20-04-2009, 00:33 | #1 |
Ağaç Dostu
|
Bir hafta sonu kaçamağı: Balkaya
Yaklaşık 6-7 yıldır, her yılın nisan sonu, mayıs ayları içinde bir hafta sonumuzu Vize-Balkaya'da geçirmeyi adet haline getirdik. Bu iş bizim için bir nevi bahar karşılama ayinine dönüştü diyebilirim. Çoğu zaman arkadaş grubumuzla birlikte, ama kimseyi bulamazsak hanımla beraber Balkaya ya bu aylarda mutlaka gideriz. Bu senede adeti bozmadık ve Balkaya da baharı karşıladık. Müsadenizle ve siz sanal gezginler için bu geziyi bol fotoğrafla aktaracağım. Belki aranızdan buradaki doğa şölenini kaçırmak istemeyenler olabilir diye burayı biraz tanıtmak istedim. Balkaya, İstanbul'a yaklaşık 150 km uzaklıkta bir yer. Otobandan Çerkezköy sapağından ayrılarak, Saray, Vize sırasıyla Kıyıköy istikametini takip ederek Aksicim ve Balkaya köylerini geçerek Dağ Moteli (buradaki tek konaklama yeri) geliyorsunuz. Balkaya ya gelmeden önce yol üstünde olan Çakıllı beldesinde, 810 yıllık olan anıt çınar ağacının içinde bulunduğu çay bahçesi iyi bir konaklama yeri oluyor. Buradaki çay bahçesinde, bu sene daha önce hiç rastlamadığım ve küpeli olduğunu tahmin ettiğim bir çiçeğede rastladım. Sevgili gezi arkadaşlarımız, Anakamp Karavan derneğinden Mehmet hocaların karavanı ile tesise vardığımızda vakit öğle sonrasını bulmuştu. Tesis sahibi Bekir Bey, rutin olarak yaptığı gibi, öğle uykusundaydı ama tesis çalışanlarından Celil bey ve eşi Fatma hanım tarafından karşılandık. Tesis dediğim yere gittiğinizde eğer lüks merakınız varsa gitmeyin derim çünkü hayal kırıklığına uğrarsınız. Burada lüks yoktur ama temiz çarşaf, temiz basit odalar vardır. En önemli artıları orada kendinizi evde hissettiren güler yüzlü insanlar ve Bekir hocayı bulacaksınız. Bekir bey oranın sahibi ama asla bunu hissetmiyorsunuz. Bize genellikle pazar günleri yaptığımız kuru parkurda elinde sopası rehberlik eden, doğa sevdalısı bir 60'lık delikanlıdır o. Bu sitenin müdavimleri yapmazlar ya, eğer oraya yolunuz düşerde giderseniz sadece yemeye içmeye kuş sesleri altında yatmaya değil Bekir beyin rehberliğinde yürüyüşe de çıkın ama bu niyetinizi açıkca ona belirtin. Tesise girince acıktığımız anladık. Size yemekle iligili de birkaç ipucu vereyim; burada yemekler çok güzel olur ama siparişi önceden vereceksiniz. Örneğin şu sıralar ısırgan otları tazecik, eğer biz akşam için ısırgan otu çorbası isteriz derseniz, sizin için tazecik otlar toplanacak, çeşitli uygulamalardan geçirilip sıcacık ve muhteşem tadı ile içebileceksiniz. Size bir tavsiyemde kuru fasulye- pilav siparişi vermeniz. Fatma hanım bunları çok güzel yapar. Sebzeler bahçede doğal olarak mevsimine göre bulunur, hatta sizin toplamanıza izin verirler. Bunun dışında klasik olarak tereyağında alabalık olabilir. Neyse biz akşam yemeğine aç kalalım diye menemen siparişi verdik. Çabucak yiyerek gezimizin ilk etabına başladık. Burada size iki parkur tarif edeceğim; biz bunlardan bir tanesine sulu parkur diyoruz. Sulu parkur dediğim 7-8 kez dere içi geçişi yaptığımız bir parkurdur. Burada İstanbul u besleyen çok gür akan bir su kaynağı vardır