor. Fahri götürür bizi diyor. Biraz gerildik tabii. Dağın başında kalmak var. Köyü görünce bir oh çektik. Nurettin ağabeyi evine bırakacağız, ama o bizi bırakmıyor. Kiraz yemeden gidemezsiniz diye. Karısı karşıladı; kiraz yerken çayı demlemiş. Evde yapılmış kaymak, lor, taze soğanlı maydanozlu peynir, reçeller, marmelatlar. Ekmeği koparıp önce kaymağa sonra lora batırıp lüp mideye indiriyoruz. Nurettin abi emekli olduğu için çok mutlu, bahçesinde küçük bir çeltiklik var. Sinan hoca’nın evi de burada. Ablamız, Sinan burada görevliyken okul için nasıl çalışmış unutmamış, hala anlatıyor. Vedalaşıp Yusufeli’ne dönüyoruz. |
15-07-2008, 13:15 | #8 |
Ağaç Dostu
|
Kılıçkaya dönüşü ayrılırken Ekrem yarın akşam bizdesiniz anlamam demişti ya biz bu arada İlhan Hoca ile okulu gezdik. Çok şükür ki hala böyle öğretmenlerimiz var. Mesaim bitsin evime gideyim demek yerine okulum ve öğrencilerim için ne yapabilirim diye çabalayan. Nakdi yardım istemiyorlar, Ayni (eşya) yardım tercihleri. Şimdilerde ilk hedef kimya laboratuarı kurabilmek. Düşünsenize onlara sponsor bulsak **** aramızda bu parayı toplayıp bir firmadan malzemelerinizi alıyoruz diyebilsek, onlar da biz de ne kadar mutlu oluruz. Ekrem’in köyü Hermut’a Barhal kıyısından giderken önce köprünün yanından geçtik, hani geçen yıl raftingde devrilişimizin fotoğraflandığı. Sonra hani Yavuz Bey’lerin devrildiği köprü. Ve bizim botla tırmandığımız kayayı aradık. Yeri mi değişmiş, ya da gözümüze geçen yılki kadar büyük gelmedi belki. Kulaklarımızda Sinan’ın sesi ‘ula ula,devrildiler, diye bağırışları. Bayağı eğlendik anarken. Hermut iki yamaca kurulu. Ekrem’in evin 4-5.katında. Merdivenleri tırmanıp önce eşi Meryem’i ve iki oğlunu tanıyoruz. Yeğeni de orda. Ev halkı, Doğanay, bendeniz cennet kuşu, Yusufeli’nin gençleri (?). Ev cıvıl cıvıl. Ekrem ve Meryem’de telaş. Meryem gencecik neredeyse kızım olacak yaşta. Mutfağa gidiyorum, yardım için. Masa istemedik yer sofrasında neşe içinde yiyoruz yemeğimizi. Ekrem’in annesi geldi. Ne çok doğum yapmış ve bazıları yaşamamış hele birini çok trajik bir şekilde kaybetmiş. Ekrem anlatırken teyzem ağlıyordu sessizce. Ama ağlamakla gülmek kardeş insanoğluna. İçeride 3 çoçuk top oynarken kıyametler kopuyor. Biraz dindirmek için sırayla karşıma alıp kafa topu oynuyorum. Meryem beni gördü, kadın 50 sinden sonra top oynuyor deyip şaşırmıştır. Ama az sonra odadaki manzara şöyle: çocuklar oturuyor Meryem’le ben voleybol oynuyoruz. Terastan manzara süper köyün karşı yamacı ahşap evler. Okul görünüyor, kıvrıla kıvrıla sayısız basamakla çıkılıyor. Kış, kar, buz aklıma geldi, annelerin işi zor dedim. Ekrem güldü, ne annesi çocuklar kendi gider okula diye. Karanfil kokulu çaylarımızı da içtik karanlıkta Yusufeli’ne döndük. Sinan ve İlhan hocalarla Esma ile vedalaştık. Bu gece son. Yarın sabah Erzurum yollarındayız. Yerten ve Eser’i alıp, gezimizin 3.etabı yani Doğu Anadolu yollarında olacağız. |
20-08-2008, 10:11 | #9 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 20-08-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 2
|
Selam
Vildan hanım sizi tanımıyorum ama bu güzel anlatımınıza hayran oldum. Bir karadeniz sevdalsı olarak doğrusu gıpta ettim imrendim. Anladığım kadarı ile özel bir gezi yapmışsınız. Sanırım geziyi organize eden Fahri bey sık sık da adı geçiyor. Kendisine nasıl ulaşabiliriz. Sürekli organizasyon yapıyormu. Doğrusu seneye bende boyle bir geziye katılmak isterim. Saygılarımla. Bu arada Sanırım yazınız yarım kalmış devamını neden yayınlamadınız. Ayrıca fotoğraflarınıza da bayıldım. Sevgi ve saygılarımla hoşçakalınız |