ve tesisin hemen yakınından akar. Bu nedenle gürül gürül akan suyun sesi, bülbül sesleri ile birlikte kulaklarınızın pasını alıp gider. Sulu parkur adını verdiğimiz bu parkur uzun değil ama çok güzel bir parkurdur. Özellikle yazın sıcağında suyun içinden yürüyüş çok güzel olur, bazen derenin içinde, yakındaki alabalık tesislerinden kaçmış alabalıkları görebilirsiniz. bizim ekip daha evvelden defalarca gittiğimiz bu parkurda yürüyüşe başladık. Ama hesap etmediğimiz şey derenin sularının bolluğu. Bu teşkilatla dereyi epey ıslanmadan geçmek zor. Dere yakın zamanda aşırı yağmur nedeni ile taşmış. Ağaçların yüksek dallarına bile naylon torbalar çıkmış. Bu bile neler yaşandığını anlatıyor. Neyse, dere boyu yürümeye başladık ama dere bu ayakkabılarla geçilecek gibi değil, sulu parkuru yapmak için vaktin erken olduğuna karar verdik, vazgeçiyoruz. Ne ayıp bize... |
20-04-2009, 00:45 | #2 |
Ağaç Dostu
|
Sulu parkuru yapamayınca, gidebildiğimiz yere kadar kuru parkuru yapmaya karar verdik. Kuru parkur dediğim, toprak yol boyunca çeşitli yönlere doğru gittiğimiz ve daire çizip tesise döndüğümüz parkur. Burayı genellikle Bekir hocayla yaparız. Oda bizi her defasında değişik yönlerde götürüp, "şimdi kaybolduk işte" düşüncesini aklımıza her defasında getirtip, sonrada tesisi görünce sevindirir. Bekir hoca güzellik uykusunda olunca iş bana düştü, grubun başında en çok bildiğim yöne doğru yürümeyi teklif ettim. Ama bizim hanım dahil küçük grubumuz, bu teklife pek iltifat etmeyip tesiste çimenlerde yuvarlanmayı uygun gördüler. Bende itkovu (köpek savar-buranın köpekleri meşhurdur, yanınızda böyle bir aletin bulunmasının faydası var) alıp kır çiçeği fotoğraflamaya doğru yola düştüm. Doğa coşmuş, her şey muhteşem. Vakit de fotoğraf için ışığın çok iyi bir zamanı. Kendimi kaybettim diyebilirim. |
20-04-2009, 01:10 | #4 |
Ağaç Dostu
|
Kalan kır çiçeği fotoları. Hava kararmaya başlayınca daha fazla devam etmenin anlamı yok deyip geri döndüm. Döndüğümde Bekir bey uyanmış, hasretle kucaklaştık. Akşam yemeği sonra şömine başı muhabbet oldu ama artık göz kapakları isyanda, uyku çağırıyor. Ertesi gün kuru parkurda bulaşmak üzere ayrıldık. Deliksiz bir uyku sonrası kuş sesleri ile uyandım. Sabah erken saatler, daha hareket yok. Aslında bu saatler kızılgerdan, ispinoz gibi kuşların cirit attığı saatler. Bende hemen giyinip aşağıya indim ama pek verimli geçmedi. Birkaç ispinoz fotosu ancak çektim. ispinozlar yuva yapmak peşindeler, ağızlarda ot parçaları var. Tekrar odaya dönüp uykumun kalan kısmını da aldım. Bu sefer insan gürültüsü ile uyandım. Ekip aşağıda kahvaltıya bekliyor. Mükemmel bir kahvaltı ile ziyafet çektik. Artık zorlu parkura hazırız. Bekir hoca da zinde gözüküyor. Bu adamın 60 yaşında olduğuna inanmak ne zor... Belli, uzun bir parkur olacak.. Gerçekten epey bir yükselme sonrası, inişe geçtik. Her zamanki gibi kaybolduk fikri doğuysa da biliyorum ki klasik bir Bekir bey kuru parkuru yaşıyoruz. Doğa cıvıl cıvıl. Şölen yaşananıyor. İniş sonrası çıka çıka derenin şelale kısmına çıkmıyalım mı? Bekir hoca "isteyen geri dönebilir, ben dereden geçeceğim" demesin mi? Çare yok onca yol geri gönülmez, ayakkabılar çıktı, eşortmanlar, pantalonlar sıyrıldı, dereye daldık. Al sana sulu parkur.. Bu kısmı geçtikten sonra eskiden hara olan bir düzlüğe geldik. Burayı bir türlü değerlendiremediler, çok büyük bir alabalık çiftliği vardı, oda işlevsiz artık ama bir alanı yeni sürmüşler. Belli ekecekler. O da ne ? Etrafta çok sayıda kuş geziniyor. Kıl kuyruklar dolu kaçmıyorlarda. Bastım deklanşöre, hiç bu kadar kıl kuyruk fotolamamıştım. |
20-04-2009, 01:20 | #6 |
Ağaç Dostu
|
Çok güzel bir parkur oldu. İki parkuruda yaptık. Yorulduk ama değdi. Tesise dönünce kuru fasülyelerimizde hazırdı. Çabuk bir duş ardından yemekler yendi. Güzel insanlarla vedalaştık. herkezin yüzünde mutluluk var ne iyi ettik de geldi havası çok belirgin.. Yolda bir de leylek sürüsüne rastlamaz mıyız? Kimi yerde kimi havada. Durduk kenarda, bol bol fotoğrafladım. Yaşasın; bu senede leylek havada görüldü. Gezekalın.. Belki soran olur diye dağ motelin önceden web sayfasını vereyim.. http://www.dagmotel.com/ |
20-04-2009, 10:41 | #8 |
Ağaç Dostu
|
İyi bir alet. Bizlerin ve doğadaki çoğu canlının duymadığı frekansta ses dalgası yayn bir alet. Özellikle saldırgan olabilen köpeklerde kendinizi güvende hissetiriyor. 7 mt ye kadar etkili, tabii ki köpek sağırsa işlemiyor, yapacak tek şey var, beklemek ) 45 USD civarında satılıyor. Outdoor malzeme satan yerlerde var. Tabii ancak gerektiğini hissettiğiniz durumlarda kullanmak lazım. |
20-04-2009, 13:32 | #9 |
Ağaç Dostu
|
Bu güzel haftasonunuzu bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederiz Ümit Bey. Bu sene geçen senelerden çok daha coşkulu bir bahar yaşanıyor gerçekten. Kuşlar, Kelebekler, Arılar, Böcekler o kadar çoklar ki... Kır çiçekleri de coştular, renk cümbüşü var her yerde. Keyifle, sağlıkla, sevdiklerinizle hep gezekalın inşallah |
20-04-2009, 21:13 | #10 |
Ağaç Dostu
|
Balkaya çok güzelmiş Ümit Bey, tabii anlatımınız da her zamanki gibi. Bu yılbol yağışlı geçti ya, dereler, göller, çiçekler her yerde coşmuş. Neredeyse kuruyan Yuvacık barajı taşmak üzere. Bu hafta biz de Karacaköy Tean Deresi civarındaydık. Çiçekler fışkırmış her yerde. Şunu söylemek istiyorum.Geçen yıl tam bir hafta önce ayn yerde kalabalık bir leylek sürüsü vardı. Bu yıl da görürmüyüz diyordum ama, belli ki Balkaya'ya sizin yanınıza gitmişler. Kuş gözlemlerinizden çıkan fotoğraflar harika. Şunu da merak ediyorum; bu ağlayan kalpler fotoğraflarını doğada mı çektiniz yoksa bir bahçede ya da saksıda mıydılar ? |
20-04-2009, 21:38 | #11 |
Ağaç Dostu
|
Vildan hanım merhaba, Balkaya bizim favori yerlerimizden. Konaklama imkanı olunca doğanın içinde epey yürüyüş yapma şansımız oluyor. Mayıs ayı içinde bir kez daha gideceğiz, belki doğanın bu şöleni geçmeden hep beraber orada olur, bir gece konaklar, hem cumartesi, hem de pazar yürüyüşlerimizi yaparız. Ben hiç bu kadar leyleği bir arada görmemiştim. traktörler tarlayı sürüyorlardı, onlarda sürülen yerde açığa çıkan solucanların peşindeydiler. Bende elimde teleobjektif onların