20-08-2008, 10:45 | #10 |
Ağaç Dostu
|
Bu İstanbul'dan Van'a kadar uzanan bir gezinin,Yusufeli'ne kadar olan kısmıydı, Erzurum'dan da bazı arkadaşlarımızın katılımıyla müthiş bir gezi oldu. Fahri (yazılarımda kardeşim diye anarım) 4 yıldır dağ tepe yürüdüğüm grubun lideridir.Hatta bazılarında AĞAÇLAR 'dan arkadaşlarımız da katıldılar. Forumda gezi başlığı altında onun da mesajları ve iletişim bilgileri var. İlginize teşekkür ederim. |
20-08-2008, 10:54 | #11 |
Ağaç Dostu
|
Size kolaylık olsun forumda karadeniz gezisi planları için linkler Yaz Aylarında 12-15 Günlük Karadeniz Gezisi Planlama İstanbul-Macahel Ormanları rotası (Karadeniz) |
20-08-2008, 11:05 | #12 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 20-08-2008
Şehir: istanbul
Mesajlar: 2
|
Teşkkür ederim linki inceledim tam istediğim şeyler var. Sanırım fahri beyin organizasyonlarına katılacağım. |
20-08-2008, 16:17 | #14 |
Ağaç Dostu
|
Ne demek Ümit Bey, Ben sadece iki yıldır gördüğüm Doğu Karadenizin, doğasını, insanını çok sevdim. Oralarda yetişmiş, **** yanlış hatırlamıyorsam sizin gibi görevi dolayısıyla daha uzun süre yaşamış arkadaşlarımız varken....Bana sadece şartlarım elverdikçe kendimi Karadenize atmak kalıyor. |
21-08-2008, 17:07 | #16 |
Ağaç Dostu
|
Teşekkür ederim.Geçen yılkı Karadeniz gezimizin anıları da Eylül e-dergide. http://www.agaclar.net/dergi/eylul07.html |
03-11-2008, 23:33 | #17 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
|
Merhabalar ! Yukarıdaki anlatılanları okuyunca ne düşündüm biliyormusunuz. Anadolu yerinde taşıyla, toprağı, ağacı. kuşu, çimeni, çiçeği ile. Gidip yaşamak gerek oraları diyorum sınırlı zamanda olsa. Hele birde Vildan hanımın parmaklarımızı ısırtacak düzeydeki anlatımı işin içine girince tadından yenmedi doğrusu. Kendilerini tanıma şansımız oldu eşimle birlikte. Şu anlattıklarının içinde beni cezbeden duygulandıran insanımızın sadeliği ve temiz yürekliliği. Öyle güzel anlatmışki anlatmamış yaşamış birer birer. Sonuç almış aynı güzelliği sadeliği kendi yüzüne getirmiş taa İstanbulun incisine. İlk Yalovada tanıştığımızda sevgili Hakan Yaşmut beyle birlikte gelmişlerdi iki aile. Üzüm üzüme bakarak kararır derlerya ta kendisi sanki almış kaçkarlardan anadolu insanını gelmiş buralara kadar yüzündeki tebessümle. İyiki varsınız diyorum ve ekliyorum hep olunki bizlerde uzaktanda olsa zaman zaman bu güzellikleri yaşayalım sizlerle olmazmı. Çok teşekkürler hepinize ailenize dostlarınıza. Saygıyla/ Anadolu divanesi. |
04-11-2008, 06:54 | #19 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
|
Alıntı:
Tüm dostlarınıza ve size tekrar selam olsun. Anadolu Divanesi. |
|
18-08-2009, 16:18 | #21 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 18-08-2009
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 3
|
emeğinize sağlık çok güzel anlatmış ve resimlemişsiniz paylaşım için teşekürler |
09-02-2012, 13:45 | #22 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 09-02-2012
Şehir: BURSA
Mesajlar: 1
|
Ahh Fahrî'm ahh...Neden gittin be...? Ne çok gezecek yer var..Sensiz olmuyor.. |
09-02-2012, 21:41 | #23 |
Ağaç Dostu
|
Olmuyor gerçekten Erkin Bey. Gitti, hem de çok erken. Arada Gezi Keyfi olarak onunla gittiğimiz yerlerde yürüyoruz ama Fahri ile herşey başkaydı. Hele eşim ve benim için Fahri çok özeldi. Siz Fahri Kardeşimi nereden tanıyordunuz ? |
|
|