peşinde.. Ağlayan kalpler, Çakıllı köyünde 810 yıllık anıt çınarın içinde bulunduğu kahvenin içindeydi. Çok güzeldi. Küpeliye benzetmekle birlikte, bir başkalık olduğunu farkettim. Ne çiçeği olduğunu kahve sahipleri bilmiyorlardı. Sevgili Zenfree nin verdiği linki takip edince anavatanının Kore olduğunu öğrendiğim çiçeğin orada olması ilginç geldi. Aslında şu anda bu çiçeğin oraya kimin tarafından dikildiğini öğrenme isteği geldi. Bir daha giderken iyice bir soruşturayım. Çiçek bahçede dikiliydi. Çevresini yabani ot bürümüştü. Sağının solunu temizledim, itiraf edeyim ki koparılabilecek bir kök aradım ama sonra herşey yerinde güzel deyip vazgeçtim. Orada o mevsim açan bir ağlayan kalpler var, yeri orası, birisi dikmiş, eminim bakan da yok kendi halinde yaşama devam ediyor. Bu arada ben sizin şu Tean deresini çok merak ediyorum. Sizde bize orayı bir tanıtsanız. |
20-04-2009, 21:56 | #12 |
Ağaç Dostu
|
Ümit bey, Çatalca'dan sırayla Gökçeali, Subaşı, Kestanelik, Çanakça, Dağyenice, Ormanlı köyü yol ayrımı geçiliyor. Bu arada durgun bir dere geçiliyor. Hatta kayıklar, balıkçılar var. Bundan önceki yıllarda gittikçe kuruduğunu izlediğimiz bu küçük dere bu yıl taşmış, adeta sığ bir göle dönmüş. Bizim Tean deresi dediğimiz yerde demir korkuluklu bir köprü var. Hemen solunda Karamandere Köprüsü yazan bir yol tabelası var. Biz burada araçtan inip, gidiş yönünde dere boyunca yürümeye başlıyoruz. İçerilere doğru yürüdükçe bazı yerlerde oldukça kuvvetli akıntılar, zorlu dere geçişleri ,küçük şelalelerle aktığı yerler var. Tean Deresi Çatalca-İstanbul |
20-04-2009, 22:23 | #14 |
Ağaç Dostu
|
İlk fotoğraf 810 yıllık anıt çınar ın fotosu. Sonraki çiçeğin tamamı. Diğer fotolarda tesisin. Burası kendi halinde, lüks sunmayan ama güleryüz, basit ve temiz bir oda ve iyi yemek sunan bir yer. Gündüzü ayrı güzel, gecesi şömine başında ayrı güzel. |
20-04-2009, 22:31 | #15 |
Ağaç Dostu
|
Bazı yerlerde geçiş sağlanıyor ama çoğu yerde dere içi geçiş var. İyi bir ayakabı ile, yazın dere içinde ayakkabı ile geçiş mümkün oluyor ama bu sefer Hain Bekir amca 1.5 saat yürütüp "isteyen geri dönsün, ben dereden gideceğim" deyince arkadaşların (ben dahil) çoraplar ayakkabılar fora oldu. Son kare meşhur Bekir amcamıza ait. Kim der ki bu adam 60 yaşında... Güzel bir gündü, güzel.. |
16-05-2009, 00:13 | #16 |
/
Giriş Tarihi: 11-02-2008
Şehir: SARIYER
Mesajlar: 39
|
Otoban üzerinden Çerkezköy **** Çatalca, Binkılıç, Safaalan'dan Saray'a varalım. Saray'dan Kıyıköy yoluna saptıktan sonra Güngörmez Köyünü geçelim. Biraz ilerledikten sonra yol, sola doğru Aksicim diye kavşağa döner. Bu yol topraktır ama pek rahatsız etmez. Ne sizi ne aracınızı. Buradan devamla ilk köy Aksicim'dir. Aksicimden tekrar sola doğru dönersek 4-5 km sonra Balkaya'ya varırız. Kıyıköy üzerinden de gidilir ama biraz uzar yol. Ama Kıyıköy'ü görmeye değer! Kıyıköy'den Vize yönüne dönülür, az ötede, yolun solundan Aksicim, Balkaya tabelası görülür. Barajın üzerindan geçtikten sonra Aksicim'e varılır. Devamla Balkaya'ya ulaşılır. Alabalık yemeden ve satın almadan dönmemek lazım. |
|
|